İLİM BAHSİ
İlmin Fazileti ve Teşviki...................52
İlim, Soru Sorma, Kıyas, Fetva ve Yazı Yazmanın Âdabı...................57
Hadis Rivayeti, Râvİlerİ, Yazımı ve İlmin Kalkması...................65
Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e Yalan Nisbet Etmek, Bundan Kaçınmak ve O'ndan Sahih Olarak Gelenleri Yalanlamak...................71
TAHRİC

 

İLMİN FAZİLETİ VE TEŞVİKİ
190-Huzeyfe radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"İlmin fazileti, ibadetin faziletinden daha çoktur. Dininizin en hayırlı yönü ise verâdır."
[Taberânî, eİ-Mu'cemu'l-Evsaftu. ve Bezzâr.]
191-Ebû Umâme radiyallahu anh'dan;
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e biri âhm, diğeri âbid olmak Üzere iki adam dan söz edildi. Şöyle buyurdu; "Alimin âbide üstünlüğü, benim sıradan birinize olan üstün lüğüm gibidir. Şüphe yok kİ; Allah, melekleri, gökler ve yer ehlİ, hattâ yuvasındaki karınca ve denizdeki balıklar bile insanlara hayrı öğ retene salât ederler." [Tirmizî]
192-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Tek bir fakîh, şeytana bin âbidden daha zor gelir." [Tirmizî]
193-İbn Şîrîn radiyallahu anh'dan;
Mescide girdim; baktım ki Semîr b. Abdir-rahman kıssa anlatıyor; Humeyd b. Abdİrrah-man ise ilim anlatıyordu. Bunlann hangisinin halkasına oturayım diye düşünürken benİ bir uyuklama aldı; derken (rüyamda) biri gelip bana şöyle dedi: "Hangisinin halkasına oturayım diye düşünüp duruyorsun, istersen sana Humeyd b. Abdirrahman'ın yanında oturan Cibrîl aleyhis-selam'ın yerini göstereyim." [Dârimî]
194-Enes radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in zamanında iki kardeş vardı. Biri sanatla uğra şıyordu, diğeri ise Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in yanından hiç ayrılmayıp ondan ilim öğreniyordu. Sanatla uğraşan, kar deşini Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel lem'e şikayet etti. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in cevabı şöyle oldu:
"Belki de sen onun sayesinde Allah tara fından rızıklandırılıyorsundur." [Tirmizî]
195-Ali radiyallahu anh'dan;
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Fakîh olan kişi ne güzel kişidir; kendisi ne muhtaç olunduğunda faydalı olur. Muhtaç olunmadığında kendi İlmini artırır." [Rezîn.]
196-Bbu'd-Derdâ radiyallahu anh'dan; (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Her kim ilim îaleb etmek içİn bir yola gi rerse, cennet yollarından birine girmiş olur. Melekler kanatlarını ilim talibine, ondan hoş landıkları için gererler, ilim talep edene, gök-lerdekİler, yerdekiler ve su içindeki balıklar bi le günahlarının affı için Allah'tan mağfiret di lerler. Alimin âbide üstünlüğü, dolunayda Ayın diğer yıldızlara olan üstünlüğü gibidir. Âlimler hiç şüphesiz, peygamberlerin vârisleridir Pey gamberler, ne dinarı, ne de dirhemi mİras bı rakmışlardır. Onlar miras olarak ilim bırakmış lardır. Kim o ilmi alırsa, çok büyük bir nasip al mış olur." [Tirmizî ve Ebû Dâvud]
197-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim ilim talep etmek için bir yola girer se, Allah ona cennet yolunu kolaylaştırır."
[Tirmizî ve Ebû Dâvud]
198-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: Kendisi çarşıya uğradı ve şöyle seslendi:
"Ey çarşı ahalisi! Neden burada oturup duru yorsunuz?" "Bir şey mi var?" dediler. "Allah Re sulü sallallahu aleyhi ve sellem'in mirası taksim ediliyor, siz hâlâ burada oturuyorsunuz" dedi, "Nerede?" dediler. "Mescidde" dedi. Hemen git tiler. Sonra dönüp şöyle dediler: "Biz bir şey gö remedik; sadece kimilerini namaz kılarken, kimi lerini Kur'ân okurken, kimilerini de helal ve ha ram meselelerini tartışırlarken gördük." Bunun üzerine: "Yazık size! Bunlar Peygamberinizin mi rası değil midir?" dedi. [Taberârî, el-Mu'cemu'l-Evsal.]
199-Abdurrahman b. Avf radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Az fıkıh, çok ibadetten daha iyidir Amelleri nizin en hayırlısı kolay ve devamlı yapılanıdır." [Taberânî, el-Mu' cemu' l-Kebîr'inde zayıf bir İsnâdla.]
200-Ebû Bekre radiyallahu anh'dan: "Sabahleyin çıkarken, ya âlim, ya ilİm tâhbi, ya dinleyici, ya da onlara karşı sevgi besleyerek çık! Sakın beşincisi olma, helak olursun."
(Râvi) Atâ der ki: Bana Mis'ar (b. Kidâm): "Sen bizde (yani rivayetlerimizde) olmayan be şincisini zikrettin, o ne ola ki?" deyince; "Beşin cisi; ilme ve ehline nefret duyulmasıdır" diye cevap verdi. [Taberânî üç el-Mu'cem'ınds ve Bezzâr.]
201-Ebû Umâme radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Üç kimse vardır ki, münafıktan başkası on ları hafife almaz: İslam'da saçını ağartmış olan kişi, ilim sahibi ve adaletli bir önder."
[Taberânî, el-Mu' cemu' l-Kehîr'üe zo>';/isnâdla.]
202-Ebû Umâme radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim bir kula Allah'ın Kitâb'ından bir âyet öğretirse, o artık onun efendisidir Onu (yardım sız) tek başına bırakamaz ve kendini (hiçbir şey de ve yerde) ona tercih edemez." [Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kehîı'df. isnadında Ubeyd b. Rezîn el-Lazekî adlı râvi bulunmaktadır.]
203-Enes radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Yeryüzündeki âlim(ler), gökteki yıldızlara benzer. Kara ve denizin karanlıklarında o yıldız ların ışığında yürünür. Yıldızların ışığı söndüğü zaman, yoldakiler şaşırıp kalırlar."
[Ahmed, zayıf hiî senedle.]
204-Muâ2 b. Enes radiyallahu anh'dan;
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem bu yurdu:)
"Kim birine bİr ilim öğretirse, onunla amel edenin ecrini, öbürünün ecrinden hiçbir şey eksil-meksizin alır." [İbn Mâce.J
205-Ebû Umâme radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem bu yurdu:)
"Kim mescide bir şey öğrenmeye veya öğret meye giderse haccı kabul edilmiş bir hacmin aldı ğı sevap kadar sevabı olur."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kehir'dç]
206-Sehl b. Sa'd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem bu yurdu:)
"Kim bu mescidime bir hayır öğrenmek veya öğ retmek için girerse Allah yolundaki mücahid gibi olur. Kim de sırf insanları dinlemek için girerse, baş kasına ait olan bir şeyle gönül eğlendiren kimse gibi olur." [Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebtr'de]
207-Kabîsa b. el-Muhânk radiyallahu anh' dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e var dım. "Neden geldin?" diye sorunca, şöyle dedim: "Yaşlandım, kemiklerim inceldi. Allah'ın beni ya rarlandıracağı bir şeyi öğretmen için sana gel dim." Şöyle buyurdu:
"Ey Kalma! Yanından geçtiğin her taş, her ağaç ve her demir senin için Allah'tan mağfiret di ler. Ey Kabîsa! Sabah namazını kıldığın zaman. üç kere: «Sübhanallahi' l-Aztm ve bi-hamdihİ» de! Eğer bunu dersen, körlük, cüzzam ve felç hastalık larından kurtulursun. Ey Kabîsa! Şunu da de: «Allahümme innî es'elüke mimmâ indeke, va'kdİ aleyye minfadlike ve'nşur aleyye min rahmetike ve'nzul aleyye min bereketike (-Allah' im, ben se nin kuttndakllerden dilerim! Fazl ü ihsanını bana akıt, rahmetini üzerime yay, bana bereketinden in dir)!»" [Ahmed, içinde adı zikredilmemiş bir râ-vinin bulunduğu bir isnâdla nakletmiştir.]
208-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan; (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem bu yurdu:)
"Evinden çıkan herkesin kapısında iki sancak bulunur: biri meleğin elinde, diğeri de şeytanın elindedir. Eğer Allah'ın sevgi ve rızasına uygun olan bir şey için çıkarsa, melek elindeki sancak ile peşine düşer. Evine dönünceye dek öylece izler. Eğer Allah'ın gazabını gerektiren bir iş için çıkar-.sa şeytan elindeki sancak ile onu izler. Evine dö nünceye dek şeytanın sancağı altında olur." [Ah med ve Taberânî, el-Mu'cemıı'l~Ev.<!at'la.]
209-Vasile radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem bu yurdu:)
"Kim ilim tahsil ederse, Allah ona ikİ kat ecir verir. Kim ilim taleb edip de elde edemezse Allah ona ecirden bir hisse verir."
[Taberânî, el-Mu' cemu l-Kebîr'Aei.]
210-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem bu yurdu:)
"Allah, kimin iyiliğini dilerse onu dinde fakîh kılar." [Tirmizî.]
2n-Buhârî ve Müslim bu hadisi Muâvi-ye'den daha uzun bir metinle rivayet etmişler dir.
212-Enes radiyallahu anh'dan;
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim ilim tahsili içİn yola çıkarsa, dönün-ceye dek Allah yolundadır." [Timıizî.]
213-Sencere radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim ilim tahsil ederse, bu onun geçmiş (günahları için bir) keffâret olur."
[Tİrmizî; isnadı hakkında zayi/hükmü vermiştir]
214-Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Mü'min, son gideceği yer cennet olunca ya dek dinlediği hayra doymaz." [Timıizî]
215-EbiJ Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Hikmetli söz. mü'minin yitiğidir, bulduğu yerde onu almaya herkesten daha lâyıktır."
[Tİrmizî.]
216-İbnAmrb. el-As radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"(Asıl) ilim üçtür; bunların dışında kalan ilimlerin (bilinmesi) fazla (zaruri değil)dir. Bu üç ilim ise muhkem ayetler, sabit sünnet ve âdil fariza (miras payı) ile ilgili İlimler dir."
[Ebû Dâvud.]
217-Ebû Vâkıd el-Leysî radiyallahu anh' dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, mescidde otururlarken üç kişİ geldi. İkisi Al lah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in ya-nmda durdu; sonra biri halkada bir açıklık bu lup oturdu. Diğeri de onun arkasına oturdu. Üçüncüsü ise arkasını dönüp gitti. Allah Re sulü sallallahu aleyhi ve sellem (işini) bitirin ce, şöyle buyurdu:
"Size bu üç kişinin durumunu bildireyim mi? Biri Allah'a iltica etti ve Allah onu barın dırdı. Diğeri utandı, Allah da ondan haya et ti. Ötekisi ise Allah'tan yüz çevirdi, Allah da ondan yüz çevirdi."
[Bühârî. Müslim, Muvattâ ve Tırmîzî.]
218-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"ilim taleb etmek, her müslümana farz dır."
LTaberânî, el~Mu'cenıu'l-Kehîr ve el-Mu'cemu'l-Evsül'ında.]
219-Aynca aynı hadisi Taberânî, Ebû Saîd ve İbn Abbâs rivayetinden de tahrîc etmiştir.
220-Aynı hadis el-Mu cernu's-sağır'dc el-Hüseyn b. Ali radiyallahu anh'ın rivayetiyle de geçmektedir. Bu üç hadisin hepsinin isnâd-ları tenkide maruz kalmıştır.
221-Ebû Umâme radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Lokman, oğluna dedi ki: «Âlimlerin mec lislerinde bulun! Hikmet ehlinin sözlerini din le! Çünkü Allah, ölü toprağı yağdırdığı bol yağmurla dirilttiği gibi ölü kalbi de hikmet nuru ile diriltir»."
[Taberânî. el-Mu' cemu' l-Kebîr'dc zayıf bit isnâdla.]
222-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cennet bahçelerine uğradığınız zaman faydalanın!" Dediler ki:
"Ey Allah Resulü! Cennet bahçeleri ne dir?" Şöyle buyurdu:
"Âlimlerin meclisleri."
[Taberânî. el-Mu'cemu'l-Kebîr'de. İsnadında adı belirtilmemiş bir adam (râvi) bulunmakladır.]
223-Sa'lebe b. el-Hakem radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Allah Teâlâ, Kıyamet günü kullan arasın da hükmetmek içİn kürsüsüne oturduğunda âlimlere şöyle hitab edecektir:
"ilmimi ve hilmimi size, sırf sizdeki (gü nahları) bağışlamak için vermişimdir; aldır mam, bağışlarım!"
[Jab&T^nî, el-Mu'cemu'l-Kehtr'dç.]
224-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim bildiği bir ilmi, kendisine soruldu ğunda gizlerse. Allah da onu ateşten bir gem le gemler."
İTirmizî ve Ebû Dâvud.J
225-Sehl b. Sa'd radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Vallahi hidâyet gayretinle birinin doğru yolu bulması, senin İçin kırmızı deve sürüle rinden daha hayırlıdır."
[Ebû Dâvud]
226-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ferâizi ve Kur'ân'ı öğrenin ve İnsanlara da öğretin! Ben ölüp aranızdan ayrılıp gide ceğim." [Tırmizî]
227-Rezîn'in rivayetinde şu ilave yer al mıştır: "Ferâizi bilmeyen âlim, kukuletosu ol mayan cübbe gibidir"
228-İbn Mâce, zayıf \yiv isnâdla (Ebû Hu-reyre'den): "Ferâizi öğrenin ve öğretin! Çün kü o. ilmin yarısıdır, unutulur. Ümmetimden çekilip kaldırılacak olan ilk ilim de odur."
229-Ukbe b. Âmir radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Zanda bulunanlardan (yani zanla konu şanlardan) önce ferâizi öğrenin!" [Rezîn]

İLİM, SORU SORMA, KIYAS, FETVA VE YAZI YAZMANIN ÂDABI
230-Ebû Hârûn el-Abderî radiyallahu anh'dan:
Ebû Saîd'e giderdik. Bize derdi ki: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in vasiyye-tine (hoş geldiniz) merhaba! O (Allah'ın Re sulü) şöyle buyururdu:
"İnsanlar (dinde) size uyarlar. Dünyanın dört bir yanından birtakım adamlar size gelip dinde fıkıh öğreneceklerdir. Size geldikleri za man, onlarla iyi geçinin, hayrı (ve ilmi) öğre tin!" (Tirmizî]
231-İbn Mâce zayi/bir isnâdla: "Birtakım insanlar, size ilim tahsil etmek için gelecek lerdir. Onları gördüğünüzde: «Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in vasiyyetine (hoş geldiniz) merhaba, merhaba!» deyin ve onları ikna edin." el-Hakem'e dedim ki: "İk na edin ne demektir?"
"Onlara ilim öğretin! demektir" dedi.
232-Yezîd b. Seleme radiyallahu anh'dan:
Dedim ki: "Ey Allah'ın Resulü! Sizden birçok hadis duydum; sonraki duyduklarımın bana öncekileri unutturmasından korkuyo rum; bana Öyle bir şey söyle ki (hepsini) top layıcı olsun!" Şöyle buyurdu:
"Bildiklerin hususunda, Allah'a karşı gel mekten kork!" [Tirmizî.]
Rezîn şu ilaveyi yaptı: "Onunla (yani bil diklerinle) amel et (uygula)!"
233-Ömer radiyallahu anh'dan, dedi ki: "İlimden yanında bir şey bulunanın bagka-lanna (yaymamak suretiyle) kendini zayi etme si yakışık almaz." [Rezîn]
234-Câbir radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Alimin susup ilmini yaymaması yakışık almaz. Câhilin de sormayıp susması doğru değildir. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: «Eğer bilmiyorsanız zikir ehline (âlimlere) sorun!»" (Nahl 16/43)
(TaberânÎp/-(W«'cf»JM7-£v5ı3?'ında2tfv//bir isnâdla.]
235-Şakîk (bin Seleme'den):
Abdullah (b. Mes'ûd) radiyallahu anh. her perşembe günü İnsanlara öğüt verirdi. Bir adam dedi ki: "İsterim ki her gün bize öğüt veresin." Şu cevabı verdi; "Sizi usandırmak ve bıktırmaktan korkuyorum. Sizi bezdirme mek için arasıra öğüt veriyorum. Tıpkı Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in yaptığı gibi." [Buhâri, Müslim ve Tirmizî.]
236-İkrime'den: İbn Abbâs radiyallahu anh dedi ki: "Cemaate haftada bir kere Cuma günü vaaz et! Daha fazla etmek istersen, iki kere, daha fazla istersen üç kere vaaz et! İn sanları Kur'ân'dan bezdirme! İnsanlar kendi aralarında konuşurlarken konuşmalarını kesip onlara kıssa anlattığım (vaaz ettiğini) sakın görmiyeyim. Çünkü onları bezdirmiş ve usan dırmış olursun. Onlar konuşurken hiç ses çı karmadan orada otur! Senden anlatmam ister lerse o zaman anlat! Dua ederken de edebiya ta kaçma! Zira Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ve ashabının duada edebiyat yaptık larını görmedim." [Buhârî]
237-AIi radiyaİlahu anh'dan:
"Gerçek fakih; insanlara Allah'ın rahme tinden umut kestirmeyen, azabından güvende kılmayan, Allah'ın masiyetlerİne ruhsat ver meyen kişidir. İlim bulunmayan ibadette ha yır yoktur; içinde anlayış bulunmayan ilimde de hayır yoktur; sonunda düşünme ve tefek kür bulunmayan okumada da hayır yoktur." [Dârimî]
239-Kesîr b. Murre radiyaİlahu anh'dan, dedi ki:
"Hikmet sahiplerine boş şey anlatma ki, sana kızmasınlar. Beyinsizlere hikmeti anlat ma ki seni yalanlamasınlar; ehlinden ilmi men etme ki, günaha girmeyesin; layık olmayana ilim öğretme ki, sana kötü davranılmasm. Çünkü ilminin senin üzerinde bir hakkı var dır; tıpkı malının senin üzerinde hakkı bulun duğu gibi." [Dârimî]
240-İbn Mes'ûd radiyaİlahu anh'dan, de di ki: "Bir kavme akıllarının almadığı bir şey anlatma ki bu, bazıları için fitneye sebep ol masın." [Müsliml
241-Ebû Umâme radiyaİlahu anh'dan: Kureyş'ten bir delikanlı dedi ki: "Ey Allah Resulü! Bana zina etmem için izin verir misin?" Cemaat hemen başına üşü şüp azarladılar. Bunun üzerine şöyle buyurdu: "Onu bana yaklaştırın!" Hemen yaklaştırdı lar; şöyle buyurdu: "Bunu annen için ister mi sin?"
"Hayır vallahi, Allah beni sana feda et sin!" dedi.
"Senin gibi diğer insanlar da bunu annele ri için istemezler" buyurdu; Sonra kızı, kız kardeşi, halası ve teyzesi hakkında da aynısını söyledi. Her seferinde "Sen onlar için bunu is ter misin?" diye sordu. O da her seferinde: "Hayır vallahi, Allah beni sana feda eylesin!" diye cevap verdi. Allah Resulü sallallahu aley hi ve sellem de her defasında: "l§te insanlar da bunu istemez" buyurdu. Sonra mübarek elini omzuna koyup şöyle dua etti:
"Allahım, onun günahını bağışla, kalbini temizle, namusunu koru!" O genç bir daha böyle (çirkin) şeylere iltifat etmedi.
[Ahmed ve Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr'de.]
242-tbn Ömer radiyaİlahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in yanındaydık. Buyurdu ki: "Bana müslüman adam gibi yaprakları dökülmeyen susu busu olmayan, her zaman meyvesini vermeyen bir ağaç söyleyin."
İçimden o ağacın huıma ağacı olduğu geç ti. Ancak Ebû Bekr ile Ömer'in susup konuş madığını görünce ben de konuşmak isteme dim. Onlar da bir şey söylemeyince Allah Re sulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyur du: "O, hurma ağacıdır."
Kalkıp giderken babama: "Babacığım, vallahi onun hurma ağacı olduğu kalbimden geçmişti" dedim. Şöyle dedi: "Öyleyse neden söylemedin?"
"Siz bir şey söylemediğiniz için ben de ko nuşmak istemedim." Bunun üzerine Ömer şöy le dedi: "Eğer söyleseydin benim için şundan şundan daha sevimli olurdu."
243-Bir rivayetinde şöyle geçmiştir: "İnsan lar çölün ağaçlarını saymaya başladılar; benim içimden ise hurma ağacı olduğu geçti."
244-Rivayetlerinin diğeri: Allah Resulü salİallahu aleyhi ve sellem'in yanındayken, kendisine hurma ağacının göbeği getirildi. Şöyle buyurdu: "Ağaçlar arasında öyle bir ağaç vardır ki. tıpkı insan gibi bereketlidir." Kasdettiğinin hurma ağacı olduğunu anladım ve "O hurma ağacıdır" demek istedim; baktım ki ben topluluğun onuncusu ve en gençleriyim, susmayı tercih ettim. Sonunda: "O, hurma ağacıdır" buyurdu. [Buhârî, Müslim ve Tİrmİzî]
245-Enes'in çocuklu cariyesi Cemîle radi yallahu anhâ'dan:
Sabit, Enes'e geldiği zaman; (Enes) şöyle derdi: "Ey câriye (Cemîle)! Kokuyu getir de elime süreyim. Çünkü Sâbit'in annesinin oğlu (yani Sabit), elimi öpmedikçe içi rahat et mez." [Ebû Ya'iâ]
246-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan, dedi ki:
"İnsanlar, ilim kendilerine Peygamber salİallahu aleyhi ve sellem'in ashabı ve onla rın büyüklerinden geldiği sürece gayet iyi ve tutkun idiler. Onların (ashabın) küçüklerin den gelmeye başlayınca helâk oldular." [Ta berânî, el-Mu'cenıu'l-Kehîr ve et-Mıı'cemu'l-Ev-
247-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü salİallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"Doymak bilmeyen iki (aç) vardır: Biri
ilim talebesi, öbürü dünyayı isteyen."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebir'de zayıf bir senedle.]
248-Taberânî, Mu'cemu'l-Evsat'ta zayıf bir senedie Aişe radiyallahu anhâ'dan:
"Dört şey dört §eye doymaz: Göz bak maya, yer yağmura, dişi erkeğe ve âlim ilme."
249-Câbir radiyallahu anh'dan: Bir adam dedi ki:
"Ey Allah Resulü! İnsanların en bilgilisi kimdir?" Cevap verdi:
"İnsanların ilmini kendi ilmine katan kişi dir Her ilim sahibi açtır." [Ebû Ya'lâ, zayıf bir isnadla]
250-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü salİallahu aleyhi ve sellem buyurdu:}
"İlimde ciddî ve samimi olun! Çünkü bîri nizin ilminde hâin olması, malında hâin olma sından kötüdür. Şüphesiz Allah kıyamette size bunun hesabını soracaktır."
[Taberânî, el-Mu' cemu' l-Kebîr'de zayıf bir isnâdla]
251-Fudâle b. Ubeyd radiyallahu anh' dan:
Arkadaşı kendisine geldiğinde şöyle der di: "Birbirinİzle ders yapıp ilmi yayın, ço ğaltın! Allah da sizin iyiliğinizi çoğaltsın ve sizi sevsin. Sİzİ seveni de sevsin. Sorunları nızı bize gönderin! Çünkü son anda yapıla nın ecri. ilk ecri gibidir. Konuşmalannıza is tiğfarı da ekleyin" [Taberânî, el-Mu'cemu'l-Ke bîr'de]
252-Ebû Nadre radiyallahu anh'dan;
Ebû Saîd şöyle derdi: "Hadis anlatın! Çünkü hadisin bir kısmı, diğer kısmım hatır latır."
[Taberânî, el-Mu'cenıu'l-Evsat'ta]
253-Ebû Abdirrahman es-SüIemî radiyal lahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'İn ashabından bize öğretenler, şunu anlattılar:
Onlar Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem'den on âyet alıp ezberlerlermiş. Onu iyi ce öğrenip içindeki bilgileri ve hükümleri ha yatlarına tatbik etmedikçe diğer on âyete geç-mezlermiş. Dedi ki: "İşte ilim ve ameli onlar dan böyle öğrendik." [Ahmedl
254-İbn Ömer radiyallahu anh'dan: "Hayatımda öyle bir dönem yaşadım ki, Kur'ân'dan Önce iman verilirdi. Bir sûre, Mu-hammed sallallahu aleyhi ve sellem'e iner, sonra biz onun helal ve haramını Öğrenirdik. Öğrendiğimiz noktada durmamız gerekmez di, sizin Kur'ân'ı öğrendiğiniz gibi. Görüyo rum ki (sizden) birine imandan önce Kur'ân veriliyor; Fatiha sûresini sonuna kadar oku yor ve içindekileri anlamıyor. Neyi emrettiği nin ve neyi yasakladığının farkında değil. Du rup, hurmaları saçıp dağıttığı gibi saçıp dağıt ması kişiye yakışmaz."
[Taberânî. el-Mu'cemu'l-Evsat'ia.]
255-Ebu'd-Derdâ radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Küçük yaşta iîim öğrenmek taşı işlemek gibidir. Büyük yaşta ilim Öğrenmek ise suya yazı yazmak gibidir."
[Taberânî, el-Mu' cemu' l-Keb(r'de zayıf hır isnâdla.]
256-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Hikmeti dinleyip de daha sonra onu en kötü biçimde anlatan kişi, bir çobana gelİp, 'Bana bir koyun ver!' diyen ve çobanın ona 'Haydi git en iyisinin iznİ ile bir koyun al!' de dikten sonra gidip koyun köpeğinden izin al maya kalkışan kimseye benzer." [Ebû Ya'lâ, za yıf hır isnâdla.]
257-Kâ'b b. Mâlik radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim, ilmi, sırf âlimlerle tartışmak, alçak larla münâkaşa etmek ve onları mağlup edip insanların teveccühünü kazanmak içİn öğre nirse, Allah onu cehenneme koyar." [Tirmizî]
258-İbn-i Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim İlmi, Allah'tan başkası İçin öğrenip onunla Allah'tan başkasının rızasını amaçlar sa ateşteki yerine hazırlansın." [Tirmizî]
259-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ahir zamanda din vasıtasıyla dünyalık elde etmek isteyen bazı kimseler zuhur ede cektir. İnsanlara yumuşak görünmek için ko yun postuna bürünecekler. Dilleri baldan tatlı, ama kalpleri kurt kalbi olacaktır Allah bu yuracaktır ki: «Bana mı güveniyorsunuz, yok sa bana karşı cür'et mi gösteriyorsunuz? Zâ tıma yemin ederim ki, onlara öyle bir fitne göndereceğim ki, içlerinde halım olan kişi bi le şaşırıp kalacaktır»." [Tirmizt]
260-Mücâhid radiyallahu anh'dan: "Bu ilmi, başlangıçta içimizde çok güçlü bir niyet olmadan Öğrendik. Sonra Allah bizİ güçlü bir niyetle nzıklandırdı." [Dârimî]
261-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Duymak görmek gibi değildir Allah, Musa'ya buzağı meselesinde kavminin ne yaptığını bildirdi; ama o elindeki levhaları bı rakmadı. Ne zaman ki, gelip durumu bizzat gözleri ile gördü, elindeki levhaları bıraktı ve levhalar bu şekilde kırıldı." [Ahmcd, Bezzâr, Ta-berânî, el-Mu'cemu't-Kehîr ve el-Mu'-cemu'l-Ev.'iat'liL.]
262-Cendel radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"İnsanlara iyiliği öğretip de kendini unu tan kişi, insanları aydınlatıp kendini yakan mum gibidir." [Taberânî. et-Mu'ceıııu'l-Kehtr'inde daha uzun bir metinle nakletmiştir.]
263-Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:) "İslâm o kadar güçlenecek ki, tacir ler gemilerle deniz aşırı (ülkelere) gidecek; at lar Allah yolunda şahlanıp kişneyecekler. Son ra Kuı'ân okuyan bazı insanlar zuhur edip şöyle diyecekler: «Var mı bizim gibi okuyan? Var mı bizim kadar bilen? Var mı bizim kadar anlayan?»" Sonra ashabına şöyle buyurdu; "Bunlarda hayır var mıdır?"
"Allah ve Resulü daha iyi bilir" dediler. Şöyle buyurdu: "Onlar sizden; bu ümmettendir Onlar ateşin yakıtlarıdır." [Taberânî. el-Mu'ccmu'i-
Evsat'fd ve Bezzâr.)
264-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: Dedi ki: Eğer İlim ehli gerçekten ilimlerini koruyup da hakkıyla yerli yerine koysalardı ken di zamanlarının efendileri olurlardı. Ne var ki. onlar ilimlerini dünya ehline dünyalıklarından bir şeyler elde etmek için yaydılar ve onlara karşı küçük düştüler. Peygamberiniz sallallahu aleyhi ve sellem'den şöyle buyurduğunu duydum; "Kim bütün maksad ve gayelerini, dert ve gamlarmı tek şeyde (âhirette) toplarsa, Allah ona dünya derdi ni göstermez. Kim de dert ve gayelerini dünyanın çeşİlli hallerinde dallandır ir sa. Allah onun ken disini hangi vadiye sürükleyip helak edeceğine
hiç aldırmaz." [İbn Mâce, zayıf bir isnâdla.]
265-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ümmetimden bazı İnsanlar din tahsili ya pacak ve Kur'ân okuyacaklar «Gidip emirler den dünyalık edinelim, dinimiz hususunda on lardan uzak kalıyoruz» diyecekler. Ama hiçbir şey elde edemiyeceklerdir. Tıpkı dikenli ottan sa dece dikenden başka bİr şey elde edilmediği gi bi." Muhammed b. es-Sabbah bunu "Onlara yaklaşmaktan sadece yanlışlık elde edilir" şek linde açıkladı. [İbn Mâce]
266-Ömer radiyallahu anh'dan, dedi ki: "Bazı insanlar gelecek ve Kur'ân'ın müleşâbih âyetleri hususunda sizinle tartışacaklar.
Onları ahp sünnetlere götürün. Çünkü sünnet sahipleri Allah'ın Kitâb'mı (herkesten) daha iyi bilirler." [Dârimî]
267-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: Ona bir şey sordular. Huzeyfe'ye dönüp "Acaba bu adam bana bunu niye soruyor?" de yince, Huzeyfe şöyle dedi: "Öğreniyorlar, sonra bırakıyorlar." Bunun üzerine İbn Mes'ûd radi yallahu anh soruyu sorana şöyle dedi: "Allah'ın Kilâb'ından, Peygamberin sünnetinden bize sor-duklarmıza cevap verip sizi bilgilendirdik; kendi icat ettiğiniz meseleler hakkmda ise cevap vere meyiz." [Dârimî]
26S-İbn Ömer radiyallahu anh'dan: Ona bir soru sordular; şöyle dedİ: "Henüz olmayan şey hakkında soru sorma! Çünkü (babam) Ömer'in, olmayan bir şey hakkında soru soran kimseye lanet ettiğini duydum." [Dârimî]
269-îbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: "Ortadan kalkmadan ilme sarılmahsmız. Onun ortadan kalkması, ilim sahihlerinin yok olup gitmesidir. İlme sarılın; çünkü hiçbiriniz ona ne zaman muhtaç olacağını bilemez. Öyle insanlarla karşılaşacaksınız ki, Kur'ân'ı arka larına attıkları halde, sizi Allah'ın Kitâb'ına çağırdıklarını iddia edeceklerdir. İlme sarılın! Bid'atlar uydurmaktan uzak durun, çokça araş tırmaktan, derinlere dalmaktan da uzak durun! Eskiye sarılın!" [Dârimî]
270-Sa'd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve seliem buyurdu:)
"Müslümanlar içinde en büyük günahkâr; in sanlara yasak edilmemiş olan bir şeyi sorarak onun yasaklanmasına sebep olan kimsedir." [Bu-hârî. Müslim ve Ebû Dâvud.]
271-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve seliem buyurdu:)
"Size açıklamadığım şeyler hakkında bana soru sormayın! Çünkü sizden Öncekiler, çok so ru sordukları ve peygamberleriyle ihtilafa düş-
tükleri için helak olmuşlardır. Size bir şey ya-saklamışsam ondan uzak durun; size bir şey emretmişsem, elinizden geldiğince onu yapın.'"
[Buhârî, Müslim ve Timıizî.]
272-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve seliem buyurdu:) "İnsanlar devamlı olarak size ilmi soracak, hatta şöyle diyeceklerdir: «Allah, her şeyin yaratıcısıdır. Peki Allah'ı kim yarat tı?»" Ebû Hureyre radiyallahu anh, bir ada mın elini tutarak şöyle dedi: "Allah ve Resu lü (ne kadar da) doğru söylemiş; (bunu bana) İki kişi sordu, işte bu da üçüncüsü."
273-Bir rivayette: "Şeytan birinize gelip; «Bunu. şunu kim yarattı?» der. En sonunda şöyle der: «Rabbini kim yarattı?» İş bu nok taya gelince, o kimse Allah'a sığınıp -bu dü şünceden— hemen vazgeçsin."
274-Diğer bir rivayette: "İnsanlar birbir lerine devamlı sorarlar; sonunda şöyle derler: «Kâinatı Allah yarattı; peki Allah'ı kim yarattı?» Kim içinde böyle bir şey hissederse «Allah'a ve O'nun peygamberlerine İman et tim!» desin." [Buhârî ve Müslim.]
275-Ebû Dâvud da benzerini rivayet etmiş olup, ibaresi şöyledir: "Böyle söyledikleri za man şöyle deyin: «Allahu ehad, Allahu's-sa-med, lem yelİd ve lem yûled. ve lem yekun le-hu kufuven ehad (=Allah birdir. Allah Sa-med'dir [herkes ve her şey O'na muhtaçtır, O hiçbir kimse ve şeye muhtaç değildir]. Doğur mamış ve doğrulmamışım Hİç kimse O'nun dengi olamaz).» Sonra üç kez solunuza iükü-rerek şeytandan (Allah'a) sığının."
276-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"İnsanların en kötüleri, âlimleri yanılt mak için kötü meseleler soranlardır." İRezîn]
277-Sa'lebe el-Huşenî radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Şüphesiz Allah birçok şeyi farz kılmıştır. Sakın onları ihmal etmeyin! Birçok da sınır çizmiştir; sakın onları aşmayın! Birçok şeyi de haram kılmıştır, sakın onlara yaklaşmayın! Birçok şeyi de unutmaksızın gÖzardı etmiştir, sakın onları araştırmayın!" [Rezîn]
278-Câbir radiyallahu anh'dan: Dedi ki: "Lânetleşme âyetleri sadece, çok sorulduğu için nazil olmuştur." [Bezzâr]
279-Ebû Mûsâ radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, sabah namazmı kıldırdıktan sonra, başına üşüşürdük. Kimimiz Kur'an hakkında, kimi miz ferâiz hakkmda, kimimiz de rüya hakkın da (sorular) sorardık." [Taberânî, el-Mu'cemu't-Kehîr.]
280-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Harcamada iktisâd. geçimin yarısıdır; insanları sevmek aklın yarısıdır; güzel soru da ilmin yarısıdır."
(Taberânî, el-Mu'cemu'I-Evsaî. İsnadında Muhsin b. Temîm'in Hafs b. Amr'dan rivayeti vardır ki, bu ikisi hâlleri bilinmeyen râvilerdir.]
281-el-Mikdâd b. el-Esved radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e dedim ki: "Sizden bir şey duydum, ama şüp he ettim." Şöyle buyurdu:
"Bir şeyde şüphe ederseniz hana sorun!"
"Hanımların hakkında, «Benden sonra onların sıddîklar olmalarını umarım» buyurdunuz" deyin ce: "Kimleri sıddık kabul ediyorsunuz?" diye sor du. Şöyle cevapladık: "Küçük yaşta ölen çocukla rımızı." Bunun üzerine üç kere şöyle buyurdu: "Hayır öyle değil, sıddîklar sadaka veren kimse lerdir." [Taberânî. el-Mu'cemu'l-Kehîı:}
282-İbrâhim en-Nehaî radiyallahu anh'dan: İbn Mes'ûd radiyallahu anh dedi ki: "Sizden biri (bir meselede) şüpheye düştüğü zaman «Bu hususta ne dersin?» demesin, aksi takdirde karıştırır. Sadece bir öncekini oku sun, sonra onunla kendi ihtiyacı arasında ser best kalsın." İTaberânî. el-Mu'cemu' 1-Kehîr'inde içinde kopukluk bulunan (munkatı') bir isnâdla.]
283-Süleymân b. Yesâr radiyallahu anh'dan: Bir adam Medine'ye geldi. Kur'ân'm mü-teşâbih âyetleri hakkında soru sormaya başla dı. Ömer, bir hurma çubuğu hazırlayarak onu çağırttı. Sonra sordu: "Sen kimsin?" "Ben Ab dullah Subeyğ'im" dİye cevap verdi. Ömer de "Ben de Allah'ın kulu Ömer'im" dedi ve hur ma çubuğu ile adamın başına vurdu; hem de başı iyice kanayıncaya kadar vurdu. Adam şöyle demekten kendini alamadı: "Yeter ey Mü'minlerin emîri! Akhma gelenler artık git ti." [Dârimî]
284-Avf b. Mâlik radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ümmetim yetmiş küsur fırkaya ayrıla caktır. Fitne bakımından en aşmları; kendi gö rüşleri ile meseleleri kıyaslayıp, haramı helal, helali de haram kılanlar olacaktır."
[Taberânî, el-Mu'cenıu'l-Kebîr'de: ve Bezzâr.]
285-İbn Amr b. el-Âs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"jsrâiloğullannın i§i gayet düzgün gidi yordu. Değişik milletierden aldıkları esir ka dınlardan doğan çocuklar çıkıp, re'yle sorun ları çözmeye hakladılar, saptılar ve saptırdı lar." [İbnMâce]
286-İbn Şîrîn radiyallahu anh'dan: Dedi ki: "İlk kıyas yapan, İblis'tir. Güneş ve Ay'a da ancak kıyas yapılmak suretiyle ta-pılmıştır." [Dârimî]
İblîs "Beni ateşten, onu (Adem'i) çamur dan yarattm" diyerek ilk kıyası yapmıştır.
287-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: Dedi ki: "Fetva soran herkese felva veren kişi mecnûndur." [Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr.]
288-Ubeydunah b. Ebî Ca'fer radiyallahu anh'dan: "Fetva vermeye en cür'etliniz, ateşe en cür'etli olandır." [Dârimî]
289-el-Hakem b. Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
Hz. Ömer'e gelip müşerrikenin (eş, anne ve annebir kardeşle birlikte olan anne-bababir iki kardeşin mirastaki payı) durumunu sormuştuk. O da (mirastan) onlara pay vermemişti. Ertesi yıl ona gidip bu hükmü (tekrar) sorduk. Bu se fer onlara (anne-bababir kardeşlere mirastan) pay verdi. Bunun üzerine Hz. Ömer'e ("Niçin böyle yaptın?") dedik. Şöyle cevap verdi: "O (zaman), verdiğimiz hükme göre idi. Bu da (şimdi) verdiğimiz hükme göredir." [içtihadı de ğiştirme hakkındaki (bâbla) Dârimî.]
290-Zeyd b. Sabit radiyallahu anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in yanına girdim; önünde bir kâtip vardı. Ona şöyle derken duydum: "(Yazmaya ara verdi ğinde) kalemi kulağının üstüne koy; çünkü bu, yazana daha iyi hatırlatır." [Timıizî]
291-Câbir radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu;)
"Sizden biri bir mektup yazdığında onu (mürekkebin kuruması için) kumlasın, bu, i§in görülmesini çabuklaştırır."
[Tirmizî isnadı hakkında münker hükmü verdi.]
292-SeImân el-Fârisî radiyallahu anh' dan:
Hiç kimse Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem kadar saygıdeğer değildi. Ashabı O'na mektup yazdıklarında şöyle başlarlardı:
"Falan'dan, Muhammed (sallallahu aley hi vesellem)'e..."
(Taberânî. el-Mu'cemu'l-Kebîr'inde gayet uzun bir metin ve leyyin bir isnâdia rivayet etti.]
293-İbnu'z-Zübeyr radiyallahu anh'dan:
"Zeyd b. Sabit, Abdullah b. Erkam, Ömer, Osman, Ali, el-Muğîre b. Şu'be, Muâviye, Hâlid b. Saîd b. el-Âs (radiyallahu anhum) ve diğerleri. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e kâtiplik yaptılar." (Taberânî. el-Mu' cemu'l-Kebir'de leyyin bir isnâdla.]


HADİS RİVAYETİ, RÂVÎLERİ, YAZIMI VE İLMİN KALKMASI
294-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Bizden duyup da aynen duyduğu gibi (bankasına) tebliğ eden kişinin yüzünü Allah aydınlatsın! Kendisine tebliğ edilen niceleri vardır ki. duyandan daha kavrayıcıdır."
(Tirmizî.]
295-İbn Amr b. el-Âs radiyallahu anh' dan:
(Allalı Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Benden bir âyet dahi olsun (başkasına) ulaştırın! İsrâiloğulları hakkında (anlatılan hâdiseleri) de anlatın, bunda bir sakınca yok tur. Kim bana karşı -demediğimi dedi diye-iftirada bulunup yalan söylerse, ateşteki yeri ne hazırlansın." [Buhârî ve Tirmizî.]
296-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: "Sizler diyorsunuz ki: Ebû Hureyre çok hadis rivayet ediyor; neden Muhacirler ve En-sâr onun gibi (çok) hadis rivayet etmiyorlar? Muhacir kardeşlerimi çarşı pazardaki alışve rişleri meşgul ediyordu; ben ise boğaz toklu ğuna Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel lem'in yanından hiç ayrılmıyordum. Onların olmadığı yerde ben bulunuyor, unuttuklarında ben ezberliyordum. Ensar kardeşlerimi de mallan ile meşguliyet alıkoyuyordu. Ben Suf-fe ashabından miskin biriydim.
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, söylediği sözlerden birinde şöyle buyurmuş tur: "Kim ben konuşurken elbisesini serip de konuşmamı bitirdiğimde katlarsa mutlaka söylediklerimi ezberler." İşte ben bu hadisi gözönünde bulundurup, O konuşurken üze rimdeki elbiseyi serdim, bitirince elbisemi göğsüme katladım. O günden sonra söyledik lerini bir daha unutmamasıya kavradım."
297-Rivayetlerinden birinde Ebû Hureyre şöyle anlatmaktadır: "İnsanlar diyorlar ki:
'Ebû Hureyre amma da çok hadis rivayet edi yor'. Allah şahit ki ben Allah Resulü sallalla hu aleyhi ve sellem'e yalan bir söz isnâd ede rek sizi şaşırtmam. Eğer şu âyet olmasaydı si ze hiçbir hadis rivayet etmezdim: «Gerçekten indirdiğimiz belgeleri ve doğru yolu Kİtâb'da insanlara açıkladıktan sonra gizleyen kimse ler var ya, onlara hem Allah lanet eder, hem lânetçiler lanet eder. Ancak tevbe edenler, ıs lah olanlar ve gerçeği ortaya koyanlar müs tesna; işte onların tevbesini kabul ederim. Ben levbeleri daima kabul eden ve merhamet edenim»." (Bakara 2/159-160)
298-Bir başka rivayetinde: "İnsanlar der ler ki: «Ebû Hureyre çok hadis rivayet edi yor». Derken bir adama rastladım ve sordum: «Dün gece yatsı namazında Allah Resulü sal lallahu aleyhi ve sellem ne okudu?» «Bilmi yorum» deyince, «Demek ki orada yoktun» dedim. Israrla şöyle dedi: «Hayır vardım.» Ben de dedim ki: «Ben vardım, falan falan sû releri okudu»."
[Buhârî, Müslim ve Tirmizî]
299-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'den iki kap (dolusu ilim) öğrenip ezberle dim; bir tanesini size yaydım. Diğerini söyler sem bu boğazım kesilir." [Buhârî]
300-Ebû Zer radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'den duyduğum bir şeyi söylememe engel olmak için keskin kılıcı —ensesini göster erek— buraya koysanız da, beni daha öldür meden onu söy ley iv eririm." [Buhârî, muallak olarak)
301-Ebû Humeyd ve Ebû Üseyd radiyalla hu anh'dan;
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu;)
"Eğer berulen, kalplerinizin tanıyabilece ği, tüylerinizi ürpertmeyen bİr hadis duyar sanız ve onun size yakın olduğunu görürse niz, ben o sözü söylemeye sizden daha yakı nım. Eğer kalblerinİzin tanımadığı, tüy lerinizi diken diken eden bir söz duyarsanız ve onun sizden uzak olduğunu görürseniz bi-
Un ki, ben ona sizden daha uzağım." [Ahmed ve Bezzâr]
302-Muâz radiyallahu anh'dan, dedi ki;
"Kur'ân insanlara açılacak. Öyle ki, ka dın, çoluk çocuk (herkes rahatlıkla) Kur'ân okuyacak. Sonra kişi kalkıp: «Ben Kur'ân okudum. Yine de bana uyulmadı» diyecek. Sonra namaz kıldıracak, ama gene uyulmaya cak. Sonra evinde bir mescid edinecek, ama gene uyulmayacak. Diyecek ki; «Kur'ân oku dum, bana uyulmadı; onunla namaz kıldırdım, yine bana uyulmadı, evimde mescid edindim, yine uyulmadı. Vallahi onlara Allah'ın Ki-tâb'ında bulamadıkları ve Resulünden duy-madıklan bir hadis getireceğim, belki uyar lar»." Muâz şöyle dedi:
"Sakın onun getirdiğine inanmayın, çünkü onun getireceği ancak sapıklık olacaktır."
[Dârimî, bunu biraz daha uzun bir metinle rivayet etti. İnşaallah fitneler kısmında Ebû Davud'un benz;eri bir rivayeti gelecektir]
303-Usâme el-Huzelî radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Milletlerden kırk kiği veya daha çok kişi şahitlik ederse Allah onların şehâdetlerİni ka bul eder. —Ya da şöyle dedi— Allah onların şehâdetlerİni doğrular." [Tabcrânî, el-Mu'cemu'l-Kebtr ve el-Mu' cenıu' l-Evsat. İsnadında Salih b. Hilâl adlı bir râvi vardır,]
304-Enes radiyallahu anh'dan: "Vallahi size tüm anlattıklarımızı, (doğru dan) Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel lem'den duymuş değiliz; ama biz birbirimize hiç yalan söylemezdik." [Taberânî, el-Mu'cemu'î-Kebîr.]
305-Berâ radiyallahu anh'dan:
"Bütün hadisleri AUah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'den duymuş değiliz. Devele ri gütmemiz bizi bundan alıkordu; ancak ar kadaşlarımız O'ndan duyduklarım bize anla tırlardı." [Ahmed]
306-Ya'kûb b. AbdiUah b. Süleyman b. Ükeyme radiyallahu anh'dan; O da babasından, o da dedesinden, dedi ki:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gittim. O'na dedik ki: "Babalarımız, analarımız sana feda olsun, ey Allah Resulü! Biz senden hadis duyuyoruz, ama aynı senden duyduğu muz gibi başkalarına anlatamıyoruz. Ne yap mamız gerekir?" Şöyle buyurdu:
"Haramını helâl, helâlini haram yapma dan mânâya isabet ederseniz, hiçbir sakınca sı yoktur." [Taberânî. d-Mu'cemu'l-Kehtr'âc. İsna dında Ya'kub ile babası mevcuttur.]
307-ed-Dahhâk b. Müzâhim'den:
İbn Abbâs radiyallahu anh, bir kıssacı gördü ve sordu:
"Sen nâsih, mensûh nedir bilir misin?"
"Nâsih, mensûh da nedir?"
*'Nâsih ile mensubun ne olduğunu bilmi yor musun?"
"Hayır."
"Öyleyse hem helak oldun; hem de başka larını helak ettin" dedi. [Taberânî el-Mu'cemu'l-Kebir'de. İsnadında Amiroğullannın azatlısı Ebû Râşid mev-13 Benî Âmir mevcuttur.]
308-Câbir ve Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Fâsık ve açıkça günah işleyenin aleyhin de konuşmak gıybet sayılmaz. Ümmetimin her ferdi, açıkça (pervasızca) günah işleyen dışında affedilecektir." [Rezîn]
309-Muâviye b. Hayde radiyallahu anh'dan;
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, onlara hitaben şöyle buyurmuş: "Fâciri anlatmaktan ne zamana kadar kaçınacaksınız? İnsanlar (tanıyıp) sakınana kadar, onu rezil edin!" [Taberânî]
310-Abdurrahman b. Ebzâ radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir gün hitâb ederek müslümanlardan bir taifeyi övdü. Sonra şöyle buyurdu: "Bazı kimselere ne oluyor da komşularına fıkıh Öğretmiyor, ilim öğretmiyor, vaaz etmiyor, iyiyi emretmiyor ve onları kötülükten alıkoymuyorlar?
Diğer bazı kimselere de ne oluyor ki, kom şularından ne fıkıh, ne de ilim öğreniyorlar. Onlardan öğüt de almıyorlar. Vallahi insan lar, ya komşularına öğretecekler, onlara öğüt verip iyiyi emredecekler, kötüden de alıkoya caklar, diğer insanlar da komşularından fıkıh öğrenecek ve öğüt alacaklar, ya da ben onla rı hemen cezalandıracağım!" Sonra hutbeden indi. Bir grup: "Bu sözleri ile acaba kimi kas-detti?" dediler. Bunun üzerine:
"Eş'arîlerdİr. Çünkü onlar fakıhtir. Onların câhil sucuları vardır, aynca yanlarmda be deviler de yaşamaktadır. Ama onlara bir şey öğretmiyorlar" dedi. Eş'arîler bunu duyunca hemen Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in yanma geldiler ve şöyle dediler:
"Ey Allah Resulü! Bir kavmi övdün, ama bizi kötüledin, suçumuz nedir?"
"Bir kavim, komşularına, ilim Öğretecek tir, fıkıh öğretecektir, onlara öğüt verecektir. Onlara İyiyi emredecek, kötüden de alıkoya caktır. Diğer kavim de onlardan Öğrenecektir Öğüt alacaklar, fıkıh öğreneceklerdir Aksi halde onların cezasını hemen vereceğim" bu yurdu.
Onlar da: "Ey Allah Resulü! Onlara biz den başkası vaaz veriyor mu?" dediler.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem on lara sözünü tekrarladı; onlar da karşı sözlerini tekrarladılar. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, aynı şeyi tekrar edince, şöyle dediler: "Bize bir yıl mühlet ver." Onlara, komşuları nı eğitmek ve fıkıh öğretmek. Öğütte bulun mak için bir yıl mühlet verdi. Sonra Peygam ber sallallahu aleyhi ve sellem şu âyeti okudu: "İsrâiloğullarından inkâr edenler, Davud'un ve Meryem oğlu İsa'nın diliyle lanetlenmiş lerdi. Bu, baş kaldırmaları ve aşırı gitmele-rindendi." (Mâide 5/78) [Taberânî, c/-MH'cemM7-Kebtr'de leyyin bir isnâdla rivayet etti.]
311-Kerdûs b. Amr radiyallahu anh'dan:
Bedir ehlinden bir adam duydum (Şu'be dedi ki: sanınm o Alî'dir). Dedi ki: Peygam ber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Ayrıntılı anlatılması, bana göre şu şu... konulardan bahsedilmesinden daha İyidir." Şu'be dedi ki (Abdülmelik'e):
"Aynntıhdan ne kastedildi?" dedim; "Kıs salar" diye cevap verdi. [Bezzâr]
312-Şu'be radiyallahu anh'dan: Dedi ki: "Bu hadis sizi, Allah'ı zikretmek ten, namaz kılmaktan ve sıla-ı rahimden alı-kor. Vazgeçiyorsunuz değil mİ?" [Ebû Ya'iâ]
313-Râfı' b. Hudeyc radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in elinde bir iğne gördüm. "Bu nedir?" diye sordum, şöyle buyurdu: "Bununla zikredip Öğüt alıyo rum." [Taberânî, et-Mu' cemu' l-Kebtr'dt zayıf bir isnâdla.]
314-İbn Amr b. el-Âs radiyallahu anh' dan:
Bir kavim Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in kapısının önünde Kur'ân hakkın da tartışıyorlardı. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, yüzünün rengi değişmiş bir halde çıkıp şöyle buyurdu: "Ey kavmim! İşte bu yüzden milletler helak olmuştur. Kur'ân (âyetleri) birbirini tasdik eder, siz onun bazı (âyetlerini) bazı âyetleri ile yalanlamayın!"
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr]
315~Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu;)
"Benden bir §ey yazmayın/ Kim benden Kur'ân in dı§ında bir §ey yazmışsa onu he men Sİlsİn!" [Müslim, daha uzun bir metinle.]
316'Zeyd b. Sabit radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e vahiy yazardım. O'na vahiy geldiği zaman, şiddetli bir hal alır, çok terlerdi; üzerinden inci taneleri gibi ter boşanırdı. Vahiy bitince o hal geçerdi. Yanına bir parça koyun kürek kemiği ve parçasıyla girerdim, O söyler ben de yazar dım. Bitirinceye kadar Kur'ân'ın ağırlığından ayaklarım nerdeyse kınlacak gibi olurdu, yürü-yemeyeceğimi sanırdım. Yazma işini bitirdi ğimde bana "Oku bakalım!" derdi, ben de okurdum, bir eksiklik varsa düzelttirirdi. Sonra onunla (yazdıklarımla) insanlara çıkardım. [Ta-berânî, el-Mu'cemu' l-Evsat]
317-İbn Amr b. el-Âs radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'den, duyduğum her şeyi yazardım. Ancak Kureyş beni bundan alıkoydu. Dediler kİ: "Sen her söylediğini yazıyorsun, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem bir insandır, kızgınlık halinde de, hoşnutluk halinde de konuşabilir."
Sonra yazmaktan vazgeçtim. Bunu Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e anlatınca, mübarek parmağıyla ağzını gösterdi ve şöyle buyurdu: "Yaz! Nefsim elinde olan Allah'a ye min ederim ki, bundan haktan başka hiçbir §ey çıkmaz." [EbûDâvud]
318-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: Ensar'dan bir adam dedi ki: "Ey Allah Resu lü! Ben senden hadis dinliyorum, ama bir türlü ezberleyemiyorum." Bunun üzerine eliyle yazıyı kastederek: "Sağ elinden yardım iste!" buyurdu. [Timıizî. Aynca bu hadis için "münker'diı" dedi.]
319-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan, dedi ki; "Peygamberin ashabı içinde, benim kadar hadis bilen kimse yoktur. İbn Amr hariç; çünkü o yazardı, ben yazmazdım." [Buhârî ve Tirmizî.]
320-Zeyd b. Sabit radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, yahudilerin yazısını (İbranice) Öğrenmemi em retti. "Vallahi, mektuplarım konusunda yahudi-lere güvenmiyorum" buyurdu. Bu nedenle on ların yazısını yarım ay geçmeden tam anlamıy la öğrendim. Bu dili öğrenince Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in yahudilere yaza cağı mektubu ben yazardım. Yahudiler de O'na bir mektup gönderdikleri zaman mektubunu ben okurdum. [Buhârî. Ebû Dâvud ve Timıizî.]
321-İbn Ebî Müleyke radiyallahu anh'dan: İbn Abbâs'a bana bir mektup yazmasını ve bazı şeyleri de benden gizli tutmasını rica eden bir mektup yazıp gönderdim. Bunun üzerine hakkımda şöyle demiş: "Çok samimî bir ço cuk; ben ona bazı şeyleri seçiyorum ve ondan bazı gizlediklerim de oluyor." (Râvi dedi ki: İbn Abbâs) bir ara Alî radiyallahu anh'ın hü kümlerini içeren mahkeme kararlannı getirtti ve bana ondan bir şeyler yazmaya başladı. (Hoşlanmadığı veya kabul etmediği) bir şey görünce de: "Vallahi eğer Alî bu hükmü ver-mişse mutlaka şaşırmıştır" diyordu. [Müslim]
322-Ömer b. Abdilazîz radİyaJlahu anh'-dan:
O, Ebû Bekr b. Hazm'a bir mektub yazıp dedi ki: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in hadislerini araştır ve bir kitapta top la. Çünkü âlimlerin ölmesiyle ilmin yok olup gitmesinden korkuyorum. Kitabına Peygam ber sallallahu aleyhi ve sellem'in hadisinden başka hiçbir şey koyma. Böylece onu okuyan lar ilmi yaysınlar ki bilmeyenler de öğrensin ler. Zira ilim sır olmadığı sürece asla yok ol maz." [Buhârî]
323-İbn Amr b. el-Âs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu;)
"Şüphesiz Allah, ilmi insanların ellerinden çekerek almaz. Ama âlimleri alarak ilmi alır. Âlimlerden kimse kalmayınca, insanlar câhil önderler edinirler, onlara sorarlar, onlar da fet va verirler; hem kendileri sapar, hem de onla rı saptırırlar." [Buhârî, Müslim ve Tirmizî.]
324-Ebu'd-Derdâ radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile beraberdik, gözüyle semâya baktı ve şöyle de di: "Şu an, ilmin insanlardan çalınma zama nıdır; halta ilim adına hiçbir §eye sahip ola mayacaklardır." Ziyâd b. Lebîd el-Ensârî de di ki:
"İlim nasıl çalınacak, devamlı Kur'ân okuyoruz. Kur'ân'ı okuyup öğretiyoruz, ço-cuklanmıza, hanımlarımıza da öğretip okutu yoruz."
Şöyle buyurdu:
"Ey Ziyâd! Annen seni yetim bıraksın! Se ni Medine ahalisinin fakihlerinden sayacak olursam, (şuna dikkatini çekmek isterim) söy le bakalım i§te Tevrat yahudilerin elinde ve i§-te incil hıristiyanlann elinde, bu kitabların onlara faydası var mıdır?"
Cübeyr dedi ki: "Ubâde b. es-Sâmit radi yallahu anh'a rastladım, dedim ki: «Karde şin Ebu'd-Derdâ ne anlatıyor duyuyor mu sun?» Söylediklerini ona anlatınca, şöyle de di: «Doğru söylemiştir. İstersen yeryüzün den kalkacak olan ilk ilmi sana bildireyim. Yeryüzünden ilk kalkacak olan ilim, hu-şû'dur. Camiye girip de huşu içinde tek bir
adam göremiyeceğin günler, pek yakındır»." [Tirmizî]
325-Âişe radiyallahu anhâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu;) "Alimin ölümü islam'da öyle bir ge dik açar ki, gece ile gündüz birbirlerini kova ladıkça, (hu gedik) kapanmaz." [Bezzâr. tahrtcei-miş ve isnadının garîb olduğunu söylemiştir.]
326-Muâz b. Enes radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Bu ümmet üç şey zuhur etmedikçe şeriat üzere olacaktır: Onlardan ilim alınmadıkça, çok yemin eden türediler çıkmadıkça, Saffâ-rûn çıkmadıkça." "Saffârûn veya Sakkârûn nedir ey Allah'ın Resulü?" diye sorulunca şöyle buyurdu; "Ahir zamanda selamları, lâ-netleşmeklen ibaret olacak olan türemeler."
(Ahmed ve Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebir'de, leyyin bir isnâdla.]


PEYGAMBER SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM'E YALAN NİSBET ETMEK, BUNDAN KAÇINMAK VE O'NDAN SAHİH OLARAK GELENLERİ YALANLAMAK
327-
Alî radiyailahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu;)
"Benim adıma yalan söylemeyin! Kim be nim adıma yalan söylerse, ateşe girer."
[Buhârî, Müslim ve Tirmizî.)
328-el-Mugîre (bin Şu'be) radiyailahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Bana karşı (demediğimi dedi diye) yalan uydurmak, herhangi biri adına yalan söyle mek gibi değildir. Kim benim adıma yalan söylerse, cehennemdeki yerine hazırlansın!"
[Buhârî. Müslim ve Tirmizî.]
329-Bezzâr'm İbn Mes'ûd radiyailahu anh'dan rivayetinin lafzı: "İnsanları saptır mak için kasıtlı olarak kim benim adıma yalan söylerse..."
330-İbn Amr b. el-Âs radiyailahu anh'dan:
Bir adam Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in elbisesi gibi bir elbise giydi. Medi ne'deki haneye geldi ve dedi ki: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, bana istediğin eve girebilirsin" dedi. Şöyle cevap verdiler:
"Hayatımız boyunca Allah Resulü sallal lahu aleyhi ve sellem'in çirkin bir şeyi ve ah laksızlığı emrettiğini görmedik.." Adama bir oda hazırladılar, sonra Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e bir haber gönderip durumu bildirdiler. Bunun üzerine o, Ebû Bekr ile Ömer'e şöyle buyurdu; "Haydi oraya gidin, eğer adamı diri bulursanız önce öldürün, son ra ateşe atıp yakın! Gittiğinizde ona yapacak bir şeyin kalmamış olarak görürseniz, yine de onu ateşte yakın!" Geldiler; gece küçük su dökmeğe çıktığında yılan tarafmdan sokulup öldüğünü gördüler. Hemen naşını ateşe atıp yaktılar. Sonra Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e dönüp durumu anlattılar. Bunun üzerine şöyle buyurdu:
"Kim bana karşı (demediğimi dedi diye) yalan (uydurup) söylerse, ateşteki yerini ha zırlasın!"
[Taberânî el-Mu'cenm'l-Evsal'm&d leyyin bir isnâd-la.]
331-Enes radiyailahu anh'dan:
Size çok hadis rivayet etmemden beni alı koyan, Allah'ın Peygamberi sallallahu aleyhi ve sellem'in şu sözüdür: "Kim kasden (benim demediğimi dedi, diye) bana karşı yalan söy lerse, ateşteki yerini hazırlasın!" [Müslim.]
332-İbnu'z-Zübeyr radiyailahu anh'dan: Babama dedim ki; "Falan, falanın Pey gamber sallallahu aleyhi ve sellem'den hadis naklettikleri gibi neden sen de (çok) nakletmi yorsun?" Şu cevabı verdi:
"Ben müslüman olduğum günden beri O'nun yanından hiç ayrılmadım; ancak şöyle buyurduğunu duydum: «Kim benim adıma ya lan uydurup söylerse, cehennemdeki oturağı nı hazırlasın!»" [Buhârî ve Ebû Dâvud.]
333-Evs b. Evs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim peygamberine, yahut gözlerine, ya da anne babasına karşı (demediklerini dedi, görmediğini gördü, diye) yalan uydurursa cennet kokusunu asla koklayamaz"
[Taberânî, el-Mu' cemu' l-Kehîr]
334-Mücâhid radiyallahu anh'dan:
Büşeyr el-Adevî, İbn Abbâs radiyallahu anh'a gehp "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki.." diyerek hadis nakletmeye başladı. İbn Abbâs ona hiç aldırmadı, yüzüne de bakmadı, derken Büşeyr şöyle dedi:
"Sana Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'den hadis naklediyorum, sen hİç aldır mıyorsun, üstelik beni dinlemiyorsun da?" İbn Abbâs radiyallahu anh şu cevabı verdi:
"Biz bir zamanlar herhangi biri «Allah Re sulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki..» diye başlayarak hadis rivayet ettiğinde kulak kesilir dinlerdik; baktık ki insanlar yalan yan lış herşeyi nakletmeye başladılar; işte o za man, insanlardan bildiklerimizden başka (ri vayetleri) almamaya karar verdik." [Müslim]
335-Ebû Katâde radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ümmetimin helaki şu üçünde olacaktır: Kaderiyye (kaderi inkarcılık), asabiyye (soy sopla övünme, ırkçılık) ve iyice tedkİk ve tes-bİt etmeden rivayet."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Evsat'ta zayıf bir isnâd-la.]
336-Semure radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim benden, yalan olduğunu bildiği hal de bir hadis naklederse kendisi de yalancılar dan birisidir." [Müslim ve Tirmizî.]
337-Abdurrahman b. Ebî Leylâ radiyalla hu anh'dan:
Zeyd b. Erkam'a dedim ki:
"Ne olur bize biraz Allah Resulü sallalla hu aleyhi ve sellem'in hadislerinden naklet."
"Yaşlandık, unuttuk; O'ndan hadis naklet mek zordur" dİye cevap verdi. [İbn Mâce]
338-İmrân b. Husayn radiyallahu anh' dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'den birçok hadis duydum ve ezberledim; onları anlatmama mâni olan, arkadaşlarımın bana muhalif düşmelerini istemeyisimdir." [Taberânî. el-Mu'cemu'l-Kebîr.]
339-Alî radiyallahu anh'dan:
Size Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem'den bir hadis anlattığım zaman, bilin ki o, en ilgi çekici, en güzel yol gösterici, kişiyi en mükemmel takvaya ulaştırıcıdır." [Dârimî]
340~Amr b. Meymûn radiyallahu anh' dan;
Her perşembe akşamı İbn Mes'ûd radiyal lahu anh ile görüşürdüm. Herhangi bİr şey hakkında hiç kimseye: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu" gibi bir şey dediğini duymazdım. Bir akşam: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki.." dedi. Başmı eğdi; baktım kİ gömleği çö zülmüş, rengi solmuş, gözleri incelmiş, da marları şişmiş (perişan bir vaziyette). Biraz sonra, "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel lem (Öyle) veya aşağı yukarı, ya da ona yakın yahut da ona benzer buyurdu" dedi. [İbn Mâce]
341-(Ensâr'dan olan) Karaza b. Kâ'b ra diyallahu anh'dan:
Ömer bizi Kûfe'ye gönderirken yolcu etmek istedi ve bizimle beraber "Sırâr" denilen yere kadai" yürüdü ve "Sizinle buraya kadar nçden yürüdüm, biliyor musunuz?" diye sor du. "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in sohbetinin hakkı, ya da Ensâr'ın hakkı için yürüdün" dedik. Şöyle dedi: "Sizinle, si ze anlatmak istediğim bir husus için yürüdüm ki sizinle yürüdüğümü hatırlar da onu aklınız dan çıkarmazsınız; öyle bir kavme (Küfe aha lisine) gidiyorsunuz ki, onların göğüslerinde, kazanın kaynarken çıkardığı ses gibi bir Kur'ân sesi vardır. Sizi gördükleri zaman bo yunlarını uzatırlar ve "İşte Muhammed sallal lahu aleyhi ve sellem'in ashabı" derler.
Sizler Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'den az hadis rivayet edin. Ben de sizin (sevapta) ortağmızım."
[Dârimî ve aynı lafızla ibn Mâce.]
342-Selmân radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim hakkımda (demediğimi dedi) dİye yalan söyleyip iftirada bulunursa, ateşteki evine hazırlansın! Kim de benden kendisine ulaşan hadisimi reddederse. Kıyamet günün de onun hasmı olurum. Benden size bİr hadis ulaşıp da onu bilemezseniz, «Allah en iyi bi lendir» deyiniz!"
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr'de]
343-Câbir radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim benden kendisine ulaşan hadisi ya lanlarsa, üç şeyi yalanlamış olur: Allah'ı, Re sulünü ve o hadisi rivayet edeni"
[Taberânî, el-Mu' cemu' l-Evsat'ta.]

 

 

 

TAHRİC

==========================================
190-İsnâdında yer alan Abdullah bin Abdilkuddûs'u Buhârî ve İbn Hibbân tevsîk etmiş, Yahya bin Maîn ise zayıf addetmiştir (Mecma' I, 120).

191-Asl-ı senedi şöyledir: el-Velîd b. Cümeyl ani'l-Kâsım Ebî Abdirrahman an Ebî Umâme.

Tirmizî, tahrîc ettikten sonra (no. 2685) isnâdı hakkında garîbtir demektedir. Ebû Zur'a, İbn Cümeyl'i zayıf bir râvi olarak addetmektedir.

Bezzâr, bunu daha kısa bir metinle Âişe'den tahrîc etmiştir: "Hayrı öğretene herşey istiğfar eder, denizdeki balıklar bile." (Tergîb I, 101).

192-Asl-ı senedi: el-Velîd bin Müslim an Revh b. Cenâh an Mücâhid an İbn Abbâs.

Sünen'inde (no. 2681) bu hadisi tahrîc eden Tirmizî, "Garîb bir hadistir, bunu ancak el-Velîd'in rivayetinden bilmekteyiz" demektedir. İbnü'l-Cevzî ise râvi Revh'i hadis uydurmakla ithâm etmektedir. İrâkî: "Oldukça zayıf bir hadis" demektedir (bkz. Tergîb I, 102; Feyd IV, 443).

Bu hadisi İbn Mâce de (no. 222) tahrîc etmiştir.

193-Bu haberin isnâdı şöyledir: el-Hasan b. er-Rebî' an Abdillah b. Ubeydillah ani'l-Hasan b. Zekvân an İbn Sîrîn.

Dârimi rivayet etmiştir (I, 98).

194-Bu hadisin asl-ı senedi "Ebû Dâvud et-Tayâlisî an Hammâd bin Seleme an Sâbit an Enes" şeklinde olup Tirmizî'de yer almıştır (no. 2345). el-Hâkim'in de Müstedrek'inde (I, 94) tahrîc etmiş olduğu bu hadis hakkında Tirmizî "hasen sahîh" hükmünü vermiştir.

195-Bu hadisi İbn Asâkir'inde tahrîc etmiş olduğunu Suyûtî'nin Cem'ul-Cevâmi'inden öğrenmekteyiz.

196-Bu hadisin başında bir kıssa yer almıştır. Tirmizî'den meâli şöyledir:

Bir adam, Medine'den Şam'a Ebû'd-Derdâ'nın yanına geldi: Ebû'd-Derdâ, "Kardeşim! Seni buraya getiren sebep nedir?" diye sorunca adam: "Allah'ın Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem'den rivayet ettiğini haber aldığım bir hadis" diye cevap verdi. Bunu üzerine Ebû'd-Derdâ: "Sen hakikaten başka bir iş için gelmedin mi?" deyince adam: "Hayır" dedi. Ebû'd-Derdâ yine: "Ticaret için de mi gelmedin?" deyince adam: "Hayır, yalnız bu hadis için geldim" dedi. Daha sonra Ebû'd-Derdâ bu hadisi sevketti.

Bu hadisin asl-ı senedi: Âsım bin Recâ bin Hayve (an Dâvud b. Cümeyl) an Kays b. Kesîr an Ebî'd-Derdâ.

Ebû Dâvud (no. 3641) ve Tirmizî (no. 2681) tarafından tahrîc olunmuştur.

Bu hadisin isnâdında ihtilâf vardır. Sebebi kopukluk şüphesidir. Ancak aynı metni Ebû Dâvud (no. 3642) Osmân b. ebî Sevde tarikiyle Ebû'd-Derdâ'dan tahrîc etmiştir.

197-Asl-ı senedi şöyledir: A'meş an Ebî Sâlih an Ebî Hureyre.

Tirmizî'nin (no. 2646) isnâdı hakkında "hasen" hükmünü verdiği bu hadisi Ebû Dâvud da (no. 3643) tahrîc etmiştir.

198-Münzîrî'ye göre isnâdı hasendir (Tergîb I, 103).

199-İsnâdında yer alan Hârice bin Mus'ab oldukça zayıf bir râvidir (Mecma' I, 121).

200-Heysemî, "Ricâli güvenilir râvilerden oluşmuştur "demektedir (Mecma' I, 122). Ebû Zür'a ise, "Bu hadisin isnâdında zaaf vardır" demektedir. Râvilerinden Atâ bin Müslim el-Haffâf ise, hakkında ihtilâf olan bir râvidir.

201-Zayıf olmasının sebebi Ubeydullah bin Zahar'ın Alî bin Zeyd bin Cüd'ân'dan rivayetidir. Her ikisi de zayıf râvilerdir. Münzîrî ise Tergîb'inde (I, 115) diyor ki: "Bu hadisi Taberânî, M. el-Kebîr'de tahrîc etti. Tirmizî bu tarikten rivayet gelen başka bir hadisin isnâdı hakkında "hasen" hükmü vermiştir.

202-Heysemî, Mecmau'z-Zevâid'de (II, 128) diyor ki: "İsnâdında kimsenin adından sözetmediği Ubeyd bin Rezîn adlı bir râvisi vardır."

203-Hadisin zaafına sebep iki husus vardır: Rişdîn bin Sa'd, hakkında ihtilâf olan bir râvidir. Ayrıca Enes'in sohbetdaşı Ebû Hafs'ın hâli mechûldür (Mecma' I, 121).

Ahmed'in (III, 157) tahrîc ettiği hadisin asl-ı senedi: Heysem bin Hârice an Rişdîn bin Sa'd an Abdillah bin el-Velîd an Ebî Hafs an Enes.

204-Asl-ı senedi şöyledir: İbn Vehb an Yahyâ bin Eyyûb an Sehl bin Muâz bin Enes an ebîhî.

İbn Mâce'nin (no. 240) rivayetini yaptığı hadisin isnâdında yer alan Sehl bin Muâz'ın hakkında ihtilaf vardır. İbn Maîn'in onun zayıf addetmesine karşılık, el-İclî ile İbn Hibbân onu tevsîk etmişlerdir. Ancak Tirmizî onun babasından rivayet ettiği hadisleri "tahsîn" ve "tashîh" etmiştir. (Tergîb IV, 57; Feyd VI, 182). Kimilerine göre Yahya bin Eyyûb, Sehl'i idrak etmemiştir. Buna göre bir inkitâ sözkonusudur.

205-Münzirî: "Bu hadisin isnâdında bir beis yoktur" (Tergîb I, 104); Heysemî ise: "Ricâlinin tamamı güvenilir kimselerdir" (Mecma' I, 123) demektedirler.

206-Heysemî, şu bilgiyi vermektedir: "İsnâdındaki Ya'kub bin Humeyd bin Kâsib'i Buhârî ve İbn Hibbân tevsîk; Nesâî ve bir başkası zayıf addetmektedir. Zaafın sebebi rivayetlerinin sınırlı sayıda olduğu hususuna istinâd etmektedir.

207-İsnâdı şöyledir: Yezîd bin Hârûn ani'l-Hasan an Ebî Kerîme an raculin min ehli'l-Basra an Kabîsa.

Ahmed'in (V, 60) rivayet ettiği bu hadiste görüldüğü gibi ismi belirtilmeyen bir râvi vardır.

208-Asl-ı senedi şöyledir: Abdullah bin Ca'fer an Osman bin Muh. ani'l-Makburî an Ebî Hureyre.

Ahmed'in Müsned'inde (III, 323) tahrîc ettiği hadisin râvileri güvenilir râvilerden oluşmuştur.

209-Heysemî (Mecma' I, 123) ve Münzirî'ye (Tergîb I, 96) göre isnâdı güvenilir râvilerden oluşmuştur.

210-Asl-ı senedi: İsmâil b. Ca'fer an Abdillah bin Saîd bin ebî Hind an ebîhî an İbn Abbâs.

Tirmizî (no. 2645), bu hadisin isnâdı hakkında "hasen sahih" hükmünü vermiştir.

211-Bu hadisi Buhârî (fardu'l-humus 7/3, IV, 49; i'tisâm 10/2, VIII, 149) ve Müslim (zekât no. 98, 100, s. 718, 719; emâre no. 175, s. 1524) tahric etmiş olup, Muâviye'den bunu Humeyd bin Abdirrahman Abdullah bin Âmir ve Yezîd bin el-Asamm tahrîc ettiler.

212-Tirmizî (no. 2647), bu hadisi tahrîc ettikten sonra isnâdı hakkında: "Hasen garîbtir, kimisi bu hadisi Enes'in sözü olarak rivayet etmiştir" demektir.

Asl-ı senedi şöyledir: Hâlid bin ebî Yezîd el-Utekî an Ebî Ca'fer er-Râzî ani'r-Rebî' bin Enes an Enes.

Diyâu'l-Makdisî'nin el-Muhtâre'sinde de tahrîc etmiş olduğu hadisin isnâdındaki Hâlid, el-Ukaylî'ye göre münker hadisler rivayet edermiş.

213-Asl-ı senedi şöyledir: Ziyâd bin Hayseme an ebî Dâvud an Abdillah b. Sihbere an Sihbere.

Tirmizî (no. 2647), bu hadisi tahrîc ettikten sonra şunları söylemektedir: "Bu hadisin isnâdı zayıftır. (Nufey') Ebû Dâvud (el-A'mâ) zayıftır. Onun hakkında Katâde ve ehl-i ilimden bazıları menfi sözler sarfettiler." Zehebî'ye göre metrûk, hattâ hadis uyduran bir kişidir.

214-Asl-ı senedi: İbn Vehb an Amr bin el-Hâris an Derrâc an Ebî'l-Heysem an Ebî Saîd.

Tirmizî (no. 2686), bu hadisin isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmünü vermiştir.

215-Metni sûfiler mâbeyninde meşhur olan bu hadisin asl-ı senedi: İbn Numeyr an İbrâhim b. el-Fadl an Saîd el-Makburî an Ebî Hureyre.

Bu hadisi Tirmizî (no. 2687) ve İbn Mâce (no. 4169) tahrîc ettiler. Tirmizî daha sonra: "Hadis bu vecihten garîbtir. Râvilerinden İbrâhim b. el-Fadl el-Medenî el-Mahzûmî, hıfzının kötülüğü nedeniyle zayıf addedilmiştir" demektedir.

216-Asl-ı senedi: Abdurrahman b. Ziyâd b. En'am el-İfrîkî an Abdirrahman b. Râfi' an İbn Amr.

Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2885), İbn Mâce (no. 54), Dârekutnî (II, 67) ve el-Hâkim (Müstedrek IV, 332) tahrîc ettiler.

el-İfrîkî sebebiyle isnâdı zayıftır.

217-Asl-ı senedi: İshâk bin Abdillah b. ebî Talha an Ebî Murre Mevlâ Akîl bien ebî Tâlib an Ebî Vâkıd.

Bu hadisi Mâlik (selâm no. 4, s. 960), Buhârî (ilm 8, I, 24; salât 84/3, I, 121), Müslim (selâm no. 26, s. 1713) ve Tirmizî (no. 2724) tahrîc ettiler.

218-Bu hadisin râvilerinden Osmân b. Abdirrahman el-Kureşî hakkında Buhârî: "Mechûldür, bu hadiste olduğu gibi onun Hammâd bin ebî Süleymân'dan yaptığı rivayetler ondan Şu'be, Sevrî ve Destevâî gibi imamların rivayetleri dışında makbul değildir. Zira bu imamlar, ondan o, ihtilâta uğramadan önce hadis dinlemişlerdir" demektedir (Mecma' I, 119-120).

219-Ebû Saîd hadisini Taberânî, Mu'cemu'l-Evsat'ta tahrîc etmiştir. İsnâdındaki Yahyâ bin Hâşim es-Simsâr, hadis uyduran bir râvidir.

İbn Abbâs'ın hadisini yine Taberânî Mu'cemu'l-Evsat'ta tahrîc etmiştir. İsnâdındaki Abdullah bin Abdilazîz bin ebî Revâd, oldukça zayıf bir râvidir.

220-Taberânî, bu hadisi Mu'cemu's-Sağîr'de tahrîc etmiştir. İsnâdındaki Abdulazîz bin ebî Sâbit, oldukça zayıftır.

221-İsnâdında Ubeydullah bin Zahr an Alî bin Yezîd şeklinde iki râvi yer almıştır ki, ikisi de ihticâca lâyık olmayan zayıf kimselerdir (Mecma' I, 125).

222-Heysemî'ye göre isnâdında ismi belirtilmemiş yani kimliği belirsiz bir râvi mevcuttur (Mecma' I, 126).

223-Heysemî (I, 126) ve Münzirî'ye (I, 101) göre isnâdını oluşturan râviler güvenilir kimselerdir.

224-Asl-ı senedi: Alî bin el-Hakem an Atâ an Ebî Hureyre.

Bu hadisi Ahmed (II, 305, 353, 495), Ebû Dâvud (no. 3658), İbn Mâce (no. 261), Tirmizî (no. 2649), İbn Hibbân (no. 95) ve el-Hâkim (I, 101) tahrîc ettiler.

Bu hadisin isnâdı hakkında Tirmizî, "hasen"; Münzirî, "Bu hadisin bütün tarikleri hakkında tenkitler yapılmıştır. Ancak bu tarik hasendir. Ancak İbnu'l-Kattân, Atâ'nın Ebû Hureyre'den hadis dinlemediğini ileri sürerek kopukluk iddiasında bulunmuştur. Zehebî de Kitâbu'l-Kebâir'inde ricalinin güvenilir kimseler olduğunu söylemiştir (Feyd VI, 146; Tergîb I, 121).

225-Asl-ı senedi: Abdülazîz bin ebî Hâzım an ebîhî an Sehl.

Ebû Dâvud'un (no. 3661) tahrîc ettiği bu hadisi Buhârî, Müslim ve Nesâî daha uzun bir metinle Hayber gazvesi içinde tahrîc etmişlerdir. Şöyle ki bu ibâreyi Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem, Hz. Ali'ye hitâb buyurmuştur.

226-Asl-ı senedi: Avf el-A'râbî an Şehr bin Havşeb an Ebî Hureyre.

Bunu tahrîc eden Tirmizî (no. 2091), akabinde "bu hadiste ıztırab vardır. Bir başka rivayette Avf bunu Süleymân bin Câbir kanaliyle İbn Mes'ûd'dan tahrîc etmiştir" demektedir.

228-Asl-ı senedi söyledir: Hafs bin Ömer bin ebî'l-İtâf an Ebî'z-Zinâd ani'l-A'rec an Ebî Hureyre.

Bu hadisi İbn Mâce (no. 2719) tahrîc etmiştir. İsnâdının zayıf olmasının nedeni râvilerinden Hafs b. Ömer'in İbn Maîn, Buhârî, Nesâî, Ebû Hâtim, İbn Hibbân ve İbn Adî'ye göre oldukça zayıf bir râvi olmasıdır.

230-Asl-ı senedi: Ebû Hârun İmâre b. Cüveyn el-Abdî an Ebî Saîd.

Bu hadisi Tirmizî (no. 2650-1) ve İbn Mâce (no. 247, 249) tahrîc ettiler.

İsnâdı Ebû Hârun sebebiyle zayıftır. İbnü'l-Kattân: "Ebû Hârûn yalancıdır."; Zehebî: "Zayıf bir tâbîidir" demiştir. Ancak Moğaltây: "Bu hadis bu tarik dışında hasen, hatta sâlih bir tarikle de vârid olmuştur" demektedir (Feyd II, 400).

231-İsnâdı şöyledir: Muh. b. el-Hâris b. Râşid el-Mısrî ani'l-Hakem b. Abde an Ebî Hârûn an Ebî Saîd.

İbn Mâce'nin (no. 247) tahrîc ettiği hadisin isnâdı Ebû Hârun sebebiyle zayıftır.

232-Asl-ı senedi: Ebû'l-Ahvas an Saîd b. Mesr‍k an İbn Eşva' an Yezîd b. Seleme.

Bu hadisi tahrîc eden Tirmizî (no. 2683), daha sonra şu bilgiyi vermektedir: "Bu hadisin isnâdı muttasıl değildir. Bence mürseldir. Şöyle ki kanaatimce İbn Eşva', Yezîd'i idrak edememiştir."

234-İsnâdında yer alan Muh. b. ebî Humeyd sebebiyle zayıf bir hadistir (Mecma' I, 165).

235-Asl-ı senedi: el-A'meş+Mansûr an Ebî Vâil an İbn Mes'ûd.

Bu hadisi Ahmed (I, 377, 378, 425, 427, 440, 443, 462), Buhârî (ilm 11, 12, I, 25), Müslim (sıfatu'l-munâfikîn no. 82, 83, s. 2172-3) ve Tirmizî (no. 2855) tahrîc ettiler.

236-Buhârî, Sahîh'inde (da'vât 20, VII, 153) tahrîc etmiştir. Asl-ı senedi: Hârûn el-Mukrî ani'z-Zübeyr bin el-Hirrît an İkrime an İbn Abbâs.

237-Asl-ı senedi: Ma'rûf bin Harrebûz an Ebî't-Tufeyl an Ali.

Buhârî, Sahih'inde (ilm 49, I, 41) tahrîc etmiştir.

238-Bu mevkûf hadisi Dârimî (I, 89) iki ayrı senedle tahrîc etmiştir.

Asl-ı senedi şöyledir: Leys bin ebî Süleym an Yahyâ b. Abbâd an Ali.

239-Asl-ı senedi: Cerîr an Süleyman bin Sümeyr an Kesîr bin Murre olan bu hadisi Dârimî (I, 105) tahrîc etmiştir.

240-Asl-ı senedi şöyledir: İbn Vehb an Yûnus ani'z-Zührî an Ubeydillah bin Abdillah bin Utbe an İbn Mes'ûd.

Bunu Müslim (mukaddime 5/8, s.11) tahrîc etmiştir.

241-Asl-ı senedi: Cerîr an Süleym bin Âmir an Ebî Umâme.

Ahmed (V, 256) ve Taberânî'nin rivayet ettikleri bu hadisin râvileri Sahîh râvileridir (Mecma' I, 129).

242-Bu hadis metni Buhârî'nin lafzı (tefsir İbrahim s. V, 220) olup Ubeydullah an Nâfi' an İbn Ömer tarikiyledir.

Bu hadisi ayrıca Sahîh'in başka yerlerinde (at'ime 42, VI, 211; edeb 79, VII, 101; edeb 89, VII, 106) Buhârî, Müslim (sıfatu'l-munâfikîn no. 63-4, s. 2164-6) ve Tirmizî (no. 2867) tahrîc ettiler.

243-Sözkonusu rivayetin asl-ı senedi: İsmaîl bin Ca'fer an Abdillah bin Dînâr an İbn Ömer olup, Müslim tarafından (no. 63) tahrîc olunmuştur.

244-Bu rivayet Mücâhid'in İbn Ömer'den tahrîci ile gelmiştir.

Buhârî (at'ime 42, VI, 211) ve Müslim (no. 64/2, s. 2165) tarafından tahrîc edilmiştir.

246-Heysemî'ye göre râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma' I, 135).

247-İsnâdında geçen Ebû Bekr ed-Dâhirî, zayıf bir râvidir (Mecma' I, 135).

248-Râvilerinden Abdüsselâm bin Abdilkuddûs, ihticâca layık olamayacak kadar zayıftır (Mecma' I, 136).

249-Zaafın nedeni râvilerinden Mis'ade bin el-Yesa', oldukça zayıf bir râvidir (Mecma' I, 162).

250-Ebû Saîd el-Bakkâl'dan mâdâ diğer râvileri güvenilir kimselerdir. Ebû Sâid, ismi Saîd bin el-Merzubân olup üzerinde ihtilaf vardır. Şöyle ki el-Fellâs, "hadisi tekolunmuştur"; Buhârî, "hadisi münkerdir"; Ebû Zür'a, "sadûktur, ancak tedlîs yapar" demektedirler (bkz. Tergîb I, 123).

251-Râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma' I, 161).

252-Râvileri Sahîh râvileridir (Mecma' I, 161).

253-Râvisi Atâ bin es-Sâib'in, ömrünün sonlarına doğru hıfzı bozulmuştur (Mecma' I, 165).

254-Râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma' I, 165).

255-Râvilerinden Mervân bin Sâlim eş-Şâmî'yi Buhârî, Müslim ve Ebû Hâtim zayıf addetmişlerdir (Mecma' I, 125).

256-Asl-ı senedi: Hammâd bin Seleme an Ali bin Zeyd an Evs bin Hâlid an Ebî Hureyre.

Bunu Ahmed (II, 405, 508) ve İbnتMâce (no. 4172) de tahrîc etmiştir.

İsnâdı râvisi Ali bin Zeyd sebebi ile zayıftır.

257-Asl-ı senedi: Ümeyye bin Hâlid an İshâk bin Yahyâ bin Talha an İbn Ka'b bin Mâlik an ebîhî.

Tirmizî (no. 2654), bu hadis tahrîc ettikten sonra: "Bu hadisi ancak bu vecihten bilmekteyiz. İshâk, hakkında hıfzı sebebiyle söz söylenmiş kuvvetsiz bir râvidir" demektedir.

258-Asl-ı senedi: Alî bin el-Mübârek an Eyyûb es-Sahtiyânî an Hâlid bin Düreyk an İbn Ömer.

Tirmizî'nin (no. 2655) "hasen garîb" hükmünü verdiği bu hadis, aynı zamanda İbn Mâce (no. 258) tarafından da tahrîc olunmuştur.

Râvileri güvenilir râvilerdir. Ancak Hâlid, İbn Ömer'i işitmemiştir (Feyd VI, 108).

259-Asl-ı senedi: İbnu'l-Mübârek an Yahyâ bin Ubeydillah bin Abdillah bin Mevheb an ebîhî an Ebî Hureyre.

Bu hadisi Tirmizî (no. 2404) tahrîc etmiştir.

260-Dârimî'nin Sünen'inde (I, 101) yer alan hadisin senedi: Abdullah bin Saîd an Abdillah bin Eclah an ebîhî an Mücâhid.

261-Asl-ı senedi: Ebû Bişr an Saîd bin Cübeyr an İbn Abbâs. Bu hadisi Ahmed (I, 215, 271) ve el-Hâkim (II, 321) tahrîc ettiler. Heysemî'ye göre râvileri Sahîh ricâlindendir.

262-Heysemî'ye göre ricâli güvenilir kimselerdir (Mecma' I, 185).

263-Münzirî'ye göre isnâdında bir beis yoktur. Ayrıca bunu Ebû Ya'lâ, Bezzâr ve Taberânî el-Abbâs'ın hadisinden de tahrîc etmişlerdir (Tergîb I, 130).

264-Asl-ı senedi: Muâviyetu'n-Nasrî an Nehşel ani'd-Dahhâk ani'l-Esved bin Yezîd an Abdillah.

İbn Mâce'nin (no. 257, 4106) tahrîc ettiği bu hadisin isnâdında yer alan Nehşel b. Saîd, münker hatta uydurma hadisler rivayet eden bir şahıstır. Her ne kadar bu nedenle hadis zayıf olmakta ise de İbn Ömer'in rivayetinden sahih bir senedle gelen bir şahidi vardır ki bunu el-Hâkim Müstedrek'inde (II, 443; IV, 329) tahrîc etmiştir.

265-Senedi şöyledir: Muh. b. es-Sabbâh ani'l-Velîd b. Müslim an Yahyâ b. Abdirrahman el-Kindî an Ubeydillah b. ebî Bürde an İbn Abbâs.

İbn Mâce'nin (no. 255) tahrîc ettiği bu hadisin isnâdı hakkında bu kitabın Zevâid'ini hazırlamış olan Bûsirî: "İsnâdı zayıftır, Ubeydullah'ın ise hâli bilinmemektedir"; Münzirî ise: "Râvileri güvenilir kimselerdir" (Tergîb I, 117) demektedir.

266-Dârimî'nin (I, 49) tahrîc ettiği bu mevkûf hadisin isnâdı şöyledir: Abdullah b. Sâlih ani'l-Leys an Yezîd b. ebî Habîb an Amr b. el-Eşca' an Ömer.

267-Dârimî'nin (I, 46) tahrîc ettiği bu mevkûfun isnâdı: Amr b. Avn an Hâlid b. Abdillah an Atâ ani'ş-Şa'bî an İbn Mes'ûd.

268-Senedi: Müslim b. İbrâhîm an Hammâd b. Zeyd el-Minkârî an ebîhî an İbn Ömer.

Bunu Dârimi, Sünen'inde (I, 50) tahrîc etmiştir.

269-Ricâli güvenilir kimselerden oluşan hadisin asl-ı senedi: Hammâd b. Zeyd an Eyyûb an Ebî Kılâbe an İbn Mes'ûd.

Dârimî (I, 54) tahrîc etmiştir.

270-Asl-ı senedi: ez-Zührî an Amîr b. Sa'd an ebîhî. Bu hadisi Ahmed (I, 176, 179), Buhârî (i'tisâm 3/1, VIII, 142), Müslim (fadâil no. 132-3, s. 1831-2) ve Ebû Dâvud (no. 4610) tahrîc ettiler.

271-Sahih olan bu hadisin tarikleri çoktur. Bunu Ebû Hureyre'den Saîd b. el-Müseyyeb, Ebû Seleme, Ebû Sâlih, el-A'rec, Hammâm b. Münebbih gibileri rivayet etmişlerdir.

Buhârî (i'tisâm 2, VIII, 142) ve Müslim (fadâil no. 130, s. 1830-1) tarafından tahrîc edilmiştir.

272-Bu hadis, Ebû Hureyre'den muhtelif tariklerle tahrîc olunmuştur. Bu metnin asl-ı senedi: Eyyûb an Muh. b. Sîrîn an Ebî Hureyre'dir.

Müslim (îmân no. 212-3, s. 119) tahrîc etmiştir.

274-Asl-ı senedi: Hişâm b. Urve an ebîhî an Ebî Hureyre.

Bu tarikten Buhârî (bed'ul-halk 11/7, VI, 92), Müslim (îmân no. 212, s. 119) ve Ebû Dâvud (no. 4721) tahrîc etmiştir. Bu hadisi Yezîd bin el-Esamm tarikiyle Müslim de (îmân no. 216, s. 121) tahrîc etmiştir.

275-Asl-ı senedi şöyledir: Utbe bin Müslim mevlâ benî Teym an Ebî Seleme an Ebî Hureyre.

Ebû Dâvud (no. 4722) tahrîc etmiştir.

278-Ricâli güvenilir kimselerdir (Mecmâ' I, 158).

279-Râvilerden Muh. b. Ömer er-Revî'yi Ebû Dâvud ve Ebû Zür'a zayıf addetmiş, İbn Hibbân ise onu güvenilir râviler arasında zikretmiştir (Mecma' I, 159).

280-İsnâdı hakkındaki bu bilgiyi Heysemî vermektedir (Mecma' I, 160).

281-İsnâdı hakkında Heysemî şunları söylemektedir: "Karîne dışında tüm râvileri güvenilir kimselerdir. Zehebî: "Ondan rivayet hususunda kardeşinin oğlu Mûsâ b. Ya'kub teferrüd etmiştir" demektedir (Mecma' I, 156).

282-Râvilerinin tümü güvenilir kimselerdir. Ancak, İbrâhîm, İbn Mes'ûd'a yetişememiş olduğu için isnâdında kopukluk vardır (Mecma‘ I, 156).

283-Hadisin senedi şöyledir: Ebû'n-Nu'mân an Hammâd b. Zeyd an Yezîd b. Hâzım an Süleymân.

Dârimî (I, 54) rivayet etmiştir.

284-Heysemî'ye göre ricâli Sahîh ricâlidir (Mecma' I, 179).

285-İsnâdı şöyledir: Saîd b. Süveyd an İbn ebî'r-Ricâl ani'l-Evza'î an Abde bin ebî Lubâbe an İbn Amr.

Bûsirî'ye göre İbn Mâce'nin (no. 56) şeyhi Saîd sebebiyle isnâdı zayıftır. Ancak bu hadisi Bezzâr da tahrîc etmiş, Heysemî'ye göre ihtilâflı râvisi Kays bin er-Rebî‘ sebebiyle isnâdı, İbnu'l-Kattân'ın kavlince hasendir (Mecma‘ I, 180).

286-İsnâdı şöyledir: Muh. b. Ahmed b. ebî Halef an Yahyâ bin Süleym an Dâvud b. ebî Hind an İbn Sîrîn.

Dârimi (I, 65) tahrîc etmiştir.

287-Ricâli, Heysemî'ye göre güvenilir kimselerdir (Mecma‘ I, 183).

288-Dârimî'nin (I, 57) tahrîc ettiği bu mürsel hadisin isnâdı şöyledir: İbrâhîm b. Mûsâ an İbni'l-Mübârek an Saîd b. ebî Eyyûb an Ubeydillah bin ebî Cafer.

289-Dârimî'nin (I, 154) tahrîc ettiği bu mevkûf hadisin isnâdı şöyledir: Ahmed b. Humeyd an İbni'l-Mübârek an Ma'mer an Simâk b. el-Fadl an Vehb b. Münebbih ani'l-Hakem.

290-Tirmizî'nin (no. 2714) tahrîc ettiği bu hadisin isnâdı: Kuteybe an Ubeydillah b. el-Hâris an Anbese an Muh. b. Zâdân an Ümmü Sa'd an Zeyd şeklinde olup isnâdı hakkında şu hükmü vermiştir: "Hadis, bu vecihten garîbtir; zayıf bir isnâdı vardır; Anbese ile Muh. b. Zâdân iki zayıf râvidirler."

İbnü'l-Cevzî, daha da aşırı giderek, bu hadis hakkında "uydurmadır" hükmünü vermiştir. İbn Hacer ise onun bu iddiasını iki ayrı tarikten olmak üzere İbn Asâkir'in tahrîci olduğunu ileri sürerek reddetmiştir (Feyd IV, 255).

291-Hadisin asl-ı senedi: Şebbâbe an Hamza an Ebî'z-Zübeyr an Câbir.

Tirmizî (no. 2713), bu hadisin isnâdı hakkında münker hükmünü vermiştir. Buna sebep, Hamza bin Amr an-Nasîbî'nin zayıf bir râvi oluşudur.

292-Râvileri, Kays b. er-Rebî‘ dışında güvenilir kimselerdir. Kays ise, Sevrî, Şu'be ve diğerleri tarafından güvenilir addedilmiş, başkaları tarafından ise zayıf görülmüştür (Mecma' VIII, 98).

293-İsnâdında hakkında ihtilâf vâki olan Seleme bin el-Ebreş adında bir râvi vardır. Onu Buhârî, İbnü'l-Medînî ve Ebû Zür'a'nın zayıf saymasına karşılık, İbn Maîn ve Ebû Hâtim tarafından güvenilir addedilmiştir (Mecma' I, 153)

294-Asl-ı senedi: Süfyân b. Uyeyne an Abdilmelik b. Umeyr an Abdirrahman b. Abdillah b. Mes'ûd an ebîhî (no. 2658) ve Şu'be an Simâk an Abdirrahman an ebîhî (no. 2657) şeklinde Tirmizî'de yer alan hadis hakkında müellif "hasen sahîh" hükmünü vermiştir.

295-Asl-ı senedi şöyledir: Hassân b. Atiyye an Ebî Kebşe an İbn Amr.

Bu hadisi Ahmed (II, 159, 202, 214), Dârimî (I, 136), Buhârî (enbiyâ 51/9, IV, 145), Tirmizî (no. 2669) ve Taberânî Mu'cemu's-sağîr'de (I, 166) tahrîc ettiler.

296-Bu lafız Buhârî'ye ait (buyû‘ 1/1, III, 2) olup aslı senedi şöyledir: Şuayb ani'z-Zührî an Saîd ve Ebî Seleme an Ebî Hureyre.

Bu tarikten ayrıca Ahmed (II, 240, 374) ve Müslim (fadâilu's-sahâbe no. 2492, s. 1940) tahrîc ettiler.

297-Bu rivayetin asl-ı senedi: ez-Zührî ani'l-A'rec an Ebî Hureyre.

Bu tarikten tahrîc edenler: Buhârî (ilm 42/1, I, 37; hars ve'l-müzârâ 21/2, III, 74; i'tisâm 22/2 VIII, 158), Müslim (fadâilu's-sahâbe no. 159, s. 1939) ve İbn Mâce (çok kısa olarak, No. 262) tahrîc ettiler.

298-Bu rivayetin asl-ı senedi: İbn ebî Zi'b an Saîd el-Makburî an Ebî Hureyre.

Bunu Buhârî (amel fi's-salât 18/3, II, 65) tahrîc etmiştir.

299-Buhârî'nin tahrîc ettiği (ilm 42/4, I, 38) bu hadisin asl-ı senedi: İbn ebî Zi'b ani'l-Makburî an Ebî Hureyre'dir.

300-Bu hadis, Buhârî tarafından "muallak" olarak yani isnâdsız irâd edilmiştir (Sahîh ilm 10, I, 25). Ancak Dârimî, bu sözü, daha büyük bir metinle (I, 136-7) ve şu isnâdla tahric etmiştir: Abdülvehhab bin Saîd an Şuayb bin İshâk ani'l-Evzaî an Ebî Kesîr an ebîhî an Ebî Zerr.

301-Asl-ı senedi şöyledir: Süleyman b. Bilâl an Rebîa b. ebî Adirrahman an Abdilmelik b. Saîd b. ebî Süveyd an Ebî Humeyd ve Ebî Useyd.

Ahmed (III, 497; V, 425) tarafından tahrîc olunmuştur. Heysemî'ye göre râvileri Sahîh ricâlidir (Mecma' I, 150).

302-Dârimî'nin Sünen'inde (I, 67) tahrîc ettiği hadisin senedi: Mervân b. Muh. an Saîd an Rabîa bin Yezîd an Muâz.

303-Bu hadisi Diyâü'l-Makdisî de el-Muhtâre'sinde tahrîc etmiştir. Heysemî'ye göre isnâdında Sâlih bin Hilâl adlı hâli Ebû Hâtim'e göre mechûl olan bir râvi vardır. Ancak onun techîlinde ihtilâf vardır. Buna göre hasen mertebesine yükselmektedir (Feyd I, 388).

304-Ricâli Sahîh ricâlindendir (Mecmâ' I, 154).

305-Kezâ bunun da ricâli Sahîh ricâlinden olup İmam Ahmed (IV, 283) tarafından Muâviye b. Hişâm an Süfyân an Ebî İshâk ani'l-Berâ isnâdı ile tahrîc olunmuştur.

306-Heysemî: "Ne Ya'kub ne de babasını zikreden birisini görmedim" demekle râviler hakkanda bilgi edinemediğini zikretmektedir (Mecma' I, 154).

307-Adı geçen Ebû Râşid Mevlâ benî Âmir'i zikreden birisini görmediğini Heysemî söylemektedir (Mecma' I, 154).

309-Taberânî, bu hadisi üç Mu'cem'inde tahrîc etmiştir. M. el-Evsat ve M. es-Sağîr'in isnâdı hasen olup, râvileri güvenilir kimselerdir. Her ne kadar bazıları hakkında cerh ve tadîl yönünden ihtilaflar vâki olduysa da bunlara pek zararlı değildir (Mecma' I, 149).

310-Râvilerinden birisi olan Bukeyr b. Ma'rûf hakkında ihtilaf vardır. Onun hakkında Buhârî "atın onu!"; Ahmed bir rivayette "zayıf" diğerinde "güvenilir"; İbn Adî ise "Umarım ki bir beis yoktur" demektedir (Mecma' I, 164).

311-Kerd‍s dışındaki râvileri Heysemî'nin verdiği bilgiye göre güvenilir kimselerdir. Kerd‍s'u İbn Hibbân güvenilir râviler arasında zikretmekte, Ebû Hâtim ise "ona dikkat edilmesi gerekir" demektedir (Mecma' I, 191).

312-Râvileri güvenilir kimselerden oluşmuştur (Mecma' I, 165).

313-İsnâdı içinde geçen Gıyâs b. İbrâhim adlı râvi, oldukça zayıftır (Mecma' I, 166).

314-Râvilerinden Sâlih bin ebî'l-Ahdar, zayıf olmasının yanısıra, hadisi yazılıp rivayet olunan râvilerden biridir (Mecma' I, 171).

315-Asl-ı senedi: Hemmâm an Zeyd b. Eslem an Atâ b. Yesâr an Saîd olan hadisin metni şöyle devam etmektedir: "Benden hadis naklediniz! Bir mahzur yoktur. Benim aleyhime yalan uyduran, cehennemdeki yerine hazırlansın."

Bu hadisi Müslim (Zühd no. 72, s. 2298-9) tahrîc etmiştir.

316-Ricâli güvenilir râvilerden oluşmuştur. Ancak isnâdında bir yerinde "vicâde" yolu ile rivayet gerçekleşmiştir (Mecma' I, 152).

317-Asl-ı senedi: Ubeydullah bin el-Ahnes ani'l-Velîd bin Abdillah bin ebî Muğîs an Yûsuf bin Mâlik an İbn Amr şeklinde olan hadisi Ebû Dâvud tahrîc etmiştir (no. 3646).

318-Asl-ı senedi: Halîl bin Murre an Yahyâ bin ebî Sâlih an Ebî Hureyre.

 Bunu tahrîc eden Tirmizî (no. 3666), daha sonra isnâdı hakkında şu bilgiyi vermektedir: "Bu hadisin isnâdı "düzgün" değildir. Muh. b. İsmaîl el-Buhârî'yi ‘Halîl bin Murre hadiste münkerdir' dediğini işittim"

319-Asl-ı senedi: Amr b. Dînâr an Vehb b. Münebbih an ahîhî (Hemmâm b. Münebbih) an Ebî Hureyre.

Bu hadisi Buhârî (ilm 39/4, I, 36) ve Tirmizî (no. 2668) tahrîc ettiler.

320-Asl-ı senedi: İbn ebî'z-Zinâd an ebîhî an Hârice b. Zeyd b. Sâbit an ebîhî.

Bunu muallak olarak Buhârî (ahkâm 40, VIII, 120), Ebû Dâvud (no. 3645) ve Tirmizî (no. 2715) tahrîc ettiler.

321-Müslim'in (mukaddime no. 7/7, s. 13) tahrîc ettiği bu mevkûf hadisin isnâdı şöyledir: Dâvud b. Amr ed-Dabbî an Nâfi b. Ömer an İbn ebî Müleyke an İbn Abbâs.

322-Bu haber Buhârî'nin Sahîh'inde muallak yani isnâdsız olarak yer almıştır (ilm 34, I, 33).

323-Bu hadisin metni "ilim hadisi" diye meşhur olmuştur. Asl-ı senedi: Urve b. ez-Zübeyr an İbn Amr'dır. Bazı tariklerinde Âişe ile birlikte bir kıssa da anlatılmaktadır.

 Bu hadisi Ahmed (II, 162, 190, 203), Dârimî (I, 77), Buhârî (ilm 34/2, I, 33; i'tisâm 8/1, VIII, 148), Müslim (ilm no. 13, s. 2058), Tirmizî (no. 2652) ve İbn Mâce (no. 52) tahrîc ettiler.

324-Asl-ı senedi: Muâviye b. Sâlih an Abdirrahman b. Cübeyr b. Nüfeyr an ebîhî an Ebî'd-Derdâ olan hadisi tahrîc eden Tirmizî (no. 2653) isnâdı hakkında şunları söylemektedir: "Bu hadis hasen garîbtir. Muâviye b. Sâlih de ilim ehli katında güvenilir bir râvi olup, hakkında Yahya b. Saîd el-Kattân'dan başka menfî söz söyleyen birisini tanımıyoruz. Kimileri bu hadisi Abdurrahman b. Cübeyr b. Nüfeyr an ebîhî an Avf tarikiyle rivayet etmişlerdir."

325-Heysemî isnâdında Zührî'den rivayette bulunan Muh. b. Abdilmelik hakkında Bezzâr'ın "mütabaât olunmayan hadisler rivayet eder" suçlamasını nakletmiştir (Mecma' I, 201).

326-Hadisin asl-ı senedi: İbn Lehî'a an Zebbân an Sehl b. Muâz b. Enes an ebîhî.

Ahmed'in Müsned'inde (III, 439) tahrîc ettiği bu hadisin isnâdında yer alan İbn Lehîa ve Zebbân, hakkında ihtilaf olan râvilerdir.

327-Asl-ı senedi: Rib'î an Alî.

Bu hadisi Ahmed (I, 83, 123, 150), Buhârî (ilm 38, I, 35), Müslim (mukaddime No. 1, s. 10), Tirmizî (no. 2660) ve İbn Mâce (no. 31) tahrîc ettiler.

328-Bu hadisin asl-ı senedi: Alî b. Rebîa ani'l-Muğîre. Bu hadisi Buhârî (cenâiz 34, s. 643-4) ve Tirmizî (no. 1000) tahrîc ettiler. Hadisin metni aslında ölüye ağıt yakmanın zemmi hususundadır. Sadece Buhârî ve Müslim'in ilk rivayetinde yukarıdaki sözkonusu bölüm ziyâde olarak geçmektedir.

329-Bezzâr'ın ricâli Sahîh ricâlidir. Hadisin asl-ı senedi Âsım an Zir an İbn Mes'ûd olup "li-yudille bihi'n-nâs" ibâresi olmaksızın Tirmizî (no. 2659) tarafından tahrîc olunmuştur (Mecma' I, 144).

330-İsnâdında geçen Atâ b. es-Sâib hakkında ihtilaf vâki olmuştur. Ahir-i ömründe hıfzı bozulduğu için hakkında menfî sözler sarfedilmiştir. Buhârî ve Tirmizî, metnin sonunda geçen merfû‍ hadis kısmını Ebû Kebşe'nin İbn Amr'dan rivayeti ile tahrîc etmişlerdir (Mecma' I, 146).

331-Müslim'in (mukaddime no. 3, s. 10) tahrîc ettiği bu hadisin senedi şöyledir: Züheyr b. Harb an İbn Uleyye an Abdilazîz b. Suheyb an Enes. Bu hadisi Buhârî (ilm 38/3, I, 35) Abdülvâris kanalıyla Abdülazîz'den rivayet etmiştir.

332-Asl-ı senedi: Şu'be an Câmi' b. Şeddâd an Âmir bin Abdillah bin ez-Zübeyr an ebîhî an ceddîhî.

Bu hadisi Buhârî (ilm 38/2, I, 35) ve Ebû Dâvud (no. 3651) tahrîc ettiler.

333-Bu hadisin isnâdı Heysemî'ye göre hasendir (Mecma' I, 148).

334-Müslim'in (mukaddime no. 7/7, s. 13) tahrîc ettiği bu hadis-i mevkûfun asl-ı senedi şöyledir: Ebû Âmir el-Akadî an Rebâh an Kays b. Sa'd an Mücâhid.

335-Râvisi Süveyd bin Abdilazîz sebebiyle isnâdı zayıftır (Mecma' I, 141).

336-Bu hadisi Müslim (mukaddime s. 9) ve İbn Mâce (no. 39) tahrîc ettiler. Asl-ı senedi: Şu'be ani'l-Hakem an Abdirrahman b. ebî Leylâ an Semure.

Kimileri de bu hadisi Abdurrahman bin ebî Leylâ an Alî tarikiyle (İbn Mâce No. 38, 40) tahrîc etmişlerdir.

337-Asl-ı senedi Şu'be an Amr b. Murre an Abdirrahman b. ebî Leylâ an Zeyd olan hadisi İbn Mâce (no. 25) tahrîc etmiştir.

338-Heysemî'ye göre isnâdını oluşturan râviler güvenilir kimselerdir (Mecma' I, 141).

339-Dârimî'nin tahric ettiği bu mevkûf hadisin senedi (I, 145-6) şöyledir: Ebû Nu'aym an Mis'ar an Amr b. Murre an Ebî'l-Bahterî an Ebî Abdirrahman es-Sülemî an Alî.

340-Asl-ı senedi: İbrâhim b. Yezîd et-Teymî an Amr b. Meymûn an İbn Mes'ûd.

Bu hadisi Ahmed (I, 452), Dârimî (I, 83), İbn Mâce (no. 23), Taberâni (Mu'cemu'l-Kebîr No. 86/7) ve el-Hâkim (I, 111) tahrîc ettiler. İsnâdı Bûsirî'ye göre sahihtir.

341-Lafız İbn Mâce'ye aittir. Asl-ı senedi ise şöyledir: eş-Şa'bî an Karaze b. Ka'b an Ömer.

Bunu iki ayrı tarikle Dârimî (I, 85) ve İbn Mâce (no. 28) tahrîc ettiler.

342-Heysemî, isnâdında geçen Hilâl el-Vezzân hakkında malumat edinemediğini söylemektedir (Mecma' I, 147).

343-İsnâdında adı geçen Mahfûz b. Meys‍r'u irâd eden İbn ebî Hâtim, hakkında cerh ve ta'dil açısından bir şey zikretmemiştir (Mecma' I, 149).