NAMAZ BAHSİ
Namazın Fazileti...................142
Edâ ve Kaza Olarak Namazın Vücûbu...................146
Namaz Vakitleri...................153
Kerahat Vakitleri...................165
Ezan ve Kametin Fazileti...................168
Ezan ve Kametin Ortaya
Çıkışı, Uygulanışları ve Onlarla İlgili Meseleler...................173
Mescidler...................183
Namazın Şartları: Kıbleye
Yönelmek, Taharet ve Setr-i Avret...................194
Namazın Kılınış Şekli ve
Rükünleri...................202
Beş Vakit Namazda Kıraat...................207
Kunût, Rükû ve Sücûd...................219
Namazda Oturmak (Ka'de),
Teşehhüd ve Selâm...................227
Namazda Yapılması Yasak ve
Caiz Olan İşler...................234
Cemaatle Namaz Kılmanın,
Mescidlere Yürümenin ve Namazı Beklemenin Fazileti...................245
Cemaat, İmam ve Ona Uyanlara
Ait Hükümler...................250
Saflarla İlgili Hükümler ve
İktidâ(İmama Uyma)nın Şartları...................259
Sehiv, Tilâvet ve Şükür Secdeleri...................264
Cuma Namazının Fazileti,
Özrün Dışında Vacib (Farz) Olması ve Cuma Günü Yıkanmak...................272
Cumanın Vakti, Ezanı,
Hutbesi ve Onunla İlgili Diğer Meseleler...................277
Misafir (Yolcu) Namazı ve Namazlarm
Bir Arada Kılınması (Cem Edilmesi)...................285
Salât-ı Havf (Korku Namazı...................290
İki Bayram Namazı...................295
Güneş tutulması (Küsûf Namazı).................302
İstiskâ (Yağmur Duası Namazı).....................306
Sünnet (Revâtib Namazlar)...................310
Sabah Namazmın İki Rek'at Sünneti...................312
Öğle ve İkindinin Sünneti...................315
Akşam ve Yatsı Namazının
Sünneti (Cumanın Sünneti)...................318
Vitir ve Duhâ (Kuşluk) Namazı...................321
Tahiyyetü'l-Mescid (Mescide
Saygı Namazı), İstihare Namazı, Hacet Namazı, Teşbih, Regâib, Menzil ve Kudüm
Namazı...................327
Gece Namazı...................330
Ramazan Gecelerini İhya
Etmek, Teravih Kılmak ve Bununla İlgili Diğer Meseleler...................336
TAHRİC
NAMAZIN FAZİLETİ
913-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Birinizin kapısında günde be§ kez yıkan dığı bir nehrin aktığını
görürseniz ne dersi niz? Kirinden eser kalır mı?"
"Hayır, kirinden hiçbir şey kalmaz; terte miz olur" dediler.
"İşte beş vakit namaz da böyledir. Allah o namazlar sayesinde bütün
hataları siler" bu yurdu. IBuhârî. Müslim. Tirmizî ve Ncsâî.]
914-Sa'd radiyallahu anh'dan:
İki erkek kardeş vardı; biri diğerinden kırk gün önce öldü. Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellemin huzurunda onun faziletinden söz edildi; şöyle
buyurdu:
"Diğeri müslüman değil miydi?"
"Evet" dediler.
"Namazının, öldükten sonra onu hangi dereceye ulaştırdığını biliyor
musunuz? Na maz, birinizin kapısı Önünde, suyu tatlı ve bol akan bir nehir
gibidir. Ki^i. o nehirde günde beş kez yıkanır. Nehrinde günde beş kere yıka
nan kimsede bİr kir görebilir misiniz? işte bu yüzden, namazının o kişiyi hangi
mertebeye eriştirdiğini siz bilemezsiniz" buyurdu.
[Muvattâ]
915-Humrân'dan:
Osman radiyallahu anh, abdest aldı ve de di ki: "Vallahi size bİr hadis
bildireceğim. Eğer Allah'm kitabmda bildiğim bir âyet ol masaydı size bu hadisi
anlatmazdım. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu
duydum: "Herhangi bir kişi mükemmel bir abdest alıp da namaz kılarsa, o
kıldığı namazla gelecek namaz arasında yap tığı bütün günahları
bağışlanır."
Urve dedi ki: Onun bahsettiği âyet şudur: "Gerçekten indirdiğimiz
belgeleri ve doğru yolu Kitâp'ta insanlara açıkladıktan sonra gizleyen kimseler
var ya, onlara hem Allah la net eder, hem lânetçiler lanet eder." (Bakara.
2/159) [Buhârî, Müslim, Muvattâ ve
Ncsâî.]
916-Onun rivayetlerindendir:
"Allah Re sulü sallallahu aleyhi ve sellem'i gördüm;
güzel bir abdest aldı ve şöyle buyurdu: "Her kim benim gibi böyle bir
abdest alıp da mes cide gidip iki rek'at namaz kılar ve oturursa, tüm geçmiş
günahları bağışlanır."
917-Bir başka rivayetinde:
"Herhangi bir müslüman farz namaz vakti geldiğinde, o nama zın abdestini
güzelce alır, namazın huşu ve rü-küunu da tam yaparsa bilsin ki, büyük günah iş
lemedikçe, bu namaz onun, büyük günahlar hariç, daha önce işlediği bütün
günahlarına keffâret olur Bütün yılı da böyle olur."
918-Mâlik der ki: "Gündüzün iki
ucunda ve gecenin gündüze yakın kısımlarında namaz kıl! Doğrusu iyilikler,
kötülükleri giderir Bu, öğüt kabul edenlere bir öğüttür" âyetinde kast
edilen derece bu olsa gerektir."
919-Bir başka rivayetinde: "Her
kim Allah'm enıretüği gibi abdestini tas tamam alırsa, o ahdestle kıldığı, beş
vakit namaz aralarındaki günahlara keffâret olur."
920-Ebû Ümâme radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile mescidde otururken bir adam geldi
ve şöyle dedi: "Ey Allah Resulü! Ben şer'ı cezayı gerektiren bir suç
işledim: cezamı ver!" Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem sükût etti.
Namaza da kamet ge tirilmişti. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem namazı
bitirdikten sonra, adam peşini bırakmadı. Ne cevap verecek diye ben de
peşlerinden gittim. Ona şöyle dedi;
"Evinden çıkarken mükemmel bir abdest almadın mı?"
"Evet ey Allah Resulü!"
"Sonra bizimle de namaz kıldın, değil mi?"
"Evet Ey Allah Resulü!"
"Allah senin şer'i cezanı bağışlamıştır." Ya da şöyle buyurdu:
"Allah senin günahları nı bağışladı." [Ebû Dâvud ve aynı lafızla
MUstim.]
921-Buhârî de benzerini Enes
radiyallahu anh'dan nakletmiştir.
922-Ukbe b. Âmir radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve .sellem buyurdu:)
"Dağın tepesinde koyun güden çobanın ezan okuyup, kendi başına namaz
kılması Rahbinin pek hoşuna gider de şöyle buyurur: "Şu kuluma bir bakın.'
Ezan okuyup namaz kı lıyor. Benden de korkuyor. Ben bu kulumu ba ğışladım, onu
mutlaka cennetime koyaca ğım." [Ebû Dâvud ve Ncsâî.]
923-Maiik radiyallahu anh'dan;
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in şöyle buyurduğu bana ulaştı:
"Doğru luktan ayrılmayın! (bunun sevabını sîz) saya mazsınız. Şunu iyi
bİlin ki: Amellerinizin en hayırlısı namazdır. Abdestli olarak durmaya ancak
mü'min riayet eder."
924-Diğer bir rivayet: "Amel
edin; amel lerinizin en hayırlısı, namazdır!"
925-Yahya b. Saîd radiyallahu
anh'dan, dedi ki:
"Bana ulaşan bilgiye göre, kişinin hesabı sırasında bakılacak olan ilk
ameli namazdır. Eğer namaz kılmış ise, sonra diğer amelleri gözden geçirilecek;
eğer kabul edilmemiş ise hiçbir ameli gözden geçirilmeyecektir." [Malik]
926-Huzeyfe radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel lem'in basma üzücü bir durum
geldiği zaman namaz kılardı." [Ebû DâvudJ
927-Enes radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Bana kadınlar ve güzel koku sevdirildi; ama göznurum namaz oldu." [Nesâî]
928-Rebî'a b. Kâ'b el-Eslemî
radiyallahu anh'dan:
Gece Peygamber sallallahu aleyhi ve sel lem ile kalırdım, O'nun abdest suyunu
getirir, ihtiyaçlarını görürdüm. Bana "İste (ne ister sen}!" dedi.
Ben de "Cennette seninle beraber olmak isterim" dedim.
"Başka ne İstersin?" (dedi.)
"Sadece onu isterim!"(deyince;) "Öyleyse kendin içİn çok namaz
kümakla ba na yardımcı ol!" buyurdu. |Müslim ve Ebö Dâvud]
929-Ma'dan b. Ebî Talha'danı Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in azatlısı Sevbân'a rastladım; dedim ki:
"Bana Öyle bir amel söyle ki beni cennete soksun." Yahut:
"Allah'ın en çok sevdiği amel hangisidir?" dedim. Sükût etti, sonra
yi ne sordum; yine sustu. Üçüncü kez sorunca, şöyle dedi: "Aynı soruyu
Allah Resulü sallal lahu aleyhi ve sellem'e sordum; şöyle buyur du: "Çok
secde etmelisin. Çünkü sen Allah için bir secde ettiğin zaman O, senin bir dere
ceni yükseltir, bir günahını da düşürür."
Ma'dân dedi ki: "Sonra Ebu'd-Derdâ'ya gidip aynı soruyu sordum; o da aynen
onun gibi söyledi." [Müslim. Tirmizî ve Nesâî.]
930-Ubeydullah b. Selmân radiyallahu
anh'dan:
Kendisine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in ashabından bir adam şöyle
anlat mış: Hayber'i fethettiğimiz zaman, ganimet ler taksim edildi; herkes
kendisine düşen köle ve mallan satmaya koyuldu. Bîr adam gelip şöyle dedi:
"Ey Allah Resulü! Bugün Öyle bir kazanç elde ettim ki, bugüne kadar bu
vadide ki insanların hiçbiri böyle bir kazanç elde edememiştir."
"Yazık sana! Söyle bakalım, kazancın ne dir?" diye sorunca, adam
şöyle cevap verdi: "Devamlı sattım, aldım; sonunda üçyüz okka
kazandım."
Bunun üzerine Peygamber sallallahu aley hi ve sellem şöyle buyurdu: "Sana
kişinin en güzel kazancım bildireyim mi?"
"Ey Allah Resulü! Nedir acaba?"
"(Farz) namazdan sonra kılınacak iki rek'at" buyurdu. [Ebû Dâvud]
931-Osmân radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:) "Kim namazın sabit bir
farz oldu ğunu bilip (kılarsa) cennete girer." (Abdullah b. Ahmed. Ebû
Ya'iâ ve Bezzâr.]
932-Hanzale el-Kâtib radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim beş vakit namaza rükû ve secdeleri ni hakkıyla yerine getirerek devam
ederse ve onun Allah tarafından bir hak (farz) olduğu nu bilirse ve vakitlerine
de dikkat ederse, cen nete girer" yahut "cennet ona sabit olur"
ya hut "ateşe haram olur" buyurdu.
[Ahmed ve Taberânî. el-Mıı'cenut'l-Kehîr'de.]
933-Enes radiyallahu anh'dan:
{Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"Şüphesiz Allah Teâlâ' nın her namaz vak tinde, şöyle seslenen bir meleği
vardır: "Ey Ademoğulları! Kendi aleyhinize yaktığınız ateşi (namaz için)
kalkarak söndürün!"
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Evsat ve's-Sağir'de]
934-Enes radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim güzelce abdest alarak beş vakit nama zını vakitlerinde, kıyamını,
huşûunu, rükûunu.
secdesini tamamlayarak kılarsa (namazları), bembeyaz ve tam bir aydınlık içinde
çıkıp §öyle der: "Beni koruduğun gibi Allah da seni koru sun!" Kim de
vaktine gözetmeden, abdeslini gü zelce almadan, hu§ûunu, rükûunu ve secdesini
tam yapmadan kılarsa (namazları), kapkara bir halde çıkıp §öyle der: "Beni
yitirdiğin gibi Allah da seni yitirsin" Allah'ın dilediği yere kadar gi
der, sonra yırtık bîr elbise gibi dürülür ve (na mazı kılanın) yüzüne
çarpılır." [Taberânî,el-Mu'cemu'l-Evsat'ta zayıf bir isnâdla.]
935-Ebû Zer radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem kı-şm dışan çıktı, yapraklar dökülüyordu.
Bîr ağaç dalı aldı, yapraklan dökülüyordu. Dedi ki: "Ey Ebû Zer!".
"Buyur Ey Allah Resulü!" diye cevap verdim. Şöyle buyurdu:
"Müslüman bir kul, sırf Allah rızasını tah sil etmek için kalkıp namaz
kılarsa günahları, bu ağacın yaprakları gİbi dökülür." [Ahmed]
936-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Beş vakit namaz, iki cuma ve iki Ramazan kişi büyük günahlardan sakındığı
sürece, aralarında geçen günahlara kefâret olurlar." [Müslim ve Tirmizî]
937-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aİeyhİ ve sellem buyurdu:)
"Kim sabah namazını kılarsa Allah'ın zim metinde (garantisinde) olur
Allah, kendi zimme tinde olan kişiyi mutlaka korur." [Tirmizî]
93S-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Gece melekleri ile gündüz melekleri nö betleşe sizinle beraber bulunurlar
Bunlar sa bah ve ikindi namazında buluşurlar. Sonra si zi geceleyin gözleyen
melekler yukarıya yük selirler. Sizi onlardan daha iyi bilen (Allah) sorar:
"Kullarımı nasıl bıraktınız?" Cevap verirler: "Onları namaz
kılarlarken bıraktık, vardığımızda yine namaz kılıyorlardı."
[Buhârî, Müslim, MuvaUâ ve Nesâî.]
939-Umâre b. Ruveybe radiyallahu
anh' dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Güneş doğmadan ve güneş batmadan namaz kılan —sabah ve ikindi namazlarını
kastediyor—kimse asla ateşe girmez." Basra ahâlisinden biri sordu:
"Bunu gerçekten Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'den duy dun
mu?"
"Evet" deyince, "Tanıklık ederim ki, ben de onu ondan sallallahu
aleyhi ve sellem duy muştum" dedi. [Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî.]
940-Ebû Mûsâ radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
'7^/ serinlik namazım (sabah ve ikindi) kı lan cennete girer." [Buhârî ve
Müslim]
941-Enes radiyallahu anh'dan: (Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim sabah namazını cemaatle kılar, sonra güneş doğuncaya kadar oturup
Allah'ı zik rederse ve sonra kalkıp iki rek'at (İşrak) na mazı kılarsa eksiksiz
edâ edilmiş bir hac ve umre sevabı alır." iTirmizî]
942-Zeyd b. Hâlid radiyailahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim güzel bir abdest alıp sonra yanılma dan iki rek'at namaz kılarsa,
geçmiş günahla rı bağışlanır." [EbûDâvud]
943-îbnü'l-Müseyyeb radiyailahu anh'
dan (Mürsel olarak): (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Bizimle münafıklar arasındaki fark yatsı ve sabah namazlarında görülür.
Çünkü onlar bu iki vakte gelemezler." Ya da benzeri bir ri vayet. [Mâliki
944-îbn Mes'ûd radiyailahu anh'dan:
Alİah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e "Al lah'ın en çok sevdiği amel
hangisidir?" diye sor dum; şöyle buyurdu: "Vaktinde kılınan
namaz."
"Sonra hangisi?"
"Ana-babaya iyilik yapmak."
"Sonra hangisi?"
"Allah yolunda savaşmak" buyurdu.
(İbn Mes'ûd) dedi kİ: "Bana bunları anlat tı, daha fazla sorsaydım. daha
çok anlatacak tı." [Buhâri, Müslim, Tirmizî ve Nesâî.J
945-Muâz b. Enes radiyailahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Namaz, oruç ve zikir, Allah yolunda har camaktan (sevap bakımından) yedi
yüz kat fazladır." [EbûDâvud]
EDÂ VE KAZA OLARAK NAMAZIN
VÜCÛBU
946-Enes radiyailahu anh'dan: Bir
adam Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e sordu:
"Allah kullarına kaç vakit namaz farz kıldı?" "Allah, kullarına
beş vakit namazı farz kıldı." buyurdu. Bunun üzerine adam bunlar dan ne
bir fazla ve ne de bir eksik yapmaya cağına dair yemin etti. Allah Resulü
sallalla hu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Eu adam, bu sözünde doğru ise (ve dedi ğini de yaparsa) mutlaka cennete
girer." [Nesâî]
Daha önce imân bölümünde başka bir kay naktan bundan daha uzun bir metinle
geçmiştir.
947-Enes radiyailahu anh'dan: İsrâ
(Mirâc) gecesi Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e elli vakit namaz farz
kılm-dı. Sonra elli vakit (indirile indirile) beş vak te indirildi. Sonra
kendisine şöyle hitâb edil di: "Ey Muhammedi Benim katımda söz asla değişmez!
Bu beş vakit namazın karşılığında sen, elli vaktin ecrini alacaksın."
[Tirmizî, İsrâ hadisinde bunu gayet uzun olarak nakletti.]
948-İbn Abbâs radiyailahu anh'dan:
"Allah namazı. Peygamberinizin dilinde, hazarda (mukîm iken) dört rek'at,
seferde iki rek'at, korku (anın)da bir rek'at olarak farz kılmıştır."
[Müslim, Ebu Dâvud ve Nesâî.]
949-Âişe radiyailahu anhâ'dan:
"Allah, namazı farz kıldığında ikİ rek'at olarak farz kıldı; sonra hazarda
bunu dört rek'ata çıkardı, seferde ise ilk farz kılındığı gibi iki rek'atta
bıraktı." [Buhâri ve Müslim. Mâ lik ve Ebû Dâvud da bunun benzerini
rivayet ettiler.]
950- Ahmed ise şunu ekledi:
"Allah Resu lü sallallahu aleyhi ve sellem, sefere çiktiğı zaman (sadece)
birinci namazı (yani ilk iki rek'atı) kılardı, (tek olduğu) için akşamı tam
(yani üç) kılardı. Seferden döndüğü zaman o İki rek'ata iki daha eklerdi (yani
dört kılardı). Tek olduğu İçin akşamı tam kılardı. Kıraati uzun olduğu için,
sabah namazına hiç ek yap madan, olduğu gibi iki rek'at olarak kılardı."
951-Nesâî: "(Âişe dedİ ki:)
Namaz (ilk) farz kılındığında iki rek'at olarak farz kılındı. Sonra Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem hicret etti. Sonra namaz dört rek'at olarak farz
kılındı; seferde ise ilk farz kılındığı gibi iki rek'at üzere bırakıldı."
Zührî dedi ki: Urve'ye sordum:
"Âişe seferde neden tam olarak kılıyor?"
Cevap verdi: "O da tıpkı Osman gibi le'vile (yoruma) kalkıştı."
952-Selmân radiyallahu anh'dan:
Namaz ikişer rek'at olarak farz kılındı. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem onu Mekke de böyle kıldı. Medine'ye hicret edin ce, Medine'de Allah'ın
dilediği süre daha (iki) kıldı. Sonra hazarda iki rek'at daha ek lendi. Seferde
ise ilk olduğu gİbi (iki rek'at olarak) kaldı.
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Evsat'ta zayıf bir isnâdla.]
953-Ömer radiyallahu anh'dan, dedi
ki: "Kurban bayramı namazı iki rek'at. Ra mazan bayramı namazı iki rek'at,
misafir na mazı iki rek'at ve Cuma namazı iki rek'attır. Bunların hepsi
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in dilinde tamdır (kısaltma yok
tur)." [Nesâî]
954-Muvarrik'dan:
İbn Ömer'e sefer namazı hakkında sor dum: "İki rek'at, iki rek'attır! Kim
sünnete muhalefet ederse, inkâr etmiş olur" dedi.
(Taberânî. el-Mu' cemu' l-Kebîr'ûe.}
955-Abdullah b. Fadâle, babasından:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, bana (bir çok şey) öğretti.
Öğrettikleri arasın da "Beş vakit namaza devam et!" buyruğu da vardı.
Dedim ki: "O vakitler işlerin çok oldu ğu vakitlerdir; bana öyle bir şey
söyle ki ca mi' (kapsamlı) olsun ki onu yaptığım zaman başka bir şeye ihtiyacım
kalmaksızın o bana yetsin." Şöyle buyurdu:
"İki asra devam et!" Dilimizde böyle bir deyim olmadığı için "O
iki asır nedir?" diye sordum. Şu açıklamayı yaptı:
"Güneş doğmadan kdınan namaz ile gü neş batmadan kılınan namazdır."
[Ebû Dâvud]
956-İbn Amr b. el-Âs radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Çocuklarınıza yedi yaşlarındayken na mazı emredin, on yaşında (eğer
kılmazlarsa) dövün. Yataklarını da ayırın." [Ebû Dâvud]
957-Onun (Ebû Davud'un) dİğer
rivayetinde, Muâz b. AbdiUalı b. Habîb el-Cühe-nî'den:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Çocuk sağım solundan ayıracak yaşa geldi mi ona namazı emredin."
958-Timıizî'de: "Çocuğa yedi
yaşında namazı Öğretin, on yaşındayken (kılmazsa) dövün."
959-Ebû Râfl'radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in vefatından sonra kılıcının
kabzasında bir sahife bulduk, onda şöyle yazılıydı.
"Bismillahirrahmarİrrahîm. Kız ve oğlan çocukların, erkek kardeşleriyle
kız kardeşle rin, yedi yaşına girdiklerinde, yataklarını ayı rın. Dokuz yaşma
girdiklerinde eğer namaz kılmazlarsa dövün. Kavminden başkasına ya kut
efendilerinden başkasına ait olduğunu id dia eden kimse (veya köle) mel'undur,
mel'undur.
Kim yerin tohumundan (müslümanların yolunu kastediyor) birşey kendisine
geçirirse o da mel'undur." [Bezzâr]
İsnadında Ğassân b. AbdiUah'ın Yûsuf b. Nâfî'den rivayeti yer almaktadır.
960-lbn Ömer radiyallahu anh'dan:
"Uhud. günü ondört yaşımdayken Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
bana şöyle bir baktî ve savaşa katılmama izin vermedi. Hendek günü onbeş
yaşımdayken bana baktı ve bu kez izin verdi." Nâfı der ki: Ömer b.
Abdilazîz halife iken kendisine gelip bu hadi si naklettim; şöyle dedi:
"Demek ki bu (on-beş yaş) büyük İle küçüğün arasındaki sının
beUrliyor." Bunun Üzerine valilerine şöyle yazdı:
"Onbeş yaşına girenleri mükellef sayın, ondan küçüklerini ise aile
efradından sayın!" (Mâlik hariç, altı hadis imamı)
961-Enes radiyallahu anh'dan: (Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim bir namazı unutursa, onu hatırladı ğında hemen kılsın, bundan başka
kejfâreti yoktur." [Mâlik hariç, allı tıadis imamı.)
962-Buhârî ve Müslim'in diğer
rivayetle ri: "Biriniz namazı (unutup) uyuya kalırsa, ya da dalarsa,
hatırladığında kılsın. Çünkü Al lah Teâlâ (Tâhâ sûresinde) 'Beni anman için
namaz kıl!' buyurmuştur."
963-Ebû Katâde radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile birhkte yürüdük. Toplululuktan
bazılan: "Bir yerde gecelesek, ey Allah Resulü!" dediler.
"Uyuyup (sabah) namaz(ın)a kalkamamamz-dan endişe ediyorum" deyince,
Bilâl "Ben si zi uyandınnmî" dedi. Hepsi yattı, Bilâl da sır tını
bineğine (devesine) dayadı, derken o da uyuya kaldı.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem gü neş doğduktan sonra uyandı ve şöyle
buyur du: "Ey Bilâl! Sözün ne oldu?"
"Hayatımda bugünkü uyku gibi ağır bir uykuya rastlamadım!" dedi.
Bunun üzerine Aİlah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöy le buyurdu:
"Allah dilediği zaman ruhunuzu aldı, dilediği zaman da ruhunuzu geri
verdi.
Ey Bilâl! Haydi namaz için ezan oku!" Güneş İyice yükselip de beyazlaşınca
abdest aldı ve cemaata (sabah namazını) kıldırdı. [Mâlik hariç, altı hadis
imamı.l
964-Onun rİvayetlerindendir:
"Peygam ber sallallahu aleyhi ve sellem bir seferdeydi, durdu, O'nunla
beraber ben de durdum. "Gelenlere bak!" buyurdu. Dedim ki "İşte
bir süvari, işte iki süvari. Şu gelenler de üç kişi!" Sonunda yedi kişi
olduk. Dedi ki: "Sabah na mazına dikkat edin! Aman sabah namazını kaçırmayalım!"
Derken uyudular. Güneşin sıcağıyla uyan abildiler. Kalktılar biraz yürüdüler
sonra bir yerde konakladılar. Abdest aldılar, Bilâl ezan okudu. Sabah namazının
sünnetini, ardından da farzını kıldılar. Bineklerine binip giderler ken
topluluktan biri: "Namazımız hususunda gâfıl davrandık!" deyince,
şöyle buyurdu: "Gaflet ve eksiklik uykuda değil, uyanıklıkta olur. Biriniz
bİr namazı unutursa ve sonra ha tırlarsa, yarın aynı vakitte o namazı
kılsın."
965-Bir başka rivayet:
"Peygamber sallal lahu aleyhi ve sellem, emirlerden oluşan or duyu
gönderdi..." Devamı yukardakinin ben zeridir. Aynca onda şöyle
geçmektedir: "Bizİ ancak güneşin sıcağı uyandırdı! Hemen na maza dunmak
istedik. Ama Allah Resulü sal lallahu aleyhi ve sellem: "Yava§ olun, yava§
olun!" buyurdu. Nihayet güneş iyice yükse lince. Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Sabah namazının sünnetini kılmayan varsa
kalksın kılsın!" Onu kılmakta alışkanlığı olan da olmayan da sabah
namazı-nm sünnetini kıldılar. Sonra emretti ve namaz için ezan okundu. Sonra
kalkıp bize sabah na mazını kıldırdı. Namazı bitirince şöyle buyur du:
"Dikkat edin! Allah'a hamdolsun! Bizi namazımızdan alıkoyan dünya
işlerinden biri değildir. Ne var ki ruhlarımız Allah'ın elin deydi, dilediği
zaman saldı. İçinizden her kim yarın sabaha sağ çıkıp sabah namazına eri şirse
onunla beraber bir mislini kaza etsin."
966-Bir başka rivayet: "Dikkat
edin! Na mazın uykuda geçmesi kusur değildir. Asıl ku sur namazı diğer namaz
vakti girinceye kadar uyanık iken kılmamaktır..." Devamı yukarda kinin
benzeri.
967-Başka bir rivayeti nübüvvet
bahsinde gelecektir. Buhârİ dışında, altı hadis imamı, Ebu Hureyre radiyallahu
anh'"dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Hayber dönüşünde gece yürüdü,
yorulunca mola verdi. Bilâl'e: "Gece nöbet tut!" dedi. Bilâl, kılabildiği
kadar namaz kıldı. Allah Re sulü sallallahu aleyhi ve sellem ve ashabı
uyudular.
Bilal, tanyeri ağarmaya yaklaşınca, sabahı bekleyerek sırtını devesine dayadı.
Derken o da uyuya kaldı..." Yukardakinin benzerini nakletti. Ayrıca onda
şöyle geçer: "İçlerinde ilk uyanan Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem oldu, telaşa kapıldı ve "Ey Bilâl!" di ye çağırdı. Bilâl cevap
verdi; "Senin ruhunu alan benimkini de aldı." Şöyle buyurdu: "Ha
zırlanın, develerinizi sürün!" Hazırlandılar ve develerini sürdüler. Sonra
Allah Resulü sallal lahu aleyhi ve sellem abdest aldı. Bilâl'e ka met getirtti
ve sabah namazını kıldırdı. Namazı kaza ettikten sonra şöyle buyurdu: "Kim
namazı unutursa hatırladığı zaman kılsın! Çünkü Allah: "Beni anman için
namaz kıl!" {Tâhâ, 20/13) buyurmuştur." İbn Şihâb, (âyet te geçen
li-zikrî kelimesini) "liz-zikrâ" şek linde okurdu.
96S-Benzeri bir rivayette şöyle geçmekte dir: "Akimi's-salâte
li-zikrî" Ma'mer, Zührî'ye dedi ki: "Bunu Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem böyle mi okudu? "Evet" dedi.
969-Diğer rivayet: "Allah
Resulü sallalla hu aleyhi ve sellem buyurdu ki: "Herkes de vesinin başını
tutsun, burası şeytanın gelip konakladığı bir yerdir." Emrini yerine getir
dik. Sonra su istedi, abdest aldı, iki rek'at na maz kıldı. Sonra kamet
getirildi ve bize sabah namazını kıldırdı."
970-Diğer rivayet; "Allah
Resulü sallalla hu aleyhi ve sellem buyurdu ki: "Size gaflet çöktüren bu
yerden ayrılın!"
971-Ebû Dâvud, İbn Mes'ûd
radiyallahu anh'dan: "Hudeybiye sırasında Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem İle yola çıktık..." Benzerini nakletti.
972-Nesâî, İbn Abbâs radiyallahu
anh'dan: "Resûiüllah sallallahu aleyhi ve sellem gece yolculuğu yaptı ve
istirahata çekildi. Güneş ya da bir kısmı doğuncaya kadar uyanmadı. Na-
maz(ı vaktinde) kılamadı. Güneş yükselince kıldı. İşte bu vustâ (orta)
namazıdır."
973-Mâhk, Zeyd b. EsIem radiyallahu
anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Mekke yolunda gece
konakladı..." Benzerini nakletti. Bu rivayette şöyle geçer:
"İnsanlara namaz kıldırdı, namaz bittikten sonra cemaat teki korku ve
telaşı görünce, şöyle buyurdu: "Ey Cemaat! Allah ruhlarımızı aldı,
dikseydi bundan başka bir vakitte (daha önce) bize ge ri verirdi. Kim uyuya
kalıp da namaza kalka maz ise, yahut unutur da sonra onu kılmak is terse, vaktinde
kıldığı gibi kılsın." Sonra Ebû Bekr'e döndü ve şöyle buyurdu: "Bilâl
bu ge ce namaz kılarken şeytan gelip onu çocuk uyu tur gibi ninni ile
uyuttu." Sonra Bilâl'i çağırdı. Bilâl de aynen Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem'in Ebû Bekr'e söylediği gibi bir ifa de kullandı. Bunun
üzerine Ebû Bekr: "Şehâ-det ederim ki, sen Allah Resulüsün!" dedi.
974-Nesâî, Büreyd b. Ebî Meryem'den,
o da babasından: "Bir seferde Peygamber sal-lallahu aleyhi ve sellem ile
beraberdik..." Benzerini nakletti. "Cemaata namaz kıldırdı, sonra
kıyamete kadar neler olacağını bize an lattı.
975-Rezîn, Ebû Mes'ûd el-Ensârî'den:
"Hudeybiye zamanında Allah Resulü sallalla-hu aleyhi ve sellem ile geri
dönmek üzere yo la çıktık..." Benzerini nakletti. Onda şöyle ge çer:
"Daha önce yaptığınızı yapın!" Birbiri mizin kulağına "Acaba
yaptığımızın keffâreti nedir?" diye fısıldadık. Bizi duymuş olacak ki,
şöyle buyurdu: "Sizin örnek alacak Pey gamberiniz yok mudur? Allah (Ahzâh)
sûre sinde: "And olsun ki sizin İçin Allah Resulün de bir Örnek
vardır!" buyurmuştur.
976-Taberânî,
el-Mu'cemu'l-Kebîr'inĞe, İbn Amr b. el-Âs radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem.
Tebûk haıbine çıktığında, gece yolculuk yap tı..." Bilâl'in kıssasını
anlattı.
977-Câbir radiyallahu anh'dan:
Ömer, Hendek (savaşı) günü güneş bat tıktan sonra Kureyş'e söverek geldİ ve
dedi ki:
"Ey Allah Resulü! Nerdeyse güneş bata cak; ikindiyi kılamadım!"
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Vallahi ben de kılmadım." Beraberce Buthân'a gittik ve orada abdest
aldık. Güneş battıktan sonra ikindiyi kıldırdı, sonra da ak şamı kıldırdı.
[Buhârî. Müslim ve Nesâî.]
978-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
"Müşrikler, Hendek (savaşı) günü Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem'i dört na mazı kılmaktan ahkoydular. Geceden Al lah'ın dilediği kadar
bir zaman geçince, Bi-lâl'e ezan okuttu. Sonra kamet getirtip Öğleyi kıldırdı,
sonra kamet getirtip ikindiyi kıldırdı, sonra kamet getirtip akşamı kıldırdı,
sonra ka met getirtip yatsıyı kıldırdı." [Tirmizî]
979-Nesâî'nİn de benzeri bir
rivayeti bu lunmaktadır ki onda şöyle geçmektedir: Bize namaz kıldırdı, sonra
aramızda dolaşıp şöyle buyurdu:
"Yeryüzünde sizden başka Allah'ı zikre den bir cemaat yoktur."
980-Onun (Nesâî'nin) Ebû Saîd'den
riva yeti:
"Müşrikler, Hendek günü güneş batmca-ya dek bizi öğle namazından
alıkoydular. Bu, savaş âyetleri inmeden Önceydi. Sonra Allah şu âyeti indirdi:
'Savaşta kayırmak için Allah mü'minlere yeter.' (Ahzâb, 33/25)
Sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sel lem, Bilâl'e kamet getirmesini
emretti, öğleyi kıldırdı, sonra kamet getirmesini emretti, ikindiyi kıldırdı,
tıpkı vaktinde olduğu gİbi. Sonra kâmel getirmesini emretti, akşamı tıpkı
vaktinde olduğu gibi kıldırdı.
981-Nâfi' radiyaüahu anh'dan:
"Abdullah b. Ömer, bayılarak şuurunu kaybetti. Bu arada geçen (kılamadığı)
namazı kaza etmedi." Mâlik.
(İmam Mâlik) dedi ki; "Kanaatimize gö re —Allah en doğrusunu bilir—
ayıidığı za man vakit geçmişti. Ancak vaktinde ayılan kişi namazını
kılar."
9S2'Nâfı'den:
İbn Ömer radiyallahu anh dedİ ki: "Her kim bir namazı unutup da onu ancak
imamla namaz kılarken hatırlarsa, selamdan sonra o unuttuğu namazı kılsın,
sonra ötekini (yani kıldığını yeniden) kılsın." [Mâlik]
983-Câbir radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ki§i ile şirk arasındaki fark, namazın terkidir." [Müslimj
984-Tirmİzî'de: "Küfür ile iman
arasın daki fark namazın terkidir."
985-0 (Tirmizî) ve Ebû Dâvud'da;
"Kul ile küfür arasında namazın terki vardır."
986-Büreyde radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Bizimle onlar (kâfirler, münafıklar) ara sındaki fark, kılmayı taahhüt
ettiğimiz namaz dır. Kim namazı terk ederse kâfir olur."
[Tirmizî ve Nesâî.]
987-Abdullah- b. Şakîk radiyallahu
anh' dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel lem'in ashabı, namaz dışında
herhangi bir amelin terkini küfür saymazlardı."
[Tirmizî]
988-îbn Ömer radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"İkindi namazını terk eden (ki§i uğradığı
zararla), sanki ailesini ve malını kaybetmiş gibi olur." [Altı hadis
imamı.]
989-Ebu'l-Melîh'den:
Bulutlu bir günde Büreyde radiyallahu anh ile bir gazvede bulunuyorduk. Şöyle
dedi:
"İkindi namazını hemen kılın, çünkü Pey gamber sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle bu yurdu:
"Kim İkindi namazını terk ederse ameli bo§a gider." [Buhârî ve
Nesâî.]
990-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
Gözüm hastalanınca bana dediler ki: "Bir kaç gün namazı terk et de gözünü
tedavi ede lim!" (Bunun üzerine İbn Abbâs): "Hayır! Al lah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Kim namazı terk ederse, Allah'a kavuş tuğu zaman, Onu kendisine gazap
etmiş ola rak bulur." diye cevap verdi.
[Bezzâr ve Taberânî el-Mu'cemu' l-Kebîr'de.]
991-el-Hasan, Ebû Hureyre
radiyallahu anh'dan:
Sanırım o. Peygamber saİlallahu aleyhi ve sellem'den şöyle nakletmiştir:
"Sahipli köle, namazından hesaba çekilir. Ondan bir şey eksik bıraktığı
zaman: 'Neden noksan yaptın?' denilir. Buna kargılık köle: 'Ya Rabbi! Özerime
bir sahip musallat ettin, o beni namazdan alıkoydu.' diyerek savunmada bulunur.
Bunun üzerine Allah: "Onun (sahib inin) malından kendine bir§ey aşırdığım
gör düm. O halde kendin İçin amelinden de bir-şeyler aşırman gerekmez
miydi?" diye ona karşı delilini gösterir."
[Ahmed, teyyin bir isnâdla.]
992-İbn Amr radiyallahu anh'dan: Bir
gün Peygamber saİlallahu aleyhi ve sellem namazdan bahsetti; şöyle buyurdu:
"Kim namaza devam ederse namaz, onun İçin kıyamet gününde bir nur, burhan
ve kur tuluş vesilesi olur. Kİm de devam etmezse.
onun için nur, burhan ve kurtuluş olmaz. Üs telik, kıyamet günü Fir'avun. Hâmân
ve Übey b. Halefle beraber olur."
[Ahmed ve Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebtr ve'l-Ev-sat'ta.]
993-Ebû Mâlik el-Eşca'î, babasından:
"Peygamber saİlallahu aleyhi ve sellem'in müslüman olan kişiye İlk
öğrettiği şey namaz olurdu, ya da ona ilk önce namazı öğretirdi."
[Bezzâr ve Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebir'de]
994-Ubâde b. es-Sâmit radiyallahu
anh' dan:
(Allah Resulü saİlallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Allah, kullarına beş vakit namazı farz kıl mıştır. Küçümsemeden her kim
bu namazları tam kılarsa Allah ona kıyamet gününde cenne te koyacağına dair
kesin söz vermiş olur.
Kim de onları hafife olarak eksik bir şekil de yapıp gelirse, Allah katında ona
verilmiş bir söz olmaz. Dilerse ona azap eder, dilerse bağışlar." (İbnMâce]
NAMAZ VAKİTLERİ
995-Ebû Mûsâ radiyallahu anh'dan:
Biri, Peygamber saİlallahu aleyhi ve sel-lem'e gelip namaz vakitlerini sordu.
Adama herhangi bir cevap vermedi.
Sabah olunca, henüz (karanlıktan) insan lar birbirlerini tanımazken Bilâl'e emredip
sabah namazı için kamet getirtti. Sonra gü neş tepe noktasından zail olunca
öğle nama zı için kamet getirtti. Cemaatin arasında bu vakti daha iyi bilen
birisi, bu vakit İçin gün ortası tabirini kullanmıştır. Daha güneş yük
sekteyken emredip ona ikindi namazı içİn kamet getirtti. Güneş battığında ona
emredip akşam namazı için kamet getirtti. Ufuktaki aydınlık kaybolunca emretü
ve yatsı namazı na kamet getirtti.
Ertesi gün sabah namazını biraz tehir etti, namazdan çıktığında biri
"güneş doğdu" di yebilirdi, ya da nerdeyse güneş doğacak (di
yebilirdi). Dünkü kıldığı ikindiye yakın bir zamana kadar öğleyi erteledi.
Sonra ikindiyi geç kıldı, namaz bittiğinde biri "güneş kızardi"
diyebilirdi. Akşamı da şafağı kaybolacağı zamana kadar geciktirdi. Yatsıyı da
gecenin ilk üçte biri oluncaya dek geç kıldı.
Sabah olunca soruyu soran kişiyi çağırıp şöyle dedi: "İ^le namaz vakitleri
bu ikisi ara sıdır." [Müslim ve Nesâî.]
996-Ebû Dâvud da benzerini rivayet
edip şöyle dedi: Bu hadisin râvilerinden birisi şu ibareyi kullandı:
"Sonra yatsıyı gece yansına doğru erteleyerek kıldı."
997-Müslim ve Tirmızî, Büreyde
radiyal-lahu anh'dan:
Bir adam Peygamber sallalİahu aleyhi ve sellem'e namaz vakitlerini sordu. Ona:
"Bu iki gün bizimle beraber kıl!" buyurdu. Güneş tam tepe noktasından
(batıya doğru) kayınca, Bilâl'e emredip ezan okuttu. Sonra emredip öğleye kamet
getirtti... Yukarıdakinin benze rini nakletti.
998-Nesâî de hadisi onlar gibİ
nakletti; ancak o, sabah namazı ile başlattı.
999-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cibril, Beyt-i §erîf'in yanında bana iki kere imamlık yaptı. Birincisinde
Öğle namazı nı gölge, pabucun kayı§ı kadar uzunlukta ol duğu zaman kıldırdı.
Sonra ikindiyi her §ey gölgesi kadar olunca kıldırdı. Sonra akmamı güne§ batıp
oruçlu iftar ettiğinde kıldırdı. Sonra yatsıyı şafak (ufuktaki aydınlık) kay
bolduğunda kıldırdı. Sonra sabahı lan yeri ağarınca ve oruçluya yemek yasak
edildiği zaman kıldırdı.
İkinci günde, öğleyi her §eyin gölgesi ken-
6f/ kadar olunca, dünkü ikindiye yakın bir za manda kıldırdı. Sonra ikindiyi
her şeyin göl gesi iki misli olunca kıldırdı. Sonra akşamı İlk seferindeki
vaktinde kıldırdı. Sonra yatsıyı ge cenin üçte biri geçtiğinde kıldırdı. Sonra
sa bahı ortalık aydınlanınca kıldırdı. Sonra Cib ril, O'na yönelerek şöyle
dedi: "Ey Muham medi Bunlar senden önceki peygamberlerin vaktidir. Namaz
vakti. İşte bu iki vaktin arası dır." [Tirmizî ve Ebû Dâvud.]
1000-Nesâî, Câbir radiyallahu
anh'dan: Cibrîl, Peygamber sallallahu aleyhi ve sel lem'e namaz vakitlerini
öğretmek için geldi. Cibrîl önde. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem
arkasında, O'nun arkasında da insanlar saf tuttular. Öğle namazını güneş göğün
orta sından (batıya doğru) zail olduğunda kıldır dı..." Benzerini
nakletti. Ancak buradaki na mazda şöyle geçmektedir: "Cibrîl, O'nun ya
nına gelip öne geçti, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem de onun
arkasında durdu, insanlar ResûlüUah sailallahu aleyhi ve sel-lem'in arkasında
durdular..." Bu rivayette ikinci gündeki namazda §u ibare geçmektedir:
"Akşamı kıldırdı; daha sonra biz uyuduk, sonra kalktık."
1001-Diğer bir rivayet: Cibril,
güneş zail olduğu zaman gelip "Ey Muhammed kalk, öğle namazım kıl!"
dedi. Öğle namazını gü neş zail olduğu zaman kıldı..." Benzerini an lattı;
ancak burada her namazda Cibrîl'in "Kalk ey Muhammed! Namaz kıl! "
dediği geçmektedir.
1002-Diğer bir rivayet:
"Peygamber sai lallahu aleyhi ve sellem çıktı. Öğle namazını güneş (tepe
noktasından batıya) zail olup göl ge pabuç kayışı kadar olduğu zaman kıldırdı. Sonra
ikindiyi gölge pabuç kayışı kadar, ada mın gölgesi, misli gibi olduğu zaman
kıldır dı." Devamı, tıpkı Büreyde'nin rivayet ettiği hadis gibidir. Ancak
şu farkla:
"İkinci gününün akşam namazı birinci günkü gibi idi."
Sonra bu rivayette yine şöyle geçmekte dir: "Sonra ikindiyi, kişinin
gölgesi, develerin Zü'1-Huleyfe'ye seyrindeki binicinin gölgesi kadar (yani)
misli gibi olunca kıldırdı. Sonra güneş battığında akşamı kıldırdı. Sonra yatsı
yı gecenin üçte birine doğru ya da gece yan sına doğru (râvilerden biri
tereddüd ettİ) kıl dırdı. Sonra sabah namazmı, ortalık bayağı aydınlanınca
kıldırdı."
1003-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan:
(Allah Resulü sailallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Şüphesiz namazın ilk ve son vakti vardır. Öğlenin ilk vakti güne§(in tepe
noktasından) zait olduğu zamandır; son vakti, ikindi nama zının vaktinin
gireceği zamandır. İkindinin ilk vakti; vakti girince; son vakti ise güneş
sara-rmcadır. Akmamın ilk vakti güne§ batınca, son vakti ufuktaki aydınlık
kayboluncadır. Yatsı namazının ilk vaktİ ufuktaki aydınlık kaybo lunca, son
vakti gece yar ilanı ncadır. Sabah namazının ilk vakti fecİr (aydınlık)
doğunca, son vakti ise güneş doğmak üze rey kendir."
[Tirmizî]
1004-Nesâî'nin rivayeti: Allah
Resulü sai lallahu aleyhi ve sellem buyurdu: "ݧte bu Cibril'dir, size
dininizi öğretiyor Sabah na mazını fecir doğduğu zaman kıldırdı." Deva mı
Büreyde'nin hadisi gibidir. Ancak bunda "akşamın vakti bir" olarak
geçmektedir.
Onda yine şöyle geçmektedir: "İkinci gün de yatsıyı geceden bir saat
geçince kıldırdı."
1005-Muvattâ'da: Ebû Hureyre soru
sora na dedi ki: "Dikkat et bana! Sana bildiriyo rum; öğleyi gölgen senin
boyun kadar olunca kıl; ikindiyi gölgen iki mislin olunca kd; ak şamı güneş
batınca kıl; yatsıyı senin bulundu ğun vakitle (yatsı vaktinin girmesinden
itiba ren) gecenin üçte biri arasındaki vakitte kd! Sabahı da alaca karanlıkta
kıl!"
1006-Ömer radiyailahu anh'dan: Ömer
valilerine şunu yazdı: "Benim içİn en önemli ameliniz namazdır.
Kim onu koruyup devam ederse, dinini korumuş olur, kim de onu yitirirse dinini
daha çabuk yitirir." Sonra şunu yazdı: "Öğle nama zının vakti; gölge
bir arşın olunca (başlar), bi rinizin gölgesi iki misli oluncaya kadar (de vam
eder); ikindi vakti, güneş henüz yüksek te bembeyaz parlak iken başlar; güneşin
batı-mından önce bir süvarinin iki veya üç fersah yol alabileceği kadar devam
eder. Akşam gü neş batıncadır. Yatsı, şafağın batımından ge cenin üçte biri
geçinceye dek devam eder. Kim (yatsıyı kılmadan) uyursa, gözüne uyku düşmesin,
kim uyursa gözü uyku tutmasın, kim uyursa gözü uyku tutmasın! Sabah vakti ise
yıldızlar belirginleşip bir araya geldiği za mandır." [Mâlik]
1007-Diğer rivayette: "O
(Ömer), Ebû Musa'ya şöyle yazdı: "Öğleyi, güneş gökten biraz kaydığı zaman
kıl, ikindiyi güneşe he nüz sarılık girmeden bembeyaz ve parlak ol duğu zaman
kıl! Akşamı güneş batınca kıl! Yatsıyı uyumadıkça mümkün olduğunca geç kıl.
Sabahı yıldızlar bir araya gelip toplandık larında kıl! Sabah namazında
mufassal sûre lerden iki uzun süre oku!" [Mâlik]
1008-Diğer bir rivayette:
"Yatsıyı seninle (akşam namazı ile) ara na gecenin üçte biri girdiği zaman
kıl! Şayet (yatsıyı) geciktirİrsen gecenin yansına ka dar geciktir. Sakın ha
gafillerden olma!" [Mâlik]
1009-İbn Amr b. el-Âs radiyailahu
anh' dan:
. (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Öğlenin vakti, güneş (tepe noktasından batıya) zail olup, kişinin gölgesi
kendi uzun luğu olunca başlar, İkindi vakti girinceye dek
devam eder. ikindinin vakti, güneş sararınca-ya dek devam eder. Akşamın vakti,
şafak (ufiiktaki aydınlık) kayboluncaya dek devam eder. Yatsı namazı, orta
gecenin yarısına dek devam eder. Sabah namazının vakti, tanyeri-nin
ağarmasından güneşin doğmasına kadar dır. Güneş doğunca namaz kılma! Çünkü o,
şeytanın iki boynuzu arasından doğar." [Ebû Dâvud, Nesâî ve aynı lafızla
Müslim.]
1010-Ebu'l-Minhâl'dan:
Babamla beraber Ebû Berze el-Eslemî'nin yanma girdik. Babam sordu:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem farz namazları nasıl
kılardı?" Cevap verdi:
"Öğle namazını güneş iyice göğün ortası na gelip (batıya) zail olunca
kılardı. İkindiyi de kıldığında birimiz (ikindiyi kıhp da) Medi ne'nin en uzak
köşesine gittiğinde güneş hâlâ canlı olurdu. Akşam hakkında ne söylediğini
unuttum. 'Ateme' diye adlandırdığınız yatsıyı ertelemeyi müstehap sayardı. Onu
kılmadan önce uyumaktan hoşlanmazdı. Onu kıldıktan sonra muhabbet etmekten de
hoşlanmazdı. Sabah namazını kıldırdığmda kişi arkadaşını tanıyacak durumda
olurdu. Sabah namazında altmış ile yüz âyet arası okurdu."
1011-Dİğer rivayet: "Yatsıyı
gecenin üçte birine kadar tehir etmekte herhangi bir sakın ca görmezdi."
Sonra: "Gece yarısına kadar (tehir etmekte sakınca görmezdi)." dedi.
[Buhârî ve Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî]
1012-Muhammed b. Amr b. et-Hasan b.
Alî b. Ebî Tâlib radiyaliahu anh'dan:
el-Haccâc, namazları tehir ederdi. Bu du rumu Câbir'e sorduk; şöyle dedİ:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem öğleyi kılacağı zaman güneş, gök
tepesinden (batıya) zail olduğunda kılardı. İkindiyi kıla cağında güneş, henüz
parlak ve yüksekte olurdu. Akşamı da güneş battığı zaman kılar dı. Yatsıyı
bazen geç kılardı; bazen de (cema-
atin toplandığını gördüğünde) erken, tam za manında kılardı.
Cemaatın toplanması gecikince, geç kılar dı. Sabah namazını alaca karanlıkta
kılardı."
[Buhârî ve Müslim. Ebû Dâvud ve Nesâî]
1013-İbn Mes'ûd radiyaliahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in yazın kıldığı öğle namazı,
(gölge) üç ayakla beş ayak arası idi. Kışın ise beş ile ye di ayak arası
idi." [Ebû Dâvud ve Nesâî.)
1014-Âişe radiyaliahu anhâ'dan:
"Mü'min hanımlar, sabah namazını Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem'in arkasın da örtülerine bürünmüş halde kılarlardı. Na maz bitip
evlerine döndüklerinde, kendilerini karanlıktan dolayı kimse tanıyamazdı."
[Aitı hadis imamı.]
1015-Âişe radiyaliahu anhâ'dan:
"Öğle namazmı ne Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'den, ne Ebû
Bekr'den, ne de Ömer'den erken kılanı görmedim." [Tirmizî]
1016-Onun (Tİrmizî'nin) aynca Ümmü
Seleme'den de rivayeti vardır: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
öğleyi sizden daha erken kılardı; siz ise ikindiyi O'ndan daha er ken
kıhyorsunuz."
1017-Habbâb radiyaliahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e (secde mahallinin) sıcağından
şikayet ettik. Şikayetimizi dinlemedi.
Züheyr, Ebû İshâk'a sordu: "Şikayetiniz öğle namazı vakti hakkında
mıydı?"
"Evet."
"Onun erken kılmması hususunda mı?"
"Evet" dedi. [Müslim ve Nesâî.]
1018-Taberânî "Şikayetimizi
dinlemedi" sözünden sonra şunu da ekledi: "Güneş zail olunca
kılın!"
1019-el-Mu'cemu'l-Evsat
ve's-Sağîr'inde ise leyyin bir isnâdla ondan sonra Câbir'den şunu ilave etti:
"Lâ havle velâ kuvvete İlla hil-lah" sözünü de çokça söyleyin! Çünkü
o, en aşağısı üzüntü olmak üzere zarardan tam dok san dokuz kapıyı
kapatır."
1020-Aişe radiyallahu anhâ'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, ikindi namazını güneş odama
düştüğü zaman kılardı."
[Muvaltâ hariç, altı hadis imamı.]
1021-Onun bir rivayetinde:
"Odamın di bine."
1022-Bir başkasında: "Odamdan
henüz çıkmamışken."
1023-Bir diğerinde ise: "Güneş
odamda olup henüz gölgesi belirmeden" şeklindedir.
1024-Enes radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ikindiyi kıldırdığı zaman, güneş
henüz yük sekte parlak olurdu; hem öyle ki, kişi avâlî'ye (uzak mahallelere)
giderdi de orada güneş hâ lâ yüksekliğini korurdu. Gidilen bazı avâlîler,
Medine'den dört mil uzaklıktadır." [Tirmizî hariç, altı hadis imamı,]
1025-Onun rivayetierindendir:
"Hatta kişi Küba'ya kadar giderdi de..."
1026-Bir diğer rivayette:
"Kişi, Amr b. Avfoğullanna giderdi ve onları ikindi nama zında
bulurdu."
1027-Diğer bir rivayette: Es'ad b.
Sehl b. Huneyf der ki: Ömer b. Abdilazîz ile öğle na mazım kılıp çıktık. Enes
b. Mâlik'in yanına varınca, onu ikindi namazını kılarken bulduk. Dedim ki:
"Amca! Bu kıldığın namaz nedir?" "İkindi namazıdır. Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem ile kıldığım namaz işte bu dur" dedi.
1028-Bir başka rivayette: Peygamber
sal lallahu aleyhi ve sellem bize ikindi namazı kıldırdı. Namazı bitirince,
Selemeoğullarm-dan bir adam gelereke şöyle dedi: "Ey Allah Resulü!
Develerimizi kurban olarak kesece ğiz, sizin de şeref verip orada bulunmanızı
is tiyoruz."
"Peki, olur!" buyurdu. Beraberce gittik. Kurbanlar nenüz
kesilmemişti. Kesildi, par çalandı. Pişirildi, yedik. Güneş henüz batma mıştı.
1029-Zührîradiyallahu anh'dan:
Birgün Ömer b. Abdilazîz namazı geç kıl dırdı. Bunun üzerine Urve b. ez-Zübeyr
yanı na girip şunları söyledi: "Muğîre b. Şu'be de Kûfe'deyken namazı
geciktirmişti de Ebû Mes'ûd el-Ensârî ona şöyle demişti: "Nedir bu ey
Muğîre? Bilmiyor musun? Hani (bir gün) Cibril gelip namaz kıldı, Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem de (ona uyarak) kıldı. Sonra o (Cibril yine) namaz
kıldı, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem de (ona uyarak) kıldı. Sonra o
kıldı, Allah Resulü sal lallahu aleyhi ve sellem de kıldı. Sonra o kıl dı, Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'de kıldı. Sonra o kıldı, Allah Resulü sal
lallahu aleyhi ve sellem de kıldı. Sonra Cibrîl şöyle dedi:
"İşte ben bununla emrolundum!" Bunun üzerine Ömer b. Abdilazîz şöyle
dedi: "Ne söylediğine dikkat et! Yani Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem'e namaz vaktini Cibrîl mi öğretti?"
Urve dedi ki: "(Evet) Beşîr b. Ebî Mes'ûd, babasından böyle
naklederdi."
Yine Urve dedi ki: "Bana Peygamber sal lallahu aleyhi ve sellem'in eşi
Âişe radiyalla-hu anhâ anlattı:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ikindi namazını kıldığı zaman
güneş, odasına (yeni) düşer ve henüz gölgesi duvarlara yük-selmezdi."
[Tirmizî hariç, altı hadis imamı.]
1030-Bİr başka rivayette:
Ömer b. Abdilazîz ikindiyi biraz tehir etti. Urve şöyle dedi:
"Cibrîl inip Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in Önünde namaz
kıldı..." Ömer de di ki: "Söylediğine dikkat et!"
"Beşîr b. Ebî Mes'ûd'dan duydum, o da babası Ebû Mes'ûd'dan duymuş. Şöyle
de miş: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel lem'in şöyle buyurduğunu
duydum:
"Cibrîl inip bana imam oldu. Onunla na maz kıldım, sonra yine kıldım,
sonra yine kıl dım, sonra yine kıldım, sonra yİne kıldım."
1031-Seleme b. el-Ekva' radİyallahu
anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, akşam namazını güneşin üst
kenarı kaybolup battığı anda kılardı."
[Buhârî, Müslim ve Tirmizîl
1032-Ebû Davud'un rivayeti:
"Güneşin battığı, yani güneşin kaşının (üst kenarının) battığı anda
(kılardı)."
1033-Râfı b. Hudeyc radiyallahu
anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem İle akşamı kılardık.
Namazdan sonra (ok atışı ya pan) birimiz oklarının düştüğü yeri görebilir
di." (Buhârî ve Müslim]
1034-Nesâî, sahabeden birinden:
"Onlar Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile akşam namazını
(Mescid'de) kıldıktan sonra Medine'nin en ücra köşesinde olan evlerine
giderlermiş; orada ok atışı yaparlarmış da, at tıkları yere baktıklarında
oklarını rahatlıkla görebil İr lermiş."
1035-Mersed el-Yezenî radİyallahu
anh'-dan:
Ebû Eyyûb gazi olarak yanımıza gelmişti. O zaman Ukbe b. Âmir Mısır'da valİ
idi. Uk-be, akşamı biraz geç kıldınnca, Ebû Eyyûb şöyle dedi:
"Ey Ukbe, nedir bu namaz?"
"İşimiz vardı."
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in şÖyle buyurduğunu duymadın
mı?: "Yıldızlar hep birden parlayana dek akşam namazını geciktirmedikleri
sürece, ümmetim hayır yahut fıtrat üzerinde olacaktır."
[Ebû Dâvud]
1036-el-Hâris b. Vehb radiyallahu
anh'-dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ümmetim, yıldızlar tümü birden parla-yıncaya kadar akşam namazını kılmayı
gecik tirmedikleri, hıristİyanlara benzeyerek saba ha acele etmedikleri,
cenazeleri (defnetmeleri için) ailelerine bırakmadıkları sürece İslâm üzere
olmaya devam edeceklerdir."
[Taberânî. el-Mu'cemu l-Kebîr'mĞe zayıf [At isnâdla.]
1037-Onun güvenilir ravİler kanalıyla
es-Sunâbihî'den "Cenazeleri ailelerine bırak madıkları sürece"
ifadesi dışında, benzeri ri vayeti vardır.
1038-Alî radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ey Alî! Sakın şu üç şeyi geciktirme: Vak ti gelince namazı; (defne)
Hazırlanınca cena zeyi; dengi bulunan bekâr kızı evlendirmeyi."
[Tîrmizî]
1039-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim henüz güneş doğmadan sabah na mazının bir rek'atına yetişirse, sabah
namazı na yetişmiş olur. Kim henüz güneş batmadan ikindi namazının bir
rek'atına yetişirse, ikindi namazına yetişmiş olur." [Altı hadis imamı.)
1040-Buhârî'ye âit bir rivayette:
"Kim gü neş batmadan ikindi namazının bir secdesine yetişirse, namazmı
tamamlasın! Kim güneş doğmadan sabah namazının bir secdesine ye tişirse,
namazını tamamlasın!"
1041-Nesâî'nin rivayeti: "Her
iki yerde de (ikindi ve sabah namazlarında) ilk secdeye yetiştiğinde..."
1042-el-Kâsım b. Muhammed
radiyallahu anh'dan:
"İnsanlara (sahabeye) öğley namazmı gü neşin yakıcılığı kaybolduktan sonra
kılarlar ken eriştim." [Mâlik]
1043-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Sıcak şiddetlendiği zaman, namazı soğu tun (geç kılın!) Çünkü sıcağın
şiddeti cehen nemin kaynamasındandır." [Altı hadis imamı.]
1044-Ebû Zer radiyallahu anh'dan:
Bir yolculukta Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile beraberdik. Müezzin
öğle ezanını okumak istedi. Ona "Serinliği bekle!" buyurdu. (Bir
müddet) sonra (müezzin) yine ezan okumak istedi; ona yine: "Serinliği bek
le!" dedi. Nihayet kum tepelerinin gölgesini gördüğümüzde. Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Sıcağın şiddeti ce hennemin
kaynamasındandır. Sıcak artınca, namazı soğutun (geç kılın!)" [Buhârî,
Müslim. Ebû Dâvud ve Tirmizî]
1045-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan,
de di ki:
"Güneş cehennemden şeytanın boynuzundan
doğru çıkar. Şeytanın iki boynuzu arasından çı kar. Her yükselişinde
cehennemden bir kapı açı lır. Sıcak iyice bastırınca, cehennemin tüm kapı lan
açılır." [Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kehîr'üe.]
1046-Enes radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem sıcak olduğu zaman namazı geç
kılardı; soğuk olduğu zaman ise erken kılardı." [Nesâî]
1047-Alî b. Şeybân radiyallahu
anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e geldik, güneş
aydınlık ve parlak olduğu sürece ikindiyi geç kıldırıyordu." [Ebû Dâvud]
1048-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Sofra kurulup da (akşam namazı için) kamet getirildiği zaman, Önce yemeği
yeyin, yemeği bitirinceye kadar (namaz için) acele etmeyin!" Bu sebeple
İbn Ömer, sofra kurul duğu zaman yemeğe başlardı, bitirinceye ka dar imamın
kıraat sesini duyduğu halde ye mekten kalkmazdı. [Nesâî hariç. Allı hadis
İmamı.]
1049-Diğer rivayet: "Abbâd b.
AbdiUah b. ez-Zübeyr (İbn Ömer'e) dedi ki: Namazdan önce akşam yemeğine
başlandığını duyduk (ne dersin?)." İbn Ömer ona dedi ki: "Yazık sana!
Onların akşam yemeği neydi ki? Acaba onların akşam yemekleri babanın akşam ye
meği gibi miydi?"
1050-Câbir radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ne yemek, ne de başka birşey için. na mazı geciktirmeyin!" [Ebû
Dâvud]
1051-Aişe radiyallahu anhâ'dan:
Yatsı namazının vakti hususunda Peygam ber sallallahu aleyhi ve sellem'e
sordular. Ce vaben şöyle buyurdu:
"Her vadinin içine gece dolduğu (karanlık
bastığı) zaman." [Taberânî. fZ-Mm' cemu' /-£v,w?'ta.]
1052-Ebû Bekr radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, yatsı namazını dokuz gece (Ebû Davud'un
ri vayetinde sekiz gece) süreyle gecenin üçte bi rine kadar erteledi. Bunun
üzerine Ebû Bekr dedi ki: "Biraz erken kıldırsan da gece nama zına rahatça
kalksak!" Ondan sonra yatsıyı er ken kıldırmaya başladı.
[Ahmed ve Taberânî. el-Mu'cemu'l-Kebîr'inde leyyin bir isnâdla.]
1053-îbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem yatsı namazını geciktirdi. Bunun
üzerine Ömer çıkıp şöyle seslendi: "Ey Allah Resulü, namaz kılalım!
Kadınlar, çocuklar uyudular." Başından sular damlayarak çıkıp şöyle buyur
du:
"Ümmetime veya insanlara güç gelmeye ceğini bilseydim hu (yatsı)
namazı(nı) bu sa atte kumalarını emrederdim,"
[Buhârî, Miislim ve Nesaî.]
1054-Bunun başka rivayetlerinde ise:
Al lah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem yatsı namazım o kadar geciktirdi ki
insanlar uyudu lar, uyandılar; sonra uyudular, yine uyandılar. Bunun üzerine
Ömer kalkıp "Namaz!" diye seslendi.
Atâ dedi ki: İbn Abbâs radiyallahu anh şöyle dedi: "Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem'i hâlâ görür gibiyim, (odasından) çık tı; başından
sular damlıyordu ve elİni başına koymuş bir haldeydi."
İbn Cüreyc der ki: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in elini başına
nasıl koydu ğunu İbn Abbâs'ın haber verdiği gibi göster mesini Atâ'dan İstedim,
Bunun üzerine par maklarının arasını biraz araladı, sonra parmak uçlarını
başının tepesine koydu; sonra bitişti rip yüze yakın olan kulağının yumuşağına
doğru çekti; baş parmağı, yüzde, kulağa ve şakağa değdi ve sakalın etrafında
kaldı. Bunu (tekrar tekrar böyle yaparken) ne eksiltiyor, ne de acele
ediyordu."
1055-Bir başka rivayet: Âişe
radiyallahu anhâ'dan:
Ömer seslendi: "Kadınlar, çocuklar uyu dular." Bunun üzerine çıktı ve
şöyle buyurdu: "Yeryüzünde sizden başka namaz bekleyen yoktur." Namaz
o zamanlar sadece Medi ne'de küımyordu.
1056-Diğer bir rivayette şu ek
bulunmak tadır: "Bu, İslâmiyet henüz yayılmadan Önce idi."
1057-Diğer rivayetin ilavesi: İbn
Şihâb dedi ki: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğu
zikredildi: "Na maz hususunda Allah Resulü sallallahu aley hi ve sellem'i
rahatsız etmeniz doğru değil dir." O bunu, Ömer (namaz için) bağırınca
söylemiştir."
1058-Bir başka rivayette: Enes
radiyalla hu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem bîr gece yatsı
namazını gece yansına kadar yahut gece yarısının hemen hemen çık masına kadar
bekletti; sonra (cemaate) çıkıp şöyle buyurdu: "Bazı insanlar kıldüar ve
yat tılar. Size gelince: namaz için beklediğiniz sürece namazda gibi sevap kazanmaya
devam ettiniz."
1059-Ebû Dâvud, Muâz radiyallahu
anh'-dan:
Yatsı namazına geciktiği için Allah Resu lü sallallahu aleyhi ve sellem'i
beklemeye ko yulmuştuk. Hatta kimileri çıkmayacağını bile zannetmişti.
İçimizden kimisi de O'nun na maz kıldığını söylüyordu. (İşte bu kanaat hâ
kimken) hemen çıkıverdi. Hakkında ileri sür dükleri tahminleri söylediklerinde
şöyle bu yurdu:
"Bu namazı biraz geç kılın! Çünkü siz di ğer milletlere bu namazla üstün
kılındınız. Sizden önce hiçbir ümmet hu namazı künıa-mı§tıı:"
1060-Buhârî ve Müslim'in. Ebû Musa
ra diyallahu anh'dan yaptıkları rivayette şu ifade geçmektedir: "Sizden
başka bu saatte namaz kılan hİç kimse yoktur." Yahut şöyle buyurdu:
"Sizden başka hiç kimse bu saatte namaz kd-mamıştır."
1061-Ahmed, Ebû Ya'lâ, Bezzâr ve
Tabe-
rânî, el-Mu'cemu'l-Kebtr'inde, İbn Mes'ûd
radiyallahu anh'dan: "Sizden başka din eh linden hiç kimse bu saatte
Allah'ı zikret mez." Bunun üzerine şu âyet-i kerime nazil oldu:
"Kitab ehlinin hepsi bir değildir: Onlar dan geceleri secdeye kapanarak Allah'ın
âyetlerini okuyup duranlar vardır (Bunlar, Allah'a ve âhiret gününe İnanır,
kötülükten meneder, iyiliklere koşarlar. İşte onlar İyiler dendir. Ne iyilik
yaparlarsa, karşılığını bula caklardır. Allah sakınanları bilir.)" (Âl-i
İm-rân. 3/113-115)
1062-Enes radiyallahu anh'dan:
"Yatsı namazına kamet getirilmişti ki ada mın biri 'Seninle bir işim var'
dedi. Peygam ber sallallahu aleyhi ve sellem onunla fısıl-daşmaya başladı. O
kadar uzun fısıldaştı ki sonunda cemaatın tümü ya da bir kısmı uyu-yakaldı."
[Mâlik hariç. Allı hadis imamı. Lafız Müslim'indir.]
1063-Diğer rivayet: "Peygamber
sallal lahu aleyhi ve sellem'i gördüm. Namaza ka met getirildikten sonra bir
adam O'nunla kıble arasına girdi ve o kadar uzun konuştu ki, Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sel lem'in ayakta uzunca bir .süre durmasına se bep oldu.
Bu yüzden kimileri uyuklamaya başladı."
1064-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim namazın bir rek'atına yetişirse, na maza yetişmiş olur." [Altı
hadis imamı.]
1065-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, namazı, Allah, canını alıncaya dek,
sadece ikİ kere son vaktinde kılmıştır. |Tlrmizî|
1066-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu;)
"Namazı ilk vaktinde kılmak, Allah'ın rı zasına, son vaktinde kılmak ise
Allah'ın affına vesile olur." [İkisi de Timıizî'ye ailtir.J
1067-Râfi b. Hudeyc radiyallahu
anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Sabah namazını aydınlıkta kılın! Çünkü bu, ecrin büyüğüne
vesiledir."
[Sünen ashâbı.J
1068-Muğîs b. Summâ'dan:
îbnu'z-Ztibeyr radiyallahu anh ile sabah namazını karanlıkta kıldım. Selam
verdikten sonra İbn Ömer'e gidip: "Nedir bu namaz?" diye sordum. Şu
cevabı verdi: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Ebû Bekr, Ömer İle
kıldığuîiız sabah namazı bu idi. Ömer su-ikaste uğrayıp Öldükten sonra Osman,
sabah namazını ağarttı (yani geç kıJdı)." [İbn Mâce]
1069-Yahya b. Saîd radiyallahu
anh'dan: Dedi ki:
"Namaz kılan kişi, namazı vakti geçme den kılmalıdır. Vaktinin geçmesi,
ailesi ve malının kaybından daha kötüdür." [Mâlik]
1070-Allah Rusûlü sallallahu aleyhi
ve sellem'e biat edenlerden Üınmü Ferve radi yallahu anhâ'dan, dedi ki:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e soruldu:
"Amellerin en üstünü hangisidir?" Cevap verdi:
"İlk vaktinde kılınan namaz."
[Ebû Dâvud ve Tirmizî]
KERAHAT VAKİTLERİ
1071-Ukbe b. Âmİr radiyallahu
anh'dan: "Üç vakit vardır ki, Allah Resulü sallalla-hu aleyhi ve sellem
bizi o vakitlerde hem na maz kılmaktan, hem de Ölülerimizi gömmek ten ahkordu:
Güneş doğmaya başlayıp bir mızrak boyu yükselene kadar; zeval vakti gü neş gök
ortasından sapana kadar; güneş bat maya yönelip iyice batana kadar."
[Müslim ve Sünen ashabı.]
1072-Abdullah es-Sunâbihî
radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Güneş doğarken şeytanın boynuzuyla beraber olur; yükselince onun
boynuzundan ayrılır Göğü ortalayınca şeytan onu yine boynuzlar, zeval bulunca
ise ayrılır Batmaya yüz tutunca, şeytan gelip yine onu boynuzlar, batınca onu
terk edip ayrılır." Peygamber sal lallahu aleyhi ve sellem, İşte o
saatlerde na maz kılmayı bize yasakladı. [Mâlik ve Nesâî.]
1073-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Güneşin kaşı (üst kenarı) doğduğunda, iyice görününceye dek namaz kılmayı
bıra kın! Güneşin kaşı kaybolduğu zaman, iyice batıncaya dek namazı bırakın.
Güneşin doğuş ve batışını namazlarınız için vakit tayin etme yin. Çünkü o, bir
şeytanın (ya da şeytanın) ikİ boynuzu arasında doğar."
[Buhârî, Müslim. Mâlik ve Nesâî.]
1074-Amr b. Abese radiyallahu
anh'dan:
Dedim ki: "Ey Allah'ın Resulü! Gecenin hangi saati(nde yapılan dua ve
zikirler) daha iyi duyulur?" Cevap verdi:
"Gecenin son kısmı, istediğin (namazı) kıl! Sabah namazını kılmcaya dek
namaz (me-leklerce) şahitli ve yazılı olur. Sonra güneş doğup bir veya iki
mızrak boyu yükselene ka dar, geri dur (namaz kılma)! Çünkü güneş, şeytanın ikİ
boynuzu arasında doğar. Kâfirler de ona doğru namaz kılarlar Sonra istediğini
kıl! Çünkü (bu süre içinde kılınan) namaz hem şahitli, hem de kayıtlıdır. Bu,
mızrağın kendi gölgesine eşit oluncaya kadar devam eder. Sonra (bu vakitte de)
kendini (namaz dan) geri çek! Çünkü o (kerahat vaktinde), cehennem coşar ve
kapıları açılır. Güneş (gö ğün ortasından) meyledip kayınca, istediğini kıl!
Güneş batarken (namaz kılmaktan) geri dur! Çünkü o, şeytanın iki boynuzu
arasında batar. Kâfirler de ona doğru yönelip namaz kılarlar." Hadisi
uzunca nakletti.
[Ebû Dâvud]
1075-Müslim'in rivayeti: Dedim ki:
"Ey Allah Resulü! Allah'a bİri, diğerinden daha yakın olan bir saat var
mıdır?"
"Evet, Rabbîn kula en yakın olduğu vakit, gecenin son kısmının ortasıdır.
Eğer o saatte Allah'ı zikreden kimselerden olmaya gücün yeterse ol! Çünkü namaz
(o saatte) şahitli dir."
Benzerini nakletti.
1076-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
İçlerinde Ömer b. el-Hattâb'm bulunduğu güvenilir birçok adam ki, bence en
güveniliri yine Ömer'dir, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle
buyurduğuna yanımda şa hitlik ettiler:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, sabah namazından sonra güneş
doğuncaya kadar; ikindi namazından sonra da güneş ba-tıncaya kadar namaz
kılmayı yasakladı."
[Mâlik hariç, altı hadis imamı. Mâlik, Buhârî, Müs lim ve Nesâî, Ebu
Hureyre'den aynısını rivayet etmişler dir.]
1077-Âişe radiyallahu anhâ'dan, dedi
ki: Ömer yanılmıştır; çünkü Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurmuş tur:
"Namazlarınız için güneyin doğduğu ve battığı zamanları (özellikle
arattırıp) seçme yin! Çünkü güneş (o zamanlarda) şeytanın İkİ boynuzu arasında
doğmaktadır." [Nesâîj
1078-Ebû Zer radiyallahu anh'dan:
Kabe'nin merdivenine çıkıp şöyle dedi: "Beni bilen bilir, bilmeyen de
bilsin ki. ben Cündcb'im. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle
buyurduğunu işittim:
"Sabah namazından ve İkindi namazın-
dan sonra namaz kılınmaz. Mekke dışında! Mekke dışında!"
[Rezîn, Ahmed ve Taberânî, el-Mıt'cemu'l-Ev-.«»'ta.]
1079-Alî radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, güneş yüksekte olduğu zaman
dışmda, ikindi den sonra namaz kılmayı yasaklamıştır." [Ebû
Dâvud]
1080-Nesâî'nin rivayetinde:
"Ancak gü neş beyaz ve berrak olursa başka" ibaresiyle gelmiştir.
1081-Ebû Basra el-Ğıfârî radiyallahu
anh'dan;
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem bize Mahmas'da ikindi namazını
kıldırıp şöy le buyurdu: "Bu namaz sizden öncekilere de verildi, ama onlar
zayi ettiler. O yüzden her kim bu namaza devam edip korursa iki kere
ecir alır Ondan sonra şahit doğuncaya kadar hiçbir namaz yoktur." Şahit,
yddızdır. [Miislim ve Nesâî.]
1082-es-Sâib b. Yezîd radiyallahu
anh' dan:
"Kendisi, Ömer radiyallahu anh'm ikindi den sonra namaz kılan
el-Münkedir'i, dövdü ğünü görmüş." [Mâliki
1083-Enes radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, bir yerde konakladığı zaman, Öğleyi
kılmadan oradan ayrılmazdı. Bir adam (Enes'e) sordu: "Gündüzün ortası olsa
da mı?" "Gündüzün ortası olsa da!" diye cevap verdi. [Ebû Dâvud
ve Nesâî.]
1084-Ebû Katâde radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, cuma günü dışında, gündüzün ortasında na
maz kılmaktan hoşlanmaz ve şöyle buyurur du: "Cuma günü dışında, cehennem
gündü zün ortasında alevlenmektedir." [Ebû Dâvud]
1085-el-Alâ b. Abdirrahman
radiyallahu anh'dan:
O, öğle namazını kıldıktan sonra Bas-ra'daki evinde Enes radiyallahu anh'ın
yanma girmiş. Enes'in evi mescidin yanındaymış. Enes ona sormuş:
"İkindiyi kıldınız mı?"
"Hayır! Daha şimdi Öğleyî kıldık."
"Haydi ikindiyi kılın!" demiş. Anlatan de di ki:
Bunun üzerine kalktık, İkindiyi kıldık. Namazı bitirdikten sonra bize şöyle
dedi: Al lah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in şöy le buyurduğunu duydum:
"Güneşi bekleyip de şeytanın iki boynuzu arasında olduğu zaman kalkar,
tavuğun yem topladığı (gagaladığı) gibi (alelacele) dört rek'at namaz kılar.
Allah'ı pek az anar Böyle bir namaz münafığın namazıdır."
[Buhârî hariç, altı hadis imamı.]
EZAN VE KAMETİN FAZİLETİ
1086-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem buyurdu:)
"İnsanlar, ezan okumanın ve birinci safta namaz kılmanın faziletini
bilselerdi ve bunla ra nail olmak için de kur'a çekmekten ba§ka çare
bulamasalardı, mutlaka kur'a çekerler di. Namaza erken gitmenin faziletini
bilseler di, onun için aralarında yarı§ ederlerdi. Yatsı ve sabah namazının
sevabını bir bilselerdi, onlara sürünerek dahi olsa giderlerdi." [Buhâ-rî,
Müslim, Muvattâ ve Nesâî.]
1087-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ezan okunduğu zaman, §eytan onu duy mamak için ezanı duyamayacağı yere
kadar yellenerek kaçar Kamet bittikten sonra, gelip kişi ile kalbi arasında
yerleşir, durmadan şu nu şunu hatırına getir deyip daha önce hatırı na
gelmediği biçimsiz şeyleri ona hatırlatır Adam böyle düşüne dururken namazı kaç
rek'at kıldığını bilemeyecek hale gelir." [Tir-mizî hariç, allı hadis
imamı.)
l088-MüsHm'in diğer rivayeti:
"Şeytan ezan sesini duyduğu zaman hemen kaçar ve o sesi duymamak için
hemen sesli olarak yelle nir (Ezan) bitliği zaman döner ve vesvese ve rir Kamet
sesi duyduğu zaman, sesini duyma mak için oradan sıvışır. Bittiği zaman dönüp
gelir ve ona vesvese verir."
1089-Başka bir rivayetinde:
"Onu oyalar durur, hiç aklına gelmeyen İşleri ona hatırla tır" diye
geçer.
1090-Câbir radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Şeytan, ezanı duyduğu zaman, hızlı
adımlarla doğru Revhâ'ya (kadar) gider."
Ravî diyor ki: "Revhâ, Medine'ye 36 millik uzakhkta bir yerdir."
[Müslim]
1091-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber bulunuyorduk. Bilâl
kalkıp ezan oku du. Bitirince şöyle buyurdu: "Kim bunun gibi (ezanı) cân ü
gönülden inanarak okursa cen nete girer." (Nesâî]
1092-tbn Amr b. el-Âs radiyallahu
anh' dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ezanı duyduğunuz zaman siz de aynen (müezzinin) söylediklerini tekrar
edin! Sonra bana salat ü selam getirin! Çünkü her kim ba na bir kere salâvat
getirirse, Allah buna kar şılık on salâvat (rahmet) eder Bunu takiben benim
için Vesile isteyin. O (Vesile), cennette öyle bir derecedir ki, ancak Allah'ın
kulların dan birine verilir. Ben o kul olmayı temenni ederim. Kim de benim için
Vesîle dilerse şefa atim kendisine helâl olur." [Müslim ve Sünen ashabı.]
1093-Câbir radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim ezan sesini duyduğu zaman: "Alla-hümme Rabbe
hâzihid-da'veti't-tâmmetİ ves-salâti'l-kâimeti, âti Muhammedinİ'l-vesîlete
vel-fadîle, veb'ashu makâmen mahmuden ke-mâ vaadiehu" (=Ey §u tastamam
çağrının ve kılınacak olan namazın sahibi olan Allahım! Muhammed'e Vesile ve
Fazileti ver! Kendisi ne va'd ettiğin gibi onu Makâm-ı Mahmûd üzere
dirilt!" derse, Kıyamet gününde şefa atim ona helâl olur." [Buhâri ve
Sünen ashabı.]
1094-Ömer radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
«Biriniz, müezzin: "Allahü Ekber, Allahü
169
Ekber" dediği zaman "Allahü ekber, Allahü ekber" derse;
"Eşhedü en lâ ilahe İllallah" dediğinde kendisi de ardından
"Eşhedu en lâ ilahe illallah" derse; o, "Eşhedü enne Mu hammeden
ResûluUah" dediğinde, kendisi de "Eşhedü enne Muhammeden
ResûluUah" derse; "Hayye ale's-salât" dediğinde, kendisi
"Lâ havle velâ kuvvete illâ billah" derse; "Hayye
ale'l-felâh" dediği zaman, kendisi yi ne "Lâ havle velâ kuvvete illâ
billah" derse; o, "Allahü ekber, Allahü ekber" deyince, ken disi
de "Allahü ekber. Allahü ekber" derse: o, "Lâ ilahe
illallah" dediğinde, kendisi de ar dından yürekten "Lâ ilahe
illallah" derse, cennete girer» [Müslim ve Ebû Davudi
1095-Sa'd radiyallahu anh'dan;
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
«Her kim ezam duyduğu zaman: "Şehâdet ederim ki, Allah'tan başka hiçbir
ilah yoktur. Birdir, ortağı yoktur. Şehâdet ederim kİ, Mu-hammed O'nun kulu ve
Resulüdür, Rab ola rak Allah'ı, Peygamber olarak Muhammed'i, din olarak islâm'ı
kabul edip hoşnut oldum" derse günahları bağışlanır.»
[Müslim ve Sünen ashabı.]
1096-Ebû Umâme (Es'ad b. Sehl)
radiyal lahu anh'dan:
Ezan okunurken, minberde oturmakta olan Muâviye'yi işittim. Müezzin:
"Allahü ekber, Allahü ekber" dediğinde, (Muâviye de) "Allahü
ekber, Allahü ekber" diyordu. Müez zin: "Eşhedü en lâ ilahe
illallah" deyince, Muâviye de: "Eşhedü en lâ ilahe illallah" de
di. Müezzin "Eşhedü enne Muhammeden Re sûluUah" dediğinde Muâviye ile
ben de "Eş hedü enne Muhammeden ResûluUah" dedik. Ezan bittiğinde
(Muâviye), cemaate şöyle hi-tab etti:
"Ey Cemaat! Allah Resulü sallallahu aley hi ve sellem'in aynı benim gibi
tekrarlayarak söylediğini duydum." [Buhârî]
1097-Diğer rivayette: O, Muâviye'nin
ezanı dinlerken "Ve eşhedü enne Muhamme den Resûlullah"a kadar aynı
müezzin gibi söylediğini duymuş.
1098-Bir diğer rivayette: Müezzin:
"Hay-ye ale'l-felâh" dediği zaman o, "Lâ havle ve-lâ kuvvete
illa hillah" demiş ve şöyle ilave et miş: "Peygamberinizin müezzini
dinlerken aynen böyle söylediğini duydum." (Buhârîî
1099-Âişe radİyallahu anhâ'dan:
Peygamber sallaliahu aleyhi ve seliem, müezzini dinlediği zaman şehâdetleri
okur ve: "Ben de (şehâdet ederim)" derdi.
[Ebû Dâvud]
1100-Ebû Saîd radiyallahu anh'dan;
(Allah Resulü sallaliahu aleyhi ve seliem buyurdu:)
"Ezam duyduğunuz zaman, tıpkı müezzi nin söylediği gibi söyleyiniz!"
[Altı hadis imamı.]
llOI-lbn Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallaliahu aleyhi ve seliem
buyurdu:)
"Kim karşılığını sadece Allah'tan bekle yerek yedi yıl ezan okursa, Allah
ona ateşten kurtuluş beraatı yazar." [Tirmizîj
1102-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallaliahu aleyhi ve seliem buyurdu:)
"Müezzin, sesinin ulaştığı yer miktarınca bağışlanır. Her yaş ve kuru şey
onun lehinde şahitlik eder. Cemaatle (bir vakit) namaz kıla na da yirmibeş
namazlık sevap yazılır. Ayrıca iki namaz arasında işledikleri (günahları) de
bağışlanır." [Ebû Dâvud ve Nesâî.]
1103-Onun (Nesâî'nin) Berâ'dan
yaptığı rivayeti: "Allah ve melekleri birinci saftakile-re salât (rahmet)
ederler. Müezzin sesinin vardığı yere kadar bağışlanır. Sesini duyan her yaş ve
kuru onu tasdik eder. Onun İçin na maz kılanların ecrİ de vardır."
1104-Ahmed ve Taberânî,
el-Mu'cemu'l-Kebîr'de İbn Ömer'den yukarıdakinin benzerini şu farklılıkla
rivayet ettiler; "Sesini duyan her yaş ve kuru onun İçin Allah'tan
mağfiret diler."
1105-İbn Amr b. el-Âs
radiyallahu anh'dan:
Bir adam dedİ ki:
"Ey Allah Resulü! Müezzinler bize üstün geüyorlar." Cevap verdi:
"Sen de onların söylediklerini söyleyip bi tirince, dilediğini iste, sana
da (aynı sevap] verilsin!" (Ebû Dâvud]
1106-Abdullah b. Abdirrahman b. Ebî
Sa'saa'dan:
Ebû Saîd ona dedi ki: "Koyunları ve kırsal yerleri sevdiğini görüyorum.
Sen kırlarda ko yununla haşhaşa olduğunda ezan okuyacağın zaman sesini çok
yükselt! Çünkü cin, İnsan ya da herhangi bir şey müezzinin ezan sesini duyduğu
zaman, kıyamet gününde mutlaka onun lehine tanıklık edecektir. Bunu bizzat
Allah Resulü sallaliahu aleyhi ve sellem'den duydum," [Buhârî. Muvattâ ve
Nesâî.]
1107-Muâviye radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallaliahu aleyhi ve seliem buyurdu:)
"Kıyamet gününün en uzun boyunlulan müezzinler olacaktır." [Müslim]
1108-Âsım b. Behdele radiyallahu
anh'dan;
Bir adam, Zer b. Hubeyş'e uğradı; ezan okuyordu. Şöyle dedi: "Ey Ebû
Meryem! Se nin ezan okumanı istemiyorum." Bunun üzeri ne (Zer) "Benim
fazilet sahibi olmamı istemi yor musun? Vallahi seninle (bir daha) konuş
mayacağım!" diye cevap verdi. [Rezîn]
1109-Alî radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'den. Hasan ile Hüseyin'i
müezzin yap mam için (dedelerinden) müsaade almadığı ma çok pişmanım."
[Taberânî. el-Mu' cemu' l-Evsut'ta zayıf hır isnâdla.]
1110-Enes radiyallahu
anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:}
"Şu hususta Allah'a yemin etsem, yeminim de sâdık olurum. Kullan arasmda
Allah'ın en çok sevdikleri, güne^ ve ayı gözetenler, yani müezzinlerdir. Onlar
kıyamet gününde boyun larının uzunluğu ile tanınacaklardır."
Taberânî, el-Mu'cemıı'l-Evsat'ta. İsnadın da Cunâde b. IVlervân yer almıştır
ki, Zehebî onun hakkında şöyle demiştir: "Ebû Halim, onu hadis uydurmakla
itham etti." Derim ki: el-Hafız İbn Hacer der ki: "Ebû Hatim, bu sö
züyle o ravinin hata ettiğini belirtmiş olmalı dır." Çünkü İbn Hibbân onu
güvenilir raviler arasmda zilcretmiştir. Hatta, o (İbn Hibbân) ve el-Hâkim,
Sahîh'te onun (Cunâde'nin) hadisi ni tahrîc etmişlerdir.
1111-Taberânî, el-Mu' cemu'
l-Kebîr'de ve Bezzâr İbn Ebî Evfâ'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Allah'ın en seçkin kulları, Allah'ı zikret mek için, Güne§i. Ay'ı ve
yıldızları gözeten (müezzinler)dir."
1112-Cabîr radiyallahu anh'dan;
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"/Müezzinler ve telbiyeciler, kabirlerin den ezan okuyarak ve telbiye
getirerek ha§-rolacaklardır."
[Taberânî, el-Mu'cenıu'l-Evsat'da isnadında meçhul birravi ile.]
1113-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"(Okuduğu ezanın) kargılığını yalnız Al lah'tan bekleyen müezzin, kanma
bulanmış §ehit gibidir. Ezanla kamet arasında Allah'tan arzu ettiğini
isteyebilir."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Evsat'U leyyiıı bir isnâdla.]
1114-Taberânî,
el-Mu'cemıt'l-Kebtr'in de şu eki yapmıştır: "Ölürse kabrinde kesinlikle
kurtlanmaz."
1115-Enes radiyallahu
anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Bir köyde ezan okunduğu zaman, o gün Allah o köyü azabından korur."
[Taberânî zayıf bir isnâdla.]
1116-İbn Amr b. el-Âs radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Üç kimse vardır ki misk yığını üzerinde olacaklardır—ravi: sanırım
kıyamet gününde dedi- Allah'ın ve efendilerinin hakkını veren köle: cemaati
kendinden hoşnut olan imam; hergün gecesiyle birlikte beş vakit ezan oku yan
kişi."
1117-Diğer rivayette: "Onlara
öncekiler de, sonrakiler de gıpta ederler." [Tirmizî]
1118-Taberânî, el-Mu'cemu'l-Evsat
ve's-Sağir'de İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
"Üç kimse vardır kİ; büyük korku (kıya metin kopuşu) onları
korkutmayacaktır. Onla ra, tüm yaratıkların hesabı bitinceye dek, he sap
sorulmayacak. Misk yığını üzerinde ola caklardır: Sırf Allah rızâsını talep
ederek Kur'an okuyan ve onunla cemaate kendinden razı oldukları halde imamlık
eden kişİ." Ben zerini nakletti.
1119-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Şu beş şey için gök kapıları açılır: Kur'an okuyan için, iki ordu
karşılaştığı zaman, yağmur yağması İçin, mazlumun du ası için ve ezan
için."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Evsat ves'Sağîr'mAc ley-yin bir isnâdla.]
1120-Meymûne radiyallahu anhâ'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem er keklerle kadınların saffı arasında
durup şöyle
buyurdu: "Ey kadınlar! Eğer sİz bu Habeş-li'nin (Bilâl'in) ezanını ve
kametini duyup da aynen onun dediğini söylerseniz, her harfine karşı bir milyon
derece alırsınız." Ömer dedi ki: "Bu (söylediğin) kadınlar için, ya
erkekler için?"
"Ey Ömer! Erkekler için bunun iki katı vardır" buyurdu.
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kehir'inde leyyin bir isnâd la.]
EZAN VE KAMETİN ORTAYA
ÇIKIŞI, UYGULANIŞLARI VE ONLARLA İLGİLİ OLAN MESELELER
1121-İbn Ömer radiyallahu anh'dan;
İnsanlar Medine'ye geldiklerinde, topla nıp namaz vaktini beklerlerdi. Herkes
namaz vaktini birbirlerine sorar ve namaz için kimse çağrıda bulunmazdı. Bir
gün bu hususu gö rüştüler. Kimileri: "Hıristiyanlar gibi bir çan edinin!"
derken bazıları:
"Yahudilerin borusu gibi bir boru edinin!" dediler.
Ömer: "Bir adam çıkarsanız da, namazı ilan else!" teklifinde bulundu.
Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Bilâl'e hitaben: "Ey
Bilâl! Kalk, namaza çağır.'" bu yurdu, [Buhârî, Müslim, Tırmizî ve Nesâî.]
1122-Ebû Umeyr b. Enes radiyallahu
anh'dan:
O da Ensar'h bir amcasından:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, halkı namaza toplamanın şeklî
üzerinde dur du. Kimisi: "Namaz vakti geldiği zaman, bir sancak dik! Onu
gördüklerinde birbirlerine haber verirler" dedi; ancak O bu teklifi beğen
medi.
O'na yahudi borusu olan borazan çalın ması teklif edildi; onu da beğenmedi.
"Bu, yahudilerin âletidir" dedi. O'na çanı anlattı lar. "O da
hıristiyanlann işidir" buyurdu.
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in bu kaygısı ile kaygılanan Abdullah
b. Zeyd el-Ensârî oradan ayrıbp gitti. Rüyasın da kendisine ezan dinletildi,
hemen erkenden Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e ge lip şöyle dedi:
"Ben uyku ile uyanıklık ara sındayken biri gelip bana ezanı dinletti. Ömer
de aynı rüyayı daha Önce görmüş ve tam yirmi gün gizlemişti. Sonra o da Pey
gamber sallallahu aleyhi ve sellem'e bildirdi. AUah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem ona (Ömer'e) sordu:
"Bize söylemene engel olan neydi?"
"Abdullah b. 2^yd benden önce davrandı ve ondan sonra söylemeye de
utandım" dedi.
Bunun üzerine Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Ey
Bilâl, kalk ve Abdullah b. Zeyd'in söyleyecekleri ni uygula!" Bilâl
radiyallahu
1123-Yahya b. Saîd radiyallahu
anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, iki odun parçası ile namaz
vaktinde onları birbir lerine vurdurmak ve böylece insanları nama za toplamak
istedi. Abdullah b. Zeyd'e rüya sında o iki odun gösterildi. "İşte bunlar
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in teklifine benziyor" dedi.
Sonra rüyasında kendisine ,şöyle denildi: "Namaz İçin ezan okursan daha
iyi olur." Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-Icnı'e gelip rüyada
gördüklerini anlattı. O da e/an! emretti. [Mâlik]
! 124-İbn Ebî Leylâ radiyallahu
anh'dan:
Dedi ki: Namaz-ezan hususunda üç du ru,nia karşdaşıimıştır:
Bize arkadaşlarımız anlattılar: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
«Müslümanlann namazlarının bir (cemaatle) olması çok hoşuma gitti. Hatta bu nun
İçin, birtakım kimseleri evlere gönderip "Hayye ale's-salât reya
ale'l~felâh!" diye seslenmelerini niyet ettim. Hatta bir takım adamlara
emredip damların üstüne çıkıp müsliimanlara seslenmelerini istedim. Nere deyse
onlar bu maksatla az kaldı çan çalacak lardı.»
Derken Ensar'dan biri gelip şöyle dedi:
«Ey Allah Resulü! Senin bu meselenin bu kadar çok üzerine düştüğünü gördükten
sonra (evime) döndüğümde (rüyamda) üzerinde ye şil renkte iki elbise bulunan
bir adam gördüm. Mescidin üzerinde dikilip ezan okudu. Sonra biraz oturdu,
kalktı aynı şeyi tekrar söyledi, ancak bu defasında "Kad
kâmeü's-salât"ı da ekledi. İnsanların hakkımda ileri geri konuş
mayacaklarını bilseydim mutlaka söylerdim; bunu sanki uyanıkken, uykuda
değilken gör düm.»
Bunun üzerine Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu;
"Allah sana hayrı göstermiş. Bilâl'e söyle de (bunu ezan olarak)
okusun!"
Ömer de dedi ki; "Ben de onun gördüğü nü gördüm; ancak söylemekle önce
davranın-ca, anlatmaktan çekindim."
1125-Diger bir rivayet: Kıbleye
karşı du rup, şöyle dedi; "Allahü ekber, Allahü ek-ber! EşhedÜ en lâ ilahe
illallah. Eşhedü enne Muhammeden Rasûlluilah" -ikişer kere-. Sonra;
"Hayye ala's-salât!" dedi. İki kere de; "Hayye alel-felâh!"
dedi. Sonra biraz bekle di; (kamet İçİn) kalktı ve aynısını söyledi. Ancak
"Hayye ale'l-felâh"dan sonra: "Kad kameti's-salâtü, kad
kâmetissaiat"ı ekledi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de
şöyle dedi: "Bunu Bilâl'e Öğret!" Sonra Bi lâl ezan olarak bunu
okudu. [Uzun olarak Ebû Dâvud]
1126-Abdullah b. Zeyd radiyallahu
anh' dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, namaza çağırmak için çan yapılmasını
emre dince, ben uykudayken, bir adam elinde çan la beni ziyaret etti. Kendisine
şöyle dedim; •'Ey Allahın kulu! Çan mı satıyorsun?"
"Çanı ne yapacaksın?" dedi.
"Onunla insanları namaza çağıracağız!"
"Sana bundan daha iyisini göstereyim mi?"
"Evet."
"Şöyle dersin; Allahü Ekber, Allahü Ek ber. Allahü ekber, Allahü Ekber.
EşhedÜ en lâ ilahe illallah, eşhedü en lâ ilahe illallah.
EşhedÜ enne Muhammeden Resûİullah! Eşhedü enne Muhammeden Resûİullah.
Hayye ale's-salât, hayye ale's-salât.
Hayye ala'I-falâh, hayye ala'l-felâh.
Allahü ekber, Allahü ekber. Lâ ilahe illal lah." (Daha sonra rüyamdaki bu
adam) biraz benden uzaklaştı. Sonra namaza kamet geti rirken şöyle dersin,
dedi: "AlIahÜ ekber, Alla hü ekber. Eşhedü en lâ ilahe illallah. Eşhedü
enne Muhammeden ResûluIIah. Hayye ale'ssalât, hayye ale'l-felâh. Kad
kâmeti's-sa-lâtu. kâd kameti's-salât. Allahü ekber, Allahü ekber. Lâ ilahe
illallah." Sabah olunca, hemen Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e
geldim ve rüyada gördüğümü kendilerine an lattım. Şöyle buyurdu:
"In§aal(ah bu sâdık bîr rüyadır. Haydi Bi lâl ile kalk, ona öğrenmiş
olduğunu söyle de ezan olarak okusun! Çünkü onun sesİ senin-kinden daha
gürdür."
Hemen Bilâl ile ayağa kalktım, bir bir Bi-lâl'e söyledim; o da onunla ezan
okudu, Ömer evinde bunu duyunca, ndâsını sırtına aldığı gibi geldi ve şöyle
dedi: "Ey AUah Resulü!
Seni Hak Peygamber olarak gönderene yemin olsun ki ben de aynı ona gösterilen
şeyi gör düm." Bunun üzerine Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem:
"Hamd Allah'a mahsustur" demekten kendini alamadı.
U27-İbn Ishâk'ın. Zührî'den rivayetinde: "Allahü ekber, Allahü ekber,
Allahü ekber, Allahü ekber" (şeklinde tekbirler dört kere); Ma'mer ve
Yûnus'un birlikte Zührî'den rivayetlerinde ise: "Allahü ekber. Allahü ek
ber" (şeklinde tekbirler iki kere zikredilmiş tir).
1128-Diğer rivayet: Abdullah (b.
Zeyd) dedi ki: "Rüyada bu ezanı gören benim; onu okumayı da ben
isterdim." "Öyleyse kalk. ka meti sen gelir!" buyurdu. (Ebû
DâvudJ
1129-Tinnizîde benzerini
"Allah'a hamd olsun! İşte bu daha sağlam oldu" lafzı ile ri vayet
etti.
1130-(Tirmizî) dedi ki: Bu hadisi,
İbrahim b. Sa'd, Muhammed b. İshâk'tan. bundan da ha eksiksiz ve uzun bir
metinle rivayet etti. Ayrıca ezanı ikişer ikişer, kameti de birer bi rer
zikretti.
ini-Tîrmizî'nin diğer bir rivayetinde: "AUah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem'in ezanı, gerek ezanda, gerekse kamette ikişer ikişer idİ."
1132-İbn Mâce, rivayetinde şunu da
ekle di: Ebû Ubeyd der ki: Ebû Bekr ei-Hakemî bu hususta Abdullah b. Zeyd'İn şu
şiirini bana bildirdi:
"Hamd, celâl ve ikram sahibi olan Allah'a mahsustur Hele ezana hamd pek
çoktur
Allah tarafmdan bana bir müjdeci geldi. Bana ikram ederek bu müjdeyi verdi.
Birkaç gece içinde tam üç kez bana sevgi gösterdi. Geldikçe bana sevgi ve
takdirini ar tırdı."
1133-Enes radiyallahu anh'dan;
"İnsanlar çoğalınca aralarında namaz va kitlerinin ilan edilmesini
görüştüler.
Namaz vakitlerinde bu maksatla ateşin ya kılması ya da bir çan çahnmasını ileri
sürdü ler. Bunun üzerine Peygamber sallallahu aley hi ve sellem ezanm çifter,
kametin İse birer kez söylenmesini emretti."
1134-Diğer bir rivayette:
"Kametin, evet sadece kametin lafızlarının tek tek söylenme sini (emretti)"
diye geçer.
(Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud, Tirmizî ve Nesâî.]
1135-Alî radiyallahu anh'dan:
"Allah Teâla, Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e ezam öğretmek
dilediğinde, Cibrîl ona Burak'ı getirdi..." İsrâ hadisini zikretti; ayrıca
onda şöyle geçer:
«Perdeden melek çıkıp: "AUahü ekber, AllahÜ ekber!" dedi. Bunun
üzerine perdenin arkasından şöyle bİr ses geldi: "Kulum doğru söyledi.
Ben, ekberim (=e.n büyüğüm)." Son ra: "Eşhedü en lâ ilahe
illallah" dedi. O da: "Kulum doğru söyledi. Benden başka hiçbir ilâh
yoktur."
"Eşhedü enne Muhammeden ResûluIIah" dedi. Perde arkasından gelen
seste şöyle de nildi: "Kulum doğru söyledi; Muhammed'i peygamber olarak
gönderen Benim!" Ardın dan; "Hayye ale's-salât, hayye ale'l-felâh,
kad kameti's-salâtu, AlIahü ekber, AUahü Ekber" deyince, perde arkasından
şöyle denildi: "Ene ekber, ene ekber (=Ben en büyüğüm, ben en
büyüğüm)."
"Lâ ilahe illallah" dedi. Perde arkasından şöyle denildi; "Kulum
doğru söyledi; Benden başkailâh yoktur."
Ondan sonra melek, Muhammed'in elin-
den tutup öne geçirdi ve içlerinde Âdem ve Nuh'un da bulunduğu semâ ehline
imamlık yaptı.» [Bczzâr, zayıf bir isnâdla.]
1136-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem göğe yolculuk yaptığı zaman, ezan
kendisine vahyedildi. Cibrîl, ezanı getirip O'na öğretti." Taberânî,
el-Mu'cemu'l~Evsat'ta. İsnadın da hadis uydurmakla suçlanmış olan Talha b. Zeyd
isimli zayıf bir ravi vardır.
1137-Ebû Mahzûre radiyallahu
anh'dan:
Dedim ki:
"Ey Allah Resulü! Bana ezanın usûlünü öğret!"
«Şöyle dersin buyurdu: "Allahü ekber, AllahÜ ekber, Allahü ekber, Allahü
ekber. Bun ları söylerken sesini yükseltirsin. Sonra eşhe dü en lâ ilahe
illallah, e§hedü en lâ ilahe illal lah, eşhedü enne Muhammeden ResCdullah,
e§hedü enne Muhammeden ResûluIIah. Bunları alçak sesle söylersin. Hayye
ale's-salât, hayye ale's-salât. Hayye ale'l-felâh, hayye ale'l-felâh, dersin.
Sabah namazı olursa "es-Salâtü hayrım mine'n-nevm, Allahü ekber, Al lahü
ekber, Lâ ilahe illallah" dersin.»
1138-Diğer rivayette: "Kameti
de ikişer kere söyleyerek bana öğretti. Şöyle ki: AHahü Ekber, Allahü ekber.
E§hedü en lâ ilahe illal lah, eşhedü en lâ ilahe illallah. E§hedü enne
Muhammeden Resûlullah, eşhedü enne Mu lıammeden Resûlullah. Hayye ale's-salât,
hayye ale's-salât. Hayye ale'l-felâh, hayye ale'l-felâh. Allahü ekber, Allahü
ekber, lâ ila he İllallah."
n39-{Ravi) Abdürrezzâk der kİ: "Kamet getireceğin zaman iki kere Kad
kameti's-salâ-tü. kad kâmeti's-salât de!" Alah Resulü sallal-lahu aleyhi
ve sellem, (daha sonra Ebû Mah-zûre'ye;) "Duydun mu (hepsini)?" diye
sor du. O da: "Evet" cevabını verdi
(Ravi) dedi kİ: "Ebu Mahzûre, alın saçını ne keser, ne de ikiye ayırırdı.
Çünkü Allah Resulü sal-lallahu aleyhi ve sellem ona elini sürmüştü."
1140-Dİğer rivayet: "Peygamber
sallaila-hu aleyhi ve sellem ona (Ebû Mahzûre'ye), ezanı ondokuz kelime; kameti
ise onyedi ke lime olarak öğretmiştir.
Ezan şöyledir: Allahü ekber, Allahü ekber, Allahü ekber, Allahü ekber. Eşhedü
en lâ ila he illalIaJı, E§hedü en lâ ilahe illallah. Eşhedü enne Muhammeden
Resûlullah, eşhedü enne Muhammeden Resûlullah. Hayye ale's-salât, hayye
ale's-salât. Hayye ale'l-felâh, hayye ale'l-felâh. Allahü ekber, Allahü ekber.
Lâ ila he illallah.
Kamet ise şöyledir: Allahü ekber, Allahü ekber, Allahü ekber, Allahü ekber.
Eşhedü en lâ ilâhe illallah, eşhedü en lâ ilahe illallah. Eş hedü enne
Muhammeden Resûlullah, eşhedü enne Muhammeden Resûlullah. Hayye ale's-salât,
hayye ale's-salât. Hayye ale'l-felâh, hayye ale'l-felâh. Kad kameti's-salâtü,
kad kâmeti's-salât. Allahü ekber, Allahü ekber. Lâ ilâhe illallah."
1141-Diğef bir rivayet; Ezanı,
(Muham-med) sallallahu aleyhi ve sellem bana bizzat öğretti. Şöyle buyurdu;
"Allahü ekber, Allahü ekber, Allahü ekber, Allahü ekber. E§hedü en lâ
ilahe illallah, eşhedü en lâ ilâhe İllallah. Eşhedü enne Muhammeden Resûlullah,
eşhe dü enne Muhammeden Resûlullah" İkişer kerre. Sonra buyurdu ki:
"Haydi sesini yük seltip uzatarak (tercf yaparak) tekrar et: Eş hedü en lâ
ilâhe illallah, eşhedü en lâ ilahe İl lallah. Eşhedü enne Muhammeden Resûlul
lah, eşhedü enne Muhammeden Resûlullah.
Hayye ale's-salât, hayye ale's-salât. Hayye ale'l-felâh, hayye ale'l-felâh.
Allahü ekber, Alîahü ekber. Lâ ilahe illallah."
1142-Diğer rivayette: "Allahü
ekber, Alla hü ekber. E§hedü en lâ ilahe illallah, eşhedü en lâ ilahe
İllallah" der." Sonra, yukarıda ge çen tercî' hadisinin tümünü
zikretti.
Ebû Dâvud. Derim ki: "Ebû Dâvud, için de ondokuz kelime bulunan rivayeti
(yani bir önceki hadisi) zikrettikten sonra ikincisinin metnini lafzen aynı
şekilde tekrar etti. Ezanı tercî' yapmaksızın okuttuğuna dair İkinci ri vayeti
Ebû Dâvud, ya yanlışlıkla ya da sırf kı saltma maksadiyle yapmış olmalıdır.
1143-Müslim, Tirmizî ve Nesâî'nin de
benzer rivayetleri bulunmaktadır. Onda Ebû Mahzûre'nin ağzından olay
nakledilmektedir: Anlattığına göre, o bir gurup insanla çıkıp, Hu-neyn
dönüşünde. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile karşılaşmışlar. O sırada
müezzini (onun yanında) ezan okumuş. Ebû Mahzûre gurubuyla birlikte durup
okunan ezam alaylı olarak yüksek sesle tekrar etmişler. Allah Re sulü sallallahu
aleyhi ve sellem bunu duyunca onlan yanına çağırtarak ve sormuş:
"Yüksek sesini duyduğum hanginizdi?" Ebû Mahzûre'yi göstermişler.
Hemen onu alıkoyup ötekileri salıvermiş. Sonra ona: "Haydi kalk, ezan
oku!" demiş ve böylece ona ezanı öğretmiş. O da tercî' (alçak sesle tekrar
etmekle) ezanı okumuş. Eline bir kese gümüş verip Mekke'ye müezzin olmasını
emretmiş.
1144-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in zamanında ezan ikişer ikişer,
kamet ise birer birer idi. Yalnız kamette Kad kameti's-salâ-/«'yü iki kere
okunurdu. Kameti duyduğumuz zaman abdest alır, sonra namaza çıkardık."
[Ebû Dâvud ve Nesâî.]
1145-Mâlik radiyallahu anh'dan: Ona
ulaştığına göre: Müezzin, sabah na mazına çağırmak için Ömer'e geldiğinde onu
uyuyor bulmuş ve bunun üzerine: "es-salâtü hayrun mine'n-nevm (=namaz
uykudan ha yırlıdır)" demiş. Uyandığı zaman Ömer, ona bunu sabah namazında
söylemesini emretmiş
1146-Bilâl radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
«Sabah namazından ha§ka hiçbir namaz da ezan okurken "es-Salâtü hayrun
mine'n-nevm (=namaz uykudan hayırlıdır)" deme!»
[Tirmizî]
1147-Mücâhid'den de şu rivayeti
bulun maktadır: İbn Ömer'le beraberdim. Bir adam, öğle ve ikindi namazında:
"Namaz uykudan hayırlıdır" dedi. Bunun üzerine dedi ki: "Hay di
bizi bundan kurtar, zira bu bir bid'altır." [Ebû Dâvud da benzerini
rivayet ettİ.]
1148-Bilâl radiyallahu
anh'dan, dedi ki: Ezanın sonu: "AUahü ekber, Allahü ekber, lâ İlahe
illallah"dır. |Nesâî]
1149-Süveyd b. Gafele radiyallahu
anh' dan, dedi ki: Bilâl'in okuduğu ezanın sonu şöyle idi: "Lâ İlâhe
illallahü, vailahü ekber."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebir'de.]
1150-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
Bilâl (bir defasında) fecrin doğuşundan Önce ezan okudu da Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem ona şöyle seslenmesini em retti: "Şüphesiz kul
uykudadır."
[Tirmizî nakledip dedi ki: "Bu. nıahfûz olmayan bir hadistir."]
1151-Ebû Dâvud, bunu şu lafızla
nakletti: "Ona dönüp şöyle seslenmesini emretti; 'Dik kat edin, kul (yani
Bilâl) uyudu, dikkat edin, kul uyudu!' Bunun üzerine (Bilâl) döndü ve: 'Dikkat
edin, kul uyudu!' diye seslendi."
1152-Bezzâr, leyyin bir isnâdla,
Enes radi yallahu anh'dan:
Bilâl, (bir defasında), güneş doğmazdan önce ezan okudu. Peygamber sallallahu
aley hi ve sellem ona dönüp şöyle seslenmesini emretti: "Dikkat edin, kul
uyudu!"
Bilâl şöyle diyerek çıktı: "Keşke Bilâl'i annesi yetim bıraksaydı da
dökülen kanından alnı ıslansaydı"
1153-BilâI radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Bilâl'e dedi ki: "Fecir sana (elini
genişleme sine uzatarak) böyle belirinceye kadar ezan okuma!" [Ebû Dâvud)
1154-Ziyâd b. el-Hâris es-Sudâî
radiyalla hu anh'dan;
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, bana sabah ezanım okumamı emretti, oku
dum. Sonra Bilâl kamet getirmek isteyince, şöyle buyurdu: "Suda kardeş
ezan okudu; ezanı kim okumuşsa kameti de o getirsin!"
[Ebû Dâvud V6 Timıizî. Lafız Tirmizî'ye aittir]
1155-Simâk b. Harb radiyallahu
anh'dan: "Bilâl, güneş (öğleyin batıya doğru) ka-ymca ezan okurdu.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem (evinden) çıkıncaya dek ka met
getirmezdi. Onun çıktığım gördüğü za man kamet getirirdi."
[Ebû Dâvud, Tirmizî ve Müslim; lafız Müslim'e ait tir]
1156-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in iki müezzini vardı; Bilâl ve
âmâ olan îbni Ümmi Mektûm." [Müslim ve Ebû Dâvud]
1157-Câbir radiyallahu
anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem Bilâl'e şöyle dedi: ''Ezan
okuduğun zaman, ağır ağır oku, kâmel getirdiğinde acele ve ça buk getir! Ezanla
kametin arasında yemek yi yen kimsenin yemeğini bİtirebileceği kadar bir zaman
ayır (bekle)! Yine su içenin suyunu, tuvalete gidenin tuvaletini
bitirebilecekleri kadar bir zaman ayır! Beni görmedikçe (ka met için)
kalkmayın!" [Tirmizî]
1158-Neccâroğullarından bir kadmdan:
Evim, mescidin etrafmdaki evlerin en yükseği idi. Bilâl onun (damı) üzerinde
ezan okurdu. Seher vakti gelince, dama çıkarak vakti beklerdi. Vaktin girdiğini
gördüğü za man yerinden kıpırdanır ve şöyle derdi: "Al-lahım! Sana hamd
ederim. Dinini ayakta tuta bilmek için Kureyş'e karşı yardımını bekle
rim." Bu duadan sonra ezan okurdu. (Kadın) dedi ki: "Tek bir gece
olsun, onun bu duayı bıraktığını görmedim." (Ebû Dâvud]
1159-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: "Namaz için ezanı sadece abdestli olan okusun!"
1160-Diğer rivayette merfû
olarak şöyle geçer; "Ezan, ancak abdestli olarak oku nur."
(Tirmizî. Ye dedi ki; "Birinci rivayet daha sahihtir."]
1161-Osmânb. Ebi'l-Âs radiyallahu
anh' dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in bana son vasiyeti, ezanına
karşılık ücret alma yan bir müezzin edinmemdi."
[Ebû Dâvud ve aynı lafızla Tirmizî.]
Il62-Ebû Bekre radiyallahu anh'dan: "Resûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem ile sabah namazma çıktım, rastladığı herkesi na-
maza çağırıyor ya da (uyandırmak için) aya ğıyla dürtüyordu." [Ebû Dâvud]
1163-Ebû Ümâme ya da sahabeden bir
başkasından:
Bilâl, kamet getirmeye başladı. "Kad kâ-meti's-salât" deyince, Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: ''Allah onu (namazı) ikâme
etsin ve devam ettirsin!"
Kametin diğer kısımlarında, ezanın fazile tine dair (daha önce geçen) Ömer'in
hadisin-dekileri (hadis no. 1093)
söylemiştir.
[Ebû Dâvud]
1164-Nâfi radiyallahu anh'dan:
İbn Ömer, seferde sabah namazındaki ka metten başka hiçbir namazda (ezana)
ilave yapmazdı. Sabah namazında hem ezan okur, hem de kamet getirirdi.
Şöyle derdi: "Ezan ancak, insanların ya nında toplanacağı imam için
okunur."
[Mâlik]
1165-Abdu]lah b. Adiyy
radiyallahu anh'-dan;
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, seferde sadece sabah namazı için ezan
oku turdu."
(Taberânî, el~Mu ceınu' l-Kehîr'6ç leyyin bir İsnâdla.]
1166-Ebû Cuhayfe radiyallahu
anh'dan: "Bilâl'i, ezan okurken gördüm. Ağzından sağa sola hareket
ettirmek suretiyle çıkan söz leri ben de aynen söyleyerek izledim."
TBuhârî, Müslim ve Nesâî.]
1167-Tirmizî'nin rivayetinde:
"Bilâl'i ezan okurken gördüm. Dönüyor ve ağzını sa ğa sola çeviriyordu.
İki parmağı da kulakla rında idi" diye geçmiştir.
1168-Ebû Davud'un rivayeti;
"(Bilal) Hayye ale's-salât, hayye ale'l-felâh'a ulaşın ca, boynunu sağa
sola çevirdi, fakat kendisi dönmedi."
1169-BilâI radiyallahu anh'dan:
«Sabah namazı için ezan okur, şöyle derdi: "Hayye alâ hayri'l-amel (=haydi
amelin hayır lısına!)" Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel lem ona
"es-salâtü hayrun mine'n-nevm (=na-maz uykudan hayırhdır)" demesini
emretti. Ondan sonra, "hayye alâ hayri'l-amel (=haydı amelin
hayırlısına!)" demeyi bıraktı.»
[Taberânî, et-Mu'cemu'l-Kehîr'dc zayıf bîr senedle]
1170-Sa'd el-Kuraz
radiyallahu anh'dan;
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ne zaman Küba'ya gelse, Bilâl'e
insanların kendi etrafında toplanması ve Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem'in geldiğini onlara bildirmesi İçin ezan okumasını emrederdi. Bir gün
Bi-lâl'siz geldi. Zenciler birbirine baktılar; bunun üzerine Sa'd (el-Kuraz)
hurma dalına çıkıp ezan okudu. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ona:
"Seni ezan okumaya sevk eden ne dir?" diye sordu. Şöyle cevap verdi:
"Babam, annem sana feda olsun! Sen az insanla geldin. Bilâl de seninle
gelmemişti. Bu zenciler bir birlerine baktılar, bir'de sana baktılar. Onlar
tarafından başına bir şey gelmesinden kork tum da onun için ezan okudum."
"Çok iyi yaptın, ey Sa'd! Sen Bilâl'i gör mediğinde her zaman böyle ezan
oku!" Böy lece Sa'd ondan sonra Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem'in sağlığında tam üç kere ezan okudu.
[Taberânî, el-Mu' cemu' t-Kebîy'ûc zayıf hır isnâdla.]
1171-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu;)
"Ezan Habe§îlere aittir."
[Tirmizî, Menkıbeler bölümünde bu hadis, datıa uzun metniyle tekrar
gelecektir.]
1172-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan;
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
''imam sorumluluğu yüklenen, müezzin ise kendisine güvenilendir Allahım!
imamları ir§ad et! (doğrudan ayırma!) Müezzinleri de bağiğla!" Dediler ki;
"Ey Allah Resulü! Bizi senden sonra ezanda çekişecek bir topluluk halinde
bıraktın!" Şöyle buyurdu: "Benden ya da sizden sonra öyle bir kavim
gelecek ki, beyinsizleri müezzinleri olacaktır."
[Bezzâr. Ebû Dâvud ve Tirmizî İse "Müezzinleri ha-ğı§la!"ydi kadar
rivayet elliler.]
1173-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
"Müezzinlerinizin görme özürlü olmaları nı istemem." (RâviJ dedi ki:
Sanırım şunu da söyledi: "(Kur'ân) okuyucularınızın da müez zin olmalarını
istemem." [Taberânî, el-Mu'cema'l-Kebîr'âe.]
1174-îbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ezanlarınızı seçkinleriniz okusun, na mazlarınızı da kurrâlarınız
(kıraati bilenleri niz) kıldırsın!" [Ebû Dâvud]
1175-Yahya el-Bekkâî'den:
Bir adam İbn Ömer'e dedi ki: "Seni Allah için seviyorum."
îbn Ömer: "Ben de senden Allah için nef ret ediyorum!" dedi.
"Neden?" diye sorunca; "Çünkü sen ezan da teğanni yapıyorsun,
üstelik karşılığında ücret de alıyorsun" dedi.
(Taberânî, el-Mu'cemu't-Kebîr'de leyyin bir isnâdla.]
1176-İbrâhîm en-Neha'î
radiyallahu anh' dan:
"İbn Mes 'ûd, Alkame ve el-Esved namaz larım ezansız ve kâmetsiz
kıldılar." (Râvİ) Süfyan (es-Sevrî) dedi ki: "Şehrin kameti on lara
yetmiştir."
İbn Mes'ûd bir rivayette şöyle dedi: "Şe hirde getirilen (bir) kamet
(şehrin tümüne) yeter." [Taberânî. el-Mu'cemu'l-Kehtr'Ac]
1177-Câbir radiyallahu
anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Namaz için ezan okunduğu zaman, gök kapıları açılır ve dua kabul
edilir."
[Ahmed, leyyin bir isnâdla,]
1178-Peygamber sallallahu aleyhi ve
sel-lem'in müezzini Sa'd radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Bi-lâl'e ezan okurken parmaklarını kulak
deliği ne sokmasını emrederek ve şöyle buyurdu: "Bu, sesinin gür çıkması
içİn daha iyidir."
[ibn Mâce, zayıf bir isnâdla.]
MESCİDLER
1179-Osmân radiyallahu anh'dan:
Kendisi, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve seUem'in mescidini genişlettiği
zaman, insan lar ileri geri konuşunca şöyle dedi:
"Amma da çok konuştunuz! Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle
buyurdu ğunu duydum:
"Kim Allah'ın rızasını talep ederek bir mescid yaparsa, Allah onun için
cennette bir ev yapar."
[Buhârî, Müslim ve Tirmizî]
1180-Diğer rivayette: "Cennette
bir ev yapar" şeklinde geçer.
1181-Ahmed, Esma bn. Yezîd'den:
"On dan daha geniş bir ev" ibaresi ile rivayet et miştir.
1182-Ebû Zer radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim, bağırtlak ku§unun yuvası kadar kü çük bir mescid (bile) yaparsa,
Allah onun için cennette bir ev yapar."
[Bezzâr ve Taberânî, el-Mu'cemu's-Sağtr'de.]
1183-İbn Mâce'nin lafzı:
"Bağırtlak ku§u ya da ondan daha küçük."
1184-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim Allah'a ibadet edilecek bir evi helâl maldan yaparsa, Allah da onun
için cennette bir ev yapar." [Bezzâr]
1185-Taberânî, el-Mu'cemu'l-Evsat'ta
ri vayet edip şunu ekledi: "İnci ve yakuttan."
1186-Taberânî'nin, İbn Abbâs
radiyallahu anh'dan benzer bir rivayeti bulunmaktadır ki, onda şu ifade yer
alır: "Kim de bir kabir ka zarsa Allah onun için cennette bir ev bina
eder. O gün ölürse günahları bağışlanır."
1187-Taberânî. el-Mu'cemu'
l-Kebtr'de "Kim Allah için bir mescid yaparsa" hadisin de şunu
eklemiştir:
Bir adam dedi ki:
"Ey Allah Resulü! Yolda yapılan bu mes-cidler de mi?"
"Evet, içinden çer çöp ve tozları çıkarmak bile hurilere kavuşma
vesilesidir" buyurdu.
1188-Enes radiyallahu anh'dan: Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem Medine'ye geJdi; Benû Amr b. Avf denilen
Medine'nin tepesindeki bir kabilede konakla dı. Orada ondört gün kaldı.
Sonra Neccâr oğullarından olan bir toplu luğa haber gönderdi. Onlar da
kıhçlarını ku şanarak geldiler. O anda Allah Resulü sallal lahu aleyhi ve
sellem'i devesinin üstünde.
Ebû Bekr'i de terkisinde, Neccâr oğuUannı da etrafında görür gibiyim. Hep
beraber Ebû Eyyûb'un avlusuna gittiler. Nerede namaz vakti gelirse orada namaz
kılardı, hatta koyun ağıllarında bile namaz kıldığı olurdu. Sonra bir mescid
yapılmasını teklif etti. Neccâr oğullarına haber gönderdi; geldiler. Şöyle bu
yurdu: "Şu bostanımzı bana satın!"
"Hayır ey Allah Resulü! Bu bostanımıza para istemeyiz. Allah için onu sana
veririz" dediler. Bostanda hurma ağaçlan ve müşrikle rin kabirleri
bulunmaktaydı. Harabeler de vardı.
Emir verdi; hurma ağaçları kesildi ve müşriklerin kabirleri de çıkanldı.
Harabeler düzeltildi. Hurma ağaçlarını kıbleye doğru dizdiler, temellerini
taştan yaptılar. Çalışırlar ken şiirler ve mâniler söylüyorlardı. Allah Re sulü
sallallahu aleyhi ve sellem de onlarla be raberdi. "Ahiret hayrından başka
hiçbir hayır yoktur! Allahım, hem Ensâr'a, hem de Muha cirlere yardım et!"
diyorlardı. [Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî.]
1189-Bir rivayette:
"Taşlan, kayalan ta şırlarken bir yandan da mâniler söylüyorlar dı"
diye geçmektedir,
1190-Rezîn, Ebû Saîd'den:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem de onlarla beraber kerpiç
taşıyordu; bir yandan da; "Bu yük, Hayber yükü değildir. Bu Rabbimize
karşı ic ra edilen en iyİ ve en temiz bir iştir" diyordu. Toprak taşıyan
bir adam O'na rastlayıp şöyle dedi: "Ey Allah Resulü! Kerbicini ver de ben
taşıyayım!" "Sen git, başka bir tane al, Al lah'a sen benden daha çok
muhtaç değilsin!" buyurdu.
Hadremût'tan çamuru İyi yoğuran bir adam geldi; bunun üzerine Allah Resulü sal
lallahu aleyhi ve sellem buyurdu: "İşini iyi yapan kişiye Allah merhamet
etsin! Sen bu işi bırakma; çok iyi becerİyorsun!"
1191-Rezîn'in Ebû Saîd'den
başka bir ri vayetinde: "Mescidin tavanı hurma kalasla-rındandı.
Ömer, halifeliği zamanında mescidin el den geçirilmesini emrederek şöyle dedi:
"tn-
sanları yağmurdan korusun, yeter; sakm kıza-np, sararıp insanları fimeye
sürüklemesin!" şeklinde geçmektedir.
1192-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
Ona, içine dışkUar atılan bostanları sordu lar. Şu cevabı verdi: "Birkaç
kere yıkanırsa içinde namaz kılın!" İbn Ömer, bu sözü Allah Resûlü'ne
nisbet etmiştir. Bunu İbn Mâce, Muhammed b. İshâk'ın annesinden (an sîgası ile
rivayeti) ile tahric etmiştir,
1193-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
"ResûIuUah sallallahu aleyhi ve sellem za manında mescid, kerpiçten
yapılmıştı. Tavanı hurma dallanndandı. Direkleri hurma külü-ğündendi. Ebû Bekr
ona hiçbir şey ilave et medi, Ömer biraz ilavede bulundu. Onun ya pısına
bİrşeyler ekledi. Direklerini tekrar odundan yaptırdı. Osman gelince bayağı de
ğiştirdi ve pek çok ilave yaptırdı. Duvarlarını nakışlı taş ve kireçle tamir
ettirdi, temellerini nakışlı taşlarla yaparken tavanını da Hint Çı-narıyla
kaplattı." [Buhârî ve Ebû DâvudJ
1194-Onun (Ebû Davud'un) diğer riva
yeti: "Direkleri hurma külüğündendi. Üs tünde hurma dalları gölgelik
yapıyordu. Ebû Bekr zamanında onlar eskiyince, bu de fa hurma kütüklerinden
yaptı. Hurma dalla-nnı da kullandı. Sonra bunlar da Osman'ın halifeliği
zamanında eskiyince, Osman onu tuğla ile yeniden inşa ettirdi. Zamanımıza kadar
ona hiç dokunulmadan Öylece sabit kaldı."
Derim ki: (Cem'ul-fevâid'in) aslında da ifade böyledir.
Buna karşılık Ebû Dâvud'da, üstünün hurma kalasları ile örtülmüş olduğu geç
mektedir.
1195-Onun (Ebû Dâvud 'un) diğer
rivaye tinde şöyle geçer: Bir gece şiddetli yağmur yağdı, yer ıslandı. Bir adam
(elbisesinin içinde) taşlar getirip onları me.scidin tabanına ser di. Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem namazım bitirip de onu görünce:
"(Bu yemliğin) ne kadar güzel/" buyurdu.
1196-Ebû Hureyre radİyallahu
anh'dan. dedi ki:
(İnşaallah Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu;)
"(Mescidin) ta§lar(ı) kendilerini çıkaran ki§iye, yerlerinde bırakması
için 'Allah aşkı na bizi çıkarlmayın!' derler." jEbfl Dâvud]
1197-Seleme b. el-Ekva'radiyalİahu
anh' dan:
"(Mescİd-i Nebevî'de) minberle (mesci din kıble) duvarı arasında bir
koyunun geçe bileceği kadar yer vardı."
[Buhârî, Müslim ve Ebû Dâvud]
1198-Diğer rivayette: "Seleme,
teşbih çekmek amacıyla mescidde mushafm konul duğu yeri araştınrmtş ve Allah
Resûlii sallal lahu aleyhi ve sellem'in de bu yeri araştırdığı nı söylermiş.
(Mescİd-i Nebevî'de) minber ile kıble arasında bir koyunun geçebileceği kadar
yer vardı."
1199-Sehl b. Sa'd radiyallahu
anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in mihrabı ile
(mescidin kıble) duva-rın(m) arası, bir koyunun geçeceği kadar bir yerdi."
[Buhârî. Müslim. Ebû Dâvud ve Nesâî.]
1200-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cami mescidde kuman bir farz namaz, kabul edilmiş bir farz haccına (sevapça)
denktir. Nafile namaz ise, kabul görmüş bir hacca denktir. Cami mescidinde
kılınan na maz, diğer mescidlerde kılınan namazdan beşyüz derece
üstündür."
[Taberânî, ei-Mu'cemu'l-Evsat'ta zayıf b\r senedie.J
1201-Ömer radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Her kim mescidde kırk gece İlk rek'alını kaçırmamak şartı ile cemaatla
yatsı namazı kılarsa Allah ona ateşten beraatını yazar."
[İbn Mâce]
1202-Enes radiyallahu anh'dan: Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, mescidin kıblesinde bir sümük gördü,
ağırına gitti. Kalkıp onu eliyle kazıdı. Sonra şöyle bu yurdu: "Sizden
biri namaza kalktığı zaman Rabbine yakarır. Rabbi, kendisiyle kıblesi arasında
olur. Bu yüzden hiçbiriniz kıblesine doğru tükürmesin, soluna veya ayağının altı
na tükürsün. Ya da entarisinin bir tarafını tu tup onun üstüne tükürsün. sonra
onu çitile-sin." Sonra buyurdu ki "Ki§i böyle yapmalı dır, değil
mi?" IBuhârî ve Müslim]
1203-Nesâî'nin rivayetinde: Öylesine
öf kelendi ki yüzü kıpkırmızı oldu; bunun üzeri ne Ensâr'dan bir kadın kalkıp
onu (sümüğü) eliyle kazıdı ve üzerine bir bez koydu.
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem de şöyle buyurdu: "Şimdi ne güzel
oldu.'"
1204-Ebû Dâvud, Ebû Saîd'den
benzerini rivayet etti; onda şöyle geçer:
"Sizden biri, yüzüne tükürülmesini ister mi? Biriniz kıbleye karşı
durduğunda, Rabbi ne karşı durmuş olur. Melek de sağında durur (bu nedenle ne
önünüze, ne de sağınıza tükür-meyin)."
1205-Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr'de
za yıf bir isnâdla Ebû Ümâme'den naklen şunu da ilave etti: "Arkadaşı
(şeytanı) da solunda du rur. "
1206-Enes radiyallahu anh 'dan;
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Mescide tükürmek hatadır; keffâretiyse onu gömmektir." [Mâlik hariç,
altı hadis İmamı.]
1207'Ebû Ümâme radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim mescide tükürüp de onu gömmezse bir günah işlemiş olur; üstünü
örterse bir se vap işlemiş olur." [Taberânî, el-Mu cemu l-Kebîr.]
1208-es-Sâib b. Hallâd radiyallahu
anh' dan:
Bir adam, bir cemaate imamhk yaptı; önü ne tükürdü. Peygamber sallallahu aleyhi
ve sellem adamı gördü. Namazı bitirince cema atine şöyle seslendi: "Bu
adam bir daha size namaz kıldırmasın!" Daha sonra o adam tek rar namaz
kıldırmak isteyince engel oldular ve ona, hakkında Peygamber sallallahu aleyhi
ve sellem'in söylediği sözü ilettiler. Adam, bunu Peygamber sallallahu aleyhi
ve sellem'e bir şikayet mâhiyetinde anlatmca; "Evet, sen hem Allah'a, hem
de Resulüne eziyet ettin" dedi. [Ebû Dâvud]
1209-Amr b. Hazm radiyallahu
anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in sağına, soluna ve önüne
tükürdüğünü gör düm."
Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr'indt zayıf bir isnâdla. Bununla namaz dışındaki
tükür melerini kasdetmiştir.
1210-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: "Birinizin hanımı,
kendisinden mes cide gitmek için izin isterse sakın menetme sin." (İbn
Ömer'in) oğlu Bilâl (babasına) dedi ki: "Vallahi bİz onları mescidden
menederiz." Bunun üzerine ona gidip o güne kadar hiç duymadığım bİr küfür etti
ve şöyle dedi: "Ben sana Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'den
haber veriyorum; sen kalkmış "Onla rı mutlaka menederiz!"
diyorsun!"
1211-Diğer bir rivayette:
"Allah'ın kadın kullarını Allah'ın mescidlerinden menetme-yin!"
buyurmuştur.
1212-Ebû Dâvud, Ebû Hureyre'den nak
len şunu ziyâde etti: "Ama (kadınlar mescide) koku sürünmeden
gitsinler."
1213-Diğer bir rivayet: Vâkıd
adındaki oğlu (İbn Ömer'e) şöyle dedi: "Bu takdirde onlar (kadınlar)
mescidi bir fesat yuvasına çe-
virirler." (İbn Ömer) hemen onun göğsüne vurarak şöyle dedİ:
"Ben sana Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'den haber veriyorum, sen
ise hâlâ 'Ha yır! ' diyorsun. [Nesâî'nin dışında altı hadis imamı.)
1214-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
^'Kadının, evinde namaz kılması, sahanlı ğında namaz kılmasından; evin gizli
bir ye rinde namaz kuması da evin (diğer yerle-rin)de namaz kılmasından daha
faziletlidir." [Ebû Davudi
1215-Aynı konuda Taberânî,
el-Mu'ce-nm' l-Kebîr'inde, İbn Mes'ûd'a mevkuf (önün sözü) olarak rivayet etti;
ancak bu husustan Mekke ile Medine mescidlerini istisna etti.
1216-Ahmed'in rivayeti: Ebû Humeyd
es-Sâidî'nin hanımı Ümmü Humeyd dedi ki:
"Ey Allah Resulü! Seninle namaz kılmak istiyorum!"
"Benimle namaz kılmak istediğini biliyo rum; ancak evindeki namazın
sahanlığındaki namazından; sahanlığındaki namazın avlun-daki namazdan;
avlundakİ namazın İse kav minin mescidindeki namazdan; kavminin mescidindeki
namazın ise bu mescidimdeki namazdan daha hayırlıdır."
1217-Amre radiyallahu anhâ'dan: Âişe
dedi ki; "Eğer Allah Resulü sallalla hu aleyhi ve sellem bu kadınların
(şimdi) ne ler çıkardıklarını görmüş olsaydı onları mes cidden menederdi. Tıpkı
İsrâiloğuUanmn ha nımlarının menedildiği gibi." Amre'ye denil di ki:
"(Hakikaten İsraiIoğuUan) onları me-netti mi?" "Evet" diye
cevap verdi. [Buhârî, Müslim. Muvaüâ ve Ebû Dâvud]
1218-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Bu kapıyı (yalnız) kadınlara bıraksak!" Nâfi dedi ki: "İbn
Ömer, Ölünceye kadar (ka dınlara tahsis edilmiş) o kapıdan mescide gir
medi." Diğer bir rivayette (Nâfi) bu sözü Ömer'e nisbet etmiştir ki, doğru
olan da bu dur. [Ebîi Dâvud)
1219-Diğer bir rivayet: Nâfi dedi
ki: "(Hz.) Ömer erkeklerin, kadınların kapısm-
dan (mescide) girmesini yasakladı."
1220-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim bir adamın mescidde yitiğini aradı ğım duyarsa, §öyle desİn: 'Allah
yitiğini bul durmasın!' Çünkü mescidler bu amaçla yapıl mamıştır."
[Müslim, Ebû Dâvud ve Tirmizî]
1221-Büreyde radiyallahu anh'dan:
Bir adam mescidde yitiğini arayıp: "Kır mızı deveyi gören var mı?"
deyince, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle bu yurdu: ''Onu
bulamayasm! Mescİdler ne için İnşa edilmiş ise ancak onun için inşa edilmiş
tir." [Müslim]
1222-Amr b. Şuayb, babasından, o da
de desinden:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem mescidlerde alış veriş
yapılmasını, yitik aranmasını, şiir okunmasını yasaklamıştır. Ayrıca Cuma günü
namazdan önce halka şeklinde oturulmasını da yasaklamıştır." [Sü nen
ashabı.]
1223-MâIik radiyallahu anh'dan:
Ömer, mescidin kenarında "Bulayha" de nilen bir yer yaptırdı ve şöyle
dedi:
"Kim konuşmak ya da şİİr okumak ya da sesini yükseltmek isterse, buraya
girsin!"
1224-es-Sâib b. Yezîd radiyallahu
anh'dan: Mescidde duruyordum, biri arkamdan çek ti; baktım ki Ömer. Şöyle dedi:
"Bana şu iki ki şiyi getir!" Onları getirince sordu: "Siz kimsi
niz?" "Biz Tâif deniz," "Eğer buralı olsaydı nız, canınızı
yakardım! Çünkü Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in mescidinde yük sek
sesle konuşuyorsunuz" dedi. [Buhârî]
1225-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Bh evleri(n girişlerini) mescidden başka tarafa çevirin! Çünkü ben
aybaşıh kadına mescidi(n içinden geçerek evine girmesini) helâl saymam."
[Ebû Dâvud]
1226-Ebû Zer radiyallahu anh'dan:
Mescidde uyurken Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem gelip beni ayağıyla itti
ve şöyle buyurdu: "Seni burada uyurken görme yeyim!"
"Ey Allah Resulü! Ne yapayım uyku bas tırdı" dedim. [Dârimî]
1127-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Biriniz mescidde uyuklarsa oradan kal kıp yerini değiştirsin." lEbû
Dâvud.]
Derim ki: Bunu (Cem'ul-fevâid'in) as)rında Cuma bahsinde Tirmizî'ye ait olarak
şu ilave ile tahrîc etti: "Cuma günü birinizden sonra."
1228-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
"Biz gençken. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem zamanında mescidde
uyur duk," [Tirmizî.]
İlerde başkasının tahrîci ile daha uzunca bir metinle gelecektir.
1229-Aişe radiyallahu anhâ'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'i kapımın önünde gördüm;
Habeşliler mescidde oynuyorlardı. O da elbisesiyle beni gizliyor ve ben onları
seyrediyordum."
[Buharı ve Müslim,]
Bu hadis ilerde daha uzun bir metinle ge lecektir. Ayrıca Sümâme b. Üsâl'in
mescide bağlanması hakkındaki hadis de ilerde gele cektir.
1230-Kâ'b b. Ucre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Sizden biri güzel bİr abdest alıp da mescide doğru yola çıkarsa,
parmaklarını birbiri ne kenetlemesin; çünkü namazda sayılır.'' [Ebû Dâvud ve
aynı lafızla Tirmizî[
1231-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem evlerde mescidler (namaz kılınan
özel me kanların) yapılmasını, bunların temiz tutulup kokulanmasını
emretti."
[Ebû Dâvud ve "evleri" kabilelerle yorumlayarak Tirmizî]
1232-Enes radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
'İnsanlar, mescidlerde karşılıklı övünüp böbürlennıedİkçe kıyamet kopmaz."
[Ebû Dâvud]
1233-Nesâî'nİn rivayeti:
''Mescidlerde in sanların kar§üıklı övünüp böbürlenmeleri kı yamet
alâmetlerindendir."
1234-Talk b. Alî radiyallahu
anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e bir heyet olarak geldik;
kendisine biat edip beraberinde namaz kıldık. Ve O'na şunu bil dirdik:
"Ülkemizde bir kilise var." Bunun üzerine bir su getirtti; abdest
aldı, mazmaza yaptı. Sonra su kabımıza ağzmdakini döktü ve şöyle buyurdu:
"Haydi §imdi gidin. Ülke nize vardığınızda kilisenizi yıkın. Yerini hu su
ile temizleyin; sonra yerini mescid edinin." Dedik ki: '
"Ülkemiz uzak, hava pek sıcak, su kurur." "Ona su ilave edin;
ilave edilen su ancak onun güzelliğini ve temizliğini artırır" buyur du.
Bunun üzerine oradan ayrılıp ülkemize geldik, kiliseyi yıkıp yerine o suyu
serptik. Orayı mescİd yaptık, üstelik bir de ezan oku duk. Rahibi, Tay
kabilesinden bir adamdı. Ezanı duyunca, kendini şöyle demekten ala madı:
"Bu, bir Hak çağnsıdır!" Sonra dere yollarımızın birine girip gitti,
bir daha da onu göremedik. [Nesâî]
1235-Osmân b. Ebi 'l-Âs radiyallahu
anh' dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bize Tâif mescidini, (eski)
putlarının bulun duğu yerde yapmamızı emretti." [Ebû Dâvud]
1236-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kişi mescide ne maksatla gelirse, nasibi odur." [Ebû Dâvud]
1237-Âişe radiyallahu anhâ'dan;
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem bir daha kalkamadığı hastalığında
şöyle bu yurdu: "Allah, yahudi ve hıristiyanlara lanet etsin! Peygamberlerinin
kabirlerini mescidler edindiler." Eğer bu (endişe) olmasaydı kabri açıkta
bulundurulacaktı. Ama O da kabrinin mescid edinilmesinden korktu.
[Buhârî, Müslim ve Ncsâî.]
1238-Atâ b. Yesâr radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:) "Allahım! Kabrimi tapılan bir put
kılma!" Mâlik]
1239-Ömer radiyallahu anh'dan:
"Mescidimize ilâve yapmamız gerekir" buyruğunu eğer bizzat Allah
Resulü sallalla hu aleyhi ve sellem'den duymasaydım kesin likle ilave
yapmazdım. [Ahmed]
1240-Ebû Ya'lâ'nm lafzı: "Biz
ancak kıb lemize ilavede bulunmak istiyoruz."
I24İ-Bezzâr'ın leyyin bir isnâdla rivayet ettiği hadisin lafzı: "Kıblenize
ilave yapmak istiyorum."
1242-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan.
dedi ki: "Mescidler Allah'm yeryüzündeki evleri dir. Gökteki yıldızlann
yer ehlini aydınlattık ları gibi onlar da gök ehlini aydınlatırlar." [Ta-
berânî, elMu'cenıu'l-Kehtr'âe.]
1243-Vebz b. İsâ el-Huzâî
radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem bana şöyle
buyurdu: "Şayet San'â'da bir mescid yaparsan. Dîn denilen dağın sa ğında
yap!" (Taberânî. el-Mucemu'l-Evsaria.]
1244-Huzeyfe radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Mescide yakın olan evin, uzak olan eve
Üstünlüğü, gazinin evde oturup savaşa gitme yen kişiye olan üstünlüğü
gibidir." [Ahmed leyyin bir senedlc]
1245-Enes radiyallahu anh'dan, dedi
ki: "Müsrif (yani şerefelerle yükseltilmiş) bir mescidde namaz kılmaktan
nehyedildik."
[Bezzâr]
1246-Ubâde b. es-Sâmit radiyallahu
anh'-dan
(Mescİd henüz bina edilmediği içİn) Ensâr dedi ki; "Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem ne zamana kadar bu hurma dalına doğ ru namaz
kılacaktır?" Hemen aralarında para toplayıp O'na getirdiler ve dediler ki:
"Bu mescidi güzel yapalım ve süsleydim." Şöyle buyurdu:
"Kardeşim Musa'dan uzak durmak istemiyorum. Onun çardağı gibi hİr çardak
olsun bana yeter."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr'ınAe leyyin bir xenedie.j
1247-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Sizden biri mescidde bit görürse onu gömsün." [Bezzâr]
1248-Taberânî. el-Mu'cemu'l-Evsat'ta
§u ekle rivayet etmiştir: "Onu oradan kaldırıp uzaklaştırsın!"
1249-Ahmed, Ensâr'dan bir adamdan şu
ibare ile rivayet etti: "Onu ba§ka bir yere gö türsün, (tekrar) mescide
atmasın!"
1250-Âişe radiyallahu anhâ'dan: Arap
kabilelerinin birinden siyahî bİr ka dın müslüman oldu. Mescidde içinde kaldığı
bir ki! çadırı vardı. Bize gelip sohbet ederdi. Konuşmayı bitirdiğinde şöyle
derdi: "Veşah günü Rabbimizin acayipliklerindendir. Ancak o beni küfür beldesinden
kurtardı." Sözü uza tınca, dedim kİ:
"Veşah günü de nedir?" Cevap verdi: "Aile-
mizden küçük bir cariye dışan (yıkanmaya) çık mıştı. Üzerinde işlemeli süslü
deri hamayili var dı; üstünden düştü. Bir çaylak kuşu gelip onu et sanarak
kaptı. Aldı sanarak beni suçladılar. Ba na o derece işkence ettiler ki ön
tarafımı bile aradılar. Onlar bana böyle işkence yapıp durur ken kuş geldi
başımızda dolaşıp durdu, sonra da aldığı o hamayili yere bıraktı. Aldılar; ben
de kendilerine şöyle dedim: 'Suçsuz olduğum hal de beni suçladığınız (işte)
budur'." [BuhSrîi
1251-Zeyd b. Sabit radiyallahu
anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, mescidde kan
aldırdı." [Ahmed.]
Müslim, et-Temyîz kitabında şöyle der: "(Bu rivayetin lafzında) İbn Lahîa
hata etti. Nitekim sözkonusu lafız ihteceme (kan aldır dı) değil, ihtecere'dİT
ki bu, hücre (oda) edin di anlamına gelir."
1252-Ebu'l-Âliye radiyallahu
anh'dan: Sahabeden biri ona şöyle dedi: Senin için şunu aklımda tuttum:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem mescidde abdest aldı."
[Ahmed]
1253-Abdullah b. ez-Zübeyr
radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile mescidde kızarmış et yedik.
Namaza kâmel getirildi; elimizi sadece taşla sildik ve öylece namazımızı
kıldık."
[Taberânî, el-Mu' cemu' l-Kehîr'Ac leyyin bir isnâdla.)
1254-Ebu'd-Derdâ radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Mescid, her takva sahibinin evidir. Evi mescid olan adama Allah, rahatlığı,
rahmeti, sırat köprüsünü geçip cennete ve Allah'ın rı zasına kavurmayı garanti
etmiştir."
[Taberânî, el-Mu' cemu' l-Kehîr ve'l-Evsal'ta ve Bez-zâr.J
1255-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Mescidlerde devamlı ibadet edenler var dır kî, melekler onların yanında
otururlar Gelmedikleri zaman, özler, hastalandıkları zaman ziyaretlerine
giderler; bir işleri olursa yardım ederler Mescid arkadaşı üç haslet
üzere olur: Kendinden yararlanılan kardeş, yahut hikmetli bir söz, ya da
beklenen bir rah met." [Ahmed, leyyin bir senedie.]
1256-Muâz radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Şeytan, koyunun kurdu gibi insanoğlunun kurdudur. Sürüden ayrılan ve
uzaklaşan koyu nu kurt nasü kaparsa, şeytan da cemaatten' uzaklaşan insanı Öyle
kapar. Onun için tenha yollardan uzak durun, cemaattan, topluluktan ve
mescİdlerden ayrılmayın!" [Ahmed]
1257-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
O. sabah (namazında) ezanla kamet ara sında sırUarını mescidin kıblesine
dayamış olan bir gurup gördü. Şöyle dedi: "Meleklerle
namazları ai"asına girmeyin!"
[Taberânî, el-Mu'cemu l-Kchîr'^c]
Î258-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kişi kendi mescidinde namaz kılsın,
(başka) mescİdleri dolaşıp durmasın."
[Taberânî, et-Mu cemu'l-Kebîr ve l-Evsat'ta]
1259-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kişinin, mescidin boyunu ve enini dola şıp da içinde namaz kılmaması
kıyamet alâmellerindendir." [Taberânî. el-Mıı'cemu'l-Kebîr.]
1260-Mekhûl, Muâz radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Mescidlerinizi; çocuklarınızdan, dava laşmanızdan, serî ceza
uygulamalarınızdan ve alım-satımınızdan uzak tutun! Toplantıları nızda onları
buhurlandırın!"
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebir'de.]
1261-Bir başka kanalında şunu da
ilave etti: "Mescidlerinızin kapılarında mataralar (ibrikler)
bulundurun."
1262-Hakîm b. Hizam radiyallahu anh'
dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, mesciddc kısas uygulanmasını, şiir
okunması nı ve şer'î cezaların tatbikini yasaklamıştır." [Ebû Dâvud]
1263-Mürre e!-Hemedânî radiyallahu
anh'dan:
Kûfc mescidinin her direğinin arkasında iki rek'at namaz kılmayı içimden
geçirdim. Tam kılacakken İbn Mes'ûd'la karşılaştım. Ona içimden geçirdiğimi
bildireceğim sırada bir adam benden Önce davrandı ve söyleyece ğim şeyi aynen
aktardı. İbn Mes'ûd şöyle dedi:
"Kişi Allah'ın direğin en yakınında oldu ğunu bilse bile namazım
bitirinceye dek o di reği kesinlikle aşmamahdır." [Taberânî]
1264-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
Kendisi, mihrapta namaz kılmayı hoş gör mez ve şöyle derdi: "Bu,
kiliselerde yapılan bir şeydir; Kitap Ehline benzemeyin!" [Bezzâr]
1265-Câbir radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim sarımsak ya da soğan yerse, bizden uzaklarsın, ya da mescidimizden
uzak dursun. Evinde otursun." O'na içinde yeşillikler bulu nan bir tencere
getirildi. Burnuna bir koku geldi, içinde ne olduğunu sorunca, içindeki
bakliyat bildirildi. (Râvi dedi ki:) Bunun üze rine (o sebzeyi) ashâbmdan
birine götürdüler. Onun da hoşlanmadığını görünce şöyle bu yurdu: "Sen ye.
bana bakma! Ben senin fısıl-daşamayacağm kimselerle (meleklerle)
fısd-dalıyorum."
1266-Diğer bir rivayet: "Allah
Resulü sal lallahu aleyhi ve sellem, (çiğ) pırasa ve soğan yemeyi yasakladı.
Çok büyük ihtiyaç duyunca yedik. Bunun üzerine şöyle buyurdu: "Kim bu
ottan yerse mescidimize yaklaşmasın! Çünkü insanların rahatsız olduğu peylerden
melekler de rahat sız olur." [Mâlik hariç, altı hadis imamı.]
1267-el-Mu'cemu'l-Evsat
ve's-Sağîr'âe yine ondan leyyin bir isnâdla:
"Sarmısak, soğan, pırasa ve turp gibi ye şilliklerden kim yerse..."
şeklînde geçer.
1268-Bir başka rivayette: "Bir
bedr geti rildi" diye geçmiştir ki (râvİ) İbn Vehb bunu (bedr kelimesini),
"tabak" olarak tefsir etti.
1269-Huzeyfe radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim kıbleye kar§ı tükiirürse, kıyamet gü nünde tükürüğü iki gözü arasında
olarak ge lir. Kim de bu kötü bakladan (soğandan) yer se, mescidimize sakın
yaklaşmasın!" (Bunu üç kere söyledi) [Ebû Dâvud]
1270-Onun (Ebû Davud'un) ve Buhârî
ile Müslim'in İbn Ömer'den rivayetlerinde şu ifade yer almıştır; "Kokusu
gidene kadar mescidlere yaklaşmasınlar."
1271-Ömer radiyallahu anh'dan, dedi
ki;
"Ey cemaat! İki bitkiden yiyorsunuz, (ko kuları itibariyle) kötü
olduklarını görüyorum ki onlar soğan ve sarımsaktır. Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem, bir adamda onun kokusunu hissettiğinde o şahsı hemen Bakî'a
gönderirdi. Kim onları yerse, daha Önce iyice kaynatarak Öldürsün,"
[Ne.sâî]
1272-Muğîr-e radiyallahu anh'dan;
Bir gün sarmısak yedim, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in namaz
kıldır dığı yere geldim; baktım ki bir rek'at kılmış lar. Mescide girdiğimde
(bendeki) sarmısak kokusu (etraftan) hissedildi, namazını ta mamlayınca şöyle
buyurdu: "Kim bu bitki den yerse, kokusu iyice gitmedikçe bize yak
laşmasın." Namazı kıhp yanına gittim ve dedim kİ: "Bana elini
ver!" Elini alıp gömle ğimin yeninden sokarak ta göğsüme kadar götürdüm.
Göğsümdeki çarpıntıyı görünce, şöyle buyurdu: "Sen ma'zûrsun." [Ebû
Dâvud]
NAMAZIN ŞARTLARI: KIBLEYE
YÖNELMEK, TAHARET VE SETRİ AVRET
1273-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Doğu ile batı arası bir kıbledir."
[Tirmizi]
1274~Rezîn'in rivayeti: "(Allah
Resulü) Kıbleye yöneldi ve tekbir aldı. Yanılarak kıb lenin dışına doğru namaz
kılan kişinin nama zını iade etmesine lüzum görmedi."
1275-Muâz radiyallahu anh'dan:
Seferde bulutlu bİr günde Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber
namaz kıldık.
Selam verince, güneş meydana çıktı ve dedik ki: "Ey Allah'ın Resulü!
Kıbleden baş ka yere doğru namaz kılmışız." Şöyle buyur du:
"Namazınız hakkıyla (eksiksiz olarak) Al lah'a ulaşmıştır."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Evsat'ta]
1276-Enes radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem yolculuk yapıp da nafile namazı
kılmak İste diğinde devesinin üstünde tekbir ahp namaz kılardı. Devesi ne
tarafa yönelirse yönelsin al dırmazdı." [Ebû Dâvud]
1277-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem Mekke'deyken Beyt-i Makdis'e
doğru namaz kılardı, oysa Kâ'be de önündeydi. Medine'ye hicret edip aradan on
altı ay geçtikten sonra kıble, Kâ'be oldu. Böylece Kâ'be'ye doğru yönlendirildi."
[Taberânî. el-Mu'cemu'l-Kebîr'de.]
1278-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Allah, abdestsiz namazı kabul etmez." (Müsiinı ve daha uzun meiinle
Tirmizî.]
1279-Muâvİye radiyallahu anh'dan: O,
kız kardeşi Ümmü Habîbe'ye sordu: "Allah Resulü cinsî münasebette bulundu
ğu elbisesiyle namaz kılar mıydı?"
"Onda bir necaset görmedikçe kılardı" de di. [Ebû Dâvud veNesâî.]
1280-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem yorganlarımızın (veya yatak
örtülerimizin) üzerinde namaz kılmazdı." [Sünen ashâbı]
1281-tbn Ömer radiyallahu anh'dan:
"O, cünüp iken elbisesinin içinde terler, daha sonra o elbise ile namaz
kılardı."
[Muvattâ.)
1282-Ebû Saîd radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem. as habına pabuçlar ile namaz kıldırırken
aniden pabuçlarmı çıkartıp sol tarafına koydu. Asha bı bunu görünce kendileri
de pabuçlarını çı kartıp bir kenara koydular. Namazını edâ edince, sordu:
"Neden pabuçlarınızı çıkardınız i''" Cevap verdiler:
"Senin çıkardığını gördük: biz de çıkar dık."
"Cibril bana gelip, pabuçlarımda necaset bulunduğunu bildirdi. Onun için
biriniz mes cide geldiğinde, baksın eğer pabuçlarında bir necaset görürse onu
silsin ve onlarla namaz kılsın!" (Ebû Davud]
1283'Onun ayrıca Şeddâd b. Evs'ten
de şu rivayeti bulunmaktadır:
"Yahudilere muhalefet edin! Çünkü onlar mestleri ve pabuçları ile namaz
kılmazlar."
1284-Ebû Hureyre'den: "Biriniz
namaz kılıp da pabuçlarını çıkardığında kimseyi ra hatsız etmesin, ya onları
önüne koysun, ya da onlarla namaz kılsın!"
1285-Enes radiyallahu anh'dan:
"Ninem Muleyke, hazırladığı bir yemek için, Allah Resulü sallallahu aleyhi
ve sel-lem'i davet etti. Yemeği yedikten sonra 'Hay di kalkın size namaz
kıldırayım!" buyurdu. Uzun zaman kullanılmayan siyahlaşmış bir hasır
getirdim. Ona su serptim; Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem onun
üzerinde dur du, ben ve yetim, onun arkasında saf olduk, yaşlı nine de bizim
arkamızda durdu. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem bize iki rek'at namaz
kıldırdı. Sonra ayrıldı."
[Altı hadis imamı.]
1286-Meymûne radiyallahu anhâ'dan:
"Aybaşı hâlinde iken. Peygamber sallalla hu aleyhi ve sellem namaz kılar,
ben de hiza sında dururdum. Secdeye vardığında çoğu kez elbisesi bana değerdi.
O ise, seccade üze rinde namaz kılardı."
[Buhârî, Müslim, Ebû Dûvud ve Nesâî.]
1287-Muğîre radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem hasır ve tabaklanmış deri
üstünde namaz kı lardı." [Ebû Dâvud]
1288-Enes radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile çok sıcak havada namaz
kılardık. Birimiz sı caktan alnını yere koyamadığından, elbisesini serer,
üzerinde secde ederdi. [Mâlik hariç altı hadis İmamı.]
1289-Berâ radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Koyun ağıllarında namaz kılın! Çünkü o mübarektir. Develerin çöktüğü
yerlerde ise namaz kılmayın.' Zira oralar şeytanların barı nağıdır." (Ebû
Dâvud: lafız Rezîn'e aittir]
1290-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, yedi yerde namaz kılmayı yasakladı:
Çöplük, hayvan kesilen yer. kabristan, yol ortası, ha mam, develerin yattıkları
yer ve BeytuUah'ın damının üstünde." [Tirmizî]
1291-İbrâhîm b. Yezîd et-Teymî
radiyalla hu anh'dan:
Babama Kur'ân okuyordum, secde âyetini okuduğum zaman hemen secde ediyordu. Ben
de ona "Ey babacığım yoida mı secde ediyor sun" dedim. Cevabı:
"Ebû Zer'in şöyle dediğini duydum: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem'e yeryü zünde kurulan ilk mescidi sordum. Şöyle bu yurdu; "Mescid-i
Haram."
"Sonra hangisi?"
"Mescİd-i Aksa."
"Aralarında kaç yıl vardır?"
"Kırk yıl." Sonra şöyle buyurdu: "Yerin tümü senin için
mesciddir. Namaz vakti sana nerede erişirse orada namaz kıl, çünkü fazilet
bundadır." [Butıârî, Müslim ve Nesâî.]
1292-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Beyt-i Şerife yakın olan (her) yerde
namaz kılardı. Aişe O'na dedi ki: "EyAllah Resulü, çoğu kez, aybaşı olan
kadının geçtiği yerde namaz kıhyorsun. İçinde namaz kılacağın bir mescid
edinsen!."
"Hayret sana ey Âişe! Bilmiyor musun, mü' minin secdesi, yedi kat yere
kadar yeri te mizler." [Taberânî. W-A/h' cem u' l-Evsal'tü.]
1293-Ebû Saîd, Alî, İbn Ömer, Ebû
Hu-reyre, Câbir, İbn Abbâs, Huzeyfe, Enes, Ebû Umâme ve Ebû Zer (radiyallahu
anhum)'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Toprak bana hem mescid, hem de tahûr (temizleyici ve teyemmüm etme yeri)
kılındı."
[Tirmizî]
1294-Ebû Salih el-Gifârî'den:
Ali radiyallahu anh Bâbil'e uğradı, müez zin gelip ikindi ezanını okudu. Oradan
çıkın ca müezzine kamet getirmesini söyledi. Na mazını bitirince şöyle dedi:
"Sevgilim sallallahu aleyhi ve sellem, be ni kabristanda ve Bâbil'de namaz
kılmaktan nehyetti ve: "Çünkü orası (Bâbil) lanetlen miştir"
buyurdu." [Ebû Dâvud]
1295-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, seferde, hayvanı nereye yönelirse
yönelsin; farzın dışındaki nafile namazlarını bineğinin üstünde îmâ ile
kılardı. Hatta vitir namazmı da bineğinin üstünde kılardı.
[Altı hadis imamı. Lafız Buhârî'ye aittir.]
1296-Diğer bir rivayet:
"Bineğinin sırtm-da nafile namazı kılardı.." Benzerini nakletti.
Ancak burada seferilikten söz edilmedi.
1297-Câbir radiyallahu anh'dan;
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, beni bir iş için gönderdi. Döndüğümde,
de vesinin üstünde doğuya doğru namaz kılı yordu; secdesi rükûundan biraz daha
alçak idi."
(Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Timıizî; lafız son ikisine aittir.]
1298-Diğer rivayette: "Farz
namazı kılmak istediği zaman, devesinden inerdi" diye geçmiştir.
1299-Ya'lâ b. Murre, babasından, o
da de desinden:
"Onlar Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile beraberdi. Dar bir geçide
girdiler; namaz vakti geldi. Yağmura tutuldular. Yuka rıda yağmur, altları ise
ıslaktı. Allah Resulü hayvanmın üstünde ezan okudu; kamet getir di. Bineğinin
üstünde öne geçti, îmâ ile, sec deyi rükû'dan daha alçak yaparak onlara na maz
kıldırdı." [Tirmizî]
Derim ki: Bunu el-Heysemî, (Mecma'uz-zevâid'de) Taberânî'nin
el-Mu'cemu'l-Ke-/jfr'inden, Ya'lâ b. Umeyye hadisinden nak len zikretti.
(Heysemî) sonunda şöyle dedi: "Dedim ki: Bunu Ebû Dâvud, Ya'lâ b.
Mur-re'nin hadisinden rivayet etti. Taberânî'nin isnadı Ebû Davud'un isnadı İle
aynıdır. An cak Ebû Dâvud şöyle demiştir: "Bu, garîb bir hadistir; onu
sadece Amr b. Rimâh rivayet et miştir. O (yani Heysemî) rivayeti Ebû Da vud'a
nisbet etmekle yanıldı; aslında hadis Tirmizî'ye aittir.
Tirmizî'nin isnadı şöyledir: Amr b. Os man b. Ya'la b. Murre, babasından, o da
de desinden. (Cem'ul-fevâid) aslm(ın) sahibi de ne yazık kİ "babasından, o
da dedesin den" sözünde yanıldı. Çünkü hadis, Amr'in dedesi olan Ya'Iâ'ya
aittir; Ya'lâ'nın dedesi ne değil.
1300-Alkame b. Abdillah el-Müzenî
radi yallahu anh'dan, o da babasmdan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu;)
"Otlukla, karda, ya da bataklıkta bulun duğunuzda namaz vakti girerse îmâ
ile namaz kılın!"
[Taberânî. el-Mu'cemu'l-Kebîr'de zayıf bir .senedle.]
1301-Ca'fer radiyallahu anh'dan;
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, boğulmaktan korkmadığı takdirde,
gemide ayakta namaz kılmasını emretmiş."
[Bezzâr, kimliği meçlıûl bir ravi kanalıyla rivayet etli.]
1302-Âİşe radiyallahu anhâ'dan: Ona
sordular: "Kadınlara, hayvanları üs tünde namaz kılmalarına izin verildi
mi?"
"Ne zorlukta, ne de rahatlık anında onlara böyle bir müsaade çıkmadı."
dedi. Muham-med (b. Şuayb) der ki: "Bu hüküm, farz na mazlara mahsustur
(yani nafileler bu şekilde
kllinabilir)." [Ebû Dâvud]
1303-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Bir kısım namazlarınızı evlerinizde kılın! Evlerinizi kabirlere
çevirmeyin!"
[MSIik hariç, allı hadis imamı.]
1304-Muâz radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bos tanlarda namaz kılmaktan
hoşlanırdı." [Tirmizî]
1305-Behz b. Hakîm, babasından, o da
dedesinden; dedim ki:
"Ey Allah Resulü! Avretlerimizi nerede sakınalım; nerede
sakınmayalım?"
"Avretini hanımından başkasından koru! Ya da elinin altında bulunan
cariyeden başka sından koru!"
"Ey Allah Resulü! Erkek, erkekle beraber bir arada bulunabilir!"
"Avretini başkasının görmemesine gücün yetiyorsa, bunu yap."
"Peki kişi tekbaşına kalırsa?"
"İnsanların kendisinden utanması bakı mından Allah buna herkesten daha
layıktır" buyurdu.
[Ebû Dâvud ve Tirmizî]
İ306-Ebû Saîd radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Erkek erkeğin avretine bakmasın; kadın da kadının avretine bakmasın.
Erkek, tek elbise İçinde başka bir erkeğe sü rünmesin, kadın da tek elbise
içinde başka bir kadına sürünmesin."
[Müslim, Tirmizî ve Ebû Dâvud]
1307-Aynca onun (Ebû Davud'un) Ebû
Hureyre'den rivayetinde şu istisna vardır: "Çocuk veya baba olursa
başka."
1308-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Çıplaklıktan kaçının! Çünkü abdest boz ma dışında, beraberinizde sizden
hiç ayrılma yan varlıklar (melekler) vardır. Kişi, ehline sürünürken (ya da
cima yaparken) (bu varlık lar) sizden ayrılırlar. Onlardan haya ediniz ve
saygılı olunuz." [Tirmizî]
1309-lbn Amr b. el-As radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Biriniz kölesini yahut cariyesini ya da iş çisini evlendirdiği zaman,
artık onun göbeğinin altına ve dizinin üstüne bakmasın!" [Ebû Dâvud]
1310-Alî radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu;)
"Ey Alt, uyluğunu açma, ne dirinin, ne de ölünün uyluğuna bakma!"
[Ebû Dâvud]
1311-Tirmizt İbn Abbâs'dan: Allah
Resu lü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Uyluk avrettir."
1312-Ebû Saîd radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem Esvâf'ta durdu; Bilâl de beraberindeydi.
Ayaklarını kuyuya sarkıttı ve uyluklarım açtı. Ebû Bekr geldi, izin istedi;
Bilâl'e: "İzin ver, içeri girsin ve ona cenneti müjdele!" dedi.
Girdi, Peygamber'in sallallahu aleyhi ve sel-lem'in sağına oturdu ve o da
uyluğunu açıp ayaklarını kuyuya sarkıttı. Sonra Ömer geldi, izin istedi;
Bilâl'e; "Ona da izin ver ve cen netle müjdele!" dedi. O da içeri
girdi. Pey gamber sallallahu aleyhi ve sellem'in soluna oturdu, uyluğunu açıp
ayaklarını sarkıttı. Sonra Osman geldi, izin İstedi. Bilâl'e: "Ona da İzin
ver, ey Bilâl, başına gelecek olan mu sibetten dolayı ona da cenneti
müjdele!" bu yurdu. Osman da içeriye girdi. Onun önünde
199 oturup uyluklarını açtı ve
ayaklarını kuyuya sarkıttı. [Taberânî, el-Mu'cemu'l-Evsat'ta.]
1313-îbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kİ.Jİ cariye satın aldığı zaman, avreti ve iki dizi arasından başka, onu
evirip çevirme si ve bakmasında herhangi bir sakınca yok tur."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr'inde leyyin bir isnâdla.]
1314-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: "Sizden biriniz bir parçası iki omuzunuzu Örtmeyen tek parça
giysi içinde namaz kılma sın." [Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî.]
1315-Diğer rivayette: "Biriniz
tek parça elbise içinde namaz kıldığı zaman, elbisesinin iki ucunu iki omuzu
arasında çaprazlasın."
1316-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e tek parça elbise içinde namaz
kılmak hakkın da sordular. Şöyle buyurdu: "Hepinizin iki parça elbisesi
var mı?" [Nesâî'nin dışında altı ha dis imamı.]
1317-Diğer rivayet: Sonra (bu
meseleyi) Ömer'e sordular. O da şu cevabı verdi: "Allah size genişlik
verdiğinde siz de elbisenizi geniş tutunuz. Bir kimsenin birden fazla elbisesi
olursa onu üzerine alsın. Bir kimse izâr ile ri-dâ içinde de, izâr ile gömlek
içinde de, izâr ile kaftan içinde de, şalvar (veya don) ile rldâ içinde de,
şalvar İle gömlek içinde de, şalvar ile kaftan içinde de, dizleri kapamayan
kısa don ile kaftan içinde de, dizleri kapamayan kısa don ile gömlek içinde de
namaz kılabi lir.'' (Râvi Ebû Hureyre dedi ki:) Zannediyo rum ki Ömer: Dizleri
kapamayan kısa don ile ridâ içinde de, dedi.
1318-Enes radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in en son kıldığı namaz, Ebû
Bekr'İn arkasında tek elbiseye bürünmüş olarak kıldığı namaz dır."
[Tirmizî ve Nesâî. Lafız Nesâî'ye aittir.]
1319-Ahmed, İbn Abbâs radiyallahu
anh'-dan:
"Allah Resûİii sallaliahu aleyhi ve sellem, tek parça elbise içinde namaz
kılmıştır. (Elbi senin) fazla kısmıyla da yerin sıcak ve soğu ğundan korunmuştur.
1320-Âişe'nin bakıcısı Ebû
Abdİrrahman radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallaliahu aleyhi ve sellem ile Aişe'yi bir kısmı Peygamber
sallaliahu aleyhi ve sellem'in, diğer kısmı da Aişe'nin üzerinde olmak üzere,
tek kumaş parçası içinde namaz kıldıkları nı gördüm." [Tabevinî.
el-Mu'cemu'l-Evsat'ta zayıf bir isnadla]
1321-Büreyde radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallaliahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Üzerinde ridâ (gömlek) yoksa, §alvar
içinde namaz kılma!" (Ebû Dâvud uzun olarak.]
1322-Sehl b. Sa'd radiyallahu
anh'dan: "Bir takım adamlar, Allah Resulü sallalia hu aleyhi ve sellem ile
gömleklerini (darlığın dan Ötürü) çocuklar gibi boyunlanna bağlaya rak namaz
kılarlardı. (Cemaate gelen) kadın lara da 'Adamlar (doğrulup) iyice oturuncaya
kadar başlarınızı kaldırmayın!' denirdi." [Buhârî, Müslim ve Ebû Dâvutl]
1323-Aişe radiyallahu anhâ'dan:
(Allah Resulü sallaliahu aleyhi ve sellem buyurdu;)
"Allah, aybaşı görme çağına gelmiş kadı nın (baş)Örtüsüz kıldığı namazını
kabul et mez." (Ebû Dâvud ve TİrmizîJ
1324-Ümmü Seleme radiyallahu an
hâ'dan:
Allah Resulü sallaliahu aleyhi ve sellem'e sordum: "Kadın, üzerinde (izan)
donu olmak sızın tek bir entari ve büyük başörtüsü içinde namaz kılabilir
mi?"
"Eğer örtü, ayaklarım örtecek kadar uzun ve geniş ise evet" buyurdu.
(Ebû Dâvud]
1325-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
Peygamber sallaliahu aleyhi ve sellem, üzerinde çizgiler bulunan (yün veya
ibrişim den dokunmuş) hamîsa (adı verilen) bir ku-
maş içinde namaz kıldı. Çizgilerine gözü iHş-ti. Namazı bitirince, şöyle dedi:
"Bu hamîsa-yı Ebû Cehm'e götürün; bana Ebû Cehm'in encâbiyesini (nakışsız
sade giysisini) getirin! Çünkü bu az önce beni namazımdan alıkoydu (huzur
içinde namaz kılamadım)." [Tirmizî dı şında, altı hadis İmamı.]
1326-AbduIIah b. Sercis radiyallahu
anh' dan;
Peygamber sallaliahu aleyhi ve sellem üzerinde alaca yün kaftanı olduğu halde
bir gün namaz kıldı. Ashabından bir adama bu yurdu ki; "Bana alaca yün
kaftanını ver! Be nim kaftanımı al!"
"Senin kaftanın benimkinden daha yeni, ey Allah Resulü!" deyince,
"Evet, amma onda kırmızı bir iplik var; ona bakıp namazımda fitneye
kapılmaktan korkuyorum" buyurdu.
(Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kehîr'de.]
Bir rivayette: "Beni fitneye sürüklemesin den korkuyorum" diye
geçmiştir.
1327-Ukbe b. Âmir radiyallahu
anh'dan:
Peygamber sallailahu aleyhi ve sellem'e ipek kaftan hediye edildi. Onunla namaz
kıldı. Namazı bitirince, sanki nefret etmişçesine onu sırtından şiddetle
çıkardı ve şöyle buyurdu: "Bu tür giysi, takvaya erenlere yaraşmaz."
[Nesâî]
Derim ki: Bu, {Cem'ul-fevâid'in) asl(ın)da da sadece Nesâî'nin rivayeti olarak
gösteril miştir. Müellif ileride "giysiler" bölümünde bunu Buhârî ve
Müslim'e ait olarak tahrîc ede cektir. Allah ona (bu kitabın müellifi
er-Rûdâ-nî'ye) bolca rahmet etsin ve onun bereketleriy-le bizi yararlandırsın.
Böyle şeylerin benzerle rine bu kitapla sıkça rastlanır.
1328-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: "Peygamber sallailahu aleyhi ve sellem, iki tür giyinmeyi
yasaklamıştır: Biri iştimâ-lu's-sammâdır ki bu, elbisesini bir omuzuna atıp
diğerinin açık kalması, yahut namazda onu iki eline sarmasıdır.
Diğeri: Perçinde (avret mahallinde) hiç bir şey olmadığı halde, otururken tek
parça kumaşa sarınmaktır." [Altı hadis imamı.]
1329-Alî radiyallahu anh'dan: Âliye
halkından bir adam dedi ki: "Ey Allah Resulü! Bana bu dinin en zor ve en
kolay yönünü söyle!" Şöyle buyurdu:
"En kolayı; Allah'tan başka ilah olmadı ğına, Muhammed' in onun kulu ve
Resulü ol duğuna şehadet getirmektir.
Ey Aliye'li kardeş, en zoru da emânettir! Çünkü emâneti olmayanın dini olmaz,
nama zı olmaz, zekatı olmaz. Ey Aliye'li kardeş! Kim haram mal edinip de ondan
bir cüppe gi yerse, o cüppe sırtından atılmadıkça namazı kabul olmaz. Ey
Aliye'İi kardeş! Haram mal dan edinilmiş bir elbiseyi sırtına alan bir ada mın
namazını kabul etmekten Allah daha yü ce ve daha kerem sahibidir."
[Bezzâr, zayıf bir isnâdİa.]
NAMAZIN KILINIŞ ŞEKLİ VE
RÜKÜNLERİ
1330-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
Allalı Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, namaza kalktığı zaman ellerini,
omuzlarının hizasında oluncaya kadar kaldırırdı, sonra tekbir alırdı. Rükûa
varmak istediğinde de ay nısını yapardı. Rükûdan başını kaldırdığında da
aynısını yapardı. Secdeden başını kaldırdı ğı zaman bunu yapmazdı. [Altı hadis
imamı.]
1331-Onun bir başka rivayetinde: İbn
Gü reye dedi ki: "Nâfı'ye sordum:
'Peki İbn Ömer başlangıç (iftitah) tekbiri ni daha mı yüksek alırdı?'
'Hayır hepsini bir (hizada) yapardı.'
'Öyleyse bana göster!' dedim. Göğsünü ya da ondan aşağısını gösterdi."
1332-Bir diğer rivayetinde:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem her iki rek'atte (kı yama)
kalktığı zaman, tekbir alır, ellerini kal dırırdı."
1333-Bİr başka rivayette aynısı şu
farkla anlatılmıştır: "Namazı bitinceye dek rükû dan önce getirdiği her
tekbirde ellerini kal dırdı."
1334-Alkame radiyallahu anh'dan:
Birgün İbn Mes'ûd; "Dikkat edin, size
şimdi Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in namazı gibi namaz
kıldıracağım"dedi. Kıldırdı ve ellerini iftitâh lekbiriyle bidikte yalnız
bİr kere kaldırdı. [Sünen ashabı.]
1335-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: Onlara namaz kıldınrdı. Her inip kalktık ça tekbir aldı ve şöyle dedi:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in namazına, na-mazmı en çok
benzeteniniz benim." [Allı hadis imamı,]
1336-Diğer rivayet: "Peygamber
sallalla hu aleyhi ve sellem namaza girerken ellerini uzatarak
kaldırırdı."
1337-Diğer rivayet: "Namaz için
tekbir alındığında parmaklarının arasım açardı."
1338-Diğer rivayet: "Allah
Resulü sallal lahu aleyhi ve sellem, aşağı doğru eğilirken tekbir alırdı."
1339-Vâil b- Hucr radiyallahu
anh'dan, dedi ki;
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'i namaza başlarken ellerini
kulaklarının hizası na kaldırdığını gördüm. Sonra Medine'ye gel dim; namaza
başlarken ellerini göğüslerine kadar kaldırarak tekbir aldıklarını gördüm.
Namaz kılarlarken üzerlerinde (başhğı ken dinden olan) giysiler ve elbiseler
olurdu."
1340-Başka rivayet: "Kışın
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e vardım. Ashabı nın namaz kılarlarken
elbiselerinin içinde (tekbir için) ellerini (yukan) kaldırdıklarını
gördüm."
1341-Diğer rivayet; "Peygamber
sallalla hu aleyhi ve sellem ile namaz kıldım; tekbir aldığı zaman, ellerini
kaldırır, sonra elbisesi ne sarılırdı. Sonra sol elini sağ eliyle tutardı.
Ellerini de elbisenin içine sokardı. Rükûa va rırken ellerini çıkarır, yukarı
kaldırırdı. Rükû-
dan başını kaldırmak istediği zaman ellerini kaldırıp secdeye giderdi. Alnını
iki avucu ara sına koyardı. Namazı bitirinceye dek böyle yapardı."
Muhammed (b. Cuhâde) dedi ki: Bunu el-Hasan b. Ebi'l-Hasan'a anlattım.
"İşte bu, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in namazıdır. Yapan
yapar, bırakan bırakır" de di.
1342-Dİğer rivayet: "Ellerini
omuzlarının hizasına kadar kaldırıp, baş parmaklarını ku lak hizasına getirip
tekbir getirdi."
1343-Diğer rivayet; "O.
ellerini tekbirle
beraber kaldırırdı." [Müslim ve aynı lafızla Ebû Dâ-vud]
1344-Nesâî'nin rivayeti:
"İkinci rek'atta oturduğu zaman, sol ayağını yayar, sağ ayağı nı dikerdi.
Sağ elini sağ dizine koyardı. Par mağını dua için dikerdi. Sol elini sol
dizinin üstüne koyardı."
1345-MâIik b. el-Huveyris radiyallahu
anh'dan;
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem tekbir aldığı zaman ellerini
kulaklarının hiza sına kadar kaldırırdı. RÜkûdan başını kaldır dığı zaman
"Semiallahu limen hamideh (=A1-lah hamd edeni duydu)" der ve yine
böyle ya pardı (yani ellerini kaldırırdı). [Buharî. Müslim, Ebû Dâvud ve
Nesâî.]
1346-Diğer rivayette şu da
eklenmiştir: "Secde ettiği zaman, secdeden başını kaldır dığı zaman (da
ellerini kaldırırdı)."
1347-Nadrb. Kesîr'den:
Abdullah b. Tavus, el-Hayf mescidinde yanımda namaz kıldı. Birinci secdeye
varıp da başını kaldırdığı zaman, ellerini yüzünün hizasma doğru kaldırdı. Bunu
hoş karşılama-yıp Vüheyb b. Hâlid'e söyledim. Vüheyb ona; "Kimsenin
yapmadığı bir şeyi yapıyorsun" dedi.
Tâvus'un oğlunun cevabı: "Babamın bu nu yaptığını gördüm. İbn Abbâs'ın
yaptığını da gördüğünü söyledi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de
mutlaka böyle yapmıştır, bunun dışında başka bîr bilgim yok."
(Ebû Dâvud]
1348-Aynca onun (Ebû Davud'un)
Mey-mûn el-Mekkî'den de şöyle bir rivayeti var dır:
Kendisi, İbnü'z-Zübeyr'in, namaz kıldı ğında, kalkarken, rükûa giderken,
secdeye va rırken ve kıyam içİn kalkarken eliyle işaret et tiğini (ellerini
kaldırdığını) görmüş. (Mey-mûn) dedi ki: Bunun üzerine İbn Abbâs'a git tim.
"İbnü'z-Zübeyr'in hiç kimsenin kılmadığı biçimde namaz kıldığını
gördüm" dedim ve bu işareti de (ellerini kaldırdığını) ona anlattım.
Şu cevabı verdi: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in namazını görmek
istersen, İbnü'z-Zübeyr'in namazına uy!"
1349-Abdurrahman b. el-Esam
radiyalla-hu anh'dan:
Enes b. Mâlik'e namazdaki tekbiri sordu lar. Şöyle dedi: "Rükûa giderken,
secdeye va rırken ve secdeden başını kaldırırken tekbir getirirsin. İlk iki
rek'atten kalkarken de tekbir getirirsin."
Hutaym ona (Enes'e) sordu:
"Bunu kimden ezberledin?"
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Ebû Bekr ve Ömer'den" dedi.
(Hutaym) sus tu ve sonra şöyle sordu: "Osman'dan da mı?"
"Osman'dan da" dedi. [Nes3î]
1350-Alî b. Hüseyin b. Alî
radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, namazda inip kalktıkça (hep) tekbir
getirdi. Allah'a kavuşuncaya kadar O'nun namazı hep böyle olmuştur. [Mâlik]
1351-İmrân b. Husayn radiyallahu
anh' dan:
Basurum vardı; Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e nasıl namaz
kılacağımı sordum.
"Ayakta kıl. gücün yetmezse oturarak kıl! Buna da gücün yetmezse (yatarak)
yanın üze rinde kıl!" buyurdu,
1352-Diğer rivayet: Ona cevabında
şöyle buyurdu: "Kim ayakta kılarsa bu daha fazi letlidir; oturarak
kılarsa, ayaktakinin yarı se vabını alır. Sırt üstü yatarak kılarsa o da. otu
rarak kılanın yarı ecrini alır."
[Buhârî ve Sünen ashabı.]
1353-Âişe radiyallahu anhâ'dan: Ona:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sel lem, hiç oturarak namaz kdar
mıydı?" diye sordular
"Evet, insanlar, O'nu (meseleleriyle) yıp rattıktan sonra" diye cevap
verdi.
1354-Diğer rivayet:
"Şişmanlayıp ağırla-şınca, namazlarımn çoğu oturaraktı."
1355-Diğer rivayet: "Allah
Resulü sallal lahu aleyhi ve sellem oturarak kıldığı namaz da iki rek'atta ne
yapardı?"
"İki rek'atın her ikisinde de okurdu. Rü-kûa varacağı zaman kalkıp rükû
ederdi."
1356-Diğer rivayeti: "Namazı
oturarak kı lar, oturur vaziyette okurdu. Kıraatinden otuz veya kırk civarında
âyet kaldığı zaman, kal kar onlan ayakta okur, sonra rükûa varır, son ra
secdeye varırdı. İkinci rek'atta da aynısını yapardı. Namazı edâ ettikten sonra
eğer uya nık olursam benimle konuşurdu, uyuyorsam, kendisi de yatardı."
[Altı hadis imam!.]
1357-Diğer rivayet: "Gece,
kıyamı uzun tutarak namaz kılardı. Gece (oturarak kılıyor sa) uzunca oturarak
namaz kılardı. Ayaktay ken okuduğu zaman, rükû ve secdeye ayakta
varırdı. Oturarak okuduğu zaman, rükû ve secdeyi de oturarak yapardı."
1358-Ümmü Seleme radiyallahu
an-hâ'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve scl-lem'in farz namazlarınm dışında
namazları nın çoğu, ölümüne kadar oturarak idi. En sev diği amel, az da olsa
devamlı olarak yaptığı idi." INcsâî]
1359-0, Mâlik, Müslim ve Tirmizî,
Haf-sa'dan benzerini rivayet etmişlerdir. Onda şöy le geçer: "Oturarak
namaz kıldığında sûreyi terîîl üzere (yani ağır ağır) okurdu; ama okudu ğu
(sûre), o sûreden daha uzun olan (başka bir) sûreden bile uzun görünürdü."
1360-İbn Amr b. el-Âs radiyallahu
anh'-dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in "Kikinin oturarak kıldığı namaz,
ayaktakinin yarısıdır" buyurduğu bana bildirilince, he men O'na vardım; kendisini
oturarak namaz kılarken gördüm. Elimi (mübarek) başına koydum.
1361-Diğer rivayette: Elimi başıma
koy dum. Bunun üzerine buyurdu ki: "Ey Abdullah b. Amr, derdin ne?"
"Oturarak kılınan namazın ayakta kılına nın yansı olduğunu söylemiştin.
Halbuki sen de oturarak kılıyorsun?" dedim; şöyle buyurdu:
"Evet, ama ben sizden bîri gibi değilim." [Mâlik, Nesâî. Müslim ve
EbÛ Dâvud. Lafız son iki sine aittir.]
1362-Ümmii Kays bn. Mıhsan
radİyallahu anhâ'dan;
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şişmanlayıp yaşlanınca
namazgahında bir di rek edindi, namaz kılarken ona yaslanırdı."
(Ebû Dâvud, daha uzun bir metinle.]
1363-Ebû Hâzım'dan:
Sehl b. Sa'd şöyle dedi; "İnsanlara na maz kılarlarken sağ ellerini sol
kollarının üzerine koymaları emrolundu." Ebû Hazım dedi ki:
"Onun (Sehl'in) bu hadisi sadece Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem'e nisbet et tiğini biliyorum," [Mâlik ve Buhârî.J
1364-İbn Mes'ûd radİyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, namazda sol elimi sağ elimin
üstüne koydu ğumu gördü; hemen, sağ elimi alıp sol elimin üstüne
yerleştirdi." [Ebû Dâvud ve Nesâî; lafız Nesaî'ye aittir.]
1365-Ebû Cuhayfe radİyallahu
anh'dan: Alî dedi ki: "Sünnet olan. namazda el el üzerine koymaktır."
(Alî) ellerinin ikisini de göbeğinin altma yerleştirirdi. [Rczînj
1366-İbn Mes'ûd radİyallahu anh'dan:
O. bir adamın namaz kılarken ayaklarını birleştirdiğini gördü ve şöyle dedi:
"Sünnete muhalefet ettin, aralarını ayırıp
rahatlatsan daha güzel olurdu." [Nesâî]
1367-Fadl b. Abbâs radİyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Namaz ikiler ikilerdir. Kişi için her iki rek'atta bir teşehhüd vardır.
Ayrıca huşu var dır, yakarma ve temeskün (miskinleşme) var dır Ellerini zillet
içinde kaldırırsın." Buyur du ki: "Ellerini Rahhİne. ayaları yüzüne
doğ ru dönmüş olarak kaldırırsın ve şöyle dersin: «Yâ Rabbi! Ya Rabbî!» Kim
böyle yapmazsa şöyle şöyle (olur)."
1368-Bir rivayette: "O namaz
eksiktir, gü düktür" diye geçer. [Tiımizî]
1369-Ammâr b. Yâsir radİyallahu
anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kişi. namazını bitirir. Namazından ona ancak (lam kıldığında verilecek
sevabın) on da biri, dokuzda biri. sekizde bİri. yedide hİri, altıda hİri.
beşte biri, dörtte biri. üçte biri ve yarısı yazılır." [Ebû Dâvud]
1370-Ebu'd-Derdâ radİyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Bu ümmetten ilk kaldırılacak şey huşu dur. O kadar ki huşu içinde namaz
kılan kim se görülemiyeceklir."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr'de.]
1371-el-A'meş'den:
"Abdullah (b. Mes'ûd) namaz kılarken (huşûundan) sanki yere atılmış bir
elbise gibi (hareketsiz) olurdu."
[Taberânî, el-Mu'cenin'l-Kebîr'de. el-A'meş, İbn Mes'ûd radİyallahu anh'a
yetişememiştir.)
BEŞ VAKİT NAMAZDA KIRAAT
1372-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, namaza Bismillahirrahmânirrahîm ile
başlar dı. [Tİrmizî]
1373-Bezzâr'm rivayeti:
İbn Abbâs'a "Bismillahirrahmanirra-hîm'in (namazda) sesli mi okunacağı
sorulun ca, şu cevabı verdi: "Biz, 'O, bedevilerin oku yuşudur' derdik."
[Bezzâr'ın râvilerinden biri müdellistir]
1374-Bezzâr'ın güvenilir râviler
kanalıyla gelen başka bir rivayetinde şu ifade yer alır: "Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem, Bis-millahirrahmânirrahîm'i namazda sesh okur
du."
1375-Enes radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Ebû Bekr, Ömer ve Osman'la
birlikte namaz
kıldım. Hiç birinin Bismillahirrahmânirra-
hîm'i okuduğunu görmedim, duymadım." |Altı hadis imamı.]
1376-Diğer rivayette: "Onlar
(namaza) el-Hamdu lillahi Rabbi'I-Alemîn ile (Besme le'siz) başlarlardı.
Kıraatin ne başında, ne de sonunda Bismillahirrahmânirrahîm'i
zikret-mezlerdi."
1377-Nesâî, Abdullah b. Muğaffel
radi yallahu anh'dan:
Kendisi, namazda birinin Bismillahirrab-manirrahîm'i okuduğunu duyduğunda şöyle
derdi: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel lem, Ebû Bekr ve Ömer'in
ardında namaz kıl dım. Hiçbirinin BismilIahirrahmânirrahîm'İ okuduğunu
duymadım."
1378-Abdullah b. Ebî Evfâ
radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in arkasında safta iken, bir adam gelip
safa katıl dı ve şöyle dedi: "Allahu Ekber kebîrâ ve Sübhanallahi bukreten
ve asîlâ." Müslüman lar başlarım kaldırıp, sesini Allah Resulü sal lallahu
aleyhi ve sellem'in sesinin üstüne çı karan bu adamın tavrına tepki
gösterdiler. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem. nama zı bitirdikten sonra
"O sesini yükselten kim di?" diye sordu.
Adamı göstererek: "İşte bu adamdı" dedi ler. Bunun üzerine adama
dönerek şöyle bu yurdu: "Vallahi sesinin göğe çıktığını ve bir kapımn
açılıp oradan içeriye girdiğini gör düm." [Ahmed ve Taberânî,
el-Mu'cemu'l-Kebir'de]
İ379-Ebû Râfı'den:
Elime bir kitap geçti; orada şöyle bir kayıt gördüm: Allah Resulü namaz için
tekbir aldık tan sonra şunu okurdu: "İnnî veccehtü vechiye liilezî
fatare's-semâvâti ve'l-arda hanîfen ve mâ ene mine'l-müşrikîn. Kul inne salâtî
ve nüsükî ve mahyâye ve memâtî lillahi Rabbi'I-âlenıîn. Lâ şerîke leh ve
bizâlike ümirtü ve ene evvelü'l-müslimîn. Allahümme ente'1-Mâli-kü. Lâ ilahe
illâ ente, sübhâneke ve bi-hamdik. Ente Rabbî ve ene abdüke. Lâ şerîke leke,
za-lemlü nefsî va'tereftü bi-zenbî. Fağfirlî ziinû-bî cemîan. Fe innehii lâ
yağfiru'z-zünûbe illâ ente. Lebbeyk ve sa'deyk! Ve'1-hayru fî ye-deyk. La
mencee velâ melcee minke illâ ileyk. Estağfıruke ve etûbii ileyTc (=Yüzümü
gökleri ve yeri Yaradana tertemiz olarak çevirdim. Ben müşriklerden değilim. De
ki: Benim na mazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm, tü mü Âlemlerin Rabbına
aittir. O'nun ortağı yoktur. Bununla emrolundum ve ben müslü-manlann ilkiyim.
Allahım. mülkün sahibi Sensin! Senden başka ilah yoktur. Seni ham-dinle teşbih
ederim. Sen Rabbimsin, ben de kulunum. Senin ortağın yoktur, ben kendi nef sime
zulmettim ve günahımı Sana İtiraf eyle dim. O halde günahlarımın tümünü
bağışla! Çünkü günahları bağışlayıcı olan yalnız sen sin. Lebbeyk ve sa'deyk!
Hayır Senin (kudret) elindedir. Sığınma ancak Sana yapıhr, senden kaçış yoktur.
Senden mağfiret diliyorum ve Sana tevbe ediyorum)." Ondan sonra (Fatiha ve
sûreyi) okumaya başlardı.
[Tabelânı, el'Mu'cemu't-Kehîr'de. bir müdellis râvi kanalıyla.]
1380-İbrahîmü's-Sâiğ dedİ ki;
Matar el-Varrâk'a sordum:
"Her rekatte, her sûrenin başında Bismil-lahirrahmânirrahîm'i okuyup
şeytandan Al lah'a sığınıyor musun (Eûzü'yü okuyor mu sun)?" Cevap verdi:
"Bana Katâde, İbn Sîrîn'den; o da İmrân b. Husayn iie Semure b.
Cundeb'den, Pey gamber sallallahu aleyhi ve sellem'den nak len bildirerek dedi
ki: Onlar (Eûzü ve Besme le) O'nun kendi içinden okuduğu iki sektedir ki,
bunları, namaza başlarken ve iki rek'atta oturduktan sonra ayağa kalktığında
okurdu."
[Taberânî. ef-Mu'cenıu'l-Kehlr'de. İsnadında Rey han Ebû Ğassân vardır.]
138!-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, ikinci rek'attan ayağa
kalktığı zaman, sükût
etmeden hemen el-Hamdü lillahi Rabbİ'l-âle-mîn'i okumaya başlardı."
[Müslim]
1382-Ubâde b. es-Sâmit radiyallahu
anh' dan;
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Fatiha'yı okumayanın namazı olmaz."
[Mâlik dışında altı hadis imamı.]
1383-Ebû Dâvud ve Nesâî şu ifadeyi
ilave ettiler: '"{Fatiha'yi) ve daha fazlasını (zamm-ı sûreyi}."
1384-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim namaz kılıp da Fatiha'yı okumazsa o namaz güdüktür -üç kere söyledi-,
tamam değildir."
Ebû Hureyre'ye denildi ki: "Ya imamın arkasında olursak?"
"O zaman onu içinden oku! Çünkü Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem'den duy dum, buyurdu ki:
Allah (Azze ve Celle) şöyle buyurmuştur:
«Namazı kulumla aramda ikiye taksim et tim. Kulum ne isterse ona veririm. (Kul)
"el-Hamdü lillahi Rabbi'l-âlemîn" dediği zaman, Allah: "Kulum
bana hamdetti" der. Kul: "er-Rahmâni'r-Rahîm" dediği zaman,
Allah: "Kulum beni övdü" der. Kul: "Mâliki yev-mi'd-dîn"
dediği zaman, Allah: "Kulum beni yüceltti" der. Kul "lyyâke
na'budu ve iyyâke nesta'în" dediğinde, Allah "İşte bu, kulumla benim
aramdadır. Kulum ne isterse ona veri rim" der Kul
"İhdine's-sırâta'l-müstakîm. Sı-râtallezîne en'amte aleyhim.
Gayri'l-mağdû-bi aleyhim ve le'd-dâllîn" dediği zaman, Al lah "İşte
bu da kulumla benim aramdadır Kuluma dilediğini veririm» buyurur."
[Müslim, Muvattâ, Tirmizî ve Nesâî.]
1385-Rezîn'in bir rivayeti:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: "Kırâaîsiz namaz
olmaz." Onun için Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sei-lem'in bize (sesli
olarak) duyurduğunu biz de size duyuruyoruz; bize duyurmadan (sessiz) okuduğunu
biz de size aynı şekilde okuyo ruz." Ona bir adam dedi ki; "Ey Ebû
Hurey-re! Ümmü'l-Kur'ân'a (Fatiha'ya) başka bir şey ilave etmezsem (olur
mu)?"
"Aynı soruyu Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e sordular; şöyle
buyurdu: "Eğer onunla (Fatiha İle) yetinirsen sana kâ fi gelir; ama ona
bir (zamm-ı sûre) katarsan bu, daha hayırlı ve faziletli olur."
Derim ki: Birinci rivayet Müslim'e aittir. Sonunda, Rezîn'e dayandırılan bu
ikinci riva yeti de serd etti. Lafzı şöyledir;
Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: "Kırâatsiz namaz
olmaz." Ebû Hu reyre dedi ki: '*Bu sebebledir ki, Allah Resu lü sallallahu
aleyhi ve sellem'in bize (sesli olarak) duyurduğunu biz de size duyuruyo ruz;
bize gizli tuttuğunu biz de size gizli tu-tanz."
1386-Akabinde şu lafızla bir başka
rivayet de yer almıştır:
Ebû Hureyre dedi ki: "Namazın tümünde kıraat olur. Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem'in bize duyurduğunu biz de size du yurduk; O'nun bize
duyurmadığmı gizli oku duğunu da biz sizlere duyurmadan gizli oku duk."
Bunun üzerine bir adam sordu;
"Ümmü'l-Kur'ân (olan Fatiha'y)a bir şey (zamm-ı sûre) eklemesem?"
Cevap verdi:
"Ona bir şey eklersen daha iyi olur; onun la yetinirsen sana yeter."
1387-Bir başka rivayetin de lafzı
şöyledir: "Ebû Hureyre dedi ki: Her namazda kıraat vardır. Peygamber
sallallahu aleyhi ve sel lem'in bize duyurduğunu biz de size duyur duk,
gizlediğini biz de size gizledik. Kim Ümmü'l-Kur'ân (olan Fâfiha'y)ı okursa o,
ona yeter. Kim de ona bir şey ilave ederse bu. onun için daha faziletli
olur."
Bu, her ne kadar Rezîn'in rivayetine aykı rı ise de, Rezîn'in bunu mânâsı ile
rivayet et miş olması mümkündür. Bu itibarla, Rezîn'in rivayetinin Müslim'e izafesi
doğru olur.
"^ne, Müslim. Muvattâ, Tirmizî. ve Ne-sâî'de yer alan birinci rivayette
"Ve le'd-dâl-lin"den sonra "Bu benimle kulum arasında dır"
ifadesi yoktur. Müslim'in buradaki lafzı şöyledir: Buyurdu ki; "Bu kuluma
aittir; ku luma dilediği (verilecek)lir."
Mâlik, Ebû Dâvud ve Nesâî'nin lafzı: "O, kulum içindir, kuluma İstediği
verilecektir!"
Tirmizî'nin lafzı: "Sûrenin sonunda, kulu ma istediği verilecektir."
Diyor ki: İhdine's-sırâta' l-müstakîm. Sırâtallezîne enamte aley him
gayri'l-mağdûbi aleyhim ve le d-dâllîn."
(Cem'ul-fevâid'in) aslın(ın) bazı muhta-sarlarmda kalem doğru yazdı. Galiba bu.
ka lemin hatâ yaptığını düzeltme niteliğindedir. Allah en iyi bilendir.
1388-Ebû Saîd radiyallahu anh'dan:
"Fâtihatu'l-Kitâb'ı (el-Hamd sûresini) ve kolayımıza geleni (bir zamm-ı
sûreyi) oku makla emrolunduk." [Ebû Dâvud]
1389-Câbir radiyallahu anh'dan:
"Kim bir rekat kılıp da onda Fâtihatu'İ-Kitâb'ı (el-Hamd sûresini)
okumazsa, namaz kılmamış gibi olur. Ancak İmamın arkasında ki durum
hariç." [Mâlik ve Tirmîzî]
1390-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, "Gayri'l-mağdûbi aleyhim
ve le'd-dâllîn"i okuduğu zaman, ardındaki birinci safm duya bileceği
derecede "Âmîn" derdi. [Ebû Dâvud]
1391-Onun (Ebû Davud'un) Vâil b.
Hucr'dan da rivayeti vardır: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem onu
(Âmîn'i) yük sek sesle söyledi."
1392-Tirmizî'nin, Vâil'den
rivayetinde; "(Âmîn'i söylerken) sesini uzattı" şekhnde;
1393-Diğer rivayette ise: "Onu
alçak ses le söyledi" şeklinde geçmiştir.
1394-Bilâl radiyallahu anh'dan; (O.
Pey gamber sallallahu aleyhi ve selleme hitaben)
Dedi ki; "Ey Allah Resulü! Amîn'de beni geçme (ki kameti bitirince namaza
durup se nin Âmîn'ine yetişebileyim)!" [Ebû Dâvud]
Î395-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"İmam, «Âmîn» dediği zaman siz de «Amîn» deyin! Çünkü kimin «Amîn»i
melek-lerinkine rastlarsa geçmiş günahları bağışla nır." [Altı hadis
imamı.]
1396-Diğer rivayette: "İmam,
«Gayrî'l-mağdûbi aleyhim ve le'd-dâllîn» dediği za man «Amîn» deyin!"
Devamım Önceki hadisteki gibi nakletti.
1397-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu;)
"Yahudiler, sizin İslâm'ınıza ve Amîn'inize hased ettikleri kadar hiçbir
§ey(inİz)e haset etmemişlerdir." [îbn Mâce]
1398-Onun (İbn Mâce'nin) İbn
Abbâs'tan da benzeri bir rivayeti vardır. Ancak onda şunu ilave etmiştir;
"Öyleyse 'Âmîn' sözünü çok söyleyin!"
1399-Ebû Berze radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, sabah namazında altmış İle yüz
âyet arasında okurdu." [Nesâî]
1400-Amr b. Hureys radiyallahu
anh'dan: Şu anda sanki Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'İn sabah
namazında "Felâ üksimu bi'l-hunnesi'l-cevâri'l~künnes"i oku duğunu
duyuyormuş gibiyim. LMüslim, Ebû Dâ-vud ve Nesâî.]
1401-Abdullah b. es-Sâib radiyallahu
anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, bize Mekke'de sabah namazını
kıldır dı. Mü'minûn sûresini okumaya başladı. Mû-sâ ve Harun'un ismi geçen
âyete gelince (râvi şüphe ederek yahut İsa'nın ismi geçen, dedi) kendisini bir
öksürük aldı ve derhal rükûa git ti. [Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî.]
1402-Câbir b. Semure radiyallahu
anh' dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, sa bah namazında "Kâf
ve'l-Kur'âni'l-Mecîd"i ve benzerini okurdu; (diğer) namazları ise ha fif
kıldırırdı. [Müslim]
1403-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Cuma günü sabah namazında "Elif lâm
mîm, Tenzîlu's-secde ile Hel etâ ale'l-insâni hînün mıne'd-dehri"
sûrelerini ve Cuma namazında Cuma sûresi ile Münâfıkûn sûrelerini okurdu.
[Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî.]
1404-Tİrmizî'nin rivayeti
"Hînün mine'd-dehr"e kadardır.
1405-Buhârî, Müslim ve Nesâî,
aynısını Ebû Hureyre'den rivayet ettiler.
1406-Urve radiyallahu anh'dan: Ebû
Bekr es-Sıddîk sabah namazını kıldır dı; her iki rekatte de Bakara sûresini
okudu.
[Mâlik]
1407-Onun (Mâlik'İn) ayrıca
el-Ferâfısa b. Umeyr el-Hanîfî'den de rivayeti vardır:
"Yûsuf sûresini. Osman'ın okuyuşundan öğrendim. Çünkü o, onu sabah
namazında çok okurdu."
1408-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
O. sabah namazının ilk rekatında Enfâl sûresinden kırk âyet; İkinci rekatında
ise mu fassal (sûrelerden) bir sûre okudu. [Rezîn]
1409-Amir b. Rabîa radiyallahu
anh'dan: Biz Ömer'in arkasında sabah namazı kıl dık; Yûsuf süresiyle Hac
sûresini (iki rekatta) ağır ağır okudu. (Amİr'e) denildi ki: "Vallahi
öyleyse o, ancak tanyeri ağarınca namaza başlamış olmalıdır."
"Evet" cevabım verdi. [Mâlik]
1410-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
O. seferde mufassal (türünden olan) sûre lerin başından on âyet okurdu. Tabiî
ki Üm-mül'l-Kur'ân (olan Fâtiha)'dan sonra bir de sûre okurdu. [Mâlik]
1411-Ömer radiyaİlahu anh'dan: O,
sabah namazının ilk rek'atında Bakara sûresinden yiizyİrmi âyet okudu. İkinci
reka tında ise kısa sûrelerden bir sûre okudu. [Rezîn]
1412-el-Ahnef radiyaİlahu anh'dan:
O, birinci rekatte Kehf, ikinci de Yûsuf ya da Yûnus sûrelerini okudu. Bu iki
sûre ile, Ömer'le sabah namazını kıldığım da bildirdi. [Rezîn]
1413-Muâz b. Abdillah el-Cühenî
radiyaİ lahu anh'dan:
Cuheyne'den bir adam. kendisine Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in
sabah namazının iki rekatında da "İzâ zulzile" sûre sini okuduğunu
bildirmiş, aynca şöyle demiş: "Unuttu da mı böyle yaptı, yoksa bilerek mi
yaptı? Bilmiyorum." (Ebû Dâvud]
1414-Rifâ'a el-Ensârî radiyaİlahu
anh' dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ne sabah namazında, ne de yatsı nama zında on âyetten aşağı
okunmaz."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebir'inde leyyin bir isnâdla.]
1415-İbn Ömer radiyaİlahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, se ferde sabah namazını kıldırırken
"Kul yâ ey-yühe'l-kâfirûn" ile "Kul hüvellahü ehad" sû
relerini okudu, sonra şöyle buyurdu: "Size Kur'ân'ın üçte biri ile dörtte
birini okudum." [Taberânî. et-Mu'cemu'l-Kehîr'de zayıf bir sened-le.J
1416-Ebû Katâde radiyaİlahu anh'dan;
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem öğ le namazının ilk iki rekatında
Ümmü'l-Kitâb (Fatiha) ile iki sûre okurdu; son iki rekatında sadece
Ümmü'l-Kitâb (olan Fâtiha'yı) okur du. Bazen bize duyururdu (sesli okurdu). Bi
rincisinde (rekatta) ikinci sindekinden uzun okurdu. İkindi namazında da böyle
yapardı.
[Buharî ve Müslim.]
Nesâî ve Ebû Davud'un da benzeri riva yetleri vardır.
1417-Aynca Ebû Dâvud şu ilaveyi yap
mıştır: "Anladık ki böyle yapmakla (kıraati uzun tutmakla) cemaatın ilk
rekata yetişmesi ni arzu etmiştir."
1418-Abdullah b. Sencere'den (Ebû
Ma'mer), dedi ki:
Habbâb'a sorduk:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, öğle ve ikindide okur muydu?"
"Evet" dedi.
"Peki okuduğunu nasıl anlardınız?" diye sorduk.
"Sakahnın oynamasından bilirdik" dedi.
[Buhârî ve Ebû Dâvud]
1419-Câbir b. Semure radiyaİlahu
anh' dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, öğle İle ikindi namazlarında *Ve's-semâi
zâ-ti'l-burûc' ile *Ve's-semâi ve't-târik' ve ben zer sûreleri okurdu. [Sünen
ashabı.]
1420-Câbir b. Semure radiyallahu
anh'-dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, öğle namazında ' Ve'1-leyli izâ yegşâ'
sûresini okurdu; ikindide de onun gibi bir sûre okurdu. Sabah namazında daha
uzun okurdu.
[Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî.]
1421-el-Berâ radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in arkasında namaz kılardık; Lokman ve
Zâriyât sûrelerinden peşpeşe okuduğu âyetleri dinler dik. [Nesâîl
1422-Enes radiyallahu anh'dan: O,
Öğle namazını kıldırdı. Namaz bittikten sonra şöyle dedi: "Peygamber sallallahu
aley hi ve sellem ile öğle namazı kıldım. Namazda 'Sebbihi'sme Rabbike'1-A'lâ'
ile 'Hel etâke hadîsü'l-Gâşiye' sürelerini okudu." [Nesâî]
1423-Ebü Saîd radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in ashabından otuz kadar Bedir savaşına
katılan kişi bir araya gelerek şöyle dediler: "Gelin Al lah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem'in gizli okunan namazlarda (kaç âyet) okuduğunu be
raberce (tahminen) hesaplayalım." Aralarında iki kişi bile ihtilafa
düşmeksizin Öğle namazı-nm ilk rekatındaki kıraatini otuz âyetle, diğer
rekatını birincisinin yarısı kadar tahmin etti ler. İkindi namazında ise öğle
namazının son iki rekatte okuduğunun yansı kadar tahmin
ettiler. [İbn Mâce, leyyin bir isnâdla,]
1424-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem öğle namazında secde etti, sonra
kalkıp rükûa eğildi. Bundan 'Elif lâm mîm Tenzîlü's-Secde' sûresini okuduğunu
anladılar." [Ebû Dâvud]
1425-Ümmü'l-Fadl radiyallahu
anhâ'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in akşam namazında
'Ve'1-mürselâti urfen' sûre sini okuduğunu duydum. Vefat edinceye ka dar bize
bir daha namaz kıldırmadı." [Altı hadis imamı.]
1426-Mervân b. el-Hakem radiyallahu
anh'dan:
Bana Zeyd b. Sabit dedi ki: "Neden akşam namazında mufassal kısa sûreler
okuyorsun? Halbuki ben, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in (akşam
namazında) iki uzun sûre den en uzununu (muhtemelen A'râf sûresini) okurken
duydum."
[Buhârî, Nesâî ve Ebû Dâvud]
1427'(Ebû Dâvud) şunu da ekledi;
Dedim ki: "İki uzunun en uzunu hangisidir?" "el-A'râf
süresidir" dedi. Bunu ayrıca İbn Ebî Müleyke'ye de sordum, tereddütsüz şu
ceva bı verdi: "Mâide ile A'râf sûreleridir."
1428-Nesâî'nin rivayeti: (Zeyd b.
Sabit, Mervân'a sordu:) "Akşam namazında «İnnâ a'taynâke'l-kevser» İle
«Kul hüvallahu ehad»
sûrelerini okur musun?" "Evet" dedi. (Zeyd) dedi ki:
"Allah'a yemin olsun ki ben, Pey gamber sallallahu aleyhi ve sellem'in iki
uzu nun en uzunu olan «Elif lam mîm sâd»ı (A'râf sûresini) okuduğunu
gördüm."
1429-Âişe radiyallahu anhâ'dan: Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem, akşam namazım, iki rekatmda ikiye bölmek suretiyle
A'râf sûresini okuyarak kıldırdı. [Nesâî]
1430-Cübeyr b. Mut'im radiyallahu
anh'-dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel lem'in akşam namazında 'Tur' sûresini oku
duğunu duydum. Okurken "Yoksa onlar bir şeysiz olarak mı yaratıldılar?
Yahut kendileri nin yaratıcıları kendileri midir? Yoksa gökleri ve yeri onlar
mı yarattılar? Hayır onlar iyi bil miyorlar. Yahut Allah'ın hazineleri onların
yanında mı? Veya onlar hâkim ve gâlib kim seler mi?" (Tûr, 52/36-37)
âyetlerine ulaştığı zaman, kalbim neredeyse uçacaktı.
[Tırmİzî dışında Altı hadis imamı.]
1431-Ebû Osman en-Nehdî radiyallahu
anh'dan:
İbn Mes'ûd'la akşam namazı kıldım. "Kul hüvellahü ehad" sûresini
okudu. [Ebû Dâvud]
1432-Abdullah b. Utbe b. Mes'ud
radiyal lahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, akşam namazında Hâmîm ed-Duhân sûresini
okudu. [Nesâî]
1433-Ubeydunah b. el-Hâris b.
Abdil-Muttalib radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, en son kıldığı akşam namazının birinci
rekatında "Sebbihisme rabbike'1-A'lâ", ikinci rekatında ise "Kul
yâ eyyühe'l-kâfîrûn" sûrelerini okudu. [Taber3nî, el-Mu'cemu'l-Kebîr'Ğc
leyyin bir senedle.]
İ434-Ebû Abdillah es-Senâbihî
radiyalla hu anh'dan:
O, Ebû Bekr'in arkasında akşam namazı kılmış. Ebû Bekr, ilk iki rekatte
Ümmü'l-Kur'ân (Fatiha sûresi) ile çok kısa sûrelerden birer sûre okumuş.
Üçüncü rekata kalktığı zaman neredeyse elbisem elbisesine değecek kadar
kendisine yaklaştım ve Ümmü'I-Kur'ân ile "Rabbena lâ luziğ kulûbenâ ba'de
iz hedeytenâ ve heb lenâ min ledünke fahmeten. Inneke ente'i-Vehhâb"
(=Rabbimiz! Bize hidayet verdikten sonra kalplerimizi saptırma! Katından bize
bir rahmet ihsan et! Çünkü sen çok lutfeden-sin)" âyetini (Âl-i imrân,
3/8) okuduğunu duydum. [Muvattâ.]
1435-Büreyde radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, yatsı namazında «Ve'ş-şemsi ve
duhâhâ» ve benzeri sûreleri okurdu." [Tirmizî ve Nesâî]
1436-el-Berâ radiyallahu anh'dan:
"AUah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem seferde idi, yatsı namazını
kıldırırken rek'at-larının birinde «Ve't-tîni ve'z-zeytûn (TTn)» sûresini
okudu." [Altı hadis imamı]
1437-Buhârî ve Müslim rivayete şunu
ek lediler: (Berâ dedi ki:) "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'dan
daha güzel sesli ve daha güzel okuyan kimseyi dinlemedim."
143S-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: "Namazı Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in namazma en
çok benzeyen fülan kimseden başkasını görmedim. Arkasında na maz kıldık.
Öğlenin ilk iki rek'atını uzatırdı, son İki rek'atını hafif kıldınrdı. İkindi
nama zım da kısa kıldınrdı. Akşam namazında çok kısa sûrelerden okurdu. Yatsı
namazında ise «Ve'ş-Şemsi ve duhâha»yı ve benzer uzun luktaki sûreleri okurdu.
Sabah namazında ise iki uzun sûre okurdu." [Nesâî]
1439-Amr b. Şuayb, babasından, o da
de desinden:
"Kısa sûrelerden (mufassaldan) büyük küçük hiçbir sûre yoktur ki, Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem cemaate farz na mazını kıldırırken onları
okumamış olsun."
[Mâlik]
1440-Enes radiyallahu anh'dan:
Ensâr'dan biri onlara imamlık yapmış, ne zaman bir sûre ile başlayacak olursa
mut laka "Kul hüvallahü ehad" sûresini okur-muş; sonra diğer sûreleri
okurmuş. Her rek'atta bunu yaparmış. Arkadaşları kendisi ne demişler ki:
"Bu sûre ile başlıyorsun, sonra onunla ye tinmeyip başka bir sûre daha
okuyorsun. Ya sadece onu oku, ya da bir başkasını oku!"
"Onu okurum, asla bırakmam; ya onu okuyarak size imamlık yapanm, ya da be
nim yerime size başkası namaz kıldırır" de di.
Ondan daha üstün birini görmedikleri için, başkalarının kendilerine imamlık yap
masını istemediler.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gittiklerinde durumu bildirdiler. Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ona şöyle dedi; "Ey Fülan!
arkadaşlarının önerisini kabul et mene engel olan nedir? Neden her rek'atte
bunu okuma lüzumunu duyuyorsun?"
"Ne yapayım, bu sûreyi çok seviyorum!" •deyince ona şöyle buyurdu:
"Bu sûreyi sevmen, seni mutlaka cennete sokacaktır." [Tirmizî ve
muallak olarak Buhârî .]
1441-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
Bir adam gelerek dedi ki: "Bir rek'atta (bü tün) mufassal sûreleri
okuyorum." (İbn Mes'ûd) ona şu cevabı verdi: "Şiir söyler gibi çabuk,
meyve silkeler gibi hızlı mı okuyorsun? Oysa Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem, birbirine denk iki sûreyi tek bir rek'atla okur du. Rahman ve Necm
sûrelerini bir rek'atta, İktarabet ve Hakka sûrelerini bir rek'atta. Tür ve
Zâriyat'ı bir rek'atta, İzâ veka'at ve Nûn'u bir rek'atta; Seele sâilün ve
Nâziât'ı bir rek'at ta, Hel etâ ve Lâ uksİmu'yu bir rek'atta; Am me ve
Mürselât'ı bir rek'atta. Duhân ve İze'ş-Şemsü küvviret'i bir rek'atta
okurdu."
(Ebû Dâvud dedi ki:) Bu (tertip), İbn Mes'ûd'a aittir.
[Mâlik hariç altı hadis imamı; lafız Ebû Davud'a aittir]
1442-Ebû Zer radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, sabaha kadar şu tek âyetle (teheccüd)
na-maz(ı) kıldı: "in tuazzihhum fe-innehum ibâ-duke ve in tağfirlehum fe
inneke ente'l-Azî~ zü'l-Hakîm (=Onlara azab edersen, doğrusu onlar senin
kullarındır Onlan bağıtlarsan, Azız olan, Hakîm olan şüphesiz ancak Sen sin)."
(Nesâî]
1443-Enes radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'İn ashabı farz namazlarda başından
sonuna ka dar okurlardı."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Evsat'ta leyyin bir isnâdla.J
1444-Ebû Seleme radiyallahu anh'dan:
Ömer akşam namazım kıldırdı; ancak hiç okumadı. Cemaat: "Sen
okumadın!" deyince şu cevabı verdİ:
"Rükû ve sücûd nasıldı?"
"İyi idi."
"Öyleyse sakınca yoktur" dedi. [Rezîn]
1445-Ebû Katâde radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, bir gece dışarı çıktı. Ebû Bekr'e uğradı,
baktı ki namaz kılıyor ve kısık sesle okuyor. Ömer'e uğrayınca onun da yüksek
sesle okuduğunu gördü. Daha soma Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem, Ebû Bekr'e (kısık sesle oku masının) sebebini sorunca, şöyle
cevap verdi:
"Ey Allah ResûIÜ! Kime münâcât ediyor sam, ona sesimi duyuruyorum."
Ömer'e sorunca §u cevabı verdi:
"Ben de uyuklayanları uyandırıyor, şey-tanlan kovuyorum."
Hasan rivayet ettiği hadiste şunu ekledi: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem, Ebû Bekr'e şöyle buyurdu:
"Ey Ebû Bekrf Sesini biraz daha yükselt!" Ömer'e de: "Ey Ömer.
sen de sesini biraz da ha kıs!" buyurdu.
[Tirmizî ve aynı lafızla Ebû Dâvud]
1446-Ayrıca Ebû Dâvud, Ebû
Hurey-re'den de aynını rivayet etmiştir. Ancak onda İfade şöyle geçmektedir:
"Ey Bilâl! Seni §u sûreden, hu sûreden okurken işiltim."
Şu cevabı verdi: "Hoş kelâmdır (Kur'ân), Allah onlan bir araya
getirir." Şöyle buyurdu: "Hepinizin yaptığı doğrudur."
1447-eI-Beyâdî radİyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, bir gece (evinden) çıktı. Bu sırada
yüksek ses le okuyarak namaz kıhyorlardı. Bunun üzeri ne şöyle buyurdu:
"Namaz kılan kişi Rabbine münâcât etmektedir O halde ne şekilde mü nâcât
ettiğine dikkat etsin, Kur'ân'la birbiri nize karşı sesinizi
yükseltmeyin!" [Muvattâ.]
1448-İbn Abbâs radİyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in kıraati, evde iken
sahanlıkta bulunan ların duyabileceği bir yükseklikleydi." [Ebû Dâvud]
1449-Ebû Hureyre radİyallahu
anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in kıraati geceleyin bazen
yüksek, bazen de kı sık sesle idi." [iki rivayet de Ebû Davud'a aittin]
1450-Ebû Sehl b. Mâlik radİyallahu
anh'dan: o da babasından: "Biz Balât'ta iken Ebû Cehm'in evinin yanında
Ömer'in okuyuşunu duyuyorduk." [Muvattâ.]
1451-Abdullah b. Şeddâd radİyallahu
anh'dan:
"Saiftn en gerisindeydim. Ömer'in «İnne-mâ eşkû bessî ve huznî ilallah
(=Ben üzüntü ve hüznümü yalnız Allah'a açanm)» âyetini (Yûsuf, 12/86) okurken
sesini duydum."
[Buhârî, bâb başlığında (lercemesinde).j
1452-Semure b. Cündeb radİyallahu
anh' dan, dedi ki:
"Namazda iki sekte öğrendim. Biri, imam tekbir alıp kıraate başlayıncaya
kadar aradan geçen sessizlik; ikincisi Fâtihatü'l-Kitâb ile bir sûreyi
okuduktan sonra rükûa varıncaya kadar olan sessizlik." (Râvi el-Hasan dedi
ki:) Buna İmrân b. Husayn itiraz etti. Bunun üze rine Ubeyy (b. Kâb)'e
yazdılar; o da Semu-re'yi doğruladı.
[Tirmizî ve aynı lafızla Ebû Dâvud.]
1453-Câbİr radİyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"En üstün olan namaz, kunûtu (yani kıya mı) uzun olan namazdır."
[Müslim. Tirmİzî de benzerini rivayet etmiştir]
1454-Ebû Saîd radİyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel lem'in öğle ve ikindi namazmdaki
kıyamım Ölçüyorduk, öğlenin ilk İki rekatını Elif lâm mîm tenzîlü's-secde'yi
okuyacak kadar bir za man olarak hesapladık. Son iki rekattaki kıya mını ise
İlk iki rekattekİ kıyamının yansı ka dar bir zaman olarak hesapladık.
İkindinin ilk iki rekatındakİ kıyamını, öğ lenin son iki rekattaki kıyamı kadar
bir süre olarak hesapladık. İkindinin son iki rekatında kİ kıyamını ise onun
yarısı kadar bir süre ola rak hesapladık." (Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî.]
1455-Ebû Sâid radİyallahu anh'dan:
öğle namazına durulurdu; biri Bâkî'a gi dip İşini gördükten sonra gelirdi;
sonra abdest alıp, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in kıldırdığı
namazın uzunluğundan ötü rü birinci rekatına yetişirdi.
[Müslim ve Nesâî.]
1456-Zeyd b. Eslem'den:
Enes'in yanına girdik; "Namaz kıldınız mı?" diye sordu.
"Evet" dedik.
Dedi ki: "Ey câriye! Abdesl suyumu getir! Allah Resulü sallallahu aleyhi
ve sellem'in namazına bu imamımzm namazından daha çok benzeyen birinin
arkasında bugüne dek namaz kılmadım." Bununla, Ömer b. Abdilla-zîz'i kasd
ediyordu. Çünkü Ömer, rükû ve secdeyi tam yapıp, kıyam ve kuûdu kısa tutar dı. [Nesâî]
1457-0 ve Ebû Davud'un bir başka
riva yetinde İbn Cübeyr dedi ki: "Onun rükûunu hesapladık, tam on kere
teşbih söyledi, secde sini de hesapladık, tam on kere teşbih söyle di."
1458-Şakîk (b. Seleme)'den:
Bana ulaştıgma göre Ammâr b. Yâsir, ce maata namaz kıldırmış ve namazda kısa
oku muş ve duraklarda da kısa durmuştu. Kendisi ne: "Biraz nefes
alsaydın" denildiğinde: "Vesveselerle ancak böyle başa
çıkabildim" demiştir, [Rezîn]
1459-el-Berâ radİyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in rükûu, secdesi, iki secde arası,
rükü'dan başı nı kaldırışı, kıyam ve kuûd dışında, takriben birbirine eşitti.
1460'Diğer rivayet: "Muhammed
sallalla hu aleyhi ve sellem'in namazını izledim; kı-
yâmını, rükûunu, rükûundan doğrulusunu, secdesini, iki secdesinin arasındaki
celse (otu ruşu), (ikinci) secdesini, selâm ile namazdan ayrılması arasındaki
oturuşunu hemen hemen birbirinin aynı buldum."
[Buhârî, Müslim ve Sünen ashabı.]
1461-Câbir radİyallahu anh'dan: Dedi
ki: "Nafile namaz kılardık. Ayakta ve otura rak dua ederdik. Rükû ve
secdede tesbîh eder dik." [Ebû Dâvud]
KUNUT, RÜKU VE SÜCUD
1462-Enes radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem kendilerine "kurrâ" denilen
yetmiş kişiyi bir görevle gönderdi. Süleym'den iki kabile olan Ri'l ve Zekvân,
Bi'r Maûne admdaki bir ku yunun yanında onların önünü kestiler. Toplu luk
onlara şöyle dedi:
"Bizim sizinle bir işimiz yok. Allah Resu lü sallallahu aleyhi ve
sellem'in bir emrini ye rine getirmek için buradan geçip gideceğiz." Ama
onlar, dinlemeyip onlan öldürdüler. Bu nun üzerine Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem sabah namazlannda tam bir ay süreyle onlara beddua etti. İşte
bu, kunûtun başlangıcı oldu. (O zamana kadar) biz kunût etmezdik.
Enes'e: "Kunût, rükûdan sonra mı, yoksa kıraatin bitiminde mi olur?"
diye sordular.
"Hayır; kıraatin bitiminde" diye cevap verdi.
1463-Diğer rivayette şöyle geçer:
Âsim el-Ahvel dedi ki: Enes'e: "Kunût, rükûdan sonra mı, yoksa ondan önce
midir?" diye sor dum.
"Rükû'dan önce" dedi. Dedim ki:
"Ama, insanlar Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in rükûdan sonra
kunût yap tığını iddia ediyorlar." Cevap verdi:
"O ancak bir ay süreyle kunût yaptı. Ken dileriyle anlaşma bulunan
birtakım insanlar, ashabından kendilerine 'kurrâ' denilen yetmiş kişiyi
öldürdükleri zaman onlara bu kunûtun-da bir ay süreyle beddua etti."
[Buhârî ve Müslim. Ebû Dâvud ve Nesâî'nin de benzer rivayetleri vardın]
1464-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, hiç aralık vermeden öğle, ikindi, akşam,
yatsı ve sabah namazlarının ardında, son rek'atte "Semiallahu itmen
hamideh" dedikten sonra, birbiri ardınca tam bir ay süreyle kunût yaptı.
Bu kunûtunda, Süleym kabilelerinden olan Ri'1-Zekvân ve Usayye'ye beddua etti.
Arka sındakiler de bu bedduasına "âmin" dediler. [Ebû Dâvud]
1465-Hufâf b. îmâ radiyallahu
anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, rü-kûa varıp başını kaldırdıktan sonra
şöyle de di:
"Ğifâr, Allah onu bağışlasın. Eşlem, Allah ona selamet versin! Usayye
Allah'a ve Resu lüne âsi gelmiştir Allahım, Lihyân oğullarına lanet et, Ri'l'e
ve Zekvân'a da lanet et!" On dan sonra secdeye vardı.
İşte kâfirlere lanet okumak bundan doğdu.
[Müslim]
1466-Buhârî, Tirmizî ve Nesâî'nin
İbn Ömer'den benzer bir rivayeti vardır ki onun sonunda şöyle geçmektedir: Bunun
üzerine Allah O'na şu âyeti indirdi: "Allah'ın onların tevbelerini kabul
etmesi veya onlara azap et mesi işiyle senin bir ilişiğin yoktur (çünkü on lar
zâlimlerdir)." (Âl-i İmrân, 3/128)
1467-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, ikinci rek'attan başını
kaldırdığmda şöyle dua etti:
"Allahım! el-Velîd b. el-Velîd, Seleme b. Hi§âm, Ayyâ§ b. Ebî Rabîa ve
Mekke'deki musîaz'aflan kurtar! Allahım! Mudar'a şid detli sıkıntüar ver,
onlara da Yûsuf'un kıtlığı gibi kıtlık ver!"
1468-Diğer rivayette: '*Bu (dua)
sabah na-mazındaydı."
1469-Diğer rivayette: "Bu (dua)
yatsı na-mazındaydı."
1470-Bir başka rivayet: Ebû Hureyre
dedi ki: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in sonra bu duayı
bıraktığım gördüm. Dedim ki: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in
onlara bedduayı terkettigini zanne diyorum." Şöyle denildi: "Görmüyor
musun onların hepsi (yokolup) gittiler?"
[Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî.]
1471-el-Hasan radiyallahu anh'dan:
Ömer, insanları (Ramazan'da) Übeyy b. Kâ'b'ın arkasında (imamlığında) topladı.
Böylece onlara yirmi gece namaz kıldırdı. Bu arada (Übeyy) onlara ancak
yarısında kunût yaptı. Son on gün cemaattan çekildi ve evin de namaz kıldı.
(Bunun üzerine) halk: "Übeyy kaçtı" dediler. [Ebû Dâvud.]
(Ebû Dâvud) diyor ki: el-Hasan'ın: "Übeyy onlara yansında kunût
yaptı" sözü Übeyy hadisinin zayi/olduğunu göstermekte dir. Zira Peygamber
sallallahu aleyhi ve sel lem vitir namazında kunût yapmıştır.
1472-Ebû Mâlik el-Eşca'î radiyallahu
anh'dan:
Dedim ki: "Ey Babacığım! Sen, Peygam ber sallallahu aleyhi ve sellem'in,
Ebû Bekr, Ömer ve Osman'ın, burada Kûfe'de beş yıl da Alî'nin arkasında namaz
kıldm! Kunût yapar lar mıydı?" Şöyle dedi: "Yavrum (bu kunût)
sonradan icâd edilmiştir."
[Nesâî ve aynı lafızla Tirmizî]
1473-Nâfı' radiyallahu anh'dan:
"İbn Ömer hiçbir namazda kunût yapmaz dı." [Mâliki
1474-Enes radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem dünyadan ayrılıncaya dek sabah
namazların da kunût yapardı." [Ahmed ve Bezzâr]
1475-Onun (Bezzâr'ın) başka bir
(yine Enes'ten) rivayeti: "Allah Resulü, sallallahu aleyhi ve sellem
Ölünceye kadar kunûl yaptı;
Ebû Bekr de Ölünceye kadar kunût yaptı; Ömer de ölünceye kadar kunût
yaptı."
1476-el-Hasan b. Alî b. Ebî Tâlib
radiyal lahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem bana birkaç kelime öğretti ki onları
vitirde söylerim: "AUahım! Hidayete erdirdiklerin arasında beni de
hidayete erdir! İşlerini üzeri ne aldıklann arasına beni de koy! Bana ver
diklerini bereketli kıl! Hükmettiğin şeylerin şerrinden beni koru! Çünkü Sen
hükmedersin, Senin aleyhine ise hükmedilmez. Senin İigİ gösterdiğin asla
zillete düşmez. Ey Rabbimİz Sen münezzehsin, Sen ne yücesin!"
[Sünen ashabı]
1477-Ali radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem vitrinin sonunda şöyle derdi:
"AUahım, gaza bından rızâna; cezalandırmandan affına sığı nırım. Senden
Sana sığınırım. Sana olan övgülerimi saymakla bitİremem. Sen kendi Zât-ı ecelli
a'lanı nasd Övmüşsen öylesin." [Bu iki rivayet Sünen ashabına aittir.]
1478-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem bize namazı öğretti. Ellerini
kaldırarak tekbir aldı. Rükûa varacağı zaman ellerini kaldırdı. Rükûa
vardığında el parmaklarını iki dizi ara sında birbirine yapıştırdı. Bu durum,
Sa'd'a duyurulunca, "Kardeşim doğru söylemiştir. Biz öyle yapardık."
Bununla, rükûa varıldı ğında diz kapaklarını tutmayı kasdetmiştir. [Ebû Dâvud
ve Nesâî.]
1479-Ömer radiyallahu anh'dan:
"Sünnet olan diz kapağını tutmaktır."
[Timıizî ve lafzıyla Nesâî.]
1480-Ebû İshâk radiyallahu anh'dan:
el-Berâ b. Âzib bize secdeyi anlattı: Elle rini (yere) koydu, dizlerini (yere)
dayadı, kal çasını (yukarıya) kaldırdı ve dedi ki: "İşte Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem de böyle secde ederdi." [Ebû Dâvud ve Nesâî.]
1481-el-Berâ radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Secde ettiğin zaman ellerini yere koy ve dirseklerini (havaya)
kaldır." [Müslim]
1482-Tirmİzî'nin rivayeti: Berâ'ya
sordu lar: "Peki Peygamber sallallahu aleyhi ve sel lem secde ettiği
zaman, yüzünü nereye koyar dı?"
"Ellerinin arasına koyardı" diye cevap verdi.
1483-Meymûne radiyallahu anhâ'dan:
"Peygamber sallailahu aleyhi ve sellem, secdeye vardığında (küçük) bîr
kuzu O'nun ellerinin arasından geçmek isterse rahathkla geçebihrdi." fMüslim]
1484-Benzeri. Ebû Dâvud ve Nesâî
tara fından da rivayet edilmiştir. (Nesâî) şunu da ekledi:
"Oturduğu zaman, sol uyluğu üzerine yer leşirdi."
1485-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: Peygamber sallailahu aleyhi ve sellem'in ashabı, kollarını açtıklarında
secdenin zorlu ğuyla karşılaştıklarım şikayet edince şöyle buyurdu:
"Dizlerden yardım isteyin/" [Tirmizî ve Ebû Dâvud.]
1486-Rezm'in ibaresi: "Indİmâm
ile (-katmak ve bitiştirmekle) yardım isteyin!"
1487-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallailahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Sizden biri secdeye gittiği zaman, elleri ni köpeğin yayışı gibi
yaymasın. Uyluklarını birle§tirsin." [Ebû Dâvud]
1488-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallailahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Sizden biri secdeye giderken, dizlerinden önce ellerini koysun; deve
çökü§ü gibi çökme sin." [Sünen ashabı]
1489-Vâİl b. Hucr radiyallahu
anh'dan: Allah Resulü sallailahu aleyhi ve sellem,
secdeye giderken, dizlerini ellerinden önce yere koyardı. Kalkarken ellerini
dizlerinden önce kaldırırdı. lİkisi de Sünen ashabına ailtir]
1490-Amir b. Sa'd, babasından:
Peygamber sallailahu aleyhi ve sellem, (secdede iken) ellerin yere konmasını,
ayakla rın (ise) dikilmesini emretti. [Timıizî]
1491-Ebû Humeyd radiyallahu anh'dan:
Kendisi, içlerinde Ebû Katâde'nin de bu lunduğu on sahâbj arasmdayken şöyle
dedi:
"Size Allah Resulü sallailahu aleyhi ve sellem'in nasıl namaz kıldığını
Öğreteceğim."
Dediler ki: "O'nunla (Peygamberle) biz den çok bulunup izlemediğin halde
bu (bize Peygamber'in namazını öğretmen) nasıl ola cak?"
"Peki (size anlatacağım)."
"Öyleyse hadi anlat!" dediler.
Bunun üzerine şöyle dedi:
"Peygamber sallailahu aleyhi ve sellem, namaza kalktığı zaman, ellerini
omuzlarının hizasına kadar kaldmrdı. Sonra tekbir alırdı. Her kemik yerine
dengeli bir biçimde oturun ca, okurdu. Sonra ellerini omuzlarının hizası na
kaldırırdı. Tekbir alıp rükûa varırdı, ellerini dizlerine koyardı. İyice
dengeli yapıp başını ne kaldırır, ne de eğerdi. Sonra başını kaldırıp
«Semiallahu limen hamideh (=AUah hamd edeni duydu)» derdi. Sonra ellerini
omuzları nın hizasına gayet dengeli biçimde kaldırıp «Aîlahu ekber» der ve yere
inerdi. Ellerini yanlanndan uzak tutardı. Sonra başını kaldırıp sol ayağını
yayar, üzerine otururdu. Secdeye vardığı zaman ayak parmaklarını açardı. Sec de
edip sonra «Allahu ekber» diyerek başını kaldırırdı. Her kemik yerine
yerleşinceye dek sol ayağını yayıp Üzerine otururdu. Sonra di ğerinde de aynısı
yapardı. Sonra ikinci rek'at-tan kalktığında, aynı iftilah tekbiri alır gibi,
el lerini omuzlarının hizasına kaldırıp tekbir alır dı. Namazın geri kalan
kısmında da aynısını yapardı. Ardından selamın geldiği secdeyi ta-
marnlayıp başını kaldırdığı zaman, sol ayağım geriye bükerek üzerine
otururdu."
"Doğru söyledin; gerçeklen de Peygam ber sallallahu aleyhi ve sellem böyle
namaz kılardı" dediler.
1492-Diğer rivayet; "Rükûa
gittiği zaman, ellerini dizlerine iyice yerleştirirdi, parmakla-nnı biraz
aralardı. Ne başını eğer, ne de yana ğını oynatırdı, sırtını gayet dengeli
olarak eğerdi." Dedi ki: "İki rek'al sonunda oturdu ğunda sol ayağın
içi üzerinde oturur ve sağ ayağını dikerdi. Dördüncü rek'atta oturdu ğunda,
oturağının sol kısmını yere değdirir, ayaklarını bir taraftan dışarı
çıkartırdı."
1493-Diğer rivayet: "Secdeye
vardığı za man, ellerini tam yaymadan ve tamamen de yummadan yere koyardı.
Parmaklarının uçla rı kıbleye karşı olurdu."
1494-Başka bir rivayet: "Sonra
secde etti. burnunu ve alnını iyice yere koydu, ellerini iki yanından uzak
tuttu, avuçlarını omuzları nın hizasına koydu. Sonra her kemik yerine
yerleşecek şekilde secdeden başını kaldırdı. Secdeyi bitirince, sol ayağını
yaydı, sağ aya ğını kıblesine doğru biraz İleriye aldı, sonra sağ elini sağ
dizine, sol elini de sol dizine koydu. Parmağıyla işaret etti."
1495-Diğer rivayet: "Secdeye
vardığı za man, kamını uyluklarına yüklemeden uyluk ları arasım açtı."
[Buhârî. Tirmizî aytıı lafızla Ebû Dâvud.]
1496-Buhârî'nin diğer rivayeti:
"Başını rükûdan kaldırdığı zaman, her or gan kendi yerine dönünceye dek
dolgun bir halde olurdu."
1497-Yûsuf b. Mâhik'ten:
Hakîm (b. Hizam) dedi ki: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e
ayaktayken sec deye varmak (yani rükûdan Önce kıyama doğ rulmak, sonra secdeye
kapanmak) üzere bîat ettim." [Nesâî]
1498'Alî radiyallahu anh'dan;
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ey Alî! Kendim için istediğimi senin için de isterim, kendim için
istemediğimi senin için de istemem. İki secde arasında topukları nı dikerek
oturma!" [Tırmizî]
1499-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, kişinin namazda ellerini (yere)
dayanarak
oturmasını yasakladı." [Ebû Dâvudj
1500-Rezîn şu ilaveyi yaptı: O, bir
ada mın namazda otururken sol elinin gerisine da yandığını gördü ve şöyle
buyurdu: "Bu şekil de oturma! Bu şekilde ancak azaba uğrayan lar
oturur."
1501-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, namazda, ayaklannm
ayaları üzerinde kal kardı." [Tirmizî]
1502-Nâfrden:
"İbn Ömer, secde ettiği zaman, avuçlarını yüzünü koyduğu şeyin üzerine
koyardı."
Nâfi der ki: "O'nu, gayet soğuk bir günde gördüm; ellerini (başhklı)
giysisinin içinden çıkarıp taş üzerine koyuyordu." [Muvattâ.]
1503-Mecze' b. Zahir, Şecere
ashabından olan Uhbân b. Evs'ten:
"Dizlerinden şikayeti vardı. Bu nedenle secde ettiği zaman dizlerinin
altına yastık ko yardı." [Buhârî]
1504-Nâfrdan:
İbn Ömer derdi ki: "Hasta secdeye gücü yetmediği zaman, alnına bir şey
kaldırıp değ dirmeye lüzum etmeksizin başı ile imâ (sure tiyle secde)
eder." [Mâlik]
1505-Abbâs (bin Abdilmuttalib)
radiyal lahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kul secde ettiği zaman onunla beraber yedi uzuv da secde eder: Yüzü,
elleri, dizleri ve ayakları." (Müslim ve Sünen ashabı.]
1506-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ne saçımızı, ne de elbisemizi toplamak-sızın yedi uzuv üzerine secde
etmekle emro-lunduk." [Mâlik hariç. Altı hadis imamı]
1507-Ebû Mes'ûd el-Bedrî radiyallahu
anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Rükû ve secdede sırtını doğrultmadıkça (yahut belini düz tutmadıkça),
namazınız tam olmaz." (Sünen ashabı.]
1508-Nu'man b. Murre radiyallahu
anh' dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"İçki içen, zina eden ve hırsızlık yapan kimse hakkındaki görüşünüz
nedir?" Bu soru henüz şer'î cezalar inmeden önce sorulmuştu.
"Allah ve Resulü en iyi bilendir" dediler. Şöyle buyurdu:
"Bunlar çirkin hareketlerdir, elbette ceza ları vardır. Ama en kÖtü
hırsızlık namazdan çalmaktır."
"Ey Allah Resulü, kişi namazmdan nasıl çalar?" dediler.
"Rükû ve secdesini tam yapmamakla ça lar" buyurdu. [Muvattâ.]
1509-Enes radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel lem'den daha mükemmel ve (buna
rağmen) daha kısa namaz kıldıran birinin ardında hiç namaz kılmadım. «Semiallahu
limen hami-deh» dedikten sonra o kadar ayakta dururdu ki galiba yanılgıya
kapıldı diyebiHrdin. Sonra tekbir getirip secdeye varırdı. İki secde ara sında
o kadar uzun otururdu ki, galiba yanıl gıya düştü diyebilirdin."
[Buhârî, Müslim ve aynı lafızla Ebiî Dâvud]
1510-MâIik b. el-Huveyris
radiyallahu anh'dan;
Arkadaşlarına dedi ki: "Size Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in
namazmı anla tayım mı?"
Kalktı, (kıyamda durdu, sonra) rükûa git ti, tekbir aldı, sonra başını
kaldırdı, biraz dur du, sonra secdeye gitti, sonra başını kaldırdı ve biraz
durdu. (Ebû Kilâbe dedi ki:) Şeyhi miz Amr b. Seleme gibi namaz kıldı.
Eyyûb dedi ki: "(Mâlik) öyle şeyler yapı yordu ki daha önce kimsenin böyle
yaptığını görmedim; üçüncü ve dördüncü rek'atlar ara sında oturuyordu."
1513-Bir rivayet: "Bize
bu şeyhimiz Ebû Büreyd'in namazını andıran bir namaz kıldır dı. Ebû Büreyd,
başmı birinci ve ikinci rek'atın secdesinden kaldırdığı zaman otura rak iyice
doğrulur, sonra (kıyama) kalkardı." [Ebû Dâvud, Nesâî ve aynı lafızla
Buhârî.]
1512-Rıfâa b. Râfi' radiyallahu
anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bi zimle beraber otururken bedeviye
benzer bir adam geldi. Kısa bir namaz kıldı, namazdan sonra Peygamber
sallallahu aleyhi ve sel-lem'e gelerek selâm verdi. Selamını aldı.
"Git, namazım (tekrar) kıl! Çünkü namaz kılmadın" buyurdu. Adam geri
döndü, namaz kıldı; sonra gelip selam verdi. Ona: "Git na-maz(ını tekrar)
kıl, sen namaz kılmadın/" bu yurdu. Bunu iki kere ya da üç kere yaptı. İn
sanlar da bundan bayağı endişeye düştüler. Çünkü kısa namazın olmayacağı
fikrine ka pıldılar.
Adam geldi "Ben hem hata, hem doğru yapan bir insanım. Bana nasıl namaz
kılına cağını göster ve öğret!" deyince, Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem "Peki. Namaz kı-lacağm zaman Allah'ın sana emrettiği gibi abdest
al! Şehadet getirip kamet getir, eğer Kur'ân'dan bir §ey biliyorsan oku! Aksi
hal de Allah'a hamd et. tekbir getir ve tehlİlde bulun. Sonra rükûa var,
dolgunca rükû yap, sonra ayakta mu'tedil (dengeli ve düzgün) bir şekilde dur!
Sonra secdeye git, secdeyi de iyi ve mükemmel yap! Sonra otur, otur manı da
gayet düzgün ve mükemmel yap! Sonra kalk! Bunu böyle yapıp namazını kı larsan,
namazın tamamlanmış olur. Eğer de diklerimi eksik yaparsan namazın noksan
olur."
Dedi ki: "Bu birincisinden daha kolay gel di; Çünkü bu tarife göre, namaz
eksik yapıldı ğı zaman, namazm tamamı gitmiyor, sadece eksik yapıhyor."
[Ebû Dâvud, Nesâî ve aynı lafızla Tirmizî.]
1513-Muhârib b. Dessâr radiyallahu
anh'-dan:
Huzeyfe beüni doğrultmadan namaz kılan bir adam gördü; namazı bitirince
"Sırtın mı ağrıyor?" diye sordu.
"Hayır!" deyince, onu şöyle uyardı;
"Eğer bu hal üzere ölürsen, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in
sünnetine aykı rı bir halde ölmüş olursun." [Rezîn]
1514-Buhârî ve Nesâî. Zeyd b.
Vehb'ten: Huzeyfe namazı hafif (kısa ve hızlı) olarak geçiştiren bir adam gördü
ve sordu; "Sen ne zamandan beri böyle namaz kılıyorsun?"
"Kırk seneden beri."
"Demek kİ kırk seneden beri namaz kılmı yorsun! Eğer bu kıldığın namazla
ölürsen, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'in fıt ratının (sünnetinin)
dışında ölmüş olursun!" dedi.
1515-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem namaz kılarken rükûa vardığı zaman
öyle düzgün dururdu ki sırtına su dökülse akmadan üzerinde durabilirdi."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kehir'de ve Ebû Ya'lâ]
1516-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Her kim secdeye vardığı zaman alnı ile birlikte burnunu da yere
yapıştırmazsa nama zı caiz olmaz."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr vel-Evsat'ta.]
NAMAZDA OTURMAK (KA'DE),
TEŞEHHÜD VE SELÂM
1517-Tâvus radiyallahu anh'dan: İbn
Abbâs'a dedi ki: "Ayakları üzerine çömelmek nedir?"
"Sünnettir."
"Peki, bu kişiye eziyet olmaz mı?" "Bu, Peygamberiniz sallallahu
aleyhi ve sellem'in sünnetidir" dedi. IMüslim, Ebû Dâvud ve Tırmizî]
1518-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ilk iki rek'atta oturduğu zaman,
kalkıncaya kadar sanki kızgın taşlar üzerindeymiş gibi (aceleci) davranırdı. [Sünen
ashabı.]
1519-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
Abdullah b. AbdiUah b. Ömer dedi ki: (Babam) tbn Ömer'in namazda otururken
bağdaş kurduğunu gördüm; ben de öyle ya pınca beni bundan menederek dedi ki:
"Na-
mazın sünneti, sağ ayağını dikip sol ayağını bükmendir."
"Ama sen de (bağdaş) kuruyorsun!" dedi ğimde şöyle dedi:
"Ayaklarım beni kaldırmı yor." [Mâlik, Buhârî ve Nesâî.]
1520-Alî b. Abdirrahman
el-Muâvî'den:
İbn Ömer, beni namazda taşlan kurcalar ken gördü. Namazı bitirince, beni bundan
me nederek şöyle dedi: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in yaptığı
gibi yap!"
Dedim ki: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem nasıl yapardı?" Şu
cevabı verdi:
"Namazda oturduğu zaman, sağ elini sağ uyluğunun üzerine koyardı.
Parmaklannm hepsini yumardı, baş parmaktan sonraki par mağı ile işaret ederdi.
Sol elini de sol uyluğu nun üzerine koyardı."
1521-Diğer rivayet: "Sol elini
sol dizinin üstüne koyardı, sağ elini de sağ dizinin üstü ne koyardı. Elli üç
işareti yapar ve şehâdet parmağı İle işaret ederdi." [Buhârî hariç. Altı
ha dis imamı.]
1522-Ebû Dâvud ve Nesâî,
İbnü'z-Zü-beyr'den benzerini rivayet etmişlerdir ki o ri vayette şöyle geçer:
"(Namazda otururken) duâ ettiğinde parmağı ile işaret eder ve onu
kımıldatmazdı."
1523-Tirmizî bunun benzerini. Âsim
b. Kuleyb el-Cermî'den, o da babasından, o da dedesinden rivayet etti. Onda
şöyle geçmek tedir: "Parmaklannı yumdu, şehadet parmağı nı şöyle diyerek
yaydı: "Ey kalpleri evirip çe viren! Kalbimi dinin üzerinde sabit
kıl!"
1524-EbûYa'fur'dan:
Mus'ab b. Sa'd'ın şöyle dediğini duydum: Babamın yanında namaz kıldım.
Avuçlarımı birleştirip, iki uyluğumun arasına koydum. Ba bam şöyle diyerek beni
bundan menetti: "Biz de böyle yapardık, sonra bize yasaklandı ve el
lerimizi dizlerimizin üzerine koymamız emre dildi." [Buhârî, Müslim, Ebû
Dâvud ve Nesâî.] Bunu oturma başlığı altında da zikretmiştir. Hadis
kitaplarında rükû babında geçmiştir.
1525-Müslİm'in rivayetlerinden:
"Baba mın (Sa'd'ın) yanmda namaz kıldım; rükûa eğildiğimde parmaklarımı
yumup dizlerimin arasına koydum. Bunun üzerine (paraıaklanmı açmam için) elime
vurdu..."
1526-Diğer rivayet: Rükûa eğildim,
"elim şöyle idi" dedim. (Sonra) ellerini birleştirip iki uyluğunun
arasına koydu.
Benzerini nakletti.
1527-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, avuçlanmı avuçlarına alarak sûre
öğretir gibi te şehhüdü şöyle öğretti: "et-Tahiyyâtü lillâhi ve's-
salavâlü ve't-iayyibâtü. es-Selâmü aleyke eyyü-he'n-nebiyyü ve rahmetullâhi ve
berekâtüh. es-Selâmü aleynâ ve alâ ibâdillahi's-sâlİhîn. Eşhedü en lâ ilahe
illallah. Ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Resûlüh (=Selamlar, güzellikler
ve sa-lavâtlar Allah içindir. Ey Peygamber! Allah'ın rahmet ve bereketleri
senin üzerine olsun! Selâm da bizim üzerimize ve Allah'ın sâlih kulları üze
rine olsun! Allah'tan başka ilah olmadığına ve Mııhammed'in de Allah'ın Resulü
olduğuna ^e-hadet ederim}." [Mâlik hariç, Aln hadis imamı.]
1528-Ebû Davud'un rivayeti:
"Bunu (Tahiy-yât'ı) okuduğun zaman, namazın tamamlanmış olur. istersen
kalkabilirsin, istersen oturabilirsin."
1529-Onun başka bir rivayeti:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in arkasında na mazda (teşehhüde)
oturduğumuz vakit "ibâ-dillah" demeden Önce "es-Selâmu alâ
fülânin ve fülânin" derdik. Bunun üzerine Allah Re sulü sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyur du: "es-Selâmu alallahi (-Selâm Allah'a), demeyin!
Çünkü Allah'ın bizzat kendisi se lâmdır. Ama sizden biri (namazda) oturduğu
zaman şöyle desin: et-tahiyyâtü lillahi... es-sâlihîn"Q kadar zikretti.
Sonra şöyle buyurdu: "Çünkü siz bunu söy lediğiniz zaman gökte yahut gök
ile yer arasın da olan her sâlih kul bundan nasibini alır. «Eş-hedü en lâ ilahe
illallah ve eşhedu enne Mu hammeden abdühû ve Resûlüh» dedikten sonra
hoşlandığı duayı seçip onunla dua etsin."
1530-Ondan (İbn Mes'ûd'dan)
nakledilen benzeri rivayette şöyle dedi: Bize onları (şu du ayı) teşehhüdü
öğretir gibİ öğretir ve şöyle bu yururdu: "Allahumme ellif beyne kulûbinâ
ve aslih zâte beyninâ, ve'hdinâ sübüle's-selâmi ve neccinâ mine'z-zulûmâti
ile'n-nûr. Ve cennib-ne'l'fevâhişe mâ zahera minhâ ve mâ batan. Ve bârik lenâ
fî esma'İnâ ve ebsârinâ ve kulûbinâ, ve ezvâcinâ ve zürrİyyâtinâ ve tub aleynâ,
İnne-ke ente't-Tevvâbu'r-Rahîm. Vec'atnâ şâkirîne li ni'metike müsennıne bihâ
kâbilîhâ ve etimmehâ aleynâ (=Allahım! Kalplerimizi birleştir, ara mızdaki
geçimsizliği düzelt! Bizi selâmet yolla rına yönlendir ve karanlıklardan
aydınlığa kavuştur! Bizi çirkinliklerin açık ve gizli olanla rından uzak tut!
Kulak, göz, kalp, eş ve çocuk-larımızı hakkımızda mübarek ve hayırlı eyle!
Tevbelerİmizi kabul et! Sen Rahtm'sin, tevbeleri kabul edensin. Bizleri
verdiğin nimetlere şükre den, onlarla sena eden, onları kabul edenler kü!
Onları hakkımızda (âhirette) tamamla}!"
1531-Ebû Davud'un lafzı işte budur.
Şerik der ki: Bize Câmî, Ebû Vâil'den, o da Abdullah'tan benzerini nakletti.
Dedi ki: Bize daha önce Öğretmediği bir kaç kelime öğretirdi. Bunu bize tıpkı
teşehhü dü öğretir gibi öğretiyordu: "Allahümme ellif beyne
kulûbina..."
1532'Nesâî'mn rivayeti: Önceleri
"es-Se-lâmü allallâhi, es-Selâmu alâ Cibrîle ve Mîkâ-île" diyorduk.
Peygamber salİaUahu aleyhi ve sellem; "Böyle söylemeyin!" buyurdu.
1533-Müslİm ve Sünen ashabı, İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan;
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, bize teşehhüdü Kur'ân'dan bir sûre
Öğretir gi bi Öğretir ve şöyle buyururdu: "et-Tahiyyâ-tü'l-mübârekâtü,
es-salavâtu'î-tayyibâtü lilla hi. es-Selâmü aleyke..."
1534-Diğer rivayette Elif ve Lâmsız
ola rak: "Selâmün aleyke, selâmün aleynâ" şek lindedir.
1535'Bezzâr ve Taberânî,
el-Mu'cemu'l-Evsat!ta şu ilave ile rivayet ettiler:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, bize teşehhüdü öğretir ve şöyle
buyururdu: "Onu öğrenin, çünkü teşehhüdsüz namaz olmaz."
1536-Taberânî*nin
el-Mu'cemu'l-Kebîr'in de, teşehhüdden sonraki duada şu okunur, diye geçer:
"Sübhâneke lâ İlahe ğayruke. iğfır it zenbî va'slih lî amelî, inneke
tağfiru'z-zunûbe ilmen teşâû ve ente' l-Ğafûru r-Rahîm. Yâ Gaf far iğfır lî, yâ
Tevvâb tüb aleyye! Ya Rahman! îrhamnîyâ Afüvvü u'fü annt! yâ Raûfu urufbî, yâ
Rabbi evzi'nî en eşküre ni'metekelletî en'amte aleyye. Ve tavvİknî hüsne
ibâdetike. Yâ Rabbi! Es'elüke mine' l-hayri küllihî ve eûzü bi-ke mine'ş-şerri
küllihî. Yâ Rabbi! İftah lî bi-hayrin va'htim lîbihayrin ve âtini şevkan ilâ
li-kâike min gayri darrâi mudırretin ve lafitnetİn mudilletin. Ve
kıni's-seyyİâti ve men tekı's-sey-yiâti yevmeİzin fekad rahİmteh. Ve
zâlikel-fev-zü'l-azîm (=Sen münezzehsin, senden başka bir ilah yoktur. Benim
günahımı bağışla, amel(ler)imi düzelt! Şüphesiz sen dilediğinin günahlarını
bağışlarsın. Sen Gafûr'sun, Ra-hîm'sin. Ey Gaffar (olan), beni bağışla! Ey Tev
vâb (olan), tevbemi kabul eyle! Ey Rahman, bana merhamet eyle! Ey Afuv, beni
affeyle! Ey Rauf, bana şefkat göster! Ey Rabbim, bana bahşettiğin nimetlerine
şükretme alışkanlığı kazandır! ibadetinin güzelliği ile beni kuşat! Ey Rabbim.
Senden hayrın tümünü isterim, şer rin tümünden de sana sığınırım! Ey Rabbim,
bana hayırlı (ameileri) aç (kolaylaştır), yine (ömrümü) hayırla sona erdir!
Şiddetli bir sıkın tı olmaksızın ve saptırıcı bir fitneye düşmeksi zin sana
kavuşma heyecanını bana ver! Kötü lüklerden beni koru! "O gün
kötülüklerden ki mi korursan, ona şüphesiz rahmet etmiş olur sun. Bu büyük
kurtuluştur (Mü'min, 4019)."
1537-Dİğer rivayet: "Allahümme
nes'elüke mine'l-hayri küllihî 'âcİlihî ve âcilihîmâ alim-nâ minhü ve mâ lem
na'lem. Ve eûzü bike mi-ne'§-§erri küllihî 'âcilihî ve âcİlihî mâ alimnâ minhü
ve mâ lem na'lem. Allahümme innâ nes'elüke mâ seeleke ibâduke's-sâlihûn. Ve
nesteîzü bike mimme'steâze ^nhü İbâdüke's-sâlihân. Rabbena âtina fî'd-dünyâ
haseneten ve fî'l-âhireîi haseneten ve kına azâbe'n-nâr. Rabbena âmenna fa'ğfır
lenâ zunûbenâ ve kef-fir annâ seyyiâtinâ. Ve îevejfenâ maa'l-ebrâr. Rabbena ve
âtinâ mâ ve'adtenâ alâ rusulike ve lâ tuhzİnâ yevme'l-kıyâmeti, inneke lâ
îuhlifu'l-mVâd (= Allahım! Hemen ve daha sonra söyle yeceğim, bildiğim ve
bilmediğim tüm hayırları Senden dilerim. Yaptığım ve yapacağım, bildi ğim ve
bilmediğim tüm serlerden Sana sığını rım. Allahım, salih kulların Senden ne
istedi lerse biz de Senden onu isteriz! Salih kulların Sana nelerden
sığındılarsa biz de onlardan Sa na sığınırız. Ey Rabbimiz bize dünyada iyilik
ver, âhirette de iyilik ver ve bizi cehennem aza bından koru! Ey Rabbimiz!
Bizim günahlarımı zı bağışla, kötülüklerimizi yok et ve bizi iyiler le birlikte
öldür! Ey Rabbimiz. Resullerin ara cılığıyla bizlere va'deltiğin şeyleri ver ve
kıya met gününde bizi yalnız bırakma! Zira Sen ver diğin sözlere asla muhalefet
etmezsin)."
1538-Diğer zayıf bir rivayet;
Dedi ki: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, bana et-Tehiyyâtu lillâhi'yi
(Ve Resûli-hi kavline kadar) Öğretti. Şunu da ekledi: "Al lahümme salli
alâ Muhammedin ve ehli beytihî kemâ salleyîe alâ Ibrâhime, inneke Hamîdün
Mecîd. Allahümme salli aleynâ maahum. Alla hümme bârik alâ Muhammedin ve alâ
ehli bey tihî, kemâ bârekte alâ Ibrâhime. İnneke Hamî dün Mecîd. Allahümme
bârik aleynâ meahum. Salavâtüllahi ve salavâtü'l-mü'mİnîne alâ
Mu-hammedini'n-NebiyyVl-Ummiyyi. es-Selâmü aleyhi ve rahmetullahi ve
berekâtühü."
1539-Nesâî, Ebû Musa radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
Biriniz ka'deye oturduğu zaman ilk sözü şu olsun: "et-Tehiyyâtü lİllahi,
et-tayyibâtü. es-salavâtü lillahi. es-Selâmü aleyke eyyühe'n-nebiyyü ve
rahmetullahi ve berekâtüh. es-Selâmü aleynâ ve alâ ibâdillahi's-sâlihîn. Eşhedü
en lâ ilahe ilallallahü vahdehü lâ şerike lehâ ve enne Muhammeden abduhû ve
resûlüh."
1540-O (Nesâî), Câbir radiyallahu
anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, bize teşehhüdü Kur'ân'dan
bir sûre öğretir gi bi öğretirdi: "Bismillahi ve billahi, et-tahiyyâ-tü
lillahi." (İbn Mesûd'un teşehhüdünün so nuna kadar)
Sonunda şunu ilave etti: "Es'elullahe'l-cennete ve eûzü billahi mine'n-nâr
(-^Allah'tan cenneti isterim, Allah'a ateşten sığınırım)."
1541-Mâlik: İbn Ömer şöyle teşehhüd
ederdi: "Bismillahi et-tehiyyâtu lillahi, es-sa-lavâtu lillahi,
ez-zekiyâtü lillahi. es-Selâmü ale'n-nebiyyi ve rahmetullahi ve berekâıüh.
es-Selâmü aleynâ ve alâ ibâdillahi's-sâlihîn. Şehİdtü en lâ ilahe ilallah.
Şehidtü enne Mu hammeden Resûlullah."
Bunları ilk iki rek'atta ka'dede söylerdi. Bu teşehhüdü bitirdikten sonra
istediği duayı yapardi. Namazın sonunda oturduğu zaman bu teşeh hüdün aynısını
yapar, ancak Önce bu teşehhüdü okur, sonra hangi duayı isterse onu okurdu.
Selâm vermek istediğinde şöyle derdi: "es-Selâmü ale'n-nebiyyi ve rahmetullahı
ve berekâtüh. es-Selâmü aleynâ ve alâ ibâdiUa-hİ's-sâlihîn."
Sonra "es-Selâmü aleyküm" diyerek sağı na selâm verirdi. Sonra imamın
selamını alır dı. Eğer solundan biri kendisine selam verir se, onu da alırdı.
1542-Rezîn şunu ekledi: "İbn
Ömer, ona bunu emredenin Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem olduğunu
söyledi."
1543-Onun (Mâlik'in) şöyle bir
rivayeti daha vardır:
Âişe radİyallahu anhâ teşehhüde oturduğu zaman şÖyle derdi: "et-Tahiyyâtu,
et-tayyibâ-tu, es-salavâtu, ez-zekiyyâtu lillahi. Eşhedü en lâ ilahe iUallâhu
vahdehû lâ şerîke leh ve enne Muhammeden abduhû ve resûlüh. Esse-lâmü aleyke
eyyuhe'n-Nebiyyü ve rahmetul lahı ve berekâtüh. es-Selâmü aleynâ ve alâ
ibâdillahis-salihîn. es-Selâmü aleyküm."
1544-Onun (Mâlik'in) Ömer'den
nakletti ği rivayet: O, minberde insanlara teşehhüdü öğretmek maksadıyla şöyle
söylüyordu: "et-Tehiyyâtu lillahi, ez-zâkiyyâtu lillahi, et-tay-yibâtu,
es-salavâtu lillahi. es-Selâmü aleyke eyyühe'n-Nebiyyü." (Sonuna kadar,
İbn Mes'ûd'un teşehhüdü gibi.)
1545-Ebû Dâvud ve Tirmizî'de: İbn
Mes'ûd şöyle derdi: "Teşehhüdü gizli oku mak sünnettendir."
1546-Ebû Saîd radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Namazın anahtarı temizlik (abdest); tahri-mi (namazın dışındaki şeylerle
meşguliyeti) ha ram etmesi tekbir; (namazın dışındaki şeylerle meşguliyeti)
helâl kılanı ise selâmdır. Fâtihatul-Kitâb (Fâtiha)'yı ve bİr sûreyi farzda
veya başka namazda okumayanın namazı yoktur." [TirmizîJ
1547-Nâfr radiyallahu anh'dan: İbn
Ömer, namaz kıldığı zaman parmağıy la işaret eder ve gözünü ondan ayırmazdı.
Şöyle derdi: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
"Bu, şeytana de mirden daha sert ve ağır gelİr." [Bezzâr ve Ah-med
leyyiıı bir isnâdla.]
1548-el-Esved radiyallahu anh'dan:
"İbn Mes'ûd, namazdaki teşehhüdü bize öğretir ve bizden elif lamı alırdı
(harfleri tek tek duymak isterdi)." [Bezzâr]
1549-Taberânî,
el-Mu'cemu'l-Kebîr'de: Bu nunla "İbn Mes'ûd'un Kur'ân'ı harf harf ezberle
diği gibi Resulullah sallallahu aleyhi ve sel lem'den duyduklarını da harf harf
(hiçbir değişik liğe uğratmadan) ezberlediğini" kastetmekteyiz."
1550-el-Behzî radiyallahu anh'dan:
el-Hüseyin b. Alî'ye, Hz. Alî'nin teşehhü dünü sordum; cevaben şöyle dedi:
Onunki tıpkı Allah Resulü sallallahu aley hi ve sellem'in teşehhüdü gibiydi;
"et-Tahiy-yâtü lillâhi, es-salavâtü'l-tayyibâtü'l-gâdiyâ-tü, er-râihâtü,
ez-zâkiyâtü, el-mübârekâtü, et-tâhirâtü lilIahi."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr vel-Evsat'ta.]
1551-Onda (el-Evsat'ta) şöyle
geçmekte-"ven-nâimâtu's-sâbiğâtu."
1552-Ebu'l-Verd'den:
O, Abdullah b. ez-Zübeyr'in şöyle dediği ni duymuş: Peygamber sallallahu aleyhi
ve sellem'in teşehhüdü şöyledir: "Bismillahi ve billahi hayrı'I-esmâi,
et-tahiyyâtu, et-tayyibâ-tü, es-salavâtü lillahi, eşhedü en lâ ilâhe iUal-lahü
vahdehû lâ şerîke leh. Ve enne Muham-meden abdühû ve rasûlüh. Erselehû
bi'l-hak-ki beşîren ve nezirâ. Ve enne's-sâate âtiyetün lâ reybe fîhâ.
es-Selâmü aleyke eyyühe'n-Ne-biyyü ve rahmetullahi ve berekâtüh. es-Selâ mü
aleynâ ve alâ İbâdiUahi's-sâlihîn. AUa-hümmağfirlî vehdinı."
[Bezzâr ve Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr'de leyyin bir senedle.]
1553-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem sa ğına, soluna şöyle selâm verirdi:
"es-Selâmü aleyküm ve rahmetullah. es-Selâmü aleyküm ve rahmetullah."
[Sünen ashabı.]
1554-Nesâî şunu da ekledi:
"(Selam verir ken) Yanağının beyaz yeri şuradan görünecek kadar, yanağının
beyaz yeri buradan görüne cek kadar (yana çevirirdi)."
1555-Semure b. Cündeb radiyallahu
anh' dan:
Namazın ortasında veya bitiminde Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem bize
şöyle emrederdi: ^'Selâmdan önce «et-Tahiyyâtü, et-tayyibâtü, es-salavâtü
ve'l-mülkü lillah» de yin. Sonra okuyucunuza (imamınıza) ve kendi kendinize
selâm verin!" fEbû Dâvud]
1556-Câbir b. Semure radiyallahu
anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte namaz kıldığımız zaman,
"es-Selâ mü aleyküm ve rahmetullah. es-Selâmü aley küm ve
rahmetullah" derdik. Câbir (bu selamı verirken) eliyle iki tarafına işaret
etmiştir.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Neden hırçın atların kuyrukları gibi elle rinizi salıyor ve ibaret
ediyorsunuz? Sizden birinin elini dizlerinin üzerine koyup, sağda ve solda
oturan kardeşine selâm vermesi ye terli olur." [Müslim. Ebû Dâvud ve
Nesâî,]
1557-Nesâî'de: "Sizden birinin
şöyle de mesi yeterli olur. —Bunu söylerken parmağı ile işaret etti— Sağında
solunda bulunan kar deşine selâm versin."
1558-Aişe radiyallahu anhâ'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, namazda yalnız, önüne doğru bir
selâm verir; sonra (diğer selâm için) biraz sağ tarafına doğru eğilirdi."
[Tirmizî]
1559-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu;)
"Selâmı(n meddelerini) hazfederek (seri) okumak sünnettendir."
[Tirmizî ve Ebu Dâvud]
1560-Âişe radiyallahu anhâ'dan;
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, selam verdikten sonra; "AUahümme
ente's-selâmü ve minke's-selâm, tebârekte yâ Zel-celâli vel-ikrâm" diyecek
kadar otururdu.
[Müslim ve Tirmizî]
1561-Vâsi' b. Habbân'dan:
Namaz kılıyordum; İbn Ömer, sırtını kıb le duvanna dayamıştı. Namazım bitince
na mazdan, ona doğru sol tarafımdan (dönerek) çıktım. İbn Ömer dedi ki:
"Sağ tarafından çık mana engel olan nedir?" Cevap verdim; "Se ni
gördüm de o yüzden sana doğru çıktım."
"Doğru söyledin. Çünkü biri sana şöyle diyebilir: 'Sağından namazdan çık!*
Oysa na maz kılarken istediğin yerden namazdan çıka bilirsin; ister sağından,
ister solundan çıkar sın" dedi. [Mâlik]
1562-Ibn Mes'ûd radiyallaiıu
anh'dan, de di ki:
"Sizden biri, namazdan ille de sağ taraftan selâm verip çıkacağım diyerek,
bundan şeyta na bir pay ayırmasın! Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in
bir çok kez selâm verip sol tarafından (namazdan) çıktığını gördüm."
(Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî]
1563-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan;
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel lem'in zamanında, cemaat farz
namazından selâm verip ayrılırken seslerini yükseltirlerdi. Bu sesten onların
namazdan aynldıklannı an lardım."
1564-Diğer rivayet: "Peygamber
sallalla hu aleyhi ve sellem'in namazı bitirdiğini an cak (yüksek sesle
söylediği) tekbirden anlardık."
[İki rivayet, Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî'ye aittir]
NAMAZ'DA YAPILMASI YASAK
VE CAİZ OLAN İŞLER
1565-Zeyd b. Erkam radiyallahu
anh'-dan:
Önceleri namazda konuşurduk; öyle ki ki şi yanındaki arkadaşı ile konuşurdu.
"Gönül den boyun eğerek Allah için namaza durun!" (Bakara, 2/238)
âyeti İninceye kadar bu böyle devam etti. Bu âyet indikten sonra namazda sükût
etmekle emredildik ve konuşmamız ya saklandı.
[Mâlik hariç, AJıı hadis imamı.]
1566-İbn-i Mes'ud radiyallahu
anh'dan: Namazdayken Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e selâm verirdik.
O da sela mımızı alırdı. Necâşî'nin yanından döndüğü müz zaman yine (namazda)
kendisine selâm verdik; ancak bu sefer almadı. Dedik kİ: "Ey AJlah Resulü!
Önceleri namazda Sana selâm verirdik, alırdın şimdi almıyorsun?" Cevap
verdi: "Namazda kişiyi meşgul edecek şeyler vardır."
[Buhârî, MÜsJim. Nesâî ve Ebû Dâvud]
1567-Onun (Ebû Davud'un) diğer bir
ri vayeti; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem namaz kılarken yanma gidip
selâm verdim, fakat almadı. Önceden alırdı acaba ne oldu da almadı diye
düşünmeye başladım. Namazı bi tirince, şöyle buyurdu:
"Allah dilediği i§i ihdas eder; ihdas ettiği hususlardan biri de şudur:
Namazda konuş mayın/" Ondan sonra selâmımı aldı.
1568-Muâvİye b. el-Hakem radiyallahu
anh'dan;
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile namaz kılarken cemaatten biri
aksırdı; kendisine: "Yerhamukellah!" dedim. Cemaat gözlerini dikip
bana kötü kötü bakmaya baş ladı ben de: "Ah yetim kalasıcalar! Neden öyle
bakıyorsunuz?" dedim. Bu defa elleriy le dizlerine vurmaya başladılar,
beni sustur mak istediklerini anlayınca sustum. Peygam ber sallallahu aleyhi ve
sellem namazdan sonra; babam annem O'na feda olsun, ne ön ce, ne de O'ndan sonra
O'nun kadar güzel bir öğretici görmedim. Vallahi beni ne kınadi, ne dövdü, ne
de ağır konuştu, sadece şöy le buyurdu:
"Namazda, insanların kelamını söylemek doğru olmaz. Çünkü namaz, teşbih,
tekbir ve Kur'ân okumaktan ibarettir.'' Buna benzer şeyler söyledi. Dedim ki;
"Ey Allah Resulü! Ben cahihyetten yeni çıkmış bir insanım. Allah bizleri
İslâm'la mü şerref kıldı. İçimizden kâhinlere gidenler var."
Şöyle buyurdu: "Onlara sakın gitmeye-sin!"
"İçimizde bazı şeyleri uğursuz sayan in sanlar var."
"Bu (uğursuzluk inancı), kalplerinde yer etmiş bir şeydir. Sakın (bu
inanç) onları (doğ-rudan) alıkoymasın."
"İçimizde kuma çizgi (hat) çizip fala ba kanlar var."
"Peygamberlerden biri de bunu yapardı; kimin çizgisi onun çizgisine uygun
düşerse, isabet etmiştir" buyurdu.
(Adam) Dedi ki: Koyunlarımı Uhud ve Cevâniye dolaylarında otlatan bir cariyem
vardı. Bir gün bİr kurdun koyunlarımdan biri ni kapıp kaçırdığını gördüm. Tabiî
ben de her kes gibi bir insan olarak üzüldüm ve kızdım; cariyeyi dövdüm.
Peygamber sallallahu aley hi ve sellem'e geldim. Yaptığımı hoş karşıla madı.
Dedim ki:
"Ey Allah Resulü (onu) azat edeyim mi?"
"Onu bana getir!" dedi.
Getirdiğimde ona sordu:
"Allah Herdedir?"
"Göktedir" dedi.
"Ben kimim?"
"Sen Allah Resulüsün" deyince:
"Onu azat et! Çünkü o mü'mindir" buyur du. [Müslim, Ebû Dâvud ve
Nesâî]
1569-Ömer b. Meymûn radiyallahu
anh'-dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Muâz'ı Yemen'e gönderdi. Sabah namazında
Nisa sûresini okudu. "Vettehazellahu İbrâhî-me halılâ (=Ve Allah,
İbrahim'i dost edindi)" âyetine gelince, arkasındaki bir adam (namaz da
iken) şöyle seslendi: "İbrahim'in annesinin gözü aydın olsun!"
[Buhârî]
1570-Ebu'd-Derdâ radiyallahu
anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, kalkıp namaza durdu. (Namaz
esnasında) şöyle dediğini duyduk: "Senden Allah'a sığınırım." Sonra
üç kere şöyle dediğini de işittik: "Seni Allah'ın lanetiyle
lanetliyorum." Sanki birşey ahyormuş gibi elini uzattı. Namazını bitirince
dedik ki: "Ey Allah Resulü! Şimdiye kadar sen den duymadığımız şeyler
duyduk. Sonra ehni uzattığını da gördük." Şöyle buyurdu;
"Allah'ın düşmanı iblis elinde bir ateş kı-vılcımıyla geldi, onu yüzüme
atmak İstiyordu. Bu nedenle üç kere "Senden Allah'a sığını rım!"
dedim. Sonra "Allah'ın bütün lanetiyle seni lanetliyorum!" dedim. Üç
kere söyledi ğim halde gitmedi, sonra onu yakalamak iste dim. Eğer kardeşim
Süleyman'ın o meşhur duası olmasaydı, sabahleyin onu sımsıkı bağ lanmış, Medine
çocuklarının da kendisiyle oynar olduğunu görürdünüz."
[Müslim ve Nesâî.]
1571-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem namazda, unutarak konuştu, sonra
bıraktığı yerden namazı kılıp tamamladı."
[Taberânî el-Mu' cemu' l-Evsat'Vd leyyin bir senedle.]
I572'İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Bana şeytan uğradı. Onu yakalayıp bo ğazını sıktım, hatta dilinin
soğukluğunu elim de hissettim. Bana şöyle bağırdı: Canımı yak tın, canımı
yaktın!!"
[Ahnıed, içinde Itopukluk (inkıta') bulunan bir isnâdla.]
1573-Muaykîb radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e sordular: "Kişi (namaz kılıyorken)
secde etti ği yerin toprağını düzeltebilir mi?"
"Eğer bunu mutlaka yapacak olursan, bir defa (yap!)" buyurdu.
{Muvatlâ hariç, AUı hadis imamı.]
1574'Ebû Zer radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu;)
"Sizden biri namaza başladığı zaman, şüphesiz rahmet ona doğru yönelir Bu
neden le sakın (secde yerindeki) çakıllara el sürme sin." [Sünen ashabı.]
1575-Mâlik'in rivayeti:
"Çakılları temiz lemek bir defaya mahsustur. Temizlemeyi bı rakmak, (güzel
renkli) deve sürülerinden da ha hayırlıdır." Hadis (Mâlik'in rivayetinde),
Ebû Zerr'e nisbet edilmiştir (mevkujiur). Yani onun sözü olarak rivayet
edilmiştir.
1576-Ebû Zer radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Namazında sağa sola bakmadıkça, Allah o kula (rahmeti ile) yönelir Kul
sağa sola döndüğünde Allah rahmetini ondan başka ta rafa çevirir." [Ebû
Dâvud ve Nesâî.]
1577-Âİşe radiyallahu anhâ'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e kulun namazda sağa sola bakması
hakkında sordum; şöyle buyurdu; "Bu (hareket), şeyta nın kulun namazından
gizlice çaldığı bir ça lıntıdır." [Buhârî, Ebû Dâvud ve Nesâî]
1578-Enes radiyallahu anh'dan;
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cemaate ne oluyor da namazda gözleri ni göğe doğru kaldırıyorlar?"
Bu konuda o kadar ağır konuştu ki, sonun da şöyle buyurdu: "Onlar namazda
ya yuka rıya bakmaktan vazgeçerler, ya da gözleri çı kartılacaktır."
[Buhârî, Ebû Dâvud ve Nesâî.]
1579-Tirmizî'nin rivayeti: Peygamber
sal lallahu aleyhi ve sellem ona (Enes'e) dedi ki: "Oğulcuğum, namazda
sağa sola sakın bak-mayasm! Çünkü namazda sağa sola bakmak helak olmaktır.
Mutlaka bakmak gerekirse, farz namazlarında değil, nafilede olabilir."
1580-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan;
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem.
namazda hafifçe sağa sola bakar, boynunu ar kasına doğru çevirmezdi."
[Tirmizî ve Nesâî.]
1581-Muâz b. Enes radiyallahu
anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Namazda gülen, sağa sola bakan ve par maklarım çıtlatan aynı
durumdadır."
[Ahmed ve Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr'de leyyin bir senedle.]
1582-Câbir radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Namazı, gülmek (keşr) kesmez; ancak kahkaha keser (bozar)."
[Taberânî, el-Mu'cemu's-sağîr'de.]
1583-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, namazda elleri böğüre
(bele) dayamayı yasak lamıştır." [Mâlik hariç. Altı hadis imamı.]
1584-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
"O, kişinin (namazda) elini böğrüne koy masından hoşlanmaz ve şöyle
buyururdu: Bu nu yahudiler yapar" [Buhârî]
1585-Rezîn'in rivayeti: (Âişe) dedi
ki: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, na mazda ve namazın dışında
kişinin ellerini böğrüne koymasını yasaklamıştır."
1586-Ziyâd b. Subeyh el-Hanefî'den:
îbn Ömer'in yanında ellerimi böğrüme koyarak namaz kıldım. Namazı kılınca şöyle
dedi: "Bu, namazda çarmıha gerilmeyi (asıl mayı) andırıyor ki. Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem onu yasaklamıştır." [Nesâî ve aynı
lafızia Ebû Dâvud.]
1587-İsmaîl b. Umeyye'den:
Nâfı'ye. namazda parmaklarını birbirine geçirerek namaz kılan kimse hakkında
sor dum; "İbn Ömer'in şöyle dediğini duydum dedi: Bu, gazaba uğrayanların
namazıdır." [Ebû Dâvud]
1588-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Namazda eksiltme yapmak ve (birine) selâm vermek (caiz) olmaz." [Ebû
Dâvud]
Ahmed (b. Hanbel) der ki: Sanırım bunun anlamı şöyledir: "(Namazda iken)
Ne selâm verilir, ne de selâm alınır. Kişi. (bu yüzden) namazında eksiltme
yapar, ne kadar kıldığın dan şüpheli olarak namazdan ayrılır."
1589-Osmân radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, mescide girdi; ellerini semaya
kaldırarak na maz kılan insanları görünce, onlara ağır ko nuştu." [Rczîn]
1590-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Kubâ mescidine çıktı. Namaz kılarken
Ensâr gelip O'na selâm verdiler. Bilâl'e dedim ki: "Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem, na maz kılarken kendisine insanlar tarafından
verilen selâmı nasıl alırdı?" Avucunu uzatıp, ayasını aşağı, üstünü yukarı
kaldırarak "İşte böyle" dedi. [Tirmizîve aynı lafızla Ebû Dâvud.]
1591-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
"Bir gün dışardan geldim. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, içerde
namaz kılı yordu, kapı kapah idi. Kapının açılması için vurdum. Gelip bana
kapıyı açtı, sonra namaz gahına dönüp namazım tamamladı." [Sünen ashabı]
1592-Nesâî'nin rivayeti:
"Kapının açıl masını istedim (vurdum). Peygamber sallalla-hu aleyhi ve
sellem nafile namazı kıhyordu, kapı (odanın) kıble tarafinda idi."
1593-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Namazda iken iki siyahı öldürün: Yılan ve akrep." [Bu iki rivayet
Sünen ashabına aittir.]
1594-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan;
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, ki şinin namazda (kollar da içinde
kalacak şekil de) giysisine sarınmasını ve (erkeğin) ağzını örtmesini
yasakladı." [Tirmizî ve Ebû Dâvud.j
1595-Biireyde radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Vç §ey sıkıntı verir: Kikinin ayakta küçük abdest bozması. Namazı bitirip
çıkmadan önce alnını silmesi. Secdesinde (secde mahalline)
üflemesi." [Bezzâr ve Taberânî, el-Mu'cemu'l-Evsat.)
1596-Ümmü Seleme radiyallahu
an-hâ'dan;
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, secdeye vardığı zaman (secde
mahalline) üf leyen Eflah adındaki kölemizi gördü. Bunun üzerine şöyle buyurdu:
"Ey Eflah! Yüzün top rak olsun!" [Tirmizî]
1597-el-Ezrak b- Kays radiyallahu
anh'dan:
"Ehvâz'da Harûriyye (Haricîler) ile sava şıyorduk. Ben bir nehrin
kenarında iken bir adam geldi ve namaza durdu. Bu esnada hay vanının dizgini de
elindeydi. Hayvan durma dan dizgini çekiyordu, o da (namazda olduğu halde)
ardından gidiyordu."
Şu'be dedi ki: O (dizgini tutan), Ebû Ber-ze el-Eslemî idi.
Haricîlerden biri (onu bu haide görünce) şöyle demeye başladı: "AUahım bu
şeyhe haddini bildir!"
Şeyh namazını bitirince şöyle dedi: "Sö zünüzü duydum. Ben Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem ile altı, yedi, ya da sekiz ke re harple bulundum.
Her zaman kolaylaştırıcı olduğuna şahit oldum. Bu hayvanın hareketine engel
olmaklığım, onu başıboş bırakmaklı-ğımdan daha sevimlidir. Çünkü bırakılınca
hayvan kendi yemliğine dönecek ve bana zor luk çıkacaktır." [Buhârî]
1598-Rezîn de benzerini rivayet
etti. onda şöyle geçer: "Ebû Berze at üzerinde geldi, atı nı serbest
bırakarak namaz kıldı. At uzaklaştı. O da namazı bırakıp ardından gitti
yakaladı, geldi ve namazını kıldı."
Onda yine şöyle geçer: "Evim uzakta, eğer onu bırakıp namaz kılsaydım,
geceye ka dar ailemin yanına gidemezdim."
1599-Âişe radiyallahu anhâ'dan;
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, gece namaz kılardı. Bu esnada
O'nunla kıble arasında, cenaze gibi yatardım."
[Tirmizî hariç, Altı hadis imamıj
1600-Onun rivayetlerindendir:
"Vitir kıl mak istediğinde beni uyandırırdı."
1601 -Rivayetlerinden:
(Âİşe:) "Namazı ne böler?" diye sordu. Urve dedi ki: "Kadın ve
merkep" dedik.
Aişe şöyle dedi: "Kadın kötü bir varhktır (mı demek istiyorsun?). Halbuki
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem namaz kılarken kendimi O'nunla kıble
arasında cenaze gibi uzanmış olarak görmüşümdür."
1602-Riv ayetlerinden:
Onun (Âişe'nin) nezdinde namazı neyin böleceği anlatıldı. O arada köpek, eşek
ve ka dından söz edilince, şöyle dedi: "Bizleri eşek ve köpeklere
benzettiniz! Vallahi Allah Resu lü sallallahu aleyhi ve sellem namaz kılarken
ben de O'nunla kıble arasında (yatağa) uzan mış yatardım. Bir ihtiyacım olur,
oturmak is temezdim, O'na rahatsızlık vermemek için yatağın ayak taraflarından
doğru sürünerek çıkar kalkardım."
1603-Rivayetlerİnden:
"Ayaklanm kıblesine karşı olduğu halde Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem'in önünde uyurdum. Secdeye vardığı zaman, ayaklarımı toparlamam için
dokunur, ben de ayaklarımı toplardım, ayağa kalkınca tekrar uzatırdım. O
günlerde evlerde lamba yoktu."
1604-Ahmed ondan rivayet ediyor:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Müslümamn namazım, eşek, kâfir, köpek ve kadından ba§ka hiçbir §ey
bölmez." Aişe dedi ki: "Ey Allah Resulü! Biz kötü hayvanla bir mi
tutulduk!"
1605-Ebû Zer radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Sizden biri namaz kılarken. Önünde se merin arka ka§ı kadar bir §ey
bulunursa o, kendisine sütre olur. Önünde bu kadar hir§ey dahi olmazsa
namazını, eşek, kadın ve siyah köpek (geçtiği taktirde) bÖler."
Ebû Zer'e sordum: "Kırmızı veya sarı kö pekten farklı olarak siyah köpeğin
ne farkı ve ne suçu vardır?" Cevap verdi:
Ey kardeşimin oğlu! Bana sorduğun gibi ben de aynı şeyi Allah Resulü sallallahu
aley hi ve sellem'e sordum; şöyle buyurdu: "Siyah köpek şeytandır!"
[Müslim ve Sünen ashabı.]
1606-el-Fadl b. Abbâs radiyallahu
anh' dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bizi köyümüzde ziyaret etti. Bir
köpekciği-mizle bir merkebimiz vardı. İkindi namazım kılarken o iki hayvan da
önünde idi, onları ne azarladı, ne de kovaladı."
[Ebû Dâvud ve Nesâî.]
1607-Kesîr b. Kesîr Ebî Vedâa'dan, o
da bir aile ferdinden, o da dedesinden:
"O, Peygamber sallallahu aleyhi ve sel lem'in Sehm oğullarından kapısının
önünde namaz kıldığını. O'nunla Kabe arasında in-sanlann gelip geçtiğini ve
önünde de (sütre olabilecek) hiçbir şeyin bulunmadığım gör müş."
[Bu iki rivayet Ebû Dâvud İle Nesâî'ye aittir.]
1608-Derim ki: Bu rivayeti İbn Mâce,
ceyyid saymış ve şöyle demiş: Kesîr b. Kesîr b. el-Murtalib b. Ebî Vedâa
es~Sehmî, baba sından, o da Muttalib'den, dedi ki:
"Peygamber saliallahu aleyhi ve sellem'i gördüm..." Benzerini
nakletti.
1609-Ebû Saîd radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü saliallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Namazı hiçbir §ey bölmez, gücünüz yet tiği kadar önünüze geçeni savın,
çünkü o şey tandır."
[Tirmizî dışında. Altı hadis imamı.]
1610-Başka rivayet: Ebû Salih
es-Sem-mân dedi ki:
Cuma günü Ebû Saîd'i. önüne bir sütre koymuş namaz kılarken gördüm. Ebû Mu-ayt
oğullarından bir genç Önünden geçmek istedi. Ebû Saîd onu göğsünden geri itti.
Genç onun önünden geçmekten başka çare bulamayınca, yine geçmek için hamle
yaptı. Ebû Saîd bu defa daha şiddetli vurdu. Genç durumu şikayet etmek için
hemen Mervân'a gitti; ardmdan Ebû Saîd de gitti.
Mervân sordu: "Ey Ebû Saîd, kardeşinin oğlu ile aranızda geçen mesele
nedir?"
(Ebû Saîd) dedi ki: Allah Resulü salialla hu aleyhi ve sellem'in şöyle
buyurduğunu duydum: "Bir insan Önüne bir sütre koyup namaz kılarsa, biri
de gelip önünden (sütre ile arasından) geçmek isterse, onu kovsun eğer gitmek
istemeyip de geçmekte ısrar ederse, onunla mücadele etsin; çünkü o bir
şeytandır."
161 l-Diğer rivayet; (Ebû Saîd)
namaz kı lıyordu, Mervân'ın oğlu da önünden geçmek istedi. Onu savdı,
gitmeyince ona vurdu. Ço cuk ağlayarak çıktı; doğru Mervân'a gidip durumu haber
verdi. Mervân Ebû Saîd'e "Neden kardeşinin oğlunu dövdün?" diye so
runca, şu cevabı verdi: "Ben onu değil, şey tanı dövdüm. Çünkü ben
Resûlüllah salialla hu aleyhi ve seUem'den duydum..." Benzeri ni nakletti.
1612-MâIik radiyallahu anh'dan:
"Ona ulaşan habere göre, Sa'd b. Ebî Vak-kâs radiyallahu anh, namaz
kılınırken saflar arasından geçermiş."
1613-Enes radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü saliallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"İmamın sütresi, arkasırulakilerin de sütresidir"
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Evsat'ta zayıf bir senedle.]
1614-Ebû Cüheym radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü saliallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Namaz kılanın önünden geçen kişi, bu nun vebalinin ne kadar büyük
olduğunu bilse, kırk (yıl ya da ay) beklemesi onun önünden geçmesinden daha
hayırlı olurdu."
(Râvi) Ebu'n-Nadr der ki: "Kırk gün mü, kırk ay mı, yoksa kırk yıl mı?
(dediğini bilmi yorum)"
[Altı hadis İmamı.]
1615-Tirmizî'nin lafzı: kırk yıl
beklemesi."
'Sizden birinin
1616-Mâlik, Kâ'b el-Ahbâr'dan mevkuf
(onun sözü) olarak: "Yerle bir olması, onun için (namaz kılanın önünden
geçmesinden) daha hayırh olur."
1617-Yezîd b. Nimrân radiyallahu
anh' dan:
Tebûk'te yatalak bir adam gördüm. Pey gamber sallallahu aleyhi ve sellem namaz
kı larken bir merkep üzerinde onun Önünden geçtiğini ve bunun üzerine Peygamber
sallal lahu aleyhi ve sellem'in de onun için Allah'a şöyle beddua ettiğini
anlattı:
"Allahım! Onun belinden aşağısını kes!" Adam dedi ki: "Ondan
sonra bir daha ayakla rım tutmadı. Yürüyemedim."
1618-Bir başka rivayette:
"O bizim nama zımızı kesti, Allah ta onun ayaklarını kessin!"
buyurdu. [Ebı3 DâvudJ
1619-İbn~i Abbâs radiyallahu
anh'dan: "Ben ve Abdulmuttalipoğullarından bir çocuk, bir merkep üstünde
geldik. Allah Re sulü sallallahu aleyhi ve sellem namaz kıh-yordu. Çocuk indİ,
ben de indim. Merkebi bi rinci saffın önünde bıraktık. Buna (eşeğin önüne
konulmasına) hiç aldırmadı." [Altı hadis imamı.]
1620-Ebû Davud'un rivayetinde şu
ilave yer almıştır: "Abdulmuttalipoğullarından iki cariye geldi ve saffın
araşma girdi. Buna hiç aldırmadı."
1621-Onun diğer rivayeti;
"Biriniz du rup önünde bİr sütre olmadan namaz kılar da Önünden eşek,
domuz, yahudİ, mecusî ve kadın geçerse bunlar, namazı bÖler. Nama zın bölünmemesi
için onun önünden bunla rın bir taş atımlık uzaktan geçmesi yeterli dir."
1622-Diğer rivayet: "Namazı,
(kılanın önünden geçtiği taktirde) hayızlı kadın ve kö pek böler (bozar)."
1623-Dİğer rivayet: "(Arada
sütre bulun madan) uyuyanların, halka halinde bulunan ların ve konuşanların
arkasında namaz kıl mayın!"
1624-Diğer bir rivayet:
"Peygamber sal lallahu aleyhi ve sellem (birgün) namaz kılı yordu; bir
oğlak önünden geçmeye yeltendi. O sallallahu aleyhi ve sellem de onun geçme
sini engellemeye çalıştı."
1625-Diğer rivayet: İbn Ömer ve
İbnü'l-Âs'dan: "Bİr kuzu geldi. (AHah Resulü sallal lahu aleyhi ve
sellem'in) önünden geçmek is tedi. Bunun üzerine kamını duvara yapıştıra cak
kadar sıkıştırarak geçişini önlemeye ça lıştı, kuzu O'nun arkasından geçti."
1626-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu;)
"Sizden biri namaz kılarken, önüne (sütre olabilecek) bİr şey koysun;
bulamazsa bir asa (değnek) diksin; onu da bulamazsa bir çizgi çizsin. Bundan
sonra önünden geçen (namazı na) hiçbir zarar veremez." [Ebû Dâvud.]
Dedi ki; "Kimileri bu çizginin uzunlama sına olması lazımdır, derken;
bazıları da enine hilâl gibi olması gerekir, dediler."
1627-Talha b. UbeyduUah radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Sizden birinin önüne semerin arkası (ka şı) gibi (yükseklikle) bir §ey
koyduğu zaman (ona doğru) namaz küsın; bundan sonra önünden kim geçerse geçsin,
aldırmasın."
[Müslim, Tirmizî ve Ebû Dâvud.)
Atâ der ki: "Semerin arkası bİr arşın veya biraz daha fazla bir
yüksekliktedir."
1628-Sebre b. Ma'bed radiyallahu
anh'dan; (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Namazda ki§iye bir ok bile sütre olabilir. Biriniz namaz kılarsa oku
kendine sütre yapsın."
[Ahmed, Ebû Ya'tâ ve Taberânî, el-Mu'cemu'l-Ke-bir'de.]
1629-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, bayram günü namaza çıktığı zaman
önüne sün gü koyar ve ona doğru namaz kılardı; cemaat de arkasmda O'na doğru
namaz kılarlardı. Seferde de böyle yapardı. Bu nedenle emirler de bunu böyle
âdet edindiler." [Buhârî, Müslim ve Ebû Dâvud]
1630-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhe ve sellem, devesini önüne (sütre olarak)
koyup, ona doğ ru namaz kılardı."
[Buhârî. Müslim, Ebû Dâvud ve Tirmizî. Mâlik de bunu (İbn Ömer'e) mevkuf olarak
rivayet etmiştir.]
1631-el-Mİkdâd b. el-Esved
radiyallahu anh'dan;
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in namaz kılarken, (sütre
olarak) bir so payı, bir direği veya bir ağacı ya sağ ya da sol tarafının karşısına
aldığını gördüm. Hiçbir za man (bunlardan birini) tam önüne koyup süt re
yapmazdı." [Ebû Dâvud]
1632-Sehl b. Ebî Hasme radiyallahu
anh' dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Biriniz bir sütreye doğru namaz kıldığı zaman, ona iyice yaklaşsın ki
şeytan (bu saye de) namazını bölmesin."
[İkisi de Ebû Davud'a aittir.]
1633-Ebû Katâde radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem sırtında Ebu'l-Âs'ın ve kızı
Zeyneb'in kızları Ümâme olduğu halde namaz kıldınrdu Sec deye vardığında onu
yere bırakır, kalktığı za man tekrar sırtına alırdı."
1634-Bir rivayette: "Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem'i cemaate imamlık yaparken gördüm; Ebu'l-Âs'ın kızı
Ümâme boynun-daydı; rükûa vardığı zaman yere bırakırdı, secdeden kalktığında
tekrar boynuna alırdı."
[Tirmizî hariç. Altı hadis İmamı.]
1635-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Sizden biri namaz kılarken ayaklarsa, uykusu dağılıncaya dek uyusun,
çünkü biriniz ayaklarken namaz kılarsa, istiğfar ederken farkında olmadan
kendisine sövebilir."
lAltı hadis imamı.]
1636-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
O, Abdullah b. el-Hâris'i, saçı arkadan to puzlu olarak namaz kılarken görmüş
ve arka sında durup eliyle saçlarını(n topuzunu) çöz meye koyulmuş. Namaz
bittikten sonra İbn Abbâs'a:
"Başımla neden uğraşıyorsun, sana ne bundan?" demiş. İbn Abbâs da şu
cevabı ver miş:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel lem'in şöyle buyurduğunu duydum:
«Böyle namaz kılan kimse, tıpkı elleri ar kasına bağlı olarak namaz kılan
gibidir»."
[Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî.]
1637-Ayrıca ikisi (Ebû Dâvud ve
Nesâî) Ebû Saîd el-Makberî'den şöyle nakletmişlerdir:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in azatlısı Ebû Rafı, el-Hasan b. Alî'yi,
saç örgü sünü ensesine toplamış bir halde ayakta na maz kılarken görmüş ve onu
çözmüş.
Hasan ona kızgm bir halde dönüp bakmış. Bunun üzerine Ebû Rafı de şöyle demiş:
"Namazına devam et ve öfkelenme! Çün kü Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem'in şöyle buyurduğunu duydum; «Bu (saç Örgü sünün kafanın arkasına
bağlanması) şeytanın oturma yeri gibidir»."
1638-Abdullah b. el-Erkam
radiyallahu anh'dan:
O, arkadaşlarına imamhk yapardı. Bir gün namaz vakti gelmiş, kendisi bir haceti
için gitmişti. Dönünce şöyle dedi; Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in
şöyle buyurdu ğunu duydum; "Biriniz (namaza başlamadan önce sıkışıp)
tuvalete gitmek İstediğinde Önce abdestini bozsun. Sonra (abdest alıp) namaz
kılsın." [Sünen ashabı ve Muvattâ.]
1639-Onun {Muvattâ'nm) Zeyd b.
Es-lem'den rivayeti; "Biriniz, makadının iki ya nım sıkarak namaz kılmasın
(yani sıkışık va ziyetteyken namaz kılmasın)!"
1640-Aişe radiyallahu anhâ'dan:
İbn Ebî Atîk anlatıyor: Âişe'nin yanında el-Kâsım ile bir şeyler konuşuyordum.
(Ka sım) Ümmü veledin (cariyenin) oğlu olduğu için konuşmaları bozuk idi. Âişe
şöyle dedi: "Neden bu kardeşimin oğlu (İbn Ebî Atîk) gi bi düzgün
konuşmuyorsun? Zaten bu konuş manın sana nereden geldiğini biliyorum; bu nu
annesi terbiye etmiş, seni de annen terbiye etmiştir." Bunun üzerine Kasım
kızdı ve Âi-şe'ye kin bağladı. Âişe'nin sofrasının geldiği ni görünce, ayağa
kalktı; Âişe sordu:
"Nereye?"
"Namaz kılacağım!" dedi. Bunun üzerine Âişe şöyle dedi;
"Otur! Otur oraya sersem! Çünkü Allah Re sulü sallallahu aleyhi ve
sellem'in şöyle buyur duğunu duydum: «Sofra kurulduğu zaman na maz kılınmaz.
Bir de tuvalete sıkışan kİşi namaz
kılamaz».'" [Ebû Dâvud ve aynı lafızla Müslim.]
1641-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Biriniz namaza durduğu zaman, gözleri ni yummasın!"
[Taberânî, içinde müdellisin olduğu bir isnâdla.]
1642-İbn Amr b. el-Âs radiyallahu
anh' dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Biriniz, elbisesi burnunun üzerinde oldu ğu halde namaz kılmasın! Çünkü
bu şeytanın burnunun ucudur."
[Taberânî, e!-Mu'cemu'l-Kebîr vel-Evsat'ta leyyin bir isnâdla]
1643-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, namazdayken yüzünden terini
silerdi."
[Taberânî, et-Mu'cemu't-Kehîr'de leyyin bir senedle.J
1644-el-Hasan radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, namazda sakalına
dokunurdu." [Ebû Ya'lâ, Hasan'ın irsali ile.]
1645-Adiyy b. Sabit babasından, o da
de desinden:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu;)
"Namaz içinde aksırmak, uyuklamak ve esnemek; ayrıca (genelde) hayız
olmak, kus mak ve burun kanaması (hep) ceylandandır."
[Tirmizî]
1646-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
"Namaz olduğu zaman, onu bırakıp da başka bir iş yapma!" [Taberânî.l
1647-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem
gecelerdi. Bilâl O'na seslenirdi. O da yıkanıp çıkardı, namaz kılardı. O'nun
namazdaki ağ layışını duyardım."
[Ebû Ya'lâ, uzun bİr metinle.]
1648-Mutarrİf (b. AbdiUah b.
eş-Şihhîr), babasından:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'İ namaz kılarken gördüm.
Yüreğindeki ağlama sesi, el değirmeninin çıkardığı uğultu yu andırıyordu."
[Ebû Dâvud]
1649-Nesâî'nin lafzı: "İçinden
kaynayan kazan sesi gibi ses çıkardı."
CEMAATLE NAMAZ KILMANIN,
MESCİDLERE YÜRÜMENİN VE NAMAZI BEKLEMENİN FAZİLETİ
1650-Ebû Hureyre radiyaliahu
anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
'Sizden birinin cemaatle namaz kdması. teli başına namaz kılmasından yirmibeş
dere ce (sevap bakımından) daha üstündür."
[Mâlik ve Tinnizî]
1651-Buhârî, Müslim ve Nesâî §u
fazla lıkla rivayet ettiler: "Gece melekleri ile gün düz melekleri sabah
namazında bir araya ge lirler." Sonra Ebû Hureyre şöyle dedi:
"Dilerseniz: 'Sabah vakti de namaz kıl! Zira sabah namazına melekler şahit
olur' (İs-râ, 17/78) âyetini okuyun."
1652-Ebû Hureyre radiyaliahu
anh'dan: (Allah resûlii sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kişinin cemaatle namaz kılması, evinde veya çarşıda kıldığı namazdan
(sevapça) yir-mibe§ kat fazladır. Çünkü o, güzel bir abdest alıp sadece
(mescidde) namaz kılmak niyetiy le çıkarsa, attığı her adıma karşı bir derece
yükseltilir, bir günahı da silinir. Namaz kılar ken namazgahında bulunduğu
sürece melek ler devamlı olarak onun için şöyle istiğfar ederler: 'Allahım, onu
bağışla; Allahım, onu esirge!' Sizden biri namazı beklediği sürece namazdaymış
gibi olur."
[Nesâî hariç. Altı hadis imamı.]
1653-Bir rivayet; "Mescide
girdiği za man, namazı beklerken namaz kılıyormuşca-sına sevap alır."
1654-Şunu da ekledi: "Allahım,
abdestini bozmadıkça ve uygunsuz bir davranışta bu lunmadıkça onu bağışla!
Tevbesini kabul et!"
1655-Muvattâ''âSL şu ek yer
almaktadır: "Namazgahından kalkıp mescidde namazı beklemeye koyulıırsa,
namazı kılıncaya dek namazda sayılır."
1656-Ebû Saîd radiyaliahu anh'dan: (Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cemaatle namaz kılmak, tek başına na maz kılmaktan yirmibeş derece daha
üstün dür. " [Buhârî ve Ebû Dâvud]
1657-EbûDâvud şunu da ekledi:
"Bir çöl de rükûunu ve secdesini tam yaparak kılarsa, elli namazftn
sevabın)a ulaşır."
1658-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cemaatle namaz kılmak, tek başına na maz kılmaktan yirmiyedi derece
üstündür."
[Ebû Dâvud hariç. Altı hadis imamı.]
1659-Ebû Hureyre ve İbn Abbâs (radiyal
lahu anhunıâ)'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim be§ vakit namazı cemaatle kılmaya devam ederse. Sırat köprüsünü
§im§ek gibi geçenlerin başında olur. Ayrıca Allah onu tâ-biûnun ilk zümresi
içinde diriltir. Hergün her-gece ona devam eden, Allah yolunda öldürü len bin
şehit gİbİ ecir alır." [Taberânî. el-Mu'ce-mu' l-Evsafia içinde bir
müdellisın olduğu rivayetle.]
I660-Ebu'd-Derdâ radiyallahu
anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Bir köy ya da bir çölde, üç kişi bir arada bulunup da cemaatle namaz
kılmazlarsa, an la ki şeytan onlara üstün gelmiştir. Bu neden le cemaatten
ayrılma! Çünkü kurt, sürüden ayrılan koyunu kapar." es-Sâib der ki:
"Bu nunla cemaatle namaz kılmayı kastediyordu."
Rezîn şunu ilave etti: "İnsanm kurdu şey tandır; onunla haşhaşa kaldığmda
onu yer."
[Ebû Dâvud ve Nesâî.J
1661-Ehû Saîd radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem. na maz kıldırdıktan sonra bir adam
geldi; bunun üzerine şöyle buyurdu: "Bununla kim sevap kazanmak
ister?" Hemen bir adam kalktı onunla beraber namaz kıldı." [Tirmizî
ve Ebû Dâ vud.]
1662-Osmân radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim yatsı namazını cemaatle kılarsa ya rım gece namaz kılmış gibi olur;
kim sabah namazını cemaatle kılarsa bütün gece namaz kılmış gibi olur."
[Mâlik ve aynı lafızla Müslim.]
1663-Ebû Dâvud ve Tirmizî:
"Kim yatsı namazını cemaatle kılarsa, yarım gece namaz kılmış gibi; kim de
yatsı ve sabah namazım cemaatle kılarsa, bütün bir gece namaz kılmış gibi sevap
alır."
1664-Aişe radiyallahu anhâ'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"İnsanlar, yatsı namazında kimlerin hazır bulunduklarını bir bilselerdi,
sürünerek bile olsa (cemaate) gelirlerdi."
[Taberânî el-Mu'cemu'l-Evsat'ta]
1665-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim yatsı namazını cemaatle kılıp da mescidden çıkmadan bir dÖrt rek'at
daha kı larsa. Kadir gecesinde işlenen amele denk bir amelde bulunmuş
olur."
[Bu iki rivayet, Taberânî'nin. el-Mu'cemu'l-Ev-sat'ma aittir, zayıf senedlerle
rivayet etmiştir.]
1666-Übeyy b. Ka'b radiyallahu
anhMan;
Bir gün Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bize sabah namazını kıldırdı ve
sor du:
"Fülan namazda bulundu mu?"
"Hayır!" dediler.
"Falan adam bulundu mu?"
"Hayır!" dediler. Bunun üzerine şöyle bu yurdu:
"Bu iki namaz, münafıklara en ağır gelen namazlardır. Bu iki namazda
bulunan sevabın büyüklüğünü bilseydiniz, yerde sürünerek da hi olsa (cemaate)
gelirdiniz. Birinci saf, me leklerin saffı gibidir. Onun faziletinin ne oldu
ğunu bir bilseniz, önce gelip o saffı kapardı nız. Kişinin bir kişi İle namaz
kılması, tek ba şına kılmasından daha hayırlıdır; iki kişİ ile kılması, tek
kişi ile kılmasından daha hayırlı dır. Ne kadar fazla olursa o oranda Allah'a
sevimli olur." [Ebû Dâvud ve Nesâî,]
1667-Enes radiyallahu anh'dan;
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim kırk gün birinci tekbirini kaçırma dan cemaatle namaz kılarsa Allah
ona iki be raat yazar: Biri ateşten beraat, ikincisi müna fıklıktan
beraat." [Tirmızî]
1668-Ömer radiyallahu anh'dan:
"Kim kırk gün birinci rek'atı kaçırmadan cemaatle namaz kılarsa Allah ona
ateşten kurtuluş beraatı yazar." [Rezîn.]
16694bn Abbâs radiyallahu anh'dan;
Ona gündüzleri oruçla, geceleri de namaz la geçirip de cemaat ve cumaya
gelmeyen ki şi hakkmda soruldu; şu cevabı verdi:
"O, ateşle olacaktır." [Tirmizî]
1670-Ebû Umâme radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu;)
"Kim abdestli olarak evinden farz nama zına (cemaate) çıkarsa ecri, ihrama
bürün müş hacının ecri gibi olur. Kim mescide sırf kuşluk namazı kılmak için
çıkarsa umre ya pan kimsenin sevabı gibi sevap alır. Her iki namaz arasıtıda
lüzumsuz sözler söylemeden, gereksiz harekette bulunmadan, bir namaz dan sonra
öbür namaza (vakte) katılırsa, İl-liyyîn'de olanlar arasında yazılır."
[Ebû Dâ vud]
1671-Übeyy b. Kâ'b radiyallahu
anh'dan;
Ensâr arasında evi mescide herkesten da ha uzak bir adam vardı. Ama hiçbir
namazı kaçırmazdı. Kendisine denildi ki: "Bir eşek satın alsan da
karanhkta ve sıcakta üstüne bi nip gelsen, daha iyi olmaz mı?" Şu cevabı
verdi: "Evimin mescidin yanında olmasını is temem. Çünkü mescide kadar
yürüyüşlerim le, aileme dönüşümdeki yürüyüşlerimin (se vabının) yazılmasını
arzu ediyorum." Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sel lem şöyle
buyurdu: "Allah istediklerinin hep sini sana topluca vermiştir "
1672-Diğer rivayette: "Allah
bütün bun ları sana vermiştir. Allah sana beklentilerinin tümünü
vermiştir." [Müslim ve Ebû Dâvud]
1673-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"(Evi) mescidde'n en uzak olan, en büyük sevabı kazanır." [Ebû Dâvud]
1674-Câbir radiyallahu anh'dan:
Mescidin yanında yerler boşaldı; Seleme oğulları mescidin yanına taşınmak istediler.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onla ra şöyle buyurdu: "Duyduğuma
göre mesci de daha yakın bir yere taşınmak istiyormuş-sunuz."
"Evet" dediler.
"Ey Seleme Oğulları! Yurtlarınızda kalın ki adımlarınızla sevap) yazılsın.
Yurtlarınız da kalın ki adımlarınız(a sevap) yazılsın" buyurdu.
Bunun üzerine: "Demek ki taşınmaktan memnun olmayacakmışız" dediler.
[Müslim]
1675-Buhârî benzerini Enes'den
naklet ti ki onda şöyle geçmektedir: "Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem (Selemeoğulları-nın) Medine'nin dışını ıssız bırakmalarını
istemedi."
1676-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan,
de di ki:
"Kim yann Allah'a müslüman olarak ka vuşmak isterse, ezan okunduğu yerde
beş va kit farz namazı kılmaya devam etsin. Allah, Peygamberinize Sünen-i
Hûda'yı emir buyur muştur. Eğer siz cemaatten uzak durup evinde namaz kılan
kişi gibi namazlarınızı evleriniz de kılarsanız. Peygamberinizin sünnetini terk
etmiş olursunuz. O sünneti terk ederseniz da lâlete düşersiniz.
Herhangi bir müslüman temiz ve güzel bir abdest alıp da bu mescidlerden birine
gitmek üzere yola çıkarsa, Aİlah ona, attığı her adıma karşılık bir sevap
yazar, bir dere ce artırır, bir de günahmı düşürür.
Zamanımızda nifakı bilinen münafıktan başka hiç birimiz cemaatı terk etmiyordu.
(Hatta hasta oian) bir kimse iki kişi arasın da; bacakları yerde sürünerek
(mescide) ge tirilir ve safta durdurulurdu."
[Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî.]
1677-Büreyde radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu;)
"Karanlıkta mescidlere yürüyenlere kıya met günü tam bİr nuru (aydınlığı)
müjdele!" (Ebû Dâvud ve Tirmizî]
1678-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Namazdan sonra (sonraki) namaz(ı) bekleyen kişi, Allah yolunda savaşmak
İçin atını güzelce besleyip bir an Önce savaşa çık mak İçin hazırlanan süvari
gibidir."
(Ahmed ve Taberânî, el-Mu' cemu' l-Evsat'ta.]
1679-Ebû Hureyre radİyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kendisini namaz ve zikir için mescidlere adayan kimseyi, Allah, gurbetten
gelen yakı nım sevinç ve güler yüzlü karşılayan kimse gi bi yakınlıkla
karşılar." [İbn Mâce]
1680-İbn Abbâs radİyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
«Bu gece Rabbim tarafından biri gelip şöyle seslendi:
"Ey Muhammedi"
"Lebbeyk ve sa'deyk (=Buyur, mutluluk lar senin olsun)!" dedim.
"Mele-i a'lâ'da bulunanlar ne hususla çekişirler bilir misin?"
"Bilmiyorum!" dedim.
Bunun üzerine elini iki omuzum arasına koydu, hatta serinliğini iki göğsüm
arasında (ya da boynumda, dedi) hissettim. O anda gökteki ve yerdekilerin
bilgisine ulaştım (ya da Meşrİk ile Mağrib arasında bulunanları bildim, dedi)
Tekrar sordu:
"Ey Muhammedi Mele-i a'lâ'dakiler ne hususta çekişirler bilir misin?"
"Evet; derecelerde, kefaretlerde, ayakla rın mescidlere gidişlerinde,
zorluk ve güçlük lere rağmen güzel abdest alma hususlarında, namazdan sonra
öbür namazı beklemede (çe kişirler). Bu nedenle kim beş vakit namaza devam
ederse hayır içinde yaşar, hayır içinde ölür. Günahlarından annesinin doğurduğu
gün gibi çıkar" dedim.
Yine sordu:
"Ey Muhammedi"
"Lebbeyk ve sa'deyk (=Buyur, mutluluk lar senin olsun)!" dedim. Şöyle
dedi:
"Namaz kıldığın zaman şÖyle de: Allahım, senden hayırları işlemeyi,
bilinmeyen kötü şeyleri terk etmeyi, yoksulları sevmeyi dile rim! Kullarına bir
fitne murad edersen, fitne ye uğratmadan beni kendine al!"
Dedi ki: "Derece kazandıran hususlar se lâmı yaymak, yemek yedirmek,
herkes uyur ken gece kalkıp namaz kılmaktır".» [Tirmizî]
CEMAAT, İMAM VE İMAMA UYANLARA AİT
HÜKÜMLER
1681-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e görme özürlü bir adam gelip şöyle dedi:
"Ey Allah Resulü! Beni mescide getirecek bir rehberim yok."
Böylece evde namaz kılmak için O'ndan ruhsat istedi. O da ruhsat verdi. Tam
arkasmı dönüp giderken, seslendi:
"Ezanı duyuyor musun?"
"Evet."
"Öyleyse çağrıya cevap ver (yani namaza gel!)" buyurdu. [Müslim ve
Nesât]
1682-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Münafıklara en ağır gelen namaz, yatsı namazı ile sabah namazıdır. Eğer
bu namaz-lardaki fazileti bilselerdi emekliyerek bile ge lir ve onları edâ
ederlerdi. Şöyle bir niyette bulundum; biri kalkıp namaza kamet getirse, birisi
de kalkıp cemaata namaz kıldırsa ben de birtakım adamlarla gidip odun toplasam
ve gidip cemaata gelmiyenlerin evlerini baş larına yaksam." [Altı hadis
imamı.]
1683-Bir rivayette şu ek
bulunmaktadır: "Nefsim kudret elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki,
onlardan (münafıklardan) birisi, (mescidde) yağlı et ya da iki güzel kadın bu
lunduğunu bilse mutlaka yatsıya cemaata ge lirdi."
1684-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, soğuk gecelerde ya da yağmurlu günlerde,
se ferde olduğu zaman, müezzine şöyle seslen mesini emrederdi: "Dikkat,
namazlarınızı ev lerinizde (çadırlarınızda) kılın!" [Tirmizî hariç. Altı
hadis imamı.]
1685-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Her kim ezanı duyup da kendisini bir özür alıkoymadığı halde cemaate
katılmazsa, kıldığı namaz kabul edilmez." "(Geçerli) özür
nedir?" diye sordular. "Korku ya da hastalık" buyurdu. [Ebû
Dâvud]
1686-Ebû Mes'ûd el-Bedrî radiyallahu
anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cemaate Allah'ın Kitabını en iyi okuyan imamlık etsin. Eğer kıraat
hususunda eşit olurlarsa, hicret bakımından en eski olan imamlık etsin.
Hicrette de eşit olurlarsa, han gisi daha yaşlı ise o imamlık etsin. Kişiye ken
di idaresi altında bulunan (ev sahibi olduğu) yerde imamlık edilmez, koltuğuna
(ya da ma kamına) da izni olmadan oturulmaz."
[Müslim ve Sünen ashabı.]
1687-Diğer bir rivayet:
"Kişiye; evinde, ya da makamında imamlık yapılmaz. Koltuğuna (ya da
sofrasına) izni olmadan oturulmaz."
1688-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Her kim Allah'ın Kitabını kendisinden daha iyi okuyan biri bulunduğu
halde cema ate imamlık yaparsa, kıyamet gününe kadar zillette olur."
[Ta\Kv^m,el-Mu'cemu'l-Evsat'la.]
1689-Mâlik b. el-Huveyris
radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Sizden biri bir kavmi ziyaret ettiğinde, sa kın onlara (imam olup) namaz
kıldırmasın."
[Sünen ashabı.)
1690-Amr b. Seleme radiyallahu
anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e
giden insanlar obamızdan geçerlerdi. Dönüşle rinde "O şöyle dedi, bö^le
buyurdu" diyerek bize bildirirlerdi. Henüz çocuktum. Onlardan bu yolla
epey Kur'ân (ayeti) ezberledim.
Babam kabilesinden bir grupla, Peygam-ber'e giderken, beni de götürdü. Onlara
na mazı öğretti ve buyurdu ki: "En güzel okuya nınız size imamlık
etsin." Kur'ân'dan epey âyet ezberlediğim için onların (kavmimin) en iyi
okuyanları ben idim. Bu yüzden namazda beni öne geçirirlerdi, üzerimde küçük
bir cüb-be vardı, secdeye vardığım zaman avret yerim açılırdı. Bunun üzerine
(cemaaatten) bir kadın şöyle dedi: "Okuyucunuzun avretini örtseniz de
görmesek, olmaz mı?"
Bunun üzerine Ummânî bir gömlek satın aldılar. İslâmı kabul ettikten sonra o
günkü ka dar hiç sevinmemiştim. Henüz yedi veya sekiz yaşındayken imamlık
ederdim.
[Buhârî, Nesâî ve Ebû Dâvud; sonuncusunun rivayetiyle]
1691-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
"İlk muhacirler Medine'ye geldiklerinde aralarında Ömer bulunduğu halde,
Huzey-fe'nin azatlısı Salim onlara, imamlık yapardı." [Buhârî ve Ebû
Dâvud]
1692-Aişe radiyallahu anhâ'dan:
"Ona, kölesi Zekvân, mushaftan okuyarak imamlık yapardı."
[Buhârî, bâb başhğmda (tercemesinde).]
1693-Enes radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, görme özürlü olduğu halde İbn
Ümmi Mek-tûm'u kendi yerine bırakıp halka imamlık yaptırmıştır." [Ebû
Dâvud]
1694-Ümmü Varaka bn. Nevfel
radiyalla hu anhâ'dan:
Dedim ki: "Ey Allah Resulü! Müsaade et de seninle beraber harbe çıkayım.
Hastalara bakar, yaralıları tedavi ederim; belki Allah ba na şehitlik nasip
eder."
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ona şöyle buyurdu:
"Evinden çıkma! Allah sana şehitliği na sip eder." Ona (henüz
ölmeden) "şehîde" denirdi. Kur'ân okurdu. Bir gün Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem'den evinde bir mü ezzin edinmesine izin vermesini
rica etti. Ona izin verdi. Bir köle ile cariyeye ölümü halin de hürriyet sözü
vermişti. Bu ikisi (bir) gece kalkıp onu kadifesiyle boğarak öldürdüler. Sonra
oradan kaçıp gittiler. Sabah olunca, Ömer namazı kıldırdıktan sonra şöyle dedi:
"Onların (katillerin) nerede olduğunu bilen varsa gitsin getirsin."
Bilenler gidip getirdiler. Ömer, o ikisini Medine'de astırdı. Medine'de ilk
idam edi lenler onlar olmuştur.
Diğer rivayette: "Öte yandan Allah Resu lü sallallahu aleyhi ve sellem onu
(Ümmü Va-raka'yı) evinde ziyaret eder, ev halkına onun imamlık etmesini
emrederdi."
Abdurrahman (b. Hallâd) der ki: "Onun (sözkonusu) müezzinini ben gördüm,
yaşlı bir adamdı." [Ebû Dâvud]
1695-Ömer el-Ensârî 'den:
Vasile b. el-Eska'ya Kaderî birinin arka sında namaz kılmak hakkında sordum;
"Onun arkasında namaz kılma! Şahsen onun arkasın da namaz kılsam (namazı)
mutlaka iade ede rim." dedi.
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr'de leyyin bir isnâdla.]
1696-Muâz radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Her valiye (kumandana) itaat et ve her imamın arkasında namaz kıl!
Ashabımdan hiç birine sövme!"
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr'de içinde kopukluk (inkıta') bulunan bir
senedle.]
1697-Tay kabilesinden bir şeyhten:
İbn Mes'ûd, mescidimize uğradı. Cemaat ten bir adam öne geçip imamlık yaptı;
Fâtiha-tü'1-Kitâb sûresini okudu. Sonra şunu okudu: "Rabbimizin evini
ziyaret ederiz, borçlarımı zı öderiz." Adamın (okuması) iniş yapan ba
ğırtlak kuşlannı andınyordu. Bunun üzerine Abdullah: "Son dinde biz bunu
duymadık. Bu ancak bir uydurmadır" (Sâd sûresi, 38/7) me alindeki ayeti
okudu ve orayı terketti. [Taberâ nî el-Mu'cemu'l-Kehîr. Taylı şeyh iıakkında
ileri geri konuşulmuştur.]
1698-Ubeydullah b. Adiyy (b. Hiyâr)
radi yallahu anh'dan:
Osman'a, muhasara altındayken dedi ki: "Sen bütün insanların imamısın.
Başına gelen leri gördün. Senden sonra bize fitne imamı na maz kıldıracak, onun
arkasında namaz kılmak tan çekiniyoruz, ne dersin?" Şu cevabı verdi:
"Namaz insanlann yaptıkları en güzel şeydir. İnsanlar iyi davranırlarsa
sen de onlara iyi dav ran! Onlar kötü davranırlarsa, kötülüklerinden uzak
dur!" [Buhârî]
1699-İbn Amr b. el-Âs radiyallahu
anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Üç kimsenin namazı kabul olunmaz: Ce maatı tarafından istenmeyen imam;
namaza vaktinde gelmeyen kişi; hür insanları köle edinip onları köle gibi
kullanan kişi."
[Ebû Dâvud]
1700-Ebû Umâme radiyallahu anh'dan:
"Üç kişi vardır ki, namazları kulaklarını geçmez:
Efendisine dönünceye dek kaçan köle; ko cası kendisine öfkeli olarak geceleyen
kadın; cemaati tarafından istenmeyen imam." [Tirmizî]
1701-Câbir radiyallahu anh'dan: Muaz
radiyallahu anh. Peygamber sallal-lahu aleyhi ve sellem ile namaz kılar, sonra
döner halkına namaz kıldmrdı. Bir defasında Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem, yatsı namazını biraz geç kıldırdı; Muâz halkına dö nüp yatsıyı
kıldırmaya başladı. Bakara sûresi ni okumaya koyulunca, birisi dayanamayıp
cemaatten ayrıldı, kendi başına namaz kıldı. Bu defa cemaatten biri (namazdan
sonra) ona: "Sen münafık oldun!" dedi. Adam: "Ben, mü nafık
olmadım! dedi ve doğru Peygamber sal lallahu aleyhi ve sellem'e varıp şöyle
dedi: "Muâz sizinle beraber namaz kılıyor, sonra dönüp geliyor ve halkına
namaz kıldınyor. Bir de Bakara sûresini okuyor." Bunun üzeri ne Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem.
Muâz'a şöyle dedi: "Ey Muâz, sen dinden so ğutan mısın? Şunu oku, şunu oku
(yani kısa oku)!"
[Ebu'z-Zübeyr dedi ki: "Sebbihisme Rabbike'l-A'lâ, Ve'1-leyli izâ yegşâ
(gibi sureleri)."]
1702-Diğer rivayet:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem adama dedi ki: "Ey yeğenim! Nasıl
namaz kıl dırırsın?"
"Fâtihatu'l-Kitâb'ı okuyup, Allah'tan cen neti diler, cehennemden O'na
sığınırım. Zira ben, ne senin, ne de Muâz'm (bence) anlaşıl mayan duanızı
bilmiyorum. Bunun üzerine Al lah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu: "Ben ve Muâz, (cennete girmek ve ateşten korunmak) için dua
ederiz."
[Buhârî, Müslim, Nesâîve aynı lafızla Ebû Dâvud.]
1703- Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Sizden biri insanlara namaz kıldırdığı za man, kısa tutsun, çünkü
aralarında güçsüz, has ta ve ya§lı insanlar olabilir." [Altı hadis imamı.]
1704-Bir rivayette şu ilâve yer
almaktadır: "işi olan da bulunabilir."
1705-Enes radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Namaza duruyorum, uzatmak (kıyamı uzun tutmak) istiyorum; ama bir çocuğun
ağ lamasını duyunca kısa kıldırıyorum, çünkü annesinin onun ağlamasına
dayanamadığını biliyorum." [Buhârî, Müslim, Tirmizî ve Nesâî.]
1706-Sâlim Ebu'n-Nadr radiyallahu
anh'dan: "Mescidde kamet getirildiğinde, Allah Resu lü sallallahu aleyhi
ve sellem, cemaati az buldu ğu zaman oturup namaz kılmazdı. Çok bulduğu zaman
ise hemen kıldmrdı." [Ebû Dâvud]
1707-el-Muğîre radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"İmam farz namazını kıldırdığı yerde, oradan ayrılıp başka yere gitmedikçe
(nafile)
kılmasın." [Ebû Dâvud]
1708-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Biriniz (namaz kıldığı yerin) sağından veya solundan biraz ileriye ya da
biraz geriye gitmek (suretiyle birçok mahalde namaz kıla maz mı?"
[EbûDâvud]
1709-Buhârî de ondan merfû olarak
riva yet ediyor: "İmam (farz kıldırdığı) mahallin de nafile kılamaz."
(Ancak bu rivayet) sahîh değildir.
1710-Onun (Buhârî'nin) Nâfı'den
naklet tiği rivayeti: "İbn Ömer farz kıldığı yerde (sünnet) de kılardı.
Kasım da böyle yapardı."
1711-Ümmü Seleme radiyallahu
an-hâ'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, selâm verdikten sonra biraz
beklerdi ki, er kekler kalkmadan önce kadınlar oradan ayrı-labilsinler."
[Ebû Dâvud, Nesâî ve lafzıyla Buhârî.]
1712-Sevbân radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Öç şey vardır ki; onları yapmak kimseye helâl olmaz: Cemaate namaz
kıldıran imam, cemaati dışlayıp yalnız kendisi için dua ede mez. Ederse onlara
ihanet etmiş olur. izin ve rilmedikçe bir kimse başka birinin evinin içi ne
bakamaz. Bakarsa onlara ihanet etmiş olur. Tuvaleti gelmiş kimse de
rahatlayıncaya kadar namazı kılamaz."
[Tirmizî ve aynı lafızla Ebû Dâvud]
1713-Ebû Katâde radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'le birlikte namaz kılarken, (cemaatle
kılman na maza yetişmeye çalışan) bazı insanlann gü rültülerini duydu. Namazdan
sonra onlara sordu:
"Neden böyle yaptınız?" "Namaza biran önce yetişmek
istedik!" "Böyle yapmayın; (namaza) sükûnetle ge lin,
yetişebildiğinizi kılın, yetişmediğinizi (imam selâm verdikten sonra)
tamamlayın!" [Buhârî ve Müslim]
1714-Ebû Kâtade radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Namaza kamet getirildiği zaman, beni sahanlığımdan çıkmış olarak
görmedikçe aya ğa (namaza) kalkmayın!" [Muvattâ hariç, Altı hadis imamı.]
1715-Ebû Bekre radiyallahu anh'dan:
O, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem henüz rükûda iken geldi ve (namaza
yetişmek maksadıyla) saffa katılmadan hemen rükûa vardı. Bunu Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem'e anlatınca, şöyle buyurdu: "Allah se nin
(namaz kılmaya olan) hırsını artırsın, na mazını tekrar etme!" [Buhârî,
Ebû Dâvud ve Nesâî.]
1716-Mâlik radiyallahu anh'dan:
"İbn Mes'ûd, imama (mutlaka) yetişmek istediği zaman, (önce) rükûa
eğilirdi, (sonra) o halde iken yürüyerek saffa katılırdı. Zeyd b. Sabit de onun
gibi yapardı."
1717-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan,
de di ki:
"Biriniz rükûa vanp da (o halde iken) saf-fa yürüyüp, onlar henüz
başlarını rükûdan kaldırmadan önce yetişirse o rek'at geçerli sa yılır; saffa
yetişmeden önce başlannı kaldır-mışlarsa o rek'at sayılmaz." [Taberânî.
el-Mu'ce-mu'l-Kebîr'de; isnadında Zeyd b. Afırner adlı ravi var dır.]
1718-Âmir eş-Şa'bî'den, dedi ki:
İmamm arkasındaki cemaat: "Semiallahu limen hamideh" demesin;
"Rabbena leke'l-
hamd" desin. [Ebû Dâvud]
1719-Sehl b. Sa'd radiyallahu
anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Amr b. Avf oğullarının arasında
bir anlaşmaz lık olduğunu duydu. Bazı kimselerle birlikte onları barıştırmaya
gitti.
Dönmesi gecikti. Namaz vakti gelmişti. Bilâl, Ebû Bekr'e gidip: "Cemaate
imamlık yapar mısın?" dedi. "Evet" deyince, Bilâl ka met
getirdi. Ebû Bekr öne geçti. Tekbir aldı, cemaat de arkasından tekbir aldılar.
Derken Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, çı-kageldi ve saflar arasından
yürüyerek (birin ci) saffa katıldı. Cemaat el çırpmaya başladı lar. Ebû Bekr
ise hiç aldırmadı. Cemaatin el çırpması çoğalınca, Ebû Bekr geriye bakmak
zorunda kaldı; Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'i görünce, geri
çekilmek istedi, Al lah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ona ye rinde dur,
diye işaret etti. Ebû Bekir ellerini kaldırdı. Allah'a hamd ü senada
bulunduktan sonra geri çekilerek birinci safta durdu. Pey gamber sallallahu
aleyhi ve sellem de bunun üzerine öne geçip namazı kıldırdı. Namaz bi tince,
cemaate dönüp şöyle buyurdu: "Ey ce maat! Birisi öne geçip size namaz
kıldırmak istediğinde neden el çırpıyorsunuz? (Alkış tu tuyorsunuz?) Alkış
kadınlara has bir şeydir. Kişi eğer imamı uyarmak isterse «Sübhanal-lah!»
desin. Çünkü bunu duyan kimse hemen geriye bakar."
Sonra Ebû Bekr'e dedi ki: "Ey Ebû Bekr! Sana işaret ettiğim zaman seni
namaz kıldır maktan alıkoyan şey ne oldu?"
Ebû Bekr: "Kuhâfe'nin oğlunun Resûlul-lah sallallahu aleyhi ve sellem'in
önünde (ona) namaz kıldırması yaraşmaz" dedi.
[Tirmizî hariç. Altı hadis imamı.]
1720-Diğer rivayette: Peygamber sallal
lahu aleyhi ve sellem, Bilâl'e buyurdu ki: "Ey Bilâl! İkindi vakti girip
de ben gelmez-sem, Ebû Bekr'e söyle cemaate namazı kıl dırsın."
Benzerini rivayet etti.
Onda ayrıca şu açıklama geçer: "(Hadiste geçen) tasfîk: Sağ elin iki
parmağı ile sol elin avucuna vurmaktır."
1721-Enes radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, onları namaza teşvik etti ve
kendisi namazdan ayrılmadan önce onların da ayrılmamalarım emretti." [Ebû
Dâvud]
1722-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
"imam §a§ırırsa ona (sözle) müdahele et mesinler. Çünkü bu, bir
konuşmadır." [Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebtr'de.]
1723-Ubâde b. es-Sâmit radiyallahu
anh' dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, bi ze kıraati sesli olan namazlardan
birini kıldır dı; bir an kıraatte şaşınverdi. Namazı bitirin ce bize dönerek
şöyle buyurdu: "Ben sesli okuduğum zaman siz de okuyor musunuz?"
Bazımız: "Evet öyle yapıyoruz" dedik.
"Böyle yapmayın! Ben de bana ne oldu ki Kur'ân beni (başka âyete) çekiyor
diyorum. Sesli okuduğum zaman, Ummü'l-Kur'ân olan (Fatiha)'nın dışında
Kur'ân'dan hiçbir şey okumayın!" [Sünen ashabı.]
1724-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, sesli namazların birini
bitirdikten sonra bu yurdu ki: "İçinizden biri benimle birlikte oku du mu?"
Bir adam: "Evet" deyince, şöyle bu yurdu: "Ben de içimden
diyorum ki, neden Kur'ân beni (başka âyete) çekiyor?" İnsanlar bunu
duyduktan sonra bir daha sesli namaz larda imamın arkasında okumadılar. [Mâük
ve Sünen ashabı.]
1725-İmrân b. Husayn radiyallahu
anh' dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, öğle namazını kıldırırken biri arkasında
(sesli olarak) "Sebbihisme Rabbike'l-A'lâ"yı oku maya koyuldu. Namaz
bittikten sonra: "Han giniz okudu?" diye sordu:
Bir adam: "Ben okudum!" deyince, şöyle buyurdu:
"Birinizin beni o sûreye çektiğini anla mıştım." [Müslim, Ebû Dâvud
ve Nesâî.]
1726-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
"Sesli namazlardan bazı rek'atlan imamla kılamadığı zaman, imam selâm
verdikten sonra kıldığı rek'atları sesli okuyarak tamam lardı." [Mâlik]
1727-Şebîb b. Ravh'den, o da bir
sahâbî-den:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, bi ze sabah namazı kıldırırken Rûm
sûresini okudu. Şaşırdı, namazı bitirince buyurdu ki: "Ne oluyor bazı
insanlara da abdesti güzel almıyorlar? Kur'ân'da şaşırmamıza onlar se bep
olmuştur." [Nesâî]
1728-Müsevver b. Yezîd el-Mâlikî
radi-yallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem na mazda sesli okurken bir âyeti okumayıp
atla dı. (Namazdan sonra) Bir adam dedi ki: "Ey Allah Resulü ! Falan âyeti
okumadın?" Şöyle buyurdu:
"Onu bana hatırlatmanız gerekmez miydi?"
Adam: "Ayetin neshedildiğini sanmıştım" dedi. [Ebû Dâvud]
1729-Mâlik'ten, dedi ki:
Bana ulaştığına göre Peygamber sallalla hu aleyhi ve sellem, cemaate sesli
namaz kıl dırırken, bir âyeti okumayarak atladı. (Na mazdan) sonra sordu:
"Ey fülan! Bu sûreden bir §ey eksilttim mi?"
"Bilmiyorum" deyince, başka birine, hat ta iki veya üç kişiye daha
aynı soruyu sordu, hepsi de: "Bilmiyoruz!" deyince: "Ûbeyy
aranızda mı?" diye sordu.
"Evet" dediler.
"Bunu ancak o bilir" buyurdu ve sordu: "Ey Übeyy! Okumadığım bir
âyet oldu mu?"
"Evet, falan âyeti."
"Neden hatırlatmadın?"
"Onun neshedildiğini ya da ref edildiğini sandım" dedi.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem da ha sonra şöyle buyurdu: "Ne
oluyor bu insan lara ki, kendilerine Allah kitabı okunuyor da, kendilerine ne
okunduğunu bilmiyor ve okun madan unutulanın da farkında olamıyorlar İşte tıpkı
bunun gibi İsrailoğullarının kalple rinden, Allah'ın azameti çıkartıldı, yalnız
be denleri hazır bulundu da kalpleri başka yer lerde dolaştı. Şu kesindir ki:
Kalbi bedeniyle birlikte hazır bulunmadıkça, Allah kulun amelini kabul
etmez." [Rezîn]
1730-İbn îshak radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Namazda (şaşıran) imama (telkin için)
hatırlatılmaz!" [Ebû Dâvud]
1731-îbn Ömer radiyallahu anh'dan:
Bir adam ona sordu: "Ben evimde namaz kılıyor, mescidde imama yetişiyorum;
onunla namaz kılabilir miyim?" Ona "Evet" deyince, adam sordu:
"Bu iki namazımın hangisini esas namazım sayayım?"
"Onlar senin midir? Onlar Allah içindir. Hangisini dilerse onu
sayar." [Muvattâ]
1732-Yezîd b. Âmir radiyallahu
anh'dan: Dedi ki:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e geldim namaz kılıyordu. Oturdum ve
namaz larına katılmadım. Selam verip beni oturur ken görünce, sordu:
"Sen müslüman olmadın mı, ey Yezîd?" Cevap verdim:
"Ey Allah Resulü! Ben müslüman ol dum."
"Peki neden bizimle beraber namaz kıl madın?"
"Evimde kılmış ve namaz kıldığımı san mıştım" dedi.
"Gelip de insanları namaz kılarlarken görürsen onlarla beraber yine namaz
kıl! Daha önce kıldığın namaz senin için nafile olur, bu ise farz
namazdır" buyurdu. [Ebû Dâvud]
1733-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Başınıza birtakım valiler gelip de na mazları vaktinde kılmadıkları zaman
haliniz nice olacaktır?" Dedim ki:
"Ey Allah Resulü, öyle bir zamana ulaşır sam bana ne tavsiye
edersiniz?"
"Namazım vaktinde kıl, sonra onlarla kı lacağın namazı kendine nafile yaparsın."
[Ebû Dâvud]
1734-Süleyman b. Meymûn'dan, dedi
ki: Balât'ta İbn Ömer'e vardım; halk namaz kılıyordu. Dedim ki: Sen onlarla
namaz kıl mıyor musun? Şu cevabı verdi:
Ben namaz kıldım; Allah Resulü sallalla hu aleyhi ve sellem'in şöyle
buyurduğunu duydum: "Bir namazı, günde iki kere kılma yın!" [Ebû
Dâvud ve Nesâî]
1735-Nâfr radiyallahu anh'dan: İbn
Ömer derdi ki: "Kim akşam veya sa bah namazlarını (yalnız) kılıp da sonra
her ikisinde imama yetişmişse, (önce kıldığı) o iki namazı (imamla) tekrar
kılmasın." [Mâlik]
1736-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"(İmamlar) size namaz kıldırırlar. Şayet doğru kılarlarsa lehinizedir.
Hata ederlerse, siz (namazın) sevab(ını) alırsınız, vebali ise onlara
olur." [Buhârî]
1737-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Namaza kamet getirildiği zaman, farz namazdan başka hiçbir namaz
kılınmaz!"
[Müslim ve Sünen aslıâbı]
1738-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: Ebû'ş-Şa'sâ der ki: IVIescidde Ebû Hurey re ile beraber oturuyorduk;
müezzin ezan okudu. Bir adam kalkıp yürüdü, mescidden çıkıncaya kadar Ebû
Hureyre onu gözüyle ta kip etti ve soru-a şöyle dedi: "İşte bu adam,
Ebu'l-Kasım sallallahu aleyhi ve sellem'e âsi gelmiştir."
[Her iki rivayet de Müslim ve Sünen ashabına aittir.]
SAFLARLA İLGİLİ HÜKÜMLER
VE İKTİDA(İMAMA UYMA)NIN ŞARTLARI
1739-Ebû Mes'ûd el-Bedrî radiyallahu
anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, omuzlarımıza dokunur ve şöyle
buyururdu: "Düzgün durun, ayrı ayrı hizalarda durmayın ki kalpleriniz de
birbirinden ayrılmasın. Be nim hemen arkamda içinizden aklı başında dirayet
sahipleriniz dursun. Sonra (ilim ve fı kıhça) onları takip edenler, sonra
(ilimce) on ları takip edenler dursun."
Ebû Mes'ûd (yanındakilere) dedi ki: "Siz bugün (saf tutmasını
bilmiyorsunuz) son de rece ihtilâf üzeresiniz."
[Nesâî, Müslim ve Ebû Dâvud]
1740-İkisi (Müslim ve Ebû Dâvud) ve
Tir-mizî, İbn Mes'ûd'dan benzerini rivayet etmiş lerdir ki onda şöyle
geçmektedir:
"(Namazda arkamda baliğ ve akıllı olan lar bulunsunlar) Sonra onlara yakın
durumda
bulunanlar. Ayrıca sokaklardaki bağrışıp çağ rışmalardan da kaçınınız"
buyurdu.
1741-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile (gece) namaz kıldım. Sol
tarafında durunca perçemimden tutup beni sağma aldı." [Altı hadis imamı.]
1742-Ferve'nin kölesi Mes'ûd'dan:
"Namaz vakti gelince Allah Resulü sallal lahu aleyhi ve sellem namaza
durdu, Ebû Bekr de O'nun sağına durdu. İslâm'ı bildiğim günden beri ben onlarla
beraberdim. Yanları na vardım, hemen arkalannda durdum, Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem, Ebû Bekr'i eliyle göğsüne vurarak geriye itti, o da biraz
geri gelip yanımda durdu. Böylece iki miz de Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sel-lem'in arkasında durmuş olduk." [Nesâî, bir kıssa içinde.]
1743-Ebû Mâlik el-Eş'arî radiyallahu
anh' dan: "Size Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in namaz şeklini
anlatayım mı? Allah Resu lü sallallahu aleyhi ve sellem, namaza kamet ge
tirtti; saf teşkil etti. Onların arkasına erkek ço cuklarını, onların arkasına
da kadınlan saf yaptı. Sonra onlara namaz kıldırdı." [Ebû Dâvud]
1744-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
"Ben, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in yanında namaz kıldım,
Âişe de ar kamızda durup bizimle birlikte namaz kıldı." [Nesâî]
1745-Semure b. Cündeb radiyallahu
anh' dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel lem, bize üç kişi
olduğumuz zaman birimizin ileriye geçip diğerlerine namaz kıldırmasını
emretti." [Tirmizî]
1746-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Erkeklerin oluşturduğu safların en ha yırlısı ilk saftır, en kötüsü ise
(sevap bakımın dan) sonuncu saftır Kadınların saflarının en hayırlısı en son
saftır; en kötüsü ise ilk saf tır." [Müslim ve Sünen ashabı.]
1747-Enes radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Saflarınızı düzeltin! Çünkü safların dü zeltilmesi namazı tamamlayan
unsurlardan dır." [huhM, Müslim, Ebû Dâvud ve Nesât]
1748-Diğer rivayet:
"Saflarınızı sıklaştı-rın, aralarım yaklaştırın, boyunların hizası aynı
olsun. Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki şeytanı görüyorum,
aranıza giriyor, safların arasına sanki küçük siyah bir koyun gibi
sızıyor."
1749-Diğer rivayet: "Safları
düzgün tu tun, safları düzgün tutun, safları düzgün tutu nuz! Nefsim kudret
elinde olan Allah'a yemin ederim ki, sizleri arkamda tıpkı önümdeymiş gibi
görüyorum."
1750-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Safları dosdoğru yapın. Omuzları aynı hi zada tutun. Boşlukları doldurun.
(Saflarınızı düzeltmek isteyen) kardeşlerinizin el hareketle rine yumuşak
karşılık verin. Şeytana açıklık bı rakmayın. Kim bir saffı doldurursa Allah ona
ulaşır; kim (de saffı) keserse Allah da onu (rah metinden) keser." [Nesâî
ve lafzıyla Ebû Dâvud]
1751-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim safta bir açığı kapatırsa, Allah da onun bir derecesini yükseltir,
ayrıca onun için cennette bir köşk bina eder."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Evsat'ta.]
1752- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan,
de di ki: "Birinci saffa katılmalı ve o saffın da sağ tarafında
bulunmalısınız. Sütunlar arasın da namaz kılmaktan da kaçının." [Taberânî,
el-Mu cemu'l-Evsat ve'l-Kebîr'inde zayıf bir isnâdla.]
1753-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim mescidin sol tarafını cemaati az ol duğu için katılmak suretiyle imar
ederse (safı tamamlarsa), iki ecir alır." [Taberânî, el-Mu'ce
mu'l-Kebîr'de i.snâdında yer alan bir müdellis kanalıyla.]
1754-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan,
dedi ki:
"Sütunlar arasında bir, iki kişinin namaz kılması kerih görülmüştür."
1755-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim safta bir açıklık görürse, bizzat ken disi kapatsın. Bunu yapamadığı
taktirde (on dan sonra gelen) omzuna basarak (saftaki boş yere) geçsin. Bunda o
kimseye herhangi bir saygısızlık yapmış da olmaz." [Taberânî,
W-Mu'cemu'l-Kebtr'de zayıf bir senedle.]
1756-Abdulhamîd b. Mahmûd'dan: Bir
valinin arkasında namaz kıldık. Cema at bizi sıkıştırınca sütunların arasında
kıldık. Namazı bitirince Enes radiyallahu anh şöyle dedi: "Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem zamanında bundan (sütunlar arasında saf tutmaktan)
kaçınırdık." [Sünen ashabı.]
1757-Vâsıba b. Ma'bed radiyallahu
anh'-dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, saftan ayrılıp yalnız başına
namaz kılan bir adam gördü ve ona namazını tekrar etmesini söyledi."
[Tirmizî ve aynı lafızla Ebû Dâvud]
1758-el-İrbâd b. Sâriye radiyallahu
anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, birinci saftakiler için
üç kere, ikinci saftakiler için bir kere salât (istiğfar) ederdi." [Nesâî]
1759-Aişe radiyallahu anhâ'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Bir kısım insanlar devamlı olarak birinci saftan geri dururlar, Allah da
onların ateşten çık malarını geri bırakır (geciktirir)." [Ebû Dâvud]
1760-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Her kim, kimseye eza vermeyeyim diye birinci sajfı terkederse, Allah ona
birinci saf-fın ecrinin bir katını verir."
[Taberânî, el-Mu' cemu' l-Evsat'la zajıı/isnâdla.]
1761-el-Berâ radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem safların arasına girer, göğüslerimizi
ve omuzla rımızı tutup düzeltir ve şöyle buyururdu: "İle-rili gerili
durmayın ki, kalplerinizde anlaşmaz lık meydana gelmesin." [Ebû Dâvud ve
Nesâî.]
1762-Hittân b. AbdiUah er-Rakkâşi
radi yallahu anh'dan:
Ebû Musa bize namaz kıldınp ka'deye oturunca, cemaatten biri şöyle dedi:
"Namaz, zekat ve iyilikle beraber zikre dildi." Ebû Musa selâm
verince sordu: "Bu sözü kim söyledi?" Cemaat sustu. O (Ebû Musa)
şöyle dedi: "Ey Hittân! Yoksa bu sözü sen mi söyledin?" "Hayır,
ancak bu sözden dolayı beni azarlamandan korkmuştum." Bu nun üzerine Ebû
Musa şöyle dedi:
Allah Resulü bize namazımızı ve takip ede ceğimiz yolumuzu öğretir ve şöyle
buyururdu:
"imam ancak kendisine uyulmak içindir Tekbir aldığı zaman siz de tekbir
alın! «Gay-ri'l-mağdûbi aleyhim vele'd-dâllîn» dediği zaman siz de «Amîn!»
deyin ki Allah da size icabet etsin (duanızı kabul etsin). Rükûa var dığında
siz de rükûa varın, secdeye gittiğinde siz de secdeye gidin, secdeden başını
kaldırdı ğı zaman siz de başınızı kaldırın! imam sizden önce secde eder, sizden
önce başını kaldırır." Allah Resulü buyurdu: "İşte ötekiler de böy
ledir." [Müslim, Ebû Dâvud aynı lafızla Nesâî.]
1763-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
«imam kendisine uyulmak için görevlen dirilmiştir. Tekbir aldığında siz de
tekbir alın. Rükû ettiği zaman siz de rükû edin. "Semial-lahu limen
hamideh" dediği zaman siz "Alla-hümme rabbenâ leke'l-hamd"
deyin. O ayak ta namaz kılarsa siz de ayakta namaz kılın; o oturarak namaz
kılarsa siz de oturarak namaz kılın!» [Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî.]
1764-Enes radiyallahu anh'dan: Ulah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem 'attan düştü ve sağ tarafı soyuldu;
ziyaretine gittik. Namaz vakti geldi, oturarak namaz kıl dı, biz de O'na uyup
oturarak namaz kıldık. Namaz bitince, şöyle buyurdu: "İmam ancak kendisine
uyulmak için görevlendirilmiştir. Rükûa vardığı zaman, siz de rükûa gidin. Sec
de ettiğinde siz de secde edin, başını kaldırdı ğında siz de başınızı kaldırın.
«Semiallahu il men hamideh» dediği zaman, siz «Rabbena ve leke'l-hamd» deyin.
Oturarak namaz kıldığı zaman, siz de oturarak namaz kılın!" [Altı hadis
imamı.]
1765-Buhârî'deki ifade:
"Oturarak namaz kıldığında, siz de oturarak namaz kılın" sözü eski
hastalığındaydı. Ancak öldüğü hastalı ğında kendisi oturarak namaz kılmış,
cemaat ise arkasında ayakta namaz kılmış ve onlara oturmalannı emretmemiştir.
O'nun her zaman son hareketi dikkate alınır. O'nun son hareke ti böyle
olmuştur.
1766-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem "Semiallahu ilmen
hamideh!" dediği zaman (peşinden) "Rabbena ve leke'l-hamd"
derdi. [İbn Mâce]
1767-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Biriniz, rükû ve secdede imamdan önce başını kaldırdığı zaman, Allah'ın
onun başını merkep başı, suretini de merkep sureti kılma sından korkmaz
mı?"
[Mâlik hariç. Altı hadis imamı.]
1768-Taberânî'nin, el-Mu' cemu'
l-Ke-bîr'inde: "Allah'ın onun başını köpek başına dönüştürmesinden"
ifadesi geçmektedir.
1769-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: Dedi ki: "İmamdan önce, başını kaldırıp indiren kimsenin alnı
şeytanın elindedir." [Mâlik]
1770-el-Berâ radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in arkasında namaz kılardık;
«Semiallahu limen hamideh» dediği zaman, Allah Resulü sallal lahu aleyhi ve
sellem alnını yere koyuncaya kadar, içimizden kimse belini eğmezdi." [Altı
hadis imamı, Mâlik hariç.]
1771-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim imamla beraber namazın bir rek'atına yetişirse namazın tamamına yetiş
miş demektir." [Buhârî ve Müslim]
1772-Ebû Davud'un lafzı: "Biz
secdede iken geldiğiniz zaman secde edin, ama onu (rek'at) saymayın. Kim de
rek'ate yetişirse namaza yetişmiş sayılır."
Bunun benzeri bir rivayet de mevkuf olarak Muvattâ'da yer almıştır.
1773-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan,
de di ki:
"Bir kimse imamla kılınan namazın bir kısmını kaçınrsa, imama yetiştiğini
namazın sonu kılar." [Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr.]
1774-Ayrıca onun leyyin bir isnâdla
şöyle bir rivayeti de bulunmaktadır: "Cündeb ile Mesrûk, akşam namazının
bir rek'atma yetiş tiler. İmamın arkasında Cündeb okudu, Mes rûk ise okumadı.
îmam selam verince, kalkıp (kaçırdıkları rek'atları) kılmaya koyuldular. Mesrûk
ikinci ve üçüncü rek'atte oturdu; Cündeb ise oturmadan ikincide kalktı. Na
mazdan ayrılınca, bu meseleyi aralarında gö rüştüler. Sonunda İbn Mes'ûd'a
başvurdular.
O da cevaben şöyle dedi: "Hepsi doğru yap mıştır. Ama ben olsam Mesrûk'un
yaptığı gi bi yapardım."
1775-Hemmâm b. el-Haris radiyallahu
anh'dan:
Huzeyfe, Medayin şehrinde, yüksekçe bir mahalde cemaate imamlık yaptı. Ebû
Mes'ûd, gömleğinden tutup geri çekti. Namazı bitirin ce (Ebû Mes'ûd) şöyle
dedi: "Bilmiyor mu sun; onlar (ashâb) bundan (cemaatten yüksek yere
durmaktan) menedildiler." (Huzeyfe): "Evet, beni çektiğin zaman
hatırladım" diye cevap verdi.
1776-Ammâr radiyallahu anh'dan:
Medâyin'de yüksekçe bir yerde halka imamlık yaptı, cemaat aşağıdaydı. Huzeyfe
yanına giderek elinden tuttu. Ammâr da ona uydu ve böylece (Huzeyfe) onu
aşağıya indir di. Namazı bitirince Huzeyfe şöyle dedi:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in şöyle buyurduğunu duymadın mı:
"Biriniz insanlara imamlık yaptığı zaman, onlardan yüksek bir yerde
durmasın!"
Ammâr cevap verdi: "İşte bu yüzden elimden tuttuğun zaman sana uydum,
ardın dan gelip aşağıya indim."
[Bu iki rivayet Ebû Davud'a aittir.]
1777-SehI b. Sa'd radiyallahu
anh'dan: Ona (Allah Resulünün) minberin(in) ne den yapıldığı soruldu. Cevaben
şöyle dedi: "O, ılgın ağacından yapılmıştı. Onu, falan ha nımın azatlı kölesi
Resûlullah sallallahu aley hi ve sellem için yapmıştı. Yapılıp yerine ko
nulduğunda üstüne çıktı, kıbleye karşı durup tekbir getirdi. Cemaatle namaza
durdu. Oku du, rükûa gitti, cemaat de arkasından rükûa gitti; sonra başını
kaldırdı, (kıbleden yüzünü çevirmeden) gerisin geri gitti ve yere secde etti.
Sonra minbere döndü. Aynısını yaptı. İş te minberin kıssası budur."
[Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî.]
Sehiv, tilavet ve şükür
secdeleri
1778-AbdulIah b. Mâlik b. Buhayne
radi-yallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem öğle namazının ikinci rek'atmda
oturmadan (kıyama) kalktı. Namazını bitirdiğinde, iki secde yaptıktan sonra
selâm verdi." [Altı hadis imamı.]
1779-Bir rivayette: "İkinci
rek'at(ta otur ması gerektiği halde kıyam)a kalktı. (Nama zın bitiminde) secde
etti." Benzerini rivayet etti.
li^K 1780-Ebû Saîd radiyallahu
anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Biriniz namazında §üpheye dü§üp de üç mü, dört mü kıldığını bilmezse,
şüpheyi atsın, kanaat getirdiği §ey üzerine namazını tamam lasın; sonra selam
vermeden önce iki secde yapsın. Eğer (hakikatte) beş kılmışsa namazı (bu iki
secde ile) çift (rek'atlı) olmuş olur. Eğer dördü eksiksiz tam kılmışsa,
yaptığı bu iki secde ile şeytanın burnunu sürtmüş olur." [Buhârî iıariç,
Altı hadis imamı.]
1781-Ebû Davud'un rivayeti:
"Eğer na mazı tam ise (şüpheye kapılarak kıldığı bir) rek'at nafile olur.
Yaptığı iki secde ise şeyta nın burnunu sürtmüş olur."
1782-Abdurrahman b. Avf radiyallahu
anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Biriniz, namazında şüphe edip bir mi, iki mi kıldığını bilemezse, bir
kabul edip üzerini tamamlasın. İki mi yoksa üç mü kıldığını bile mezse o zaman,
ikinin üzerine tamamlasın. Uç mü yoksa dört mü kıldığını bilemezse o za man üç
üzerine kılsın. Ve selâm vermeden iki secde yapsın." [Tinnizî]
1783-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem öğleden sonra kılınan
namazlardan birini — Muhammed (bîn Şîrîn) dedi ki: Zann-ı gâlibimce ikindi
namazını— iki rek'at kıldı. Son ra selâm verdi, sonra mescidin önünde duran bir
kütüğe doğru yönelip elini üzerine koydu. Cemaatin arasında Ebû Bekr ile Ömer
de var dı. Ama O'na söylemeye çekindiler. Cema atin çabuk çıkanları:
"Galiba namaz kısaltıl dı" dediler. Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem'in Zü'1-Yedeyn adını verdiği bir şahıs sordu:
"Ey Allah Resulü! Unuttun mu, yoksa na maz mı kısaltıldı?" Cevap
verdi:
"Ne unuttum; ne de (namaz) kısaltıldı!"
"Evet unuttun!"
"Zü'l-Yedeyn doğru söylemiştir" deyip, kalktı iki rek'at daha kıldı,
sonra selâm ver di. Ardından tekbir getirdi, secdesi gibi sec de etti ya da
biraz uzun yaptı, sonra başını kaldınp tekbir getirdi.
1784-Diğer rivayet: Bunun üzerine
mesci din kıblesinde bulunan bir (hurma) kütüğüne varıp, öfkeli bir halde sırtını
dayadı. Bu sırada Zü'I-Yedeyn: "Namaz mı kısaltıldı, yoksa sen mi
unuttun?" diye sorunca sağına ve solu na bakındı. (Etrafındakilere)
"Zü'I-Yedeyn ne diyor?" diye sordu.
Dediler ki: "O doğru söyledi, zira sadece iki rek'at kıldırdın?"
Sonra iki rek'at daha kıldırdı, selâm ver di; sonra tekbir aldı, sonra secdeye
vardı, sonra tekbir aldı; secdeden başım kaldırdı, sonra tekrar tekbir aldı,
tekrar secdeye vardı, sonra tekrar tekbir getirip secdeden başını kaldırdı.
(Ravi) dedi ki: îmrân b. Husayn'dan bana ulaşan habere göre "Sonunda selâm
verdi."
1785-Diğer rivayet: İbn Sîrîn'e
dedim ki: "Sehiv secdesinde(n sonra) teşehhüd var mı dır?" "Ebû
Hureyre'nin rivayet ettiği hadiste yoktur" dedi.
[Altı hadis imamı. Lafız, Buhârî ile Müslim'e aittir.]
1786-Diğer rivayet: O ikindi
namazını kıldırırken ikinci rek'atta selâm verdi; Zü'I-Ye deyn dedi ki:
"Namaz mı kısaltıldı, yoksa sen mi unuttun?"
"Hiç biri olmadı!" buyurunca, şöyle dedi:
"Bunlardan biri oldu."
1787-Diğer rivayet: Öğle namazını
kıldı rırken ikinci rek'atta selâm verdi; Süleyma-noğullarından bir adam:
"Namaz kısaldı mı?" diye sordu. Benzerini nakletti.
1788-Ebû Bekr b. Süleyman b. Ebî
Hasme radiyallahu anh'dan, dedi ki:
Bana ulaşan habere göre, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, öğle veya
ikindi gibi gündüz namazlarının birinde, iki rek'at namaz kılıp selâm vermiş.
Bunun üzerine Zühre b. Kilâb oğullarından Zü'ş-Şimâleyn adında bir adam şöyle
demiş: "Ey Allah Resu lü! Namaz mı kısaltıldı, yoksa sen mi unut
tun?" Cevap vermiş:
"Ne namaz kısaltıldı, ne de ben unut tum." Zü'ş-Şimâleyn:
"Bunlardan biri oldu" deyince, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem cemaate dönüp sormuş: "Zü'I-Ye deyn (iki elli) doğru mu
söyledi?" "Evet, ey Allah Resulü! " demişler. O da hemen nama
zın kalan kısmını kıldırmış ve selâm vermiş. [Mâlik]
1789-Ebû Davud'un da benzer bir
rivaye ti vardır ki onda şöyle geçer: "Ancak sehiv secdesini
yapmamış."
1790-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü bize namazı beş rek'at ola rak kıldırdı. Dedik ki: "Namazda
bir artma mı oldu?"
"Ne oldu ki?"
"Beş rek'at kıldırdınız."
"Ben de sizin gibi bir insanım, sizin hatır ladığınız gibi hatırlar,
unuttuğunuz gibi de unuturum" dedi; sonra sehiv secdesi yaptı.
[Mâlik hariç, Altı hadis imamı.]
1791-Diğer bir rivayet: İbrâhîm b.
Süveyd dedi ki: Alkame bize namazı beş rek'at olarak kıldırdı. Bunun üzerine:
"Ey Ebû Şibl! Nama zı bize beş rek'at olarak kıldırdın" dediler.
"Hayır yapmadım."
"Evet yaptın" dediler. Ben de cemaatin bir kenarındaydım, henüz
çocuktum. Dedim ki: "Beş rek'at olarak kıldırdın." Bana dedi ki:
"Bunu sen mi söylüyorsun ey tek gözlü?" "Evet" dedim. O da
hemen dönüp iki secde yaptı, sonra selâm verdi. Sonra dedi ki: Ab dullah (b.
Mes'ûd) şöyle dedi: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bize beş rek'at na
maz kıldırdı. Namazı bitirdiğinde cemaat ara-lannda konuşmaya başladı.
"Ne oluyor, bir §ey mi oldu?" diye sordu.
"Ey Allah Resulü! Namazda bir artırma mı oldu?"
"Hayır!"
"Beş rek'at kıldırdın da!" dediler. Bunun üzerine döndü, iki secde
yaptı, sonra selâm verdi. Sonra da şöyle buyurdu: "Ben de sizin gibi bir
insanım; unuttuğunuz gibi ben de unutabilirim."
1792-İmrân b. Husayn radiyallahu
anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ikindi namazını üç rek'at
olarak kıldırdı, son ra evine girdi; arkasından adına Hirbâk deni len bir adam
girdi; elleri uzunca idi. "Ey Al lah Resulü!" diyerek namazda
yaptığını anlat maya koyuldu. O da hemen cübbesini sürük leyerek öfkeli bir
halde çıktı ve cemaate sor du: "Bu adam, doğru mu söyledi?"
"Evet" dediler. Hemen (eksik kalan) bir rek'at daha kıldırdı. Sonra
iki secde yapıp selâm verdi. [Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî.]
1793-Sevbân radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Her sehiv (yanılma) için selâmdan sonra iki secde yapılır." [Ebû
Dâvud]
1794-el-Muğîre radiyallahu anh'dan:
Şa'bî der ki: "O (Muğîre) bize namaz kıl dırdı. İkinci rek'atta oturmadan
(kıyama) kalk tı, cemaat «Sübhanallah!» dedi; kendisi de on lara «Sübhanallah»
dedi. Namazın kalan kıs mını kıldıktan sonra selâm verdi. Sonra sehiv secdesi olarak
iki secde yaptı. Sonra onlara Al lah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in de
ay nı kendisi gibi yaptığını bildirdi." [Tirmizî]
1795-Ebû Dâvud, Ziyâd b. İlâka'dan:
"Muğîre bize namaz kıldırdı." Benzerini nak letti. Ancak orada şöyle
geçer: "Namazı ta mamladıktan sonra, selâmdan önce bir secde yaptı, sonra
selâm verdi."
1796-Ubâde b. es-Sâmit radiyallahu
anh' dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e namazında yanılıp da kaç rek'at
kıldığını bi lemeyen bir adam hakkında sordular; şöyle buyurdu: "Namazını yeni
baştan kılsın ve sonra oturarak iki (sehiv) secde(si) yapsın." [Taberânî,
el-Mu'cemu'l-Kebîr'de munkatı isnâdla.]
1797-Aişe radiyallahu anhâ'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, namazı tamamlamadan önce yanıldı;
selâm vermeden iki secde yaptı. Sonra şöyle buyurdu: "Her kim namazı
tamamlamadan önce yandır sa selâmdan önce iki secde yapsın. Tamamla dıktan
sonra yanılırsa, o zaman selâmdan sonra sehiv secdesi olarak iki secde
yapsın." [Tabe-rânî, el-Mu'cemu'l-Evsat'tSL leyyin bir isnâdla.]
1798-Katâde radiyallahu anh'dan:
Enes radiyallahu anh, öğle veya ikindi na mazında sesli okudu, (bu hatası
nedeniyle) se hiv secdesi yapmadı."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebtr'de bunaklığa (ihtila-ta) uğramış bir ravi
kanalıyla.]
1799-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Korku namazında sehiv secdesi olmaz." [Taberânî, el-Mu' cemu'
l-Kebir'de zayıf bir senedle.]
1800-Mûaviye b. Hadîc radiyallahu
anh' dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem na maz kıldı; namazdan bir rek'at kaldığı
halde selâm verdi. Bir adam arkasından yetişip dedi ki: "Ey Allah Resulü!
Namazdan bir rek'at unuttun." Hemen mescide girdi ve Bilâl'e ka-
met getirmesini emretti, sonra cemaate kalan rek'atı da kıldırdı. Bu olayı
insanlara anlat tım. Dediler ki: "O adamı tanıyor musun?"
"Hayır, ama onu ara sıra görürüm" dedim. Derken adam bana uğradı.
"İşte bu, o adam dır" deyince şöyle dediler:
"Bu adam Talha b. UbeydiUah'tır."
[Ebû Dâvud ve Nesâî.]
1801-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem selâm verdikten sonra konuştu,
sonra sehiv secdesi olarak iki secde yaptı." [Nesâî]
1802-Mâlik radiyallahu anh'dan: Bana
ulaştığına göre Allah Resulü sallal lahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuş:
"Şüphesiz ben sünnet koymak için unuttu rulurum."
1803-Ebû Cum'a Hubeyb b. Siba'
radiyal lahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, ikindi namazını kıldırmayı unutup akşam
na mazını kıldırdı. Sonra cemaate sordu: "İkindi namazını kıldırdığımı
gördünüz mü?" "Ha yır!" dediler. Bunu üzerine müezzine ezan
okumasını emretti.
Ezan okudu, kamet getirdi, akşamdan vaz geçip önce ikindiyi, sonra akşamı
kıldırdı.
[Ahmed ve Taberânî, el-Mu' cemu' l-Kebîı'de.]
1804-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Âdemoğlu secde âyetini okuyup secde et tiği zaman şeytan ağlayarak
uzaklaşır ve şöy le der: «Eyvah! Ademoğlu secde ile emredil di, yaptı ve
cenneti hak etti. Ben de secde ile emrolundum, ancak yapmadım ve cehennemi
hakettim»." [Müslim.]
1805-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, secde âyetini okur, ardından
secde ederdi. Biz de ardından secde ederdik. Hatta kalabalık tan, alnımızı
koyacak yer bulamazdık. Ancak bu, namaz vaktinin dışındaki hallerde olur
du." [Buhârî, Müslim ve Ebû Dâvud]
1806-Başka rivayetinde:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Fetih yılı secde âyetini okudu.
Herkes secde etti. Hatta hayvanının üstünde ve yerde olan lar da secde ettiler.
O kadar ki bineğinin üs tünde olan kişi ellerine secde etmek zorunda
kaldı."
1807-Rabî'a b. AbdiUah radiyallahu
anh'-dan:
Hz. Ömer, Cuma günü minberde Nahl sû resini okudu. îçinde geçen secde âyetine
ge lince minberden inip secde etti, insanlar da secde ettiler. Ertesi Cuma yine
aynı sûreyi okudu aynı secde âyetine gelip okuyunca şöy le dedi:
"Ey Cemaat, (şu anda) secde âyet-i okumuş bulunuyoruz, kim secde ederse
doğ ru bir harekette bulunmuş olur; kim de secde etmezse günaha girmez. Ve
secde etmedi." [Mâlik ve Buhârî.]
1808-Ebû Temîme el-Hüceymî radiyalla
hu anh'dan:
Sabah namazından sonra cemaate vaaz ederdim, ardından (okuduğum secde âyetleri
için tilâvet) secdesini yapardım.
İbn Ömer bunu üç kere yasakladığı halde ben vazgeçmedim. Sonra tekrar yasakladı
ve şöyle dedi: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Ebû Bekr, Ömer
ve Osman'ın arka sında namaz kıldım, (farzdan sonra) güneş doğuncaya dek
hiçbiri secde yapmadı." [Ebû Dâvud]
1809-Sâlim radiyallahu anh'dan:
"İbn Ömer, secde ayetini okuduğu zaman, sabah namazından sonra hava iyice
aydmlan-madıkça tilavet secdesini yapardı." [Rezîn]
1810-Amr b. el-Âs radiyallahu
anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, bana Kur'ân'da onbeş
yerde secde (âyetini) okutup (öğretti). Bunların üçü mufassal sûre lerde, ikisi
ise Hac sûresindedir."
1811-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Medine'ye geldikten sonra
mufassal sûrelerin secdelerinden hiçbirini yapmadı." [İki rivayet de Ebû
Davud'a aittir.]
1812-Ebû'd-Derdâ radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kur'ân'da onbir secde vardır." [Ebû Dâvud ve Tirmizî]
1813-Ukbe b. Âmir radiyallahu
anh'dan: Dedim ki: "Ey Allah Resulü! Hac sûresin de iki secde mi
var?"
"Evet; kim onlarda secde etmeyecekse, okumasın!" [Tirmizî ve Ebû
Dâvud.]
1814-Mâlik, Hz. Ömer'den:
O, Hac sûresini okudu, ondaki iki secdeyi de yaparak şöyle dedi: "Bu sûre,
içindeki iki secde sebebiyle faziletli olmuştur."
1815-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
Mücâhid ona: "Sâd süresindeki secdeyi yapayım mı?" diye sorunca, o:
"Onun neslin den Davud'u, Süleyman'ı (Eyyûb'u, Yûsuf u, Musa'yı ve Harun'u
nübüvvetle hidayete ka vuşturduk, işte bunlar Allah'ın hidayet ettiği
kimselerdir) O halde sen de onların gittiği doğru yolu tutup uy." (En'âm,
6/85-90) âyeti ni okuyup şöyle dedi: "Peygamberiniz sallal-lahu aleyhi ve
sellem de onlara uymakla em redilenlerdendir." [Buhârî]
1816- O, Tirmizi ve Ebu
Davud, İkrime'den, o da İbni Abbas'tan nakletmişlerdir:
"Sad suresinin secdesi vacip kılınmış secdelerden değildir; ancak Allah
Rasülü sas'in bu surede secde yaptığını gördüm."
1817- Nesai rivayetinde:
Peygamber sas Sad suresindeki secdeyi yaptı ve şöyle buyurdu:
" O secdeyi , Davud (aleyhisselâm) tevbe olarak yaptı; biz ise şükür
olarak yapıyoruz."
1818-Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem, minberdeyken Sâd suresini oku(yor)du; secde
âyetine geldiğinde minberden indi ve secde yaptı. Cemaat de O'nunla beraber
secde yap tı. Başka bir gün yine aynı yeri okudu, cema at secdeye hazırlanınca
şöyle buyurdu: "O, bir peygamberin tevbesidir. Madem ki hazır
landınız.." Sonra indi, secde etti, onlar da sec de ettiler. [Ebû Dâvud]
1819-Ebû Saîd radiyallahu anh'dan:
O, rüyasında Secde sûresini yazdığını, secde âyetini okuyunca da, kalemin,
hokka nın ve herşeyin secdeye kapandıklarını gördü. Dedi ki: "Bunu Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e anlattım. Ondan sonra devamlı olarak
(okudukça) o âyetin secdesini yapma ya başladı." [Ahmed]
1820-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Necm sûresini okudu, oradakiler(in hepsi)
secde ettiler; ancak yaşlı bir Kureyşli etmey erek bir avuç taş veya toprak
alıp alnına koy du ve: "Bu bana yeter!" dedi. And olsun ki o adamın
daha sonra kâfir olarak öldürüldüğü nü gördüm.
[Buhârî, Müslim ve Ebû Dâvud ve Nesâî]
1816-0, Tirmizî ve Ebû Dâvud,
İkri-me'den, o da İbn Abbâs'tan nakletmişlerdir:
"Sâd sûresinin secdesi vacip kılınmış sec delerden değildir; ancak Allah
Resulü sallal lahu aleyhi ve sellem'in bu sûrede secde yap tığını gördüm."
1817-Nesâî rivayetinde: Peygamber
sal lallahu aleyhi ve sellem Sâd süresindeki sec deyi yaptı ve şöyle buyurdu:
"O secdeyi Dâ-
1821-Rivayetin birinde: "İçinde
secde âyetinin nazil olduğu ilk sûre, Necm süresi dir." Onda yine şöyle
geçer: "O yaşh adam Ümeyye b. Halef idi."
1822-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Necm süresindeki secdeyi yaptı,
müslümanlar da yaptılar, cinler ve tüm insanlar da yaptılar." [Buhârî ile
Tirmizî]
1823-el-Muttalib b. Ebî Vedâa
radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Mekke'de Necm sûresini okudu ve
secdesini yaptı, beraberindekiler de yaptılar. Ben başı mı kaldırdım, secde
etmekten imtina ettim." el-Muttalib o gün henüz müslüman değildi.
[Nesâî]
1824-Mahrame b. Nevfel radiyallahu
anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem Mekke'de İslâm'ı ilan edince, Mekke
ahalisi nin tümü o gün müslüman oldu. Bu, namaz farz kılınmazdan önce idi.
Hatta O, secde âye tini okuduğu zaman secdeye kapanıyordu, herkes de O'nunla
birlikte secde yapıyorlardı. İzdihamdan secde yapacak yer bulmakta zor luk
çekiyorlardı. el-Velid b. el-Muğîre ve Ebû Cehl gibi Kureyş büyükleri gelinceye
dek bu böyle devam etti. Onlar Tâif leydiler. Geldik lerinde şöyle dediler:
"Siz babalarınızın dini ni terk ediyorsunuz hâ?" Ondan sonra tekrar
kâfir oldular.
[Taberânî, el~Mu'cemu'l-Kebîr'de leyyin bir senedle.]
1825-Zeyd b. Sabit radiyallahu
anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel lem'e Necm sûresini
okudum. Ancak oradaki secdeyi yapmadı." [Mâlik hariç, Altı hadis imamı.]
Ebû Dâvud dedi ki: "Zeyd imamdı; o da secde etmedi."
1826-Nesâî'nin lafzı: Atâ, Zeyd'e
sordu: "İmama (uyan kimse) de okur mu?" Cevap verdi: "İmamla
beraber bir şey okunmaz." Sonra şunu iddia etti: "Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem'e Necm sûresini okudum, secde etmedi."
1827-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: O, yatsı namazını kıldırırken İnşikâk sûre sini okudu ve oradaki
secdeyi yaptı. Kendisi ne neden yaptığı sorulunca, şu cevabı verdi:
"Bu secdeyi Ebu'l-Kâsım sallallahu aleyhi ve sellem'in arkasında yaptım;
O'na kavuşunca ya dek de yapacağım!"
[Tirmizî hariç. Altı hadis imamı.]
1828-Müslim ve Sünen ashabının başka
rivayeti:
"Biz, Peygamber sallallahu aleyhi ve sel lem ile İze's-semâunşakkat
(İnşikâk) secde-siyle İkra' bismi Rabbike'mn (Alak) secdesini yaptık."
1829-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan,
de di ki:
"Her kim A'râfı, Necm'i ve İkra' bismi-Rabbike (Alak) sûrelerini okursa,
ister rükûa varır, isterse secde eder ve sonra sûreyi okur."
1830-Diğer rivayet: "Eğer
secde, sûrenin sonunda ise istersen rükûa var, istersen secde ye git. Secde
rek'atle beraber yapılmış olur."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kehîr'âe.]
1831-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Kur'ân secdelerini geceleyin yapacağı
zaman şöyle derdi: "Zâtım, gücü ve kuvvetiyle kendi sini yaratan, kulak ve
göz veren Allah'a secde etti." [Sünen ashabı]
1832-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
Bir adam gelip dedi ki:
Ey Allah Resulü! Bu gece rüyamda gör düm; sanki bir ağacın arkasında namaz kılı
yordum, secdeye vardım, benim secdemle birlikte ağaç da secde etti ve şöyle
dediğini duydum: «Allahım! Onun sayesinde bana ecir ver. Bununla benim günahımı
düşür. Bunu,
katında benim için azık eyle. Kulun Dâ-vud'dan kabul buyurduğun gibi benden de
ka bul buyur!» İbn Abbâs dedi ki:
"Bundan sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'i de duydum; secde
âyetini okuyup secdeye vardı; tıpkı o adamın ağaç hakkında verdiği bilgi
doğrultusunda dua etti." [Tirmizî]
1833-Ebû Bekre radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sel-lem'e sevindirici bir haber geldiğinde ya da kendisine bir müjde
verildiğinde, hemen Al lah'a şükretmek maksadıyla secdeye kapanır dı."
[Tirmizî ve aynı lafızla Ebû Dâvud]
1834-Sa'd radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile Medine'den Mekke'ye doğru yola
çıktık. Az-vere (tepesine) yaklaşınca bineğinden inip el lerini kaldırdı, uzun
bir müddet Allah'a dua etti, sonra secdeye kapandı. Epey bekledikten sonra
kalktı tekrar ellerini kaldırıp uzun süre dua etti, sonra tekrar secdeye vardı.
—Ahmed (b. Salih) bunu üç kere zikretti— Sonra şöyle buyurdu: "Rabbimden
dilekte bulundum; üm metim için şefaat istedim. Bana ümmetimin üçte birini
verdi. Bunun üzerine Rabbime şük retmek için secdeye kapandım. Sonra başımı
kaldırıp kalktım, tekrar ellerimi kaldırdım, ve ümmetimi diledim. Bu defa
ümmetimin diğer üçte birini verdi. Rabbime şükretmek için yine secdeye vardım.
Sonra başımı kaldırıp tekrar Rabbimden ümmetimi diledim. Bana kalan üçte birini
de verdi. Bu sebepten dolayı O'na şükretmek için tekrar secdeye kapandım."
[Ebû Dâvud)
1835-Abdullah b. Ebî Evfâ
radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, kendisine Ebû Cehl'in başının
kesildiği müj delenince, iki rek'at (şükür) namazı kıldı."
[İbn Mâce, içinde kimliği mechûl bir râvinin bulun duğu bir senedle.]
CUMA NAMAZININ FAZİLETİ,
ÖZRÜN DIŞINDA VACİP (FARZ) OLMASI, CUMA GÜNÜ YIKANMA VE DİĞERLERİ
1836-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim Cuma günü cünüplükten yıkanır gi bi yıkanıp da cumaya giderse, bir
deve kur ban kesmiş gibi sevap alır. Kim ikinci saatin de giderse, bir sığır
kurban etmiş gibi sevap alır Kim üçüncü saatinde giderse, boynuzlu bir koç
kurban etmişçesine sevaba girer Kim dördüncü saatinde giderse, bir tavuk
kesmiş-cesine sevap alır. Kim de beşinci saatinde gi derse, yumurta tasadduk
etmiş gibi sevap alır. imam minbere çıktığı zaman, hutbeyi dinle mek için
melekler gelip hazır bulunur."
[Altı hadis imamı.]
1837-Başka rivayet: "Cuma günü
olduğu zaman, mescidin her kapısında melekler ge lenleri sıra ile yazarlar, ilk
geleni ilk yazar, arkasından geleni de ondan sonra yazarlar. İmam hutbeye
çıktığında sahifeleri dürüp, hutbeyi dinlemek üzere otururlar."
1838-Diğer rivayet: "Cumaya ilk
gelen, deve kesmiş gibi, ondan sonra gelen sığır kur ban etmiş gibi, ondan
sonra gelen koyun kur ban etmiş gibi, ondan sonra gelen kaz kurban etmiş gibi,
ondan sonra gelen tavuk kurban etmiş gibi, ondan sonra gelen yumurta hediye
etmiş gibi sevap alır."
1839-Başka bir rivayette de aynısı
nakle dildi; ancak onda kaz yerine tavuktan sonra serçe zikredildi.
1840-Müslim, Ebû Dâvud ve
Tirmizî'nin rivayetleri (yine Ebû Hureyre'den): "Kim adabına uygun güzel
bir abdest alıp cumaya gelir, hiç konuşmadan huşu içinde (hutbe) dinlerse, o
Cuma ile gelecek Cuma arasında, hatta üç gün daha fazlasıyla işleyeceği gü
nahları bağışlanır Kim de (hutbe sırasında) yerdeki taşlarla oynarsa abesle
iştigal etmiş olur."
1841-Selmân radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim Cuma günü yıkanıp elinden geldiğin ce temizlik yapıp yağlanır,
evindeki kokudan da sürünür, sonra mescide gidip iki kişinin arasını eliyle
açıp rahatsız etmeden sessizce oturur, sonra Allah'in farz kıldığı namazı kılar
ve imam konuşurken susup dikkaüe onu din lerse, mutlaka bu Cuma ile gelecek
Cuma ara sında işleyeceği günahları bağışlanır." [Buhârî]
1842-Evs b. Evs es-Sekafî
radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Her kim (başını) yıkayıp boy abdesti alır, erken çıkıp hutbenin başına
yetişir, (mescide) hayvana binmeden yürür ve imama yakın otu rup kimseyle
konuşmadan hutbeyi dikkatle din lerse, her adımında, namazıyla orucuyla bir yıl
işlediği amel sevabını alır." [Sünen ashabı.]
1843-Ebû Bekr ve İmrân b. Husayn
radi yallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim Cuma günü yıkanırsa, bütün günah ve hataları örtülür. Yürümeye
başladığı za man, her adımbaşı yirmi sevap alır. Namaz dan çıktığı zaman iki
yüz yıllık amelin karşılı ğını almış gibi olur." [Taberânî,
el-Mu'cemu'l-Ke-bîr ve'l-Evsal'ta leyyin bir senedle.]
1844-İbn Amr b. el-Âs radiyallahu
anh' dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cumaya üç çeşit insan gider: Biri gider, cumaya katılır. Boş konuşma ve
davranışlar da bulunur. Bu, kendi payına düşeni alır. Biri gider herkesin
yaptığı gibi normal olarak iba det edip duada bulunur. Buna Allah isterse
verir, isterse vermez. Bir adam da vardır ki Cumaya gider herhangi bir çirkin
ve boş dav ranışta bulunmadan huşu içinde sükût ederek hutbeyi dinler Herhangi
bir müslümanın omuzunu çiğnemez ve kimseye eza etmez. İşte onun bu namazı,
gelecek Cumaya kadar, üç gün de fazlasıyla ona bir kejfâret olur. Nite kim
Allah Teala şöyle buyurmaktadır: «Kim bir hasene ile gelirse onun için on misli
var dır» (En'âm, 6/160)."
1845-Alî radiyallahu anh'dan, o,
Kûfe'de minberdeyken şöyle hitap etti:
"Cuma günü olduğu zaman, şeytanlar sancaklarıyla çarşılara giderler.
İnsanlara türlü engeller çıkararak onları Cumaya ge ciktirirler. Melekler de
erkenden gelip mesci din kapıları üstünde otururlar. Gelenleri ön celik
sırasıyla yazarlar İmam (hutbeye) çıkın caya dek bu böyle devam eder Kişi bir
yere ilişip oturur, hiç bir boş söz ve harekette bu lunmadan, kemâl-i edeb ve
dikkatle hutbeyi dinler (namazı kılarsa) iki kat ecir alır. Eğer hutbeyi
duyamadığı uzak bir yere oturup da susarsa ve hiç boş ve kötü söz ve davranışta
bulunmazsa bir ecir alır. Duyabileceği ve din leyebileceği bir yerde oturup da
hutbeyi din lemeden ve sükût etmeden boş davranış ve sözlerde bulunursa iki kat
günaha girer. Du yamadığı bir yerde oturup, çirkin ve boş söz ve davranışta
bulunursa tek günah alır Cuma günü konuşan arkadaşına: 'Sus!' diyen de boş
konuşmuş olur. Kim de böyle bir söz ve dav ranışta bulunursa o gün Cumasından
hiçbir sevap ve pay alamaz."
Bunu bizzat Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'den duydum.
1846-Amr b. el-Âs radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim Cuma günü yıkanıp, varsa hanımı nın kokusundan sürünürse, en güzel
giysisini giyip insanların omuzlarını çiğneyerek ilerle meden sessizce oturup
vaazı (hutbeyi) dinler, hiçbir boş söz ve harekette bulunmazsa bu, onun iki
Cuma arasında geçen günahlarına keffâret olur. Kim de boş söz ve davranışlarda
bulunur, insanların omuzlarını çiğneyerek ile ri geçmek suretiyle onları
rahatsız ederse bu Cuma, onun için (ancak) bir öğle namazı olur."
1847-İbn Amr b. el-Âs radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cuma, ezanı duyabilen (üzerine)e (vâcip)dir."
1848-Tânk b. Şihâb radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Köle, kadın, çocuk ve hasta hariç, Cuma her müslümana cemaatle kılmak
sabit bir hak (ve görev)dir (bunlara farz değildir)."
[Beş rivayet Ebû Davud'a aittir.]
1849-Kubâ ahâlisinden bir adamdan, o
da sahabî olan babasmdan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, bize Küba'dan gelerek (Mescid-i
Nebevî'de) Cuma namazında hazır bulunmamızı emretti."
1850-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Akşam evine rahatça dönebilene vacip (farz)tir." [İkisi de
Tirmizî'ye aittir.]
1851-Ebû Saîd radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bi ze hitap edip şöyle buyurdu:
"Allah size Cuma namazını bu makamım da, bu saatimde, bu ayımda, bu
yılımda baş lamak üzere kıyamete kadar farz kılmıştır. Onu her kim âdil veya
zâlim imamla beraber kılmayı terk ederse, iki yakası bir araya gel mez, işinde
bereket görmez. Dikkat! Böyle bir kimsenin ne namazı olur, ne de haccı. Dikkat!
Böyle bir kimsenin ne iyiliği olur, ne de sada kası!"
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Evsat'ta rivayet etmiştir; isnadında Musa b. Atiyye
el-Bâhilî bulunmaktadır.]
1852-Ebu'l-Ca'd ed-Damrî radiyallahu
anh'dan—ki, Peygamber'in sohbetinde bu lunmuştur—:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuştur:)
"Her kim üç cumayı önemsemeyerek üst üste terk ederse, Allah onun kalbini
mühür ler." [Sünen ashabı.]
1853-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Dikkat! Şu durum pek yakındır: Biriniz bir sürü koyun alıp (şehirden) bir
veya iki mil uzak laşacak, ot bulamadığı için biraz daha yüksekle re
tırmanacak, sonra Cuma vakti girecek, gelip Cumaya katılmayacak. Yine vakit
gelecek, yine mescidde olmayacak. Yine Cuma vakti gelecek, yine gidip mescidde
yer almayacak (üç kere böyle olduktan sonra) kalbi mühürlenecektir." [İbn
Mâce zayıf bir isnâdla.]
1854-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Bir takım insanlar ya Cuma namazını terk etmekten vazgeçecekler, ya da
Allah on ların kalplerini mühürleyecek ve gafillerden olacaklardır."
[Müslim ve Nesâî.]
1855-Alkame radiyallahu anh'dan:
Abdullah (b. Mes'ûd) ile beraber Cumaya çıktım, üç kişinin kendinden önce
geldiğini görünce şöyle dedi: "(Bu) dört kişinin dör-düncüsüyüm. Dördüncü olan
(ilâhî rahmet ten) uzak değildir. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in
şöyle buyurduğunu duy dum:
"İnsanlar kıyamet günü Allah'ın nezdinde Cumaya gidişlerine göre
oturacaklardır. Bi rinci saatte giden, ikinci saatte giden, üçüncü saatte giden
sırasıyla ve derecelerine göre O'na yakın oturacaklardır." Sonra (Abdullah
dedi ki:) "Ben dört kişinin dördüncüsüyüm dördüncüsü (de rahmetten) uzak
sayılmaz."
[İbn Mâce]
1856-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"istedim ki, birine emredeyim cemaate namaz kıldırsın, ben de gidip Cumaya
gelme yenlerin evlerini başlarına yakayım!"
[Müslim]
1857-Semure b. Cundeb radiyallahu
anh' dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Her kim Cumayı özürsüz bırakırsa, (keffa-ret olarak) bir dinar sadaka
versin, bulamazsa yarım dinar sadaka versin." [Ebû Dâvud ve Nesâî.]
1858-Diğer rivayet: "Bir dirhem
ya da ya rım dirhem; bir sa' (2.9,17 kg) buğday ya da yarım sa' buğday tasadduk
etsin."
1859-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
Yağmurlu bir günde —ki bu Cuma günüy dü— müezzinine şöyle dedi:
"Eşhedü enne Muhammeden Rasûlullah" dediğin zaman, "Hayye
ale's-salâh=haydin namaza" deme, şöyle de: "(Sallû fî rihâlikum)
Namazınızı evlerinizde kılın!"
Cemaat itiraz edince, şöyle dedi: "Bunu benden daha hayırlı olan biri
yaptı. Biliyorsu nuz ki Cuma azimettir. Sizi meşakkate sok mak istemedim. Sizi
çamurda, kaygan yerler de, kötü yerlerde yürütmek istemedim."
[Buhârî, Müslim ve Ebû Dâvud]
1860-Ebû Saîd radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cuma günü yıkanmak, ergenlik çağına ermiş olan herkese vaciptir. (Her
ergenlik çağma girene) ayrıca misvak kullanmak ve güzel koku sürünmek de
vaciptir." [Tirmizî ha riç, akı hadis imamı.]
Amr (b. Süleym) der ki: "Yıkanmaya gelin ce şehâdet ederim ki o vâcibtir.
ISlisvak ve gü zel koku(nun hükmünü) ise, Allah en iyi bilir."
1861-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan:
Ömer, Cuma günü hutbe okurken, Osman girdi. Ömer ona: "Bu saat hangi
saattir?" diye sordu.
"Bugün çok işim vardı, ezanı duyuncaya kadar evime gidemedim, o yüzden
sadece ab-dest alabildim" deyince, Ömer şöyle dedi:
"Sadece bir abdest mi? Allah Resulü sal lallahu aleyhi ve sellem'in şu
hadisini duyma dın mı:
"Sizden biriniz Cumaya gelirken boy ab-desti alsın." [Nesâî hariç.
Altı hadis imamı.]
1862-Âişe radiyallahu anhâ'dan: Cumaya insanlar yaylalarmdaki evlerinden
abâ içinde gelirlerdi. Yolda tozlanıp terlerlerdi. Bu nedenle üzerlerinden pis
bir koku çıkardı. Hatta Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel lem'e henüz evde
yanımdayken bir adam geldi (onun halini görünce) şöyle buyurdu: "Bugü
nünüz için yıkanıp temizlenirseniz çok daha iyi olur." [Buhârî, Müslim ve
Ebü Dâvud]
1863-Semure b. Cündeb radiyallahu
anh'-dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cuma günü ki§i için abdest almak ne gü zel, ama yıkanırsa, tabiî ki
yıkanmak daha güzeldir." [Sünen ashabı.]
1864-Yahya b. Saîd radiyallahu
anh'dan: Ona ulaştığına göre Allah Resulü sallalla hu aleyhi ve sellem şöyle
buyurmuş: "Biriniz iş için edindiği iki elbise dışında. Cuma için ayrı iki
elbise edinemez mi?" [Mâlik]
1865-Aişe radiyallahu anhâ'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-
lem'in Cuma gününe özgü iki elbisesi vardı.
Cuma günü onlan giyerdi, namazdan sonra
onları öbür Cumaya kadar katlayıp saklardık." [Taberânî,
el-Mu'cemu'l-Evsat ves-Sagir'de leyyin bir senedle.]
1866-Ebû Ubeyde radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cuma günü cemaatle kılınan sabah na mazından daha faziletli namaz yoktur.
Onu cemaatle kılan kimse mutlaka bağışlanır, ak sini sanmam." [Bezzâr,
Taberânî el-Mu'cemu'l-Ke-bîr ve'l-Evsat'mAa zayıf hit isnâdla.j
1867-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Cuma günü namaza çıkmadan
önce tırnakla rını keser, bıyıklarını kısaltırdı."
[Bezzâr ve Taberânî, el-Mu'cemu'l-Evsat'tst leyyin bir senedle.]
1868-Aişe radiyallahu anhâ'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"//er fa>n Cuma günü tırnaklarını keserse, öbür Cumaya kadar kötülükten
korunur." [M. el-Evsat]
1869-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"Parlak gecede ve parlak günde bana çok salât ü selâm getirin! Çünkü sizin
salât ü selâmınız bana sunulmaktadır."
[İkisini de Taberânî, el-Mu'cemu'l-Evsat'ta.zayıf bir isnâdla.]
1870-Ebû Saîd radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Beş şey vardır ki, her gün onları yapan kimseyi Allah cennet ehlinden
yazar: Cuma günü oruç tutan. Cuma namazına giden, ce nazede bulunan, köle azad
eden ve hasta ziya retinde bulunan. Allah en iyi bilendir."
[Ebû Ya'lâ.]
1871 -Taberânî, el-Mu
cemu'l-Evsat'ta, leyyin bir isnâdla Ebû Ümâme'den:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim Cuma günü tutmazını kılar, o günü oruçla geçirir, bir hasta ziyaret
eder, cenaze de bulunur ve nikaha giderse onun için cennet vacip olur."
CUMANIN VAKTİ, EZANI,
HUTBESİ VE ONUNLA İLGİLİ DİĞER MESELELER
1872-Enes radiyaliahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Cumayı güneş (öğle vaktinden
batıya) meylet tiği zaman kılardı." [Buhârî, Ebû Dâvud ve Timıizî]
1873-Buhârî'nin diğer rivayeti:
"Peygam ber sallallahu aleyhi ve sellem hava şiddetli soğuk olduğu zaman
namazı erken kıldmrdı.
sıcak olduğunda ise namazı geç kıldmrdı (Cuma namazını kasd ediyor.)"
1874-Sehl b. Sa'd radiyaliahu
anh'dan: "Biz kuşluk uykusuna yatar, yemeği de Cumadan sonra yerdik."
[Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Tirmizî]
1875-Seleme b. el-Ekva' radiyaliahu
anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile Cuma namazım kılardık,
döndüğümüzde he nüz duvarların gölgesi olmazdı."
[Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî.]
1876-es-Sâib b. Yezîd radiyaliahu
anh' dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Ebû Bekr ve Ömer zamanında Cumanın
ilk ezanı imam minbere oturduğu zaman okunur du. Osman gelince, insanlar
çoğaldı, Zevrâ'da okunan üçüncü bir ezan ihdas edildi, ondan sonra uygulama
böyle devam edip gitti."
[Buhârî ve Sünen ashabı.]
1877-Câbir b. Semure radiyaliahu
anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, hutbeyi ayakta okur,
sonra oturur, daha son ra da kalkar okurdu. Kim size oturarak hut be okuduğunu
haber verirse yalan söylemiştir."
[Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî.]
1878-İbn Ömer radiyaliahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, iki hutbe okurdu. Minbere
çıktığı zaman mü ezzinin ezanı bitinceye dek otururdu, sonra kalkar hutbe
okurdu, sonra yine otururdu, hiç konuşmazdı. Sonra yine kalkar hutbe okur
du." [Mâlik'in dışmda Altı hadis imamı.]
1879-Kâ'b b. Ucre radiyaliahu
anh'dan: Abdurrahman b. Ümmi'l-Hakem oturarak hutbe verirken Kâ'b, mescide
girdi ve dedi ki: "Şu habise bakın, oturduğu yerde hutbe okuyor; halbuki
Allah Teâla şöyle buyurmuş tur: «Ey Muhammedi Onlar bir kazanç veya bir eğlence
gördüklerinde, seni ayakta bıra karak oraya yöneldiler» (Cuma sûresi,
62/11)." [Müslim ve Nesâî.]
1880-Umâre b. Ruveybe radiyallahu
anh'-dan:
O, Bişr b. Mervân'ı minberde ellerini kal dırmış bir halde görünce, şöyle
demiş: "Allah şu iki elininin belasını versin! Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem'i gördüm —şeha-det parmağını göstererek— Allah Resulü, hutbede
bundan fazlasını kaldırmamıştır." [Müslim ve Sünen Ashabı.]
1881-el-Hakem b. el-Hazen el-Külefî
ra diyallahu anh'dan:
O, Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem'in hutbesinde bulunmuş. Peygamber sal
lallahu aleyhi ve sellem ayakta asasına veya yayına dayanarak ayakta durmuş,
kısa, güzel ve anlamlı kelimelerle Allah'a hamd ü senada bulunmuş. Sonra şöyle
buyurmuş:
"Ey Cemaat! Size emredilenlerin tümünü tam anlamıyla yerine
getiremezsiniz. Onun için denge üzere olun, müjde sizlere." [Ebû Dâvud.]
1882-Câbir radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hutbe verirken gözleri kızarır, sesi
yükselir ve gerilimi artardı. Sanki bir orduyu uyarıyor-muş gibi:
"(Düşman) akşama sabaha size bas kın yapacak" diyen (ordu komutanı)
gibi olur du. Şehâdet ve orta parmağını birleştirerek şöyle derdi: "Ben ve
kıyamet bunlar gibi ya kın olduğu bir zamanda gönderildim. Bundan sonra
malumunuz olsun ki, en güzel söz Al lah'ın Kitabıdır. En güzel hidayet
Muham-med'in hidayetidir, idlerin en kötüsü sonra dan icat edilenlerdir. Her
bid'at dalâlettir."
Sonra şöyle derdi: "Ben her mü'mine ken di nefsinden daha ileriyim. Bir
kimse (ölür ken) mal bırakırsa, o mal onun yakınlarına aittir. Ama borç veya
çoluk çocuk bırakırsa (sorumluluğu) bana aittir." [Müslim veNesâî.]
1883-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem teşehhüd ettiği zaman şunu söylerdi:
"el-Hamdü lillahi nestaînuhû ve nestağfîruhû ve ne-ûzü billahi min şürûri
enfüsinâ. Men yehdillahü felâ mudille leh. Ve men yudlilfelâ hâdiye leh. Ve
eşhedü en lâ ilahe illallah ve eşhedü enne Mu-hammeden abdühû ve rasûlüh.
Erselehû bi'l-hakkı beşîran ve nezîran beyne yedeyi's-sâati.
Me/7 yutii'ilahe ve rasülehû, fe-kad raşede ve men ya'sihimâ fe-innehu lâ
yadurru illâ nefseh, velâ yadurrullahe şey'en (=Allah'a hamdolsun. Biz O'ndan
yardım bekler ve O'na istifâr ederiz. Nefislerimizin şerlerinden Allah'a
sığınırız. Al lah, kimi hidayete erdirirse, onu kimse saptıra-maz. Kimi de
saptırırsa onu kimse hidayete erdi remez. Allah'tan başka ilâh olmadığına
Muham-med'in de Allah'ın kulu ve Resulü olduğuna şa hitlik ederim. Onu hak ile
kıyamete yakın bir za manda korkutucu ve müjdeleyici olarak gönder di. Kim
Allah ve Resulüne itaat ederse kurtulur Kim onlara isyan ederse o ancak
kendisine zarar verir; Allah'a zarar veremez.)"
1884-Diğer rivayette: "Yunus
(b. Yezîd), İbn Şihâb'a, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in Cuma
günündeki teşehhüdü hak kında sordu." Benzerini zikretti. Devamında dedi
ki: "Kim onlara âsi gelirse, azmış olur Rabbimiz Allah'tan, bizi kendisine
ve Resulü ne itaat edenlerden, rızasına uyanlardan, ga zabından kaçanlardan
kılmasını niyaz ederiz. Biz O'nunlayız ve O'nun içiniz." [Ebû Dâvud]
1885-Câbir b. Semure radiyallahu
anh'-dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in namazı da, hutbesi de orta
uzunlukta idi. Hut bede Kur'ân'dan birkaç âyet okur ve insanla ra öğüt
verirdi."
1886-Diğer rivayet: "Peygamber
sallalla hu aleyhi ve sellem, Cuma günü öğüdü (hut beyi) uzatmazdı, (söylediği
sözler) birkaç ke limeden ibaretti." [Müslim ve Sünen ashabı.]
1887-Ammâr radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kişinin namazını uzun, hutbesini kısa tutması anlayış (fıkıh) sahibi
olduğunun alâ metidir. Onun için siz de hutbeyi kısa tutun, namazı uzatın.
Çünkü bazı konuşmalarda özlü ifadeler bulunur." [Müslim]
1888-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, minberde doğrulduğu zaman,
yüzümüzü ona doğru çevirirdik." [Tirmizî]
1889-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"İçinde teşehhüd olmayan her hutbe kesil miş el gibidir." [Ebû Dâvud
ve Tirmizî]
1890-Zeyd b. Erkam radiyallahu
anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, onlara hutbe okudu. Hutbesinde
"Emma
ba'du (=Bundan sonra)" buyurdu.
1891-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"el-Hamdü lillahi ile başlanmayan her sözün sonu kesiktir." [ikisi
Ebû Davud'a aittir.]
1892-Kâ'b b. IVIâlik radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"el-Hamdü lillahi" ile başlanmayan her önemli işin (sonu) kesik ve
başarısızdır." [Tabe-rânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr'âe leyyin bir isnâdla.]
1893-Semure b. Cündeb radiyallahu
anh' dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Zikirde (hutbede) hazır bulunun, imama (vaize) yaklaşın! Şüphesiz kişi
uzaklaşmaya devam eder ve cennete girse de en uzakta ka lır." [Ebû Dâvud]
1894-Ebû Rifâ'a el-Adevî radiyallahu
anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e geldim, hutbe okuyordu; dedim ki:
"Ey Al lah Resulü! Yabancı bir adam (kendini kas-dediyor) sana geldi, dini
hakkında sana soru yor. Dininin ne olduğunu bilmiyor." Bana döndü,
hutbesini bırakıp tâ yanıma kadar geldi. Ayaklarının demirden olduğunu sandı
ğım bir sandalye getirildi. Üzerine oturup bana öğretmeye koyuldu. Sonra
hutbesine döndü ve sonuna kadar tamamladı. [Müslim ve Nesâî]
1895-Osmân radiyallahu anh'dan:
Hutbesinde daima şu sözleri söyler ve bu nu söylemediği çok az olurdu: "Cuma
günü imam hutbe okurken, onu dinleyin ve susun! Duyamayıp da susan kişi,
duyarak susan kişi gibi sevaptan pay alır. Namaza durulduğu za man, saflan
düzeltin, omuzlarınızı birbirinin hizasına getirin! Çünkü safların düzeltilmesi
namazın tamamındandır."
Sonra (Osman) safları düzeltmekle görev lendirdiği adamlar gelinceye dek tekbir
almaz dı. Ona safların tam anlamıyla düzeltildiğini bildirmelerinden ondan
sonra tekbir alırdı.
[Mâlik]
1896-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cuma günü imam hutbe okurken arka daşına "Konuşma, sus!" dersen
boş davra nışta bulunmuş olursun." [Altı hadis imamı.]
1897-Enes radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, minberden indiği zaman (ihtiyaç
sahibi biri siyle) bir işi konuşup görüşürdü." [Sünen ashabı.]
1898-Abdullah b. Ebî Rafı'
radiyallahu anh'dan:
Mervân, Ebû Hureyre'yi yerine bıraktı. Cuma namazını "Cuma" süresiyle
"Münâfi-kûn" sûresini okuyarak kıldırdı. Dedim ki: "Alî'nin
Küfe'de okuduğu iki sûreyi sen de okudun." Şu cevabı verdi: "Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in bu iki sûreyi okuduğunu işittim."
[Müslim, Ebû Dâvud ve Tir-mizî]
1899-Taberânî, el-Mu'cemu'l-Evsat'ta
şu eki yaptı:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, mü'minleri teşvik etmek için
Cuma sûresini; münafıkların kulaklarını çınlatmak için de IVIünâfıkûn sûresini
okurdu."
1900-Semure b. Cündeb radiyallahu
anh' dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem. Cuma namazında Sebbihisme
Rabbike'l-A'lâ sûresi ile Hel etâke hadîsu'l-Ğâşiyeh sûresini okurdu."
[Ebû Dâvud ve Nesâî.]
1901-Nu'mân b. Beşîr radiyallahu
anh'dan: "Ona, Cuma günü Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in. Cuma
sûresinden başka hangi sûreyi okuduğunu sordular. Şu cevabı verdi: Hel etâke hadîsu'1-Gâşiyeh
sûresini okurdu." (Buhârî hariç, Altı hadis imamı.]
1902-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Cuma günü sabah namazının birinci
rek'atın da Elif lâm mîm tenzil sûresini, ikinci rek'atında ise Hel etâ ale'l-insâni
hînün mi ne'd-dehri sûresini okurdu. Cuma namazında ise Cuma süresiyle
Münafıkûn sûresini okur du. [Müslim ve Sünen ashabı.]
1903-Ümmü Hişâm bn. Harise
radiyalla-hu anhâ'dan:
"Bizim tandırımızla Allah Resulü sallalla hu aleyhi ve sellem'in tandırı iki
ya da bir bu çuk yıl beraberdi. Kâf vel-Kur'âni'l-Mecîd (sûresin)'i bizzat
O'nun dilinden öğrendim. Onu her cuma hutbede okurdu."
[Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî.]
1904-Ubeyy b. Kâ'b radiyallahu
anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Cuma günü ayaktayken
'Tebareke' sûresini okudu." [İbn Mâce, daha uzun bir metinle.]
1905-Ya'lâ b. Umeyye radiyallahu
anh' dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sel lem'in, minberde Ve nâdev ya Mâliku'yu
(Zuhruf, 43/77) okuduğunu duydum."
[Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî.]
1906-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim Cuma namazmm bir rek'atma ye tişirse, Cuma namazına yetişmiş
olur." [Nesâî]
1907-lVIuâz b. Enes el-Cuhenî
radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cuma günü her kim cemaati yara yara ilerlerse, cehenneme köprü edinmiş
olur." [Tirmizî]
1908-Câbir radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
Sizden biri Cuma günü (camide) sakm kardeşini kaldırıp yerine oturmasın; ancak
şöyle desin: "Yer açar mısınız!" [Müslim]
1909-Muâz b. Enes radiyallahu
anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem. Cuma günü imam hutbe
okurken, poposu üs tüne oturup dizlerini dikerek ellerini dizleri ne
bağlamaktan menetmiştir." [Tirmizî ve Ebû Dâvud.]
1910-Şeddâd b. Evs radiyallahu
anh'dan: "Beytü'l-Makdis'te Muâviye ile beraber bulundum. Bizi biraraya
topladı. Baktım ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in as habının çoğu,
imam hutbe okurken, ellerini dizlerine bağlamış popolarının üstüne oturu
yorlar." [Ebû Dâvud.]
(Ebû Dâvud) dedi ki: "İmam hutbe okur ken, İbn Ömer, Enes, Sa'sa'a b.
Savhân, İb-nü'l- Müseyyeb, en-Nehaî, IVIekhûl, İsmaîl b. Muhamnıed b. Sa'd,
Nuaym b. Sellâme elle rini, dikilmiş olan dizlerine bağlamak suretiy le
popolarının üstünde otururlar ve bunda hiç bir sakınca görmezlerdi. Bana
ulaştığına göre Ibâd b. Nusey'den başka bunu mekruh gören hiç kimse
yoktur."
1911-Amr b. Şuayb radiyallahu
anh'dan, o da babasından, o da dedesinden:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Cuma günü namazdan önce cemaatin
halka yapıp oturmasını yasakladı." [Rezîn]
1912-Câbir radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem. Cuma günü minberde doğrulduktan sonra
"Oturun!" buyurdu. İbn Mes'ud bunu duyun ca hemen mescidin kapısında
oturdu. Onu gördü ve: "Ey Abdullah b. Mes'ud, gel!" bu yurdu. (Ebû
Dâvud]
1913-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in mescidinden sonra ilk Cuma
namazı, Bah reyn'in (köylerinden) Cüvâsâ'daki Abdu'l-Kays'in mescidinde
kılınmıştır." [Buhârî ve Ebû Dâvud]
1914-Ka'b b. Mâlik radiyallahu
anh'dan: Kendisi Cuma günü ezanı duyduğu za man, Es'ad b. Zurâre'ye rahmet
okurdu. Oğlu Abdurrahman ona (Kâ'b'a) dedi ki: "Ezan se si duyduğun zaman,
mutlaka Es'ad b. Zurâ re'ye rahmet okuyorsun (neden?)" Cevaben dedi ki:
"Benû Beyâda'ya ait olan siyah taş-lıkh Hezmi'n-nebît'te Nakî'ul-hadamât
deni len su göletinde bize ilk Cuma namazını kıl dıran odur." Dedim ki:
"O gün kaç kişiydiniz?" "Kırk kişi idik" dedi. [Ebû Dâvud]
1915-Muâz radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Minber edinmissem, babam ibrahim de edinmiştir. Asâ edinmissem babam
Ibrâhîm de edinmiştir."
[Bezzâr ve Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kehtr'de zayıf bir senedle.]
1916-Sa'd b. İbrahim'den, o da
babasın dan, dedi ki:
"Minberde ilk hutbe veren Ibrâhîm (aley-hisselam)'dır."
[Bezzâr, içinde kopukluk (inkıta') bulunan bir se nedle.]
1917-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem sırtı Mültezim'e dönük olarak hutbe
okudu." [Ahmed, leyyin bir senedle rivayet etmiştir.]
1918-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Cuma günü mescide girdiği
zaman, minberi nin yanında oturanlara selâm verirdi. Minbe re çıktığı zaman ise
cemaate yönelip selâm verirdi."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Evsat'ta. leyyin bir senedle.]
1919-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Sizden biri, mescide imam minberdey ken girdiğinde, imam bitirinceye dek
ne na maz kılabilir ne de konuşabilir."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kehîr'de zayıf bir isnâdla.]
1920-Câbir radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, minberde hutbe okurken, Nu'mân b.
Kavkal içeriye girdi. Ona şöyle buyurdu: "Hafif ve kısadan iki rek'at
namaz kıl! Cuma günü biri niz imam hutbe okurken geldiğinde, iki rek'at hafif
ve kısa bir namaz kılsın!" [Taberânî, el-Mu' cemu' t-Kebtr' de.]
1921-Muâviye radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, hutbeyi şiir gibi okuyanlara
lanet etmiştir."
1922-Abdullah b. Büsr radiyallahu
anh' dan:
O, Cuma namazım kıldıktan sonra çarşıya çıkıp dolaşır, sonra tekrar mescide
dönerdi. Kendisine bunun sebebi sorulduğunda şöyle derdi: "Peygamberlerin
ulusunun böyle yaptı ğını gördüm."
[İkisini de Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kehtr'de rivayet etmiştir.]
1923-İsmet radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyîıi ve sellem buyurdu:)
"Sizden biri cumayı kıldıktan sonra, ko-nuşuncaya ya da (mescidden)
çıkıncaya ka dar hiçbir jej kumasın."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kehîr'de zayıf bir sened le.]
1924-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem.
Cumadan önce dört rek'at. Cumadan sonra da dört rek'at namaz kılardı."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kehîr'Ae leyyin bir isnâdla.]
1925-Evs b. Evs radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Günlerinizin en üstünü Cuma günüdür. Çünkü Adem o gün yaratılmış ve o gün
öl müştür Sûra üfürme de o gün olacaktır. Sa'ka da (yüksek ses) o gün
olacaktır. O gün benim üzerime çok salât-ü selâm getirin! Çünkü sa-lâtlanmz
bana sunulmaktadır."
Dediler ki: "Kemiklerin çürüdükten sonra salâtlarımız sana nasıl
ulaşır?" Şöyle buyur du: "Ama Allah toprağa peygamberlerin
ce-sedlerini yemeyi haram kılmıştır."
[Ebû Dâvud ve Nesâî.]
1926-Kesîr b. AbdiUah b. Amr b. Avf
dan, o da babasından, o da (Kesîr'in) dedesinden, dedi ki:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cumada öyle bir an vardır ki, bir kul o anda Allah'dan ne isterse onu
mutlaka kendi sine verir." Sordular:
"Ey Allah Resulü! O an hangisidir?"
"Namaz kılmaya başlayıp bitinceye kadar geçen an" buyurdu. [Tirmizî]
1927-Ebû Bürde radiyallahu anh'dan:
İbn Ömer bana şöyle dedi: "Babandan (Ebû Musa'dan) Allah Resulü sallallahu
aley hi ve sellem'den Cuma ânı hakkında bir hadis rivayet ettiğini duydun
mu?"
"Evet, onun Allah Resulü sallallahu aley hi ve sellem'den şöyle bir hadis
rivayet ettiği ni duydum:"
"O ân, imamın minbere oturuşundan na maz bitinceye kadar geçen
süredir." [Müslim ve Ebû Dâvud]
1928-Câbir radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cuma günü, oniki saatten ibarettir; her hangi bir müslüman (aranan) o âna
rastlayıp da Allah'dan bir şey dilerse mutlaka ona dile ğini verir Onu bilhassa
ikindiden sonraki sa atlerde arayın!" [Ebû Dâvud ve Nesâî.]
1929-Enes radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cuma günü umulan ânı, ikindiden sonra güneş batmcaya kadar arayın!"
[Tirmizî]
1930-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: Kâ'bu'l-Ahbâr'a rastladım ve ona şu ha disi naklettim:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bu yurdu ki; "Üzerine güneşin
doğduğu en ha yırlı gün Cuma günüdür. O gün Adem yaratıl mıştır, o gün
yeryüzüne indirilmiştir, o gün tevbesi kabul edilmiştir, o gün ölmüştür, kıya
met de o gün kopacaktır.
insan ve cinlerin dışında tüm varlıklar, sa bah olunca güneş doğuncaya kadar
kıyamet korkusundan çığlık atarlar. Onda öyle bir ân vardır ki. namaz kılarken
bir müslüman o âna rastlayıp da Allah'tan bir şey isterse Allah mutlaka
istediğini ona verir."
Kâ'b dedi ki: "Bu (ân) senede bir gündür." "Hayır her Cuma"
dedim. Bunun üzerine Tevrat'ı okudu ve "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem doğru buyurmuştur" dedi. Sonra Abdullah b. Selâm'a ratladım; Kâ'b
el-Ahbâr'la aramızda geçen konuşmayı ona da anlattım. Onun (bu ânın) senede bir
oldu ğunu söylediğini aktardım. Şöyle dedi: "Kâ'b yalan söylemiştir."
Cevaben dedim ki "O, Tevrat'ı okudu, sonra da her Cuma oldu ğunu
söyledi."
"O zaman doğru söylemiştir" dedi.
Sonra İbn Selâm sordu:
"Peki o hangi ândır?"
"Sen söyle bakalım, benden gizleme" dedim.
"O Cuma gününün son saatidir."
"Onun son saati nasıl olabilir ki: Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve
sellem "Herhangi bir müslüman namaz kılarken o âna rastlarsa" de
miştir. Oysa o ânda müslüman namaz kılmı yor ki?"dedim.
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: «Her kim namazdan sonra oturup da
gelecek namazı beklerse o namazda sayılır» buyur-mamış mıdır?" dedi.
"Evet" dedim.
"İşte bu o ândır" dedi. [Mâlik ve Sünen ashabı.]
1931- ibn Mâce, Ebû Lubâbe'den benze
rini nakletti; ancak onda şöyle geçmektedir:
"Cuma günü, Allah nezdinde Ramazan bayramı ve Kurban bayramı günlerinden
da ha kıymetlidir."
1932-Enes radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim Cuma günü ölürse, kabir azabından korunur." [Ebû Ya'lâ leyyin bir
isnâdla.]
MİSAFİR (YOLCU) NAMAZI VE
NAMAZLARIN BİR ARADA KILINMASI (CEM EDİLMESİ)
1933-Enes radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, üç millik ya da üç fersahlık
mesafeye —Şu'be tereddüt etti— gittiği zaman (dört rek'atlı na mazları seferî
olarak) iki rek'at kılardı." [Müslim ve EbÛ Dâvud]
1934-Mâlik radiyallahu anh'dan, dedi
ki: Bana ulaştığına göre: "İbn Abbâs, Mekke ile Tâif, Mekke ile Usfân,
Mekke ile Cidde arası gibi mesafelerde namazı seferî olarak iki rek'at kılardı
ki bu, dört berîd (yaklaşık
1935-îbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel lem, Medine'den Mekke'ye doğru yola
çık tı. Alemlerin Rabbinden başka hiç kimseden
korkmuyordu (buna rağmen dört rek'atlık namazları seferî olduğu için) iki
rek'at kıl dı." [Tirmizî ve Nesâî.]
1936-Enes radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile Medine'de öğle namazım dört
rek'at olarak kıldım, Mekke'ye gitmek üzere yola çıktı, Zû'1-Huleyfe'ye
varınca, ikindi namazı nı iki rek'at olarak kıldı." (Mâlik hariç, Altı
hadis imamı.]
1937-Diğer rivayet:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile Medine'den Mekke'ye yola
çıktık. Tekrar Medine'ye dönünceye kadar namazları hep ikişer rek'at
kıldık."
"Peki Mekke'de çok kaldınız mı?"
"Mekke'de bir ay kaldık" dedi.
1938-İbn Abbas radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, (Mekke'de) ondokuz gün ikâmet
etti; bu süre zarfında hep (farzları) iki rek'at olarak kıldı. Biz yolculuk
yapıp da (gittiğimiz yerde) on dokuz gün kaldığımızda namazlarımızı seferî
olarak kılardık, bu süreyi aşkın bir zaman ikâ met ettiğimizde, namazlarımızı
kısaltmadan tam kılardık." [Buhârî ve Sünen ashabı.]
1939-Ancak Nesâî'de "Onbeş
gün" olarak geçmektedir.
1940-Ebû Davud'un rivayeti:
"Fetih yılı Mekke'de onbeş gün kaldı, namazları kısa olarak (seferî
olarak) kıldırdı."
1941-Onun diğer rivayetinde
"onyedi gün" olarak geçmektedir.
1942-İmrân b. Husayn radiyallahu
anh' dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile harbe çıktım, Mekke'nin fethinde
de O'nunla bulundum. Mekke'de onsekiz gün kaldı, bu esnada namazları hep iki
rek'at kıl dırdı ve (Mekke'nin) yerlilerine: "Ey şehir halkı! Siz dört
kılın, çünkü bizler misafiriz" buyurdu. [Ebû Dâvud]
1943-Câbir radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Tebûk'te yirmi gün kaldı, bu
süre boyunca na mazı (seferi olarak) kısa kıldırdı." [Bu rivayet Ebû
Davud'a aittir.]
1944-el-Hasan radiyallahu anh'dan:
"O, Nisâbûr'da Enes'le beraber kalmış. Enes, namazları hep ikişer rek'at olarak
kıl mıştır."
1945-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
"O, Mekke'de on gün kaldı, namazını hep seferi olarak kıldı, ancak imama
uyduğu günlerde onunla namazı tam olarak kıldı."
[Mâlik]
1946-Hârise b. Vehb radiyallahu
anh'dan: "Biz Minâ'da her zamankinden kalabalık ve güven içindeydik. Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem bize namazları iki rek'at ola rak
kıldırdı." [Mâlik hariç, Altı hadis imamı.]
1947-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
Ona denildi ki: "Osman Minâ'da namazı dört rek'at kıldı." Cevap
verdi:
"Minâ'da Allah Resulü ile, Ebû Bekr ile Ömer'le hep iki rek'at kıldım.
Sonra sizin (Minâ'da namazları edâ ediş) şekliniz değiş ti. (Minâ'da Hz.
Osman'a uyarak kılacağım) dört rekatlı namazın benim için kabul edil miş iki
rekat namaz yerine geçmesini ne ka dar isterdim." [Buhârî, Müslim, Nesâî
ve Ebû Dâ-vud]
1948-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem Minâ'da namazı iki rek'at kıldı.
Ebû Bekir de iki rek'at kıldı. Ömer de iki rek'at kıldı. Osman da hilafetinin
başlangıcında iki, son ra dört rek'at kıldı." Onun için İbn Ömer imamla
kıldığı zaman tam, yalnız başına kıl dığı zaman iki rek'at kılardı."
[Buhârî, Müslim ve Nesâî.]
1949-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan
Ona: "Mekke'de imamla değil, yalnızken nasıl kılayım?" diye soruldu.
Cevap verdi: "İki rek'at kıl! Çünkü bu, Ebu'l-Kasım sallal lahu aleyhi ve
sellem'in sünnetidir."
[Müslim ve Nesâî.]
1950-Osmân radiyallahu anh'dan:
"O, Tâif'de mal edinip (haçtan sonra) ora da ikâmet etmek isteyince
Minâ'da dört rek'at kıldı. Bundan sonra imamlar da bununla amel ederek orada
dört rek'at kıldılar."
1951-Diğer bir rivayet: "O,
hacdan sonra Minâ'da ikâmete karar verdiği için (farzları) dört
kılmıştır."
1952-Diğer rivayet: "Minâ'da
dört kılma sının sebebi, bedevilerin çoğalmasıdır. Çünkü o yıl bir çok Bedevî
hac için gelmişti ve böy le yapmakla da onlara namazın aslında dört rek'at
olduğunu öğretmek istedi."
[Ebû Dâvud]
1953-Abdurrahman b. Ebî Zübâb
radiyal-lahu anh'dan:
Osman, Minâ'da namazı dört rek'at ola rak kılınca cemaat itiraz etti. Bunun
üzerine dedi ki: "Ey cemaat! Ben Mekke'de evlen dim. Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sel-lem'in şöyle buyurduğunu duydum: «Kim bir beldede
evlenirse, orada namazı yerlisi gibi kılsın!»" [Ahmed ve Ebû Ya'lâ zayıf
hiv se-nedle.]
1954-İbn Mes'ud radiyallahu anh'dan:
O, orada (Minâ'da) dört rek'at kıldı; ken disine şöyle denildi: "Osman'ı
bundan dolayı ayıplamıştın; sen de dört rek'at kıldın!" Ce vap verdi:
"Muhalefet iyi değil kötü bir şey dir. (O yüzden böyle yaptım)" [Ebû
Dâvud]
1955-Enes radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, güneş henüz gök ortasından
(batıya) kayma dan önce yola çıktığı zaman, öğleyi ikindiye
kadar ertelerdi; sonra mola verip ikisini bir arada kılardı. Eğer yola çıkmadan
önce güneş gök ortasından kayıp da vakit girmiş ise o za man öğleyi kılıp sonra
yola çıkardı." [Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî.]
1956-Diğer rivayet: "Eğer
varacağı yere çabuk varmak isteyip de acele ederse öğleyi ikindiye kadar
geciktirir, sonra ikisini birden kılardı. Akşamı da geciktirip yatsı ile
beraber kılardı."
1957-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, hızlı yolculuk yapmak istediği
zaman, öğle vaktinden önce yola çıkıp, öğleyi ikindinin ilk vaktine ertelerdi,
sonra ikisini birden kılardı. Sonra akşamı şafak kayboluncaya kadar erte leyip
mola vererek yatsıyla birlikte kılardı." [Taberânî, el-Mıı'cemu'
l-Evsat'ta leyyin bir senedle.]
1958-Muâz radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Tebûk gazvesinde, yola çıkmadan
önce güneş (batıya) kaydığı zaman, öğle ile ikindiyi bira-rada kılardı. Güneş
(batıya) kaymadan önce yola çıktığında, öğleyi erteler, sonra mola ve rip
ikindi ile birlikte kılardı. Akşam namazın da da aynısını yapardı. Yola
çıkmadan önce güneş battığı takdirde yatsıyı öne alıp akşam la beraber kılardı.
Güneş batmadan önce şayet yola çıkmışsa akşamı geciktirip, yatsı vakti
bineğinden inip konakladığında akşam ile yatsıyı bir arada kılardı."
[Buhârî hariç, Altı hadis imamı. Lafız Tirmizî ile Ebû Davud'undur.]
1959-Alî radiyallahu anh'dan:
"O, Güneş battıktan sonra yola çıktığı za man, iyice karanlık basana dek
yoluna devam ederdi. Sonra bir yerde konaklar, akşamı kıl-dırırdı, sonra akşam
yemeği getirtirdi. Arka sından yatsıyı kılıp yola çıkardı." Ve şöyle
derdi: "İşte Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem de seferde böyle
yapardı." [Ebû Dâvud]
1960-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Müzdelife'de akşamla yatsıyı
her birinde ayn kamet getirterek bir arada kıldırdı. Bu iki na mazın ne aralarında
ne de sonlarında nafile kılmadı." [Altı hadis imamı.]
1961-Diğer rivayet: "Tek
kametle."
1962-Diğer rivayet: İbn Ömer, bu
namaz lardan hiçbiri için ezan okumaz ve şöyle der di: "Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem ile böyle kıldım."
1963-İbn Mes'ud radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in namazı vaktinin dışında
kıldığını hiç görmedim, ancak iki namaz hariç: (Müzdeli fe'de) akşamla yatsıyı
birleştirmek suretiyle bir arada kıldı. Bir de aynı gün gün sabahı, vaktinden
önce kılmıştı."
[Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî.]
1964-Ca'fer b. Muhammed radiyallahu
anh'dan, o da babasından:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem-Arafat'ta öğle ve ikindiyi tek
ezan ve iki ka metle bir arada kıldı; aralarında hiç nafile kıl madı. (Müzdelife'de)
Akşamla yatsıyı da bir leştirip tek ezan ve iki kametle bir arada kıldı, ikisi
arasında da nafile (sünnet) kılmadı."
[Ebû Dâvud]
1965-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan,
dedi ki: "Her kim özürsüz olarak iki namazı bir arada kılarsa, büyük
günahlardan birinin ka pısına gelmiş olur." [Tirmizî]
1966-îbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Medine'de yedi ya da sekiz (kere)
öğleyle ikindiyi, akşam ile yatsıyı bir arada kılmıştır."
Eyyûb der ki: "Herhalde bu, yağmurlu bir ge cede olmuştur." [Altı
hadis imamı.]
1967-Bir rivayet: "Amr (b.
Dinar) dedi ki: "Ey Ebû'ş-Şa'sâ! Sanmm o, öğleyi geciktirip ikindiyi öne
almıştır; akşamı geciktirip yatsı yı öne almıştır." O da "Ben de
böyle zannedi yorum" dedi.
1968-Nesâî'de: "Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem ile Medine'de yedi, sekiz ke re cem ederek (birleştirerek)
namaz kıldım. Öğleyi geciktirip ikindiyi de öne alarak bir arada kıldı. Akşam
namazını geciktirip yatsı yı öne alarak ikisini bir arada kıldı."
1969-Müslim: "Ne bir korku
sözkonu-suydu, ne de seferdeydi."
1970-Diğer rivayet: "Korku ve
yağmur ol maksızın."
1971-Ebû Dâvud: "Tebûk'a
çıktığı seferde."
1972-Ibn Ömer radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'le birlikte namaz kıldım. Seferde nafile
(sünnet) kıldığını hiç görmedim. Allah buyurmuştur: "And olsun ki, sizin
için Allah Resulünde gü zel bir örnek vardır. (Ahzâb, 33/21)" [Altı hadis
imamı.]
1973-Diğer rivayet: "Peygamber
sallalla hu aleyhi ve sellem, Ebû Bekr, Ömer ve Os man'la birlikte
yolculuk(lar) yaptım. Öğle ve ikindiyi iki rek'at olarak kılarlardı, ne ondan
önce, ne de soru^a namaz (sünnet) kılmazlardı.
Farzlardan önce veya sonra (sünnet) kılacak olsam, farzı tam olarak
kılardım."
1974-Tirmizî'nin başka bir rivayeti:
"Al lah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile se ferde öğleyi iki rek'at
olarak kıldım, (farzın dan) sonra da iki rek'at (sünnet) kıldım."
1975-Berâ radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile tam onsekiz kez yolculuk
yaptım. Güneş batı ya meyledince (öğle vakti) öğlenin (farzın dan) önce, iki
rek'at namazı bıraktığını hiç görmedim." [Ebû Dâvud ve Tirmizî]
1976-Aişe radiyallalıu anhâ'dan: O,
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel lem ile umre yapmış, Mekke'ye geldiğinde
şöyle demiş:
"Ey Allah Resulü! Babam anam sana feda olsun! Kısa kıldım (iki rek'at
olarak), dört rek'at olarak da tam kıldım, bazen oruç tut tum (nafile olarak),
bazen de tutmadım." —Kendisine böyle dediğimde— "Ey Âişe! İyi
yaptın!" dedi ve beni ayıpla madı. [Nesâî]
1977-İbn Şihâb radiyallahu anh'dan: O
da Hâlid b. Useyd ailesinden bir adam dan: O, İbn Ömer'e şöyle demiş:
"Biz korku namazı ile ikâmette kılınan na mazı Kur'ân'da görüyoruz; ama
sefer nama zını Kur'ân'da görmüyoruz;" Şu cevabı ver miş: "Yeğenim!
Allah Muhammed'i bize gön derdi. Biz bir şey bilmiyorduk. Biz sadece O'nun
nasıl yaptığına bakıyor, görüyor ve O'nun gibi yapıyoruz." Mâlik ve Nesâî
adamı "Ümeyye b. Abdullah b. Hâlid b. Üseyd" ola rak adlandırarak
rivayet ettiler.
SALAT-I HAVF (KORKU NAMAZI)
1978-Sehl b. Ebî Hasme radiyallahu
anh'-dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, ashabına korku namazını şöyle
kıldırdı:
Onlan arkasına iki saf yaptı. Hemen arka sında bulunanlara bir rek'at kıldırdı;
sonra kı yama kalktı, arkasındakiler bir rek'at kılmca-ya kadar ayakta bekledi.
Sonra onlar geriye gittiler, geride bulunanlar öne doğru ilerledi ler. Onlara
da bir rek'at kıldırdı ve oturdu. Onlar da bir rek'at kılıncaya dek bekledi.
Sonra selâm verdi."
1979- Diğer rivayet: Yezîd b. Rûmân,
Sa lih b. Havvât'tan, o da Zâturrika'da Peygam ber sallallahu aleyhi ve sellem
ile korku na mazı kılan bir adamdan:
"Bir grup, O'nun arkasında saf oldu; diğer grup ise düşmana karşı durdu.
Arkasında du ran gruba bir rek'at kıldırdı. Kendisi ayakta kaldı. Onlar kendi
başlarına öbür rek'atı da kılıp namazı tamamladılar.
Sonra ayrılıp düşmanın karşısına gittiler. Diğer grup geldi, onlara da bir
(rek'at, yani iki rek'atlık namazdan kalan rek'atını) kıldır dı. Sonra oturmuş
halde sabit kaldı. Onlar da kendi başlarına diğer rek'atı kılıp namazı ta
mamladılar. Sonra selâm verdiler."
[Buhârî ve Müslim]
1980-Mâlik, Tirmizî ve Ebû Davud'un
benzeri olarak yaptığı rivayet: "Ancak birinci grup, kendi başlarına
rek'atı tamamladıktan sonra selâm verip ayrıldılar, doğru düşmanın karşısına
gittiler. İmam ise ayakta bekledi.
İkinci grup kalan ikinci rek'atı kendi baş larına kıldılar ve selâm
verdiler."
1981-Nesâî'nin, Buhârî ile Müslim'in
ikinci rivayetleri gibi (no. 1978) bir rivayeti bulunmaktadır.
1982-Câbir radiyallahu anh'dan:
Zâturrika savaşında Allah Resulü sallalla hu aleyhi ve sellem ile birlikteydik.
Gölge ve ren bir ağaca geldiğimiz zaman, orayı Allah Resulü sallallahu aleyhi
ve sellem'e bırakır dık. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel lem'in kılıcı
ağaca asılı iken, bir müşrik (giz lice) geldi. Kılıcını alıp dedi ki:
"Benden korkuyor musun?"
"Hayır!"
"Peki şimdi seni benim elimden kim kur taracak?"
"Allah!" dedi.
Sahabe onu tehdit edip oradan uzaklaş tırdı.
Namaz için kamet getirildi. Bir gruba iki rek'at kıldırdı; onlar geri durdular,
diğer gru ba da iki rek'at kıldırdı. Böylece Allah Resu lü namazı dört;
diğerlerinin namazı ise iki rek'at olmuş oldu.
[Buhârî, Müslim ve Nesâî.]
1983-Onun (Nesâî'nin) başka bir
rivaye ti: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, onlara korku namazı
kıldırdı. Namaza kalk tığında önüne bir saf, arkasına da bir saf yaptı.
Arkasmdakilere bir rek'at ve iki secde ile kıldırdı; sonra bunlar
arkadaşlarının yer lerini alddar. Onlar da gelip öncekilerin yer lerini
aldılar. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, onlara da bir rek'at iki
secde kıl dırıp selâm verdi. Böylece Allah Resulü'nün sallallahu aleyhi ve
sellem namazı iki rek'at, onlannkisi ise birer rek'at olarak tamamlan mış
oldu."
1984-Müslim'in rivayeti: Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile Cüheyne'den bir topluluğa karşı savaşa
çıktık. Şiddetli bir çarpışma oldu. Onlar öğleyi kılınca, (düş man):
"Birden üstlerine çullansaydık onları perişan ederdik" dediler.
Cibril gelip durumu Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem'e bildirdi.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-
lem de bunu bize anlattı. Derken şöyle dedi ler: "Onlara, evlatlarından
daha kıymetli olan bir namaz daha gelecektir." İkindi vakti gelin ce, iki
saf olduk; müşrikler kıble ile bizim aramızda idiler. Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem tekbir getirdi, biz de tekbir getirdik. Sonra arkasındaki saf
ile beraber secdeye var dı; gerideki saf düşmana karşı durdu. Pey gamber
sallallahu aleyhi ve sellem arkasında ki safla birlikte secdeden kalkınca,
gerideki saf secdeye vardı, sonra onlar secdeden kal kınca, bu defa gerideki
saf öne geldi, öndeki saf geriye gitti. Sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem, rükûa gitti, biz de hep bera ber rükûa gittik. Sonra rükûdan başını
kaldır dı; biz de hep beraber başımızı kaldırdık. Sonra daha önce birinci
rek'atte geri safta olup şimdi arkasında olan safla beraber secde ye vardı.
Gerideki saf düşmana karşı durdu. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem arka
sındaki saf ile secdeyi tamamladıktan sonra, gerideki saf secdeye vardı. Secde
yaptı, sonra Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem se lâm verdi, biz de hep
birlikte selam verdik. Tıpkı şimdiki muhafızlannızın kumandanları na yaptıkları
gibi."
1985-Ebû Dâvud ve Nesâî benzerini
Ebû Ayyaş ez-Zurakî'den rivayet etmişlerdir: "O, Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem ile Us-fân'da aynı bu şekilde namaz kıldı. O zaman müşriklerin
başında Hâlid b. el-Velîd vardı. Kasr (korku anında namazı kısaltma) âyeti
öğlenle ikindi arasında indi."
1986-îbn Ömer radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem (düşmanla çarpışan) gruplardan birine
bir rek'at kıldırırken, diğer grup düşmana karşı duruyordu. Sonra onlar (bir
rek'at kılanlar) ayrılıp arkadaşlarının yerlerini aldılar ve düş mana karşı
durdular. Onlar (daha önce düş mana karşı olanlar) geldiler. Peygamber sal
lallahu aleyhi ve sellem onlara da bir rek'at kıldırdı. Sonra kendisi namazını
bitirdi. Di ğerleri ise daha sonra birer rek'at kılarak na mazlarını
tamamladılar."
1987-Hz. Peygamber'e nisbet ettiği
(Müs lim'in) diğer rivayeti: "Korku daha fazla ol duğu zaman, bineğinin üzerinde
ya da ayakta imâ etmek suretiyle namaz kılardı."
1988-Diğer bir rivayette:
"Kıbleye yönel erek veya kıbleye yönelmeyerek (her iki tür lü)" diye
geçer. [Altı hadis imamı.]
1989-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan,
dedi ki: "Korku namazı, iki secdeden ibaretti, tıp kı şimdi imamlarınızın
arkasında bu muha fızların kıldığı namaz gibi. Ancak fark, grup ların ayn ayn
secde etmesinden ibaretti: As kerlerin hepsi iki saf halinde Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem'in arkasında du rurlardı. Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem ile bir grup secdeye varırdı. Diğer grup secde etmeyip ayakta
beklerdi. Sonra Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem kal kardı, böylece
bütün cemaat yeniden kıyam da olmuş olurdu. Sonra rükûa varırdı, onlar da hep
birden rükûa varırlardı. Sonra secde ye vanrdı. Bu sefer onlardan daha önce sec
de etmeyip de ayakta duranlar O'nunla bera ber secdeye varırlardı. Allah Resulü
sallalla hu aleyhi ve sellem, kendisiyle beraber sec de edenlerle son
rek'atlarında oturduğu za man, ayakta bekleyenler de kendi başlarına
secde edip otururlardı. Sonra Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, hepsi
ile birlikte selâm verirdi. Böylece hep birden namazdan çıkmış olurlardı."
[Nesâî]
1990-Diğer rivayet: "O
sallallahu aleyhi ve sellem Zû Karad'da şöyle namaz kıldırdı: Ar kasında
insanlan, biri kendi aıkasmda diğeri de düşmanlara karşı olarak iki saf yaptı.
Sonra arkasında olanlara bir rek'at kıldırdı, onlar ay rılıp düşmana karşı
olanların yanına gittiler, ötekiler ise gelip Allah Resulü sallallahu aley hi
ve sellem'in arkasında durdular ve onlara da bir rek'at namaz kıldırdı. Onlar
(daha sonra geri kalan) rek'atlarını kılmadılar."
1991-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, ikindi namazına kalktı,
kendisiyle birlikte as kerlerin bir grubu da namaza durdu, öbür grup ise
düşmana karşı durdu ki bunların sırt ları kıbleye karşı idi. Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem tekbir getirdi, onlar da tekbir getirdiler. Sonra
rükûa vardı, beraberindeki grup da rükûa vardı, sonra secde etti, onlar da
secde ettiler. Sonra ayağa kalktı. O grup da ayağa kalkıp doğru düşmana karşı
durdular. Öbür grup (yani daha önce düşmanın karşı sında olan sırtı dönük grup)
gelip rükûa vardı lar ve secde ettiler. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem,
ayakta bunları bekledi. Son ra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem di ğer
rek'atın rükûuna vardı. Onlar da rükûa vardılar. O, secdeye vardı, onlar da
secdeye vardılar.
Sonra düşmanın karşısında olan grup gel di. Rükûa vardılar, secde yaptılar ki,
o zaman Allah Resulü (oturmuş) bekliyordu. Berabe rindekiler de oturuyorlardı.
Sonra selâm faslı geldi. Selâm verdi, hep birden selâm verdiler. Böylece Allah
Resulü'nün sallallahu aleyhi ve sellem'in namazı iki rek'at, cemaatın na mazı
ise birer rek'at olmuş oldu."
[Ebû Dâvud]
1992-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem tekbir getirdi, beraberinde olan
grup da tek bir getirdiler. Rükûa vardı, onlar da rükûa vardılar, secde etti,
onlar da secde ettiler. Secdeden başını kaldırdı, onlar da secdeden başlarını
kaldırdılar. Sonra Allah Resulü sal lallahu aleyhi ve sellem oturarak bekledi.
Onlar ikinci secdeyi kendi başlanna yaptılar. Sonra kalktılar, gerisin geri
gidip cemaatin arkasında beklediler. Öbür grup gelip nama za durdular, tekbir getirdiler
sonra kendi başlarına rükû ettiler. Sonra Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem secdeye gitti, on lar da O'nunla birlikte secdeye gittiler. Son ra Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ayağa kalktı. Onlar ikinci secdeyi kendi baş
larına yaptılar. Böylece her iki grup da bir den Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem ile kıyamda durdular. Nihayet O rükûa var dı, onlar da hep birlikte
rükûa vardılar; sec de etti, onlar da hep birden secde ettiler. Sonra dönüp
ikinci secdeyi yaptı; onlar da O'nunla beraber cihadda olan kişiye özgü bir
hızla secde ettiler. Sonra Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem selâm
verdi, böy lece bütün cemaat namazın tümünde O'na ortak olmuş oldular."
[Ebû Dâvud]
1993-îbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem korku namazı kıldırdı. Cemaati biri
kendi ar kasında, diğeri de düşmana karşı durmak üze re iki saf yaptı. Kendi
arkasında olanlara bir rek'at kıldırdı. Diğerleri gelip onların yerleri ni
aldılar, bunlar da düşmana karşı durdular. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem, O sonradan gelenlere de bir rek'at kıldırıp selâm verdi. Sonra bunlar
kalktılar bir rek'at da ken di başlarına kıldılar ve selâm verdiler, hemen
kalkıp düşmanın karşısında duranların yerini aldılar. Onlar da onların yerine
gelip durdular. (Kalan) rek'atlarını kılıp selâm verdiler." [Ebû Dâvud]
1994-Ebû Bekre radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, öğleyin korku namazı kıldırdı.
Cemaatin bir kısmı kendi arkasına saf olurken, öbür kısmı düşmana karşı durdu.
İki rek'at kıldırıp selâm verdi. Kendisiyle beraber kılanlar gidip düş mana
karşı duran arkadaşlarının yerlerini alıp düşmana karşı durdular. Önceden
düşmana karşı olanlar geldiler, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in
arkasında durdular; onlara da iki rek'at namaz kıldırdı ve selâm verdi. Böylece
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel lem'in namazı dört; ashabının namazı
ikişer rek'at olmuş oldu." el-Hasan da böyle fetva verirdi. [Nesâî ve
Dâvud.]
Ebû Dâvud dedi ki: "Bu durumda akşam namazı, (iki kere kıldığı için) imam
için altı, cemaat için ise üç rek'at olmuş olur."
1995-Abdullah b. Üneys radiyallahu
anh'-dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, beni, Arafat ve Ürene (vadisi)
tarafında bulu nan Hâlid b. Süfyân el-Hüzelî'yi öldürmeye gönderdi. Onu
gördüğümde ikindi namazının vakti de girmişti. Onunla uğraşırken namazı mın
gecikeceğinden korktuğum için, îmâ ile namaz kılarak ona doğru yürümeye
başladım. Ona yaklaşınca, bana sordu:
"Sen kimsin?"
"Ben Araplardan biriyim; duyduğuma gö re o adama (Peygamber'i kastediyor)
karşı adam topluyormuşsun. Bu hususta sana yar dım etmeye geldim."
"Evet bu niyetteyim" deyince, hemen onunla yürümeye başladım. Biraz
yürüyüp fırsatı yakalayınca kılıcımla ona bir darbe vurdum ve cansız yere
serdim." [Ebû Dâvud]
1996-Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr'de
şunu ekledi: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona dedi ki: "Duyduğuma
göre Hâlid b. Süfyan bana karşı savaşmak için insan topluyormus, git de onu
öldür!" Dedim ki: "Ey Allah Resulü! O nasıl bir adamdır, bana anlat!"
Buyurdu ki: "Onu gördüğün zaman, onda bir titreme göreceksin."
Çıkıp gittim, yanına vannca gerçekten on da bir titreme gördüm.
Bu rivayette ayrıca şöyle geçer: "Peygam ber sallallahu aleyhi ve sellem'e
geldiğimde şöyle buyurdu:
"Yüzün gülüyor."
"Onu öldürdüm, ey Allah Resulü!" de dim.
Benimle beraber kalkıp evine girdi, bana bir asa verdi ve şöyle buyurdu:
"Tut bunu! İşte bu, kıyamet gününde benimle senin aranda bir işaret
olacaktır Çünkü kıyamet gününde asalı olanlar nâdir olacaktır."
1997-Diğer rivayette şöyle
geçmektedir: "Kıyamet gününde asâlılar pek azdır."
Bunu üzerine öldüğü zaman, bu asanın kamının üzerine konulmasını ve onunla
birlik te defnedilmesini vasiyet etti. Öldüğü zaman vasiyeti yerine getirildi.
İKİ BAYRAM NAMAZI
1998-Saîd b. Evs el-Ensarî
radiyallahu anh'dan, o da babasından:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ramazan bayramı olduğu zaman, melek ler yolların başlarını tutup şöyle
seslenirler: «Ey Müslümanlar topluluğu haydi erkenden gi din, acele edin!
Cömert olan Rabbinize koşun. O, hayır dağıtıyor, bolca sevap yağdırıyor Ge ce
namazla emrolundunuz, yerine getirdiniz, gündüz oruçla emrolundunuz, oruç
tuttunuz! Böylece Rabbinize itaat etmiş oldunuz, haydi şimdi ödüllerinizi
alın.» Namazı kılıp dışarıya çıktıklarında ise bir münâdi şöyle seslenir:
«Biliniz ki, Rabbiniz sizleri bağışlamıştır. Hay di doğru evlerinize (büyük bir
sevinç ile) dönü nüz! Bugün ödül günüdür Bu güne semâda da ödül günü
derler»."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr'de zayıf o'u senedle.]
1999-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
"Kendisi bayram günü mescide gitmeden önce, yıkanırdı." [Mâlik]
2000-Muhammed b. Ubeydillah b. Ebî
Râfi'den, o da babasından, o da dedesinden:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, iki bayram için boy abdesti
alırdı."
[Bezzâr leyyin bir senedle.]
2001-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem bayram günü çıktı ve cemaate iki
rek'at na maz kıldırdı; ne ondan önce, ne de sonra baş ka bir namaz
kıldırmadı." [Mâlik hariç, Altı hadis imamı.]
2002-Alî radiyallahu anh'dan:
Ona, bayram günü bayramdan önce veya sonra (nafile) namazı kılan kimse hakkında
sordular; sustu. Namazgahına gidip bayram namazı kıldı. Sonra hayvanına bindi;
ona de nildi ki: "Şunlar namaz kılıyorlar." Şöyle de di:
"Ben ne yapabilirim ki, siz bana sünneti sordunuz. Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem, bayram namazından ne önce ve ne de sonra hiçbir (nafile)
namazı kılmadı. Onun için isteyen kılar, isteyen kılmaz. Namaz kı lanları
menedip de bir kulun namaz kılmasına engel olan kimsenin durumuna düşmemi mi
görmek istiyorsunuz?" [Bezzâr]
2003-Eyyûb (es-Sahtiyânî)
radiyallahu anh'dan:
"Enes'le el-Hasan'ı bayram günü imam henüz çıkmadan önce (nafile) namaz
kılarlar ken gördüm. İbni Sîrîn'in ise namaza geldiği ni, ama (nafile) namaz
kılmadığını gördüm."
[Ebû Ya'lâ.]
2004-İbn İVIes'ûd radiyallahu
anh'dan: "O, bayram namazından sonra dört rek'at ya da sekiz rek'at
(nafile) kılardı. Bayram na mazından önce kılmazdı."
[Taberânî, el-Mu'cemu' I-Kebîr'de mürsel olarak.]
2005-Kesîr b. Abdillah b. Amr b.
Avf, ba basından, o da (Kesîr'in) dedesinden:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem iki bayram namazında birinci
rek'atta kıraat-tan önce yedi tekbir getirdi; son rek'atta ise kıraattan önce
beş tekbir getirdi." [Tirmizî]
2006-Saîd b. el-Âs radiyallahu
anh'dan: Ebû Mûsâ ile Huzeyfe'ye: "Allah Resu lü sallallahu aleyhi ve
sellem. Kurban ve Ra mazan bayram namazlarında nasıl tekbir getirirdi?"
diye sordum. Ebû Musa şöyle de di:
"Cenazelere ahnan tekbirler gibi dört tek bir getirirdi." Huzeyfe:
"(Ebû Musa) doğru söyledi" dedi. Bunun üzerine Ebû Musa şöy le dedi:
"Basra'da vali iken de böyle tekbir getirirdim." [Ebû Dâvud]
2007-Kerdûs'dan:
"İbn Mes'ûd, Kurban ve Ramazan bay ramı namazında dokuzar tekbir
getirirdi. Baş ta dört tekbir getirir, sonra okurdu; sonra bir tekbir getirip
rükûa giderdi. İkinci rek'ate kalktığı zaman, okumaya başlardı. Sonra dört
tekbir getirirdi, dördüncüyle rükûa varırdı." [Taberânî,
el-Mu'cemu'l-Kehtr'de.]
2008-Peygamber sallallahu aleyhi ve
sel lem'in sahâbisi Abdullah b. Büsr radiyallahu anh'dan:
O, Ramazan ya da Kurban bayramında ce maatle namaza gitmişti. İmamın
gecikmesini yanlış bularak şöyle dedi: "Biz bu saatte na mazı bitirmiş
olurduk, bu vakit ise teşbih za manıdır." [Ebû Dâvud]
2009-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: Dedi ki: "Ramazan bayramı günü yağmur yağmıştı. Allah Resulü
namazı mescidde kıl dırdı." [Ebû Dâvud]
2010-Rezîn şunu ilave etti:
"Bizi namaz gaha çıkarmadı."
[iki rivayet de Ebû Davud'a aittir.]
2011-Câbir b. Semure radiyallahu
anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile iki bayram namazını birçok
kere ezansız ve kâmetsiz olarak kıldım."
[Müslim, Ebû Dâvud ve Tirmizî]
2012-îbn Ömer radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Ebû Bekr ve Ömer bayram
namazlarını hut beden önce kılarlardı."
[Buhârî, Müslim, Tirmizî ve Nesâî.]
2013-Câbir radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile bayram namazında bulundum, hutbeden
önce namaza başladı. Namaz için ne ezan okundu, ne de kamet getirildi. Sonra
Bilâl'e yaslanarak kalktı. Allah'a takva içinde dav ranmakla emretti ve cemaati
O'na taatte bulunmaya teşvik etti. İnsanlara vaaz edip hatırlattı. Sonra
kadınların tarafına gitti. On lara da vaaz edip hatırlatmalarda bulundu. Şöyle
buyurdu:
"Sadaka verin! Zira çoğunuz cehennem kütüğü olacaksınız." Bunun
üzerine yanakla rı kararmış düşük bir kadın kalkıp dedi ki: "Niçin ey
Allah'ın Resulü?" Cevap verdi:
"Çünkü siz çok şikayette bulunursunuz, iyilikleri çabukça unutup nankörlük
eder siniz."
Hemen zinetlerini vermeye başladılar; Küpe ve yüzüklerini atıyorlardı.
[Buhârî, Müslim ve Ebû Dâvud ve Nesâî]
2014-Ebû Saîd radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in Ramazan ve Kurban bayramlarında ilk
yap tığı şey namaz kıldırmaktı. Sonra kalkar, saflara dönüp vaaz ederdi. Onlara
nasihat eder, emredip nehyederdi. Eğer bir müfreze göndermek istiyorsa hemen
bunu emrederdi ya da bir şey emredecekse emrederdi, sonra ayrılıp giderdi. Bu
uygulama, Mervan zama nına kadar böyle devam etti. Mervan Medi ne'ye vali
olunca. Kurban ya da Ramazan
bayramında onunla namazgaha gittim. Bak tım ki Kesîr b. es-Salt'm namazı
kıldırmak için hazırladığı minbere çıkmaya teşebbüs ediyor, hemen elbisesinden
tutup çektim. O da beni iterek minbere çıktı ve namazdan önce hutbe okudu.
Dedim ki: "Vallahi değiş tirdiniz!" Cevap verdi:
"Ey Ebû Said! Senin bildiğin artık gitmiş tir."
"Vallahi, benim bildiğim, bilmediğimden daha iyidir!" dedim
"Namazdan sonra cemaat bizi dinlemek için oturmadıklarından hutbeyi
namazdan ön ceye aldım" dedi. [Buhârî, Müslim ve Nesâî.]
2015-Abdullah b. es-Sâib radiyallahu
anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, bayram namazını kıldırdı ve şöyle
buyurdu: "Kim gitmek isterse gitsin, hutbe için kal mak isteyen
kalsın." [Ebû Dâvud aynı lafızla Ne sâî.]
2016-Ebû Kâhil el-Ahmesî radiyallahu
anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'i bir deve üzerinde hutbe okurken
gördüm. Bir Habeşli devesinin yularından tutuyordu." [Ne sâî]
2017-Berâ radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e
bayram günü bir yay verildi; ona dayanarak
hutbe okudu." [Ebû Dâvud]
2018-Ubeydullah b. Abdillah b. Utbe
b. Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
Ömer, Ebû Vâkid el-Leysî'ye: "Allah Re sulü sallallahu aleyhi ve sellem.
Kurban ve Ramazan bayram namazlarında ne okurdu?" diye sordu. Şu cevabı
verdi: "O, namazlarda Kâf ile Kamer sûrelerini okurdu."
2019-Nu'man b. Beşîr radiyallahu
anh'-dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, bayram ve Cuma namazlarında
Sebbihisme Rabbike'l-A'lâ ile Hel etâke (Gaşiye) sûrele rini okurdu. Bazen
bayramla Cuma bir araya gelirdi. Yine bunları okurdu."
[Bu iki rivayet, Buhârî hariç. Altı hadis imamına ait tir.]
2020-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, bayram namazlarının iki rek'atında
da sadece Ummü' l-kitâb' ı (Fatiha sûresini) okudu ve ona hiçbir şey katmadı
(sûre okumadı). [Ahmed leyyin bir senedle.]
2021-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, bayram namazlarında Amme
yetesâelûne ve Ve'§-şemsi ve duhâhâ sûrelerini okurdu." [Bezzâr zayıf hır
senedle.]
2022-Alî radiyallahu anh'dan:
"Bayram namazlarında sesli okumak sün nettendir."
[Taberânî, el-Mu' cemu' l-Evsat'ta zayıf bir isnâdla.]
2023-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Bu gününüzde iki bayram bir araya gel di. Biz ikisini birleştireceğiz,
isteyene (bay ram namazı) Cuma yerine de geçer."
[Ebû Dâvud]
2024-Ata b. Ebî Rebâh radiyallahu
anh'dan:
İbnü'z-Zübeyr'in zamanında Cuma günü ile Ramazan bayramı günü bir araya geldi.
"İki bayram birleşti" dedi ve onları bir araya getirip iki rek'at
olarak erkenden kıldırdı, sonra ikindiye kadar onlara hiçbir şey ilave etmedi.
[Ebû Dâvud]
2025-Nesâî'nin rivayeti: İbnü'z-Zü
beyr'in zamanında iki bayram bir araya geldi. Gün iyice ilerledikten sonra
namaza çıktı. Uzunca bir hutbe okuyup indi ve namaz kıl dırdı. Cemaat o gün
Cuma namazı kılmadı. Durumdan İbn Abbâs haberdar edilince: "Sünnet olanı
yaptı ve isabet etti" dedi.
azatlısı Ebû Ubeyd
2026-İbni Ezher'in Sa'd b.
Ubeyd'den:
O, Cuma gününe rastlayan bayramda Os man'la bulunmuş. Uzak mahallelerde oturan
lara dedi ki: "Kim Cuma namazını beklemek isterse beklesin, kim beklemeden
ailesine dön mek isterse ona izin vermişizdir (gidebilir)."
[Buhârî, Müslim ve daha uzun bir metinle Muvattâ.]
2027-Enes radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Ramazan bayramı namazına sayıca
tek olarak birkaç hurma yemeden çıkmazdı." [Tirmizî ve aynı lafızla
Buhârî.]
2028-Büreyde radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, yemek yemedikçe Ramazan bayramında
na maza çıkmazdı. Kurban bayramında ise na maz kıldırıncaya dek birşey
yemezdi." [Tirmizî]
2029-Alî radiyallahu anh'dan, dedi
ki: "Bayrama yürüyerek gitmek ve (evden) çıkmadan önce bir şey yemek,
sünnettendir."
2030-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, bayram günü bir yoldan
çıkıp gitmişse, dö nerken yolunu değiştirirdi (yani başka bir yol dan
dönerdi)." [Tirmizî]
2031-Bekr b. Mübeşşir el-Ensârî
radiyal lahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in ashâbıyla Ramazan ve Kurban
bayramlarında sabahleyin namazgaha giderdik. Buthân vadi si içinden giderdik,
namazgaha varınca O'nunla sallallahu aleyhi ve sellem namaz kı lardık. Sonra
yine Buthân'ın içinden yürüye rek evimize dönerdik." [Ebû Dâvud]
2032-Ümmü Atiyye radiyallahu
an-hâ'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bi ze Ramazan ve Kurban bayramlarında
çıkma mızı emrederdi. (Evlenmemiş) genç kızlar, çadırda yaşayan genç bakireler
ve aybaşı ol muş kadınlar (hepbirlikte) çıkardık. Aybaşı olanlar namaza iştirak
etmezlerdi. Uzaktan vaaz ve nasihat dinler ve müslümanlann du alarına
katılırlardı.
Dedim ki: "Ey Allah Resulü! Birimizin cilbâbı (dış elbisesi)
olmayabilir." Şöyle bu yurdu: "Kız kardeşi ona kendi cilbâhım giy
dirsin." [Mâlik hariç. Altı hadis imamı.]
2033-Diğer rivayet: "Dedi ki:
Bayram gü nü dışarı çıkmakla emrolunurduk; hatta kız kendi çadınndan çıkardı.
Aybaşı olan kadınlar da çıkarlardı; erkeklerin tekbirleri ile tekbir alırlardı.
O günün bereketini ve temizliğini (feyzini) umarak onlarla beraber dua eder (na
maz kılmazlardı)."
2034-Abdullah b. Revâha'mn kız
kardeşi radiyallahu anhâ'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Her örtülü kadının (bayram namazına) çıkması gerekir."
[Ahmed, Ebû Ya'lâ ve Taberânî, el-Mu'cenıu'l-Ke-htr'de ismi zikredilmeyen
tabiînden bir kadmm bulun duğu bir senedle.]
2035-îbn Ömer radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem. Ramazan ve Kurban bayramlarında
ucu de mirli uzun bir değnekle namaza çıkardı, onu (sütre olarak) diker ve ona
doğru namaz kıldı-rırdı." [Nesâî]
2036-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, bayramlara beraberinde mızrak ve
kalkan bu lunduğu halde çıkardı."
[Taberânî el-Mu'cemu'l-Evsat'ta zayıf bir senedle.]
2037-Enes radiyallahu anh'dan: "O,
(Basra'daki namazgahına gidemediği bir günde, uzaktaki bir) zaviyede bulunduğu
bir sırada himayesindeki Ebû Utbe'ye emret ti; çoluk çocuğunu bir yere topladı,
onlara şe hir halkının namazı gibi namaz kıldırdı, tek birleri gibi tekbir
getirtti (yani bayram nama zı kıldırdı)." [Buhârî]
2038-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Bayramlarınızı tekbirlerle süsleyin!" [Taberânî, el-Mu'cemu'l-Evsat
ve's-Sağtr'de leyyin bir isnâdla.]
İnşallah hac bahsinde bu konuda başka ri vayetler de gelecektir.
2039-Ebû Bekre radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ramazan ile Zilhicce bayram aylarıdır. (Sayıca eksik yani bazen
yirmidokuz olsalar da sevap bakımından) hiç eksikleri olmaz."
[Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Tirmizî]
2040-Ubâde b. es-Sâmit radiyallahu
anh' dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim Ramazan ve Kurban bayramının gecesini ihya ederse, kalplerin öleceği
gün, onun kalbi ölmez."
[Taberânî, el-Mu'cemu l-Kebîr ve'l-Evsat'ta leyyin bir senedle.]
2041-Ebû Tarfa Abbâd b. Reyyân
el-Lah-mî el-Hımsî'den:
Humus'tan bir kaç mil uzakta bulunan bir köyde oturan el-Mikdâm b. Ma'dî Kerb'e
bay ramda gittim. Dedik ki: "Çık da bize bayram namazı kıldır!"
"Hayır! Siz tek tek kılın!" dedi.
[Taberânî el-Mu'cemu'l-Kebtr'de. İsnadında Ebû Tarfa vardır.]
2042-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan,
de di ki: "Kim bayram namazını kaçırırsa, (yetiş tiği taktirde) dört
rek'at(a tamamlayarak) na maz kılsın." [Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr'de.]
2043-Vasile radiyallahu anh'dan:
Ona bayram günü: "Allah bizden de senden de kabul buyursun!"
denilince şu cevabı verdi:
"Allah bizden de, senden de kabul buyursun!"
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebtr'di leyyin bir senedle.]
2044-Alî radiyallahu anh'dan, dedi ki:
"Bayramlarda (namaz için) sahraya çık mak, sünnettendir."
[Taberânî, el-Mu cemu't-Kebîr'da zayıf bir senedle.]
2045-Abdurrahman b. Osman et-Teymî
radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'i bayram namazlarını kıldıktan
sonra gördüm; namazgahın ortasına gelip durdu; cemaatin nasıl dağıldığına
baktı, biraz daha durduktan sonra kendisi de oradan ayrıldı."
[Taberânî, el-Mu'cemu' l-Kebîr ve' l-Evsat'ta]
2046-Abdullah b. Kurt radiyallahu
anh' dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Allah katında günlerin en büyüğü Kur ban bayramı günü ve Karr
günüdür." Sevr der ki: "Karr günü, kurban bayramının ikinci gü
nüdür." [Ebû Dâvud]
2047-Enes radiyallahu anh'dan: Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem Medine'ye geldi. Onların eğlence yaptıkları
iki günleri vardı. "Nedir bu günler?" diye sordu. Şöyle dediler:
"Cahiliye devrinde eğ lendiğimiz günlerdi." Şöyle buyurdu:
"Allah size bu iki günün yerine daha iyisini ihsan et miştir: Kurban
bayramı ve Ramazan bayramı günü." [Ebû Dâvud ve Nesâî.]
2048-Kays b. Sa'd radiyallahu
anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem zamanında yaşanan herşeyi
gördüm. Tek şey hariç: O da Ramazan bayramı günü Allah Re sulü sallallahu
aleyhi ve sellem'in huzurunda def çalındığıdır." [İbn Mâce]
GÜNEŞ TUTULMASI (KÜSÛF) NAMAZI
2049-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in zamanında güneş tutuldu; kalkıp in
sanlara namaz kıldırdı ve kıraati uzattı; sonra rükûa vardı; rükûu da uzattı.
Sonra başını kal dırdı, kıraati uzattı, ancak okuması birincisin den az idi.
Sonra tekrar rükûa vardı; rükûu da uzattı. Ama bu seferki birinci rükûundan
daha kısa idi. Sonra başını kaldırıp iki secde yaptı. Sonra kalkıp, birinci
rek'atte yaptıklarının ay nısını yaptı. Sonra selâm verdi. Derken güneş meydana
çıkıp aydınlandı. Sonra kalkıp ce maate hitap etti ve şöyle buyurdu:
"Güneş ve Ay ne bir kimsenin ölümünden dolayı ve ne de yaşamasından dolayı
tutul mazlar. Bunlar, Allah'ın kullarına gösterdiği âyetlerinden iki âyet
(alâmet}tirler. Siz böyle birşey gördüğünüz zaman, namaza koşun!" [Altı
hadis imamı.]
2050-Diğer bir rivayette, hutbede şu
faz lalık yer almıştır: "Bunu gördüğünüz zaman, Allah'a dua edin, tekbir
getirin, namaz kılın ve sadaka verin ey Muhamrned ümmeti! Val lahi benim
bildiğimi bilseniz, az ağlar, çok gülersiniz!"
2051-Diğer rivayet: "O namazın
ilk rek'atında Bakara sûresi, ikinci rek'atında ise Âl-i îmrân sûresi
okundu."
2052-Diğer rivayet: "O kadar
uzun kılındı ki nerdeyse adamlar bayılacaklar ve üzerleri ne kovalarla su
dökülecekti,"
2053-Diğer rivayet: Bir Yahudi
kadını Âi-şe'ye sormak için geldi ve dedi ki: "Allah se ni kabir azabından
korusun!" Âişe de bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem'e
sordu: "İnsanlar kabirlerinde azaba uğ ratılacaklar mıdır?" Allah'a
bundan sığınarak (evet). Sonra bir sabah merkebe bindi. O es nada Güneş
tutuldu. Kuşluk vakti döndü. Ha-cer-i Esved'in etrafından geçti. Arkasında in
sanlar namaz kıldı.
Benzerini nakletti. Ancak burada şöyle geçmektedir: "Sonra onlara kabir
azabından sığınmalarını emretti." (Amre) Dedi ki: "On dan sonra ben
onun (Aişe'nin) sık sık ateş ve kabir azabından Allah'a sığındığını
duydum."
2054-Diğer rivayet: "Güneş
tutulması sı rasında Zemzem kuyusu önünde, dört secde ile dört rek'at namaz
kıldı."
2055-Diğer rivayet: "O, namazda
(Küsûf namazında) sesli okudu."
2056-Câbir radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in oğlu İbrahim öldüğü zaman Güneş
tutuldu, halk "İbrahim öldüğü için güneş tutuldu" de di. Bunun
üzerine Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem kalkıp cemaate dört secdeli
altı rek'at namaz kıldırdı. Rek'atlerin ilki da ima sonrakinden uzun oldu.
Rükûu ise secde si gibi oldu.
[Daha uzun bir metinle Müslim, ayrıca Ebû Dâvud ve Nesâî.]
2057-Esmâ bn. Ebî Bekr radiyallahu
an-hâ'dan:
Âişe'ye gittim; namaz kıhyordu. "İnsanlara ne oluyor?" dedim. Göğe
işaret etti. Baktım ki insanlar ayakta (namaz kılıyorlar)
"Sübhâ-nallah!" dedi. "Bir âyet midir (azap ya da kı yamet
alâmeti mi) bu?" dedim. Başıyla "Evet" diye işaret etti.
Kalktım, ben de nama za durdum. (Kıraatin uzamasından dolayı) baygınlık geldi;
bunun üzerine (yanımdaki kırbadan) başımın üstüne su dökmeye başla dım.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Allah'a hamd ü senada bulundu. Sonra
şöyle buyurdu:
"Görmediğim bütün şeyleri hu makamım da gördüm. Hatta cenneti ve cehennemi
bile. Bana vahyolundu ki, sizler kabirlerde Mesîh Deccâl (yüzünden çekilecek)
fitnelere benzer, yahut ona yakın bir imtihana uğratılacaksı nız."
Arada râvi diyor ki: "Esma bu tabirlerin hangisini söyledi
bilmiyorum."
"Orada (kabirde) denilecek ki: «Bu adam (yani Muhammed) hakkında ne
biliyorsun?» Mümin ya da yakînî iman sahibi olan kişi — Esma dedi ki: Hangisini
dedi bilmiyorum— şöyle diyecektir:
«O Muhammed'dir. Allah'ın Resulüdür; apaçık deliller ve hidayet meşaleleriyle
bize gelmiştir. Biz de kabul edip O'na tabi olduk. O Muhammed'dir.»
Bunun üzerine ona üç kere şöyle denile cek: «Senin O'na gönülden iman ettiğini
an ladık, haydi güzel ve rahat uyu!»
Münafık veya şüpheye kendini kaptırmış olan adam —Ravî diyor ki: Esmâ'nm bunlar
dan hangisini söylediğini şimdi kestiremiyo rum— ise şöyle cevap verecek:
«Bilemiyece-ğim, insanlar bir şey diyorlardı, ben de onlar gibi
konuştum»."
2058-Diğer rivayet: "Ayağa
kalktı, uzun bir kıyamda bulundu; sonra rükûa vardı, uzunca bir rükû etti.
Sonra kalktı, uzunca bir kıyamda bulundu. Sonra rükûa varıp uzunca bir rükûda
bulundu. Sonra başını kaldırıp sec deye vardı, uzunca bir secde yaptı. Sonra ba
şını kaldırdı, tekrar secdeye vardı, secdede uzunca durdu. Sonra kalktı, uzunca
bir kıyam yaptı. Sonra rükûa vardı, rükûda uzunca dur du. Sonra kalktı yine
kıyamı bayağı uzattı; sonra rükûa vardı, bayağı uzun rükû yaptı. Sonra başını
kaldırıp secdeye vardı, bayağı uzunca secde etti. Sonra başını secdeden kal
dırıp tekrar secdeye gitti, bayağı uzun bir sec de yaptı. Sonra namazını
bitirdi." [Buhârî, Müslim, Muvattâ ve Ncsâî.]
2059-îbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Güneş tutulduğu zaman dört secdeli
sekiz rek'at namaz kıldı."
2060-Alî radiyallahu anh'dan da
aynısı ri vayet edilmiştir. [Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî.]
2061-İbn Amr b. el-Âs radiyallahu
anh' dan:
Güneş tutuldu, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ayağa kalkıp, kıyama
durdu, o kadar uzun durdu ki, nerdeyse rükû etmeye cek sandık. Sonra rükûa
varıp o kadar uzun durdu ki, bir daha başını kaldıramıyacak san dık. Sonra
başını kaldırdı. O kadar uzun dur du ki bir daha secde yapmayacağını sandık.
Sonra secdeye varıp o derece uzattı ki bir da ha secdeden başını kaldıramıyacak
sandık. Sonra secdeden başını kaldırıp o kadar uzun durdu ki bir daha secde
yapmayacak sandık. Sonra secde yaptı o kadar uzun durdu ki, bir daha başını
kaldırmayacak sandık. Derken başını kaldırdı. Sonra diğer rek'atta da aynısı nı
yaptı. Sonra secdesinin sonunda "Üf! Üf!" dedi.
Sonra şöyle buyurdu:
"Rabbim, onları ben aralarında olduğum sürece azablandırmayacağını bana
vaad et medin mi? Onlar af dilemeye devam ettikçe azap etmeyeceğini vaad
etmedin mi?" Pey gamber sallallahu aleyhi ve sellem namazını bitirince
Güneş tekrar doğmuş her tarafa ışık dağıtıyordu bile.
[Ebû Dâvud ve Nesâî.]
2062-Diğer rivayette: "O, üf
derken ağlı yordu."
2063-Diğer rivayette şöyle
geçmektedir: "O'na cennet ve cehennem sunuldu." Ayrıca orada şu sözü
de mevcuttur: "(Cehennem)
Hepinizi sarmasın diye devamlı olarak O'na üfleyip durdum. Orada Allah
Resulü'nün de velerini çalanı; Da'da' oğullarından eğri so-pasıyla hacıları
soyarken görülünce (yakala nınca) "Bastonumun ucu takıldı" diyen
hırsı zı gördüm. Orada kediyi bağlayıp da ona uzun zaman yemek vermeyen ve
yerin haşara tından yememesi için dışarıya salmayan uzun boylu siyah kadını da
gördüm."
2064-Yukarıda geçen Âişe'nin
rivayetin de şu ifade mevcuttur: "Kabe için adanan de velerin yükten ve
bineklikten azat edilmesi âdetini getiren İbn Lühay'ı gördüm."
2065-Nu'mân b. Beşîr radiyallahu
anh' dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem zamanında Güneş tutuldu. İkişer
rek'at namaz kılmaya başladı. Bir yandan da Güneşin açılıp açılmadığını
soruyordu. Açılıncaya dek böyle devam etti." [Ebû Dâvud]
2066-Nesâî'nin rivayeti: Eteklerim
çeke rek korku içinde çıktı, mescide geldi. Güneş açılıncaya dek sürekli namaz
kıldı. Hitap ederken şunlan da söyledi: "Allah, mahluka-tından birine
tecelli etiği zaman, o şey O'na boyun eğer Böyle bir şey gördüğünüz zaman, en
son kıldığınız farz namaz gibi huşu içinde namaz kılın!"
2067-Übeyy b. Kâ'b radiyallahu
anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in zamanında güneş
tutuldu. Onlara uzun bir sûre ile, iki secdeli beş rek'at namaz kıl dırdı.
Sonra namazda gibi kıbleye karşı otu rup Güneş çıkıncaya dek dua etti."
[Ebû Dâvud]
2068-Semure b. Cundeb radiyallahu
anh' dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, bize Güneş tutulma namazı
kıldırdı, o kadar sessiz kıldırdı ki O'nu duyamıyorduk."
[Nesâî ve Tirmizî]
2069-en-Nadr radiyallahu anh'dan:
Enes'in zamanında hava karardı (Güneş tutuldu). Ona giderek dedim ki: "Ey
Ham-za'nın babası! Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in zamanında böyle
bir şey başını za geldi miydi?"
"Maazallah! Şiddetli rüzgâr estiği zaman, kıyamet kopar korkusuyla hemen
mescide koşardık" dedi. [Ebû Dâvud]
2070-Ebu'd-Derdâ radiyallahu
anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, şiddetli rüzgar estiği
zaman hemen mescide koşar ve rüzgar hafifleyinceye kadar orada dururdu. Güneş
veya ay tutulması gibi sema da bir olay cereyan ettiği zaman, hemen bü yük bir
telaş içinde namaza koşardı. Hava açı lıp aydınlanıncaya dek namaz
kılardı."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kehîr'de, isnadında Ziyâd b. Sahr vardır.]
ISTISKA (YAĞMUR DUASI NAMAZI)
2071-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
Ona Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem'in yağmur duasını (namazını)
sordular. Şöyle cevap verdi: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem iyi
giyinmemişti, mütevazı bir halde çıkıp namazgaha geldi ve minbere çıktı; ama bu
hutbeniz gibi hutbe okumadı. Devamlı olarak dua, tazarru' ve tekbirde bu lundu.
Sonra tıpkı bayram namazı gibi iki rek'at namaz kıldırdı." [Sünen ashabı.]
2072-Bezzâr zyıf bir senedle şunu da
ek ledi:
"Birinci rek'atta yedi, ikinci rek'atte ise beş tekbir aldı."
2073-Abdullah b. Zeyd el-Mâzinî
radiyal lahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem yağmur duasına çıktı, sırtını cemaate
çevirdi. Dua etmeye başladı, kıbleye döndü, cübbesi-ni ters giydi, sonra iki
rek'at (istiskâ) na-maz(ı) kıldı. O namazda sanki sesli okumak ister bir tarzda
okudu. [Altı hadis imamı.]
2074-Diğer rivayette: "Sağ
tarafını sol omuzuna, sol tarafını da sağ omuzuna atmak suretiyle cübbesini
ters giydi. Sonra dua etti.
2075-Diğer rivayette: "Üzerinde
siyah bir maşlah (dört köşeli elbise) vardı. Onu eteğin den tutup üstüne
çevirip yukarı getirmek iste di, bu zor gelince, omuzu üzerinde (sağ yanı sola,
sol yanı sağa gelecek şekilde) ters yüz etti."
2076-Enes radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in zamanında kuraklık oldu. Cuma günü
hutbe okurken bir bedevî kalkıp şöyle dedi: "Ey Allah Resulü! Servet helak
oldu, çocuklar aç kaldı, ne olur Rabbine dua buyur!" Bunun üzerine
ellerini kaldırdı; havada bir bulut fa lan görmüyorduk. Nefsim kudret elinde
olan Allah'a yemin ederim ki, daha ellerini indir meden gökyüzünü dağlar gibi
bulutlar sardı. Minberden inmeden bulutlardan sakalına yağmur boşanıyordu. O
gün yağmur yağdı, ertesi gün yağdı, daha ertesi gün yağdı, erte si Cuma'ya
kadar yağmur yağdı ve dinmedi. Bunun üzerine aynı bedevî ya da başka biri si
kalkıp şöyle dedi: "Ey Allah Resulü! Ner-deyse binalar yıkılacak,
varlığımız kaybola cak, ne olur Allah'a yalvar da (yağmur din sin!)."
Hemen ellerini kaldırıp şöyle dua et ti: "Ey Allahım! Çevremize yağdır,
bize değil."
Ondan sonra hangi buluta işaret ettiyse açılıp dağıldı. Sonunda Medine bulut
aralığı gibi güneşlik oldu. Vadinin kanalından tam bir ay su aktı. Çevreden kim
geldi ise bol yağ mur haberiyle geldi.
[Tirmizî hariç, Altı hadis imamı.]
2077-Diger rivayet: "Sonra
ellerini kaldı rıp şöyle dua etti: "Allahım yağmur ver! Alla hım, yağmur
ver! Allahım yağmur ver!" İkin ci duasında şunu da ekledi: "Allahım,
yüksek yerlere, küçük tepelere, vadi içlerine, ağaç bi ten yerlere!"
2078-Âişe radiyallahu anhâ'dan: Halk
Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem'e kıtlık ve kuraklıktan yakındı. Bir min
ber yapılıp namazgah kurulmasını emretti. Halka orada buluşmak için bir gün
tayin etti. (O gün gelip de) Güneşin kızıllığı iyice görü nünce, çıktı ve
minberin üzerinde oturup, tek bir getirdi, Allah'a hamd ü senada bulundu. Sonra
şöyle buyurdu:
"Kuraklıktan ve yağmurun zamanında yağmadığından yakındınız. Allah size
dua etmenizi emredip duanızı kabul etmeyi vaad etti." Sonra şöyle dedi:
"el-Hamdü lillahi Rabbi' l-âlemîn. er-Rahmani' r-rahîm. Mâli ki
yevmi'ddîn. Lâ ilahe illallah. Yef'alü mâ yürîd. Allahümme entellahu lâ ilahe
illâ en-te'l-Ganiyyü ve nahnü'l-fukarâ. Enzil aley-ne'l-ğayse vec'al mâ enzelte
lenâ kuvveten ve belâğen ile'l-hayr (=Hamd âlemlerin Rabbi, Rahman, Rahim ve
Ceza gününün Mâliki olan Allah'a mahsustur. Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur.
Sen zenginsin, biz ler fakir ve muhtaçlarız. Bize yağmur indir ve indirdiğini
bizim için bir kuvvet ve hayra ulaşma vesilesi kıl!)"
Sonra koltuk altlarının beyazlığı görüne cek derecede ellerini yukarı kaldırıp,
arkasını cemaate döndü, cübbesini de ters çevirdi. El leri hâlâ kalkık idi.
Sonra cemaate dönüp, in di ve iki rek'at namaz kıldırdı. Allah hemen bir bulut
meydana getirdi, gök gürledi, şimşek çaktı ve Allah'ın izniyle yağmur yağdı. Daha
mescide varmadan seller aktı. Yağmurdan ka çışlarını ve ıslanmamak için yer
arayışlarını görünce, azı dişleri görününceye kadar güldü ve şöyle dedi:
"Şehadet ederim ki Allah her-şeye gücü yetendir ve ben de Allah'ın kulu ve
Resulüyüm." [Ebû Dâvud]
2079-Enes radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, avuçlarının arkasını semaya
tutarak yağmur duası yaptı." [Müslim ve Ebû Dâvud]
2080-Âbi'l-Lahm'in azatlısı Umeyr
radi yallahu anh'dan:
"O, Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem'i Zevrâ yakınlarındaki
zeytinyağı taşları civannda yağmur duası yaparken görmüş. Ayakta durmuş,
ellerini yüksekliği başım aş mayacak derecede tutup, yüzüne doğru çevi rerek
dua ediyormuş." [Ebû Dâvud]
2081-Câbirradiyallahu anh'dan: Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in yanına kıtlıktan ağlayan kadınlar gel
di. Allah'ın Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem: "Ey Allahım! Bize
kesilmeyen, yardımcı, sonu güzel, verimli, yararlı, zararsız, geç kal mayacak
âcil bir yağmur ver!"
Bu duadan sonra hava karardı ve yağmur boşaldı. [Her iki rivayet de Ebû Davud'a
aittin]
2082-Rezîn rivayetinde şöyle geçer:
"Al lahım! Beldene yağmur yağdır; kullarına yar dımcı, sonu güzel,
verimli, yararlı, zararsız ve geç kalmayacak âcil bir yağmur ver!"
O, yağmur duası yaptığı zaman, ellerini uzatıp avuçlarını yere doğru çevirirdi,
koltuk altları görününceye kadar da ellerini kaldırırdı.
2083-Semure b. Cundeb radiyallahu
anh' dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem yağmur duasına çıktığı zaman şöyle dua
eder di: "Allahumme enzilfî ardinâ bereketefıâ ve zînetehâ ve sekenehâ!
Verzuknâ ve ente hay-ru'r-râzikîn (=Allahım! Toprağımıza (yağ murla birlikte
onun) bereket, zînet ve bolluk larını indir! Bizleri rızıklandır, zira Sen
rızık-landıranlann en hayırlısısın)."
[Taberânî, el-Mu cemu'l-Kebîr'ûc ve Bezzâr.]
2084-Câbir ve Eııes radiyallahu
anhu-mâ'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem yağmur duası yaptığı zaman şöyle dua
ederdi:
"Allahumme'skinâ sakyen vâdiaten nâfı-aten teşbeu bihe' l-emvâlu
vel-enfusu ğaysen henîen merîen tabekan mücellelan. Ye§beu bi-hâ bâdiyenâ ve
hâdırenâ, tünzilü bihi min be-rekâti's-semâi ve uhricü bihi min
berekâti'l-ardi, ve tec'alenâ indehu mine'ş-§âkirîn. In-neke semîu'd-duâ (=
Allahım! Bizleri mal ve nefisleri, köy ve şehirlerimizi doyuracak bere ketli,
-Allah'ın bahşettiği- iyiliklerle dolu.
katkat ve parlak olan yumuşak ve yararlı bir yağmur ile sula! Onun vasıtasıyla
bizlere gökyüzünün bereketlerinden indir, yeryüzü nün bereketlerinden çıkart ve
bizleri onun se bebiyle şükredenlerden eyle! Şüphesiz sen du ayı işitensin)."
[Taberânî, el-Mu' cenm' l-Evsat'la zayıf ha senedle.]
2085-Enes radiyallahu anh'dan:
Ömer, kıtlık olduğu dönemde yağmur du ası yaptığı zaman "Abbâs'ın yüzü
suyu hür metine" der ve şöyle dua ederdi: "Allahım biz sana
Peygamberinle tevessül ediyor sen de bi ze rahmet verirdin; şimdi ise
Peygamberinin amcasıyla tevessül ediyoruz; ne olur —onun yüzü suyu hürmetine—
bize yağmur ihsan et!"
Duanın ardından bolca yağmur yağardı.
[Buhârî]
2086-Ebû'l-Cevzâ radiyallahu
anh'dan: Medine'de şiddetli bir kıtlık oldu. Halk, Âişe'ye koşup durumdan
yakındı. Bunun üze rine dedi ki: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in
kabrine bakın; tavanında göğe doğ ru küçük bir pencere açın ki, onunla sema ara
sında hiçbir tavan olmasın!" Dediğini yaptı lar, öyle yağmur yağdı ki,
bolluğundan otlar bitti; develer şişmanlıktan âdeta çatlarcasma semizleşti. O
yıla bu yüzden "âmu'l-fetak (=çatlama yıh)" denildi. [Dârimî]
2087-Mâlik radiyallahu anh'dan, dedi
ki: Bana ulaştığına göre Allah Resulü sallal lahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuş:
"Deniz tarafından bir bulut peydah olur da, Şam ta rafına doğru yol alırsa
yağmuru bol olur." [Muvattâ]
2088-Taberânî bunu
el-Mu'cemu'l-Ev-sat'ta Âişe radiyallahu anhâ'dan merfû olarak naklederek dedi
ki: "Bunu rivayette sadece el-Vakidî nakletmiştir."
2089-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, yağmur gördüğü zaman şöyle dua
ederdi: "Allahummec'alhü sayyıben nâfi'â (=Allahım, onu bol ve yararlı
kıl)!" [Buhârî ve Nesâî]
2090-Enes radiyallahu anh'dan: Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile beraberken yağmur yağdı. Allah Resulü el
bisesini açtı tenine biraz yağmur değdi. Ne den böyle yaptığı sorulunca şöyle
buyurdu: "O, Rabbinden henüz ayrılıp gelmiştir." [Ebû Dâvud]
2091-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Yağmurun size yağdırılmaması, kıtlık de ğildir; asıl kıtlık size bolca
yağmur yağdırıl-dığı halde toprağın mahsul vermemesidir." [Müslim]
2092-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
Rabbiniz (Azze ve Celle) buyurmuştur: "Eğer kullarım bana gereği gibi
itaat etseler, ben onlara gece yağmur yağdırırım, gündü zün de üzerlerine
güneşi doğdururum. Onlara gök gürleme sesini de duyurmam."
[Ahmed ve Bezzâr]
2093-Ubâde radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Eğer Ramazan ayında Doğu yönünde kızıl bir uzantı görürseniz, bir yıllık
yiyece ğinizi saklayınız. Çünkü o yıl açlık yılı ola caktır."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr ve'l-Evsat'ta; isnadında Hâlid b. Ma'dân'nm kızı
Ümmü Abdillah vardır.]
SÜNNET (REVÂTİB) NAMAZLAR
2094-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile öğleden önce iki rek'at,
öğleden sonra iki rek'at, Cumadan sonra iki rek'at, akşamdan sonra iki rek'at,
yatsıdan sonra iki rek'at (na file) kıldım."
2095-Bir rivayette şu fazlalık
vardır: "Ak şam, yatsı ve Cuma (sünnetlerini) evinde (kı lardı)."
[Altı hadis imamı.J
2096-Diğer bir rivayette şu ilave
yer al mıştır:
Hafsa bana anlattı: "O, sabah olunca iki rek'at kısa namaz kılardı (sabah
namazının sünnetini kastediyor). O, yanma giremediğim saat idi."
2097-Aişe radiyallahu anhâ'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Her kim oniki rek'at sünnet (namazı) kıl maya devam ederse, Allah onun
için cennette bir köşk yapar: Öğleden önce dört rek'at, öğ leden sonra iki
rek'at, akşam namazından sonra iki rek'at, yatsıdan sonra iki rek'at, sa bah
namazından önce iki rek'at." [Tirmizî ve Nesâî]
2098-Aişe radiyallahu anhâ'dan:
"İki namaz vardır ki Allah Resulü sallalla hu aleyhi ve sellem onları ne
gizli, ne açık, ne yolculuk ve ne de ikâmet halinde bırakmamış tır: Sabah
namazından önceki iki rek'at, ikin diden sonra iki rek'at." [Buhârî,
Müslim ve Nesâî.]
Cemaate yatsıyı kıldırırdı, sonra girip iki rek'at daha kılardı. Gece dokuz
rek'at kılardı, vitir de o namazın içinde olurdu. Bazı geceler namazı ayakta,
uzun kılar; bazı gecelerde ise oturarak, uzun kılardı. Ayakta kılarken okur sa,
ayakta iken rükû ve secde eder; otururken okursa, oturduğu yerden rükû ve secde
eder di. Sabah olunca iki rek'at kılardı (yani sabah namazının
sünnetini)."
[Müslim, Ebû Dâvud ve bazı bölümlerini Tirmizî]
2099-Diğer rivayet: "Evimde
öğle nama zından önce dört rek'at kılardı, sonra çıkıp ce maate öğleyi
kıldırırdı, sonra evime gelip iki rek'at daha kılardı.
Cemaate akşam namazını kıldırır-, sonra evime gelip iki rek'at daha kılardı.
2100-Âsım b. Damre'den: Alî
radiyallahu anh'a Peygamber sallalla hu aleyhi ve sellem'in gündüz kıldığı
sünnet namazlarını sorduk; şu cevabı verdi: "Sizin ona gücünüz
yetmez." Dedik ki: "Sen bize bildir, yapabildiğimiz kadar
ya-panz." Şu cevabı verdi:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem sabah namazını kıldıktan sonra
beklerdi. Gü neş doğudan şu kadar mikdar çıktıktan sonra henüz öğle vakti
girmeden dört rek'at namaz kılardı. Güneş gök ortasından kaydığı zaman, öğlenin
(farzından önce) dört rek'at kılardı. Öğlenin farzından sonra da iki rek'at
kılardı. İki rek'atte bir selâm vermek üzere ikindinin farzından önce dört
kılardı. İki rek'atta bir verdiği selâmı mukarreb meleklere, peygam berlere,
müslüman ve müminlerden onlara tâ bi olanlara özgü kılardı." Alî ilave
etti: "İşte bunlar, gündüz nafilesi olarak onaltı rek'at yapar. Ne yazık
ki buna devam eden azdır."
(Ravi) Vekî' der ki: Babam buna ilâveten dedi ki: Habîb b. Ebî Sabit der ki:
"Ey Ebû ishak! Bana anlattığın bu hadis
benim için şu mescidinin altın dolu olmasın dan daha iyidir."
[İbn Mâce, Tirmizî ve Nesâî. İlkinin rivayeti diğer ikisinden daha
kapsamlıdır.]
2101-Abdullah b. Muğaffel
radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Her iki ezan arasında bir namaz vardır, her iki ezan arasında bir namaz
vardır (yani ezanla kamet arasında isteyen namaz kılabi lir)." Üçüncüsünde
"dileyen için" dedi.
[Altı hadis imamı, Mâlik hariç.]
2102-Bezzâr leyyin bir senedle
Büreyde radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Akşam dışında, iki ezan arasında bir (nafile) namaz vardır."
2103-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
Şöyle derdi: "Gece ve gündüz namazları ikişer ikişerdir. Her iki rek'atte
bir selâm ve rilir."
Mâlik. Sünen ashabı ise, İbn Ömer'in bu hadisini Peygamber'in sözü olarak
naklettiler.
Nesâî der ki: "Bu rivayetin merfû olması hatalıdır."
Tirmizî ise: "Doğrusu, gece namazı ikişer ikişerdir. Gündüz söz konusu
değildir" demiş tir.
2104-Yahya b. Saîd el-Ensârî
radiyallahu anh'dan:
"Ülkemizin fakihlerinin gündüz nafilele rinde iki rek'atte bir selâm
verdiklerini gör düm. Bunun aksine hiç rastlamadım. Ayrıca bu husus, Ammâr, Ebû
Zer, Enes, Câbir b. Zeyd, İkrime ve Zührî'den rivayet edilmiştir."
[Buhârî, muallak olarak.]
SABAH NAMAZININ İKİ REK'AT
SÜNNETİ
2105-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, sabah namazının iki rek'at
(sünnetine) düş kün olduğu kadar hiçbir (nafile) namaz(ın)a düşkün değildi. Onu
hiç bırakmazdı." [Mâlik hariç. Altı hadis imamı.]
2106-Diğer rivayette hadis merfû
olarak nakledilmiştir:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Sabah namazının iki rek'at (sünneti) dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır."
2107-Ebü Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"(Düşman) atlar(ı) sizi kovalasalar bile sakın o iki rek'atı (sabahın
sünnetini) bırak mayın!" [EbûDâvud]
2108-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, sabah namazında ezanla kamet
arasında hafif iki rek'at (namaz) kılardı."
2109-Diğer rivayet: Sabahın iki
rek'atını kısa kılardı. O kadar kısa tutardı ki içimden "Acaba Fâtiha'yı
okudu mu?" derdim.
[Tirmizî hariç, Altı hadis imamı.]
2110-İbn Ömer radiyallahu anh'm
azathsı Yesâr'dan:
İbn Ömer beni, sabahın doğuşundan sonra namaz kılarken ve iki rek'atte bir
selâm verir ken gördü. Dedi ki: "Ey Yesâr! Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem yanımıza çıktı; biz de senin kıldığın gibi kılıyorduk; şöyle buyur du:
"Burada bulunan bulunmayana iletsin!: Şafaktan sonra, sadece iki rek'at
(sünnet) na maz kılın!" [Ebû Dâvud ve Tirmizî]
2111-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, sabah namazının sünnetinin ilk rek'atmda
ge nellikle "Kûlû âmenna billahi ve mâ ünzile
ileynâ..." âyetini (Âl-i İmrân, 3/84) ikinci rek'atmda ise "Âmenna
billahi ve'§hed bi-ennâ müslimûn" âyetini (Âl-i İmrân, 3/52) okurdu.
2112-Diğer rivayette: "Teâlev
ilâ kelime-tin sevâin beynenâ ve beyneküm..." âyetini (Âl-i İmrân, 3/64)
okurdu."
[Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî.]
2113-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: O, Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem'in sabahın sünnetinin
birinci rek'atmda "Kûlû âmenna billahi ve mâ ünzile ileynâ..."
âyetini (Âl-i İmrân, 3/84); ikinci rek'atmda ise "Rabbena âmenna bimâ
enzelte ve'tte-ba'ne'r-Resûle fektübnâ maa'§-şâhidîn"i (Âl-i İmrân, 3/53),
ya da "İnnâ erselnâke bi'l-hakkı beşîran ve nezîran ve layüs'elü an
ashâbi'l-cahîm" i (Bakara, 2/119) okuduğu nu duymuş. (İkinci rek'atta
hangisini okudu ğu şüphesi raviden kaynaklanmıştır.) [Ebû Dâvud]
2114-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'i belki yirmi kere takip ettim. Hepsinde
de ak şamdan sonraki iki rek'at namazla sabah nama zının iki rek'at sünnetinde
Kul yâ eyyühel-kâ-fırûne süresiyle. Kul huvellahu ehad sûresini okuduğunu
gördüm." [Tirmizî ve aynı lafızla Nesâî.]
2115-Aişe radiyallahu anhâ'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, sabah namazının iki rek'at
(sünnetini) kıldık tan sonra sağ yanına yaslanıp yatardı." [Buhârî, Müslim
ve Tirmizî]
2116-Ebû Davud'un rivayeti:
"Gecenin sonunda namazını bitirdiğinde bana bakardı, uyanık olursam
benimle konuşurdu, uykuday-sam uyandırırdı. İki rek'at kıldıktan sonra müezzin
gelip O'na sabah namazı vaktinin geldiğini bildirinceye kadar yatardı. Sonra
kalkar iki rek'at kısa bir namaz kılardı, sonra da namaza (mescide)
giderdi."
2117-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Biriniz sabah namazının (farzından ön ce) iki rek'at namaz (sünnet)
kıldığı zaman sağ yanı üzerine (biraz) yatsın!" [Tirmizî]
2118-Ebû Dâvud, şunu da ekledi:
"Mervân ona (Ebû Hureyre'ye) dedi ki: "Bizden birinin yatacak yerde
mescide yürü mesi, yeterli gelmez mi?" "Hayır!" dedi. Bu nu İbn
Ömer duyunca: "Ebû Hureyre ileri git ti" dedi.
"Onun söylediklerinden bir şeyi inkâr mı ediyorsun yoksa?"
dediklerinde: "Ama o ce saret gösterdi. Biz ise çekingeniz" dedi.
Bunu Ebû Hureyre duyunca şunu demekten kendini alamadı: "Ben ezberleyip
onlar unutmuşsa benim suçum nedir?"
2119-Nâfı' radiyallahu anh'dan:
İbn Ömer, sabah namazım(n sünnetini) kı lıp yatan bir adam gördü ve sordu:
"Seni buna iten nedir?"
"İki namazımın arasını ayırmak istedim!"
"Selâmdan daha güzel ayırıcı nedir?"
"O, (yatmak) sünnettir!"
"Hayır senin yaptığın sünnet değil; bid'at-tir!" dedi. [Rezîn]
2120-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
Bir adam Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile sabah namazını kıldı. Selâmdan
sonra iki rek'at daha kılınca, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem sordu:
"Sabah namazı dört rek'at mıdır?" "Ey Allah Resulü! Ben sabah
namazının sünnetini kılmamıştım da."
"Öyleyse bir beis yoktur" buyurdu. [Rezîn]
2121-Ebû Dâvud ve Tirmizî, Yahya b.
Sa-îd el-Ensârî'nin dedesi Kays'dan: O da aynı şeyi yapınca, Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem: "Ey Saîd, yavaş ol! iki namazı bir den mi
(kılıyorsun)?" buyurdu. "Ben sünneti kılmamıştım da" deyince:
"Öyleyse bir beis yoktur" buyurdu.
2122-Abdullah b. Mâlik b. Buhayne
radi-yallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, namaz kılındıktan sonra iki rek'at
namaz kı lan bir adamın yanından geçti; namazdan son ra insanlar adamın başına
üşüştüler.
Bunun üzerine Allah Resulü o adama buyurdu ki: "Sabah namazı dört rek'at
mıdır, sabah namazı dört rek'at mıdır? (farzını kas tediyor)" [Buhârî,
Müslim ve Nesâî.j
2123-Diğer rivayet: "O
sallallahu aleyhi ve sellem, sabah namazı kılındıktan sonra, na maz kılmakta
olan bir adama rastladı ve ona anlamadığımız bir şey söyledi. Çıkarken ada mın
yanına gidip onu sardık ve sorduk: "Sana ne buyurdu?" Cevap verdi:
"O, şöyle buyurdu: "Neredeyse sizden bi ri sabah namazının farzını
dört rek'at kıla cak."
2124-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Her kim, sabah namazının iki rek'at sün netini kılmamışsa onu Güneş
doğduktan son ra kılsın." [Tirmizî]
2125-Üsâme b. Umeyr radiyallahu
anh'dan:
O, Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem'in sabah namazının sünnetini kıldıktan
sonra şöyle buyurduğunu duymuş: "Ey Cebrail, Mikâil, israfil ve
Muhammed'in Rabbi! Sana ateşten sığınırım!" —^Bunu üç kere söyledi—
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kehîı'de leyyin bir senedle.]
2126-Atâ radiyallahu anh'dan: İbn
Mes'ûd, sabah namazından sonra çı kıp (camide) konuşan bir cemaatin yanına
vardı ve şöyle diyerek onlan konuşmaktan menetti: "Siz buraya namaz kılmak
için geldi niz. Ya namaz kılın, ya da susun!"
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr'de. Atâ, İbn Mes'ûd'u işitmemiştir.]
ÖĞLE VE İKİNDİNİN SÜNNETİ
2127-ibn Ömer radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile öğlenin farzından önce iki
rek'at, öğlenin (farzından sonra) da iki rek'at kıldım." [Buhârî ve
Müslim]
2128-Alî radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, öğlenin farzından önce dört,
farzından sonra da iki rek'at namaz kılardı." [Tirmizî]
2129-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, eğer öğleden önce dört rek'at
kılmamışsa, onu öğleden sonra kılardı." [ikisi de Tirmizî'nindir.]
2130-Ümmü Habîbe radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim öğleden önce dört; öğleden sonra da dört rek'at sünnet kılarsa Allah
onu ateşe haram kılar."
2131- Diğer rivayet: "Kim
öğleden önce dört, öğleden sonra da dört rek'at namaza de vam ederse Allah,
muhakkak onu ateşe haram kılar." [Sünen ashabı.]
2132-Ebû Eyyûb radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Öğleden önce arada selâm vermeden kı lınan dört rek'at (sünnet) namazına
gök kapı ları (ardına kadar) açılır." [Ebû Dâvud]
2133-Abdullah b. es-Sâib radiyallahu
anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, zevalden sonra, öğleden önce dört rek'at
kılar ve şöyle buyururdu: "Bu, şüphesiz gök kapı larının açıldığı saattir
Bu saatte, salih ameli min yukarıya yükselmesini isterim."
2134-Ömer radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Öğleden önce ve zevalden sonra kılınan dört rek'at var ya seherde kılınan
emsalleri de ğerindedir. O saatte hiçbir şey yoktur ki Allah Teâla'yı teşbih
etmesin." Ondan sonra şunu okudu: "Gölgeleri sağa sola vurarak,
Allah'a boyun eğerek secde ederler." (Nahl, 16/48)
[Bu iki rivayet Tirmizî'ye aittir.]
2135-Safvân radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim öğleden önce, dört rek'at namaz kı larsa, bir köle azat etmişçesine
ecir alır." Ya hut şöyle buyurdu: "İsmail neslinden dört kö le azat
etmişçesine ecir alır."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Evsat'ln hafî bir senedle.]
2136-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
"Öğle namazından önce kılınan dört rek'at (sünnet) dışında, gece namazına
hiçbir şey (nafile) denk olamaz. O rek'atların gün düz namazına üstünlüğü,
cemaatle kılman na mazın tek başına kılınan namaza olan üstün lüğü
gibidir."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebfr'de leyyin bir senedle.]
2137-Alî radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ikindiden önce iki rek'at
kılardı." [Ebû Dâvud]
2138-Tirmizî'nin rivayeti:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, ikindiden önce iki rek'atta bir
selâm vermek üzere dört rek'at kı lardı."
2139-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"İkindiden önce dört rek'at (sünnet) kılan kimseye Allah merhamet
etsin."
[Tirmizî ve Ebû Dâvud.]
2140-İbn Amr b. el-As radiyallahu
anh' dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim ikindiden önce dört rek'at kılarsa şüphesiz Allah onu ateşe haram
kılar."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr'de.]
2141-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
"Benim sıram olduğunda Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, ikindi
namazın dan sonra iki rek'at namaz kılmadan yanıma gelmezdi."
2142-Diğer rivayet: "Yanımda
(nöbetim de iken) Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel lem, ikindiden sonra
iki rekat namazı hiç bı rakmamıştır."
2143-Diğer rivayet: "Peygamber
sallalla hu aleyhi ve sellem, ikindiden sonra namaz kılar, ancak başkalarını
bundan alıkoyardı. Aralıksız oruç tutardı, ancak başkasını böyle yapmaktan
alıkoyardı."
2144-Diğer rivayet: "O iki
rek'atı ikindi den önce kılardı, sonra işi çıktı veya unuttu da kılamadı, ama
ikindiden sonra kıldı. Sonra (eskisi gibi) kılmaya devam etti.
Çünkü O, bir namazı kıldığı zaman ona devam ederdi."
2145-Kureyb radiyallahu anh'dan: İbn
Abbâs, İbn Ezher ve Misver b. Mahra-me, Kureyb'i ikindiden sonra kıhnan o iki
rek'at (sünnet) hakkında sormak için Âişe'ye göndermişler.
(O sordu:) "Duyduğumuza göre sen onla-n kılıyormuşsun. Oysa biz duyduk ki,
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem onları kıl maktan menetmiş." İbn
Abbâs dedi ki:
"Ömer'le birlikte insanlan onu kılmaktan alı-koyardım." Kureyb dedi
ki: "Benimle gön derdikleri mesajı ona (Âişe'ye) ulaştırdım; şöyle dedi:
"Ümmü Seleme'ye sor!" Onlara durumu bildirince: "Haydi git Ümmü
Seleme'ye sor!" dediler. Gidip sordum; cevaben şöyle dedi:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in ondan menettiğini duymuştum. Sonra
yanımda onu kıldığım gördüm. Yanımda bir takım Ensâr hanımları vardı. Ona bir
cariye gönderdim ve dedim ki: Haydi git yanında dur ve de ki: Ümmü Seleme diyor
ki: İnsanla rı ondan menettiğini duydum, bugün ise sen onu kılıyorsun. Eğer
eliyle işaret ederse, geri
çekilirsin. Gerçekten eliyle işaret etti ve cari ye geri durdu. Namazını
bitirince, şöyle bu yurdu:
"Ey Ebû Ümeyye'nin kızı! Sen bana ikin diden sonraki iki rek'at hakkında
sordun. Ba na Abdü' l-Kays'dan bazı kimseler geldi, ka vimlerinin müslüman
olduğunu bildirdiler. Onlarla meşgul olurken öğleden sonra kıldı ğım iki
rek'atı kılamadım, şimdi kıldığım bu namaz işte o iki rek'attır."
[Bu iki rivayet de, Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî'ye aittir.)
2146-Zeyd b. Hâlid el-Cühenî
radiyallahu anh'dan:
Ömer ikindinin farzından sonra onun iki rek'at kıldığını görmüş ve namazda iken
onu değnekle dövmüş. Namazı bitirince Zeyd de miş ki: "Ey mü'minlerin
emiri! Bunu Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in kıldığını görünce,
O'ndan sonra vallahi bırakmam!" Bunun üzerine Ömer yanına oturup (gönlünü
alarak) şöyle demiş:
"Ey Zeyd! însanlann bunu âdet edinip de geceye kadar namaz kılmalarından
korkma-saydım, sana vurmazdım."
[Ahmed ve Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebtı'de.]
2147-Abdullah b. Rebâh'dan, o da
saha beden bir adamdan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ikindiyi kıldırdı. Bir adam da kalkıp
namaz kılmaya başladı. Derken Ömer onu gördü ve şöyle dedi: "Otur! Kitab
ehli namazlara ara vermedikleri için helak olmuştur." Bunun üzerine Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sel lem şöyle buyurdu: "Hattâb'ın oğlu iyi yap
tı!" [Ebû Yâ'la ve Ahmed.]
2148-Ebû Dâvud da benzerini,
el-Ezrak b. Kays'dan rivayet etmiştir. Ancak namazı mutlak olarak zikretmiş,
ikindiden söz etmemiştir.
AKŞAM VE YATSI NAMAZININ
SÜNNETİ, CUMANIN SÜNNETİ
2149-Enes radiyallahu anh'dan:
"Medine'deydik. Müezzin akşam ezanını okuduğunda herkes sütunların arasına
koşar ve iki rek'at namaz kılardı. Hatta yabancı biri mescide girdiğinde,
insanlarm çoğunu na mazda görünce, akşam namazının kılındığını
zannederdi."
[Buhârî, Müslim ve Nesâî.]
2150-Müslim'in rivayeti:
"Muhtar b. Fül-fül, Enes'e dedi ki; "Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem (akşamın farzından önceki) iki rek'atı kılar mıydı?"Cevap verdi:
"Bizi kılarken görürdü de; bize ne kılın, ne de kılmayın derdi."
2151-Abdullah b. el-Muğaffel
el-Müzenî radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Akşam namazından önce iki rek'at (nafi le) kılın! Akşam namazından önce
iki rek'at (nafile) kılın!" Üçüncüsünde, insanlar onu sünnet edinmesinler
diye "İsteyen kılsın!" buyurdu. [Buhârî. Müslim ve Ebû Dâvud]
2152-Kâ'b b. Ucre radiyallahu
anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Eşhel oğullarının mescidine
geldi ve orada namaz kıldı. Namazı bitirdiklerinde onları sünnet namazı
kılarken görünce, şöyle buyur du:
"B« (sünnetler), evlerin namazıdır!"
[Dâvud ve Nesâî.]
2153- Ebû Mekhûl radiyallahu
anh'dan: O, Peygamber sallallahu aleyhi ve sel lem'in şöyle buyurduğunu
naklediyor:
"Her kim akşamdan sonra konuşmaksmn iki rek'at —bir rivayette dört rek'at—
kılarsa namazı llliyyîn'e yükseltilir."
2154-Huzeyfe radiyallahu anh'dan: Şu
ilave ile benzeri nakledildi: "Akşam namazından sonra iki rek'atı kılmakta
acele edin! Çünkü o iki rek'at, farzla beraber yuka rıya kaldırılır."
[İkisi de Rezîn'e aittir.]
2155-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Her kim akşamdan sonra aralarında kö tü bir şey konuşmadan altı rek'at
kılarsa, bu rek'atler on iki yıllık ibadete denk olur."
[Tirmizî]
2156-(Tirmizî) dedi ki: Âişe'den,
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in şu sözü nakledilmiştir:
"Kim akşamdan sonra yirmi rek'at kılar sa, Allah onun için cennette bir
köşk yapar."
Derim ki: Bu hadisi İbn Mâce, Âişe'den, yalancı olduğu söylenen bir ravi
kanalıyla ri vayet etmiştir.
2157-Muhammed b. Ammâr b. Yâsir
radi-yallahu anh'dan:
Ammâr b. Yâsir'in akşamdan sonra altı rek'at kıldığını gördüm. Şöyle dedi:
"Sevgi lim sallalahu aleyhi ve sellem'in akşamdan sonra altı rek'at kılıp
şöyle buyurduğunu gör düm ve duydum: "Kim akşamdan sonra altı rek'at
kılarsa deniz köpüğü kadar (küçük) ol sa bile günahları bağışlanır."
[Taberânî. İsnadında Sâlih b. Katan el-Buhârî var dır.]
2158-Şurayh b. Hâni' radiyallahu
anh'-
dan:
Âişe radiyallahu anhâ'ya Peygamber sal lallahu aleyhi ve sellem'in namazı
hakkında sordum; şu cevabı verdi: "Yatsıdan sonra evi me girdiğinde hemen
dört veya altı rek'at na maz kılardı. Bir gece yağmura tutulduk. Re-sûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem'in altına deriden bir post serdik. Hâlâ gözümün önün den
gitmez; postun deliklerinden sular kaynı yordu. Resûlullah sallallahu aleyhi ve
sel lem'in elbisesini (ıslanmaması için) yerden koruduğunu da görmedim."
[Ebû Dâvud]
2159-el-Berâ b. Âzib radiyallahu
anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim öğleden önce dört rek'at kılarsa, sanki o gece teheccüd kılmış gibi
olur. Kim de yatsıdan sonra dört rek'at kılarsa. Kadir gecesinde benzerlerini
kılmışcasına ecir alır."
[Taberânî, el-Mu' cemu' l-Evsat'la zayıf bir senedle.]
2160-Taberânî, el-Mu' cemu'
l-Evsat'ta. ay rıca zayıf hir senedle benzerini Enes'ten nak-letmiştir.
2l6l-el-Mu'cemu'l-Kebîr'indc de İbn Ömer'den zayıf hk senedle merfû olarak şunu
rivayet etmiştir:
"Kim, yatsı namazım cemaatle kılıp da mescidden çıkmadan dört rek'at daha
kılarsa, Kadir gecesindekine denk bir sevap alır."
2162-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim cumadan sonra (nafile) namaz kıl maya niyetlenirse, dört rek'at
kılsın."
2163-Bir başka rivayette: "Eğer
acele bir işin varsa, iki rek'atını mescidde, diğer ikisini de (evine)
döndüğünde kıl!"
[Müslim, Ebû Dâvud ve Tirmizî]
2164-Nâfi' radiyallahu anh'dan: İbn
Ömer, (farzdan sonra) yerinden aynl-madan bir adamın Cuma günü iki rek'at kıldı
ğını gördü. Ona engel olup şöyle dedi: "Cu mayı dört mü kılıyorsun?"
Abdullah (bin Ömer), Cuma günü evinde iki rek'at kılıp şöyle derdi: "Allah
Resulü sal lallahu aleyhi ve sellem böyle yapmıştır."
2165-Bir başka rivayette: "İbn
Ömer, Cu madan önce (nafile) namazı uzatırdı. Cumayı kıldıktan sonra ayrılıp
gider ve evinde iki rek'at kılardı. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in
de böyle yaptığını söylerdi." [Mâ lik hariç, Altı hadis imamı.]
2166-Atâ (b. Ebî Rebâh) radiyallahu
anh' dan:
îbn Ömer, Mekke'de Cumayı kıldıktan sonra biraz ileriye gidip iki rek'at, ondan
son ra biraz daha ileriye gidip dört rek'at daha kı lardı.
Medine'de olduğu zaman, cumayı kıhp evine giderdi. Evinde iki rek'at kılardı,
mes-cidde kılmazdı. Sebebi kendisine sorulunca, şöyle derdi:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de böyle yapardı." [Ebû Dâvud
ve Tirmizî]
VİTİR VE DUHA (KUŞKUK) NAMAZI
2167-Büreyde radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Vitir haktır. Kim vitir kılmazsa bizden değildir. Vitir haktır. Kim vitir
kılmazsa biz den değildir. Vitir haktır. Kim vitir kılmazsa bizden
değildir." [Ebû Dâvud]
2168-Alî radiyallahu anh'dan:
Vitir haktır, farz namazı gibi kesin değil dir. Ne var ki, Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem bu namazı sünnet edinmiş ve şöyle buyunnuştur:
"Allah tektir, teki sever. Ey Kur'ân ehli! Vitir kılın!" [Sünen
ashabı.]
2169-İbn Muhayrîz radiyallahu
anh'dan: Kenâne oğullarından Muhdecî adında bir adam, Şam'da Ebû Muhammed
künyeli bir adamın: "Vitir vaciptir" dediğini duymuş. Muhdecî diyor
ki:
(Bunu duyar duymaz) Hemen Ubâde b. es-Sâmit'e gidip durumu bildirdim, şöyle de
di:
Ebû Muhammed yalan söyledi. Çünkü Al lah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in
şöy le buyurduğunu duydum:
"Beş vakit namazı Allah, kullara yazmış tır (farz kılmıştır). Kim
küçümseyerek onlar dan şey zayi etmeden hakkıyla yerine getirir se onun için,
Allah'ın onu cennete sokacağına dair verilmiş bir sözü vardır Kim de bunları
kılıp görevini yerine getirmezse, Allah'ın ona verilmiş bir sözü yoktur;
isterse azaplandırır, isterse cennete koyar."
[Mâlik, Ebû Dâvud ve Nesâî.]
2170-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Gece kıldığınız namazın sonu tek ol sun!" [Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud
ve Nesâî.)
2171-Ebû Eyyûb radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Vitir (namazı) her müslüman üzerine bir haktır. Kim beş rek'at olarak
vitir kılmaktan hoşlanırsa yapsın; kim üç rek'at olarak kıl mak isterse yapsın;
kim bir rek'at olarak kıl mak isterse öyle kılsın." [Ebû Dâvud]
2172-Nesâî'nin rivayeti: imâ yoluyla
kılabilir."
"Dileyen vitri
2173-Başka rivayette hadisin
başlangıcı şöyledir: "Kim yedi rek'at olarak kılmak is terse yapsın."
2174-Aişe radiyallahu anhâ'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, vitir namazını dört ve üç
olarak, altı ve üç olarak, sekiz ve üç olarak, onüç olarak kılardı. Yediden
eksik kılmadığı gibi, pnüçten fazla da kılmazdı." [Ebû Dâvud]
2175-Ümmü Seleme radiyallahu
an-hâ'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem vitri onüç rek'at olarak
kılardı; yaşlanıp güç süz düşünce, yedi rek'at olarak kılmaya baş ladı."
[Nesâî ve TimıizîJ
2176-Diğer rivayet: "Beş ve
yedi olarak da kılardı, rek'at aralarını ne söz, ne de selâm ile
ayırmazdı."
2177-İbn Ömer ve İbn Abbâs
radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Vitir gecenin sonunda tek rek'attır."
2178-Bir başka rivayette: "Gece
namazı ikiler ikişerdir. Bitirmek istediğinde sonunda bir rek'at kılar, bu
surette kıldıklarını teklemiş olursun." [Ebû Dâvud hariç. Altı hadis
imamı.]
2179-Alî radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, mufassal (kısa) sûrelerden yedi
sûre ile üç rek'at vitir kılardı. Her rek'atmda, sonu Kul hüvellahü ehad
(Ihlâs) olmak üzere üç sûre okurdu." [Tirmizî]
2180-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem vitir namazının rek'atlarında
Sehbihisme rab-hike'l-al'â, Kul yâ eyyühe'l-kâfırûne, Kul hü vellahü ehad
sûrelerini okurdu." [Nesâî ve Tirmizî]
2181-Ayrıca onun (Tirmizî) ve Ebû Da
vud'un Âişe'den içinde: "Üçüncü rek'atte Muavvezeteyn (Felâk ve Nâs'ı)
okurdu" kay dı bulunan benzer rivayetleri vardır.
2182-Her ikisinin (Tirmizî ve Ebû Da
vud'un) Übeyy b. Kâ'b'dan sonu şöyle olan bir rivayetleri daha bulunmaktadır:
"Rükûdan önce kunût yapardı, bitirince ise şöyle derdi:
«Sübhâne'l-Meliki'l-Kuddûs (üç kere).» So nunu uzatırdı (çekerdi)."
2183-Hârice b. Huzâfe radiyallahu
anh' dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Allah, size deve sürülerinden daha iyi olan bir şey bahsetmiştir ki, o da
son yatsı ile sabahın doğuşu arasında kılınacak olan vitir namazıdır."
[Tirmizî ve Ebû Dâvud.]
2184-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, gecenin tümünde başında, ortasında
ve so nunda vitir kılmıştır. Vitri, seher vaktinde son bulmuştur."
[Mâlik hariç. Altı hadis imamı.]
2185-Diğer rivayette: "Ölümüne
yakın kıldığı vitri, seherde son buluyordu."
2186-Câbir radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim gecenin sonunda kalkmaktan kor-karsa. gecenin başında vitrini kılsın,
sonra uyusun. Kim gecenin sonunda kalkmayı umu yorsa, bilsin ki gecenin sonu
şahitlidir, (o va kitte) melekler hazır bulunurlar. Onun için bu, daha faziletlidir."
[Müslim ve Tirmizî]
2187-Ebû Saîd radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim vitir kılmadan uyursa, sabah olunca kılsın."
2188-Diğer rivayette: "Kim
vitri kılma dan uyur ya da unutursa, hatırladığı ya da uyandığı zaman
kılsın." [Tirmizî ve Ebû Dâvud.]
2189-Âiz b. Amr radiyallahu anh'dan:
Ona: "(Vitir namazını kıldıktan sonra uyu yup uyanınca, tekrar nafile
kılmak isteyen kimse için önceden kıldığı) vitir namazı bozu lur mu?" diye
sordular, şöyle dedi: "Gecenin başında vitir kıldığın zaman sonunda
kılma!" [Buhârî]
2190-Rezîn şunu ilâve etti: Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurdu ğunu duydum: "Bir
gecede iki vitir olmaz (kı lınmaz)."
2191-Nâfi' radiyallahu anh'dan:
"Mekke'de İbn Ömer'le beraberdim. Ha va bulutluydu. Sabah namazını
kaçırmaktan endişe etti. Bir rek'at vitir kıldı. Sonra bulut gitti, hava
berraklaştı. Baktı ki daha geceye vardır. Hemen bir rek'at daha kılıp önceki na
mazını çiftledi. Sonra iki rek'at iki rek'at ola rak (nafile) kıldı. Sabah
geçmesinden korkun ca bir rek'at vitir kıldı." [Mâlik]
2192-Ümmü Seleme radiyallahu
an-hâ'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, vitirden sonra iki rek'at
kılardı." [Tirmizî]
2193-Aişe radiyallahu anhâ'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, vitrin ikinci rek'atında selâm
vermezdi."
[Nesâî]
2194-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
"Allah Resıîlü sallallahu aleyhi ve sellem, vitrin ikinci rek'atında selâm
verirdi ve bu es nada bir işi varsa yapılması hususunda talimat verirdi."
[Mâlik ve Buhârî.]
2195-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
Şöyle derdi: "Akşam namazı (üç rek'at ol ması itibanyla), gündüz
namazlarının vitri dir." [MâlikJ
2196-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, yapmayı arzulayıp da insanlar da
yaparlar, dolayısıyla onlara farz olur diye korktuğu bir ameli yapmazdı.
(Örneğin:) Ben duhâ (kuş luk) namazı kıldığım halde, O hiç duhâ nama zı
kılmamıştır."
[Buhârî, Müslim, Muvattâ ve Ebû Dâvud]
2197-Diğer rivayette: "Allah
Resulü sal lallahu aleyhi ve sellem'in duhâ namazını kıl dığını görmedim, ben
kılardım. Bir ameli bı rakacağı zaman O'na hatırlatırdım."
2198-Nesâî'de: Abdullah b. Şakîk ona
(Âişe'ye) dedi ki: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem duhâ (kuşluk
namazı) kılaf mıydı?" /
"Hayır! Ancak seferden geldiği zaman kı lardı" cevabım verdi.
2199-Müslim'in bir rivayetinde:
Muâze ona (Âişe'ye) sordu:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, duhâyı (kuşluk namazını) kaç
rek'at kılardı?" Cevap verdi:
"Dört rek'at kılardı ve Allah'ın dilediği kadar da artırırdı."
2200-Ebû Saîd radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, duhâ namazını o kadar sık kılardı ki
"bir daha bırakmayacak" sanırdık. Bazen de o kadar uzun süre kılmazdı
ki, "bir daha kılmayacak" derdik. [Tirmizî]
2201-Abdurrahman b. Ebî Leylâ
radiyal lahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in duhâ namazı kıldığını bize, Ümmü
Hâni'den başka hiç kimse bildirmedi. (Ümmü Hânî) de di ki: "Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sel lem, Mekke'nin fethinde evime girdi; yıkandı ve sekiz
rek'at namaz kıldı. Kıldığı bu na-
mazdan daha hızlı bir namaz görmedim; an cak rükû ve secdesini tam
yapmıştı." [Altı hadis imamı.]
2202-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: "Dostum (Peygamber) bana her ay üç gün oruç tutmamı, iki rek'at
duhâ namazı ve yatmadan önce de vitir kılmamı tavsiye et ti."
[Mâlik hariç. Altı hadis imamı.]
2203-Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî'nin
de Ebu'd-Derdâ'dan benzeri rivayetleri bulun maktadır.
2204-Zeyd b. Erkam radiyallahu
anh'dan: O, duhâ namazı kılan bir topluluk görmüş de şöyle demiş:
Ah onlar bu saatten başka bir saatte duhâ kılmanın daha hayırlı olduğunu bir
bilselerdi! Çünkü Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel lem şöyle buyurmuştur:
"Evvâbîn (tevbekârlar namazı) deve yavrularının ayakları sıcak tan
kavruldukları zaman kılınır." [Müslim]
2205-Ebû Zer radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Sizden biri, azalarının her birine sadaka vermesi gerekir bir halde
uyanır. Her teşbih (Sübhânallah) bir sadakadır, her tahmîd (el-Hamdu lillah)
bir sadakadır, her tehlîl (Lâ ilahe illallah) bir sadakadır, her tekbir
(Alla-hu ekber) bir sadakadır, iyiyi emretmek bir sadakadır, kötüden alıkoymak
bir sadakadır. Kılınacak olan iki rek'at duhâ narnazı bütün bunların yerini
tutar."
[Müslim ve Ebû Dâvud]
2206-Alî radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, duhâ (kuşluk) namazı
kılardı." [Ahmed ve Ebû Ya'lâ]
2207-İbn Amr b. el-Âs radiyallahu
anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir müfreze gönderdi. Gittiler, düşmanı
mağlup edip bir çok ganimet elde ederek geri döndü ler. Aralarmda "Ne
kadar çabuk gittik, düşma nı ne de kolay mağlup edip ganimetler kazandık"
diye konuşmaya başladıklarında, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem onla
ra şöyle buyurdu:
"Daha yakın bir savaş alanı, daha çok ga nimet ve daha çabuk dönüşü olan
bir şey gös tereyim mi? Kim abdest alıp da duhâ namazı nı kılmak için mescide
giderse (bilsin ki bu), savaş alanından daha yakın, ganimet bakımın dan daha
çok, dönüş cihetinden daha hızlıdır."
[Ahmed ve Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr'de leyyin bir senedle.]
2208-Ukbe b. Âmir radiyallahu
anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Allah Teâla buyuruyor: «Ey Ademoğlu! Günün başında Benim için dört rek'at
namaz kıl; Ben de günün sonunda seni affedeyim»."
[Ebû Ya'lâ ve Ahmed.]
2209-Onun (Ahmed'in) Ebu'd-Derdâ ve
Ebû Murre et-Tâifî'den benzer bir rivayeti vardır.
2210-Tirmizî'nin de Ebû Zer ve
Ebu'd-Derdâ'dan benzer bir rivayeti vardır.
2211-Taberânî'nin,
el-Mu'cemu'l-Ke-bîr'inde, îbn Ömer ve Nevvâs b. Sem'ân'dan benzeri rivayeti
mevcuttur.
2212-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
Ebû Zerr'e dedim ki: "Ey amca! Bana bir tavsiyede bulunur musun?"
Cevap verdi: "Ben de aynı şeyi Allah Re sulü sallallahu aleyhi ve sellem'e
sormuştum ve şöyle buyurmuştu:
«Eğer iki rek'at duhâ namazı kılarsan ga fillerden olmazsın. Onu dört rek'at
kılarsan, âbidler safında yazılırsın; altı kılarsan sana hiçbir günah ulaşmaz;
sekiz kılarsan, itaatkâr kullardan yazılırsın; on iki kılarsan, cennette sana
bir köşk yapılır. Hiçbir gün, hiçbir gece ve hiçbir saat yoktur ki, onda
Allah'ın kulla rına ihsan ettiği bir iyiliği olmasın. Allah, kuluna kendi
Zâtını zikretme ilhamı gibi bir iyi liği ihsan etmemiştir»." [Bezzâr
leyyin bir senedle.]
2213-Taberânî'nin el-Mu' cemu'
l-Ke-bîr'inde. Ebu'd-Derdâ'dan leyyin bir senedle benzeri merfû olarak yer
almıştır.
2214-Ebû Ümâme radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Güneş, doğduğu yerden, ikindiden sonra batmak üzere olduğu şeklini
aldığında, kişi dört secdeli iki rek'at namaz kılarsa onun için o günün tüm
sevabı gibi bir sevap olur." (Sa nırım şunu da) dedi: "Günahları da
örtülür." (Sanınm şunu da) dedi: "O, ölürse, mutlaka cennete
girer."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebir'de leyyin bir senedle.]
2215-Enes radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'i duhâ namazını altı rek'at
olarak kılar ken gördüm; sonra onu hiç bırakmadı." el-Hasan dedi ki:
"Daha sonra ben de onu hiç terketmedim."
(Taberânî, el-Mu'cemu'l-Evsat'la leyyin bir senedle.]
2216-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem. ne seferde ve ne de
başka bir yerde duhâ na mazını hiç bırakmazdı." [Bezzâr zayıf bir
senedle.]
2217-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Duhâ namazına ancak evvâb tevbekâr kişi devam eder."
(Taberânî, el-Mu'cemu'l-Ev.ml'Vd leyyin bir senedle.]
2218-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim iki rek'at duhâ namazına devam ederse, deniz köpüğü kadar (küçük)
bile olsa günahları bağışlanır." [Tirmizî]
2219-Enes radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim duhâ namazını on iki rek'at olarak kılarsa Allah ona cennette
altından bir köşk yapar." [iki rivayet de Tirmizî aittir.]
2220-Ebû Ümâme radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim sabah namazım cemaatle kılıp da sonra kıldığı yerde beklerse, (Güneş
bir mız rak boyu yükseldikten sonra) duhâ namazım kılarsa, tam ve eksiksiz bir
hac ve umre etmiş çesine sevap alır."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kehîr'de leyyin bir isnâdla.]
TAHİYYETÜ'L-MESCID
(MESCİDE SAYGI NAMAZI), İSTİHARE NAMAZI, HACET NAMAZI, TEŞBİH, REGÂİB, MENZİL
VE KUDÜM NAMAZI
2221-Ebû Katâde radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Biriniz mescide girdiği zaman, oturma dan iki rek'at namaz kılsın."
[Altı hadi.s imamı.]
2222-Câbir radiyallahu anh'dan: Cuma
günü Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem hutbe okurken bir adam mescide
girdi. Ona "Namaz kıldın mı?" diye sordu. "Hayır" deyince;
"Haydi iki rek'at kıl!" bu yurdu.
2223-Diğer rivayette: "Biriniz
Cuma na mazına imam hutbede iken gelirse, iki rek'at namaz kılsın. Ama çabuk ve
kısa kılsın."
[Mâlik hariç, Altı hadis imamı.]
2224-Ebû Saî^t b. el-Muallâ
radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem zamanında erkenden pazara
çıkardık, o sıra da mescide uğrayıp namaz (da) kılardık." [Nesâî]
2225-Câbir radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, bize Kur'ân'dan sûre öğretir gibi,
her işimiz de istihareyi öğretir ve şöyle buyururdu:
"Biriniz bir işe niyet ettiği zaman, farz ol maksızın iki rek'at namaz
kılsın ve şöyle dua etsin:
«Allahümme innî estahîruke bi-ilmike ve estakdiruke bi-kudretike, ve es'elüke
minfad-like'l-azîm. Fe-inneke takdiru ve lâ akdiru ve ta'lemu ve lâ a'lemu, ve
ente Allâmü'l-ğuyûb. Allahümme in künte ta'lemu enne hâzel-emre hayrun lîfî
dînî ve maâşî ve âkibeti emrî, — ya da şöyle dedi:—/T 'âcili emrî ve âcilihî,
fakdurhu lî ve yessirhu lî, sümme bârik lîfîhi. Allahümme ve in künte ta'lemu
enne hâzel-emre şerrun lîfî dînî ve maâşî va âkibeti em rî—ya da şöyle dedi:—fî
'âcili emrî ve âci lihî, fasrifhu annî vasrifnî anhü, vakdur lî el-hayre haysü
kâne sümme raddinî bîhî (=Ey Allahım! Senin ilminle hayır dilerim; Senin
kudretinle Senden kudret talep ederim; Senin büyük olan fazlından isterim;
Senin gücün ye ter, benimki yetmez; Sen bilirsin, ben bilmem, Sen gaypları
fazlasıyla bilensin. Allahım! Eğer şu iş benim için dinim, hayatım, âkibe-tim
ve işlerimin sonu bakımından (ya da şu anda veya gelecekte, dedi) hayırlı ise.
Sen bi lirsin, onu benim için takdir et ve onu bana kolay kıl, onu bana
bereketli eyle! Ey Alla hım! O iş Senin ilminde benim için kötü ise, evvelki
gibi dinim, dünyam ve âkibetim hak kında (ya da şu anda veya gelecekte, dedi)
onu benden uzak kıl, beni de ondan uzak kıl. Hayır her nerede olursa olsun onu
bana tak dir et ve beni o hayrınla razı kıl!)»" (Câbir) dedi ki:
"Daha sonra işi ne ise onu söylerdi." [Buhârî ve Sünen ashabı.)
2226-Enes radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"İstihare yapan eli boş dönmez, istişare eden pişman olmaz, iktisâd eden
yoksullaş-maz." [Taberânî, el-Mu'cemu'İ-Evsat ve's-Sağîr'ûe.]
2227-Abdullah b. Ebî Evfâ
radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kimin Allah'a ya da insanoğlundan her hangi bir kimseye bir işi düşse,
adabına uygun bir abdest alsın ve iki rek'at namaz kılsın. Son ra Allah'a hamd
ü senada, Allah Resulü'ne de salat ü selâmda bulunsun, ve şunu okusun:
«Lâ ilahe illallâhü' l-Halîmu' l-Kerîm. Süb-hânallâhi Rabbi'l-Arşi'l-Azîm.
el-Hamdü lillâ hi Rabbi l-âlemîn. Es'elüke mûcibâti rahmeti-ke ve azâimi
mağfiretike ve'I-ganimete min külli birrin, ve's-selâmete min külli ismin. Lâ
tedau lî zenben illâ gafertehû ve lâ hemmen il lâ ferrectehû ve lâ hâceten hiye
leke ridâen il lâ kadeytehâ ya erhame'r-râhimîn (=Halîm ve Kerîm olan Allah'tan
başka hiçbir tanrı yoktun Büyük Arş'ın sahibi olan Allah'ı teşbih ede rim.
Hamd, âlemlerin rabbi olan Allah'a özgü dür. Rahmetinin gereklerini,
mağfiretinin azi metlerini dilerim. Her iyinin bol olanını, her günahtan
kurtulmayı da Senden dilerim. Be nim için bağışlamadığı hiçbir günahı, bertaraf
ettiğin hiçbir kederi, Senin hoşnutluğun olan hiçbir haceti, yerine
getirmeksizin bırakma mam da Senden niyaz ederim, ey merhamet edenlerin en
merhamet edicisi!)»" [Tirmizî]
2228-İbn Mâce şunu da ekledi:
"Sonra dünya ve âhiret dileklerini istediği gibi dile ge tirirse, mutlaka
kendisi için o takdir edilir."
2229-Osmân b. Huneyf radiyallahu
anh' dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Abdest alınan yere gidip abdest al! Son ra iki rek'at kılıp şu duaları
oku: «Allahümme innî es'elüke ve etevesselü ileyke bi-nebiyyinâ Muhammedin
sallalahu aleyhi ve sellem, ne-biyyi' r-rahmeti. Yâ Muhammed, innî etevec-cehü
bi-ke ilâ Rabbî, fe-yakdî lî hâcetî (=Al-lahım! Senden dilerim ve peygamberimiz
ve rahmet peygamberi olan Muhammed sallalla hu aleyhi ve sellem'in hürmetiyle
sana teves-
sül ederim. Ey Muhammed! İhtiyacımı gör mesi için seninle Rabbime yöneldim).'
Ondan sonra hacetin ne ise söylersin»."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kehtr'de daha uzun bir metinle.]
2230-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Abbâs'a buyurdu ki:
"Ey Abbâs, ey amcam! Sana vermiyeyim mi, sana lütufta bulunmayayım mı?
Seni ödül lendirmeyeyim mi? Sana on haslet sunmaya yım mı?
Eğer bunları (hasletleri) yaparsan, Allah senin önceki, sonraki, eskisi, yenisi
dahil bütün günahlarını bağışlar Ayrıca hatâ ile, kasden yaptıklarını,
küçük-büyük gizli ve açık olarak işlediğin günahları da bağışlar. O, on haslet
şunlardır: Dört rek'at namaz kılarsın, her rek'atında bir Fatiha ve bir de sûre
okur sun. Birinci rek'atta okumayı bitirip de henüz ayaktayken onbeş kere şunu
dersin: «Sübha-nallâhi ve'l-hamdü lillâhi ve lâ ilahe illallâhü vellahü ekber.»
Sonra rükûa varırsın, rükûda da aynısını on kere söylersin. Sonra başım
rü-kûdan kaldırdığında aynısını on kere söyler sin. Sonra secdeye varırsın.
Secdede iken on kere söylersin. Secdeden başını kaldırdığında da on kere
söylersin. Sonra tekrar secdeye gittiğinde on kere söylersin. Sonra secdeden
başını kaldırdığında on kere söylersin ki, böy lece yekûn olarak her rek'atta
yetmiş beş ke re yapar. Bunu dört rek'atta da yaparsın. Gü cün yeterse bu
namazı her gün bir kere kıl, kı lamazsan haftada bir kıl, haftada bir kılamaz
san ayda bir kıl. Ayda bir kılamazsan yılda bir kıl, yılda bir kılamazsan
ömründe bir kıl." [Ebû Dâvud]
2231-Tirmizî de Ebû Râfî'den
benzerini rivayet edip şu farkla nakletti:
"Allahü ekber ve'l-hamdü lillâhi. Ve lâ ilahe illallâhü ve
sübhânallâhi"
Buyurdu ki: "Günahların kum yığınları gibi çok olsa bile Allah onları
bağışlar."
2232-Enes radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Re-gaib namazmdan söz etti ve onun Receb
ayı-nm ilk Cuma gecesi kılmacağmı söyledi. Kişi o namazı akşam ile yatsı
arasında altı selâmla ve oniki rek'at olarak kılar. Her rek'atında bir kere
Fatiha, üç kere Kadir sûresini, oniki kere 'Kul hüvellahü ehad' sûresini okur.
Namazını bitirdikten sonra şöyle der: "Allahümme salli alâ
Muhammedini'n-Nebiyyi'l-Ümmiyyi ve alâ âlihi' Bunu selâm verdikten sonra yetmiş
kere söyler. Sonra tekrar secde eder ve secde sinde yetmiş kere şunu der:
"Subbûhun, Kuddûsun Rabbu'l-melâiketi ve'r-rûh." Sonra başını
kaldırıp şöyle der: "Rabbim bağışla, merhamet et! Hakkımda bildiklerinden
geçiver! Zira Sen yücesin ve en büyüksün." —Yetmiş kere— Sonra secdeye
varır, birinci secdede söylediği gibi söyler. Sonra secde halindeyken Allah'tan
hacetini niyaz eder. Şüphesiz Allah böyle bir dilekte bulunanı geri
çevirmez."
[Rezîn. Ayrıca o: "Hadiste (isnadında) fa'n edilen (zaj//addedilen) bir
râvi mevcuttur" dedi.]
2233-Enes radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, bir yerde konakladığında iki
rek'at kılmadan orayı terketmezdi."
[Bezzâr ve Taberânî el-Mu'cemu'l-Evsat'ta leyyin bir senedle.]
2234-Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr'de
benzerini Fadâle b. Ubeyd'den şu ekle rivayet etmiştir. "Ya da evine
girdiğinde."
2235-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Evine girdiğin zaman iki rek'at namaz kıl! Bu seni, evine gelecek
kötülükten korur. Dışarıya çıkarken de iki rek'at kıl, bu da seni dıştan
gelecek kötülüklerden korur." [Bezzâr]
2236-İbn Amr ve İbn Kâ'b b. Mâlik
radi yallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem seferden
döndüğü zaman ilk önce mescide gidip iki rek'at namaz kılar, sonra evine
giderdi." Nâfî dedi ki: "İbn Ömer de böyle yapardı." [Ebû Dâvud]
GECE NAMAZI
2237-Bilâl ve Ebû Ümâme radiyallahu
an-humâ'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Gece namazı kılmalısınız. Çünkü bu, siz den önceki sâlihlerin âdetidir.
Zira gece na mazı kişiyi Allah'a yaklaştırır, günahlardan alıkor, kötülüklere
kejfâret olur ve bedenden hastalıkları giderir." [Tirmizî]
2338-İbn Amr b. el-Âs radiyallahu
anh'-dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim on âyet okuyarak (gece) namaz(ı) kılarsa, gafillerden yazılmaz. Kim
yüz âyetle kılarsa kânitlerden (çokça dua edip yakaran-lardan) yazılın Kim bin
âyetle kılarsa, mu-kantarînden (büyük ecir kazananlardan) yazı lır."
[EbûDâvud]
2239-Abdullah b. Habeşî radiyallahu
anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e: "Hangi amel üstündür?" diye
sordular; şöyle buyurdu:
"Kıyamda uzun durularak yapılan (iba det)." [İkisi de Ebû Davud'a
aittir.]
2240-Muğîre b. Şu'be radiyallahu
anh' dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ayaklan şişinceye kadar gece namazı
kıldı. O'na ilenildi ki: "Allah senin geçmiş ve gele cek günahlarını
bağışlamıştır."
"Allah'ın en çok şükreden kulu olmaya yım mı?" buyurdu.
[Tirmizî, Nesâî, Buhârî ve Müslim]
2241-Buhârî ile Müslim'in Aişe'den
ben zeri rivayetleri bulunmaktadır; onda şöyle ge çer: "Yaşı ilerleyip de
şişmanlayınca, namazı oturarak kılardı. Rükû edeceği zaman kalkar, okur, sonra
rükûa varırdı."
2242-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Gece namaz kılan, karısını da uyandı ran, uyanmadığı takdirde yüzüne su serpip
(uyandıran) kişiyi Allah esirgesin. Gece na maz kılan, kocasını uyandıran,
uyanmadığı zaman yüzüne su serpip uyandıran kadını da Allah esirgesin."
[Ebû Dâvud ve Nesâî.]
2243-Ebû Saîd ve Ebû Hureyre
radiyalla hu anhumâ'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kişi hanımını gece kaldırıp birlikte iki rek'at namaz kılarlarsa,
zikreden erkekler ve zikreden kadınlar zümresinde yazılırlar." [Ebû
Dâvud)
2244-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
Babası Ömer, gece kalkıp Allah'ın diledi ği kadar namaz kılardı. Gecenin sonu
yakla şınca hanımını uyandırır ve "Namaz, namaz!" diye bağırıp şu
âyeti okurdu: "Ailene namazı emret!" (Tahâ, 20/132) [Mâlik]
2245-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Biriniz uyuduğu zaman şeytan, başının ense kısmına üç düğüm atar. Her
düğüme de: «Üzerine uzun bir gece olsun (uyu!)» der. Uyanıp da Allah'ın adını
andığı zaman, dü ğümlerin biri çözülür, abdest aldığında ikinci si çözülür,
namaz kıldığında ise düğümlerin hepsi çözülür. Böylece sabahleyin dinç ve ne
şeli olarak kalkar. Aksi halde (yani bunları yapmazsa) tenbel ve morali bozuk
olarak kal kar." [Tirmizî hariç. Altı hadis imamı.]
2246-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in yanında sabaha kadar devamlı uyuyup
nama za kalkmayan bir kişiden söz edildi. Şöyle bu yurdu: "O, şeytanın
kulağına işediği bir adamdır." [Buhârî, Müslim ve Nesâî.]
2247-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"(Her) gece namaza kalkıp da (bir keresin de) uykuya yenik düşerek
uyuyakalan adama (kılamadığı) o namazın ecri yazılır, üstelik uy kusu da onun
için verilmiş bir sadaka olur."
[Mâlik, Ebû Dâvud ve Nesâî.J
2248-Mesrûk radiyallahu anh'dan,
dedi ki:
Aişe'ye "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in en çok .sevdiği amel
hangisiydi?" diye sorunca şu cevabı verdi: "'Devamlı yapı lan."
"Gece namaza ne zaman kalkardı?" diye sorduğumda: "Horoz sesini
duyunca" diye cevap verdi. [Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî.]
2249-Ya'lâ b. Memlek'ten.
O, Ümmü Seleme'ye Peygamber sallalla hu aleyhi ve sellem'in kıraati ve namazı
hak kında sordu; cevaben şöyle dedi: "O'nun na mazından size ne? O namaz
kılar, namaz kıl dığı müddet kadar uyurdu; sonra kalkar uyu duğu süre kadar
namaz kılardı; sonra namaz kıldığı kadar uyurdu. Bu, sabaha kadar böyle devam
ederdi."
Sonra O'nun okuyuşunu (kıraatini) anlat tı. O'nun okuyuşunun açık seçik harf
harf (tek tek ve tertîl) üzere olduğunu söyledi.
[Sünen ashabı.]
2250-Enes radiyallahu anh'dan: Gece
Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem'i namazda görmek istemediğimizde mut
laka onu namazda görürdük. Onu uykuda gör mek istemediğimizde mutlaka uyurken
görür dük (yani geceleyin hem uyur, hem namaz kı lardı). [Nesâî]
2251-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte (bir gece) namaz
kıldım. (Kıraati) çok uzattı, hatta bir ara kötü bir şey yapmak istedim."
"Neydi yapmak istediğin kötü şey?" dediklerinde: "Oturup O'nu
yalnız bırakmayı düşündüm" cevabını verdi. [Buhârî ve Müslim]
2252-Huzeyfe radiyallahu anh'dan:
Bir gece Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile namaz kıldım. Bakara
sûresini oku maya başladı (içimden) "(Bu sûreyi bitirince) rükû eder"
dedim; yapmadı, okumaya devam etti. Sonra Nisa sûresine başladı, onu da oku du.
Sonra Al-i îmrân'a başladı, onu da okudu. Hem de ağır ağır (tertîl üzere)
okudu. Öylesi ne ki içinde teşbih bulunan bir âyete rastladı ğı zaman teşbih
etti. Bir dilek âyetine rastla dığı zaman dilekte bulundu. Sığınma âyetine
rastladığında (azabdan) Allah'a sığındı.
Sonra rükûa varıp: "Sübhâne Rabhiyel-Azîm (=Büyük olan Rahbimi teşbih ede
rim)" dedi. Rükûu da kıyamı kadar uzundu. Sonra "Semiallahu lirnen
hamide/ı (=AlIah, kendisine hamdedeni duydu)" dedi. Ardın dan hemen
"Rabbena leke'l-hamd (=Ey Rabbimiz, hamd Sana mahsustur)" dedi. Sonra
rükû yaptığı kadar uziınca ayakta dur du, sonra secdeye vardı. Secdede
"Sübhâne Rabbiye' l-A' lâ (=Yüce olan Rabbimi teşbih ederim)" dedi.
Secdesi(nin uzunluğu) kıya mına yakın idi. [Müslim ve Nesâî.]
2253-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
"Bir gece teyzem Meymûne'nin yanında yatıya kaldım. Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem'in (gece) namazına bir bakayım, dedim. O'na bir
yatak serdi. Ben de o yata ğın enine doğru yattım, Allah Resulü sallal lahu
aleyhi ve sellem ve ailesi de yatağın bo yuna doğru yattılar. Uyudu; gece
yarısı, ya da ondan biraz önce, veya biraz sonra uyan dı. Elleriyle gözlerini
oğuşturarak uykusunu dağıtmak istedi. Sonra Âl-i İmrân sûresinin son on âyetini
okudu. Sonra asılı bulunan bir tulumu alıp ondan güzel ve âdabına uygun bir
abdest aldı. Sonra kalkıp namaza durdu. Ben de kalkıp onun yaptığı gibi yaptım,
gidip yanında durdum. Allah Resulü sallalla hu aleyhi ve sellem sağ elini
başıma koyup, sağ kulağımı tutarak büktü. Sonra iki rek'at kıldı, bir iki
rek'at daha kıldı, iki rek'at daha kıldı. Sonra iki rek'at daha kıldı, ardından
iki daha kıldı. Ardından iki rek'at daha kılıp, sonra vitir kıldı. Müezzin
gelip (sabah nama zı için uyandırıncaya) kadar uzanıp yattı.
Sonra kalkıp iki rek'at kısa bir namaz daha kıldı. Sonra mescide gitti ve
(cemaata) sabah namazını kıldırdı."
2254-Hadisin rivayetlerinden birinde
şöy le geçmektedir: "O gece onüç rek'at kıldı. Sonra uyuyup horladı,
uyuduğu zaman hor lardı. Sonra müezzin geldi, abdest almadan gitti ve sabah namazını
kıldırdı."
2255-Rivayetin diğerinde:
"(Elimden tu tarak sağ tarafında durdurdu. Bundan sonra) uyukladığım zaman
kulaklarımı memelerin den tutardı."
2256-Bir diğerinde: "Peygamber
sallalla hu aleyhi ve sellem, yatsı namazını kıldırdık tan sonra evine geldi.
Dört rek'at kıldı, sonra uyudu. Sonra kalkıp (İbn Abbâs'ı kasdederek)
«Çocukcağız uyudu mu?» ya da buna benzer bir söz söyledi. Sonra kalktı, ben de
kalkıp so luna durdum, tutup beni sağma aldı ve beş rek'at namaz kıldı. Sonra
iki rek'at daha kıl dı. Sonra horlamasını duyacağım kadar uyu du. Sonra kalkıp
namaz (için mescide) gitti."
2257-Bir başka rivayetinde:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, kıyam, rükû ve sücûdunu uzattığı
iki rek'at namaz kıldı. Son ra ayrılıp horlaymcaya kadar yattı. Sonra ay nı
şeyi üç kez yaptı. Böylece tam altı rek'at kıldı. Her seferinde ağzım
misvakhyor, ab dest alıyordu. Şu âyetleri yani Âl-i îmrân sû resinin son
âyetini okuyordu. Sonra da üç rek'at vitir namazı kılıp, müezzin ezan oku yunca
mescide namaza çıktı."
2258-Bir başka rivayette: "O,
Âi-i İm-rân'ın âyetlerini ..ve-kınâ azâhennâr'a kadar okudu."
2259-Bir diğerinde: "O, abdest
alıp yedi veya beş rek'at namaz kıldı. Selam vermeden onları vitir kılarak
bitirdi ve en sonunda selâm verdi."
2260-Bir diğerinde: "Her
rek'attaki kıya mının. Yâ eyyühe' l-müzzemmil sûresini oku yacak kadar uzun
olduğunu tahmin ettim."
2261-Bir başkasında: "Sekiz
rek'atı ta mamlayıncaya kadar ikişer rek'at kıldı, sonra oturmaksızın beş
rek'at vitir kıldı."
2262-Bir diğerinde: "Geceyi
sekiz rek'at ve üç de vitir kılarak ihya ederdi. Sabah na mazının farzından
önce iki rek'at kılardı."
[Altı hadis imamı.]
2263-Sa'd b. Hişâm'dan: İbn Abbâs'a
Allah Resulü sallallahu aley hi ve selîem'in vitir namazı hakkında sordu lar;
şöyle dedi:
"Sana bu hususu en iyi bileni göstereyim mi?"
"Kimdir o?"
"Âişe'dir; git ona sor, sonra bana gel, ne söylediğini bildir!"
Bunun üzerine hemen Hakîm b. Eflah'a gittim, "Haydi ona beraber
gidelim" dedim. "Ona yaklaşmam, çünkü ona bu iki cemaat (Cemel
savaşının tarafları) hakkında konuş mamasını söylemiştim, o da beni dinlemeyip
konuşmuştu." Ben de Hakîm'e gelmesi husu sunda yeminle ısrar ettim. Bunun
üzerine razı oldu, beraber gidip içeriye girmek için izin is tedik; izin verdi,
girdik.
"Sen, Hakîm misin?" dedi ve onu tanıdı. "Evet."
"Yanındaki kimdir?" "Sa'd b. Hişâm." "Hangi
Hişâm?"
"Amir'in oğlu" deyince, ona rahmet oku du ve hakkında iyi konuştu ve
"Hayırdır inşa-allah!" dedi. Katâde dedi ki;"(Zira) o (Âmir),
Uhud günü şehit edilmişti."
Dedim ki: "Ey Mü'minlerin annesi! Bana Peygamber sallallahu aleyhi ve
selîem'in hu yundan (ahlâkından) haber ver?" "Kur'ân okumuyor
musun?" dedi.
"Evet" dedim.
"O'nun ahlâkı Kur'ân idi" dedi. Kalkıp, bir daha ölünceye kadar
kimseye bir şey sor mak istemiyordum; ama aklıma geldi de tek rar sormak
istedim ve dedim ki;
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in gece namazını anlatır
mısın?"
"Yâ Eyyühe'l-müzzemmil'i okumuyor musun?"
"Evet." \
"Allah, gece kalkıp namaz kılmayı bu sû[ renin başındaki âyetlerde (O'na)
farz kıldı. Bunun üzerine Allah Resulü ve ashabı tam bir sene gece namazına
kalktılar. Bu sûrenin so nunu Allah tam on ay semâda tuttu. Sonunda sûrenin son
kısmını da indirip gece namazını hafifletti. Böylece gece teheccüd namazı ön
celeri farz iken nafileye dönüştü" dedi. Ben yine sordum:
"Ey mü'minlerin annesi! Bana Allah Re sulü sallallahu aleyhi ve sellem'in
vitir nama zını bildir!"
"O'nun misvakını ve abdest suyunu hazır lardık. Allah O'nu dilediği saatte
uyandırırdı. Ağzını misvaklayarak abdest alırdı. Sadece sekizinci rek'atte
oturmak suretiyle hiç otur madan dokuz rek'at namaz kılardı. Allah'ı zikredip,
O'na hamd eder ve O'na dua ederdi. Bize duyuracak şekilde de selâm verirdi. Son
ra oturarak iki rek'at namaz kılardı. İşte yav rum böylece gece kıldığı namaz
onbir rek'atı bulurdu. Sonra yaşlanıp da, şişmanlayınca, vitri yedi rek'at
kılmaya başladı. Bu iki rek'atı da yine eskisi gibi kıldı. Böylece na mazı
dokuz rek'at olmuş oldu, yavrum. O, bir namaz kıldığı zaman ona devam etmek
ister di. Uykuya ya da sancıya yenik düşüp gece namazı kılamadığı zaman, gündüz
onun yeri ne oniki rek'at namaz kılardı.
O'nun Ramazan ayı dışında, bir gecede Kur'ân'ı hatmettiğini, sabaha kadar namaz
kıldığını ve de aralıksız tam bir ay oruç tuttu ğunu bilmiyorum" dedi.
Hemen İbn Abbâs'a gittim, bana anlattık larını kendisine bildirince;
"Doğru söyledi; yakınında olsaydım, gider bunları bizzat ken di ağzından
duymak isterdim" dedi. Ben de dedim ki;
"Eğer onun yanına girmediğini bilseydim, anlattıklarını sana
söylemezdim."
[Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî.]
2264-Diğer rivayette; "Uhud
günü öldü rülen Âmir ne iyi adamdı!" dedi.
2265-Altı hadis imamı, Esved'den, o
da Âişe'den;
"O, gece onüç rek'at kılardı. Sonra iki rek'atı bırakıp onbir rek'at
kıldı. Daha sonra, vefatına yakın gece namazını dokuza indir mişti."
2266-Ali radiyallahu anh'dan;
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, farz namazları dışında, gece
onaltı rek'at na maz kılardı." [Abdullah b. Ahmed.]
2267-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Biriniz gece kalktığı zaman önce iki rek'at kısa bir namaz kılsın, sonra
dilediği ka dar uzatsın." [Müslim ve Ebû Dâvud lafzıyla.]
2268-Câbir radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Bir koyun sağımı kadar zaman da olsa sakın gece namazım bırakma!"
2269-Sehl b. Sa'd radiyallahu
anh'dan: Cibrîl, Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem'e geldi ve şöyle dedi:
"Ey Muhammed, di lediğin kadar yaşa! Sonunda öleceksin! istedi ğini yap,
sonunda mutlaka karşılığını görecek sin. Dilediğini sev, bir gün ondan
ayrdacaksın. Şunu iyi bil ki. mü'minin şerefi gece namaza kalkmaktır İzzeti
ise, insanlardan istememek {onlara karşı müstağni davranmak)tır."
[Bu iki rivayet Taberânî'nin el-.Mu'cemu'l-Evsat'ma ait-
2270-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan:
"Bir adam Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gelip şöyle dedi:
"Falan kişi, gece namazı kılıyor, sabah olunca hırsızlık yapıyor."
Şöyle buyurdu: "Mutlaka dediği (ve yaptığı o güzel amel bir gün) onu
hırsızlıktan alıkoyacaktır."
[Ahmed ve Bezzâr.]
2271-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Bir kadın, kocasının izni olmadan evine kimseyi alamaz. Yine onun izni
olmadan (ko casının) yatağından kalkıp nafile namazı kıla maz." [Taberânî,
el-Mı/ccmu'l-Kebtr'de.]
2272-Aişe radiyallahu anhâ'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem tek bir âyetle gece namazını
kıldı." [Timıizî]
2273-Ahmed ve Bezzâr da benzerini
Ebû Zer'den daha uzun bir metinle tahrîc etti ki, onda şöyle geçer:
(Okuduğu) o âyet şudur: "İn tüazzibhüm fe-innehüm ıbâdük. Ve in tağfir
lehüm fe-inne-ke ente'l-Azîzü'l-Hakîm (=Eğer Sen onları azaplandırırsan şüphe
yok ki onlar. Senin kul larındır. Sen onları bağışlarsan şüphe yok ki Sen, hem
Azîz'sin, hem de Hakîm'sin)." (Mâ-ide, 5/118) Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e bunun sebebi
sorulunca, şöyle bu yurdu: "Ümmetim için dua ettim."
"Peki sana ne cevap verildi?" diye soru lunca şöyle buyurdu:
"Bana öyle güzel cevap verildi ki, eğer onların bir çoğu bunu bilseler
namazı bıra kırlar." (Râvî sordu:)
"Bunu halka müjdeleyim mi?"
"Evet müjdele!"
Hemen atılan bir taş hızıyla boyun eğerek gittim. Ömer şöyle dedi:
"Ey Allah Resulü! Eğer sen insanlara bu haberi salarsan, ibadeti bırakıp
kendilerini bü yük bir güvence ve tevekküle kaptırırlar." Bu nun üzerine
"Dön gitme!" diye seslendi, adam da geri döndü.
RAMAZAN GECELERİNİ İHYA
ETMEK, TERAVİH KILMAK VE BUNUNLA İLGİLİ DİĞER MESELELER
2274-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, insanlara kesin emirde
bulunmaksızın Rama zan gecelerini ihya etmeleri için teşvik eder, şöyle
buyururdu: 'Kim inanarak, karşılığını da ancak Allah'tan bekleyerek Ramazan
geceleri ni ihya ederse, geçmiş günahları bağışlanın' Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem vefat etti, iş (yani teravihin tek başına kılmabilirliği) Ebû
Bekr'in halifeliği ve Ömer'in halifeliğinin ilk yıllarında da böyle devam
etti.'
2275-Ebû Bekre radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Biriniz sakın 'Ramazan'in tüm geceleri ni ihya ettim, hepsini tuttum'
demesin."
(Râvi Hasan el-Basrî) diyor ki: "(Bu sö züyle) o, nefis tezkiyesinden mi
hoşlanmadı ğını, yoksa Ramazan gecelerinde mutlaka uyumanın da gerekli olduğunu
mu belirtmek istedi, bilmiyorum." [Ebû Dâvud ve Nesâî.]
2276-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem Ramazan'da ibadete gösterdiği
düşkünlüğü başka hiçbir ayda göstermemiştir. Rama-zan'ın son on gününe
gösterdiği düşkünlüğü ve gayreti de diğer günlerine göstermemiştir."
2277-Diğer rivayette:
"Ramazan'ın son on günü girdiğinde, geceyi ihya eder, ailesini (teheccüd
için) uyandırırdı. İzarını bağlar (ha nımlarına yaklaşmaz), son derece gayret
ve dikkat gösterirdi; taat ve ibadete her zaman kinden daha fazla çaba
harcardı."
[Mâlik hariç, Altı hadis imamı.]
2278-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
"O, ne Ramazan'da, ne de diğer aylarda geceleri onbir rek'attan fazla
namaz kılmazdı. Dört rek'at kılardı, ancak onun mükemmelli ğini, uzunluk ve
güzelliğini sormayın! Sonra bir dört daha kılardı; ancak onun güzellik ve
uzunluğunu sorma. Ondan sonra bir üç rek'at daha kılardı." Dedim ki:
"Ey Allah Resulü! Vitir kılmadan mı uyu yacaksın?"
"Gözlerim uyur, ama kalbim uyumaz, ey Aişe!" dedi. [Buhârî ve Müslim)
2279-Zeyd b. Sabit radiyallahu
anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, hurma yapraklarından bir odacık
edindi. —Af-fân'ın rivayetinde: "Mescidde"; Abdu'1-A'lâ rivayetinde:
"Ramazan'da" eki vardır— Orada namaz kılmak için çıktı, insanlar da
onu takip etti. O'nun gibi namaz kılmaya koyuldular. Sonra (bir gece) yine
geldiler; ancak (Peygam ber) onların yanına çıkmadı. Bunun üzerine seslerini
yükselttiler ve kapısına (çakıl) taşı at maya başladılar. Onlara öfkeli olarak
çıkıp şöyle dedi: "Amma da ısrarcısınız ha! Nerede ise bu namazın
(teravihin) size farz kılınacağı nı sandım. Namazı evlerinizde kılmalısınız,
farz namazı dışında, kişinin en hayırlı namazı, evinde kıldığı namazdır."
[Ebû Dâvud, Nesâî ve aynı lafızla Buhârî ve Müslim]
2280-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Ramazan'da cemaate çıktı, mescidin
bir ke narında bir grubu namaz kılarlarken görünce, sordu:
"Kim bunlar?"
Dediler ki:
'Bunların (ezberlerinde) kıraatleri yoktu. Übeyy b. Kâ'b bunlara namaz
kıldırıyor, on lar da ona uyup, bu namazı böyle kılıyorlar."
"Ne güzel yapıyorlar, davranışları isabet li ve doğrudur" buyurdu.
Ebû Dâvud; Müshm b. Hâlid adındaki râ-vinin yüzünden bu hadisinin isnadı
hakkında zayıf hükmü vermiştir.
2281-Abdurrahman b. Abdi'1-Kârî radi
yallahu anh'dan:
Bir gece Ömer'le (bir Ramazan gecesinde) mescide birlikte çıktık. İnsanlar
dağınık bir şe kilde namaz kılıyorlardı, kimisi kendi başına kılıyordu, kimisi
de durmuş, bir grup onun ar kasında namaz kılıyordu. Bunun üzerine Ömer
dedi ki: "Bunları bir okuyucunun arkasına top-lasam da onun arkasında
toplu halde namaz kılsalar." Bu konunun üzerine durdu ve niha yet onları
Übeyy b. Kâ'b'ın arkasında onun imamlığında topladı. Sonra başka bir gece yi ne
namaza çıktık, onları toplu halde adı geçen sahâbinin arkasında namaz kılarken
görünce: "Ne güzel bid'at bu! Ne var ki bunu kılmadan yatıp da sonra
gecenin son kısmında kalkıp bu nu kılanların davranışları bundan daha iyidir.
(Çünkü) cemaat (bu namazı) gecenin başında kıhyorlardı." [Mâlik ve
Buhârî.]
2282-es-Sâib b. Yezîd radiyallahu
anh' dan:
"Ömer, Ubeyy b. Kâ'b ile Temîm ed-Dâ-rî'ye insanlara Ramazan gecesinde
onbir rek'at (teravih) kıldırmalarını emretti. Na mazdaki okuyucu (imam) ikiyüz
kadar âyet okurdu, hatta namazda uzun durmaktan yoru lup değneklerimize
dayandığımız olurdu. An cak sabahleyin şafak sökerken namazdan da
ğılabilirdik."
2283-Yezîd b. Rûmân radiyallahu
anh'dan: "Ömer'in zamanında halk, (teravih) na mazını yirmiüç rek'at
kılarlardı."
[İki rivayet de Mâlik'e aittir.]
2284-Câbir b. Semure radiyallahu
anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, sabah namazını kıldırdığı
mihraptan güneş doğuncaya kadar kalkmazdı, güneş doğup (bir mızrak boyu)
yükselince kalkardı.
Bu süre zarfında cemaat aralarında konu şurlar ve Cahiliye'de yaşadıklarını
anlatıp gü-lüşürlerdi. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem de onların bu
hâline tebessüm ederdi."
[Müslim ve Sünen ashabı.]
2285-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Sakın Bedeviler (yatsı) namazınızın adı hususunda size galip gelmesinler
(aldatma sınlar). Dikkat edin, bu namaz (i§â) yatsı na mazıdır Ama onlar
develeri sağmakla uğra şıp geceye kaldıkları zaman (bu, onların tabi ri ile)
ateme vakti olur."
[Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî.]
2286-Abdullah b. Muğaffel
radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Bedeviler sizin akşam namazınızın ismi konusunda 'Bu yatsı namazıdır'
diyerek size baskın gelip kandırmasınlar (Zira Bedeviler akşam namazına işâ
derler)." [Buhârî]
2287-Ebû Berze radiyallahu anh'dan: "Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem, yatsıdan önce uyumayı, yatsıdan sonra konu şup
sohbet etmeyi yasaklardı."
[Buhârî, Müslim, Timıizî ve aynı lafızla Ebû Dâvud]
2288-Ömer radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, müslümanları ilgilendiren bir
mesele hakkın da Ebû Bekr ile gece sabaha kadar konuşurlar dı, ben de onlarla
beraber olurdum." [Tirmizî]
2289-Sâlim b. Ebi'1-Ca'd radiyallahu
anh'dan, dedi ki:
Huzâa'dan bir adam: "Keşke namaz kılıp, istirahat etseydim!" dedi.
Cemaat onun bu sö zünü ayıplar gibi oldular. Bunun üzerine (o zât) şöyle dedi:
"Allah Resulü sallallahu aley hi ve sellem'in şöyle buyurduğunu duydum:
«Haydi ey Bilâl! Kamet getir de bizi rahat lat!»"
2290-(Ebû Davud'un) bir başka
rivayetin de: Ensârdan bir adamdan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kalk ey Bilâl! Namazla bizi rahatlat!"
[Ebû Dâvud]
2291-Osmân b. Ebi'l-Âs radiyallahu
anh'dan:
Dedim ki:
"Ey Allah Resulü! Şeytan namazımla arama girdi ve kıraatimde beni
şaşırttı." Şu ceva bı verdi:
"işte o, Hinzeb adındaki şeytandır. Bir da ha böyle bir şey hissedersen,
ondan Allah'a sığın ve sol tarafına üç kere tilkür." Ben de söylediğini
yaptım ve Allah beni bu durum dan kurtardı. [Müslim]
2292-İbn Mâce'nin rivayeti:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, beni Tâif te gö revlendirdiği
zaman, namazımda başıma bir şey gelmişti, öyle ki ne kıldığımı ve kaç rek'at
kıldığımı bilemez hâle gelmiştim. He men Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sel-lem'e gittim. "İbn Ebi'l-As mı?" diye sesle nince; "Evet ey
Allah Resulü!" dedim.
"Neden geldin?"
"Namazımda başıma bir şey geldi; ne kıl dığımı, kaç rek'at kıldığımı fark
edemez du ruma geldim."
"Sana musallat olan şeytandır Yaklaş ba na!" buyurdu. Yaklaştım;
önünde diz çöküp oturdum; eliyle göğsüme vurdu, ağzıma oku yup üfledi ve:
"Ey Allah düşmanı çık!" dedi. Bunu üç kere yaptı; sonra: "Haydi
doğru göre vinin başına git!" emrini verdi. Hayatım hakkı için bir daha
öyle bir şey başıma gelmedi.
2293-Zeyd b. Hâlid el-Cühenî
radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Evlerinizde namaz kılın; evlerinizi birer kabir haline getirmeyin!"
[Ahmed, Bezzâr ve Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebir'de.]
2294-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Her kimi, namazı hayâsızlık ve islâm'a aykırı işlerden alıkoymazsa bu
namaz onu Al lah'tan daha da uzaklaştırır."
[Taberânî. el-Mu'cemu'l-Kebîr'de]
2295-0 (Taberânî) ayrıca, İbn Mes'ûd
ra diyallahu anh'dan mevkuf (yani onun sözü) olarak rivayet etmiştir:
"Kimin namazı, kendisine iyiyi emredip kötüden nehyetmezse..."
2296-Zeyd b. Sabit radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Farz namazı dışında, kişinin evinde na maz kılması, bu mescidimde namaz
kılmasın dan daha üstündür." [Ebû Dâvud ve Tirmizî]
2297-Abdu'l-Vâhid radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kişinin çölde tadil-i erkâna riayet etmek suretiyle namaz kılması,
cemaatle namaz kıl masını (sevapça) ikiye katlar." [Rezîn]
2298-Ebû Hureyre radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Allah Teâla buyurmuştur; «Kim benim dostuma (veli kuluma) düşmanlık
yaparsa ona savaş ilan ederim. Kulum bana, ken disine farz kıldıklarımı yerine
getirmekten daha iyi bir şeyle yaklaşamaz. Ondan sonra kulum bana nafile
ibadetlerle yaklaşmaya devam eder; sonunda onu severim. Ben onu sevdim mi,
artık onun duyduğu kulağı, gör düğü gözü, tuttuğu eli, yürüdüğü ayağı olu rum.
Bir şey istediğinde derhal ona veririm, bir şeyden de Bana sığındığında
muhakkak onu korurum. Ben yapmasını dilediğim hiç bir şey hakkında, mü'minin
ölümü karşısın daki tereddüdüm gibi tereddüt etmedim. Ama bunda kulum ölümden
hoşlanmıyordu, Ben de kuluma acı veren şeyi istemiyor dum»." [Buhârî]
2299-Abdullah b. Habeşî el-Has'arnî
radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e "En üstün amel
hangisidir?" diye sordular.
"Namazda kıyamı uzun tutmak."
Yine sordular: "Sadakanın hangisi daha üstündür?"
"Az olup da, candan verilen sadaka." "Peki hicretin en üstünü
hangisidir?" "Allah'ın haramlarından uzak durmak." "Ya
cihadın hangisi üstündür?" "Hem malı ile hem de canı ile müşriklere
karşı savaşan kimsenin cihadı." "Hangi ölüm daha hayırlıdır?"
"Atı öldürülüp, kendi kanı da akıtılanın (ölümü)." [Nesâî ve aynı
lafızla Ebû Dâvud]
2300-Hureys b. Kabisa radiyallahu
anh'dan:
Medine'ye geldim ve şöyle dua ettim: "Ey Allahım, bana sâlih bir insanla
arkadaş ol mayı nasip ve müyesser kıl!"
Sonra Ebû Hureyre karşıma çıktı ve onun la arkadaş oldum. Dedim ki:
"Allah'a salih bir kimse ile oturmam için yalvardım, bana seni nasip etti.
Ne olur bana Allah Resulü sal-lallahu aleyhi ve sellem'den duyduğun bir hadisi
naklet! Belki Allah beni onunla yarar landırır." Şöyle dedi:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in şöyle buyurduğunu duydum:
"Kıyamet gününde amelinden yana kulun ilk önce sorguya çekileceği şey
namazıdır. Eğer bunun hesabını verirse, kurtulup felaha kavuşur. Eğer gereği
gibi cevap veremezse elihoş dönüp büyük bir hüsranla karşılaşır. Farz
namazından bir eksik çıkarsa, Rab Teâlâ der ki: " «Ge/ ve bak bakalım
kulumun nafile namazı var mıdır!» Bakılır, getirilir ve onun la farz namazın
eksiği tamamlanır Sonra diğer amelleri de bu minval üzere olur." [Tirmizî
ve Nesâî.]
==========================================
Ahmed (II, 425, 260) ve Müslim (salât no. 115, s. 321), Yûnus b. Ubeyd an Muh.
b. Ziyâd.. asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
1768-Heysemî,
Taberânî'nin M. el-Evsat'ını kaynak göstermiş ve müellifin şeyhi olan el-Abbâs
hakkında da bir bilgiye rastlamadığını söylemiştir. (Mecma' II, 72).
1769-Bu mevkûf
hadisi Mâlik (salât no. 57, s. 92) an Muh. b. Amr b. Alkame an Melîh b.
Abdillah es-Sa'dî an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etmiştir.
1770-Bu hadisi
Müslim (salât 200, s. 345) ve Ebû Dâvud (no. 621), Süfyân b. Uyeyne an Ebân b.
Tağleb ani'l-Hakem an Abdirrahman b. e. Leylâ ani'l-Berâ asl-ı senedi ile;
Buhârî (ezân 52, I, 170; ezân
91/2, I, 182; ezân 133/3, I, 197), Müslim (salât no. 197-199, s. 345), Ebû
Dâvud (no. 620, 622), Tirmizî (no. 281) ve Nesâî (imâmet 38/2, II, 96), Ebû
İshâk es-Sebeî an Abdillah b. Yezîd ani'l-Berâ asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
1771-Bu hadisi
Mâlik (vukt 15, s. 10), Şâfiî (Ümm I, 182), Abdürrezzâk (no. 2224, 3369,
3370, 5478), Ahmed (II, 241, 254, 260, 271, 280, 375), Dârimî (I, 277), Buhârî
(mevâkît 29, I, 145), Müslim (mesâcid no. 161-2, s. 423-4), Ebû Dâvud (no.
1121), Tirmizî (no. 524), Nesâî (mevâkît 30, I, 274; mevâkît 11, I, 257; cum'a
41, III, 112), İbn Mâce (no. 1121-2), İbnu'l-Cârûd (s. 163), İbn Huzeyme (no.
1595, 1848-1851), İbn Hibbân (no. 1481-1483, 1485), Dârekutnî (I, 346; II,
10-11), el-Hâkim (I, 291) ve Beyhakî (I, 378, 386; II, 89; III, 202), ez-Zührî
an Ebî Seleme an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
1772-Bu hadisi Ebû
Dâvud (no. 893), Muh. b. Yahyâ b. Fâris an Saîd b. el-Hakem an Nâfi b. Yezîd an
Yahyâ b. e. Süleymân an Zeyd b. ebî'l-Attâb ve İbni'l-Makburî an Ebî Hureyre
senedi ile tahrîc etmiştir. Bu rivayeti İbn Huzeyme (no. 1622) ve Dârekutnî (I,
347) de tahrîc etmişlerdir.
Ebû Hureyre'nin mezkûr sözünü
Mâlik (vukt no. 18, s. 11), belâğan senedsiz olarak zikretmiştir.
1773-Heysemî'ye
göre Taberânî'nin ricâli Sahîh ricâlidir (Mecma' II, 76).
1774-Bunu
Taberânî, M. el-Kebîr'inde birkaç senedle tahrîc etmiştir. Bunlardan birinde
bir râvi iskât edilmiş; diğerinde ise zayıf bir râvi olarak kabul edilen Câbir
el-Cu'fî yer almıştır (Mecma' II, 76).
1775-Bu hadisi Ebû
Dâvud (no. 597), Ya'lâ ani'l-A'meş an İbrâhîm an Hemmâm an Huzeyfe asl-ı senedi
ile tahrîc etmiştir.
Bu hadisi İbn Huzeyme ve el-Hâkim
de Sahîh'lerine almışlardır. Ancak el-Hâkim, Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem'e ref'etmiştir.
1776-Bu hadisi Ebû
Dâvud (no. 598), Ahmed b. İbrâhîm an Haccâc an İbn Cüreyc an Ebî Hâlid an Adî
b. Sâbit an raculin an Ammâr senedi ile tahrîc etmiştir.
Görüldüğü gibi isnâdında kimliği
belirsiz bir râvi vardır. İbn Hacer, ilk isnâdın (no. 1774) ikincisinden daha
güçlü olduğunu söylemiştir.
1777-Bu hadisi bu
lafızla Ahmed (V, 330), Buhârî (salât 18/1, I, 99-100) ve İbn Mâce (no. 1416),
Süfyân b. Uyeyne an Ebî Hâzım an Sehl asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Bu hadis, daha uzun bir metinle
daha önce (no. 1718) geçmiştir. Tahrîci için oraya müracaat edilsin.
1778-1779-Bu
hadisi Mâlik (salât no. 65-66, s. 96-7), Buhârî (ezân 146-147, I, 201-2; sehv
1, II, 65; sehv 5/2, II, 67; eymân ve'n-nüzr VII, 226), Müslim (mesâcid
85-87, s. 394), Tirmizî (no. 391), Ebû Dâvud (no. 1034-5), Nesâî (tatbîk 106,
II, 244; sehv 21/1-2, III, 19-20; sehv 28, III, 34) ve İbn Mâce (no. 1206-7),
Abdurahman b. Hürmüz el-A'rec an Abdillah b. Mâlik b. Buhayna asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
1780-1781-Bu
hadisi Ahmed (III, 72, 83, 84, 87), Dârimî (I, 351), Müslim (mesâcid no. 88, s.
400), Ebû Dâvud (no. 1024), Nesâî (sehv 24, III, 27), İbn Mâce (no. 1210),
İbnu'l-Cârûd (s. 126), İbn Huzeyme (no. 1023-1024), İbn Hibbân (no. 2653-4,
2657, 2659), Dârekutnî (I, 371-2), el-Hâkim (I, 322) ve Beyhakî (II, 331, 338,
351), Zeyd b. Eslem an Atâ b. Yesâr an Ebî Saîd asl-ı senedi ile;
Ayrıca Adürrezzâk (no. 3463),
Ahmed (III, 7, 12, 37, 50, 51, 53, 54), Ebû Dâvud (no. 1029), İbn Mâce (no.
1204), Ebû Ya'lâ (no. 1141, 1241), İbn Hibbân (no. 2655-6) ve el-Hâkim (I,
133-4), Yahyâ b. e. Kesîr an Hilâl b. İyâd an Ebî Saîd asl-ı senedi ile;
Mâlik (salât 62, s. 95) ve Ebû
Dâvud (no. 1026), Zeyd b. Eslem an Atâ b. Yesâr ani'n-Nebî sallallahu aleyhi ve
sellem asl-ı senedi ile mürsel olarak tahrîc ettiler.
1782-Bu hadisi
Ahmed (I, 190), Tirmizî (no. 398) ve İbn Mâce (no. 1209) ve el-Hâkim (I,
324-5), İbrâhîm b. Sa'd an Muh. b. İshâk an Mekhl an Kureyb an İbn Abbâs
an Abdirrahman b. Avf asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî isnâdı hakkında
"hasen (garîb) sahîh"; el-Hâkim ise: "Müslim'in şartınca sahihtir"
demiş ve bu hükmü Zehebî de onaylamıştır.
1783-1787-Bu hadis
muhtelif tariklerden Ebû Hureyre'den tahrîc edilmiştir. 1782 Buhârî lafzı (sehv
5, II, 66); 1783 Müslim lafzı (mesâcid no. 97, s. 403); 1784 Buhârî lafzı olup
müstakil isnâdı şöyledir:
Süleymân b. Harb an Hammâd an Seleme b. Alkame an Muh. b. Sîrîn (sehv 4/2, II,
66); 1785 Müslim lafzı olup Ebû Süfyân mevlâ ebî Ahmed an Ebî Hureyre
tarikiyledir (mesâcid no. 99/1); 1786 Müslim'in lafzı olup Yahyâ b. e. Kesîr an
Ebî Seleme an Ebî Hureyre tarikiyle gelmiştir (mesâcid 99/2).
Hadisin rivayet olunduğu muhtelif
rivayetleri:
Ebû Dâvud (no. 1011) ve Beyhakî
(II, 354), Hammâd b. Zeyd an Eyyûb ve Hişâm ve Yahyâ b. Atîk ve İbn Avn an Muh.
b. Sîrîn an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile;
Buhârî (sehv 5, II, 66; edeb 45,
VII, 85), el-Hâkim (III, 530) ve Beyhakî (II, 353, 346), Yezîd b. İbrâhîm an
Muh. b. Sîrîn... asl-ı senedi ile;
Nesâî (sehv 23, III, 26), İbn
Huzeyme (no. 1036) ve Darekutnî (I, 371), İbn Vehb an Amr b. el-Hâris an Katâde
an İbn Sîrîn ... asl-ı senedi ile;
Tirmizî (no. 393, "hasen
sahîh"), Huşeym an Hişâm b. Hassân an İbn Sîrîn... asl-ı senedi ile;
Mâlik (salât 58, s. 93),
Abdürrezzâk (no. 3447), Şâfiî (Ümm I, 107), Ahmed (II, 248), Humeydî (no. 983),
Buhârî (ezân 69, I, 175; sehv 4, II, 66; âhbâru'l-âhâd 1/5, VIII, 133), Müslim
(mesâcid no. 97-8, s. 403), Ebû Dâvud (no. 1011, 1008), Tirmizî (no. 399),
Nesâî (sehv 22, III, 22), İbnu'l-Cârûd (s. 127), İbn Huzeyme (no. 860), Tahâvî
(I, 444), İbn Hibbân (no. 2246, 2252, 2676, 2678), Dârekutnî (I, 366) ve
Beyhakî (II, 354, 356-7), Eyyûb es-Sahtiyânî an İbn Sîrîn... asl-ı senedi ile;
Nesâî (sehv 23, III, 26), Bakiyye
b. el-Velîd an Şu'be an Hâlid el-Hazzâ ve İbn Avn an İbn Sîrîn... asl-ı senedi
ile;
Ebû Dâvud (no. 1010), İbn Huzeyme
(no. 1035), İbn Hibbân (no. 2251) ve Beyhakî (II, 355), Seleme b. Alkame an
Muh. b. Sîrîn... asl-ı senedi ile;
Ahmed (II, 234), Dârimî (I, 351),
Buhârî (salât 88, I, 123), Ebû Dâvud (no. 1011), Nesâî (sehv 22, III, 20), İbn
Mâce (no. 1214), İbn Hibbân (no. 2253, 2250) ve Beyhakî (II, 354), Abdullah b.
Avn an İbn Sîrîn... asl-ı senedi ile;
Abdürrezzâk (no. 3441), Dârimî
(I, 352), Ebû Dâvud (no. 1012), Nesâî (sehv 24, III, 24), İbn Huzeyme (no.
1040-1051), İbn Hibbân (no. 2674-5) ve Beyhakî (II, 341, 358, 362), ez-Zührî an
Ebî Seleme ve Saîd ve Ebî Bekr b. Abdirrahman b. el-Hâris b. Hişâm ve
Ubeydillah b. Abdillah an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile;
Nesâî (sehv 23/2, III, 25) ve
Tahâvî (I, 439), İbn Vehb ani'l-Leys an Yezîd b. Habîb an Ca'fer b. Rebî'a an
İrâk b. Mâlik an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile;
Ebû Dâvud (no. 1016), Nesâî (sehv
76/1, III, 66), Bezzâr (no. 576) ve İbn Hibbân (no. 2677), İkrime b. Ammâr an
Damdam b. Cevs an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile;
Mâlik (salât 59, s. 94), Şâfiî
(Ümm I, 107, 179), Abdürrezzâk (no. 3448), Ahmed (II, 447, 532, 237), Nesâî
(III, 22), Müslim (mesâcid no. 99, s. 404), İbn Huzeyme (no. 1037), Tahâvî (I,
445), İbn Hibbân (no. 2248) ve Beyhakî (II, 335, 358), Mâlik an Dâvud b.
el-Husayn an Ebî Süfyân mevlâ İbn e. Ahmed an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile;
Ahmed (II, 422), Müslim (mesâcid
no. 100, s. 404), İbn Huzeyme (no. 1038), Tahâvî (I, 445) ve Beyhakî (II, 357),
Yahyâ b. e. Kesîr an Ebî Seleme an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile;
Nesâî (sehv 22, III, 23) ve
Tahâvî (I, 445), Leys an Yezîd b. e. Habîb an İmrân b. e. Enes an Ebî Seleme an
Ebî Hureyre asl-ı senedi ile;
Tayâlisî (no. 2319), Ebû Dâvud
(no. 1015) ve Tahâvî (I, 445), İbn e. Zi'b an Saîd el-Makburî an Ebî Hureyre
asl-ı senedi ile;
Tayâlisî (no. 2353), Ahmed (II,
468, 386), Buhârî (ezân 69, I, 175; sehv 3, II, 65), Ebû Dâvud (no. 1014),
Nesâî (sehv 22, II, 23) ve Beyhâkî (II, 250, 257), Şu'be an Sa'd b. İbrâhîm an
Ebî Seleme an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
1788-1789-Bu mürsel hadisi Mâlik (salât 60, s. 94), Ebû Dâvud (no.
1913) ve Nesâî (sehv 22/8, III, 25), ez-Zührî an Ebî Bekr b. e. Süleymân b. e.
Hasme asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
1790-Bu hadisi Tayâlisî (s. 38), Abdürrezzâk (no. 3468), Ahmed (I, 376, 379, 419, 438, 455), Humeydî (no. 96), Buhârî (salât 31, I, 104; eymân ve'n-nüzûr 15, VII, 227), Müslim (salât no. 89-90, s. 400), Ebû Dâvud (no. 1020-1021), Nesâî (sehv 25, III, 28-29), İbn Mâce (no. 1211, 1212, 1218), Taberânî (M. el-Kebîr 9826-9834), İbn Huzeyme (no. 1028), İbnu'l-Cârûd (s. 127), Tahâvî (I, 434, 433), İbn Hibbân (no. 2646-2652), Dârekutnî (I, 375-6) ve Beyhakî (II, 14, 335), Mansûr an İbrâhîm an Alkame an İbn Mes'ûd asl-ı senedi ile
Ahmed (I, 424), Müslim (mesâcid 94, 96, s. 402, 403), (bn Mâce (no. 1203), İbn Huzeyme (no. 1055) ve Beyhakî (II, 343), el-A'meş an İbrâhîm.. asl-ı senedi ile;
Abdürrezzâk (no. 3456), Ahmed (I, 409, 420, 428, 463), Müslim (mesâcid no. 93, s. 402), Nesâî (sehv 26, III, 33), Taberânî (M. el-Kebîr 9848-9853) ve Beyhakî (II, 342), Abdurrahman b. el-Esved an ebîhî an İbn Mes'ûd asl-ı senedi ile;
Ahmed (I, 376, 443, 448, 465), Dârimî (I, 352), Buhârî (salât 32, I, 105; sehv 2, II, 65; ahbâru'l-âhâd 1, VIII, 133), Müslim (mesâcid 91-2, s. 401) Ebû Dâvud (no. 1019), Tirmizî (no. 392), Nesâî (sehv 26/1, III, 31-32), İbn Mâce (no. 1205), Taberânî (M. el-Kebîr no. 9841-4), İbn Huzeyme (no. 1056-7), İbn Hibbân (no. 2648, 2671-2) ve Beyhakî (II, 341, 351), Şu'be ani'l-Hakem an İbrâhîm an Alkame an İbn Mes'ûd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
1791-Şâfiî (Ümm VII, 171), Ahmed (I, 404,
438), Müslim (mesâcid no. 92, s. 401), Ebû Dâvud (no. 1022), Nesâî (sehv 26,
III, 32), İbn Huzeyme (no. 1061), İbnu'l-Cârûd (s. 128), Taberânî (M. el-Kebîr
no. 9845-7) ve Beyhakî (II, 342), el-Hasan b. Ubeydillah an İbrahîm b Süveyd an
Alkame an İbn Mes'ûd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
1792-Bu hadisi Müslim (mesâcid 101-2, s. 404-5), Ebû Dâvud (no.
1018, 1039) ve Nesâî (sehv 23/6, III, 26) ve İbn Mâce (no. 1110), Hâlid
el-Hazzâ' an Ebî Kilâbe an Ebî'l-Mühelleb an Imrân b. Husayn asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
1793-Tayâlisî (no. 997), Abdürrezzâk (no. 3533), Ahmed (V, 280),
Ebû Dâvud (no. 1038), İbn Mâce (no. 1219), Taberânî (M. el-Kebîr 1412) ve
Beyhakî (II, 337), Abdurrahman b. Cübeyr b. Nüfeyr an ebîhî an Sevbân asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
1794-Bu hadisi Tirmizî (no. 364), Ahmed b. Menî' an Huşeym an Muh. b. Abdirrahman b. e. Leylâ ani'ş-Şa'bî ani'lMuğîre asl-ı senedi ile tahrîc etmiştir.
Daha sonra Tirmizî, İbn e.
Leylâ'nın hadis hıfzındaki zaafına dikkat ettikten sonra bir mütâbiini irâd
etmiştir: Süfyân an Câbir el-Cu'fî ani'l-Muğîre b. Şübeyl an Kays b. e. Hâzım
ani'l-Muğîre. Ebû Dâvud (no. 1036), işte bu yolla yani Süfyân'dan hadisi yakın
mânâsıyla tahrîc etmiştir.
1795-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1037) ve Tirmizî (no. 365), Yezîd b. Hârûn ani'l-Mes'ûdî an Ziyâd b. Ilâka asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî, isnâdı hakkında
"hasen sahîh" hükmü vermiştir.
1796-İsnâdında yer alan Ishâk b. Yahyâ, Ubâde b. es-Sâmit'ten
işitmemiştir (Mecma' II, 153).
1797-İsnâdında yer alan Isâ b. Meymûn el-Medenî el-Vâsitî'yi Hammâd
b. Seleme'nin tevsîk edip, bir seferinde Yahyâ'nın "bir beisi yoktur"
demesine karşılık bir başka seferde: "beş para etmez" demiş ve
münekkid imamlarca zayıf addedilmiştir (Neyl III, 118).
1798-Bu mevkûf hadisi Taberânî (M. el-Kebîr no. 689) ve
İbnu'l-Münzîr (el-Evsat fî's-Sünen I, 174a), Vekî' an Saîd b. Beşîr an Katâde
an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Diğer ricâli güvenilir kimselerdir.
1799-Heysemî'ye göre râvilerinden el-Velîd b. el-Fadl, İbn Hibbân
ve Dârekutnî tarafından zayıf addedilmiştir (Feyd V, 376).
1800-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1023) ve Nesâî (ezân 24, II, 18-19),
Kuteybe an Leys an Yezîd b. e. Habîb an Süveyd b. Kays an Muâviye b. Hudeyc
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
1801-Bu mevkûfu Nesâî (sehv 75, III, 66), Muh. b. Âdem an Hafs
ani'l-A'meş an İbrâhîm an Alkame an İbn Mes'ûd senedi ile tahrîc etmiştir.
Râvîleri güvenilir kimselerdir.
1802-Muvattâ'da (sehv 2, s. 100) yer alan bu hadis hakkında İbn
Abdilberr şunları söylemiştir: "Bu hadisin ne müsned, ne de maktû olarak
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'den rivayet edildiğini bilemiyorum.
Hadis, ancak bu vecihten bilinmektedir. Bu hadis, başka yollarla müsnede yahut
mürsele olarak bulunmayan Muvattâ'daki dört hadisten birisidir. Ancak
"usûlde" mânâsı sahîh olarak mevcuttur."
1803-Bu hadisi İbn Sa'd (Tabakât II, 72), Ahmed (IV, 106), Taberânî (M. el-Kebîr no. 3542) ve Beyhakî (II, 220), İbn Lehî'a an Yezîd b. e. Habîb an Muh. b. Yezîd an Abdillah b. Avf an Ebî Cum'a asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
İbn Lehî'a hakkında ssz
sarfedilen bir râvîdir.
1804-Bu hadisi Müslim (îmân no. 133, s. 87-8) ve İbn Mâce (no.
1052), el-A'meş an Ebî Sâlih an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
1805-Bu hadisi Buhârî (sücûdu'l-Kur'ân 8-9., II, 33), Müslim (mesâcid 103-4, s. 405) ve Ebû Dâvud (no. 1412), Ubeydullah b. Ömer an Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi ile;
Ebû Dâvud (no. 1413), Ahmed b.
el-Furât an Abdirrezzâk an Abdillah b. Ömer an Nâfi'... senedi ile tahrîc
ettiler.
1806-Bu rivayeti Ebû Dâvud (no. 1411), Taberânî (M. el-Kebîr no. 13358), İbn Huzeyme (no. 556), Tahâvî (I, 353), el-Hâkim (I, 219, "isnâdı sahîhtir") ve Beyhakî (II, 182, 325), Abdülazîz b. Muh. an Mus'ab b. Sâbit an Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Mus'ab'ı pek çok kişi zayıf
addettiler.
1807-Lafız Buhârî'ye aittir. İsnâdı şsyledir: İbrâhîm b. Mûsâ an Hişâm b. Yûsuf an İbn Cüreyc an Ebî Bekr b. e. Abdillah b. el-Hüdeyr et-Teymî an Ömer (sücûdu'l-Kur'ân 10, II, 33-34).
Mâlik bunu (k. el-Kur'ân no. 16,
s. 206), an Hişâm b. Urve an ebîhî an Ömer senedi ile yakın mânâsıyla tahrîc
etmiştir.
1808-Bu hadisi Ahmed (II, 24, 106), Ebû Dâvud (no. 1415) ve Beyhakî
(II, 326), Sâbit b. Umâre an Ebî Temîme el-Hüceymî an İbn Ömer asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
1809-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1401) ve İbn Mâce (no. 1057), İbn e. Meryem an Nâfi' b. Yezîd ani'l-Hâris b. Saîd et-Utekî an Abdillah b. Müneyn an Amr b. el-Âs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Dârekutnî ve el-Hâkim'in de
rivayet ettikleri bu hadisin isnâdını el-Münzîrî ve Nevevî hasen addetmişler;
Abdülhak ve İbnu'l-Kattân ise şu iki sebepten zayıf saymışlardır: Abdullah b.
Müneyn ile el-Hâris b. Saîd'in hâlleri bilinmemektedir. İbn Mâkûlâ'ya göre
el-Hâris'in bilinen tek rivayeti budur (Neyl III, 102)
1811-Bu hadisi Tayâlisî (no. 2688), Ebû Dâvud (no. 1403), İbn Huzeyme (560), Taberânî (M. el-Kebîr, no. 11924) ve Beyhakî (II, 312), el-Hâris Ebû Kudâme an Matar el-Verrâk an İkrime an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
İsnâdındaki Hâris ile Matar,
Müslim ricâlinden olmalarına rağmen zayıftırlar. Nevevî diyor ki: "İsnâdı
zayıftır, onunla ihticâc doğru değildir." (Neyl III, 103).
1812-Ebû Dâvud bunu isnâdıyla sevketmeden zikretmiş ve isnâdının zayıf olduğunu söylemiştir (no. 1401). Bu hadisi Ahmed (V, 194; VI, 442), Tirmizî (no. 568-9) ve İbn Mâce (no. 1055), Saîd b. e. Hilâl an Ömer ed-Dimaşkî an Ümmi'd-Derdâ an Ebî'd-Derdâ asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
İbn Mâce (no. 1056) ve Beyhakî (II, 313), Âsım b. Recâ b. Hayve ani'l-Mehdî b. Abdirrahman b. Uyeyne an Ümmi'd-Derdâ an Ebî'd-Derdâ asl-ı senedi ile şunu tahrîc ettiler:
Allah'ın Resûlü sallallahu aleyhi
ve sellem ile birlikte onbir secde yaptım. Bunlardan hiçbiri mufassal sûrelerde
yer almamıştır: A'râf, Ra'd, Nahl, Benû Isrâîl, Meryem, Hacc, Furkân, Nahl,
Secde, Sâd, Secde Hâmim'leri."
1813-Ahmed (IV, 151, 155), Ebû Dâvud (no. 1402), Tirmizî (no. 578) ve el-Hâkim (I, 211; II, 390), İbn Lehî'a an Mişreh b. Hâ'ân an Ukbe b. Âmir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler:
İsnâdı hakkında şu bilgiler
verilmiştir: İsnâdında yer alan İbn Lehî'a ve Mişreh zayıf râvilerdir.
el-Hâkim, bu hadisin sahâbî kavli olarak sahîh yolla geldiğini söylemiş ve
isnâdı ile mevkûf olarak sevketmiştir. Beyhakî de Hâlid b. Ma'dân'ın mürseli
olarak tahrîc etmiştir (Neyl III, 103).
1814-Mâlik (k. el-Kur'ân no. 13, s. 205), an Nâfi' mevlâ İbn Ömer
an raculin min Ehli Mısr senedi ile tahrîc etmiştir.
1815-Bu hadisi Buhârî (enbiyâ 39/1, IV, 135), Sehl b. Yûsuf
ani'l-Avvâm an Mücâhid an İbn Abbâs senedi ile tahrîc etmiştir.
1816-Bu hadisi Abdürrezzâk (no. 5865), Humeydî (no. 477), Ahmed (I,
279, 359), Dârimî (I, 342), Buhârî (sücûdu'l-Kur'ân 3, II, 32; enbiyâ 39/2, IV,
135), Ebû Dâvud (no. 1409), Tirmizî (no. 577), Taberânî (M. el-Kebîr no.
11864-5) ve İbn Huzeyme (no. 550), Eyyûb es-Sahtiyânî an İkrime an İbn Abbâs
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
1817-Bu hadisi Ebû Hanîfe (Câmi'ul-mesânid, el-Hvârizmî I, 343),
Nesâî (iftitâh 48, II, 150), Taberânî (M. el-Kebîr no. 12386) ve Dârekutnî (I,
407), Ömer b. Zerr an ebîhî an Saîd b. Cübeyr asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
1818-Bu hadisi Dârimî (I, 342, 365), Ebû Dâvud (no. 1410), İbn Huzeyme (no. 1455, 1795), İbn Hibbân (no. 2754, 2788), Dârekutnî (I, 408), el-Hâkim (I, 284, II, 431) ve Beyhakî (II, 318) (ayrı ayrı) Saîd b. e. Hilâl ve Amr b. el-Hâris an Iyâd b. Abdillah b. Sa'd b. e. Serh an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Hâkim'e göre isnâdı, Buhârî ile
Müslim'in şartlarınca sahihtir.
1819-Bu hadisi Ahmed (III, 78, 84), Humeyd et-Tavîl an Bekr an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc etmiştir.
Heysemî'ye göre ricâli Sahîh
ricâlidir (Mecma' II, 284).
1820-Lafız Müslim'indir. Bunu Tayâlisî (no. 283), Dârimî (I, 342),
Ahmed (I, 388, 401, 437, 443, 462), Buhârî (sücûdu'l-Kur'ân 1, 4, II, 31, 32;
menâkıbu'l-Ensâr 29/2, IV, 239; meğâzî 8/12, V, 7; tefsîr s. en-Necm 4, VI,
52), Müslim (mesâcid no. 105, s. 405), Ebû Dâvud (no. 1406), Nesâî (iftitâh
49/2, II, 160), İbn Huzeyme (no. 553), Tahâvî (I, 353), İbn Hibbân (no. 2753),
el-Hâkim (I, 220-1) ve Beyhakî (II, 314, 323), Ebû Ishâk ani'l-Esved an İbn
Mes'ûd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
1821-Sszkonusu rivayet Buhârî'ye aittir. (tefsîr sûreti ve'n-Necm
4, VI, 52).
1822-Bu hadisi Buhârî (sücûdu'l-Kur'ân 5, II, 32; tefsîr ve'n-Necm
VI, 52), Tirmizî (no. 575), Taberânî (M. el-Kebîr no. 11866), İbn Hibbân (no.
2752), Dârekutnî (I, 409), el-Hâkim (II, 468) ve Beyhakî (II, 313, 314), Eyyûb
es-Sahtiyânî an İkrime an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
1823-Bu hadisi Nesâî (iftitâh 49/1, II, 160), Abdülmelik b. Abdilhamîd b. Meymûn b. Mihrân an Ahmed b. Hanbel an İbrâhîm b. Hâlid an Rebâh an Ma'mer an İbn Tâvus an İkrime b. Hâlid an Ca'fer b. el-Muttalib b. e. Vedâ'a an ebîhî senedi ile tahrîc etmiştir.
Bazıları Sahîh ricâlinden olmak
üzere râvîleri güvenilir kimselerdir.
1824-Râvilerinden İbn Lehî'a hakkında kelâm sâdır olmuştur. Bu
durumda isnâda azıcık zaaf sirayet etmektedir.
1825-1826-Bu hadisi Buhârî (sücûdu'l-Kur'ân 6, II, 32-33), Müslim
(mesâcid no. 106, s. 406), Ebû Dâvud (no. 1404), Tirmizî (no. 567) ve Nesâî
(iftitâh 50, II, 160), Atâ b. Yesâr an Zeyd b. Sâbit asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
1827-Bu hadisi Tayâlisî (s. 322), Ahmed (II, 229, 456, 459, 466), Buhârî (ezân 100-101, I 186; sücûdu'l-Kur'ân 11, II, 34), Müslim (mesâcid no. 110-111, s. 407), Ebû Dâvud (no. 1408), Nesâî (iftitâh 53, II, 162), Bekr b. Abdillah an Ebî Râfi' an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Ayrıca Mâlik (kitâbu'l-Kur'ân no. 12, s. 205), Şâfiî (Ümm I, 120; VII, 187), Ahmed (II, 487; 529), Müslim (mesâcid no. 107, s. 406), Nesâî (iftitâh 51/1, II, 161), Tahâvî (I, 358), İbn Hibbân (no. 2750) ve Beyhakî (II, 315), Mâlik an Abdillah b. Yezîd mevlâ'l-Esved b. Süfyân an Ebî Seleme an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile;
Tayâlisî (no. 2340), Ahmed (II, 413, 434, 466), Dârimî (I, 343), Buhârî (sücûdu'l-Kur'ân 7, II, 33), Tahâvî (I, 358) ve Beyhakî (II, 3157, Yahyâ b. e. Kesîr an Ebî Seleme an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile;
Ahmed (II, 454), Nesâî (iftitâh 51/2, II, 161) ve Tahâvî (I, 358), İbn e. Zi'b an Abdilazîz b. Ayyâş an Ömer b. Abdilazîz an Ebî Seleme an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile;
Şâfiî (Sünen s. 23), Ahmed (II,
247), Dârimî (II, 343), Humeydî (no. 992, 1026), Nesâî (iftitâh 51, II, 161) ve
İbn Mâce (no. 1059), Süfyân b. Uyeyne an Yahyâ b. Saîd an Ebî Bekr b. Muh. b.
Amr b. Hazm an Ömer b. Abdilazîz an Ebî Bekr b. Abdirrahman b. el-Hâris b. Hişâm an Ebî Hureyre asl-ı
senedi ile,
1828-Bu rivayetin lafzı Müslim'e aittir.
Bunu Abdürrezzâk (no. 5887), Ahmed (II, 461, 249), Humeydî (no. 991), Dârimî (I, 343), Müslim (mesâcid no. 108, s. 406),
Tirmizî (no. 573), Ebû Dâvud (no. 1407), Nesâî (iftitâh 52/2, II, 162), İbn Mâce (no. 1058), İbn Huzeyme (no. 554-57, Tahâvî (I, 357-8), İbn Hibbân (no. 2756) ve Beyhakî (II, 316), Eyyûb b. Mûsâ an Atâ b. Mînâ an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile;
Müslim (mesâcid no. 109, s. 406) ve Beyhakî (II, 316), Leys b. Sa'd an Yezîd b. e. Habîb an Safvân b. Süleym ani'l-A'rec an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile;
Tayâlisî (no. 2499), Nesâî
(iftitâh 51, II, 161, 162) ve Beyhakî (II, 316), Kurre b. Hâlid an Muh. b.
Sîrîn an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
1829-Ricâli güvenilir kimselerdir. Ancak İbrâhîm en-Nesâî ile İbn Mes'ûd
arasında kopukluk vardır (Mecma' II, 286).
1831-Bu hadisi Ahmed (VI, 30, 217), Ebû Dâvud (no. 1414), Tirmizî (no. 580) ve Nesâî (tatbîk 70, II, 222), Taberânî (M. el-Evsat I, 198b), İbn Huzeyme (no. 564-5), Dârekutnî (I, 406), el-Hâkim (I, 220) ve Beyhakî (II, 325), Hâlid el-Hazzâ' an Ebî'l-Âliyye an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî, isnâdı hakkında
"hasen sahîh"; el-Hâkim ise: "Şeyhayn'ın şartınca sahîh"
hükmü vermiştir.
1832-Bu hadisi Tirmizî (no. 579, 3424), İbn Mâce (no. 1053), İbn Huzeyme (no. 562), Taberânî (M. el-Kebîr no. 11262), İbn Hibbân (no. 2757) ve Beyhakî (II, 320), Muh. b. Yezîd b. Huneys ani'l-Hasan b. Muh. b. Ubeydillah b. e. Yezîd an İbn Cüreyc an Ubeydillah b. e. Yezîd an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
İsnâdı hakkında Tirmizî
"hasen garîb" hükmü vermiştir. el-Ukaylî ise râvilerinden el-Hasan b.
Muhammed'in hâlinin bilinmediğine dikkat ûekmiştir (Neyl III, 111).
1833-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2774), Tirmizî (1578) ve İbn Mâce (no. 1394), Ebû Âsım an Bekkâr b. Abdilazîz b. e. Bekre an ebîhî an ceddihî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî, "hasen garîbtir,
ancak bu vecihten bilmekteyiz" demektedir.
1834-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2775), Ahmed b. Sâlih an İbn e. Füdeyk an Mûsâ b. Ya'kûb an Yahyâ b. el-Hasan b. Osmân ani'l-Eş'as b. Ishâk b. Sa'd an Âmir b. Sa'd an ebîhî senedi ile tahrîc etmiştir.
Mûsâ b. Ya'kub hakkında İbn Maîn:
"güvenilir"; Nesâî: "kavî değildir"; Ebû Dâvud:
"sâlihtir"; İbnü'l-Medinî: "zayıf ve hadisleri münkerdir"
gibi ûelişkili hükümler vermişlerdir (Mîzân no. 8945).
1835-Bu hadisi İbn Mâce (no. 1391), Ebû Bişr Bekr b. Halef an Seleme b. Recâ' an Şa'sâ an Abdillah b. e. Evfâ senedi ile tahrîc etmiştir.
Sindî, Zevâid'de isnâdı hakkında
şu bilgileri vermektedir: Şa'sâ hakkında cerh ve tevsîk kabilinden bir şey
göremedim. Seleme b. Recâ'yı ise İbn Maîn, zayıf addetmiş; İbn Adî:
"Mütâbaatı olmayan hadisler rivayet etmiştir"; Nesâî:
"Zayıftır"; Dârekutnî: "Güvenilir râvilerden rivayet ettiği
hadislerde infirâd etmiştir"; Ebû Zür'a: "Sadûktur"; Ebû Hâtim:
"Hadislerinde bir beis yoktur" demişler ve İbn Hibbân onu Sikât'ında
zikretmiştir.
1836-Lafzı aşağı yukarı ortaktır. Bu hadisi Mâlik (cum'a 1, s.
101), Abdürrezzâk (no. 5565), Şâfiî (Ümm I, 173), Ahmed (II, 460), Buhârî
(cum'a 4, I, 212), Ebû Dâvud (no. 351), Müslim (cum'a no. 10, s. 582), Tirmizî
(no. 499), Nesâî (cum'a 14, III, 99), İbn Hibbân (no. 2764) ve Beyhakî (III,
226), Mâlik b. Enes an Summâ an Ebî Sâlih an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
1837-1839-Ilk rivayet Buhârî (IV, 79); ikincisi ise Nesâî (III, 97) lafzıdır. 'oğu rivayetlerinde bu iki metin bir arada olarak irâd edilmiştir.
Bunu Tayâlisî (no. 2384), Abdürrezzâk (no. 5562), Şâfiî (Sünen s. 34), Ahmed (II, 280, 264, 259, 505), Dârimî (I, 363), Buhârî (cum'a 31, I, 223; bed'ul-halk 6/5, IV, 79), Müslim (cum'a no. 24, s. 587), Nesâî (cum'a 13, III, 97) ve Beyhakî (III, 229), ez-Zührî an Ebî Abdillah Selmân el-Eğarr an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile;
Şâfiî (Ümm I, 173; Sünen s. 34), Ahmed (II, 239), Müslim (cum'a 24, s. 587), Humeydî (no. 934), Nesâî (cum'a 13/2, III, 98), İbn Mâce (no. 1092), İbn Huzeyme (no. 1769), Tahâvî (IV, 180) ve Beyhakî (III, 225), Süfyân b. Uyeyne ani'z-Zührî an Saîd b. el-Müseyyeb an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile;
Nesâî (imâmet 59, II, 116),
Taberânî (M. el-Evsat I, 209b, 255b; 257b), Tahâvî (IV, 180), ez-Zührî an Ebî
Seleme (ve Saîd ve Ebî Abdillah el-Eğarr) an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
1840-Bu hadisi Ahmed (II, 424), Müslim (cum'a 27, s. 588), Ebû
Dâvud (no. 498), Tirmizî (no. 603), İbn Mâce (no. 1090), İbn Huzeyme (no. 1756,
1818), İbn Hibbân (no. 2768) ve Beyhakî (III, 234), el-A'meş an Ebî Salih an
Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
1841-Bu hadisi Buhârî, iki ayrı yerde (cum'a 6/1, I, 213; cum'a 19,
I, 218), İbn e. Zi'b an Saîd el-Makburî an ebîhî an Abdillah b. Vedî'a an
Selmân asl-ı senedi ile tahrîc etmiştir.
1842-Lafız Ebû Dâvud'a aittir. Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 345), Tirmizî (no. 496), Nesâî (cum'a 19, II, 102-3; cum'a 10, II, 95-96; cum'a 12, II, 97) ve İbn Mâce (no. 1087), Ebû'l-Eş'as es-San'ânî an Evs asl-ı senedi ile;
Ebû Dâvud (no. 346), Kuteybe
ani'l-Leys an Hâlid b. Yezîd an Saîd b. e. Hilâl an Ubâde b. Nüseyy an Evs
senedi ile tahrîc ettiler.
1843-Râvilerinden ed-Dahhâk b. Hamza'yı Yahyâ b. Maîn ve Nesâî
zayıf addetmişler; İbn Hibbân ise onu güvenilir râviler arasında zikretmiştir
(Mecma' II, 174).
1844-Bu hadisi Ahmed (II, 214), Ebû Dâvud (no. 1113), İbn Huzeyme (no. 1813) ve Beyhakî (III, 219), Habîb el-Muallim an Amr b. Şuayb an ebîhî an ceddihî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Irâkî: "İsnâdı
ceyyiddir" demiştir (Neyl III, 290).
1845-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1051) ve Beyhakî (III, 220), Abdurrahman b. Yezîd b. Câbir an Atâ'l-Horâsânî an Mevlâ (emre'etihî) Ümmi Osmân an Alî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
İsnâdında kimliği mechûl bir râvi (mevlâ) vardır. Ayrıca Atâ el-Horâsânî, İbn Maîn ve başkalarına göre güvenilir; İbn Hibbân'a göre zayıf; İbnü'l-Müseyyeb'e göre uydurmacıdır.
İbn e. Hâtim babasına bu hadisten
sualle hadisin Hammâd b. Seleme an Atâ el-Horâsânî an raculîn tarikiyle onun
sszü olarak sahâbî mevkûfu halinde rivayet olunduğunu sorunca Ebû Hatim:
"Sahîh olan İbn Câbir tarikidir; Hammâd hadisi ezberinde doğru
tutamamış" demiştir (Ilel I, 207).
1846-Ebû Dâvud (no. 347), İbn Huzeyme (no. 1810) ve Tahâvî (I,
368), Usâme b. Zeyd an Amr b. Şuayb an ebîhî an İbn Amr asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
1847-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1056), Muh. b. Yahyâ b. Fâris an Kabîsa an Süfyân an Muh. b. Saîd et-Tâifî an Ebî Seleme b. Nübeyh an Abdillah b. Hârûn an İbn Amr senedi ile tahrîc etmiştir.
Ebû Dâvud, daha sonra bir cemaatin Süfyân'dan bu hadisi mevkûf olarak rivayet ettiklerini söylemiştir.
Ayrıca Ebû Seleme ile Abdullah'ın
durumları da mechûldür.
1848-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1067), Abbâs b. Abdilazîm an Ishâk b. Mansûr an Hüreym an İbr. b. Muh. b. el-Münteşir an Kays b. Müslim an Târık b. Şihâb senedi ile tahrîc etmiştir.
el-Hâkim bunu (I, 288), Târık an
Ebî Mûsa tarikiyle tahrîc etmiştir. el-Hattâbî'ye göre isnâdı zayıftır. Târık
b. Şihâb, her ne kadar Peygamber'i gördü ise de daha küûük olduğu için O'ndan
rivayeti gerçekleşmemiştir. Bu nedenle rivayetleri sahâbî mürselidir. Bu ise
ehl-i ilm katında makbûl bir haber ûeşididir.
1849-Bu hadisi Tirmizî (no. 501), el-Fadl b. Dükeyn an Isrâîl an
Süveyr an raculin min ehl-i Kubâ an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc etti.
1850-Bu hadisi Tirmizî (no. 502; kitâbu'l-Ilel V, 741) ve Beyhakî (III, 176), el-Muârik b. Abbâd an Abdillah b. Saîd el-Makburî an ebîhî an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Abdullah b. Saîd sebebiyle isnâdı
zayıftır.
1851-Heysemî, râvilerinden Mûsâ b. Atiyye el-Bâhilî hakkında bilgi edinemediğini söylemektedir. Yine ona göre diğer râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma' II, 170).
İbn Mâce (no. 1081), bunu biraz
daha uzun bir metinle Alî b. Zeyd b. Cüd'ân an Saîd el-Müseyyeb an Câbir
tarikiyle tahrîc etmiştir.
1852-Lafız Ebû Dâvud'a aittir. Bu hadisi Şâfiî (Ümm I, 184), Ahmed (III, 424), Dârimî (I, 369), Ebû Dâvud (no. 1052), Tirmizî (no. 500), Nesâî (cum'a 1, III, 88), İbn Mâce (no. 1125), Ebû Ya'lâ (no. 1600), Taberânî (M. el-Kebîr no. 915-918, XXII, 365), İbn Huzeyme (no. 1857-8), İbn Hibbân (no. 2775, 258), el-Hâkim (I, 280; III, 624) ve Beyhakî (III, 172, 247), Muh. b. Amr b. Alkame an Abîde b. Süfyân el-Hadremî an Ebî'l-Ca'd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
İsnâdı, Tirmizî'ye göre hasen;
Hâkim'e göre "Müslim'in şartınca sahihtir."
1853-Bunu İbn Mâce (no. 1127), Muh. b. Beşşâr an Ma'dî b. Süleymân an İbn Aclân an ebîhî an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti.
İsnâdı, Ma'dî b. Süleymân
sebebiyle zayıftır.
1854-Bu hadisi Dârimî (I, 368), Ahmed (II, 84), Müslim (cum'a 40,
s. 591), Nesâî (cum'a 2/2, III, 88), İbn Mâce (no. 794) ve Beyhakî (III, 171),
Zeyd b. Sellâm an Ebî Sellâm ani'l-Hakem b. Mînâ an (İbn Abbâs ve İbn Ömer) ve
Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
1855-Bu hadisi İbn Mâce (no. 1094), Kesîr b. Ubeyd an Abdilmecîd b. Abdilazîz an Ma'mer ani'l-A'meş an İbrâhîm an Alkame an Abdillah senedi ile tahrîc etti.
Sindî, Zevâid'inde şu bilgileri
vermektedir: "Abdülhamîd'in mürcîeden olduğu iddia edilmekte ise de
cumhûr, Ahmed, İbn Maîn gibilerince güvenilir addedilmiş, buna karşılık Ebû
Hâtim ve oğlu tarafından tad'îf edilmiştir. Diğer râvileri güvenilir
kimselerdir. O halde isnâdı hasendir."
1856-Bu hadisi Tayâlisî (no. 316), Abdürrezzâk (no. 5170), Ahmed
(I, 394, 422, 402, 449), Müslim (mesâcid no. 254, s. 452), İbn Huzeyme (no.
1853-4), el-Hâkim (I, 292) ve Beyhakî (III, 56, 172), Ebû Ishâk an Ebî'l-Ahvas
an İbn Mes'ûd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
1857-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1053) ve Nesâî (cum'a 3, III, 89), Katâde an Kudâme b. Vebre an Semure asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
İsnâdı hakkında şu bilgiler
verilmiştir: İbnü'l-Cevzî: "Sahih değildir"; Buhârî: "Kudâme,
Semure'den hadis dinlememiştir"; Ahmed: "Kudâme
tanınmamaktadır"; ed-Demîrî: "Hadisin isnâdı munkatı ve
muzdaribdir." (Feyd IV, 101).
1858-Bu rivayeti Ebû Dâvud (no. 1054), Muh. b. Süleymân el-Enbârî an Muh. b. Yezîd ve Ishâk b. Yûsuf an Eyyûb Ebî'l-Alâ' an Katâde an Kudâme b. Vebre senedi ile tahrîc etmiştir.
Ahmed, Kudâme an Semure
riyayetini daha sahih görmüştür. Demîrî ise, bu rivayetlerin tümünün zayıf
olduğunu söylemiştir (Feyd VI, 101). İbn Mâce ve Nesâî, bu hadisin ayrıca
el-Hasan an Semure kanalıyla da tahrîc etmişlerdir.
1859-Lafız Buhârî'ye (cum'a 14, I, 216) aittir. Bu hadisi
Abdürrezzâk (no. 1923), Buhârî (ezân 10, I, 153; ezân 41, I, 167; cum'a 14, I,
216), Müslim (müsâfirîn 26-29, s. 485-486), Ebû Dâvud (no. 1066), İbn Mâce (no.
939), İbn Huzeyme (no. 1864-5), Taberânî (M. el-Kebîr no. 12912-3) ve Beyhakî
(I, 397, III, 185), Eyyûb ve Âsım el-Ahvel ve Abdülhamîd sâhibu'z-Ziyâdî an
Abdillah b. el-Hâris an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
1860-Tayâlisî (no. 2216), Buhârî (cum'a 3, I, 212), Müslim (cum'a 7, s. 581), Ebû Ya'lâ (no. 100), İbn Huzeyme (no. 1744-5) ve Beyhakî (III, 242), Ebû Bekr b. el-Münkedir an Amr b. Süleym an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Mâlik (cum'a 4, s. 102), Abdürrezzâk (no. 5307), Ahmed (III, 6, 60), Dârimî (I, 361), Humeydî (no. 736), Buhârî (cum'a 12, I, 215; cum'a 2, I, 212; ezân 161, I, 208; şehâdât 18/2, III, 159), Müslim (cum'a 5, s. 580), Ebû Dâvud (no. 341), Nesâî (cum'a 8/1, III, 93), İbn Mâce (no. 1089), Ebû Ya'lâ (no. 978, 1127), Tahâvî (I, 116), İbnu'l-Cârûd (s. 146), İbn Huzeyme (no. 1742), İbn Hibbân (Zevâid no. 563) ve Beyhakî (I, 293), Safvân b. Süleym an Atâ b. Yesâr an Ebî Saîd asl-ı senedi ile;
Ahmed (III, 30, 69), Ebû Dâvud
(no. 344), Nesâî (cum'a 6, III, 92; cum'a 11, III, 12), İbn Huzeyme (no. 1743)
ve Beyhakî (III, 242), Ebû Bekr b. Münkedir an Amr b. Süleym an Abdirrahman b.
e. Saîd an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
1861-Bu hadisi Buhârî (cum'a 2/2, I, 212), Müslim (cum'a 3, s. 580), Tirmizî (no. 494-5), ez-Zührî an Sâlim an İbn Ömer an ebîhî asl-ı senedi ile;
Buhârî (cum'a 5, I, 213), Müslim
(cum'a 4, s. 580) ve Ebû Dâvud (no. 340), Yahyâ b. e. Kesîr an Ebî Seleme an
Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
1862-Bu hadisi Buhârî (cum'a 15/2, I, 217), Müslim (cum'a 6, s.
581), Ebû Dâvud (no. 1055), İbn Huzeyme (no. 1754) ve Beyhakî (III, 189), İbn
Vehb an Amr b. el-Hâris an Ubeydillah b. e. Ca'fer an Muh. b. Ca'fer an Urve an
Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettirler.
1863-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 354), Tirmizî (no. 497) ve Nesâî (cum'a 9/2, III, 94), Katâde ani'l-Hasan an Semure asl-ı senedi ile tahrîc etmişlerdir.
Tirmizî isnâdı hakkında
"hasen" hükmü vermiş ve Hasan'dan mürsel olarak rivayet edildiğini
zikretmiştir.
1864-Bu hadisi Mâlik (cum'a no. 17, s. 110), doğrudan Yahyâ'dan ahzetmiştir.
Bu mürsel hadis iki tarikten "vasledilmiştir":
İbn Mâce (no. 1096), Muh. b. Yahyâ an Amr b. e. Seleme an Züheyr an Hişâm an ebîhî an Âişe senedi ile;
Ebû Dâvud (no. 1078), Ahmed b.
Sâlih an İbn Vehb an Yûnus ve Amr an Yahyâ b. Saîd an Muh. b. Yahyâ b. Habbân
ve Amr an İbn e. Habîb an Mûsâ b. Sa'd an İbn Habbân an Abdillah b. Sellâm.
1865-Heysemî'ye göre aslından bazı ricâli düşmüştür. Iskât
olunanlardan birisi Vâkidî olup, hadis rivayeti konusunda hakkında menfî sszler
sarfedilmiştir (Mecme' II, 176).
1866-Hepsinin senedleri Ubeydullah b. Zahr an Alî b. Yezîd kanalıyla
gelmekte olup her ikisi de zayıf râvilerdir (Mecma' II, 168).
1867-Râvilerinden İbrâhîm b. Kudâme el-Cumehî hakkında İbnü'l-Kattân ve Ahmed "Mechûldür"; Zehebî ise Mîzân'da hadis hakkında: "Bu hader münkerdir" demiştir (Feyd V, 238).
18768-Râvilerinden Ahmed b. Sâbit
zayıftır (Mecma' II, 171).
1869-Râvilerinden Abdülmun'im b. Beşîr'i İbn Maîn ve İbn Hibbân
zayıf addetmiş; İbn Hacer ise: "Zaafında fikirbirliği mevcuttur"
demiştir.
1870-Bunu İbn Hibbân da Sahîh'inde tahrîc etmiştir. Heysemî'ye göre
râvileri güvenilir kimselerdir (Feyd III, 458).
1871-Râvilerinden Muh. b. Hafs el-Evsâbî zayıf addedilmesi yanısıra
İbn Hibbân tarafından güvenilir sayılmıştır. İbn Hibbân, ayrıca onun garîb
rivayetlerine dikkati ûekmiştir.
1872-Bu hadisi Tayâlisî (no. 2139), Ahmed (III, 128, 150, 228),
Buhârî (cum'a 16, I, 217), Ebû Dâvud (no. 1084), Tirmizî (no. 503-504,
"hasen sahîh"), Ebû Ya'lâ (Şehit Ali 199a) ve Beyhakî (I, 443, III,
190), Füleyh b. Süleymân an Osmân b. Abdirrahman et-Teymî an Enes asl-ı senedi
tahrîc ettiler.
1873-Bu hadisi Buhârî (cum'a 17, I, 217), Nesâî (mevâkît 4, I,
248), İbn Huzeyme (no. 1842), Tahâvî (I, 188) ve Beyhakî (III, 191), Hâlid b.
Dînâr Ebû Hulde an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
1874-Bu hadisi Buhârî (istîzân 39, VII, 140) ve Ebû Dâvud (no. 1086), Muh. b. Kesîr an Süfyân es-Sevrî an Ebî Hâzım an Sehl asl-ı senedi ile;
Tirmizî (no. 525, "hasen sahîh"), Alî b. Hucr an Abdilazîz b. e. Hâzım ve Abdillah b. Ca'fer an Ebî Hâzım... senedi ile;
Buhârî (cum'a 40/2, I, 225), Müslim (cum'a 30, s. 588), Ebû Dâvud (no. 1086), Tirmizî (no. 525) ve İbn Mâce (no. 1099), Abdülazîz b. e. Hâzım an ebîhî an Sehl asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Bu mânâsı ile Buhârî (cum'a 16/3,
I, 127; cum'a 40/2, I, 225), Humeyd an Enes asl-ı senedi ile tahrîc etmiştir.
1875-Bu hadisi Buhârî (mağâzî 35/19, V, 65), Müslim (cum'a 32, s. 589), Ebû Dâvud (no. 1085), Nesâî (cum'a 14/4, III, 100) ve İbn Mâce (no. 1110), Ya'lâ b. el-Hâris el-Muhâribî an ebîhî an Iyâs b. Seleme an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Muharricin bu bâba ilavesi:
Müslim (cum'a 28, 29, s. 588) ve Nesâî (cum'a 14/3, III, 100), Ca'fer b. Muh. b. Alî b. el-Huseyn an ebîhî an Câbir b. Abdillah asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Muh. b. Alî, Câbir'e:
"Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Cuma namazını ne zaman
kılardıû" diye sorunca şu cevabı vermiş: "(Bize) Cuma namazını
kıldırır, sonra develerimizin yanına giderek onları dinlendirirdik."
1876-Lafız Buhârî'ye (cum'a 21) aittir. Bunu Buhârî (cum'a 21-22,
I, 219; cum'a 24-25, I, 219-20), Ebû Dâvud (no. 1087-90), Tirmizî (no. 516,
"hasen sahîh") ve Nesâî (cum'a 15, III, 100-101), ez-Zührî ani's-Sâib
b. Yezîd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
1877-Bu hadisi Abdürrezzâk (no. 5257), Nesâî (cum'a 32, III, 109; cum'a 34, III, 110) ve Taberânî (M. el-Kebîr no. 1911), Isrâîl b. Yûnus an Simâk an Câbir b. Semure asl-ı senedi ile;
Ahmed (V, 92) ve Taberânî (no. 1965), Hammâd b. Seleme an Simâk... asl-ı senedi ile;
İbn Hibbân (no. 2792) ve Taberânî (no. 2003-4), Zekeriyyâ b. e. Zâide an Simâk... asl-ı senedi ile;
Ahmed (V, 90, 91, 100), Müslim (cum'a 35, s. 589), Ebû Dâvud (no. 1093) ve Taberânî (no. 1934), Züheyr b. Muâviye an Simâk... asl-ı senedi ile;
Ahmed (V, 93, 99), ve Taberânî (no. 1950), Şerîk b. Abdillah an Simâk.. asl-ı senedi ile;
Tayâlisî (no. 757), Ahmed (V, 87, 101), İbn Mâce (no. 1105), Taberânî (no. 1886-7) ve İbn Hibbân (no. 2790), Şu'be an Simâk... asl-ı senedi ile;
Ahmed (V, 100, 108) ve Taberânî (no. 2042), Ömer b. Ubeyd an Simâk... asl-ı senedi ile;
Ahmed (V, 90, 97), Ebû Dâvud (no. 1095), Nesâî (salâtu'l-îd 35, III, 191) ve Taberânî (no. 1973), Ebû Avâne an Simâk... asl-ı senedi ile;
Tayâlisî (no. 787), Ahmed (V, 94), Dârimî (I, 366), Müslim (cum'a 34, s. 589), Ebû Dâvud (no. 1094), Taberânî (no. 1985) ve Beyhakî (III, 210), Ebû'l-Ahvas an Simâk... asl-ı senedi ile;
Ayrıca Taberânî,
Mu'cemu'l-Kebîr'inde el-Haccâc b. e. Artât (no. 2026), el-Hasan b. Sâlih (no.
2012) ve Dâvud b. e. Hind (no. 1991) an Simâk kanalları ile tahrîc ettiler.
1878-Bu hadisi Buhârî (cum'a 30, I, 223), Müslim (cum'a 33, s.
589), Ebû Dâvud (no. 1092), Tirmizî (no. 506, "hasen sahîh"), Nesâî
(cum'a 33, III, 109), ve İbn Mâce (no. 1103), Ubeydullah b. Ömer an Nâfi' an
İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
1879-Bu hadisi Müslim (cum'a 39, s. 591) ve Nesâî (cum'a 18, III,
102), Şu'be an Mansûr an Amr b. Murre an Ebî Ubeyde an Ka'b b. Ucre asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
1880-Bu hadisi Müslim (cum'a 53, s. 595-6), Ebû Dâvud (no. 1104),
Tirmizî (no. 515, "hasen sahîh") ve Nesâî (cum'a 29, III, 108),
Husayn b. Abdirrahman an Umâre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
1881-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1096), Saîd b. Mansûr an Şîhâb b. Hirâş an Şuayb b. Zurayk et-Tâifî ani'l-Hakem senedi ile tahrîc etmiştir.
Şihâb hakkında ihtilaf
edilmiştir. İbnü'l-Mübârek, Ahmed, İbn Maîn ve Ebû Hâtim'e göre güvenilir bir
râvidir. Ancak İbn Hibbân, hatâlar yaptığına dikkat ûekmiştir (Neyl III, 285).
1882-Bu hadisi İbnu'l-Mübârek (K. ez-Zühd no. 1596), Abdürrezzâk
(no. 15262), Ahmed (III, 310, 318, 337, 371), Dârimî (I, 69), Müslim (cum'a
43-45, s. 592-3), Ebû Dâvud (no. 2954), Tirmizî (no. 3786), Nesâî (sehv 65,
III, 58; îdeyn 22, III, 188-9), İbn Mâce (no. 45), Ebû Ya'lâ (no. 2111, 2119),
İbn Huzeyme (no. 188-9), İbnu'l-Cârûd (s. 150-1), İbn Hibbân (no. 3051, 10),
el-Hâkim (IV, 523) ve Beyhakî (III, 198, 206, 208, 213, 214), Ca'fer b. Muh. b.
Alî an ebîhî an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
1883-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1097, 2119), Taberânî (M. el-Kebîr no. 10499) ve Beyhakî (III, 215; VII, 146), Imrân el-Kattân an Katâde an Abdirrabbih an Ebî Iyâd an İbn Mes'ûd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Nevevî, Şerhu Müslim'de bu
hadisin isnâdına sahîh hükmü vermiştir (Neyl III, 281).
1884-Bunu Ebû Dâvud (no. 1098), Muh. b. Seleme el-Murâdî an İbn Vehb an Yûnus ani'z-Zührî senedi ile tahrîc etmiştir.
İsnâdı sahih bir mürseldir.
1885-Lafızları Ebû Dâvud'a aittir.
Bunu Ahmed (V, 94), Dârimî (I, 365), Müslim (cum'a 41, s. 591), Tirmizî (no. 507), Nesâî (îdeyn 24, III, 191), Taberânî (no. 1984), İbn Hibbân (no. 2791) ve Beyhakî (III, 207), Ebû'l-Ahvas an Simâk an Câbir b. Semure asl-ı senedi ile;
Müslim (cum'a 42, s. 591) ve Taberânî (no. 2005), Zekeriyyâ b. e. Zâide Simâk... asl-ı senedi ile;
Abdürrezzâk (no. 5256), Ahmed (V, 86, 88, 93, 98, 100, 102, 106, 107), Ebû Dâvud (no. 1101), Nesâî (cum'a 35, III, 110), İbn Mâce (no. 1106), Taberânî (no. 1884) ve İbn Huzeyme (no. 1448) es-Sevrî an Simâk... asl-ı senedi ile;
Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr'de
Zâide b. Kudâme (no. 1928), Şerîk b. Abdillah (no. 1949) ve Kays b. er-Rebî'
(no. 2021) an Simâk tarikleriyle tahrîc ettiler.
1886-Bunun lafzı Ebû Dâvud'a aittir.
Bu rivayeti Ebû Dâvud (no. 1107),
Taberânî (no. 2015), el-Hâkim (I, 280) ve Beyhakî (III, 207), el-Velîd b.
Müslim an Şeybân an Simâk an Câbir b. Semure asl-ı senedi ile tahrîc etmiştir.
1887-Bu hadisi Müslim (cum'a 47, s. 594), Süreyc b. Yûnus an
Abdirrahman b. Abdilmelik b. Ebcer an ebîhî an Vâsıl b. Hayyân an Ebî Vâil an
Ammâr senedi ile tahrîc etmiştir.
1888-Bu hadisi Tirmizî (no. 509), Abbâd b. Ya'kûb el-Kûfî an Muh. b. el-Fadl b. Atiyye an Mansûr an İbrâhim an Alkame an Abdillah b. Mes'ûd senedi ile tahrîc etmiştir.
Muh. b. el-Fadl zayıf bir
râvidir.
1889-Bu hadisi Ahmed (II, 343, 302), Ebû Dâvud (no. 4841), Tirmizî (1106), İbn Hibbân (no. 2785) ve Beyhakî (III, 209), Abdülvâhid b. Ziyâd an Âsım b. Küleyb an ebîhî an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî, isnâdı hakkında
"hasen sahîh garîb" hükmü vermiştir.
1890-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 4973), Ebû Bekr b. e. Şeybe an Muh. b. Fudayl an Ebî Hayyân an Yezîd b. Hayyân an Zeyd b. Erkam senedi ile tahrîc etmiştir.
Aslında bu hadis, çok uzun bir
hadis metninin küûük bir bslümüdür ki bunu Müslim de (fadâilu's-sahâbe no. 36,
s. 1873) Ebû Hayyân'dan tahrîc etmiştir.
1891-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 4840) ve İbn Mâce (no. 1894), Evzâî an Kurre ani'z-Zührî an Ebî Seleme an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti.
Ebû Dâvud diyor ki: "Bunu Yûnus, Ukayl, Şuayb ve Saîd b. Abdilazîz, Zührî'den mürsel olarak rivayet ettiler."
Sindî'ye göre İbnu's-Salâh ve
Nevevî, isnâdı hakkında "hasen" hükmü vermişlerdir.
1892-Râvilerinden Sadaka b. Abdillah'ı Ahmed, Buhârî, Müslim ve
diğerleri zayıf addetmişler, Ebû Hâtim ve bir rivayette Duhaym tevsîk
etmişlerdir (Mecma' II, 188).
1893-Ebû Dâvud (no. 1108), bunu Alî b. Abdillah an Muâz b. Hişâm an ebîhî an Katâde an Yahyâ b. Mâlik an Semure senedi ile tahrîc etmiştir.
el-Hâkim de bu hadisi tahrîc
etmiş ve isnâdı hakkında "Müslim'in şartınca sahîh" hükmü vermiş,
Zehebî de onaylamıştır.
1894-Bu hadisi Müslim (cum'a 60, s. 597) ve Nesâî (zinet 122, VIII,
220), Süleymân b. el-Muğîre an Humeyd b. Hilâl an Ebî Rifâ'a asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
1895-Mâlik (cum'a 8, s. 104), bu mevkûfu Ebû'n-Nadr mevlâ Ömer b.
Ubeydillah an Mâlik b. e. Âmir an Osmân senedi ile tahrîc etmiştir.
1896-Bu hadisi Ahmed (II, 280), Abdürrezzâk (no. 5414), Müslim (cum'a 11, s. 583), Ebû Ya'lâ (Şehit Ali 269b, 270a, 292a), İbn Huzeyme (no. 1805), İbn Hibbân (no. 2784) ve Beyhakî (III, 219), İbn Cüreyc ani'z-Zührî an Saîd b. el-Müseyyeb an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile;
Buhârî (cum'a 36, I, 224), Müslim (cum'a 11, s. 583), Tirmizî (no. 512), Nesâî (cum'a 22/1, III, 103-4), İbn Huzeyme (no. 1805), Tahâvî (II, 367) ve Beyhakî (III, 218-9), Ukayl ani'z-Zührî... asl-ı senedi ile;
Abdürrezzâk (no. 5416), Şâfiî (Ümm I, 180), Ahmed (II, 280, 474, 485, 532), Dârimî (I, 364), Ebû Dâvud (no. 1112), Nesâî (îdeyn 21, III, 188), Tahâvî (II, 367) ve İbn Hibbân (no. 2784), Mâlik ani'z-Zührî... asl-ı senedi ile;
Şâfiî (Ümm I, 180), Ahmed (II, 244), Humeydî (no. 966), Müslim (cum'a 12, s. 583), İbn Huzeyme (no. 1806), İbnu'l-Cârûd (s. 151) ve Beyhakî (III, 219), Süfyân b. Uyeyne an Ebî'z-Zinâd ani'l-A'rec an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile;
Mâlik (cum'a 6, s. 103), Şâfiî
(Ümm, I, 180), Ahmed (II, 485), Dârimî (I, 364) ve Beyhakî (III, 219), Mâlik an
Ebî'z-Zinâd... asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
1897-Bu hadisi Tayâlisî (no. 2043), Ahmed (II, 119, 127, 213), Ebû Dâvud (no. 1120), Tirmizî (no. 517), Nesâî (cumu'a 36, III, 110), İbn Mâce (no. 1117), İbn Huzeyme (no. 1838) ve İbn Hibbân (no. 2794), Cerîr b. Hâzım an Sâbit an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Buhârî'nin iddiasına göre biraz
değişik bir mânâ iûeren başka bir metni Cerîr, yanılarak buradaki lafza
dönüştürmüştür. Ancak Cerîr, nefsinde sadûk bir râvidir.
1898-Bu hadisi Abdürrezzâk (no. 5231), Şâfiî (Ümm I, 181), Ahmed
(II, 429), Müslim (cum'a 61, s. 597), Ebû Dâvud (no. 1124), Tirmizî (no. 519,
"hasen sahîh"), İbn Mâce (no. 1118), İbnu'l-Cârûd s. 152), İbn
Huzeyme (no. 1843), İbn Hibbân (no. 2795) ve Beyhakî (III, 200), Ca'fer b. Muh.
an ebîhî an Ubeydillah b. e. Râfi' an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
1899-Irâkî diyor ki: "İsnâdında durumu aydınlığa
kavuşturulması gereken bir râvi vardır. Bunu Amr b. Kays, Mansûr'dan, o da Ebû
Ca'fer'den rivayet etmiştir. Amr'a muhâlefet edilmiştir. Şsyle ki bunu Cerîr b.
Hâzım, an Mansûr an İbrâhîm ani'l-Hakem an unâsin min ehli'l-Medîne tarikiyle
rivayet etmiştir (Neyl III, 294).
1900-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1125) ve Nesâî (cum'a 39, III, 111-2), Ma'bed b. Hâlid an Zeyd b. Ukbe an Semure asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Irâkî'ye göre isnâdı sahîhtir
(Neyl III, 293).
1901-Bu hadisi Müslim (cum'a 62, s. 598), Ebû Dâvud (no. 1122), Tirmizî (no. 533, "hasen sahîh"), Nesâî (cum'a 40/2, III, 112) ve İbn Mâce (1281), İbrâhîm b. Muh. b. el-Münteşir an ebîhî an Habîb b. Sâlim ani'n-Nu'mân b. Beşîr asl-ı senedi ile;
Müslim (cum'a 63, s. 598), Ebû
Dâvud (no. 1123), Nesâî (cum'a 40/1, III, 112) ve İbn Mâce (no. 1119), Süfyân
b. Uyeyne an Damre b. Saîd an Ubeydillah b. Abdillah b. Utbe ani'n-Nu'mân asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
1902-Bu hadisi Tayâlisî (no. 2636), Abdürrezzâk (no. 2728), Ahmed (I, 226, 328, 340, 354), Müslim (cum'a 64, s. 599), Ebû Dâvud (no. 1074), Tirmizî (no. 520), Nesâî (cum'a 38, III, 111; iftitâh 47/2, II, 159), İbn Mâce (no. 821), Taberânî (M. el-Kebîr no. 12333-4, 12373-7), İbn Huzeyme (no. 533), İbn Hibbân {no. 1818), ve Beyhakî (III, 200-201), Müslim el-Batîn an Saîd b. Cübeyr an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Ayrıca Tayâlisî (no. 2379),
Abdürrezzâk (no. 5239), Ahmed (II, 430, 472), Dârimî (I, 362), Buhârî (cum'a
10, I, 214; II, 32), Müslim (cum'a 65-66, s. 599), Nesâî (iftitâh 47/1, II,
159), İbn Mâce (no. 823) ve Beyhakî (III, 201), Sa'd b. İbrâhîm ani'l-A'rec an
Ebî Hureyre asl-ı senedi ile de tahrîc ettiler.
1903-Bu hadisi Müslim (cum'a 50-52, s. 595), Ebû Dâvud (no. 1100)
ve Nesâî (cum'a 28, III, 107), birkaç tarikten olmak üzere aynı zamanda Amre
binti Abdirrahman'ın anne tarafından kızkardeşi olan Ümmü Hişâm'dan tahrîc
ettiler.
1904-Bu hadisi İbn Mâce (no. 1111), Muhriz b. Seleme el-Adenî an Abdilazîz b. Muh. ed-Derâverdî an Şerîk b. Abdillah b. e. Nemir an Atâ b. Yesâr an Ubeyy senedi ile tahrîc etti.
Sindî, Zevâid'inde: "İsnâdı
sahîh, ricâli ise güvenilir kimselerdir" demiştir.
1905-Bu hadisi Buhârî (bed'ul-halk 10/9, IV, 90; tefsîr zuhruf 43,
VI, 39), Müslim (cum'a 49, s. 594-5), Ebû Dâvud (no. 3992), ve Tirmizî (no.
508), Süfyân an Amr b. Dînâr an Atâ an Safvân b. Ya'lâ an ebîhî asl-ı senedi
ile tahrîc ettiler.
1906-Bu hadisi Nesâî (cum'a 41, III, 112), Süfyân b. Uyeyne
ani'z-Zührî an Ebî Seleme an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc etti. Aslı
daha snce geûmiştir.
1907-Bu hadisi Tirmizî (no. 513), Ahmed (III, 437) ve İbn Mâce (no. 1116), Zebbân b. Fâid an Sehl b. Muâz b. Enes el-Cühenî an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî, isnâdı hakkında garîb
hükmü vermiştir.
1908-Müslim (selâm 32, s. 1715) ve Beyhakî (III, 233), el-Hasan b.
A'yun an Ma'kil b. Ubeydillah an Ebî'z-Zübeyr an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
1909-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1110), Tirmizî (no. 514) ve Beyhakî (III, 235), Ebû Abdirrahman el-Mukrî an Saîd b. e. Eyyûb an Ebî Merhûm an Sehl b. Muâz an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
İsnâdı hakkında Tirmizî
"hasen" hükmü vermiştir.
1910-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1111), Dâvud b. Rüşeyd an Hâlid b. Hayyân er-Rakkî an Süleymân b. Abdillah b. ez-Zeberkân an Ya'lâ b. Şeddâd senedi ile tahrîc etti.
Süleymân, hakkında ihtilaf olan
bir râvidir.
1912-Bu hadisi Ya'kûb b. Ka'b an Mahled b. Yezîd an İbn Cüreyc an Atâ an Câbir senedi ile Ebû Dâvud (no. 1091) tahrîc etmiştir.
Bu hadis, Atâ'nın mürseli olarak
marûftur.
1913-Bu hadisi Buhârî (cum'a 11, I, 215; mağâzî 69/3, V, 117), Ebû
Dâvud (no. 1068), Taberânî (M. el-Kebîr no. 12957-8), İbn Huzeyme (no. 1725) ve
Beyhakî (III, 176), İbrâhîm b. Tahmân an Ebî Cemre ed-Dubaî an İbn Abbâs asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
1914-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1069) ve İbn Mâce (no. 1082), Muh. b Ishâk an Muh. b. e. Umâme b. Sehl an ebîhî an Abdirrahman b. Ka'b an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
İbn Ishâk sebebiyle isnâdı, İbn
Hacer'e göre hasendir (Neyl III, 245).
1915-Râvilerinden Mûsâ b. Muh. b. İbrâhîm et-Teymî oldukça zayıftır
(Mecma' II, 181).
1916-İsnâdında kopukluk vardır (Mecma' II, 181).
1917-Mültezim, Kâbe'nin kapısı ile Hacer'ül-esved'in arasıdır. Bu hadisi Ahmed (I, 350) ve Taberânî (no. 11237), Zeyd b. el-Hubâb an Abdillah b. el-Mü'emmel an İbn e. Müleyke an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
İbnü'l-Mü'emmel'in ihtilaflı
oluşu nedeniyle isnâdı hakkında menfî bir durum sszkonusudur. (Mecma' II, 183).
1918-İsnâdında yer alan Isâ b. Abdillah el-Ensârî sebebiyle
zayıftır. Onu İbn Adî taz'îf etmiş; İbn Hibbân ise tevsîk etmiştir.
1919-Râvilerinden Eyyûb b. Nuheyh hakkında Ebû Hâtim ve Ebû Zür'a
"hadisleri münkerdir" demişlerdir. Bu nedenle isnâdı zayıftır.
1921-Râvilerinden Câbir el-Cu'fî hakkında ihtilaf vardır. 'oğunluğa
göre o, zayıftır.
1922-Râvilerinden Abdullah el-Hayrânî, Yahyâ el-Kattân ve
diğerlerine göre zayıf; İbn Hibbân'a göre ise güvenilirdir (Mecma' II, 194).
1923-Râvilerinden el-Fadl b. el-Muhtâr oldukça zayıftır (Feyd I,
390).
1924-İsnâdında yer alan Mübeşşir b. Ubeyd, hadis uyduranlar
arasında zikredilir; Haccâc b. Artât ile Atiyye b. Saîd el-Avfî her ikisi de
zayıftırlar. Zeylaî, Nevevî, Irâki ve İbn Hacer, isnâdını taz'îf ettiler.
Irâkî'ye göre el-Hilaî tarafından Fevâid'inde ceyyid bir senedle Alî
radiyallahu anh'ın hadisinden vârid olmuştur. (Feyd V, 216).
1925-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1047), Nesâî (cum'a 5/1, III, 91-92) ve İbn Mâce (no. 1085), Hüseyn b. Alî an Abdirrahman b. Yezîd b. Câbir an Ebî'l-Eş'as es-San'ânî an Evs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Bu hadisi Müstedrek'inde tahrîc
eden Hâkim "Buhârî'nin şartınca sahîh" hükmü vermiştir.
1926-Bu hadisi Tirmizî (no. 490), Ziyâd b. Eyyûb el-Bağdâdî an Ebî Âmir el-Akadî an Kesîr b. Abdillah b. Amr b. Avf an ebîhî an ceddihî senedi ile tahrîc etmiş ve isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü vermiştir.
Kesîr, ekseriyete göre zayıf bir
râvidir.
1927-Bu hadisi Müslim (cum'a 16, s. 584), Ebû Dâvud (no. 1049) ve
İbn Huzeyme (no. 1739), Mahreme b. Bükeyr an ebîhî an Ebî Bürde an Ebî Mûsâ
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
1928-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1048), Nesâî (cum'a 14, III, 99), el-Hâkim (I, 279) ve Beyhakî (III, 250), İbn Vehb an Amr b. el-Hâris ani'l-Cülâh mevlâ'l-Abdilazîz an Ebî Seleme an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
el-Hâkim "Müslim'in şartınca
sahîh" hükmü vermiştir.
1929-Bu hadisi Tirmizî (no. 489), Abdullah b. es-Sabbâh an Ubeydillah b. Abdilmecîd an Muh. b. e. Humeyd an Mûsâ b. Verdân an Enes senedi ile tahrîc etmiş ve isnâdının "garîb" olduğunu söylemiştir.
Muh. b. e. Humeyd, hadiste hıfzı
cihetinden zayıf addedilmiş, hadisleri münker olan bir râvidir.
1930-Lafız Ebû Dâvud'a aittir. Bu hadisi Mâlik (cum'a 16, s. 108),
Tayâlisî (no. 2363), Şafiî (Ümm I, 185), Ahmed (II, 486), Ebû Dâvud (no. 1046),
Tirmizî (no. 491, "hasen sahîh"), Nesâî (cum'a 45, III, 113), İbn
Huzeyme (no. 1738), İbn Hibbân (no. 2761), el-Hâkim (I, 278, 279, "Buhârî
ve Müslim'in şartınca sahîh") ve Beyhakî (II, 250), Muh. b. İbrâhîm b.
el-Hâris an Ebî Seleme an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
1931-Bu hadisi İbn Mâce (no. 1084), Ebû Bekr b. e. Şeybe an Yahyâ b. e. Bükeyr an Zuheyr b. Muh. an Abdillah b. Muh. b. Akîl an Abdirrahman b. Yezîd el-Ensârî an Ebî Lubâbe senedi ile tahrîc ettiler.
Zevâid'de Sindî "isnâdı
hasendir" demiştir.
1932-Bunu Enes'den Yezîd er-Rakkâşî rivayet etmiştir. Onun hakkında
ulemanın zaaf cihetinden menfî sszleri sarfedilmiştir (Mecma' II, 319).
1933-Bu hadisi Abdürrezzâk (no. 4336), Ahmed (III, 129, 187, 190,
282), Dârimî (I, 355), İbn Sa'd (I, 143), Buhârî (taksîru's-salât 1, II, 34;
mağâzî 52, V, 95), Müslim (müsâfirîn 12, 15, s. 481), Ebû Dâvud (no. 1201,
1233), Tirmizî (no. 548, "hasen sahîh"), Nesâî (taksîru's-salât 1/6,
III, 118; taksîru's-salât 4/1, III, 121), İbn Mâce /no. 1077), İbn Huzeyme (no.
2996, 956), Tahâvî (I, 418), İbn Hibbân (no. 2734, 2740, 2743) ve Beyhakî (III,
136, 146, 148, 153), Şu'be an Yahyâ b. e. Ishâk an Enes asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
1934-Muvatta'da (kasru's-salât no. 15, s. 148) senedsiz olarak yer
almıştır.
1935-Şâfiî (Sünen s. 6), Ahmed (I, 215, 226, 354, 355, 362, 369),
Tirmizî (no. 547, "hasen sahîh"), Nesâî (taksîru's-salât 1/3, III,
117), Taberânî (M. el-Evsat I, 137b), ve Beyhakî (III, 135), Muh. b. Sîrîn an
İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
1936-Şâfiî (Ümm I, 160), Abdürrezzâk (no. 4316), Ahmed (III, 110,
111, 177), Dârimî (I, 355), Buhârî (taksîsu's-salât 5, II, 36), Müslim
(müsâfirîn 11, s. 480), Ebû Dâvud (no. 1202), Tirmizî (no. 546), Nesâî (salât
17/1, I, 235), Tahâvî (I, 418), İbn Hibbân (no. 2737) ve Beyhakî (III, 146),
es-Sevrî an İbrâhîm b. Meysere (ve Muh. b. el-Münkedir) an Enes asl-ı senedi
ile tahrîc ettiler.
1937-Bu rivayetin lafzı Buhârî'ye aittir (taksîru's-salât, 1, II,
34). 1932. numaralı hadisin tarikiyle gelmiştir. Tahrîci için oraya müracaat
ediniz.
1938-Bu rivayeti Buhârî (taksiru's-salât 1, II, 34), Ebû Dâvud (no.
1230), Tirmizî (no. 549), Ebû Ya'lâ (no. 2368), Darekutnî (I, 387) ve Beyhakî
(III, 150), Ebû Avâne an Husayn ve Âsım an İkrime an İbn Abbâs asl-ı senedi ile
tahrîc etmiştir.
1939-Bu rivayeti Nesâî (taksîru's-salât 4/2, III, 121) ve Taberânî
(M. el-Kebîr no. 10735), Yezîd b. e. Habîb an Irâk b. Mâlik an Ubeydillah b.
Abdillah an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc etmiştir.
1940-Bu rivayeti Ebû Dâvud (no. 1231), İbn Mâce (no. 1076), Tahâvî (I, 417) ve Beyhakî (III, 151), Muh. b. Ishâk ani'z-Zührî an Ubeydillah b. Abdillah an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
1941-Bu rivayeti Ahmed (I, 303, 315), İbn Sa'd (II, 143), Ebû Dâvud
(no. 1232), Taberânî (no. 11672) ve Beyhakî (II, 151), Şerîk an Abdirrahman b.
el-Isbehânî an İkrime an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
1942-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1229) ve Tirmizî (no. 545), Alî b. Zeyd b. Cüd'ân an Ebî Nadre an Imrân b. Husayn asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî, Alî b. Zeyd'in zaafına
rağmen, herhalde hadisin şâhidlerini gözönünde bulundurarak "hasen
sahîh" hüküm vermiştir.
1943-Bu hadisi Abdürrezzâk (no. 4335), Ahmed (III, 395), Ebû Dâvud (no. 1235) ve İbn Hibbân (no. 2738, 2741) ve Beyhakî (III, 152), Abdürrezzâk an Ma'mer an Yahyâ b. Kesîr an Muh. b. Abdirrahman b. Sevbân an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
İbn Hazm ve Nevevî'nin sahîh
demesine karşılık Dârekutnî isnâdını "irsâl" ve "inkitâ"
ile illetlendirmiştir. Şsyle ki Alî b. el-Mübârek ve diğerleri bunu an Yahyâ b.
e. Kesîr an Muh. b. Abdirrahman tarikiyle mürsel olarak rivayet etmişlerdir.
Dârekutnî'ye göre bu metnin sahîh olan tariki el-Evzaî an Yahyâ b. e. Kesîr an
Enes olup, hadisin Enes'in fiili olmasıdır. Ancak İbn Hacer'e göre Yahyâ,
Enes'i işitmemiştir.
1945-Bu mevkûf hadisi Mâlik (kasru's-salât no. 17, s. 148), an
Nâfi' an İbn Ömer senedi ile tahrîc etmiştir. Sahîhtir.
1946-Bu hadisi Buhârî (taksîru's-salât 2/1, II, 35; hacc 84/2, II,
173), Müslim (müsâfirîn 20-21, s. 483-4), Ebû Dâvud (no. 1965), Tirmizî (no.
882) ve Nesâî (taksîru's-salât 3/1-2, III, 119-120), Ebû Ishâk an Hârise b.
Vehb asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
1947-Bu hadisi Şâfiî (Ümm VII, 175), Tayâlisî (Müsned no. 318),
Ahmed (I, 378, 464, 416, 422, 425), Dârimî (II, 55), Buhârî (taksîru's-salât
2/3, II 35; hacc 84/3, II, 173), Müslim (müsâfirîn 19, s. 483), Ebû Dâvud (no.
1960), Nesâî (taksîru's-salât 3/4, III, 120), Taberânî (M. el-Kebîr no.
10140-4), Tahâvî ve Beyhakî (III, 143-144), Abdurrahman b. Yezîd an İbn Mes'ûd
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
1948-Bu hadisi Ahmed (II, 140), Buhârî (hacc 84/1, II, 173) ve Nesâî (taksîru's-salât 3, III, 121), ez-Zührî an Ubeydillah b. Abdillah b. Ömer an ebîhî asl-ı senedi ile;
Müslim (müsâfirîn no. 16, s. 482), ez-Zührî an Sâlim b. Abdillah b. Ömer an ebîhî asl-ı senedi ile;
Buhârî (taksûru's-salât 2/1, II,
34), Müslim (müsâfirîn no. 17, s. 482) ve Nesâî (taksîru's-salât 3, III, 121),
Ubeydullah b. Ömer an Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
1949-Bu hadisi Müslim (müsâfirîn no. 7, s. 479) ve Nesâî
(taksîru's-salât 2/1-2, III, 119), Katâde an Mûsâ b. Seleme an İbn Abbâs asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
1950-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1963), Muh. b. el-Alâ' an İbni'l-Mübârek an Yûnus ani'z-Zührî an Osmân senedi ile tahrhic etmiştir.
Bu hadis munkatıdır; isnâdındaki
kopukluk Zührî, Osmân'ı idrâk edemediği içindir.
1951-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1961), Muh. b. el-Alâ' an
İbni'l-Mübârek an Ma'mer ani'z-Zührî an Osmân senedi ile tahrîc etmiştir.
1952-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1964), Mûsâ b. Ismaîl an Hammâd an
Eyyûb ani'z-Zührî an Osmân senedi ile tahrîc etmiştir.
1953-Bunu Ahmed (Müsned I, 62), Ebû Saîd Mevlâ Benî Hâşim an İkrime b. İbrâhîm el-Bâhilî an Abdillah b. Abdirrahman b. e. Zübâb an ebîhî an Osmân senedi ile tahrî etmiştir.
İkrime, hadiste zayıf bir
râvidir.
1954-Bu hadis-i mevkûfu, Ebû Dâvud (no. 1960), el-A'meş an Muâviye
b. Kurre an eşyâhihî an İbn Mes'ûd senedi ile tahrîc etmiştir. 1946 numaralı
hadisin kimi rivayetlerinde ziyâde olarak irâd edilmiştir.
1955-1956-Bu iki rivayet aynı tarikten gelmiştir. Bunu Şâfiî (Ümm
VII, 171), Ahmed (III, 247, 265), Buhârî (taksîru's-salât 15-6, II, 39-40),
Müslim (müsâfirîn no. 46-8, s. 489), Ebû Dâvud (no. 1218-9), Nesâî (mevâkît 42,
I, 284; mevâkît 45, I, 287), İbn Huzeyme (no. 969), Tahâvî (I, 164), İbn Hibbân
(no. 1590), Dârekutnî (I, 388, 390) ve Beyhakî (III, 161-162), Ukayl
ani'z-Zührî an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
1957-Râvilerinden Ebû Ma'şer Necîh hakkında cerh ve ta'dil
cihetinden ihtilâf vâki olmuştur (Mecma' II, 160).
1958-Bu hadisi Müslim (müsâfirîn no. 52-53, s. 490; fadâil 10, s.
1784), Ebû Dâvud (no. 1206, 1208), Nesâî (mevâkît 42/2, I, 285), Tirmizî (no.
553-4) ve İbn Mâce (no. 1070), Ebû'z-Zübeyr an Âmir b. Vâsile Ebû't-Tufeyl an
Muâz asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
1959-Bunu Ebû Dâvud (no. 1234), Ebû Usâme an Abdillah b. Muh. b.
Ömer b. Alî b. e. Tâlib an ebîhî an ceddihî an Alî asl-ı senedi ile tahrîc
etmiştir.
1960-1962-Bu hadisi Mâlik (hacc no. 196, s. 400), Şâfiî (Ümm I, 66), Ahmed (II, 62, 152), Müslim (hacc no. 286, s. 937), Ebû Dâvud (no. 1926), İbn Huzeyme (no. 2848) ve Beyhakî (I, 497; V, 55, 120), Mâlik ani'z-Zührî an Sâlim b. Abdillah b. Ömer an ebîhî İbn Ömer asl-ı senedi ile;
Şâfiî (Ümm VII, 177), Ahmed (II, 56, 157, 58), Dârimî (II, 58), Buhârî (hacc 96, II, 177), Ebû Dâvud (no. 1927-8), Nesâî (ezân 20/3, II, 16; hacc 207/3, V, 260) ve Beyhakî (I, 400, 407; V, 55), İbn e. Zi'b ani'z-Zührî.... asl-ı senedi ile;
Ayrıca Tayâlisî (no. 1869-1870),
Ahmed (II, 59, 62, 79, 81), Dârimî (I, 357), Müslim (hacc no. 288-290, s.
937-8), Ebû Dâvud (no. 1930-2), Tirmizî (no. 888), Nesâî (salât 18, 20, I,
239-240; ezân 20, II, 16; hacc 207, V, 260), Tahâvî (II, 212, 213, 216), İbn
Hibbân (no. 3848) ve Beyhakî (I, 401; V, 121, 401), Saîd b. Cübeyr an İbn Ömer
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
1963-Lafız Müslim'e aittir. Bunu Abdürrezzâk (no. 4421), Ahmed (I,
384, 426, 434), Humeydî (no. 114), Buhârî (hacc 99, II, 179), Müslim (hacc no.
292, s. 938), Ebû Dâvud (no. 1934), Nesâî (hac 201, V, 254; hac 210, V, 262),
İbn Huzeyme (no. 2854), Tahâvî (I, 164) ve Beyhakî (V, 124), el-A'meş an Umâre
b. Umeyr an Abdirrahman b. Yezîd an İbn Mes'ûd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
1964-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1906), Abdullah b. Mesleme an
Süleymân b. Bilâl ve Ahmed b. Hanbel an Abdilvehhâb es-Sekafî an Ca'fer b. Muh.
an ebîhî senedi ile tahrîc etmiş, daha sonra Muh. b. Alî el-Cu'fî an Ca'fer an
ebîhî Câbir şeklinde "vasletmiştir."
1965-Bu hadisi Tirmizî (no. 188), Ebû Ya'lâ (no. 2751), Bezzâr (no. 1356), Taberânî (no. 11540), Dârekutnî (I, 395), el-Hâkim (I, 275) ve Beyhakî (III, 169), el-Mu'temir b. Süleymân an ebîhî an Haneş an İkrime an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Haneş zayıftır. Ancak Hâkim onu
tevsîk etmek sûretiyle isnâdının sahîh olduğunu ileri sürmüştür.
1966-1968-Bu hadisi Tayâlisî (no. 2613), Abdürrezzâk (no. 4436),
Humeydî (no. 470), Ahmed (I, 221, 223, 273, 285, 366), Buhârî (mevâkît 12, I,
137; mevâkît 18, I, 140; teheccüd 30, II, 53), Müslim (müsâfirîn no. 55-56, s.
491), Ebû Dâvud (no. 1214), Nesâî (mevâkît 44, I, 286; 47/3, I, 290), Taberânî
(M. el-Kebîr (no. 12805-8), Tahâvî (I, 160), İbn Hibbân (no. 1595) ve Beyhakî
(III, 166-7), Amr b. Dînâr an Ebî'ş-Şa'sâ' an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
1969-1971-Bu rivayetleri Ahmed (I, 354), Müslim (müsâfirîn 54, s. 490), Ebû Dâvud (no. 1211), Tirmizî (no. 187), Nesâî (mevâkît 47/2, I, 290) ve Beyhakî (III, 167), el-A'meş an Habîb b. b. Sâbit an Saîd b. Cübeyr an İbn Abbâs asl-ı senedi ile;
Mâlik (kasru's-salât no. 4, s.
144), Tayâlisî (no. 2629), Abdürrezzâk (no. 4435), Şâfiî (Sünen s. 8), Ahmed
(I, 283, 349), Humeydî (no. 471), Müslim (müsâfirîn no. 49, s. 489-490), Ebû
Dâvud (no. 1210), Nesâî (mevâkît 47/1, I, 290), Taberânî (M. el-Kebîr no.
12516-21), Ebû Ya'lâ (no. 2401), İbn Huzeyme (no. 967, 971), İbn Hibbân (no.
1594) ve Beyhakî (III, 166), Ebû'z-Zübeyr an Saîd b. Cübeyr an İbn Abbâs asl-ı
senedi ile tahrî ettiler.
1972-Lafız Buhârî'ye aittir (taksîru's-salât 11).
Bu hadisi Tayâlisî (no. 1947),
Abdürrezzâk (no. 2933), Ahmed (II, 24, 31, 44, 56); Buhârî (taksîru's-salât 11,
II, 38), Müslim (müsâfirîn 8, 9, s. 479-480; no. 18, s. 483), Ebû Dâvud (no.
1223), Nesâî (taksîru's-salât5/2, III, 123), İbn Mâce (no. 1071), İbn Huzeyme
(no. 1256-1259), Tahâvî (I, 417) ve Beyhakî (III, 158), Hafs b. Âsım b. Ömer an
İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
1973-Bu rivayeti Tirmizî (no. 544), Abdülvehhâb b. Abdilhakem an
Yahyâ b. Süleym an Ubeydillah an Nâfi an İbn Ömer senedi ile tahrîc etmiş ve
isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü vermiştir.
1974-Bu rivayeti de Tirmizî (no. 551), Alî b. Hucr an Hafs b. Giyâs
ani'l-Haccâc an Atiyye an İbn Ömer senedi ile tahrîc etti. İsnâdı hakkında
"hasen" hükmü vermiştir.
1975-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1222) ve Tirmizî (no. 550), Kuteybe an Leys an Safvân b. Süleym an Ebî Büsre el-Gifârî ani'l-Berâ asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî, isnâdı hakkında
"garîb" hükmü vermiştir. Ayrıca Buhârî'ye bu tariki sormuş, râvi Ebû
Büsre'yi tanıyamamış, ancak isnâdı hakkında hasendir, demiş.
1976-Bu hadisi Nesâî (taksîru's-salât 4/5, III, 122), Dârekutnî (II, 188) ve Beyhakî (III, 142), el-Alâ b. Züheyr el-Ezdî an Abdirrahman b. el-Esved an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Bu isnâd hakkında Dârekutnî
"hasen" hükmü vermiştir. el-Alâ'nın güvenilirliği ile Abdurahman'ın
Âişe'den semâında ihtilaflar mevcuttur. Kimileri de sszkonusu ümreye Âişe'nin
katılamamış olduğunu ileri sürmüşlerdir.
1977-Bu hadisi Mâlik (kasru's-salât no. 7, s. 145) ve Ahmed (II, 65), Mâlik ani'z-Zührî İbn Şihâb asl-ı senedi ile;
Abdürrezzâk (no. 4276), Ahmed (II, 94), Nesâî (salât 3/5, I, 226; taksîru's-salât 1/2, III, 117), İbn Mâce (no. 1066), İbn Huzeyme (no. 946), İbn Hibbân (no. 1448), el-Hâkim (I, 258) ve Beyhakî (III, 136), ez-Zührî an Ümeyye b. Abdillah b. Hâlid an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
el-Hâkim: "Râvileri
Medine'liler olup, güvenilir kimselerdir" demiştir.
1978-Bu hadisi Mâlik (salâtu'l-havf 2, 183), Buhârî (mağâzî 31/4,
V, 52, 53), Müslim (müsâfirîn 309, s. 575), Ebû Dâvud (no. 1237, 1239), Tirmizî
(no. 565-6), Nesâî (salâtu'l-havf 8, III, 170; 25, III, 175) ve İbn Mâce (no.
1259), el-Kâsım b. Muh. an Sâlih b. Havvât an Sehl b. e. Hasme asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler. Lafız Müslim'indir.
1979-1981-Lafız Müslim'e aittir. Bunu Mâlik (salâtu'l-havf no. 1,
s. 183), Buhârî (mağâzî 31/2, V, 52), Müslim (müsâfirîn no. 310, s. 575-6), Ebû
Dâvud (no. 1238), Tirmizî (no. 567) ve Nesâî (salâtu'l-havf 9, III, 171), Mâlik
an Yezîd b. Rûmân asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
1982-Lafız Buhârî'ye (V, 54) aittir. Bu hadisi Ahmed (III, 354), Buhârî (mağâzî 31, V, 51, 54), Müslim (müsâfirîn no. 311-2, s. 576; fadâil 14, s. 1787), İbn Huzeyme (no. 1352), Tahâvî (I, 315), İbn Hibbân (no. 2873) ve Beyhakî (III, 259), Yahyâ b. e. Kesîr an Ebî Seleme an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Ayrıca aynı mânâda Buhârî (cuhâd
84, III, 229; 87III, 229; mağâzî 31, V, 53, 54), Müslim (fadâil no. 14, s.
1787) ve Beyhakî (VI, 319), ez-Zührî an Sinân b. e. Sinân ed-Dûelî ve Ebî
Seleme an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
1983-Bu rivayeti Tayâlisî (no. 1789), Ahmed (III, 298), Nesâî
(salâtu'l-havf 17, III, 174-4), İbn Huzeyme (no. 1347, 1348), İbn Hibbân (no.
2858), Tahâvî (I, 310) ve Beyhakî (III, 263) tahrîc ettiler.
1984-Burada irâd olan metin, Müslim'de yer alan iki ayrı rivayetin metinleri biraraya getirilmek sûretiyle Cem'ul-fevâid müellifi tarafından terkib edilmiştir.
Metnin ilk kısmı Ahmed (III, 318), Müslim (müsâfirîn no. 307, s. 574), Nesâî (salâtu'l-havf 19, III, 175) ve Beyhakî (III, 183, 257) tarafından Abdülmelik b. e. Süleymân an Atâ an Câbir asl-ı senedi ile;
Ikinci bslümü Müslim (müsâfirîn
no. 308, s. 575), İbn Hibbân (no. 2866) ve Beyhakî (III, 258) tarfından Zübeyr
b. Muâviye an Ebî'z-Zübeyr an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc edildi.
1985-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1236) ve Nesâî (salâtu'l-havf 21-22,
III, 176-7), Mansûr an Mücâhid an Ebî Ayyâş ez-Zürakî asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
1986-1987-Bu iki rivayet de Müslim'e aittir.
Ilk rivayeti Abdürrezzâk (no. 4241), Ahmed (II, 147), Buhârî (mağâzî 31/8, V, 53), Müslim (müsâfirîn (no. 305, s. 574), Ebû Dâvud (no. 1243), Tirmizî (no. 564), Nesâî (salâtu'l-havf 10, III, 171), Taberânî (s. 122), İbn Huzeyme (no. 1354), İbn Hibbân (no. 2868) ve Beyhakî (III, 260), Ma'mer ani'z-Zührî an Sâlim b. Abdillah b. Ömer an ebîhî asl-ı senedi ile;
Müslim (s. 574) ve Tahâvî (I, 312), Ebû'r-Rebî' ez-Zehrânî an Fulayh ani'z-Zührî... asl-ı senedi ile;
Ikinci rivayeti Ahmed (II, 155),
Müslim (müsâfirîn no. 306, s. 574), Nesâî (salâtu'l-havf 14, III, 173), Tahâvî
(I, 312), Dârekutnî (II, 59) ve Beyhakî (III, 260), Mûsâ b. Ukbe an Nâfi' an
İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
1988-Bu rivayeti Mâlik (salâtu'l-havf 3, s. 184) ve Buhârî (tefsîr
Bakara 44, V, 162), Mâlik an Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
1989-Bu rivayeti Ahmed (I, 265) Nesâî (salâtu'l-havf 7, III, 170)
ve Beyhakî (III, 258), Muh. b. Ishâk an Dâvud b. el-Husayn an İkrime an İbn
Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
1990-Bu hadisi Abdürrezzâk (no. 4251), Ahmed (V, 183, 232, 357,
385), Nesâî (salâtu'l-havf 5, III, 169), İbn Huzeyme (no. 1344), İbn Hibbân
(no. 2860), el-Hâkim (I, 335) ve Beyhakî (III, 262), Süfyân an Ebî Bekr b. e.
Cehm an Ubeydillah b. Abdillah an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
1991-Bu hadisi Ahmed (II, 320), Ebû Dâvud (no. 1240), Nesâî
(salâtu'l-havf 15, III, 173-4), Tahâvî (I, 314), el-Hâkim (I, 338,
"Şeyhanyn'ın şartınca sahîh") ve Beyhakî (III, 264), Ebû'l-Esved an
Urve an Mervân b. el-Hakem an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
1992-Bu hadisi Ahmed (VI, 275), Ebû Dâvud (no. 1242), İbn Huzeyme
(no. 1363), İbn Hibbân (no. 2862), el-Hâkim (I, 336, "Müslim'in şartınca
sahîh") ve Beyhakî (III, 265), Muh. b. Ishâk an Muh. b. Ca'fer b.
ez-Zübeyr an Urve an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
1994-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1248) ve Nesâî (salâtu'l-havf 23, III, 178; 27, III, 179), el-Eş'as ani'l-Hasan an Ebî Bekre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Bu hadisi İbn Hibbân, el-Hâkim ve
Dârekutnî'nin de rivayet ettikleri sahîh bir hadistir.
1995-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1249), Ebû Ma'mer Abdullah b. Amr an
Abdilvâris an Muh. b. Ishâk an Muh. b. Ca'fer an İbn Abdillah b. Uneys an ebîhî
senedi ile tahrîc etmiştir.
1996-1997-Bu iki rivayeti Taberânî iki ayrı senedle tahrîc
etmiştir. Bunlardan birinin ricâli güvenilir kimselerdir. Diğer tarikinde
metrûk bir râvi olan Vâzi' b. Nâfi' mevcuttur (Mecma' VI, 204).
1998-İsnâdında yer alan Câbir el-Cu'fî'yi Sevrî ve Şu'be tevsîk
etmişler; ûoğunluk ise zayıf addetmişlerdir (Mecma' II, 201).
1999-Mâlik (îdeyn 2, s. 177), an Nâfi' an İbn Ömer senedi ile
tahrîc etmiştir.
2000-Bu hadisi Bezzâr (no. 648), Muh. b. Ma'mer an Abdilazîz an Mendel an Muh. b. Ubeydillah... senedi ile tahrîc etmiştir.
Mendel hakkında ihtilâf vardır.
2001-Bu hadisi Ebû Hanife (Müsned I, 371), Tayâlisî (no. 2637),
Abdürrezzâk (no. 5617), Şâfiî (Ümm I, 297), Dârimî (I, 376), Ahmed (I, 340,
280, 355), Buhârî (îdeyn 8, II, 5; îdeyn 26, II, 12; zekât 21, II, 118; libâs
57, 59, VII, 54), Müslim (îdeyn 13, s. 606), Tirmizî (no. 537), Ebû Dâvud (no.
1159), Nesâî (îdeyn 29, III, 193), İbn Mâce (no. 1291), İbnu'l-Cârûd (s. 137),
Taberânî (no. 12264), İbn Huzeyme (no. 1436), İbn Hibbân (no. 2807) ve Beyhakî (III,
295), Şu'be an Adî b. Sâbit an Saîd b. Cübeyr an İbn Abbâs asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
2002-Bu hadisi Bezzâr (no. 654), Ismaîl b. Saîd el-Cevherî an İbrâhîm b. Muh. b. en-Nu'mân el-Cu'fî ani'r-Rebî' b. Saîd el-Cu'fî ani'l-Velîd b. Serî' mevlâ Amr b. Hureys an Alî senedi ile tahrîc etti.
Irâkî, İbrâhîm'in hâlini
bilmediğini, diğer râvilerin ise güvenilir olduklarını söylemiştir (Neyl III,
320).
2003-Bu mevkûf haberi Abdürrezzâk (no. 5601), Ebû Ya'lâ (Şehit Ali
193a) ve Beyhakî (III, 303), Eyyûb an Enes ve'l-Hasan asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
2004-Taberânî, bunu Muh. b. Sîrîn ve Katâde an İbn Mes'ûd tarikiyle tahrîc etmiştir. Bunu birkaç tarikten sevketmiştir ki, isnâdları sahih olmakla birlikte mürseldir (Mecma' II, 202).
2005-Bu hadisi Tirmizî (no. 536), Müslim b. Amr el-Hazzââ an Abdillah b. Nâfi' es-Sâiğ an Kesîr... senedi ile tahrîc etmiş, isnâdının "hasen" olduğunu söylemiştir.
Aslında Kesîr'in hadisleri
ulemânın ûoğunluğunca zayıf addedilmiştir. 'ünkü kimileri onu hadis uydurmakla
ithâm etmişlerdir. Nevevî'ye göre Tirmizî, burada hasen hükmünü hadisin
şâhitlerini gözönünde bulundurarak vermiş olmalıdır. Ayrıca K. el-Ilel'de yine
Tirmizî, Buhârî'ye bu hadisten sormuş, o da "bu bâbdaki en sahîh
hadistir" cevabını vermiştir (Neyl V, 316).
2006-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1153), Zeyd b. Hubâb an Abdirrahman b. Sevbân an ebîhî an Mekhûl an Ebî Âişe celîsi Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etmiştir.
Bu hadisin illetleri vardır:
Beyhakî'ye göre iki yerde râvisine muhalefet edilmiştir: Hadisi Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem'e ref'etmek ile Ebû Mûsâ'nın cevabı hususunda. Meşhur olan
onlar İbn Mes'ûd'a sorup fetva almışlar, o da bu görüşünü Allah Resûlü
sallallahu aleyhi ve sellem'e ref'etmemiştir. Beyhakî, isnâdını Abdurrahman
sebebiyle zayıf addetmiştir. Ayrıca Ebû Âişe'nin durumu da bilinmemektedir.
2007-Taberânî (no. 9513), bunu Muh. b. en-Nadr el-Ezdî an Muâviye b. Amr an Zâide an Abdilmelik b. Umeyr an Kerdûs senedi ile tahrîc etmiştir.
Heysemî'ye göre râvileri
güvenilir kimselerdir (Mecma' II, 205).
2008-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1135) ve İbn Mâce (no. 1317), Safvân b. Amr an Yezîd b. Humeyr an Abdillah b. Busr asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Râvileri güvenilir kimselerdir.
2009-2010-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1160), İbn Mâce (no. 1313) ve Beyhakî (III, 310), el-Velîd b. Müslim an Isâ b. Abdila'lâ b. e. Ferve an Ebî Yahyâ Ubeydillah b. Abdillah b. Mevheb an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Zehebî: "Bu münker ve ferd
bir hadistir" demiştir (Mîzân no. 6576)
2011-Bu hadisi Ahmed (V, 91), Müslim (îdeyn 7, s. 604), Ebû Dâvud
(no. 1148), Tirmizî (no. 532, "hasen sahîh"), Taberânî (M. el-Kebîr
1981), İbn Hibbân (no. 2808) ve Beyhakî (III, 284), Ebû'l-Ahvas an Simâk b.
Harb an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2012-Bu hadisi Ahmed (II, 12, 38, 92), Buhârî (îdeyn 7, II, 4; 8,
II, 5), Müslim (îdeyn 8, s. 605), Tirmizî (no. 531), Nesâî (îdeyn 9, III, 183),
İbn Mâce (no. 1276), İbn Huzeyme (no. 1443), İbn Hibbân (no. 2815), Dârekutnî
(II, 46), el-Hâkim (I, 298) ve Beyhakî (III, 296), Ubeydullah b. Ömer b. Hafs
an Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2013-Bu hadisi bu lafzıyla Ahmed (III, 314, 319, 381, 382), Dârimî (I, 377), Müslim (îdeyn 4, s. 603), Nesâî (îdeyn 7, III, 172; îdeyn 19, III, 186), Ebû Ya'lâ (109b), İbn Huzeyme (no. 1460), İbnu'l-Cârûd (s. 137) ve Beyhakî (III, 296, 300), Abdülmelik b. e. Süleymân an Atâ an Câbir asl-ı senedi ile;
Ayrıca Abdürrezzâk (no. 5631), Ahmed (III, 296), Buhârî (îdeyn 19, II, 9), Müslim (îdeyn 3, s. 603), Ebû Dâvud (no. 1141), Tahâvî (IV, 353), İbn Huzeyme (no. 14444, 1459) ve Beyhakî (III, 298), İbn Cüreyc an Atâ... asl-ı senedi ile;
Ayrıca İbn Abbâs hadisinden olmak üzere: Tayâlisî (no. 2655), Şâfiî (Ümm, I, 208), Ahmed (I, 220, 226, 286), Dârimî (I, 376), Buhârî (îdeyn 32, I, 33; zekât 33, II, 122), Müslim (îdeyn 2, s. 602), Ebû Dâvud (no. 1142-4), Nesâî (îdeyn 14, III, 184), İbn Mâce (no. 1437) ve İbn Hibbân (no. 2812-3), Eyyûb es-Sahtiyânî an Atâ b. e. Rebâh an İbn Abbâs asl-ı senedi ile;
Abdürrezzâk (no. 5632), Ahmed (I,
227, 285, 242, 331, 345, 376), Dârimî (I, 376), Buhârî (tefsîr Mümtehine 60,
3/4, VI, 62; îdeyn 8, II, 5; libâs 56, VII, 54), Müslim (îdeyn 1, s. 6027, Ebû
Dâvud (no. 1147), İbn Mâce (no. 1274), Taberânî (no. 10983), İbnu'l-Cârûd (s.
138), Tahâvî (VI, 352) ve Beyhakî (III, 296), İbn Cüreyc ani'l-Hasan b. Müslim
an Tâvus an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
2014-Lafız Buhârî'ye (îdeyn 6) aittir. Bunu bu lafzıyla Şâfiî (Ümm
I, 208), Buhârî (îdyen 6, II, 4), Ahmed (III, 42, 36, 54), Müslim (îdeyn 9, s.
605) ve Nesâî (îdeyn 23/1, III, 190), Iyâd b. Abdillah b. e. Serh an Ebî Saîd
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Rivayetlerin mânâları birbirlerine yakındır.
2015-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1155) ve Nesâî (îdeyn 15, III, 185),
İbn Cüreyc an Atâ an Abdillah b. es-Sâib asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Ebû
Dâvud: "Bu rivayet hatâdır. Doğrusu Atâ b. e. Rebâh'ın mürsel
rivayetidir" demiştir.
2016-Bu hadisi Nesâî (îdeyn 17, III, 185) ve İbn Mâce (no. 1284-5),
Ismaîl b. e. Hâlid an (ahîhî) Ebî Kâhil asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2017-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1145), el-Hasan b. Alî an Abdirrezzâk
an İbn Uyeyne an Ebî Cenâb an Yezîd b. el-Berâ' an ebîhî senedi ile tahrîc
etmiştir.
2018-Bu hadisi Mâlik (îdeyn 8, s. 180), Müslim (îdeyn 14-15, s.
607), Ebû Dâvud (no. 1154), Tirmizî (no. 534-5), Nesâî (îdeyn 12, III, 183-4)
ve İbn Mâce (no. 1282), Damre b. Saîd an Ubeydillah asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
2019-Bu hadisi Müslim (cum'a 62, s. 598), Ebû Dâvud (no. 1122),
Tirmizî (no. 533), Nesâî (îdeyn 31, III, 194) ve İbn Mâce (no. 1281), İbrâhîm
b. Muh. b. el-Münteşir an ebîhî an Habîb b. Sâlim ani'n-Nu'mân asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
2020-Bu hadisi Ahmed (I, 243), el-Kâsım b. Mâlik Ebû Ca'fer an Hanzale es-Sedûsî an Şehr b. Havşeb an İbn Abbâs senedi ile tahrîc etmiştir.
Eyyûb b. Seyyâr sebebiyle isnâdı
zayıftır.
2022-el-Hâris el-A'ver sebebiyle isnâdı zayıftır (Mecma' II, 204).
2023-Bunu Ebû Dâvud (no. 1073), İbnu'l-Cârûd (s. 153), el-Hâkim (I, 288) ve Beyhakî (III, 318), Bakiyye b. el-Velîd an Şu'be ani'l-Muğîre b. Miksem an Abdilazîz b. Rufey' an Ebî Sâlih an ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Beyhakî'nin başka bir rivayetinde
Şu'be'ye Ziyâd b. Abdillah mütâbaat etmiştir. Dolayısıyla Bakiyye'nin durumu
etkilemez.
2024-Bu mevkûfu Ebû Dâvud (no. 1072), Yahyâ b. Halef an Ebû Âsım an
İbn Cüreyc an Atâ senedi ile tahrîc etti.
2025-Bu mevkûfu Nesâî (îdeyn 32/2, III, 194), Muh. b. Beşşâr an an
Yahyâ an Abdilhamîd b. Ca'fer an Vehb b. Keysân an İbni'z-Zübeyr senedi ile;
Ebû Dâvud (no. 1971) ise, Muh. b. Tarîf an Esbât ani'l-A'meş an Atâ b. e. Rebâh
senedi ile tahrîc ettiler. Ricâli, Sahîh ricâlidir (Neyl III, 300).
2026-Bu hadis, Ömer hadisinin kimi rivayetlerinde yer almış bir bslümünden ibârettir.
Bunu Mâlik (îdeyn 5, s. 179),
Buhârî (adâhi 16/5, VI, 239-40) ve Müslim (adâhî no. 25, s. 1560), ez-Zührî an
Ebî Ubeyd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2027-Bu hadisi Ahmed (III, 126, 232), Buhârî (îdeyn 4, II, 3), İbn Mâce (no. 1754), İbn Huzeyme (no. 1429), İbn Hibbân (no. 2803), Dârekutnî (II, 45), el-Hâkim (I, 294) ve Beyhakî (III, 282-3), Ubeydullah b. Ebî Bekr b. Enes an Enes asl-ı senedi ile;
Tirmizî (no. 543) ise Kuteybe an
Huşeym an Muh. b. Ishâk an Hafs b. Ubeydillah b.Enes an Enes senedi ile tahrîc
ettiler. Tirmizî, isnâdı hakkında "hasen garîb sahîh" hükmü
vermiştir.
2028-Bu hadisi Tirmizî (no. 542), el-Hasan b. es-Sabbâh an Abdissamed b. Abdilvâris an Sevâb b. Utbe an Abdillah b. Bürede an ebîhî senedi ile tahrîc etmiş ve "garîb" hükmü vermiştir.
Şevkânî, Neylu'l-evtâr'da (III,
307), hadisi Ahmed, İbn Hibbân, Dârekutnî, el-Hâkim ve Beyhakî'nin de tahrîc
ettiklerini, isnâdı hakkında da İbnu'l-Kattân'ın "sahîh" hükmünü
verdiğini söylemiştir.
2029-Bu hadisi Abdürrezzâk (no. 5667, 5707), Tirmizî (no. 530), İbn Mâce (no. 1296) ve Beyhakî (III, 281, 311), Ebû Ishâk ani'l-Hâris an Alî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
İsnâdı hakkında Tirmizî,
"hasen" hükmü vermiştir.
2030-Bu hadisi Ahmed (II, 338), Darimî (I, 378), Tirmizî (no. 541), İbn Mâce (no. 1301), İbn Huzeyme (no. 1468), İbn Hibbân (no. 2804), el-Hâkim (I, 296) ve Beyhakî (II, 178; III, 308), Füleyh b. Süleymân an Saîd b. el-Hâris an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî, isnâdı hakkında
"hasen garîb" hükmü vermiştir.
2031-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2030), Hamza b. Nusayr an İbn e. Meryem an İbrâhîm b. Süveyd an Üneys b. e. Yahyâ an Ishâk b. Sâlim mevlâ Nevfel b. Adî an Bekr senedi ile tahrîc etti.
İbnu's-Seken: "isnâdı
sâlihtir" demiştir (Neyl III, 309).
2032-2033-Bu hadisi Buhârî (îdeyn 15, II, 8; 19, II, 21), Müslim (îdeyn 10, s. 605), Ebû Dâvud (no. 1136-8), Nesâî (îdeyn 4, III, 180-181) ve İbn Mâce (no. 1308), Muh. b. Sîrîn an Ümmi Atiyye asl-ı senedi ile;
Buhârî (hayd 23, I, 83; îdeyn 20,
II, 9-10), Müslim (îdeyn 11-12, s. 606), Nesâî (îdeyn 2, 3, III, 180) ve İbn
Mâce (no. 1307), Eyyûb es-Sahtiyânî an Hafsa binti Sîrîn an Ümmi Atiyye asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
2034-Bu hadisi Ahmed (VI, 358), Muh. b. Ca'fer an Şu'be an Muh. b.
en-Nu'mân an Talhati'l-Eyâmî ani'mre'tin min benî Abdilkays an uhti Abdillah
senedi ile tahrîc etmiştir.
2035-Bu hadisin aslı Kutub-u Sitte'de yer almıştır: Ahmed (II, 13, 18, 98, 142), Buhârî (salât 90, I, 126; salât 92, I, 127; îdeyn 13, II, 7), Müslim (salât no. 245-6, s. 359), Ebû Dâvud (no. 687), Nesâî (kıble 4/2, II, 62) ve İbn Mâce (no. 941, 1305), Ubeydullah b. Ömer an Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Buradaki lafzıyla ise Nesâî
(îdeyn 10, III, 183), Eyyûb an Nâfi'... tarikiyle rivayet etmiştir.
2036-İsnâdında Ebû Kürz adlı bir zayıf râvi yer almıştır (Mecma'
II, 199).
2037-Buhârî, bu mevkûfu isnâdsız olarak muallakan irâd etmiştir
(Sahîh, îdeyn 25, II, 11).
2038-Râvilerinden Ömer b. Râşid, Ahmed, Yahyâ b. Maîn ve Nesâî'nin
katında zayıf bir râvidir (Neyl IV, 69).
2039-Bu hadisi Buhârî (savm 12/1-2, II, 229-230), Müslim (siyâm no.
31-32, s. 766), Ebû Dâvud (no. 2323), Tirmizî (no. 692) ve İbn Mâce (no. 1659),
Hâlid el-Hazzâ' an Abdirrahman b. e. Bekre an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
2040-Heysemî, isnâdı hakkında şu bilgiyi vermektedir:
"Râvilerinden Amr b. Hârûn el-Becelî, her ne kadar İbn Mehdî tarafından
senâ edildiyse de ûoğunluğa göre zayıf bir râvidir." İbn Hacer ise:
"Bunun isnâdı muzdaribtir, Amr da zayıftır" demiştir (Feyd VI, 39).
2041-Heysemî, "Ebû Tarfe hakkında bir şey bilmiyorum"
demiştir (Mecma' II, 205).
2042-Heysemî'ye göre râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma' II,
205).
2043-Râvilerinden Habîb b. Ömer el-Ensârî hakkında Zehebî:
"Hâli mechûl" demiş; onu ve babasını İbn Hibbân Sikât'ında güvenilir
kimseler içinde zikretmiş; Heysemî ise her ikisini de tanımadığını söylemiştir
(Mecma' II, 206).
2044-Bu hadisi Alî'den, zayıf bir râvi olan el-Hâris el-A'ver
rivayet etmiştir (Mecma' II, 206).
2045-el-Münkedir b. Muh. b. el-Münkedir dışındaki râvileri
güvenilir kimselerdir. Münkedir ise Ahmed, Ebû Dâvud ve bir rivayette İbn Maîn
dışındakilere göre zayıf bir râvidir (Mecma' II, 206).
2046-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1765), Isâ b. Yûnus an Sevr b. Yezîd
an Râşid b. Sa'd an Abdillah b. Âmir b. Luhey an Abdillah b. Kurt asl-ı senedi
ile tahrîc etmiştir.
2047-Bu hadisi Ahmed (III, 103, 178, 235, 250), Ebû Dâvud (no.
1134) ve Nesâî (îdeyn 1/1, III, 179-180), Humeyd et-Tavîl an Enes asl-ı senedi
ile tahrîc ettiler.
2048-Bu hadisi İbn Mâce (no. 1303), birkaç tarikten olmak üzere Ebû
Ishâk ani'ş-Şa'bî an Kays b. Sa'd asl-ı senedi ile tahrîc etmiştir. Sindî:
"Kays hadisinin isnâdı sahîh, râvileri de güvenilir kimselerdir"
demiştir.
2049-2055-Muhtelif tariklerden Âişe'den rivayet edilmiştir. 2048: Buhârî lafzı (küsûf 13/2, II, 29-30); 2050: Ebû Dâvud'un (no. 1187) lafzı; 2051: Ebû Dâvud'un (no. 1177) lafzı; 2052: Buhârî'nin lafzı (küsûf 7, II, 27); 2053: Nesâî (küsûf 12/2) lafzı; Ebû Dâvud'un (no. 1188) lafzı.
Bu hadisi Mâlik (küsûf 1, s. 186), Buhârî (küsûf 2, II, 24; 13/2, II, 29), Müslim (küsûf 1-2, s. 618), Ebû Dâvud (no. 1191) ve Nesâî (küsûf 11/3, III, 132), Hişâm b. Urve an ebîhî an Âişe asl-ı senedi ile;
Buhârî (küsûf 4, II, 25; 5/2, II, 26; 13/2, II, 29; 19, II, 3), Müslim (küsûf 3, s. 619; 4, s. 620; 5, s. 620), Ebû Dâvud (no. 1180, 1190), Tirmizî (no. 561, 563), Nesâî (küsûf 6, III, 127; 7, III, 128; 11, III, 130; 18, III, 148; 21, III, 150) ve İbn Mâce (no. 1263), ez-Zührî an Urve an Âişe asl-ı senedi ile;
Müslim (küsûf no. 6-7, s. 620-621), Ebû Dâvud (no. 1177) ve Nesâî (küsûf no. 10, 129-130), İbn Cüreyc an Atâ' an Ubeyd b. Umeyr an Âişe asl-ı senedi ile;
Mâlik (küsûf 3, s. 187), Buhârî (küsûf 7, II, 26-27; 12, II, 31; 18, II, 91), Müslim (küsûf no. 8, s. 621) ve Nesâî (küsûf 11/4, III, 134; 12/1-2, III, 134-5; 22, III, 151), Yahyâ b. Saîd an Amre binti Abdirrahman an Âişe asl-ı senedi ile;
Ebû Dâvud (no. 1187), Muh. b. Ishâk an Süleymân b. Yesâr ve Abdillah b. e. Seleme ve Hişâm b. Urve an Urve an Âişe tarikiyle tahrîc ettiler.
2056-Bu hadisi Ahmed (III, 317), Müslim (küsûf 10, s. 623), Ebû Dâvud (no. 1178), İbn Huzeyme (no. 1386), İbn Hibbân (no. 2833) ve Beyhakî (III, 326), Abdülmelik b. e. Süleymân an Atâ b. e. Rebâh an Câbir asl-ı senedi ile;
Tayâlisî (no. 1754), Ahmed (III, 374, 382), Müslim (küsûf 9, s. 622), Ebû Dâvud (no. 1179), Nesâî (küsûf 12, III, 136), İbn Huzeyme (no. 1380-1) ve Beyhakî (III, 324), Hişâm b. e. Abdillah an Ebî'z-Zübeyr an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Lafız ilk rivayetteki Müslim'e aittir.
2057-Bu rivayetin lafzı Mâlik'e aittir. Bunu Mâlik (küsûf 4, s.
188), Buhârî (küsûf 10-11, II, 28; 16, II, 30), Müslim (küsûf 11-13, s. 624-5),
Ebû Dâvud (no. 1192), Hişâm b. Urve an Fâtima binti'l-Münzîr an Esmâ asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
2058-Lafız Nesâî'ye aittir. Bunu o, İbrâhîm b. Ya'kûb an Mûsâ b. Dâvud an Nâfi' b. Ömer an İbn e. Müleyke an Esmâ senedi ile tahrîc etmiştir (küsûf 21/2, III, 151).
Ayrıca Müslim birkaç tarikten
olmak üzere (küsûf no. 14-16), Mansûr b. Abdirrahman an ümmihî Safiyye binti
Şeybe an Esmâ asl-ı senedi ile tahrîc etmiştir.
2059-2060-Lafız Müslim'in şu rivayetine aittir: es-Sevrî an Habîb b. e. Sâbit an Tâvus an İbn Abbâs. Tahrîc edenler: Ahmed (I, 225, 346), Dârimî (I, 359), Müslim (küsûf 18-19, s. 627), Ebû Dâvud (no. 1183), Tirmizî (no. 560), Nesâî (küsûf 8, III, 128-129), Taberânî (no. 11019), İbn Huzeyme (no. 1385), Dârekutnî (II, 64) ve Beyhakî (III, 327).
Küsûf hadisi muhtelif lafızlarla başka tariklerle de İbn Abbâs'tan rivayet olunmuştur: Mâlik (küsûf 2, s. 186), Abdürrezzâk (no. 4925), Şâfiî (Ümm I, 214; VII, 156), Ahmed (I, 298; 358), Dârimî (I, 369), Buhârî (ezân 91, I, 182; küsûf 9, II, 27), Ebû Dâvud (no. 1189), Müslim (küsûf 17, s. 626), Nesâî (küsûf 17, III, 146), İbnu'l-Cârûd (s. 130), İbn Huzeyme (no. 1377), İbn Hibbân (no. 2821, 2842) ve Beyhakî (III, 321), Zeyd b. Eslem an Atâ b. Yesâr an İbn Abbâs asl-ı senedi ile;
Müslim (küsûf 5, s. 620), Ebû
Dâvud (no. 1181), Nesâî (küsûf 9, III, 129), Taberânî (no. 10645), Tahâvî (I,
332), İbn Hibbân (no. 2820, 2828), Dârekutnî (II, 63) ve Beyhakî (III, 322),
ez-Zührî an Kesîr b. el-Abbâs an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2061-2063-Bu hadisi Abdürrezzâk (no. 4938), Ahmed (II, 159, 188, 198, 223), Ebû Dâvud (no. 1194), Nesâî (küsûf 14, III, 137-8; 20, III, 149), İbn Huzeyme (no. 901, 1389, 1392, 1393), Tahâvî (I, 329), İbn Hibbân (2827, 5593) ve Beyhakî (II, 252), Atâ b. es-Sâib b. Mâlik an ebîhî an İbn Amr asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Ayrıca Ahmed (II, 175, 220),
Buhârî (küsûf 3, II, 25; 8, II, 27), Müslim (küsûf 20, s. 627), Nesâî (küsûf
13, III, 136-7), İbn Huzeyme (no. 1375-6) ve Beyhakî (III, 320, 323), Yahyâ b.
e. Kesîr an Ebî Seleme an İbn Amr asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2064-Sszkonusu Âişe hadisini Nesâî (küsûf 11/1) tahrîc etmiştir.
2065-2066-Bu rivayetleri Ebû Dâvud (no. 1193) ve Nesâî (küsûf 16/1,
III, 141; 16/3, III, 145), Ebû Kilâbe ani'n-Nu'mân asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler. Râvileri Sahîh ricâlindendir.
2067-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1182), Ebû Ca'fer er-Râzî ani'r-Rebî' Enes an Ebî'l-Âliye an Ubeyy b. Ka'b asl-ı senedi ile tahrîc etmiştir.
Ebû Ca'fer, ezberi cihetinden
cerhe maruz kalmıştır. el-Hâkim, râvilerinin "sâdık" kimseler
olduğunu söylemiştir. İbnu's-Seken de isnâdını "tashîh" etmiştir
(Neyl III, 351).
2068-Lafız Tirmizî ve Nesâî'ye aittir. Ebû Dâvud'un metni oldukça uzundur. Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1184), Tirmizî (no. 562) ve Nesâî (küsûf 19, III, 148-9), el-Esved b. Kays an Sa'lebe b. Abbâd an Semure asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî'ye göre isnâdı sahîhtir.
2069-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1196), el-Hâkim (I, 334) ve Beyhakî (III, 342), Haremî b. Umâre an Ubeydillah b. en-Nadr an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Hâkim, isnâdı hakkında sahîh
hükmü vermiştir.
2070-Heysemî diyor ki: "Ziyâd b. Sahr dışındaki râvileri güvenilir kimselerdir. Ziyâd hakkında bir bilgiye rastlamadım" (Mecma' II, 211).
Muharricin bu bslüme ilaveleri:
Buhârî (küsûf 1, II, 23-24; 6, II, 26; 17, II, 30-31) ve Nesâî (küsûf 16, III, 146; 24, III, 152-3; 5; III, 126-7), Yûnus b. Ubeyd ani'l-Hasan an Ebî Bekre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler (lafız: Buhârî küsûf 1): Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in yanında idik. Derken güneş tutuldu. Peygamber, cübbesini ardından sürükleyerek kalktı ve mescide girdi. Biz de girdik. Güneş siyahlığından sıyrılıncaya kadar bize iki rek'at namaz kıldırdı. Sonra: "Süphesiz güneş ve ay hiçbir kimsenin slümünden dolayı tutulmazlar. Siz bunların böyle tutulduklarını gördüğünüzde, başınıza gelen bu hâl açılıncaya kadar namaz kılın ve duâ edin!" buyurdu.
Buhârî (küsûf 14, II, 30), Müslim (küsûf no. 24, s. 628), Nesâî (küsûf 25, III, 153), Tahâvî (I, 331), İbn Huzeyme (no. 1371), İbn Hibbân (no. 2825, 2836), Ebû Usâme an Bureyd b. Abdillah b. e. Bürde an ebîhî an ceddihî Ebî Mûsâ asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
(Lafız Buhârî'ye aittir:) Güneş tutuldu. Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, bunun kıyamet (alâmeti) olmasından korkarak telaşla kalktı ve mescide geldi. O zamana kadar asla yaparken görmediğim en uzun kıyâm, en uzun rükû ve secdelerle namaz kıldırdı.. (Devamı yukardakinin benzeridir)
Müslim (küsûf 25-27, s. 629-630), Ebû Dâvud (no. 1195) ve Nesâî (küsûf 2, III, 124-5), Saîd el-Cüreyrî an Hayyân b. Umeyr an Abdirrahman b. Semure asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. (Lafız Ebû Dâvud'a aittir): Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in sağlığında bir gün ben ok atışı yapıyordum. Birden güneş tutuldu. Okları bırakarak: "Güneşin tutuluşu, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e ne yaptıracakû" dedim. O'nun yanına vardım ki, Allah'ın Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem ellerini kaldırmış, tesbih getiriyor, hamdediyor ve tevhîd ûekiyor. Güneş açılana kadar böyle dua etti. Iki sûre okuyarak iki rek'at namaz kıldı.
Ebû Dâvud (no. 1185-6) ve Nesâî
(küsûf 16/2-3, III, 144-5), Eyyûb es-Sahtiyânî an Ebî Kilâbe an (Hilâl b. Âmir)
an Kabîsa b. Muhârik el-Hilâlî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler (lafız Ebû
Dâvud'a aittir): Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in sağlığında güneş
tutuldu. O gün ben de Medine'de Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile
beraberdim. Peygamber, korku ile elbisesini ûekerek aceleyle ûıktı ve kıyamı
uzun iki rek'at namaz kıldırdı. Resûlullah namazdan kalktı, güneş te açıldı.
Sonra şsyle buyurdu: "Şüphesiz bu, (Allah'ın) alâmetleridir. Bunlarla
(kullarını) ikaz eder. Güneşin tutulduğunu gördüğünüzde farzlardan kıldığınız
en az rek'atlı namaz gibi namaz kılın."
2071-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1165), Tirmizî (no. 558-559), Nesâî (istiskâ 3, 4, III, 156; 13, III, 163) ve İbn Mâce (no. 1266), Hişâm b. Ishâk b. Kenâne an ebîhî an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî isnâdı hakkında
"hasen sahîh" hükmü vermiştir.
2072-Bu rivayeti Bezzâr (no. 659), Yahyâ b. Habîb b. Arabî an Ravh b. Ubâde an Muh. b. Abdilazîz an ebîhî an Talha b. Abdillah b. Avf an İbn Abbâs senedi ile tahrîc etti.
Heysemî'ye göre râvilerinden Muh.
b. Abdilazîz metrûk bir râvidir (Mecma' II, 212).
2073-2075-Üû lafız da Ebû Dâvud'a aittir (sıra ile: no. 1162, 1163, 1164).
Bu hadis muhtelif tariklerle Abdullah b. Zeyd'den rivayet edilmiştir:
Buhârî (istiskâ 15/2, 16, 17, II, 20), Müslim (istiskâ no. 4, s. 611), Ebû Dâvud (no. 1161-3), Tirmizî (no. 556) ve Nesâî (istiskâ 5, III, 157; 8, III, 158; 11, III, 163; 13, III, 164), ez-Zührî an Abbâd b. Temîm an ammihî Abdillah b. Zeyd asl-ı senedi ile;
Mâlik (istiskâ 1, s. 190), Buhârî (istiskâ 1, II, 14; 4/2, II, 16; 18, II, 20), Müslim (istiskâ 1-2, s. 611), Ebû Dâvud (no. 1167), Nesâî (istiskâ 6-7, III, 157) ve İbn Mâce (no. 1267), Abdullah b. e. Bekr an Abbâd b. Temîm.. asl-ı senedi ile;
Buhârî (istiskâ 20, II, 21), Müslim (istiskâ 3, s. 611), Ebû Dâvud (no. 1166), Nesâî (istiskâ 2, III, 155; 12, III, 163) ve İbn Mâce (no. 1267/2), Yahyâ b. Saîd an Ebî Bekr b. Muh. b. Amr b. Hazm an Abbâd.. asl-ı senedi ile;
Buhârî (istiskâ 4/1, II, 16), Şu'be an Muh. b. e. Bekr an Abbâd.. tarikiyle;
Ebû Dâvud (no. 1164), Umâre b. Gaziyye an Abbâd.. tarikiyle tahrîc ettiler.
Maşlah, Arapûası hamîsa olup,
yünden yapılmış iki tarafında işlemeli kordonu bulunan siyah ve dört ksşeli bir
giyim eşyasıdır.
2076-2077-Bu hadis muhtelif yollarla Enes'den rivayet olunmuştur:
Mâlik (istiskâ 3, s. 191), Buhârî (istiskâ 6, 7, II, 16, 17; 9, 10, 12, II, 18; 24, II, 22), Müslim (istiskâ 8, s. 612), Ebû Dâvud (no. 1175) ve Nesâî (istiskâ 1, III, 154-5; 9/3, III, 159; 10/2, III, 161-2), Şerîk b. Abdillah b. e. Nemir an Enes asl-ı senedi ile;
Buhârî (istiskâ 11, II, 18), Müslim (istiskâ 9, s. 614) ve Nesâî (istiskâ 17, III, 166-7), Ishâk b. Abdillah b. e. Talha an Enes asl-ı senediyle;
Buhârî (istiskâ 14, II, 19) ve Müslim (istiskâ no. 10, s. 614), Ubeydullah b. Ömer an Sâbit an Enes asl-ı senedi ile;
Buhârî iki ayrı yerde (istiskâ 8, II, 17; 22, II, 21), Katâde an Enes asl-ı senedi ile;
Ebû Dâvud (no. 1174), Müsedded an Hammâd b. Zeyd an Abdilazîz b. Suheyb an Enes ve Yûnus b. Ubeyd an Sâbit an Enes senedi ile;
Buhârî (istiskâ 21, II, 21) ve Nesâî (istiskâ 10, III, 160), Yahyâ b. Saîd an Enes ortak senedi ile;
Müslim, iki ayrı tarikten (no.
11, 13, s. 615), Sâbit an Enes asl-ı senedi ve (no. 12); Hârûn b. Saîd an İbn
Vehb an Usâme an Hafs b. Ubeydillah b. Enes an Enes senedi ile tahrîc ettiler.
2078-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1173), Hârûn b. Saîd an Hâlid b. Nizâr ani'l-Kâsım b. Mebrûr an Yûnus an Hişâm b. Urve an ebîhî an Âişe senedi ile tahrîc etmiştir.
Daha sonra Ebû Dâvud: "Bu
hadis garîbtir, isnâdı da ceyyiddir" demiş. Nitekim bunu Ebû Avâne, İbn
Hibbân, el-Hâkim ve İbnü's-Seken de Sahîh'lerinde tahrîc etmişlerdir (Neyl IV,
4).
2079-Bu hadisi Müslim (istiskâ 6, s. 612) ve Ebû Dâvud (no. 1171),
Hammâd b. Seleme an Sâbit an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Lafız
Müslim'e aittir.
2080-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1168), Tirmizî (no. 557) ve Nesâî
(istiskâ 9/2, III, 159), Yezîd b. Abdillah b. el-Hâd an Muh. b. İbrâhîm an
Umeyr asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2081-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1169), İbn e. Halef an Muh. b. Ubeyd
an Mis'ar an Yezîd el-Fakîr an Câbir senedi ile tahrîc etmiştir.
2083-Heysemî'ye göre isnâdı hasen ya da sahîhtir (Mecma' II, 215).
2084-Râvilerinden Mûsâ b. Muh. b. İbrâhîm et-Teymî zayıftır (Mecma'
II, 213).
2085-Bu mevkûfu Buhârî (istiskâ 3/2, II, 15-16), el-Hasan b. Muh.
an Muh. b. Abdillah el-Ensârî an Abdillah b. el-Müsennâ an Sümâme b. Abdillah
an Enes an Ömer senedi ile tahrîc
etmiştir.
2086-Bu mevkûf haberi Dârimî (I, 43), Ebû'n-Nu'mân an Saîd b. Zeyd
an Amr b. Mâlik en-Nekrî an Ebî'l-Cevzâ Evs b. Abdillah an Âişe senedi ile
tahrîc etmiştir.
2087-Muvattâ'da yer almıştır (istiskâ no. 5, s. 192).
2088-Vâkidî, siyer imamlarından olmakla birlikte hadis rivayeti
hususunda hakkında menfi sszler sarfedilmiştir. 'oğunluk onu zayıf addetmiştir.
Diğer râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma' II, 217).
2089-Bu hadisi Buhârî (istiskâ 23, II, 21), Muh. b. Mukâtil an İbni'l-Mübârek an Ubeydillah b. Ömer an Nâfi' ani'l-Kâsım b. Muh. an Âişe senedi ile;
Nesâî ise (istiskâ 14, III, 164),
Muh. b. Mansûr an Süfyân an Mis'ar ani'l-Mikdâm b. Şurayh an ebîhî an Âişe
senedi ile tahrîc etmişlerdir.
2090-Bu hadisi Ahmed (III, 133, 267), Müslim (istiskâ no. 13, s.
615), Ebû Dâvud (no. 5100), İbn Hibbân (no. 6102), el-Hâkim (IV, 285) ve
Beyhakî (III, 355), Ca'fer b. Süleymân an Sâbit an Enes asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
2091-Bu hadisi Müslim (fiten 44, s. 228), Kuteybe an Ya'kûb b.
Abdirrahman an Süheyl b. e. Sâlih an ebîhî an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc
etmiştir.
2092-Bu hadisi Tayâlisî (no. 2586), Ahmed (II, 359), Bezzâr (no. 664) ve el-Hâkim (II, 349; IV, 256), Sadaka b. Mûsâ an Muh. b. Vâsi' an Şukayr b. Nehâr an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
el-Hâkim, isnâdı hakkında sahîh
hükmü vermiştir.
2093-Heysemî, Ümmü Abdillah'ı tanımadığını, diğer ricâlinin ise
güvenilir kimseler olduğunu söylemiştir (Mecma' V, 35).
2094-2096-Lafız Buhârî'ye aittir (teheccüd 25/4, II, 51). Son lafız da kezâ Buhârî'nindir (teheccüd 29/1, II, 53).
Bu hadis muhtelif tariklerden olmak üzere İbn Ömer'den rivayet edilmiştir.
Buhârî (teheccüd 25/4, II, 51) ve Nesâî (cum'a 43/2, III, 113), ez-Zührî an Sâlim an ebîhî İbn Ömer asl-ı senedi ile;
Tirmizî (no. 425, 432) ve Nesâî (cum'a 44, III, 113), Eyyûb an Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi ile;
Tirmizî (no. 521, "hasen sahîh") ve İbn Mâce (no. 1131), Süfyân b. Uyeyne an Amr b. Dînâr ani'z-Zührî an Sâlim an ebîhî asl-ı senedi ile;
Müslim (cum'a 70, s. 600), Tirmizî (no. 522, "hasen sahîh") ve İbn Mâce (no. 1130), Leys b. Sa'd an Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi ile;
Buhârî (teheccüd 29/1, II, 53) ve Müslim (müsâfirîn no. 104, s. 504), Ubeydullah b. Ömer an Nâfi'... asl-ı senedi ile;
Buhârî (cum'a 39, I, 225), Müslim
(cum'a 71, s. 600), Ebû Dâvud (no. 1252) ve Nesâî (imâmet 64, II, 119; cum'a
43/1, III, 113), Mâlik an Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2097-Lafız Tirmizî'ye aittir. Bu hadisi Tirmizî (no. 414), Nesâî (kıyâmu'l-leyl 66, III, 260-1) ve Ebû Ya'lâ (Şehit Ali 207b), Ishâk b. Süleymân ani'l-Muğîre b. Ziyâd an Atâ an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî: "Âişe hadisi bu
vecihten garîbtir. Muğîre hakkında ezberi ysnünden ssz sarfedilmiştir."
demiştir. Ahmed ise bu hadis hakkında münker hükmü vermiştir (Mîzân no. 8709).
2098-Bu hadisi Ahmed (VI, 159), Buhârî (mevâkît 33, I, 146), Müslim
(müsâfirîn no. 300, s. 572), Nesâî (mevâkît 36, I, 281), Ebû Ya'lâ (Şehit Alî
228a) ve Tahâvî (I, 300), Ebû Ishâk eş-Şeybânî an Abdirrahman b. el-Esved an
ebîhî an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2099-Bu hadisi Ahmed (VI, 30, 216), Müslim (müsâfirîn no. 105, s.
504), Ebû Dâvud (no. 1251), Tirmizî (no. 375, 426, 436), İbn Mâce (no. 1158,
1164), İbnu'l-Cârûd (s. 144), İbn Huzeyme (no. 1199, 1254), İbn Hibbân (no.
2465-6) ve Beyhakî (II, 471), Hâlid el-Hazzâ' an Abdillah b. Şakîk an Âişe
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2100-Bu hadisi Tayâlisî (no. 127), Abdürrezzâk (no. 4806-7), Ahmed (I, 86, 111, 142, 143, 154, 146, 147, 160), Tirmizî (no. 598-9, "hasen"), Nesâî (imâmet 65, II, 119-120), İbn Mâce (no. 1161), Ebû Ya'lâ (no. 318, 495, 622), İbn Huzeyme (no. 1211), Dârekutnî (II, 81) ve Beyhakî (III, 50, 51; II, 473), Ebû Ishâk an Âsım b. Damre an Alî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Lafız İbn Mâce'ye aittir.
İsnâdı hasen, râvileri güvenilir
kimselerdir.
2101-Bu hadisi Buhârî (ezân 14/1, I, 154; 16, I, 154), Müslim
(müsâfirîn no. 304, s. 573), Ebû Dâvud (no. 1281), Tirmizî (no. 185), Nesâî
(ezân 39/1, II, 28) ve İbn Mâce (no. 1162), Abdullah b. Büreyde an Abdillah b.
Muğaffel asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2102-Bu hadisi Bezzâr (no. 693), Abdülvâhid b. Giyâs an Hayyân b. Ubeydillah an Abdillah b. Büreyde an ebîhî senedi ile tahrîc etmiştir.
Hayyân hakkında Bezzâr:
"Meşhurdur, bir beisi yoktur" demiş; İbn Adî ise smrünün sonlarına
doğru hıfzının bozulduğunu söylemiştir (Mecma' II, 231).
2103-Mâlik bunu İbn Ömer'den senedsiz olarak belâğan zikretmiştir (salâtu'l-leyl no. 7, s. 119).
Bu hadisi Tayâlisî (no. 1930), Ahmed (II, 51, 26), Dârimî (I, 340), Ebû Dâvud (no. 1295), Tirmizî (no. 597), Nesâî (kıyâmu'l-leyl 26, III, 227), İbn Mâce (no. 1322), İbnu'l-Cârûd (s. 144), İbn Huzeyme (no. 1210), Tahâvî (I, 334), İbn Hibbân (no. 2473-5), Dârekutnî (I, 417) ve Beyhakî (II, 487), Şu'be an Ya'lâ b. Atâ an Alî b. Abdillah el-Bârikî el-Ezdî an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
"Gündüz" ibaresi
hâfızlar tarafından münker görülmüştür. Zira İbn Ömer'den "gece
namazı" tabiri sahîh olarak gelmiştir.
2104-Bu kavli Buhârî (teheccüd 25, II, 50), isnâdsız olarak
ta'lîkan irâd etmiştir.
2105-Bu hadisi Ahmed (VI, 43, 54, 170), Buhârî (teheccüd 27, II,
52), Müslim (müsâfirîn 94-95, s. 501), Ebû Dâvud (no. 1254), İbn Huzeyme (no.
1108-9), Tahâvî (I, 299), İbn Hibbân (no. 2447-8, 2454) ve Beyhakî (II, 470),
İbn Cüreyc an Atâ an Ubeyd b. Umeyr an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2106-Bu rivayeti Tayâlisî (no. 1498), Abdürrezzâk (no. 4778), Ahmed
(VI, 50, 149, 266), Müslim (müsâfirîn no. 96-97, s. 501-502), Tirmizî (no.
416), Nesâî (kıyâmu'l-leyl 55/3, III, 252), İbn Huzeyme (no. 1107), İbn Hibbân
(no. 2449), el-Hâkim (I, 307) ve Beyhakî (II, 470), Katâde an Zürâre b. Evfâ an
Sa'd b. Hişâm an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2107-Bu hadisi Ahmed (II, 405), Ebû Dâvud (no. 1258), Tahâvî (I, 299), Hâlid b. Abdillah an Abdirrahman b. Ishâk an Muh. b. Zeyd b. Kunfuz an İbn Sîlân an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Irâkî, bunun isnâdına
"sâlih" hükmü vermiştir. Abdurrahman b. Ishâk'ın "hadisleri
hasendir" (Neyl III, 22; Mîzân II, 547).
2108-Bu rivayeti Ahmed (VI, 81, 128, 138, 179), Buhârî (ezân 12, I,
153), Müslim (müsâfirîn 91, s. 501), Nesâî (kıyâmu'l-leyl 60/16-17, III, 256),
Ebû Ya'lâ (218a), İbn Hibbân (no. 2625), Dârimî (I, 344), Ebû Dâvud (no. 1102),
Tahâvî (I, 281) ve Beyhakî (III, 32), Yahyâ b. e. Kesîr an Ebî Seleme an Âişe
asl-ı senedi ile;
2109-Bu hadisi Tayâlisî (no. 1581), Şâfiî (Sünen s. 18), Ahmed (VI,
100, 40, 164, 172, 235), Buhârî (teheccüd 28, II, 52), Müslim (müsâfirîn no.
92-93), s. 501), Ebû Dâvud (no. 1255), Nesâî (iftitâh 40, II, 156), İbn Huzeyme
(no. 1113), Tahâvî (I, 297), İbn Hibbân (no. 2456) ve Beyhakî (III, 43), Muh.
b. Abdirrahman b. Sa'd b. Zürâre an Amre an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
2110-Bu hadisi Ahmed (II, 104), Ebû Dâvud (no. 1278), Tirmizî (no. 419), İbn Mâce (no. 235), Dârekutnî (I, 419) ve Beyhakî (II, 465), Kudâme b. Mûsâ an Muhammed (yahut Eyyûb) b. el-Husayn et-Temîmî an Ebî Alkame Mevlâ İbn Abbâs an Yesâr mevlâ İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
İbnu'l-Husayn'ın durumu
Dârekutnî'ye göre mechûldür (Mîzân no. 1071).
2111-2112-Bu hadisi Ahmed (I, 230), Müslim (müsâfirîn no. 99-100,
s. 502), Ebû Dâvud (no. 1259), Nesâî (iftitâh 38, II, 155), İbn Huzeyme (no.
1115), Tahâvî (I, 298), el-Hâkim (I, 307) ve Beyhakî (III, 42), Osmân b. Hakîm
an Saîd b. Yesâr an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2113-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1260), Tahâvî (I, 298) ve Beyhakî
(III, 43), Abdülazîz b. Muh. ed-Derâverdî an Osmân b. Ömer b. Mûsâ an Sâlim
Ebî'l-Gays an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2114-Bu hadisi Ahmed (II, 35, 58, 94, 99), Abdürrezzâk (no. 4790), Tirmizî (no. 417, "hasen"), Nesâî (iftitâh 68, II, 170), İbn Mâce (no. 1149), Taberânî (no. 13564, 13527-8), Tahâvî (I, 298), İbn Hibbân (no. 2450) ve Beyhakî (III, 43), Ebû Ishâk (an İbrâhîm b. Muhâcir) an Mücâhid an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Zâid râvi Nesâî ve Taberânî'de (no. 13564) yeralmıştır.
Ebû Hâtim bu isnâd hakkında:
"Bu hadis sahîh değildir. Ebû Ishâk sebebiyle muzdaribtir. Nufey' b.
el-Hâris an İbn Ömer tarikiyle rivayet olundu" demiştir (Ilel, İbn e.
Hâtim I, 105).
2115-2116-Bu hadisi Ahmed (Vı, 35), Humeydî (no. 175), Dârimî (I,
337), Buhârî (teheccüd 24, II, 50; 26, II, 52), Müslim (müsâfirîn no. 133, s.
511), Ebû Dâvud (no. 1262), Tirmizî (no. 418, "hasen sahîh"), Ebû
Ya'lâ (211b), İbn Huzeyme (no. 1122) ve Beyhakî (II, 188; III, 45), Sâlim
Ebû'n-Nadr an Ebî Seleme an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2117-2118-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1261) ve Tirmizî (no. 420), Abdülvâhid b. Ziyâd ani'l-A'meş an Ebî Sâlih an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî, isnâdı hakkında "hasen
sahîh" hükmü vermiş; Nevevî, Şerhu Müslim'de: "İsnâdı Şeyhayhn'ın
şartınca sahîh"; Riyâdu's-sâlihîn'de "sahîh" hükmü vermiştir
(Avnu'l-ma'bûd I, 488).
2121-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1267-8), Tirmizî (no. 422) ve İbn Mâce (no. 1821), Sa'd b. Saîd an Muh. b. İbrâhîm an ceddîhî Kays b. Amr asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî, rivayetin garâbetine
dikkati ûekmiştir.
2122-2123-Ilk rivayet Buhârî, ikincisi ise Müslim'in lafzıdır. Bu
hadisi Buhârî (ezân 38, I, 161), Müslim (müsâfirîn no. 65-66, s. 493-4), Nesâî
(imâmet 60/3, II, 117) ve İbn Mâce (no. 1153), Sa'd b. İbrâhîm an Hafs b. Âsım
an Abdillah b. Mâlik asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2124-Bu hadisi Ahmed (II, 306, 347, 521), Tirmizî (no. 423), İbn Huzeyme (no. 986, 117), İbn Hibbân (no. 1579, 2463), Dârekutnî (I, 382), el-Hâkim (I, 274, 307) ve Beyhakî (II, 484), Katâde ani'n-Nadr b. Enes an Beşir b. Nehîk an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
el-Hâkim, hadisi üû tarikten
tahrîc etmiş ve hepsinde de sahîh hükmü vermiş, Zehebî de onaylamıştır.
2125-Râvilerinden Abbâd b. Saîd hakkında Zehebî "Beş para
etmez" demiştir. Halbuki İbn Hibbân, onu tevsîk etmiştir (Mecma' II, 219).
2126-Bu mevkûfu Abdürrezzâk (no. 4795) ve Taberânî (no. 9438), Abdürrezzâk an İbn Cüreyc an Atâ b. e. Rebâh an İbn Mes'ûd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Râvileri Sahîh ricâlindendir,
ancak Atâ, İbn Mes'ûd'u işitmemiştir.
2127-Daha snce geûen bir hadisin bir bslümüdür. Tahrîci de snce
geûmiştir. Bkz. Hadis no. 2093-2095.
2128-Bu hadisi Tirmizî (no. 424), Muh. b. Beşşâr an Ebî Âmir
el-Akadî an Süfyân an Ebî Ishâk an Âsım b. Damre an Alî senedi ile tahrîc etti
ve isnâdının "hasen" olduğunu söyledi.
2129-Bu hadisi Tirmizî (no. 426), Abdulvâris b. Ubeydillah an
Abdillah b. el-Mübârek an Hâlid el-Hazzâ an Abdillah b. Şakîk an Âişe senedi
ile tahrîc etti ve "hasen garîb" hükmü verdi. Tirmizî'ye göre bu
hadis, Abdurrahman b. e. Leylâ'dan mürsel olarak rivayet edilmiştir.
2130-2131-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1269), Tirmizî (no. 427, 428),
Nesâî (kıyâmu'l-leyl 67, III, 265) ve İbn Mâce (no. 1160), Anbese b. e. Süfyân
an Ümmi Habîbe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî'ye göre isnâdı
sahîhtir.
2132-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1270) ve İbn Mâce (no. 1157), Şu'be an Ubeyde b. Mu'attib an İbrâhîm an Sehm b. Mincâb an Karsa' an Ebî Eyyub asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Ebû Dâvud, Ubeyde'nin zayıf
olduğunu söylemiştir.
2133-Bu hadisi Ahmed (III, 411) ve Tirmizî (no. 478), et-Tayâlisî an Muh. b. Müslim b. ebi'l-Vaddâh Ebî Saîd el-Müeddeb an Abdilkerîm el-Cezerî an Mücâhid an Abdillah b. es-Sâib asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
İsnâdı hakkında Tirmizî:
"hasen garîb" hükmü vermiştir.
2134-Bu hadisi Tirmizî (no. 3128), Abd b. Humeyd an Alî b. Âsım an Yahyâ el-Bekkâ an Abdillah b. Ömer an Ömer senedi ile tahrîc etmiştir.
Tirmizî'nin isnâdı hakkında
söylediği: "Bu hadis garîbtir; ancak Alî b. Âsım'ın hadisinden
bilmekteyiz."
2135-Heysemî, "İsnâdında hakkında bilgi edinemediğim râviler
vardır" demektedir (Mecma' II, 220 ).
2136-Râvileri, Beşîr b. el-Velîd el-Kindî dışında güvenilir
kimselerdir. Beşîr'i ûoğunluk tevsîk etmiş ise de hakkında menfî sszler de
sarfedilmiştir (Mecma' II, 221).
2137-2138-Ebû Dâvud'un (no. 1272) isnâdı şsyledir: Hafs b. Ömer b. Şu'be an Ebî ishâk an Âsım b. Damre an Alî.
Tirmizî'nin (no. 429) isnâdı: Muh. b. Beşşâr an Ebî Âmîr el-Akadî an Süfyân an Ebî Ishâk an Âsım b. Damre..
Tirmizî, isnâdı hakkında
"hasen" hükmü vermiştir.
2139-Bu hadisi Ahmed (II, 117), Ebû Dâvud (no. 1271), Tirmizî (no. 430) ve İbn Huzeyme (no. 11937, Ebû Dâvud et-Tayâlisî an Muh. b. Müslim b. Mihrân an ceddihî an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî'ye göre isnâdı
"hasen garîbtir".
2140-Heysemî diyor ki: "İsnâdında Abdülkerîm Ebû Umeyye vardır
ki, hadiste zayıftır". Bir başka yerde Taberânî'nin M. el-Evsat'ına nisbet
ederek "İsnâdında ûoğunluğun indinde zayıf olan Haccâc b. Nusayr
vardır" demektedir (Feyd VI, 167).
2141-Bu rivayeti Ahmed (VI, 113, 134, 176), Dârimî (I, 334), Buhârî
(mevâkît 33, I, 147), Müslim (müsâfirîn 301, s. 572), Ebû Dâvud (no. 1279),
Nesâî (mevâkît 36, I, 281), Tahâvî (I, 300), İbn Hibbân (no. 1568, 1569) ve
Beyhakî (II, 458), Şu'be an Ebî Ishâk ani'l-Esved ve Mesrûk an Âişe asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
2142-Bu rivayeti Ahmed (VI, 50), Buhârî (mevâkît 33, I, 146) ve Nesâî (mevâkît 36, I, 280), Yahyâ b. Saîd an Hişâm b. Urve an ebî an Âişe asl-ı senedi;
Dârimî (I, 334), Ferve b. ebi'l-Mağrâ an Alî b. Müshir an Hişâm... senedi ile;
Müslim (müsâfirîn no. 299, s. 572), Züheyr b. Harb an Cerîr ve İbn Numeyr an ebîhî an Hişâm.. senedi ile tahrîc ettiler.
Ayrıca yakın mânâsı ile: Ahmed
(VI, 159), Buhârî (mevâkît 33, I, 146), Müslim (müsâfirîn no. 300, s. 572),
Nesâî (mevâkît 36, I, 281), Ebû Ya'lâ (228a) ve Tahâvî (I, 300), Ebû Ishâk
eş-Şeybânî an Abdirrahman b. el-Esved an ebîhî an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
2143-Bu rivayeti Ebû Dâvud (no. 1280), Ubeydullah b. Sa'd an ammihî
an ebîhî an Muh. b. Ishâk an Muh. b. Amr b. Atâ an Zekvân mevlâ Âişe senediyle
tahrîc etmiştir.
2144-Bu rivayeti Müslim (müsâfirîn no. 298, s. 572), Nesâî (mevâkît
36, I, 281), İbn Huzeyme (no. 1278), İbn Hibbân (no. 1575) ve Beyhakî (II, 457), Ismaîl b. Ca'fer an Muh. b. e.
Harmale an Ebî Seleme an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2145-Lafız Ebû Dâvud'a aittir. Bu hadisi Buhârî (sehv 8, II, 67-8),
Müslim (müsâfirîn n5. 297, s. 571-2) ve Ebû Dâvud (no. 1273), İbn Vehb an Amr
b. el-Hâris an Bükeyr an Kureyb an Ümmi Seleme asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2146-Bu hadisi Ahmed (IV, 115), Abdurrezzâk ve İbn Bekr an İbn Cüreyc an Ebî Saîd el-A'mâ ani's-Sâib mevlâ'l-Fârisiyyîn an Zeyd b. Hâlid senedi ile tahrîc etmiştir.
Heysemî'ye göre isnâdı hasendir
(Mecma' II, 223).
2147-Bu hadisi Ahmed (V, 368), Muh. b. Ca'fer an Şu'be ani'l-Ezrak b. Kays an Abdillah b. Rebâh an raculin senedi ile tahrîc etmiştir.
Heysemî'ye göre ricâli Sahîh
ricâlindendir (Mecma' II, 234).
2148-İsnâdında yer alan Eş'as b. Şu'be ile Minhâl b. Halîfe
hakkında menfî sszler sarfedilmiştir.
2149-Bu hadisi Abdürrezzâk (no. 3986), Ahmed (III, 280), Buhârî (salât 95, I, 127; ezân 14, I, 154), Nesâî (ezân 39/2, II, 28-29), İbn Huzeyme (no. 1288), İbn Hibbân (no. 1587, 2480) ve Beyhakî (II, 19), Şu'be an Amr b. Âmir el-Ensârî an Enes asl-ı senedi ile;
Müslim (müsâfirîn no. 303, s.
573), Şeybân b. Ferrûh an Abdilvâris an Abdilazîz b. Suheyb an Enes asl-ı
senedi ile tahrîc etti.
2150-Bu rivayeti Müslim (müsâfirîn no. 302) ve Ebû Dâvud (no.
1282), Muhtâr b. Fülfül an Enes asl-ı senedi ile tahrîc etmiştir.
2151-Bu hadisi Buhârî (teheccüd 35, II, 54; i'tisâm 27/2, VIII,
162), Müslim (müsâfirîn no. 304, s. 573) ve Ebû Dâvud (no. 1281), Abdülvâris b.
Saîd an Hüseyn el-Mu'allim an Abdillah b. Büreyde an İbn Muğaffel asl-ı senedi
ile tahrîc ettiler.
2152-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1300), Tirmizî (no. 604) ve Nesâî (kıyâmu'l-leyl 1/3, III, 197-8), Muh. b. Mûsâ el-Fıtrî an Sa'd b. Ishâk b. Ka'b b. Ucre an ebîhî an ceddihî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî, isnâdının garâbetine
hükmetmiştir.
2153-2154-Bu hadisleri Abdürrezzâk mürsel olarak; Deylemî ise
Müsnedu'l-Firdevs'te İbn Abbâs'ın hadisinden tahrîc etmiş ve İbn Hacer onun
isnâdı hakkında zayıf hükmü vermiştir (Feyd VI, 167).
2155-Bu hadisi Tirmizî (no. 435), İbn Mâce (no. 1167, 1374), Taberânî (M. el-Evsat I, 47a), Ebû Ya'lâ (Şehit Ali 275b) ve İbn Huzeyme (no. 1195), Ömer b. e. Has'am an Yahyâ b. e. Kesîr an Ebî Seleme an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Ömer, oldukça zayıf bir râvidir.
2156-Sszkonusu hadisi İbn Mâce (no. 1373), Ahmed b Menî' an Ya'kûb b. el-Velîd el-Medîhî an Hişâm b. Urve an ebîhî an Âişe senedi ile tahrîc etmiştir.
Ya'kûb, pek zayıf bir râvidir.
2157-Taberânî, bunu üû Mu'cem'inde de tahrîc etmiştir. Heysemî, bu
rivayetle teferrüd bulunan râvi Sâlih b. Katan el-Buhârî hakkında bir bilgiye
rastlamadığını söylemiştir (Mecma' II, 230).
2158-Bu hadisi Abdürrezzâk (no. 1555), İbnü'l-Mübârek (Zühd no. 1272), Ahmed (VI, 58), Ebû Dâvud (no. 1303) ve Beyhakî (II, 477), Mâlik b. Miğvel an Mukâtil b. Beşîr el-Iclî an Şureyh b. Hâni' an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Râvileri güvenilir kimselerdir.
Mukâtil'i İbn Hibbân tevsîk etmiştir (Neyl III, 20).
2159-Heysemî'ye göre râvilerinden Nâhid b. Sâlim el-Bâhilî hakkında
bir bilgiye rastlanmamıştır (Mecma' II, 221). Kezâ Irâkî de cerh ve ta'dil
cihetinden bir malumat edinemediğini söylemiştir (Neyl III, 20).
2160-Taberânî'nin M. el-Evsat'ta rivayet ettiği hadisin isnâdında
yer alan Yahyâ b. Utbe b. ebi'l-Ayzâr oldukça zayıf bir râvidir (Mecma' II,
230).
2161-Heysemî, Taberânî'nin M. el-Evsat'ta tahrîc ettiğini, ayrıca
uydurmakla müttehem olmayan zayıf bir râvinin de isnâdında mevcûd olduğunu
söyler (Mecma' II, 40).
2162-2163-Bu hadisi Tayâlisî (no. 2406), Abdürrezzâk (no. 5529),
Ahmed (II, 249, 442, 499), Dârimî (I, 350), Müslim (cum'a 67-69, s. 600), Ebû
Dâvud (no. 1131), Tirmizî (no. 523), Nesâî (cum'a 42, III, 113), İbn Mâce (no.
1122), İbn Huzeyme (no. 1873-4), Tahâvî (I, 336), İbn Hibbân (no. 2468-72,
2476-7) ve Beyhakî (III, 239, 240, 254), Süheyl b. e. Sâlih an ebîhî an Ebî
Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2164-2165-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1132) ve Nesâî (cum'a 43/2, III, 113), Abdürrezzâk an Ma'mer ani'z-Zührî an Sâlim an ebîhî asl-ı senedi ile;
Ahmed (II, 11), Dârimî (I, 369), Müslim (cum'a 72, s. 601), Tirmizî (no. 521), İbn Mâce (no. 1131), İbn Huzeyme (no. 1871, 1198) ve Beyhakî (II, 481; III, 239), Süfyân b. Uyeyne an Amr b. Dînâr ani'z-Zührî an Sâlim ... asl-ı senedi ile;
Abdürrezzâk (no. 5526), Ahmed (II, 35, 103), Ebû Dâvud (no. 1127, 1128, her iki rivayetin lafzı), Nesâî (cum'a 44, III, 113), İbn Huzeyme (no. 1836, 1869), Tahâvî (I, 336), İbn Hibbân (no. 2467) ve Beyhakî (III, 240), Eyyûb es-Sahtiyânî an Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi ile;
Ahmed (II, 123), Müslim (cum'a 70, s. 600), Tirmizî (no. 522), İbn Mâce (no. 1130) ve Beyhakî (II, 477), Leys b. Sa'd an Nâfi'.. asl-ı senedi ile;
Dârimî (I, 369), Buhârî (cum'a
39, I, 225), Müslim (cum'a no. 71), Ebû Dâvud (no. 1252), Nesâî (cum'a 43/1,
III, 113), İbn Huzeyme (no. 1870) ve Beyhakî (III, 240), Mâlik an Nâfi'....
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2166-Bu hadisi Abdürrezzâk (no. 5522-3), Ebû Dâvud (no. 1133), Tirmizî (no. 523/2, Tahâvî (I, 337), el-Hâkim (I, 290) ve Beyhakî (III, 240-1), İbn Cüreyc an Atâ an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Irâkî'ye göre isnâdı sahîhtir
(Neyl III, 298).
2167-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1419) ve Ahmed (V, 357), el-Fadl b.
Mûsâ an Ubeydillah b. Abdillah el-Atekî an Abdillah b. Büreyde an ebîhî senedi
ile tahrîc etmiştir.
2168-Tayâlisî (no. 88), Abdürrezzâk (no. 4569), Ahmed (I, 87, 98,
100, 107, 110, 115, 120, 143, 144, 145, 148), Dârimî (I, 371), Ebû Dâvud (no.
1416), Tirmizî (no. 453-4 "hasen" lafız bunun), Nesâî (kıyâmu'l-leyl
27, III, 228-229), İbn Mâce (no. 1169), İbn Huzeyme (no. 1067), Ebû Ya'lâ (no.
317, 585, 618), el-Hâkim (I, 300) ve Beyhakî (II, 467, 468), Ebû Ishâk an Âsım
b. Damre an Alî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2169-Bu hadisi Mâlik (salâtu'l-leyl 14, s. 123), Ebû Dâvud (no. 1420), Nesâî (salât 6, I, 230) ve İbn Mâce (no. 1401), Muh. b. Yahyâ b. Habbân an İbn Muhayrîz ani'l-Muhdecî an Ubâde asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Lafız Mâlik'e aittir.
İbn Abdilberr, isnâdının sahih
olduğunu söylemiştir (Feyd III, 453).
2170-Bu hadisi Ahmed (II, 20, 39, 102, 143), Buhârî (vitr 4, II, 13), Müslim (müsâfirîn no. 151, s. 517), Ebû Dâvud (no. 1043, 1438), İbn Huzeyme (no. 1082) ve Beyhakî (III, 34), Ubeydullah b. Ömer an Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi ile;
Ahmed (II, 119), Tirmizî (no. 437), Nesâî (kıyâmu'l-leyl 26, III, 228), ve İbn Mâce (no. 1319), Leys b. Sa'd an Nâfi'... asl-ı senedi ile;
Abdürrezzâk (no. 4673), Ahmed (II, 150), Müslim (müsâfirîn no. 152, s. 518), İbnu'l-Cârûd (s. 143) ve Beyhakî (III, 34), İbn Cüreyc an Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi ile;
Tayâlisî (no. 1926), Ahmed (II,
51, 43), Müslim (müsâfirîn no. 154, s. 518), Nesâî (kıyâmu'l-leyl 34, III,
232), İbn Mâce (no. 1175), Taberânî (no. 13058), Tahâvî (I, 277), İbn Hibbân
(no. 2616) ve Beyhakî (III, 22), Ebû Miclez Lâhik b. Humeyd an İbn Ömer asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
2171-2173-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1422), Nesâî (kıyâmu'l-leyl 40, III, 238-9) ve İbn Mâce (no. 1190), ez-Zührî an Atâ b. Yezîd an Ebî Eyyûb asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Hafızların ûoğunluğu bu rivayetin
mevkûf yani sahâbî sszü olmasını daha sahîh görmüşlerdir (Neyl III, 32).
2174-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1362), İbn Vehb an Muâviye b. Sâlih
an Abdillah b. e. Kays an Âişe asl-ı senedi ile tahric etti.
2175-Bu hadisi Tirmizî (no. 458) ve Nesâî (kıyâmu'l-leyl 45, III, 243), Ebû Muâviye ani'l-A'meş an Amr b. Murre an Yahyâ b. el-Cezzâr an Ümmi-Seleme asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî, isnâdı hakkında
"hasen" hükmü vermiştir.
2176-Bu rivayeti Nesâî (kıyâmu'l-leyl 41, III, 239-240) iki ayrı
tarikten olmak üzere ve İbn Mâce (no. 1192), el-Hakem an Miksem an (İbn Abbâs
an) Ümmi Seleme asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2177-Bu hadisi Tayâlisî (no. 1764), Ahmed (I, 311, 361), Müslim (müsâfirîn
no. 155, s. 518), Nesâî (kıyâmu'l-leyl 34, III, 232), İbn Mâce (no. 1175),
Taberânî (no. 12905, 13068), Tahâvî (I, 277), İbn Hibbân (no. 2616) ve Beyhakî
(III, 22), Ebû Miclez Lâhik b. Humeyd an İbn Abbâs ve İbn Ömer asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
2178-Lafız Buhârî'ye ait olup tariki şsyledir: İbn Vehb an Amr b. el-Hâris an Abdirrahman b. el-Kâsım an ebîhî an İbn Ömer.
Bu asl-ı sened yoluyla tahrîc edenler: Buhârî (vitr 1, II, 12), Nesâî (kıyâmu'l-leyl 35/1, III, 233), Taberânî (no. 13096) ve İbn Hibbân (no. 2615).
Bu hadisin başka tarikleri de vardır:
Mâlik (salâtu'l-leyl no. 13, s. 123), Şâfiî (Ümm, I, 123; VII, 172), Buhârî (vitr 1, II, 12), Müslim (müsâfirîn no. 145, s. 517), Ebû Dâvud (no. 1326), Nesâî (kıyâmu'l-leyl 35, III, 233), Tahâvî (I, 278) ve Beyhakî (II, 486; III, 21), Mâlik b. Enes an Abdillah b. Dînâr ve Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi ile;
Ahmed (II, 44, 77), Müslim (müsâfirîn no. 159) ve Beyhakî (II, 486; III, 23), Şu'be an Ukbe b. Hureys an İbn Ömer asl-ı senedi ile;
Tayâlisî (no. 1918), Ahmed (II,
31, 45, 49, 78, 88, 126), Buhârî (vitr 2, II, 13), Müslim (müsâfirîn no. 157-8,
s. 519), Tirmizî (no. 461), İbn Mâce (1174) ve İbn Huzeyme (no. 1112), Şu'be an
Enes b. Sîrîn an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2179-Bu hadisi Ahmed (I, 89) ve Tirmizî (no. 460), Ebû Ishâk
ani'l-Hâris an Alî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2180-Bu hadisi Ahmed (I, 299, 300, 316, 372), Dârimî (I, 372),
Tirmizî (no. 462), Nesâî (kıyâmu'l-leyl 38, III, 236), İbn Mâce (no. 1172),
Taberânî (no. 12434), Ebû Ya'lâ (no. 2555), Tahâvî (I, 287-8) ve Beyhakî (III,
38), Ebû Ishâk an Saîd b. Cübeyr an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2181-Bu hadisi Ahmed (VI, 227), Ebû Dâvud (no. 1424), Tirmizî (no.
463, "hasen garîb"), İbn Mâce (no. 1173), el-Hâkim (II, 520) ve
Beyhakî (III, 38), Husayf an Abdilazîz b. Cüreyc an Âişe asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
2182-Bu rivayeti Ebû Dâvud (no. 1423), Nesâî (kıyâmu'l-leyl 37, III, 235) ve İbn Mâce (no. 1171), Saîd b. Abdirrahman b. Ebzâ an ebîhî an Ubeyy asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
İsnâdı sahihtir (Neyl III, 45).
2183-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1418), Tirmizî (no. 452) ve İbn Mâce (no. 1168), Leys b. Sa'd an Yezîd b. e. Habîb an Abdillah b. Râşid ez-Zevfî an Abdillah b. e. Mürre ez-Zevfî an Hârice asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî, bu hadisin ancak Yezîd
tarikiyle bilindiğini söyleyerek isnâdının garâbetine dikkat ûekmiştir.
2184-2185-Bu hadisi Ahmed (VI, 204, 205), Dârimî (I, 372), Müslim (müsâfirîn no. 136-7, s. 512), Tirmizî (no. 456, "hasen sahîh"), Nesâî (kıyâmu'l-leyl 30/2, III, 230), İbn Mâce (no. 1185), İbn Hibbân (no. 2434) ve Beyhakî (III, 35), Ebû Husayn an Yahyâ b. Vesâb an Mesrûk an Âişe asl-ı senedi ile;
Abdürrezzâk (no. 4624), Şâfiî
(Ümm, I, 125), Ahmed (VI, 46, 100, 107, 129, 204), Buhârî (vitr 2, II, 13),
Müslim (müsâfirîn no. 136-8, s. 512), Ebû Dâvud (no. 1435), İbnu'l-Cârûd (s.
140) ve Beyhakî (III, 34), Müslim b. Sabîh an Mesrûk .. asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
2186-Bu hadisi Ahmed (III, 389, 315), Müslim (müsâfirîn no. 102, s. 520), Tirmizî (no. 455/2), Ebû Ya'lâ (no. 2106, 2279), İbn Huzeyme (no. 1086), İbnü'l-Cârûd (s. 140), İbn Hibbân (no. 2556) ve Beyhakî (III, 35), el-A'meş an Ebî Süfyân an Câbir asl-ı senedi ile;
Müslim (no. 163) ve Beyhakî (III,
35), el-Hasan b. A'yun an Ma'kil b. Ubeydillah an Ebî'z-Zübeyr an Câbir asl-ı
senedi ile.
2187-2188-Bu hadisi Ahmed (III, 31, 44), Ebû Dâvud (no. 1431), Tirmizî (no. 465), İbn Mâce (no. 1188), Ebû Ya'lâ (1114, 1289), Dârekutnî (II, 22), el-Hâkim (I, 362) ve Beyhakî (II, 480), Zeyd b. Eslem an Atâ b. Yesâr an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
el-Hâkim, isnâdını Şeyhayh'ın şartınca sahîh kabul etmiştir.
Zeyd b. Eslem'den mürsel olarak
da rivayet olunmuştur. Mürsel, Ebû Saîd rivayetinden daha sahihtir.
2189-Bu mevkûfu Buhârî (mağâzî 35/26, V, 66), Muh. b. Hâtim b.
Bezî' an Şâzân an Şu'be an Ebî Cemre an Âiz b. Amr senedi ile tahrîc ettiler.
2190-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1439), Tirmizî (no. 470) ve Nesâî
(kıyâmu'l-leyl 29, III, 229-230), Mülâzim b. Amr an Abdillah b. Bedr an Kays b.
Talk an Talk bin Alî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî'ye göre isnâdı
hasendir.
2191-Bu hadis-i mevkûfu Mâlik (salâtu'l-leyl 19, s. 125), an Nâfi'
an İbn Ömer senedi ile tahrîc etmiştir. İsnâdı sahihtir.
2192-Bu hadisi Tirmizî (no. 471) ve İbn Mâce (no. 1195), Muh. b. Beşşâr an Hammâd b. Mis'ade an Meymûn b. Mûsâ el-Mer'î ani'l-Hasan an Hayre Ümmi'l-Hasan an Ümmi Seleme asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Meymûn, hakkında ihtilaf olan bir
râvidir. Ağırlıklı olarak güvenilir bir râvidir. Tirmizî'ye göre bu hadis, Ebû
Umâme an Âişe tarikiyle de rivayet olunmuştur.
2193-Bu hadisi Nesâî (kıyâmu'l-leyl 36/3, III, 234-5), Ismaîl b.
Mes'ûd an Bişr b. el-Mufaddal an Saîd an Katâde an Zürâre b. Evfâ an Sa'd b.
Hişâm an Âişe senedi ile tahrîc etmiştir.
2194-Bu mevkûf hadisi Mâlik (salâtu'l-leyl no. 20, s. 125) ve
Buhârî (vitr 1/1, II, 12), Mâlik an
Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2195-Bu mevkûf hadisi Mâlik (salâtu'l-leyl no. 22, s. 125), an
Abdillah b. Dînâr an İbn Ömer senedi ile tahrîc etmiştir. Sahîhtir.
2196-2197-Ilki Buhârî, ikincisi ise Mâlik'in lafzıyladır. Bu
rivayeti Mâlik (kasru's-salât no. 29, s. 152-3), Ahmed (VI, 178), Buhârî
(teheccüd 5, II, 45), Müslim (müsâfirîn no. 77, s. 497), Ebû Dâvud (no. 1293),
İbn Hibbân (no. 313) ve Beyhakî (III, 50), Mâlik ani'z-Zührî an Urve an Âişe
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2198-Bu hadisi Müslim (müsâfirîn no. 75), Ebû Dâvud (on. 1297), İbn Huzeyme (II, 231) ve Beyhakî (III, 49), Saîd el-Cüreyrî an Abdillah b. Şakîk an Âişe asl-ı senedi ile;
Ahmed (VI, 204), Müslim (no. 76),
Nesâî (siyâm 35, III, 152) ve İbn Hibbân (no. 2517), Kehmes b. el-Hasan an
Abdillah b. Şakîk ... asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2199-Bu hadisi Tayâlisî (no. 1571), Abdürrezzâk (no. 4853), Ahmed
(VI, 74, 95, 120, 123, 144, 156, 168, 172, 266), Müslim (müsâfirîn no. 78-9, s.
407), İbn Mâce (no. 1381), Ebû Ya'lâ (Şehit Ali 207b), İbn Hibbân (no. 2520) ve
Beyhakî (III, 47), Katâde an Muâze an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2200-Bu hadisi Ahmed (III, 21, 36) ve Tirmizî (no. 477), Fudayl b. Merzûk an Atiyyeti'l-Avfî an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
İsnâdı hakkında Tirmizî:
"hasen garîb" hükmü vermiştir.
2201-Bu hadisi Buhârî (taksîru's-salât 12, II, 38; teheccüd 31/2, II, 53; meğâzî 50, V, 93-94), Müslim (müsâfirîn 80, s. 497), Ebû Dâvud (no. 1201) ve Tirmizî (no. 474), Şu'be an Amr b. Murre an Abdirrahman b. e. Leylâ an Ümmi Hânî asl-ı senedi ile;
Aynı mânâda olmak üzere Ebû Dâvud (no. 1290) ve İbn Mâce (no. 1323), İbn Vehb an Iyâd b. Abdillah an Mahrame b. Süleymân an Kureyb an Ümmi Hâni asl-ı senedi ile;
Mâlik (kasru's-salât no. 27-28,
s. 152), Buhârî (gusl 21, I, 74; salât 4/4, I, 94; cizye 9, IV, 67; edeb 94,
VII, 110), Müslim (müsâfirîn no. 82, s. 498; hayd 70-71, s. 265-6), Tirmizî
(no. 1579/2, 2734), Nesâî (tahâret 143/2, I, 126) ve İbn Mâce (no. 465), Ebû
Murre an Ümmi Hânî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2202-Bu hadisi Tayâlisî (s. 315), Dârimî (I, 339), Ahmed (II, 459), Buhârî (teheccüd 33, II, 54; savm 60, II, 247), Müslim (müsâfirîn no. 85, s. 499), Nesâî (kıyâmu'l-leyl 28, III, 229), İbn Huzeyme (no. 2123), İbn Hibbân (no. 2527) ve Beyhakî (III, 36), Ebû Osmân en-Nehdî an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile;
Tayâlisî (s. 322), Ahmed (II, 392), Müslim (s. 499) ve Beyhakî (III, 47), Abdülazîz b. el-Muhtâr an Abdillah b. Fîrûz ed-Dânâc an Ebî Râfi' an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile;
Ebû Dâvud (no. 1432), Ebân b. Yezîd an Katâde an Ebî Saîd min Ezdişenû'e an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile;
Nesâî (siyâm 81, IV, 218), Âsım
el-Ahvel ani'l-Esved b. Hilâl an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2203-Bu hadisi Müslim (müsâfirîn no. 86, s. 499) ve Beyhakî (III, 47), İbn e. Füdeyk ani'd-Dahhâk b. Osmân an İbr. b. Abdillah b. Huneyn an Ebî Murre mevlâ Ümmi Hânî an Ebî'd-Derdâ asl-ı senedi ile;
Ahmed (VI, 440, 451) ve Ebû Dâvud (on. 1433), Safvân b. Amr an Ebî İdrîs es-Sekûnî an Cübeyr b. Nüfeyr an Ebî'd-Derdâ asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Zehebî, bunun isnâdı hakkında
"ceyyid" hükmü vermiştir (Mîzân no. 9936).
2204-Bu hadisi iki tarikten olmak üzere Müslim (müsâfirîn 143-4, s.
515-6), el-Kâsım eş-Şeybânî an Zeyd b. Erkam asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2205-Bu hadisi Ahmed (V, 167), Müslim (müsâfirîn no. 84, s. 498),
Ebû Dâvud (no. 1285-6, 5243-4), İbn Huzeyme (no. 1225), İbn Hibbân (no. 4155)
ve Beyhakî (III, 47; X, 94), Yahyâ b. Ukayl an Yahyâ b. Ya'mer an Ebî'l-Esved
ed-Dû'elî an Ebî Zerr asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2206-Bu hadisi Nesâî de Sünenu'l-kübrâ'da (Bkz. Tuhfetu'l-işrâf, Mizzî no. 10144), Mahmûd b. Gaylân an Ebî Dâvud an Şu'be an Ebî Ishâk an Âsım b. Damre an Alî senedi ile tahrîc etmiştir.
Irâkî, isnâdının ceyyid olduğunu
söylemiştir (Neyl I, 66).
2207-Bu hadisi Ahmed (II, 175), Hasan an İbn Lehî'a an Huyey b. Abdillah an Ebî Abdirrahman el-Hubelî an İbn Amr senedi ile tahrîc etmiştir.
İbn Lehî'a, hakkında menfi sszler
söylenmiş bir râvidir. Taberânî'nin isnâdında onun yerinde İbn Vehb mevcuttur
(Mecma' II, 235).
2208-Ahmed (IV, 153), bu hadisi Yezîd b. Hârûn an Ebân b. Yezîd el-Attâr an Katâde an Nu'aym b. Hemmâr an Ukbe senedi ile tahrîc etmiştir.
Heysemî'ye göre râvileri
güvenilir kimselerdir; Münzirî'ye göre Sahîh ricâlidir (Mecma' II, 235; Tergîb
I, 464).
2209-Ebû'd-Derdâ hadisini Ahmed (VI, 451), Ebû'l-Yemân an Safvân b. Amr an Şurayh b. Ubeyd an Ebî'd-Derdâ senedi ile;
Ebû Mürre et-Gatfânî hadisini Ahmed
(V, 286), altı ayrı tarikten olmak üzere Kesîr b. Murre ve Mekhûl an Nuaym b.
Hemmâr Ebî Murre el-Gatfânî asl-ı senedi ile tahrîc etti. Ancak tariklerinde
zâhiren ızdırâb sszkonusudur.
2210-Bu hadisi Tirmizî (no. 475), Ebû Ca'fer es-Semmânî an Ebî Müshir
Abdila'lâ b. Müshir an Ismaîl b. Ayyâş an Bahîr b. Sa'd an Hâlid b. Ma'dân an
Cübeyr b. Nüfeyr an Ebî'd-Derdâ ve Ebî Zerr senedi ile tahrîc etmiş ve isnâdı
hakkında "hasen garîb" hükmü vermiştir. Bir evvelki rivayette Ahmed,
Ebû'd-Derdâ'dan münferiden tahrîcte bulunmuştur. Onun isnâdını oluşturan
râviler, güvenilir kimselerdir (Tergîb I, 464).
2211-İbn Ömer hadisinin senedinde zayıf bir râvi olan Leys b. e.
Süleym vardır. Nevvâs hadisinin râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma' I, 236).
2212-Bu hadisi Bezzâr (no. 694), Ebû Âsım an Abdilhamîd b. Ca'fer an Huseyn b. Atâ' an Zeyd b. Eslem an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc etti.
Huseyn'i Ebû Hâtim ve başkası
zayıf kabul etmiş; İbn Hibbân ise onu güvenilir kimseler arasında zikretmiş ve
"hata ve tedlîs yapardı" demiştir (Mecma' II, 236).
2213-Mûsâ b. Ya'kûb ez-Zema'î dışındakiler güvenilir kimselerdir.
Mûsâ hakkında ihtilâf vardır. Sahâbeden pek çoklarından bu hadis rivayet
edilmiştir. Münzirî: "Bildiğim kadar onların arasında senedi en iyi olan
bu rivayettir" demektedir (Tergîb I, 466).
2214-İsnâdı hakkında Heysemî şu bilgileri vermektedir: Râvilerinden
Meymûn b. Zeyd hakkında Zehebî: "Ebû Hâtim, onu "telyîn" etmiş
(rivayette gevşek kabul etmiş); İbn Hibbân ise güvenilir râviler arasında
zikrederek "hatâ ederdi" demiştir. Ayrıca Leys b. e. Süleym dışındaki
diğer râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma' II, 237).
2215-İsnâdında Saîd b. Müslim el-Ümevî yer almıştır ki onu Buhârî,
Yahyâ b. Maîn ve diğerleri zayıf addetmişler; İbn Hibbân ise onu Sikât'ı içinde
zikrederek "hatâ ederdi" demiştir (Mecma' II, 237).
2216-Bu hadisi Bezzâr (no. 695), Hâlid b. Yûsuf b. Hâlid an ebîhî an Mûsâ b. Ukbe an Ubeydillah b. Süleymân an ebîhî an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti.
Heysemî'ye göre Yûsuf b. Hâlid
zayıf bir râvidir.
2217-Bu hadisi İbn Huzeyme de Sahîh'inde irâd etmiştir. Daha sonra
diyor ki: "Bu haberi Ismaîl b. Abdillah b. Zürâre dışındakiler muttasıl
olarak Ebû Hureyre'den merfûen rivayet etmediler. Bunu ed-Derâverdî, Muh. b.
Amr'dan, o da Ebû Seleme'den mürsel olarak; Hammâd b. Seleme ise Muh. b.
Amr'dan, o da Ebû Seleme'den onun sszü olarak rivayet ettiler." (Tergîb
I/466). Bunu tahrîc eden el-Hâkim, isnâdının Müslim'in şartınca sahîh olduğunu
söylemiş, bunu Zehebî Telhîs'inde onuylamış, Mîzân'da ise Muh. b. Dînâr'ın
tercemesinde onun hadisleri arasında irâd etmiş; İbn Dînâr hakkındaki
ihtilafları da dile getirmiştir (Feyd VI, 446). Heysemî ise şunları
söylemiştir: "Muh. b. Amr hakkında menfî sszler söylenmiştir. Ayrıca
isnâdında tanımadığım bir râvi vardır" (Mecma' II, 239).
2218-Bu hadisi Ahmed (II, 445, 497), Tirmizî (no. 476) ve İbn Mâce (no. 1382), en-Nehhâs b. Kahm an Şeddâd Ebî Ammâr an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Nehhâs, zayıf bir râvidir.
2219-Bu hadisi Tirmizî (no. 473), İbn Mâce (no. 1380) ve Taberânî (M. es-Sağîr I, 182), Muh. b. Ishâk an Mûsâ b. Enes an Sümâme an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî, hadisin bu vecihten
garîb olduğunu söylemiştir. İbn Hacer'e göre isnâdı zayıftır (Feyd VI, 168).
2220-Heysemî'ye göre isnâdı ceyyiddir (Mecma' X, 104). Münzirî ise:
"Râvilerinden birinde ihtilâf vardır. Ancak bu hadisin şâhidleri
çoktur" demiştir (Tergîb I, 297).
2221-Bu hadisi Mâlik (kasru's-salât no. 57, s. 162), Buhârî (salât
60, I, 114; teheccüd 25/2, II, 50), Müslim (müsâfirîn no. 69-70, s. 495), Ebû
Dâvud (no. 467-8), Tirmizî (no. 316), Nesâî (mesâcid 37, II, 53) ve İbn Mâce
(no. 1013), Amr b. Süleym an Ebî Katâde asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2222-2223-Bu hadisi Abdürrezzâk (no. 5513), Şâfiî (Sünen s. 7), Ahmed (III, 369, 380), Müslim (cum'a 56, s. 596), Nesâî (cum'a 21, III, 103), İbn Cüreyc an Amr b. Dînâr an Câbir asl-ı senedi ile;
Buhârî (cum'a 32, I, 223), Müslim (cum'a 54, s. 596), Ebû Dâvud (no. 1115), Tirmizî (no. 510), Nesâî (cum'a 27/1, III, 107), Ebû Ya'lâ (no. 1998-9) ve Beyhakî (III, 217), Hammâd b. Zeyd an Amr ... asl-ı senedi ile;
Şâfiî (Sünen s. 7; Ümm I, 175), Ahmed (III, 308), Humeydî (no. 1223), Dârimî (I, 365), Buhârî (cum'a 33, I, 223), Müslim (cum'a 55, s. 596), İbn Mâce (no. 1112), Ebû Ya'lâ (no. 1830, 1969), İbnu'l-Cârûd (s. 149), İbn Huzeyme (no. 1832), Dârekutnî (II, 15) ve Beyhakî (III, 193), Süfyân b. Uyeyne an Amr.. asl-ı senedi ile;
Tayâlisî (no. 19657, Ahmed (III, 369), Dârimî (I, 364), Buhârî (cum'a 25, II, 51), Müslim (cum'a 57, s. 596), Nesâî (cum'a 16, III, 101), Taberânî (M. el-Kebîr no. 6701) ve Dârekutnî (I, 14; II, 157, Şu'be an Amr ... asl-ı senedi ile;
Müslim (cum'a 58, s. 597), Leys b. Sa'd an Ebî'z-Zübeyr an Câbir asl-ı senedi ile;
Abdürrezzâk (no. 5514), Ahmed
(III, 316), Müslim (cum'a 59, s. 597), İbn Mâce (no. 1114), Ebû Ya'lâ (no.
2186, 2776, 1946), Taberânî (M. el-Kebîr no. 6697-9), Tahâvî (I, 365), İbn
Huzeyme (no. 1835), İbn Hibbân (no. 2491-3), Dârekutnî (II, 13) ve Beyhakî
(III, 194), el-A'meş an Ebî Süfyân an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2224-Bu hadisi Nesâî (mesâcid no. 39, II, 55), İbn Abdilhakem an Şuayb an Leys an Hâlid an İbn e. Hilâl an Mervân b. Osmân an Ubeyd b. Huneyn an Ebî Saîd b. el-Mu'allâ senedi ile tahrîc etmiştir.
Mervân hakkında ihtilaf vardır.
Diğer râvileri güvenilir kimselerdir.
2225-Istihâre hadisini Ahmed (III, 344), Buhârî (teheccüd 25, II,
51; da'vât 48, VII, 162; tevhîd 10, VIII, 168), Ebû Dâvud (no. 1538), Tirmizî
(no. 480), Nesâî (Amelu yevm ve'l-leyle no. 498; Sünen, nikâh 27, VI, 80-81),
Ebû Ya'lâ (no. 2086) ve Beyhakî (III, 52), Abdurrahman b. ebi'l-Mevâl an Muh.
b. el-Münkedir an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2226-Bu hadisin isnâdında yer alan Abdülkuddûs b. Habîb oldukça
zayıf bir râvidir (Feyd V, 442).
2227-2228-Bu hadisi Tirmizî (no. 479) ve İbn Mâce (no. 1384), Fâid b. Abdirrahman an İbn e. Evfâ asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî, isnâdı hakkında
"hasen garîb" hükmü vermiştir. Sebebi Fâid'in zayıf oluşudur.
2229-Bu hadisin aslı Tirmizî (no. 3578) ve İbn Mâce (no. 1385) de yer almıştır. Asl-ı senedi şsyledir: Şu'be an Ebî Ca'fer el-Hatmî an Umâre b. Huzeyme b. Sâbit an Osmân b. Huneyf.
Tirmizî, "hasen sahîh
garîb" hükmü vermiştir.
2230-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1297), İbn Mâce (no. 1387), Taberânî (no. 11622), İbn Huzeyme (no. 1216), el-Hâkim (I, 318-9) ve Beyhakî (III, 51), Mûsâ b. Abdilazîz ani'l-Hakem an İkrime an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Bu hadis, İbrâhîm b. el-Hakem an
ebîhî an İkrime tarikiyle mürsel olarak rivayet edilmiştir. el-Münzîri,
Tergîb'de (I, 468) diyor ki: "Bu hadis, pek çok tarikten ve sahâbeden bir
gruptan rivayet edilmiştir. Bu hadisi iûlerinde el-Âcurrî, şeyhimiz Abdürrahîm
el-Mısrî ve Ebû'l-Hasan el-Makdisî sahîh addettiler. Ebû Bekr b. e. Dâvud,
babasından "Tesbih namazı konusunda bundan sahîhi yoktur (yani İbn Abbâs
hadisi)" dediğini bildirmiştir. Kezâ Müslim'den de benzer bir kavil nakledilmiştir.
2231-Bu hadisi Tirmizî (no. 482) ve İbn Mâce (no. 1386), Zeyd b. Hubâb el-Uklî an Mûsâ b. Ubeyde an Saîd b. e. Saîd mevlâ Ebî Bekr b. Muh. b. Amr b. Hazm an Ebî Râfi' asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî, isnâdı hakkında
"gârib" hükmü vermiştir.
2233-Bu hadisi Dârimî (II, 289), Ebû Ya'lâ (Şehit Ali 198b), Bezzâr (no. 747), İbn Huzeyme (no. 1260, 2568), el-Hâkim (I, 315, 446; II, 101) ve Beyhakî (V, 253), Osmân b. Sa'd el-Kâtib an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Osmân, hakkında ihtilâf olan bir
râvidir.
2234-Heysemî şu bilgiyi vermektedir: "İsnâdında bulunan Vâkidî'yi Mus'ab ez-Zübeyrî ve gayrısı tevsîk etmiş; imamlardan pek çokları ise zayıf addetmişlerdir" (Mecma' II, 283).
2235-Bu hadisi Bezzâr (no. 746), Ahmed b. Mansûr an Muâz b. Fadâle an Yahyâ b. Eyyûb an Bekr b. Amr an Safvân b. Süleym an ebî Seleme an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti.
Heysemî'ye göre râvileri
güvenilir kimselerdir (Mecma' II, 283).
2236-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2782), Muh. b. Mansûr et-Tûsî an
Ya'kûb an ebîhî an Muh. b. Ishâk an Nâfi' an İbn Ömer senedi ile tahrîc etti.
2237-Bu hadisi Tirmizî (no. 3549), Ahmed b. Menî' an Ebî'n-Nasr an
Bekr b. Huneys an Muh. el-Kuraşî an Rebî'a b. Yezîd an Ebî İdrîs el-Havlânî an
Bilâl senedi ile tahrîc etmiş ve Muh. b. Saîd el-Kuraşî eş-Şâmî'nin metrûk bir
râvi olduğunu söyledikten sonra bu hadisin Muâviye b. Sâlih an Rebî'a an Ebî
İdrîs an Ebî Umâme kanalıyla rivayet olunduğunu zikretmiştir.
2238-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1398), İbn Huzeyme (no. 1144) ve İbn
Hibbân (no. 2563), İbn Vehb an Amr b. el-Hâris an Ebî Seviyye an İbn Hucayre an
İbn Amr b. el-Âs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2239-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1325, 1449), Ahmed b. Hanbel an
Haccâc an İbn Cüreyc an Osmân b. e. Süleymân an Alî el-Ezdî an Ubeyd b. Umeyr
an Abdillah b. Hubşî senedi ile tahrîc etmiştir.
2240-Bu hadisi Buhârî (teheccüd 6, II, 44; tefsîr Feth 2/1, VI, 44;
rikâk 20/2, VII, 183), Müslim (sıfâtu'l-münâfikîn 79-80, s. 2171-2), Tirmizî
(no. 412), Nesâî (kıyâmu'l-leyl 17, III, 219) ve İbn Mâce Ona. 1419), Ziyâd b.
Ilâka ani'l-Muğîre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2241-Bu hadisi Mâlik (salâtu'l-cemâ'at no. 23, s. 138), Şâfiî
(Sünen s. 9), Ahmed (VI, 178), Buhârî (taksîru's-salât 20, II, 41), Müslim
(müsâfirîn no. 112, s. 504), Ebû Dâvud (no. 954), Nesâî (kıyâmu'l-leyl 18, III,
220) ve Beyhakî (II, 308; 490), Mâlik an Abdillah b. Yezîd ve Ebî'n-Nadr an Ebî
Seleme an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2242-Bu hadisi Ahmed (II, 250, 436), Ebû Dâvud (no. 1308, 1450),
Nesâî (kıyâmu'l-leyl 5, III, 205), İbn Mâce (no. 1336), İbn Huzeyme (no. 1148),
İbn Hibbân (no. 2558), el-Hâkim (I, 309) ve Beyhakî (II, 501), Muh. b. Aclân
ani'l-Ka'kâ' b. Hakîm an Ebî Sâlih an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
2243-Bu hadisi Abdürrezzâk (no. 4738), Ebû Dâvud (no. 1309, 1451), İbn Mâce (no. 1335), Ebû Ya'lâ (no. 1112), İbn Hibbân (no. 2559, 2560), el-Hâkim (I, 317, II, 416) ve Beyhakî (II, 501, Alî b. el-Akmer ani'l-Eğarr Ebî Müslim an Ebî Saîd ve Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
el-Hâkim'e göre Buhârî ile
Müslim'in şartınca sahîhtir.
2244-Bu hadis-i mevkûfu Mâlik (salâtu'l-leyl no. 5, s. 119), an
Mâlik an Zeyd b. Eslem an ebîhî an Ömer senedi ile tahrîc ettiler.
2245-Bu hadisi Mâlik (salâtu'l-leyl (no. 95, s. 176), Buhârî (teheccüd 12, II, 46), Ebû Dâvud (no. 1306), İbn Hibbân (no. 2544) ve Beyhakî (II, 501), Mâlik an Ebî'z-Zinâd ani'l-A'rec an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile;
Ahmed (II, 243), Humeydî (no. 960), Müslim (müsâfirîn no. 207, s. 538), Nesâî (kıyâmu'l-leyl 5/1, III, 203) ve İbn Huzeyme (no. 1131), Süfyân b. Uyeyne an Ebî'z-Zinâd ... asl-ı senedi ile;
İbn Mâce (no. 1329), el-A'meş an
Ebî Sâlih an Ebî Hureyre tarikiyle tahrîc ettiler.
2246-Bu hadisi Ahmed (I, 374, 427), Buhârî (teheccüd 13, II, 47),
Müslim (müsâfirîn no. 205, s. 537), Nesâî (kıyâmu'l-leyl 5/2, III, 204), İbn Mâce
(no. 1330), İbn Huzeyme (no. 1130) ve Beyhakî (III, 15), Mansûr b. el-Mu'temir
an Ebî Vâil an İbn Mes'ûd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2247-Bu hadisi Mâlik (salâtu'l-leyl 1, s. 117), Tayâlisî (no. 1527), Ahmed (VI, 64, 72), Ebû Dâvud (no. 1314) ve Nesâî (kıyâmu'l-leyl 63/1, III, 258), Muh. b. el-Münkedir an Saîd b. Cübeyr an Âişe asl-ı senedi ile;
İbnü'l-Mübârek (Zühd no. 1238) ve
Nesâî (63/2, III, 258), Muh. b. el-Münkedir an Saîd ani'l-Esved an Âişe asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
2248-Tayâlisî (no. 1407), Ahmed (VI, 94, 110, 147, 203, 279),
Buhârî (teheccüd 7, II, 44; rikât 18, VII, 181), Müslim (müsâfirîn no. 131, s.
511), Nesâî (kıyâmu'l-leyl 8, III, 208), Ebû Dâvud (no. 1317), İbn Hibbân (no.
2435) ve Beyhakî (III, 3, 4, 17), Eş'as b. ebi'ş-Şa'sâ' an ebîhî an Mesrûk an
Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2249-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1466), Tirmizî (no. 2924) ve Nesâî
(iftitâh 83, II, 181, kıyâmu'l-leyl 13, III, 214), Leys b. Sa'd an İbn e.
Müleyke an Ya'lâ b. Memlek an Ümmi Seleme asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî, isnâdı hakkında
"hasen sahîh" hükmü vermiştir.
2250-Bu hadisi
Nesâî (kıyâmu'l-leyl 13/1, III, 213-4), İshâk b. İbrâhîm an Yezîd b. Hârûn an
Humeyd an Enes senedi ile tahrîc etmiştir.
Râvileri Sahîh ricâlidir.
2251-Bu hadisi Ahmed
(I, 385, 396, 415, 440), Buhârî (teheccüd 9, II, 45), Müslim (müsâfirîn no.
204, s. 537), İbn Mâce (no. 1418), İbn Huzeyme (no. 1154), İbn Hibbân (no.
2138) ve Beyhakî (III, 8), el-A'meş an Ebî Vâil an İbn Mes'ûd asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
2252-Bu hadisi
Müslim (müsâfirîn no. 203, s. 536-7), Ebû Dâvud (no. 871), Tirmizî (no. 262),
Nesâî (iftitâh 77-8, II, 176-7; tatbîk 9, III, 190) ve İbn Mâce (no. 1351),
Sa'd b. Ubeyde ani'l-Müstevrid b. el-Ahnef an Sila bin Züfer an Huzeyfe asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
2253-2262-Bu hadis
İbn Abbâs'tan muhtelif tarîklerle rivayet edilmiştir.
Tayâlisî (no. 2706), Abdürrezzâk
(no. 3862, 4707), Ahmed (I, 283, 234, 284, 343), Dârîmî (I, 180), Buhârî
(da'vât 10, VII, 148), Müslim (hayd no. 20, s. 248; müsâfirîn (no. 181, s. 525;
no. 187-189, s. 528-9), Ebû Dâvud (no. 5043), Nesâî (tatbîk 63, II, 218), İbn
Mâce (no. 508), İbnu'l-Cârûd (s. 16), İbn Huzeyme (no. 127, 1534), Taberânî
(no. 12188-90) ve İbn Hibbân (no. 2627), Seleme b. Kuheyl an Kureyb an İbn
Abbâs asl-ı senedi ile;
Buhârî (tefsîr Âli-i İmrân 17/1,
VII, 174-5; edeb 118/2, VII, 123; tevhîd 27, VIII, 187), Tahâvî (I, 288) ve
Taberânî (no. 12184), Şerîk b. Abdillah b. e. Nemir an Kureyb ... asl-ı senedi
ile;
Şâfiî (Sünen s. 16), Ahmed (I,
220, 244, 330), Humeydî (no. 472), Buhârî (vudû' 5, I, 43; ezân 77, I, 177; ezân 161, I, 208), Müslim (müsâfirîn
no. 186, s. 528), Nesâî (VIII, 215), İbn Mâce (no. 423), İbn Huzeyme (no. 884,
1533-4) ve Beyhakî (I, 122), Amr b. Dînâr an Kureyb.. asl-ı senedi ile;
Mâlik (salâtu'l-leyl 11, s. 121),
Abdürrezzâk (no. 3866, 4708), Şâfiî (Ümm I, 149), Ahmed (I, 242, 358), Buhârî
(vitr 1, II, 12; 2252 numaralı rivayetin lafzı; vitr 36, I, 53; ezân 58, I,
171; tefsîr Âl-i İmrân 18-20, V, 175-6), Müslim (müsâfirîn no. 182-185, s. 526;
2253-2254 nolu rivayetlerin lafızları), Ebû Dâvud (no. 1364, 1367), Nesâî (ezân
41/2), İbn Mâce (no. 1363), İbn Huzeyme (no. 1675), Taberânî (no. 1292-4), İbn
Hibbân (no. 2419, 2583, 2617, 2611) ve Beyhakî (I, 89; II, 264; III, 7),
Mahrame b. Süleymân an Kureyb ... asl-ı senedi ile;
Abdürrezzâk (no. 3868, 4706),
Ahmed (I, 252, 365), Ebû Dâvud (no. 1365; 2259 nolu rivayetin lafzı), Ebû Ya'lâ
(no. 2465), Taberânî (no. 10272), Tahâvî (I, 286), İbn Hibbân (no. 2618) ve
Beyhakî (III, 8), İkrime b. Hâlid an İbn Abbâs asl-ı senedi ile;
Tayâlisî (no. 2620), Ahmed (I,
287), Ebû Dâvud (no. 611) ve Taberânî (no. 12456), Ebû Bişr an Saîd b. Cübeyr
an İbn Abbâs asl-ı senedi ile;
Tayâlisî (no. 1632), Ahmed (I,
341, 354), Dârimî (I, 286), Buhârî (ilm 41/2, I, 37; 2255 nolu rivayetin lafzı;
ezân 57, I, 171), Ebû Dâvud (no. 1356; 2258 nolu rivayetin lafzı ; 1357), Taberânî (no. 12365), Tahâvî (I, 187, 3087 ve Beyhakî (II,
477; III, 28), Şu'be ani'l-Hakem b. Uteybe an Saîd b. Cübeyr ... asl-ı senedi
ile;
Ahmed (I, 350, 373), Müslim
(müsâfirîn no. 191, s. 530; 2256 nolu rivayetin lafzı), Ebû Dâvud (no. 58,
1353), Nesâî (kıyâmu'l-leyl 39/1-2, III, 236), Taberânî (no. 10653-4) ve İbn
Huzeyme (no. 448-9), Husayn b. Abdirrahman an Habîb b. e. Sâbit an Muh. b. Alî
b. Abdillah b. Abbâs an ebîhî an ceddihî asl-ı senedi ile tahrîc etmişlerdir.
2263-2264-Bu
hadisi Ahmed (VI, 53), Müslim (müsâfirîn no. 139, s. 412-5), Ebû Dâvud (no.
1342-5), Nesâî (kıyâmu'l-leyl 42-43, III, 240, 241-2), İbn Mâce (no. 1191), İbn
Huzeyme (no. 1078, 1127) ve Beyhakî (II, 499; III, 30), Zürâre b. Evfâ an Sa'd
b. Hişâm an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2265-Bu rivayeti
Esved tarikiyle Tirmizî (no. 443-4) ve İbn Mâce (no. 1360), el-A'meş an İbrâhîm
ani'l-Esved an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Bu hadis, yakın mânâları ile
ez-Zührî an Urve an Âişe; Hişâm b. Urve an ebîhî an Âişe; İrâk b. Mâlik an
Urve...; Yahyâ b. e. Kesîr an Ebî Seleme an Âişe; Abdullah b. e. Lebîd ve Muh.
b. Amr an Ebî Seleme...; Hanzale ani4l-Kâsım b. Muhammed an Âişe; Ebû İshâk es-Seba'î
ani'l-Esved an Âişe tarikleriyle Kutub-u sitte içinde muhtelif yerlerinde yer
almıştır.
2266-Abdullah b.
Ahmed b. Hanbel'in Ziyâdâtu'l-Müsned'inde yer alan bu hadisin isnâdını
oluşturan râviler, Heysemî'ye göre güvenilir kimselerdir (Mecma' II, 272).
2267-Bu hadisi
Müslim (müsâfirîn 198, s. 532) ve Ebû Dâvud (no. 1323-4), Muh. b. Sîrîn an Ebî
Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2268-Heysemî'ye
göre isnâdında hakkında pek çok söz sarfedilmiş bulunan Bakiyye b. el-Velîd
vardır (Mecma' II, 252).
2269-İsnâdı
hakkında Heysemî şu bilgiyi vermektedir: "İsnâdında yer alan Zâfir b.
Süleymân'ı Ahmed, İbn Maîn ve Ebû Dâvud tevsîk ettiler; İbn Adî ve İbn Hibbân
ise pek zararlı olmayan menfi sözler sarfettiler" (Mecma' II, 252-3).
Münzirî, isnâdı hakkında "hasen" hükmü vermiştir (Tergîb I, 431).
2270-Heysemî,
râvilerinin Sahîh ricâlinden olduğunu söylemiştir (Mecma' II, 258).
2271-Heysemî'ye
göre râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma' II, 264).
2272-Bu hadisi
Tirmizî (no. 448), Muh. b. Nâfi' el-Basrî an Abdissamed b. Abdilvâris an İsmaîl
b. Müslim el-Abdî an Ebî'l-Mütevekkil an-Nâcî an Âişe senedi ile tahrîc etmiş
ve hadisin bu tarikten "garîb" kaldığını söylemiştir.
Bu hadisin Ebû Zerr rivayetinden
sahîh bir şâhidi mevcuttur.
2274-Bu hadisi
Şâfiî (Sünen s. 35), Ahmed (II, 486), Buhârî (îmân, 27, I, 14; terâvih 1, II,
251), Müslim (müsâfirîn (no. 173, s. 523), Nesâî (kıyâmu'l-leyl 3/1, III, 201;
siyâm 39/9-11, IV, 156; îmân 21/2, VIII, 117), İbn Huzeyme (no. 2203) ve
Beyhakî (II, 491-2), ez-Zührî an Humeyd b. Abdirrahman b. Avf an Ebî Hureyre
asl-ı senedi ile;
Mâlik (salâtu Ramadân 2, s. 113),
Abdürrezzâk (no. 7719), Şâfiî (Sünen s. 35, 59), Ahmed (II, 241, 281, 289,
529), Humeydî (no. 950, 1007), Buhârî (terâvih 1, II, 251; leyletu'l-Kadr 1,
II, 253), Müslim (müsâfirîn no. 174, s. 523), Ebû Dâvud (no. 1371-2), Nesâî
(siyâm 39/4, IV, 155; 39/6-8, 11-14, IV, 156-157), Tirmizî (no. 808), İbn
Huzeyme (no. 1894, 2199), İbn Hibbân (no. 2537) ve Beyhakî (II, 492, 304),
ez-Zührî an Ebî Seleme an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile (lafız bu tarike
aittir);
Tayâlisî (no. 2360), Ahmed (II,
232, 347, 408, 432, 473), Dârimî (II, 26), Buhârî (savm 6, II, 227), Müslim
(müsâfirîn no. 175, s. 523), Nesâî (siyâm 40/1-2, IV, 157) ve Beyhakî (IV,
306), Yahyâ b. e. Kesîr an Ebî Seleme ... asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2275-Bu hadisi Ebû
Dâvud (no. 2415) ve Nesâî (siyâm 6/1, IV, 130), Yahyâ b. Saîd ani'l-Mühelleb b.
e. Habîbe ani'l-Hasan b. ebi'l-Hasan el-Basrî an Ebî Bekre asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
2276-Bu hadisi
Ahmed (VI, 82, 122, 255), Müslim (i'tikâf no. 8, s. 832), Tirmizî (no. 796),
İbn Mâce (no. 1767) ve İbn Huzeyme (no. 2215), Abdülvâhid b. Ziyâd ani'l-Hasan
b. Ubeydillah an İbrâhîm ani'l-Esved an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2277-Bu rivayeti
Abdürrezzâk (no. 7704), Ahmed (VI, 40), Humeydî (no. 187), Buhârî
(leyletu'l-Kadr 5, II, 255), Müslim (i'tikâf no. 7, s. 832), Ebû Dâvud (no.
1376), Nesâî (kıyâmu'l-leyl 12, III, 217), İbn Mâce (no. 1768), İbn Huzeyme
(no. 2214) ve İbn Hibbân (no. 321, 3427-8), Ebû'd-Duhâ Müslim b. Sabîh an Mesrk
an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2278-Bu hadisi
Mâlik (salâtu'l-leyl no. 9, s. 120), Abdürrezzâk (no. 3864, 4711), Ahmed (VI,
36, 104, 73), Buhârî (teheccüd 16, II, 47; terâvîh 1, II, 253; menâkıb 24/1,
IV, 168), Müslim (müsâfirîn 125, s. 509), Ebû Dâvud (no. 1341), Tirmizî (no.
439), Nesâî (kıyâmu'l-leyl 36/1, III, 234), İbn Huzeyme (no. 49, 1166), İbn
Hibbân (no. 2421-2604) ve Beyhakî (II, 495; III, 6), Saîd b. e. Saîd el-Makburî
an Ebî Seleme an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2279-Bu hadisi
Buhârî (ezân 81/2, I, 178; i'tisâm 3/2, VIII, 142; edeb 75, VII, 99), Müslim
(müsâfirîn no. 213-4, s. 539-540), Ebû Dâvud (no. 1447), Tirmizî (no. 450) ve
Nesâî (kıyâmu'l-leyl 1/2, III, 197-8), Sâlim Ebû'n-Nadr an Busr b. Saîd az Zeyd
b. Sâbit asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2280-Bu hadisi Ebû
Dâvud (no. 1377), Ahmed b. Saîd el-Hemdânî an İbn Vehb an Müslim b. Hâlid
ani'l-Alâ b. Abdirrahman an ebîhî an Ebî Hureyre senedi ile tahrî etti.
2281-Bu hadisi
Mâlik (salât fî Ramadân no. 3, s. 114) ve Buhârî (terâvih 1/3, II, 252), Mâlik
ani'z-Zührî an Urve b. ez-Zübeyr an Abdirrahman asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
2282-Bu hadis-i
mevkûfu Mâlik (salât fî Ramadân no. 4, s. 115), an Muh. b. Yûsuf ani's-Sâib b.
Yezîd senedi ile tahrîc etmiştir.
2283-Mâlik bunu
(no. 5) direkt Yezîd b. Rmân'dan ahzetmiştir.
2284-Bu hadisi
Ahmed (V, 91), Müslim (mesâcid no. 286, s. 463; fadâil no. 69, s. 1810), Ebû
Dâvud (no. 1294), Nesâî (Amelu yevm no. 170; Sünen sehv 99/2, III, 80),
Taberânî (no. 1933), İbn Hibbân (no. 6226) ve Beyhakî (VII, 52), Ebû Hayseme
Züheyr b. Muâviye an Simâk b. Harb an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2285-Bu hadisi
Abdürrezzâk (no. 2151-2), Şâfiî (Ümm, I, 64), Humeydî (no. 630, 638), Ahmed
(II, 18, 10, 49, 144), Müslim (mesâcid no. 228-9, s. 445), Ebû Dâvud (no.
4984), Nesâî (mevâkît 23/1-2, II, 270), İbn Mâce (no. 704), İbn Huzeyme (no.
349), İbn Hibbân (no. 1539) ve Beyhakî (I, 372), Süfyân b. Uyeyne an İbn e.
Lebîd an Ebî Seleme b. Abdirrahman an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
2286-Bu hadisi
Buhârî (mevâkît 19, I, 140), Abdullah b. Amr Ebû Ma'mer an Abdilvâris
ani'l-Hüseyn an Abdillah b. Büreyde an Abdilah b. Muğaffel el-Müzenî senedi ile
tahrîc etti.
2287-Bu hadisi
Buhârî (mevâkît 13/3, I, 137), Müslim (mesâcid no. 235-7, s. 447), Ebû Dâvud
(no. 4849), Tirmizî (no. 168), Nesâî (mevâkît 2/1, I, 246; mevâkît 20/1, I,
265), İbn Mâce (no. 701), Ebû'l-Minhâl Seyyâr b. Sellâme an Ebî Berze asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
2288-Bu hadisi
Tirmizî (no. 169), Ahmed b. Menî' an Ebî Muâviye ani'l-A'meş an İbrâhîm an
Alkame an Ömer senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen"
hükmü verdi.
2289-Bu hadisi Ebû
Dâvud (no. 4985), Müsedded an İsâ b. Yûnus an Mis'ar b. Kidâm an Amr b. Murre
an Sâlim b. ebi'l-Ca'd senedi ile tahrîc etti.
2290-Bu hadisi Ebû
Dâvud (no. 4986), Muh. b. Kesîr an İsrâîl an Osmân b. el-Muğîre an Sâlim b.
ebi'l-Ca'd an Abdillah b. Muh. b. el-Hanefiyye an raculin mine'l-Ensâr senedi
ile tahrîc etti.
2291-Bu hadisi
Müslim, üç ayrı tarikten (selâm no. 68, s. 1728-9), Saîd el-Cüreyrî an
Ebî'l-Alâ Yezîd b. Abdillah b. eş-Şihhîr an Osmân b. ebi'l-Âs asl-ı senedi ile tahrîc
etmiştir.
2292-Bu hadisi İbn
Mâce (no. 3548) ve el-Hâkim (IV, 219), Muh. b. Abdillah el-Ensârî an Uyeyne b.
Abdirrahman an ebîhî an Osmân b. ebi'l-Âs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Sindî: "İsnâdı sahîh, ricâli
güvenilir kimselerdir"; el-Hâkim ise: "İsnâdı sahih" hükmü
vermiştir.
2293-İrâkî'ye göre
isnâdı sahîhtir (Neyl III, 82); Heysemî ise Ahmed'in isnâdında İbn Lehî'a'nın
bulunduğunu; onun dışındaki râvilerin ise güvenilir olduğunu söylemiştir
(Mecma' II, 247).
2294-Heysemî,
isnâdı hakkında şu bilgileri vermektedir: Râvilerinden Leys b. e. Süleym
güvenilir birisidir; ancak tedlîs yapardı. Zeylaî dedi ki: Râvilerinden Yahyâ b
Talha el-Yerb'î, İbn Hibbân'a göre güvenilir; Nesâî'ye göre zayıf;
Mîzân'da ise hadiste sâlih olduğu söylenmiştir. el-İrâkî, isnâdını taz'îf
etmiştir (Feyd VI, 221).
2295-Bu mevkûf
rivayetin râvileri Sahîh ricâlidir (Mecma' II, 258).
2296-Bu hadis,
daha önce geçen bir hadisin bir bölümüdür. 2278. numaralı hadise ve tahrîcine
müracaat ediniz.
2298-Bu hadisi
Buhârî (rikâk 38/2, VII, 190), Muh. b. Osmân b. Kerâme an Hâlid b. Mahled an
Süleymân b. Bilâl b. an Şerîk b. Abdillah b. e. Nemir an Atâ b. e. Rebâh an Ebî
Hureyre senedi ile tahrîc etmiştir.
2299-Bu hadisi Ebû
Dâvud (no. 1449) ve Nesâî (imân 1/2, VIII, 94; zekât 49/1, V, 58), İbn Cüreyc
an Osmân b. e. Süleymân an Alî el-Ezdî an Ubeyd b. Umeyr an Abdillah b. Hubşî
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.