TEMİZLİK BAHSİ.......................74
Suların Hükümleri.......................74
Necasetler.......................77
Kazâ-i Hacet (Abdest Bozmak).......................84
İstincâ (Taharetlenme.......................89
Abdestin Fazileti.......................92
Abdestin Alınış Şekli.......................95
Parmaklan Sokup Ovalamak
(Hilallemek), Misvak ve Elleri Yıkamak.......................100
Buruna Dolu Su Vermek,
Sümkürmek Abdesti İyi Almak ve Diğer Bahisler.......................103
Abdesti Bozan Şeyler.......................107
Mestlere Meshetmek.......................114
Teyemmüm.......................117
Cünüblükten Yıkanmak (Boy Abdesti.......................123
Hamam(da Yıkanma), Müslüman
Olan Bir Müşrik veya Gayri Müslimin Yıkanması ve Aybaşı Olan Kadın.......................131
Hayız.......................134
TAHRİC
TEMİZLİK
BAHSİ
344-Ebû Mâlik el-Eş'arî radiyallahu
anh'-dan;
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Temizlik imanın yarısıdır. «el-Hamdu lil-lahi» Mizân'ı doldurur;
«Sübhânallahi ve'l-hamdü lillahi» göklerle yer arasını doldurur lar yahut
doldurur: namaz nurdur; sadaka burhandır; sabır ılıktır. Kur'ân İse, ya lehine
ya da aleyhine bir delildir. Tüm İnsanlar sa bah erken çıkarlar, kimisi nefsini
satar; kimi si onu ya azat edip (ate§ten) kurtarır, ya da helak eder."
[Müslim, Tirmizî ve Nesâî.]
SULARIN HÜKÜMLERİ
345-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
Bir adam Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gehp şöyle sordu;
"Biz gemiye binip denize açılıyoruz; yanı mızda az su oluyor; onunla
abdest ahrsak, su suz kalabiliriz. Bu durumda, deniz suyundan abdest alabihr
miyiz?" Şöyle buyurdu:
"Onun suyu temizdir, (içinden çıkan) ölü sü de helâldir." [Muvattâ ve
Sünen ashabı.)
346-Ebû Saîd radiyallahu anh'dan:
Dedik ki: "Ey Allah Resulü! Sana Budâa kuyusundan su çekilip getiriliyor,
oysa o ku yuya köpek leşleri, hayız bezleri, insan dışkı ları atılıyor."
Şöyle buyurdu: "(Bol) su temiz dir, hiçbir §ey onu necis kılamaz."
347-Diğer rivayet: "Budâa
kuyusundan abdest alabilir miyiz? O kuyuya (bilindiği gi bi) hayız bezleri
atılıyor" (dedik).
[Ashâb-ı Sünen]
348-Ebû Dâvud şunu da ekledi:
Kuteybe'den duydum, dedi ki:
Budâa kuyusunu bilen birine sorarak; de dim ki: "Onun suyu ne
kadardır?"
"Fazlalaştığı zaman göbek altına kadar yükselir."
"Azaldığı zaman?"
"Avret mahalline varmaz."
Ebu Dâvud dedi ki: "Cübbem ile (genişli ğini) ölçtüm, üzerine doğru
çektim; sonra ölç tüm; genişhgi altı arşın geldi. Sonra (kuyunun içinde
bulunduğu) bostanın bakıcısına sor dum:
«Bu zamana kadar kuyunun yapısında hiç değişiklik oldu mu?» Cevap verdi:
«Hayır.» Baktığımda suyun rengi değiş mişti."
349-İbn Ömer radİyallahu anh'dan:
Çorak bir arazide hayvanların ve yabani hayvanların gelip su İçlikleri sular
sorulurken Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'i işit tim; cevaben şöyle
buyurdu: "5h, iki külle {yaklaşık 92 litrelik su kabı) olursa necis ol
maz." [Sünen ashabı]
350-Ebû Hureyre radİyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Hiçbiriniz durgun suya bevl edip de son ra orada yıkanmasın!"
[Muvütla hariç, Kütüb-i şilte]
351-Onun rivayetlerindendir:
"Durgun suya bevl edip de sonra abdest almasın!"
352-Rivayetlerindendir: "Durgun
suya bevl edip de sonra cünüplükten yıkanmasın!"
35 3-Rivayetlerindendir: "Ey Ebû Hurey-
re! Peki nasıl yapalım (yıkanalım)?" dediler. "Sudan alıp alıp
yıkanın" dedi.
354-Ömer radİyallahu anh'dan: O,
aralarında Amr b. el-Âs'ın da bulundu ğu bir kafile ile yola çıktı. Yolda bir
havuzun yanına vardılar; Amr b. el-Âs dedi ki:
"Ey havuz sahibi, havuzuna yabani hay vanlar gelir mi?" Ömer atıldı
ve şöyle dedi: "Ey havuz sahibi, bunu söyleme, çünkü biz yabani
hayvanların peşinden su alacağız, onlar da bizim peşimizden sulanacaklar."
[Muvattâ]
355-Rezîn der ki: Ömer'in hadisinde
bazı raviler şunu da ekledi:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in bu tür havuzlar hakkında
şöyle buyur duğunu duydum: «O hayvanların içinden alıp içtikleri (su)
kendilerinindir, kalan ise bizim için hem temizleyici bir abdest ve gusül suyu,
hem de içecek suyumuz olur»."
356-Humeyd el-Himyerî radİyallahu
anh'dan:
Ebû Hureyre gibi Allah Nebisi sallallahu aleyhi ve sellem'in dört yıl
sohbetinde bulun muş bir adama rastladım; şöyle dedi: "Peygam ber
sallallahu aleyhi ve sellem kadının, erkeğin artığı olan su ile yıkanmasını
yasakladığı gibi, erkeğin de kadının artığı olan su ile yıkanması nı yasak
etmiştir. Onun için boy abdestini ikisi birden ellerini daldırıp yıkanacakları
sudan al sınlar," [Ebû Dâvud ve Nesâî daha uzun olarak.]
357-Ibn Abbâs radİyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in hanımlarından biri bir leğenden su
alarak yı kandı. O sudan abdest almak veya yıkanmai; için Peygamber sallallahu
aleyhi ve selleır gelince ise, (hanımı) şöyle dedi: "Ben cünüp-tüm" O
da: "Su cünüp olmaz" dedi. [Tirmizî]
358-Ebû Cuhayfe radİyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Öğ le sıcağında yanımıza çıkageldi; bir
su getir tip abdest aldı. İnsanlar hemen o abdest suyu na üşüştüler. O sudan
alabilen yüzüne sürdü alamayanlar da arkadaşının elinin ıslaklığın dan istifade
etmeye çalıştı. [EbO Dâvud, Nesâî Buhârî ve Müslim daha uzun olarak.]
359-Nâfı radiyallahu anh'dan:
İbni Ömer şöyle derdi: "Hayız ve cünüp olmadıkça erkeğin kadmın artığı
olan su İle yıkanmasında herhangi bir sakınca yoktur."
[Mâlik]
360-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber bir leğenden
yıkanırdık; ellerimiz içine beraberce girip çıkardı."
[Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî.]
361-Yine onun rivayetlerinden:
"Benden önce davranırdı ve sonunda O'na: «(Sudan) bana da bırak, bana da
bırak!» derdim."
362-Rivayetlerinden: "Tek bir
kaptan,/a-rak adı verilen kaptan."
Süfyân der ki: "Bir farak, üç sa' (yaklaşık 9 litre) hacmindedir."
363-Rivayetlerinden: "O, (sudan
almak için) benden önce davranırdı; bazen de ben ondan önce davranırdım; «biraz
bana bırak!» derdi; ben de O'na «sen de bana bırak!» der dim."
364-Tirmizî, îbn Abbâs radiyallahu
anh'-dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Meymûne'nin (yıkanıp da bıraktığı)
artığın dan gusül abdesti alırdı."
365-Nesâî, Ümmü Hânî'den:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ve Meymûne içinde hamur bulaşığı
bulunan bir leğenden yıkandılar."
366-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in zamanında erkeklerle kadınlann
hepsi aym
kaptan abdest ahrlardı."
[Buhârî, Mâlik, Ebû Dâvud ve Nesâî.]
367-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem bana Cin gecesi "Kabında ne var?" diye
sordu.
"Hurma suyu (şırası) var" deyince, "güzel hurma ve temiz
su" diyerek ondan abdest al dı.
[Tirmizî; Ebû Dâvud ise: "Ondan abdest a!d!"yı zik retmeden bu hadisi
rivayet etti.]
368-Abdü'l-Cebbâr b. Vâil
radiyallahu anhumâ'dan, o da babasından:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'i gördüm; kendisine bir kova
getirildi, suyun dan ağzını çalkaladı, sonra onu misk veya miskten daha güzel
bir koku olarak kovaya püskürttü, sonra bumuna su çekip kovanın dı şına
boşalttı." [İbn Mâce]
369-Ebû Umâme radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Suyu, kokusunu ve tadını değiştiren şey den ba§kası asla
kirletemez."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Evsat ve el-Mu'cemu'l-Kebîr'de.]
370-İbn Mâce ise zayıf bir senedle
şöyle rivayet etti: "Ancak kokusu, tadı ve rengine ağır basan §ey (suyu
necis kılar)."
371-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e sordum:
"Yeni (büyük) testiden (küpten) abdest al mamız mı sence daha iyidir,
yoksa küçük tes tilerden mi?"
"Küçük testilerden daha iyidir. Çünkü Al lah'ın dini kolaydır,
tertemizdir."
Dedi ki: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem temiz sular için adam
gönderirdi, onunla su getirtip içerdi. Bununla müslümanların bere ketini
umardı." [Taberânî, el-Mu'cemu't-Evsat]
372-Aişe radiyallahu anhâ'dan:
Güneşte su ısıttım, abdest alması için onu Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem'e ge tirdim, şöyle buyurdu: "Ey Âişe! Böyle yap ma! Çünkü böyle bir
su insanların beyaz (hastalığına) sebebiyet verir."
[Taberânî zayıf hır isnâdla el-Mu' ce/ım' l-Evsut'ta ri vayet etmiştir]
373-Seleme b. el-Ekva' radiyallahu
anh' dan:
O, O'nun sallallahu aleyhi ve sellem için su ısıtırdı. O da abdest alırdı.
[TaberM.el-Mu'cemu'l-Kebtr'dc]
374-Enes radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, misvakının artık suyuyla abdest alırdı.
[Bezzâr Ancak eİ-A'meş, Enes'len hadis dinlememiştir.]
NECASETLER
375-Ammâr b. Yâsİr radiyallahu anh'
dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem beni. önümdeki testiden iki kişiye su
içirirken gördü. Balgam çıkardım, tükrüğüm elbiseme bulaştı. Önümdeki testiden
elbisemi yıkamak istedim.
Bunun üzerine Peygamber sallallahu aley hi ve sellem şöyle buyurdu: "Senin
balgamın ve gözlerinin yaşları testinde bulunan su me sabesindedir. Elbiseni
ancak, idrar ve dışkı, büyük su olan meni, kan ve kusmuktan dolayı yıkarman
gerekir."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr ve el-Mu'cemu't-Evsat'ia., Ebû Ya'lâ ve Bezzâr
zayıf hır isnâdla.]
376-Ümmü Kays b. Mıhsan radiyallahu
anhâ'dan:
O, henüz yemek yemeyen küçük çocu ğuyla Peygamber sallallahu aleyhi ve sel
lem'e geldi. (Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem çocuğu alıp) kucağına
oturttu. Çocuk onun kucağına küçük abdestinİ yaptı. Bunun üzerine hemen bir su
getirtip onu yıkamadan üzerine serpti.
Diğer bir rivayette: "suyu saçtı" diye ge çer. [Kütüb-İ sitte]
377-Ebû Davud'un dışındaki Altı
hadis imammm Âişe radiyallahu anhâ'dan rivayet lerinde: "Su getirtti ve
çocuğun idrarının üze rine döktü" diye geçer.
378-Lübâbe b. el-Hâris radiyallahu
an-hâ'dan:
Hz. Alî'nin oğlu Hüseyin, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in
kucağmdaydı, elbisesine bevl etti. Dedim ki: "Ey Allah Re sulü, elbiseni
giy, gömleğini bana ver de yıka yayım." Şöyle buyurdu: "Kız çocuğunun
bev-linden gİysi yıkanır, erkek çocuğun bevline ise su serpmek yeler"
buyurdu.
[EbQ Dâvud]
379-Alî'den yapılan diğer rivayette:
"Yemekle beslenmedikçe bebeğin, çiline su serpilir" diye geçer.
380-Enes radiyallahu anh'dan: Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem uyurken Hasan geldi; üstüne çıkıp Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem'in göğsünün üzeri ne oturdu ve küçük abdestini
bozdu. Enes onu üstünden kaldırmak için gidince, uyandı ve şöyle buyurdu:
"Yazık sana ey Enes! Oğlumu, gözümün bebeğini bırak/ Kİm ona eza ederse,
bana eza etmiş olur. Bana eza eden ise Al lah'a ezâ etmi§ olur." Sonra su
getirtti, onun İdrarı üzerine döktü ve şöyle buyurdu: "Erkek çocuğunun
idrarına su dökülür. Kız çocuğun-ki ise yıkanır."
[Taherârû, el-Mu'cemu'l-Kebîr'de zayıf bir isnadla]
381-(İmam) Şafiî radiyallahu
anh'dan:
Ona erkek çocuğun idrarına yalnızca su dökülmesi, kız çocuğunkinin ise
yıkanmasına dair hadis hakkında sordular. "Hepsi bir değİl midir? İdrar
değil midir?" dediler. Şöyle dedi: "Çünkü erkek çocuğun idrarı su ve
çamur dandır, kızın idrarı ise et ve kandandır." Son ra soru sorana:
"Şimdi anladın mı?" dİye so runca "Hayır." dedİ. Bunun
üzerine ona şu açıklamayı yaptı: "Allah Adem'i yarattığın da. Havva, onun
eğe kemiğinden yaratıldı. Bu yüzden oğlan çocuğun idrarı su ve çamurdan, kızın
idrarı ise, et ve kandan olmuş olur."
"Nasıl şimdi anladın mı?"
"Evet."
"Allah seni bu ilimle yararlandırsın!" dedi.
382-Enes radiyallahu anh'dan:
Mescidde Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber otururken, bir
bedevî
geldi ve mescidde küçük abdeste başladı. Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem'in as habı "Yavaş ol, yavaş ol!" diye bağırdılar. Bu nun
üzerine Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Bırakın
kesmeyin, iyi ce etsin!" Sonra onu çağırdı ve şöyle Öğüt verdi: "Bu
mescidler, idrar ve dışkı gibi şey leri bırakmak için yapılmamıştır; Allah'ı
zik retmek, namaz kılmak ve Kur'ân okumak için yapılmıştır."
Cemaatten bir adama bir kova su getirme sini emretti. Adam suyu gelirdi ve o
idrarı akıttı.
383-Ebû Hureyre'den nakledilen diğer
bİr rivayet:
Bedevî, mescide girdiğinde iki rek'at na maz kıldı; sonra şöyle dua etti:
"AUahım! Bana ve Muhammed'e merha met et! Bizimle beraber başka hiç
kimseye merhamet etme!" Bunun üzerine Allah Resu lü sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
''Geniş ve bol olanı daralttın." Sonra çok geçmeden aynı bedevi mescidin
bir kenarına varıp işedi. Cemaat hemen başına üşüştü. Al lah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem onlara engel oldu ve şöyle buyurdu: "Siz kolaylaştı
rıcılar olarak gönderİldiniz, zorlaştırıcılar olarak gönderilmediniz. O İdrar
üzerine bir kova su dökün (yeter)!"
384-Ebû Davud'un Abdullah b.
Ma'kil'den mürsel olarak rivayet ettiği hadiste şöyle geçer: Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Abdestini bozduğu yerin
toprağın dan biraz alıp atın, yerine su dökün!"
385- Onun (Ebû Davud'un) Cündüb'den
naklettiği rivayeti:
Bir bedevi geldi, devesini çökertip bağla dı, sonra mescide girip Allah Resulü
sallalla hu aleyhi ve sellem'in arkasında namaz kıldı. Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem se lâm verip namazı bitirince, bedevi devesine gitti, çözdü ve
üzerine bindi. Sonra şöyle ses-
lendi: "Allahım, bana Muhammed'Ie birlikte merhamet et, bu hususta bize
hİç kimseyi or tak etme!"
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Adamı görmüyor
musunuz, o mu şaşırmış, yoksa devesi mi? Ne dediğini duymadınız mı?"
"Evet" dediler. [Ebû Dâvud]
386-Mâlik'in Yahya b. Saîd'den
rivayeti: "Bir bedevî, mescide girdi, küçük abdesti ni bozmak için
düğmesini çözünce, cemaat («ne yapıyorsun» diye) bağırdı. Adam abdes tini
bozdu. (Allah Resulü) bir kova su getiril mesini emretti; getirilen suyu o
idrara dökü-verdi."
387-Ümmü Seleme radiyallahu
anhâ'dan: Bir kadın ona dedi ki: "Eteğimi uzatıyo rum, pis yerlerden
yürüyorum."
(Cevaben) dedi ki: "Allah Resulü sallalla hu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu: "Ondan sonraki (baslığın) yer, onu (pis yerlere değen
yeri) temizler." (Mâlik, Tirmizî ve Ebû Dâvud-l
388-Abdu'l-Eşhel oğullarından olan
bir kadından Ebû Davud'un bİr rivayeti vardır:
(Kadın) dedi ki: Şöyle dedim:
"(Ey Allah Resulü!) Bizim, mescide giden pis kokulu bir yolumuz var;
yağmur yağdığın da ne yapalım?"
"Onu takip eden daha temiz yol yok mu dur?" (diye sordu.)
"Evet" (dedim).
"Bu yolda pislenen, öbür yolda temizle nir" buyurdu.
389-Onun (Ebû Davud'un) bu hususta
Ebû Hureyre'den de rivayeti vardır:
"Biriniz ayakkabısıyla bir dışkıya basar sa, toprak onu temizler."
[Ebû Dâvud]
390-Diğer bir rivayet:
"Mestleriyle bir dışkıya basarsa; iki mestin temizleyicisi de
topraktır."
391-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan,
dedi ki: "Elbisene bulaşırsa, ya da bir yaş dışkıya basarsan, onu yıka;
dışkı kuru olursa yıkaman gerekmez." [Rezîn]
392-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in elbisesindeki meniyi yıkardım;
elbi sesinde su izleri bulunduğu halde namaza çı kardı."
393-Bir rivayette: "Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem meniyi yıkar, sonra o elbise ile namaza çıkardı.
Elbisesindeki yıkama izi ni görürdüm." [Buhârî, Müslim ve Nesâî]
394-Müshm'in ayrıca şu rivayeti de
vardır: Bir adam Âişe'ye misafir olmuştu. Sabah olduğunda Âişe, onu elbisesini
yıkarken gö rünce: "Onun yerini yıkaman kâfi gelir. Eğer onu göremezsen,
etrafına su serpersin. Ben O'nun (Peygamber'! kastederek) elbisesinde ki (kuru
meniyi) ovalardım. Daha sonra O da o elbise içinde namaz kılardı."
395-Onun (Müslim'in) Abdullah b.
Şihâb el-Havlânî'den de rivayeti vardır: Diyor ki;
Âişe'de misafirdim, ihtilâm oldum, elbi semi suya hatırdım; Âişe'nin cariyesi
beni görüp, Âişe'ye bildirdi. Bana şöyle bir haber saldı:
"Niçin elbiseni böyle yaptın?"
"Uykuda olan kimsenin rüyasında gördü ğünü gördüm" deyince, şöyle
dedi:
"Elbisende bir şey gördün mü?"
"Hayır" dedim.
"Eğer bir şey görürsen yıkarsın. Allah Re sulü sallallahu aleyhi ve
sellem'in elbisesin deki (meniyi) kuru ise elbisesinden tırnağım la
kazu-dım" dedi.
396-Ebû Davud'un Hemmâm'dan rivaye
tinde "o (Hemmâm), Âişe'nin yanında misa firdi, ihtilam oldu" ibaresi
geçmiştir.
397-Tirmizî'nİn rivayeti:
O (Âişe), misafirini san bir çarşafta yatır mıştı. (Misafir) ihtilam olunca
çarşafı Âişe'ye göndermeye utandı; suya batırıp yıkadı ve te miz olarak ona
gönderdi." Bunun üzerine şöyle dedi: "Çarşafımızı niçin ıslatmış? Onu
(meniyi) parmaklarıyla ovalaması yeterdi; ben çoğu kez Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem'in elbisesinden parmaklarımla ka-zırdım."
398-Yahya b. Abdirrahman b. Hâtib
radi yallahu anh'dan:
Ömer ihtilam oldu. Kafile içinde su bula mayınca bineğine bindi. Suyun yanına
gelince, elbisesine bulaşan (meniyi) yıkamaya başladı. Sabah olunca, Amr b.
el-Âs ona şöyle dedi: "Sabah oldu, beraberimizde (yedek) elbise var, ver
elbiseni de yıkansın." Ömer'in cevabı:
"Ey As'in oğlu hayret doğrusu! Sen elbi se bulursun, amma herkes elbise
bulabilir mi? Eğer ben bunu yaparsam bir sünnet (âdet) olur. Onun için
(meniden) gördüğümü yıkarım, göremediğime de su serperim." [Mu-vattâ.}
399-îbn Abbâs radiyallahu anh'dan,
dedi ki:
"Meni bir sümük mesabesindedir, onu iz-hirle (bir çeşit ot) olsun
gider!"
[Tırmizî muallak olarak.)
400-Esmâ bn. Ebî Bekr radiyallahu an
hâ'dan:
Bir kadın Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gelip dedi ki: "Bizden
birinin elbi sesine hayız kanı bulaştığında, ne yapması gerekir?"
Şöyle buyurdu: "Önce onu (parmağınla) kazırsın, sonra su ile iyice yıkar
ve (kan gö rülmeyen yere) su serpersin, sonra da o elbi se içinde namaz
kılarsın." (Kütüb-i sitte.]
401-Ebû Davud'un rivayetinde şöyle
ge çer: "Eğer kan görürse su İle yıkayıp sıksın; göremediğine su serpmekle
yelinsin."
402-Aişe radiyallahu anhâ'dan:
Bizden biri hayız olduktan sonra temizlik
zamanında elbisesinden kazır, sonra yıkardı.
Onun dışında kalana da su serpmekle yetinir
ve o elbise içinde namaz kılardı. [Buhârî.]
403-Onun (Buhârî'nİn) ve Ebû
Davud'un (yine Aişe'den) şöyle bir rivayeti vardır:
"Birimizin tek bir elbisesi vardı; onun içinde aybaşı olurdu. Elbisesine
kan bulaştığı zaman, tükürüğü ile onu ıslatır, tırnağıyla da kazırdı."
404-Ebû Davud'un rivayeti: Muâze
dedi ki: Aişe'ye sordum: "Aybaşı olan kadının el bisesine hayız kanı
bulaşırsa ne yapar?"
"Onu yıkar, eğer çıkmazsa, sufra (boya) gibi bir şey ile rengini
değiştirir."
405-Onun (Ebû Dâvud) ve Nesâî'nin
riva yetleri: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem ile birlikte, ben
hayızh iken bir yatakta bulunurduk. Ona kanımdan bir şey bulaştığı zaman onu
yıkar, sonra o elbise içinde namaz kılardı."
406-Her ikisinin (Ebû Dâvud ve
Ne-sâî'nin) Ümmü Kays bn. Mıhsan'dan rivayet leri:
Buyurdu ki: "Onu (kan eserini) kaburga kemiğiyle kazı, su ve sabunla da
yıka!"
407-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:) •
"Eğer bir köpek birinizin kabını yalarsa, onu yedi kere yıkasın."
[Buhârî, Müslim ve Nesâî.]
408-Ebû Dâvud şunu da ekledi:
"Birinci si toprakla olsun!"
409-Diğer bir rivayeti:
"Yedincisi toprak la olsun!"
410-Tirmizî'nin rivayeti: "Birincisi
veya sonuncusu toprakla olmak üzere yedi kere yı kasın.' Amma kedi yalarsa bir
kere yıkasın!"
411-Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî,
Abdul lah b. Muğaffel radiyallahu anh'dan: "Sekizincide toprağa
bulasın!"
412-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in zamanında köpekler mescide girer
çıkardı; bundan dolayı (mescidin) içine su serpmezlerdi. [Buhârî.]
413-Ebû Davud'un da benzeri bir
rivayeti bulunmaktadır ki, onda şöyle geçer:
"Köpekler mescide girip çıkarlardı, (hat ta) içine işerlerdi."
414-Kebşe bn. Kâ'b b. Mâlik
radiyallahu anhâ'dan —bu kadın, İbn Ebî Katâde'nin ni kâhı hsıydı—:
Ebû Katâde yanına girdi. Kadın ona ab-dest suyu hazırladı. Kedi geldi ve kaptan
bi raz içti. O da su kabını Ebû Katâde'ye uzattı; o da içti. (Kebşe) diyor ki:
Kendisine baktığı mı görünce Ebû Katâde şöyle dedi; "Ey kardeşimin kızı!
Kaptan içtiğime hay ret mi ediyorsun?"
"Evet" dedim. Bunun Üzerine şöyle açık lama yaptı: "Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: "Kedi necis değildir, çün kü dişi
olsun erkek olsun, evinizde dolaman hayvanlardandır."
[Muvaltâ ve Sünen ashabı.]
415-Ebû Davud'un Âişe'den benzeri
riva yeti, dedi ki: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in kedi
artığı su ile abdest aldığını gördüm."
416-Taberânî'nin el-Mu'cemu'l-Evsat'ın-da
ve Bezzâr'da şöyle geçmektedir;
"Kedi, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in yanından geçerdi. O da
ona çanağı uzatır, su içerdi. Sonra onun artığı olan su ile abdest
alırdı."
417-Meymûne radiyallahu anhâ'dan;
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e yağa düşen fare hakkında sual sordular.
Şöyle buyurdu;
"Onu içinden çıkarıp, etrafındaki yağla beraber atın: (kalan) yağınızı da
yeyin!"
[Müslim hariç, Külüb-i sitle.]
418-Ebû Dâvud, Ebû Hureyre
radiyallahu anh'dan;
"Eğer yağ katı ise, etrafındakilerle birlik te onu çıkartıp atın, eğer
mayi ise sakın on ya ğa yaklaşmayın!"
419-Ebu'd-Derdâ radiyallahu anh'dan:
Bir adam Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gelip dedi ki: "Fare
katıklara düşü(p içinde Ölü)yor; ne yapmamız gerekir?" Şöyle buyurdu:
"Onu içinden çıkarıp at, sonra (ay nı yerden) üç avuç daha al; sonra onu
ye!"
420-Taberâm, el-Mu'cemu'l-Kebîr'inde
zayıf h'iT isnâdla, el-Mu'cemu'l-Evsat'mda ley-yin bir isnâdla, İbn Ömer'den
naklediyor: "Eğer (yağ) sıvı İse ondan faydalanın (atma yın)!"
421-Enes radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e içine kan damlaları düşen hamur
hakkında sor dular. Bunun üzerine ondan yemeyi yasakladı.
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Evsat'ta leyyin bir isnâdla.]
422-Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem, koyun derisini yüzmeye çalışan ve işi iyi
be-ceremiyen bir kölenin yanından geçerken ona: "Sen çekil, ben sana nasıl
yüzüleceğim göstereyim!" buyurdu ve elini hayvanm deri si ile eti arasına
sokup koltuğuna kadar elini götürdü; sonra ayrılıp gitti, cemaate abdest ta
zelemeden namaz kıldırdı. [Ebû Dâvud.]
423-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu;)
"Deri, tabaklandığı zaman temizlenir" [Müslim, Mâlik ve Ebû Dâvud.]
424-Müslim'in diğer rivayeti şöyle:
Mersed b. AbdİUah el-Yeznî dedi ki; İbn Va'le es-Sebâî'nin sırtında bir kürk
gördüm, elimle ona dokundum. Şöyle dedi: "Neden eli ni sürüyorsun. Ben İbn
Abbâs'a sordum, de dim ki; «Biz Mağrİb'de bulunuyoruz; Berberî-ler ve Mecusîler
de bizimle beraber yaşıyorlar.
Kestikleri hayvan etlerini bize getiriyorlar; an cak onların kestiklerini
yemiyoruz; içinde iç yağı bulunan deri kırbalar getiriyorlar»." İbn Abbâs
radiyallahu anh şöyle dedi. "Aynı şeyi biz Allah Resulü sallallahu aleyhi
ve sellem'e sorduk; şöyle buyurdu: «Derinin tabaklanma sı onu temizler»."
425-Nesâî'nin benzeri bir rivayeti
bulun maktadır. O ve Tirmizî'nin şöyle bir rivayet leri de vardır;
"Tabaklanan her derİ, temizle nir."
426-tbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ölü bir koyunun yanmdan geçti ve şöyle
bu yurdu;
"Derisinden faydalanmıyor musunuz?" "Ama o Ölüdür" dedik.
Şöyle buyurdu: "Onun sadece yenmesi haram kılınmış tır." [Buhârî ve
Müslim.]
427-Mâlik ve Sünen ashabının benzeri
ri vayetleri vardır; ancak Tirmizî'nin rivayetin de sadece derinin tabaklanması
konusu geç mektedir.
428-Ebû Davud'un da benzeri bir
rivayeti bulunmaktadır, ancak onda şöyle geçmekte dir; Zührî tabaklanmasını
kabul etmiyor (şart koşmuyor) ve şöyle diyordu: "Ondan her ha liyle
faydalanılabilir."
429-Mâlik ve Ebû Dâvud, Âişe
radiyalla hu anhâ'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem. Ölü hayvanın derilerinden,
tabaklandığı tak dirde faydalanmayı emrederdi."
430-Nesâî'nin rivayeti: Ölü bulunmuş
hayvan derileri soruldu; şöyle buyurdu: "7a-baklanması, derinin
temizlenmesi demek tir."
431-Abdullah b. Ukeym radiyallahu
anh' dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ölmeden bir ay Önce, Cuheyne
kabilesine: "Ölü hayvanın ne derilerinden, ne de sinirin den
faydalanmayın!" diye yazdırdı. [Ebû Dâ vud, Nesâî ve Tirmİzî.]
432-Onun diğer bir rivayetinde:
"Ölü münden iki ay önce" diye geçer.
433-Usâme b. Zeyd radiyallahu
anh'dan: "Allah Resulü saİlallahu aleyhi ve sellem, yırtıcı hayvanlarm
derilerini (kürk olarak) kullanmayı yasakladı." [Ebû Dâvud.]
434-el-Hasan radiyallahu anh'dan:
Ömer radiyallahu anh, temettü haccmdan menetmek istedi. Ubeyy (b. Kâ'b) ona
dedi ki:
"Bunu yapamazsın, çünkü biz Allah Resu lü saİlallahu aleyhi ve sellem ile
temettü hac-cı yaptık." (Sonra yine Ömer).Hibre elbisele rini
yasakladığında "İdrarla boyandığı içİn böyle yaptım" dedi. Ama Ubeyy
şöyle dedİ: "Bunu da yapamazsın, çünkü biz Peygamber saİlallahu aleyhi ve
sellem'in zamanında on ları giyerdik. O (Peygamber saİlallahu aleyhi ve sellem)
da giyerdi."
Ahmed "Hasan, ne Ömer'den ne de Ubeyy'den hadis işitmemiştir" dedi.
435-Sa*d radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü saİlallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Avlularınızı temizleyin! Çünkü yahudiler avlularım temizlemezler."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Evsal'la.]
436-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
Peygamber saİlallahu aleyhi ve sellem, Ya'fûr adındaki eşeğinin üzerinde, ben
de te-rikesinde idim. Terledim; bunun üzerine yı kanmamı emretti. [Taberânî,
el-Mu'cemu'l-Ke-Af/-'de leyyin bİr isnâdla.]
437-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
"Peygamber saİlallahu aleyhi ve sellem'i gördüm, Hüseyin omuzundaydı ve
salyası üzerine akıyordu." [ibn Mâce]
KAZÂ-İ HACET (ABDEST BOZMAK)
438-Ebû Musa radiyallahu anh'dan:
Bir gün Peygamber saİlallahu aleyhi ve sellem ile beraberdim; küçük su dökmek
is-
tedi. Bir duvarın en tenha yerindeki kumlu ğa gidip küçük su döktü ve sonra
şöyle bu yurdu:
"Sizden biriniz küçük su dökmek islediği zaman uygun bir yer arasın!"
[Ebû Dâvud]
439-Muğîre radiyallahu anh'dan:
Peygamber saİlallahu aleyhi ve sellem tu valet ihtiyacı için çıktığı zaman
uzağa gider di. (Tirmizî, Nesâî ve aynı lafızla Ebû Dâvud.]
440-Ebû Davud'un Câbir radiyallahu
anh'dan yaptığı rivayet: "Allah Resulü saİlal lahu aleyhi ve sellem,
tuvalet İhtiyacı için çık mak istediği zaman, kimsenin göremeyeceği uzak bir
yere giderdi." [Ebû Dâvud]
441-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü saİlallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"İki lânetçiden kaçının!"
"Nedir o iki lânetleyici?" diye sordular; şöyle buyurdu:
"Halkın yolu üzerinde ve (oturdukları) gölgelikte abdest bozan
kimsedir." [Müslim ve Ebû Dâvud.]
442-Onun (Ebû Davud'un) Muâz'dan ri
vayeti: "Abdest bozmakta üç iânetlenmeye se bep olacak yerden kaçının:
Suyolları, (insan ların geçtikleri) yol ortası ve gölgelikle):"
443-Huzeyfe b. Useyd radiyallahu
anh'dan: (Allah Resulü sallaliahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim müslümanlara, yollarında sıkıntı verirse, lanetlerini hak eder"
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr'de.]
444-Ubeydullah b. Sercis radiyallahu
anh' dan: Peygamber sallaliahu aleyhi ve sellem, ye rin oyuk (haşerat)
deliklerine işemeyi yasak etti.
Katâde'ye dediler ki: "O deliklere bevl et mek neden hoş
karşılanmaz." Çünkü denili yor ki: "Oralar cinlerin
meskenleridir" dedi.
[Ebû Dâvud ve Nesâî.j
445- Abdullah b. Muğaffel
radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallaliahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Hiç biriniz yıkandığı yere küçük abdestini bozmasın, çünkü genellikle
vesvese bundan kaynaklanır." [Tirmizî ve Nesâî]
446-Ebû Dâvud, "Sonra dönüp
orada ab dest alır.." şeklinde ekledi.
447-İbn Mâce, şu ilaveyi yaptı:
(Muham-med b. Yezîd,) Tanâfisî'den şöyle duymuş: "Hadiste geçen idrar
yapmanın yasaklandığı yıkanma yeri, kazılmış toprak çukurudur Şimdi ise
hamamlar, kireç, tuğla ve sâireden yapılıyor. Yapılan idrar su ile
akıtılabiliyor, onun için bu gibi hamamlarda abdest boz makta herhangi bir
sakınca yoktur"
448-Umeym6 b. Rukayka radiyallahu
an-hâ'dan: Allah Resulü sallaliahu aleyhi ve sel-lem'in hurma ağacından
yapılmış bir çanağı vardı. (Geceleyin) içine küçük abdestini bozar,
karyolasının altına koyardı. [Ebû Dâvud ve Nesâî,]
449-Abdullah b. Zeyd radiyallahu
anh' dan:
(Allah Resulü sallaliahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Evde, leğende idrar bekletilmez. Çünkü İdrar bekletilen eve melekler
girmez."
[Taberânî, el-Mu' cemu' l-Evsat'ü.]
450-Ebû Eyyub radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallaliahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Abdest bozacağınız zaman, önünüzle kıbleye karşı durmayın, arkanızı da
kıbleye karşı çevirmeyin, yüzünüzü doğu veya batıya doğru çevirin!" (Ebû
Eyyûb) dedi ki; "Şam'a geldiğimizde kıbleye doğru yapılmış tuvalet lerle
karşılaştık. Kıbleden mümkün oldukça yönümüzü çeviyorduk, bir yandan da Al
lah'tan günahlarımızın affını diliyorduk." (Kü-tüb-i sitte.]
451-Mâlik'in rivayetinde: Ebû Eyyûb,
Mısır'da iken dedi ki: Vallahi, bu (kıbleye dönük olarak inşâ edilmiş olan)
kiryâs denilen tuvaletleri ne yapacağımızı bilmiyo rum. Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Biriniz küçük su dökmeye ya da
def-i hacet yapmaya gittiğinde, ne Önünü, ne arkasını kıbleye çevirsin!"
452-Ebû Dâvud ve Nesâî'nin Ebû
Hurey-re'den rivayetleri: "Babanız yerindeyim size öğretiyorum. Biriniz
helaya vardığı zaman..." Hadisi uzun olarak nakletti.
453-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan;
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:) "Abdestini bozarken
kim kıbleye karşı dönmez, ya da ona arkasını çevirmezse, kendisi için bir sevab
yazılır, bir de günahı si linir. " [Taberânî, el-Mu'cemu /-£v,ra/'ta.l
454-Mervan el-Esfar radiyallahu
anh'dan: İbn Ömer'in devesini kıbleye karşı çö kerttiğini, sonra oturup ona
karşı abdest boz maya başladığım gördüm. Dedim ki: "Bu ya saklanmamış
mıydı?" "Açıklık yerde yapmak yasaklanmıştı. Kıble ile aranızda bir
şey olur sa bunda sakmca yoktur." [Ebû Dâvud]
455-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
"Bir işimden ötürü Hafsa'nın evinin üstü ne çıktım. Baktım ki Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem oturmuş Şam'a doğru, arka sını kıbleye çevirmiş bir
halde def-i hacetini yapıyordu." [Kütüb-i sitte}
456-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in ya nında, (evlerinde abdest bozarken)
kıbleye karşı dönmekten hoşlanmayan bir takım insanlardan söz edildi; şöyle
buyurdu; "Sanırım onlar bunu yapmışlardır; abdest bozmak için oturduğum ye
ri kıble yönüne döndürün!" [tbn Mâce]
457-Ebû Vâil radiyallahu anh'dan;
Ebû Mûsâ (el-Eş'arî), idrar hususunda çok titiz davranırdı. Bİr kavanoz içine
idrar yapar ve şöyle derdi: "îsrâiloğuUarından birinin tenine idrar
bulaştığı zaman o bulaşan yeri makasla ke serdi." Huzeyfe dedi ki;
"Arkadaşınızın bu hu-y susta bu kadar titiz davranmamasını isterdim. Çünkü
ben, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile yürürken şunu görmüşümdür: O,
bir
kavmin duvar arkasındaki çöplüğüne geldi, id rarını yaptı, birinizin ayakta
durduğu gibi ayak ta durdu ve küçük abdestini bozdu. Ondan biraz uzak durdum.
Bana işaret etti, geldim ökçeleri nin yanında durdum, işinİ bitirinceye kadar
öyle bekledim." [Buhârî ve Müslim. Sünen ashabının da ben zer rivayetleri
bulunmaktadır.)
458-Ömer radiyallahu anh'dan: Ayakta
küçük abdest bozarken Allah Resu lü sallallahu aleyhi ve sellem beni gördü ve
şöy le dedi: "İdrarını ayakta yapma!" Bundan son ra bir daha ayakta
küçük abdest bozmadım. [Tirmİzî; bu hadisin zayıf olduğunu söyledi.
459-Onun (Tİrmizî'nin) başka bir
rivayeti; Ömer: "Müslüman olduğum gündenberİ ayakta idrar yapmadım"
demiştir.
460-Yine (Tırmizî'nin) îbn Mes'ûd
radi yallahu anh'dan şu rivayeti vardır: "Ayakta İdrar yapman edebe
aykırıdır."
461-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
"Kim size Allah Nebisi sallaliahu aleyhi ve sellem'İn ayakta küçük abdest
bozduğunu anlatırsa sakın inanmayın! Çünkü O, daima oturarak idrarım
yapardı." [Tirmizî ve Nesâî.]
462-İbn Şîrîn radiyallahu anh'dan;
Sa'd, yaslanmış vaziyette ayakta idrar ya parken öldü. Cinler şöyle dediler:
"Hazrec'in ulusu Sa'd b. Ubâde'yi biz Öldürdük; ona bir ok attık, tam
kalbine isabet ettirdik."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr'de. Ancak İbn Şîrîn. Sa'd'ı görmemiştir.]
463-Abdullah b. Ca'fer radiyallahu
anh' dan:
"Bir gün Allah Resulü sallaliahu aleyhi ve sellem beni bineğinin terkisine
aldı ve bana kimseye söylememem için sıkı sıkıya tenbih ettiği bir sır verdi.
Peygamber sallaliahu aley hi ve sellem'İn kazâ-i hacetini yaparken en çok
tümsek ve hurma kümesi ile perdelen mekten hoşlanırdı." [Müslim.]
464-Abdurrahman b. Hasene
radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallaliahu aleyhi ve sellem yanımıza geldi,
yanında sığır derisin den yapılmış bir kalkan vardı; kendisine siper yapıp ona
doğru idrarını yaptı. Bu arada dedi ler ki: "Bakın, (Allah Resulü) kadının
idrar yap tığı gibi idrar yapıyor." Bunu duydu ve şöyle bu yurdu:
"Israiloğullanmn ba§ına neler geldiğini bilmiyor musunuz? Onlara idrar
bulaştığı za man, bula§an yeri keserlerdi. Biri bu işten (titiz likten)
alıkoydu ve (bu sebeple) kabirde azaba
uğradı." fEbû Dâvud ve Nesâî.J
465-Diğer rivayet: "Birinin
derisine (id rar bulaşırdı)."
466-Başka bir rivayette:
"Birisinin cese dine" diye geçer.
467-Ebû Saîd radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallaliahu aleyhi ve sellem buyurdu:) "İki adam karşı
karşıya oturup avretleri açık bir halde konuşarak büyük abdest bozmasınlar.
Çünkü Allah, buna gazap eder." [Ebû Dâvud]
468-Enes ve İbn Ömer radiyallahu
anh'dan: Dediler ki: "Allah Re.sûlü sallaliahu aleyhi ve sellem def-i
hacet yapmak istediğinde, yere iyice eğilip yaklaşıncaya kadar elbisesini aç
mazdı." [Tirmizî ve Ebû Dâvud miirsel olarak.]
469-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallaliahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim sürmelenirse bunu tek yapsın; bunu böyle yapan en güzel şekilde
yapmış olur. Böy le yapmamakta da herhangi bir sakınca yoktur. Kim büyük
abdestten taşla silinirse teklesin (yani tek sayıda taşlar kullansın). Bunu
yapar sa gayet güzel olur, yapmazsa da bir sakıncası yoktur. Kim yemek yerken
dişlerinin arasına birşey kaçarsa ağzından onu atsın, diline bula şanı ise
yutsun. Bunu yapan kimse güzel yap mış olur, yapmazsa bİr sakıncası yoktur. Kim
büyük abdeste çıkarsa kendisini gizlesin, gizle necek bir yer veya bir şey
bulamazsa, kum ve ya taş yığını yapıp arkasını ona çevirsin. Çün kü şeytan.
Ademoğullannm makadlarıyla oy nar. Kim böyle yaparsa güzel yapmış olur, yap
mazsa da bir sakıncası yoktur." [Ebû Dâvud]
470-îbn Ömer radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, def-i hacet için (bazen) tâ
Mağmes'e giderdi."
Nâfı der ki: "Mağmes, Mekke'den iki mil uzaklıktadır."
lEbû Ya'lâ, Taberânî, el-Mu'cemu't-Kebîr ve Mu' cemu' l-Evsat'ta.]
471-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, evi için nasıl hazırhk
yapıyorsa, idrar yapmak için de Öyle hazırlık yapardı."
[Taberânî el-Mu'cemu'l-Evsat'ia. İsnadında Yahya b. Ubeyd b. Vahy'in babasından
rivayeti vardır.]
472-Surâka b. Mâlik radiyallahu
anh'dan, dedi ki:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bana şunu şunu öğretti..."
Böyle anlatırken adamın bİri alaylı bir ifadeyle: "Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem, (nasıl) def-i ha cette bulunacağınızı Öğretmedi mi?"
diye sordu.
"Evet; O'nu hakla Peygamber olarak gön derene yemin ederim ki, bize (o işİ
yaparken) sol ayağımıza yaslanmamızı, sağ ayağımızı dikmemizi emretti"
dedi.
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr'de]
473-Ebû Umâme radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"idrardan sakının! Çünkü kabirde kutun İlk hesaba çekileceği jey
odur."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kehîr'de.]
474-Vâsİle b. el-Eska' radiyallahu
anh' dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Bîriniz 'su döktüm' demesin; 'idrarımı yapıyorum' desin."
[Taberânî, el-Mu' cemu' l-Kehîr'de zuyıfhir isnâdla.J
475-Enes radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, belâya çıktığı zaman yüzüğünü
çıkartırdı." [Tirmizî ve Nesâî.)
476-Enes radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, helaya girdiği zaman yüzüğünü
çıkartıp bıra kırdı." [Ebû Dâvud]
477-Enes radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, helaya girdiği zaman şöyle derdi:
"Allahüm-me innî eûzü bike mine'l-kubsi ve'l-habâis (=AllahımI erkek
şeytanlardan da dişi şeytan lardan da Sana sığınırım)."
-^VS-Diğer bir rivayet: "Helaya girmek is tediğinde.."
479-Dİğer rivayet: "Kenefe
girdiğinde.." [Muvattâ hariç. Allı hadis imamı.]
480-Ebû Dâvud, Zeyd b. Erkam'dan:
"He lalar şeytanların hazır bulundukları yerlerdir. Biriniz helaya
gireceği zaman, şöyle desin: «Eûzü billahi mine'l-hubsi ve'l-habâis (=Er-kek ve
dişi şeytanlardan Allah'a sığınırım)»."
481-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, heladan çıktığı zaman:
«Ğufrâneke! (=Beni bağışla!)» derdi." [Tirmîzî ve Ebû Dâvud.]
482-Ebû Zer radiyallahu anh'dan:
Heladan çıktığı zaman şöyle derdi: "el-Hamdu liUahi'llezî ezhebe
anniye'l-ezâ ve âfânî (-Benden sıkıntıyı gideren ve bana afi yet veren Allah'a
hamd olsun!}" [Rezîn]
483-Diğer bir rivayette:
"el-Hamdu liUa hi'llezî ahrece annî ezâhu ve ebkâ fi menfeati-hî (~Hamd,
benden sıkıntısını giderip, yararı nı bende bırakan Allah'a mahsustur)."
[Rezîn]
484-Ali radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Biriniz helaya girdiğinde, cinlerin gözle ri ile Ademoğullannın avretleri
arasındaki perde, «Bismillah (=Allah'ın adıyla!)» deme-Sİdİr." [Tİrmizî]
İSTİNCÂ (TAHARETLENME)
485-Selmân radiyallahu anh'dan: Ona
denildi ki:- "Peygamberiniz size her şeyi öğretti; hatta def-i hacetin
bile nasıl yapı lacağını öğretti (öyle mi?)"
"Evet; def-i hacette ya da küçük abdest bozarken, kıbleye karşı durmamızı
yasakladı; sağ el ile taharetlenmeyi, üç taştan az taşla ya da hayvan derisi
veya kemikle taharetlenme mizi de haram kıldı" dedi.
486-Bir rivayette: "Bunu ona
(Selmân'a) soranlar müşriklerdi." [Müsiim ve Sünen ashabı.]
487-Ebû Katâde radiyallahu anh'dan: (Allah
Resiâİü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Biriniz küçük abdest bozduğunda, uzvunu sağ eliyle tutmasın, sağ eliyle
taharet lenmesin. (Su içerken) kabın içinde soluma sın." [Buhârî, Müslim
ve Sünen ashabı.]
488-Aişe radiyallahu anhâ'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in sağ eli, temizlik ve yemek
içindi. Sol eli İse he la ve sıkıntı veren herşey içindi." [Ebû Davudi
489-Osmân radiyallahu anh'dan:
"Müslüman olup Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e biat ettiğim
günden beri, sağ elimle uzvuma dokunmadım." Bu söz, sağ eliyle
taharetlenmemesiyle yorumlanmış tır. [Rezîn]
490 Enes radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem def-i hacete çıktığı zaman, ben ve
bizden (En-sâr'dan) bir çocuk, beraberimizde su ibriği bulunduğu halde O'nu
izlerdik." Yani onunla (suyla) tahâretlenirdi.
[Buhârî ve MüsHm. Ebû Dâvud ve Nesâî'nİn de benzeri rivayetleri mevcuttur.]
491-Ayrıca o ikisinin (Ebû Dâvud ve
Ne sâî'nİn) Ebû Hureyre'den şu rivayetleri de vardır:
"Helaya çıktığı zaman, O'na su kabı veya testi içinde su getirirdim.
Onunla tahâretlenir di. Sonra elini yere sürerdi. Sonra başka bir kap
getirirdim, ondaki su ile abdest alırdı."
492-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cibril aleyhisselâm bana gelip şöyle de di: "Ey Muhammed, abdest
aldığın zaman (üzerine) su serp!" [Tirmizî]
493-Süfyân b. el-Hakem veya el-Hakem
b. Süfyân radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, idrarını yaptığı zaman abdest
alır, sonra üzeri ne su serperdi." [Ebû Dâvud]
494-Nesâî'nİn rivayetinde:
"Abdesl aldığı zaman, bir avuç su ahr ve: "ݧte böyle yapa
caksınız" buyururdu. (Râvi) Şu'be, onu (su yu) avret mahalline serptiği
şeklinde açıkla mıştır."
495-Mâlik, Abdurrahman b.
Ubeydil-lah'dan:
O, Ömer'in (kazâ-i hacetten sonra) abdest aldığı sudan pantolununun altma su
serptiğini işitmiş.
496-Âişe radiyallahu anhâ'dan: Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem idrannı yaptı. Ömer arkasında bir su testisi
ile durdu. "Bu nedir ey Ömer?" diye sorunca; "Abdest alman için
su" dedi.
Şöyle buyurdu: "Her küçük abdest bozdu ğumda abdest almakla emrolunmadım;
eğer bunu yaparsam, sünnet olur." fEbû Dâvud]
497-Enes radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Kubâ ahâlisine; "Allah sizi temizliğinizle
öv dü, nedir o temizliğiniz?" diye sorunca, şöyle dediler: "Biz
taharetlenirken hem taşla, hem de suyla (ikisi ile birlikte)
taharetleniriz." [Rezîn]
49S-Ahmed ve Taberânî leyyin bir İsnâdla Uveymir'den:
(Kubâ ahâlisi) dediler ki: "Ey Allah Resu lü! Biz bir şey bilmiyorduk;
ancak yahudi komşularımız vardı; onlar büyük abdeste çık tıklarında makadlarmı
su ile yıkarlardı. Biz de makatlarımızı onlar gibi yıkadık."
499-Ahmed, Muhammed b. AbdiUah b.
Selâm'dan leyyin bir isnâdla: "Kubâ ahâlisi dedi ki: "Ey Allah
Resulü! Bİz bunu yani su ile taharetlenmeyi bizdeki Tevrat'la yazılı
görüyoruz."
500-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Biriniz def-i hacete çıktığı zaman, üç ta ne taşla gitsin ve onlarla
istincâ etsin, bu ye ter." lEbû Dâvud ve Nesâî.]
501-Sehl b. Sa'd radiyallahu
anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e; "İstitâbe'nin ne
olduğunu sordular. Şöyle bu yurdu:
"İkisi safhateyn (makadın iki yanı), öbürü de meşrebe (dışkının çıkış
yeri) içİn olmak üzere silinmek için üç taş bulamaz mı?" [Tabe rânî,
el-Mu' cemu' l-Kebîr'de.]
502-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem def-i hacete çıktı, kendisine üç taş
getirmemi söyledi. İki taş bulabildim; üçüncüsünü ara dım, bulamadım. Onun
yerine bir hayvan ter si (tezek) alıp getirdim. İki taşı aldı, tezeği bı raktı.
Şöyle buyurdu:
"Bu pistir (rik)." (Buhârî ve Tİrmİzî.] Nesâî'de "Riks, cinlerin
yemeğidir" şek linde bir açıklama yer almıştır.
503-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Tezek ve kemikle taharetlenmeyin! Çün kü bunlar, cin kardeşlerinizin
azığıdır."
(Tİrmİzî ve Nesâî.]
504-Ebû Davud'un rivayeti: Cin
heyeti, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e geldiklerinde dediler ki:
"Ey Allah Resulü! Ümmetini, kemik, tezek veya kömür ile taha-
retlenmekten menet! Çünkü Allah bizim rız kımızı onlarda kıldı." Bunun
üzerine Pey gamber sallallahu aleyhi ve sellem bizi bun dan alıkoydu.
505-Rezm, Enes radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Nusaybin cinlerinden bir heyet, benden azık istediler: sakın kemikle ve
tezekle taha retlenmeyin. Çünkü onlar, cİn kardeşlerinizin yemekleridir."
"Bunlar cinlere ne fayda sağlayabilirler ki?" diye sorduklannda,
şöyle buyurdu: "Bul dukları kemik üzerinde behemehal biraz et bulurlar;
buldukları tezek içinde de mutlaka bir tat bulurlar."
506-Ebû Dâvûd ve Nesâî, Ruvayfî'den
uzun olarak rivayet ettiler:
"Kim sakatına kıvırcık bir §ekil verirse; atın boynuna tel takarsa; ya da
bir hayvan te zeği ya da kemikle taharetlenirse, hiç şüphe yok ki Muhammed
ondan uzaktır."
507-Ömer radiyallahu anh'dan: Küçük
abdestini bozdu ve uzvunu toprak la sildi. Sonra bize dönüp, şöyle dedi:
"Bize böyle öğretildi."
(Tabcrânî, el-Mtı'cemu'l-Evsat'ta zaytfbiT senedle.]
508-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"On şey fıtrattan (peygamberlerin âdetle-rinden)dır: Bıyık kısaltmak,
sakal uzatmak, misvak kullanmak, burnuna su çekmek, tır nakları kesmek, parmak
boğumlarını yıka mak, koltuk altını iraş etmek, etek traşı olmak ve
intikâsu'l-mâ." Mus'ab b. Şeybe der ki: "Onuncusunu unuttum. Herhalde
ağzına dolu dolu su vermek olacak."
Vekî' der ki: "İntikâsu'l-mâ demek, istin câ yani büyük abdestten su ile
temizlenmek demektir." (Müslim ve Sünen-i Erba'a.]
ABDEST'İN fazileti
509-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Size, Allah'ın hataları sildiği ve derece leri yükselttiği şeyi
göstereyim mi?" "Evet ey Allah Resulü!" dediler; şöyle buyurdu:
"Zor da olsa abdesti usûlüne uygun gayet güzel almak, mescide (giden)
adımları sıklaştırmak, namazdan sonra (bîr sonraki) namaz(ı) beklemek. Bu
(bekleyiş, tıpkı mücâ hidin) nöbet bekleyiş(i gihi)dir." —Bu son cümleyi
üç kere söyledi—.
[Mâlik, Müsİim. Tintıizî ve Nesâî.]
510-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Müslüman veya mümin kul, ahdest alıp da yüzünü yıkadığı zaman, gözüyle
bakarak işlemiş olduğu her günah, su ile beraber yü zünden çıkıp gider: ya da
suyun en son dam lasıyla çıkıp gider. Ellerini yıkadığı zaman, eliyle işlediği
bütün günahlar su ile veya su yun en son damlasıyla birlikte çıkıp gider
Ayaklarını yıkadığı zaman, ayakları ile yürü mek suretiyle işlemiş olduğu her
türlü günah, su ile veya suyun en son damlasıyla birlikte çıkıp gider. Kısaca
(abdestin sonunda) gü nahlardan tertemiz arınır."
[Mâlik, Tİrmizî ve aynı lafızla Müslim.]
511-Ukbe b. Âmir radiyallahu
anh'dan: Develeri otlatma nöbeti bizdeydi. Nöbet bana gelmişti; akşama doğru
döndüğümde, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e ayakta cemaate hitap
ederken yetiştim. Şöyle buyuruyordu: "Herhangi bir müslüman (âda bına
uygun) güzel bir abdest alıp da tam bİr ihlas içinde iki rek'at namaz kılarsa,
cennet ona vâcib (sabit) olur." " Ne kadar güzel bİr şey bu!"
dedim. Baktım ki önümde duran bi ri: "Bundan önce söylediği daha
güzeldi" diyor.
Bir de baktım ki, Ömer değil mi? Allah Resulü şöyle buyurdu: "Sizden
biriniz gdyet
^Hze/ ö/r abdest alıp da: "Eşhedu en lâ ila he illallâhu vahdehû lâ şerike
leh, ve eşhedu enne Muhammeden abduhû ve Resûlüh (=Allah'tan başka hiçbir ilah
olmadığına, bir olduğuna, ortağı bulunmadığına, Mu-hammed'in de O'nun kulu ve
Resulü olduğu na şehadet ederim)" derse muhakkak ona cennetin sekiz kapısı
açılır ve istediğinden içeriye girer."
[Müslim ve Nesâî.]
512-Ebû Dâvud'da şöyle geçmektedir:
"Dedim ki: 'Vay be! Ne kadar cömertçe bir İkram bu!" Ayrıca
"Abdesti gayet güzel alır sa..." sözü yanında "Sonra gözünü göğe
kal dırdı" İbaresi yer almaktadır.
513-Tirmizî ise: "Kulu ve
Resulü" sözün den sonra şunu ilave etti: "Allahım! Benİ çok ça tevbe
edenlerden, çokça temizlenenlerden kıl"
514-Osmân radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim (âdâbma riayet edip) güzelce abdest alırsa, tırnaklarının altına
varıncaya dek, vü cudundan bütün günahları çıkar."
515-Dİğer bir rivayette:
"O, abdest alıp dedi ki:
'Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in de bu abdestim gibi abdest
aldığını gördüm.' Dedi ki: 'Kim böyle abdest alırsa tüm geçmi§ günahları
bağışlanır, mescide yü rümesi ve orada namaz kılması artık onun için bir nafile
(fazladan alacağı bir sevab) olur."
516-Ahmed ile Ebû Ya'lâ şunu
eklediler: "Osman, abdestten sonra güldü ve arkadaşla rına dedi ki:
'Niye güldüğümü sormayacak mısınız?'
'Niye güldün ey müminlerin emin?' dedi ler; şu cevabı verdi:
'Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in benim gibi abdest aldığını, abdestten
sonra da güldüğünü gördüm. Buyurdu ki; 'Neden gül düğümü bana sormayacak
mısınız?'
'Ey Allah Resulü neden güldün?' diye sor dular; şöyle buyurdu:
'Kul. abdest suyunu istediği zaman' ben zerini zikretti.
517-Abdul!ah es-Sunâbihî radiyallahu
anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kul abdest alırken ağzını çalkaladığın da, ağzıyla işlediği günahları
çıkar; burnuna su çektiği zaman, burnundan işlediği günah lar çıkar; yüzünü
yıkadığı zaman, yüzünden günahlar çıkar; hatta gözlerinin kirpiklerinin
altından da günahlar çıkar. Ellerini yıkadığı zaman ellerinden günahlar çıkar.
Hatta elle rinin tırnakları altından da günahlar çıkar Başını mesh ettiği
zaman, başından da gü nahları çıkar, hatta kulaklarından da günah ları çıkar
Ayaklarını yıkadığı zaman, ayakla rından günahları çıkar; hatta ayaklarının tır
nakları altından da günahları çıkar Sonra mescide yürümesi, orada namaz kılması
artık onun için (fazladan sevab kazanma) vesilesi olur." [Mâlik ve Nesaî.]
518-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim abdest üzerine abdest alırsa, Allah ona, buna karşılık on sevab
yazar." [Tirmizî]
519-Ebû Saîd radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim abdest alıp da: 'Sübhanekellahüm-me ve hi-hamdik. Estağfıruke ve
etûbu ileyk (-Allahım! Seni hamdinle teşbih ederim. Gü nahlarımın bağışlanmasını
senden dilerim ve sana tevbe ederim)' derse, bu bir kağıda yazı lır, sonra
mühürlenip Arş'ın altına kaldırılır. Kıyamet gününe kadar o mühür
kırılmaz." [Rezîn]
520-Taberânî'nin
el-Mu'cemıı'l-Evsal'm-daki rivayeti: "Kim Kehf sûresini okursa onun için,
(bulunduğu) yerden Mekke'ye ka dar olan mesafe kadar bİr nur olur. Kim so
nundan on âyet okursa ve sonra Deccal çıkar sa; Deccal ona hiçbir zarar
veremez. Kim ab-dest alıp da: "Sübhanekellahümme ve hi-hamdike. Lâ İlahe
illâ enle. Estağfiruke ve etûbu ileyke (=Allahım. senİ hamdinle lesbİh ederim.
Senden başka hiçbir ilah yoktur. Sen den mağfiret dilerim ve sana tevbe
ederim)' derse bu. bir kağıda yazdır. Sonra mühürle nir, kıyamet gününe kadar o
mühür kırılmaz."
Ebu Saîd, bunu merfû (Peygamber'in sö zü) olarak nakletti.
521-Nesâî, Amelü'l-yevm ve'l-leyle
adlı kitabında bu hadisi tahrîc ettikten sonra der ki: "Bu hadisin meıfû
olarak rivayet edilmesi yanlıştır; doğrusu onun mevkuf (yani Ebû Sa-îd'jn sözü)
olduğudur." Sonra Nesâî, bu hadi si Sevrî ile Gunder'in vasıtasıyla Şu'be
kanalıyla mevziî/olarak rivayet etmiştir.
522-Ebû Umâme radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim (âdabına uygun) güzel abdest alır, sonra kalkıp farz namazını
kılarsa, ayağıyla yürüdüğü, eliyle tuttuğu, kulakları ile dinledi ği, gözleri
ile baktığı ve içinden geçirdiği bütün günahları bağışlanır."
523-Diğer bir rivayet: Denildi ki:
"Ey Ebû Umâme! Hemen kalkıp namaz kılarsa onun için bu namaz nafile
(fazladan) olur mu?"
"Hayır, nafile ancak Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem için söz
konusudur; günahlar içinde boğulan bir kimse için nafile olur mu? Böyle bir
namaz, ancak onun için bir fazilet ve ecir vesîlesi olur."
[Ahmcd ve Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebtr]
524-Ukbe b. Âmir radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ümmetimden iki adam vardır; (örneğin) biri gece kalkıp kendi nefsini
abdesile tedavi eder; düğümlü olan bu adamın elini yıkadığı vakitte bir düğümü
çözülür; yüzünü yıkadığı zaman bir düğümü daha çözülür; başını mesh ettiği
zaman bir düğümü daha çözülür; ayak larım yıkadığı zaman, bir düğümü daha çözü
lür. Sonra Allah Teâla şöyle buyurur: 'Kulu ma bakın kendini ne güzel tedavi
ediyor! Bu kulum benden ne isterse veririm!"
[Ahmed ve Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr'de.]
ABDESTİN ALINIŞ ŞEKLİ
525-(Ali radiyallahu anh'dan.) Abdu
Hayr anlatıyor: Ali bize geldi, na maz kılmıştı; bizden abdest suyu İstedi.
"Na maz kıldığı halde abdest suyunu ne yapacak? Galiba bize abdestin nasıl
almacağını öğrete cek" (dedik). İçi su ile dolu bir kap, bir de le ğen
getirildi. Kaptan sağ eline biraz su boşaltıp ellerini üç kez yıkadı. Sonra
ağzına üç kere su verip yıkadı, sonra burnuna üç kere su çekip yıkadı. Su
aldığı avucu ile sümkürdü. Sonra yüzünü de üç kere yıkadı. Sonra sağ kolunu üç
kere yıkadı, sol kolunu da üç kere yıkadı. Son ra elini tekrar kaba uzatıp
başını bir kere mesh etti. Sonra sağ ayağını üç kere, sol ayağını da üç kere
yıkadı. Sonra dedi ki: "Kim Allah Re sulü sallallahu aleyhi ve sellem'in
abdestini bilmek isterse, işte bu O'nun abdestİdir."
526-Onun rivayetlerinden: "Kabı
sağ eli ne alıp sol eline döktü ve ellerini üç kere yı kadı..." Benzerini
zikretti.
527-Rivayetlerindendir: "Sonra
tek su ile ağzına su verip yıkadı, burnuna da su çekip yıkadı."
528-Diğer rivayet; "İbn Abbâs
radiyallahu anh, Alî'nin yanına gİrdi; su dökülmüş bit mişti. Onun gibi o da
abdest suyu istedi." Ay rıca bu rivayette şu ibare geçmektedir:
"Ağzına su verip yıkadı, burnuna su çekip yıkadı. Sonra su kabına iki
elini birden sokup iki avuç su alıp yüzüne vurdu, sonra iki baş parmağını
kulaklarma yakın bir yerden aşağı doğru çekti. İkinci ve üçüncüsünü de böyle
yaptı (yani yüzünü üç kere yıkadı). Sonra sağ eliyle bir avuç su aldı, ahn
saçına döktü. Onu yüzüne doğru akmasına fırsat vermesi için öyle bırakıverdi.
Sonra kollarını dirseklere kadar üç kere yıkadı. Sonra başmı ve kulakla-rınm
arkasını meshetti. Sonra ellerini tekrar kaba sokup bir avuç su aldı. Terlik
bulunan ayağına döküp yıkadı. Sonra öteki ayağını da yıkadı."
(Abdullah el-Havlânî der ki: İbn Ab-bâs'a) dedim ki: "Ayakları terlikli
olduğu halde mi?" "Evet terlikleri giyinikken: üç kere!" dedi.
[Tirmizî bu rivayetin zayıf olduğunu söyledi.!
529-Rivayetlerden birisi de
Hüseyin'(in babası Hz. Ali')dendir; onun rivayetinde şöy le geçer:
"(Ali) sonra abdest suyunun artığını ayak ta içti." Ben hayret
edince, beni gördü ve şöy le dedi: "Hayret etme! Baban (deden) Pey gamber
sallallahu aleyhi ve sellem'in böyle yaptığını gördüm.
530-Rivayetlerden birisi de şudur:
"Tek avuç su ile (üç kere) hem ağzını yıkadı, hem de burnuna su çekip
yıkadı." [Sünen ashabı.]
531-(Osman radiyallahu anh'dan)
Humrân der ki: (Osman,) bir kap su getirt ti. Sudan üç kere avuçlanna boşaltıp
ellerini yıkadı. Sonra sağ eliyle kaptan su alıp üç ke re ağzını yıkadı. Üç kere
de burnuna çekip yı kadı. Üç kere yüzünü yıkadı, üçer kere kolla rını
dirseklerine kadar yıkadı. Sonra başını mesh etti; sonra ayaklarını üçer kere
topukla rına kadar yıkadı. Sonra şöyle dedi: "Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem'in böyle abdest aldığını gördüm. Abdestini bitirdikten sonra
şöyle buyurmuştu:
"Kim benim hu abdestim gİbi abdest alıp da, içinden (dünyevî) herhangi bir
günah ge-çİrmeyerek iki rek'at namaz kılarsa, geçmiş günahları
bağışlanır." iBuhârî ve Müslim.]
532-Ebû Davud'un da aynı rivayeti
var dır; ancak onda şu ibare geçmektedir: "Başını üç kere mesh etli."
533-Onun diğer rivayeti: "Üç
kere ağzına su alıp yıkadı, üç kere de burnuna su çekip yı kadı."
534-Diğer rivayet: "Sağ eliyle
sol eline su boşalttı, sonra bileklerine kadar yıkadı." Nesâî'nin de
benzeri rivayeti vardır.
535-Alt! hadis imamının, Abdullah b.
Zeyd b. Âsim el-Ensârî'den de buna benzer rivayetleri vardır ki, onda şöyle
geçmektedir:
"Başım mesh ettiğinde ellerini, başının ön kısmından başlayarak öne ve
arkaya doğru çekti. Yani başının önünden başlayıp ense kıs mına kadar ellerini
çekti. Sonra ellerini geri çekip tâ başladığı yere kadar götürdü."
536-Diğer rivayet: "İkişer kere
abdest aldı (yani azalarını ikişer defa yıkayarak abdest aldı)."
537-Diğer bir rivayet: "Tek avuçla
ağzına su aldı ve burnuna su çekip üçer kere yıkadı."
538-Diğer rivayet: "Başını
ellerinden ar tan su ile mesh etti."
539-Diğer rivayet: "Ellerinin
artığından ayrı bir su İle mesh etti."
(Bu ibare hakkında) Tirmizî "Doğru olan da budur" dedi.
540-Diğer rivayet: "Yüzünü üç
kere. elle rini iki kere, ayaklanm iki kere yıkadı, başını da iki kere mesh
etti."
541-Ebû Dâvud, el-Mikdâm b. Ma'dî
Kerb'den benzerini rivayet etti. Ayrıca onda şöyle geçmektedir:
"Kulaklarının iç ve dışlarını mesh etti; parmaklarını kulak deliğine
soktu."
542-Nesâî'nin Ebû Abdillah Salim
Sebe-lân'dan yaptığı rivayete göre Âişe radiyailahu anhâ, ona Peygamber
sallallahu aleyhi ve sel-lem'in nasd abdest aldığını gösterdi kİ, onda şöyle
geçmektedir: "Başım tam arkasına ka dar bir kere mesh etti. Sonra elini
(önce) ku laklarına, sonra da yanaklarına değdirdi."
Salim der ki: "Ben Âİşe'ye mukâteb (an-laşmah köle) olarak geldim.
Karşımda oturur, benimle konuşurdu (benden gizlenmezdi). Bir gün kendisine
şöyle dedim: "Bana bereketle dua et!"
"Ne oldu ki?" diye sorunca, "Beni Allah azat etti!" dedim.
Şöyle dedi: "Allah bunu senin hakkında mübarek kılsın!" Sonra perdeyi
indirdi, o günden sonra onu bir daha göremedim.
543-İbn Amr b. el-Âs radiyailahu
anh'-dan:
Bir bedevi Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e gelip abdestin nasıl
alınacağını
sordu. Ona abdestin nasıl alınacağını üçer kere yıkamak suretiyle gösterdi;
sonra şöyle buyurdu: "ݧie abdest böyledir, kim bundan fazla yaparsa haddi
a§mış, haksızlık etmiş olur."
[Ebu Dâvud ve aynı lafızla Nesâî.]
544-İbn Abbâs radiyailahu anh'dan:
Dedi ki: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem azalarını birer kere
yıkayarak ab dest aldı. Buna bir şey ilave etmedi."
[Buhârî]
545-Ebû Davud'un rivayeti: İbn Abbâs
ra diyailahu anh dedi ki: "Allah Resulü sallalla hu aleyhi ve sellem'in
nasıl abdest aldığını si ze göstermemi ister misiniz?" Su bulunan bir kap
getirtti. Sağ eliyle bir avuç su alıp ağzını yıkadı. Sonra burnuna su çekip
yıkadı. Sonra yine su aldı ve ellerini bir araya getirip yüzü nü yıkadı. Sonra
bir kere daha su alıp sağ ko lunu yıkadı, sonra bir kere daha su alıp sol ko
lunu yıkadı. Sonra biraz su alıp elini silkti ve başını o su ile mesh etti.
Kulağını da mesh et ti. Sonra bir avuç su ahp terlikli sağ ayağına döktü, sonra
bir elini ayağın üstüne sürdü, di ğerini ise terliğin içine sürdü. Sonra sol
aya ğına da aynısını yaptı.
[Nesâî de bunun benzerini rivayet etti.]
546-Ebû Dâvud ve Tirmizî, Rubeyyi'
bn. Muavviz'den:
"Avuçlarını üç kere yıkadı. Yüzünü üç kere yıkadı, ağzına bir kere su alıp
yıkadı, burnuna da bir kere su çekip yıkadı. Sonra koUarmı üçer kere yıkadı.
Sonra başının ar kasını ve önünü iki kere mesh etti. İki kula ğını da içi ve
dışı ile mesh etti. Ayaklarını üçer kez yıkadı."
547-Diğer rivayet: "Başmın
tümünü, sa-çm üstünden başlayarak bittiği ve uzandığı her yere elini sürerek,
saçın şeklini bozmaya rak meshetti."
548-Diğer rivayet: "Başını
meshetti, son ra başın öne gelen kısmı ile arkaya gelen kıs-mmı, şakaklarını ve
kulaklarını birer kere
meshetti."
549-Bir diğer rivayet: "Başını
elinde bulu nan artık su ile mesh etti."
550-Ebû Dâvud, Talha b. Musarrif in
de desinden:
"O, Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem'i başını önünden arkasına kadar
meshet-tiğini ve elini kulaklarının altından çıkardığı nı görmüş."
Müsedded dedi ki: "Ben bu hadisi Yah ya'ya anlattım, kabul etmedi."
551-Onun (Ebû Davud'un) ve
Tırmİzî'nin Ebû Umâme'den rivayetleri:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ab-dest aldı ve dedi ki: "Kulaklar
da baştan sa yılır."
Hammâd der ki: "Kulaklar da baştan sayı lır" sözü, Ebû Umâme'nin mi,
yoksa Peygam ber sallallahu aleyhi ve sellem'in mi sözü ol duğunu
bilemiyorum."
552-Enes radiyallahu anh'dan: O,
abdest aldı, ayaklarında bir tırnak ka dar kuru bir yer bıraktı. Bunun üzerine
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ona: "Dön, ahdesîini güzel
al!" buyurdu. lEbû Dâvud]
553-Müslim benzerini Câbİr
radiyallahu anh'dan nakletti.
554-Ayrıca Ebû Dâvud Hâlid b.
Ma'dân'-dan, o da sahâbe'den birinden rivayet etti; "Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem bir adamı namaz kılarken gördü: Ayağının üstün de bir dirhem
mikdan yerini kuru görünce, hem abdesti, hem de namazı iade etmesini
emretti."
555-İbn Amr b. el-Âs radiyallahu
anh' dan:
Yaptığımız yolculuklann birinde. Pey gamber sallallahu aleyhi ve sellem bizden
bi raz geri kaldı. Bize yetiştiğinde namaz yak laşmıştı. Biz hemen abdest
almaya ve acele den ayaklanmızı mesh etmeye koyulduk. Bu nun üzerine avazının
çıknğı kadar şöyle çıkış tı: "Yanacak topukların vay haline!" Bunu
iki kere veya üç kere söyledi.
[Buhâri ve Müslim)
556-Ebû Dâvud ve Nesâî'nin
rivayetinde ise sonunda: "Ahdestinizi İyi alın!" dediği
kaydedilmektedir.
557-Tirmizî de Ebû Hureyre
radiyallahu anh'dan benzerini rivayet etti; lafzı şöyledir:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem'den şöyle rivayet edilmiştir:
"Atehten yana, topukların ve ayak ayalarının vay ha line!"
558-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve seliem cünüplükten yıkandı. Su değmemiş
kuru bir yer gördü. Saçının örgüsünden tutup bir kıs-mını(n suyunu) o kuru yere
sıktı." [ibn Mâce]
559-Câbir radiyallahu anh'dan:
Ona, sarık üzerine mesh etme hususunda bir sual soruldu; "Hayır, saça su
değmedikçe olmaz" cevabını verdi. [Mâlik]
560-Sevbân radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve seliem, bir müfreze gönderdi. Askerler üşümüştü.
Döndüklerinde onlara sarık ve mestlerinin üstlerine mesh etmelerini
emretti." [Ebû Dâvudj
561~Enes radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'i abdest alırken gördüm; başında
Kıtrî (çizgili kırmızı) bİr sarık vardı, elini sangını altından sokup, sarığı
hiç çözmeden başının ön kısmı nı mesh etti." [Ebû Dâvudj
562-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve seliem, (abdest uzuvlarını) ikişer kere
yıkayarak ab dest aldı." [EbO Dâvud ve Tirmizî.J
563-Onun (Tirmizî'nin) Câbir
radiyallahu anh'dan yaptığı rivayet:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in azalarını birer kere
yıkayarak, ikişer kere yıkayarak, üçer defa yıkayarak abdest (aldığı)
olmuştur."
564-Nesâî, Abdullah b. Zeyd'den:
"İkişer kere yıkayarak abdest alıp: 'Bu, nur üstüne nurdur'
demiştir."
565-Rezîn, Osman radiyallahu
anh'dan: 'Üçer kere (yıkayarak) abdest aldı. Ve şöyle buyurdu:
"l§le bu abdestim, benden önceki pey gamberlerin ve İbrahim'in
abdestidir."
J66-Nimrân b. Harise radiyallahu anhu-mâ'dan, o da babasından:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve seliem buyurdu:)
"Baş(ı meshetmek) için su kullanın!"
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kehtr'dc leyyin bir isnâd-la.]
567-Abbâd b. Temîm, babasından
radiyal lahu anh:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'i gördüm; abdest alıyor, ayaklarını
su ile mesh
ediyordu." [Taberânî, el'Mucemul-Evsat'la.]
568-Abdullah b. Bedr radiyallahu
anh' dan:
"Kur'ân mesh (emri) ile nazil oldu. Buna karşılık Peygamber sallallahu
aleyhi ve sel iem bize ayaklarımızı yıkamamızı emretti ve biz de yıkadık."
[Taberânî, el-Mu' cemu' !-Kehîr'de zayıf bir isnâdla.]
569-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
(Ayetin başında geçen) "(Ayaklan) yıka mak" lafzı, "Topuklara
kadar ayaklarınızı" (Mâide 6) lafzına da yöneliktir."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr'âc]
PARMAKLARI SOKUP OVALAMAK
(HİLÂLLEMEK), MİSVAK VE ELLERİ YIKAMAK
570-Ebû Eyyûb radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ümmetimden, abdest ve yemekte tahlil yapanlara (parmaklarını
hilâlleyenlere) ne mutlu!" [Ahmed ve Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kehİr'de zayıf
bir isnâdla.]
571-Yine Taberânî'nin eUMu cemu
l-Ke-/jfr'inde şöyle geçer: Dediler ki: "Tahlil ya panlar ne demek?"
Şöyle buyurdu:
"Tahlil, (abdestte) ağzını yıkarken elİnİ sokarak iyice ovalamak. Burnuna
su çekerken parmağını sokup iyice temizlemek. Parmakla rın arasını da iyice
ovmaktır. Yemekteki tahli le gelince: Yemek yedikten sonra dişlerinin arasında
bulunan yemekleri çıkarmadan na maza duran ki§iyi görmek kadar meleklerin
hoşlanmadıkları bîr şey yoktur!"
572-EbuM-Derdâ radiyallahu anh'dan;
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, abdest aldı. Abdest suyunun
artığıyla sakahnı parmaklarını sokarak güzelce ovaladı. Başını da kollarının
artığı olan su ile meshetti."
[Taberânî, el'Mu'cemu'I-Kebir'de leyyin bir isnâdİa.]
573-Osmân radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem sakalını hilâllerdi."
[Tirmizî]
574-Ebû Dâvud, Enes radiyallahu
anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem abdest alırken, bİr avuç
su ahp çenesinin altı na sokar ve onunla sakalını İyİce oğuşturur ve şöyle
derdi: "İşte Rabbim bana böyle yapma mı emretti."
575-Bezzâr ve
el-Mu'cemu'l-Kebîr'inde Taberânî zayıf bir isnâdla Ebû Vâil'den ben zerini
rivayet ettiler. Onda şöyle geçmektedir:
"O, yüzünü yıkarken sakalını İyice oğuş-turdu. Kulaklarının içini,
boynunu, sakalının içini başından artan su ile meshetti. Kollarını dirseğe
kadar yıkadı. Ayak pannaklarınm ara sını iyice oğuşlurdu. Suyu tâ topuklara
kadar götürdü (yani topuklarla beraber yıkadı). Su-
yu topuğa kadar ulaştırdı. Sonra sağ eliyle bir avuç su alıp başına koydu,
başının etrafından akıncaya kadar (bekledi). Sonra şöyle buyur du: "İşte
tam abdest budur."
576-Vasile radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim parmaklarının içini su ile oğuştur-mazsa. kıyamet günü Allah onu
ateşle oğuştu rur." [Taberânî, e!-Mu' cemu' l-Kebİr'âc zayıf bir isnâdla.]
577-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:) "Ya parmakların içini
su İle oğuş-turursunuz, ya da (kıyamette) ateşle oğuştu-rursunuz!"
(Taberânî. el-Mu'cemu'l-Evsat'ta]
578-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Abdest aldığında, el ve ayak parmakları nı iyice Oğuştur!" [Tırmizi]
579-Onun (Tirmizî) ve Nesâî'nin,
ayrıca Lakît b. Sabre'den yaptıkları bir rivayet:
Dedim ki: "Ey Allah Resulü, bana abdesti anlat!" Şöyle buyurdu:
"Abdesti İyi al, parmakların arasım gü zelce oğuştur, burnuna su verdiğin
zaman, oruçlu değilsen, iyice verip yıka.'"
580-Ebû Hureyre radiyaİiahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ümmetime sıkıntı vermeyecek olsaydım, onlara misvak kullanmalarını
emrederdim."
[Kütüb-i sitte]
581-Bir başka rivayette: "Her
namazla birlikte" diye geçer.
582-Ahmed'ın lafzı: "Ümmetime sıkıntı
vermeyecek olsaydım; her namaz için (abdest-li olsa bile) abdesti emrederdim.
Her abdestte de misvak kullanmalarını emrederdim."
583-Tirmizî, Zeyd b. Hâlid
radiyaİiahu anh'dan:
O, mescidde olduğu zaman, misvakı, kâti bin kalemi gibi kulağının üzerinde
bulundu rurdu. Onu kullanmadan namaza durmazdı, sonra tekrar kulağının üstüne
koyardı.
584-Ebû Dâvud, Enes radiyaİiahu anh'
dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, gece veya gündüz uyandığmda,
abdest alma dan önce mutlaka misvak kullanırdı."
5S5-Ebû Dâvud, Müslim ve Nesâî Şurayh b. Hânî'den, dedi kİ:
Âişe'ye sordum: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem evine girdiğinde
ilk önce ne yapardı?" "Misvak kullanırdı" dedi.
586-Nesâî, Âişe radiyaİiahu
anhâ'dan;
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Misvak ağzı temizler, Rabbin hoşnutlu ğuna vesile olur."
587-Bunu Taberânî,
el-Mu'cemu'l-Kebîr ve eZ-fivj'a^'ında İbn Abbâs radiyaİiahu anh' dan zayıf bir
isnâdla nakledip şu ilâveyi zik retti: "Gözlere de ciladır."
588-Buhârî, Ebû Musa'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e geldim, ağzını misvaklıyordu, 'ûu
uû' diyor du, misvak ağzındaydı, sanki kusacak gibi idi."
589-Ebû Davud'un rivayeti:
"Onun yanı na ağzını misvaklarken girdim. Misvak dili nin bir
tarafındaydı. 'Ah, ah!' diyordu; yani kusacak gibi idi."
590-Nesâî'nin lafzı: O, "â
â" diyordu.
591-Enes radiyaİiahu anh'dan: (Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Misvak hakkında size çok şey söyledim!" [Buhârî ve Nesâî.]
592-Nesâî'nin başka rivayeti:
"Misvak hakkında hana çok §ey söylettiniz."
593-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, mis vak kullanıyordu. Yanında biri
diğerinden (yaş ça) büyük iki adam vardı. Derken misvakm bü yük olana verilmesi
hususunda ona: "Arlan mis vakı en büyüğüne ver!" diye vahiy geldi.
(Âişe) dedi ki: "Misvak kullanırdı, sonra yıkamam için onu bana verirdi.
Ben de onunla (bereketini umarak) ağzımı fırçalardım, sonra yıkayıp O'na geri
verirdim." [Ebû Dâvud]
594-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Misvaklı namazın, misvaksız namaza üs tünlüğü yetmiş namaz sevabı
gibidir."
[Ahmcd. Ebû Ya'İâ ve Bezzâr.]
595-Alî radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kul, misvak kullanıp namaza durduğu za man, melek arkasına durup
tilâvetini dinler. Ona yaklaşır (yahut buna benzer bir kelime söyledi). Ağzım
onun ağzının üstüne koyar, ağ zından çıkan Kur'ân onun içine girer Öyleyse
Kur'ân için ağızlarınızı temizleyin!" [Bezzâr]
596-Âişe radiyallahu anhâ'dan: Dedim
ki; "Ey Allah Resulü, kişi ağzını (misvaksız) da fırçalar mı?"
"Evet!"
"Nasıl yapar?" "Parmağını ağzına sokup ovalar."
[Taberânî, el-Mu'ccmu'l-EvsuCid. zayıf hır isnâdla.]
597-Muâz radiyallahu anh'dan: (Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Mübarek zeytin ağacından yapılan mis vak (fırça) ne güzeldir! Ağzı
temizler, di§in kir ve pasını giderir O, benim ve benden önceki peygamberlerin
misvağıdır."
[Taberânî, el-Mıı'ceııuı'l-Evsal'la; isnadında Mu'al-Icl b. Muhammed vardır.]
598-Ebû Hayre es-Sabâhî radiyallahu
anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gelen heyet içindeydim; bize fırça
yapmamız için misvak ağacı verdi. Dedik ki: "Ey Allah Resulü! Bizde (bu iş
için) hurma çubuğu var dır; ancak biz gene de senin keramet ve lütfu-nu kabul
ediyoruz." Şöyle dua etti:
"Allahım, Abdu'l-Kays' i bağışla!"
[Taberânî el-Mu' cemıı' l-Kehîr'âs daha uzun bir metinle.]
599-Ebû Umâme radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Misvak kullanın! Çünkü misvak ağzı te mizler, Rabbin rızâsına vesile
olur. Cibril, ba na ne zaman geldiyse, mutlaka mİsvağı tavsi ye etmiştir. O
kadar ki misvağın bana ve üm metime farz kılınacağından endişe ettim.
Eğer onun ümmetime zor geleceğini bil-meseydim, onu farz kılardım. Artık o
kadar sık misvak kullanıyorum ki, ağzımın ön tarafını harab edebileceğimden
korkuyorum." [İbn Mâ-ce. zayıf bir isnâdla.]
600-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Sizden biri uykudan uyandığı zaman, üç
kere yıkamadan elini su kabına daldırmasın!
Çünkü elinin nerede gecelediğini bilmez."
[Kütüb-i sine.]
601-Ebû Davud'un bir rivayetinde:
"Eli nin nerede gecelediğini yahut elinin nerede dolaştığını
bilemez."
BURUNA DOLU DOLU SU
VERMEK, SUMKÜRMEK, ABDESTİ İYİ ALMAK VE DİĞER BAHİSLER
602-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve selİem buyurdu:)
"Her abdest alan iyice sümkürsün. Kim taşla taharetlenirse, teklesin (yanİ
bir, üç, beş gibi tek sayıda taş kullansın)."
[Kütüb-i sİUe, Tirmİzî hariç.)
603-Müslim'in diğer rivayeti:
"Sizden biri abdest aldığı zaman, burnunun iki deliği ne dolu dolu su
çeksin, sonra sümkürsün."
Ö04-Nesâî: "Sizden biri uykudan kalktığı zaman, abdest alsın ve sümkürsün.
Çünkü şeytan, onun genzinde geceler."
605-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"iki veya üç kere iyice sümkürün!" [Ebû Dâvud.]
606-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ümmetim kıyamet gününde (abdestİn izi olarak) yüzleri ve kolları parlak
bir vaziyette çağrılacaktır. Öyleyse kimin parlaklığım çoğalt ma imkânı varsa
çoğaltsın!" [Buhârî ve Müslim.]
607-Diğer rivayet:
Nuaym b. el-Cebr der ki: Ebû Hureyre'yi abdest alırken gördüm:
Abdest alırken yüzünü yıkadı; abdesti mü kemmel aldı. Sonra sağ elini bileğine
kadar yı kadı. Sonra sol eüni bileğine kadar yıkadı. Sonra başını mesh etti,
sonra sağ ayağını bal dırına kadar yıkadı. Sonra sol ayağını da baldı rına
kadar yıkadı. Sonra dedi ki: "Peygamber sallallahu aleyhi ve seilem'i böyle
abdest alır ken gördüm. Ve sallallahu aleyhi ve .sellem şöyle buyurmuştu:
"Kıyamet gününde yüzü ve kolları, abdesti iyi almaktan ötürü, nur içinde
olacaksınız. Kimin gücü yeterse, bu nur ve parlaklığım uzatsın ve
çoğaltsın."
608-Diğer bir rivayet: "O
(Nuaym), Ebû Hureyre'yi abdest alırken görmüş; şöyle yap mış: Yüzünü yıkamış,
kollarını da neredeyse omuzlarına varacak derecede yıkamış. Ayakla rını da
neredeyse baldırlarına varacak kadar yı kamış." Devamını benzer şekilde
rivayet etti.
609-Müslim. Ebû Hâzım'dan, dedi ki:
Ebû Hureyre namaz için abdest alırken ar-kasındaydım; eliyle kollannı yıkarken
nere-dey.se koltuğuna kadar uzanıyordu. Dedim ki:
"Ey Ebû Hureyre! Bu nasıl bir abdest?" Ce vap verdi: "Siz burada
mıydınız? Ey Ferrûh oğulları! Burada olduğunuzu bilseydim ab-desti bu şekilde
almazdım. Dostum sallallahu aleyhi ve sellem'den duydum: "Bir mü'minin
âhiretteki süsü, abdest alırken suyun ulanaca ğı yere kadar ulaşacaktır."
["Ey Ferrûh oğulları!" kısmı hariç, Nesâî de aynısı nı rivayet
etmiştin]
610-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
"Vallahi Alkh Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, diğer insanlar dışında
bizi yalnız üç şeyle mahsus kılmıştır: Abdesti çok iyi alma yı, sadaka ve zekat
ahp yememeyi ve merkep leri atların üzerine aşırmamayı emretti." [Nesât
ve Tirmizî.]
61Î-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
Bir adam Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gelip "isbâğu'1-vudû'
(=abdesti gü zel almak) ne demektir?" diye sordu. Namaz vakti gelinceye
dek ona cevap vermeden sus tu. Namaz vakti gelince su getirtti ve ellerini
yıkadı. Ağzına dolu dolu su verip yıkadı, bur nuna da dolu dolu su çekip
yıkadı, sümküre-rek İçİndekini çıkardı. Üç kere yüzünü yıkadı, üç kere de
ellerini (kollarını) yıkadı. Başını mesh etti; ayaklarını da üçer kere yıkadı.
Sonra entarisinin altına su serpti. Ardın dan şöyle buyurdu:
"İşte isbâğu'l-vudû' (=güzel abdest al mak), budur." [Ebû Ya'lâ ve
Bezzâr.]
612-Muâviye b. Kurre, babasından, o
da dedesinden:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, azalarını birer kere yıkayarak abdest
alıp şöy le buyurdu: "İşte bu bir abdest şeklidir ki Al lah ancak bununla
namazı kabul eder." Son ra ikişer kere yıkayarak abdest aldı ve şöyle
dedi: "İşte isbâğu'l-vudû' (=mükemmel ab dest) budur ki bu benim ve Allah
dostu olan İbrahim'in abdestidir."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Evsat'ia leyyin bir isnâdla ve uzunca bir metinle,]
613-Enes radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, bir sâ' (3.328 İt) ile beş müd (yaklaşık 4.15 İt) arasındaki su ile yıkanırdı;
bir müd (0.832 İt) İle de abdest
alırdı."
614-Diğer bir rivayet: "Beş
mekkûk (su tası) İle yıkanırdı; bir mekkûk ile de abdest alırdı." [Buhârî,
Müslim, Nesâî ve Tirmizî.]
615-Onun (Tirmizî'nin) başka bir
rivayeti: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Abdestîe
iki rıtü (0.832 it) su yeler."
616-Ebû Dâvud: "O, iki rıtıl
(yaklaşık 1.64 it) bir kapdaki su ile abdest alu-dı; bir sâ' (3.328 İt) su ile de yıkanırdı."
617-Onun (Ebû Davud'un) ve Nesâî'nin
ÜmmÜ Umâre'den yaptıkları rivayet: "Pey gamber sallallahu aleyhi ve
sellem, bir müddün (832 gr) üçte
ikisi kadar su ile abdest aldı."
618-er-Rebî' bn. Muavviz radiyallahu
an-hâ'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem evimize gelirdi. Bir müd ya da
üçte biri ya da dörtte biri kadar su alan bir kabımızı alırdı; ben de O'na
dökerdim; O da azaİanm üçer kere yıkarayarak abdest alırdı." [Dârimî]
619-Abdullah b. Zeyd radiyallahu
anh' dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem bize geldi. O'na bakır bir kap
çıkardık ve içindeki suyla abdest aldı." [Ebû Dâvud]
620-İbıi Amr b. el-Âs radiyallahu
anh' dan;
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, abdest almakla olan Sa'd'ın yanma uğradı
ve ona: "Nedir bu israf?" dedi. "Abdestte israf mı
olurmuş?" deyince; şöyle buyurdu: "Evet. akar suyun kenarında
bulunsan bile!"
[İbn Mâce]
621-Âişe radiyallahu anhâ'dan: Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in, abdestten sonra kurulandığı bir havlu
su vardı." [Tirmizî]
622-Onun (Tirmizî'nin) Muâz
radiyallahu anh'dan da bir rivayeti vardır: "Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem'i gördüm; abdest al dığında yüzünü elbisesinin bir tarafıyla
silerdi."
623-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Abdesti olmayanın namazı olmaz. Üzeri ne Allah'ın adını anmayanın
(besmele çek meyenin) abdesti de abdest değildir." [Ebû Dâ vud]
624-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Bir kimse abdeste başlarken Allah'ı zik rederse, vücudunun tümü
temizlenir. Allah'ın adını anmazsa yalnız abdestte yıkanan yerler temizlenir."
625-Ebû Mûsâ radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e uğradım, abdest ahyor ve şöyle dua
ediyordu: "Allahümma'ğfır lı zenbî ve vassi' lîft da rı ve bârik Itfî
rızkı (=Allahım, günahımı ba ğışla, evimi genişlet, rızkımı bereketlendirip
çoğalt!)" [Bu iki rivayet Rezîn'e aittir.]
626-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bu yurdu ki:
"Ey Ebû Hureyre! Abdest alırken: 'Bis-millahi vel-hamdu lillahi (=Allah'ın
adıyla, hamd Allah'a mahsustur)' de! Böyle dersen, hafaza melekleri, o abdesti
bozuncaya kadar devamlı olarak sana sevab yazarlar." [Taberâ-
nî, el-Mu'cemu's-Sağır'de.]
627-Ebu'l-Cenûb radiyallahu anh'dan:
Alî'yi, abdest için su çekerken gördüm, hemen koştum, "Müsaade buyurun da
ben çe keyim!" dedim. Şöyle buyurdu: "Ey Ebu'l-Cenûb sen bırak! Ben
de Ömer'i abdest almak için su çekerken gördüm, koştum, "Mü saade buyurun
da ben çekeyim" dedim. "Sen bırak ey Ebu'l-Hasan! Zira ben Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'i abdest için su çe kerken gördüm, koştum;
"Bırak ey Ömer! Be nim temizliğimde (abdeslimde) kimsenin bana ortak
olmasını istemem" buyurdu' dedi.
[EbO Ya'lâ ve Bezzâr, Ebu'l-Cenûb'un ztıyıf bir ravi olduğuna dikkat çekerek
rivayet ettiler.]
628-Vâbısa radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e tırnaklarda bulunan kire varıncaya
kadar her şeyi sordum. Şöyle buyurdu: "Sana şüphe ve ren §eyi, şüphe
vermeyen şeye terk et!"
[Taberânî. et-Mu'cenm'l-Kebîr'de zayıfhır isnâdla.]
629-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Sizden biri abdest alırken parmaklarını birbirine bitiştirip
kenetlemesin!"
[Taberânî. el-Mu'cemu' t-Evsal'ta; isnadında Atîk b. Ya'kûb vardır.]
630-Yezîd b. Ebî Ubeyde'den:
Seleme b. el-Ekva' radiyallahu anh, ab dest alırken miski alıp eline koyar,
sonra sa kalına sürerdi. (Taberânî, el-Mu'cemu'!-Kebîr'de.]
631-Abdü'l-Melik b. Umeyr'den:
Zu'l-Kilâ'dan, Şebîb Ebû Revâh'ı işittim:
O, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile namaz kılmış. Allah Resulü Rûm
(sûresini) okumuş ve tereddüd geçirmiş (tekrarlamış), namaz bitince şöyle
buyurmuş: "Kur'ân okur ken zihnim karıştı. Bazı kimseler abdesti güzel
almadan bizimle namaz kılıyorlar. Kim bizim le namazda bulunursa abdestini
güzel alsın!" [Ahmed]
632-Enes radiyallahu anh'dan, dedi
kİ: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, her namaz için abdest
alırdı." (Enes'e) denil di ki:
"Siz nasıl yapardınız?" "Bozmadıkça o abdest kâfi gelirdi."
[Buha rı ve Sünen ashabı.]
633-Büreyde radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem. Fetih günü tek bir abdestle namazları
kıldı. Ömer sordu:
"Şimdiye kadar yapmadığınız bir şey yap tınız?"
"Bilerek yaptım, ey Ömer!" diye cevap verdi. [Müslim ve Sünen
ashabı.]
634-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem abdestte, taranmada ve pabuç
giymede; hülâ sa her şeyde, her işinde elinden geldiğince sa ğından
başlardı." [Mâlik hâriç, altı hadis imamı.]
ABDESTİ BOZAN ŞEYLER
635-Alî b. Talk radiyallahu anh'dan:
Bir bedevî dedi ki: "Ey Allah Resulü! Ki şi çölde olur, az bir yellenmesi
bulunabilir, suyu da az olabilir; bu durum karşısında ne yapmalıdır?"
Cevap verdi:
"Biriniz yellendiği zaman abdest alsın! Kadınlara arkalarından yanaşmayın!
Şüphe siz Allah, hak(kı söylemekten) çekinmez."
[Tirmizî ve Ebû Dâvud.]
636-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ancak, ses (yellenme sesi) veya (yellen me) kokusundan abdest lazım
gelir."
637-Diğer bir rivayet: "Biriniz
mescidde olup da bir yellenme hissederse, ses duyunca-ya, ya da koku
hissedinceye dek mescidden çıkmasın!" [Tirmizî, Müslim ve Ebû Dâvud.]
638-Ahmed'ın rivayeti: "Sizden
birİ namazda olduğu zaman, şeytan gelir, ona (kişi) hayvanına yanaştığı gibi
yanaşır Yatıştığı za man, poposunun iki parça arasına, sırf onu namazdan etmek
İçin yellenir (Kişi) Böyle bir şey hissederse, ses duymadıkça veya koku his
setmedikçe namazdan ayrılmasın."
Ö39-Diğer bir rivayet: "Yatıştığı zaman, (şeytan) onu dizginler veya ona
bir yular atar." Ebû Hureyre dedi ki: "Bunu görürsü nüz. Kösteklenmiş
olana gelince, siz onu na maz kılarken düz durmayıp eğilmiş olarak gö rürsünüz.
Dizginlenmiş olana gelince, namaz da ağzını açmış Allah'ı anmaz bir halde gö
rürsünüz."
640-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Namazda iken şeytan birinizin yanına gelip makadından bir kıl koparır, o
da abdes-tinin bozulduğunu sanır. (Böyle bir durumla karşılaşan) ses duyuncaya
ya da koku hisse dinceye dek namazdan ayrılmasın!"
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr'öc leyyin bir isnâdJa.]
641-Bir rivayette de şöyle geçer:
"Şeytan kişiye namazda oyun yapmaya kalkışır, nama zını kesmek içİn
elinden geleni yapar; yoru lunca hu defa dübürüne üfler. Sizden bİri böy le bir
şey hissederse..." Yukardakinin benze rini zikretti.
642-Abdullah b. Zeyd radiyallahu
anh' dan:
"Bir adam, namazda abdestini bozan bir şey hissettiğini Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem'e şikayet etti. O da ona, bir ses duy madıkça, ya
da bir koku hissetmedikçe na mazdan ayrılmamasını söyledi."
[Buhârî, Müslim. Ebû Dâvud ve Nesâî.]
643-Rezîn'in rivayeti: ''Biriniz
mescide girip iki kuyruğu (poposunun iki yanı) arasın da bir §ey hissederse,
(çıkan gazın) hışırtı ve ya sesini duymadıkça mescidden çıkmasın."
644-Cerîr radiyallahu anh'dan:
Ömer radiyallahu anh, cemaate namaz kıldırdı. Derken adamın birinden bir ses
çık tı. Bunun üzerine şöyle dedi: "Bu adam ab-destini tekrar alacak ve
namazım da iade ede-cek!"
Cerîr (Ömer'e hitaben) dedi ki: "Bunu yaşayan her kimsenin, hem abdest
almasına, hem de namaz kılmasına mı karar veriyor sun?"
"Ne güzel söyledin! Allah seni hayırla ödüllendirsin!" dedi. Sonra
onlara da aynı şe yi emretti. [Taberânî. el-Mu'cenıu'i-Kebîr'tie.]
645-Alî radiyallahu anh'dan:
Mezisi gelen bir adamdım. Kızıyla evli ol duğum için Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem'e sormaktan utandım.Bu sebeple Mikdâd b. el-Esved'e sormasmı
rica ettim. Sormuş; o da cevaben şöyle buyurmuş: "(Mezisi gelen,) uzvunu
yıkar ve abdest alır." [Kütüb-i sittc]
646-Ebû Davud'un rivayeti:
"Uzvunu ve hayalarını yıkar."
647-Nesâî'nin rivayeti: "Uzvunu
yıkar."
648-Ebû Dâvud ve Tirmizî, Sehl b.
Hu-neyf den benzerini naklettiler kİ o rivayette şöyle geçer:
Dedim ki: "Ey Allah Resulü bundan (mezi-den) giysisine bulaşan kişi ne
yapmalıdır?"
"Onu gördüğün yere, bir avuç su alıp serpmen yeler!" buyurdu.
649-Abdullah b. Sa'd el-Ensarî
radiyalla hu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel lem'e, guslü gerektiren şey ile sudan
sonra gelen su (mezi) hakkmda sordum. Şöyle bu yurdu: "O, mezidir; her
erkekten mezi gelebi-lif. Bundan dolayı yalnız uzvunu ve hayaları nı yıkaman
yeter. (Abdesti bozduğu içİn) Na maza abdest alır gibi abdest alırsın."
[Ebû Dâvud]
650-Ebu'd-Derdâ radiyallahu anh'dan,
dedi ki:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, oruçlu iken kustu ve bu yüzden
abdest aldı." (Râvi) Ma'dân dedi ki: Sonra Şam mescidin de Sevbân'a
rastladım ve bunu (yanİ Ebu'd-Derdâ hadisini) sordum; "(Ebu'd-Derdâ) doğ
ru söyledi, halta abdest alırken suyunu ben döktüm" dedi. [Tirmizî ve Ebû
Dâvud.]
651-Misver b. Mahrame radiyallahu
anh' dan:
Ömer'e suikast yapıldığı gece, onu sabah namazma kaldırmak için yanına girdi.
Ömer: "Pekâlâ, namazı terkedenin İslâm'dan nasibi yoktur" dedi ve
yarasından kan damlaya dam laya namaz kıldı.. [Mâlikj
652-Câbir radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile sefere, yani Zâtur-Rikâ' harbine
çıktık. Müslümanlardan biri, ganimet olarak müşriklerden birinin kansını
almıştı. Bunun üzerine müşrik olan kocası, yemin etti ve: "Muham-med'in
ashabından birinin kanını akıtıncaya kadar onları izleyeceğim." Bu şekilde
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in izini ta kibe koyuldu. Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem bir yerde konakladı ve "Bizi kİm bek
leyecek?" buyurdu.
Hemen biri Muhacirler, diğeri Ensâr'dan olmak üzere iki kişi gönüllü oldu.
Onlara şöy le buyurdu: "Geçidin ağzını tutun (bekle yin)!"
O ikisi yolun ağzına varınca. Muhacir yat tı; Ensarî İse namaza durdu. Sonra
müşrik geldi; onu (namazdakini) görünce, kavmin nöbetçisi olduğunu anladı. Ona
bir ok attı. Namazda olan, ağzıyla o oku çıkardı. Bu defa müşrik üç ok daha
attı.
Ensârî rükû ve secdeye vardı; (namazını bitirince) arkadaşını uyandırdı. Müşrik
bunu görünce hemen kaçtı. Muhacir, Ensarı'den akan kanlan görünce, şöyle dedi:
"Sübhanallah! Neden sana ilk oku attığın da beni uyandırmadın?" Şu
cevabı verdi: "Bir sûre okuyordum; sûreyi kesmek istemedim." [Ebû
Davudi
653"Aişe radiyallahu anhâ'dan,
dedi ki: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem hanımlarından birini
öptü; sonra abdest taze lemeden namaza gitti." Urve dedi ki: "O öp
tüğü hanımı senden başkası değildi, değil mi (ey Âişe)?" (Bu söz
karşısında) Âişe güldü. [Sünen ashabı.]
654-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
Şöyle söylemiştir: "Kişinin karısını öpme si, eliyle onu okşaması
mülâmeseden (dokun madan) sayılır; binâenaleyh kim karısını öperse, ya da
eliyle okşarsa, abdest alması ge~ rekir." [Muvattâ.l
655-Talk b. Alî radiyallahu anh'dan:
Bir adam geldi, bedeviyi andırıyordu; de di ki: "Ey Allah Resulü!
Abdestten sonra kişi nin cinsel uzvunu tutması hakkında ne buyu rursun?"
Şöyle buyurdu: "O, kendisinden bir parça değil midir?" [Sünen
ashabı.]
656-Büsre bn. Safvân radiyallahu an
hâ'dan:
"Kim tenasül uzvuna dokunursa, abdest almadıkça namaz kılmasın!"
[Muvattâ ve Sünen ashabı.]
657-Taberâm. el-Mu'cemu'l~Evsat
ve'l-Kebır'inds, bu rivayette uzvu zikrettikten sonra şunu da ilave ettİ:
"Yahut hayalarını ve-ya uyluk diplerini"
Ö58-İbn Amr radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim cinsel uzvunu tutarsa abdest alsın! Herhangi bir kadın dafercini
tutarsa o da ab dest alsın! " (Ahmed.]
İsnadında yer alan Bakiyye b. VeUd "an" lafzıyla rivayette
bulunmuştur.
659-Taberânî el-Mu'cenuı'l-Evsat\nda
ley-yin bir İsnâdla İbn Amr b. el-Âs radiyallahu anh'-dan: "Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem'e elini fercine sokan kadın hakkında soru sordular;
şöyle buyurdu: "Abdest alması gerekir."
660-Taberânî, el-Mu' cemu'
l-Kebîr'inde ise şöyle rivayet eder: "Elini vurup da fercine elleyen kadın
hakkında sorulduğunda şöyle buyurdu: "Abdest alması gerekir."
661-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
"O, otururken uyuklar; sonra abdest alma dan namaza dururdu." [Maiik]
662-Ali radiyallahu anh'dan;
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu;)
"Gözler, kıçın bağıdır. Öyleyse kim uyur sa abdest alsın/" [Ebû
DâvudJ
663-îbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'i secdede uyurken gördüm, halta
horladı. Sonra kalkıp namaz kıldı. Dedim kİ: "Ey Allah Resu lü,
uyudunuz!" Bunun üzerine şöyle buyurdu:
"Sadece uzanarak yatan kimsenin (ahdes-ti bozulduğu için) abdest
tazelemesi gerekir. Çünkü ki§i, uzanıp yattığında mafsalları gev-§er."
[Tirmizî!
664-Ebû Umâme radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Uyku abdesti, teyemmüm de olduğu gibi su ya (bir) dokunup onunla yüzüne,
kollarına ve ayaklarına sürmendir" [Taberûnî. el-Mu'cemu'l-Ke-
bıV'inde z«v'/bir sencdle. Ebû Dâvud ve Nesâî de benzerini rivayet
etmişlerdir.]
665-Esmâ bn. Ebî Bekr radiyallahu
an-hâ'dan: O, "Küsûf' namazı ile İlgili hadisinde dedi ki: "(Onun
arkasında namaza) durdum. (O kadar uzattı kİ) kendimden geçer gibi oldum."
Urve dedi ki: "(Esma bundan dolayı) abdest al madı." [Buhârî hariç,
diğer Kütüb-i sittc ashâbıl
666- Âişe radiyallahu anhâ'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in vefatını anlattığı hadisinde der ki:
O, yıkandı.
sonra ayağa kalkmak istedi. Ama kendinden geçti; ayılınca sordu: "İnsanlar
namaz kıldı mı?" "Hayır!" dedik. "Haydi benim için leğe ne
su koyun!" dedi. Emrini yerine getirdik ve yine yıkandı.." Bu hadis
inşaallah ileride gele cektir. [Buhârî hariç, diğer KütüİJ-i sitte ashabı.]
667-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
O, abdest alırken dedi ki: "Yediğim keş (kurumuş çökelek) parçalarından
dolayı ab dest ahyorum; çünkü Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle
buyurduğunu duy dum: "Atehin dokunduğu her§eyden ötürü ab dest alm!"
[Buhârî hariç, diğer K(İCüb-i sitte ashabı.]
668-Nesâî'nin rivayeti: İbn Abbâs
dedi ki: "Ateş değdi diye, şimdi ben Allah'ın kitabın da helal olarak
gördüğüm şeyden dolayı ab dest mi alacağım?" Bunun üzerine Ebû Hu reyre,
taşlar topladı ve şöyle dedi: "Bu taşların sayısınca şehadet ederim ki,
Allah Resulü sal lallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: "Atehin
değdiği §eyden ötürü abdest alm!"
669-Tirmizî'nin rivayeti: îbn Abbâs
dedi ki:
"Yağdan dolayı da abdest alacak mıyız? Sıcak sudan ötürü de abdest alacak
mıyız?" Ebû Hureyre şu cevabı verdi: "Ey kardeşimin oğlu! Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sel lem'den bir hadis duydun mu ona misal ver meye
kalkışma!"
670-Ebû Davud'un rivayeti:
"Ateşin pi şirdiği şeyden dolayı abdest almak gerekir."
Ö71-Nesâî, Ebû Eyyûb ve Ebû Talha'dan: "Ateşin değiştirdiği şeyden dolayı
abdest alın!"
672-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, koyunun kürek etini yedi ve
abdest almadan namaz kıldı." [Mâlik. Buhârî ve Nesâî.]
673-Müslim'in rivayeti: "Abdest
almadı ve suya da değmedi."
674-Ebû Davud'un rivayeti:
"Sonra altın da bulunan bir bezle elini sildi; ardından kalk tı namaz
kıldı."
675-Tinnizî, Amr b. Ümeyye
radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'i koyun butundan kesip yerken
görmüş. Sonra da (ezanla) namaza çağnldığını, et kestiği bı çağı bırakıp namaza
durduğunu ve tekrar ab dest almadığını da görmüş."
676-Ebû Dâvud ve Nesâî, Câbir
radiyalla hu anh'dan:
"Ateşte pişen şeyİ yemenin abdesti bozup bozmaması hususunda Allah Resulü
sallalla hu aleyhi ve sellem'in son yaptığı abdest al maktır."
677-Süveyd b. en-Nu'mân radiyallahu
anh'dan:
"Hayber yılı Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile yola çıktık.
Hayber'e yakın bir yer olan Sahbâ'ya vardığımızda, Allah Resu lü sallallahu
aleyhi ve sellem ikindi namazını kıldı.
Namaz bitince yemek getirilmesini em-retri. O gün kavuttan başka bir şey
götürül medi. Suyla ıslatılmasını emretti; ondan ye di, biz de yedik. Sonra
akşam namazına kalktı, ağzını çalkaladı, biz de çalkaladık. Tekrar abdest
almaya gerek duymadı." [Mâlik, Buhârî ve Nesâî.]
678-Abdürrahîm b. Temîm
el-Eş'arî'-den:
Muâz'a dedim ki:
"Ateşin değiştirdiği şeyden dolayı abdest alır mıydınız?"
"Evet; bizden biri ateşin değiştirdiği şeyi yediği zaman, ellerini ve
ağzını yıkardı; bunu abdest sayardık." [Bezzâr bunu zayıf hk isnâd ile ri
vayet etti.]
679-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan,
dedi ki: "Benim için, çirkin bir kelime söylemek ten dolayı abdest almak,
güzel (ve helal) ye mekten dolayı abdest almaktan daha hoştur."
[Taberânî, cl-Mtı'remıı'l-Kebîr'de.]
680-Enes radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, süt içti; bundan dolayı ne ağzını
çalkaladı, ne de abdest aldı." [Ebû Davud]
681-Câbir radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, süt içti ve yağından dolayı ağzını
yıkadı." [Bezzâr, zaytf hır isnâdla.]
682-Câbir b. Semure radiyallahu
anh'dan:
Bir adam Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e sordu: "Koyun eti
yemekten dolayı abdest alayım mı?" Cevap verdi;
"İster al, ister alma!"
"Peki deve etlerinden dolayı?"
"Evet: deve etinden dolayı (yediğin za man) abdest al!"
"Koyun ağıllarında namaz kılabilir mi yim?"
"Evet!"
"Deve ahırlarında?"
"Hayır!" buyurdu. [Müsliml
683-İbn Amr radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Deve eti (yediğinizde) abdest alın! Ko yun etinden dolayı abdest almayın!
Koyun ağıllarında namaz kılın! Deve ahırlarında namaz kılmayın!" [tbn
Mâce]
684-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
Dedi ki: "Biz yer(deki pislikler)e sürten giysiden dolayı abdest almazdık;
(namaz kı larken) saçımızı ve elbisemizi de toplamaz dık." [Ebü Dâvud]
685-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü, bir adamı İzarım sarkıtarak namaz kılarken görünce, ona;
"Haydi git, ab dest al!" dedi. Gitti, abdest alıp geldi. Yine:
"Haydi git, abdest al!" dedi.
Gitti, abdest alıp geldi. Biri şöyle dedi: "Ey Allah Resulü! Neden abdest
almasmı em rettin?"
"Çünkü o, namaz kılarken izarım yere de ğecek kadar sarkıtıyor. Allah
kikinin izarım yere sarkıtarak kıldığı namazı kabul etmez." [İkisi de Ebû
Davud'a aittir.]
686-Vâİl b. Dâvud'dan, o da İbrâhîm
(en-Nehaî)'den:
Dedi ki: "Abdest, çıkan şeyden dolayı gerekir; (vücuda girenden değil.
Oruç ise gi renden bozulur, çıkandan değil."
[Taberânî, el-Mu' cemu' l-Kehîr'dc]
687-Ebû Bureyde b. el-Huseyb
radiyalla hu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim bir puta elini sürerse abdest alsın!"
[Bezzâr]
688-ez-Zübeyr radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Cibril'i karşıladı; elini tutmak istediyse
de o, ehnİ vermedi. Bunun üzerine Peygamber sal lallahu aleyhi ve sellem su
getirtti, abdest al dı; ondan sonra elini uzattı. Cibrîl de O'nun elini tuttu.
Dedi ki: "Ey Cibrîl! Daha Önce elimi tutmana engel olan neydi?" Cevap
verdi: "Sen daha Önce bir yahudİnin elini tutmuş tun. Kâfir eline dokunan
ele, elimin dokun-masmı istemedim."
(Taberânî, el-Mu'ceıııu'l-Evsat'ta zayıf bir isnâdia.]
689-îbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan,
dedi ki:
"Biz, alacalı hastaya el sürdüğümüzde ab dest alırdık." fTaberânî. el-Mu'cenm'l-Evsat
ve'l-Kebir'inde leyyin bir isnâdia.]
690-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Sizden birinin namazda burnu kanarsa namazdan ayrılsın, kanını yıkasın ve
tekrar abdest alıp namaza dursun."
[Taberânî, el-Mu' cemu' I-Kehir'inde zayıftır isnâdia.]
691-Mâlik radiyallahu anh'dan:
"Bana ulaştığına göre İbn Abbâs radiyal lahu anh'ın namaz esnasında bumu
kanamış, çıkıp kanı yıkadıktan sonra gelip namazına bıraktığı yerden tekrar
başlamış."
692-Yine ondan (Mâlik'den:)
"İbn Ömer'in bumu kanadığı zaman, na mazdan çıkar, abdest alıp gelirdi.
Hiç konuş madan namazını (bıraktığı yerden alarak) ta mamlardı."
693-Ebû Mûsâ radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, mescidde cemaate namaz kıldırırken,
bir adam içeriye girdi. Derken mesciddeki bir çu kura düştü; adamın gözleri
kördü. Cemaatın çoğu namazda oldukları halde buna güldü. Bunun üzerine Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem gülmelerinden dolayı hem abdesti, hem de
namazı iade etmelerini emretti."
(Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kehîr'ds.]
694-Câbir radiyallahu anh'dan: Ona
namazda gülen adam hakkında soru lunca şöyle dedi: ''Namazı tekrar kılar, abdes
ti iade etmez." [Ebû Ya'iâ]
695-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Namazda abdesti bozulan kimse, hemen namazı bıraksın. Eğer cemaatle namaz
kılı yorsa, burnunu tutsun. Sonra namazı bıraksın." [Ebû Dâvud]
696-tbn Amr b. el-As radiyallahu
anh' dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Daha selam vermeden, namazın sonun da oturduktan sonra (ka'de-i âhirede)
abdes ti bozulursa namazı caiz olur."
Tirmizî dedi kİ: "Bu hadisin isnadı kavî değildir, muztaribdir."
MESTLERE MESHETMEK
697-el-Muğîre (b. Şu'be) radiyallahu
anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile beraberdim, dedi ki; 'Ey
Muğîre! Su kabını al!' Ben de aldım. Sonra (kazâ-i hacet yapma ya) gitti,
gözümden kayboluncaya kadar uzaklaştı, hacetini gördü. Üzerinde Şam işi bir
cübbe vardı. Elini yeninden çıkartmak is tediyse de dar geldi. Bunun üzerine
altından çıkardı. O'na su döktüm, namaz için abdest aldı ve mestleri üzerine
meshetti."
698-Diğer bir rivayet:
"Mestlerini çıkart mak için eğildim; 'Onları bırak, çünkü ben onları
abdestli olarak giydim' buyurdu ve on ların üzerine meshetti." iBuhârî ve
Müslim]
699-Ahmed, "'onları abdestli
olarak giy dim" sözünden sonra şunu ilâve etti: "(Cerîr dedi ki:)
Bundan sonra bir daha çıplak ayakla yürümedim."
700-MÜslim'in diğer rivayeti:
"Mestleri üzerine, başının Ön kısmına ve sarığına mes hetti."
701-Diğer rivayette: "Abdest
aldı; zülüfü-ne, sangına ve mestlerine meshetti."
702-Ebû Dâvud: (Cübbesi) dar geldi.
Çünkü onu çok sıkı giymişti; mestlerini çı kartmak için eğildim. Şöyle buyurdu:
"Mest leri bırak! Zira onları abdestli olarak giy dim." Devamı
yukarıdakinin benzeridir.
703-Diğer bir rivayet:
"Mestleri üzerine meshetti. Bunun üzeri ne dedim kİ: 'Ey Allah Resulü!
Unuttunuz mu?'
'Aksine sen unuttun, bana bunu Rabbim emretti' buyurdu."
cak onda şöyle geçer: "Sonra bize namaz kıldırdı."
705-Diğer rivayet: Sonra mestlerine
mesh etti ve dedi ki: "İhtiyacın nedir?"
"Ey Allah Resulü, bir ihtiyacım yoktur!' Vardığımızda Abdurrahman b. Avf
cemaate namaz kıldırıyordu. Onlara henüz bir rek'at kıldırmıştı. Ona
geldiğimizi bildirmek için gittim, fakat (Allah Resulü) beni alıkoydu. Bunun
üzerine biz de yetişebildiklerımizi kıl dık, yetişemediğimizi kaza ettik."
Diğerlerinin de bu anlamda rivayetleri bu lunmaktadır.
706-Bilâl b. Rebâh radiyallahu
anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, hem mestlere, hem de
başörtüsüne meshetti." [MiisÜm, Tİrmizî ve Nesâî.l
707-Ebû Davud'un rivayeti:
"Abdest alıp sangına ve (mestin üzerine giydiği koruyucu)
704-Nesâî de benzerini rivayet etti.
An- ayakkabısına mesh ediyordu."
708-Ebû Ubeyde b. Muhammed b. Am-mâr
b. Yâsir radiyallahu anh'dan:
Câbir'e mestler üzerine meshetme hak kında sordum; "Bu sünnettir, ey
kardeşimin oğlu!" dedi. Bu defa sanğa meshetme hakkın da sordum. Şöyle
cevap verdi: "Saça dokun (meshet)!" [Tirmizîl
709-Cerîr radiyallahu anh'dan: O.
küçük abdest bozdu, sonra abdest alıp mestlerine mesh etti. "Bunu (hep)
yapar mı sın?" denildi. Şöyle dedi: "Evet, Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve seliem'in küçük abdesl bozduğunu ve sonra abdest alıp mestleri üze
rine meshettiğini gördüm."
(Râvi) A'meş der ki: İbrahim (en-Nehaî) dedi ki: "Bu hadis, Abdullah (b.
Mes'ûd)'un ashabının hoşuna giderdi. Çünkü Cerîr'İn müslüman oluşu, Mâide
sûresinin nüzulünden sonraya rastlamıştır." [Buhârî, Müslim ve Nesâî.]
710-Ebû Dâvud da benzerini rivayet et
miştir, ancak onda şöyle geçmiştir:
Dediler ki: "Bu, Mâide sûresinin nüzulün den önceydi." Cerîr şöyle
dedi: "Ben, Mâide sûresinin nüzulünden sonra müslüman ol dum."
[Tirmizî'nin de buna henzcr bir rivayeti vardın]
711-eİ-Muğîre radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, abdest aldı, çoraplarma ve
pabuçlarına mes-
hetti." [Tirmizî ve Ebû Dâvud.]
(Ebû Dâvud) dedi kİ: "İbn Mehdî, bu ha disi rivayet etmezdi. Çünkü
el-Muğîre'den bilinen usûl sadece mestler üzerine meshtir. (Ebû Dâvud) dedi ki:
Hadis bu lafzıyla, Ebû Mûsâ el-Eş'arî tarikiyle Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem'den nakledilmiştir. O. çorap lara mesh etmiştir. Ancak bu rivayet ne
mut-tasılâıv ve ne de ^avfdir."
(Ebû Dâvud) dedi ki: "Çoraplara meshe-denler şunlardır: Alî, Ebû Mes'ûd,
Berâ, Enes, Ebû Umâme, Sehl b. Sa'd ve Amr b. Hureys (radiyallahu anhum).
Ayrıca Ömer ve İbn Abbâs'dan da rivayet edilmiştir."
712-Evs b. Ebî Evs es-Sakafî
radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel iem'in bir kavmin kuyusuna geldiğini,
abdest aldığını ve pabuçlarıyla ayaklarına mesh etti ğini gördüm."
[Ebû Dâvud]
713-eI-Muğîre radiyallahu anh'dan:
"ResûluUah sallallahu aleyhi ve sellem, mestin üst ve alt kısımlarını
meshederdi."
714-Diğer rivayet: "Mestlerin
üstlerini meshederdi." [Tirmizî. Ebû Dâvud ve Nesâî.]
715-AIÎ radiyallahu anh'dan:
Dedi ki: "Eğer din görüşle (re'y) olsaydı, mestin altını meshetmek, üstünü
meshetmekten daha yerinde olurdu. Halbuki ben Allah Resulü .sallallahu aleyhi
ve seliem'in, mestin sadece üstüne meshettiğini gördüm." [Ebû Dâvud]
716-Şurayh b. Hâni radiyallahu
anh'dan: Mestler üzerine meshetmek hakkında sor mak üzere Âişe radiyallahu
anhâ'ya gittim. Cevaben şöyle dedi:
"Bunu Ebû TâUb'in oğluna (Alî'ye) sor malısın. Çünkü Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem ile yolculuk yapan o idi." Gidip ona sorduk;
şöyle dedi: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, seferde üç gün üç
gece; mu kîm iken de bir gün bir gece (süreyle) meshe-derdİ." [Müslim ve
Nesâî.)
717-Aynca onun (Nesâî) ve
Tirmizî'nin Safvân b. Assâl'dan şu rivayetleri de bulun maktadır:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, cünüplük hali dışında yolculuk
esnasında uy ku, küçük abdest bozma ve def-i hacet yapma halleri dâhil üç gün,
üç gece mestlerimizi çı kartmamamızı emrederdi."
718-Übey b. İmâre radiyallahu
anh'dan:
Bu zat, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile iki kıbleye doğru namaz
kılmıştır.
Dedim ki: "Ey Allah Resulü! Mestlere meshedeyim mi?"
"Evet!"
"Bir gün mü?"
"Bir gün."
"İki gün mü?"
"İki gün."
"Üç gün mü?"
"Evet, istediğin kadar" buyurdu.
719-Diğer bir rivayet: "Bu süre
yedi (gün)e kadar ulaştı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: "Evet, ne
kadar (süreyle) canın isterse" buyurdu. Bu rivayet pek kavî değildir.
[Ebû Dâvud ve İbn Mâce hasen bir isnâdla rivayet etlileri
720-Ebû Bürde radiyallahu anh'dan:
Dedi ki: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile yaptığımız savaşların
sonuncusun da, bize misafir için üç gün üç gece, mukîm için bir gün bir gece
olarak mestlerimize çı-kartmadıkça, üzerlerine meshetmemizi emret miştir."
[Taberânî, el-Mu' cemu' l-Kehîr'mde zayıfbn isnâdla.]
721-Ebû Ümâme radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'i gördüm. İbn Kam'e O'na ok atıp (da
yarala dığı) zaman, abdest alırken sargısı çözüldü ğünde üzerine abdest suyu
ile mesh etti.
[Taberânî, e!-Mu'cemu l'Kehtr'inde zayıf bK isnâdla.]
TEYEMMÜM
722-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
Seferlerinin birinde Allah Resulü sallalla hu aleyhi ve seliem ile
birlikteydik. Beydâ ve ya Zâtu'1-Ceyş adlı yere vardığunızda, ger danlığım
düşüp kayboldu. Allah Resulü sal lallahu aleyhi ve seliem ve beraberindekiler
aramaya koyuldular.
Bir su kaynağı yanında değildiler ve sula rı da yoktu. Bazı kimseler Ebû Bekr'e
gidip "Âişe ne yapıyor, görmüyor musun! Allah Resülü'nü ve insanları su
olmayan bir yerde hapsetti, sulan da yok" dediler.
Bunun üzerine Ebû Bekr radiyallahu anh bana geldi. Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem'in başı dizlerimin üstündeydi ve uyu muştu. Bana şöyle
çıkıştı:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel lem'i ve diğer insanları susuz bir
yerde alı koydun, üstelik suları da yok!" Durmadan be ni azarlıyor ve
aralıksız konuşuyor; bir yan dan da böğrüme vuruyordu. Allah Resulü sal-
lallahu aleyhi ve seliem, kucağımda uyuduğu için yerimden kımıldayıp kaçmaya da
imkan bulamıyordum. Hülâsa Allah Resulü sallalla hu aleyhi ve seliem kucağımda
uyuyarak su suz sabahladı. Bunun üzerine Allah Teâlâ te yemmüm âyetini (Mâide,
5/6) inzal buyurdu. Ve teyemmüm ettiler.
Bu olay üzerine (Akabe biatına katılan) nakîblerden biri olan Useyd b. Hudayr
şöyle dedi:
"Ey Ebû Bekr ailesi, bu sizin ilk bereketi niz değildir!"
Sonra beni taşıyan deveyi kaldınnca, ger danlığımı altında buldum.
723-Diğer bir rivayet:
"Medine'ye var mak Üzereyken gerdanlığım Beydâ'da düş tü..." Onda
ayrıca şöyle geçer: "(Ebû Bekr;) İnsanlan bir gerdanhk uğrunda alıkoydun'
(dedi). Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel iem kucağımda uyumakta olduğu
içİn yerim den ölsem de kımıldayamadım, (babamın) vuruşu canımı yakmıştı."
724-Diğer bir rivayet:
"Esmâ'dan emanet olarak gerdanhk aldım, kayboldu. Peygamber sallallahu
aleyhi ve seliem, ashabından bazı kimseleri onu aramaya gönderdi.
Namaz vakti gelmiş ve abdest almadan namaz kılmışlardı. Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem'e geldiklerinde durumu O'na bildirdiler. Bunun üzerine
teyemmüm âyeti nazil oldu. Üseyd b. Hudayr (Aişe'ye) şöyle dedi: "Allah,
seni hayır ile mükafat landırsın! Vallahi senin başına ne gelirse Al lah
mutlaka ona bir çıkış yolu gösteriyor ve müslümanlara da onda bir bereket ihsan
edi yor.."
[Buhârî ve Müslim. Ebû Dâvud. Mâlik ve Ncsâİ'nin de benzeri rivayetleri
vardir.]
725-Ammâr radiyallahu anh'dan:
«Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Ülâtü'1-Ceyş denilen mevkide
geceleyin mo la vermişti. Yanında Âişe de bulunmaktaydı. Zifâr (Yemen)
boncuklarından yapılmış olan gerdanlığını düşürdü. 'İnsanları onu aratmak için
alıkoydu. Böylece halk, sabaha kadar ara dılar.
Kimsede su yoktu. Bu nedenle Ebû Bekr çok kızdı ve "İnsanları bu susuz
yerde alıkoy dun!" diye (Âişe'ye) çıkıştı. Bunun üzerine Al lah, hem
Resûlü'ne hem de diğer müslümanla-ra ruhsat olsun dİye temiz toprakla teyemmüm
etmelerini bildiren âyetini indirdi. Allah Resu lü sallallahu aleyhi ve sellem
ile beraber diğer müslümanlar da kalkıp ellerini yere vurdular, hiçbir toprak
almadan, onunla yüzlerini, kolla rını omuzlara kadar, ellerinin ayalannı da kol
tuk altlarına kadar mesh etliler.»
İbn Şihâb der ki: "İnsanlar bu hadise hiç itibar etmezler."
726-Bir rivayet: "Avuçlarını
temiz topra ğa vurdular, sonra yüzlerine bir kere sürdüler, sonra avuçlarını
bir kere daha yere vurdular; kaldırıp omuz ve koltuk altlarına kadar elleri nin
ayalarını mesheitiler."
727-Benzeri bir rivayette omuzlar
ile kol tuk altlan zikredİlmemiştir.
Îbnü'1-Leys: "Dirseklerinin üstüne kadar" dedi. Ebû Dâvud ve
Nesâî'nin de benzeri ri vayetleri bulunmaktadır.
728-Şakîk radiyallahu anh'dan:
Abdullah (bin Mes'ûd) ve Ebû Musa'nın yanındaydım. Ebû Mûsâ dedi ki:
"Ey Ebû Abdirrahman! Bir adam cünüp olsa ve bir ay su bulamazsa ne yapar,
nasıl namaz kılar?" Abdullah cevap verdi: "Bir ay bulamazsa, yine de
teyemmüm etmez!" Bu nun üzerine Ebû Mûsâ dedi ki: "Nasıl olur bu,
Mâide süresindeki (5/6.) âyete ne buyu-
racaksın? O âyette 'Su bulamazsanız terte miz toprakla teyemmüm edin!'
buyurulmu-yor mu?"
Abdullah'ın cevabı: "Eğer buna ruhsat ve rilmiş olsaydı, bu sefer soğuk su
ile karşılaş tıklarında da toprakla teyemmüm etmeye kal kışırlardı."
"Sen bu sebeple mi teyemmümden hoş lanmıyorsun?"
"Evet!"
"Sen Ammâr'ın Ömer'e söylediği şu sözü duymadm mı? «Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem benİ bİr işe göndermişti, cünüp ol dum, su bulamadım, tıpkı
hayvanın toprakla yuvarlandığı gibi toprağa bulandım. Sonra Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem'e gel dim, durumu anlattım; şöyle buyurdu: 'Sana
şöyle yapman yetişirdi.' Yere elini bir kere vurdu; sİlkti, sonra soluyla (sağ)
avucunun ar kasını ya da sol elinin üstünü (sağ) avucuyla mesh etli, sonra
yüzünü mesh etti»."
[Buhârî ve Müslim]
729-Müslim'in diğer rivayeti:
"Elinle şöyle yapman yeter." Sonra ikİ elini yere vur du. Sol elini
sağ eline sürdü. Avuçlarını ve yü zünü de meshetti.
Abdullah'ın cevabı: "Görmedin mi, Ömer Ammâr'ın sözüne kanaat
getiremedi."
730-Bir başka rivayette: Ebû Mûsâ
dedi ki: "Bırak şimdi Ammâr'ın sözünü, bu âyeti ne yapacaksın?" Bu
soru karşısında Abdullah, ne diyeceğini bilemedi.
731-Diğer rivayet: "Sana böyle
yapman yeter." Sonra iki elini yere vurdu, (tozunu) silkti; sonra
ellerini, yüzünü ve avuçlarını meshetti.
[Ebû Dâvud ve Nesâî de benzerini rivayet eltiler.J
732-Abdurrahman b. Ebzâ radiyallahu
anh'dan:
Bir adam Ömer'e gelip, dedi ki: "Ben cü nüp oldum, su bulamadım!"
Ömer "Namaz kılma!" dedi. Bunun üzeri ne Ammâr dedi ki: "Ey
Mü'minlerin Emiri Sen hatırlamıyor musun, hani beraber bi müfrezeydeydik de
ikimiz de cünüp olmuş tuk. Sen namaz kılmamıştın, ben ise toprakt yuvarlanıp
öyle namaz kılmıştım. Bunun üze fine Allah Resulü sallallahu aleyhi ve seller
şöyle buyurmuştu:
"Sana ellerini yere vurman, sonra onla ra üfleyip yüzüne ve ellerine
sürmen yeter di."
Ömer: "Allah'tan kork ey Ammâr!" de yince, Ammâr şöyle dedi:
"İstersen bu hadisi başkalarma anlatmaya yım!" Ömer de şöyle dedi:
"Seni. altına girdi ğin sorumlulukla başbaşa bırakıyorum."
IBuhârî ve Müslim]
733-Ebû Davud'un rivayeti:
"Ömer'in ya nındaydım; bir adam gelip 'Biz bir yerde, ba zen bir, bazen
iki ay kalırız.' deyince Ömer "Bana gelince, su buluncaya dek namaz kıl
mam (beklerim)' dedi."
734-Diğer bir rivayet: "Sana
şöyle yap man yeterdi." Sonra ikİ elini yere vurdu, son ra (tozunu çırpmak
için) birini diğerinin üze rine vurdu; sonra yüzünü ve kollarını dirsek lere
ulaşmayan bir yere kadar meshetti.
735-Diğer bir rivayet: "Sonra
ona (avuçla rina) üfledi, onunla yüzünü ve ellerini dirsek lere kadar
meshetti." "Ya da kollarına kada meshetti."
(Râvi) Şu'be der ki: Seleme (b. Kuheyl): "İki el, bir yüz ve iki kol"
ibarelerini söylerdi. Mansûr ise ona: "Söylediğine dikkat et! Sen den
başka hiç kimse kollar demiyor" dedi.
736-Nesâî benzerini rivayet etti.
Ancak ondaki ibare şöyledir: "Seleme şüphe etti ve 'Kollarını zikredip
etmediğini bilmiyorum' dedi."
[Tirmizî de bunun bir kısmını nakletmigtir.]
737-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Bir vuru§u yüz için, bİr vuruşu da dirsek lere kadar kollar için olmak
üzere teyemmüm iki vuruştan ibarettir." [Bezzâr, zayıf hir isnâdla.|
738-îmrân b. Husayn radiyallahu anh'-dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, cemaatle namaz kılmayıp ayn oturan
birini gördü ve sordu: "Ey Fülan! Seni. cemaatle namaz.kılmaktan alıkoyan
§ey nedir?"
"Ey Allah Resulü! Cünüp oldum, su bula madım!"
"Temiz toprak(la teyemmüm etmelisin! Bu) sana yeter!" buyurdu.
[Buharî. Müslim ve Nesâî.]
739-Ebû Zer radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in yanında ganimet (koyun ve deve)
birikti. Ba na dedi ki: "Ey Ebû Zer! Bunları otlat!" Ben de Rebze'yc
kadar onları götürüp otlattım. (Ailem yanımdaydı) Cünüp oldum. Bu halde beş,
altı gün geçirdim. Nihayet Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e geldim.
"Bu Ebu Zer mi?" buyurdu; ancak ben sustum. Sonra şöyle buyurdu:
"Ey Ebû Zer, annen seni yetim bırakma sın!" Sonra zenci bir cariye
çağırdı, içinde su bulunan bir kap getirtti. Beni bir elbise ile ör tüp perde
yaptı; ben de devemi perde yaparak yıkandım, Üstümden sanki bir dağ atmış gibi
oldum ve hafifledim. Şöyle buyurdu: "Yirmi yıl bile susuz kalsa temiz
toprak müslümanm abdestidİr. Su bulduğun zaman onunla yıkan. Bu tabiî ki daha
iyidir."
740-Bir rivayette: Ebû Zer dedi ki:
"Mah-voldum ey Allah Resulü!"
"Seni mahveden nedir?"
"Sudan uzak kaldım, yanımda hanımım vardı, cünÜp oldum; abdestsiz namaz
kıl dım" dedim. Bunun üzerine hemen bana su getirtti.
[Ebû Dâvııd ve Timıizî; Nesâî ise bunu muhtasar olarak rivayet etti.]
74l4bn Abbâs radiyallahu anh'dan: Ona teyemmüm hakkında sorulunca şöyle dedi:
"Allah Kitâb'ında abdesti zikrettiğinde; "Yüzlerinizi ve ellerinizi
de dirseklere kadar yıkayın!" (Mâİde 5/6) buyurdu. Teyemmüm hakkında ise:
"Yüzlerinizi ve ellerinizi meshe-din!" (Mâide 5/6) buyurdu.
"Erkek ve kadın hırsızın ellerini kesin!" (Mâide, 5/38) buyurdu.
Kesmede sünnet olan, bileklere kadar olan iki eldir. Şu halde teyem mümde istenen
de yüz ve bileklere kadar iki eldir" dedi. [Tirmizî]
742-Hakîm b. Muâviye, amcasından:
Dedim ki: "Ey Allah Resulü! Ben (bazen) bir ay sudan uzak oluyorum;
yanımda hanı mım oluyor ve onunla ilişki kuruyorum!" "Evet!"
buyurdu.
Tekrar dedim ki: "Ey Allah Resulü! Ancak bir ay sudan uzak
kalıyorum!"
"istersen oluz sene uzak kal (teyemmümle namaz kılabilirsin!)"
buyurdu.
[Taberânî, el-Mu'cenıu'!~Kehîr'de.]
743-Tânk radiyallahu anh'dan: Bir
adam cünüp oldu ve bu yüzden namaz kılmadı. Peygamber sallailahu aleyhi ve
sel-lem'e durumu anlatınca: "Doğru yaptın" bu yurdu. Başka bir adam
cünüp oldu; teyem-
müm edip namaz kıldı; sonra gelip durumu Peygamber sallailahu aleyhi ve
sellem'e bildi rince ona da: "Doğru yaptın" buyurdu. (Nesâî]
744-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallailahu aleyhi ve sel-lem'in zamanmda bir adam yaralandı. Sonra
ihtilam oldu. Kendisine yıkanması söylendi, yıkandı ve (bu yüzden) öldü. Allah
Resulü sallailahu aleyhi ve sellem bunu duyunca, şöyle buyurdu: "Onu
öldürdüler, Allah da on ları öldürsün. Amadem bilmiyorlardı, sormala rı bir
çare olmaz mıydı?" lEbû Dâvud]
745-Rezîn'in rivayeti:
"(Yaralı) adam ihti lam oldu, 'Teyemmüme ruhsat var mı? diye rek sünnetten
haberi olmayanlara sordu. Ona, 'Hayır, yok' dediler. O da yıkandı ve
Öldü." Devamı yukarıdakinin benzeridir. Ayrıca on da şöyle geçer:
"Ona teyemmüm yeterrdi, ya rasına bir sargı yapardı, onun üzerine mesh
ederdi, vücudunun diğer kısımlarını da yıkar dı" (buyurdu).
746-İbn Mâce, leyyin bir isnâdla
şunu da ilave etti: Atâ dedi ki:
Allah Resulü sallailahu aleyhi ve sellem olayı duyunca şöyle buyurdu:
"Ke§ke yaralı başını bırakıp da vücudunu yıkasaydı!"
747-Amr b. el-As radiyallahu
anh'dan: "Zâtü's-Selâsîl harbinde, soğuk bir gecede ihtilam oldum.
Yıkandığım takdirde öleceğim den endişe ettiğim için teyemmüm ettim ve ar
kadaşlarıma sabah namazım kıldırdım. Bunu Peygamber sallailahu aleyhi ve
sellem'e anlat-tıklannda şöyle buyurdu: 'Ey Amr! Arkadaşla rına cünüp iken mi
namaz kıldırdın?' Kendisi ne beni yıkanmaktan alıkoyan sebebi anlattım ve dedim
ki: Allah Teâlâ'nın şöyle buyurduğu nu duydum: 'Kendinizi Öldürmeyin! Allah şüp
hesiz size merhamet eder.' (Nisa, 4/29)
Bunun üzerine Allah Resulü sallailahu aleyhi ve sellem güldü ve birşey
söylemedi."
748-Diğer rivayet: "Uyluk
diplerini yıka dı, namaz abdesti ahr gibi abdest alıp onlara namaz
kıldırdı." Benzerini zikretti, ancak "te yemmüm etti" demedi.
749-Bu olay aynca, el-Evzaî
tarikiyle Hassan b. Atiyye'den de rivayet edildi; onda teyemmüm ettiği
geçmiştir. [Ebû Dâvud]
750-Ebû Saîd radiyallahu anh'dan:
"İki kişi sefere çıktı; namaz vakti geldi. Su olmadığı için teyemmüm
ettiler, namazla rını kıldılar. Sonra (vakti içinde) su bulunca, biri tekrar
abdest alıp namazını iade etti, öte ki ise etmedi. Sonra Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem'e gelip durumu anlattıkların da namazı iade etmeyene: 'Sen
sünnete isabet eltin, kıldığın namaz sana yeter' dedi. Hem abdesti, hem de
namazı iade edene: 'Sen iki ecir aldın' buyurdu." [Ebû Dâvud ve Nesâî.]
751-İbn Ömer radiyallahu anh'dan: O
(İbn Ömer), Cüruf adındaki tarlasından geldi; Mirbedu'n-Ni'am'da ikindi vakti
girin ce hemen teyemmüm edip namaz kıldı. Sonra henüz güneş yüksekte iken
Medine'ye geldi; ama namazını iade etmedi.
[Rezîn; Mâlik de benzerini rivayet etmiştir.]
752-îbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem çı kar, suyu eline döker; sonra onu
(uzuvlarına) sürünürdü. O'na dedim ki: "Ey Allah Resulü! Su sana
yakındır!" Şu cevabı verdi. "Ne bile yim belki ona ula§amam (diye
böyle yap tım}."
[Ahmed ve Taberânî, el-Mu'centu'l-Kehîr'Ğe leyyiıı
bir isnâdla.]
753-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem
hanımlarından biriyle ilişkide bulunup da
ağırlık bastığında (yıkanmcaya kadar) ellerini
duvara vurup teyemmüm ederdi."
(Taberânî, el-Mu'cemu'l-Evsat'la zayıf bk isnâdla.1
754-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
"Kişinin bir teyemmümle sadece bir na maz kılması, diğer namaz için ayrı
bir teyem müm etmesi sünnettendir."
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebîr'inde zayıf bir isnâdla.]
755-Ebu'l-Cüheym radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Cemel kuyusu tarafından geldi, bir
adama rastladı. Adam ona selam verdi, ama selamını (hemen) almadı. Bir duvara
gidip yüzünü ve ellerini meshederek (teyemmüm etti); selamı nı sonra
aldı."
[Buhârî, Müslim. Ebû Dâvud ve Nesâî.j
CÜNÜBLÜKTEN YIKANMAK
(BOYABDESTİ)
756-Ebû Saîd radiyallahu anh'dan;
Pazartesi günü Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile Küba'ya gittik.
Sâlimo-ğullarma varınca. Allah Resulü saÜallahu aleyhi ve sellem İtbân'ın
kapısında durdu, onu çağırdı. Adam entarisini sürükleyerek çıktı. Bunun üzerine
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem: "Adamı telaşlandırdık (ga
liba)" dedi. İtbân da dedi ki:
"Ey Allah Resulü! Kişi cinsî münasebet anında doyum olmadan (boşalmadan)
hanı mından aynhrsa ne yapması gerekir?" Cevap verdi: "Su, ancak
sudan gerekir (yani madem boşalma vuku bulmamış, yıkanman da gerek mez)."
[Müslim]
757-0 (Müslim) ve Buhârî ayrıca şu
riva yette bulundular: Ensâr'dan bir adama buyur du k-i'. "Ace(e
ettirifdiğİn zaman, do^um da ol madığında yıkanman gerekmez, sadece ab-dest
alman gerekir."
758-Ebû Dâvud: "Su ancak sudan
gerekir. (Boşalma olmadan hiçbir şey gerekmez.)"
759-rırmizî, Ubey b. Kâ'b'dan:
"Su (yı kanmak), ancak suyun (meninin gelmesini) gerektirir" kuralı
İslâm'ın başlangıcında bir ruhsat idi; sonra yasaklandı.
760-Ebû Dâvud şunu da ekledi:
"(Bu ruhsat) su kaynaklarının kıtlığından dolayı idi."
761-'nrmizî. İbn Abbâs radiyallahu
anh' dan, dedi ki: "Su (gusletmek), ancak suyu (meniyi) gerektirir"
hadisi ihtİlam hakkında dır.
762-(Aişe radiyallahu anhâ'dan:) Ebû
Mûsâ der ki: Muhacir ve Ensâr'dan bir takım insanlar neden dolayı yıkanmak
gerektiği hususunu aralarında tartıştılar. En-sâr dedi ki: "Yıkanmak ancak
boşalmada ge rekir." Muhacirler ise: "Bir araya gelip te masta bulundukları
zaman, boşalma vuku bulmasa bile yıkanmak gerekir" dediler. De dim ki:
Sizin bu meselenizi hallederim. He men gittim. Aişe'den izin istedim. Bana İzin
verildi, dedim ki; "Anneciğim, sana bir şey sormak istiyorum, fakat
utanıyorum!" "Utanma! Soracağını sor! Kişi kendisini do ğuran
annesinden utanır mı? Ben senin an nenim." Dedim ki: "Yıkanmayı
gerektiren nedir?"
"Meseleyi bilen birine düştün! Allah Re sulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu ki: Kişi, kadtmn dön [organı) arasına oturup sünnet yeri, kadının
sünnet yerine değdi mi, gusül (abdesti almak) vacip o/ur'dedİ".
763-Dİğer rivayette:
"Bir adam Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e sordu: Bir kişi
hanımı ile İlişki kurar, ama doyum olmaz, ikisinin de yıkan ması gerekir
mi?" Âişe de orada oturuyordu; şöyle buyurdu: "Ben bununla aynı §eyi
yapı yoruz. Ama kalkıp yıkanıyoruz." [Müslim]
764-Mâlik: "Sünnet yeri sünnet
yerine girdi mi, yıkanmak vacip olur." (Ebû Mûsâ) sonra dedi ki:
"Bunu senden sonra hiç kimse ye sormayacağım."
765-Tinnizr şunu da ekleyerek dedi
ki: "Ben bunu Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile yaptım; her
ikimiz de yıkandık."
766-Buhârî ve Müslim, Ebû Hureyre
radİ-yallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Boşalma olmasa da yıkanmak gerekir."
767-Amr b. Şuayb, babasından, o da
de desinden:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"İki sünnet yeri birbirine giripte tenasül uzvunun ba§ı girdiği zaman
gusül vacip olur."
[İbn Mâce]
768-Aİşe radıyallahu anhâ'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel lem'e, bir yaşlık görüp de ihlilam
olduğunu hatırlamayan kişi hakkında sordular; "Yıkan ması gerekir"
buyurdu. İhtilam olduğunu ha tırlayıp da bir yaşlık görmeyen kişi hakkında da
sordular, onun için "Yıkanması gerekmez" buyurdu.
Ümmü Seleme dedi ki: "Kadın da aynı şe yi görürse yıkanması gerekir
mi?"
"Evet, çünkü kadınlar da erkeklerin par çasıdır" buyurdu. [Tirmizî ve
Ebû Dâvud]
769-Ümmü Seleme radiyallahu an
hâ'dan:
Ebu Talha'nın hanımı Ümmü Süleym de di ki: "Ey Allah Resulü! Allah hakkı
söyle mekten haya etmez; kadın İhtilam olduğu za-
man yıkanması gerekir mi?" "Evet eğer suyu görürse (yani yanlık
görürse)" buyurdu.
Ümmü Seleme de; "Hiç kadın İhtilam olur muymuş?" dİye sordu.
"Eli toprak olası! Tabiî, çocuğu ona ne sebeble benziyor?" buyurdu.
770-Onun rivayetlerindendir: (Ümmü
Seleme, Ümmü Süleym'e) "Ka dınları rezil ettin!" (dedi)
771-Bir başka rivayetinde:
"Ümmü Sele me yüzünü kapattı ve dedi ki..."
772-Bir başka rivayetinde:
"Ümmü Sele me güldü..." [Buhârî ve Müslim. Diğerlerinin de ben zer
rivayetleri bulunmaktadır]
773-Ümmü Seleme'nİn yerine, Âişe'den
de gelen sahîh rivayette şu ibare bulunmak tadır: "Tüh sana! Kadın bunu
görür mü?"
774-Bir başka rivayet: Bir kadın
Allah Re sulü sallallahu aleyhi ve sellem'e sordu: "Ka dın ihtilam olup yaşlık
gördüğü zaman yıka nmalı mı?" "Evet" buyurdu. Bunun üzerine
Âişe, (kadına) "Vay eli toprak olası!" deyince, Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Bırak onu, çocuğun ona
(kadına) benzemesini görmüyor musun? Kadının suyu erkeğinkine galip gelirse,
çocuk dayılarına benzer; erkeğin menisi kadımnkine galip gelirse çocuk
amcalarına benzer."
775-Müslim, Ümmü Süleym'den:
"Evet, benzeme nereden oluyor? Erkeğin suyu (me nisi) kalın ve beyazdır;
kadımnki ince ve sarı dır. Hangisi baskın gelirse benzeme ondan olur"
buyurdu.
776-Nesâî, Enes'den: "Hangisi
önce gelirse ona benzer."
777-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan.
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Her kılın dibinde ciinüplük vardır; onun için saç ve kılları iyİ yıkayın,
cildi temizle yin!." [Ebû Dâvud ve Timıizî]
778-Alî radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim bir kıl kadar yıkanmadık yer bıra kırsa, ona cehennemde şöyle olur,
böyle olur." Alî üç defa tekrar ederek dedi ki: "İşte ben de bu
sebeple başımın saçma düşman ol dum." Nitekim o, saçlarını bu yüzden
keserdi.
[Ebû Dâvud]
779-Sevbân radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e yıkanmanın usûlünü sordular; şöyle
buyurdu: "Erkek, saçlarını çözüp yıkasın ve suyu saçlarının dibine
ulaştırsın. Kadının ise Örgü lerini çözmesi gerekmez; üç kere başına su dökmek
yeter." [Ebû Dâvud]
780-Aişe radiyallahu anhâ'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, cünüplükten yıkanmaya başladığında
önce ellerini yıkardı, sonra sağ eliyle sol eline su koyar avret yerini
yıkardı, sonra namaz ab-desti gibi abdest alırdı. Sonra suyu alıp par maklarını
iyice saçlarının dibine sokarak yı kardı. İyice yıkadığı kanaati hâsıl olunca,
başına üç kere su dökerdi. Sonra bedeninin diğer kısımlarına su dökerdi. Daha
sonra
ayaklarını yıkardı." [Altı hadis imamı. Lafız Müs lim'e aittir.]
781-Onun rivayetlerindendir:
"(İçinde süt sağılan bİr kap gibi büyük) bir kap(ta su) iste di; onu
eliyle tuttu. Başının sağ bölümünü yı kadı, sonra sol bölümünü yıkadı. Sonra
avu-cuyla su ahp tüm başını yıkadı."
782-Onun rivayeti erindendir:
"Önce elle rinden başladı, onları dirsekleriyle birlikte yıkadı. Sonra
onlara su döktü. Onları iyice temizledikten sonra elleriyle duvara dayanır ve
abdeste başlardı."
783-Onun rivayetlerindendir: (Aişe)
dedİ ki: "İsterseniz Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in cünüplükten
yıkandığı yerde duvardaki ellerinin izini sizlere gösterebili rim."
784-Onun rivayetlerindendir:
"Sonra ba şına üç kere su dökerdi. Biz de saç örgümüz den ötürü beş kere
su dökerdik."
785-Onun rivayetlerindendir:
"Su kabına sokmadan ellerine su döküp yıkardı. Ellerini yıkadıktan sonra
sağ elini su kabma sokardı. Sağına dökerdi, tenasül uzvunu sol eliyle yı kardı.
Sonra sağ eliyle sol elini yıkardı, son ra üçer kere ağzına dolu dolu su verip
yıkar dı, burnuna da dolu dolu su çekip yıkardı. Sonra iki avuç dolusu suyu
başına dökerdi."
786-Onun rivayetlerindendir:
"Üç kere eline su boşaltırdı; tenasül uzvunu yıkardı, sonra ellerini
yıkardı."
787-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
"Yıkanırken gözlerini açar, parmağını göbeğine sokardı."
[Taberânî, el~Mıı'cenin'l-Kebîr'de.]
788-Meymûne radiyallahu anhâ'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'e cünüplükten yıkanırken O'na
perde ol dum. Ellerini yıkadı, sonra sağ eliyle (kaptan aldığı suyu) sol eline
döküp sol eliyle avret yerini yıkadı. (Meniden) bulaşmış yerlerini de yıkadı.
Sonra elini duvara veya yere sür dü. Sonra namaz abdesti gibi ayaklarmı yıka-
madan abdest aldı. Sonra vücudunun tümüne su döktü. Sonra yıkandığı yerden
çekilip ayaklarını yıkadı."
789-Diğer rivayet: "Kendisine
kurulan ması için giysi (havlu) verdim, kabul etme di ve eliyle silkelenerek
çıktı." [Buhârî ve Müslim]
790-Diğer rivayet: "Kendisine
mendil (havlu) verdim, almadı ve vücudundaki suyu eliyle silkeledi." Bunu
İbrahim (en-Nehaî)'e anlatınca, şöyle dedi: "Mendille kurulanmak ta bir
sakınca görmüyorlardı, sadece alışıl masını İstemiyorlardı."
tEbû Dâvud ve Nesâî'nin de benzeri rivayetleri var dır.]
Nesâî'nin Ömer'den yaptığı bir rivayette şu ibare yer almıştır: "Sıra
başına gelince ona elini sürmeden üzerine su boşaltırdı."
792-Ümmü Seleme radiyallahu
anhâ'dan:
Dedim ki: "Ey Allah Resulü! Ben saç ör güleri çok olan bir kadınım. Aybaşı
veya cünüplükten yıkanırken onları çözeyim mi?"
"Hayır; başına (ovucunla) üç kere su dök men yeter. Sonra tüm vücuduna su
döküp te mizlenirsin" buyurdu.
[Müslim ve Sünen ashabı.]
793-Bir rivayet: "Her su
döküsünde örgü lerini güzelce sıkıver!"
794-Ubeyd b. Umeyr radiyallahu
anh'-dan:
Âİşe radiyallahu anhâ. Abdullah b. Amr'ın kadmlara yıkanırken örgülerini çöz
melerini emrettiğini duydu ve şöyle dedi: "İbn Amr'a hayret doğrusu!
Kadınlar yıkanır larken örgülerini çözmelerini söylüyormuş, bari saçlarını traş
etmelerini de söylesİn(!). Allah Resulü sallaliahu aleyhi ve sellem ile ayni
kapta yıkanırdık, başıma üç kere su ak-
tarmaktan başka bir şey yapmazdım (yani ör gülerimi çözmezdim)." IMüslim]
795-Muhammed el-Bâkır radiyallahu
anh'dan:
Câbir bana dedi ki: Amcanın oğlu Hasan b. Muhammed b. el-Hanefıyye bana dedi
ki; "Cünüplükten nasıl yıkanılır?" Ona şöyle de dim: "Peygamber
sallaliahu aleyhi ve sellem, üç avuç su alırdı, önce başına dökerdi; sonra
bütün bedenine dökerdi." Hasan dedi ki: "Ben saçı çok olan bir
adamım." Dedim ki: "Pey gamber sallaliahu aleyhi ve sellem'in saçları
senden daha çoktu."
[Buhârî, Müslim ve Nesâî.]
796-Bir rivayet: 0( Câbir), boy
abdesti hakkında soru sorana:
"Sana bir sâ' su yeter" dedi.
Adam dedi ki:
"Bu kadar su bana yetmez ki!"
Şöyle dedi:
"Senden daha saçlı ve daha hayırlı olana (Hz. Peygamber'e) yetiyordu (da
sana mı yet meyecek?)"
797-Katâde radiyallahu anh'dan: Enes
kendilerine şunu anlatmış: "Pey gamber sallaliahu aleyhi ve sellem
kadınlan ile ilişkide bulunuyor, tek bir yıkanışla yetini yordu." [Buhârî
ve Sünen ashâbı.J
798-Ebû Râfr radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallaliahu aleyhi ve sellem bİrgün hanımlarım dolaştı. Herbirinin
yanın da ayrı ayrı yıkanıyordu. Dedim ki: "Ey Al lah Resulü! Tek seferde
yıkansan olmaz mı?"
"Bu daha temiz, daha hoş, daha temizle yicidir" buyurdu. [Ebû Davud]
799-Ebû Saîd radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallaliahu aleyhi ve sellem buyurdu;)
"Sizden biriniz hammtyla cinsî ilişkide bulunup ta sonra tekrar bulunmak
isterse iki si arasında bir abdest alsın."
[Müslim ve Sünen ashabı.)
800~Âi§e radiyallahu anhâ'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, boy abdesti aldıktan sonra abdest
almazdı."
[Sünen ashabı.]
801-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
"Ben ve Allah Resulü, farak denilen bir kap tan yıkanırdık." Süfyan
dedi ki: "Farak, üç sâ' mikdarı (yaklaşık 9 kg) su alan bir
kazandır."
802-Diğer bir rivayet: Ebû Seleme
dedi ki: "Ben ve Aişe'nin sut kardeşi birlikte Aİ-şe'nin yanına gittik.
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in cünüplükten yıkanma şek lini
sorduk. İçine bir sâ, (yaklaşık 3 kg) su sı ğan bir kap getirtti, aramızda
perde olduğu halde ondan yıkandı. Başına üç kere su döktü. Dedi ki: Peygamber
sallallahu aleyhi ve sel lem'in hanımları, saçları kulak memesi hiza sında
olması için uçlarından alırlardı."
[Buhârî, Müslim, Mâlik, Ebû Dâvud ve Nesâî.]
803-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
ile birlikte san bakır bir kaptan yıkanırdık."
[Ebû Davud]
804-Ümmü Gülsüm bn. Abdillah b.
Zem'a radiyallahu anhâ'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in hanımı Şevde, ona bir bakır küpü verdi
ve şöyle dedi: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem işte bunda
yıkanırdı." Bir sâ' veya da ha az su alabilecek kapasitedeydi.
[Taberânî. el-Mıı'cenin'l-Kehîr'de. İsnadında Üm-mü Gülsüm vardır.]
805-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ciinüpiükten yıkanmak için altı müd mikdarı (yaklaşık dört litre su)
yeter."
[Bezzâr, ieyyin bir isnâdla.]
806--Ya'lâ (b. Ümeyye) radiyallahu
anh'dan;
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir adamın açık bir yerde yıkandığını
gördü. Bunun Üzerine hutbeye çıkıp, Allah'a hamd ü senada bulunduktan sonra
şöyle dedi: "Allah haya ve Örtü sahibidir. Haya ve örtünmeyi de sever,
onun
jçm biriniz yıkandığında kapalı yerde yıkansın (kimse onu görmesin)!" [Ebû
Dâvud ve Nesâî.]
807-îbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Sizden biriniz açık yerde ya da kendisini Örtmeyen damda yıkanmasın!
Çünkü kendisi görmezse de bankaları onu görün"
[İbn Mâce zayıfhır isnâd İle]
808-Ebu's-Semh radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e hizmet ediyordum; yıkanmak istediği
zaman "(Arkanı) dön!" derdi; ben de kafamı çevirir ve O'na perde
olurdum. [Nesaî.l
809-Ümmü Hâni radiyallahu anhâ'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem. Fetih günü Mekke tepesinde
konakladı. O'nun yanma vardım. Ebû Zer de içinde ha mur artıkları bulunan bir
teknede su getirdi.
Ebû Zer O'na perde oldu. Peygamber sallalla hu aleyhi ve sellem yıkandı. Sonra
Peygam ber sallallahu aleyhi ve sellem ona perde oldu ve Ebû Zer yıkandı."
[Ahmed. Benzeri daha önce "suların hükümleri" bölümünde (hadis no. 465) geçmiştir]
810-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
"Namaz elli vakit idi. Cünüplükten yıkan ma yedi kere idi. Elbiseye
bulaşan idrarın yı kanması da yedi kere İdi.
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, bunların üzerinde ısrarla durarak
hafifletilme sini (Allah'tan) diledi. Sonra namaz beş vak te indirildi.
Cünüplükten yıkanmak ise bire İndirildi. İdrarın bulaştığı yerin yıkanması da
bire indirildi.'' [Ebû Dâvud]
811-Âişe radiyallahu anhâ'dan;
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, bazen cünüplükten yıkanır ve bana
sokulurdu, kendisini göğsüme basar ısıtırdım. Oysa ben henüz yıkanmamış
olurdum." [Tirmizi]
812-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, cünüpken başmı (sabun vazifesi
gören) hatmi (adi bir nevi ot) ile yıkardı. (Hatmili suyun üzerine ay
rica) su dökmeden onunla yetinirdi." [Ebû Dâvud]
813-Aişe radiyallahu anhâ'dan:
"İhramlı iken de, ihramsız İken de Allat Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem ile saçları mız örgülü bir vaziyette iken (çözmeden) yıka nırdık."
[Bu iki rivayet de Ebû Davud'a aittir.]
814-Alî radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, heladan çıkar, bize Kur'ân okur ve
bizimle el yerdi. Cünüplüğün dışında, hiçbir şey O'nu Kur'ân'dan
ahkoymazdı."
[Sünen ashabı.]
815-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
"O, cünüpken Kur'ân okumakta bir sakın ca görmezdi." [Rezîn]
816-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu;)
"Kur'ân'a ancak temiz olan ki§i dokuna bilir." [Taberânî,
el-Mu'ceıtıu'l-Kebir ve el-Mu'ce-nnı's-Sağtr'de.]
817-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, cünüpken uyumak istediği zaman
avret yerini yıkar ve namaz abdesti gibi abdest alırdı." [Kütüb-i sitte,
Buhârî'nİn lafzıyla.]
818-Onun rivayetlerindendir:
"Cünüb olup da yemek yemek, ya da yatmak isledi ği zaman sadece namaz
abdesti gibi abdest alırdı."
819-Onun rivayetlerindendir:
Abdullah b. Ebî Kays ona (Âişe'ye) sordu; "Uyumadan önce yıkanır mıydı?
Yahut yıkanmadan önce uyur muydu?" Cevap verdi: "Bunların hepsi ni
yapardı. Çoğu kez gusül alıp öyle uyurdu. Bazen de abdest alıp uyurdu."
Bunun üzerine; "Her şeye genişlik ihsan eden Allah'a hamd olsun!"
dedim, dedi.
820-Bir rivayette; "Cünüpken
suya hiç dokunmadan uyurdu."
821-Bir başkasında: "Birşey
yemek veya İçmek istediği zaman, ellerini yıkar, sonra yer
içerdi."
822-Nâfi' radiyallahu anh'dan:
"İbn Ömer. cünüpken uyumak veya ye mek yemek istediğinde, yüzünü ve
ellerini dirseklere kadar yıkardı. Başını da mesheder, öyle yer veya Öyle
uyurdu." [Maiik]
823-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve setlem, ona, Medine yollarının birinde rastladı.
Cü-nüp olduğu için yol değiştirdi. Gitti, yıkandı; sonra yanına vardı. Bunun
üzerine sordu:
"Ey Ebû Hureyre nerdeydin?"
"Cünüptüm; pis halimle seninle oturmak istemedim" deyince, şöyle
buyurdu: "Sübha-nâlîah! Müslüman asla pis olmaz."
[Mâlik hariç, kütüb-İ sitte sahipleri.]
824-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
Namaza kamet getirildi, saflar da düzeltil di. Allah Resulü sallallahu aleyhi
ve sellem, çıkıp geldi; tam mihrapta duracağı sırada cü-nüp olduğunu hatırladı.
"Yerinizde durun, ay rılmayın!" dedi. Gitti, yıkanıp geldi. Başın dan
su damlıyordu. Tekbir aldı, biz de O'nun-la birlikte namaz kıldık."
[Tirmizî hariç, aîtı hadis
825-Ebû Davud'un rivayeti:
"Mihrapta durdu; tekbir almasını beklerken, birden (ora dan)
ayrıldı."
826-Onun (Ebû Davud'un) diğer rivaye
ti: "Sonra tekbir aldı; daha sonra cemaate oturmaları için işaret etti ve
gidip yıkandı." Mâlik ve Nesâı'de de tekbir aldığı geçmek tedir.
827-Ebû Dâvud, Ebû Bekre'den
benzerini nakletti. Ancak orada şöyle geçer:
Namazı bitirince; "Ben de bir insanım. Cünüp olduğum İçin öyle
yaptım" buyurdu.
828-Süleymân b. Yesâr radiyallahu
anh' dan:
Ömer radiyallahu anh, cemaata sabah na mazını kıldırdıktan sonra Cüruf teki
tarlasına gitti. Elbisesinde ihtilam yaşlığı gördü ve şöy le dedi: "Yağlı
yediğimiz için damarlarımız gevşedi (ve ihtilam olduk).'" [Malik]
829-Diğer bir rivayet: (Ömer:)
"İnsanların başına geçtiğimden beri ihtilama müptelâ ol dum" dedi.
Sonra yıkandı ve elbisesine bula şanı da yıkadı. Sonra güneş iyice yükseldik
ten sonra namaz kıldı. (Mâlikj
830-Enes radiyallahu anh'dan: O,
Öğle üzeri ve yatsı vakti yıkanmaktan hoşlanmazdı.
[Taberânî, el-Mıı' cemu' l-Kehır'de. İsnadında Enes'in çocuklu cariyesi olan
Râita vardın]
831-İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e cünüplükten yıkanan adamın vücudunda
yan lışlıkla (unutkanlıkla) kuru bir yer bırakması hakkında sordular. Şöyle
buyurdu: "Sadece (unuttuğu) o yeri yıkar, sonra namaz küar."
\T2İ}xTâ.r\\, el-Mu'cenm'l-Kchır'de.]
832-el-Hakem b. Amr radiyallahu anh'
dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve seilem buyurdu:)
"Biriniz boy abdesti aldıktan sonra uzvun dan bir ^ey çıkarsa, (sadece)
abdest alsın!"
[Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kehtr'At zaytf\>\r İsnâdîa.]
833-Alî radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve seilem buyurdu:)
"Melekler, içinde resim, köpek ve cünüp kimsenin bulunduğu eve
girmezler"
[Ebû Dâvud ve Nesâî,]
HAMAM(DA YIKANMA), YENİ
MÜSLÜMAN OLAN BİR KİMSENİN VE AYBAŞI OLAN KADININ YIKANMASI
834-Âişe radiyallahu anhâ'dan: Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve seilem, erkek ve kadınların hamamlara girmelerini
yasakladı. Sonra erkeklerin, pcştemalle gir melerine müsaade etti.
835-Diğer rivayet: Onun (Aişe'nin)
yanı na Şamlı kadınlar geldiler. Onlara şöyle dedi:
"Galiba sizler, kadınları hamamlara giren bölgedensiniz!"
"Evet"dediler. "Halbuki ben, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem'in şöyle buyurduğunu duydum:
'Herhangi bir kadın elbisesini kocasının evinin dışında bir yerde çıkarırsa,
kendisiyle Allah arasında bulunan perdeyi yırtmış olur."
[Ebû Dâvud ve Tirmizî]
836-İbn Amr b. el-Âs radiyallahu
anh' dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve seilem buyurdu:)
"Sizlere Acem diyarındaki yerlerin fethi nasıl edilecektir. Oralarda hamam
adında yerler bulacaksınız. Sakın erkekler, onlara peşîemalsiz girmesinler.
Hasta ve lohusa olan kadınların dışında tüm kadınları onlara git mekten menedin!"
[Ebû Dâvud]
837-Câbir radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve seilem buyurdu:)
"Her kim, Allah'a ve âhiret gününe inanı yorsa, peştemalsİı olarak hamama
girmesin! Kim Allah'a ve ûhiret gününe iman ediyorsa, özrü olmadan hanımım
hamama sokmasın. Her kim Allah'a ve âhiret gününe iman eder se, üzerinde içki
dolaştırılan masaya oturma sın." [Tinnizî]
838-Ümmü'd-Derdâ radiyallahu anhâ'
dan: Dedi ki;
Hamamdan çıkmıştım. Allah Resulü sal lallahu aleyhi ve seilem sordu:
"Nereden ge liyorsun ey Ümmü'd-Derdâ?" Cevap verdim:
"Hamamdan."
Şöyle buyurdu: "Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, bir
kadın, an nelerinin evinin dışındaki herhangi bir yerde elbisesini çıkarıp
soyunursa, kendisi ile Rah man arasında olan her türlü perdeyi yırtmış
olur."
[Ahmed ve Tabcrânî, el-Mu' cemu' l-Kehîr'de.]
839-Ebû Mûsâ radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kendisine ilk kese yaptıran ve hamama giren kişİ Dâvudoğlu Süleyman'dır. Hamama
girip de sıcakla karşılaştığı zaman "Allah'ın azabından eyvah. Fayda
vermeden önce ey vah, eyvah, eyvah, eyvah!" dedi.
[Tabcrânî, ei-Mu'cemu l-Kebîr'ût, zayıf hır isnâdla.]
840-İbn Ömer radiyallahu anh'dan:
O, hamama girer, hamam sahibi ona kese yapardı. Beline geldiğinde hamam
sahibine:
"Çık dışarı!" derdi
[Tabcrânî, el-Mu'cemu l-Kebtr^Ao]
841-el-Velîd b. Müslim dedi kİ:
Evzâî'den şöyle duydum: "Uyluk, mes-
cidde avret, hamamda avret değildir" dedi. Her İki rivayet te Taberânî'nin
el-Mu'ce-
mu' l-Kebtr'ine aittir.
842-Kays b. Âsim radiyallahu
anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e müslüman olmak için geldim,
bana; su ve sa bunla yıkanmamı emretti. [Sünenashabı]
843-Useym b. Küleyb, babasmdan, o da
dedesinden:
Kendisi Allah Resûlü'ne gelip "Müslü man oldum" demiş. Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem de ona: "Boynundan (Kâfir lik alâmeti olarak
uzattığın) küfür kıllarını at! Yani traş ol!" diye emretmiş.
844-(Küleyb) dedi kİ: Bana başka
biri şöyle dedi: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, onunla beraber olan
başka birine şöyle demiş:
"Boynundan (Kâfirlik alâmeti olarak uzattığın) küfür kıllarını at! Yani
traş ol" [Ebû Dâvud]
845-Taberânî,
el-Mu'cemu'l-Kehîr'inde Katâde'den:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, müslüman olan herkese seksen
yaşında bile olsa sürmet olmasını emrederdi."
846-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
Ensar'dan bir kadın. Peygamber sallalla hu aleyhi ve sellem'e hayızdan nasıl
yıkana cağını sordu.
Şöyle buyurdu: "Pamukla biraz misk al ve onunla temizlen!" Yine
sordu:
"Onunla nasıl temizleneyim?"
"Onunla temizlen!"
"Onunla nasıl temizleneyim?"
"Sübhanallah! Onunla temizlen!" buyu ranca, hemen onu kendime doğru
çektim ve şöyle dedim: "Onunla kan izlerini giderir sin."
847-Bir rivayette: Ona dedi ki:
"Biraz miskli pamuk al, onunla (kanı) üç kere sil.'"
Sonra Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, utandı ve yüzünü ondan çevirdi.
Ben onu kendime çekip O'nun ne demek istediği ni anlattım. [Buhârî, Müslim, Ebû
Dâvud ve Nesâî.]
848-Onun rivayetlerindendir: Âişe
dedi
ki: "Ensar hanımları ne iyi hanımlardır; dini Öğrenmede haya onlara engel
olmaz."
849-Onun rivayetlerindendir: Esma
bn. Şekel dedİ ki: "Hayız bittiği zaman birimiz nasıl yıkanacaktır?"
Şöyle buyurdu: "Sabun ve suyu alır, sonra abdest alır. sonra başım yı kar.
Su saçların dibine ulaşıncaya dek saçla rını iyice ovalar. Sonra vücuduna
döker. Son ra pamuğunu alıp onunla iyice temizlenir." Benzerini nakletti.
S50-Ümeyye bn. Ebi's-Salt, ĞıfâroğuUa-rından bir kadından:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, bineğinin heybesinin arkasına beni
alıp bin dirdi. Vallahi Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, sabaha karşı
devesinden indİ, deve sini çökertti. Ben de terkesinden indim. Bak tım ki
kalktığım yere kan bulaşmış. Bu ilk gördüğüm (hayız) kan(ıy)dı. Utandım, sıkıl
dım deveye kapandım. Allah Resulü sallalla hu aleyhi ve sellem durumu fark
etmiş olacak ki şöyle dedi:
"Neyin var, galiba hayız oldun!"
"Evet" dedim.
"Kendini düzelt, sonra bir kap su al, içine tuz koy. sonra heybeye bulaşan
kanı yıka! Sonra kendi bineğine dön!"
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem. Hayber'i fethettiği zaman, bize de
ganimetter bir şeyler verdi. (Râvi) dedi ki: "Kadın, suya tuz katmadan
hayızdan temizlenmez oldu. Öl düğü zaman (cenazesinin yıkama) suyuna bi le tuz
katılmasını vasiyyel etti."
[Ebû Dâvud]
HAYIZ (AYBAŞI)
851-Enes radiyallahu anh'dan:
Yahudiler, kadın hayız olduğu zaman onunla yemek yemez, evlerde onunla beraber
oturup kalkmazlardı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in ashabı bunu
sorunca Allah şu âyeti indirdi: "Ey Muhammed! Sana kadın-lann aybaşı
halinden de sorarlar: de kî: "O bir sıkıntıdır. Ayha§ı halindeyken
kadınlardan el çekin! Temizlenmelerine kadar onlara ya naşmayın." (Bakara
2/222)
Bunun üzerine Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Cinsî ilişki nin dışında onlarla her şey yapın!" Yahudiler bunu
duyunca, şöyle dediler:
"Bu adam ne istiyor, dinimizin emirleri hususunda hemen herşeyde bize
muhalefet ediyor."
Üseyd b. Hudeyr ile Abbâd b. Bİşr. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e
gelerek şöyle dediler: "Ey Allah Resulü! Yahudiler böyle böyle diyorlar.
Hanımlarımızla o halde iken cima etmiyecek miyiz?" Peygamber sal lallahu
aleyhi ve sellem'in (öfkeden) rengi değişti. Bunun üzerine o ikisi hemen huzu
rundan çıktılar. Bundan, Allah Resulü sallal lahu aleyhi ve sellem'in o ikisine
kırıldığını zannettik. O sırada Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e hediye
olarak süt getiril mişti. Hemen onların ardından süt gönderdi ve içtiler.
Bundan Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in kendilerine gücenmediği ni
anladılar. (Müslim ve Sünen ashabı,)
Diğer rivayette: "Onlar süt içmediler"
852-Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
Dedi ki:
"Kim hayızlı kadının /ercinden cİnsî te-masda bulunursa, yahut bİr kadına
makadından yanaşırsa, ya da bir kâhine }{i-derse, Muhammed'e indirileni inkâr
etmiş olur." [Tirmizîj
853-Âİşe radiyallahu anhâ'dan:
Bizden biri hayız olup da Allah Resulü sal lallahu aleyhi ve sellem, onunla
sevişmek istedi ği zaman, hemen eteğini bağlamasını emreder, sonra onunla
mübaşeret ederdi (yani teni İle te mas ederdi). Allah Resulü sallallahu aleyhi
ve sellem'in şehvetine hakim olduğu gİbi hanginiz
nefsine ve şehvetine hakim olabilir ki?" [Altı ha dis imamı. Lafız Buhârî
ile Müslim'e aittir.]
854-Diğer rivayet: "Bol bir
etek giymesi ni emrederdi, sinesi ve memelerinden başka yere dokunmazdı."
855-Ebû Dâvud ve Nesâî, Meymûne'den:
"Hayız olan kadınlarıyla şayet uylukları ve dizlerine kadar bacakları
izarla örtülü ise mü başeret ederdi."
856-Muâz radiyallahu anh'dan;
Dedim ki: "Ey Allah Resulü! Hanımım hayız olduğunda bana neresi helal
olur?" "Eteğinin üstü. Ancak bundan çekinmek daha
hayırlıdır!" buyurdu. [Rezîn]
857-İkrime radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, hayızlı hanımıyla mübaşerette
bulunmak iste diği zaman, hanımının avret mahalli üzerine bir şey örterdi. [Ebû
Davud]
858-Taberânî el-Mu'cemu'l-Evsat'mda
Ümmü Seleme'den:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, kanının geldiği ilk üç gün
hanımından çekinir, daha sonra mübaşeret ederdi."
859-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Bir kişi hayızh kadınla cinsî temasta bu lunursa, yarım dinar sadaka
versin."
560-Diğer rivayet: "Yeni hayız
olup ta kan kırmızı iken temas ederse, bir dinar; kanın ke silme zamamnda olup
ta kan sarı iken temas kurarsa yarım dinar sadaka verir." [Tirmizî]
861-Ebû Davud'un rivayetinde hayız
ha lindeki hanımı ile cinsî ilişki kuran kimse hakkında şu ifade geçmektedir:
"Bir dinar ve ya yarım dinar sadaka verir."
(Ebû Dâvud) dedi ki: Rivayetin en doğru su budur.
862-Onun (Ebû Davud'un) diğer bir
rivi yeti: "Hayız yeni başladığında cinsî ilݧki ki rarsa bİr dinar,
kesilme halinde kurarsa ye rım dinar sadaka verir."
863-Diğer bir rivayet:
"Dinann beşte ik sini sadaka olarak verir."
864-Abdu'l-Hamîd b. Zeyd b. el-Hattâ
radiyallahu anh'dan:
Ömer b. el-Hattâb'ın, cinsî ilişki istemt yen bir hanımı vardı. Ne zaman Ömer
onunl cinsî ilişki kurmak istese "Aybaşıyım" diyere bahane
uydururmuş. Bir gün onunla anide bir cinsi ilişki kurmuş; bakmış ki gerçekte
kadın aybaşı. Hemen Allah Resulü sallallah aleyhi ve sellem'e gelip durumu
bildirmi Bunun üzerine Allah Resulü sallallahu aleyl ve sellem ona dinann beşte
birini sadaka ok rak vermesini emretmiş." [Darimî, mür.ıel olarak
865-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
"Aybaşı iken Allah Resulü sallallahu alej hi ve sellem'in başını
yıkardım."
[Altı hadis imamı.|
866-Onun başka bir rivayetinde:
"Yıka dım" yerine "tarardım" ibaresi vardır.
867-Bir başka rivayet: "Ben
aybaşı ike başı kucağımda Kur'ân okurdu."
868-Bir diğer rivayet: "Bana mescidde
bir seccade ver!" buyurdu. Dedim ki: "Be aybaşıyım" Şöyle
buyurdu: "Hayızhk eline değildir."
569-(Ebû Hureyre'den:)
"Peygamber sa lallahu aleyhi ve sellem mescidde iken A şe'ye 'Bana elbise
getir!' dedi. 'Ben namî kılamıyorum ki!' deyince, 'Hayızhk sem elinde değildir'
buyurdu ve (Âişe) O'na elb şeyi verdi."
870-ÎVleymûne radiyallahu anhâ'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellen aybaşı iken başını bizden
birinin kucağır koyar Kur'an okurdu. Sonra birimiz, hay halinde iken mescide
girip O'nun seccadesiı sererdi. [Nesâî.]
871-Ebû Umâme radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Hayız'ın en az müddeti üç gün; en çok müddeti ise on gündür."
[Taberânî, el-Mu' cemu' l-Kebîr ve'l-£v,îflt'mda ri vayet etmiştir. İsnadında,
Abdü'l-Melik el-Kûfî. el-Alâ b. Kesîr'den rivayet etmektedir.)
872-Taberânî,
el-Mu'cemu'l-Evsat'mda. zayıf hiı senedle, İbn Amr b. el-Âs'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Aybaşı olan kadın, on güne kadar bekler. Hayız olduğu günden on güne
kadar temizle nirse temizlenmiştir. On günü aşarsa o artık
müstahâzaikanamalı}dır. Lohusa kadın da doğurduğu günden itibaren kırk güne
kadar bekler ve bakar; eğer kırk gün dolmadan te mizlenirse (yani kan
kesilirse) temizlenmiştir. Eğer kırk günü aşarsa, anla ki o artık kana malı
durumundadır."
S73-Ümmü Seleme radiyallahu anhâ'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile yatıyorken hayız oldum. Hemen
yanın dan sıvıştım, gittim, aybaşı elbisemi giydim. Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem ba na:
"Hayız mı oldun?" dedi.
"Evet" dedim. Beni çağırdı, tekrar O'nun-la yatakta yattım. [Buhâri.
Müslim ve Nesâî.]
874-Âişe radiyallahu anhâ'dan: O da
merfu olarak aynısını anlattı. Ancak rivayeti içinde şu İfade geçmektedir:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem soğuktan muzdarip oldu, bana
"Yaklaş!" dedi; dedim ki: "Ben aybaşıyım." Bunun üzerine
bana: "Uyluğunu aç!" dedi. Açtım, (mübarek) ya-nağmı ve göğsünü
uyluğuma koydu, ben de üzerine eğildim, ısındı ve uyudu." [Ebû Dâvud]
875-Âişe radiyallahu anhâ'dan: Hayız
olduğum zaman divandan hasıra inerdim. Temizlenene kadar Allah Resulü sal
lallahu aleyhi ve sellem'e yaklaşmazdık, yatak ta yanına varmazdık, [ikisi de
Ebû Davud'a aittir.]
876-Aişe radiyallahu anhâ'dan:
o, Şurayh b. Manî'nin "Aybaşı halindeki kadın, kocası ile birlikte yemek
yiyebilir mi?" sorusuna şöyle cevap verdi: "Evet, Allah Re sulü
sallallahu aleyhi ve sellem beni aybaşı halimdeyken yemeğe çağırırdı. Etli
kemiği alır (önce benim ısırmam İçin) and verirdi. Ben de hemen O'ndan alırdım,
biraz koparır dım. (Sonra kemiği geri verdiğimde) ağzım kemikteki ağzımı
koyduğum yere koyar(ak yemeye başlar)dı. Sonra su getirtirdi, kendisi içmeden
önce benim içmem İçin bana and ve rirdi. Alır ve içerdim. Sonra kendisi alır
içer di ve kabın ağzımı koyduğum yerine kendi ağzını koyardı."
[Müslim. Ebû Dâvud ve aynı lafızla Nesâî.]
877-Âişe radiyallahu anhâ'dan: Muâze
ona sordu:
"Aybaşı halindeki kadın neden orucu kaza ediyor da namazı kaza
etmiyor?" Cevap verdi: "Sen Haricî misin?" "Haricî değiUm;
sadece soruyorum."
"Biz aybaşı olduğumuzda tutamadığımız orucu kaza etmekle; kılamadığımız
namazı ise kaza etmemekle emrolunduk."
[Mâlik hariç Kiitüb-İ sitte imamları.]
878-Ümmü Seleme radiyallahu
anhâ'dan: Ümmü Busse ona dedi ki: "Semure b. Cundeb, kadınlara (aybaşı
iken kılamadıkları) namazı da kaza etmelerini emrediyor." Şöyle dedi:
"Namazı kaza etmezler. Peygamber sal-lallahu aleyhi ve seljem'ın
hanımlarından biri lohusa olur, tam kırk gün beklerdi, bu müddet zarfında namaz
kılmazdı. Peygamber sallalla-hu aleyhi ve sellem de ona lohusahkta kıla madığı
namazları kaza etmesini emretmezdi." [Ebû Dâvud]
879-İmâm Mâlik radiyallahu anh'dan:
Duyduğuna göre Aişe radiyallahu anhâ şöyle söylemiş: "Hâmile kadm,
kanaması ol duğu zaman namazı bırakır."
880-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
"Hâmile kadın, kan gördüğü zaman, te mizlenene kadar namaz kılmaz."
[Dârimî]
881-Diğer rivayet: "Hâmile
kadın hayız görmez; kanaması başladığı zaman, (kesilme sini beklesin ve sonra)
yıkansın ve namazını kılsın!" [Dârimî]
882-İbn Ömer radiyallahu anh'dan;
Dedi ki:
"Ne aybaşı olan kadın ve ne de cünüp olan kimse. Kur'ân okuyamaz,!"
[Tirmizî]
883-Âişe radiyallahu anhâ'dan;
Ümmü Habîbe yedi yıl istihâze kanı gör dü, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e
ne yapacağım sorunca, ona yıkanmasını em retti ve; "Bu bir damar
hastalığıdır" dedi. Bu nedenle o, her namaz için yıkanırdı.
884-Diğer rivayet: "(Ümmü
Habîbe) kız-kardeşİ Zeyneb bn. Cahş'ın hücresinde bir le ğenin İçinde
yıkanırdı. Kanının kırmızılığı bazen suya baskın çıkardı."
885-Diğer rivayet: Leys der ki; İbn
Şihâb (ez-Zührî), Cahş'ın kızı Ümmü Habîbe'nin her namaz için yıkanmasını
Peygamber sal lallahu aleyhi ve sellem'in emrettiğini zikret medi. Bunu
kendiliğinden yapmıştır (dedi).
886-Dİğer bir rivayet:
"Abdurrahman b. Avf'ın karısı olan Cahş'ın kızı Ümmü Habî be, Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem'e (dinmeyen istihâze) kan(ı) hakkında sordu. Şu
cevabı verdi:
"Hayızının seni (normalde) hapsettiği sü re bekle! Sonra yıkan!" Buna
dayanarak o, her namaz için yıkanırdı."
887-Diğer bir rivayet; "Sonra
yıkan ve namaz kıl!"
888-Diğer rivayette Ümmü
Habîbe'nİn yerine Zeyneb bn. Cahş zikredildi.
Ona Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel lem: "Her namaz için
yıkan!" buyurmuştur.
889-Başka bir rivayet: "Fâtıma
bn. Ebî Hubeyş'e şöyle buyurdu: "Boy abdesti al,
sonra her namaz için abdest alıp namazını kıl!" [Mâlik hariç, altı hadis
imamı.]
890-Ebû Davud'un diğer rivayetinde:
Mekhûl der kİ: "Kadınlarm hayız durumları kendilerine gizli kalmaz; şöyle
ki (hayız kanı) siyah ve katı olur. Bu renk gidip de ince ve sa-rılaştığı
zaman, anla ki o istihâze kamdır."
891-Mâlik, Zeyneb bn. Ebî Seleme
radi-yallahu anhâ'dan:
"O, Abdurrahman b. Avf in hanımı olan Hamne bn. Cahş'ın, istihâzeli iken
yıkanıp namaz kıldığını görmüş."
892-Hamne bn. Cahş radiyallahu an
hâ'dan:
Kanamam çok ağır geçiyordu. Allah Re sulü sallallahu aleyhi ve sellem'e ne yap
mam gerektiğini sormak için vardım. O'nu kız kardeşim Zeyneb bn. Cahş'ın evinde
buldum. Dedim ki: "Ey Allah Resulü! Ben çok İstihâze oluyorum, kan bir
türlü kesilmi yor, bu durum beni namazdan ve oruçtan alı koyuyor."
"Sana pamuğu salık veririm. O kanı ke ser" buyurdu.
"Kan fevkalâde çok."
"öyleyse (onu zabt edecek) bir bez edin!"
"Sanıyorum o da dindirmez! Çünkü kana ma şiddetle devam ediyor."
"Sana ikİ §ey söyleyeceğim, hangisini ya parsan ötekine gerek kalmaz. Ama
ikisini de
yapabilİrsen tabii kİ daha iyi olur. Bir kere bu kanama, §eytanın darbelerinden
bir darbedir. Allah'ın ilmine göre sen kendini altı veya ye di gün hayızlı
kabul edersin; sonra yıkanırsın. Kendini iyice temizlenmiş kabul edersin (hal
buki kan gelmeye devam etmektedir), daha sonra yirmi üç ya da yirmi dört gece
gündüz-leriyle birlikte namaz kılarsın. Sonra oruç tutarsın. Bu sana yetidir.
Böylece her ay (nor mal) kadınların hayız olduğu gibi davranır sın. Kadınların
hayız olup da temizlendikleri süreyi gözönünde tutup durumunu buna göre
ayarlarsın.
(İkinci §ıkka gelince:) Öğleyi erteleyip de ikindi ile birlikte kılabilirsen,
ikindi vakti yı kanır, öğle ve İkindiyi bir arada kılarsın. Ak şamı da
erteleyip de yatsı ile birlikte kılabilir sen. yatsı vaktinde yıkanır akşam ve
yatsıyı birarada kılarsın. Sabahleyin de yıkanır, sa bah namazını kılarsın.
Gücün yeterse orucu da bu usul üzere tutarsın." Sonra Allah Resu lü
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"İkisinden en çok hoşuma giden(i) bu (ikinci sidir)."
[Ebû Dâvud]
893-Diğer bir rivayette ise:
"İki işten en çok hoşuma gideni" sözü, (Allah Resûlü'nün değil)
Hamne'nİn sözüdür. Tİrmizî de benze rini nakletmiştir.
894-Esmâ bn. Umeys radiyallahu
an-hâ'dan:
Dedim ki: "Ey Allah Resulü! Fâtıma bn. Ebî Hubeyş uzun zamandan beri hayız
görüy or namaz kılamıyor." Şöyle buyurdu:
"Siİhhanallah! Bunu ona şeytan yapmış tır. (Söyleyin ona) su dolu bir
leğene otursun: şayet kanamadan dolayı suda bir sarılık beli rirse, Öğle ve
ikindi için bİr kere yıkansın. Ak şam ve yatsı için de bir kere yıkansın. Sabah
için de bir kere yıkansın. Bu vakitlerin arasın da da abdest alsın."
İbn Abbâs dedi ki: "Yıkanmak ona zor
gelince, Peygamber sallallahu aleyhi ve sel lem ona iki namazı bir arada
kılmasını em retti."
[Ebû Davud]
895-Ümmü Seleme radiyallahu
anhâ'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in zamanında bir kadının
a§ın kanaması oldu. Bu sebeple Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'den onun
hakkında fetva istedim. Cevaben §öyle buyurdu: "Bir ay içinde hayız olduğu
günlerin sayısını hesap etsin. O günle rin sayısınca namaz kılmasın. O günler
geçin ce yıkansın, apış arasına bez bağlasın, sonra namazını kılsın."
(Mâlik. Ebû Dâvud ve Nesâî.]
896-Ebû Bekr b. Abdirrahman'ın
azatlısı Summâ'dan:
el-Ka'kâ' ve Zeyd b. Eşlem, Saîd b. el-Mü.seyyeb'e bir mektup gönderip aşırı
kana ması olan kadının nasıl yıkanacağını sordular. Şu cevabı verdi:
"O, bir öğleden (ertesi günkü) Öğleye (bir kere) yıkanır ve her namaz için
abdest alır. Eğer kanla başa çıkamazsa apış arasına bez bağlar, sonra namaz
kılar," (Ebû oavud]
897-Bir rivayeti de şöyledir: Mâlik
dedi ki: "Sanırım ki İbn Müseyyeb'in "Öğleden öğleye (zuhurdan
zuhura)" sözü, asimda tem izlenmeden temizlenmeye. Ancak yanlışlıkla bu
şekilde rivayet edilmiştir."
Bu hadisi Misver b. Abdi'l-Melik rivayet ederken: "Temizlikten
temizliğe" ibaresiyle bildirdi. Ancak insanlar onu "(zuhurdan zuhu
ra) öğleden öğleye" diye anladılar.
Enes. İbn Ömer ve Âişe'den bu, "Zı" har fiyle "Zuhurdan zuhura
(öğleden öğleye) diye rivayet edilmiştir.
898-Alî radiyallahu anh'dan:
"Müslehâze (hastalık sebebiyle kam dur mayan), hayız kanı kesildiği zaman
her gün yıkanır. İçinde yağ veya zeytinyağı bulunan bir yün bez edinir (kİ kanı
emsin)." [Ebû Dâvud]
899-Âişe radiyallahu anhâ'dan: Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber hastalık sebebiyle kanaması olan
bir kadın itikafa girerdi. Hem (kırmızı) kanı, hem de san renkteki kanı görür,
bir yandan da namaz kılardı. Bazen de namaz kılarken altına leğen koyduğu
olurdu. [Buhârî ve Ebû Dâvud]
900-Abdullah b. Süfyân radiyallahu
anh' dan:
Bir kadın, İbn Ömer'e sorarak dedi ki: "Beyî-i Şerif (Kâbe)'i tavaf etmek
üzere var dım, tam kapısında kanamam geldi. Bunun üzerine hemen döndüm.
Kesilince yine gel dim, ama kapısında kan yine geldi, döndüm. Tekrar kesilince
yine geldim; kapısında yine kan aktı. İbn Ömer, cevaben dedi ki: "Bu,
şeytanın bir darbesidir. Yıkan ve apış arana bir bez bağlayıp tavaf et!"
[Mâlik]
901-İbn Abbâs radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve seliem'e müstehâze (hastalık sebebiyle
kanamalı olan kadın) hakkında sordular. Şöyle buyurdu:
"Bu, şeytanın kadının rahmine indirdiği bir darbedir."
[Bezzâr ve Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebir ve'l-Ev-sat'ta.]
902-Âişe radiyallahu anhâ'dan:
"Müstehâze (hastalık sebebiyle kanamalı olan) kadına kocası yanaşamaz
(onunla cinsî ilişki kuramaz)." [Dârimî]
903-Onun (Dârimî'nin), İbrâhîm
en-Ne-haî'den yaptığı îeyyin bir rivayette der ki: "Müstehâze hakkında
şöyle denilmiştir:
"Onunla ilişkide bulunulmaz, oruç tutamaz, Kur'ân'a da dokunamaz. Ona
sadece namaz kılmak için izin verilmiştir."
Yezîd (b. Hârûn) der ki: "Kocası onunla cinsel ilişki kurabilir. Temiz
kadına helal olanlar ona da helal olur."
904-Onun (Dârimî'nin, Saîd) İbn
Cü-beyr'den naklettiği rivayeti: Ona: "Müstehâze ile cinsî ilişki
kurulabilir mi?" diye sordular. Şu cevabı verdi: "Namaz cinsî
ilişkiden daha büyüktür." (Namaz kılabildikten sonra cinsî münasebette
haydi haydi bulunabilir.)
905-tkrİme radiyallahu anh'dan:
"Ümmü Habîbe istihâze olurdu ve kocası onunla cinsî temasta
bulunurdu." [Ebû Dâvud]
906-îkrime radiyallahu anh'dan:
"Hamne bn. Cahş'tan; o, istihâze olurmuş da kocası onunla cinsel temasta
bulunurmuş."
[Ebû Dâvud]
907-Ümmü Atiyye radiyallahu anhâ'dan:
Dedi ki: "Biz temizlendikten sonra gördü ğümüz bulanıkhğı ve san renkli
akıntıyı önemsemezdik." [Ebû Dâvud ve Nesâî.j
908-Aişe'nin azatlısı Mercâne
radiyallahu anhâ'dan:
Kadınlar, Âişe'ye bir kapta hayız kanıyla boyanmış san lekeli pamuk gönderip sorar,
"Namaz kılabilir miyiz" diye fetva isterlerdi. O da şu cevabı
verirdi: "Acele etmeyin, kireç
gibi bembeyaz görünceye kadar sabredin!" Bununla tuhuru (temizliği) kast
ederdi.
909-Zeyd b. Sabit'in kızı
radiyallahu an hâ'dan:
"Ona, bazı kadınların gecenin ortasında kalkıp lamba ışığı altmda hayız
kanma bakıp temizlenip temizlenmediklerini araştırdıkları haberi ulaşmış. Bunun
Üzerine onları ayıpla mış ve şöyle demiş: "(Ashâb) hanımlar(ı) bu nu böyle
yapmazlardı."
IBu iki rivayet Mâlik'e ve bab başlığında Buhârî'ye aittir.]
910-Alî radiyallahu anh'dan:
"Kadın hayızdan temizlendiği zaman, te mizlikten sonra kendisini şüpheye
düşürecek bir şey görürse, bilsin ki o (kanama), şeytanın rahme indirdiği bir
darbeden kaynaklanmıştır.
Burun kanı. kan damlası ya da et suyu ren ginde görürse namaz abdesti gibi
abdest ahp namazını kılar.
Ancak buna karşılık koyu kan görür de kesin kanaate varırsa o zaman namazı bıra
kır." [Dârimî]
911-Ümmü Seleme radiyallahu
anhâ'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-İem'in zamanında lohusa
kadın, doğum yap tıktan sonra kırk gün veya gece beklerdi. Yü zümüze vers ile
al veya koyu kırmızı renk ve rirdik (boya sürerdik)." [Ebû Dâvud ve
Tirmizî]
912-Enes radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, lohusaya kırk günlük bir zaman
tanımıştır. Ancak bu süreden Önce temizlik görürse tabiî
ki lohusalıktan çıkar." [İbn Mâce]
==========================================
234).
569-Taberânî'nin hadisi Katâde'nin İbn Mes'ûd'dan rivayeti
iledir. Ancak Katâde, İbn Mes'ûd'a yetişememiştir (Mecma' I, 234)
Beyhakî, aynı mevkûf hadisi Kays
b. er-Rebî' an Âsım an Zir an İbn Mes'ûd tarikiyle tahrîc etmiştir (I, 70).
570- Bu hadisi
Ahmed (V, 416), Vekî' an Vâsıl er-Rakkâşî an Ebî Sevre an Ebî Eyyûb ve Atâ
isnâdı ile tahrîc etmiştir.
İsnâdında yer alan Vâsıl, za'fa
daha meyillidir. Şöyle ki onu Şu'be ve bir başkası güvenilir addetmekte; Buhârî
ve Râzî "Hadisi münkerdir"; Nesâî ve Ezdî: "Metrktur"
demektedir. Heysemî, "sübt bulmamıştır" hükmünü vermiştir (I,
169; Feyd III, 372).
571-Bu da aynı isnâdla
tahrîc olunmuştur. Vâsıl sebebiyle senedi zayıftır (Mecma' V, 30).
572-İsnâdında yer
alan Temmâm b. Necîh hakkında ihtilaf vardır (Neyl I, 166).
573-Bu hadisi
Tirmizî (no. 31) ve İbn Mâce (no. 430), İsrâîl an Âmir b. Şakîk an Ebî Vâil an
Osmân asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
İsnâdı hakkında Tirmizî
"hasen sahîh" hükmü vermiştir.
574-Bu hadisi Ebû
Dâvud (no. 145) ve onun tarikînden Beyhakî (no. 54), Ebû'l-Melih ani'l-Velîd b.
Zevrân an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
575-Bu hadisi
Bezzâr (no. 268) tahrîc etmiştir. Asl-ı senedi: Muh. b. Hacer an Saîd b.
Abdilcebbâr b. Vâil b. Hucr an ebîhî an ümmihî an Vâil.
Muh. b. Hacer zayıftır. Saîd
hakkında Nesâî: "Kavî değildir" demiş, buna karşılık İbn Hibbân onu
güvenilir kimseler arasında zikretmiştir (Mecma' I, 132).
576-İsnâdında yer
alan el-Alâ b. Kesîr el-Leysî'nin zayıf olduğunda icmâ hâsıl olmuştur (Mecma'
I, 236).
577-Heysemî'ye
göre isnâdı hasendir (Feyd V, 263). Münzirî diyor ki: "Taberânî, bu hadisi
Evsat'ında ref'etmiş, M. el-Kebîr'inde ise İbn Mes'ûd'un sözü olarak irâd etmiştir.
578-Bu hadisi
Tirmizî (no. 39), İbrâhîm b. Saîd el-Cevherî an Sa'd b. Abdilhamîd b. Ca'fer an
Abdirrahman b. ebî'z-Zinâd an Mûsâ b. Ukbe an Sâlih mevlâ't-Tev'eme an İbn
Abbâs isnâdı ile tahrîc etmiş ve "hasen garîb" hükmünü vermiştir. İbn
Mâce de (no. 447) aynı isnâd ile tahrîc etmiştir.
Muhakkikin bu bâba ilavesi:
Ebû Dâvud (no. 148), Tirmizî (no.
40) ve İbn Mâce (no. 446), İbn Lehî'a an Yezîd b. Amr el-Meâfirî an Ebî
Abdirrahman el-Hubulî ani'l-Müstevrid b. Şeddâd asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'i abdest alıyorken gördüm,
serçe parmağı ile ayak parmaklarının aralarını hilâlliyordu."
579-Bu hadisi
Ahmed (IV, 32), Ebû Dâvud (no. 142), Tirmizî (no. 38), İbn Mâce (no. 448), İbn
Huzeyme (no. 170), el-Hâkim (I, 147-148, 182) ve Beyhakî (I, 51, 76), es-Sevrî
an Ebî Hâşim an Âsım b. Lakît b. Sabire an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Tirmizî "hasen sahîh"
hükmünü vermiştir.
580-581-582-Bu
hadisi Ebû Hureyre'den pekçokları rivayet etmiştir:
Ahmed (II, 245, 531), Buhârî
(cum'a 8/1, I, 214), Müslim (tahâret no. 42, s. 220), Ebû Dâvud (no. 46), Nesâî
(tahâret 7, I, 12) ve İbn Huzeyme (no. 139), Ebû'z-Zinâd ani'l-A'rec an Ebî
Hureyre;
Ahmed (II, 159, 287 399,429)
Tirmizî (no. 22) ve Beyhakî (no. 37), Muh. b. Amr an Ebî Seleme an Ebî Hureyre;
Ahmed (II, 400), Saîd b. e. Hilâl
ani'l-A'rec an Ebî Hureyre;
Ahmed (II, 433), Yahyâ b. Saîd an
Saîd el-Makburî an Ebî Hureyre;
Ahmed (II, 460, 517), İbn Huzeyme
(no. 140) ve Beyhakî (I, 35), Zührî an Humeyd b. Abdirrahman an Ebî Hureyre;
Ahmed (II, 509) ve Beyhakî (I,
36), Saîd el-Makburî an Atâ mevlâ Ümmî Sabiyye an Ebî Hureyre;
Beyhakî (I, 36), Abdurrahman
es-Serrâc ani'l-Makburî;
Ahmed (II, 250), İbn Mâce (no.
287) ve Beyhakî (I, 36), Ubeydullah b. Ömer an Saîd el-Makburî an Ebî Hureyre
tarikiyle tahrîc ettiler.
583-Bu hadisi Ebû
Dâvud (no. 47), Tirmizî (no. 23) ve Beyhakî (I, 37), Muh. b. İshâk an Muh. b.
İbrâhîm an Ebî Seleme an Zeyd b. Hâlid asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî, isnâdı hakkında
"hasen sahîh" hükmü vermiştir.
584-Bu hadisi Ebû
Dâvud (no. 57), Hemmâm an Alî b. Zeyd b. Cüd'ân an Ümmi Muhammed an Âişe asl-ı
senedi ile tahrîc etmiştir.
Alî, zayıf bir râvidir.
585-Asl-ı senedi:
el-Mikdâm b. Şüreyh an ebîhî an Âişe.
Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 51),
Müslim (tahâret 43-44, s. 220), Nesâî (tahâret 8, I, 13), İbn Mâce (no. 290),
İbn Huzeyme (no. 134) ve Beyhakî (I, 34) tahrîc ettiler.
Muhakkikin bu bâba ilavesi:
Ebû Dâvud (no. 52), Beyhakî (I,
39) ve Şerhu's-sünne'de (no. 204) Begavî, Muh. b. Abdillah el-Ensârî an Anbese
b. Saîd el-Kûfî an Kesîr b.Ubeyd an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler:
"Allah'ın Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem, misvak kullanır ve yıkamam
için misvakı bana verirdi. Ben de önce onunla fırçalar; yıkadıktan sonra tekrar
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e verirdim."
586-Bu hadisi
Şâfiî (Ümm I, 20), Ahmed (V, 124), Nesâî (tahâret 5, I, 10), İbn Hibbân
(Mevârid no. 143) ve Beyhakî (I, 34) Muh. b. İshâk an İbn ebî Atîk an Âişe;
Beyhakî (I, 34), el-Kâsım b. Muh.
an Âişe;
İbn Huzeyme (no. 136) Ubeyd
b.Umeyr an Âişe tarikiyle tahrîc ettiler.
Bu hadis hakkında İbnu's-Salâh:
"İsnâdı sâlihtir"; Begavî: "Hasendir"; Nevevî ise:
"İsnâdları sahihtir" tabirleri ile hüküm vermişlerdir (Tergîb I, 165;
Feyd IV, 147).
Bu rivayeti İbn Hibbân, Ebû
Hureyre hadisinden de tahrîc etmiştir (Mevârid no. 244).
587-İsnâdında yer
alan Bahr b. Kesîr es-Sakkâ, zayıf olduğunda ittifâk hâsıl olmuş bir râvidir
(Mecma' I, 220).
588-580-Asl-ı
senedi: Gaylân b. Cerîr an Ebî Bürde an Ebî Mûsâ.
Bu hadisi Ahmed (IV, 417), Buhârî
(vudû' 73, I, 66), Müslim (tahâret 45, s. 220), Ebû Dâvud (no. 49), Nesâî (tahâret
3, 4, I, 9-10), İbn Huzeyme (no. 141) ve Beyhakî (I, 35) tahrîc ettiler.
591-592-Bu hadisi
Buhârî (cum'a 8/2, I, 214), Nesâî (tahâret 6, I, 11) ve Beyhakî (I, 35),
Abdülvâris an Şuayb b. el-Habbâb an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
593-Ebû Dâvud (no.
50), bu hadisi Anbese b. Abdilvâhid an
Hişâm b. Urve an ebîhî an Âişe asl-ı senedi ile tahric etmiştir. Misvâk'ı
yıkamakla ilgili metnin ikinci bölümü Kesîr b. Ubeyd an Âişe tarikiyle rivâyet
edilmiştir (Ebû Dâvud no. 52). Rûdânî, burada iki metni birleştirmiştir.
594-Asl-ı senedi:
Muh. b. İshâk ani'z-Zührî an Urve an Âişe.
Bu hadisi Ahmed (VI, 272), İbn
Huzeyme (no. 137), el-Hâkim (I, 146) ve Beyhakî (I, 38) tahrîc ettiler.
İbn Huzeyme: "Korkarım Muh.
b. İshâk bunu Zührî'den işitmemiş; onunla kendi arasındaki bir râviyi iskât
etmek sûretiyle tedlîs yapmıştır"; el-Hâkim ise: "Müslim'in şartınca
sahîhtir" demektedir (Tergîb I, 168).
595-Kimi rivayetlerinde
Hz. Alî'nin sözü olarak gelmiştir. Asl-ı senedi: Sa'd b. Ubeyde an Ebî
Abdirrahman es-Sülemî an Alî.
Bu hadisi İbnü'l-Mübârek (K.
ez-Zühd no. 1224-5), Bezzâr (Keşf no. 496) ve Beyhakî (I, 38) tahrîc ettiler.
İsnâdı Münzirî'ye göre ceyyiddir
(Tergîb I, 167).
596-İsnâdında yer
alan İsâ b. Abdillah el-Ensârî hakkında İbn Hacer: "İbn Hibbân onu
zayıflar arasında saymış ve İbn Adî, bu hadisi onun münker rivayetleri arasında
zikretmiştir" şeklinde
bilgi vermektedir (Neyl I, 121).
597-Râvilerinden
Muallel b. Muh. hakkında hiç bilgi edinilememiştir (Mecma' II, 100).
598-İsnâdı,
Heysemî'ye göre hasendir (Mecma' II, 100).
599-İbn Mâce (no.
289), bunu Osmân b. ebî'l-Âtike an Alî b. Yezîd ani'l-Kâsım an Ebî Umâme
tarikiyle tahrîc etti.
Alî b. Yezîd sebebiyle isnâdı
zayıftır.
Bu bâba muhakkikin yaptığı
ilâveler:
Ebû Dâvud (no. 56), Behz b. Hakîm
an Zürâre b. Evfâ an Sa'd b. Hişâm an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc etti:
"Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem'in abdest suyu ve misvağı
hazırlanır, konurdu. Gece kalktığı zaman abdest bozar, sonra misvak kullanırdı."
Buhârî (vudû' 73, I, 66; cum'a 8/3, I, 214; 10, I, 214), Müslim (tahâret 46, 47,
I, 220-1), Ebû Dâvud (no. 55), Nesâî (tahâret 2, I, 8), İbn Mâce (no. 286), İbn
Huzeyme (no. 136) ve Beyhakî (I, 38), Ebû Vâil an Huzeyfe asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler: "Allah'ın Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem, gece
kalktığı vakit ağzını (dişlerini) misvakla oğuştururdu."
600-601-Bu hadis
pek çokları tarafından Ebû Hureyre'den tahrîc edilmiştir:
Buhârî (vudû' 26, I, 48), Müslim (tahâret 88/1, s. 233) ve Mâlik (tahâret no. 9,
s. 21), Ebû'z-Zinâd ani'l-A'rec an Ebî Hureyre;
Ebû Dâvud (no. 105), İbn Vehb an
Muâviye b. Sâlih an Ebî Meryem an Ebî Hureyre;
Müslim (tahâret 88/1, s. 233)
Hemmâm b. Münebbih an Ebî Hureyre;
Ahmed (II, 507) ve Müslim
(tahâret 88/1, 233), Hişâm an Muh. b. Sîrîn an Ebî Hureyre;
Ahmed (II, 265, 284), Müslim
(tahâret 87/1, s. 233), Nesâî (gusül 29/1, I, 215) ve İbn Mâce (no. 393),
ez-Zührî an Saîd ve Ebî Seleme an Ebî Hureyre;
Müslim (tahâret 88/1, s. 233),
Sâbit Mevlâ Abdirrahman b. Zeyd an Ebî Hureyre;
Ahmed (II, 500), Mûsâ b. Yesâr an
Ebî Hureyre;
Ahmed (II, 403) ve Müslim
(tahâret 88, s. 233), Ebû'z-Zübeyr an Câbir an Ebî Hureyre;
Ahmed (II, 455) ve Müslim
(tahâret 87, s. 233), Abdullah b. Şakîk an Ebî Hureyre tarikleriyle tahrîc
ettiler.
602-Bu hadisin
asl-ı senedi: ez-Zührî an Ebî İdrîs an Ebî Hureyre.
Bu hadisi Mâlik (tahâret no. 3,
s. 19), Buhârî (vudû' 25, I, 25),
Müslim (tahâret no. 22, s. 212), Ebû Dâvud (no. 140), Nesâî (tahâret 72, I, 67)
ve İbn Mâce (no. 410) tahrîc ettiler.
603-Bu rivayeti
Müslim (tahâret 21, s. 212), Ma'mer an Hemmâm an Ebî Hureyre tarikiyle tahrîc
etmiştir.
604-Bu rivayeti
Müslim (no. 23, s. 212-3) ve Nesâî (tahâret 73, s. 67), ed-Derâverdî an Yezîd
b. el-Hâd an Muh. b. İbrâhîm an İsâ b. Talha an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile
tahrîc etmiştir.
605-Bu hadisi Ebû
Dâvud (no. 141) ve İbn Mâce (no. 408), İbn ebî Zî'b an Kâriz b. Şeybe an Ebî
Gatafân an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Bu hadisi el-Hâkim (I, 148), İbnu'l-Cârûd
ve İbnu'l-Kattân sahîh addetmişler. Telhîs'inde irâd eden İbn Hacer herhangi
bir zaaf unsuru zikretmemiştir (Neyl I, 162).
606-Lafız
Buhârî'ye aittir. Birkaç kanaldan olmak üzere asl-ı senedi: Nu'aym b. Abdillah
el-Mücmir an Ebî Hureyre.
Bu hadisi buradaki lafzına yakın
olarak Buhârî (vudû'3, I, 43) ve
Müslim (tahâret no. 35, s. 216) an Saîd b. e. Hilâl an Nuaym tarikiyle tahrîc
etttiler.
607-Lafız Müslim'e
aittir. O, bunu Süleymân b. Bilâl an Umâre b. Gaziyye an Nu'aym tarikiyle
tahrîc etmiştir (no. 34, s. 216).
608-Bu metin
versiyonu 605. numarada zikri geçen Müslim rivayetine aittir.
Mâlik, bu hadisi direkt Nu'aym
kanalıyla tahrîc etmiştir (Muvattâ' tahâret no. 33, s. 33).
Ahmed ise (II, 334, 523), Fuleyh
b. Süleymân an Nu'aym kanalıyla rivayet etmiştir.
609-Bu hadisi
Ahmed (II, 371), Müslim (tahâret 40, s. 219), Nesâî (I, 93, tahâret 110), İbn
Huzeyme (no. 7) ve Beyhakî (I, 56), Ebû Mâlik el-Eşcaî an Ebî Hâzım an Ebî
Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
610-Bu hadisin
asl-ı senedi: Ebû Cehdam Mûsâ b. Sâlim an Abdillah b. Ubeydillah b. Abbâs an
İbn Abbâs.
Bunu Tirmizî (no. 1701), Nesâî
(tahâret 106/1, I, 89) ve İbn Mâce (no. 426) tahrîc ettiler.
Tirmizî, "hasen sahîh"
hükmü vermiştir. Lafız Nesâî'ye aittir.
611-Bu hadisi
Bezzâr (Keşf no. 265) Ebû Ma'şer an Saîd el-Makberî an Ebî Hureyre tarikiyle
tahrîc etmiştir. Heysemî, isnâdı hakkında şu bilgiyi vermektedir: "Ebû
Ma'şer'in rikâk, mağâzî ve amellerin faziletlerine dâir hadisleri yazılmıştır.
Diğer râvileri Sahîh ricâlindendir" (Mecma I, 237).
612-İsnâdında yer
alan Abdürrahîm b. Zeyd metrûk; babası ise hakkında ihtilaf olan birisidir
(Mecma' I, 239).
613-Bu lafız
Buhârî'ye (vudû'
47,I, 58) aittir. Asl-ı
senedi: Mis'ar b. Kidâm an Abdillah b. Abdillah b. Cebr an Enes.
Bunu bu tarikten Müslim de
(tahâret 51, s. 258) tahrîc etmiştir.
614-Bu rivayetin
asl-ı senedi: Şu'be an İbn Cebr şeklinde olup Ahmed (II, 264, 290), Dârimî (I,
175), Müslim (tahâret no. 50, s. 257), Nesâî (I, 127, 179), İbn Huzeyme (no.
116), Tahâvî (II, 51) ve Beyhakî (I, 194) tarafından tahrîc edilmiştir.
615-Tirmizî'nin
(no. 609), bu rivayeti Şerîk an Abdillah b. İsâ an İbn Cebr tarikiyledir.
Tirmizî'ye göre bu lafız, sadece Şerîk kanalıyla gelmiştir.
616-Ebû Dâvud'un
(no. 95) tariki, Tirmizî'nin tariki ile aynı olmakla birlikte lafzı değişiktir.
617-Bu hadisi Ebû
Dâvud (no. 94) ve Nesâî (tahâret 59/2, I, 58), Şu'be an Habîb el-Ensârî an
Abbâd b. Temîm an ceddetihî Ümmü Umâre binti Ka'b asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler. Lafız Ebû Dâvud'a ait olup, kısadır.
618-Dârimî (I,
175), bu hadisi Zekeriyyâ b. Adî an Ubeydillah b. Amr an Abdillah b. Muh. b.
Akîl ani'r-Rebî' senedi ile tahric etmiştir. İbn Akîl, ihtilâflı bir kişidir.
619-Bu hadisin
aslı Sahîh-i Buhârî'de de yer almıştır. Ebû Dâvud (no. 100), bunu Abdülazîz b.
Abdillah b. ebî Seleme an Amr b. Yahyâ an ebîhî an Abdillah b. Zeyd asl-ı
senedi ile tahrîc etmiştir.
620-Bu hadisi İbn
Mâce (no. 425), İbn Lehî'a an Huyey b. Abdillah el-Meâfirî an Ebî Adirrahman
el-Hubulî an İbn Amr asl-ı senedi ile tahrîc etmiştir.
İsnâdı Huyey ve İbn Lehî'a
sebebiyle zayıftır.
621-Bu hadisi
Tirmizî (no. 53), İbn Vehb an Zeyd b. Hubâb an Süleymân b. Erkam Ebî Muâz
ani'z-Zührî an Urve an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc etmiş ve akabinde:
"Âişe hadisi düzgün değildir. Ayrıca bu bâbta Allah Resûlü sallallahu
aleyhi ve sellem'den sahîh olarak bir şey de gelmiş değildir" demiştir.
Ebû Muâz hakkında Buhârî: "Hadisleri münkerdir"; Nesâî: "Metrktur"; İbn
Hibbân: "Uydurma şeyler rivayet etmiştir, mu'dâller ile infirâd etmiştir.
Onunla ihticâc etmek doğru değildir" demişlerdir (Feyd IV, 175).
622-Bu hadisi
Tirmizî (no. 54), Kuteybe an Rişdîn b. Sa'd an Abdirrahman b. Ziyâd b. En'am an
Utbe b. Humeyd an Ubâde bin Nuseyy an Abdirrahman b. Ganem an Muâz senedi ile
tahrîc etmiştir.
Tirmizî'nin de işaret ettiği gibi
isnâdı, Rişdîn ve İbn En'am sebepleriyle zayıftır.
623-Bu hadisi
Ahmed (II, 418), Ebû Dâvud (no. 101), İbn Mâce (no. 399), Dârekutnî (I, 79) ve
Beyhakî (I, 41) tahrîc ettiler. Asl-ı senedi: Ya'kb b. Seleme el-Leysî
an ebîhî an Ebî Hureyre. Seleme'nin babasından, onun da Ebû Hureyre'den
semâının olup olmadığı bilinemekle birlikte Ebû Seleme'nin hâli de mechûldur
(Feyd VI, 430).
624-Bu hadisi
Dârekutnî de rivayet etmiştir. İrâkî'ye göre isnâdı zayıftır (Feyd VI, 128).
625-Bu hadisi
Ahmed (IV, 399), Nesâî (no. 80) ve İbnü's-Sünnî (no. 28), el-Mu'temir b.
Süleymân an Abbâd b. Abbâd b. Alkame an Ebî Miclez an Ebî Mûsâ asl-ı senedi ile
tahrîc etmiştir.
Abbâd, dışındakiler Sahîh
ricâlidir. Abbâd ise güvenilir bir râvidir. Nevevî, bu hadisin isnâdını K.
el-Ezkâr'ında sahîh addetmiş; İbn Hacer ise Ebû Miclez'in Ebû Mûsâ'yı işittiğini
şüpheli olmasını gerekçe göstererek bu hükmü ta'lîl etmiştir.
626-İsnâdı
Heysemî'ye göre hasendir (Mecma' I, 220).
627-İsnâdında yer
alan Ebû'l-Cenb Ukbe b. Alkame sebebiyle zayıf bir hadistir. Bu şahıs
hakkında Ebû Hâtim: "Kendisiyle meşgul olmaya değmez, zaafı açıktır"
demektedir (Mîzân no. 5693).
628-Râvilerinden
Talha b. Zeyd er-Rakkî sebebiyle isnâdı zayıftır (Mecma' I, 238).
629-İsnâdında yer
alan Atîk b. Ya'kb hakkında bilgi edinemediğini söyleyen Heysemî,
"Diğer râvileri Sahîh ricâlidir" demektedir (Mecma' I, 240).
630-Ricâlinin
Sahîh ricâli olduğunu Heysemî söylemektedir (Mecma' I, 240).
631-Ahmed bu
hadisi Şerîk, Şu'be ve Zâide kanalları ile Abdülmelik b. Umeyr'den tahrîc
etmiştir (Müsned III, 471). Abdülmelik ve ondan rivayette bulunanlar Sahîh
ricâlindendirler. Nesâî, bu hadisi an Ebî Revh an raculin şeklinde tahrîc
etmiştir (Tergîb I, 171).
632-Lafız
Buhârî'nindir. Bu hadisi Sevrî, Şu'be ve Şerîk, Amr b. Âmir el-Ensârî'den, o da
Enes'den rivayet ettiler.
Bunu Ahmed (III, 132, 133, 154,
194, 260), Dârimî (I, 183), Buhârî (vudû' 54,
I, 60), Ebû Dâvud (no. 171), Tirmizî (no. 60), Nesâî (I, 85), İbn Mâce (no.
509), İbn Huzeyme (no. 126), Tahâvî (I, 42, 45) ve Beyhakî (I, 162) tahrîc
ettiler.
633-Lafız Nesâî'ye
aittir. Diğer rivayetlerde: "Mestlerinin üzerlerine meshetti" ibaresi
yer almaktadır. Asl-ı senedi: Alkame b. Mersed an Süleymân b. Büreyde an ebîhî.
Bunu Müslim (tahâret 86, I, 232),
Ebû Dâvud (no. 172), Tirmizî (no. 61), Nesâî (tahâret 101/3, I, 86) ve İbn Mâce
(no. 510) tahrîc ettiler.
634-Lafız
Buhârî'ye (salât 47, I, 110) aittir. Asl-ı senedi şöyledir: Eş'as Süleym an
ebîhî an Mesrk an Âişe.
Bu hadisi Ahmed (VI, 94, 130,
147, 202), Buhârî (vudû' 31, I, 50;
salât 47, I, 110; libâs 77, VII, 61; at'ime 5, VI, 197; libâs 38, VII, 49),
Müslim (tahâret 66-67, s. 226), Ebû Dâvud (no. 4140), Tirmizî (no. 608), Nesâî
(tahâret 90, I, 78, 205), İbn Mâce (no. 401), İbn Huzeyme (no. 244, 179), İbn
Hibbân (no. 5432) ve Beyhakî (I, 86, 216) tahrîc ettiler.
635-Asl-ı senedi:
Müslim b. Sellâm an Alî. Lafız Tirmizî'ye aittir.
Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 205,
1005) ve Tirmizî (no. 1164, 1166) tahrîc ettiler. Tirmizî, daha sonra isnâdı
hakkında "hasen" hükmü vermiştir.
636-Bu rivayetin
asl-ı senedi: Şu'be an Süheyl b. ebî Sâlih an ebîhî an Ebî Hureyre.
Hadisi bu tarikten, bu lafzıyla
Tayâlisî (Müsned no. 24-22), Ahmed (II, 435, 410, 471), Tirmizî (no. 74), İbn
Mâce (no. 515), İbnü'l-Cârûd (s. 12), İbn Huzeyme (no. 27) ve Beyhakî (I, 117,
220) tahrîc ettiler. Bu hadisin isnâdı sahihtir.
637-Lafız,
Tirmizî'ye aittir. Bu lafzı Süheyl'den Hammâd b. Seleme, Abdülazîz b. Muh. ve
Cerîr rivayet etmiştir. Yani asl-ı senedi: Süheyl an ebîhî an Ebî Hureyre.
Hadisi bu lafzıyla tahrîc
edenler: Dârimî (I, 183), Ahmed (II, 414), Müslim (hayd 99, s. 276), Ebû Dâvud
(no. 177), Tirmizî (no. 75, "hasen sahîh"), İbn Huzeyme (no. 24, 28) ve
Beyhakî (I, 161).
638-Bu hadisi
Ahmed (II, 330), Ebû Bekr el-Hanefî ani'd-Dahhâk b. Osmân an Saîd el-Makburî an
Ebî Hureyre isnâdı ile tahrîc etmiştir.
639-Bu rivayette
Müsned-i Ahmed'de (II, 330) yer almış olup aynı isnâd ile sevkedilmiştir.
Bu isnâdın râvileri Heysemî'ye
göre Sahîh ricâlidir (Mecma' I, 242).
640-İsnâdında yer
alan el-Haccâc b. Ertât, nefsinde güvenilir bir kişi olmasına rağmen
"an" lafzıyla yaptığı rivayetlerde zaman zaman tedlîs yaptığı
bilinmektedir (Mecma'I, 242).
641-Bu rivayet
merfû olmayıp, İbn Mes'ûd'un sözüdür. Bu hadisin isnâdını oluşturan
râviler güvenilir kimselerdir (Mecma' I, 243).
642-Lafız
Buhârî'ye ait olup asl-ı senedi: ez-Zührî an Saîd b. el-Müseyyeb ve an Abbâd b.
Temîm an Abdillah b. Zeyd.
Tahrîc edenler: Buhârî (vudû' 4, I, 43), Müslim (hayd 98, s. 276), Ebû
Dâvud (no. 176), Nesâî (tahâret 115, I, 98-9), İbn Mâce (no. 513) ve İbn
Huzeyme (no. 25).
644-Bu hadisin
isnâdını teşkil eden râviler, Heysemî'ye göre Sahîh ricâlidir (Mecma' I, 244).
645-647-Bu hadis
muhtelif tariklerden olmak üzere Hz. Alî'den tahrîc edilmiştir:
Tayâlisî (Müsned no. 145), Ahmed
(I, 109, 125, 145), Ebû Dâvud (no. 206), Nesâî (I, 111), Tahâvî (I, 46), İbn
Huzeyme (no. 20) ve Beyhakî (I, 167, 169), er-Rükeyn b. er-Rebî' an Husayn b.
Kabîsa an Alî asl-ı senedi ile;
Ahmed (I, 104, 110), Müslim (hayd
no. 19, s. 247), Nesâî (VIII, 214), İbn Huzeyme (no. 22-3), Tahâvî (I, 46) ve
Beyhakî (I, 115), İbn Abbâs an Alî asl-ı senedi ile;
Tayâlisî (no. 144), Ahmed (I,
125, 129), Buhârî (gusl, 12, I, 71), Nesâî (tahâret 112/1, I, 96), İbn Huzeyme
(no. 18), İbnu'l-Cârûd (s. 14), Tahâvî (I, 46) ve Beyhakî (I, 359, II, 410),
Ebû Husayn an Ebî Adirrahman es-Sülemî an Alî asl-ı senedi ile;
Tayâlisî (no. 104), Ahmed (I, 80,
82, 103, 124, 140), Buhârî (ilm 51, I, 42; vudû' 34, I, 52), Müslim (hayd 17-8, s. 247), Nesâî (tahâret 112/6, I,
97); VIII, 214), İbn Huzeyme (no. 19) ve Beyhakî (I, 115), Münzîr es-Sevrî an
Muh b. el-Hanefiyye an Alî asl-ı senedi ile;
Nesâî (tahâret 112, I, 97), ayrı
ayrı tariklerle olmak üzere Râfi' b. Hadîc, Âiş b. Enes ve Urve an Alî
kanalıyla da tahrîc etmiştir.
Ayrıca Mâlik (tahâret no. 53, s.
40), Ebû Dâvud (no. 207), Nesâî (tahâret 112/5, I, 97), İbn Mâce (no. 505) ve
İbn Huzeyme (no. 21), Süleymân b. Yesâr kanalıyla el-Mikdâd'dan tahrîc
etmiştir.
646-Ebû Dâvud'un
(no. 208) bu rivayeti Urve ani'l-Mikdâd an Alî tarikiyle gelmiştir.
647-Bu Nesâî
rivayeti ise (tahâret 112/2, I, 96), Hişâm b. Urve an ebîhî an Alî tarikiyle
gelmiştir. Ancak Ebû Hâtim'e göre Urve, Alî'yi işitmemiştir.
648-Bu hadisi
Dârimî (I, 184), Ebû Dâvud (no. 210), Tirmizî (no. 115) ve İbn Mâce (no. 506),
Muh. b. İshâk an Saîd b. Ubeyd b. es-Sebbâk an ebîhî an Sehl b. Huneyf asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî "hasen sahîh"
hükmü vermiştir. Müdellis olarak marf olan İbn İshâk, bu rivayette
tahdîs sigasını tasrîh etmiştir.
649-Bu hadisi Ebû
Dâvud (no. 211), İbn Vehb an Muâviye b. Sâlih ani'l-Alâ b. el-Hâris an Harâm b.
Hakîm an Abdillah b. Sa'd asl-ı senedi ile tahrîc etmiştir.
Tirmizî, başka bir metinle gelen
bu isnâdın aynısına "hasen" hükmü vermiştir.
650-Bu hadisi
Ahmed (VI, 443), Ebû Dâvud (no. 2381) ve Tirmizî (no. 87), Yahyâ b. e. Kesîr
ani'l-Evzaî an Yaîş b. el-Velîd el-Mahzûmî an ebîhî an Ma'dân b. e. Talha an
Ebî'd-Derdâ' asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Bu hadisi ayrıca Tahâvî (I,
347-8), el-Hâkim (I, 426), İbnü'l-Cârûd (s. 15) ve Beyhakî (I, 144) de tahrîc
ettiler.
Tirmizî diyor ki: "Bu
bâbdaki en sahîh şeydir."
İbn Mende ise: "İsnâdı sahîh ve muttasıldır. Buhârî ile Müslim, bu
hadisi isnâdındaki ihtilâf nedeniyle kitaplarına almamışlardır" demiştir.
651-Bu hadisin son
bölümünü Dârekutnî (I, 224), Yûnus ani'z-Zührî an Süleymân b. Yesâr ani'l-Misver
b. Mahreme an Ömer tarikiyle tahrîc etmiştir.
652-Bu hadisi
Ahmed (III, 343, 359), Ebû Dâvud (no. 198), İbn Huzeyme (no. 36), İbn Hibbân
(Mevârid no. 250), Dârekutnî (I, 223), el-Hâkim (I, 156-7) ve Beyhâkî (I, 140)
tahrîc ettiler. Asl-ı senedi: Muh. b. İshâk (kâle) haddesenî Sadaka b. Yesâr an
Ukayl b. Câbir an Câbir.
Ukayl hakkında Mîzân'da hâlinin
mechûl olduğu söylenmiş; el-Kâşîf'te ise İbn Hibbân'ın onu güvenilir râviler
içinde saydığı zikredilmiştir (Neyl I, 209).
653-Bu hadis
benzer mânâları ile birkaç yoldan Âişe'den nakledilmiştir. Burada irâd olunan
lafız, Ebû Dâvud'a ait olup (Sünen no. 179), asl-ı senedi şöyledir: el-A'meş an
Habîb b. ebî Sâbit an Urve an Âişe.
Bunu bu tarikten tahrîc edenler:
Ahmed (VI, 210), Ebû Dâvud (no. 179-80), Tirmizî (no. 86), İbn Mâce (no. 502),
Dârekutnî (I, 137) ve Beyhakî (I, 125).
Yahya b. Saîd bu tariki zayıf
addetmiş, Buhârî ise Habîb'in Urve'den işitmediğini ileri sürmüştür. Tirmizî,
ashâbının bu hadisi sahîh olmadığı için terkettiğini söylemiştir.
Ancak, başka tariklerle
desteklenmiştir:
Ahmed (VI, 198), Ebû Dâvud (no.
178), Nesâî (tahâret 121, I, 104), Dârekutnî (I, 139, 141) ve Beyhakî (I, 126),
Süfyân es-Sevrî an Ebî Ravk an İbrâhîm et-Teymî an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler. Ebû Dâvud şu bilgiyi vermektedir: "Bu hadis mürseldir. Zira
İbrâhîm, Âişe'yi işitmemiştir." Ayrıca Ebû Ravk, Beyhakî'nin ifadesi ile
Yahyâ b. Maîn ve diğerlerine göre hadiste zayıftır.
İbn Mâce (no. 503), Haccâc an Amr
b. Şuayb an Zeyneb es-Sehmiyye an Âişe kanalıyla tahrîc etmiştir. Zeylaî'ye
göre bunun isnâdı ceyyid; Bûsirî'ye göre Haccâc ve Zeyneb sebebiyle zayıftır.
Bezzâr da Atâ an Âişe tarikiyle
rivayet etmiştir. İsnâdı ceyyid olup Abdülhakk: "Bir illetini
göremiyorum" demiştir.
654-Mâlik (tahâret
64, s. 43), bunu ez-Zührî an Sâlim b. Abdillah b. Ömer an ebîhî sahîh senedi
ile tahrîc etmiştir.
655-Lafız Ebû
Dâvud'undur. Asl-ı senedi: Kays b. Talk an ebîhî.
Tahrîc edenler: Ebû Dâvud (no.
182), Tirmizî (no. 85), Nesâî (tahâret 119, I, 101) ve İbn Mâce (no. 483).
Bu hadisin isnâdı hakkında şu
bilgiler verilmiştir:
Amr b. Alî el-Fellâs, isnâdını
sahîh kabul ederek: "Bizce Busre hadisinden daha sâbittir" demiş, Alî
b. el-Medînî ise: "Bizce Busre hadisinden daha hasendir" demiş;
Tahâvî ise: "İsnâdı müstakîm olup, Busre hadisinin hilafına ızdıraptan
sâlimdir" demiştir. İbn Hibbân, Taberânî ve İbn Hazm'ın sahîh
addetmelerine karşılık Şâfiî, Ebû Zür'a, Dârekutnî, Beyhakî ve İbnu'l-Cevzî
zayıf saymışlardır. İbn Hibbân, Taberânî, İbnu'l-Arabî, Hâzimi ve diğerleri bu
hadisin hükmünün nesholunduğunu ileri sürmüşlerdir (Neyl I, 218).
656-Bu hadisi
Mâlik (tahâret 58, s. 42) Dârimî (I, 184-5), Ebû Dâvud (no. 181), Tirmizî (no.
82), Nesâî (tahâret 118, I, 100-1; gusl 30, I, 216), İbn Mâce (no. 479) ve İbn
Huzeyme (no. 33), Urve an Mervân b. el-Hakem an Busre asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Tirmizî ve el-Hâkim'e göre isnâdı
sahihtir. Dârekutnî "sâbit" olduğunu söylemiş; ayrıca İbn Maîn,
Beyhakî ve Hazimî de sahîh addetmişlerdir. Her hâiyle isnâdı Buhârî'nin şartına
uymaktadır. Nitekim Tirmizî'nin naklettiğine göre Buhârî: "Bu bâbda en
sahîh olan Busre'nin hadisidir." demiştir. Suyûtî'nin bunu mütevâtir
hadisler içinde zikretmesiyle birlikte İbnü'r-Rif'a, Câbir, İbn Amr, Zeyd b.
Hâlid ve Ebû Eyyûb'un da bulunduğu 19 sahâbîden rivayet edildiğini söyler. Bu
hadisin tarîkleri hakkında müstakil eser bile kaleme alınmıştır (Feyd VI, 228).
657-Râvileri Sahîh
ricâlindendir (Mecma' I, 245).
658-Bu hadisi
Ahmed (II, 223), Abdülcebbâr b. Muh. el-Hattâbî an Bakiyye b. el-Velîd an Muh.
b. el-Velîd ez-Zebîdî an Amr b. Şuayb an ebîhî an ceddîhî senedi ile tahrîc
etmiştir.
Bakiyye "an" lafzı ile
rivayette bulunduğunda tedlîs yaptığından korkulmaktadır. Bu endişe burada da
sözkonusudur.
659-İsnâdında yer
alan Süleymân b. Dâvud eş-Şâzeknî çoğunluğa göre zayıf bir râvidir (Mecma'
I, 245).
660-İsnâdında adı
geçen Abdullah b. el-Mü'emmel'i Ahmed ve bir rivayette Yahya b. Maîn zayıf
addetmişler; İbn Hibbân ile bir rivayette İbn Maîn güvenilir saymışlardır
(Mecma' I, 245).
661-Bu mevkûfu
Mâlik (tahâret 11/1, s. 22) Nâfî' an İbn Ömer sahîh senedi ile tahric etmiştir.
662-Lafız Ebû
Dâvud'a ait olup asl-ı senedi şöyledir: Bakiyye b. el-Velîd ani'l-Vadîn b. Atâ'
an Mahfûz b. Alkame an Abdirrahman b. Âiz an Alî.
Bu hadisi Ahmed (I, 111), Ebû
Dâvud (no. 203), İbn Mâce (no. 477), Dârekutnî (I, 161) ve Beyhakî (I, 118)
tahrîc ettiler.
Mahfûz ile Abdurrahman'ın
güvenilir olmalarına karşılık Vadîn zayıf bir râvi olup, Cûzecânî tarafından bu
hadis onun münkerleri arasında sayılmıştır. Hadisin bir başka illeti, Ebû
Zür'a'ya göre Abdurrahman'ın Hz. Alî'yi işitmemiş olduğu iddiasıdır (K.
el-İlel, İbn e. Hâtîm I, 47). Bu hadis, Ebû Bekr b. Meryem an Atîyye b. Kays an
Muâviye (mesela Sünen-i Dârimî I, 184) tarikiyle de gelmişse de bu da zayıftır.
663-Bu hadisi
Ahmed (I, 256), Ebû Dâvud (no. 202), Tirmizî (no. 77) ve Beyhakî (I, 121)
tahrîc ettiler. Asl-ı senedi: Abdüsselâm b. Harb an Yezîd Ebî Hâlid ed-Dâlânî
an Katâde an Ebî'l-Âliyye an İbn Abbâs.
Bu rivayet, Dâlânî'nin münkeri
olarak addedilmiştir. Ancak o nefsinde sadûk bir râvidir. Nitekim o, Ebû Hâtim,
Nesâî, Ahmed tarafından tevsîk edilmiştir. Zehebî, Muğnî'sinde: "Meşhrdur;
hadisi ise hasendir" demiştir.
Ancak bu hadisi Tirmizî'nin
İlel'inde naklettiğine göre Ahmed ve Buhârî zayıf saymışlardır. Tirmizî, münker
oluşuna delil olarak hadisin Saîd b. ebî Arbe an Katâde an İbn Abbâs
tarikiyle mevkûf rivayetinin mevcdiyetini göstermiştir ki
Ebû'l-Âliyye'nin görüldüğü gibi adı geçmemektedir (Neyl I, 213).
664-Taberânî'nin
senedinde geçen el-Alâ b. Kesîr el-Leysî, ittifakla zayıftır (Mecma' I, 248).
665-Bu parça, uzun
metinli bir "küsf" hadisinin bir parçasıdır. Asl-ı senedi:
Hişâm b. Urve an Fâtime binti'l-Münzîr an Esmâ.
Bunu Buhârî (vudû', 38, I, 54; küsf 10, II, 28; sehv 9/2, II, 68) ve Müslim
(küsf no. 11-2, s. 624-5) tahrîc ettiler.
666-Bu hadisi
Âişe'den Ubeydullah b. Abdillah b. Utbe rivayet etmiştir.
Bunu Ahmed (II, 52; VI, 251),
Dârimî (I, 287), Buhârî (ezân 51, I, 168), Müslim (salât no. 90, s. 311), Nesâî
(II, 83, 101), İbnu'l-Cârûd (s. 17) 166), İbn Huzeyme (no. 257, 1621), Tahâvî
(I, 405) ve Beyhakî (I, 123; III, 80) tahrîc ettiler.
667-Bu rivayetin
asl-ı senedi: ez-Zührî an Ömer b. Abdilazîz an Abdillah b. İbrâhîm b. Kârız an
Ebî Hureyre. Kimileri İbn Kârız'ı, İbrâhîm b. Abdillah b. Kârız olarak zikretmiştir.
Bu hadisi bu tarîkten Tayâlisi
(Müsned no. 2376), Ahmed (II, 265, 271, 427, 469, 478), Müslim (hayd 90/1, s. 272-3), Nesâî (tahâret 122, I,
105) ve Tahâvî (I, 63) tahrîc ettiler.
İbn Huzeyme (no. 42), Süheyl b.
ebî Sâlih an ebîhî an Ebî Hureyre tarîkiyle tahrîc etmiştir.
668-Bu rivayeti
Ahmed (II, 529) ve Nesâî (tahâret 122, I, 106), Yahyâ b. ebî Kesîr ani'l-Evza'î
ani'l-Muttalib b. Abdillah b. Hantab an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Râvileri güvenilir kişilerdir.
Beyhâkî'nin Sünen'inde (I, 153) Ebû Usâme ani'l-Velîd b. Kesîr an Muh. b. Amr
b. Atâ' an İbn Abbâs asl-ı senedi ile bir şahidi vardır.
669-Bu hadisin
asl-ı senedi: Süfyân b. Uyeyne an Muh. b. Amr an Ebî Seleme an Ebî Hureyre.
Bu tarikten hadisi Tirmizî (no.
79) ve İbn Mâce (no. 385) tahrîc ettiler. Tirmizî, isnâdı hakkında hiçbir hüküm
beyân etmemiştir. Zâhir odur ki sahîh gözükmektedir. Ahmed'in Müsned'inde (I,
236) İbn Cüreyc an Muh. b. Yûsuf an Süleymân b. Yesâr an İbn Abbâs asl-ı senedi
ile bir mütâbiî vardır ki, onun isnâdı da sahîhtir.
670-Bu rivayeti
Ahmed (II, 458) ve Ebû Dâvud (no. 194), Şu'be an Ebî Bekr b. Hafs an Selman
el-Eğarr an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
671-Nesâî (tahâret
122, I, 106), Şu'be an Amr b. Dînâr an Yahyâ b. Ca'de an Abdillah b. Amr
el-Kârî an Ebî Eyyûb ve an Ebî Talha asl-ı senedi ile ayrı ayrı tahrîc
etmiştir. Hatta aynı isnâdla hadisi bir keresinde de Ebû Hureyre'den
sevketmiştir.
Ricâli Sahîh ricâlidir.
672-Bu hadisin
asl-ı senedi: Zeyd b. Eslem an Atâ b. Yesâr an İbn Abbâs.
Hadisi bu tarikten Mâlik (tahâret
19, s. 25), Buhârî (vudû' 50, I, 59),
Müslim (hayd 91, s. 273), Ebû Dâvud (no. 187) ve İbn Huzeyme (no. 41) tahrîc
ettiler.
673-Bu hadisi
Müslim (tahâret no. 91/2, s. 273) ve İbn Huzeyme (no. 39) Alî b. Abdillah b.
el-Abbâs an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc etmiştir.
674-Bu rivayeti
Ebû Dâvud (no. 189) ve İbn Mâce (no. 488), Eb-l-Ahvas an Simâk an İkrime
an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc etmiştir.
Râvileri Sahîh ricâlindendir.
675-Asl-ı senedi:
ez-Zührî an Ca'fer b. Amr b. Umeyye an ebîhî.
Tahrîc edenler: Dârimî (I, 185),
Buhârî (vud 50, I, 59; ezân 43, I, 164; cihâd 92, III, 232), Müslim
(hayd 92, s. 273), Tirmizî (no. 1836) ve İbn Mâce (no. 490).
676-Bu hadisi Ebû
Dâvud (no. 192), Nesâî (tahâret 123, I, 108) ve İbn Huzeyme (no. 43), Şuayb b.
e. Hamza an İbni'l-Münkedir an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Nevevî, Şerhu Müslim'de (tahâret
20, s. 26), Buhârî (vudû' 51, I, 59;
vudû' 54/5, I, 60) Nesâî (tahâret 124, I, 108-9) ve
İbn Mâce (no. 492), Yahyâ b. Saîd an Buşeyr b. Yesâr mevlâ Benî Hârise an
Süveyd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
678-Bezzâr (no.
291), bunu el-Hasan b. Yahyâ el-Huşenî an Halife b. Utbe an Ubâde b. Nuseyy an
Abdirrahman b. Ganm el-Eş'arî an Muâz tarikiyle tahrîc etmiştir.
Heysemî'nin ifadesi ile Hasan
zayıf bir râvîdir (Mecma' I, 349).
679-İsnâdını
oluşturan râvîleri güvenilir kimselerdir (Mecma' I, 254).
680-Bu hadisi Ebû
Dâvud (no. 197), Osmân b. ebî Şeybe an Zeyd b. el-Hubâb an Mutî' b. Râşid an
Tevbetu'l-Anberî an Enes isnâdı ile tahrîc etmiştir.
İbn Hacer, Fethu'l-bârî'de hasen
hükmü vermiştir.
681-Bezzâr (no.
287), bu hadisi Eyyûb b. Seyyâr an Muh. b. el-Münkedir an Câbir tarikiyle
tahrîc etmiştir.
Bezzâr, daha sonra şu bilgiyi
vermektedir: "Bu hadiste Eyyûb teferrüd etmiştir. Ulemânın çoğunluğu,
mütâbeatı olmayan rivayetleri sebebiyle onun hadisini terketmişlerdir."
682-Bu hadisi
Tayâlisi (Müsned no. 766), Ahmed (V, 88, 92, 96, 98, 100, 102, 105, 106, 108),
Müslim (hayd 97, s. 275), İbn Mâce (no. 495), Taberânî (Mu'cemu'l-Kebîr no.
1859), İbn Huzeyme (no. 31), Tahâvî (I, 70, 384) ve Beyhakî (I, 158, 448),
Ca'fer bin ebî Sevr an Câbir b. Semure asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
683-Bu hadisi İbn
Mâce (no. 497), Bakiyye b. el-Velîd an Hâlid b. Yezîd b. Ömer b. Hubeyre an Atâ
b. es-Sâib an Muhârib b. Disâr an İbn Amr asl-ı senediyle tahrîc etti.
Sindî, Zevâid'inde şu bilgiyi
vermektedir: Bakiyye, müdellis bir râvi olup "an" lafzıyla yaptığı
rivayetlerinde tedliste bulunduğu olmuştur. Hâlid'in durumu hakkında bir
malumat edinilmediğinden hâli mechûldür."
684-Bu hadisi Ebû
Dâvud (no. 204), İbn Huzeyme (no. 37) ve el-Hâkîm (I, 139), el-A'meş an Şakîk
b. Seleme an İbn Mes'ûd asl-ı senedi ile tahrîc etmiştir.
İsnâdı sahîhtir.
685-Ebû Dâvud (no.
638) bu hadisi Ebân an Yahyâ an Ebî Ca'fer an Atâ b. Yesâr an Ebî Hureyre asl-ı
senedi ile tahrîc etmiştir.
Ebû Ca'fer, Medine'li olup ismi
bilinmemektedir.
686-Râvîleri
güvenilir kimselerdir (Mecma' I, 243).
687-Bezzâr (Keşf
no. 279), bu hadisi Muh. b. Ubeyd an Sâlih b. Hayyân an Abdillah b. Büreyde an
ebîhî tarikiyle tahrîc etmiştir.
Heysemî'ye göre isnâdında yer
alan Sâlih, metrûk bir râvîdir. Metinde geçen "abdest" elini yıkamak
anlamına gelmektedir.
688-Râvilerinden
birisi olan Ömer b. Riyâh, hakkında ittifakla zayıf hükmü verilmiş bir râvîdir
(Mecma' I, 246).
689-Râvîlerinden
Câbir el-Cu'fî'yi Şu'be ve Sevrî tevsîk etmişlerdir; buna karşılık çoğunluk onu
zayıf kabul etmiştir (Mecma', I, 246).
690-İsnâdında yer
alan Muh. b. Mesleme, çoğunluğun indinde zayıf olmakla birlikte Dârekutnî onun
hakkında: "Bir beisi yoktur" demiştir (Mecma' I, 246).
691-Mâlik, bunu
belâğan zikretmiştir (Muvattâ, tahâret no. 47, s. 38).
692-Râvîleri
güvenilir kimselerdir; ancak hadisin bir illeti vardır ki, o da Ebû Mûsâ'dan
bunu rivayet edenin onu işitmemiş olmasıdır. Yani intikâ' sözkonusudur.
694-Râvîleri Sahîh
ricâlindendir (Mecma' II, 82).
695-Bu hadisi Ebû
Dâvud (no. 1114), Haccâc an İbn Cüreyc an Hişâm an ebîhî an Âişe tarikiyle
tahrîc etmiştir. İbn Mâce (no. 1222), İbn Hibbân (no. 2235) ve Dârekutnî (I,
157) ise bunu Ömer b. Şebbe an Ömer b. Alî el-Mukaddemî an Hişâm b. Urve an
ebîhî an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
İbn Mâce'nin Zevâid'inde bu
hadisin isnâdı hakkında: "Sahîhtir, râvîleri güvenilir kimselerdir"
denilmiştir. İbn Mâce, bu hadisi daha sonra İbn Vehb an Ömer b. Kays an Hişâm
tarikiyle de tahrîc etmiştir. Ancak bu ikinci isnâd Ömer b. Kays sebebiyle
zayıftır.
696-Bu hadisi Ebû
Dâvud (no. 617), Tirmizî (no. 408), Tahâvî (I, 274), Dârekutnî (I, 379) ve
Beyhakî (II, 176; 130), Abdurrahman b. Ziyâd b. En'am an Abdirrahman b. Râfi'
ve Bekr b. Sevâde an İbn Amr asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
İbn Ziyâd sebebiyle isnâdı
zayıftır. Tirmizî şu bilgiyi vermektedir: "Bu hadisin isnâdı güçlü
değildir, isnâdı ızdırâba
uğramıştır."
697-Bu metnin
asl-ı senedi: Mesrk ani'l-Muğîre b. Şu'be.
Bu tarikten tahrîc edenler: Ahmed
(IV), 250), Müslim (tahâret 77-8, s. 229) ve Nesâî (tahâret 92/6, I, 82).
698-Bu rivayeti
Ahmed (IV, 245, 255), Dârimî (I, 181), Buhârî (vudû' 49), s. 59), Müslim (tahâret 79-80, s. 230), Ebû Dâvud (no. 151),
İbn Huzeyme (no 190-1), Tahâvî (I, 83), Darekutnî (I, 194, 197) ve Beyhakî (I,
281), eş-Şa'bî
an Urve b. el-Muğîre an ebîhî asl-ı senedi ile tahric ettiler.
699-Bu lafız
Ahmed'in Müsned'inde (IV, 245) yer almıştır.
700-Bu rivayeti
Müslim (tahâret 81/2, s. 230-1), Bekr b. Abdillah el-Müzenî an Urve b.
el-Muğîre an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc etmiştir.
701-Bu rivayeti
Müslim (tahâret no. 83, s. 231), Ebû Dâvud (no. 150), Tirmizî (no. 100) ve
Beyhakî (I, 292), el-Hasanu'l-Basrî an İbni'l-Muğire an ebîhî asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
702-Bu rivayet,
Ebû Dâvud'a (no. 151) ait olup eş-Şa'bî an Urve an ebîhî tarikiyle gelmiştir.
703-704-Bu
rivayeti Ahmed (IV, 246, 253) Ebû Dâvud (no. 156) ve Beyhakî (I, 271-2),
Abdurrahman b. ebî Nu'am kanalıyla Muğîre'den tahrîc ettiler.
705-Bu rivayeti Mâlik
(tahâret 41, s. 35-6), Ahmed (IV, 247, 249, 251), Ebû Dâvud (no. 149), İbn
Huzeyme (no. 203) ve Beyhakî (I, 274), ez-Zührî an Abbâd b. Ziyâd an Urve b.
el-Muğîre an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Ayrıca Ebû Dâvud (no. 152), aynı
mânâda olmak üzere Zürâre b. Evfa ani'l-Muğîre tarikiyle tahrîc etmiştir.
Muğîre'den "mestlere
mesh" hadisini daha pek çokları rivayet etmiştir. Bunların metinleri
arasında uzunluk yönünden farklılıklar mevcuttur:
Ahmed (IV, 254), Buhârî (vudû' 48/2, I, 58), Müslim (tahâret 75, s. 228-9),
Nesâî (tahâret 92/7, I, 82), İbn Mâce (no. 545) ve Beyhakî (I, 270), Nâfi' b.
Cübeyr an Urve an ebîhî tariki ile;
Ahmed (IV, 247), Ebû'd-Duhâ
ani'l-Muğîre;
Müslim (tahâret 76, s. 229),
el-Esved b. Hilâl ani'l-Muğîre;
Beyhakî (I, 290), Ebû Bürde
ani'l-Muğîre;
Ahmed (IV, 254), Ebû's-Sâib
ani'l-Muğîre;
Ahmed (IV, 248) ve Nesâî (tahâret
97, I, 83), Hamza b. el-Muğîre an ebîhî;
Ahmed (IV, 195) ve Beyhakî (I,
291), Urve b. ez-Zübeyr ani'l-Muğîre;
Ve yine Ahmed, Amr b. Vehb
es-Sekafî (IV, 249-50), Kabîsa b. Berme (IV, 248) ve Ebû Seleme (IV, 248)
ani'l-Muğîre tarikleri ile tahrîc ettiler.
706-Bu hadisi
Müslim (tahâret 84, s. 231), Tirmizî (no. 101), Nesâî (tahâret 86, I, 75), İbn
Mâce (no. 561), İbn Huzeyme (no. 183) ve Beyhakî (I, 271), el-A'meş ani'l-Hakem
an Abdirrahman b. ebî Leylâ an Ka'b b. Ucre an Bilâl asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
707-Ebû Dâvud (no.
153), bu rivayeti Şu'be an Ebî Bekr b. Hafs b. Ömer b. Sa'd an Ebî Abdillah an
Ebî Abdirrahman es-Sülemî an Bilâl tarikiyle tahrîc etmiştir.
708-Bu hadisi
Tirmizî (no. 102), Kuteybe an Bişr b. el-Mufaddal an Abdirrahman b. İshâk
el-Kuraşî an Ebî Ubeyde b. Muh. b. Ammâr b. Yâsir an Câbir senedi ile tahrîc
etmiştir. Bunun isnâdı sahîhtir. Mâlik, (tahâret no. 38, s. 35) bu mevkûf
rivayeti belağan irâd etmiştir.
709-Lafız Müslim'e
aittir. Asl-ı senedi şöyledir: el-A'meş an İbrâhîm an Hemmâm b. el-Hâris an
Cerîr.
Hadisi bu tarikten Ahmed (IV,
358, 361, 364, 365), Buhârî (salât 25, I, 102), Müslim (tahâret 72, s. 228),
Tirmizî (no. 93), Nesâî (tahâret 96/1, I, 81), İbn Mâce (no. 543), İbn Huzeyme
(no. 186, 188), Dârekutnî (I, 193) ve Beyhakî (I, 270, 273) tahrîc ettiler.
710-Bu rivayet
Bukeyr b. Âmir el-Becelî an Ebî Zür'a b. Amr b. Cerîr an Cerîr asl-ı senedi ile
Ebû Dâvud (no. 154), Taberânî (Mu'cemu'l-Kebîr no. 2401), İbn Huzeyme (no.
187), el-Hâkîm (I, 169) ve Beyhakî (I, 270) tarafından tahrîc olunmuştur.
Ayrıca bu hadisi Tirmizî (no.
94), Müşkilu'l-âsar'da (III, 193) Tahâvî, Dârekutnî (I, 194) ve Beyhakî (I,
273), Bakiyye an İbrâhîm b. Edhem an Mukâtil b. Hayyân an Şehr b. Havşeb an
Cerîr asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
711-Asl-ı senedi:
es-Sevrî an Ebî Kays el-Evdî an Hüzeyl b. Şurahbîl ani'l-Muğîre.
Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 159),
Ahmed (IV, 252), Tirmizî (no. 99), İbn Mâce (no. 559), İbn Huzeyme (no. 198),
İbn Hibbân (no. 176) ve Beyhakî (I, 283) tahrîc ettiler. İsnâdı sahîhtir.
712-Ebû Dâvud (no.
160) ve Beyhakî (I, 286), bu hadisi Hüşeym an Ya'lâ b. Atâ an ebîhî an Evs
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
713-4-Bu hadisi
Ahmed (IV, 251), Ebû Dâvud (no. 165), Tirmizî (no. 97), İbn Mâce (no. 550),
Dârekutnî (I, 195) ve Beyhakî (I, 290), el-Velîd b. Müslim an Sevr b. Yezîd an
Recâ b. Hayve an Kâtibi'l-Muğîre ani'l-Muğîre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
İsnâdı hakkında Tirmizî, şu
malumatı vermektedir: "Bu hadis ma'll=illetlidir. Sevr'den bunu
Velîd'den başkası rivayet etmemiştir. Ebû Zür'a ve Buhârî'ye bu hadisten
sordum: "Sahîh değildir" dediler. Zira İbnü'l-Mübârek bunu an Sevr an
Recâ an Kâtibi'l-Muğîre kanalıyla mürsel olarak rivayet ettiler.
İbn Hacer, Bulûğu'l-merâm'da
isnâdının zayıf olduğunu söylemiştir. Şevkânî ise Neyl'de (I, 204), Esrem'den
naklen Ahmed'in bu hadisi zayıf addettiğini bildirmiştir. Netice olarak Velîd,
bu hadisin rivayetinde İbnü'l-Mübârek'e muhâlefet ederek ref'etmiştir.
715-Bu hadisi
Dârimî (I, 181), Ebû Dâvud (no. 162), Dârekutnî (I, 199) ve Beyhakî (I, 292),
el-A'meş an Ebî İshâk an Abdihayr an Alî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
İbn Hacer, Bulûğu'l-merâm'da
"isnâdı hasen" ve Telhîs'te "isnâdı sahih" demiştir.
716-Asl-ı senedi:
el-Hakem ani'l-Kâsım b. Muhaymire an Şurayh an Hânî an Alî.
Bu hadisi tahrîc edenler: Müslim
(tahâret 85, s. 232), Dârimî (I, 181), Nesâî (tahâret 99/2, I, 84), İbn Mâce
(no. 552), İbn Huzeyme (no. 194-5), Tahâvî (I, 81) ve Beyhakî (I, 273, 275).
717-Bu hadisi
Tirmizî (no. 96), Nesâî (tahâret 98, I, 83-4), İbn Huzeyme (no. 193, 196),
Tahâvî (I, 82), İbn Hibbân (Mevârid no. 179-80, 186), Dârekutnî (I, 197) ve
Beyhakî (I, 276, 282, 289), Âsım b. ebî'n-Necûd an Zir an Safvân b. Assâl asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî'ye göre isnâdı "hasen sahîh"tir.
718-Bu rivayeti
Ebû Dâvud (no. 158) Yahyâ b. Eyyûb an Abdirrahman b. Rezîn an Muh. b. Yezîd b.
ebî Ziyâd an Eyyûb b. Katan an Ubeyy b. İmâre asl-ı senedi ile tahrîc etmiştir.
719-Bu lafızla
birlikte hadisi Ebû Dâvud (no. 158/a), İbn Mâce (no. 557), Tahâvî (I, 79),
Dârekutnî (I, 198) ve Beyhakî (I, 278-9), Yahyâ b. Eyyûb an Abdirrahman b.
Rezîn an Muh. b. Yezîd an Eyyûb b. Katan an Ubâde b. Nüseyy an Ubeyy asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
Ebû Dâvud: "İsnâdında
ihtilâf edilmiştir. Güçlü değildir." Nevevî: "İsnâdı ehl-i hadisin
ittifakı ile zayıftır."; Ahmed ve Dârekutnî: "Râvîleri
tanınmamaktadır" demekte ve bununla Abdurrahman, Muh. b. Yezîd ve Eyyûb'u
kasdetmektedirler.
720-İsnâdında yer
alan Ömer b. Rudayh, Ebû Hâtim'e göre zayıf, İbn Maîn'e göre
"sâlihu'l-hadis"tir (Mecma' I, 259).
721-Râvilerinden
Hafs. b. Ömer el-Adenî, zayıf bir râvidir (Mecma' I, 264).
Muhakkikin bu bölüme ilâve ettiği
hadisler:
Müslim (tahâret 73, 74, s. 228),
İbn Mâce (no. 544) ve Beyhakî (I, 270, 274), el-A'meş an Şakîk an Huzeyfe asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte
idim. Bir kavmin çöplüğüne vararak ayakta işedi. Ben bir tarafa çekildim. Bunun
üzerine bana: "Yaklaş" buyurdular. Ben de yaklaştım ve ökçelerinin
yanında durdum. Daha sonra abdest aldı ve mestlerinin üzerine meshetti.
Müslim (tahâret 86, s. 232) ve
Beyhakî (I, 271), es-Sevrî an Alkame b. Mersed an Süleymân b. Büreyde an ebîhî
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Fetih
günü bütün namazları bir abdestle kılmış ve mestlerinin üzerine mesheylemiş.
Ömer kendisine: "Vallahi sen bugün şimdiye kadar yapmadığın bir şeyi
yaptın" demiş. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
"Bunu ben kasden yaptım, ey Ömer!" buyurdu.
Buhârî (vudû' 48, I, 58), Nesâî (tahâret 92/4-5, I, 82), İbn Mâce (no. 546), İbn
Huzeyme (no. 182, 184) ve Beyhakî (I, 269), Ebû'n-Nadr an Ebî Seleme an İbn
Ömer an Sa'd b. ebî Vakkâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler:
Sa'd, Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem 'in mestler üzerine meshettiğini söyledi. Abdullah b. Ömer de
bunu babası Ömer'e sordu. Ömer: "Evet (meshetti). Sa'd, Peygamber'den
rivayetle sana bir şey söylediği zaman sen artık o meseleyi başkasına sorma"
dedi.
Buhârî (vudû' 48/3-4, I, 58-9), Nesâî (tahâret 96/2, I, 81) İbn Mâce (no. 562) ve
Beyhakî (I, 270), Yahyâ b. ebî Kesîr an Ebî Seleme an Ca'fer b. Amr b. Umeyye
an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler: "Amr, Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem'i mestleri üzerine meshederken gördüğünü haber
vermiştir."
Ebû Dâvud (no. 157), Tirmizî (no.
95), İbn Mâce (no. 553-4), Tahâvî (I, 81), İbn Hibbân (Mevârid no. 181-3) ve
Beyhakî (I, 276-8), İbrâhîm et-Teymî an Amr b. Meymûn an Ebî Abdillah el-Cedelî
an Huzeyme b. Sâbit asl-ı senedi ile tahrîc ettiler: Allah Resûlü sallallahu
aleyhi ve sellem'e mestlerin üzerine meshetmek hakkında soruldu. Bunun üzerine
şöyle buyurdu: "Seferî olan kimse için üç gün ve mukîm olan için bir
gün." Tirmizî'ye göre bu hadis sahîhtir.
722-Bu rivayeti
Mâlik (tahâret 89, s. 53), Abdürrezzâk (no. 880), Ahmed (VI, 179), Buhârî
(teyemmüm 1, I, 86; fadâilu'l-ashâb 5, IV, 195; Tefsîr sûreti Mâide 3, V, 186;
nikâh 125, VI, 162; hudûd 39, VIII, 31), Müslim (hayd 198, s. 279), Nesâî
(tahâret 194, I, 163), İbn Huzeyme (no. 262) ve Beyhakî (I, 204, 223), Mâlik an
Abdirrahman b. el-Kâsım an ebîhî an Âişe asl-ı senedi ile rivayet ettiler.
723-Bu rivayeti
Buhârî (tefsîr sûreti Mâide 3, V, 186; hudûd 39/2, VIII, 31) ve Beyhakî (I,
223, 233) İbn Vehb an Amr b. el-Harîs an Abdirrahman asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
724-Bu rivayeti
Buhârî (teyemmüm 2, I, 86), Müslim (hayd 109, s. 279), Ebû Dâvud (no. 317), İbn
Mâce (no. 568), Nesâî (tahâret 204, I, 172), İbn Huzeyme (no. 261) ve Beyhakî
(no. 214) Hişâm b.Urve an ebîhî an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
725-727-Bu hadis
muhtelif kanallar vasıtasıyla Ammâr'dan tahrîc edilmiştir:
Tirmizî (no. 144 "hasen
sahîh"), Dârimî (I, 190), Ebû Dâvud (no. 327) ve Beyhakî (I, 210) çok kısa
bir metinle Katâde an Azre an Saîd b. Abdirrahman b. Ebzâ an ebîhî an Ammâr
tarikiyle;
Ebû Dâvud (no. 322-3), Nesâî
(tahâret 198, s. 169) ve Tahâvî (I, 113), Hz. Ömer'in yer aldığı bir kıssa ile
birlikte Seleme b. Kuheyl an Ebî Mâlik an Abdirrahman b. Ebzâ an Ammâr
tarikiyle;
Nesâî (tahâret 195/3, I, 166),
Nâciye b. Haffâf an Ammâr tarikiyle;
Ebû Dâvud (no. 328) ve Beyhakî
(I, 210), eş-Şa'bî
an Abdirrahman b. Ebzâ an Ammâr tarikiyle;
İbn Mâce (no. 565), Muh. b.
Abdirrahman b. ebî Leylâ ani'l-Hakem ve Seleme b. Kuheyl an Abdillah b. e. Evfa
kanalıyla;
Ebû Dâvud (no. 324-6), Nesâî
(tahâret 199-200, I, 169, 170), İbn Mâce (no. 569), Tahâvî (I, 112) ve Beyhakî
(I, 209), Şu'be ani'l-Hakem an Zer an Saîd b. Abdirrahman b. Ebzâ an ebîhî an
Ammâr; Nesâî (tahâret 195/2, I, 165) ve Beyhakî (I, 209), Seleme b. Kuheyl an
Zer kanalıyla;
Nesâî (tahâret 197, I, 168),
Tahâvî (I, 110), İbn Hibbân (Mevârid no. 199) ve Beyhakî (I, 208), Mâlik
ani'z-Zührî an Ubeydillah b. Abdillah b. Utbe (an ebîhî) an Ammâr tarikiyle;
Tahâvî (I, 111), Amr b. Dînâr
ani'z-Zührî; İbn Mâce (no. 566) Yûnus ani'z-Zührî; Nesâî (tahâret 196, I, 167),
Tahâvî (I, 110) ve Beyhakî (I, 208), Sâlih ani'z-Zührî;
Tahâvî (I, 111) ve Beyhakî (I,
208), İbn ebî Zi'b ani'z-Zührî tarikiyle tahrîc ettiler.
Şevkânî, en-Neyl'de (I, 288), İbn
Hacer'in Feth'inden naklen teyemmümün şekli hussunda Ebû'l-Cüheym ve
Ammâr hadisinden başka sahîh hadisin vârid olmadığını bildirmiştir.
728-731-Bu hadisin
asl-ı senedi: el-A'meş an Şakîk b. Seleme Ebî Vâil an Ebî Mûsâ. Lafız
Müslim'indir (no. 110, s. 280).
Hadisi bu tarikten tahrîc
edenler: Buhârî (teyemmüm 7-8, I, 90), Müslim (hayd 110-1, s. 280), Ebû Dâvud
(no. 321), Nesâî (tahâret 201, s. 170), İbn Huzeyme (no. 270), Dârekutnî (I,
179-80) ve Beyhakî (I, 211, 226).
732-Bu metin Şu'be
ani'l-Hakem an Zer an Saîd b. Abdirrahman b. Ebzâ an ebîhî an Ammâr asl-ı
senedi ile vârid olmuştur. Lafız Müslim'e (no. 112, s. 280) aittir.
Hadisi bu tarikten Buhârî
(teyemmüm 4-5, I, 87-8), Ebû Dâvud (no. 324-6), Nesâî (tahâret 199, 200, I,
169, 170), İbn Mâce (no. 569), İbn Huzeyme (no. 267, 268), Tahâvî (I, 112),
Dârekutnî (I, 183) ve Beyhakî (I, 209, 214).
733-Bu lafzın ait
olduğu hadis metni es-Sevrî an Seleme b. Kuheyl an Ebî Mâlik an Abdirrahman b.
Ebzâ an Ammâr asl-ı senedi ile rivayet edilmiştir.
Bu tarikten tahrîc edenler: Ebû
Dâvud (no. 322-3), Tahâvî (I, 113), Nesâî (tahâret 198, I, 168) ve Dârekutnî
(I, 183).
734-Bu lafzın
metni Seleme b. Kuheyl an İbn Abdirrahman b. Ebzâ an ebîhî an Ammâr tarikiyle
vârid olmuştur.
Hadisi bu tarikten tahrîc
edenler: Ebû Dâvud (no. 323-5), İbn Huzeyme (no. 269) ve Dârekutnî (I, 183).
735-Ebû Dâvud'da
(no. 325) yer almıştır.
736-Nesâî'nin
Sünen'inde (tahâret 200, I, 170) yer almıştır.
Bu hadisin diğer tariklerine daha
önce (724-726) işaret edilmiştir.
737-Bezzâr, bunu
Haremî b. İmâre ani'l-Harîş b. el-Hirrît an İbn ebî Muleyke an Âişe asl-ı
senedi ile tahrîc etmiştir (Keşf no. 313).
Heysemî diyor ki:
"el-Harîş'i Ebû Hatîm, Ebû Zür'a ve Buhârî zayıf addetmişlerdir"
(Mecma' I, 263).
738-Bu hadisi
Dârimî (I, 189-90), Buhârî (teyemmüm 6, I, 88; 9, I, 91), Müslim (mesâcid 312,
s. 475), Nesâî (tahâret 202, I, 171), İbn Huzeyme (no. 272) ve Beyhakî (I, 216,
219), Ebû Recâ el-Utâridî an İmrân asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
739-Bu hadisi
Adürrezzâk (no. 913), Ahmed (V, 155, 180), Ebû Dâvud (no. 332), Tirmizî (no.
124), Nesâî (tahâret 203, I, 171), İbn Huzeyme (no. 2292), İbn Hibbân (Mevârid
no. 196-8), Dârekutnî (I, 180-7), el-Hâkim (I, 176) ve Beyhakî (I, 7, 8, 220,
212, 212), Hâlid el-Hazzâ' an Ebî Kılâbe an Amr b. Bucdân an Ebî Zerr asl-ı senedi
ile tahrîc ettiler.
Bu hadisin isnâdına Tirmizî,
hasen hükmü vermiştir. Nevevî "sahîh hadistir", İbn Hacer ise Muhtasar'da
"isnâdı kavîdir" demiştir (Neyl I, 281).
740-Bu lafzın ait
olduğu metni Tayâlisi (Müsned no. 484), Abdurrezzâk (no. 912), Ahmed (V,
146-7), Ebû Dâvud (no. 333), Dârekutnî (I, 187) ve Beyhakî (I, 179, 217), Eyyûb
an Ebî Kılabe an raculin mîn benî Âmir an Ebî Zerr asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler. Kimi rivayetlerinin metni oldukça uzundur.
741-Bu hadisi
Tirmizî (no. 145), Yahyâ b. Mûsâ an Saîd b. Süleymân an Huşeym an Muh. b. Hâlid
el-Kuraşî an Dâvud b. Husayn an İkrime an İbn Abbâs senedi ile tahrîc etmiştir.
Tirmizî, isnâdı hakkında
"hasen garîb sahîh" hükmü vermiştir.
742-İsnâdı
Heysemî'ye göre hasendir (Mecma' I, 263).
743-Bu hadisi Nesâî
(tahâret 204/2, I, 172), Muh. b. Abdila'lâ an Şu'be an Muhârik an Târık senedi
ile tahrîc etmiştir.
744-Bu hadisi Ebû
Dâvud (no. 337), İbn Mâce (no. 572), Dârekutnî (I, 190-1) ve Beyhakî (I,
226-7); el-Evzaî an Atâ b. ebî Rebâh an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahric
ettiler. Ebû Dâvud rivayetinde Evzâî, bunu Atâ'dan belâğan rivayet etmiştir.
Aynı hadisi İbn Huzeyme (no. 273)
ve İbn Hibbân (Mevârid no. 201), el-Velîd b. Ubeydillah b. ebî Rebâh an Atâ
kanalıyla rivayet etmiştir. el-Velîd zayıf bir râvîdir. Ancak görüldüğü gibi
ona el-Evzaî mütâbeat etmiştir. O halde hadis hasendir.
747-9-Bu hadisi
Ebû Dâvud (no. 334-5), İbn Hibbân (Mevârid 202), Dârekutnî (I, 178-9) ve
Beyhakî (I, 225), Yezîd b. ebî Habîb an İmrân b. ebî Enes an Abdirrahman b.
Cübeyr (an Ebî Kays Mevlâ Amr b. el-As) an Amr b. el-As asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
750-Bu hadisi
Dârimî (I, 190), Ebû Dâvud (no. 338), Nesâî (gusl 27, I, 213), Dârekutnî (I,
188), el-Hâkim (I, 178) ve Beyhakî (I, 231), Leys b. Sa'd an Bekr b. Sevâde an
Atâ b. Yesâr an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
751-Bu hadisi
Mâlik (tahâret 90, s. 56), muallak olarak Buhârî (teyemmüm 3/1, I, 87),
Dârekutnî (I, 186) ve Beyhakî (I, 224,
207), an Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
752-Bu hadisi
Ahmed (Müsned I, 288, 303), İbn Lehî'a an Abdillah b. Hübeyre (ani'l-A'rec) an
Hanaş an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc etmiştir.
İsnâdında yer alan İbn Lehî'a
zayıf bir râvîdir.
753-Râvîlerinden
Bakiyye, müdellis bir râvîdir (Mecma' I, 264).
754-Râvîlerinden el-Hasan
b. Umâre'yi Şu'be, Süfyân ve Ahmed zayıf addetmişlerdir (Mecma' I, 264). Asl-ı
senedi şöyledir: el-Hasan b. Umâre ani'l-Hakem an Mücâhid an İbn Abbâs. Bu
hadisi Dârekutnî (I, 185) ve Beyhakî (I, 221-2) de tahrîc ettiler.
755-Bu hadisi
Buhârî (teyemmüm 3, I, 87), Müslim (hayd 114, s. 281), Ebû Dâvud (no. 329),
Nesâî (tahâret 195, I 165), İbn Huzeyme (no. 274), Dârekutnî (I, 176) ve
Beyhakî (I, 205) tahrîc ettiler. Asl-ı senedi şöyledir: Leys b. Sa'd an Ca'fer
b. Rebî'a an Abdirrahman b. Hürmüz an Umeyr mevlâ İbn Abbâs an Ebî'l-Cüheym.
756-Bu hadisi
Ahmed (III, 7, 36, 47), Müslim (hayd 80, s. 169), Ebû Ya'lâ (no. 1236) ve İbn
Huzeyme (no. 233), Şerîk b. ebî Nemir an Abdirrahman b. ebî Saîd el-Hudrî an
ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
757-Bu hadisi
Allah'ın Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem, Ensâr'dan birisinin yanına uğrayıp
da kendisini çağırdığında o zât başından su damlayarak çıktığında: "Galiba
sana acele ettirdik" buyurması üzerine zâtın: "Evet ya Resûlallah!" cevâbına
mukâbele olarak irâd buyurmuştur.
Asl-ı senedi şöyledir: Şu'be
ani'l-Hakem an Ebî Sâlih an Ebî Saîd.
Hadisi bu tarikten Buhârî (vudû' 34, I, 52), Müslim (hayd 83, s. 269), İbn
Mâce (no. 606), Tahâvî (I, 54), İbn Hibbân (no. 1168) ve Beyhakî (I, 165)
tahrîc ettiler.
758-Bu kısa metinli
hadisi Ahmed (II, 29), Müslim (hayd 80, s. 269), Ebû Dâvud (no. 217), Tahâvî
(I, 54), İbn Hibbân (no. 1165) ve Beyhakî (I, 167) tahrîc etmiştir.
759-760-Bu hadisi
Dârimî (I, 194), Ebû Dâvud (no. 214-5), Tirmizî (no. 110-111), İbn Huzeyme (no.
225), Tahâvî (I, 54, 57), İbn Hibbân (Mevârid no. 228-9) ve Dârekutnî (I, 126),
Sehl b. Sa'd an Ubeyy asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
İsnâdı Tirmizî ve Dârekutnî'ye
göre sahihtir.
761-Bu hadisi
Tirmizî (no. 112), Şerîk an Ebî'l-Cahhâf an İkrime an İbn Abbâs asl-ı senedi
ile tahrîc etmiştir. Ebû'l-Cahhâf, Sevrî'ye göre güvenilir bir râvîdir.
762-Bu rivayeti
Müslim (hayd 88, s. 272) ve İbn Huzeyme (no. 227), Humeyd b. Hilâl an Ebî Bürde
an Ebî Mûsâ an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
763-Bu hadisi
Ahmed (VI, 68, 74, 110), Müslim (hayd no. 89, s. 272), Tahâvî (I, 55),
Dârekutnî (I, 112) ve Beyhakî (I, 164), Ebû'z-Zübeyr an Câbir b. Abdillah an
Ümmî Külsm an Âişe asl-ı senedi
ile tahrîc ettiler.
764-Bu rivayet
mevkûftur, yani Âişe'nin sözü olarak gelmiştir. Mâlik (tahâret 73, s. 46) an
Yahyâ b. Saîd an Saîd b. el-Müseyyeb an Âişe senedi ile tahrîc etmiştir.
765-Bu hadisi
Tirmizî (no. 108), İbn Mâce (no. 608), Tahâvî (I, 55) ve Dârekutnî (I, 111)
el-Evzaî an Abdirrahman b. el-Kâsım an ebîhî an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler. Tirmizî "hasen sahîh" hükmünü vermiş ve daha sonra es-Sevrî
an Alî b. Zeyd an Saîd b. el-Müseyyeb an Âişe tarikiyle bu hadisi (no. 109)
rivayet etmiştir.
766-Bu hadisi
Dârimî (I, 194), Buhârî (gusl 28, I, 76), Müslim (hayd 87, s. 271), Ebû Dâvud
(no. 216), İbn Mâce (no. 610), Tahâvî (I, 56) ve Dârekutnî (I, 113), el-Hasan
an Ebî Râfi' an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
767-Bu hadisi
Ahmed (II, 178) ve İbn Mâce (no. 611), el-Haccâc b. Ertât an Amr b. Şu'ayb an
ebîhî an ceddîhî İbn Amr asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Haccâc sebebiyle isnâdı zayıftır.
768-Bu hadisi
Abdürrezzâk (no. 974), Ahmed (VI, 256), Dârimî (I, 195), Ebû Dâvud (no. 236),
Tirmizî (no. 113), İbn Mâce (no. 612), İbnü'l-Cârûd (s. 49), Dârekutnî (I, 133)
ve Beyhakî (I, 167) Abdullah b. Ömer an Ubeydillah b. Ömer ani'l-Kâsım an Âişe
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Abdullah b. Ömer el-Ömerî
dışındakiler Sahîh ricâlindendir. Onun hakkında ihtilâf edilmiştir. Ahmed,
Yahyâ b. Mâîn ve İbn Mehdî onu sâlih addetmişler. İbnü'l-Medînî, Yahyâ
el-Kattân ve Nesâî taz'îf etmişlerdir.
769-70-Bu hadisi
Mâlik (tahâret 85, s. 51), Buhârî (ilm 50/1, I, 41; gusl 22, I, 74; edeb 68,
VII, 94; edeb 79/1, VII, 100; enbiyâ 1, IV, 102), Müslim (hayd 32, s. 251),
Tirmizî (no. 122), Nesâî (tahâret 131/3, I, 114-5), İbn Mâce (no. 600) ve İbn
Huzeyme (no. 235), Hişâm b. Urve an ebîhî an Zeyneb an Ümmi Seleme asl-ı senedi
ile tahrîc ettiler.
771-Bu lafız
Buhârî'de (ilm 50/1, I, 41) yer almıştır.
772-Bu lafız
Buhârî'nindir (ehâdîdu'l-enbiyâ 1, VI, 102; edeb 68, VII, 94).
773-Bu rivayeti
Müslim (ummî no. 314) ve Nesâî (tahâret 131/1, 112-3), ez-Zührî an Urve
an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
774-Bu rivayeti
Ahmed (VI, 92), Müslim (hayd 33, s. 251) ve Beyhakî (I, 168; î, 265), Yahyâ b.
Zekeriyyâ b. ebî Zâide an ebîhî an Mus'ab b. Şeybe an Musâfî' b. Abdillah an
Urve an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
775-Bu rivayeti
Müslim (hayd 30, s. 251), Katâde an Enes an Ümmü Süleym tarikiyle tahrîc
etmiştir.
776-Bu rivayeti
Nesâî (tahâret 131/1, I, 112) ve İbn Mâce (no. 601), Saîd b. e. Arbe an
Katâde an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Ayrıca Dârimî (I, 195),
ani'l-Evzâî; Müslim (hayd 29, s. 250) an İkrime b. Ammâr; her ikisi de an İshâk
b. Abdillah b. ebî Talha an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Muhakkikin bu bölüme ilaveleri:
1. Buhârî (gusl 29/2, I, 76) ve Müslim (hayd 84-5, s. 270),
Hişâm b. Urve an ebîhî an Ebî Eyyûb an Ubeyy b. Ka'b asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler:
Allah'ın Resûlü sallallahu aleyhi
ve sellem 'e kadınla cinsel ilişki kurarken menisini getirmeyen erkeğin
hükmünden sordum. "Kadına temas eden nesneyi yıkar, sonra abdest alarak
namaz kılar" buyurdu.
2. Müslim (hayd 86, s. 270), İbn Huzeyme (no. 224) ve
Tahâvî (I, 53, 54), el-Hüseyn b. Zekvân
an Yahyâ b. ebî Kesîr an Ebî Seleme an Atâ b. Yesâr an Zeyd b. Hâlid asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler:
Zeyd, Osmân b. Affân'a şöyle
sormuş: "Bir adam karısıyla ilişki kurar da
menisini indirmezse ne buyurursun?" Osmân cevaben: "Namaza abdest
alır gibi abdest alır ve kamışını yıkar" dedi ve şunu ilave etti:
"Ben, bunu Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem'den böyle
işittim."
777-Bu hadisi Ebû
Dâvud (no. 248), Tirmizî (no. 106), İbn Mâce (no. 597) ve Beyhakî (I, 174,
179), el-Hâris b. Vecîh an Mâlik b Dînâr an Muhammed b. Sîrîn an Ebî Hureyre
asl-ı senedi tahrîc ettiler.
İsnâdı hakkında Tirmizî:
"Sadece Hâris'in hadisinden bilinmektedir, garîbtir. Bu şeyh ise, beş para
etmez"; Dârekutnî el-İlel'inde: "Bu hadis, Mâlik b. Dînâr ani'l-Hasan
tarikiyle mürsel olarak rivayet olunmuştur"; eş-Şâfiî: "Bu hadis sübt
bulmamıştır"; Beyhakî: "Bu hadisi Buhârî ve Ebû Dâvud gibi ehl-i
ilimden bazıları münker addetmişlerdir"; Ebû Hâtim (el-ilel, İbn e. Hâtim
I, 29): "Bu hadis münkerdir" demişlerdir (Neyl I, 269).
778-Asl-ı senedi
şöyledir: Hammâd b. Seleme an Atâ b. es-Sâib an Zâdân an Alî.
Bu hadisi tahrîc edenler:
Tayâlisî (Müsned no. 175), Ahmed (I, 94, 101, 133), Dârimî (I,192), Ebû Dâvud
(no. 249), İbn Mâce (no. 599), Taberânî (Mu'cemu's-Sağîr II, 18), İbn Cerîr
(Tehzibu'l-âsâr, Müsnedu Alî no. 41-42) ve Beyhakî (I, 175, 227).
İbn Cerîr isnâdı hakkında şu
bilgileri vermektedir: Bu haber bizce sahihtir, ancak öncekilerin mezhebi
üzerine şu illetler sebebiyle sahîh değildir: 1. Bu haber sahîh olarak Hz.
Alî'den başka bir yolla rivayet olunmamıştır. 2. Zâdân'dan rivayette bulunan
Atâ b. es-Sâib, âhir-i ömründe hıfzı bozulmuş, dolayısıyla bazı riyavetlerinde
karışıklıklara neden olmuştur. 3. Hammâd b. Seleme'nin ömrünün sonlarına doğru
hadislerini ashâbı münker bularak, bir kısmı ondan rivayeti bile bırakmışlardı. 4. Alî'den sahîh olarak vârid olan şu sözü: "Cenâbetten yıkanacağın vakit başına
iki kere dökmen yeterlidir."
Hafız İbn Hacer: "İsnâdı
sahîhtir. Hammâd, Atâ'dan bunaklığa uğramadan önce rivayette bulunmuştur.
Denildiğine göre bu rivayetin doğrusu hadisin Alî'nin sözü olarak mevkûf
kalmasıdır. Abdülhakk da: "‚oğunluk mevkûf olduğuna kâil oldular"
demektedir. Nevevî ise: "Zayıftır. Atâ, bunaklığı sebebiyle taz'îf
olunmuş, Hammâd'ın da yanılgıları vardır" demiştir (Neyl I, 269).
779-Bu hadisi Ebû
Dâvud (no. 255), Muh. b. Avf an İsmaîl b. Ayyâş an Muh. b. İsmaîl an ebîhî an
Damdam b. Zür'a an Şureyh b. Ubeyd an Cübeyr b. Nufeyr an Sevbân senedi ile
tahrîc etmiştir. Bu hadis, Şam'lı râvîlerin oluşturduğu bir isnad ile
gelmektedir (Neyl I, 270).
780-Lafız Müslim'e
aittir. Asl-ı senedi: Hişâm b. Urve an ebîhî an Âişe.
Bu tarikten tahrîc edenler: Mâlik
(tahâret 67, s. 447, Dârimî (I, 191), Buhârî (gusl 1, I, 67-68; gusl 9/2, I 70;
gusl 15, I, 727, Müslim (hayd 35-6, s. 253-4), Ebû Dâvud (no. 242), Tirmizî
(no. 104) Nesâî (gusl 16, I, 205; 19, I, 206), İbn Huzeyme (no. 242), Dârekutnî
(I, 113) ve Beyhakî (I, 172, 173, 174, 175, 176)
781-Asl-ı senedi:
Ebû Âsım ed-Dahhâk b. Mahled an Hanzale b. ebî Süfyân ani'l-Kâsım an Âişe.
Bu tarikten tahrîc edenler: Buhârî
(gusl 15, I, 69), Müslim (hayd no. 39), s. 255), Ebû Dâvud (no. 240), Nesâî
(gusl 19/2, I, 206), İbn Huzeyme (no. 245) ve Beyhakî (I, 184).
782-Bu rivayeti
Ahmed (VI, 236), Ebû Dâvud (no. 243) ve Ebû Ya'lâ (Şehit Ali nüsh. 220 b), Saîd
an Ebî Ma'şer an İbrâhîm ani'l-Esved an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
783-Bu rivayeti
Ahmed (VI, 236), Ebû Dâvud (no. 244) ve Beyhakî (I, 173), Urve Ebû Abdillah
el-Hemedânî ani'ş-Şa'bî
an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
784-Bu rivayeti
Dârimî (I, 262), Ebû Dâvud (no. 244), İbn Mâce (no. 574), Dârekutnî (I, 114) ve
Beyhakî (I, 180), Sadaka b. Saîd el-Hanefî an Cumey' b. Umeyr an Âişe asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
785-786-Bu hadisi
Tayâlisi (Müsned no. 474), Ahmed (VI, 96, 115, 161, 143, 173), Nesâî (tahâret
152-154, I, 133-134), Taberânî (M. el-Evsat I, 150a), Ebû Ya'lâ (Şehit Ali
205b) ve Beyhakî (I, 174), Hammâd b. Seleme an Atâ b. es-Sâib an Ebî Seleme an
Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
787-Bu hadisi
Beyhakî (I, 177), Hişâm ed-Destevâî an Katâde an Nâfi' an İbn Ömer tarikiyle
tahrîc etmiştir.
788-790-Bu hadisin
asl-ı senedi: el-A'meş an Sâlim b. ebî'l-Ca'd an Kureyb an İbn Abbâs an
Meymûne.
Hadisi tahrîc edenler: Dârimî (I,
191), Buhârî (gusl 1/2, I, 68; 5, I 69; 7, 8, I, 69, 70; 10, I, 70; 11, I, 71;
16, I, 72; 18, I, 73; 21, I, 74), Müslim (hayd 37-8, s. 254-5; hayd 73, s.
206), Ebû Dâvud (no. 245), Tirmizî (no. 103), Nesâî (gusl 7/3, I, 200; 14-15,
I, 204; 22, I, 208), İbn Huzeyme (no. 241), Dârekutnî (I, 114) ve Beyhakî (I,
173, 174, 177, 184, 185, 197).
791-Nesâî (gusl
18, I, 205-6), bunu İmrân b. Yezîd b. Hâlid an İsmaîl b. Abdillah b. Semâ'a
ani'l-Evzâî an Yahyâ b. ebî Kesîr an Ebî Seleme an Âişe ve an Amr b. Sa'd an
Nâfi' an İbn Ömer senedi ile tahrîc etmiştir.
792-Asl-ı senedi:
Eyyûb b. Mûsâ an Saîd b. ebî Saîd el-Makbrî an Abdillah b. Râfi' an Ümmi
Seleme.
Hadisi bu tarikten tahrîc
edenler: Buhârî (gusl 22, I, 74), Müslim (hayd 58, s. 259), Ebû Dâvud (no.
251), Tirmizî (no. 105), Nesâî (tahâret 150, I, 131), İbn Mâce (no. 603), İbn
Huzeyme (no. 246), Dârekutnî (I, 114) ve Beyhakî (I, 178, 181).
793-Bu rivayeti
Ebû Dâvud (no. 252), Usâme b. Zeyd ani'l-Makburî an Ümmi Seleme tarikiyle
tahrîc etmiştir.
794-Bu hadisi
Ahmed (VI, 43), Müslim (hayd 59, s. 260), Nesâî (gusl 12, I, 203), İbn Mâce (no.
604), Taberânî (M. el-Evsat I, 98a; II, 25a), İbn Huzeyme (no. 247), Dârekutnî
(I, 52) ve Beyhakî (I, 181, 196), Eyyûb an Ebî'z-Zübeyr an Ubeyd b. Umeyr an
Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
795-6-Bu hadisi
Buhârî (gusl 3, I, 68; 4/2, I, 69; 4/3, I 69), Müslim (hayd 57, s. 259), Nesâî
(gusl 20/2, I, 207), İbn Mâce (no. 577), İbn Huzeyme (no. 243) ve Beyhakî (I,
176, 177, 195), Ebû Câfer Muh. b. Alî an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Muhakkikin bu bölüme yaptığı
ilave: Tayâlisî (Müsned, s. 128), Abdürrezzâk (no. 995), Ahmed (IV, 81, 84,
85), Buhârî (gusl 4, I, 69), Müslim (hayd 54, s. 258), Ebû Dâvud (no. 239),
Nesâî (I, 135, 207), İbn Mâce (no. 515), Taberânî (M. el-Kebîr no. 1480-89) ve
Beyhakî (I, 176), Ebû İshâk an Süleymân b. Surad an Cübeyr b. Mut'im asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler:
Ashâb, Allah Resûlü sallallahu
aleyhi ve sellem 'in huzurunda gusül hakkında tartışmaya girdiler. İçlerinden
birisi: "Bana gelince, ben başımı şöyle ve şöyle yıkarım" dedi. Bunun üzerine
Allah'ın Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem: "Bana gelince: ben de başıma
üç avuç su dökünürüm" buyurdu.
797-Bu hadisi
Enes'den pek çokları rivayet ettiler: Buhârî (gusl 12/2, I, 71), Müslim (hayd
28, s. 249), Tirmizî (no. 140), Nesâî (tahâret 170, I, 143), İbn Mâce (no.
577) ve İbn Huzeyme (no. 230-31), Katâde
an Enes asl-ı senedi ile;
Ebû Dâvud (no. 218) ve Beyhakî
(I, 204), Humeyd an Enes tarikiyle;
Beyhakî (I, 204), Hişâm b. Zeyd
an Enes tarikiyle;
İbn Mâce (no. 589), ez-Zührî an
Enes tarikiyle;
Dârimî (I, 192) ve İbn Huzeyme
(no. 229), Sâbit an Enes tarikiyle tahrîc ettiler.
798-Bu hadisi Ebû
Dâvud (no. 219), İbn Mâce (no. 590) ve Beyhakî (I, 204), Hammâd b. Seleme an
Abdirrahman b. ebî Râfi' an ammatihi Selmâ an Ebî Râfi' asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
799-Bu hadisi
Tayâlisi (Müsned no. 2215), Ahmed (II, 7, 21, 28), Müslim (hayd 27, s. 249),
Ebû Dâvud (no. 220), Tirmizî (no. 141), Nesâî (I, 142), İbn Mâce (no. 587), Ebû
Ya'lâ (no. 1164), İbn Huzeyme (219, 221), Tahâvî (I, 128), el-Hâkim (I, 152) ve
Beyhakî (VII, 192; I, 203-4), Âsım el-Ahvel an Ebî'l-Mütevekkil an Ebî Saîd
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
800-Bu hadisi
Tayâlisi (Müsned no. 1390), Ahmed (VI, 68, 119, 154, 192, 253, 258), Ebû Dâvud
(no. 250), Tirmizî (no. 107), Nesâî (gusl 24, I, 209; VIII, 209), İbn Mâce (no.
579), Ebû Ya'lâ (Şehit Ali 207 b, 220a), el-Hâkim (I, 153) ve Beyhakî (I, 179),
Ebû İshâk ani'l-Esved an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî, isnâdı hakkında
"hasen sahîh" hükmü vermiştir.
801-Bu hadisi
Mâlik (tahâret 68, s. 45), Dârimî (I, 191-2), Buhârî (gusl 2, I, 68), Müslim
(hayd 40-41, s. 255), Ebû Dâvud (no. 238) ve Beyhakî (I, 187, 193), ez-Zührî an
Urve an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
802-Lafız Müslim'e
aittir. Asl-ı senedi: Şu'be an Ebî Bekr b. Hafs an Ebî Seleme an Âişe.
Bu tarikten tahrîc edenler: Ahmed
(VI, 71, 143), Buhârî (gusl 3, I, 68), Nesâî (I, 127) ve Beyhakî (I, 195).
803-Bu hadisi Ebû
Dâvud (no. 98-9), iki ayrı senedle olmak üzere Hammâd b. Seleme an raculin an
Hişâm b. Urve an ebîhî an Âişe asl-ı senedi ile tahric etti.
Hz. Âişe'den bu mânâda başka
rivayetler de vârid olmuştur:
Bu rivayetlerden: İbn Sa'd
(Tabakât VIII, 193), Buhârî (gusl 9, I, 70), Müslim (hayd 45, s. 256), Tahâvî
(I, 26) ve Beyhakî (I, 186), Eflah b. Humeyd ani'l-Kâsım an Âişe asl-ı senedi
ile;
Buhârî (gusl 9, I, 70), Tahâvî
(I, 24) ve Beyhakî (I, 187), Şu'be an Ebî Bekr b. Hafs an Urve an Âişe asl-ı
senedi ile;
Müslim (hayd 44, s. 256) ve
Beyhakî (I, 195), Leys b. Sa'd an Yezîd an İrâk an Hafsa binti Abdirrahman b.
ebî Bekr an Âişe asl-ı senedi ile;
Beyhakî (I, 188), Atâ an Âişe
tarikiyle;
Müslim (hayd 46, s. 257), Nesâî
(gusl 10, I, 202), İbn Huzeyme (no. 236, 251) ve Beyhakî (I, 188), Âsım
el-Ahvel an Muâze an Âişe tarikiyle;
Beyhakî (I, 188, 193) Hişâm b.
Urve an ebîhî an Âişe tarikiyle tahrîc ettiler.
Ayrıca Buhârî (gusl 3/3 I, 68),
Müslim (hayd 48, s. 257) ve Beyhakî (I, 188), Süfyân b. Uyeyne an Amr b. Dînâr
an Ebî'ş-Şa'sâ'
an İbn Abbâs an Meymûne binti'l-Hâris asl-ı senedi ile de rivayet etmişlerdir.
804-Heysemî diyor
ki: "İsnâdındaki Ümmü Külsm hakkında bilgi edinemedim, diğer
râvîleri güvenilir kimselerdir" (Mecma' I, 219).
805-Bu hadisi
Bezzâr (Keşf no. 315), Ahmed b. Mansûr b. Seyyâr an Yahyâ b. Yezîd b Abdilmelik
en-Nevfelî an ebîhî an ceddîhî an Ebî Seleme an Ebî Hureyre senedi ile tahric
etmiştir.
Bezzâr şu bilgiyi vermektedir:
"Abdülmelik, hadiste güçlü değildir. Rivayet ancak onun tarikinden
bilinmektedir." Yezîd de Buharî ve Yahyâ'ya göre zayıftır. Yahyâ hakkında
ihtilâf vardır (Mecma' I 272).
806-Ebû Dâvud (no.
4012), Nesâî (gusl 7/1-2, I, 200) ve Beyhakî (I, 198, Abdülmelik b. ebî
Süleymân an Atâ an (Safvân b.) Ya'lâ (an ebîhî) asl-ı senedi ile tahric
ettiler.
Ricâli, Sahîh ricâlidir. Bezzâr,
bunu İbn Abbâs hadisinden daha uzun bir metinle tahrîc etmiştir (Neyl I, 275).
807-İbn Mâce (no.
615), bu hadisi Muh. b. Ubeyd b. Sa'lebe el-Himmânî an Abdilhamîd Ebû Yahyâ
el-Himmânî ani'l-Hasan b. İmâre ani'l-Minhâl b. Amr an Ebî Ubeyde an İbn Mes'ûd
senedi ile tahrîc etmiştir.
Sünen'in Zevâid'inde şu bilgi
verilmektedir:
"el-Hasan b. İmâre sebebiyle isnâdı zayıftır. Ayrıca Ebû
Ubeyde, babasını işitmemiştir."
808-Bu hadisi Ebû
Dâvud (no. 376), Nesâî (tahâret 143, I, 126) ve İbn Mâce (no. 613), Abdurrahman
b. Mehdî an Yahyâ b. el-Velîd an Muhil b. Halîfe an Ebî's-Semh asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
Yahyâ b. el-Velîd dışındaki
ricâli Sahîh ricâlidir. Yahyâ ise Ebû Dâvud, Nesâî ve İbn Mâce'nin hadisini
tahrîc ettikleri bir râvîdir. Nesâî onun hakkında "Bir beisi yoktur"
demektedir.
809-Ahmed (VI,
341), bu hadisi Abdürrezzâk an Ma'mer an İbn Tâvus ani'l-Muttalib b. Abdillah
b. Hantab an Ümmi Hânî senedi ile tahrîc etti.
İsnâdının râvîleri Sahîh
ricâlidir (Heysemî I, 269). Bu hadisin aslı Ebû Murre an Ümmi Hânî asl-ı senedi
ile Sahîhayn'da yer almış olup, Ebû Zerr yerine Hz. Fâtıma Allah Resûlü sallallahu
aleyhi ve sellem setretmiştir: Buhârî (gusl 21,I, 74), Müslim (hayd 70, 71, s.
265-6), Nesâî (gusül 11, I, 202), İbn Huzeyme (no. 237, 240), İbn Hibbân
(Mevârid no. 233) ve Beyhakî (I, 198).
810-Ahmed (II,
109), Ebû Dâvud (no. 247), Taberânî (Mu'cemu's-Sağîr I, 67), İbn Hibbân
(el-Mecrûhîn II, 5) ve Beyhakî (I, 179, 244), Eyyûb b. Câbir an Abdillah b. Usm
an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
İbn Usm, zayıf bir râvîdir,
münker rivayetleri mevcuttur. Ondan rivayette bulunan Eyyûb b. Câbir'in hadisiyle
de ihticâc olunmamıştır.
811-Tirmizî (no.
123), İbn Mâce (no. 580), Ebû Ya'lâ (Şehit Ali 220b), Taberânî (M. el-Evsat I,
107a), Dârekutnî (I, 143), el-Hâkim (I, 154) ve Beyhakî (I, 187), Hureys b. ebî
Matar ani'ş-Şa'bî
an Mesrk an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî: "Bu hadisin
isnâdında bir beis yoktur" demektedir. Ancak Hureys, zayıf bir râvîdir.
812-Ebû Dâvud (no.
256-7) ve Beyhakî (I, 182), Şerîk an Kays b. Vehb an raculin min benî Süvee b.
Âmir an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
813-Ebû Dâvud (no.
254) ve Beyhakî (I, 182), Ömer b. Süveyd an Âişe binti Talha an Âişe tarikiyle
tahrîc etmiştir.
İsnâdı hakkında Münzîrî,
Tahrîcu's-Sünen'de (I, 169) "hasen" hükmü vermiştir.
814-Lafız Nesâî'ye
aittir. Asl-ı senedi: Amr b. Murre an Abdillah b. Seleme an Alî.
Muhtelif lafızlarla hadisi bu
tarikten tahrîc edenler: Ahmed (I, 83, 84, 107, 124, 134), Ebû Dâvud (no. 229),
Tirmizî (no. 146), Nesâî (tahâret 171, I, 144), İbn Mâce (no. 594), Ebû Ya'lâ
(no. 287, 348, 406-8, 524, 579, 623), İbnu'l-Cârûd (s. 52), İbn Huzeyme (no.
208), Tahâvî (I, 87), İbn Hibbân (Mevârid no. 192-3), Dârekutnî (I, 119),
el-Hâkim (I, 152, 107) ve Beyhakî (I, 88).
815-Bu hadis-i
mevkûfu Buhârî (hayd 7, I, 79), muallak olarak isnâdsız irâd etmiştir.
816-Heysemî'ye
göre ricâli güvenilir kimselerdir (Mecma' I, 276).
817-Bu hadisi pek
çokları, Âişe'den
rivayet ettiler:
Buhârî (gusl 25, I, 75), Müslim
(tahâret 21, s. 248), Ebû Dâvud (no. 222), İbn Mâce (no. 593), Tahâvî (I, 126),
İbn Hibbân (Mevârid no. 231), Dârekutnî (I, 125-6) ve Beyhakî (I, 200, 203),
Ebû Seleme an Âişe tarikiyle;
Buhârî (gusl 27, I, 75), Muh. b.
Abdirrahman an Urve an Âişe tarikiyle;
Mâlik (tahâret 77, s. 48), Hişâm
b. Urve an ebîhî an Âişe senediyle tahrîc ettiler.
818-Bu rivayeti
Tayâlisî (Müsned no. 1384), Ahmed (VI, 126, 191, 192), Dârimî (II, 108), Müslim
(hayd 22, s. 248), Ebû Dâvud (no. 224), Nesâî (I, 138), İbn Mâce (no. 591), İbn
Huzeyme (no. 215), Tahâvî (I, 125) ve Beyhakî (I, 202; VII, 193), Şu'be
ani'l-Hakem an İbrâhîm ani'l-Esved an Âişe tarikiyle;
Ahmed (VI, 143, 224, 235, 260,
273), Dârimî (I, I, 193), Ebû Ya'lâ (Şehit Ali 217b) ve Beyhakî (I, 202), Ebû
İshâk an Abdirrahman b. el-Esved an ebîhî an Âişe tarikiyle tahrîc ettiler.
819-Lafzı Müslim'e
aittir.
Bu hadisi Ahmed (VI, 149), Müslim
(hayd 26, s. 246), Tirmizî (no. 2924), Nesâî (gusl 5, I, 199); İbn Huzeyme (no.
259), el-Hâkim (I, 152) ve Beyhakî (I,
200), Muâviye b. Sâlih an Abdillah b. e. Kays an Âişe asl-ı senedi ile
Ahmed (VI, 47, 138), Ebû Dâvud
(no. 226), Nesâî (gusl 6, 199; I, 125), İbn Mâce (no. 1354), İbn Hibbân (no.
2438), el-Hâkim (I, 153) ve Beyhakî (I, 199), Ubâde b. Nüseyy an Gudayf b.
el-Hâris an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
820-Bu rivayeti
Tayâlisî (Müsned no. 1397), Abdürrezzâk (no. 1002), Ahmed (VI, 43, 105, 109,
146, 171), Ebû Dâvud (no. 228), Tirmizî (no. 118-9), Tahâvî (I, 124) ve Beyhakî
(I, 201-2), Ebû İshâk ani'l-Esved an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
821-Bu hadisi bu
lafızla Ahmed (VI, 118; 279), Abdürrezzâk (no. 1085), Nesâî (I, 139), İbn Mâce
(no. 593), Ebû Ya'lâ (Şehit Ali 210a, 218a, 222b), İbn Hibbân (Mevârid no.
231), Dârekutnî (I, 126) ve Beyhakî (I, 203), Leys ve Yûnus tarikleriyle
ani'z-Zührî an Ebî Seleme an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
822-Bu mevkûf
hadisi Mâlik (tahâret 78, s. 48) ve Beyhakî (I 200), an Nâfi an İbn Ömer
senediyle tahrîc ettiler. Sahîhtir.
823-Bu hadisi
Ahmed (II, 235, 382, 471), Buhârî (gusl 23, I, 74; 24/2, I, 75), Müslim (ummî
no. 371, s. 282), Tirmizî (no. 121), Ebû Dâvud (no. 231), Nesâî (tahâret 172,
I, 145), İbn Mâce (no. 534), Tahâvî (I, 13) ve Beyhakî (I, 189), Bekr b.
Abdillah el-Müzenî an Ebî Râfi' an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Lafız Buhârî'ye aittir.
824-826-Lafız
Buhârî'nindir (gusl 17, I, 72). Bu hadisi Ahmed (II, 237, 259, 283, 338, 518),
Buhârî (gusl 17, I, 72; ezân 24-25, I, 157), Müslim (mesâcid no. 157, s. 422;
158, s. 423), Ebû Dâvud (no. 235), Nesâî (II, 81), İbn Huzeyme (no. 1628-9),
İbn Hibbân (no. 2233) ve Beyhakî (II, 398), ez-Zührî an Ebî Seleme an Ebî
Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
827-Ebû Dâvud (no.
233-4), bu hadisi iki tarikten Hammâd b. Seleme an Ziyâd el-A'lem ani'l-Hasan
an Ebî Bekre asl-ı senedi ile tahrîc etmiştir.
828-Mâlik, bu
mevkûfu Yahyâ b. Saîd an Süleymân b. Yesâr senedi ile tahrîc etmiştir (tahâret
82, s. 49).
829-Bu mevkûf
hadisi Mâlik (tahâret 81, s. 49), İsmaîl b. e. Hakîm an Süleymân senediyle
tahrîc etmiştir.
830-Bu hadisi
Taberânî (Mu'cemu'l-Kebîr no. 702), Yahyâ b. Saîd an Abdirabbih b. ebî Nâfi' an
Râita ümmi veledi Enes an Enes tarikiyle tahrîc etmiştir. Râita'nın durumu
bilinmemektedir.
831-Bu hadisi
Taberânî (Mu'cemu'l-Kebîr no. 10561; Mu'cemu'l-Evsat II, 210a) ve Beyhakî (I,
184), İshâk b. Mûsâ el-Ensârî an Âsım b. Abdilazîz an Muh. b. Zeyd b. Kunfuz
es-Sehmî an Câbir b. Seylân an İbn Mes'ûd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Âsım b. Abdilazîz hakkında Nesâî
ve Dârekutnî "Kavî değildir"; Buhârî "fîhî nazar" hükmünü
vermişlerdir. Zehebî diyor ki: "Ondan İbnü'l-Medînî rivayette bulunmuş ve
Ma'n el-Kazzâz tevsîk etmiştir" (Mizân no. 4054).
832-Râvilerinden
Bakiyye b. el-Velîd, burada "an" lafzıyla rivayette bulunmuştur;
kendisi tedlis yapmakla suçlanmaktadır (Mecma' I, 275).
833-Bu hadisi
Ahmed (I, 83, 104, 139), Ebû Dâvud (no. 227, 4152), Nesâî (I, 141; VII, 185),
Ebû Ya'lâ (no. 313, 626), Tahâvî (IV, 282), el-Hâkim (I, 171) ve Beyhakî (I,
201), Şu'be an Alî b. Müdrîk an Ebî Zür'a b. Amr b. Cerîr an Abdillah b. Nüceyy
an ebîhî an Alî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
834-Bu hadisi
Ahmed (VI, 139, 179), Tirmizî (no. 2802), Ebû Dâvud (no. 4009), İbn Mâce (no.
3749) ve Beyhakî (II, 228; VII, 308), Hammâd b. Seleme an Abdillah b. Şeddâd an
Ebî Uzre an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî şu bilgiyi vermektedir:
"Bu hadisi ancak Hammâd hadisinden bilmekteyiz. İsnâdı güçlü
değildir." Ebû Uzre'nin hâli mechûldur. Abdullah b. Şeddâd, İbnü'l-Hâd
olmayıp, Vâsıt'lı bir tüccardır (Neyl I, 277).
835-Bu hadisi
Tayâlisî (Müsned s. 212), Abdürrezzâk (no. 1132), Ahmed (VI, 173, 198), Dârimî
(II, 281), Ebû Dâvud (no. 4010), İbn Mâce (no. 3750), Tirmizî (no. 2803),
el-Hâkim (IV, 288) ve Beyhakî (VII, 308), Mansûr an Sâlim b. ebî'l-Ca'd an
Ebî'l-Melîh an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Ricâli Sahîh ricalidir.
İsnâdı hakkında Tirmizî "hasen" hükmü vermiştir.
836-Bu hadisi Ebû
Dâvud (no. 4011) ve İbn Mâce (no. 3748), Abdurrahman b. Ziyâd b. En'am
el-İfrîkî an Abdirrahman b. Râfi' an İbn Amr b. el-Âs asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
İbn Râfî'yi Buhârî ve Ebû Hâtim
zayıf addetmişlerdir (Neyl I, 278).
837-Bu hadisi
Tirmizî (no. 2801), Ebû Ya'lâ (no. 1925), Taberânî (Mu'cemu'l-evsat I, 35b) ve
İbn Adî (Kâmil s. 728), el-Hasan b. Sâlih an Leys b. ebî Süleym an Tâvus an
Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî, isnâdı hakkında
"hasen garîb" hükmü vermiştir.
Bu hadisin Atâ an Ebî'z-Zübeyr an
Câbir tarikiyle bir şâhidi vardır ki bunu el-Hâkim (IV, 288) tahrîc etmiş ve
isnâdı hakkında "Müslim'in şartınca sahîh" hükmünü vermiştir.
838-Bu hadis
Ahmed'in Müsned'inde iki tarikten vârid olmuştur:
Hasan an İbn Lehî'a an Zebbân ve
Yahyâ b. Gaylân an Rişdîn an Zebbân an Sehl b. Muâz b. Enes an ebîhî an
Ümmî'd-Derdâ (ki burada lafız bu tarika aittir) ve diğeri:
Hârûn an Abdillah b. Vehb an
Hayve an Ebî Sahr an Yuhannes Ebî Mûsâ an Ümmi'd-Derdâ (Müsned VI, 361-2).
İkinci isnâdın ricâli Heysemî'ye
göre Sahîh ricâlidir (Mecma' I, 277).
839-İsnâdındaki
İsmaîl b. Abdirrahman el-Evdî zayıf bir râvîdir (Mecma' I, 279).
840-Râvîleri Sahîh
ricâlindendir (Mecma' I, 279).
841-Evzaî'den bu
sözü rivayet edenler güvenilir kimselerdir (Mecma' I, 279).
842-Bu hadisi
Ahmed (V, 61), Ebû Dâvud (no. 355), Tirmizî (no. 605) ve Nesâî (tahâret 126, I,
109), Süfyân es-Sevrî ani'l-Eğarr b. es-Sabbâh an Halîfe b. Husayn an Kays b.
Âsım asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
İsnâdı hakkında Tirmizî,
"hasen" hükmü vermiştir. Bu hadisi İbn Huzeyme, İbn Hibbân ve
İbnü's-Seken de Sahîh'lerinde tahrîc etmişlerdir (Neyl I, 245).
843-844-Bu hadisi
Ebû Dâvud (no. 356), Mahled b. Hâlid an Abdirrezzâk an İbn Cüreyc kâle uhbirtu
an Useym b. Küleyb an ebîhî an ceddîhî senedi ile tahrîc etmiştir.
Görüldüğü gibi İbn Cüreyc ile
Useym arasındaki râvî mechûldür.
845-Râvîleri
güvenilir kimselerdir (Mecma' I, 283).
846-847-Bu iki
rivayeti eş-Şâfiî
(Ümm I, 39), Ahmed (VI, 122), Humeydî (Müsned no. 167), Buhârî (hayd 13, 14, I,
81; i'tisâm 24, VIII, 159), Müslim (hayd no. 60, s. 260-1), Nesâî (tahâret 158,
I, 135, 207), Ebû Ya'lâ (Şehit Ali 216b) ve Beyhakî (I, 183), Mansûr b.
Abdirrahman an ümmîhî Safiyye binti Şeybe an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
848-849-Bu iki
rivayetin asl-ı senedi: İbrâhîm b. el-Muhâcir an Safiyye an Âişe'dir. Her iki
lafız da Ebû Dâvud'a aittir.
Bu tarikten hadisi tahrîc
edenler: Tayâlisî (Müsned no. 1563), Abdürrezzâk (no. 1208), Ahmed (VI, 147,
188), Dârimî (I, 197), Müslim (hayd 61, s. 261-2), Ebû Dâvud (no. 314-6),
4100), İbn Mâce (no. 642), İbnu'l-Cârûd (s. 62), İbn Huzeyme (no. 248-9) ve
Beyhakî (I, 180).
850-Bu hadisi Ebû
Dâvud (no. 313), Muh. b. Amr er-Râzî an Seleme b. el-Fadl an Muh. b. İshâk an
Süleymân b. Suhaym an Umeyye isnâdı ile tahrîc etmiştir.
851-Lafız Müslim'e
aittir.
Bu hadisi Tayâlisi (Müsned no.
2052), Ahmed (III, 132, 246), Müslim (hayd 16, s. 246), Dârimî (I, 245), Ebû
Dâvud (no. 258, 2165), Tirmizî (no. 2977), Nesâî (I, 187), İbn Mâce (no. 644),
Ebû Ya'lâ (Şehit Ali 167b), Tahâvî (III, 38) ve Beyhakî (I, 313), Hammâd b.
Seleme an Sâbit an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
852-Bu hadisi
Ahmed (II, 476, 403), Dârimî (I, 259), Ebû Dâvud (no. 3904), Tirmizî (no. 135),
İbn Mâce (no. 639), İbnü'l-Cârûd (s. 58), Tahâvî (III, 45) ve Beyhakî (VII,
198), Hammâd b. Seleme an Ebî Temîmeti'l-Hüceymî an Ebî Hureyre asl-ı senedi
ile tahrîc ettiler.
Begavî ve Münâvî'ye göre isnâdı
zayıftır. Tirmizî'de, Buhârî'nin bu hadisin isnâdını zayıf addettiğini
bildirmektedir. İbn Seyyidinnâs: "Dört illeti vardır: Güvenilir olmayan
râvîden rivayette tek kalmak, râvîlerinin zayıflığı, isnâdında kopukluk ve
metninin münkerliği" demektedir. Zehebî, K. el-Kebâir'de "İsnâdı
doğru değildir" demiştir (Feyd VI, 24).
853-Bu hadisi
Tayâlisî (Müsned no. 1375), Abdürrezzâk (no. 1237), Ahmed (VI, 134, 174), Dârimî
(I, 242), Müslim (hayd 1, s. 242), Ebû Dâvud (no. 268), Tirmizî (no. 132),
Nesâî (I, 151, 189), İbn Mâce (no. 636), Ebû Ya'lâ (Şehit Alî 219a),
İbnu'l-Cârûd (s. 57), Tahâvî (III, 36) ve Beyhakî (I, 310), Mansûr b.
el-Mu'temir an İbrâhîm ani'l-Esved an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Ayrıca Ahmed (VI, 143, 33, 224,
235, 260, 273), Buhârî (hayd 5, I 78), Müslim (hayd 2, s. 242), Ebû Dâvud (no.
273), İbn Mâce (no. 635), el-Hâkim (I, 172) ve Beyhakî (I, 202, 310), Ebû İshâk
eş-Şeybânî
an Abdirrahman b. el-Esved an ebîhî an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
854-Bu rivayeti
Ahmed (VI, 123) ve Nesâî (I, 189), Sadaka b. Saîd el-Hanefî an Cumey' b. Umeyr
an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
855-Bu hadisi Ebû
Dâvud (no. 267) ve Nesâî (tahâret 180/2, I, 151-2), ez-Zührî an Habîb mevlâ
Urve an Nudbe (yahut Budeyye) mevlâti Meymûne an Meymûne asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
856-Bu hadisi Ebû
Dâvud (no. 213), Hişâm b. Abdilmelik el-Yeznî an Bakiyye b. el-Velîd an Sa'd b.
Abdillah el-Ağtas an Abdirrahman b. Âiz b. Kurt el-Ezdî an Muâz senedi ile
tahrîc etmiştir.
Ebû Dâvud, daha sonra "Bunun
isnâdı güçlü değildir" demektedir. Taberânî, bu hadisi İsmaîl b. Ayyâş
tarikiyle Saîd b. Abdillah'tan tahrîc etmek sûretiyle Bakiyye'ye mütâbeat
etmiştir. İbn Hacer diyor ki: "Saîd'i tevsîk eden birini bilmiyorum"
demiştir. Abdurrahman b. Âiz'in Muâz'dan yaptığı rivayetler mürseldir (Neyl I,
300-1).
857-Bu hadisi Ebû
Dâvud (no. 272), Mûsâ b. İsmaîl an Hammâd b. Seleme an Eyyûb an İkrime an Ba'dî
ezvâci'n-Nebî senedi ile tahrîc etmiştir.
Ricâli, Sahîh ricâlindendir. Ebû
Dâvud ve Münzîrî, bir söz söylemeden isnâdı hakkında sükt etmişlerdir.
858-Bu hadisi Saîd
b. Beşîr an Katâde ani'l-Hasan tarikiyle vârid olmuştur (Feyd V, 245).
859-Bu rivayeti
Dârimî (I, 254), Ebû Dâvud (no. 266), Tirmizî (no. 136), Ahmed (I, 272) ve
Beyhakî (I, 316), Şerîk an Husayf an Miksem an İbn Abbâs asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
860-Bu rivayeti
Dârimî (I, 255), Tirmizî (no. 137), İbn Mâce (no. 650), İbnu'l-Cârûd (s. 59) ve
Beyhakî (I, 317), Abdülkerîm b. Mâlik el-Cezerî an Miksem an İbn Abbâs asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
861-Bu hadisi
Ahmed (I, 229, 230, 286), Ebû Dâvud (no. 264, 2168), Nesâî (tahâret 182, I,
153; hayd 9, I, 188), İbn Mâce (no. 640), İbnu'l-Cârûd (s. 58-59), el-Hâkîm (I,
171-2) ve Beyhakî (I, 314), Şu'be ani'l-Hakem an Abdilhamîd b. Abdirrahman an
Miksem an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
862-Bu rivayeti
Ebû Dâvud (no. 265, 2169), el-Hâkim (I, 172) ve Beyhakî (I, 318), Alî b.
el-Hakem an Ebî'l-Hasan el-Cezerî an Miksem an İbn Abbâs asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
863-Bu, mu'dal bir
rivayettir. Ebû Dâvud (no. 266/2) isnâdının bir bölümünü irâd etmiştir:
el-Evzâî an Yezîd b. ebî Mâlik an Abdilhamîd b. Abdirrahman ani'n-Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem.
Miksem'in bu rivayeti pek
çoklarınca bazen merfû, bazen de mevkûf olarak tahrîc olunmuştur. Bu
hadisin isnâdının tashîhi hususunda ulemâ arasında ihtilaf vâki olmuştur.
864-Bu hadisi
Dârimî (I, 255), Muh. b. Yûsuf ani'l-Evza'î an Yezîd b. e. Mâlik an Abdilhâmid
b. Zeyd b. el-Hattâb senedi ile tahrîc etmiştir.
865-866-Bu hadisin
asl-ı senedi: Hişâm b. Urve an ebîhî an Âişe.
Mâlik (tahâret no. 102, s. 60),
Şâfiî (Sünen s. 31), Dârimî (I, 246), Buhârî (hayd 2/1, I, 77), Tirmizî (Şemâil
no. 31), Nesâî (tahâret 173/3, I, 148; hayd 21/2, I, 193) ve Beyhakî (I, 186),
Mâlik an Hişâm b. Urve tarikiyle;
Ahmed (VI, 50), Buhârî (i'tikâf
2, II, 256) ve Ebû Ya'lâ (Şehit Ali 211b), Yahyâ b. Saîd el-Kattân an Hişâm
tarikiyle;
Buhârî (hayd 2/2, I, 77), İbn
Cüreyc an Hişâm tarikleriyle tahrîc ettiler.
Ayrıca hadisi bu mânâsı ile Ahmed
(VI, 104, 181), Buhârî (libâs 76, VII, 61), Tirmizî (no. 804), Nesâî (tahâret
173/4, I, 148), İbn Huzeyme (no. 2231) ve İbn Hibbân (no. 3664), Mâlik
ani'z-Zührî an Urve (ve Amre) an Âişe tarikiyle;
Ahmed (VI, 81), Tirmizî (no.
805), Buhârî (i'tikâf 3, II, 256), Müslim (hayd 7, s. 244), İbn Huzeyme (no.
2231) ve İbn Hibbân (s. 3661), Leys b. Sa'd ani'z-Zührî an Urve (ve Amre) an
Âişe tarikiyle;
Abdurrezzâk (no. 1247), Ahmed
(VI, 231, 234), Buhârî (i'tikâf 19, II, 260) ve Nesâî (hayd 20, I, 193), Ma'mer
ani'z-Zührî an Urve an Âişe tarikiyle tahrîc ettiler.
867-Bu lafzın iki
asl-ı senedi vardır:
Bunu Abdürrezzâk (no. 1252),
Ahmed (VI, 117, 135, 148, 158, 190, 204, 258), Humeydî (no. 169), Buhârî (hayd
3, I, 77), Müslim (hayd 15, s. 246), Ebû Dâvud (no. 260), Nesâî (tahâret 175,
I, 147); hayd 16, I, 191), İbn Mâce (no. 634), İbnu'l-Cârûd (s. 56) ve Beyhakî
(I, 312), Mansûr b. Abdirrahman an ümmîhî Safiyye an Âişe asl-ı senedi ile;
Abdürrezzâk (no. 1031, 1248),
Ahmed (VI, 189), Buhârî (hayd 5, I, 78; i'tikâf 4, II, 256), Müslim (hayd 10,
s. 244), Dârimî (I, 247), Nesâî (tahâret 176/1, I, 147-8; hayd 21, I, 193) ve
Beyhakî (I, 189; IV, 316), Mansûr b. el-Mu'temir an İbrâhîm ani'l-Esved an Âişe
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Allah'ın Resûlü sallallahu aleyhi
ve sellem, mescidde itikâf hâlinde iken hayızlı Âişe'nin O'nun başını yıkamasına dair
diğer rivayetler:
Müslim (hayd 8, s. 244), Nesâî
(tahâret 176/2, I, 148) ve Beyhakî (I, 308), İbn Vehb an Amr b. el-Hâris an Ebî'l-Esved
an Urve an Âişe asl-ı senedi ile;
Ahmed (VI, 32, 230), Dârimî (I,
247, 248), Taberânî (I, 197b), el-A'meş an Temîm b. Seleme an Urve an Âişe
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
868-Bu rivayetin
asl-ı senedi şöyledir: Sâbit b. Ubeyd ani'l-Kâsım an Âişe.
Bu tarikten hadisi tahrîc
edenler: Tayâlisî (no. 1430), Abdürrezzâk (no. 1258), Ahmed (VI, 45, 101, 114,
173, 229), Dârimî (I, 197, 248), İbn Sa'd (I, 469), Müslim (hayd no. 11-12, s.
245-6), Ebû Dâvud (no. 261), Nesâî (tahâret 173/2, I, 146; hayd 18, I, 192),
Tirmizî (no. 134), İbn-l-Cârûd (s. 56) ve Beyhakî (I, 186, 189; II,
409).
869-Bu hadisi
Ahmed (II, 428), Müslim (hayd no. 13, s. 245), Nesâî (tahâret 173/1, I, 146;
hayd 18/1, I, 192) ve Beyhakî (I, 189), Yahyâ b. Saîd an Yezîd b. Keysân an Ebî
Hâzım an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
870-Bu hadisi
Nesâî (tahâret 174-5, I, 147; hayd 19, I, 192), Süfyân es-Sevrî an Menbz
an ümmihî an Meymûne asl-ı senedi ile tahrîc etti. Menbz, İbn Maîn'e
göre güvenilir bir râvidir. Hadisi bu lafızla Abdürrezzâk, İbn ebî Şeybe ve
ele-Muhtâre'de Diyâu'l-Makdisî tahrîc ettiler. Hadisin başka şahitleri de
vardır (Neyl I, 249).
871-Heysemî,
Abdülmelik'i tanımadığını söylemektedir (Mecma' I, 280).
872-Heysemî'nin
ifadesiyle râvîlerinden Ömer b. el-Husayn zayıf bir râvîdir (Mecma' I, 280).
873-Lafız
Buhârî'ye (hayd 22, I, 83) aittir.
Bu hadisi Buhârî (hayd 4, I,
77-8; hayd 21-22, I 83), Müslim (hayd no. 5, s. 243), Nesâî (tahâret 179, I,
150-1) ve Ahmed (VI, 300), Yahyâ b. ebî Kesîr an Ebî Seleme an Zeyneb binti
Ümmi Seleme an Ümmi Seleme asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Bu hadisin isnâdı Abdurrahman b.
Ziyâd el-İfrîkî sebebiyle zayıftır. Buhârî'nin metni daha uzundur.
875-Bu hadisi Ebû
Dâvud (no. 271), Saîd b. Abdilcebbâr an Abdilazîz ed-Derâverdî an Ebî'l-Yemân
an Ümmi Zerre an Âişe isnâdı ile tahrîc etti.
İbn Hazm diyor ki:
"Ebû'l-Yemân, Kesîr b. el-Yemân olup, meşhûr değildir. Ümmü Zerre, hâli
mechûl bir râvîdir" (Muhallâ II, 177).
876-Bu hadisi
Tayâlisî (Müsned no. 1514), Abdürrezzâk (no. 388, 1253), Ahmed (VI, 62, 64,
127, 210, 213), Humeydî (no. 166), Dârimî (I, 246), Müslim (hayd 14, s. 245),
Ebû Dâvud (no. 259), Nesâî (I, 56, 148, 149, 178, 190, 191), İbn Mâce (no.
643), İbn Huzeyme (no. 110), İbn Hibbân (no. 4169) ve Beyhakî (I, 312, 311),
el-Mikdâm b. Şurayh an ebîhî an Âişe asl-ı senediyle tahrîc ettiler.
877-Bu lafız
Müslim'e aittir (hayd no. 69, s. 265). Bu hadisi Yezîd er-Reşk, Ebû Kilâbe,
Katâde ve Âsım el-Ahval, Muâze b. Abdillah el-Adeviyye kanalıyla Âişe'den
rivayet ettiler.
Hadisi bu tarikten tahrîc
edenler: Abdürrezzâk (no. 1277-8), Tayâlisî (no. 1570), Ahmed (VI, 185, 120,
143, 32, 97, 94 231), Dârimî (I, 233-4), Buhârî (hayd 20, I, 83), Müslim (hayd
67-69, s. 265), Ebû Dâvud (no. 262-3), Tirmizî (no. 130), Nesâî (I, 191), İbn
Mâce (no. 631), İbn Huzeyme (no. 1001) ve Beyhakî (IV, 236).
878-Bu hadisi Ebû
Dâvud (no. 312), el-Hasan b. Yahyâ an Muh. b. Hâtim an Hibbî an Abdillah b.
el-Mübârek an Yûnus b. Nâfi' an Kesîr b. Ziyâd an Musse Ümmi Büsseti'l Ezdiyye
an Ümmi Seleme senedi ile tahrîc ettiler.
879-Mâlik (tahâret
no. 100, s. 60), belâğan irâd etmiştir.
880-Bu mevkûf
hadisi Dârimî (I, 227), Yezîd b. Hârûn an Hemmâm an Matar an Atâ an Âişe senedi
ile tahrîc etmiştir.
881-Bu mevkûfu
Dârimî (I, 228), Zeyd b. Yahyâ ed-Dimaşkî an Muh. b. Râşid an Süleymân b. Mûsâ
an Atâ an Âişe senedi ile tahrîc etmiştir.
882-Bu hadisi
Tirmizî (no. 131), İbn Mâce (no. 596) ve Beyhakî (I, 89), İsmaîl b. Ayyâş an
Mûsâ b. Ukbe an Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî'ye
göre bu hadis İsmail'in teferrüd ettiği bir münker hadistir. Ancak Dârekutnî,
bunu el-Muğîre b. Abdirrahman kanalıyla Mûsâ'dan tahrîc etmekle mütâbeat
etmiştir. O halde isnâdı sahih olmaktadır.
883-885-Bu hadisin
asl-ı senedi: ez-Zührî an Urve ve Amre binti Abdirrahman an Âişe.
Hadisi bu tarikten tahrîc
edenler: eş-Şâfiî
(Ümm I, 53), Ahmed (VI, 187, 82), Humeydî (no. 160), Dârimî (I, 196, 199, 200),
Buhârî (hayd 26, I, 84), Müslim (hayd 63-64, s. 263), Ebû Dâvud (no. 285-290),
Tirmizî (no. 129), Nesâî (I, 118, 119, 181, 183), İbn Mâce (no. 626), Tahâvî
(I, 99; II, 234), el-Hâkim (I, 173) ve Beyhakî (I, 170, 331, 327, 349, 328).
886-Bu rivayeti
Ebû Dâvud (no. 779), Leys b. Sa'd an Yezîd b. e. Habîb an Ca'fer an İrâk an
Urve Âişe asl-ı senedi ile tahrîc etmiştir.
888-Bu rivayeti
Ebû Dâvud (no. 293), Abdülvâris ani-l-Hüseyn an Yahyâ b. e. Kesîr an Ebî Seleme
asl-ı senedi ile tahrîc etti.
889-Bu rivayeti de
Ebû Dâvud (no. 286), İbn ebî Adî an Muh. b. Amr ani'z-Zührî an Urve an Fâtima
binti ebî Hubeyş asl-ı senedi ile tahrîc etmiştir.
890-Ebû Dâvud (no.
286 akabinde) isnâdsız olarak irâd etmiştir. Müstahâza, âzamî süresi olan on
gün geçtiği halde kanı dinmeyen kadına denir.
891-Mâlik (tahâret
106, s. 62), bu rivayeti an Hişâm b. Urve an ebîhî an Zeyneb senedi ile tahrîc
etmiştir.
892-893-Bu hadisi
Şâfiî (Ümm I, 51-52), Ahmed (VI, 381-382, 439-440), Ebû Dâvud (no. 287),
Tirmizî (no. 128), İbn Mâce (no. 627) el-Hâkim (I, 172-3) ve Beyhakî (I,
338-9), Abdullah b. Muh. b. Akîl an İbrâhîm b. Muh. b. Talha an ammihî İmrân b.
Talha an ümmihî Hamne binti Cahş asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî'nin kendisi isnâdı
hakkında "hasen sahîh", Buhârî'den naklen "hasen" ve Ahmed
b. Hanbel'den naklen "hasen sahîh" hükümlerini vermiştir.
894-Bu hadisi Ebû
Dâvud (no. 296), Vehb b. Bakiyye an Hâlid an Süheyl b. ebî Sâlih ani'z-Zührî an
Urve an Esmâ binti Umeys senedi ile tahrîc etti.
895-Lafız Mâlik'e
aittir. Bu hadisi Mâlik (tahâret 105, s. 62), Ebû Dâvud (no. 274-278) ve Nesâî
(hayd 3/2-3, I, 182-183), Nâfi' an Süleymân b. Yesâr an Ümmi Seleme asl-ı senedi
ile tahrîc ettiler.
Nevevî, isnâdı hakkında
"Sahîhayn'ın şartına uygundur"; Beyhakî ise: "Meşhur bir
hadistir, ancak Süleymân bunu ondan işitmemiştir." demektedir. Münzirî
diyor ki: "Bu hadisi Mûsâ b. Ukbe, Nâfi'den, o da Süleymân'dan, o da
Mercâne'den, o da Âişe'den rivayet etmiştir" (Neyl I, 293).
896-897-Bu
rivayeti Mâlik (tahâret 107, s. 62) ve Ebû Dâvud (no. 301), Mâlik an Summâ
senedi ile tahrîc etmiştir.
898-Bu mevkûf
hadisi Ebû Dâvud (no. 302), şu isnâd ile tahrîc etmiştir: Ahmed b. Hanbel an Abdillah
b. Nümeyr an Muh. b. ebî İsmaîl (Râşid) an Ma'kil el-Hus'amî an Alî.
899-Lafız
Buhârî'ye aittir. Bu hadisi Ahmed (VI, 131), Dârimî (I, 217), Buhârî (hayd 10,
I, 80; i'tikâf 10, II, 258), Ebû Dâvud (no. 2476), İbn Mâce (no. 1780) ve
Beyhakî (I, 328; IV, 323), Hâlid b. Abdillah el-Hazzâ an İkrime an Âişe asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
900-Bu mevkûf
hadisi Mâlik (hacc no. 124, s. 371), Abdürrezzâk (no. 1195) ve Beyhakî (V, 88),
Mâlik an Ebî'z-Zübeyr an Ebî Mâiz Abdillah b. Süfyân el-Eslemî an İbn Ömer
senedi ile tahrîc ettiler.
901-Bu hadisi
Bezzâr (Keşf no. 332), şu isnâdla tahrîc etmiştir: Muh. b. Ömer an İsmaîl b.
Sabîh an Ebî Üveys an Sevr b. Zeyd an İkrime an İbn Abbâs ve Mûsâ b. Meysere an
İkrime an İbn Abbâs. Bezzâr, daha sonra: "Bu hadisi muttasıl sened ile
ancak bu isnâdı ile bilmekteyiz" demektedir.
Heysemî, râvilerinin güvenilir
olduğunu söylemiştir (Mecma' I, 280).
902-Bu mevkûfu
Dârimî (I, 208), el-Hakem b. el-Mübârek an Haccâc el-A'ver an Şu'be an
Abdilmelik b. Meysere ani'ş-Şa'bî an Kaymer an Âişe senedi ile tahrîc etmiştir.
903-Bu maktû
hadisi Dârimî (I, 208), Yezîd b. Hârûn an Ca'fer b. el-Hâris an Mansûr an
İbrâhîm senedi ile tahrîc etmiştir.
Ca'fer hakkında Buhârî,
"Ezberinde bir bozukluk vardır. Ancak hadisleri yazılabilir"
demektedir (Mîzân no. 1495).
904-Dârimî (I,
207), bu maktû rivayeti Muh. b. Yûsuf an Süfyân an Sâlim el-Aftas an
Saîd b. Cübeyr senedi ile tahrîc etmiştir.
905-Bu rivayeti
Ebû Dâvud (no. 309), İbrâhîm b. Hâlîd an Muallâ b. Mansûr an Alî b. Müshir
ani'ş-Şeybânî
an İkrime senedi ile tahrîc etmiştir. İkrime'nin Ümmü Habîbe'yi işitip
işitmediği şüphelidir.
906-Bunu Ebû Dâvud
(no. 310), Ahmed b. ebî Süreyc er-Râzî an Abdillah b. el-Cehm an Amr b. e. Kays
an Âsım an İkrime senediyle tahrîc etmiştir.
907-Bu hadisi
Buhârî (hayd 25, I, 84), Ebû Dâvud (no. 308), Nesâî (hayd 7, I, 186-7) ve İbn
Mâce (no. 647), Eyyûb an Muh. b. Sîrîn an Nüseybe Ümmi Atiyye asl-ı senedi ile;
İbn Mâce (no. 647/2), Eyyûb an
Hafsa an Ümmi Atiyye tarikiyle;
Ebû Dâvud (no. 307), Hammâd b.
Seleme an Katâde an Ümmi'l-Hüzeyl an Ümmi Atiyye asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Metinde geçen "temizlenmeden
sonra" lafzı İbn
Hacer ve Nevevî'ye göre bâtıl bir fazlalıktır. Nitekim Buhârî'nin rivayetinde
bu ibare yer almamıştır (Neyl I, 296). Yani hadisin hükmü, gerçekten
"hayız sırasında" geçerli olmaktadır.
908-Bu mevkûfu
Mâlik (tahâret no. 97, s. 59) ve Beyhakî (I, 335), Alkame b. ebî Alkame an
ümmihî Mercâne asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
909-Mâlik (tahâret
no. 98, s. 59), bunu Abdullah b. Bekr an ammatihî an İbnete Zeyd b. Sâbit
senedi ile tahrîc etmiştir.
910-Bu mevkûfu
Dârimî (I, 215-6), Ubeydullah b. Mûsâ an İsrâîl an Ebî İshâk ani'l-Hâris an Ali
senedi ile tahrîc etmiştir.
912-Bu hadisi İbn
Mâce (no. 649), Abdullah b. Saîd ani'l-Muhâribî an Sellâm b. Selîm an Humeyd an
Enes senedi ile tahrîc etmiştir.
Zevâid'inde: "İsnâdı
sahihtir, ricâli güvenilir kimselerdir" denilmiştir. Bu durum Sellâm'ın
Ebû'l-Ahvas olduğu farzedilirse geçerlidir. Aksi halde Sellâm, Yahyâ b. Maîn ve
diğerlerine göre zayıftır. Aayrıca Abdürrezzâk bunu, Enes'den bir başka
tarikten onun sözü olarak tahrîc etmiştir.(Neyl I, 306).