İLİM BAHSİ
İlmin Fazileti ve Teşviki...................52
İlim, Soru Sorma, Kıyas,
Fetva ve Yazı Yazmanın Âdabı...................57
Hadis Rivayeti, Râvİlerİ,
Yazımı ve İlmin Kalkması...................65
Peygamber Sallallahu Aleyhi
ve Sellem'e Yalan Nisbet Etmek, Bundan Kaçınmak ve O'ndan Sahih Olarak
Gelenleri Yalanlamak...................71
TAHRİC
İLMİN FAZİLETİ VE TEŞVİKİ
190-Huzeyfe radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"İlmin fazileti, ibadetin faziletinden daha çoktur. Dininizin en hayırlı
yönü ise verâdır."
[Taberânî, eİ-Mu'cemu'l-Evsaftu. ve Bezzâr.]
191-Ebû Umâme radiyallahu anh'dan;
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e biri âhm, diğeri âbid olmak Üzere iki
adam dan söz edildi. Şöyle buyurdu; "Alimin âbide üstünlüğü, benim sıradan
birinize olan üstün lüğüm gibidir. Şüphe yok kİ; Allah, melekleri, gökler ve
yer ehlİ, hattâ yuvasındaki karınca ve denizdeki balıklar bile insanlara hayrı
öğ retene salât ederler." [Tirmizî]
192-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Tek bir fakîh, şeytana bin âbidden daha zor gelir." [Tirmizî]
193-İbn Şîrîn radiyallahu anh'dan;
Mescide girdim; baktım ki Semîr b. Abdir-rahman kıssa anlatıyor; Humeyd b.
Abdİrrah-man ise ilim anlatıyordu. Bunlann hangisinin halkasına oturayım diye
düşünürken benİ bir uyuklama aldı; derken (rüyamda) biri gelip bana şöyle dedi:
"Hangisinin halkasına oturayım diye düşünüp duruyorsun, istersen sana
Humeyd b. Abdirrahman'ın yanında oturan Cibrîl aleyhis-selam'ın yerini
göstereyim." [Dârimî]
194-Enes radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in zamanında iki kardeş vardı. Biri
sanatla uğra şıyordu, diğeri ise Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in
yanından hiç ayrılmayıp ondan ilim öğreniyordu. Sanatla uğraşan, kar deşini
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel lem'e şikayet etti. Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem'in cevabı şöyle oldu:
"Belki de sen onun sayesinde Allah tara fından
rızıklandırılıyorsundur." [Tirmizî]
195-Ali radiyallahu anh'dan;
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Fakîh olan kişi ne güzel kişidir; kendisi ne muhtaç olunduğunda faydalı
olur. Muhtaç olunmadığında kendi İlmini artırır." [Rezîn.]
196-Bbu'd-Derdâ radiyallahu anh'dan;
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Her kim ilim îaleb etmek içİn bir yola gi rerse, cennet yollarından
birine girmiş olur. Melekler kanatlarını ilim talibine, ondan hoş landıkları
için gererler, ilim talep edene, gök-lerdekİler, yerdekiler ve su içindeki
balıklar bi le günahlarının affı için Allah'tan mağfiret di lerler. Alimin
âbide üstünlüğü, dolunayda Ayın diğer yıldızlara olan üstünlüğü gibidir.
Âlimler hiç şüphesiz, peygamberlerin vârisleridir Pey gamberler, ne dinarı, ne
de dirhemi mİras bı rakmışlardır. Onlar miras olarak ilim bırakmış lardır. Kim
o ilmi alırsa, çok büyük bir nasip al mış olur." [Tirmizî ve Ebû Dâvud]
197-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim ilim talep etmek için bir yola girer se, Allah ona cennet yolunu
kolaylaştırır."
[Tirmizî ve Ebû Dâvud]
198-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
Kendisi çarşıya uğradı ve şöyle seslendi:
"Ey çarşı ahalisi! Neden burada oturup duru yorsunuz?" "Bir şey
mi var?" dediler. "Allah Re sulü sallallahu aleyhi ve sellem'in
mirası taksim ediliyor, siz hâlâ burada oturuyorsunuz" dedi,
"Nerede?" dediler. "Mescidde" dedi. Hemen git tiler. Sonra
dönüp şöyle dediler: "Biz bir şey gö remedik; sadece kimilerini namaz
kılarken, kimi lerini Kur'ân okurken, kimilerini de helal ve ha ram
meselelerini tartışırlarken gördük." Bunun üzerine: "Yazık size!
Bunlar Peygamberinizin mi rası değil midir?" dedi. [Taberârî,
el-Mu'cemu'l-Evsal.]
199-Abdurrahman b. Avf radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Az fıkıh, çok ibadetten daha iyidir Amelleri nizin en hayırlısı kolay ve
devamlı yapılanıdır." [Taberânî, el-Mu' cemu' l-Kebîr'inde zayıf bir
İsnâdla.]
200-Ebû Bekre radiyallahu anh'dan:
"Sabahleyin çıkarken, ya âlim, ya ilİm tâhbi, ya dinleyici, ya da onlara
karşı sevgi besleyerek çık! Sakın beşincisi olma, helak olursun."
(Râvi) Atâ der ki: Bana Mis'ar (b. Kidâm): "Sen bizde (yani
rivayetlerimizde) olmayan be şincisini zikrettin, o ne ola ki?" deyince;
"Beşin cisi; ilme ve ehline nefret duyulmasıdır" diye cevap verdi.
[Taberânî üç el-Mu'cem'ınds ve Bezzâr.]
201-Ebû Umâme radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Üç kimse vardır ki, münafıktan başkası on ları hafife almaz: İslam'da
saçını ağartmış olan kişi, ilim sahibi ve adaletli bir önder."
[Taberânî, el-Mu' cemu' l-Kehîr'üe zo>';/isnâdla.]
202-Ebû Umâme radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim bir kula Allah'ın Kitâb'ından bir âyet öğretirse, o artık onun
efendisidir Onu (yardım sız) tek başına bırakamaz ve kendini (hiçbir şey de ve
yerde) ona tercih edemez." [Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kehîı'df. isnadında
Ubeyd b. Rezîn el-Lazekî adlı râvi bulunmaktadır.]
203-Enes radiyallahu anh'dan: (Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Yeryüzündeki âlim(ler), gökteki yıldızlara benzer. Kara ve denizin
karanlıklarında o yıldız ların ışığında yürünür. Yıldızların ışığı söndüğü
zaman, yoldakiler şaşırıp kalırlar."
[Ahmed, zayıf hiî senedle.]
204-Muâ2 b. Enes radiyallahu
anh'dan;
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem bu yurdu:)
"Kim birine bİr ilim öğretirse, onunla amel edenin ecrini, öbürünün
ecrinden hiçbir şey eksil-meksizin alır." [İbn Mâce.J
205-Ebû Umâme radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem bu yurdu:)
"Kim mescide bir şey öğrenmeye veya öğret meye giderse haccı kabul edilmiş
bir hacmin aldı ğı sevap kadar sevabı olur."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kehir'dç]
206-Sehl b. Sa'd radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem bu yurdu:)
"Kim bu mescidime bir hayır öğrenmek veya öğ retmek için girerse Allah yolundaki
mücahid gibi olur. Kim de sırf insanları dinlemek için girerse, baş kasına ait
olan bir şeyle gönül eğlendiren kimse gibi olur." [Taberânî,
el-Mu'cemu'l-Kebtr'de]
207-Kabîsa b. el-Muhânk radiyallahu
anh' dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e var dım. "Neden
geldin?" diye sorunca, şöyle dedim: "Yaşlandım, kemiklerim inceldi.
Allah'ın beni ya rarlandıracağı bir şeyi öğretmen için sana gel dim."
Şöyle buyurdu:
"Ey Kalma! Yanından geçtiğin her taş, her ağaç ve her demir senin için
Allah'tan mağfiret di ler. Ey Kabîsa! Sabah namazını kıldığın zaman. üç kere:
«Sübhanallahi' l-Aztm ve bi-hamdihİ» de! Eğer bunu dersen, körlük, cüzzam ve
felç hastalık larından kurtulursun. Ey Kabîsa! Şunu da de: «Allahümme innî
es'elüke mimmâ indeke, va'kdİ aleyye minfadlike ve'nşur aleyye min rahmetike
ve'nzul aleyye min bereketike (-Allah' im, ben se nin kuttndakllerden dilerim!
Fazl ü ihsanını bana akıt, rahmetini üzerime yay, bana bereketinden in
dir)!»" [Ahmed, içinde adı zikredilmemiş bir râ-vinin bulunduğu bir isnâdla
nakletmiştir.]
208-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan;
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem bu yurdu:)
"Evinden çıkan herkesin kapısında iki sancak bulunur: biri meleğin elinde,
diğeri de şeytanın elindedir. Eğer Allah'ın sevgi ve rızasına uygun olan bir
şey için çıkarsa, melek elindeki sancak ile peşine düşer. Evine dönünceye dek
öylece izler. Eğer Allah'ın gazabını gerektiren bir iş için çıkar-.sa şeytan
elindeki sancak ile onu izler. Evine dö nünceye dek şeytanın sancağı altında
olur." [Ah med ve Taberânî, el-Mu'cemıı'l~Ev.<!at'la.]
209-Vasile radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem bu yurdu:)
"Kim ilim tahsil ederse, Allah ona ikİ kat ecir verir. Kim ilim taleb edip
de elde edemezse Allah ona ecirden bir hisse verir."
[Taberânî, el-Mu' cemu l-Kebîr'Aei.]
210-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem bu yurdu:)
"Allah, kimin iyiliğini dilerse onu dinde fakîh kılar." [Tirmizî.]
2n-Buhârî ve Müslim bu hadisi Muâvi-ye'den daha uzun bir metinle rivayet
etmişler dir.
212-Enes radiyallahu anh'dan;
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim ilim tahsili içİn yola çıkarsa, dönün-ceye dek Allah
yolundadır." [Timıizî.]
213-Sencere radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim ilim tahsil ederse, bu onun geçmiş (günahları için bir) keffâret
olur."
[Tİrmizî; isnadı hakkında zayi/hükmü vermiştir]
214-Ebû Saîd radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Mü'min, son gideceği yer cennet olunca ya dek dinlediği hayra
doymaz." [Timıizî]
215-EbiJ Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Hikmetli söz. mü'minin yitiğidir, bulduğu yerde onu almaya herkesten daha
lâyıktır."
[Tİrmizî.]
216-İbnAmrb. el-As radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"(Asıl) ilim üçtür; bunların dışında kalan ilimlerin (bilinmesi) fazla
(zaruri değil)dir. Bu üç ilim ise muhkem ayetler, sabit sünnet ve âdil fariza
(miras payı) ile ilgili İlimler dir."
[Ebû Dâvud.]
217-Ebû Vâkıd el-Leysî radiyallahu
anh' dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, mescidde otururlarken üç kişİ geldi.
İkisi Al lah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in ya-nmda durdu; sonra biri
halkada bir açıklık bu lup oturdu. Diğeri de onun arkasına oturdu. Üçüncüsü ise
arkasını dönüp gitti. Allah Re sulü sallallahu aleyhi ve sellem (işini) bitirin
ce, şöyle buyurdu:
"Size bu üç kişinin durumunu bildireyim mi? Biri Allah'a iltica etti ve
Allah onu barın dırdı. Diğeri utandı, Allah da ondan haya et ti. Ötekisi ise
Allah'tan yüz çevirdi, Allah da ondan yüz çevirdi."
[Bühârî. Müslim, Muvattâ ve Tırmîzî.]
218-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"ilim taleb etmek, her müslümana farz dır."
LTaberânî, el~Mu'cenıu'l-Kehîr ve el-Mu'cemu'l-Evsül'ında.]
219-Aynca aynı hadisi Taberânî, Ebû
Saîd ve İbn Abbâs rivayetinden de tahrîc etmiştir.
220-Aynı hadis el-Mu
cernu's-sağır'dc el-Hüseyn b. Ali radiyallahu anh'ın rivayetiyle de
geçmektedir. Bu üç hadisin hepsinin isnâd-ları tenkide maruz kalmıştır.
221-Ebû Umâme radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Lokman, oğluna dedi ki: «Âlimlerin mec lislerinde bulun! Hikmet ehlinin
sözlerini din le! Çünkü Allah, ölü toprağı yağdırdığı bol yağmurla dirilttiği
gibi ölü kalbi de hikmet nuru ile diriltir»."
[Taberânî. el-Mu' cemu' l-Kebîr'dc zayıf bit isnâdla.]
222-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cennet bahçelerine uğradığınız zaman faydalanın!" Dediler ki:
"Ey Allah Resulü! Cennet bahçeleri ne dir?" Şöyle buyurdu:
"Âlimlerin meclisleri."
[Taberânî. el-Mu'cemu'l-Kebîr'de. İsnadında adı belirtilmemiş bir adam (râvi)
bulunmakladır.]
223-Sa'lebe b. el-Hakem radiyallahu
anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Allah Teâlâ, Kıyamet günü kullan arasın da hükmetmek içİn kürsüsüne
oturduğunda âlimlere şöyle hitab edecektir:
"ilmimi ve hilmimi size, sırf sizdeki (gü nahları) bağışlamak için
vermişimdir; aldır mam, bağışlarım!"
[Jab&T^nî, el-Mu'cemu'l-Kehtr'dç.]
224-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim bildiği bir ilmi, kendisine soruldu ğunda gizlerse. Allah da onu
ateşten bir gem le gemler."
İTirmizî ve Ebû Dâvud.J
225-Sehl b. Sa'd radiyallahu
anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Vallahi hidâyet gayretinle birinin doğru yolu bulması, senin İçin kırmızı
deve sürüle rinden daha hayırlıdır."
[Ebû Dâvud]
226-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ferâizi ve Kur'ân'ı öğrenin ve İnsanlara da öğretin! Ben ölüp aranızdan
ayrılıp gide ceğim." [Tırmizî]
227-Rezîn'in rivayetinde şu ilave
yer al mıştır: "Ferâizi bilmeyen âlim, kukuletosu ol mayan cübbe gibidir"
228-İbn Mâce, zayıf \yiv isnâdla
(Ebû Hu-reyre'den): "Ferâizi öğrenin ve öğretin! Çün kü o. ilmin
yarısıdır, unutulur. Ümmetimden çekilip kaldırılacak olan ilk ilim de
odur."
229-Ukbe b. Âmir radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Zanda bulunanlardan (yani zanla konu şanlardan) önce ferâizi
öğrenin!" [Rezîn]
İLİM, SORU SORMA, KIYAS,
FETVA VE YAZI YAZMANIN ÂDABI
230-Ebû Hârûn el-Abderî radiyallahu
anh'dan:
Ebû Saîd'e giderdik. Bize derdi ki: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem'in vasiyye-tine (hoş geldiniz) merhaba! O (Allah'ın Re sulü) şöyle
buyururdu:
"İnsanlar (dinde) size uyarlar. Dünyanın dört bir yanından birtakım
adamlar size gelip dinde fıkıh öğreneceklerdir. Size geldikleri za man, onlarla
iyi geçinin, hayrı (ve ilmi) öğre tin!" (Tirmizî]
231-İbn Mâce zayi/bir isnâdla:
"Birtakım insanlar, size ilim tahsil etmek için gelecek lerdir. Onları
gördüğünüzde: «Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in vasiyyetine (hoş
geldiniz) merhaba, merhaba!» deyin ve onları ikna edin." el-Hakem'e dedim
ki: "İk na edin ne demektir?"
"Onlara ilim öğretin! demektir" dedi.
232-Yezîd b. Seleme radiyallahu
anh'dan:
Dedim ki: "Ey Allah'ın Resulü! Sizden birçok hadis duydum; sonraki
duyduklarımın bana öncekileri unutturmasından korkuyo rum; bana Öyle bir şey
söyle ki (hepsini) top layıcı olsun!" Şöyle buyurdu:
"Bildiklerin hususunda, Allah'a karşı gel mekten kork!" [Tirmizî.]
Rezîn şu ilaveyi yaptı: "Onunla (yani bil diklerinle) amel et
(uygula)!"
233-Ömer radiyallahu anh'dan, dedi ki:
"İlimden yanında bir şey bulunanın bagka-lanna (yaymamak suretiyle)
kendini zayi etme si yakışık almaz." [Rezîn]
234-Câbir radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Alimin susup ilmini yaymaması yakışık almaz. Câhilin de sormayıp susması
doğru değildir. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: «Eğer bilmiyorsanız zikir ehline
(âlimlere) sorun!»" (Nahl 16/43)
(TaberânÎp/-(W«'cf»JM7-£v5ı3?'ında2tfv//bir isnâdla.]
235-Şakîk (bin Seleme'den):
Abdullah (b. Mes'ûd) radiyallahu anh. her perşembe günü İnsanlara öğüt verirdi.
Bir adam dedi ki: "İsterim ki her gün bize öğüt veresin." Şu cevabı
verdi; "Sizi usandırmak ve bıktırmaktan korkuyorum. Sizi bezdirme mek için
arasıra öğüt veriyorum. Tıpkı Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in yaptığı
gibi." [Buhâri, Müslim ve Tirmizî.]
236-İkrime'den: İbn Abbâs
radiyallahu anh dedi ki: "Cemaate haftada bir kere Cuma günü vaaz et! Daha
fazla etmek istersen, iki kere, daha fazla istersen üç kere vaaz et! İn sanları
Kur'ân'dan bezdirme! İnsanlar kendi aralarında konuşurlarken konuşmalarını
kesip onlara kıssa anlattığım (vaaz ettiğini) sakın görmiyeyim. Çünkü onları
bezdirmiş ve usan dırmış olursun. Onlar konuşurken hiç ses çı karmadan orada
otur! Senden anlatmam ister lerse o zaman anlat! Dua ederken de edebiya ta
kaçma! Zira Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ve ashabının duada
edebiyat yaptık larını görmedim." [Buhârî]
237-AIi radiyaİlahu anh'dan:
"Gerçek fakih; insanlara Allah'ın rahme tinden umut kestirmeyen, azabından
güvende kılmayan, Allah'ın masiyetlerİne ruhsat ver meyen kişidir. İlim
bulunmayan ibadette ha yır yoktur; içinde anlayış bulunmayan ilimde de hayır
yoktur; sonunda düşünme ve tefek kür bulunmayan okumada da hayır yoktur."
[Dârimî]
239-Kesîr b. Murre radiyaİlahu
anh'dan, dedi ki:
"Hikmet sahiplerine boş şey anlatma ki, sana kızmasınlar. Beyinsizlere
hikmeti anlat ma ki seni yalanlamasınlar; ehlinden ilmi men etme ki, günaha
girmeyesin; layık olmayana ilim öğretme ki, sana kötü davranılmasm. Çünkü
ilminin senin üzerinde bir hakkı var dır; tıpkı malının senin üzerinde hakkı
bulun duğu gibi." [Dârimî]
240-İbn Mes'ûd radiyaİlahu anh'dan,
de di ki: "Bir kavme akıllarının almadığı bir şey anlatma ki bu, bazıları
için fitneye sebep ol masın." [Müsliml
241-Ebû Umâme radiyaİlahu anh'dan: Kureyş'ten
bir delikanlı dedi ki: "Ey Allah Resulü! Bana zina etmem için izin verir
misin?" Cemaat hemen başına üşü şüp azarladılar. Bunun üzerine şöyle
buyurdu: "Onu bana yaklaştırın!" Hemen yaklaştırdı lar; şöyle
buyurdu: "Bunu annen için ister mi sin?"
"Hayır vallahi, Allah beni sana feda et sin!" dedi.
"Senin gibi diğer insanlar da bunu annele ri için istemezler"
buyurdu; Sonra kızı, kız kardeşi, halası ve teyzesi hakkında da aynısını
söyledi. Her seferinde "Sen onlar için bunu is ter misin?" diye sordu.
O da her seferinde: "Hayır vallahi, Allah beni sana feda eylesin!"
diye cevap verdi. Allah Resulü sallallahu aley hi ve sellem de her defasında:
"l§te insanlar da bunu istemez" buyurdu. Sonra mübarek elini omzuna
koyup şöyle dua etti:
"Allahım, onun günahını bağışla, kalbini temizle, namusunu koru!" O
genç bir daha böyle (çirkin) şeylere iltifat etmedi.
[Ahmed ve Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr'de.]
242-tbn Ömer radiyaİlahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in yanındaydık. Buyurdu ki: "Bana
müslüman adam gibi yaprakları dökülmeyen susu busu olmayan, her zaman meyvesini
vermeyen bir ağaç söyleyin."
İçimden o ağacın huıma ağacı olduğu geç ti. Ancak Ebû Bekr ile Ömer'in susup
konuş madığını görünce ben de konuşmak isteme dim. Onlar da bir şey söylemeyince
Allah Re sulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyur du: "O, hurma
ağacıdır."
Kalkıp giderken babama: "Babacığım, vallahi onun hurma ağacı olduğu
kalbimden geçmişti" dedim. Şöyle dedi: "Öyleyse neden
söylemedin?"
"Siz bir şey söylemediğiniz için ben de ko nuşmak istemedim." Bunun
üzerine Ömer şöy le dedi: "Eğer söyleseydin benim için şundan şundan daha
sevimli olurdu."
243-Bir rivayetinde şöyle geçmiştir:
"İnsan lar çölün ağaçlarını saymaya başladılar; benim içimden ise hurma
ağacı olduğu geçti."
244-Rivayetlerinin diğeri: Allah
Resulü salİallahu aleyhi ve sellem'in yanındayken, kendisine hurma ağacının
göbeği getirildi. Şöyle buyurdu: "Ağaçlar arasında öyle bir ağaç vardır
ki. tıpkı insan gibi bereketlidir." Kasdettiğinin hurma ağacı olduğunu
anladım ve "O hurma ağacıdır" demek istedim; baktım ki ben topluluğun
onuncusu ve en gençleriyim, susmayı tercih ettim. Sonunda: "O, hurma
ağacıdır" buyurdu. [Buhârî, Müslim ve Tİrmİzî]
245-Enes'in çocuklu cariyesi Cemîle
radi yallahu anhâ'dan:
Sabit, Enes'e geldiği zaman; (Enes) şöyle derdi: "Ey câriye (Cemîle)!
Kokuyu getir de elime süreyim. Çünkü Sâbit'in annesinin oğlu (yani Sabit),
elimi öpmedikçe içi rahat et mez." [Ebû Ya'iâ]
246-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan,
dedi ki:
"İnsanlar, ilim kendilerine Peygamber salİallahu aleyhi ve sellem'in
ashabı ve onla rın büyüklerinden geldiği sürece gayet iyi ve tutkun idiler.
Onların (ashabın) küçüklerin den gelmeye başlayınca helâk oldular." [Ta
berânî, el-Mu'cenıu'l-Kehîr ve et-Mıı'cemu'l-Ev-
247-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü salİallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"Doymak bilmeyen iki (aç) vardır: Biri
ilim talebesi, öbürü dünyayı isteyen."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebir'de zayıf bir senedle.]
248-Taberânî, Mu'cemu'l-Evsat'ta
zayıf bir senedie Aişe radiyallahu anhâ'dan:
"Dört şey dört §eye doymaz: Göz bak maya, yer yağmura, dişi erkeğe ve âlim
ilme."
249-Câbir radiyallahu anh'dan: Bir
adam dedi ki:
"Ey Allah Resulü! İnsanların en bilgilisi kimdir?" Cevap verdi:
"İnsanların ilmini kendi ilmine katan kişi dir Her ilim sahibi
açtır." [Ebû Ya'lâ, zayıf bir isnadla]
250-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü salİallahu aleyhi ve sellem buyurdu:}
"İlimde ciddî ve samimi olun! Çünkü bîri nizin ilminde hâin olması,
malında hâin olma sından kötüdür. Şüphesiz Allah kıyamette size bunun hesabını
soracaktır."
[Taberânî, el-Mu' cemu' l-Kebîr'de zayıf bir isnâdla]
251-Fudâle b. Ubeyd radiyallahu anh'
dan:
Arkadaşı kendisine geldiğinde şöyle der di: "Birbirinİzle ders yapıp ilmi
yayın, ço ğaltın! Allah da sizin iyiliğinizi çoğaltsın ve sizi sevsin. Sİzİ
seveni de sevsin. Sorunları nızı bize gönderin! Çünkü son anda yapıla nın ecri.
ilk ecri gibidir. Konuşmalannıza is tiğfarı da ekleyin" [Taberânî,
el-Mu'cemu'l-Ke bîr'de]
252-Ebû Nadre radiyallahu anh'dan;
Ebû Saîd şöyle derdi: "Hadis anlatın! Çünkü hadisin bir kısmı, diğer
kısmım hatır latır."
[Taberânî, el-Mu'cenıu'l-Evsat'ta]
253-Ebû Abdirrahman es-SüIemî
radiyal lahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'İn ashabından bize öğretenler, şunu
anlattılar:
Onlar Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem'den on âyet alıp ezberlerlermiş.
Onu iyi ce öğrenip içindeki bilgileri ve hükümleri ha yatlarına tatbik
etmedikçe diğer on âyete geç-mezlermiş. Dedi ki: "İşte ilim ve ameli onlar
dan böyle öğrendik." [Ahmedl
254-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
"Hayatımda öyle bir dönem yaşadım ki, Kur'ân'dan Önce iman verilirdi. Bir
sûre, Mu-hammed sallallahu aleyhi ve sellem'e iner, sonra biz onun helal ve
haramını Öğrenirdik. Öğrendiğimiz noktada durmamız gerekmez di, sizin Kur'ân'ı
öğrendiğiniz gibi. Görüyo rum ki (sizden) birine imandan önce Kur'ân veriliyor;
Fatiha sûresini sonuna kadar oku yor ve içindekileri anlamıyor. Neyi emrettiği
nin ve neyi yasakladığının farkında değil. Du rup, hurmaları saçıp dağıttığı
gibi saçıp dağıt ması kişiye yakışmaz."
[Taberânî. el-Mu'cemu'l-Evsat'ia.]
255-Ebu'd-Derdâ radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Küçük yaşta iîim öğrenmek taşı işlemek gibidir. Büyük yaşta ilim Öğrenmek
ise suya yazı yazmak gibidir."
[Taberânî, el-Mu' cemu' l-Keb(r'de zayıf hır isnâdla.]
256-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Hikmeti dinleyip de daha sonra onu en kötü biçimde anlatan kişi, bir
çobana gelİp, 'Bana bir koyun ver!' diyen ve çobanın ona 'Haydi git en iyisinin
iznİ ile bir koyun al!' de dikten sonra gidip koyun köpeğinden izin al maya
kalkışan kimseye benzer." [Ebû Ya'lâ, za yıf hır isnâdla.]
257-Kâ'b b. Mâlik radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim, ilmi, sırf âlimlerle tartışmak, alçak larla münâkaşa etmek ve onları
mağlup edip insanların teveccühünü kazanmak içİn öğre nirse, Allah onu
cehenneme koyar." [Tirmizî]
258-İbn-i Ömer radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim İlmi, Allah'tan başkası İçin öğrenip onunla Allah'tan başkasının
rızasını amaçlar sa ateşteki yerine hazırlansın." [Tirmizî]
259-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ahir zamanda din vasıtasıyla dünyalık elde etmek isteyen bazı kimseler
zuhur ede cektir. İnsanlara yumuşak görünmek için ko yun postuna bürünecekler.
Dilleri baldan tatlı, ama kalpleri kurt kalbi olacaktır Allah bu yuracaktır ki:
«Bana mı güveniyorsunuz, yok sa bana karşı cür'et mi gösteriyorsunuz? Zâ tıma
yemin ederim ki, onlara öyle bir fitne göndereceğim ki, içlerinde halım olan
kişi bi le şaşırıp kalacaktır»." [Tirmizt]
260-Mücâhid radiyallahu anh'dan:
"Bu ilmi, başlangıçta içimizde çok güçlü bir niyet olmadan Öğrendik. Sonra
Allah bizİ güçlü bir niyetle nzıklandırdı." [Dârimî]
261-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Duymak görmek gibi değildir Allah, Musa'ya buzağı meselesinde kavminin ne
yaptığını bildirdi; ama o elindeki levhaları bı rakmadı. Ne zaman ki, gelip
durumu bizzat gözleri ile gördü, elindeki levhaları bıraktı ve levhalar bu
şekilde kırıldı." [Ahmcd, Bezzâr, Ta-berânî, el-Mu'cemu't-Kehîr ve
el-Mu'-cemu'l-Ev.'iat'liL.]
262-Cendel radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"İnsanlara iyiliği öğretip de kendini unu tan kişi, insanları aydınlatıp
kendini yakan mum gibidir." [Taberânî. et-Mu'ceıııu'l-Kehtr'inde daha uzun
bir metinle nakletmiştir.]
263-Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:) "İslâm o kadar güçlenecek ki,
tacir ler gemilerle deniz aşırı (ülkelere) gidecek; at lar Allah yolunda
şahlanıp kişneyecekler. Son ra Kuı'ân okuyan bazı insanlar zuhur edip şöyle
diyecekler: «Var mı bizim gibi okuyan? Var mı bizim kadar bilen? Var mı bizim
kadar anlayan?»" Sonra ashabına şöyle buyurdu; "Bunlarda hayır var
mıdır?"
"Allah ve Resulü daha iyi bilir" dediler. Şöyle buyurdu: "Onlar
sizden; bu ümmettendir Onlar ateşin yakıtlarıdır." [Taberânî.
el-Mu'ccmu'i-
Evsat'fd ve Bezzâr.)
264-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
Dedi ki: Eğer İlim ehli gerçekten ilimlerini koruyup da hakkıyla yerli yerine
koysalardı ken di zamanlarının efendileri olurlardı. Ne var ki. onlar
ilimlerini dünya ehline dünyalıklarından bir şeyler elde etmek için yaydılar ve
onlara karşı küçük düştüler. Peygamberiniz sallallahu aleyhi ve sellem'den
şöyle buyurduğunu duydum; "Kim bütün maksad ve gayelerini, dert ve
gamlarmı tek şeyde (âhirette) toplarsa, Allah ona dünya derdi ni göstermez. Kim
de dert ve gayelerini dünyanın çeşİlli hallerinde dallandır ir sa. Allah onun
ken disini hangi vadiye sürükleyip helak edeceğine
hiç aldırmaz." [İbn Mâce, zayıf bir isnâdla.]
265-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ümmetimden bazı İnsanlar din tahsili ya pacak ve Kur'ân okuyacaklar
«Gidip emirler den dünyalık edinelim, dinimiz hususunda on lardan uzak
kalıyoruz» diyecekler. Ama hiçbir şey elde edemiyeceklerdir. Tıpkı dikenli
ottan sa dece dikenden başka bİr şey elde edilmediği gi bi." Muhammed b.
es-Sabbah bunu "Onlara yaklaşmaktan sadece yanlışlık elde edilir" şek
linde açıkladı. [İbn Mâce]
266-Ömer radiyallahu anh'dan, dedi
ki: "Bazı insanlar gelecek ve Kur'ân'ın müleşâbih âyetleri hususunda
sizinle tartışacaklar.
Onları ahp sünnetlere götürün. Çünkü sünnet sahipleri Allah'ın Kitâb'mı
(herkesten) daha iyi bilirler." [Dârimî]
267-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
Ona bir şey sordular. Huzeyfe'ye dönüp "Acaba bu adam bana bunu niye
soruyor?" de yince, Huzeyfe şöyle dedi: "Öğreniyorlar, sonra
bırakıyorlar." Bunun üzerine İbn Mes'ûd radi yallahu anh soruyu sorana
şöyle dedi: "Allah'ın Kilâb'ından, Peygamberin sünnetinden bize
sor-duklarmıza cevap verip sizi bilgilendirdik; kendi icat ettiğiniz meseleler
hakkmda ise cevap vere meyiz." [Dârimî]
26S-İbn Ömer radiyallahu anh'dan: Ona bir soru sordular; şöyle dedİ:
"Henüz olmayan şey hakkında soru sorma! Çünkü (babam) Ömer'in, olmayan bir
şey hakkında soru soran kimseye lanet ettiğini duydum." [Dârimî]
269-îbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
"Ortadan kalkmadan ilme sarılmahsmız. Onun ortadan kalkması, ilim
sahihlerinin yok olup gitmesidir. İlme sarılın; çünkü hiçbiriniz ona ne zaman
muhtaç olacağını bilemez. Öyle insanlarla karşılaşacaksınız ki, Kur'ân'ı arka
larına attıkları halde, sizi Allah'ın Kitâb'ına çağırdıklarını iddia
edeceklerdir. İlme sarılın! Bid'atlar uydurmaktan uzak durun, çokça araş
tırmaktan, derinlere dalmaktan da uzak durun! Eskiye sarılın!" [Dârimî]
270-Sa'd radiyallahu anh'dan: (Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve seliem buyurdu:)
"Müslümanlar içinde en büyük günahkâr; in sanlara yasak edilmemiş olan bir
şeyi sorarak onun yasaklanmasına sebep olan kimsedir." [Bu-hârî. Müslim ve
Ebû Dâvud.]
271-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve seliem buyurdu:)
"Size açıklamadığım şeyler hakkında bana soru sormayın! Çünkü sizden
Öncekiler, çok so ru sordukları ve peygamberleriyle ihtilafa düş-
tükleri için helak olmuşlardır. Size bir şey ya-saklamışsam ondan uzak durun;
size bir şey emretmişsem, elinizden geldiğince onu yapın.'"
[Buhârî, Müslim ve Timıizî.]
272-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve seliem buyurdu:) "İnsanlar devamlı
olarak size ilmi soracak, hatta şöyle diyeceklerdir: «Allah, her şeyin
yaratıcısıdır. Peki Allah'ı kim yarat tı?»" Ebû Hureyre radiyallahu anh,
bir ada mın elini tutarak şöyle dedi: "Allah ve Resu lü (ne kadar da)
doğru söylemiş; (bunu bana) İki kişi sordu, işte bu da üçüncüsü."
273-Bir rivayette: "Şeytan
birinize gelip; «Bunu. şunu kim yarattı?» der. En sonunda şöyle der: «Rabbini
kim yarattı?» İş bu nok taya gelince, o kimse Allah'a sığınıp -bu dü şünceden—
hemen vazgeçsin."
274-Diğer bir rivayette:
"İnsanlar birbir lerine devamlı sorarlar; sonunda şöyle derler: «Kâinatı
Allah yarattı; peki Allah'ı kim yarattı?» Kim içinde böyle bir şey hissederse
«Allah'a ve O'nun peygamberlerine İman et tim!» desin." [Buhârî ve
Müslim.]
275-Ebû Dâvud da benzerini rivayet
etmiş olup, ibaresi şöyledir: "Böyle söyledikleri za man şöyle deyin:
«Allahu ehad, Allahu's-sa-med, lem yelİd ve lem yûled. ve lem yekun le-hu
kufuven ehad (=Allah birdir. Allah Sa-med'dir [herkes ve her şey O'na
muhtaçtır, O hiçbir kimse ve şeye muhtaç değildir]. Doğur mamış ve
doğrulmamışım Hİç kimse O'nun dengi olamaz).» Sonra üç kez solunuza iükü-rerek
şeytandan (Allah'a) sığının."
276-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"İnsanların en kötüleri, âlimleri yanılt mak için kötü meseleler
soranlardır." İRezîn]
277-Sa'lebe el-Huşenî radiyallahu
anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Şüphesiz Allah birçok şeyi farz kılmıştır. Sakın onları ihmal etmeyin!
Birçok da sınır çizmiştir; sakın onları aşmayın! Birçok şeyi de haram
kılmıştır, sakın onlara yaklaşmayın! Birçok şeyi de unutmaksızın gÖzardı
etmiştir, sakın onları araştırmayın!" [Rezîn]
278-Câbir radiyallahu anh'dan: Dedi
ki: "Lânetleşme âyetleri sadece, çok sorulduğu için nazil olmuştur."
[Bezzâr]
279-Ebû Mûsâ radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, sabah namazmı kıldırdıktan sonra,
başına üşüşürdük. Kimimiz Kur'an hakkında, kimi miz ferâiz hakkmda, kimimiz de
rüya hakkın da (sorular) sorardık." [Taberânî, el-Mu'cemu't-Kehîr.]
280-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Harcamada iktisâd. geçimin yarısıdır; insanları sevmek aklın yarısıdır;
güzel soru da ilmin yarısıdır."
(Taberânî, el-Mu'cemu'I-Evsaî. İsnadında Muhsin b. Temîm'in Hafs b. Amr'dan
rivayeti vardır ki, bu ikisi hâlleri bilinmeyen râvilerdir.]
281-el-Mikdâd b. el-Esved
radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e dedim ki: "Sizden bir şey duydum,
ama şüp he ettim." Şöyle buyurdu:
"Bir şeyde şüphe ederseniz hana sorun!"
"Hanımların hakkında, «Benden sonra onların sıddîklar olmalarını umarım»
buyurdunuz" deyin ce: "Kimleri sıddık kabul ediyorsunuz?" diye
sor du. Şöyle cevapladık: "Küçük yaşta ölen çocukla rımızı." Bunun
üzerine üç kere şöyle buyurdu: "Hayır öyle değil, sıddîklar sadaka veren
kimse lerdir." [Taberânî. el-Mu'cemu'l-Kehîı:}
282-İbrâhim en-Nehaî radiyallahu
anh'dan: İbn Mes'ûd radiyallahu anh dedi ki: "Sizden biri (bir meselede)
şüpheye düştüğü zaman «Bu hususta ne dersin?» demesin, aksi takdirde
karıştırır. Sadece bir öncekini oku sun, sonra onunla kendi ihtiyacı arasında
ser best kalsın." İTaberânî. el-Mu'cemu' 1-Kehîr'inde içinde kopukluk
bulunan (munkatı') bir isnâdla.]
283-Süleymân b. Yesâr radiyallahu
anh'dan: Bir adam Medine'ye geldi. Kur'ân'm mü-teşâbih âyetleri hakkında soru
sormaya başla dı. Ömer, bir hurma çubuğu hazırlayarak onu çağırttı. Sonra
sordu: "Sen kimsin?" "Ben Ab dullah Subeyğ'im" dİye cevap
verdi. Ömer de "Ben de Allah'ın kulu Ömer'im" dedi ve hur ma çubuğu
ile adamın başına vurdu; hem de başı iyice kanayıncaya kadar vurdu. Adam şöyle
demekten kendini alamadı: "Yeter ey Mü'minlerin emîri! Akhma gelenler
artık git ti." [Dârimî]
284-Avf b. Mâlik radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ümmetim yetmiş küsur fırkaya ayrıla caktır. Fitne bakımından en aşmları;
kendi gö rüşleri ile meseleleri kıyaslayıp, haramı helal, helali de haram
kılanlar olacaktır."
[Taberânî, el-Mu'cenıu'l-Kebîr'de: ve Bezzâr.]
285-İbn Amr b. el-Âs radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"jsrâiloğullannın i§i gayet düzgün gidi yordu. Değişik milletierden
aldıkları esir ka dınlardan doğan çocuklar çıkıp, re'yle sorun ları çözmeye
hakladılar, saptılar ve saptırdı lar." [İbnMâce]
286-İbn Şîrîn radiyallahu anh'dan:
Dedi ki: "İlk kıyas yapan, İblis'tir. Güneş ve Ay'a da ancak kıyas
yapılmak suretiyle ta-pılmıştır." [Dârimî]
İblîs "Beni ateşten, onu (Adem'i) çamur dan yarattm" diyerek ilk
kıyası yapmıştır.
287-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
Dedi ki: "Fetva soran herkese felva veren kişi mecnûndur." [Taberânî,
el-Mu'cemu'l-Kebîr.]
288-Ubeydunah b. Ebî Ca'fer
radiyallahu anh'dan: "Fetva vermeye en cür'etliniz, ateşe en cür'etli
olandır." [Dârimî]
289-el-Hakem b. Mes'ûd radiyallahu
anh'dan:
Hz. Ömer'e gelip müşerrikenin (eş, anne ve annebir kardeşle birlikte olan
anne-bababir iki kardeşin mirastaki payı) durumunu sormuştuk. O da (mirastan)
onlara pay vermemişti. Ertesi yıl ona gidip bu hükmü (tekrar) sorduk. Bu se fer
onlara (anne-bababir kardeşlere mirastan) pay verdi. Bunun üzerine Hz. Ömer'e
("Niçin böyle yaptın?") dedik. Şöyle cevap verdi: "O (zaman),
verdiğimiz hükme göre idi. Bu da (şimdi) verdiğimiz hükme göredir."
[içtihadı de ğiştirme hakkındaki (bâbla) Dârimî.]
290-Zeyd b. Sabit radiyallahu
anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in yanına girdim; önünde bir
kâtip vardı. Ona şöyle derken duydum: "(Yazmaya ara verdi ğinde) kalemi
kulağının üstüne koy; çünkü bu, yazana daha iyi hatırlatır." [Timıizî]
291-Câbir radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu;)
"Sizden biri bir mektup yazdığında onu (mürekkebin kuruması için)
kumlasın, bu, i§in görülmesini çabuklaştırır."
[Tirmizî isnadı hakkında münker hükmü verdi.]
292-SeImân el-Fârisî radiyallahu
anh' dan:
Hiç kimse Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem kadar saygıdeğer değildi.
Ashabı O'na mektup yazdıklarında şöyle başlarlardı:
"Falan'dan, Muhammed (sallallahu aley hi vesellem)'e..."
(Taberânî. el-Mu'cemu'l-Kebîr'inde gayet uzun bir metin ve leyyin bir isnâdia
rivayet etti.]
293-İbnu'z-Zübeyr radiyallahu
anh'dan:
"Zeyd b. Sabit, Abdullah b. Erkam, Ömer, Osman, Ali, el-Muğîre b. Şu'be,
Muâviye, Hâlid b. Saîd b. el-Âs (radiyallahu anhum) ve diğerleri. Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem'e kâtiplik yaptılar." (Taberânî. el-Mu'
cemu'l-Kebir'de leyyin bir isnâdla.]
HADİS RİVAYETİ, RÂVÎLERİ,
YAZIMI VE İLMİN KALKMASI
294-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Bizden duyup da aynen duyduğu gibi (bankasına) tebliğ eden kişinin yüzünü
Allah aydınlatsın! Kendisine tebliğ edilen niceleri vardır ki. duyandan daha
kavrayıcıdır."
(Tirmizî.]
295-İbn Amr b. el-Âs radiyallahu
anh' dan:
(Allalı Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Benden bir âyet dahi olsun (başkasına) ulaştırın! İsrâiloğulları hakkında
(anlatılan hâdiseleri) de anlatın, bunda bir sakınca yok tur. Kim bana karşı
-demediğimi dedi diye-iftirada bulunup yalan söylerse, ateşteki yeri ne
hazırlansın." [Buhârî ve Tirmizî.]
296-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
"Sizler diyorsunuz ki: Ebû Hureyre çok hadis rivayet ediyor; neden
Muhacirler ve En-sâr onun gibi (çok) hadis rivayet etmiyorlar? Muhacir
kardeşlerimi çarşı pazardaki alışve rişleri meşgul ediyordu; ben ise boğaz
toklu ğuna Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel lem'in yanından hiç
ayrılmıyordum. Onların olmadığı yerde ben bulunuyor, unuttuklarında ben ezberliyordum.
Ensar kardeşlerimi de mallan ile meşguliyet alıkoyuyordu. Ben Suf-fe ashabından
miskin biriydim.
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, söylediği sözlerden birinde şöyle
buyurmuş tur: "Kim ben konuşurken elbisesini serip de konuşmamı
bitirdiğimde katlarsa mutlaka söylediklerimi ezberler." İşte ben bu hadisi
gözönünde bulundurup, O konuşurken üze rimdeki elbiseyi serdim, bitirince
elbisemi göğsüme katladım. O günden sonra söyledik lerini bir daha unutmamasıya
kavradım."
297-Rivayetlerinden birinde Ebû
Hureyre şöyle anlatmaktadır: "İnsanlar diyorlar ki:
'Ebû Hureyre amma da çok hadis rivayet edi yor'. Allah şahit ki ben Allah
Resulü sallalla hu aleyhi ve sellem'e yalan bir söz isnâd ede rek sizi
şaşırtmam. Eğer şu âyet olmasaydı si ze hiçbir hadis rivayet etmezdim:
«Gerçekten indirdiğimiz belgeleri ve doğru yolu Kİtâb'da insanlara açıkladıktan
sonra gizleyen kimse ler var ya, onlara hem Allah lanet eder, hem lânetçiler
lanet eder. Ancak tevbe edenler, ıs lah olanlar ve gerçeği ortaya koyanlar müs
tesna; işte onların tevbesini kabul ederim. Ben levbeleri daima kabul eden ve
merhamet edenim»." (Bakara 2/159-160)
298-Bir başka rivayetinde:
"İnsanlar der ler ki: «Ebû Hureyre çok hadis rivayet edi yor». Derken bir
adama rastladım ve sordum: «Dün gece yatsı namazında Allah Resulü sal lallahu
aleyhi ve sellem ne okudu?» «Bilmi yorum» deyince, «Demek ki orada yoktun»
dedim. Israrla şöyle dedi: «Hayır vardım.» Ben de dedim ki: «Ben vardım, falan
falan sû releri okudu»."
[Buhârî, Müslim ve Tirmizî]
299-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'den iki kap (dolusu ilim)
öğrenip ezberle dim; bir tanesini size yaydım. Diğerini söyler sem bu boğazım
kesilir." [Buhârî]
300-Ebû Zer radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'den duyduğum bir şeyi söylememe
engel olmak için keskin kılıcı —ensesini göster erek— buraya koysanız da, beni
daha öldür meden onu söy ley iv eririm." [Buhârî, muallak olarak)
301-Ebû Humeyd ve Ebû Üseyd
radiyalla hu anh'dan;
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu;)
"Eğer berulen, kalplerinizin tanıyabilece ği, tüylerinizi ürpertmeyen bİr
hadis duyar sanız ve onun size yakın olduğunu görürse niz, ben o sözü söylemeye
sizden daha yakı nım. Eğer kalblerinİzin tanımadığı, tüy lerinizi diken diken
eden bir söz duyarsanız ve onun sizden uzak olduğunu görürseniz bi-
Un ki, ben ona sizden daha uzağım." [Ahmed ve Bezzâr]
302-Muâz radiyallahu anh'dan, dedi
ki;
"Kur'ân insanlara açılacak. Öyle ki, ka dın, çoluk çocuk (herkes
rahatlıkla) Kur'ân okuyacak. Sonra kişi kalkıp: «Ben Kur'ân okudum. Yine de
bana uyulmadı» diyecek. Sonra namaz kıldıracak, ama gene uyulmaya cak. Sonra
evinde bir mescid edinecek, ama gene uyulmayacak. Diyecek ki; «Kur'ân oku dum,
bana uyulmadı; onunla namaz kıldırdım, yine bana uyulmadı, evimde mescid
edindim, yine uyulmadı. Vallahi onlara Allah'ın Ki-tâb'ında bulamadıkları ve
Resulünden duy-madıklan bir hadis getireceğim, belki uyar lar»." Muâz
şöyle dedi:
"Sakın onun getirdiğine inanmayın, çünkü onun getireceği ancak sapıklık
olacaktır."
[Dârimî, bunu biraz daha uzun bir metinle rivayet etti. İnşaallah fitneler
kısmında Ebû Davud'un benz;eri bir rivayeti gelecektir]
303-Usâme el-Huzelî radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Milletlerden kırk kiği veya daha çok kişi şahitlik ederse Allah onların
şehâdetlerİni ka bul eder. —Ya da şöyle dedi— Allah onların şehâdetlerİni
doğrular." [Tabcrânî, el-Mu'cemu'l-Kebtr ve el-Mu' cenıu' l-Evsat.
İsnadında Salih b. Hilâl adlı bir râvi vardır,]
304-Enes radiyallahu anh'dan:
"Vallahi size tüm anlattıklarımızı, (doğru dan) Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sel lem'den duymuş değiliz; ama biz birbirimize hiç yalan
söylemezdik." [Taberânî, el-Mu'cemu'î-Kebîr.]
305-Berâ radiyallahu anh'dan:
"Bütün hadisleri AUah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'den duymuş
değiliz. Devele ri gütmemiz bizi bundan alıkordu; ancak ar kadaşlarımız O'ndan
duyduklarım bize anla tırlardı." [Ahmed]
306-Ya'kûb b. AbdiUah b. Süleyman b.
Ükeyme radiyallahu anh'dan; O da babasından, o da dedesinden, dedi ki:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gittim. O'na dedik ki:
"Babalarımız, analarımız sana feda olsun, ey Allah Resulü! Biz senden
hadis duyuyoruz, ama aynı senden duyduğu muz gibi başkalarına anlatamıyoruz. Ne
yap mamız gerekir?" Şöyle buyurdu:
"Haramını helâl, helâlini haram yapma dan mânâya isabet ederseniz, hiçbir
sakınca sı yoktur." [Taberânî. d-Mu'cemu'l-Kehtr'âc. İsna dında Ya'kub ile
babası mevcuttur.]
307-ed-Dahhâk b. Müzâhim'den:
İbn Abbâs radiyallahu anh, bir kıssacı gördü ve sordu:
"Sen nâsih, mensûh nedir bilir misin?"
"Nâsih, mensûh da nedir?"
*'Nâsih ile mensubun ne olduğunu bilmi yor musun?"
"Hayır."
"Öyleyse hem helak oldun; hem de başka larını helak ettin" dedi.
[Taberânî el-Mu'cemu'l-Kebir'de. İsnadında Amiroğullannın azatlısı Ebû Râşid
mev-13 Benî Âmir mevcuttur.]
308-Câbir ve Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Fâsık ve açıkça günah işleyenin aleyhin de konuşmak gıybet sayılmaz.
Ümmetimin her ferdi, açıkça (pervasızca) günah işleyen dışında
affedilecektir." [Rezîn]
309-Muâviye b. Hayde radiyallahu
anh'dan;
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, onlara hitaben şöyle buyurmuş:
"Fâciri anlatmaktan ne zamana kadar kaçınacaksınız? İnsanlar (tanıyıp) sakınana
kadar, onu rezil edin!" [Taberânî]
310-Abdurrahman b. Ebzâ radiyallahu
anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir gün hitâb ederek müslümanlardan bir
taifeyi övdü. Sonra şöyle buyurdu: "Bazı kimselere ne oluyor da
komşularına fıkıh Öğretmiyor, ilim öğretmiyor, vaaz etmiyor, iyiyi emretmiyor
ve onları kötülükten alıkoymuyorlar?
Diğer bazı kimselere de ne oluyor ki, kom şularından ne fıkıh, ne de ilim
öğreniyorlar. Onlardan öğüt de almıyorlar. Vallahi insan lar, ya komşularına
öğretecekler, onlara öğüt verip iyiyi emredecekler, kötüden de alıkoya caklar,
diğer insanlar da komşularından fıkıh öğrenecek ve öğüt alacaklar, ya da ben
onla rı hemen cezalandıracağım!" Sonra hutbeden indi. Bir grup: "Bu
sözleri ile acaba kimi kas-detti?" dediler. Bunun üzerine:
"Eş'arîlerdİr. Çünkü onlar fakıhtir. Onların câhil sucuları vardır, aynca
yanlarmda be deviler de yaşamaktadır. Ama onlara bir şey öğretmiyorlar"
dedi. Eş'arîler bunu duyunca hemen Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in
yanma geldiler ve şöyle dediler:
"Ey Allah Resulü! Bir kavmi övdün, ama bizi kötüledin, suçumuz
nedir?"
"Bir kavim, komşularına, ilim Öğretecek tir, fıkıh öğretecektir, onlara
öğüt verecektir. Onlara İyiyi emredecek, kötüden de alıkoya caktır. Diğer kavim
de onlardan Öğrenecektir Öğüt alacaklar, fıkıh öğreneceklerdir Aksi halde
onların cezasını hemen vereceğim" bu yurdu.
Onlar da: "Ey Allah Resulü! Onlara biz den başkası vaaz veriyor mu?"
dediler.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem on lara sözünü tekrarladı; onlar da karşı
sözlerini tekrarladılar. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, aynı şeyi
tekrar edince, şöyle dediler: "Bize bir yıl mühlet ver." Onlara,
komşuları nı eğitmek ve fıkıh öğretmek. Öğütte bulun mak için bir yıl mühlet
verdi. Sonra Peygam ber sallallahu aleyhi ve sellem şu âyeti okudu:
"İsrâiloğullarından inkâr edenler, Davud'un ve Meryem oğlu İsa'nın diliyle
lanetlenmiş lerdi. Bu, baş kaldırmaları ve aşırı gitmele-rindendi." (Mâide
5/78) [Taberânî, c/-MH'cemM7-Kebtr'de leyyin bir isnâdla rivayet etti.]
311-Kerdûs b. Amr radiyallahu
anh'dan:
Bedir ehlinden bir adam duydum (Şu'be dedi ki: sanınm o Alî'dir). Dedi ki:
Peygam ber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Ayrıntılı anlatılması, bana göre şu şu... konulardan bahsedilmesinden
daha İyidir." Şu'be dedi ki (Abdülmelik'e):
"Aynntıhdan ne kastedildi?" dedim; "Kıs salar" diye cevap
verdi. [Bezzâr]
312-Şu'be radiyallahu anh'dan: Dedi
ki: "Bu hadis sizi, Allah'ı zikretmek ten, namaz kılmaktan ve sıla-ı
rahimden alı-kor. Vazgeçiyorsunuz değil mİ?" [Ebû Ya'iâ]
313-Râfı' b. Hudeyc radiyallahu
anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in elinde bir iğne gördüm.
"Bu nedir?" diye sordum, şöyle buyurdu: "Bununla zikredip Öğüt
alıyo rum." [Taberânî, et-Mu' cemu' l-Kebtr'dt zayıf bir isnâdla.]
314-İbn Amr b. el-Âs radiyallahu
anh' dan:
Bir kavim Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in kapısının önünde Kur'ân
hakkın da tartışıyorlardı. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, yüzünün
rengi değişmiş bir halde çıkıp şöyle buyurdu: "Ey kavmim! İşte bu yüzden milletler
helak olmuştur. Kur'ân (âyetleri) birbirini tasdik eder, siz onun bazı
(âyetlerini) bazı âyetleri ile yalanlamayın!"
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr]
315~Ebû Saîd radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu;)
"Benden bir §ey yazmayın/ Kim benden Kur'ân in dı§ında bir §ey yazmışsa
onu he men Sİlsİn!" [Müslim, daha uzun bir metinle.]
316'Zeyd b. Sabit radiyallahu
anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e vahiy yazardım. O'na vahiy
geldiği zaman, şiddetli bir hal alır, çok terlerdi; üzerinden inci taneleri
gibi ter boşanırdı. Vahiy bitince o hal geçerdi. Yanına bir parça koyun kürek
kemiği ve parçasıyla girerdim, O söyler ben de yazar dım. Bitirinceye kadar
Kur'ân'ın ağırlığından ayaklarım nerdeyse kınlacak gibi olurdu,
yürü-yemeyeceğimi sanırdım. Yazma işini bitirdi ğimde bana "Oku
bakalım!" derdi, ben de okurdum, bir eksiklik varsa düzelttirirdi. Sonra
onunla (yazdıklarımla) insanlara çıkardım. [Ta-berânî, el-Mu'cemu' l-Evsat]
317-İbn Amr b. el-Âs radiyallahu
anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'den, duyduğum her şeyi yazardım. Ancak
Kureyş beni bundan alıkoydu. Dediler kİ: "Sen her söylediğini yazıyorsun,
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem bir insandır, kızgınlık halinde de,
hoşnutluk halinde de konuşabilir."
Sonra yazmaktan vazgeçtim. Bunu Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e
anlatınca, mübarek parmağıyla ağzını gösterdi ve şöyle buyurdu: "Yaz!
Nefsim elinde olan Allah'a ye min ederim ki, bundan haktan başka hiçbir §ey
çıkmaz." [EbûDâvud]
318-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
Ensar'dan bir adam dedi ki: "Ey Allah Resu lü! Ben senden hadis
dinliyorum, ama bir türlü ezberleyemiyorum." Bunun üzerine eliyle yazıyı
kastederek: "Sağ elinden yardım iste!" buyurdu. [Timıizî. Aynca bu
hadis için "münker'diı" dedi.]
319-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan,
dedi ki; "Peygamberin ashabı içinde, benim kadar hadis bilen kimse yoktur.
İbn Amr hariç; çünkü o yazardı, ben yazmazdım." [Buhârî ve Tirmizî.]
320-Zeyd b. Sabit radiyallahu
anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, yahudilerin yazısını
(İbranice) Öğrenmemi em retti. "Vallahi, mektuplarım konusunda yahudi-lere
güvenmiyorum" buyurdu. Bu nedenle on ların yazısını yarım ay geçmeden tam
anlamıy la öğrendim. Bu dili öğrenince Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem'in yahudilere yaza cağı mektubu ben yazardım. Yahudiler de O'na bir
mektup gönderdikleri zaman mektubunu ben okurdum. [Buhârî. Ebû Dâvud ve
Timıizî.]
321-İbn Ebî Müleyke radiyallahu
anh'dan: İbn Abbâs'a bana bir mektup yazmasını ve bazı şeyleri de benden gizli
tutmasını rica eden bir mektup yazıp gönderdim. Bunun üzerine hakkımda şöyle
demiş: "Çok samimî bir ço cuk; ben ona bazı şeyleri seçiyorum ve ondan
bazı gizlediklerim de oluyor." (Râvi dedi ki: İbn Abbâs) bir ara Alî
radiyallahu anh'ın hü kümlerini içeren mahkeme kararlannı getirtti ve bana
ondan bir şeyler yazmaya başladı. (Hoşlanmadığı veya kabul etmediği) bir şey
görünce de: "Vallahi eğer Alî bu hükmü ver-mişse mutlaka şaşırmıştır"
diyordu. [Müslim]
322-Ömer b. Abdilazîz radİyaJlahu
anh'-dan:
O, Ebû Bekr b. Hazm'a bir mektub yazıp dedi ki: "Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem'in hadislerini araştır ve bir kitapta top la. Çünkü âlimlerin
ölmesiyle ilmin yok olup gitmesinden korkuyorum. Kitabına Peygam ber sallallahu
aleyhi ve sellem'in hadisinden başka hiçbir şey koyma. Böylece onu okuyan lar
ilmi yaysınlar ki bilmeyenler de öğrensin ler. Zira ilim sır olmadığı sürece
asla yok ol maz." [Buhârî]
323-İbn Amr b. el-Âs radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu;)
"Şüphesiz Allah, ilmi insanların ellerinden çekerek almaz. Ama âlimleri
alarak ilmi alır. Âlimlerden kimse kalmayınca, insanlar câhil önderler
edinirler, onlara sorarlar, onlar da fet va verirler; hem kendileri sapar, hem
de onla rı saptırırlar." [Buhârî, Müslim ve Tirmizî.]
324-Ebu'd-Derdâ radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile beraberdik, gözüyle semâya baktı ve
şöyle de di: "Şu an, ilmin insanlardan çalınma zama nıdır; halta ilim
adına hiçbir §eye sahip ola mayacaklardır." Ziyâd b. Lebîd el-Ensârî de di
ki:
"İlim nasıl çalınacak, devamlı Kur'ân okuyoruz. Kur'ân'ı okuyup
öğretiyoruz, ço-cuklanmıza, hanımlarımıza da öğretip okutu yoruz."
Şöyle buyurdu:
"Ey Ziyâd! Annen seni yetim bıraksın! Se ni Medine ahalisinin
fakihlerinden sayacak olursam, (şuna dikkatini çekmek isterim) söy le bakalım
i§te Tevrat yahudilerin elinde ve i§-te incil hıristiyanlann elinde, bu
kitabların onlara faydası var mıdır?"
Cübeyr dedi ki: "Ubâde b. es-Sâmit radi yallahu anh'a rastladım, dedim ki:
«Karde şin Ebu'd-Derdâ ne anlatıyor duyuyor mu sun?» Söylediklerini ona
anlatınca, şöyle de di: «Doğru söylemiştir. İstersen yeryüzün den kalkacak olan
ilk ilmi sana bildireyim. Yeryüzünden ilk kalkacak olan ilim, hu-şû'dur. Camiye
girip de huşu içinde tek bir
adam göremiyeceğin günler, pek yakındır»." [Tirmizî]
325-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu;) "Alimin ölümü islam'da
öyle bir ge dik açar ki, gece ile gündüz birbirlerini kova ladıkça, (hu gedik)
kapanmaz." [Bezzâr. tahrtcei-miş ve isnadının garîb olduğunu söylemiştir.]
326-Muâz b. Enes radiyallahu
anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Bu ümmet üç şey zuhur etmedikçe şeriat üzere olacaktır: Onlardan ilim
alınmadıkça, çok yemin eden türediler çıkmadıkça, Saffâ-rûn çıkmadıkça."
"Saffârûn veya Sakkârûn nedir ey Allah'ın Resulü?" diye sorulunca
şöyle buyurdu; "Ahir zamanda selamları, lâ-netleşmeklen ibaret olacak olan
türemeler."
(Ahmed ve Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebir'de, leyyin bir isnâdla.]
PEYGAMBER SALLALLAHU
ALEYHİ VE SELLEM'E YALAN NİSBET ETMEK, BUNDAN KAÇINMAK VE O'NDAN
SAHİH OLARAK GELENLERİ YALANLAMAK
327-Alî radiyailahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu;)
"Benim adıma yalan söylemeyin! Kim be nim adıma yalan söylerse, ateşe
girer."
[Buhârî, Müslim ve Tirmizî.)
328-el-Mugîre (bin Şu'be)
radiyailahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Bana karşı (demediğimi dedi diye) yalan uydurmak, herhangi biri adına
yalan söyle mek gibi değildir. Kim benim adıma yalan söylerse, cehennemdeki
yerine hazırlansın!"
[Buhârî. Müslim ve Tirmizî.]
329-Bezzâr'm İbn Mes'ûd radiyailahu
anh'dan rivayetinin lafzı: "İnsanları saptır mak için kasıtlı olarak kim
benim adıma yalan söylerse..."
330-İbn Amr b. el-Âs radiyailahu anh'dan:
Bir adam Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in elbisesi gibi bir elbise
giydi. Medi ne'deki haneye geldi ve dedi ki: "Peygamber sallallahu aleyhi
ve sellem, bana istediğin eve girebilirsin" dedi. Şöyle cevap verdiler:
"Hayatımız boyunca Allah Resulü sallal lahu aleyhi ve sellem'in çirkin bir
şeyi ve ah laksızlığı emrettiğini görmedik.." Adama bir oda hazırladılar,
sonra Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e bir haber gönderip durumu
bildirdiler. Bunun üzerine o, Ebû Bekr ile Ömer'e şöyle buyurdu; "Haydi
oraya gidin, eğer adamı diri bulursanız önce öldürün, son ra ateşe atıp yakın!
Gittiğinizde ona yapacak bir şeyin kalmamış olarak görürseniz, yine de onu
ateşte yakın!" Geldiler; gece küçük su dökmeğe çıktığında yılan tarafmdan
sokulup öldüğünü gördüler. Hemen naşını ateşe atıp yaktılar. Sonra Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem'e dönüp durumu anlattılar. Bunun üzerine şöyle
buyurdu:
"Kim bana karşı (demediğimi dedi diye) yalan (uydurup) söylerse, ateşteki
yerini ha zırlasın!"
[Taberânî el-Mu'cenm'l-Evsal'm&d leyyin bir isnâd-la.]
331-Enes radiyailahu anh'dan:
Size çok hadis rivayet etmemden beni alı koyan, Allah'ın Peygamberi sallallahu
aleyhi ve sellem'in şu sözüdür: "Kim kasden (benim demediğimi dedi, diye)
bana karşı yalan söy lerse, ateşteki yerini hazırlasın!" [Müslim.]
332-İbnu'z-Zübeyr radiyailahu
anh'dan: Babama dedim ki; "Falan, falanın Pey gamber sallallahu aleyhi ve
sellem'den hadis naklettikleri gibi neden sen de (çok) nakletmi yorsun?"
Şu cevabı verdi:
"Ben müslüman olduğum günden beri O'nun yanından hiç ayrılmadım; ancak
şöyle buyurduğunu duydum: «Kim benim adıma ya lan uydurup söylerse,
cehennemdeki oturağı nı hazırlasın!»" [Buhârî ve Ebû Dâvud.]
333-Evs b. Evs radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim peygamberine, yahut gözlerine, ya da anne babasına karşı
(demediklerini dedi, görmediğini gördü, diye) yalan uydurursa cennet kokusunu
asla koklayamaz"
[Taberânî, el-Mu' cemu' l-Kehîr]
334-Mücâhid radiyallahu anh'dan:
Büşeyr el-Adevî, İbn Abbâs radiyallahu anh'a gehp "Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem buyurdu ki.." diyerek hadis nakletmeye başladı. İbn Abbâs
ona hiç aldırmadı, yüzüne de bakmadı, derken Büşeyr şöyle dedi:
"Sana Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'den hadis naklediyorum, sen
hİç aldır mıyorsun, üstelik beni dinlemiyorsun da?" İbn Abbâs radiyallahu
anh şu cevabı verdi:
"Biz bir zamanlar herhangi biri «Allah Re sulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu ki..» diye başlayarak hadis rivayet ettiğinde kulak kesilir dinlerdik;
baktık ki insanlar yalan yan lış herşeyi nakletmeye başladılar; işte o za man,
insanlardan bildiklerimizden başka (ri vayetleri) almamaya karar verdik."
[Müslim]
335-Ebû Katâde radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ümmetimin helaki şu üçünde olacaktır: Kaderiyye (kaderi inkarcılık),
asabiyye (soy sopla övünme, ırkçılık) ve iyice tedkİk ve tes-bİt etmeden
rivayet."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Evsat'ta zayıf bir isnâd-la.]
336-Semure radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim benden, yalan olduğunu bildiği hal de bir hadis naklederse kendisi de
yalancılar dan birisidir." [Müslim ve Tirmizî.]
337-Abdurrahman b. Ebî Leylâ
radiyalla hu anh'dan:
Zeyd b. Erkam'a dedim ki:
"Ne olur bize biraz Allah Resulü sallalla hu aleyhi ve sellem'in
hadislerinden naklet."
"Yaşlandık, unuttuk; O'ndan hadis naklet mek zordur" dİye cevap
verdi. [İbn Mâce]
338-İmrân b. Husayn radiyallahu anh'
dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'den birçok hadis duydum ve ezberledim;
onları anlatmama mâni olan, arkadaşlarımın bana muhalif düşmelerini
istemeyisimdir." [Taberânî. el-Mu'cemu'l-Kebîr.]
339-Alî radiyallahu anh'dan:
Size Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem'den bir hadis anlattığım zaman, bilin
ki o, en ilgi çekici, en güzel yol gösterici, kişiyi en mükemmel takvaya
ulaştırıcıdır." [Dârimî]
340~Amr b. Meymûn radiyallahu anh'
dan;
Her perşembe akşamı İbn Mes'ûd radiyal lahu anh ile görüşürdüm. Herhangi bİr
şey hakkında hiç kimseye: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu" gibi bir şey dediğini duymazdım. Bir akşam: "Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki.." dedi. Başmı eğdi; baktım kİ
gömleği çö zülmüş, rengi solmuş, gözleri incelmiş, da marları şişmiş (perişan
bir vaziyette). Biraz sonra, "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel lem
(Öyle) veya aşağı yukarı, ya da ona yakın yahut da ona benzer buyurdu"
dedi. [İbn Mâce]
341-(Ensâr'dan olan) Karaza b. Kâ'b
ra diyallahu anh'dan:
Ömer bizi Kûfe'ye gönderirken yolcu etmek istedi ve bizimle beraber
"Sırâr" denilen yere kadai" yürüdü ve "Sizinle buraya kadar
nçden yürüdüm, biliyor musunuz?" diye sor du. "Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sel-lem'in sohbetinin hakkı, ya da Ensâr'ın hakkı için yürüdün"
dedik. Şöyle dedi: "Sizinle, si ze anlatmak istediğim bir husus için
yürüdüm ki sizinle yürüdüğümü hatırlar da onu aklınız dan çıkarmazsınız; öyle
bir kavme (Küfe aha lisine) gidiyorsunuz ki, onların göğüslerinde, kazanın
kaynarken çıkardığı ses gibi bir Kur'ân sesi vardır. Sizi gördükleri zaman bo
yunlarını uzatırlar ve "İşte Muhammed sallal lahu aleyhi ve sellem'in
ashabı" derler.
Sizler Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'den az hadis rivayet edin. Ben
de sizin (sevapta) ortağmızım."
[Dârimî ve aynı lafızla ibn Mâce.]
342-Selmân radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim hakkımda (demediğimi dedi) dİye yalan söyleyip iftirada bulunursa,
ateşteki evine hazırlansın! Kim de benden kendisine ulaşan hadisimi reddederse.
Kıyamet günün de onun hasmı olurum. Benden size bİr hadis ulaşıp da onu
bilemezseniz, «Allah en iyi bi lendir» deyiniz!"
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr'de]
343-Câbir radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim benden kendisine ulaşan hadisi ya lanlarsa, üç şeyi yalanlamış olur:
Allah'ı, Re sulünü ve o hadisi rivayet edeni"
[Taberânî, el-Mu' cemu' l-Evsat'ta.]
==========================================
190-İsnâdında yer alan Abdullah bin
Abdilkuddûs'u Buhârî ve İbn Hibbân tevsîk etmiş, Yahya bin Maîn ise zayıf
addetmiştir (Mecma' I, 120).
191-Asl-ı senedi
şöyledir: el-Velîd b. Cümeyl ani'l-Kâsım Ebî Abdirrahman an Ebî Umâme.
Tirmizî, tahrîc ettikten sonra
(no. 2685) isnâdı hakkında garîbtir demektedir. Ebû Zur'a, İbn Cümeyl'i zayıf
bir râvi olarak addetmektedir.
Bezzâr, bunu daha kısa bir
metinle Âişe'den tahrîc etmiştir: "Hayrı öğretene herşey istiğfar eder, denizdeki
balıklar bile." (Tergîb I, 101).
192-Asl-ı senedi:
el-Velîd bin Müslim an Revh b. Cenâh an Mücâhid an İbn Abbâs.
Sünen'inde (no. 2681) bu hadisi
tahrîc eden Tirmizî, "Garîb bir hadistir, bunu ancak el-Velîd'in
rivayetinden bilmekteyiz" demektedir. İbnü'l-Cevzî ise râvi Revh'i hadis
uydurmakla ithâm etmektedir. İrâkî: "Oldukça zayıf bir hadis"
demektedir (bkz. Tergîb I, 102; Feyd IV, 443).
Bu hadisi İbn Mâce de (no. 222)
tahrîc etmiştir.
193-Bu haberin
isnâdı şöyledir:
el-Hasan b. er-Rebî' an Abdillah b. Ubeydillah ani'l-Hasan b. Zekvân an İbn
Sîrîn.
Dârimi rivayet etmiştir (I, 98).
194-Bu hadisin
asl-ı senedi "Ebû Dâvud et-Tayâlisî an Hammâd bin Seleme an Sâbit an
Enes" şeklinde
olup Tirmizî'de yer almıştır (no. 2345). el-Hâkim'in de Müstedrek'inde (I, 94)
tahrîc etmiş olduğu bu hadis hakkında Tirmizî "hasen sahîh" hükmünü
vermiştir.
195-Bu hadisi İbn
Asâkir'inde tahrîc etmiş olduğunu Suyûtî'nin Cem'ul-Cevâmi'inden öğrenmekteyiz.
196-Bu hadisin
başında bir kıssa yer almıştır. Tirmizî'den meâli şöyledir:
Bir adam, Medine'den Şam'a
Ebû'd-Derdâ'nın yanına geldi: Ebû'd-Derdâ, "Kardeşim! Seni buraya getiren
sebep nedir?" diye sorunca adam: "Allah'ın Resûlü sallallahu aleyhi
ve sellem'den rivayet ettiğini haber aldığım bir hadis" diye cevap verdi.
Bunu üzerine Ebû'd-Derdâ: "Sen hakikaten başka bir iş için gelmedin
mi?" deyince adam: "Hayır" dedi. Ebû'd-Derdâ yine: "Ticaret
için de mi gelmedin?" deyince adam: "Hayır, yalnız bu hadis için
geldim" dedi. Daha sonra Ebû'd-Derdâ bu hadisi sevketti.
Bu hadisin asl-ı senedi: Âsım bin
Recâ bin Hayve (an Dâvud b. Cümeyl) an Kays b. Kesîr an Ebî'd-Derdâ.
Ebû Dâvud (no. 3641) ve Tirmizî
(no. 2681) tarafından tahrîc olunmuştur.
Bu hadisin isnâdında ihtilâf
vardır. Sebebi kopukluk şüphesidir. Ancak aynı metni Ebû Dâvud (no. 3642) Osmân
b. ebî Sevde tarikiyle Ebû'd-Derdâ'dan tahrîc etmiştir.
197-Asl-ı senedi
şöyledir: A'meş an Ebî Sâlih an Ebî Hureyre.
Tirmizî'nin (no. 2646) isnâdı
hakkında "hasen" hükmünü verdiği bu hadisi Ebû Dâvud da (no. 3643)
tahrîc etmiştir.
198-Münzîrî'ye
göre isnâdı hasendir (Tergîb I, 103).
199-İsnâdında yer
alan Hârice bin Mus'ab oldukça zayıf bir râvidir (Mecma' I, 121).
200-Heysemî,
"Ricâli güvenilir râvilerden oluşmuştur "demektedir (Mecma' I, 122).
Ebû Zür'a ise, "Bu hadisin isnâdında zaaf vardır" demektedir.
Râvilerinden Atâ bin Müslim el-Haffâf ise, hakkında ihtilâf olan bir râvidir.
201-Zayıf
olmasının sebebi Ubeydullah bin Zahar'ın Alî bin Zeyd bin Cüd'ân'dan
rivayetidir. Her ikisi de zayıf râvilerdir. Münzîrî ise Tergîb'inde (I, 115)
diyor ki: "Bu hadisi Taberânî, M. el-Kebîr'de tahrîc etti. Tirmizî bu
tarikten rivayet gelen başka bir hadisin isnâdı hakkında "hasen"
hükmü vermiştir.
202-Heysemî,
Mecmau'z-Zevâid'de (II, 128) diyor ki: "İsnâdında kimsenin adından
sözetmediği Ubeyd bin Rezîn adlı bir râvisi vardır."
203-Hadisin
zaafına sebep iki husus vardır: Rişdîn bin Sa'd, hakkında ihtilâf olan bir
râvidir. Ayrıca Enes'in sohbetdaşı Ebû Hafs'ın hâli mechûldür (Mecma' I, 121).
Ahmed'in (III, 157) tahrîc ettiği
hadisin asl-ı senedi: Heysem bin Hârice an Rişdîn bin Sa'd an Abdillah bin
el-Velîd an Ebî Hafs an Enes.
204-Asl-ı senedi şöyledir:
İbn Vehb an Yahyâ bin Eyyûb an Sehl bin Muâz bin Enes an ebîhî.
İbn Mâce'nin (no. 240) rivayetini
yaptığı hadisin isnâdında yer alan Sehl bin Muâz'ın hakkında ihtilaf vardır.
İbn Maîn'in onun zayıf addetmesine karşılık, el-İclî ile İbn Hibbân onu tevsîk
etmişlerdir. Ancak Tirmizî onun babasından rivayet ettiği hadisleri
"tahsîn" ve "tashîh" etmiştir. (Tergîb IV, 57; Feyd VI,
182). Kimilerine göre Yahya bin Eyyûb, Sehl'i idrak etmemiştir. Buna göre bir
inkitâ sözkonusudur.
205-Münzirî:
"Bu hadisin isnâdında bir beis yoktur" (Tergîb I, 104); Heysemî ise:
"Ricâlinin tamamı güvenilir kimselerdir" (Mecma' I, 123)
demektedirler.
206-Heysemî, şu
bilgiyi vermektedir: "İsnâdındaki Ya'kub bin Humeyd bin Kâsib'i Buhârî ve
İbn Hibbân tevsîk; Nesâî ve bir başkası zayıf addetmektedir. Zaafın sebebi
rivayetlerinin sınırlı sayıda olduğu hususuna istinâd etmektedir.
207-İsnâdı şöyledir: Yezîd bin
Hârûn ani'l-Hasan an Ebî Kerîme an raculin min ehli'l-Basra an Kabîsa.
Ahmed'in (V, 60) rivayet ettiği
bu hadiste görüldüğü gibi ismi belirtilmeyen bir râvi vardır.
208-Asl-ı senedi
şöyledir: Abdullah bin Ca'fer an Osman bin Muh. ani'l-Makburî an Ebî Hureyre.
Ahmed'in Müsned'inde (III, 323)
tahrîc ettiği hadisin râvileri güvenilir râvilerden oluşmuştur.
209-Heysemî
(Mecma' I, 123) ve Münzirî'ye (Tergîb I, 96) göre isnâdı güvenilir râvilerden
oluşmuştur.
210-Asl-ı senedi:
İsmâil b. Ca'fer an Abdillah bin Saîd bin ebî Hind an ebîhî an İbn Abbâs.
Tirmizî (no. 2645), bu hadisin
isnâdı hakkında "hasen sahih" hükmünü vermiştir.
211-Bu hadisi
Buhârî (fardu'l-humus 7/3, IV, 49; i'tisâm 10/2, VIII, 149) ve Müslim (zekât
no. 98, 100, s. 718, 719; emâre no. 175, s. 1524) tahric etmiş olup,
Muâviye'den bunu Humeyd bin Abdirrahman Abdullah bin Âmir ve Yezîd bin el-Asamm
tahrîc ettiler.
212-Tirmizî (no. 2647), bu hadisi tahrîc ettikten sonra isnâdı
hakkında: "Hasen garîbtir, kimisi bu hadisi Enes'in sözü olarak rivayet
etmiştir" demektir.
Asl-ı senedi şöyledir: Hâlid bin
ebî Yezîd el-Utekî an Ebî Ca'fer er-Râzî ani'r-Rebî' bin Enes an Enes.
Diyâu'l-Makdisî'nin
el-Muhtâre'sinde de tahrîc etmiş olduğu hadisin isnâdındaki Hâlid, el-Ukaylî'ye
göre münker hadisler rivayet edermiş.
213-Asl-ı senedi
şöyledir: Ziyâd bin Hayseme an ebî Dâvud an Abdillah b. Sihbere an Sihbere.
Tirmizî (no. 2647), bu hadisi
tahrîc ettikten sonra şunları söylemektedir: "Bu hadisin isnâdı zayıftır.
(Nufey') Ebû Dâvud (el-A'mâ) zayıftır. Onun hakkında Katâde ve ehl-i ilimden
bazıları menfi sözler sarfettiler." Zehebî'ye göre metrûk, hattâ hadis
uyduran bir kişidir.
214-Asl-ı senedi:
İbn Vehb an Amr bin el-Hâris an Derrâc an Ebî'l-Heysem an Ebî Saîd.
Tirmizî (no. 2686), bu hadisin
isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmünü vermiştir.
215-Metni sûfiler
mâbeyninde meşhur olan bu hadisin asl-ı senedi: İbn Numeyr an İbrâhim b.
el-Fadl an Saîd el-Makburî an Ebî Hureyre.
Bu hadisi Tirmizî (no. 2687) ve
İbn Mâce (no. 4169) tahrîc ettiler. Tirmizî daha sonra: "Hadis bu vecihten
garîbtir. Râvilerinden İbrâhim b. el-Fadl el-Medenî el-Mahzûmî, hıfzının
kötülüğü nedeniyle zayıf addedilmiştir" demektedir.
216-Asl-ı senedi:
Abdurrahman b. Ziyâd b. En'am el-İfrîkî an Abdirrahman b. Râfi' an İbn Amr.
Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2885),
İbn Mâce (no. 54), Dârekutnî (II, 67) ve el-Hâkim (Müstedrek IV, 332) tahrîc
ettiler.
el-İfrîkî sebebiyle isnâdı zayıftır.
217-Asl-ı senedi:
İshâk bin Abdillah b. ebî Talha an Ebî Murre Mevlâ Akîl bien ebî Tâlib an Ebî
Vâkıd.
Bu hadisi Mâlik (selâm no. 4, s.
960), Buhârî (ilm 8, I, 24; salât 84/3, I, 121), Müslim (selâm no. 26, s. 1713)
ve Tirmizî (no. 2724) tahrîc ettiler.
218-Bu hadisin
râvilerinden Osmân b. Abdirrahman el-Kureşî hakkında Buhârî: "Mechûldür,
bu hadiste olduğu gibi onun Hammâd bin ebî Süleymân'dan yaptığı rivayetler
ondan Şu'be, Sevrî ve Destevâî gibi imamların rivayetleri dışında makbul
değildir. Zira bu imamlar, ondan o, ihtilâta uğramadan önce hadis
dinlemişlerdir" demektedir (Mecma' I, 119-120).
219-Ebû Saîd
hadisini Taberânî, Mu'cemu'l-Evsat'ta tahrîc etmiştir. İsnâdındaki Yahyâ bin
Hâşim es-Simsâr, hadis uyduran bir râvidir.
İbn Abbâs'ın hadisini yine
Taberânî Mu'cemu'l-Evsat'ta tahrîc etmiştir. İsnâdındaki Abdullah bin Abdilazîz
bin ebî Revâd, oldukça zayıf bir râvidir.
220-Taberânî, bu
hadisi Mu'cemu's-Sağîr'de tahrîc etmiştir. İsnâdındaki Abdulazîz bin ebî Sâbit,
oldukça zayıftır.
221-İsnâdında Ubeydullah
bin Zahr an Alî bin Yezîd şeklinde iki râvi yer almıştır ki, ikisi de ihticâca
lâyık olmayan zayıf kimselerdir (Mecma' I, 125).
222-Heysemî'ye
göre isnâdında ismi belirtilmemiş yani kimliği belirsiz bir râvi mevcuttur
(Mecma' I, 126).
223-Heysemî (I,
126) ve Münzirî'ye (I, 101) göre isnâdını oluşturan râviler güvenilir
kimselerdir.
224-Asl-ı senedi:
Alî bin el-Hakem an Atâ an Ebî Hureyre.
Bu hadisi Ahmed (II, 305, 353,
495), Ebû Dâvud (no. 3658), İbn Mâce (no. 261), Tirmizî (no. 2649), İbn Hibbân
(no. 95) ve el-Hâkim (I, 101) tahrîc ettiler.
Bu hadisin isnâdı hakkında
Tirmizî, "hasen"; Münzirî, "Bu hadisin bütün tarikleri hakkında
tenkitler yapılmıştır. Ancak bu tarik hasendir. Ancak İbnu'l-Kattân, Atâ'nın
Ebû Hureyre'den hadis dinlemediğini ileri sürerek kopukluk iddiasında
bulunmuştur. Zehebî de Kitâbu'l-Kebâir'inde ricalinin güvenilir kimseler
olduğunu söylemiştir (Feyd VI, 146; Tergîb I, 121).
225-Asl-ı senedi:
Abdülazîz bin ebî Hâzım an ebîhî an Sehl.
Ebû Dâvud'un (no. 3661) tahrîc
ettiği bu hadisi Buhârî, Müslim ve Nesâî daha uzun bir metinle Hayber gazvesi
içinde tahrîc etmişlerdir. Şöyle ki bu ibâreyi Allah Resûlü sallallahu aleyhi
ve sellem, Hz. Ali'ye hitâb buyurmuştur.
226-Asl-ı senedi:
Avf el-A'râbî an Şehr bin Havşeb an Ebî Hureyre.
Bunu tahrîc eden Tirmizî (no.
2091), akabinde "bu hadiste ıztırab vardır. Bir başka rivayette Avf bunu
Süleymân bin Câbir kanaliyle İbn Mes'ûd'dan tahrîc etmiştir" demektedir.
228-Asl-ı senedi
söyledir: Hafs bin Ömer bin ebî'l-İtâf an Ebî'z-Zinâd ani'l-A'rec an Ebî
Hureyre.
Bu hadisi İbn Mâce (no. 2719)
tahrîc etmiştir. İsnâdının zayıf olmasının nedeni râvilerinden Hafs b. Ömer'in
İbn Maîn, Buhârî, Nesâî, Ebû Hâtim, İbn Hibbân ve İbn Adî'ye göre oldukça zayıf
bir râvi olmasıdır.
230-Asl-ı senedi:
Ebû Hârun İmâre b. Cüveyn el-Abdî an Ebî Saîd.
Bu hadisi Tirmizî (no. 2650-1) ve
İbn Mâce (no. 247, 249) tahrîc ettiler.
İsnâdı Ebû Hârun sebebiyle
zayıftır. İbnü'l-Kattân: "Ebû Hârûn yalancıdır."; Zehebî: "Zayıf
bir tâbîidir" demiştir. Ancak Moğaltây: "Bu hadis bu tarik dışında
hasen, hatta sâlih bir tarikle de vârid olmuştur" demektedir (Feyd II,
400).
231-İsnâdı şöyledir: Muh. b.
el-Hâris b. Râşid el-Mısrî ani'l-Hakem b. Abde an Ebî Hârûn an Ebî Saîd.
İbn Mâce'nin (no. 247) tahrîc
ettiği hadisin isnâdı Ebû Hârun sebebiyle zayıftır.
232-Asl-ı senedi:
Ebû'l-Ahvas an Saîd b. Mesrk an İbn Eşva' an Yezîd b. Seleme.
Bu hadisi tahrîc eden Tirmizî
(no. 2683), daha sonra şu bilgiyi vermektedir: "Bu hadisin isnâdı muttasıl
değildir. Bence mürseldir. Şöyle ki kanaatimce İbn Eşva', Yezîd'i idrak
edememiştir."
234-İsnâdında yer
alan Muh. b. ebî Humeyd sebebiyle zayıf bir hadistir (Mecma' I, 165).
235-Asl-ı senedi:
el-A'meş+Mansûr an Ebî Vâil an İbn Mes'ûd.
Bu hadisi Ahmed (I, 377, 378,
425, 427, 440, 443, 462), Buhârî (ilm 11, 12, I, 25), Müslim
(sıfatu'l-munâfikîn no. 82, 83, s. 2172-3) ve Tirmizî (no. 2855) tahrîc
ettiler.
236-Buhârî,
Sahîh'inde (da'vât 20, VII, 153) tahrîc etmiştir. Asl-ı senedi: Hârûn el-Mukrî
ani'z-Zübeyr bin el-Hirrît an İkrime an İbn Abbâs.
237-Asl-ı senedi:
Ma'rûf bin Harrebûz an Ebî't-Tufeyl an Ali.
Buhârî, Sahih'inde (ilm 49, I,
41) tahrîc etmiştir.
238-Bu mevkûf
hadisi Dârimî (I, 89) iki ayrı senedle tahrîc etmiştir.
Asl-ı senedi şöyledir: Leys bin
ebî Süleym an Yahyâ b. Abbâd an Ali.
239-Asl-ı senedi:
Cerîr an Süleyman bin Sümeyr an Kesîr bin Murre olan bu hadisi Dârimî (I, 105)
tahrîc etmiştir.
240-Asl-ı senedi
şöyledir: İbn Vehb an Yûnus ani'z-Zührî an Ubeydillah bin Abdillah bin Utbe an
İbn Mes'ûd.
Bunu Müslim (mukaddime 5/8, s.11)
tahrîc etmiştir.
241-Asl-ı senedi:
Cerîr an Süleym bin Âmir an Ebî Umâme.
Ahmed (V, 256) ve Taberânî'nin
rivayet ettikleri bu hadisin râvileri Sahîh râvileridir (Mecma' I, 129).
242-Bu hadis metni
Buhârî'nin lafzı (tefsir İbrahim s. V, 220) olup Ubeydullah an Nâfi' an İbn
Ömer tarikiyledir.
Bu hadisi ayrıca Sahîh'in başka
yerlerinde (at'ime 42, VI, 211; edeb 79, VII, 101; edeb 89, VII, 106) Buhârî,
Müslim (sıfatu'l-munâfikîn no. 63-4, s. 2164-6) ve Tirmizî (no. 2867) tahrîc
ettiler.
243-Sözkonusu
rivayetin asl-ı senedi: İsmaîl bin Ca'fer an Abdillah bin Dînâr an İbn Ömer
olup, Müslim tarafından (no. 63) tahrîc olunmuştur.
244-Bu rivayet
Mücâhid'in İbn Ömer'den tahrîci ile gelmiştir.
Buhârî (at'ime 42, VI, 211) ve
Müslim (no. 64/2, s. 2165) tarafından tahrîc edilmiştir.
246-Heysemî'ye
göre râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma' I, 135).
247-İsnâdında
geçen Ebû Bekr ed-Dâhirî, zayıf bir râvidir (Mecma' I, 135).
248-Râvilerinden
Abdüsselâm bin Abdilkuddûs, ihticâca layık olamayacak kadar zayıftır (Mecma' I,
136).
249-Zaafın nedeni
râvilerinden Mis'ade bin el-Yesa', oldukça zayıf bir râvidir (Mecma' I, 162).
250-Ebû Saîd
el-Bakkâl'dan mâdâ diğer râvileri güvenilir kimselerdir. Ebû Sâid, ismi Saîd
bin el-Merzubân olup üzerinde ihtilaf vardır. Şöyle ki el-Fellâs, "hadisi
tekolunmuştur"; Buhârî, "hadisi münkerdir"; Ebû Zür'a,
"sadûktur, ancak tedlîs yapar" demektedirler (bkz. Tergîb I, 123).
251-Râvileri
güvenilir kimselerdir (Mecma' I, 161).
252-Râvileri Sahîh
râvileridir (Mecma' I, 161).
253-Râvisi Atâ bin
es-Sâib'in, ömrünün sonlarına doğru hıfzı bozulmuştur (Mecma' I, 165).
254-Râvileri Sahîh
ricâlindendir (Mecma' I, 165).
255-Râvilerinden
Mervân bin Sâlim eş-Şâmî'yi
Buhârî, Müslim ve Ebû Hâtim zayıf addetmişlerdir (Mecma' I, 125).
256-Asl-ı senedi:
Hammâd bin Seleme an Ali bin Zeyd an Evs bin Hâlid an Ebî Hureyre.
Bunu Ahmed (II, 405, 508) ve İbnتMâce (no. 4172) de tahrîc etmiştir.
İsnâdı râvisi Ali bin Zeyd sebebi
ile zayıftır.
257-Asl-ı senedi:
Ümeyye bin Hâlid an İshâk bin Yahyâ bin Talha an İbn Ka'b bin Mâlik an ebîhî.
Tirmizî (no. 2654), bu hadis
tahrîc ettikten sonra: "Bu hadisi ancak bu vecihten bilmekteyiz. İshâk,
hakkında hıfzı sebebiyle söz söylenmiş kuvvetsiz bir râvidir" demektedir.
258-Asl-ı senedi:
Alî bin el-Mübârek an Eyyûb es-Sahtiyânî an Hâlid bin Düreyk an İbn Ömer.
Tirmizî'nin (no. 2655)
"hasen garîb" hükmünü verdiği bu hadis, aynı zamanda İbn Mâce (no.
258) tarafından da tahrîc olunmuştur.
Râvileri güvenilir râvilerdir.
Ancak Hâlid, İbn Ömer'i işitmemiştir (Feyd VI, 108).
259-Asl-ı senedi:
İbnu'l-Mübârek an Yahyâ bin Ubeydillah bin Abdillah bin Mevheb an ebîhî an Ebî
Hureyre.
Bu hadisi Tirmizî (no. 2404)
tahrîc etmiştir.
260-Dârimî'nin
Sünen'inde (I, 101) yer alan hadisin senedi: Abdullah bin Saîd an Abdillah bin
Eclah an ebîhî an Mücâhid.
261-Asl-ı senedi:
Ebû Bişr an Saîd bin Cübeyr an İbn Abbâs. Bu hadisi Ahmed (I, 215, 271) ve
el-Hâkim (II, 321) tahrîc ettiler. Heysemî'ye göre râvileri Sahîh
ricâlindendir.
262-Heysemî'ye
göre ricâli güvenilir kimselerdir (Mecma' I, 185).
263-Münzirî'ye
göre isnâdında bir beis yoktur. Ayrıca bunu Ebû Ya'lâ, Bezzâr ve Taberânî
el-Abbâs'ın hadisinden de tahrîc etmişlerdir (Tergîb I, 130).
264-Asl-ı senedi:
Muâviyetu'n-Nasrî an Nehşel ani'd-Dahhâk ani'l-Esved bin Yezîd an Abdillah.
İbn Mâce'nin (no. 257, 4106)
tahrîc ettiği bu hadisin isnâdında yer alan Nehşel b. Saîd, münker hatta
uydurma hadisler rivayet eden bir şahıstır. Her ne kadar bu nedenle hadis zayıf
olmakta ise de İbn Ömer'in rivayetinden sahih bir senedle gelen bir şahidi
vardır ki bunu el-Hâkim Müstedrek'inde (II, 443; IV, 329) tahrîc etmiştir.
265-Senedi
şöyledir: Muh. b. es-Sabbâh ani'l-Velîd b. Müslim an Yahyâ b. Abdirrahman
el-Kindî an Ubeydillah b. ebî Bürde an İbn Abbâs.
İbn Mâce'nin (no. 255) tahrîc
ettiği bu hadisin isnâdı hakkında bu kitabın Zevâid'ini hazırlamış olan Bûsirî:
"İsnâdı zayıftır, Ubeydullah'ın ise hâli bilinmemektedir"; Münzirî
ise: "Râvileri güvenilir kimselerdir" (Tergîb I, 117) demektedir.
266-Dârimî'nin (I,
49) tahrîc ettiği bu mevkûf hadisin isnâdı şöyledir: Abdullah b. Sâlih ani'l-Leys an Yezîd b. ebî
Habîb an Amr b. el-Eşca' an Ömer.
267-Dârimî'nin (I,
46) tahrîc ettiği bu mevkûfun isnâdı: Amr b. Avn an Hâlid b. Abdillah an Atâ
ani'ş-Şa'bî
an İbn Mes'ûd.
268-Senedi: Müslim
b. İbrâhîm an Hammâd b. Zeyd el-Minkârî an ebîhî an İbn Ömer.
Bunu Dârimi, Sünen'inde (I, 50)
tahrîc etmiştir.
269-Ricâli
güvenilir kimselerden oluşan hadisin asl-ı senedi: Hammâd b. Zeyd an Eyyûb an
Ebî Kılâbe an İbn Mes'ûd.
Dârimî (I, 54) tahrîc etmiştir.
270-Asl-ı senedi:
ez-Zührî an Amîr b. Sa'd an ebîhî. Bu hadisi Ahmed (I, 176, 179), Buhârî
(i'tisâm 3/1, VIII, 142), Müslim (fadâil no. 132-3, s. 1831-2) ve Ebû Dâvud
(no. 4610) tahrîc ettiler.
271-Sahih olan bu
hadisin tarikleri çoktur. Bunu Ebû Hureyre'den Saîd b. el-Müseyyeb, Ebû Seleme,
Ebû Sâlih, el-A'rec, Hammâm b. Münebbih gibileri rivayet etmişlerdir.
Buhârî (i'tisâm 2, VIII, 142) ve
Müslim (fadâil no. 130, s. 1830-1) tarafından tahrîc edilmiştir.
272-Bu hadis, Ebû
Hureyre'den muhtelif tariklerle tahrîc olunmuştur. Bu metnin asl-ı senedi:
Eyyûb an Muh. b. Sîrîn an Ebî Hureyre'dir.
Müslim (îmân no. 212-3, s. 119)
tahrîc etmiştir.
274-Asl-ı senedi:
Hişâm b. Urve an ebîhî an Ebî Hureyre.
Bu tarikten Buhârî (bed'ul-halk
11/7, VI, 92), Müslim (îmân no. 212, s. 119) ve Ebû Dâvud (no. 4721) tahrîc
etmiştir. Bu hadisi Yezîd bin el-Esamm tarikiyle Müslim de (îmân no. 216, s.
121) tahrîc etmiştir.
275-Asl-ı senedi
şöyledir: Utbe bin Müslim mevlâ benî Teym an Ebî Seleme an Ebî Hureyre.
Ebû Dâvud (no. 4722) tahrîc
etmiştir.
278-Ricâli
güvenilir kimselerdir (Mecmâ' I, 158).
279-Râvilerden
Muh. b. Ömer er-Revî'yi Ebû Dâvud ve Ebû Zür'a zayıf addetmiş, İbn Hibbân ise onu güvenilir
râviler arasında zikretmiştir (Mecma' I, 159).
280-İsnâdı
hakkındaki bu bilgiyi Heysemî vermektedir (Mecma' I, 160).
281-İsnâdı
hakkında Heysemî şunları söylemektedir: "Karîne dışında tüm râvileri
güvenilir kimselerdir. Zehebî: "Ondan rivayet hususunda kardeşinin oğlu
Mûsâ b. Ya'kub teferrüd etmiştir" demektedir (Mecma' I, 156).
282-Râvilerinin
tümü güvenilir kimselerdir. Ancak, İbrâhîm, İbn Mes'ûd'a yetişememiş olduğu
için isnâdında kopukluk vardır (Mecma‘ I, 156).
283-Hadisin senedi
şöyledir: Ebû'n-Nu'mân an Hammâd b. Zeyd an Yezîd b. Hâzım an Süleymân.
Dârimî (I, 54) rivayet etmiştir.
284-Heysemî'ye
göre ricâli Sahîh ricâlidir (Mecma' I, 179).
285-İsnâdı şöyledir: Saîd b.
Süveyd an İbn ebî'r-Ricâl ani'l-Evza'î an Abde bin ebî Lubâbe an İbn Amr.
Bûsirî'ye göre İbn Mâce'nin (no.
56) şeyhi Saîd sebebiyle isnâdı zayıftır. Ancak bu hadisi Bezzâr da tahrîc
etmiş, Heysemî'ye göre ihtilâflı râvisi Kays bin er-Rebî‘ sebebiyle isnâdı, İbnu'l-Kattân'ın
kavlince hasendir (Mecma‘ I, 180).
286-İsnâdı şöyledir: Muh. b.
Ahmed b. ebî Halef an Yahyâ bin Süleym an Dâvud b. ebî Hind an İbn Sîrîn.
Dârimi (I, 65) tahrîc etmiştir.
287-Ricâli,
Heysemî'ye göre güvenilir kimselerdir (Mecma‘ I, 183).
288-Dârimî'nin (I,
57) tahrîc ettiği bu mürsel hadisin isnâdı şöyledir: İbrâhîm b. Mûsâ an İbni'l-Mübârek an Saîd b.
ebî Eyyûb an Ubeydillah bin ebî Cafer.
289-Dârimî'nin (I,
154) tahrîc ettiği bu mevkûf hadisin isnâdı şöyledir: Ahmed b. Humeyd an İbni'l-Mübârek an Ma'mer an
Simâk b. el-Fadl an Vehb b. Münebbih ani'l-Hakem.
290-Tirmizî'nin
(no. 2714) tahrîc ettiği bu hadisin isnâdı: Kuteybe an Ubeydillah b. el-Hâris
an Anbese an Muh. b. Zâdân an Ümmü Sa'd an Zeyd şeklinde olup isnâdı hakkında
şu hükmü vermiştir: "Hadis, bu vecihten garîbtir; zayıf bir isnâdı vardır;
Anbese ile Muh. b. Zâdân iki zayıf râvidirler."
İbnü'l-Cevzî, daha da aşırı
giderek, bu hadis hakkında "uydurmadır" hükmünü vermiştir. İbn Hacer
ise onun bu iddiasını iki ayrı tarikten olmak üzere İbn Asâkir'in tahrîci
olduğunu ileri sürerek reddetmiştir (Feyd IV, 255).
291-Hadisin asl-ı
senedi: Şebbâbe an Hamza an Ebî'z-Zübeyr an Câbir.
Tirmizî (no. 2713), bu hadisin
isnâdı hakkında münker hükmünü vermiştir. Buna sebep, Hamza bin Amr an-Nasîbî'nin
zayıf bir râvi oluşudur.
292-Râvileri, Kays
b. er-Rebî‘ dışında güvenilir kimselerdir. Kays ise, Sevrî, Şu'be ve diğerleri
tarafından güvenilir addedilmiş, başkaları tarafından ise zayıf görülmüştür
(Mecma' VIII, 98).
293-İsnâdında
hakkında ihtilâf vâki olan Seleme bin el-Ebreş adında bir râvi vardır. Onu
Buhârî, İbnü'l-Medînî ve Ebû Zür'a'nın zayıf saymasına karşılık, İbn Maîn ve
Ebû Hâtim tarafından güvenilir addedilmiştir (Mecma' I, 153)
294-Asl-ı senedi:
Süfyân b. Uyeyne an Abdilmelik b. Umeyr an Abdirrahman b. Abdillah b. Mes'ûd an
ebîhî (no. 2658) ve Şu'be an Simâk an Abdirrahman an ebîhî (no. 2657) şeklinde
Tirmizî'de yer alan hadis hakkında müellif "hasen sahîh" hükmünü
vermiştir.
295-Asl-ı senedi
şöyledir: Hassân b. Atiyye an Ebî Kebşe an İbn Amr.
Bu hadisi Ahmed (II, 159, 202,
214), Dârimî (I, 136), Buhârî (enbiyâ 51/9, IV, 145), Tirmizî (no. 2669) ve
Taberânî Mu'cemu's-sağîr'de (I, 166) tahrîc ettiler.
296-Bu lafız
Buhârî'ye ait (buyû‘ 1/1, III, 2)
olup aslı senedi şöyledir: Şuayb ani'z-Zührî an Saîd ve Ebî Seleme an Ebî
Hureyre.
Bu tarikten ayrıca Ahmed (II,
240, 374) ve Müslim (fadâilu's-sahâbe no. 2492, s. 1940) tahrîc ettiler.
297-Bu rivayetin
asl-ı senedi: ez-Zührî ani'l-A'rec an Ebî Hureyre.
Bu tarikten tahrîc edenler:
Buhârî (ilm 42/1, I, 37; hars ve'l-müzârâ 21/2, III, 74; i'tisâm 22/2 VIII,
158), Müslim (fadâilu's-sahâbe no. 159, s. 1939) ve İbn Mâce (çok kısa olarak,
No. 262) tahrîc ettiler.
298-Bu rivayetin
asl-ı senedi: İbn ebî Zi'b an Saîd el-Makburî an Ebî Hureyre.
Bunu Buhârî (amel fi's-salât
18/3, II, 65) tahrîc etmiştir.
299-Buhârî'nin
tahrîc ettiği (ilm 42/4, I, 38) bu hadisin asl-ı senedi: İbn ebî Zi'b
ani'l-Makburî an Ebî Hureyre'dir.
300-Bu hadis,
Buhârî tarafından "muallak" olarak yani isnâdsız irâd edilmiştir
(Sahîh ilm 10, I, 25). Ancak Dârimî, bu sözü, daha büyük bir metinle (I, 136-7)
ve şu isnâdla tahric etmiştir: Abdülvehhab bin Saîd an Şuayb bin İshâk
ani'l-Evzaî an Ebî Kesîr an ebîhî an Ebî Zerr.
301-Asl-ı senedi
şöyledir: Süleyman b. Bilâl an Rebîa b. ebî Adirrahman an Abdilmelik b. Saîd b.
ebî Süveyd an Ebî Humeyd ve Ebî Useyd.
Ahmed (III, 497; V, 425)
tarafından tahrîc olunmuştur. Heysemî'ye göre râvileri Sahîh ricâlidir (Mecma'
I, 150).
302-Dârimî'nin
Sünen'inde (I, 67) tahrîc ettiği hadisin senedi: Mervân b. Muh. an Saîd an
Rabîa bin Yezîd an Muâz.
303-Bu hadisi
Diyâü'l-Makdisî de el-Muhtâre'sinde tahrîc etmiştir. Heysemî'ye göre isnâdında
Sâlih bin Hilâl adlı hâli Ebû Hâtim'e göre mechûl olan bir râvi vardır. Ancak
onun techîlinde ihtilâf vardır. Buna göre hasen mertebesine yükselmektedir
(Feyd I, 388).
304-Ricâli Sahîh
ricâlindendir (Mecmâ' I, 154).
305-Kezâ bunun da
ricâli Sahîh ricâlinden olup İmam Ahmed (IV, 283) tarafından Muâviye b. Hişâm
an Süfyân an Ebî İshâk ani'l-Berâ isnâdı ile tahrîc olunmuştur.
306-Heysemî:
"Ne Ya'kub ne de babasını zikreden birisini görmedim" demekle râviler
hakkanda bilgi edinemediğini zikretmektedir (Mecma' I, 154).
307-Adı geçen Ebû
Râşid Mevlâ benî Âmir'i zikreden birisini görmediğini Heysemî söylemektedir
(Mecma' I, 154).
309-Taberânî, bu
hadisi üç Mu'cem'inde tahrîc etmiştir. M. el-Evsat ve M. es-Sağîr'in isnâdı
hasen olup, râvileri güvenilir kimselerdir. Her ne kadar bazıları hakkında cerh
ve tadîl yönünden ihtilaflar vâki olduysa da bunlara pek zararlı değildir
(Mecma' I, 149).
310-Râvilerinden
birisi olan Bukeyr b. Ma'rûf hakkında ihtilaf vardır. Onun hakkında Buhârî
"atın onu!"; Ahmed bir rivayette "zayıf" diğerinde
"güvenilir"; İbn Adî ise "Umarım ki bir beis yoktur"
demektedir (Mecma' I, 164).
311-Kerds
dışındaki râvileri Heysemî'nin verdiği bilgiye göre güvenilir kimselerdir. Kerds'u
İbn Hibbân güvenilir râviler arasında zikretmekte, Ebû Hâtim ise "ona
dikkat edilmesi gerekir" demektedir (Mecma' I, 191).
312-Râvileri
güvenilir kimselerden oluşmuştur (Mecma' I, 165).
313-İsnâdı içinde
geçen Gıyâs b. İbrâhim adlı râvi, oldukça zayıftır (Mecma' I, 166).
314-Râvilerinden
Sâlih bin ebî'l-Ahdar, zayıf olmasının yanısıra, hadisi yazılıp rivayet olunan
râvilerden biridir (Mecma' I, 171).
315-Asl-ı senedi:
Hemmâm an Zeyd b. Eslem an Atâ b. Yesâr an Saîd olan hadisin metni şöyle devam
etmektedir: "Benden hadis naklediniz! Bir mahzur yoktur. Benim aleyhime
yalan uyduran, cehennemdeki yerine hazırlansın."
Bu hadisi Müslim (Zühd no. 72, s.
2298-9) tahrîc etmiştir.
316-Ricâli güvenilir
râvilerden oluşmuştur. Ancak isnâdında bir yerinde "vicâde" yolu ile
rivayet gerçekleşmiştir (Mecma' I, 152).
317-Asl-ı senedi:
Ubeydullah bin el-Ahnes ani'l-Velîd bin Abdillah bin ebî Muğîs an Yûsuf bin
Mâlik an İbn Amr şeklinde olan hadisi Ebû Dâvud tahrîc etmiştir (no. 3646).
318-Asl-ı senedi:
Halîl bin Murre an Yahyâ bin ebî Sâlih an Ebî Hureyre.
Bunu tahrîc eden Tirmizî
(no. 3666), daha sonra isnâdı hakkında şu bilgiyi vermektedir: "Bu hadisin
isnâdı "düzgün" değildir. Muh. b. İsmaîl
el-Buhârî'yi ‘Halîl bin Murre hadiste münkerdir' dediğini işittim"
319-Asl-ı senedi:
Amr b. Dînâr an Vehb b. Münebbih an ahîhî (Hemmâm b. Münebbih) an Ebî Hureyre.
Bu hadisi Buhârî (ilm 39/4, I,
36) ve Tirmizî (no. 2668) tahrîc ettiler.
320-Asl-ı senedi:
İbn ebî'z-Zinâd an ebîhî an Hârice b. Zeyd b. Sâbit an ebîhî.
Bunu muallak olarak Buhârî (ahkâm
40, VIII, 120), Ebû Dâvud (no. 3645) ve Tirmizî (no. 2715) tahrîc ettiler.
321-Müslim'in
(mukaddime no. 7/7, s. 13) tahrîc ettiği bu mevkûf hadisin isnâdı şöyledir: Dâvud b. Amr ed-Dabbî an Nâfi b.
Ömer an İbn ebî Müleyke an İbn Abbâs.
322-Bu haber
Buhârî'nin Sahîh'inde muallak yani isnâdsız olarak yer almıştır (ilm 34, I,
33).
323-Bu hadisin
metni "ilim hadisi" diye meşhur olmuştur. Asl-ı senedi: Urve b.
ez-Zübeyr an İbn Amr'dır. Bazı tariklerinde Âişe ile birlikte bir kıssa da
anlatılmaktadır.
Bu hadisi Ahmed (II, 162,
190, 203), Dârimî (I, 77), Buhârî (ilm 34/2, I, 33; i'tisâm 8/1, VIII, 148),
Müslim (ilm no. 13, s. 2058), Tirmizî (no. 2652) ve İbn Mâce (no. 52) tahrîc
ettiler.
324-Asl-ı senedi:
Muâviye b. Sâlih an Abdirrahman b. Cübeyr b. Nüfeyr an ebîhî an Ebî'd-Derdâ
olan hadisi tahrîc eden Tirmizî (no. 2653) isnâdı hakkında şunları
söylemektedir: "Bu hadis hasen garîbtir. Muâviye b. Sâlih de ilim ehli
katında güvenilir bir râvi olup, hakkında Yahya b. Saîd el-Kattân'dan başka
menfî söz söyleyen birisini tanımıyoruz. Kimileri bu hadisi Abdurrahman b.
Cübeyr b. Nüfeyr an ebîhî an Avf tarikiyle rivayet etmişlerdir."
325-Heysemî
isnâdında Zührî'den rivayette bulunan Muh. b. Abdilmelik hakkında Bezzâr'ın
"mütabaât olunmayan hadisler rivayet eder" suçlamasını nakletmiştir
(Mecma' I, 201).
326-Hadisin asl-ı
senedi: İbn Lehî'a an Zebbân an Sehl b. Muâz b. Enes an ebîhî.
Ahmed'in Müsned'inde (III, 439)
tahrîc ettiği bu hadisin isnâdında yer alan İbn Lehîa ve Zebbân, hakkında
ihtilaf olan râvilerdir.
327-Asl-ı senedi:
Rib'î an Alî.
Bu hadisi Ahmed (I, 83, 123,
150), Buhârî (ilm 38, I, 35), Müslim (mukaddime No. 1, s. 10), Tirmizî (no.
2660) ve İbn Mâce (no. 31) tahrîc ettiler.
328-Bu hadisin
asl-ı senedi: Alî b. Rebîa ani'l-Muğîre. Bu hadisi Buhârî (cenâiz 34, s. 643-4)
ve Tirmizî (no. 1000) tahrîc ettiler. Hadisin metni aslında ölüye ağıt yakmanın
zemmi hususundadır. Sadece Buhârî ve Müslim'in ilk rivayetinde yukarıdaki
sözkonusu bölüm ziyâde olarak geçmektedir.
329-Bezzâr'ın
ricâli Sahîh ricâlidir. Hadisin asl-ı senedi Âsım an Zir an İbn Mes'ûd olup
"li-yudille bihi'n-nâs" ibâresi olmaksızın Tirmizî (no. 2659)
tarafından tahrîc olunmuştur (Mecma' I, 144).
330-İsnâdında
geçen Atâ b. es-Sâib hakkında ihtilaf vâki olmuştur. Ahir-i ömründe hıfzı
bozulduğu için hakkında menfî sözler sarfedilmiştir. Buhârî ve Tirmizî, metnin
sonunda geçen merfû hadis kısmını Ebû Kebşe'nin İbn Amr'dan rivayeti ile
tahrîc etmişlerdir (Mecma' I, 146).
331-Müslim'in
(mukaddime no. 3, s. 10) tahrîc ettiği bu hadisin senedi şöyledir: Züheyr b.
Harb an İbn Uleyye an Abdilazîz b. Suheyb an Enes. Bu hadisi Buhârî (ilm 38/3,
I, 35) Abdülvâris kanalıyla Abdülazîz'den rivayet etmiştir.
332-Asl-ı senedi:
Şu'be an Câmi' b. Şeddâd an Âmir bin Abdillah bin ez-Zübeyr an ebîhî an
ceddîhî.
Bu hadisi Buhârî (ilm 38/2, I,
35) ve Ebû Dâvud (no. 3651) tahrîc ettiler.
333-Bu hadisin
isnâdı Heysemî'ye göre hasendir (Mecma' I, 148).
334-Müslim'in
(mukaddime no. 7/7, s. 13) tahrîc ettiği bu hadis-i mevkûfun asl-ı senedi
şöyledir: Ebû Âmir el-Akadî an Rebâh an Kays b. Sa'd an Mücâhid.
335-Râvisi Süveyd
bin Abdilazîz sebebiyle isnâdı zayıftır (Mecma' I, 141).
336-Bu hadisi
Müslim (mukaddime s. 9) ve İbn Mâce (no. 39) tahrîc ettiler. Asl-ı senedi:
Şu'be ani'l-Hakem an Abdirrahman b. ebî Leylâ an Semure.
Kimileri de bu hadisi Abdurrahman
bin ebî Leylâ an Alî tarikiyle (İbn Mâce No. 38, 40) tahrîc etmişlerdir.
337-Asl-ı senedi
Şu'be an Amr b. Murre an Abdirrahman b. ebî Leylâ an Zeyd olan hadisi İbn Mâce
(no. 25) tahrîc etmiştir.
338-Heysemî'ye
göre isnâdını oluşturan râviler güvenilir kimselerdir (Mecma' I, 141).
339-Dârimî'nin
tahric ettiği bu mevkûf hadisin senedi (I, 145-6) şöyledir: Ebû Nu'aym an
Mis'ar an Amr b. Murre an Ebî'l-Bahterî an Ebî Abdirrahman es-Sülemî an Alî.
340-Asl-ı senedi:
İbrâhim b. Yezîd et-Teymî an Amr b. Meymûn an İbn Mes'ûd.
Bu hadisi Ahmed (I, 452), Dârimî
(I, 83), İbn Mâce (no. 23), Taberâni (Mu'cemu'l-Kebîr No. 86/7) ve el-Hâkim (I,
111) tahrîc ettiler. İsnâdı Bûsirî'ye göre sahihtir.
341-Lafız İbn
Mâce'ye aittir. Asl-ı senedi ise şöyledir: eş-Şa'bî an Karaze b. Ka'b an
Ömer.
Bunu iki ayrı tarikle Dârimî (I,
85) ve İbn Mâce (no. 28) tahrîc ettiler.
342-Heysemî,
isnâdında geçen Hilâl el-Vezzân hakkında malumat edinemediğini söylemektedir
(Mecma' I, 147).
343-İsnâdında adı
geçen Mahfûz b. Meysr'u irâd eden İbn ebî Hâtim, hakkında cerh ve ta'dil
açısından bir şey zikretmemiştir (Mecma' I, 149).