Haccın Fazileti, Vücûbu, Umrenin Fazileti, Sünnet Oluşu, Arefe Gününün
Fazileti
Yolculuk Ve Âdabı, Hayvanın Üstüne Binmek Ve Birini Terkisine Almak
İhram Mîkatları, İhramlıya Neler Helâl Ve Neler Yasak Olur?
İhram, Bozulması Ve (İhramlıyken) Avlanmanın Cezası
Hacc-Iifrâd, Hacc-ı Kıran, Hacc-ı Temettü' Ve Haccı Feshetmek
Vukuf (Vakfe) Ve İfâda (Arafat Dönüşü)
Şeytan Taşlamak, Traş Olmak Ve İhramdan Çıkmak
İhsâr (Tavaf Veya Vakfeden Alıkonma), Fevât (Vakfeyi Kaçırma), Fidye Ve
İştirât
Mekke'ye Girmek, Mekke'den Çıkmak Ve Tahsîb (Muhassab'da Konaklama)
Vekaleten Hac Ve Çocuğun Haccı
Beyt'in (Kabe'nin) İmarı, Binası, Yıkılması Ve Bununla İlgili Meseleler
Medine'nin Fazileti, Haremi Ve Bununla İlgili Meseleler
3115- Âişe
radiyallahu anhâ'dan: Dedim ki:
"Ey Allah'ın
Resulü! Cihadı biz amellerin en üstünü olarak görüyoruz. Biz de savaşmayalım
mı?" Şöyle buyurdu:
"Sizin için en
üstün ve en güzel cihad, kabul edilmiş (mebrûr) bir hac ve sonra şehirde
kalmaktır." (Âişe) dedi ki:
"Ben bunu Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'den duyduktan sonra haccı hiç bırakmıyorum."
[Buhârîve aynı lafızla Nesâî.][1]
3116- İbn
Mes'ûd radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Hac ile umreyi
birbiri ardına yapın! Çünkü bu ikisi günahları, körüğün demir, altın ve
gümüşün pasını giderdiği gibi giderirler. Kabul edilmiş haccın karşılığı ancak
cennettir. Herhangi bir mü'min ihramlı olarak kaldığı zaman güneş, battığında
günahlarını da alıp götürür." [Nesâî ve aynı lafızla Tirmizî][2]
3117- Bezzâr,
Câbir'den benzerini şu farkla rivayet etmiştir:
"Onlar (hac ile
umre), fakirlik ve günahları bertaraf ederler."[3]
3118- Taberânî,
Mu'cemu'l-Kebîr'de zayıf'bir senedle Âmir bin Rabîa'dan:
"İkisini hac ile
umreyi ardı ardına yapmak, ömrü ve rızkı artırır, fakirliği ve günahı, körüğün
demir pasını giderdiği gibi giderir."[4]
3119- Sehl
bin Sa'd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Herhangi bir
müslüman telbiye getirdiğinde, sağında, solunda bulunan taş, ağaç ve demirden
yeryüzünde ne varsa hepsi birden telbiye ederler." fTirmizî][5]
3120- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Umre, diğer
umreyle arasında geçen günahlara keffârettir. Kabul olunan mebrûr haccın
karşılığı ancak cennettir."[6]
3121- Diğer
rivayette:
"Kim Allah için
hac edip de (ihramlı iken) cima etmez ve günah işlemezse; annesinin doğurduğu
günde olduğu gibi günahlarından arınmış olarak döner."
|Ebû Dâvud hariç, Altı
hadis imamı.][7]
3122- Ümmü
Seleme radiyallahu anhâ'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Kim Mescid-i
Aksu'dan Mescid-i Haram'a hac ve umreye niyet edip ihram giyerse, geçmiş ve
gelecek günahları bağışlanır. Ya da cennet onun için sabit olur" —Râvi
hadiste bunlardan hangisinin ifade edildiğinde şüphe etmiştir.— [Ebû Dâvud][8]
3123- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim Beyt-i
Şerifi elli kere tavaf ederse, annesinden doğduğu günde olduğu gibi günahlarından
çıkar." [Tirmizî][9]
3124- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Ensâr'dan
Ümmü Sinan adındaki bir kadına şöyle dedi: "Bizimle haccetmene mâni olan
nedir?" (Kocasını kastederek) "Ebû Fülan'a ait olan iki su çeken
deve. Kocası oğluyla beraber bir deve ile hacca gitti. Diğeri ise arazimizi
suluyor" dedi. Buyurdu ki: "Öyleyse ramazanda yapılan bir umre,
(kaçırdığın) bir hacca ya da benimle yapılacak hacca bedeldir." [Buhârî,
Müslim ve Nesâî][10]
3125- Mâlik
ve Ebû Dâvud, Ebû Bekr bin Abdirrahman'dan, o da Ümmü Ma'kil'e gönderdiği
Mervân'ın elçisinden:
"Ebû Ma'kil,
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile hacca gitti. Benim üzerime de hac
vacip olduğunu anladım." Bunun üzerine beraber (karı-koca birlikte)
gittiler ve Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in yanma girdiler. Dedi
ki: "Ey Allah'ın Resulü! Benim hac borcum vardır; Ebû Ma'kil'in genç bir
devesi vardır." Ebû Ma'kil dedi ki: "Doğru söylüyor. Lâkin ben onu
Allah yolunda vakfettim." Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu: "O deveyi ona ver! Üzerinde hacca gitsin! Bu da
Allah yolu sayılır." Ebû Ma'kil hemen genç deveyi ona verdi. Kadın şöyle
dedi: "Ey Allah'ın Resulü! Artık ben yaşlandım; hastayım, acaba haccımm
yerini tutacak benim için başka bir amel var mıdır?" Şöyle buyurdu:
"Ramazanda yapılacak umre haccın yerini tutar."[11]
3126- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Yaşlının,
küçüğün, güçsüzün ve kadının cihadı: Hac ile umredir." [Nesâî][12]
3127- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Hacılar ve
umreciler Allah' in delegeleridir; dua ettiklerinde kabul eder; mağfiret
dilediklerinde onları bağışlar." [İbn Mâce][13]
3128- Câbir
radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"İhramlı olan
herhangi bir kişi gününde kurban keser, telbiye getirirse o akşam güneş batarken
günahları bertaraf edilir ve annesinden doğduğu gündeki gibi oluverir."
[İbn Mâce zayıf bir
senedle.][14]
3129- Âişe
radiyallahu anhâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Âdemoğlu, Kurban bayramı günü kan akıtmaktan fazla Allah katında sevimli
bir amel işlememiştir. Zira o kestiği kurban, Kıyamet gününde, boynuzları,
kılları, tırnakları ile gelecektir. Kurbandan akan kanın damlası yere düşmeden
Allah katındaki bir mekana düşer (Allah katında kabul olunur). Artık
gönülleriniz kurban kesmeniz sebebiyle hoş olsun." [Tirmizî][15]
3130- Rezîn'in
rivayetinde şu ek yer almıştır: "Kurban sahibi için, onun her kılma karşı
bir sevap vardır."[16]
3131- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: Bir adam Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e
sordu: "Hacı kimdir?" "Saçı başı karışmış bir halde bu görevi
ifâ eden."
"Hangi hac
efdaldir?" "Acc (yüksek sesle telbiye okunan) ve sec (kurban olarak
deve kesilen) olanıdır."
"(Âyette geçen)
Yol nedir?"
"Azık ve
binektir" buyurdu. [Tirmizî][17]
3132- Bureyde
radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Hacdaki harcamalar, Allah yolundaki harcamalar gibi bire yediyüz
(sevapp) getirir." [Ahmed ve Taberanî, Mu'cemu'I-Evsat'ta; isnadında Ebû
Zuheyr adlı bir râvi vardır.][18]
3133- Câbir
radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Bir hacı
kesinlikle ve asla im'âr durumuna düşmezi" "İm'âr nedir?" diye
sordular. Cevap verdi: "Yani asla fakir ve muhtaç olmaz." [Taberanî,
Mu'cemu'I-Evsat'ta ve Bezzâr.][19]
3134- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim hac yolculuğuna çıkıp da yolda ölürse, Kıyamete kadar ona hac sevabı
yazılır. Kim de gazi olarak çıkarsa ona da gazi sevabı yazılır."
[Taberanî, Mıı'cemıı'l-Evsat'ta.][20]
3135- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Hacı olan kişi bağışlanır; hacının, kendisine Allah'tan rahmet dilediği
kişi de bağışlanır." [Bezzâr][21]
3136- İbn
Abbas radiyallahu anh'dan: Dedi ki: "Ey Oğullarını, Mekke'den yaya olarak
hacca çıkın. Dönerken de yaya olarak dönün. Çünkü ben Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu duydum:
"Binekle hacca
giden kişi için, bineğinin her adım atışında yetmiş sevap vardır. Yaya giden
hacının her attığı adım karşılığında yediyüz sevabı olur. Hem de harem
sevabı." Denildi ki: "Ey Allah'ın Resulü, harem sevapları
nedir?" "Bir sevabın yüzbin sevap olduğu sevaplardır" buyurdu.
[Bezzâr ve Taberanî,
Mu'cemu'I-Kebtr vel-Evsal'ta.][22]
3137- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim bu Bey t'i (Kabe'yi), haram kazançtan elde ettiği para ile ziyaret
ederse, Allah'ın taatinin dışında olur. Böyle bir insan, hacca niyet edip,
ihrama bürünerek bineğinin üzengisine ayağını basıp devesini dehledikten sonra
«Lebbeyk Allahümme lebbeyk!» derse, gökten bir münâdî şöyle seslenir: «Sana ne
lebbeyk ve ne de sa'deyk olsun. Çünkü senin kazancın haramdır, azığın da
haramdır. Bineğin de haramdır. Hiçbir sevap almadan günahları yüklenerek dön!
Hoşuna gitmeyecek şeyle karşılaşacaksın.» Ama kişi helal para ile hac
yolculuğuna çıkıp bineğinin üzengisine ayağını basıp, «Lebbeyk Allahümme
leb-beyk!» derse, Gökten bir münâdî şöyle nida eder: «Lebbeyk ve sa'deyk. Sana
cevap verdim, seni kabul ettim; çünkü senin deven helâl, elbisen helâl,
azığın da helâldir. Haydi çok büyük sevaplar elde ederek, hiçbir günaha
girmeyerek dön. Seni sevinderecek şeyle karşılaşacaksın." [Bezzâr zayıf
bir senedle.][23]
3138- Ebû
Saîd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Allah Teâlâ
buyuruyor: «Eğer ben bir kuluma sıhhat ve afiyet ihsan edip, rızkını da bol
verdiğim halde her dört senede bir bana gelmezse o, gerçekten mahrumdur»."
[Taberanî,
Mu'cemu'l-Kebîr'de ve Ebû Ya'lâ.][24]
3139- Ebû
Saîd radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem bize hitap
edip şöyle buyurdu: "Ey Cemaat! Allah şüphesiz size haccıfarz kılmıştır.
Hacca gidin!" Bir adam dedi ki: "Ey Allah'ın Resulü, her sene
mi?" Sükût buyurdu. Adam üç kere aynı soruyu sorunca, şöyle buyurdu:
"Size söylemediklerimi bırakın. Soru sormayın; eğer ben «Evet» deseydim
(hac her sene) vacip olacaktı; siz de buna güç yetiremiyecekti-niz. Sizden
öncekileri, çok soru sormaları ve peygamberleri hakkında ihtilafa düşmeleri
helak etmiştir. Onun için size bir şey emrettiğim zaman onu gücünüz yettiğince
yapın! Bir şeyi de yasakladığım zaman ondan uzak durun!" fMiislim ve
NesâîJ[25]
3140- Ali
radiyallahu anh'dan:
"Ve lillâhi
ale'n-nâsi hiccu'l-Beyti me-ni'stetae ileyhi sebile (= Ona bir yol bulabilenin
Beyt'i haccetmesi, Allah'ın insanlar üzerinde bir hakkıdır)" âyeti (Âl-i
İmrân 97) nazil olunca, dediler ki:
"Ey Allah'ın
Resulü! (Hac) her sene mi?" "Hayır! Eğer «Evet» dersem her sene vacip
olur." Bunun üzerine Allah şu âyeti inzal buyurdu: "Ey iman edenler!
Size açıklandığında hoşunuza gitmeyecek olan şeyleri sormayın." (Mâide
101)[26]
3141- Ali
radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:) "Kim kendisini Beytullahll-ha-râm'a
ulaştıracak binek ve azığa mâlik olup da haccetmezse, ister Yahudi, isterse
Hristi-yan olarak ölsün (onun için fark etmez)." Çünkü Allah şöyle
buyurmuştur: "Oraya yol bulabilen insana Allah için haccetmesi gerekir."
(Âl-İ İmrân 97) [İkisi de Tirmizî'ye aittir.][27]
3142- Ebû
Ümâme radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Her kimi, açık bir ihtiyaç, ya da zalim bir sultan, yahut alıkoyan bir
hastalık (haçtan) alıkoymadığı halde hac yapmadan ölürse, artık isterse Yahudi
olarak, isterse Hıristiyan olarak ölsün farketmez." [Dârimî][28]
3143- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"İslâm da (gücü yettiği halde) hac yapmamak yoktur." [EbûDâvud][29]
3144- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem buyurdu:) "Kim hac yapmak isterse acele etsin."
[EbûDâvud][30]
3145- İbn
Mâce, leyyin bir isnadla şu ilaveyi yaptı: "Çünkü hastalanabilir, binit
hayvanı kaybolabilir ve önemli bir isi çıkabilir."[31]
3146- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: Bir adam, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem'e dedi ki: "Hacca gitmem gerekiyor, öte yandan borcum da
var." "Borcunu öde!" buyurdu. [Rezîn][32]
3147- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Herhangi bir çocuk hac edip de sonra akıl baliğ olursa ona başka bir hac
daha yapması gerekir. Herhangi bir bedevi haccedip de sonra hicret ederse,
onun diğer bir hac îfâ etmesi gerekir. Herhangi bir köle hac edip de sonra azat
olursa, ona da başka bir hac yapması icap eder." [Mu'cemu'l-Evsat'u.][33]
3148- Câbir
radiyallahu anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e umre hakkında:
"Umre vacip midir?" diye sordular: "Hayır! Ancak umre yapmanız
faziletli bir ameldir" buyurdu.[34]
3149- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan, dedi ki: "Umre vâcibdir." [İkisi
Tirmizî'ye aittir.][35]
3150- İbn
Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
O "Ve
etimmû" l-hacce ve'l-umrete lillahi (=Başlamış olduğunuz hac ve umreleri
tamamlayınız)" âyetini (Bakara 197) okurdu da sonra şöyle derdi:
"Eğer (insanlara) güç geleceğini bilmeseydim, bu hususta Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem'den bir şey duymadığım halde, umrenin vacip
olduğunu söylerdim." [Rezîn][36]
3151- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'den: Malı
bulunan evli bir kadının hacca gitmesine kocası izin vermemiş ve bu husus
kendisine sorulunca, şöyle buyurmuş: "Kadın, kocasından izinsiz
gidemez."
[Taberânî,
Mu'cemu7-£vsa< ve's-Sağlr'de.][37]
3152- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ben-Amman adında
bir yer biliyorum. Kenarında ya da canibinde bir deniz bulunmaktadır. Oradan
hacca niyet edip gitmek, başka yerden yapılan iki hacca bedeldir."
[Ahmed][38]
3153- Âişe
radiyallahu anhâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Allah, Arefe
günü kullarını ateşten azat ettiği kadar hiçbir günde (o kadar çok azat) etmez.
O gün Allah yaklaşır, tecelli eder ve o kul-lanyla meleklere karşı iftihar edip
şöyle der: «Bu kullarım ne istiyorlar?» [Müslim ve Nesâî][39]
3154- Talha
bin Ubeydillah bin Kureyz radiyallahu anh'dan mürsel olarak:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Şeytan, Arefe
gününkü kadar küçük, bedbin ve öfkeli hiçbir zaman ve hiçbir gün
görülmemiştir. Çünkü o gün müminlerin üzerine rahmet inmekte ve Allah çok
büyük günahları bağışlamaktadır. Bir de Bedir günü şeytan pek perişan ve
bedbin olmuştur. Çünkü o gün Cibrîl, meleklere başkanlık edip onları idare
etmiştir." [Mâlik][40]
3155- Abbâs
bin Mirdâs radiyallahu anh'-dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem,
ümmeti için Arefe akşamı, mağfiret edilmeleri hususunda dua etti de kabul
edildi. Kendisine şöyle denildi:
"Zâlimlerden
başkalarını bağışladım, çünkü onlardan mazlumların hakkını alacağım."
Bunun üzerine (Allah
Resulü) dedi ki:
"Ey Rabbim,
dilersen Sen mazluma (hakkını) cennetten bir yer verirsin; ayrıca zalimi de
bağışlarsın."
O akşam bu duası kabul
edilmedi. Sabah olunca Müzdelife'de aynı duayı tekrarladı ve bu defa duası
kabul edildi. Rcsûlullah sevincinden güldü ya da tebessüm etti.
Ebû Bekr ile Ömer
dediler ki: "Annemiz babamız sana feda olsun bu saat gülünecek saat
değildir, seni güldüren nedir, yâ Resûlal-Jah? AJlah seni sevindirsin."
Şöyle buyurdu:
"İblis, Allah'ın benim duamı kabul edip ümmetimi bağışladığını görünce,
bir avuç toprak alıp başına saçtı ve: «Vay halime eyvah!» diyerek üzüldü ve
feryat etti. Onun üzülüp telaşa kapılması beni güldürdü." [İbn Mâce,
meçhul bir râvi kanalıyla.][41]
3156- Bilâl
radiyallahu anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Müzdelife sabahı
şöyle dedi:
"Ey Bilâl!
İnsanları sustur!" Sonra şöyle buyurdu: "Allah size bu Müzdelife'
nizde çok büyük lütuflarda bulundu; kötülerinizi iyilerinize bağışladı.
İyilerinize ise dileklerini verdi. Haydi Allah'ın adıyla (Mina'ya)
yürüyün!"
[İbn Mâce][42]
3157- Talha
bin Ubeydillah bin Küreyz radiyallahu anh'dan mürsel olarak:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Günlerin en
üstünü Arefe günüdür. Arefe günü
cuma gününe denk
düşerse, c-uma
gününe denk düşmeyen
yetmiş hacdan daha üstündür. En faziletli dua Arefe günü yapılan duadır. Benim
ve benden önceki peygamberlerin söyledikleri en güzel söz şudur: «Lâ ilahe
illallahü vahdehu lâ şerike leh (= Allah'tan başka hiçbir tanrı yoktur, birdir,
ortağı yoktur)»." [Rezîn][43]
3158- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Arefe günü akşam
olunca, Allah kalbinde hardal tanesi ve zerre kadar imanı bulunan herkesi
bağışlar."
Dedim ki:
"Ey Allah'ın
Resulü! Bu yalnız Arafat ehline mi hastır?"
"Hayır; bilakis
bütün mu minleredir."
[Taberanî,
Mıı'cemu'l-Kebîr'de zayıf bir senedle.][44]
3159- Ubâde
bin es-Sâmit radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem, Arefe günü şöyle buyurdu:
"Ey insanlar!
Allah bugün sizlere büyük bir lütuftu bulunmuştur, aranızdaki dargınlıklar ve
haklardan başka her türlü günahlarınızı bağışlamıştır. Kötülerinizi iyilerinize
bağışlamıştır, iyilerinize de istediklerini vermiştir. Haydi (Mina'ya)
yürüyün!"
Müzdelife'de
toplandıklarında şöyle buyurdu:
"Allah salihlerinizi
bağışladı, salih olmayanlarınızı da salih olanlarınıza bağışladı. Rahmet inip
her yere yayılıyor. Sonra mağfiret yeryüzüne dağılıyor, dilini ve elini koruyan
her tevbekâr ondan nasibini alıyor. Şeytan ve askerleri Arafat dağında durup,
Allah'ın onlara karşı bu lütufkâr davranışını seyrediyorlar. Mağfiret inince,
şeytan ve askerleri: «Eyvah vay halime! Ben onları uzun zamandır saptırmaya
uğraştım, günahlar işlettim, sonra mağfiret gelip onları sardı. Eyvahlar
olsun!» diyerek büyük bir üzüntü ve telaş içinde oradan dağılırlar."
[Taberânî, Mu'cemu'l-Kebfr'de adı belirtilmeyen bir ravi kanalıyla.][45]
3160- Enes
radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Şüphe yok ki
Allah, Arafat ehline bol lü-tufta bulundu. Meleklere karşı onlarla iftihar edip
şöyle der: «Ey meleklerim! Bakın şu kullarıma. Üstü başı perişan, bitkin ve
yorgun dünyanın uzak yerlerinden kopup gelmişler, bana yalvarıyorlar. Ben de
sizi şahit tutuyorum ki, onların dualarını kabul ettim. İsteklerini de iki
kat verdim. Kötülerini iyi olanlara bağışladım; iyilerine de aralarında olan
dargınlıklar ve hakları dışında istediklerini verdim.»
insanlar toplantı
yerine gelip de vakfeye durup büyük bir rağbet ve istek içinde Allah'a
yalvardıklarında ise şöyle der: «Kullarım vakfeye durdular, büyük bir rağbet ve
istekle bana yalvarıyorlar. Şahit olun ki ben onların dualarını kabul ettim.
İsteklerini de iki kat verdim. Kötülerini iyilerine bağışladım, iyilerinin tüm
isteklerini verdim. Aralarındaki alacak vereceklerine de tekeffül
ettim»."
[Ebû Ya'lâ zayıf bir
senedle.J[46]
3161- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: Mina mescidinde, Ensâr'dan bir adam ile Sakîf ten bir
adam Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gelip şöyle dediler: "Ey Allah'ın
Resulü! Sana sormak için geldik." Şöyle buyurdu:
"Dilerseniz, bana
ne soracağınızı size bildireyim. İsterseniz ben susayım ve sizin sorunuzu
dinleyeyim."
"Sen bize
bildir!" dediler. Bunun üzerine şöyle buyurdu:
"Ey Ensârlı! Sen,
evinden çıkıp Beyt-i Haram ı ziyaret etmeni ve bu ziyarette elde edeceğini,
tavaftan sonra kılacak olduğun iki rek'at namazı ve ondan elde edeceğini, Safa
ile Mer-ve arasındaki sa'yını ve ondan elde edeceğin sevabı, Arafat'taki
vakfeni ve ondan elde edeceğini, şeytanı taşlayıp ondan ne elde edeceğini, kurban
keseceğini ve ondan ne elde edeceğini, sonra başını traş edip ondan elde
edeceğini, ondan sonra tekrar Beyt' i tavaf edip ondan ne elde edeceğini
sormak için geldin."
"Seni hak ile
gönderene yemin ederim ki, bunun için geldim." Şöyle buyurdu:
"Evinden Beyt-i
Haram'ı ziyaret maksadıyla çıktığında Allah sana devenin her attığı adım
karşılığında bir sevap yazar. Bir de günahını siler. Tavafdan sonra kıldığın o
iki rek'at namaz, İsmail neslinden bir köle azat etmek gibidir. Safa ile Merve
arasındaki sa'yın yetmiş köle azat etmek gibidir. Arefe günü öğleden sonra
Arafat'taki vakfeye gelince, o anda Allah Tealâ dünya semasına tecelli edip,
sizinle meleklere karşı iftihar edip şöyle der: «Kullarım cennetimi ummak için
dünyanın uzak köşelerinden kopup geldiler, yorgun ve bitkin düştüler. Eğer
günahlarınız kumlar ya da yağmur damlaları sayısınca, deniz köpükleri adedince
olsa bile bağışlarım. Haydi siz ve şefaatçi bulunduğunuz kimseler bağışlanmış
olarak akın edin.» Taş atmana gelince, attığın her taş karşılığında işlediğin
büyük günahlardan bir tanesi bağışlanır. Kurbanına gelince o, Rabbinin katında
sana saklanmıştır. Başının traşına gelince, traş ettiğin her kıl karşılığında
bir sevap alırsın, bir de günahın silinir. Ondan sonra Beyt-i Şerifi tavaf
etmene gelince; hiç günahın kalmaksızın tavaf edersin. Üstelik bir melek gelip
ellerini senin iki omuzun arasına koyar
ve şöyle der:
«Müstakbele ait işine bak, artık tüm geçmiş günahların bağışlanmıştır»."
[Bezzâr ve Taberanî, Mu'cemu'I-Kebîr'de.][47]
3162- Kâ'b
bin Mâlik radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Perşembeden
başka günde çok az yolculuğa çıkardı." [Ebû Dâvud][48]
3163- Sahr
bin Vedâa el-Ğâmidî radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Allahım!
Ümmetime, sabahın erken saatlerinde bereket ver!" "Bu sebeple, bir
müfreze veya ordu gönderdiği zaman, onları gündüzün başında (sabahleyin)
gönderirdi.
Sahr, bir tacir idi.
Ticaretini erkenden yapardı. Bu yüzden malı çoğalıp zengin oldu."
|Ebû Dâvud ve
Tirmi/.î.l[49]
3164- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Abdullah bin
Revâha'yı bir müfreze içinde gönderdi. O gün Cumaya rastladı. Arkadaşları sabahleyin
gitti, kendisi ise geri kaldı. (İçinden:) "Allah Resulü sallallahu aleyhi
ve sellem ile namaz kılar, sonra arkadaşlarıma yetişip katılırım" dedi.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile namaz kılınca, Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem onu gördü ve sordu:
"Neden
arkadaşlarınla erkenden gitmedin?" "Seninle namaz kılıp sonra onlara
katû-mak istedim" dedi.
"Yeryüzündekilerin
tümünü infcık etsen, onların o erken çıkışlarındaki fazileti elde
edemezsin" buyurdu. [Tirmizî][50]
3165- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Eğer insanlar
yalnızlığın (zararını) benim bildiğim gibi bilselerdi, bir süvari bile gece
yalnız başına yola çıkmazdı." [Buhârî ve Tirmizî][51]
3166- Saîd
bin el-Müseyyeb radiyallahu anh'dan mürsel olarak:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Şeytan bir
kişiye, iki kişiye musallat olmak ister; ama sayı üç olunca, onlara bir şey
yapamaz." [Mâlik][52]
3167- Eşlem
radiyallahu anh'dan:
Bir yolculuğa çıktım.
Döndüğümde Ömer bana: "Kiminle arkadaşlık ettin?" diye sordu.
"Bekr bin
Vâil'den olan bir adamla arkadaşlık yaptım!" dedim. Şöyle dedi:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu duymadın
mı: «Kardeşin Bekrî'ye güvenme!»" ITaberânî, Mu'cemu'l-Evsat'U zayıftı
senedle.][53]
3168- Amr
bin Şuayb'dan, o da babasından, o da dedesinden:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Tek başına yola
çıkan süvari bir şeytandır; iki süvari iki şeytandır. Üç süvari ise bir
kafiledir." IMâlik, Ebû Dâvud ve Tirmizî|[54]
3169- Ebû
Saîd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Üç kişi sefere
çıktıklarında aralarından birini kendilerine lider yapsınlar." [Ebû Dâvud][55]
3170- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Verimli (yeşil)
arazilerde yolculuk yaptığınız zaman develere haklarını verin (yani otlatın).
Çorak yerlerde yürüdüğünüz zaman ise süratli gidin ki ilikleri kurumasın. Gece
konakladığınız zaman yoldan uzak durun. Çünkü orası geceleyin zararlı
hayvanların ve zehirli sürüngenlerin uğrağıdır." [Müslim, Tirmizî ve Ebû
Dâvud][56]
3171- Onun
(Ebû Davud'un) Câbir'den benzeri rivayeti vardır ki, onda şu ek yer almaktadır:
"Konak
yerlerinden eylesmeden geçmeyin."[57]
3172- Ebû
Ya'lâ'da şu ilave ile benzerini nakletmiştir: "Bir kötülük ve korku ile
karsı karşıya kaldığınızda hemen ezan okuyun. Ana yollarda namaz kılmayın.
Çünkü oralar yılanların ve yırtıcı hayvanların barınağıdır."[58]
3173- Abdurrahman
bin Âiz radiyallahu anh'dan mürsel olarak:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Üç kimseyi Allah
sevmez: Harab olmuş bir evde konaklayan kişi. Sel yolunda konaklayan kişi.
Hayvanını salıp da sonra onu koruması için Allah'a dua eden kişi."
fTaberânî, Mu'cermı
I-Kehîr'de leyyin bir senedle.][59]
3174- Enes
radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Yolculuğu gece
yapın; zira yeryüzü gece dürülür."[60]
3175- Ebû
Sa'lebe el-Husenî radiyallahu anh'dan:
"Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem, bir yerde konakladığında insanlar, dağ eteklerine
ve vadilere dağılırlardı. Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurdu:
«Bu dağ eteklerine ve
vadilere dağılmanız, şeytandandır.»
Ondan sonra nerede
konakladılarsa birbir-
lerinden ayrılmadılar;
hep birlikte bir yerde yattılar. Hatta (o kadar birbirlerine yakınlardı ki) bir
örtü üzerlerine örtülseydi hepsini içine alır, denildi." [İkisi de Ebû
Davud'a aittir][61]
3176- Ebû
Katâde radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem,
bir yolculukta olup da
gece bir yerde konakladığı zaman, sağ tarafına yatardı. Sabaha yakın bir
yerde konakladığında, kolunu diker başını avucuna koyarak yatardı."
[Müslim][62]
3177- Sehl
bin Muâz el-Cühenî'den, o da babasından radiyallahu anh:
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem ile harbe çıktım. Konak yerinde insanlar birbirlerini
sıkıştırdılar. Bu sebeple yolu kestiler. Bunun üzerine Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem bir münâdî gönderip: «Kim yerini daraltırsa, ya da yol keserse
onun cihadı (sevabı) yoktur» diye nida ettirdi."[63]
3178- Enes
radiyallahu anh'dan:
"Biz, bir yerde
konakladğımız zaman, hayvanların yükü indirilmedikçe nafile namaz
kılmazdık." [İkisi de Ebû Davud'a aittir.][64]
3179- Ebû
Said radiyallahu anh'dan: "Biz Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
ile bir seferde iken bir adam devesinin üstünde sağa sola bakmaya başladı.
Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: «Kimin
fazla bineği varsa, bineği olmayana versin, kimin fazla azığı varsa, olmayana
versin.» Böylece pek çok malı saydı. O kadar ki bizden kimsenin kendi fazla
malında bir hakkı bulunmadığına kanaat getirdik." [Müslim ve Ebû Dâvud.][65]
3180- Câbir
radiyallahu anh 'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ey Muhacir ve
Ensâr topluluğu! Kardeşlerinizden malları olmayan bir takım insanlar vardır. O
halde bir adam, bir adamı ya da iki adamı gözetsin, himayesine alsın."
İçimizden kimin fazla bineği varsa, ona iki kişi nöbetleşe bindirildi. İşte
bir deveyi nöbetleşe binmek üzere böyle takip ediyorduk.[66]
3181- Câbir
radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, kafilenin
gerisinde durur, (kafileye kavuşturmak için) zayıf hayvanı sürer, üzerindekini
terkisine bindirir ve onlara dua ederdi." [İkisi de Ebû Davud'a aittir][67]
3182- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kadının
kölesiyle yolculuk yapması felâkettir'[Bezzâr ve Taberânî, Mu'cemu'I-Evsat'ta
zayıf bir senedle.J[68]
3183- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Allah'a ve
âhiret gününe inanan bir kadının mahremi olmadan bir günlük yolculuk yapması
helâl olmaz."
[Nesâî hariç, Altı
hadis imamı][69]
3184- Rivayetlerindendir:
"Bir günlük
mesafe, bir gecelik mesafe, bir berîd mesafe ve üç günlük mesafe."[70]
3185- Buhârî
ve Müslim, Ebû Saîd radiyallahu anh'dan:
"Kadın kocası ya
da mahremi olmadan iki günlük mesafeye yolculuk yapamaz."[71]
3186- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Refakatinda köpek
ya da çan bulunan insanların yanında melekler bulunmaz."[72]
3187 Diğer
rivayet:
"Çan, şeytanın
çalgısıdır."[73]
3188- Diğer
rivayet:
"Üzerlerinde (ya
da eşyalarında) kaplan derisi bulunan kimselere melekler refakat etmez."
[Müslim, Ebû Dâvud ve Tirmizî][74]
3189- Ebû
Beşîr el-Ensârî radiyallahu anh'dan:
Ebû Dâvud dedi ki:
"Bize, Ka'nebî, Mâlik'ten, o da Abdullah bin Ebî Bekr bin Hazm'-dan, o da
Abbâd bin Temîm'den, o da Ebû Beşîf el-Ensârî radiyallahu anh'dan:
O, yolculukların
birinde, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile berabermiş. Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem bir elçi göndermiş. —Abdullah bin Ebî Bekr diyor
ki: Sanırım şöyle dedi:—İnsanlar geceliyecekle-ri yerdeydi. "Git onlara
söyle; hiçbir devenin boynunda asılı ok yayı kirişi bulunmasın, gerdanlık
kalmasın muhakkak hepsi kesilsin."
Mâlik der ki:
"Bunların nazara karşı (develere) takılmış olduğunu zannediyorum."
(Rûdânî) Derim ki: Ben
bunu, asıl nüshada Buhârî, Müslim, Muvatta ve Ebu Davud'un zînet bölümlerinde
Abdal b. Temim'den nakledildiği bilinmesi için Ebû Davud'un kitabından yazdım.
Çünkü asîl nüshada
"elçi olarak"tan sonra "kale (=dedi)" lafzı düşmüştür ve bu
elçinin Abdullah bin Ebî Bekr'in olduğu zannedilmiştir. Oysa durum böyle
değildir. Anlaşılan; "kale (=dedi)" lafzının düşmesi, musannifin
kaleminin işidir. Bu sebeple müstensihler de —bilerek ya da bilmeyerek— ona
tâbi olmuşlardır. Allah, en doğrusunu bilir.[75]
3190- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Yolculuk azaptan bir parçadır. Sizleri yemekten, içmekten ve uyumaktan
alı-koyar. Biriniz seferde işini bitirince hemen ailesine dönsün."
[Mâlik, Buhârî ve Müslim.][76]
3191- Câbir
radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Birinizin
gurbette kalışı uzun sürerse geceleyin evine dönmesin." [Buhârî ve
Müslim][77]
3192- Câbir
radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Sakın kocası
evde olmayan kadınların yanına girmeyin. Çünkü şeytan birinizin kanının
dolaştığı yerde dolaşır." Dedik ki:
"Senin de
mi?"
"Bende de; ancak
Allah bana, ona karşı yardım etti de (şeytanım) müslüman oldu (ya da ondan
kurtulurum)."
İbn Uyeyne der ki:
(Arapça metinde geçen) "esleme"nin anlamı, "ondan kurtulurum"
demektir. Çünkü şeytan müslüman olmaz. (Arapça metinde geçen)
"muğîbât", mu-ğîbe'nin çoğulu olup kocası evde bulunmayan, gurbette
olan kadın demektir. [Tirmizî][78]
3193- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, seferden
döndüğü zaman, sabah oluncaya kadar Muarres'te yatardı." [Ebû Dâvudj[79]
3194- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, onların
geceleyin yolculuktan döndüklerinde hanımlarının yanına uğramalarını yasaklamıştı.
Fakat iki adam onun o yasağına rağmen gece evlerine geldiler; herbiri
hanımların yanında yabancı bir adam buldu." [Tirmizî][80]
3195- İbn
Amrbin el-Âs radiyallahu anh'-dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Hacı olmak, ya
da umreye gitmek veya Allah yolunda savaşmak haricinde gemiye binip denize
açılmayın. Çünkü denizin altında ateş vardır, ateşin altında da deniz
vardır."
[Ebû Dâvud][81]
3196- Mutarrif
radiyallahu anh'dan, dedi ki: "Deniz ticaretinde bir sakınca yoktur. Allah,
Kur'ân'da mutlaka doğruyu zikretmiştir: «Allah'ın lutfuyla rızık aramanız için,
gemilerin onu yararak gittiğini görürsün. Belki artık şükredersiniz»."
(Fâtır 12) [Rezîn][82]
3197- Ebû
İmrân'dan, diyor ki: Câbir'e: "Siz Acemleri emrinizin altında tutar
mıydınız?" diye sordum.
"Biz onları
emrimizde tutardık. Bizlere bir köyden diğer bir köye kılavuzluk yaparlardı da
sonra onları sahverirdik." [Taberanî, Mu'cemu' I-Kebîr'de.][83]
3198- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"iblisin azgın
şeytanları vardır. Onlara şöyle der: Siz Hicaz'a gitmelisiniz ve oradaki
mücâhitleri doğru yoldan saptırmaksınız!"
[Taberânî,
Mu'cemu'I-Kebfr'de zayıf bii senedle.][84]
3199- Enes
radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, seferde sabah
namazını kıldırdığı zaman yürürdü."
[Taberânî,
Mu'cemu'l-Evsat'ta leyyin bir isnadla.][85]
3200- Ebû
Saîd radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Medine'den
Mekke'ye ashâbıyla beraber yürüyerek hacca gitti.
(Yolda onlara) şöyle
dedi: «Peştemalleri-nizi bellerinize bağlayın!» Sonra bazan hızlı, bazan da
yavaş yürüdü."
[İbn Mâce zayıf'bir
isnadla.][86]
3201- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Bir yük
yüklendiğiniz zaman biraz ağır davranın. Çünkü kişi bağlıdır, eli de
asılıdır."
[Bezzâr ve Taberânî,
Mu'cemu'l-Evsat'ta.][87]
3202- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Biriniz sefere
çıkmak istediği zaman müs-lüman kardeşlerine selâm versin. Çünkü onlar,
dualarına duâ katarlar." [Mu'cemu'l-Evsat][88]
3203- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Yolculuk yapın ki, sağlıklı ve güven İçinde olun!" [İki rivayet de
zayıf isnadla Taberâ-nî'nin Mu'cemu' I-Evsat'ına aittir.][89]
3204- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
Bir köle, Peygamber'e
sallallahu aleyhi ve sellem'e gelip şöyle dedi:
"Ben hacca gitmek
istiyorum." Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem onunla yürüyüp
uğurladı ve ona başını kaldırıp şöyle dedi:
"Allah seni takva
ile azıklarıdır sın, seni hayra yönlendirsin. Üzüntünü gidersin."
Köle gidip döndüğünde
yine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e varıp selâm verdi. Bu defa ona
şöyle dedi:
"Allah haccını
kabul etsin, günahını örtsün. Harcadıklarını yerine getirsin."
[Taberânî,
Mu'cemu'I-Kebîr ve'l-Evsat'to zayıf bir senedle.][90]
3205- Âişe
radiyallahu anhâ'dan: "Zeyd bin Harise, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem evimdeyken ziyaretine gelip kapıyı çaldı. Allah Resulü sallallahu aleyhi
ve sellem elbisesini çekerek açık olarak onu karşıladı. Vallahi ondan ne önce,
ve ne de sonra Resûlullah'ı açık görmedim. Onu kucaklayıp Öptü." [Tirmizî][91]
3206- Şa'bî
radiyallahu anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Ca'fer bin Ebî
Tâlib'i karşıladı, bağrına basıp iki gözünün arasından öptü.[92]
3207- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, haccından
dönüp Medine'ye geldiğinde, mescidinin kapısında devesini çökertti. Sonra içeriye
girip iki rekat namaz kıldı. Sonra evine gitti.
Nâfi' dedi ki:
"İbn Ömer de böyle yapardı." [Her iki rivayet de Ebû Davud'a
aittir.][93]
3208- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Mekke'ye
geldiği zaman, kendisini Abdul-Muttaliboğullarının çocukları karşıladı, birini
kucağına, diğerini de arkasına alıp yüklendi."[94]
3209- Diğer
rivayet:
"İkrime'nin
yanında binek üzerine binen üçün en kötüsünden söz edilince, şöyle dedi: İbn
Abbâs dedi ki:
«Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem, Kusem'i bineğinin önüne, Fadl'ı arkasına; yahut Kuşem'i
arkasına, Fadl'ı önüne bindirmiş olarak geldi. Bunlardan hangisi en kötü, ya da
en hayırlıdır?»" [Buhârî ve Nesâî][95]
3210- Abdullah
bin Ca'fer radiyallahu anh'dan:
İbnü'z-Zübeyr ona dedi
ki: "Hani hatırlıyor musun, ben, sen ve İbn Abbâs, Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem'i karşılamıştık da o bizi terkisine almıştı da seni
bırakmıştı?"
"Evet" dedi.
[Buhârî ve Müslim][96]
3211- Müslim'in
rivayetinde ise: Abdullah b. Ca'fer, İbnü'z-Zübeyr'e: "Hatırlar mısın,
hani ben, sen ve İbn Abbâs, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'i
karşılamıştık?" dedi. O da: "Evet, bizi hayvanına bindirdi, seni ise
bıraktıydı" dedi.[97]
3212- Diğer
rivayet: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem seferden döndüğü zaman, ehl-i
beytinden çocuklar tarafından karşılanırdı. Bir defasında yine seferden döndü
de, hemen beni karşılamaya götürdüler. O da beni önüne aldı. Sonra Fatıma'nın
iki oğlundan biri getirildi, onu da arkasına aldı. Biz, Medine'ye hayvan
sırtında üç kişi olarak götürüldük." Ebû Davud'un da benzeri rivayeti
vardır.[98]
3213- Seleme
bin el-Ekva' radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem, Hasan ve Hüseyin alaca katırının sırtında; ben yularından
çekerek onları Medine'ye kadar götürdüm ve hücresine onları soktum. Biri
önündeydi, diğeri arkasında. [Müslim ve Tirmizî][99]
3214- Enes
radiyallahu anh'dan:
"Biz, Peygamber
sallallahu aleyhi ve sel-lem'in Usfân dönüşünde beraberindeydik. Huyey kızı
Safiyye'yi terkisine almıştı. Devesi tökezledi ve beraberce düştüler. Ebu
Talha gelip dedi ki:
«Ey Allah'ın Resulü!
Allah beni sana feda kılsın, bir şey oldu mu?»
«Hayır; bana bir şey
olmadı. Lâkin sen kadına dikkat et!» Ebû Talha elbisesini çevirip yüzünü
kapattı. Sonra elbisesini kadına örttü, kadın kalktı. Bineklerini onlara
düzeltip hazır vaziyete getirdi. İkisi de bindiler, biz de onlarla beraber
gittik. Medine'yi görünce, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi:
«Dönücüleriz, tevbe edicileriz, ibadet edicileriz ve ancak Rabbimize hamd
edicileriz.» Medine'ye kadar hepimiz devamlı olarak bunu söyledik."
[Buhârî][100]
3215- Ebu'l-Melîh
radiyallahu anh'dan: O da bir adamdan:
Dedi ki: "Ben
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in terkisindeydim. Hayvanın ayağı kaydı
ve tökezledi. «Kahrolsun şeytan!» dedim. Şöyle buyurdu:
"«Kahrolsun
şeytan» deme! Çünkü sen böyle dediğin zaman o, büyür; ev gibi olur ve: «Bu,
benim gücümle olmuştur» der. Onun için sen «Bismillah (=Allah'in adıyla)» de. O
zaman o, sinek gibi oluncaya kadar küçülür."
[Ebû Dâvud][101]
3216- Abdullah
bin Bureyde radiyallahu anh'dan, dedi ki: Babamın şöyle dediğini duydum:
Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem yürürken beraberinde merkebi olan bir adam geldi ve şöyle
dedi: "Ey Allah'ın Resulü! Haydi bin." Kendisi de geri durdu. Bunun
üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Hayır!
hayvanın ön tarafına (binmeye) benden daha layıksın. Ancak orasını bana ayırman
(nezaketinde bulunman) başka!."
Adam: "Öyleyse
orasını sana bırakıyorum" dedi ve Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem de ona bindi. [Tirmizî ve Ebû Dâvud.][102]
3217- Muhammed
bin Hamza bin Amr el-Eslemî'den, o da babasından: (Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Her devenin
üstünde bir şeytan vardır; ona bindiğiniz zaman Besmele çekin, işlerinizden
geri durmayın." [Ahmed ve Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr ve el-Evsat'te.][103]
3218- Ukbe
bin Âmir radiyallahu anh'-dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"Yolculuğunda
Allah'la başbaşa kalıp onu zikreden hiçbir binici yoktur ki melek onun
arkasında olmasın. Bu duygudan yoksun hiçbir kimse de yoktur ki şeytan onun arkasında
olmasın." [Taberânî, Mu'cemu'I-Kebfr'de.][104]
3219- Muâz
bin Enes radiyallahu anh'-dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem,
develerinin üzerinde durup da oturmayan birtakım insanlara uğradı ve onlara
şöyle hitab etti: "Onlara doğru binin, onları rahat bırakın. Onları
yollarda ve çarşılarda konuşacağınız birer kürsü yapmayın. Nice sırtına binilmişler
vardır ki Allah katında binicisinden daha hayırlı ve Allah'ı daha çok
zikredendir."
[Ahmed][105]
3220- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan, dedi ki: "Hac aylan, Şevval, Zi'1-Ka'de ve
Zi'l-Hicce'nin on günüdür." [Buhârî bâb başlığında.][106]
3221- Hişâm
bin Urve radiyallahu anh'dan:
"İbnü'z-Zübeyr,
Mekke'de dokuz yıl kaldı. Zi'1-Hicce girdiği zaman telbiyeye başladı; Urve de
onunla aynı şeyi yaptı."[107]
3222- el-Kâsım
bin Muhammed radiyallahu anh'dan:
Ömer dedi ki:
"Ey Mekke ehli,
neden insanlar, üstü başı karışmış bir vaziyette geliyorlar da, siz başınız
yağlanmış süslü püslü geliyorsunuz? Hilâli (Ay'ı) gördüğünüz zaman telbiyede
bulunun!" [İkisi de Mâlik'e aittir.][108]
3223- Atâ
radiyallahu anh'dan:
İbn Ömer, temettü
haccı yapmak için geldiğinde, Terviye günü telbiyeye öğle namazını kıldıktan
sonra başlardı ve hayvanına binerdi.[109]
3224- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan, dedi ki:
"Yalnız hac
aylarında ihrama girmek sünnettendir." [İkisi de bâb başlığında Buhârî'ye
aittir.][110]
3225- İbn
Âbbas radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
Medinelilere Zü'1-Huleyfe'yi,
Şamlılara Cuh-fe'yi, Necd ehline Karnu'l-Menâzil'i, Yemenlilere de Yelemlem'i
mîkat yaptı ve şöyle buyurdu: "Her hac ve umre yapmak isteyen kimselere
iste bunlar, onların ve oradan gelen diğer kimselerin mikadandır. Onlardan
başka olanların da mîkatı bulundukları yerdir. Hatta Mekkeliler de
Mekke'de ihrama
girerler."[111]
3226- Diğer
rivayet: "Bunların dışında olanlar
bulundukları yerden ihrama girerler, hatta Mekkeliler de Mekke'den ihrama bürünürler."
[Mâlik hariç, Altı hadis imamı.][112]
3227- İbn
Mâce, Câbir'den benzerini rivayet etti ki, onda şöyle geçer:
"Doğudan gelenler
de Zât-ı Irk'dan ihrama bürünürler." Sonra yüzünü (Doğu tarafındaki)
ufka çevirip: "Allahım, onların gönüllerini (İslâm'a) yönelt!"
buyurdu.[113]
3228- Âişe
radiyallahu anhâ'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Medinelilere
Zü'1-Huleyfe'yi, Şamlı ve Mısırlılara Cuhfe'yi, Iraklılara Zât-ı Irk'ı, Yemenlilere
Yelemlem'i mîkat yaptı." [Ebû Dâvud ve aynı lafızla Nesâî.][114]
3229- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, doğululara
Akîk'i mîkat yaptı." [Tirmizî ve Ebû Dâvud.][115]
3230- Nâfi'
radiyallahu anh'dan: "İbn Ömer, el-Fur'dan ihrama girdi." [Mâlik][116]
3231- Mâlik
radiyallahu anh'dan, o da kendisine göre güvenilir (sika) birinden:
"İbn Ömer,
İlyâ'dan hacca niyet edip ihrama girdi."[117]
3232- Osman
radiyallahu anh'dan:
"O, kişinin
Horasan ve Kirmân'dan ihrama girmesini kerîh gördü." [Buhârî, bab
başlığında][118]
3233- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"İhramsız olarak
mîkat yerini geçmeyin!" [Taberânî, Mu'cemıı'I-Kebîr'de.][119]
3234- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e ihramlının
ne giyeceği hususunu sordular, şöyle buyurdu: "İhratnlı şunları giyemez:
Gömlek, sarık, (başlıklı) bornoz, şalvar, vers-le boyanmış elbise, za'feranla
boyanmış elbise ve mest. Ancak tokyo (nalın) bulamazsa, o zaman (mestleri)
topuklardan aşağıya kadar onları kessin ve giysin." [Altı hadis imamı.][120]
3235- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: "O, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in
kadınlara ihramlı iken şunları giymeyi yasakladığını duymuş: İki eldiven, peçe,
vers ya da za 'feranla boyanmış giysi. Bunların dı istciiirtâ ve kumaştan
elbise, salvar, gömlek, mest te giyebilir. Bilezik te takabilir." [Ebû
Dâvud][121]
3236- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kişinin
za'feranla boyanmış ve yıkanmış elbiseye ihram olarak bürünmesinde, eğer üstünde
bir leke ve eser yoksa bir sakınca yoktur. " [Ebû Ya'lâ ve Bezzâr zayıf
bir isnadla. |[122]
3237- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in hanımları
ihramlı iken ellerine kına yakarlardı. Yine ihramlı iken onlar sarı renkte
elbiseler giyerlerdi."
[Taberânî, Mu'cemıı'I-Kebtr'de
leyyin bir senedle.][123]
3238- Umeyme
bint Rakîka radiyallahu anhâ'dan:
"Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem'in hanımları baş örtülerini vers ve za 'feranla boyayıp
ihrama büriinmeden önce ânlarım onlan sararlardı."
[Taberânî,
Mu'cemıı'I-Kebîr'de.][124]
3239- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim izar (belden
aşağıya giyilen etek) bulamazsa şalvar giysin. Kim nalın (tokyo, terlik)
bulamazsa mest giysin." [Mâlik hariç, Altı hadis imamı.][125]
3240- Yahya
bin Yahya'dan:
Mâlik'e Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem'den nakledilen "Izar bulamayan şalvar
giysin" hadisini sorana şöyle dediğini duydum:
"Bu rivayeti
duymadım. Şalvarın ihramlı olan kişi tarafından giyileceğini de bilmiyorum.
Çünkü Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, ihramlının şalvar giymesini
yasaklamıştır. Bunu ihramlının giymesinin caiz olmadığı elbiseler arasında
zikretmiştir. Mesti istisna ettiği gibi şalvarı istisna edip
ayırmamiştir." [Muratta'][126]
3241- Ömer
radiyallahu anh'dan:
O, Talha'nın sırtında
ihramlı iken boyalı elbise gördü ve sordu: "Bu nedir?" Cevap verdi:
"O boya sadece kerpiç (ya da kızıl toprak) boyasıdır." Bunun üzerine
şöyle hitap etti:
"Sizler ey halkın
kendilerini lider kabul edip uyduğu kimseler! Cahil bir adam üzerinde bu
elbiseyi görürse: «Talha bin Ubeydillah ihramda boyalı elbise giyiyor» der. Ey
cemaat sakın bu renkli ve boyalı elbiseleri ihramda giymeyin." [Mâlik][127]
3242- Ya'lâ
bin Ümeyye radiyallahu anh'dan:
Bir adam, Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem'e Ci'râne'de iken umre maksadıyla geldi. Sakalı,
başı sarıya boyanmış sırtında da bir cübbe vardı.
Dedi ki: "Ey
Allah'ın Resulü! Ben umreye niyetlenip ihrama girdim. İşte gördüğün
gibiyim." Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Bu cübbeyi
çıkart ve sarı boyayı da yıka!" [Altı hadis imamı.][128]
3243- Diğer
rivayette: "Umrende haccın-da yaptığın gibi yap!" diye geçmektedir.[129]
3244- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan, dedi ki:
"O, ihramlının
kuşak sarmasını kerih görürdü."[130]
3245- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan, dedi ki:
"İhramlı kişi,
çenesinin üstünden itibaren başmı Örtemez." [İkisi de Mâlik'e aittir.][131]
3246- Âişe
radiyallahu anhâ'dan: "Binekliler, biz Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem'in yanında ihramlı iken yanımızdan geçerlerdi. Bizi geçerlerken
herbiri-miz başının örtüsünü başından yüzüne indirirdi. Binekliler geçtiğinde
yine açardık." [Ebû Dâvud][132]
3247- Âişe
radiyallahu anhâ'dan:
"Ben Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem'e, ihrama girmeden ve (çıktıktan sonra) Kurban
bayram günü Beyt-i Şerifi tavaf etmeden önce içinde misk bulunan bir koku İle
koku sürerdim." [Altı hadis imamı.][133]
3248- Diğer
rivayette şu ibare yer almıştır. "Veda haccında zerîre denilen koku
ile."[134]
3249- Diğer
rivayet:
İbnü'l-Münteşir der
ki: "İbn Ömer'e, kokulanıp da sonra ihrama giren kişi hakkında sordum; şu
cevabı verdi:
«İhramlı iken
kokulanmaktan hoşlanmam. Katrana bulanmam, benim için bunu yapmamdan daha
iyidir.» Âişe'nin yanma girdim, onun (îbn Ömer'in) dediğini bildirince, şöyle
dedi:
«Ben Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem'e, ihrama girerken koku sürdüm, kadınlarını
dolaştı sonra ihrama büründü. Koku üzerinden etrafa yayılıyordu»."[135]
3250- Diğer
rivayet:
"Üç gün sonra
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in saç ayrımındaki kokunun parıltısını
hâlâ görür gibiyim."[136]
3251- Âişe
radiyallahu anhâ'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile
Mekke'ye müteveccihen çıkardık. Alnımızı sükk denilen bir koku ile kokulardık.
Sonra ihrama girerdik. Birimiz terlediğinde o koku yüzüne akardı. Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem de onu görürdü de bizi alı-koymazdı."
lEbû Dâvud][137]
3252- Ömer
radiyallahu anh'dan:
O, Şecere denilen bir
yerde iken bir koku hissetti. "Bu koku kimden geliyor?" diye sordu.
Muâviye: "Benden" dedi. "Allah aşkına senden mi?" diye
sorunca, şu cevabı verdi: "Ey Mü'minlerin emiri! Bu kokuyu bana Ümmü
Habîbe sürdü." Ömer "Allah aşkına dönüp bunu yıka!" dedi.[138]
3253- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan:
O, Cuhfe'de ihramlı
olarak ölen oğlu Vâ-kıd'ı kefenledi ve başı ile yüzünü örttü. Şöyle dedi:
"Eğer ihramlı olmasaydık ona koku sürerdik." [İkisi de Mâlik'e
aittir.][139]
3254- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, ihramlı
iken güzel kokusu olmayan bir yağla yağlanırdı." [Tirmizî][140]
3255- Rezîn'in
lafzı: "Mukattat olmayan (reyhanla kokulandırılmamış) bir yağ ile yağlanırdı.
Kat: "Reyhanla
yağı kokulandırmaktır."[141]
3256- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan, dedi ki:
"İhramlı kişi,
reyhanı koklayabilir, aynaya bakabilir, yediği zeytin yağı ve tereyağıyla tedavi
olabilir." [Buhârî, bâb başlığında.][142]
3257- Abdullah
bin Huneyn'den:
İbn Abbâs ile Misver
bin Mahrame, Ebvâ denilen yerde ihtilâf ettiler. İbn Abbâs dedi ki:
"İhramlı olan kimse başını yıkayabilir."; Misver bin Mahrame ise:
"Yıkayamaz" dedi. Bunun üzerine İbn Abbâs, beni Ebû Eyyûb
el-Ensârî'ye gönderdi. Baktım ki o, iki direk arasına gerilmiş bir perde
arkasında yıkanıyor. Ona selâm verdim. "Kimdir o?" diye sordu.
"Ben, Abdullah
bin Huneyn'im, İbn Abbâs beni sana gönderdi ve «Allah Resulü sal-lallahu
aleyhi ve sellem ihramlı iken başını yıkar mıydı?» diye sormamı rica
etti." dedim.
Bunun üzerine elini
perdenin üzerine koyup aşağıya eğdirdi, nihayet başına kadar açıldı. Sonra ona
su döken insana seslendi:
"Haydi dök
bakalım!" O da su döktü, başım bir öne bir arkaya eliyle oğdu ve şöyle
dedi:
"İşte ben Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in başını ihramlı iken böyle yıkadığını
gördüm." Bunun üzerine Misver, İbn Ab-bâs'a: "Artık bundan sonra
seninle hiç tartışmayacağım" dedi.
[Tirmizî hariç, Altı
hadis imamı][143]
3258- Hârice
bin Zeyd radiyallahu anh'dan, o da babasından:
"Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem, ihram için, soyunup yıkanırdı." [Tirmizî][144]
3259- Rezîn:
"O, ihram için, Beyt'i tavaf etmek ve Arafat'ta vakfe için yıkanmıştır."[145]
3260- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem,
(ihrama girerken)
başını (saçlarını) ğısl (sabunu) ile (yıkayıp)
toplamıştır." [Nesâî ve aynı lafızla Ebû Dâvud.][146]
3261- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan, dedi ki:
"İhramlı, hamama
giremez." [Buhârî bâb başlığında.][147]
3262- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, ihramlı
iken, Lahyu Cemel adı verilen bir su menzilinde başağnsmdan dolayı başından kan
aldırdı."
[Mâlik hariç, Altı
hadis imamı.][148]
3263- Buhârî,
Müslim ve Nesâî, Abdullah bin Buheyne'den "Başının ortasından" lafzıyla
rivayet ettiler.[149]
3264- Enes
radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, ihramlı iken
ayağının üzerinde bulunan bir ağrıdan dolayı kan aldırdı."
[Ebû Dâvud ve aynı
lafızla Nesâî.][150]
3265- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan, dedi ki:
"İhramlı olan,
(bir hastalık veya başka) zaruretten dolayı olmadıkça, asla kan aldırmaz."
[Mâlik][151]
3266- Nübeyh
bin Vehb radiyallahu anh'dan:
"Ömer bin
Ubeydillah'm gözleri ihramlı iken ağrıdı. Bu yüzden gözlerine sürme çekmek
istedi. Ebân bin Osman ona engel olup, sabır otunun suyunu sürmesini emretti.
Ayrıca (babası) Osman'dan, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in de böyle
yaptığını bildirdi." [Müslim ve Sünen ashabı.][152]
3267- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, ihramda
iken Meymûne ile evlendi." [Mâlik hariç, Altı hadis imamı.][153]
3268- Diğer
bir rivayette: "Meymune ile Umretu'1-Kada esnasında evlendi" denilmiştir.[154]
3269- Diğer
bir rivayet: "İkisi de ihramlı idiler."[155]
3270- Diğer
rivayet: "Onunla evlendiği zaman ihramh idi; onunla zifafa girdiği zaman, ihramdan çıkmıştı. (Meymune daha sonra) Şeref mevkiinde
öldü."
İbnü'l-Müseyyeb diyor
ki: "Meymûne 'nin ihramlı evlendiği hususunda İbn Abbâs vehme
kapılmıştır:"[156]
3271- Ebû
Râfi' radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem,
Meymûne ile evlendiğinde de, zifafa girdiğinde de ihramdan çıkmıştı. İkisinin
evlenmesi hususunda aralarındaki elçi ben idim." [Tirmizî][157]
3272- Meymûne
radiyallahu anhâ'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, ile Şeref
mevkiinde evlendiğimizde ikimiz de İhramsizdlk." [Müslim, Ebû Dâvud ve
Tirmizî][158]
3273- Diğer
rivayet: "Onunla (Meymûne ile) evlendiğinde de, gerdeğe girdiğinde de
ihramsızdı. Meymûne, Şeref mevkiinde öldü ve gerdeğe girdiği çadırda
defnedildi."[159]
3274- Süleyman
bin Yesâr radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem, azatlısı Ebû Râfi' ile, Ensâr'dan bir adamı
(Meymûne'ye) gönderdi. Meymûne binti'l-Hâris'i onunla evlendirdiler. Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, henüz (umre için) Medine'den çıkmamıştı,
orada idi." [Mâlik][160]
3275- Osman
radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"İhramlı olan, ne
nikâh yapabilir, ne ni-kâhlanabilir ve ne de dünür gönderebilir."
[Buhârî hariç, Altı
hadis imamı.][161]
3276- Mâlik,
İbn Ömer'den naklettiği mevkuf hadiste şunu da ilâve etti:
"Ne kendisi için
ve ne de başkası için kız isteyemez."[162]
3277- Ebû
Gatafân el-Müriyy radiyallahu anh'dan:
"Babası (Tarîf)
ihramlı iken bir kadınla evlenmiş. Ama onun bu evliliğini Ömer reddetmiş."
[Mâlik][163]
3278- Ebû
Katâde radiyallahu anh'dan: "Bir gün Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in
ashabından birtakım adamlarla Mekke yolunda bir konakta oturuyordum. Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem önümüzde konaklamış idi. İnsanlar da
ihramlı, ben ise ihramsızdım. Yıl, Hudeybiye yılı idi. Yabanî bir eşek
gördüler; ben pabuçlarımı tamirle meşguldüm. Bana bildirmediler. Nasılsa
gördüğü zaman, atına binip kovalar dediler. Derken hayvanı gördüm; hemen atımı
eğerleyip bindim, fakat kamçı ile mızrağı aşağıda unuttum.
«Ne olur kamçı ile
mızrağı bana verin!» dedim. «Vallahi (ihramlı olduğumuz için) bu hususta sana
yardımcı olamayız» dediler. Buna çok öfkelendim; hemen indim, onları kaptım
ve atıma tekrar binip yabanî hayvana hücum ettim. Onu çökerttim, sonra onu
ölmüş bir vaziyette getirdim. Hemen onu yemek için başına üşüştüler. Ancak daha
sonra ihramlı hallerinde onu yemek hususunda şüpheye düştüler. Gittik, bir
kolunu yanımda gizli alıkoydum. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e
yetiştik ve bunun hükmünü sorduk; şöyle buyurdu: «Beraberinizde ondan bir şey
var mıdır?» «Evet vardır» dedim. Yanımda alıkoyup gizlediğim hayvanın o kol
kısmını kendisine verdim. İhramlı iken onu yedi."
[Altı hadis imamı.][164]
3279- Onun
rivayetlerindendir:
"Onun etinden
yedik. Düşmanın önümüzü keseceğinden korktuk. Ben Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem'i aramaya koyuldum. Atıma bindim, bir hızlanıp, bir yavaş
olmak üzere sürdüm. Gece yansı Ğifâroğullanndan bir adamla karşılaştım;
«Allah Nebîsi
sallallahu aleyhi ve sellem'i nerede bıraktın?» diye sordum; şöyle dedi:
«Onu Ta'hin'de
bıraktım. Niyeti Suk-ya'da mola vermektir.»
Dedim ki: «Ey Allah'ın
Resulü! Ashabın sana selâm veriyor ve Allah'ın rahmetini diliyorlar. Sen
yokken düşman tarafından yollarının kesilmesinden korktular. Onları bekle.» O
da bekledi. Sonra dedim ki: «Bir yabanî eşek öldürdüm; ben de ondan artmış bir
şey vardır.» Bunun üzerine ihramlı olan kavme: «Haydi yiyin!» buyurdu."[165]
3280- Onun
rivayetlerden birisi de şöyledir:
"Biz üç millik
mesafede uzak olan Kâ-ha'da idik, kimimiz ihramlı, kimimiz ihram-sızdık.
Arkadaşlarım bir şey görmeye çalışıyorlardı, ben de bakınca yabanî bir eşek
gördüm."[166]
3281- Onun
rivayetlerdendir:
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem hac yolculuğuna çıktı; insanlar da onunla beraber
çıktılar. İçlerinde Ebû Katâde'nin de bulunduğu bir grup onlardan ayrıldı.
Onlara «Haydi siz deniz sahili yolunu tutun, ilerde buluşuruz» dedi. Ayrılır
ayrılmaz ihramlarını giydiler. Ebû Katâde giymedi. Onlar yürürlerken yabanî
eşek sürüsünü gördüler. Ebû Katâde onlara hücum etti. Onlardan bir dişi eşeği
öldürdü."
Bu rivayette aynca
şöyle geçmektedir: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem dedi ki:
"İçinizden kimse
(av için) ona hamle yapmasını emretti ya da işaret etti mi?"
"Hayır"
dediler.
"Öyleyse etin
kalan kısmını yiyin!" buyurdu.[167]
3282- es-Sa'b
bin Cessâme radiyallahu anh'dan:
Kendisi, Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem'e, Ebvâ'da ya da Bûdân'da iken bir yabanî eşek
hediye etmiş. Ancak onu ona geri çevirmiş. Adamın üzüldüğünü görünce şöyle
buyurmuş: "Biz bunu ihramlı olduğumuz için geri çevirdik (üzülme!)".
[Ebû Dâvud hariç. Altı
hadis imamı][168]
3283- Diğer
rivayet: İbn Abbâs dedi ki: "es-Sa'b bin Cessâme, Kudeyd'de Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem yabanî bir eşeği etinden kan damlar halde hediye
etti. Resûlullah onu almayıp geri çevirdi. Çünkü ihramlı idi."[169]
3284- Câbir
radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Siz ihramlı
iken, bizzat kendiniz avlamamış iseniz ya da sizin namınıza avlanmamış ise,
elde ettiğiniz kara avı size helâldir."
[Sünen ashabı][170]
3285- el-Behzî
radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem, Mekke'ye müteveccihen ihramlı olarak çıktı. Ravhâ
denilen yere varınca kesilmiş bir yabanî eşek gördüler. Bunu Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem'e anlattıklarında şöyle buyurdu:
«Onu bırakın belki
sahibi gelir.»
Derken sahibi olan
el-Behzî, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gelip şöyle dedi:
«Ey Allah'ın Resulü!
Bu yabanî eşek sizin olsun, yiyebilirsiniz.»
Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem hemen Ebû Bekr'e emretti. Arkadaşları arasında onu taksim
etti. Sonra geçip yürüdü; Rüveyse ile Arc arasındaki İsâye'de gölgede okla yaralanmış
yatıp uyumakta olan bir geyik gördü. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem,
birisine herkes geçinceye kadar onu kimsenin ürkütmemesi için, durup
beklemesini emretti."
IMâlik ve Nesâî.][171]
3286- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile
hac ya da umre için yola çıktık. Önümüze bir çekirge sürüsü çıktı, kamçı ve
yaylarımızla vur(up avla)mağa başladık. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem buyurdu: «Onu yiyin; çünkü o, deniz avı nev'indendir»." [Tirmizî
ve Ebû Dâvud.J[172]
3287- Ebû
Bekr radiyallahu anh'dan: "O, Veda haccında beraberinde hanımı Esma bint
Umeys el-Has'amiyye olduğu halde Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile
yola çıktı. Zü'1-Huleyfe'ye vardıklarında Esma, oğlu Muhammed bin Ebî Bekr'i
doğurdu. Hemen Ebû Bekr, gelip Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e durumunu
bildirdi. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem Ebû Bekr'e: «Söyle ona hemen
yıkanıp ihrama girsin, Beyt-i Şerifi tavaf etmek dışında, diğer hac
menâsikinin tümünü insanların yaptığı gibi yapsın» buyurdu." [Nesâî][173]
3288- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan, dedi ki: "Aybaşı olan kadın, hac ve umre için
ihrama girebilir. Beyt-i Şerifi tavaf etmek dışında haccın tüm menâsikini
(fiilî ibâdetlerini) yapabilir. Bir de Safa ile Merve arasında sa'y edemez.
Temizlenene kadar Mescid'e yanaşa-maz." [Mâlik][174]
3289- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Lohusa ile
aybaşı olan kadın, mîkâta geldiklerinde yıkanırlar. İhrama bürünürler. Tavafın
dışında hac ibadetlerinin tümünü îfâ ederler." [Ebû Dâvud ve Tirmizî.][175]
3290- Âişe
radiyallahu anhâ'dan:
Ona, ihramlı kişinin
vücudunu kaşıyıp ka-şıyamayacağmı sordular. "Evet. İyice kaşısın! Ellerim
bağlanıp ta ayaklarımdan başka hiçbir şey bulamazsam yine de kaşırım"
dedi.
[Mâlik][176]
3291- Esma
bint Ebî Bekr radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem ile hacca çıktık, Arc denilen yere varınca, Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem konakladı, biz de konakladık. Âişe, Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in yanında oturdu; ben de Ebû Bekr'in
yanında oturdum.
Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sel-lem'in yük devesi ile Ebû Bekr'in yük devesi birdi. Bu
deve, Ebû Bekr'in kölesinde idi. Ebû Bekr, onu beklemeye ve gözlemeye koyuldu.
(Köle) geldi, fakat yanında devesi yoktu. Sordu:
«Deven nerede?»
«Sabahleyin onu
kaybettim» deyince, Ebû Bekr öfkelendi ve onu dövmeye ve şöyle demeğe başladı:
«Bir tek devenin hakkından ge-lemiyorsun ve yitiriyorsun!»
Öte yandan Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem tebessüm edip ve şöyle buyurdu:
«Şu hacca niyyetli
olan ihramlıya bakınız ne yapıyor!»
Bundan başka ve fazla
bir şey demiyor ve sadece tebessüm ediyordu." [Ebû Dâvud)[177]
3292- Rabî'a
bin Abdillah radiyallahu anh'dan:
"O, Ömer'i
ihramlı iken, (Mekke ile Medine arasındaki) Sukyâ denilen yerde devesinin
kurtlarını alıp toprağa atarken görmüş."
[Mâlik][178]
3293- Nâfı'
radiyallahu anh'dan:
"İbn Ömer,
ihramlı şahsın devesi üzerinden pire ya da kene çıkammvndan hoşlanmazdı."
[İkisi de Mâlik'e ait.][179]
3294- Ebû
Berze radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e sünnetsiz
bir adamın Allah'ın evini ziyaret eâip eâemiyeceğıni sordular, şöyle buyurdu:
"Hayır. Sünnet oluncaya kadar Allah beni (buna müsaade etmekten)
alıkoymuştur." [Ebû Ya'lâ][180]
3295- Ebû
Ümâme'den, o da Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'i gören birinden:
"O, Terviye günü
Minâ'ya gitti. Yanında Bilâl vardı, elinde elbise sarılmış bir değnek ile Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'i gölgelendiriyordu." [Ahmed, ve
Taberânî, Mu'cemu'I-Kebfr'de benzerini nakletti.][181]
3296- Câbir
radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, hacca
gitmek istediğinde insanlara bunu ilân etti ve bir yerde toplandılar.
(Zü'1-Huley-fe'nin Mekke tarafındaki tepesine) Beydâ'ya vardıklarında hacca
niyet edip ihrama girdi." [Buhârî ve Tirmizî][182]
3297- Enes
radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, öğle
namazını Beydâ'da kıldırdı. Sonra devesine binip Beydâ dağına çıktı ve orada
öğleyi kıldırınca, hac ve umreye niyet edip ihrama girdi ve telbiye
getirdi." [Ebû Dâvud ve Nesâî][183]
3298- Sa'd
radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, (hacca gitmek
için) el-Fur' yolunu seçecek olursa, bineğine bindiği zaman yüksek sesle telbiye
getirerek ihrama girerdi. Şayet Uhud yolunu seçecek olursa, Beydâ tepesine
çıktığı zaman yüksek sesle telbiye getirerek ihrama girerdi." [Ebû Dâvud][184]
3299- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: "İşte Beydâ'nız ki bu hususta siz Allah Resulünü
sallallahu aleyhi ve sellem yalanlıyorsunuz. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem ancak (Zü'1-Huleyfe) mescidi(ni)n yanında niyet edip ihrama
girmiştir."[185]
3300- Diğer
rivayet: "O (Allah Resulü), Şecere denilen yerde devesine bindiği zaman
niyet edip ihrama girmiştir."[186]
3301- Diğer
rivayet:
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem ayağını özengiye koyup devesinin üstünde
doğrulduğunda, Zü'1-Huleyfe'nin mescidi yanında niyet edip ihrama
girerdi."
[Altı hadis imamı.][187]
3302- Saîd
İbn Cübeyr radiyallahu anh'dan:
İbn Abbâs'a dedim ki:
"Ey Ebu'l-Abbâs,
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in ashabının, onun ihramı (niyetle
kendisine) vacip kıldığı an yaptığı telbiyesi hususunda ihtilâfa düşmelerine
hayret ettim." Şöyle dedi:
"Ben bunu
herkesten daha iyi bilirim. Şöyle ki: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem,
ancak tek bir hac yapmıştır. Bundan ötürü onlar (ashâb) ihtilâfa düştüler.
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem hacca gitmek üzere yola çıktı.
Zü'1-Huleyfe'deki mescidinde iki rekat namaz kılınca, o anda bulunduğu yerden
bu göreve başladı ve iki rekat namazı bitirince hacca niyet edip telbiyeye
başladı. Bunu birçok insan duydu. Ben de bunu kendisinden duyup ezberledim.
Sonra devesine bindi,
bineğinin üstünde iyice doğrulunca, yüksek sesle telbiye getirdi. Birçok insan
ondan bunu duydu. İşte bu (ihtilâfın sebebi) oraya (halkın) bölük bölük gelmiş
olmaları ve devesi onu kaldırdığı sırada Resûlullah'ı telbiye getirirken işitmeleridir.
Bunu duyanlar dediler ki: «O, devesi hazırlanıp üzerine binince telbiye
getirdi.» Sonra geçip gitti. Beydâ tepesine çıkınca yine telbiye getirdi.
Birtakım insanlar (ilk olarak) bunu gördükleri için: «O, Beydâ tepesinde
telbiye getirdi» dediler. Allah'a yemin ederim ki O, (Zü'1-Huleyfe'deki)
namazgahında hacca niyet etti, devesine bindiğinde yüksek sesle telbiye
getirdi, Beydâ tepesine çıkınca da yine yüksek sesle telbiye okudu."
İbn Cübeyr der ki:
"Kim İbn Abbâs'ın görüşünü paylaşırsa, (Zü'1-Huleyfe) namazgahında
kılacağı iki rekatın sonunda hacca niyet eder, ihrama bürünüp telbiye
getirir."
[Ebû Dâvud][188]
3303- Nâfi'
radiyallahu anh'dan:
İbn Ömer radiyallahu
anh, Zü'1-Huley-fe'de sabah namazını kıldıktan sonra devesinin hazırlanmasını
emrederdi. Hazırlanınca üstüne biner kıbleye karşı durup telbiye getirirdi.
Sonra Harem'e vâsıl olunca, telbiyeyi keserdi. Zû Tuvâ'ya geldiğinde orada
gecelerdi. Orada sabah namazını kılar; sonra yıkanırdı. Ve Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sel-lem'in de böyle yaptığını iddia ederdi."
[Mâlik, Buhârî ve
Müslim][189]
3304- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"(Mekke'de) mukîm
olan ya da umre yapanlar, Hacer-i Esved'i istilâm edinceye kadar
(selâmlayıncaya dek) telbiye getirmeye devam ederler." [Ebû Dâvud ve
Tirmizî.][190]
3305- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem'in
tam bir ihram içinde şöyle telbiye getirdiğini duydum:
"Lebbeyk,
Allahümme lebbeyk! Lebbeyke lâ şerike leke lebbeyk! İnne' l-hamde ven-ni'mete
leke ve'l-mülk. Lâ şerike lek (=Tekrar tekrar icabet sana Allahım, tekrar
tekrar sana! Hiçbir ortağın yoktur. Tekrar tekrar icabet sana! Şüphesiz hamd
ve nimet sana mahsustur. Mülk de senindir! Hiçbir ortağın yoktur)"
Bu kelimelerden fazla
bir şey söylemezdi.[191]
3306- Diğer
rivayet: "İbn Ömer şu ilaveyi yapardı: "Lebbeyk, Lebbeyk ve sa'deyk
ve'l-hayru bi-yedeyk. Lebbeyk ve'r-rağbâu ileyke vel-amelu (=Tekrar tekrar
ibadet sana, tekrar
tekrar ibadet sana,
taatına tekrar müsaade. Hayır senin kudret elindedir. Tekrar tekrar icabet
sana, dilek ve amel de sanadır)."[192]
3307- Diğer
rivayet:
Üç kere "Lebbeyk,
Lebbeyk, Lebbeyk!"[193]
3308- Diğer
rivayet: "Ömer, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in telbiyesi gibi
telbiye getirip şöyle derdi: «Lebbeyk, Allahümme lebbeyk. Lebbeyk ve sa'deyk.
Velhay-ru fî yedeyk. Lebbeyk ver-rağbâu ileyke vel-amelu (=Tekrar tekrar icabet
sanadır Allahım! Tekrar tekrar icabet sana, taatına tekrar müsaade sana
aittir. Hayır senin kudret elindedir. Tekrar tekrar icabet sana, dilek ve amel
de sanadır)»." [Altı hadis imamı.][194]
3309- Câbir
radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem,
telbiye getirdi.
Telbiyeyi İbn Ömer'in hadi-sindeki gibi anlattı. Dedi ki: İnsanlar Zü'l--Meâric
ve benzeri sözleri (telbiyeye) ilâve ediyorlardı. Peygamber sallallahu aleyhi
ve sellem de onları duyup bir şey söylemiyordu." [Ebû Dâvud][195]
3310- Ebû
Hureyre radiyallahu anlı'dan: (Şu sözler) Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem'in telbiyesi içinde yer almıştı: "Lebbeyk ilâhu'l-Hakk (=Tekrar
tekrar icabet sanadır ey gerçek ma'bûd!)" [Nesâî][196]
3311- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: Musa'nın telbiyesi: "Lebbeyk, abdüke ve ibnü
abdike (=Tekrar tekrar ibadet sanadır, ben kulunum ve kulunun oğluyum)"
idi. İsa'nın telbiyesi: "Lebbeyk, abdüke ve ibnü emetike (=Tekrar tekrar
icabet sanadır, ben kulunum ve kadın kulunun oğluyum)" idi.
Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem'in telbiyesi ise: "Lebbeyk lâ şerîke lek (= Tekrar tekrar
icabet sanadır, hiçbir ortağın yoktur)" İdi. [Bezzar leyyin bir isnadla.][197]
3312- Amr
bin Ma'dî Kerb radiyallahu anh'dan, dedi ki:
"Biz Cahiliyette
haccettiğimiz zaman şöyle derdik: «İşte Zebîd sana geldi. Perişan bir
vaziyette; dağ taş ve tepeleri aşarak çıplak olarak sana geldi. Putları yalnız ve
boş bırakarak geldiler.»
Bugün ise, biz
Allah'ın Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in öğrettiği gibi söylüyoruz:
«Lebbeyk! Allahümme
lebbeyk! Lebbeyk lâ şerîke leke Lebbeyk! İnne' l-hamde ven-ni'mete leke
vel-mülk. Lâ şerîke lek»."
[Bezzâr ve Taberânî][198]
3313- Huzeyme
bin Sabit radiyallahu anh'dan:
"Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem telbiyesini bitirdiği zaman, Allah'tan, mağfiretini,
nzasını ve ateşten azat olmasını niyaz ederdi."
[Taberânî,
Mu'cemu'I-Kebîr'de leyyin bir senedle.][199]
3314- es-Sâib
bin Hallâd radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Cibril bana
gelip dedi ki: " 'Ey Muhaıri-med, ashabına söyle; telbiyede seslerini yükseltsinler!'
" [Mâlik ve Sünen ashâbı.][200]
3315- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: Müşrikler, haccederlerken: "Lebbeyke lâ şerîke
leke (= Tekrar tekrar icabet sanadır, senin hiçbir ortağın yoktur)"
diyorlardı. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Yazık size! Yeter yeter." Bunun üzerine müşrikler devamla:
"Yalnız bir şerik müstesna, o senin şerikindir; sen ona ve onun mâlik
olduğuna da mâliksin" derlerdi. Zavallılar bunu Beyt'i (Kabe'yi) tavaf
ederken söylüyorlardı." [Müslim][201]
3316- Mâlik
radiyallahu anh'dan:
Bana ulaşan habere
göre, Ömer, Ali ve Ebû Hureyre'ye ihramlı iken hanımı ile cinsî temasta bulunan
adam hakkında sordular. Şu cevabı verdiler:
"Onlar bu haccı
tamamlarlar. Sonra gelecek sene onlara hem hac ve hem de (ceza olarak) kurban
gerekir."
Ali ise dedi ki:
"Gelecek yıl ihram giyip telbiye getirdiklerinde, haclarını îfâ edinceye
dek ayrı kalırlar."[202]
3317- İkrime
radiyallahu anh'dan: "Bunun ancak İbn Abbâs'tan nakledildiğini sanıyorum.
(Mina'da) ifaza tavafından önce hanımı ile cinsî temasta bulunan adamın ceza
olarak bir umre yapması ve de bir kurban kesmesi gerektiği söylenmiştir."
[Mâlik][203]
3318- Ebû'z-Zübeyr
radiyallahu anh'dan: "Ömer radiyallahu anh ihramlı iken yapılan avların
keffâreti olarak; sırtlanda bir koç, ceylanda bir keçi, tavşanda bir dişi
oğlak, jer-booda (yer tavşanında) bir kuzu ile hükmetmiştir." [Mâlik. Ebû
Yâlâ da, Ömer'den bunun benzerini merfû olarak rivayet etmiştir.][204]
3319- Yahya
bin Sa'd radiyallahu anh'dan:
Bir adam Ömer'e gelip
ihramlı iken öldürdüğü çekirge hakkında sordu. Ömer, Ka'b'a: "Gel
beraberce hükmedelim" dedi.
Ka'b: "Bir dirhem
versin" dedi. Bunun üzerine Ömer dedi ki:
"Sen dirhemleri
bulursun, fakat bir hurma çekirgeden daha hayırlıdır."[205]
3320- İbn
Şîrîn radiyallahu anh'dan:
Bir adam Ömer'e dedi
ki: "Ben, arkadaşımla atlarımızla Akabe'deki bir tepeye doğru koşu yaptık
ve ihramlı olduğumuz halde bir geyik vurduk. Ne dersin?"
Ömer yanındaki adama:
"Haydi gel beraber hükmedelim!" dedi. Ona bir keçi (keffâ-ret) lâzım
geldiğine hükmettiler. Adam şöyle diyerek döndü: "Mü'minlerin emiri bir
geyik hakkında hüküm veremiyor da başka birisini yardıma çağırıyor." Ömer
hemen onu geri ça-
ğırıp şöyle dedi:
"Sen Mâide sûresini okuyor musun?"
"Hayır."
"Pekâlâ benimle
hüküm veren adamın kim olduğunu biliyor musun?"
"Hayır."
"Eğer sen bana
Mâide'yi okuyorum de-seydin, seni canını acıtıncaya kadar döverdim. Allah
Teâlâ kitabında şöyle buyurmuştur: "İçinizden iki âdil kimsenin
hükmedeceği, Kabe'ye ulaşacak bir kurban ile öde." (Mâide 95) Bu adam da
Abdurrahman bin Avf'tır.
[Mâlik][206]
3321- Âişe
radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, kiCC-i
İfrâd yaptı." [Buhâri hariç. Altı hadis imamı)[207]
3322- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, hacc-ı
ifrad'a niyet edip ihram giydi." | Müslim ve Tirmizî|[208]
3323- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan, dedi ki:
"Haccınızla
umrenizin arasını ayırın. Bu, birinizin haccını tamamlaması için en güzel bir
davranıştır. Bu hac aylarının dışında yapılacak umreyi de daha güzel
tamamlar."
[Mâlik][209]
3324- Câbir
ve Ebû Saîd radiyallahu an-humâ'dan:
"Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber (Mekke'ye) geldik. Biz, hac için yüksek
sesle telbiye getirip bağınyorduk."[Müslim |[210]
3325- Câbir
radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, hacla umreyi
bir arada yaptı ve onlar için iki kere tavaf etti." [Tirmizî ve Nesâî][211]
3326- Enes
radiyallahu anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'i, hac ile umre için
bir arada (ihrama girip) telbiye getirdiğini duydum.
Bekr bin Abdillah dedi
ki: "Ben bunu İbn Ömer'e anlattım. Bana: «O, sadece hac için telbiye
getirdi» dedi. Enes'e rastladığımda bunu anlatınca, şöyle dedi:
«Bizi çocuk mu
sayıyorsunuz? Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in bizzat şöyle
dediğini duydum: Lebbeyke umreten ve haccen»" [Mâlik hariç, Altı hadis
imamı.][212]
3327- Ebû
Vâil radiyallahu anh'dan: es-Sabiy bin Ma'bed dedi ki: "Ben hıristiyan bir
Bedevi idim; müslüman oldum. Kabilemden olan Hüzeym bin Sürmüle adında bir
adama gelip dedim ki: «Ey bana bak! Ben savaşmaya düşkün bir adamım! Lâkin hac
ile umrenin bana farz-olduğunu anladım, bunları bir arada nasıl yapabilirim?»
Şöyle açıklama yaptı: «İkisini birden yap, mâlî gücüne göre kurbanını da kes!»
Ben de bunun üzerine her ikisine birden niyet edip ihrama girdim ve telbiye
getirdim.
Uzeyb denilen yere
gelince, Selmân bin Rabî'a ile Zeyd bin Savhân ile karşılaştım. Ben o zaman her
ikisine de niyet etmiştim. Onlardan biri diğerine şöyle dedi: «Bu adam,
devesinden bile daha bilgili değildir.» Bu sözü duyunca sanki üzerime bir dağ
düşmüş gibi oldum.
Ömer'e varıp sordum;
şöyle dedi: «Sen Peygamberinin sünnetini bulmuşsun (daha ne
İstiyorsun?)»." [Ebû Dâvud ve Nesâîl[213]
3328- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim hac ile
umreye niyet edip ihrama bürünürse, ihramdan her ikisi için çıkıncaya kadar ona
tek tavaf, tek sa'y kâfi gelir." ITirmizîJ[214]
3329- Nesâî'nin
rivayeti: "İbn Ömer, hac ile umreyi birleştirip tek tavaf yaptı ve şöyle
dedi: «Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'i böyle yaparken
gördüm»."[215]
3330- Nâfi'den;
o da İbn Ömer radiyalla-hu anh'dan:
"Haccâc(-ı
Zâlim), İbnü'z-Zübeyr ile savaşmak için (Mekke'ye) geldiği vakit çocukları
Abdullah (b. Abdillah) ile Salim b. Abdil-lah, (babaları) İbn Ömer'e şöyle
demişler: «Bu yıl hac yapmaman sana bir zarar vermez. İnsanlar arasında savaş
çıkıp da bunun seni Beyt'i tavaf etmene mani olmasından endişe ediyoruz.» Şöyle
cevap vermiş: «Şayet mâni olacak bir şey zuhur ederse, Kureyş
(müşrik-lerinin)'in mâni olduğu zaman, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem'in yaptığı gibi yaparım. O zaman ben de onunla beraberdim. Kureyş, onun
Beyt'i tavaf etmesine izin vermemişti. Sizi şahit gösteririm ki, şu anda ben
umreye niyet etmişimdir.» Sonra Zü'1-Huley-fe'ye gidip umreye niyet edip ihram
giydi ve telbiye getirdi. Sonra yürüdü, Beydâ sırtına varınca, dedi ki:
«Bunların ikisinin hükmü birdir. Şayet umrem ile benim arama engel girerse,
hac ile arama da bir engel girmiş olur. Sizi şahit tutarım ki, umremle birlikte
hacca da niyet ettim.» Ondan sonra doğru Kadîd'e gitti. Bir kurban satın aldı.
Sonra her ikisi (hac ile umre) için bir tavaf yaptı."[216]
3331- Diğer
bir rivayet:
"Beyt-i Şerîf'i
ziyaret etti. Safa ile Merve arasında say'etti. Bundan fazla bir şey yapmadı,
tâ Kurban bayramının birinci gününe kadar ne traş oldu, ne de kurban kesti, ne
saçlarını kısalttı, ne de ihramdan çıktı. Kurban bayramının birinci günü
olunca, Kurban kesti ve traş oldu. İlk yaptığı tavafla, hac ve umrenin
tavafını yerine getirdiğine kanaat getirdi ve dedi ki: «İşte Allah'ın Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem de böyle yapardı»."
[Buhârî, Müslim,
Muvatta' ve Nesâî.][217]
3332- Ali
radiyallahu anh'dan:
İbnü'l-Müseyyeb dedi
ki: "Ali ile Osman, Usfân'da bir araya geldiler. Osman, temettü' haccından
veya umreden nehyediyordu; Ali ise ona şöyle dedi:
«Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem'in yaptığı bir işten ne istiyorsun ki insanları
ondan alıkoyuyorsun?»
Osman: «Bırak sorma!»
deyince; «Seni bırakamam!» diye cevap verdi.
Ali, bunu caiz gördüğü
için hemen her ikisine birden niyet edip ihram giydi."
IBuhârî ve Müslim)[218]
3333- Nesâî'nin
rivayeti: "Osman, temet-tüyü yasaklardı, hac ile umreyi bir arada yapmaktan
da alıkoyardı. Ali: «Lebbeyk! Hac ile umreye birden» dedi. Osman dedi ki:
«Ben bunu
yasaklıyorum, sen yapıyorsun! Olur mu böyle şey?»
«Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem'in sünnetini kimse(nin hatırı için) terk edecek
değilim» diye cevap verdi."[219]
3334- Onun
diğer bir rivayeti: "Ali ile Osman birlikte hac yolculuğuna çıktılar. Biraz
yol aldıktan sonra Osman, temettü (hac-cından) alıkoydu. Ali dedi ki: «Onun
yola çıktığını görünce siz de yola çıkın!» Bunun üzerine Ali ve arkadaşları
umre için ihrama girdiler. Osman onları alıkoymadı. Ali dedi ki: «Haber
aldığıma göre sen temettü' hac-cından nehyetmişsin!»
«Evet.»
«Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sel-lem'in temettü yaptığını duymadın mı?» «Evet!»
dedi."[220]
3335- Müslim'in
rivayeti: Abdullah İbn Şakîk dedi ki: "Osman, temettü' haccından
nehyediyordu. Ali ise emrediyordu. Osman, Ali'ye bir söz söyledi. Ali de şu
cevabı verdi:
«Biliyorsun ki, biz
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile (hacc-ı) temettü' yaptık.»
«Evet ama o zaman
korku içindeydik» dedi.”[221]
3336- Ebû
Nadre radiyallahu anh'dan: İbn Abbâs, mut'ayı emrederdi. İbnü'z-Zübeyr ise
yasaklardı. Bunu Câbir'e anlatınca, şöyle dedi: "Bu olay, benim gözümün
önünde meydana geldi. Biz Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile temettü'
haccı yapardık. Ömer hilâfet makamına geçince, şöyle dedi:
«Şüphesiz Allah,
Resulüne istediğini helâl eder. Kur'ân ne ile indi ise o odur. Allah için
haccı ve umreyi tamamlayın, tıpkı Allah'ın size emrettiği gibi. Bu kadınlarla
da doğru dürüst nikahlanın (evlenin). Kim belli bir süreye kadar (muvakkat
olarak) bir kadınla (mut'a nikahı ile) evlenmiş bir vaziyette bana
getirilirse taş ile recmederim!»"
[Müslim][222]
3337- el-Humeydî
der ki: Müslim'in nikâh bölümünde (no: 12, s. 1023) şöyle bir rivayet vardır:
"Câbir (umre
yaparak) geldi, biz de evine vardık. İnsanlar ona birçok şey sordular. Sonra
mut'adan söz açtılar. Şöyle dedi: «Biz Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
ile mut'a yaptık, Ebû Bekr ve Ömer'le de.»
Bu hadisin zahirinden
bunun hac mut'ası olduğu anlaşılıyor. Müslim ise bunu mut'a nikahı olarak
anladığı için yanlışlıkla nikâh bölümünde irâd etmiştir."[223]
3338- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem,
Ebû Bekr, Ömer ve
Osman temettü (haccını) yaptı. Onu ilk yasaklayan Muâviye olmuştur."
[Tirmizî][224]
3339- Nesâî'nin
rivayeti:
Muâviye, İbn Abbas'a
dedi ki: "Biliyor musun, ben Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in
saçlarını Merve civarında kestim."
"Hayır"
dedi. İbn Abbâs diyor ki: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem,
temettü' haccını yapmışken Muâviye'nin bunu önlemeye hakkı var mıdır?"[225]
3340- Onun
başka bir rivayeti: Muâviye dedi ki: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem
(Zi'1-Hicce'nin) on günleri içinde, Beyt'i tavaf, Safa ile Merve arasında sa'y
ettikten sonra, ben onun saçlarının etrafım yanımda bulunan makasla
aldım."
Kays der ki:
"İnsanlar, Muâviye'nin bu sözünü kabul etmiyorlar."[226]
3341- Onun
diğer rivayeti: "O, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in saçlarını
makasla bir umre ziyaretinde Merve'de kısalttı."[227]
3342- Buhârî
ve Müslim: "Bir makasla Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in
saçlarını kısalttım."
Ebû Dâvud
"Merve'de" diye ekledi.[228]
3343- Sa'd
radiyallahu anh'dan:
And olsun ki biz Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile hacc-ı temettüde bulunduk. Bu
—Muaviye'yi kastediyor— o zamanlar Uruş'ta (yani Cahiliye'deki Mekke
evlerinde) kâfir olarak bulunuyordu. [Müslim][229]
3344- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: "Ömer'in şöyle dediğini duydum: «Vallahi sizi
(hacc-ı) temettüden alıkoymam.
Çünkü, Allah'ın Kitâb'ında -mevcuttur ve Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem de onu yapmıştır.» Bu sözüyle o, hacdaki umreyi kastediyor."
[Nesâî][230]
3345- İbnü'l-Müseyyeb radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem'in ashabından bir adam Ömer'in yanına gelip, Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in, öldüğü o son hastalığında hacdan önce
umre yapmaktan nehyettiğini duyduğuna dair şehâdette bulundu." [Ebû
Dâvud][231]
3346- Salim
b. Abdillah radiyallahu anh'dan:
O, Şamlılardan birinin
İbn Ömer'e temettü' haccını sorduğunu ve onun da şöyle dediğini duymuş:
"Babam Hz. Ömer onu yasaklarsa, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
de onu yaparsa babamın emrine mi
yoksa Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem'in emrine mi uyulur?"
Adam şu cevabı verdi:
"Elbette ki Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in emrine uyulur."
"And olsun ki,
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem onu yapmıştır" dedi. [Tirmizî][232]
3347- İmrân
bin Husayn radiyallahu anh'dan, dedi ki:
"Allah'ın
Kitâb'ında temettü' haccı ile ilgili âyet nazil olmuştur. Biz de bunu Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber yapmışızdır. Daha sonra
Kur'ân'da bunu yasaklayan bir âyet nazil olmamıştır. Resûlullah da bunu
ölünceye dek yasaklamamıştır. (Yalnız) bir adam kendi görüşü olarak dilediğini
söyledi."[233]
3348- Başka
rivayetinde şu ek yer almıştır: "(Bir zamanlar) Bana selâm verenler olurâu.
Nihayet ben dağlan(mak suretiyle tedaviye kalkış)mca selâm kesildi. Sonra
dağlanmayı bıraktım. Sonra yine selâm verilmeye başlandı." [Buhârî,
Müslim ve Nesâî][234]
3349- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem Veda haccında, umre ile tamettu' haccı yaptı.
Kurban alıp Zü'1-Huleyfe'ye kadar beraberinde götürdü. Önce umre için niyet
edip telbiye getirdi, sonra hac için niyet edip tel-biye getirdi.
İnsanlar da onunla
beraber umre ve temettü' haccı yaptılar. İnsanlardan kimi kurban aldı, kimisi
de almadı. Mekke'ye varınca insanlara şöyle hitap etti:
«İçinizden kim kurban
aldıysa haccı edâ edinceye kadar onun ihramdan çıkması helâl olmaz. Kim
almamışsa, Beyt'i tavaf etsin. Safa ile Merve arasında sa'y etsin. Ondan sonra
tras olsun ve ihramdan çıksın. Sonra
hac için niyet edip
ihrama girsin ve telbiye getirsin. Kurban kessin, bulamayan ise üç gün hac
günlerinde, yedi gün de ailesine döndüğünde oruç tutsun.»
Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem Mekke'ye vardığında Beyt'i tavaf etti. İlk önce yaptığı şey
Hacerü'l-Esved'i istilâm etmek oldu. Sonra yediden üç tavafını hızlı olarak
yaptı. Kalan dört tavafı ise yürüyerek yaptı. Beyt-i Şerîf'i tavafdan sonra
Ma-kam(-ı İbrâhîm)'de iki rekat namaz kıldı. Sonra selam verdi (namazdan
çıktı). Sonra da Safa ile Merve arasında yedi defa sa'y etti. Sonra haccını edâ
edinceye, Kurban günü kurban kesinceye, Arafat'tan dönüp Beyt'i tekrar tavaf
edinceye dek ihramdan çıkmadı. Bunları yaptıktan sonra ihramdan çıktı.
Kurbanını getiren herkes aynen Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in
yaptığı gibi yaptı."
[Buhârî, Müslim, Ebû
Dâvud ve Nesâî.][235]
3350- İbn
Abbas radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem,
Ebû Bekr'i hacca, insanlara
hac ibadetlerini öğretmek ve Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem adına
tebliğ etmek üzere gönderdi. Nihayet Arafat'a Zü'1-Mecâz yönünden geldi; fakat
Kabe'ye yaklaşmadı. Lâkin Zü'1-Mecâz'a doğru kollarını sıvadı. İnsanlar hacc-ı
temettü' yapmadıkları için böyle yaptı." [Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr'de][236]
3351- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: "Onlar (Câhiliye Arapları) hac aylarında
umre yapmayı
yeryüzündeki günahların en büyüğü olarak görürlerdi. Muharrem ayındaki
haramlığı Safer ayına naklederlerdi. Ayrıca şöyle derlerdi: «Devenin
arkasındaki yara iyileştiği ve ayak izleri silinip gittiği zaman Safer ayı da
çıkarsa umre yapmak isteyenlere umre helâl olur.» Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem ve ashabı (Zilhicce)'nin dördüncü (gününün) sabahı, hac için
telbiye ederek geldiler. Onlara o haccı umreye çevirmelerini emretti. Pek
hoşlarına gitmemiş olacak ki, şöyle dediler:
«Ey Allah'ın Resulü!
Neleri helâl sayacağız?»
«İhram haramlarının
tümü helâl olacak» buyurdu." [Ebû Dâvud, Nesâî ve Buhârî ile Müslim.][237]
3352- Ayrıca
Buhârî ile Müslim'in şöyle bir rivayetleri de vardır:
Ebû Cemre dedi ki: İbn
Abbâs'a tamattu' haccı hakkında sordum; şöyle dedi: "Yap!" Kurban
hakkında sordum; "Deve yahut sığır, yahut koyun, yahut kurbanda ortak
olmak" dedi. Bir takım insanlar bunu hoş karşılamadılar.
Uyudum, rüyamda şunu
gördüm: Biri şöyle nida ediyordu: "Mebrûr bir hac! Kabul edilmiş bir
mut'a!" Hemen İbn Abbâs'a gelip anlattım.
Şöyle demekten kendini
alamadı: "Allahu ekber! İşte Ebu'l-Kâsım sallallahu aleyhi ve sellem'in
sünneti!"[238]
3353- Buhârî
muallak olarak: Hadisinin sonunda şöyle
dedi: "Veda haccında tek
yılda hac ile umreyi (iki nüsü-kü) bir arada yaptılar. Çünkü Allah Teâlâ
Ki-tâb'ında bunu inzal buyurmuş ve emretmiştir. Resul sallallahu aleyhi ve
sellem'in sünnetinde de bu sabit olmuştur. Mekke'li olmayanlara bunu mubah
kılmıştır. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
«Bu, ailesi Mescid-i
Haram'da bulunmayanlar içindir.» (Bakara, 196)
Allah Teâlâ'nın
zikrettiği hac ayları şunlardır: Şevval, Zi'1-Ka'de ve Zi'1-Hicce. Kim bu
aylarda temettü ederse, ya kurban kesecek ya da (eğer kurban bulamazsa) oruç
tutacaktır.
İlgili âyette geçen
refes, cima demektir. Füsûk, masiyetler demektir. Cidal ise kavga etmek
demektir."[239]
3354- Nesâî'nin
rivayeti: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem umre için ihram giyip
niyet etti ve telbiye getirdi. Ashabı ise hac için niyet etti. Beraberinde
kurbanı olmayanlara ihramdan çıkmalarını emretti. Kurbanı olmayanlar arasında
Talha bin Ubeydillah ve başka bir adam da ihramdan çıktılar."[240]
3355- Onun
diğer rivayeti: "Hac için ihram giymiş olarak Zi'1-Hicce'nin dördüncü
günü geldi. Sabah namazını Bathâ'da kıldı."[241]
3356- Müslim'in
rivayeti: "Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem, umre için, ashabı ise hac için niyetlenerek ihram giydiler.
Ne Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ve ne de kurban getirenler ihramdan
çıkmadılar. Diğerleri ihramdan çıktı. Talha bin Ubeydillah kurban
getirenlerden olduğu için ihramdan çıkmadı."[242]
3357- Câbir
radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ve
ashabı hacca
niyetlenerek ihrama hüründüler. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile Ebû
Talha'dan başka hiç kimsenin kurbanı yoktu. Ali radiyallahu anh Yemen'den
beraberinde bir kurban ile geldi ve dedi ki: «Ben de Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem gibi niyet ettim.» Bunun üzerine Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem ashabına haclarını umreye çevirmelerini emretti. Tavaf
etmelerini, traş olup ihramdan çıkmalarını emretti. Ama kurbanı olanları bunun
dışında tuttu. Bunun üze-
nme bazıları: «Bizler
henüz cenabet iken Mi-na ya mı gideceğiz?» dediler. Peygamber sal-lallahu
aleyhi ve sellem bunu duyunca şöyle fcoyurdu: «Daha evvel bunu düşünseydim,
turban kesmezdim. Yanımda kurbanım olmasaydı ihramdan çıkardım.»
Derken Âişe aybaşı
oldu. Beyt-i şerîf i ta-Tafın dışında tüm hac ibadetlerini îfâ etti. Sonra
Beyt-i Şerîf i tavaf ettikten sonra şöyle dedi:
«Ey Allah'ın Resulü!
Herkes hac ve umre görevini îfâ etmiş olarak ayrılıyor. Ben ise sadece haccı
îfâ etmiş olarak gidiyorum.» Bunun üzerine (onun kardeşi) Abdurrahman bin Ebi
Bekr ile birlikte Ten'îm'e gitmesini emretti. Daha sonra orada ihrama girdi,
gelip hacdan sonra umresini îfâ etti."
[Buharı, Müslim, Ebû
Dâvud ve Nesâî.][243]
3358- Ebû
Zer radiyallahu anh'dan: "Hacla birlikte umre yapmak, Allah Resûlünün
sallallahu aleyhi ve sellem ashabına mahsustu." [Müslim, Ebû Dâvud ve
Nesâî][244]
3359- Bir
rivayet: "İki mut'a ancak bizim için geçerlidir: Kadınlarla faydalanmaktan
ibaret olan mut'a ile hac mut'ası (temettü' haccı)."[245]
3360- Diğer
rivayet: "Ebû Zer, hacca niyetle ihrama girip de daha sonra onu umreye
çevirenler hakkında şöyle derdi: «Bu ancak, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem ile beraber haccedenlere mahsustur»."
[Müslim, Ebû Dâvud ve
Nesâî][246]
3361- Bilâl
bin el-Hâris radiyallahu anh'dan; dedim ki: "Ey Allah'ın Resulü! Haccı
feshetmek yalnız bize mi aittir, yoksa bu herkese mi şamildir?"
"Ancak bize
hastır!" buyurdu. [Ebû Dâvud ve Nesâî][247]
3362- Âişe
radiyallahu anhâ'dan:
Biz Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte hac aylarında, hac gecelerinde, hac
ihramlarında çıktık, Şerif denilen yerde konakladık. Sahabeye çıkıp şöyle dedi:
"Kimin kurbanı
olmayıp da bu haccı umreye çevirmek isterse, yapsın. Kurbanı olan
yapmasın." Bunun üzerine sahabeden (kurbanları olanlar) umreye niyet
etti, olmayanlar ise onu bıraktılar.
Ama Allah'ın Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem ile ashabından birtakım zengin insanlar,
kurbanlarını almışlardı. Onun için umre yapmadılar.
Allah Resulü, yanıma
girdi, ben ağlıyordum; "Ey Kadın! Seni ağlatan nedir?" diye sordu.
Dedim ki: "Ashabına söylediğin sözü duydum. Ben umreden (sa'y ve tavaf
edemeyerek) menedildim."
"Ne'n var?"
"(Adetli olduğum
için) namaz kılamıyorum"
"Bu sana zarar
vermez; zira sen Adem'in kızlarından bir kadınsın. Allah, onlara yazıp takdir
ettiğini sana da yazıp takdir etmiştir. Sen haccında ol, kim bilir Allah sana
umreyi de nasip eder." Haccımdan çıktım, nihayet
Mina'ya geldik.
Mina'da temizlendim. Sonra Mina'dan çıkıp Beyt'e geldim. Sonra onunla başka bir
grup içinde çıktım. Derken Muhas-sab'da konakladı, onunla birlikte biz de konakladık.
Sonra (kardeşim) Abdurrahman bin Ebî Bekr'i çağırıp: "Haydi kız kardeşini
haremden çıkart, umreye niyet etsin. Umreyi bitirip buraya gelin. Ben sizi
buraya gelinceye kadar bekliyeceğim" dedi.
Çıktık, Tavaftan fariğ
olduktan sonra seher vakti ona geldim; sordu:
"Umreyi
bitirdiniz mi?"
"Evet."
Ondan sonra ashabına
hareket emrini verdi, herkes gitmeye başladı. Kendisi de Medine'ye
müteveccihen hareket etti.
[Tirmizî hâriç. Altı
hadis imamı.][248]
3363- Onun
rivayetlerindendir: "Beyt-i Şerife
uğradı, sabah namazından önce tavaf etti, sonra Medine'ye doğru yola
çıktı."[249]
3364- Bir
başka rivayette:
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem ile yola çıktık, hacdan başka bir şey düşünmüyorduk.
Nihayet Şerife geldik." Benzerini zikretti. Ayrıca onda şöyle geçer:
"Mekke'ye
varınca, onu (haccınızı) umre yapın!" buyurdu. Bunun üzerine insanlar ihramdan
çıktılar, beraberinde kurbanları bulunanlar müstesna. Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem, Ebû Bekr, Ömer ve zenginlerin kurbanı vardı.
O rivayette yine şöyle
geçmektedir:
"(Mina dönüşü
el-Muhassab mevkiinde geçirilen) Hasbe gecesi olunca, dedim ki:
«Ey Allah'ın Resulü!
İnsanlar hac ve umreyi yapmış olarak dönüyorlar; ben sadece hac yapmış olarak
dönüyorum.»
Bunun üzerine
Abdurrahman bin Ebî Bekr'e emretti, beni devesinde terkisine aldı, o kadar
küçüktüm ki uyukladığım zaman semerin ağacına yüzüm değdiğini hatırlıyorum.
Nihayet Ten'îm'e vardık. İnsanların umresine mukabil biz de orada umre için
ihrama bürünüp niyetlendik."[250]
3365- Bir
başka rivayette: "Veda haccın-da Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile
çıktık, kimimiz hacca, kimimiz de umreye niyetlenmiştik. Mekke'ye geldik;
şöyle buyurdu:
«Kim umre için ihrama
girmişse ve de eğer kurbanı yoksa ihramdan çıksın. Kurbanı olanlar yerinde
kurbanını kesinceye dek çıkmasın. Kim de hacca niyet etmişse haccını tamamlasın.»
Derken ben hayız oldum. Bu hay-zım Arefe gününe kadar devam etti. Oysa ben
umreye niyetlenmiştim. Bunun üzerine Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
bana saçlarımı çözüp taranmamı ve umreyi bırakıp hacca niyetlenmemi emretti.
Ve ben de haccımı yaptım.
Sonra kardeşim
Abdurrahman'ı benimle gönderdi. Ten'îm'e vardık, oradan umreye niyetlenip geri
geldik ve umremi de tamamladım."[251]
3366- Bir
başka rivayette: "Biz Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile,
Zi'l-Hicck ayının gereği olarak (hac niyetiyle) çıktık, şöyle buyurdu:
"Kim umreye
niyyetlenip ihram giymek is-e, niyetlenip ihram giysin, kim de hac için giyip niyetlenmek isterse yapsın. Eğer idi
kurban almasaydım, umreye niyetlenir-dm.» Bunun üzerine onlardan bir kısmı
um-«cye. diğer bir kısmı ise hacca niyetlendi. Ben de umreye niyetlenenler
arasındaydım." Ben-«rini zikretti. Ancak onda şöyle geçer:
"Allah ona hem
haccı ve hem de umreyi sasip etti. Bundan dolayı ne kurban, ne sadaka ve ne de
oruç gerekmedi."[252]
3367- Bir
başka rivayette: «Biz Allah Re-aâlü sallallahu aleyhi ve sellem ile ancak hac
aksadıyla yola çıktık. (Mekke'ye gelince Beyt'i tavaf ettik. Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem "Kim kurban sevk etmemişse ihramdan
çıkabilir" diye emretti. Bunun üzerine Kurban sevk etmeyenler ihramdan
çıktılar. Ha-
nımları da kurban sevk
etmedikleri için ihramdan çıktılar. Ben hayız oldum ve tavaf edemedim. (Mina
dönüşü el-Muhassab mevkiinde geçirilen) Hasbe gecesi olunca dedim ki:
"Ey Allah'ın
Resulü! İnsanlar hac ve umreyi îfâ etmiş olarak dönüyorlar. Ben ise sadece
hac ile dönüyorum." Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Mekke'ye
geldiğimiz gecelerde (günlerde) tavaf etmemiş miydin?"
"Hayır!"
dedim. Şöyle buyurdu: "Kardeşinle birlikte Ten'îm'e git, orada umrene niyetlen,
sonra umreyi îfâ ettikten sonra şu yere gel. Randevumuz orası olsun."
Safiyye dedi ki:
"Sanıyorum sizi ancak ben alıkoyacağım."
Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: "Allah hayrını versin. Kurban bayramı
günü sen Beyt'i tavaf etmemiş miydin?"
"Evet!"
dedi. "Öyleyse sana bir sakınca yoktur, haydi dön!" Âişe dedi ki:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem Mekke'ye girerken, ben de
oradan çıkarken, bana rastladı."[253]
3368- Bir
diğer rivayette: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile telbiye
ederek çıktık, ne hacdan ve ne de umreden sözedi-yorduk." Benzerini
zikretti.[254]
3369- Başka
bir rivayette: Dedi ki:
"Ey Allah'ın
Resulü! Sen umre yaptın; ben yapmadım."
Buyurdu ki: "Ey
Abdurrahman! Haydi kız kardeşini götür. Ten îm'den umreye niyetlensin."
Bunun üzerine devesinde arkasına aldı ve ona umre yaptırdı.[255]
3370- Bir
başka rivayette:
"Umre için niyet
etti, geldi Beyt'i tavaf etmeden hayız oldu. Tavafın dışında bütün hac
ibadetlerini îfâ etti; sonra hac için niyetlendi. Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem ona Bayram günü şöyle dedi: «Haccın ve umren için tavaf etme
imkânın vardır.» Fakat o kaçındı; bunun üzerine onu Abdurrahman ile Ten'îm'e
gönderdi. Hacdan sonra ıimrp yaptı.[256]
3371- Ebû
Mûsâ radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e geldim. O,
Bathâ'da mola vermekte idi. Dedi ki: "Neye niyet ettin?"
"Allah Resulü ne
için niyet edip ihrama girmiş ise, ben de onun için niyet edip ihrama
girdim."
"Peki kurban
getirdin mi?"
"Hayır."
"Öyleyse Beyt'i
ziyaret et, Safa ve Merve arasında da sa'y et ve ihramdan çık!" buyurdu.
Bunun üzerine Beyt-i şerifi tavaf ettim, Safa ile Merve arasında da sa'y ettim.
Sonra kavmimden bir kadına vardım, başımı yıkayıp taradı.
İşte ben insanlara
böyle fetva verirdim. Ebû Bekr'in hilâfeti zamanında bana soranlara hep bu
fetvayı verdim. O ölüp Ömer başa geçince, ben hac mevsiminde ayakta dururken
bir adam geldi ve şöyle dedi:
"Sen verdiğin
fetvanda teenni ile hareket et. Çünkü mü'minlerin emîrinin hac ibâdetleri
hakkında ne ihdas ettiğini bilmiyorsun!" Dedim ki:
"Ey İnsanlar!
Kime bir şey hakkında fetva vermişsem teenni ile hareket etsin. İşte
mü'minlerin emîri geliyor, siz ona uyun!"
O geldiği zaman şöyle
dedim: "Ey Mü'minlerin emin! Senin hac ibadetleri hakkında ihdas ettiğin
ve benim duyduğum şey nedir?"
Şu cevabı verdi:
"Biz Allah'ın Kitâbında-kini alırız. O, şöyle buyurmuştur: «Allah için
haca ve umreyi tamamlayın!» «Yine biz Allah Resulü'nün sünnetini alırız.» O
şöyle buyurmuştur: «Menâsikinizi benden alınız!» Biliyorsunuz ki Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem kurban kesinceye kadar ihramdan çıkmamıştır."
[Buhârî, Müslim ve Nesâî][257]
3372- Bir
rivayette: Ona (Ebû Musa'ya) Ömer şöyle dedi: "Peygamber sallallahu aleyhi
ve sellem'in ve ashabının bunu yaptığını biliyorum. Ama halkın Erâk denilen
yerde kadınlarla cima ederek, sonra başlarından su damlar halde hacca gitmeye
devam etmelerini hoş karşılamadım."[258]
3373- Ca'fer
bin Muhammed bin Ali radiyallahu anh'dan, o da babasından, dedi ki:
Câbir'in yanına
girdik. Yanma girenlerin kimler olduğunu sordu. Nihayet sıra bana geldi; ben:
"Muhammed bin Ali bin el-Hüse-yin'im" dedim. Eliyle başıma uzanarak
üst düğmemi çözdü, sonra alt düğmemi de çözdü. Sonra elini iki memem arasına
koydu, ben o zaman genç bir delikanlıydım. Bana şöyle dedi:
"Merhaba sana ey
Kardeşimin oğlu! İstediğini sor!" Ona sordum, gözleri görmüyordu (âmâ
idi). Namaz vakti gelmişti. Dokunmuş bir elbiseye bürünmüş bir halde kalktı. Ne
zaman onu omuzuna alsa bir tarafı kendisine doğru sarkıyordu; çünkü küçüktü.
Cübbesi de yanıbaşmda askıda asılı duruyordu. Onunla namaz kıldırdı.
Dedim ki: "Bana
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in haccını anlatın." Parmakları
ile dokuz saydı ve şöyle dedi: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
dokuz sene bekledi. Bu müddet zarfında haccetmedi. Onuncu yılında hacca
gideceğini halka
ilan etti. Bunun
üzerine Medine'ye ülkenin her yanından dalga dalga insanlar akın etti. Hepsi
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'e uymak, onun hac ibadetlerini nasıl
yaptığını takip etmek ve tıpkı onun gibi yapmak istiyorlardı.
Onunla beraber yola
çıktık, Zü'1-Huley-fe'ye gelince, Esma bint Ümeys, Muham-rned bin Ebî Bekr'i
doğurdu. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e haber gönderip ne yapacağı
hakkında bilgi istedi. Resûlullah ona «Yıkan, pamuk bağla ve sıkı sar, sonra da
ihram giy!» diye haber gönderdi. Sonra Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
oradaki mescidde namaz kıldırdı. Sonra devesi Kasvâ'ya bindi, onunla Beydâ'ya
çıkınca, bir baktım ki önü, arkası, sağı ve solu insanlarla doluydu. Kimisi
süvari idi, kimisi de yaya yürüyordu.
Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem aramızdaydı. Ona Kur'an inerdi, mânâsını çok iyi
bilirdi. O, onunla amel ederdi, biz de
ona uyup amel ederdik.
Hacca niyet edip tevhîdle şöyle telbiye getirdi: «Lebbeyk Al-lahümme lebbeyk!
Lebbeyk! Lâ şerike leke lebbeyk. Inne'l-hamde ve'n-ni'mete leke ve'l-mülk. Lâ
şerîke lek (^Tekrar ibadet sana Allahım, tekrar icabet sana. Tekrar icabet
sana, senin hiç ortağın yoktur. Tekrar icabet sana! Hamd ve nimet sana mahsustur.
Mülk te senindir. Hiçbir ortağın yoktur).» Onun ardından bütün insanlar da
aynı şeyi söylediler. Telbiyede bulundular. Onların bu durumuna hiçbir
itirazda bulunmadı. Bu sırada o kendi telbiyesine devam etti. Hacdan başka
hiçbir gaye ve niyetimiz yoktu. Umre nedir bilmiyorduk. Onunla birlikte Beyt-i
Şerîf'e geldiğimizde Rükn'ü (Hace-rü'1-Esved'i) istilâm etti. Üç kere hızlı
yürüyüşle, dört kere de normal yürüyüşle tavaf yaptı. Sonra Makâm-ı İbrahim'e
gidip «Ve'ttehizû min makami İbrâhîme musalla» âyetini (Bakara, 125) okudu.
Makâm'ı, Kabe ile kendi arasına aldı. Babam şöyle derdi: Makamda kıldığı her
iki rekatta da Kul hüvellahu ehad ile Kul yâ eyyühe7-ÂTâ/»'M-ne sûrelerini
okurdu. Sonra tekrar Rükn'e gidip istilâm ederdi. Sonra Safa kapısından çıkıp
doğru Safâ'ya gitti. Safâ'da «İnne's-safâ ve'l-mervete min şeâirillah» âyetini
(Bakara, 158) okuyarak «Allah'ın başladığı yerden başlıyorum» diyerek Safâ'dan
başladı. Yukarıya çıkıp Beyt-i Şerifi gördü. Kıbleye yönelip Allah'ı tevhid
etti ve O'nu yüceltti, tekbir getirdi ve şöyle dedi: «Lâ ilahe illallahu
vahdehu lâ şerîke leh. Lehü' l-mül-kü ve lehü'l-hamdü ve hüve alâ külli şey'in
kadîr (=Allah 'tan başka hiçbir ilah yoktur. Birdir, şeriki yoktur. Mülk
O'nundur. Hamd O'na mahsustur. O her şeye gücü yetendir). Lâ ilahe illallahu
vahdeh. Enceze va'deh. Ve nasere abdeh. Ve hezemel-ehzâbe vahdeh (=Allah'tan
başka hiçbir ilâh yoktur. Birdir. Sözünü yerine getirmiştir. Kuluna yardım
etmiştir. Orduları tek başına yenmiştir).» Sonra bunun arasında dua etti. Bunu
tam üç kere söyledi. Sonra Merve'ye indi, iki ayağı vadinin içine varınca,
hızlandı. (Vadiden) yukarıya çıkınca mutad olarak yürüdü. Merve'ye gelince,
Safâ'da yaptığı gibi yaptı. Tavafın (sa'yın) sonunu Merve'de bitirdi. Şöyle
dedi:
«Daha önce bu
düşüncede olsaydım, Kurban getirmezdim de bunu (haca) umre yapardım. Kimin
yanında kurban yoksa hemen ihramdan çıksın ve bunu umre yapsın.»
Surâka bin Mâlik bin
Cü'şum kalkıp şöyle dedi:
«Ey Allah'ın Resulü!
Bu sadece bu yıla mı mahsustur, yoksa her zaman için mi?»
Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem, parmaklarını birbirine geçirdi ve iki kere: «İşte
umre, hac ile böyle birleşmiştir! Bu yıla mahsus değil, her zaman bu böyledir»
buyurdu.
Ali, Yemen'den
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem için develer getirdi. Fâtı-ma'yı ihramdan
çıkanlar ve renkli elbiseler giyip sürmelenenler arasında buldu. Bu halini hoş
karşılamayınca Fâtıma şu cevabı verdi:
«Bunu bana babam
emretti.»
Ali, Irak'tayken şöyle
derdi: Bunun üzerine hemen Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e gittim
ve dedim ki: "Fâtıma'yı ihramdan çıkmış olarak gördüm, renkli elbise
giymiş üstelik gözlerine de sürme sürmüş. Neden böyle yaptığını kendisine
sorunca, «Bunu bana babam emretti» dedi. Gerçekten ey Allah'ın Resulü bunu ona
sen mi emrettin?"
"O doğru söyledi,
doğru söyledi. Peki sen hacca niyetlenirken ne dedin?" buyurdu.
Şöyle dedim:
"Allahım! Ben Allah Resulünün niyeti gibi niyet ediyorum, onun gibi
ihrama girip telbiye getiriyorum." Dedi ki: "Beraberimde kurban
vardır, sen ihramdan çıkma!"
Gerek Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem'in getirdiği gerekse Ali'nin Yemen'den getirdiği
kurbanların yekünü yüz tane idi.
İnsanların hepsi,
ihramdan çıktılar ve traş oldular. Ancak Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem
ile beraberinde kurbanlar olanlar ihramdan çıkmadılar ve traş da olmadılar.
Terviye günü olunca, doğru Mi-na'ya gittiler, hacca niyet ettiler. Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem devesine binip gitti. Mina'da öğle, ikindi, akşam,
yatsı ve sabahı kıldı. Güneş doğuncaya kadar biraz bekledi. Emretti; kıldan
olan çadırı Nemire denilen yere kuruldu.
Sonra yoluna devam
etti. Kureyş kendilerinin Cahiliyet devrinde yaptıkları gibi onun da
Müzdelife'de Meş'ar-i Haram'da duracağında şüphe etmiyorlardı. Halbuki o,
oradan geçip gitti, Arafat'a vardı. Çadırın Nemire'de kurulduğunu gördü. Oraya
inip konakladı. Güneş tepeden meyledince emretti, Kasvâ'sı hazırlandı. Ona
binip doğru vadinin içine geldi ve orada insanlara şöyle hitap etti:
"Kanlarınız,
mallarınız birbirlerinize, bu gününüzdeki hürmet gibi, bu ayınızdaki hürmet
gibi, bu beldenizdeki hürmet gibi haramdır.
Cahiliyetten kalma her
türlü âdet ve gelenekler ayağımın altındadır, kaldırılmıştır. Cahiliyetten
kalma kan davası da kaldırılmıştır.
Kanlarınızdan ilk
kaldırdığım kan, İbn Rabîa bin el-Hâris'in kanıdır. O Sa'd oğullarında süt
annesindeydi. Hüzeyl kabilesi onu öldürmüştü.
Cahiliyetten kalma
ribâ (faiz) da kaldırılmıştır. İlk kaldırdığım ribâ, el-Abbâs bin Ab-d?
l-Muttalib'in ribâsıdır. Onun hepsi kaldırılmıştır.
Kadınlar hakkında
Allah'tan korkun. Çünkü siz onları Allah'ın emânı ile aldınız, ferç-lerini
Allah! in kelimesiyle helâl saydınız.
Sizin onlar üzerindeki
haklarınız; onların evlerinize hoşlanmadığınız kimselerden hiçbirini
almamalarıdır. Bunu yaparlarsa onları, zarar vermeyecek şekilde dövün!
Onların sizin üzerinizde
olan hakları; örfe göre yemek, içmek ve giyimleridir.
Size bir şey
bırakıyorum, ona sarılırsanız asla sapıtmazsınız; o, Allah'ın kitabıdır. Size
benden soracaklar, ya siz ne diyeceksiniz?"
Şöyle dediler:
"Biz şehâdet ediyoruz ki, sen tebliğ ettin, görevini yerine getirdin, öğüt
verdin." Bunun üzerine şehâdet parmağını göğe kaldırıp insanlara karşı
çevirerek üç kere: "Allahım! Şahit ol, Allahım şahit ol, Alla-hım şahit
ol!" dedi.
Ondan sonra Bilâl ezan
okudu, kamet getirdi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem öğle namazını
kıldırdı. Sonra yine kamet getirdi, ikindi namazını kıldırdı. Bu iki namaz
arasında hiçbir şey kılmadı. Sonra Kasvâ'ya binip vakfe yerine geldi. Devesinin
karnını kayalara doğru, yayaların toplandığı yerin önüne alıp kıbleye karşı
durarak (dua etti). Bu vakfesi Güneş batıncaya kadar devam etti. Ondan sora
Üsâme'yi terkisine alarak devesini mahmuzladı. Dizginini sıkı tutup
hızlandırdı. Hatta yularını o kadar kaşınıştı ki neredeyse başı semerinin
altındaki deriye çarpıyordu. Bir yandan da insanlara eliyle "Sükûneti
muhafaza edin, sükûneti muhafaza edin" diye işaret ediyordu. Kum
tepeciklerinden herhangi birine geldiğinde düze çıkıncaya kadar dizgini biraz
gevşetiyordu. Nihayet Müzdelife'ye geldi. Orada bir ezan, iki kametle cem-i
tehîr olarak akşamla yatsıyı bir arada kıldırdı. Aralarında hiçbir şey
(nafile) kılmadı. Tan yeri ağann-caya kadar uzanıp yattı. Sabah olunca bir
ezan, bir kametle sabah namazını kıldırdı. Sonra Kasvâ'ya binip Meş'ar-i
haram'a vardı. Üstüne çıktı, kıbleye karşı durup Allah'a hamd etti, tekbir ve
tehlü getirdi. O'nun birliğini haykırdı. Güneş doğmadan hava iyice
aydınlanmcaya dek vakfeye durdu. Güneş doğmadan Fadl bin Abbâs'ı da terkisine
alarak devesine bindi. Fadl saçı güzel, beyaz tenli ve yakışıklı idi. Güzel
kadınlar yoldan geçerken, Fadl onlara bakmaya başladı. Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem yüzüne elini koyunca, bu defa Fadl öbür yandan bakmaya
başladı. Yine elini yüzüne koyunca öbür tarafa çevirip yine bakmaya başladı.
Nihayet Batn-ı Muhassir'e vardılar. Devesini biraz hareketlendirip
Cemretü'l-Kübrâ'ya çıkan orta yola girdi. Nihayet ağacın yanında bulunan
Cemre'ye geldi, ona yedi taş attı ve her atışında tekbir getirdi. Onları
vadinin içinden attı. Sonra kurban kesilen yere gitti, eliyle altmışüç deve
kesti.
Sonra (bıçağı) Ali'ye
verdi; onları da o kesti. Ali'yi kurbana ortak etmişti. Sonra her deveden bir
parça et alınıp tencereye kondu
ve pişirildi; sonra
beraberce yediler. Çorbasından da içtiler.
Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem sonra devesine binip Beyt-i şerife gitti. Mekke'de
öğle namazını kıldırdı. Abdu'l-Muttalip oğulları zemzemden su çekip
içiyorlardı. Onların yanma varıp şöyle dedi: "Ey Abdulmut-talib oğulları!
Su çekin! Eğer insanlar yanınızda kalabalık yapmalarından korkmasay-dım ben de
sizinle beraber su çekerdim," dedi. Ona kovayı uzatıp verdiler, doya doya
zemzemden içti.
[Müslim, Ebû Dâvud ve
Nesâî][259]
3374- Diğer
rivayet: "Cahiliye Arapları ebû Seyyâre'yi onların arkasından çıplak bir
eşek üzerinde göndermişlerdir. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
Müzdelife'den Meş'ar-i haram'a geçince, onun bu kadarla yetineceğinde (yani
orada konaklıyacağında) şüphe etmediler." Benzeri rivayet.[260]
3375- Diğer
rivayet: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: "Ben kurbanı
burada kestim. Ama Mina'nın her yerinde kurban kesilebilir. Evlerinizde,
çadırlarınızda kesebilirsiniz. Ben burada vakfeye durdum, amma Arafat' in her
yeri vakfe yeri olur. Burada durdum ama, (Arafat'ın) hepsi mevkiftir. Her
yerinde vakfeye durulabilir."[261]
3376- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem ve ashabı, Mekke'ye geldiler. Yesrip (Medine)
sıtması onları zayıflatmıştı. Müşrikler dediler ki: "Yarın size, sıtmanın
güçsüz düşürdüğü bir kavim gelecektir. Fırsatı değerlendirin." (Onları
seyretmek için) Hicr'in arkasına oturdular. Bunun üzerine Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem ashabına, müşriklerin onlara bahadırlıklarını görmeleri için,
tavafın üç şavtmda (dolanmasında) hızlı geçiş yapmalarını, iki rükün arasında
da dört kere normal yürümelerini emretti.
Bunun üzerine
müşrikler şöyle demekten kendilerini alamadılar: "Medine sıtmasının güçsüz
düşürdüğünü söyledikleriniz bunlar mıdır? Bunlar bizden falan ve falancalardan
bile daha güçlüdürler."
(İbn Abbâs dedi ki:)
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, ashabının güçleri yerinde
kalsın diye merhametinden tavafın şavtlarmın (dolanmalarının) tümünü hızlı ve
hareketli yapmalarını emretmedi." [Mâlik hariç, Altı hadis imamı.][262]
3377- Diğer
rivayet: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ihramını sağ
koltuğunun altından çıkartıp sol omuzuna attı. İstilâm etti, tekbir getirip üç
kere hızlı tavaf etti. Rüknü Yemânî'ye
ulaşıp Kureyş'in gözlerinden uzaklaştıklarında normal
yürüyorlardı; onlara göründüklerinde gene hızlanıyorlardı. Bunun üzerine Kureyş
şöyle diyordu: «Bakın şunlara sanki birer ceylan.» İşte ondan sonra tavafın bu
şekli sünnet olmuştur."[263]
3378- Ebu't-Tufeyl
radiyallahu anh'dan: İbn Abbâs'a dedim ki: "Kavmin Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem'in Beyt-i şerifi hızlı tavaf ettiğini ve bunun
sünnet olduğunu iddia ediyor.(Ne diyorsun?)" Cevap verdi:
"Hem doğru, hem
de yanlış söylediler." Dedim ki:
"Doğru
söyledikleri nedir? Yalan söyledikleri nedir?" Cevap verdi:
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem'in remlettiği (tavafın bir kısmında hızlı yürüdüğü)
hususunda doğru söylediler. Ama «sünnettir» sözleri yalandır. Çünkü sünnet
değildir. Kureyş, Hudeybiye zamanında dediler ki: «Muhammed ve ashabını
bırakın. Burun kurtlan gibi ölsünler.» Lâkin iyileşip de ertesi sene
ashâbıyla, üç gün kalmak üzere Mekke'ye geldiklerinde müşrikler Kuaykiân dağı
yönünden geldiler. Bunun üzerine Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
ashabına: «Tavafın üç şavtında (dolanmasında) hızlı ve kahramanca yürüyün!»
emrini verdi.
İşte onun (remelin)
sebebi budur. Bu nedenle bu, sünnet değildir."
Dedim ki:
"Kavmin, yine Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem Safa ile Merve arasında
devesinin üstünde sa'y etti, onun için bu sünnettir" diyor. Cevap verdi:
"Onlar hem doğru,
hem de yalan söylediler."
"Peki doğru
söyledikleri nedir; yalan söyledikleri nedir?"
"Safa ile Merve
arasında deve üstünde sa'y etmiştir, sözünü doğru söylediler. «Sünnettir»
sözünde yalan söylediler; çünkü sünnet değildir. İnsanlar Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem'in etrafını sarmıştı, ondan ayrılmıyorlardı. Deve
üstünde sa'y etti ki kendisi-
ni rahatça görüp
sözünü işitebilsinler, yerini görebilsinler, elleriyle kendisini rahatsız etmesinler
diye." [Müslim ve aynı lafızla Ebû Dâvud.][264]
3379- Câbir
radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Hacerü'l-Esved'den
başlayarak yine ona varıncaya kadar üç tavafını hızlı ve bahadırca
yaptı." [Müslim, Muvatta', Tirmizî ve Nesâî.][265]
3380- Nâfi'
radiyallahu anh'dan:
"İbn Ömer,
Mekke'de ihram giydiği zaman, Mina'dan dönünceye kadar ne tavaf ederdi ve ne
de Safa ile Merve arasında sa'y ederdi. Yine Mekke'de ihram giydiği zaman,
tavafta remel yapmazdı." [Mâlik][266]
3381- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem,
Mekke dönüşünde
yaptığı tavafın yedisinde de remel yapmazdı (yani hızlı ve bahadırca
yürümezdi)."[267]
3382- Eşlem
radiyallahu anh'dan: Ömer'in şöyle dediğini duydum: "Omuzları açarak
kahramanca yürümeye
(remele) artık ne
gerek var? Allah İslâm'a güç vermiş, küfrü ve ehlini yok etmiştir. Amma ne var
ki Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber yaptığımız şeyi terk
etmeyiz. Remele devam ederiz." [İki rivayet de Ebû Davud'a aittir.][268]
3383- Ya'lâ
bin Ümeyye radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem,
bir ucunu sağ koltuğunun altından çıkarıp sol omuzuna koyduğu yeşil hırka ile
tavaf etti." [Tirmizî ve aynı lafızla Ebû Dâvud.][269]
3384- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: İbn Cüreyc, İbn Ömer'e: "Arkadaşlarından hiç
kimsenin yapmadığı dört şeyi, yaparken seni gördüm" deyince, "Ey İbn
Cüreyc nedir onlar?" diye sordu.
"İki Yemânî
rükünden başka hiçbir rükne dokunmuyorsun (istilâm etmiyorsun); sebtiy-ye
pabuçları giyiyorsun; saç-sakalım sarıya boyuyorsun; Mekke'de halk Ay'ı
gördüklerinde niyet edip ihrama bürünüyorlar; sen ise Terviye gününe kadar
niyet edip ihram giymiyor, telbiye getirmiyorsun" dedi. Bunun üzerine
İbn Ömer ona şu cevabı verdi: "Rükünlere gelince, Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem'in Yemânî rükünlerinden başka hiçbir rüküne dokunduğunu
görmedim. Sebtî pabuçlara gelince; onları giymemin sebebi Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem'in kılsız ayakkabı giydiğini görmemdir. O pabuç ayağındayken
çıkartmadan abdest alırdı. Onun için ben de onu giymekten hoşlanıyorum. Sarı
renge gelince, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in onunla boyandığını
gördüm, ben de sırf bunun için onunla boyanmayı seviyorum. İhlâle (niyet edip
ihram giymeğe) gelince; Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in devesi
hazırlanıp yola hazır oluncaya kadar, niyet edip ihram giyerek telbiye ettiğini
görmedim."
[Buhârî, Müslim,
Muratta' ve Ebû Dâvud.][270]
3385- Amr
bin Şuayb radiyallahu anh'-dan, o da babasından:
"Abdullah b. Amr
ile tavaf ettim (babasını kastediyor) Kabe'nin arkasına gelince «Allah'a
sığınmayacak mısın?» dedim. «Allah'a ateşten sığınırız» dedi.
Sonra geçip gitti,
Hacer-i Esved'i istilâm etti. Rükünle Kabe'nin kapısı arasında durdu, göğsünü,
yüzünü, kollarını ve avuçlarını böylece koyup iyice yaydı ve şöyle dedi: «Ben
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in böyle yaptığını gördüm»." [Ebû
Dâvud][271]
3386- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: "Ebû't-Tufeyl dedi ki: İbn Abbâs ile beraberdim.
Muâviye ise geçtiği rüknü mutlaka istilâm ediyordu. Bunun üzerine İbn Abbâs ona
dedi ki:
«Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem'in, Hacer-i Esved'le Rükn-ü Yemânî'den başkasını
istilâm etmediğini gördüm.» Bunun üzerine Muâviye:
«Beytullah'ın hiçbir
şeyi istilâmsız bırakılmaz» dedi." [Buhârî, Müslim ve lafzıyla Tirmizî.][272]
3287- Ahmed,
Sahîh ricali kanalıyla naklettiği rivayette (yukardakinin aksine) dört rükünü
istilâm eden ve "Bu Beyt'in hiçbir şeyi (istilâmsız) bırakılmaz"
diyen İbn Abbâs'tır.
Şu'be der ki:
"İnsanlar bu hadiste ihtilâf etmişlerdir."[273]
3288- Hanzale'den:
"Tâvus'u gördüm.
Hacerü'l-Esved'in yanında kalabalık gördüğü zaman, aralarına karışıp zahmete
katlanmazdı (uzaktan istilâmla yetinirdi). Boş ve tenha bulduğu zaman yanına
gider onu üç kere öperdi. «İbn Abbâs ta işte böyle yapardı» derdi."
İbn Abbâs da:
"Ben de Ömer'in böyle yaptığını ve (Hacer'e) şöyle dediğini gördüm"
dedi:
"Sen ne bir fayda
ve ne de zarar vermeyen bir taşsın. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem'in seni öptüğünü görmeseydim, ben de öpmezdim."
Sonra Ömer şöyle dedi:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in böyle yaptığını
gördüm." [Nesâî][274]
3389- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: Ona Âişe'nin "Hicr'ın (yani Kabe'nin kuzeybatısındaki arazinin) bir kısmı Beyt'in parçası
değildir" sözü iletilince, şöyle dedi: "Vallahi zannediyorum ki Âişe
bunu Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'den duymuştur da söylemiştir.
Sanırım Allah Resulü de (Hicr sınırları içinde olan rükünleri) istilâm etmeyi
bu yüzden terk etmiştir. Ben böyle sanıyorum. Çünkü o, Beyt'in temellerinden
değildir. İnsanların da tavaf esnasında Hicr'ın arkasından dolaşmaları bu
yüzdendir."
[Ebû Dâvud][275]
3390- Ubeyd
bin Umeyr radiyallahu anh'dan:
İbn Ömer, kalabalığa
karışıp o iki rükne el sürerdi. Dedim ki: "Sen Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem'in ashabından hiç kimse-
nin yapmadığı şekilde
rükünler üzerine abanıyorsun." Şu cevabı verdi: "Bunu yapıyorsam
elbette bir sebebi vardır: Allah Resulü sallal-lahu aleyhi ve sellem'in şöyle
buyurduğunu duydum: «O ikisine el sürmek, hatalara bir keffârettir.» Yine şöyle
dediğini duydum:
«Kim bu Beyt'i bir
hafta (sayarak) tavaf ederse bir köle azat etmiş gibi olur.» Yine şöyle
dediğini duydum: «Kişinin attığı her adım karşılığında, Allah bir günahını düşürür,
ona bir de sevab yazar»."
[Nesâî ve aynı lafızla
Tirmizî.][276]
3391- İbn
Avf radiyallahu anh'dan:
Bir adamın şöyle
dediğini duydum: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem Ömer'e hitaben şöyle
dedi: "Ey Hafs'ın babası! Sen güçlü bir adamsın, güçsüze eziyet etme! Rüknü
(Haceru' l-Esvea" i) sakin (kimsesiz) görürsen, istilâm et, aksi halde
tekbir al (Allahu ek-ber, de ve yürü!)"
Dedi ki: Ömer'in de
bir adama, şöyle dediğini duydum:
"Gücünün
sayesinde insanlara eziyet etme!" IRezîh][277]
3392- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: Ömer'i Hacer'i öperken gördüm, üzerine secde etti,
sonra dönüp yine öptü. Sonra yine üzerinde secde etti. Ve dedi ki: "İşte
ben Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in böyle yaptığını gördüm."
[Ebû Ya'lâ ve Bezzâr.][278]
3393- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem,Haceru'1-Esved'i öper ve üzerine yanağını koyardı." [Ebû Ya'lâ
zayıf'bir senedle.][279]
3394- Urve
radiyallahu anh'dan: Abdullah bin ez-Zübeyr, tavaf esnasında
yedilerin arasını
birleştirir ve hızlı yürürdü; Âişe'nin de böyle yaptığını ve en sonunda her
yedi için iki rekat
(tavaf namazı) kıldığını söylerdi. [Rezîn][280]
3395-
Abdurrahman bin Abdi'1-Kârî radiyallahu anh'dan:
O, sabah namazından
sonra Beyt-i şerifi Ömer'le birlikte tavaf etmiş.
Ömer tavafı bitirince
bakmış ve güneşi(n doğuşunu) görememiş. Hemen devesine binip Zû Tuvâ'da
çöktürmüş, inip orada iki rekat (tavaf) namaz(ı) kılmış. [Mâlik][281]
3396- İsmail
bin Ümeyye radiyallahu anh'dan:
Zührî'ye dedim ki:
"Atâ, farz namazının, iki rekatlık tavaf namazına kâfi geleceğini
söylüyor." Cevap verdi: "Sünnete uymak daha faziletlidir. Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, yedi şavtlı (dolanmalı) bir tavaf yaptı ve
onun için iki rekatlı bir tavaf namazı kildi." [Baharı muallak olarak.][282]
3397- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Beyt' in
etrafında tavaf etmek namaz gibidir. Dikkat edin tavaf esnasında siz konuşuyorsunuz;
kim konuşursa ancak hayırla konuşsun." [Tirmizî][283]
3398- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: Veda haccında Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem,
Beyt'i deve üzerinde tavaf etti. Rüknü, elindeki başı eğri değnek ile istilâm
etti." [Mâlik hariç, Altı hadis imamı.][284]
3399- Bir
rivayette:
Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem Veda haccında Mekke'ye geldi, rahatsızdı. Onun için
devesinin sırtında tavaf etti; Hace-ru'1-Esved'e her geldiğinde eğri değnekle
onu istilâm etti. Tavafını bitirdiğinde devesini çöktürüp iki rekat namaz
kıldı.[285]
3400- Safiyye
bint Şeybe radiyallahu an-hâ'dan:
Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem, fetih yılı tavaf ettiğinde, devenin üzerinde tavaf
etti. Hacer-i esved'i elindeki değnekle istilâm etti ve o esnada ben de onu
seyrediyordum. [Ebû Davud][286]
3401- Câbir
radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem, Veda haccında devesinin üstünde olduğu halde
Beyt'i tavaf etti. Rüknü elindeki değnekle istilâm etti. Halk kendisini görsün,
kendisi de halkı görsün ve ona sorsun diye Safa ile Mer-ve arasında da
devesinin üstünde sa'y etti. Çünkü halk çok kalabalıktı.
[Müslim, Ebû Dâvud ve
Nesâî][287]
3402- Taberânî,
Mu'cemu'l-Kebîr'de şu eki yaptı:
"Abdullah bin
Ümmü Mektûm'un yularından tuttuğu kulağı kesik devesinin üstünde belîğ bir
şekilde konuştu."[288]
3403- Âmir
bin Rabî'a radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem, tavaf ederken pabucunun kayışı koptu. Bir adam onun yerine
kendi pabucunun kayışını bağlamak isteyince Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem onu çekip şöyle dedi: "Bu bir tercih ve üstünlüktür. Ben tercih ve
üstünlüğü sevmem." [Ebû Ya'lâ ve Taberânî Mu'cemu'l-Kebtr ve
Mu'cemu'l-Evsat'ta zayıf bh isnadla.][289]
3404- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: Bir adam ona dedi ki: "Vakfe yerine gitmeden
önce Beyt'i tavaf etmem doğru olur mu?" İbn Ömer "Evet, olur"
dedi. Adam "Ama İbn Abbâs «Vakfe yerine gelmeden Beyt'i tavaf etme»
derdi" deyince İbn Ömer şöyle cevap verdi: "Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem, hac yaptı, vakfe yerine gitmeden önce Beyt-i Şerîf'i tavaf
etti. Şayet doğru sözlü isen Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in sözüyle
amel mi doğrudur, yoksa İbn Abbâs'ın sözüyle amel mi?"
[Nesâî ve aynı lafızla
Müslim.][290]
3405- İbn
Abbas radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, (Veda
haccmda) Mekke'ye geldi, tavaf etti ve Safa ile Merve arasında sa'y etti. (Geldiği
zaman yaptığı bu ilk tavaftan) sonra Arafat'tan dönünceye dek Kabe'ye bir daha
yaklaşmadı." [Buhârî][291]
3406- Cübeyr
bin Mut'im radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ey Abd-i
Menâfoğulları, bu Beyt'i tavaf eden, gündüz ya da gecenin herhangi bir saatinde
orada namaz kılan kimseye sakın engel olmayın!" [Sünen ashabı][292]
3407- Ebû'z-Zübeyr
radiyallahu anh'dan: İbn Abbâs'ın, ikindiden sonra yedi kere tavaf yaptığını,
sonra içinde ne yaptığını (yani tavaf namazı kılıp kılmadığını) bilemediğimiz
hücresine girdiğini gördüm. Sabah namazından sonra güneş doğana kadar Beyt'in
boş (ziyaretçisiz) olduğunu, ikindiden sonra da güneş batıncaya kadar orasını
kimsenin tavaf etmediğini de gördüm. [Mâlik][293]
3408- İbn
Abbâs ve Âişe radiyallahu an-humâ'dan:
"Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem Kurban (bayramının ilk) günü yapılacak farz tavafı
geceye kadar tehir etti."
[Tirmizî ve aynı
lafızla Ebû Dâvud.][294]
3409- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Kurban günü
ziyaret tavafı yaptı. Sonra dönüp Mina'da öğle namazı kıldı.
Nâfi' der ki:
"İbn Ömer de Kurban günü ifâda (ziyaret) tavafını yapardı. Sonra dönüp
Mina'da öğle namazını kılar ve Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in de
böyle yaptığını söylerdi." [Buhârî, Müslim ve Ebû Dâvud.][295]
3410- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: İnsanlar hac bittikten sonra her yöne dağılıyorlardı.
Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Son
ayrılışınız Beyt'i tavafla olsun (yani veda tavafı).' [Müslim ve Ebû Dâvud. |[296]
3411- Ömer
radiyallahu anh'dan, dedi ki: "Hiç kimse Beyt'i tavaf etmeden asla dönmesin.
Çünkü hac ibadetlerinin sonuncusu, Beyt'in tavafıdır." [Mâlik][297]
3412- Diğer
rivayet: "Ömer radiyallahu anh, Veda tavafı yapmadı diye bir adamı
Mer-rü'z-Zahrân'dan geri çevirdi."[298]
3413- Nâfi'den,
o da İbn Ömer radiyallahu anh'dan, dedi ki:
"Aybaşı olan
kadın, veda tavafını yapmadan dönmesin." Sonra dedi ki:
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem'in onlara (o haldeki kadınlara veda tavafi
yapmadan ayrılmalarına) izin verdiğini duydum." [Tirmizî][299]
3414- Âişe
radiyallahu anhâ'dan: "Safiyye hayız oldu. Bu, Peygamber sallallahu aleyhi
ve sellem'e anlatılınca: "O bizi burada hapis mi edecek?" deyince,
şöyle dediler: "O (Arafat'tan dönüp) ziyaret tavafını yaptı."
"Öyleyse
sakıncası (dolayısıyla beklemenize gerek) yoktur" buyurdu. [Altı hadis
imamı.][300]
3415- Diğer
rivayet: "Allah Resulü sallal-lahu aleyhi ve sellem hacdan dönmek istediğinde,
Safiyye'yi çadırının önünde üzgün ve bitkin gördü. Çünkü hayz olmuştu.
"Sen bizi burada alıkoydun, Allah senin hayrını versin" buyurdu.
Sonra dedi ki:
"Kurban günü, sen
ziyaret tavafı yapmış miydin?"
"Evet!"
deyince: "Öyleyse ayrılabilirsin" buyurdu.[301]
3416- Diğer
rivayet: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile haccettik. Kurban günü
Arafat'tan döndük. Safiyye hayz oldu. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, ondan,
her erkeğin karısından istediğini istedi. Dedim ki: "Ey Allah'ın Resulü! O
âdet görmüştür."
"Eyvah o bizi
burada alıkoydu!" dedi. "Ey Allah'ın Resulü! O Arafat'dan döndüğünde
ziyaret tavafı yapmıştı" dediklerinde: "Öyleyse haydi çıkın ve
gidin!" buyurdu.[302]
3417- el-Hâris
bin Abdillah el-Evsî radiyallahu anh'dan:
Ömer'e gelip, Kurban
günü (Arafat dönüşü) Beyt'i tavaf ettikten sonra hayz olan kadın hakkında
sordum. Şöyle dedi: "O tavaf onun son tavafı olur."
el-Hâris dedi ki:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem de bana böyle fetva vermişti
(dedim)."
Bunun üzerine Ömer,
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e sorduğun bir şeyi, ben O'na muhalif
fetva vermem için bana soruyorsun, elleri düşesice!"
[Tirmizî ve aynı
lafızla Ebû Dâvud.][303]
3418- Câbir
radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Emir olmadıkları
halde iki emir vardır: Bir grup insanlarla hac eden bir kadın, ziyaret
tavafından önce hayız olur. İşte arkadaşları onun emri olmadan bir yere
kımıldayamaz-lar. Bir de cenazeye iştirak eden adam, namazını kıldıktan sonra
cenaze sahibinden izin almadan bir yere gidemez." [Bezzâr][304]
3419- İbn
Cüreyc radiyallahu anh'dan, dedi ki:
Atâ b. Ebî Rebâh bana
İbn Hişâm'ın, kadınları erkeklerle birlikte tavaf yapmaktan alıkoyduğunu
bildirdi. O (Atâ) dedi ki: "Bunu nasıl yasaklar? Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem'in hanımları erkeklerle beraber tavaf etmişlerdir." (İbn
Cüreyc) Dedim ki:
"Bu hicâb
âyetinin (örtünme emrinin) inişinden sonra mı, yoksa önce miydi?"
"Ben onları
örtünme emrinden sonra idrak ettim."
"Peki onlar,
erkeklere nasıl karışırlardı?" dedim.
Atâ: "Onlar
erkeklere karışmazlardı. Âişe, erkeklerden uzak bir halde tavaf ederdi de bir
kadın şöyle derdi: "Ey mü'minlerin annesi! Çekil de biz de Hacer-i Esved'i
istilâm edelim." O da "İstediğin şekilde git!" deyip yol
vermeye razı olmazdı. Geceleri tanınmaz halde çıkıp karışık bir vaziyette
tavaf ederlerdi. Lâkin Kabe'ye girmek istediklerinde adamlar çıkartılırdı.
Sonra onlar girip rahatça tavaf ederlerdi. Ben Ubeyd bin Umeyr'le birlikte,
Müzdelife'deki Sebîr dağının içinde mücavir olan Âişe'nin yanma giderdim."
(İbn Cüreyc) Dedim ki:
"Onun (Âişe'nin o
günkü) örtüsü ne idi?"
(Cevaben Atâ şöyle
dedi:) "O, keçeden yapılmış bir Türk çadırındaydı. Bir de çadırın bir
perdesi vardı. Aramızda o perdeden başka hiçbir şey yoktu. Âişe'nin üzerinde
kendisini kapatan gül rengi bir gömlek vardı."[305]
3420- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan, dedi ki:
"Ey insanlar,
söyleyeceklerimi benden iyi dinleyin, benim sizi iyi dinleyebileceğim tarzda
da bana söyleyeceklerinizi dinletin! Sonra gidip, İbn Abbâs bunu dedi, şunu
dedi, demeyin. Kim Beyt-i şerifi tavaf ederse, Hıcr'ın arkasından doğru tavaf
etsin. Oraya sakın "hatîm" demeyin. Çünkü cahiliyette kişi yemin
edip samimiyetinin göstergesi olarak kamçısını ya da pabucunu ve yahut okunu
oraya bırakırdı." [İkisi de Buhârî'ye aittir.][306]
3421- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, başında
bir yular veya başka bir şey bulunduğu halde Kabe'yi tavaf eden bir adamı
gördü de onun yularını kesti."[307]
3422- Diğer
rivayet: "Burnuna taktığı bir yularla birini götüren kişiyi gördü de hemen
onun o yularım kesti ve (amâ olduğu için ona rehberlik yapan adama) elinden
tutarak götürmesini emretti." [Buhârî, Ebû Dâvud ve Nesâî)[308]
3423- İbn
Ebî Müleyke radiyallahu anh'dan:
Ömer Beyt'i tavaf eden
cüzzamlı bir kadının yanından geçti. Şöyle dedi:
"Ey Allah'ın
kadın kulu, insanlara eziyet etme! Evinde otursaydm senin için daha iyi
olurdu." Ondan sonra evinde oturdu, bir daha tavafa çıkmadı. Ömer öldükten
sonra bir adam onun yanına varıp dedi ki: "Seni mene-den adam öldü. Haydi
çık ta tavaf et!" Şu cevabı verdi:
"Vallahi sağ iken
itaat ettiğim kimseye ölü iken âsi gelmem!" [Mâlik][309]
3424- Mâlik
radiyallahu anh'dan:
Bana ulaştığına göre,
Sa'd bin Ebî Vak-kâs Arafat'a dar vakitte girdiği zaman (vakfeyi kaçırma
endişesiyle) Beyt-i şerifi tavaf etmeden ve Safa ile Merve arasında sa'y
etmeden önce Arafat'a giderdi. Oradan döndükten sonra tavaf ederdi. Tabü ki bu,
vakti dar olarak çıkan kişi için bir genişliktir."[310]
3425- Âişe
radiyallahu anhâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Beyt'i tavaf
etmek, Safa ile Merve arasında sa'y etmek, şeytanı taşlamak ancak Allah'ın
şanını yüceltmek ve adını anmak için meşru kılınmıştır."
[Tirmizî ve aynı
lafızla Ebû Dâvud.][311]
3426- Abdullah
bin es-Sâib radiyallahu anh'dan:
O, İbn Abbâs'ı elinden
tutup götürürdü ve onu kapıdan, Hacer-i esved ve Rükün'den sonraki üçüncü
bölümde (Mültezem'de) durdururdu. İbn Abbâs ona şöyle derdi: "Bana
bildirildiğine göre Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem burada namaz
kılarmış." Öteki de: "Evet" deyince, (İbn Abbâs) kalkıp orada namaz
kılmış. [Ebû Dâvud ve Nesâî][312]
3427- Abdullah
bin es-Sâib radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sel-lem'in, iki rükün arasında tavaf ederken, şöyle
dediğini duydum: "Rabbena âtina fi'd-dünyâ haseneten ve fıl-âhireti
haseneten ve kına azâbe' n-nâr (=Ey Rabbimiz! Sen bize dünyada da, âhirette de
iyilik ver ve bizi ateş azabından koru!)" [Ebû Dâvud][313]
3428- Nâfi'
radiyallahu anh'dan:
"İbn Ömer,
Hacerü'l-Esved'i istilâm ettiği zaman şunu okurdu:
«Allahümme îmânen ve
tasdîkan bi-Kitâ-bike ve sünneti Nebiyyike (=Allahım! Senin kitabına,
peygamberinin sünnetine imân ve tasdik ederek (tavafımı yapıyorum).» Ondan
sonra da Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem'e salât ü selâm
getirirdi."
[Taberânî, Mu
'cemu'l-Evsat'ta.][314]
3429- Câbir
radiyallahu anh'dan: Beyt'i görünce ellerini yukarıya kaldıran adam hakkında
kendisine bir sual sorulunca, şöyle dedi: "Yahudilerden başka bunu yapan
kimseyi görmedim. Biz Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber
haccederdik de böyle bir şey yapmazdık."
[Sünen ashabı][315]
3430- İbn
Abbas radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Eller ancak yedi
yerde kaldırılır: Namaza başlarken, Mescid-i haram'a girerken, Kabe'yi
gördüğünde, Safa'da dururken, Merve'de dururken, Arafat'ta vakfedeyken, Şeytanı
taşlarken iki makamda."
[Taberânî, Mu'cemıı'
I-Kebîr ve' I-Evsat'tu.][316]
3431- Huzeyfe
bin Üseyd radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem, Beyt'i gördüğü zaman şöyle derdi:
"Allahım!
Beyt'inin şerefini, tazimini, kerametini, iyilik ve heybetini artır!"
|Taberânî,
Mu'cemıı'I-Kebîr ve'l-Evsat'ta zayıf bir senedle.][317]
3432- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, halkın
«Benû Şeybe kapısı» diye adlandırdıkları Abdimenâfoğullannın kapısından
içeriye girdi; biz de onunla beraber girdik.
Onunla Medine'ye
dönerken, Hayyâtîn kapısı olan Bâbu'l-Hazûre'den çıktık."
[Taberânî,
Mu'cemu'I-Evsat'ta. İsnadında Mervân bin ebî Mervân adlı bir râvi vardır.][318]
3433- İbn
Amr bin el-Âs radiyallahu anh'dan:
"Bu Beyt'i tavaf
edin ve bu taşı selâmlayın! Çünkü onlar cennetten inen iki taştır. Biri
kaldırıldı, diğeri de kaldırılacaktır. Dediğim çıkmazsa, kabrimden geçen kimse:
«Bu kabir, yalancı Abdullah bin Amr'ın kabridir" desin!'" [Taberânî,
Mu'cemu'I-Kebîr'de][319]
3434- el-Abbâs
radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Beyt'i tavaf
ederdi; tavaf ederken de su içerdi."
[Taberânî
Mu'cemu'I-Kebfr'de ismi zikredilmeyen bir râvi kanalı ile.][320]
3435- Sa'd
bin Mâlik radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem ile tavaf ettik; içimizden yedi kere tavaf eden,
sekiz kere tavaf eden, bu sayıdan daha çok tavaf edenler oldu. Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem, bunlar hakkında: «Sakıncası yoktur» buyurdu."
[Ahmed][321]
3436- Kesîr
bin Cümhân radiyallahu anh'-dan:
İbn Ömer'i, sa'y
edilecek yerde yürürken gördüm ve sordum:
"Sa'y edilen
yerde yürüyorsun!" Cevap verdi: "Yürüyorsam, Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem'in yürüdüğünü gördüğüm için yürüdüm. Eğer sa'y ediyorsam anla
ki Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in sa'y ettiğini görmüşümdür. Ben
yaşlı bir adamım." |Siinen ashâbı|[322]
3437- Câbir
radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem Safa tepesinden
inerken ağır ağır yürürdü. Aşağıya vadinin içine inince hızlanır ve vadiden
çıkınca tekrar yavaşlardı." (Mâlik ve Nesâî][323]
3438- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan, dedi ki:
"Sa'y (mahalli),
Benû Abbâd'ın evinden Ebû Hüseyinoğullannın sokağına kadardır."
Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem tavaf ettiği zaman şavtlenn (dolanımın) üçünde
hızlanır, dördünde ise normal yürürdü."
[Rezîn]
Derim ki: Bu Buhârîye
aittir. Bunu Sa-hîh'inin "Bâbu ma câefi's-sa'yi beyne's-Safâ
ve'l-Merve" bölümünde zikretmiştir.[324]
3439-
Safiyye bint Şeybe radiyallahu an-hâ'dan, o da bir kadından:
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem'in Batn-ı Mesîl'de koştuğunu ve şöyle dediğini
gördüm: «Vadide düşmandan başka bir tehlike yok»." [Nesâî][325]
3440- Ahmed
zayıf bvc senedle: "Üzerinize sa'y yazıldı (farz kılındı), öyleyse sa'y
yapın!"[326]
3441- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem,
Safa ile Merve
arasında sırf müşriklere gücünü isbatlamak için koşmuştur." [Nesâî][327]
3442- Urve radiyallahu
anh'dan: Âişe'ye, ben henüz çocuk iken: "Cenâb-ı Hakkın «Şüphe yok ki Safa
ile Merve Allah'in şeâ'rinden (ibadetlerine vesile olan işaretlerdendir. Kim
Bey t'i haccederse ya da umre yaparsa, bu ikisini tavaf etmesinde herhangi bir
sakınca yoktur» kavlini (Bakara 178) okuyunca, onları tavaf etmeyenin günaha
girmeyeceği (manasının da çıktığı)nı görüyorum" dedim o şöyle dedi:
"Hayır! Senin dediğin gibi olsaydı, «Onları tavaf etmeyene herhangi bir
günah terettüp etmez» şeklinde olmalıydı. Bu âyet, aslında Ensâr hakkında nazil
olmuştur. Çünkü onlar (Cahiliyette), Menât putu için telbiye getirirlerdi.
Menât ise Kudeyd hizasına düşüyordu. Bu sebeple Safa ile Merve arasındaki
tavaftan sakınca duyarlardı. İslâm gelince, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem'e bu hususta sordular. Bunun üzerine Allah: «Safa ile Merve...» âyetini
inzal buyurdu. Böylece onları tavaf etmekte bir sakınca olmadığını
duyurdu."
Altı hadis imamı.
İnşallah ileride bu âyetin tefsiri bölümünde onun (Âişe'nin) şu sözü gelecektir:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem Safa ile Merve arasındaki tavafı
sünnet kılmıştır. Bu nedenle hiç kimsenin onu terk etmeye hakkı yoktur."[328]
3443- Nâfi'
radiyallahu anh'dan:
O, İbn Ömer'in Safa
ile Merve'de şu duayı yaptığını duymuş:
"Allahım! Sen
buyurdun ki: «Bana dua edin, ben de duanızı kabul edeyim." Sen, verdiğin
bu sözden dönmezsin. Allahım! Beni İslâm'a hidayet ettiğin gibi müslüman
olarak canımı alıncaya dek imanımı kalbimden çıkartma!" [Mâlik][329]
3444- İbn
Mes'ûd radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Batn-ı
Mesîl'de sa'y ettiği zaman şöyle derdi: "Allahümmeğfir verham! Ve
ente'l-Eazzül-Ekrem (-Allahım! Bağışla
ve esirge!
Çünkü sen çok aziz ve
pek kerîmsin)." [Taberânî, Mu'cemu'l-Evsat'U.)[330]
3445- Abdurrahman
bin Tarık'dan, o da annesinden:
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem, Ya'lâ'mn evini —Ubeydullah bin Ebî Yezîd onu
unuttu— geçtiği zaman, Beyt'e karşı dönüp dua ederdi."
|Ebû Dâvud ve Nesâî][331]
3446- Âişe
radiyallahu anhâ'dan:
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem, onun yanından sevinçli çıktı; sonra üzüntülü
döndü. Sonra şöyle dedi: «Kabe'ye girdim, fakat pişman oldum. Şu andakini daha
önce düşünseydim oraya girmezdim. Çünkü böyle yapmakla ümmetimi güç duruma
soktuğumdan korkuyorum»."
[Tirmizî ve Ebû Dâvud.
|[332]
3447-
Abdullah bin Ebî Evfâ radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem, umre yaptı. Biz de onunla beraber umre yaptık.
Mekke'ye girdiğinde tavaf etti, biz de kendisiyle tavaf ettik. Safa ile
Mer-ve'ye geldi biz de onunla geldik. Kimse ona —ok veya taş— atmasın diye biz,
siper olup koruyorduk." Bir arkadaşım ona (İbn Ev-fâ'ya) dedi ki:
"O, Kabe'ye girdi
mi?"
"Hayır"
dedi.
IBuhârî, Müslim ve Ebû
Dâvud.][333]
3448- Üsâme
radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Kabe'nin
içine girdi; her tarafında teşbih getirdi, namaz kılmadan çıktı. Mâkam-ı
İbrâ-hîm'in arkasında iki rekat namaz kıldı." [Müslim ve aym lafızla
Nesâî.][334]
3449- Onun
(Nesâî'nin) şöyle bir rivayeti daha vardır:
"O ve Allah'ın
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem içeri girdi ve Bilâl'e kapıyı kapatmasını
emretti.
Beyt, o zaman altı
temel üzerinde idi. Yürüdü, Kabe'nin kapısından hemen sonra gelen iki direk
arasına varınca oturdu, Allah'a hamd ü senada bulundu. O'ndan dilekte
bulundu, bağışlanmasını da istedi. Sonra kalkıp Kabe'nin arkasına doğru gitti,
yüzünü ve yanağını üzerine koyup Allah'a hamd ü sena etti. O'ndan diledi ve
bağışlanmasını istedi. Sonra Kabe'nin rükünlerinden her bi-
rine gidip tekbir,
tehlil, teşbih, Allah'a sena, istek ve istiğfarla onları selâmladı. Sonra çıkıp
yüzünü Kabe'ye çevirerek iki rekat namaz kıldı ve sonra: «İşte kıble budur!»
buyurdu."[335]
3450- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Mekke'ye
geldiğinde Beyt'te putlar bulunduğu için içeriye girmekten kaçındı ve putların
oradan çıkartılmasını emretti. İçinden İbrâ-hîm ile İsmail'in ellerinde fal
okları bulundukları halde yapılmış resimlerini (heykellerini) çıkardılar.
Şöyle dedi:
«Allah onları
kahretsin, kendileri de biliyorlar ki onlar fal okları atmamışlardır.»
Ondan sonra Beyt-i
Şerîf'e girdi, kenarl; nnda tekbir getirdi; ancak içinde namaz kiı madı."
[Buhârî][336]
3451- Diğer
rivayet: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem Beyt-i Şerife girdi.
İçeride İbrahim ve Meryem'in resimlerini (heykellerini) buldu. Şöyle buyurdu:
«Onlara gelince,
meleklerin içinde resim bulunan eve girmeyeceğini işitmişlerdir. İşte İbrahim
elinde fal okları olarak resmini yapmışlar, onun fal okları ile ne alâkası vardır?»"[337]
3452- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Mekke'nin
Fethi yılında Kasvâ (adlı devesi) üzerinde ve Üsâme'yi terkisine almış olduğu
halde Kabe'ye doğru geldi. Beraberinde Bilâl ve Osman da vardı. Devesini
Beyt'in yanında çökertti ve sonra Osman'a dedi ki: «Anahtarı getir.'» Osman
anahtarı getirdi ve ona kapıyı açtı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem
Üsâme, Bilâl ve Osman içeriye girdiler. Kapıyı kapattılar. Uzun zaman orada
kaldılar. Sonra çıktı. Akabinde insanlar içeriye girmek için koştular,
hepsinden önce ben girdim. Bilâl'i kapının arkasında ayakta dururken buldum ve
sordum: «Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem nerede namaz kıldı?» «Şu iki ön
direğin arasında namaz kıldı.» dedi. Kabe, o zamanlar iki sıra aralıklı altı
direk üzerinde kurulmuştu. «ÖndeV'
sıranın iki direk
arasında namaz kıldı. Beyt'in kapısını arkasına aldı. Yüzünü içeriye girdiğin
zaman (kapının karşısına gelen) gördüğün yere doğru çevirdi. Orası kendisiyle
duvar arasına düşüyordu.»
Ona (Bilâl'e) orada
kaç rekat kıldığını sormayı unuttum. Namaz kıldığı yerde kırmızı mermer
vardı." [Altı hadis imamı.][338]
3453- Diğer
rivayet:
"Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem, Osman bin Talha'ya «Haydi git anahtarı getir!»
dedi.
Osman bin Talha gitti.
Anahtar annesin-deydi, vermekten kaçındı.
Dedi ki: «Ya anahtarı
verirsin; vallahi ya da bu kılıç belimden çıkar (ve boynunu vurur!)»
Bunun üzerine kadın
anahtarı vermek zorunda kaldı. Hemen anahtarı Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem'e getirdi."
Benzerini nakletti.[339]
3454- Diğer
rivayet:
"Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem, Fetih günü devesinin sırtında Mekke'nin yukarısından
geldi."
Benzerini rivayet
etti.[340]
3455- Diğer
rivayette:
Ona (Bilâl'e) sordum:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Kabe'de namaz kıldı mı?"
"(Kapısından
girip de) ileriye yürüdüğün zaman solunda kalan iki direk arasında iki rekat
namaz kıldı. Sonra dışarı çıkıp iki rekat ta Kabe'ye doğru kıldı."[341]
3456- el-Eslemiyye
radiyallahu anhâ'dan: Osman (b. Ebî Talha)'ya dedim ki: "Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem, seni çağırdığı zaman sana ne dedi?"
"Bana şöyle dedi:
«Sana o iki boynuzu
örtmeni söylemeyi unuttum. Çünkü Beyt'te namaz kılan kimseyi meşgul edecek bir
şeyin bulunması doğru değildir»." [EbûDâvud][342]
3457- Âişe
radiyallahu anhâ'dan:
Dedim ki: "Ey
Allah'ın Resulü! Beyt-i Şe-rîf' e gireyim mi?"
"Sen Hicr'e gir!
Çünkü orası da Beyt'teridir (bir parçasıdır)" buyurdu.
[Mâlik ve Sünen
ashabı][343]
3458- İbn
Amr bin el-Âs radiyallahu anh'-dan, dedi ki:
"Cibril, İbrahim
Aleyhisselam'la Mina'ya akın edip gitti. Mina'da ona öğleyi,- ikindiyi, akşamı,
yatsıyı ve sabahı kıldırdı. Sonra onu Mina'dan Arafat'a götürdü; ona orada iki
namazı birden kıldırdı. Sonra güneş batınca onu Müzdelife'ye götürdü. Orada
onunla konakladı ve geceledi.
Sonra onu kaldırdı.
Müslümanlardan birinin en çabuk kıldığı bir namaz gibi namaz kıldı. Sonra onu
doğru Mina'ya götürdü. Şeytanı taşladı, traş oldu ve kurban kesti. Sonra Allah,
Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'e "İbrahim'in dinine hanîf olarak uy,
çünkü o, müşriklerden değildi" diye vahyetti."
[Taberânî,
Mu'cemu'I-Kebîr'de][344]
3459- Âişe
radiyallahu anhâ'dan:
Urve dedi ki:
"Humus dışında tüm Araplar, Kabe'yi çıplak olarak tavaf ederlerdi. Humus,
Kureyş ve çocuklarıdır. Humus, çıplak tavaf edenlere elbise verirdi. Erkekler
erkeklere, kadınlar da kadınlara verirlerdi. Humus, Müzdelife'den çıkmazdı.
(Diğer) halkın hepsi (vakfe için) Arafat'a giderlerdi."
Hişâm dedi ki:
"Babam Urve, bana Âişe'den nakletti: Allah, «Sonra insanların akın
ettikleri yerden siz de akın edin!» âyetini (Bakara 199) işte onlar hakkında
inzal etmiştir. İnsanlar (vakfe yaptıktan sonra) Arafat'tan akın ederlerdi.
Humus ise Müz-delife'de (vakfe yapıp orada)n akın eder ve: «Biz ancak Harem'den
akın ederiz» derlerdi. «Sonra siz, insanların akın ettikleri yerden akın
edin» emri inince onlar da vakfe için Arafat'a yöneMHer."
[Buhâri ve Müslim.
Sünen ashabının da benzeri rivayetleri vardır.][345]
3460- Nubayt
radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'i,
Arafat'ta devenin üzerinde durmuş halka hitap ederken gördüm." [Ebû Dâvud
ve Nesâî][346]
3461- Zeyd
bin Eşlem radiyallahu anh'dan, o da Damre'den, o da bir adamdan, o da
babasından ya da amcasından:
"Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sel-lem'i gördüm, Arafat'ta minberin üstündeydi." [Ebû Dâvud][347]
3462- Abdurrahman
bin Ya'mer ed-Deylemî radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Hac Arafat'tır,
hac Arafat'tır. Mina günleri üç gündür. Kim ilk iki günde acele ederse ona bir
sakınca yoktur. Kim gecikirse yine ona bir sakınca yoktur. Kim güneş doğmadan
Arafat'a yetişirse, hacca yetişmiş olur."
[Sünen ashabı][348]
3463- Urve
bin Mudarris radiyallahu anh'dan:
"Ben, Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem'e Müzdelife'de namaza kamet getirildiği zaman
geldim ve dedim ki: «Ey Allah'ın Resulü! Ben Tay dağından geldim, devemi ve
kendimi yordum; uğradığım her dağda durdum, benim için hac imkânı var mıdır?'
Şöyle buyurdu: «Kim bizim
bu namazımızı kılarsa, bizimle beraber buradan ayrılıncaya dek durursa,
bundan önce Arafat'ta gece-gündüz durmuş gibi olur ve dolayısıyla onun haca
tamam olur ve (ihramdan çıkış) temizliğini yapar»." [Sünen ashabı][349]
3464- Taberânî,
Mu'cemu' l-Kebîr'de şunu ilave etti: "Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem ona şöyle dedi: «Ey Urve, haydi korkunu sevince çevir!'"
Bezzâr ise, metin
olarak sadece bu ilaveyi, "Haccın tamamlanmasını kutlamak" bölüm
başlığı altında vermiştir.[350]
3465- Mâlik
radiyallahu anh'dan:
Ona ulaştığına göre
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuş: "Arafat'ın her
noktası vakfe yeridir. Ürene vadisinden yükselip uzaklasın (orası vakfe yeri
değildir). Müzdelife nin tümü vakfe mahallidir. Muhassar vadisinden çıkıp
uzaklasın (orası da vakfe yeri değildir)."[351]
3466- Salim
bin Abdillah bin Ömer radiyallahu anh'dan:
Abdulmelik (b.
Mervân), Haccâc'a: "Hac esnasında İbn Ömer'e karşı gelme!" diye
mektup yazdı.
İbn Ömer, Arefe günü
güneş zail olduğu zaman (Haccâc'a) geldi, ben de onunla beraberdim. Haccâc'ın
çadırının yanında bağırdı. Üzerinde sarıya boyanmış bir güneşlik olduğu halde
Haccâc dışarıya çıktı.
Dedi ki: "Ne'n
var ey Ebû Abdarrah-man?"
"Eğer sünnete
uymak istiyorsan acele et!"
"Bu saatte
mi?" deyince İbn Ömer: "Evet" dedi.
"Öyleyse biraz
bekle, başıma biraz su döküp çıkayım." Haccâc çıkıncaya dek orada
bekledi. Sonra Haccâc benimle babam arasında yürüdü. (Haccâc'a) dedim ki:
"Eğer sünnete
riâyet etmek istiyorsan, hutbeyi kısa tut ve vakfe için acele et!"
Bunun üzerine (benim
sözümü duyup duymadığını anlamak için) Abdullah'a bakmaya başladı. Bunu gören
İbn Ömer: "O doğru söyledi" dedi.
[Mâlik, Buhârî ve
Nesâî][352]
3467- Muhammed
bin Ebî Bekr es-Sekafî radiyallahu anh'dan:
"Biz, Mina'dan
Arafat'a erkenden giderken, Enes'e telbiye hakkında sordum. Dedim ki: «Siz Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem ile bunu nasıl yapıyordunuz?» Şu cevabı verdi:
«Telbiye getiren telbiye getiriyordu. Ona hiç itiraz etmezdi. Tekbir getiren de
tekbir getirirdi, ona da itiraz etmezdi»." [Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve
Nesâî.][353]
3468- el-Kâsım
bin Muhammed radiyalla-hu anh'dan:
"Âişe radiyallahu
anhâ, vakfeye durulacak mahalle gittiği zaman telbiyeyi terk ederdi."
[Mâlik][354]
3469- Üsâme
bin Zeyd radiyallahu anh'dan:
Ona sordular: "Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem Veda haccında Arafat dönüşü nasıl
yürüyordu?" Cevap verdi: "Yavaşla hızlı arasında yürürdü. Geniş bir
araziye rastladığı zaman hızlanırdı."
[Tirmizî hariç, Altı
hadis imamı][355]
3470- Diğer
rivayet:
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem Arafat'tan dönerken ben de terkisinde idim.
Yularını çekerek (devesini) öyle hızlı sürüyordu ki, nerede ise hayvanın
kulakları semerin önüne değecekti. Bir yandan da şöyle diyordu:
«Ey insanlar, sükûnet
ve vekarı muhafaza edin (ağır olun)! Zira iyilik deveyi mahvetmekte
değildir»."[356]
3471-Diğer
rivayet:
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sel-lem'in terkisine bindim, Arafat'tan hareket ettik.
Müzdelife'nin altındaki sola giden dağ yoluna varınca devesini çöktürdü, inip
küçük abdest bozdu. Ona su döktüm, hafif bir abdest aldı.
Dedim ki: «Namaz
(kılmıyor muyuz) ey Allah'ın Resulü!»
«Namaz ileride
kılınacak» buyurdu. Tekrar hayvanına bindi, Müzdelife'ye vardı. Namazı orada
kıldı, sonra terkisine, Müzdelife sabahı Fadl'ı aldı."[357]
3472- Diğer
rivayet:
"Devesine bindi,
Müzdelife'ye geldik. Akşam namazı için kamet getirildi, namaz kıldı. Sonra
herkes develerini çöktürdü. Daha yerleşmeden yatsı için kamet getirildi ve yatsıyı
kıldılar. Sonra yerleştiler.
Dedim ki:
"Sabahleyin ne yaptınız?" "Sabahleyin Fadl'ı terkisine aldı. Ben
ise Kureyş'in Mina'ya önde gidenler içinde yaya yürüdüm."[358]
3473- Ömer
radiyallahu anh'dan: "Cahiliyet ehli güneş doğuncaya kadar
toplu halde (Mina'ya)
akın etmezlerdi. «Ey Sebîr dağı aydınlan!» derlerdi (yani güneşin doğuşundan
sonra Mina'ya akın ederlerdi). Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, onlara
muhalefet etti de güneş doğmadan önce (Müzdelife'den) yola çıkıp (Mina'ya) akın
etti." [Buhârî ve Sünen ashabı.][359]
3474- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem,
biz Abdulmuttalib
delikanlüarını Müzdelife gecesi merkepler üzerinde önceden Mina'ya gönderdi.
Uyluklarımızı okşayarak şöyle buyurdu: «Oğulcuklarım! Güneş doğuncaya dek
sakın şeytanı taşlamayın!'" [Mâlik hariç, Altı hadis imamı.][360]
3475- Âişe
radiyallahu anhâ'dan: "Şevde, şişman ve ağır bir kadmdı. Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem'den, Müzdelife'den geceleyin (yani erken) dönmek
için izin istedi ve o da ona izin verdi. Keşke ben de onun izin istediği gibi
izin isteseydim."
Âişe, ancak imamla
birlikte (Mina'ya) akın ederdi.
[Buhârî, Müslim ve
Nesâî][361]
3476- Nesâî
ve Ebû Davud'un rivayetleri: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Ümmü
Seleme'yi Kurban bayramı gecesi gönderdi. Tanyeri ağarmadan şeytanı taşladı.
Sonra geçip gitti ve iade tavafını yaptı. O gün, Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem'in onun yanında kaldığı gündü."
[Aynca Ebû Dâvud ve
Nesâî, bunun benzerini de rivayet ettiler.][362]
3477- Salim
radiyallahu anh'dan:
"İbn Ömer,
ailesinden güçsüzleri önden gönderip, Müzdelife'deki Meş'ar-i haram'da vakfe
yaptırırdı. Orada doyasıya Allah'ı zikrederlerdi. Sonra imam gelip vakfe yapıp
oradan ayrılmadan önce onlar ayrılırlardı. Onlardan kimisi Mina'ya sabah
namazında gelirdi, kimisi de sabah namazından sonra gelirdi. Geldikleri vakit
şeytanı taşlarlardı. Ve İbn Ömer şöyle derdi:
«Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem onlara müsaade etmiştir»."
[Mâlik, Buhârî ve
Müslim][363]
3478- Abdurrahman
bin Yezîd radiyallahu anh'dan:
"Biz
Müzdelife'deyken İbn Mes'ûd şöyle dedi: "Bakara sûresinin kendisine indiği
kişiden (Allah Resûlü'nden), bu makamda «Leb-beyk Allahümme lebbeyk!» dediğini
duydum." [Müslim ve Nesâî][364]
3479- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: "Üsâme, Arafat'tan Müzdelife'ye kadar Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in terkisinde idi.
Sonra Müzdelife'den
Mina'ya kadar Fadl'ı terkisine aldı. Her ikisi de şöyle dediler: «Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem, Cemretu'l-Akabe'yi taşlayıncaya dek telbiye
getirdi»." [Mâlik hariç, Altı hadis imamı.][365]
3480- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Kurban
yeri ile Mina mescidinin hemen yanında olan yerdeki Şeytan'ı taşladığı zaman,
yedi taş atardı. Her bir taş atışında tekbir getirirdi (Allahu ekber! derdi).
Sonra önüne gelip kıbleye karşı ellerini kaldırarak durup uzunca dua eder ve
vakfeyi uzun tutardı. Sonra ikinci Şeytan'a gelip ona da yedi taş atardı. Her
taş atışında tekbir getirirdi. Sonra sol taraftan ayrılıp kıbleye karşı durup
ellerini kaldırarak dua ederdi. Sonra Akabe'yi takip eden Şeytan'a gelip yedi
taş da ona atardı. Fakat orada durmazdı." [Buhârî ve Nesâî][366]
3481-
Abdurrahman bin Yezîd radiyallahu anh'dan:
"İbn Mes'ûd,
Cemretu'l-Akebe'yi (Büyük Şeytan'ı) vadinin dibinden doğru yedi taş ata-
rak taşladı; her taş
atışında tekbir getiriyordu. Bu sırada Beyt'i soluna Mina'yı sağına alıyordu.
Ona denildi ki: «İnsanlar taşları ona yukarısından atıyorlar.» Cevap verdi:
«Kendinden başka
hiçbir ilah olmayan Al-lah'a kasem ederim ki burası, üzerine Bakara sûresinin
indiği makamdır»."
[Mâlik hariç, Altı
hadis imamı.][367]
3482- Diğer
rivayette:
"O, vadinin içine
indi; Kabe'ye karşı yöneldi ve Şeytan'ın sağ kaşına (taş) attı."[368]
3483- İbn
Amr bin el-Âs radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sel-lem'in, ikinci Cemre'nin yanında birincisinden daha
uzun durduğunu gördüm. Sonra Cemretü'l-Akabe'ye geldi ve jbnu taşladı ve orada
beklemedi."
[Ahmed leyyin bir
isnadla.][369]
3484- Sa'd
radiyallahu anh'dan: "Hacda Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile
döndük. Kimimiz: «Yedi taş attım»; kimimiz de «Altı taş attım» diyordu da bu sebeple
kimse kimseyi ayıplamıyordu." [Nesâî][370]
3485- Câbir
radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Taharetlenme
taşları tek, Cemre taşları tek, Safa ile Merve arasındaki sa'y da tek, tavaf
da tek sayıdır. Biriniz taşla taharetlendiğinde tek sayı taşlarla
taharetlensin."
[Müslim][371]
3486- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem,
Akabe (Şeytan taşlama) sabahı devenin üstünde bana şöyle buyurdu: «Bana taş
topla-yıver.» Onun \çm saçan ile. ahlan taşlarav büyüklüğünde taşlar
toplamıştım. Onları eline koyduğumda: «İşte taşlar böyle olacaktır! Dinde sakın
aşırı gitmeyin! Çünkü sizden öncekiler dinde aşırılık yüzünden helak olmuşlardır»
buyurdu."[372]
3487- Câbir
radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'i, Kurban
bayramının birinci günü kuşluk vakti, ondan sonraki günlerde ise öğle vaktinden
sonra şeytan taşladığını gördüm." [Mâlik hariç, Altı hadis imamı.][373]
3488- Nâfi'
radiyallahu anh'dan: "Abdullah bin Ömer'in karısı Safiyye'nin erkek
kardeşinin kızı, Müzdelife'de hayız oldu. O ve Safiyye bu yüzden geri
kaldılar.
Ancak Kurban
bayramının birinci günü güneş battıktan sonra Mina'ya gelebildiler. İbn Ömer
onlara Mina'ya geldiklerinde hemen şeytan taşlamalarını emretti ve bunda bir
sakınca görmedi."[374]
3489- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan, dedi ki:
"Kişi teşrik
günlerinde, Kurban bayramının birinci günü Güneş batıncaya kadar Mi-na'dan
çıkamazsa, ertesi gün şeytanı taşlaym-caya dek Mina'dan çıkmasın."
[İkisi de Mâlik'e
aittir.][375]
3490- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: "O, Kurban bayramının birinci gününden sonra, üç
gün süreyle şeytan taşlamaya gelip giderdi ve Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem'in de böyle yaptığını söylerdi."
[Ebû Dâvud.
Tirmizî'nin de benzeri rivayeti vardır.][376]
3491-Câbir
radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'i, Bayram
günü devesinin üstünde şeytanı taşlarken ve şöyle derken gördüm: «Gelin,
menâsikinizi benden alın! Kim bilir belki bu haccımdan sonra, bir daha
haccedemem»."
[Müslim ve Ebû Dâvud.][377]
3492- Nesâî'nin
lafzı: "Ben bu yılımdan sonra
yaşayacağımı bilmiyorum."[378]
3493- Kudâme
bin Abdülah radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem'i, devesi üzerinden şeytanı taşlarken gördüm.
Vurmak yok, itip kakmak yok ve çekil demek de yoktu." [Tırmizî ve Nesâî][379]
3494- Ümmü'l-Husayn
radiyallahu anhâ'dan:
"Veda haccmda
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile hacca gittik. Üsâme ile Bilâl'i de
gördüm, biri devesinin yularını tutuyordu, ötekisi ise onu güneşten korumak
için elbisesini yukarıya kaldırıyordu. Cemre-tü'1-Akabe'yi taşlayana kadar
böyle devam etti." [Ebû Dâvud]
Nesâî şunu ilâve etti:
"Sonra hutbe okudu; Allah'a hamd-ü senada bulunduktan sonra birçok şeyler
söyledi."[380]
3495- İbn
Ömeıvradiyallahu anh'dan: "Şeytanları taşlarken, şöyle derdi: «Allahım!
Kabul edilmiş bir hac, bağışlanmış bir günah (diliyorum)»."[381]
3496- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan (dedi ki):
"Taşlamadan
dolayı kabul edilen amel (sevabı) eğer görünseydi Sebîr dağından daha büyük
olurdu." [İkisi de Rezîn'e aittir.][382]
3497- Ebû't-Tufeyl
radiyallahu anh'dan:
İbn Abbâs'a dedim ki:
"Kavmin Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in Safa ile Merve arasında
sa'y ettiğini ve bunun bir sünnet olduğunu iddia ediyor (ne dersin?)"
Cevap verdi:
"Doğru söylemişlerdir. İbrahim'e hac ibadetleri emredilince, Şeytan önüne
çıktı ve ona mâni olmak istedi. Yarıştı ve nihayet İbrahîm koşup onu geçti. Sonra
Cibril onu alıp Cemretü'l-Akabe'ye iletti. Şeytan yine orada önüne çıktı.
Bunun üzerine ona yedi taş attı. Devam etti, sonra Cemretü'1-Vus-tâ'nın yanında
gene önüne çıktı. Bu sefer ona yedi taş daha attı. Derken İsmail'i alıp yanı
üzerine yatırdı. İsmail'in sırtında beyaz gömlek vardı.
Dedi ki:
"Babacığım bundan başka kefenim olacak bir gömleğim yoktur. Bunu sırtımdan
çıkart. Bana onu kefen olarak sararsın." Tam gömleğini çıkarmaya
hazırlanırken arkasından bir ses:
"Ey İbrahîm,
rüyanı doğruladın (rüyana sadık kaldın!)" Arkaya bir baktı ki ne görsün:
Beyaz, boynuzlu ve büyük gözlü bir koç! (Allah tarafından fidye olarak gelmiş,
boğazlanmaya hazır duruyor)" İbn Abbâs ilave etti:
Biz genellikle bu
çeşit koçları kurban ederdik. Sonra Cibril onu alıp Cemretü'1-Kus-vâ'ya iletti.
Şeytan yine orada önüne çıktı. Bu defa ona yedi taş daha attı. Şeytan oradan
uzaklaştı. Sonra (Cibril) onu alıp Mina'ya götürdü ve: "İşte burası
insanların konakladıkları Mina'dır" dedi. Sonra onu Müzdelife'ye götürdü
ve "işte Meş'ar-i Haram" dedi. Oradan da Arafat'a götürdü."
(Sonra İbn Abbâs:) "Oraya neden Arafat denildi, biliyor musun?" diye
sordu, "Hayır" dedim. Dedi ki: "Cibril İbrahim'e «Bildin mi?»
diye sordu. «Evet!» dedi. İşte bunun için oraya Arafat denildi.
"Telbiye neden
olmuştur?" diye sordu.
"Nasıl
oldu?" dedim. Şöyle dedi:
"İbrahim'e haccı
ilân etmesi emrolunduğu zaman, dağlar başlarını eğdiler, köyler ve kasabalarda
(onun göreceği şekilde) yükseltildi ve tüm insanlara haccı böylece (telbiye
ile) İlân etti." [Ahmed ve Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr'de][383]
3498- Enes
radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem Mina'ya
geldi, Cemre'ye varıp taş attı. Sonra Mina'daki yerine döndü ve orada kurban
kesti. Sonra berbere, önce sağ tarafını, sonra sol tarafını göstererek
«Saçlarımdan al!» buyurdu. Sonra onu (kesilen kılları) insanlara dağıtmaya
başladı."[384]
3499- Diğer
rivayet:
"Berbere sağ
tarafını gösterek saçını kestirdi. Yanındaki insanlara dağıttı. Sonra sol tarafını
gösterdi. Orasını da traş edip (kesilen kılları) Ümmü Süleym'e verdi."[385]
3500- Diğer
rivayet:
"Sağ tarafından
alman saçları birer ikişer halka dağıttı. Sol tarafından alınanları da Ebû
Talha'ya verdi."[386]
3501- Diğer
rivayet:
"O, sağ
tarafından alman saçları Ebû Talha'ya verdi, sol tarafından alınanları da ona
verdi ve: «Haydi bunları insanlara paylaştır!» buyurdu."
[Buhârî, Müslim ve Ebû
Dâvud.][387]
3502-
Onların ayrıca İbn Ömer'den şöyle bir rivayetleri bulunmaktadır:
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem Veda haccmda traş oldu. Ashabından birkaç kişi de
traş oldular. B azılan ise saçlarını kısalttılar."[388]
3503- Ömer
radiyallahu anh'dan (dedi ki): "Kim saçmı topuz, ya da örgü yaparsa, ya da
bir araya toplarsa (keçelendirirse) artık berber ona vacip olur."[389]
3504- Nâfi'
radiyallahu anh'dan:
"İbn Ömer,
Ramazan bittikten sonra hac yapmayı istediği takdirde, hac yapıncaya dek ne
saçından, ne de sakalından hiçbir şey kesmezdi."
Mâlik dedi ki:
"(İbn Ömer'in) bu hareketi, insanları bağlamaz." [İkisi de Mâlik'e
aittir.][390]
3505- Ali
radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem, kadınm başını traş etmesini yasakladı."
Rezîn şu ilaveyi
yaptı: "Hac ve umrede." (Rezîn ayrıca) dedi ki: "Kadına gereken
şey sadece saçlarını kısaltmasıdır."[391]
3506- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dua
etti:)
"Allahım! Traş
olanları esirge!" Dediler ki:
"Ya saçlarını
kısaltanlar?"
"Saçlarını
kısaltanları da" buyurdu.
[Nesâî hariç. Altı
hadis imamı][392]
3507- Diğer rivayet: Dördüncüsünde "Saçlarını
kısaltanlara da" dedi.[393]
3508- Buhârî,
Müslim, Ebû Hureyre ra-diyallahu anh'dan şu lafızla: "Allahım bağışla!" Üçüncüsünde: "Kısaltanları da" buyurdu.[394]
3509- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: Denildi ki: "Ey Allah'ın Resulü, neden traş
olanlara üç kere açıkça dua ettin de saçlarını kısaltanlara sadece bir kere
dua ettin!"
"Çünkü onlar
verilen emre uymada şüpheye düşmediler" buyurdu. [İbn Mâce][395]
3510- İbn
/jnr bin el-Âs radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem Mina'da durdu. İnsanlar gelip ona sorular sormaya
başladılar.
Bir adam da gelip
şöyle sordu: "Farkına varmadan, kurban kesmeden önce traş olmuşum.» Şöyle
buyurdu: «Şimdi kes, bir sakıncası yoktur.»
Başka biri gelip:
«Taşlamadan önce, kurban kestim» diye sordu. Şöyle buyurdu: «Sa-kıncası yok,
şimdi taşla!» O gün önce yapılması gerekenin sonra, sonra yapılması gerekenin
önce yapılması hususundaki meselelerin hangisi sorulduysa mutlaka «Yap, bir sakıncası
yoktur» buyurmuştur."
[Nesâî hariç, Altı
hadis imarra][396]
3511- Buhârî
ve Müslim'in rivayeti: "Taş atmadan
önce traş oldum" diye sorunca: "Şimdi taş at, sakıncası
yoktur" buyurdu. Başka biri gelip:
"Şeytanı taşlamadan önce kurban kestim" diye sorunca ona da:
"Şeytanı şimdi taşla zararı yok" buyurdu.
Başka biri gelip:
"Ben taşlamadan önce ziyaret tavafını yaptım" dedi. Ona da:
"Şimdi taşlayabilirsin herhangi bir günahı yoktur" buyurdu.[397]
3512- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e,
kurban, traş, taş atma, takdim ve tehir hususunda sorular sordular, hepsinde
«Sakıncası yoktur» buyurdu."
[Ebû Dâvud, Nesâî,
Buhârî ve aynı lafızla Müslim.][398]
3513- Diğer
rivayet: "Akşamladıktan sonra şeytanı taşladım" diyene
"Sakıncası yoktur" buyurdu.[399]
3514- Diğer
rivayet: "Taşlama yapmadan önce, ziyaret ettim" diyene,
"Herhangi bir günahı yoktur" buyurdu.[400]
3515- Üsâme
bin Şerik radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte ben de hacca çıktım. Kimisi: «Ey
Allah'ın Resulü! Tavaftan önce sa'y yaptım; bir şeyi önce yaptım, başka bir
şeyi sonra yaptım» diye sorardı da hepsine şöyle cevap verirdi: «Herhangi bir
sakıncası ve günahı yoktur. Ancak kişi, bir müslümanın ırzını makaslarsa (yani
gıybetini yaparsa) ona zulmetmiş olur. İşte asıl günah işleyen ve kendini helak
eden odur» buyurdu." [Ebû Dâvud][401]
3516- Nâfi'
radiyallahu anh'dan:
"İbn Ömer,
ailesinden Mücebber adında bir adama rastladı. Traş olmadan ve saçını kısaltmadan
bilmeyerek ziyaret tavafında bulunmuş, ona dönüp saçını kesmesini ya da kısaltmasını,
sonra da gidip Beyt'i tekrar ziyaret etmesini söyledi." [Mâlik][402]
3517- Mâlik
radiyallahu anh'dan:
Bir adam el-Kâsım bin
Muhammed'e gelip şöyle dedi: "Ben ziyaret (veda) tavafını yaptım, hanımım
da yaptı. Sonra bir dağ yoluna saptık, onunla ilişkide bulunmak istedim. Şu cevabı
verdi: «Ben henüz saçımdan kısaltmadım.» Bunun üzerine dişlerimle onun
saçlarından aldım; sonra onunla cinsî ilişki kurdum" Kasım ona:
"Söyle ona,
makasla saçından alsın" dedi.
Mâlik der ki: Bu gibi
durumlarda ben şahsen kurban kesmesini müstehap görürüm. Çünkü İbn Abbâs şöyle
demiştir: "Kim hac ibadeti ile ilgili bir şey unutursa kurban kessin."[403]
3518- Ömer
radiyallahu anh'dan:
(Hac ibadetinin nasıl
yapılacağı hususunda o) Arafat'ta halka şöyle hitap etti: (Anlattıkları
arasında şunlar da vardı)"Yarın Mi-na'ya vardığınızda, her kim taşlamayı
yaparsa; kadm ve kokudan başka her şey ona helâl olur. Ziyaret tavafı yapana
kadar, kadına yaklaşmayacak, koku sûrünemiyecektir." ' [Mâlik][404]
3519- İbn
Abbas radiyallahu anh'dan: "Cemretü'l-Akabe'yi taşladıktan sonra
kadınlarla cinsî
ilişkiden başka her şey helâl olur."
"Ya güzel
koku?"
"Ben şahsen Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'i misk sürünürken gördüm. Yoksa o koku
değil midir?" [Nesâî][405]
3520- Ümmü
Seleme radiyallahu an-hâ'dan, dedi ki:
"Veda haccmda
kurban bayramının akşamı Allah F-'sûlü sallallahu aleyhi ve sellem ile
beraber; jm. Çünkü o gün onunla beraber olmak beni in sıram idi. Yanıma geldi.
Vehb bin Zem'a ^e onunla birlikte Ebû Ümeyye ailesinden başka biri de içeri
girdi. Gömlekli idiler. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Vehb'e dedi
ki:
«Ziyaret tavafını
yaptın mı?»
«Hayır ey Allah'ın
Resulü.»
«Öyleyse gömleğini
çıkart!» buyurdu. Bunun üzerine başından doğru gömleğini çıkardı. Arkadaşı da
başından doğru gömleğini çıkardı. Sonra: «Neden (bunu emrettin) ey Allah'ın
Resulü?» diye sorunca, şöyle buyurdu: «Çünkü bugün, (Akabe cemresi) attığınız
takdirde, kadınlar hariç, her şeyin size helal kılındığı bir gündür. Bu Beyt'i
tavaf etmeden önce, akşama kavuşursanız Beyt'i tavaf edinceye dek, yine eskisi
gibi şeytanı taslamadan önceki durumunuzda haram olursunuz.» [Ebû Dâvud][406]
3521- Ibn
Abbâs radiyallahu anh'dan:
Şöyle derdi:
"Beyt-i Şerîf' i hacı veya başkası (umre yapan) tavaf edince mutlaka haram
yasaklardan çıkmış" olur.
Atâ'ya denildi ki:
"O (İbn Abbâs) bunu neye dayanarak söylüyor?" Şu cevabı verdi:
"Bunu o, Allah'ın
şu kavline istinaden söylüyor: «Sümme mahilluhâ ile' l-beyti'l-atîk (=Sonra
bunlar, Beyt-i Atîk'de (Kabe'de) son bulurlar)» (Hacc 33)"
(Atâ'ya) denildi ki:
"Ama bu (dediğin) Arafat'ta vakfeye durulduktan sonra olacaktır."
Atâ: "İbn Abbâs, bunun vakfeden sonra da önce de olduğunu söylerdi"
dedi. Nitekim o, bu hükmü Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem Veda
haccında ashabına ihramdan çıkmalarını emrettiği zaman, onun bu emrinden
çıkarmıştır.[407]
3522- Diğer
rivayette:
Hüceym oğullarından
bir adam ona (İbn Abbâs'a) dedi ki:
"Beyt'i tavaf
edene artık her şey helâl olur" şeklindeki halkın kalbine işleyip onları
fırkalara ayıran fetvanıza ne oluyor?" Şu cevabı verdi:
"İstemeseniz de
bu Peygamberinizin sünnetidir!" [Buhar? ve Müslim][408]
3523- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kişi hacca niyet
edip de Mekke'ye geldiğinde, Beyt'i tavaf eder, Safa ile Merve arasında sa'y
eder ve ihramdan çıkarsa bu, umre sayılır." [Rezîn][409]
3524- Hafsa
radiyallahu anhâ'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Veda
haccı yılında hanımlarına ihramdan çıkmalarım emretti. Dedim ki: «Peki seni
ihramdan çıkmaktan alıkoyan nedir?»
«Ben saçlarımı
topladım (telbîd yaptım), kurbanımı hamladım, kurbanımı kesmedikçe
ihramdan
çıkamam»."
[Tirmizî hariç, Altı
hadis imamı][410]
3525- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan, dedi ki:
"Ihramlı kadın,
ihramdan çıktığı zaman, saçlarından (ucundan) almadıkça (kesmedikçe)
taranamaz. Yanında kurbanı varsa, onu kesmedikçe saçlarından da bir şey
alamaz."
[Mâlik][411]
3526- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan:
O şöyle derdi:
"Mina gecelerinde Şeytan taşlamasından sonra hiç kimse kesinlikle Mi-na'da
kalmasın (gecelemesin)!"[412]
3527- Nâfi'
radiyallahu anh'dan:
Şunu iddia ettiler:
"Ömer, taşlamanın ardından insanları Akabe'nin gerisine (Mina yönüne)
sokmak için birtakım adamlar göndermiş." [İkisi de Mâlik'e aittir.][413]
3528- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Kurban
bayramı günü iki Cemre arasında durdu ve şöyle buyurdu: "Bugün Hacc-ı
ekber günüdür." [Taberânî Mu'cemu'l-Evsat ves-Sağîr'de leyyin bir
senedle.][414]
3529- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Arefe
günü Rabîa bin Ümeyye bin Halefe «Ey insanlar! Bugünün ne olduğunu biliyor
musunuz, diye sor bakalım» dedi. İnsanlar «Hacc-ı ekber» diye cevap
verdiler." [Taberânî, Mu'cemu'I-Kebîr'de daha uzun bir metinle.][415]
3530- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: "Abbâs, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'den
Mina günlerinde (daha önce yüklenmiş olduğu) su dağıtma işi için, Mekke'de
kalmasına izin vermesini istedi ve Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem de
ona izin verdi." [Buhârî, Müslim ve Ebû Dâvud.][416]
3531- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: Ona Abdurrahman bin Ferrûh sordu: "Biz insanların
mallan ile alışveriş yapıyoruz. Mina gecelerinde birimiz Mekke'ye gelip mal
alışverişi sebebiyle orada yatmak zorunda kalıyor, ne dersiniz?" Şu
cevabı verdi: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem Mina'da kaldı.
(Gece de bir şeyle meşgul olmadı.)" [Ebû Dâvud][417]
3532- İbn
Abbas radiyallahu anh'dan: "Sikâye ehli (hacılara su verme hizmetinde
bulunanlar) ile hicâbe ehline (ihtiyaç içindeki hacıları giydirenlere), Mina
gecelerinde Mekke'de kalmalarına müsaade edildi. Yani Abbâs ile Şeybe
ailesine."
[Taberânî,
Mıı'cemu'l-Kebîr'de leyyin bir isnadla.][418]
3533- Ebû'l-Beddâh
bin Âsim bin Adiyy radiyallahu anh'dan, o da babasından:
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem, deve çobanlarına Mina'dan çıkarak uzakta
gecelemelerine müsaade etti. Onlar Kurban bayramının birinci günü cemreleri
taşladılar. Sonra ertesi gün, daha ertesi günü (yani iki gün) de atacakları
taşlan attılar. Sonra da dönüp gittiler."
Mâlik bunun
açıklamasında şöyle der: "Allah en doğrusunu bilir, ama bizim anladığımıza
göre onlar (çobanlar) Kurban bayramının birinci günü cemreleri taşladılar.
İkinci günü taş atmaya gitmeyip, üçüncü günü, önce ikinci günü atmadıkları
yerine, sonra da üçüncü gün için taşlarını atıp döndüler. Çünkü bir şeyin
kazası, (edası) geçmeden gerekmez, geçtiği zaman kaza edilir. Bu şekilde cemre
taşlamalarına ruhsat verilen çobanlar işleri bittikten sonra gitmeleri
gerekirse gidebilirler. Şayet sonuna kadar kalmak istiyorlarsa insanlarla
beraber son aynlış günü olarak taşlamayı yaparlar ve hep birlikte Mina'yı terk
edip aynlırlar." [Mâlik][419]
3534- Sünen
ashabı, Ebu'l-Beddâh bin Adiy'den, o da babasından: "Kurban bayramı günü
bir taşlama yaparlar. Sonra iki günün atışını toplarlar. (Üçüncü günde) ikisini
birden atarlar." Mâlik dedi ki: "Sanınm iki taşlamayı birden ikinci
günde yaptılar. Sonra Mekke'ye dönüş
günü de taşlarlar."[420]
3535- Bir
rivayette: "Çobanlara günaşırı taşlamaya müsaade edildi."[421]
3536- İbn
Abbas radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem öğle
namazını Zü'1-Huleyfe'de kıldı. Sonra kurbanlık devesini getirtti, sağ
hörgücünün sağ yanına bir demirle nişan vurdu ve ondan biraz kan akıttı. Sonra
ona (boynuna) iki nalın taktı, sonra binek devesine bindi, doğrulup Beyda
tepesine varınca, hacca niyet edip tel-biye getirdi." [Müslim ve Sünen
ashabı.][422]
3537- Âişe
radiyallahu anhâ'dan:
"Ben Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem için kurbana takılacak nişan iplerini örerdim.
Onu kurbanlık koyuna takar ve ailesi arasında ihramsız olarak kalmaya devam
ederdi." [Altı hadis imamı.][423]
3538- Diğer
rivayette:
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem'in kurbanlık develerinin nişan iplerini ellerimle
ördüm. Sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onu işaretleyip, hayvanın
boynuna taktı ve daha sonra da Beyt-i şerîf e gönderdi. (Kendisi Medine'de
kaldığından o esnada) kendisine helâl olan hiçbir şeyi haram kılmadı."[424]
3539- Diğer
rivayette:
"Ziyâd bin Ebî
Süfyân, Âişe'ye yazdı: İbn Abbâs diyor ki: «Kişi bir kurbanlık hazırlarsa,
kurbanını kesinceye dek, hacıya haram olan her şey ona da haram olur.» Ben de
kurbanımı hazırlayıp, gönderdim, bu husustaki emrini beklemekteyim."
Cevap verdi:
"Mesele İbn Abbâs'm dediği gibi değildir. Zira ben bizzat Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem'in kurbanlarına takılan kendi elimle eğirip hazırladım. Sonra
hazırladıklarımı ona taktı ve babamla onu gönderdi. O kurbanı kesene kadar
Allah'ın kendisine helâl kıldığı hiçbir şeyi kendi üzerine yasak
kılmadı."[425]
3540- Rabîa
bin Abdillah radiyallahu anh'dan:
"O, Irak'ta
soyunmuş bir adam gördü. Halka onun hakkında soru sorunca, «Kurbanlığına
işaret takılmasını emretti de onun için soyundu» dediler. Abdullah bin
ez-Zü-beyr'le karşılaşınca bunu kendisine sordum; şöyle dedi:
«Kabe'nin Rabbi hakkı
için bu, bir bid'at-tir!»" [Mâlik][426]
3541- Nâfi'
radiyallahu anh'dan:
"İbn Ömer,
kurbanı Medine'den (Kabe'ye) götürmek istediğinde, onu süsler Zü'l-Huleyfe'de
işaretlerdi. İşaretleme ve süsleme işini aynı yerde ve hayvanı kıbleye çevirerek
yapardı. Kurban nişanı olarak hayvanın boynuna iki pabuç asar, sol tarafından
da bii yerini kesmek suretiyle kanatırdı. Daha sonra her-
keşle beraber
Arafat'ta vakfe yerine gidilirdi. Oradan dönerken yine kurbanlıklar yanlarında
olurdu. Bayramın birinci günü sabahı Mi-na'ya gelince saçları kesmeden ve traş
olmadan önce kurbanını keserdi. İbn Ömer, kurbanlarını sıraya sokar, kıbleye
karşı çevirir ve onları bizzat kendi eliyle keserdi. Daha sonra kendisi yer ve
başkalarına da yedirirdi."[427]
3542- Diğer
rivayet:
"O, kurbanının
hörgücünü yarmak suretiyle işaretlemek için bıçak ya da başka bir şeyi
sokarken «Bismillahi Allahu Ekber!^» derdi." [Mâlik][428]
3543- Vekî'
radiyallahu anh'dan:
"O, Ehl-i Rey'den
olan bir kişiye dedi ki: «Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem kurbanını
işaretledi. Ebû Hanîfe ise bunun hayvana bir eziyet olduğunu öne sürüyor.» Bunun
üzerine o adam bunu İbrâhîm en-Ne-hâ'î'nin sözü olarak: «Hayvanı işaretlemek
bir eziyettir» şeklinde rivayet etti. Vekî' buna çok öfkelendi ve şöyle dedi:
«Ben, sana Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, dedi diyorum; sen
kalkmışsın İbrâhîm en-Nehâ'î dedi, diyorsun. Bu görüşünden vazgeçinceye dek
hapsedilmeyi ne kadar da hakediyorsun!»"
[Tirmizî][429]
3544- Câbir
radiyallahu anh'dan:
"Biz, Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile temettü' haccı yaptık. O zaman yedi
kişi bir sığırda ortak olup kurban kestik."[430]
3545- Diğer
rivayet:
"Biz Hudeybiye
yılı, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile yedi kişi ortak olup deve
kestik, yedi kişi ortak olup sığır kurban ettik." [Buhârî hariç. Altı
hadis imamı][431]
3546- Huceyye
bin Adiyy radiyallahu anh'dan:
Ali dedi ki: "Bir
sığırı yedi kişi kesebilir". Dedim ki: "Ya doğurmuşsa?"
"Doğurduğunu da onunla birlikte kes!"
"Ya topal
olursa?"
"Kurban kesme
yerine ulaşabildiyse tamam." "Peki ya boynuzu kırıksa?" Dedi
ki: "Sakıncası yoktur. Biz göz ve kulaklarının sağlamlığını kontrol
etmekle emrolunduk."
[Tirmizî][432]
3547- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem umre
yapan hanımları için aralarında ortak olmak üzere bir sığır kesti." [Ebû
Dâvud][433]
3548- Onun
Âişe'den rivayeti: "Veda hac çında Muhammed ailesi tek bir sığır
kesti"[434]
3549- Urve
radiyallahu anh'dan:
O, oğullarına şöyle
derdi: "Oğullarım! Sizden biriniz sakın şerefli birine hediye edince
utanacağı bir şeyi Allah için kurban etmesin. Allah şereflilerin en şereflisi,
kendisi için kesilenin en iyisine lâyıktır." [Mâlik][435]
3550- Mâlik
radiyallahu anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem,
Mina'da dedi ki:
"Burası Kurban kesme yeridir. Mina'nın tümü kurban kesme yeridir."
Umrede ise şöyle dedi: "Burası kurban kesme yeridir —Merve'yi kastediyor—.
Mekke'nin her sokağı her yolu kurban kesme yeridir."[436]
3551- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan, dedi ki:
"Kim bir deve
kurban etmeyi adarsa, onu iki pabuçla süsleyip, hörgücünü kanatarak onu
işaretlesin, sonra Kurban bayramı günü Beyt-i şerîf'de ya da Mina'da kessin.
Kurban için başka kesim yeri yoktur. Kim deve ve sı-ğırdan semizini adarsa,
istediği yerde kesebilir." [Mâlik][437]
3552- Gurfe
bin el-Hâris el-Kindî radiyallahu anh'dan:
"Veda haccında
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile bulundum. Kesmesi için develer
getirildi. Buyurdu ki: «Bana Ebû'l-Hasan'ı (Ali'yi) çağırın.» Çağırdılar. Ona:
«Şu harbenin (süngünün) altından tut!» dedi. Tuttu. Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem de üstünden tuttu. Onu deveye, sol ayağı bağlı diğer üç ayağı
üzerinde durmuş ayakta olduğu halde dürttüler.
Bu hâdise, Mina'da
Bayramın ilk günü cereyan etti. Bitirince katırına bindi, Ali'yi de terkisine
aldı.'
"Ayağı
bağlı" sözünden "Mina"ya kadar olan bölüm hariç rivayet, Ebû
Davud'a aittir. Bu kısım Rezîn'e aittir.[438]
3553- Ebû
Dâvud, Câbir radiyallahu anh'dan:
"Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem ve ashabı, deveyi sol ayağı bağlı, diğer ayaklan
üzerinde durmuş bir halde keserlerdi."[439]
3554- Ali
radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü
sallallahu'aleyhi ve sellem develerini kurban ederken, kendi eliyle otuzunu
kesti; kalan kısmını da bana emretti ben kestim." [Ebû Dâvud][440]
3555- Ziyâd
bin Cübeyr radiyallahu anh'dan:
"İbn Ömer,
devesini çökertip kesmek üzere olan bir adamı gördü ve şöyle dedi: «Onu ayağa
kaldır da öyle kes! Bu, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in
sünnetidir»."
[Buhârî, Müslim ve Ebû
Dâvud.][441]
3556-
Abdullah bin Kurt radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Allah katında en
büyük gün, Kurban bayramının birinci günüdür. Sonra ayrılış günü." Sevr
dedi ki: "Ayrılış günü, Kurban bayramının ikinci günüdür." Ona Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem beş veya altı kur-
ban kestirdi.
Hangisiyle başlayacağı hususunda develer kendisine yaklaştınlmaya başlandı.
Onlar kesilince anlamadığım bir söz söyledi. «Ne dedi?» diye sorunca: «İsteyen
bunlardan kendine bir parça et kesip götürebilir, buyurdu» dedi. [Ebû Dâvud][442]
3557- Câbir
radiyallahu anh'dan:
"Biz deve
kurbanlarımızın etlerini üç günden fazla yemezdik. Sonra Allah Resulü
sal-lallahu aleyhi ve sellem bize müsaade etti ve şöyle buyurdu: «Yiyin ve
(daha sonrası için) de azık yapın!»"[443]
3558- Diğer
rivayet: "Allah Resulü sallal-lahu aleyhi ve sellem'in zamanında Medine'ye
varıncaya dek kurbanlarımızın etlerini azık yapıp yararlanırdık." [Buhârî
ve Müslim][444]
3559- Zûveyb
Ebû Kabîsa radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem onunla birlikte kurbanlık develer gönderir ve şöyle
derdi: "Onlardan biri hastalanıp da öleceğinden korkarsan hemen kes. Sonra
(boynundaki nişan) pabucunu kanına daldır; sonra onu hörgücünün yan tarafına
vur! Ondan ne sen ye, ne de arkadaşlarından herhangi birine yedir!"
[Müslim][445]
3560- Naciye
el-Huzâî radiyallahu an-hâ'dan: Dedim ki:
"Ey Allah'ın
Resulü! Ölmek üzere olan deveyi ne yapayım?"
"Onu hemen
boğazla sonra (boğazında takılı olan) pabucunu kanına battr; sonra öyle bırak.
İnsanlar ondan yesinler."
[Mâlik, Ebû Dâvud ve
aynı lafızla Tirmizî.][446]
3561- İbnü'l-Museyyeb
radiyallahu anh'dan, dedi ki:
"Kim nafile
kurban olarak deveyi sevk ederken ölmesinden korkup da onu boğazlar da daha
sonra insanlar gelip onun etinden ye-seler ona bir günah terettüp etmez.
Kendisi ondan yerse, ya da birine emredip ondan ye-dirirse borçlanır."
Mâlik diyor ki:
"Bu sözü bana Sevr bin Zeyd, İbn Abbâs'dan da aynı şekilde nakletti."[447]
3562- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan, dedi ki:
"Kim bir deveyi
kurban olarak ayırsa ve daha sonra deve kaybolursa ya da helak olursa, eğer
adak ise yerine bir tane daha alır; nafile ise isterse yerine bir tane daha
alır, isterse bırakır, almaz." [İkisi de Mâlik'e aittir.][448]
3563- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem,
(kurbanlık) devesini
önüne katıp yürüyen bir adam gördü ve ona: «Üzerine binsene!» buyurdu."
«O, kurbanlık
devedir" dedi. Israrla: «Ona bin!» buyurdu. Nihayet ikinci veya üçüncüsünde:
«Yazıklar olsun sana!» dedi."
[Tirmizî hariç, Altı
hadis imamı][449]
3564- Câbir
radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ona (kurbanlık
devene) mecbur kaldığın zaman, başka bir binek buluncaya dek her zamanki gibi
bin!" [Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî][450]
3565- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan, dedi ki:
"Kurbanlık deve
yolda doğurursa yavrusu da annesiyle birlikte boğazlanıncaya dek yanında
taşınır. Eğer onu yükleyip taşıyacak bir taşıyıcı bulunmazsa annesiyle beraber
boğazlanıncaya dek annesinin sırtında götürülür."
[Mâlik][451]
3566- İbn
Ömer radiyallanu anh'dan: "Ömer radiyallahu anh, üçyüz dinar verip güzel
bir kurbanlık deve satın aldı. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e dedi
ki: «Ben üçyüz dinar verip güzel bir deve satın
aldım, onu satıp da
birkaç deve satın alabilir miyim?»
«Hayır, sen onu kurban
olarak kes!» buyurdu." [Ebû Dâvud][452]
3567- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Hudeybiye
yılı Kabe'de kesilmek üzere birkaç deveyi kurban etmek için ayırdı. Onların
arasında bir zamanlar Ebû Cehl'in onunla müşrikleri öfkelendirdiği başında
gümüş ya da altın halka bulunan deve de vardı." [İkisi de Ebû
Davud'undur.][453]
3568- Nâfi'
radiyallahu anh'dan:
"İbn Ömer,
(Kabe'ye göndereceği) kurbanlık devesini Kabâtî keten, yün ve işlemeli
örtülerle süslerdi. Sonra onu Kabe'ye gönderir ve o örtüleri Kabe'ye
giydirirdi."[454]
3569- Diğer
rivayet: "Mina'dan Arafat'a çıkıncaya kadar devesinin üzerindeki çullarını
indirmezdi." [Mâlik][455]
3570- Ali
radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, benim kesilen
kurbanlarının yanında durup, et, deri ve çullarını tasadduk etmemi, kasaba da
ondan hiçbir şey vermememi emrederdi." (Ali) dedi ki: "Biz
kendiliğimizden verirdik." [Buhârî, Müslim ve Ebû Dâvud.][456]
3571- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, kurbanını
Kudeyd'den satın aldı." [Tirmizî]
Tirmizî dedi ki:
"İbn Ömer'in kurbanını Kudeyd'den satın aldığı rivayet edilmiştir ki,
doğrusu da budur (yani mevkuf rivayet)."[457]
3572- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: "Kim, hac ibadetlerinden bir şey unutursa, ya
da farzlarından sonraya bırakırsa, bir kan akıtsın." Eyyûb dedi ki:
"(İbn Abbâs) bırakırsa mı, yoksa unutursa mı? dedi, bilmiyorum."
[Mâlik][458]
3573- el-Haccâc
bin Amr el-Ensârî radi-yallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu.)
"Kimin bir yeri
kırılır sa, ya da sakatlanırsa ihramdan çıkmış olur, gelecek yıl ona hac
yapması gerekir."
Ikrime dedi ki:
"Bunu böyle duydum da İbn Abbâs ile Ebû Hureyre'ye de sordum; onlar da
onu doğruladılar." [Sünen ashabı]
Ebû Dâvud'da "ya
da hastalanırsa" ibaresi ilâve edilmiştir.[459]
3574- Ömer
bin Saîd en-Nehaî radiyalla-hu anh'dan: .
"O, umreye
niyetlenip ihrama girdi. Zâ-tu'ş-Şukûk denilen yere varınca bir yılan ya da
akrep tarafından sokuldu. Arkadaşları belki birini bulup bu meseleyi sorarız
diye yola çıkıp beklemeye koyuldular. Derken İbn Me-sûd'a rastladılar ve
sordular. Cevaben şöyle dedi: «Bir kurban ya da parasını (Mekke'ye) göndersin.
Bir gün beklesin. Kurbanı kesilince ihramdan çıksın ve gelecek sene umresini
kaza etsin»." [Rezîn][460]
3575- Süleyman
bin Yesâr radiyallahu anh'dan:
"Saîd bin Hizâbe
el-Mahzûmî ihramlı iken Mekke yolunda düşüp bayıldı. Sonra yol üzerindeki suya
gelen birine sorararak İbn Ömer, İbnü'z-Zübeyr ve Mervân bin el-Ha-kem'i buldu.
Onlara başına geleni anlattı. Hepsi ne ile tedavi olması gerekiyorsa onu
tavsiye ettiler. Sonra da fidye vermesini, iyi-
leştiği zaman umre
yapıp ihramdan çıkmasını, gelecek sene de hac yapmasını ve imkânı dahilinde
kurban kesmesini söylediler."[461]
3576- Eyyûb
es-Sahtiyânî radiyallahu anh'dan, o da Basralılardan olan bir adamdan:
"Onun Mekke
yolunda ayağı kırıldı. İbn Abbâs, İbn Ömer ve diğer insanlara ne yapması lâzım
geldiğini sordu. Dedi ki: «Hiç kimse bana ihramdan çıkmama izin vermedi. Orada
yedi ay kaldım. Nihayet umre yaparak ihramdan çıktım»." [ikisi de Mâlik'e
aittir.][462]
3577- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan, dedi ki:
"Hastalık
sebebiyle yoldan alıkonulan kimseye, Beyt-i Şerîf i tavaf edinceye ve Safa ile
Merve arasında sa'y edinceye kadar ihramdan çıkması helâl olmaz. Tedavi olması
veya herhangi bir şey için elbise giymeye mecbur kalırsa giyer ve daha sonra
fidye verir." [Buhârî, Nesâî ve aynı lafızla Muvatta'.][463]
3578- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem,
Hudeybiye'de hacdan
alıkonuldu. Bunun üzerine başını traş etti, kurbanını kesti, hanımları ile
cima etti, sonra ertesi sene umre yaptı."[464]
3579- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: "Bedel, ancak haccını cima ile lezzet almak
suretiyle bozan kimseye lâzım gelir; amma kişi herhangi bir özür nedeniyle
alıkonur-sa, ne ihramdan çıkar ve ne de döner. Beraberinde kurbanı bulunursa
alıkonulmuş halinde keser. Tabii onu (Mekke'deki kesim yerine) göndermeye gücü
yetmezse. Ama göndermeye gücü yeterse, kurban yerine ulaşıncaya dek İhramdan
çıkamaz." [İkisi de Buhârî'ye aittir.][465]
3580- Naciye
bin Cündüb radiyallahu anh'dan:
"Kurban kesmekten
alıkonulduğunda Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e geldim ve dedim ki:
«Ey Allah'ın Resulü! Kurbanı benimle gönder de onu Harem'de keselim.»
«Nasıl yapacaksın?»
diye sordu.
«Onu öyle yer ve
vadilerden götürüp iletirim ki, hiç kimsenin elimden almaya gücü yetmez» dedim
ve onu alıp götürdüm, Ha-rem'de kestim. Onu Har.em'de boğazlanması için
göndermişti de bundan müşrikler tarafından alıkonmuştu." [Rezîn][466]
3581- Mâlik
radiyallahu anh'dan, dedi ki: "Kişi hacda bir düşmandan dolayı (gerekli
hac ibadetlerini yapmaktan) mahsur kalırsa, bulunduğu yerde traş olur ve daha
sonra onu kaza etmesi gerekmez. Çünkü Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
ve ashabı, Beyt'i tavaf etmeden ve kurbanları Beyt'e göndermeden önce,
Hudeybiye'de kurbanlarını kestiler ve traş olup ihramdan çıktılar. Bu sebeple
onlara haclarını kaza etmelerini emrettiği sahîh rivayetlerle sabit olmadığı
gibi kendisinin de sonradan yaptırdığı sabit değildir."
[Muvatta' ve bâb
başlığında Buhârî.][467]
3582- Süleyman
bin Yesâr radiyallahu anh'dan:
"Ebû Eyyûb
el-Ensârî, hac yolculuğuna çıktı. Mekke yolu üzerindeki Nâziye'ye gelince,
(kurbanlık) develerini kaybetti. Daha sonra o, Ömer'e ancak Kurban günü gelebildi.
Durumu anlatınca Ömer ona şöyle dedi:
«Umre yapan kimsenin
yaptığı gibi yap! Sonra ihramdan çık. Gelecek sene hac mevsimine ulaşırsan,
hac yap ve imkânın dahilinde kolayına gelen kurbanı kes»."[468]
3583- Süleyman
bin Yesâr radiyallahu anh'dan:
"Hebbâr bin
el-Esved, Kurban bayramı günü kurbanını kesmekte olan Ömer'in yanına geldi ve
dedi ki:
«Ey mü'minlerin emîri!
Biz sayıda şaşırdık. Bugünü Arefe biliyorduk.»
Ömer ona şu cevabı
verdi: «Haydi Mekke'ye git ve tavafını yap, beraberinde olanlar
da tavaf etsinler.
Eğer beraberinizde kurbanlar varsa kurbanlarınızı da kesin. Sonra traş olun,
ya da saçlarınızdan aldırıp kısaltın ve evlerinize dönün. Gelecek sene tekrar
haccedin ve kurban kesin. Kim kesecek kurban bulamazsa, hac esnasında üç,
memleketine döndüğünde ise yedi gün oruç tutsun»." lİkisi de Mâlik'e
aittir.][469]
3584- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: "O, Cenâb-ı Hakk'ın «Kurbandan kolayına
geleni» kavlini şöyle yorumladı: Yani deve, sığır, koyun ve keçiden erkek ve
dişisi dâhil sekiz sınıf hayvandan hangisine gücü yeter ve elde edebilirse
ondan kurban eder, demektir."[470]
3585- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: Ona âyette geçen,
"kolayına gelen bir kurban kesmek" hususu soruldu; şöyle dedi:
"Deve ya da sığır. Ya da yedi koyun. Koyun kesmem, benim için oruç
tutmam, ya da develerde yedi kişiye ortak olmamdan daha İyidir." [İkisi de
Rezîn'e aittir.][471]
3586- Kâ'b
bin Ucre radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, onun
yanında durmuş. Onun başında bitler cirit atıyormuş. Bunun üzerine Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem sormuş:
«Bu böcekler seni
rahatsız edip eziyet ediyorlar mı?»
Diyor ki: "Ben
«Evet» dedim. Bunun üzerine şöyle buyurdu:
«Öyleyse başını traş
et!»
İşte «İçinizden her
kim hasta olursa ya da başında bir ezâ varsa» (Bakara, 196) âyeti benim
hakkımda nazil oldu. Bunun üzerine Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
«Üç gün oruç tut, ya
da bir ile altı far ak arası buğday ya da arpa tasadduk et. Yahut, kolayına
gelen bir kurban kes»."
[Altı hadis imamı.][472]
3587- Diğer
rivayette: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, henüz Mekke'ye girmeden
önce Hudeybiye'de ihramlı iken ona uğradı. Bir tencerenin altını yakıyordu.
Bitler tüm yüzünü sarmıştı. Mekke'ye girmek niyetinde oldukları için orada
yerleşip kalmak niyetinde değillerdi.
Bunun üzerine Allah
fidye âyetini inzal buyurdu." Benzerini nakletti.[473]
3588- Diğer
rivayet: "Bir farak, üç sa'dır."[474]
3589- Diğer
rivayet:
"Bir sancı ve acı
göremiyorum, başına gelenler gelmiş. Gördüğüm kadarıyla sende fazla bir
bitkinlik ve yorgunluk yoktur. Kesecek bir koyun bulabilir misin?" diye
sordu.
"Hayır"
dedim.
"Öyleyse üç gün
oruç tut! Herbir yoksula yarım sa' vermek suretiyle altı yoksulu doyur!"
buyurdu. Böylece âyet benim için özel, sizin için genel olarak inmiştir.[475]
3590- Diğer
rivayet: "Başımı traş ettim ve sonra kurban kestim."[476]
3591- Âişe
radiyallahu anhâ'dan:
Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem Zübeyr'in kızı Dubâ'a'nın yanına girip şöyle dedi:
"Galiba hac
yapmak istiyorsun." "Vallahi kendimi rahatsız buluyorum."
"Hacca git ve şart koşarak de ki: «Alla-
hım beni nerede
hapsedersen orası (ihramdan çıkıp haccı bırakma) yerimdir»."
Bu kadın Mikdâd bin
el-Esved'le evliydi. [Buhârî, Müslim ve Nesâî][477]
3592- Müslim,
İbn Abbâs'tan benzerini rivayet etti. Ayrıca onda şöyle geçer:
"O (Âişe), şart
koşmayı kabul etmeyen İbn Ömer'i idrak etti. İbn Ömer şöyle diyordu:
«Size Peygamberiniz
sallallahu aleyhi ve sellem'in sünneti yetmiyor mu? Biriniz hacdan alıkonursa,
Beyt'i tavaf eder, Safa ile Merve arasında sa'y eder. Sonra ihramdan çıkar
gelecek yıl, tekrar hacceder. Kurban ke-<-ser, bulamazsa oruç tutar»."
[Mâlik, Buhârî,
Tirmizî ve aynı lafızla Nesâî.][478]
3593- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Mekke'ye
girerken Ten'îm'de ihram elbiselerini değiştirdi." [Taberânî,
Mu'cemu'l-Kebîr'de][479]
3594- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Mekke'ye
Bethâ'daki yüksek yol olan Ke-dâ'dan girdi, çıkarken aşağıdaki yoldan çıktı."
[Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî.][480]
3595- Diğer
rivayette şu ilave vardır: "Mekke'den çıktığı zaman Şecere mescidinde
namaz kılardı. Döndüğünde ise vadinin içindeki Zü'1-Huleyfe'de namaz kılar ve
sabaha kadar orada beklerdi."[481]
3596- Âişe
radiyallahu anhâ'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem Fetih yılı
Mekke'ye üstünden Kedâ'dan girdi. Umrede ise Kudâ'dan girdi. Urve de bunların
hepsinden girerdi. Evine daha yakın olduğu için genellikle Kedâ'dan
girerdi." [Buhârî, Müslim, Tirmizi ve aynı lafızla Ebû Dâvud.][482]
3597- Nâfi'
radiyallahu anh'dan:
"İbn Ömer,
Mekke'ye girerken yıkanırdı."[483]
3598- Eslem'in
İbn Ömer'den yaptığı rivayette:
"Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem Mekke'ye girmek üzere Fah'da yıkandı."
[Tırmizî.]
AncakTirmizî, Eslem'in
hadisinin mahfuz olmadığını, sahih olanın ise Nâfi'nin bir önceki hadisi
olduğunu söyledi.[484]
3599- Nâfi'
radiyallahu anh'dan: İbn Ömer dedi ki:
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem umre yaptığı zaman Zü'1-Huleyfe'de, hacda ise
Zü'1-Huleyfe'deki mescidin daha önceleri yerinde bulunan semure ağacının
altında konaklardı. Güzergâhı o yolda olan bir savaş, hac veya umreden döndüğü
zaman Batn-ı Vâdi'den inerdi. Vadinin içinden geçtiği zaman, devesini vadinin
doğu kenarındaki ağzında çöktürür ve sabaha kadar orada gecelerdi. Buna
karşılık ne taş mescidin yanında ne de üzerinde mescid binası olan kaya tepede
konaklardı. Orada Abdullah (b. Ömer)'in namaz kıldığı içinde kum yığınları olan
bir haliç (derin vadi girintisi) vardı ki, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem de orada namaz kılardı. Daha sonraları sel oraya taş getirip yığdı ve
böylece Abdullah'ın namaz kıldığı o yer toprak altında kaldı."
Abdullah bin Ömer
Nâfi'ye şunu da anlatmıştır:
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sel-lem, Ravhâ'daki mescidin altında bulunan küçük
mescidin yanında namaz kılmıştır." Abdullah, Peygamber sallallahu aleyhi
ve sellem'in namaz kıldığı o mescidi biliyordu. Mescidde namaz kılmak üzere
ayağa kalktığı zaman sağ tarafına düşen yerde konaklardı. Sen Mekke'ye
giderken o mescid, yolun sağ kenarına düşer. Onunla büyük mescidin arasında bir
taş atımlık mesafe vardır veya o kadar bir şey vardır.
İbn Ömer
Munsarafu'r-Ravhâ'nın yanındaki tepeciğe doğru namaz kılardı. Bu tepecik,
Mekke'ye giderken Munsaraf ile kendi arasındaki mescidin altındaki yolun
kenarında nihayet bulmaktadır. Orada daha sonra bir mescid yapılmıştır; ancak
Abdullah o mescidde namaz kılmazdı. Onu sağma ya da soluna bırakır, mescidin
kıble yününde bizzat o tepeciğe doğru namaz kılarHı
Abdullah, Ravhâ'ya
doğru öğleyi kılmazdan önce çıkardı ve ancak o yere vardığında öğleyi
kılardı. Mekke'den döndüğü zaman, sabahtan bir saat önce ya da seher vaktinin
sonunda oraya uğrarsa sabah namazını kılıncaya kadar orada gecelerdi.
Yine Abdullah
kendisine şunu anlatmıştır:
"Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem, yolun sağ tarafına düşen, Rüveyse'nin altında ve
iki mil berisinde bir tepeciğe kadar geniş ve düz bir yerde (bitmiş olan) koca
bir ağacın altında konaklardı. Bu ağacın üstü kesilmiş, içi de oyulmuştur.
Gövdesi hala durmakta olup, dibinde birçok kum yığınları vardır."
Yine Abdullah bin Ömer
kendisine anlatmış:
"Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem, Hudeybiye'ye giderken, Arec'in arkasından geçen
sel yatağı tarafında namaz kılardı. O mescidin yanında iki ya da üç taşlı
kabirler bulunmaktadır. Yolun sağında taş yığınları vardır."
Abdullah, o taş
yığınları arasından Arec'den giderken yürürdü. Öğle üstü güneş zail olduktan
sonra öğleyi o mescidde kılardı.
Yine Abdullah bin Ömer
ona anlatmıştır:
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem yolun solunda bulunan Herşâ dağının ilerisindeki
inişte bulunan büyük ağaçların dibinde konaklamıştır." Abdullah, yola en
yakın ve en uzun boylu olan ağaca doğru namaz kılardı.
Yine Abdullah bin Ömer
anlatmıştır: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Medine'ye varmadan
Merru'z-Zahrân'ın altında bulunan inişte konaklardı. Burası, Safravât'tan
Mekke'ye inerken, yolun soluna düşen yerdir ki, o yer ile cadde arasındaki
mesafe bir taş atımlıktır."
Yine Abdullah
kendisine şunu anlatmıştır:
"Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem Mekke'ye gelirken, Zû Tuva vadisinde konaklar,
sabah namazını kilıncaya kadar orada kalır ve orada (daha sonra) yapılan
mescidde değil de, onun altına düşen taştan bir tepe üzerinde namaz
kılardı."
Abdullah ona şunları
anlatmıştır: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Kabe'ye doğru kendisiyle
uzun dağ arasında bulunan dağın iki yakasına doğru yönelmiş, orada yapılan
mescidi sol tarafına almıştır. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in
namazgahı ile oranın arasında on arşın mesafe vardır. İşte orada yani seninle
Kabe arasına düşen dağın iki tepesine doğru namaz kılardı." [Buhârî][485]
3600- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: "O geldiği zaman, Zû Tuvâ'da gecelerdi, sabah
olunca (Mekke'ye) girerdi. Ayrıldığı zaman Zû Tuvâ'ya uğrar sabaha kadar orada gecelerdi.
Ve Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in de böyle yaptığını söylerdi."
[Tirmizî hariç, Altı hadis imamı][486]
3601- Diğer
rivayet:
"İbn Ömer,
Harem'in aşağısına girdiği zaman telbiyeyi keserdi. Zû Tuvâ'da gecelerdi.
Sonra namaz kılar ve yıkanırdı. Ve Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in
de böyle yaptığını anlatırdı."[487]
3602- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: Nâ-fi' derdi ki:
"İbn Ömer
Muhassab'da konaklamayı sünnet sayardı." [Müslim][488]
3603- Ebû
Davud'un rivayeti:
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem, öğle, ikindi, akşam ve yatsıyı Bathâ'da kıldı,
sonra orada uyudu, daha sonra Mekke'ye girdi ve tavaf yaptı. İbn Ömer de böyle
yapardı." [Nesâî hariç, Kütüb-i sitte'de benzeri rivayetler vardır.][489]
3604- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan, dedi ki:
"Muhassab'da
konaklamak (haccm zorunlu ibadetlerine dâhil olan) bir şey değildir. O, ancak
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in konakladığı yerdir."
[Buhârî, Müslim ve
Tirmizî][490]
3605- Onlar
ve Ebû Dâvud, Âişe'den, dedi ki:
"Ebtah'a inip
konaklamak sünnet değildir. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem orada, sırf
orası yola çıkmağa pek elverişli olduğu için konaklamıştır."[491]
3606- Ebû
Râfi' radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Mina'dan
çıktığı zaman bana Ebtah'da konaklamamı emretmedi. Lâkin ben orada çadır
kurmuştum; geldi ve orada konakladı." [Müslim ve Ebû Dâvud.][492]
3607- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem dedi ki:
"Yarından
itibaren Kurban bayramıdır." Bunu Mina'dayken söyledi. Devamla: "Yarın,
(Kureyş'in) küfür üzerinde (kalmak üzere) anlaştığı Kinâne oğulları Hayfı'na
ineceğiz" buyurdu. Bununla Muhassab'ı kastediyor. Bu şöyle olmuştur:
"Kureyş ile
Kinâne (kabileleri), Hâşim oğulları ve Abdulmuttalib veya Muttalib oğullarına
karşı, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'i kendilerine teslim edinceye
kadar, onlarla evlenmiyeceklerine ve onlarla alışveriş de yapmayacaklarına
dair birleşip ittifak etmişlerdi." [Buhârî, Müslim ve Ebû Dâvud.][493]
3608- el-Alâ
bin el-Hadremî radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Muhacir olanlar,
Mekke'de hac ibadetlerini tamamladıktan sonra üç (gün) ikâmet ederler."[494]
3609- Diğer
rivayette:
"Muhacir için,
Veda tavafından sonra üç gün kalma hakkı vardır" diye geçer ki bundan
sanki "üç günü aşamaz" gibi bir anlam çıkmaktadır. [Mâlik hariç,
Altı hadis imamı.][495]
3610- Nâfi'
radiyallahu anh'dan:
"İbn Ömer,
Mekke'den ayrılıp Medine'ye yola koyulmuştu, Kudeyd'e varınca Medine'den ona
bir haber geldi. Bunun üzerine dönüp Mekke'ye ihramsız girdi." [Mâlik][496]
3611- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: "Abbâs'ın oğlu el-Fadl Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem'in terkisindeydi. Resû-lullah'a Has'am'dan bir kadın fetva
sormak için geldi. Fadl da durmadan ona, kadın da ona bakıyordu (karşılıklı
bakışıyorlardı). Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem de Fadl'in yüzünü
başka tarafa çevirmeye koyuldu. Kadın dedi ki:
«Ey Allah'ın Resulü!
Allah'ın kullarına farz kıldığı hac farizası yaşlı olan babama da ulaştı, ancak
deveye binmekten âcizdir; acaba ben onun namına hac yapabilir miyim?» *
«Evet» buyurdu. Bu
hâdise, Veda haccın-da cereyan etmiştir."[497]
3612- Diğer
rivayet:
"Bir adam dedi
ki: «Ey Allah'ın Nebisi! Babam hac yapamadan vefat etti; acaba ben onun namına
hac yapabilir miyim?» Şöyle buyurdu:
«Acaba babanın bir
borcu olsaydı, sen onu öder miydin?»
«Evet» deyince,
«Allah'ın borcu (ödenmeye) daha lâyıktır» buyurdu."[498]
3613- Diğer
rivayet:
"O yaşlı bir
adamdır, devenin üstünde duramıyor. Eğer onu devesinin üstüne bağlarsam
ölmesinden korkuyorum."[499]
3614-
Ahmed'in rivayeti: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Fadl'a dedi ki:
«Ey Kardeşimin oğlu!
Bu öyle bir gündür ki, kim bugünde kulağına, gözüne ve diline sahip olursa
mutlaka bağışlanır»."[500]
3615- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan:
Bir adam Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem'e gelerek dedi ki:
"Kız kardeşim
hacca gitmeyi adamıştı, gitmeden vefat etti. Ne dersin, ben onun namına hac
yaparsam olur mu?"
"Kız kardeşinin
borcu olsaydı öder miydin?"
"Evet."
"Öyleyse bunu da
öde! Zira borcu ödenmeye Allah daha layıktır."
[Buhârî, Müslim ve
Nesâî][501]
3616- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem bir adamın: "Lebbeyk an Şübrüme!" dediğini duydu.
Şöyle buyurdu: "Kimdir Şübrüme?"
"Benim kardeşim,
ya da akrabam" diye cevap verince: "Sen kendi namına haccettin
mi?" diye sordu. Adam "Hayır" dedi. Bunun üzerine şöyle buyurdu:
"Önce kendin için
haccet, sonra Şübrüme için haccedersin." [Ebû Dâvûd][502]
3617- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan:
"Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem, Revhâ'da bir grup yolcuya rastladı ve:
«Bu kavim kimdir?»
diye sordu.
«Biz müslümanlanz, ya
sen kimsin?" diye sordular. O da:
«Ben Allah'in
Resulüyüm» buyurdu.
Bir kadın elindeki
çocuğu yukarıya kakh-np «Bunun için hac var mıdır?» diye sordu.
«Evet vardır, sen de
sevabını alırsın» buyurdu." [Müslim, Ebû Dâvûd ve Nesâî.][503]
3618- Câbir
radiyallahu anh'dan:
"Biz Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte hac yaptığımız zaman, kadınlar ve
çocuklar namına da telbiye getirirdik."
[Tirmizî]
Ayrıca o, bu rivayet
hakkında: "Bu garîb-dir. Âlimler, kadının namına telbiye getirilmeyeceği
hususunda ittifak etmişlerdir" dedi.[504]
3619- Zeyd bin Erkam radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim babası ya da
annesi namına hac yaparsa bu, hem kendisi, hem de onların namına kâfi
gelir." [Taberânî, Mu'cemu'I-Kebtr'de adı belirtilmeyen bir râvi
kanalıyla.][505]
3620- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellembuyurdu:)
"Kim ölmüş bir
kişinin namına hac yaparsa, onun ecri gibi ecir alır; kim de oruçluya iftar
verirse, onun ecri gibi ecir alır. Kim bir hayra çağırırsa o hayrı yapan gibi
sevap alır." [Taberânî, Mu 'cemu'l-Evsat'ta. İsnadında Ali bin Yezîd bin
Behrâm adlı râvi vardır.][506]
3621- Ömer
radiyallahu anh'dan: "Ömer, Mina mescidinde tekbir getirirdi.
Mescidde olanlar da
onunla birlikte tekbir getirirlerdi. Çarşılar tekbir sedaları ile âdeta inlerdi.
Bu tekbir ta Mescid-i haram'a kadar vâsıl olurdu da oradakiler Ömer tekbir
getirdi derler ve kendileri de tekbir getirirlerdi."
[Buhârî bâb
başlığında. Ayrıca Muvatta'da benzeri rivayet edilmiştir.][507]
3622- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: "O, çadırında namaz ardında (teşrîk) tekbir
getirirdi. Onun tekbirini duyanlar da tekbir getirirlerdi. Namazın dışında
kalan vakitlerde de tekbir getirirdi. Kuşluk vakti, zeval vakti taş atmaya
gittiğinde hep tekbir getirirdi."
[Bâb başlığında Buhârî.][508]
3623- Diğer
bir bâb başlığında ondan (İbn Ömer'den) ve Ebû Hureyre'den:
"İkisi
Zi'1-Hicce'nin on gününde —ki bunlar teşrîk günleridir— tekbir getirerek çarşıya
çıkarlardı. Onların lekbirleriyle birlikte halk da-tekbir getirirdi."[509]
3624-
Abdurrahman bin Muâz radiyallahu anh'dan:
"Mina'da iken
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem bize hitap eni; söylediklerini duymak
için kulak kabarttık. Biz konak yerlerimizde bulunuyorduk (yine de onu
duyabiliyorduk). Onlara hac menâsikini öğretmeye başladı. Nihayet taşlama
yerine geldi. Konuşurken şehâdet ve orta parmağını kulaklarına koymuştu. Sonra
sapantaşı gibi küçük taşların atılmasını söyledi. Muhacirlere emretti, Mescidi
(Hayf)ın önüne indiler. Ensâr'a emretti, mescidin arkasında indiler; derken herkes
indi." [Nesâî][510]
3625- Ebû
Davud'un ibaresi: "Muhacirlere «buraya insinler» diyerek
kıblenin sağını
gösterdi. Ensâra da «buraya insinler» diyerek kıblenin solunu gösterdi. «Diğer
insanlar da onların etrafına insin» buyurdu."[511]
3626- el-Hirmâs
bin Ziyâd el-Bâhilî radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellcm'i Mina'da Kurban bayramı günü devesi Adbâ'nın
üstünde halka hitap ederken gördüm." [Ebû Dâvud][512]
3627- İbn
Ebî Necîh radiyallahu anh'dan, o da babasından, o da Bekroğullanndan olan iki
adamdan:
Dediler ki:
"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'i biz devesinin yanmdayken,
Teşrik günlerinin ortasında halka hitap ederken gördük. Bu konuşması onun
Mina'da irâd ettiği hutbesiydi."[513]
3628- Rafı'
bin Ömer el-Muzenî radiyal-lahu anh'dan:
"Mina'da kuşluk
vakti Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'i, boz bir dişi katırın üstünde
halka hitap ederken gördüm. İnsanlardan kimi oturuyor, kimisi de ayaktaydı.
Ali, ondan duyduklarını olduğu gibi halka naklediyordu."
[Her iki rivayet de
Ebû Davud'a aittir.] İmanın hükümleri bölümünde Allah Resulü sallallahu aleyhi
ve sellem'in bu hutbesi daha önce geçmişti. Burada ise Teşrik günlerinin
ortasına tesadüf eden Revs gününde irâd ettiği hutbeleri söz konusu edilmiştir.[514]
3629- Ebû
Hurre er-Rakkâşî radiyallahu anh'dan, o da amcasından:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Dikkat edin,
zulmetmeyin! Dikkatli olun, zulmetmeyin! Dikkat edin zulmetmeyin! Gönül
hoşluğu olmadan bir müslümanın malı helâl olmaz. Dikkat edin! Cahiliyetten
kalma her kan davası ve (faiz) malı Kıyamet gününe kadar bu ayağımın altındadır
(kaldırılmıştır)." (Devam etti nihayet şunu) dedi: "Dikkat edin,
kimde bir emanet varsa kendisine emanet edene götürüp versin."
[Ahmed leyyin bir
senedle.][515]
3630- İbn Ömer
radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem Akabe'de şöyle
hitap etti:
"Zaman, Allah'ın
gökleri ve yeri yarattığı günde olduğu şekline dönmüştür. Allah katında
ayların sayısı on ikidir. Bu on ikiden dördü haram aylardır: Mudar kabilesinin
Receb ayı Zi'l-Ka'de, Zi'l-Hicce ve Muharrem. Bu dosdoğru bir dindir. Öyleyse
o aylar içinde kendinize yazık etmeyin.
Nesi', (haram aylara
ilavede bulunmak, yerlerini değiştirmek) küfürde gerçekten ileri gitmektir.
İnkâr edenler Allah' in haram kıldığı ayların sayısına uydurmak için, onu bir
yıl haram, bir yıl helâl saymak suretiyle sapıtıyorlar. Böylece Allah'ın haram
kıldığını helal kılıyorlar. Onlar bir yıl Sefer ayını helâl, Muharrem ayını
haram; ertesi yıl Sefer' i haram, Muharrem'i helâl aydan kabul ediyorlar.
Ey insanlar, şeytan
artık kendisine tapıl-maktan umudunu kesti. Onun için sizin küçük diyerek
aldırmadığınız günahlara razı oldu. Dininiz hakkında bu küçük deyip hakir gördüğünüz
amellerden (günahlardan) kaçınınız!"
[Bezzâr zayıf bir senedle.][516]
3631- Gülsüm
bin Cübeyr radiyallahu anh'dan:
İçinde yer alan
kıssada şu ibare geçmektedir:
Sıffîn'de Ammâr'ı
öldüren kişi, Akabe günü Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in halka
hitap ederken şöyle duyduğunu işittiğini söyledi: "Kanlarınız, mallarınız
birbirlerinize, bugünkü gününüzün hürmeti, bu ayınızın hürmeti, bu beldenizin
hürmeti gibi haramdır.
Dikkat edin, benden
sonra birbirlerinizin boyunlarını vuracak kâfirlere dönmeyin!"
Kıssada, bu adamdan
sapıklığı daha açık kimse yoktur. Çünkü bu adam, Allah Resulü sallallahu aleyhi
ve sellem'den bu sözünü işittikten sonra kalkıp Ammâr'ı öldürmüştür.
[Taberânî, Mu 'cemu'
l-Kebîr 'de][517]
3632- Ebû
Ümâme radiyallahu anh'dan: Arefe gününde (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem buyurdu.)
"Her peygamberin
kabul edilmiş duası geçmiştir. Ben ise duamı Kıyamet gününe sakladım.
Peygamberler: «Biz senden daha fazla ümmet sahibiyiz» diyecekler. Sakın beni
mahcup etmeyin. Ben sizi Havz'un kapısında oturup bekleyeceğim."
[Taberânî,
Mu'cemu'l-Kebîr'de leyyin bir senedle.][518]
3633- Yine
leyyin bir senedle yapılan rivayet şöyledir:
"Allah'a karşı
yemin etmeyin! Çünkü kim Allah'a karşı yemin ederse, Allah onu yalancı
çıkartır."[519]
3634- el-Addâ'
bin Hâlid radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem Veda haccını yaptığı günde şöyle buyurmuştur:
"Allah şöyle
buyuruyor: «Ey İnsanlar! Şüphesiz biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık.
Tanışasınız diye sizleri şubeler ve kabileler halinde kıldık. Allah katında en
iyiniz O'ndan en çok korkanınızdır.»
Arabın Aceme üstünlüğü
yoktur; Acemin de Araba üstünlüğü yoktur. Ne siyahın beyaza ve ne de beyazın
siyaha üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak ve sadece takva ile olur.
Ey Kureyş topluluğu!
İnsanlar âhirete gelirlerken, siz âhirete boyunlarınıza dünyayı
yüklenmiş olarak
gelmeyin! Allah'a karşı benim size hiçbir faydam dokunmaz." [Taberânî,
Mu'cemu'l-Kebtr'de][520]
3635- Câbir
radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Hicret öncesi
iki hac, hicret sonrası da umre ile bir hac yapmak suretiyle tam üç hac yapmıştır.
Altmışüç kurban sevk etmiştir. Geri kalan develeri Ali, Yemen'den getirmiştir
ki, içlerinde burnunda gümüşten bir bere bulunan Ebû Cehl'in devesi de vardı.
O develeri Allah Resulü kesti. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem her
deveden bir parça alınmasını emretti. Alındı ve pişirildi, Efendimiz (etinin)
suyundan içti." [Tirmizî][521]
3636- Enes
radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, dört kere
umre yaptı; hepsi de Zi'1-Ka'de ayında idi. Ancak haccıyla birlikte yaptığı
umre başka. Hudeybiye ya da Hudeybiye zamanında olan umre Zi'1-Ka'de'de; Huneyn
ganimetlerinin taksim edildiği yer olan Ci'râ-ne'den yaptığı umre de
Zi'1-Kade'de yapmıştır. Bir umre de haccıyla beraber yaptığı umredir."
[Buhârî, Müslim, Tirmizî ve Ebû Dâvud][522]
3637-
Muharriş el-Ka'bî radiyallahu anh'Haır
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem Ci'râne'den gece umreye niyetlenerek çıktı. Gece
Mekke'ye girip umresini yaptı. Sonra yine o gece çıkıp Ci'râne'ye vardı ve
sanki orada gecelemiş gibi Ci'râne'de sabahladı. Ertesi gün Güneş öğle vakti
zail olunca, Şeriften çıktı. Diğer yoldan gelen toplulukla Scrif'tc birleşti.
Bu yüzden O'nun bu umresi halka gizli kaldı." ITirmizî ve Nesâî][523]
3638- Ebû
Davud'un rivayeti:
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem, Ci'râne'ye girdi. Mescide girip Allah'ın istediği
kadar namaz kıldı.[524]
Sonra ihram giydi,
sonra devesine binip
Şerife yöneldi. Nihayet Medine yoluna geldi. Mekke'de gecelemiş gibi sabaha
kavuştu."
3639- Urve
radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem,ancak üç
kere umre yapmıştır ki bunun birisi Şevval ayında, diğer ikisi de Zi'1-Ka'de
ayında gerçekleşmiştir." [Mâlik][525]
3640- Urve,
Âişe radiyallahu anhâ'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, biri
Zi'1-Ka'de, biri de Şevval'de olmak üzere iki umre yapmıştır." [Ebû
Dâvud][526]
3641- Urve
radiyallahu anh'dan:
"Ben, İbn Ömer'le
birlikte sırtımızı Âi-şe'nin hücresine dayamış oturuyorduk. Onun misvak sesini
(dişlerini fırçaladığını) duyuyorduk. Dedim ki:
«Ey Ebû Abdurrahman!
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem Receb ayında umre yaptı mı?»
«Evet!» deyince,
Âişe'ye hitaben dedim ki: "Anneciğim! Ebû Abdurrahman'in dediğini duyuyor
musun?"
«Ne diyor?»
«Diyor ki: Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem Receb ayında umre yaptı.»
«Allah, Ebû
Abdurrahman'ı bağışlasın! Hayatım hakkı için o, Receb ayında umre yapmadı.
Yaptığı umrelerden hemen hepsinde ben onunla beraber olmuşumdur» diye cevap
verdi. İbn Ömer de bunu dinliyordu. Ne evet dedi ve ne de hayır; sadece sükût etmekle
yetindi." [Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Tirmizî][527]
3642- Âişe
radiyallahu anhâ'dan: Dedim ki: "Ey Allah'ın Resulü! Mina'da seni güneşten
koruyup gölgelendirecek bir bina yapsak olmaz mı?"
"Hayır! Orası
ancak önce gelenin ineceği ve devtam çökerteceği bir yerdir" buyurdu.[528]
3643- Ebû'd-Derdâ
radiyallahu anh'dan: Dedik ki: "Ey Allahın'ın Resulü! Mina'nın durumu
insanı şaşırtıyor. O, dar bir yerdir. İnsanlar gelince genişliyor." Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Mina, aynı rahme
benzer; dardır, hâmile kaldığı zaman Allah onu genişletir."
[Taberânî,
Mu'cemu'l-Evsat'U zayıf bh isnadla.][529]
3644- Ebû
Vâkıd el-Leysî radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem'in Veda haccında hanımlarına şöyle dediğini
duydum: "Bundan (hacdan) sonra (sizler için) hasırların üstleri vardır
(bir daha haccetmek size farz değildir)." [Ebû Dâvud][530]
3645- Bezzâr, Ahmed ve Ebû Ya'lâ, Ebû Hureyre'den
naklettikleri hadiste şunu eklediler:
Zeynep ile Sevde'nin
dışında hepsi haccetmekteydiler. O ikisi şöyle diyorlardı:
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sel-lem'in: «Bundan (hacdan) sonra (sizler için)
hasırların üstleri vardır (bir daha haccetmek size farz değildir)» sözünden
sonra bizi buradan artık hiçbir hayvan kımıldatamaz."[531]
3646- Ömer
radiyallahu anh'dan:
"O, yaptığı son
haccında, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in hanımlarına hacca çıkmaları
için izin verdi. Abdurrahman bin Avf ile Osman bin Affân'ı da onlarla beraber
gönderdi."[532]
3647- Sümâme
radiyallahu anh'dan: "Enes radiyallahu anh, cimri olmadığı halde bir deve
semeri üzerinde haccetti. Ve Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in bir deve
üstünde haccettiğini ve bu devenin de aynı zamanda azık ve eşyalarını taşımakta
olduğunu bildirdi." [İkisi de Buhârî'ye aittir.[533]
3648- Ebû
Zer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"İnsanlar için,
içinde namaz kılınacak ilk mübarek ev, Kabe'dir." Dedim ki:
"Sonra
hangisi?"
"Mescid-i Aksa!
"Aralarında kaç
yıl vardır?"
"Kırk yıl"
buyurdu. [Buhârî, Müslim ve Nesâî][534]
3649- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Hacer-i Esved,
Cennet'ten inmiştir. O indiğinde, sütten daha beyaz idi. Ademoğulları-nın
hataları (günahları) onu kararttı."
[Nesâî ve aynı lafızla
Tirgflzî.][535]
3650- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Hacerü'l-Esved
hakkında şöyle buyurdu:
"Vallahi Allah,
onu Kıyamet gününde gören iki gözü ve konuşan bir dili olduğu halde
diriltecektir de kendisini hakkıyla istilâm edenler hakkında tanıklık
edecektir." [Tirmizî][536]
3651- Taberânî,
Mu'cemu'l-Kebîr'de: "Allah kıyamet gününde Hacer-i Esved'i ve Rükn-ü
Yemanî'yi, iki gözlü, bir dilli, iki dudaklı olarak diriltecek ve kendilerini
istilâm edenler için bir vefa borcu olarak tanıklık edeceklerdir."[537]
3652- İbn
Amr bin el-As radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Rükün ile makam,
Cennet yakutlarından iki yakut idi. Allah onların nurunu almıştır, eğer onların
nurlarını almasaydı meşrikle mağrip arasını aydınlatırlardı." [Tirmizî]
Ayrıca o, bu hadisin
İbn Ömer'den mevkuf yani onun sözü olarak rivayet edildiğini söyledi.[538]
3653- İbn
Amr bin el-Âs radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kıyamet gününde
Rükün, bir dili ve iki dudağı olduğu halde Ebû Kubeys dağından daha büyük
olarak gelecektir."
[Ahmed leyyin bir
senedle.][539]
3654- Taberânî,
Mu'cemu' l-Evsat'ta şunu ekledi:
"Kendisini hak
ile istilâm eden için tanıklık edecektir. O, mahlûkatıyla musâfaha eden
Allah'ın sağı (sağ kolu)dır."[540]
3655- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellembuyurdu:)
"Hacer-i Esved,
Cennet taşlarından bir taştı. Yeryüzünden Cennet taşlarından ondan başka hiçbir
taş yoktur. Billur taşları gibi beyazdı. Eğer ona Cahiliyet kirinden bir şey
bulaşmasaydı, elini süren her hasta mutlaka iyileşirdi." [Taberânî,
Mu'cemu'l-Evsat ve'I-Kebfr'de leyyin bir senedle.][541]
3656- İbn
Amr bin el-Âs radiyallahu anh'dan, dedi ki:
"Rüknü'l-Esved
semadan indi, Ebû Ku-beys dağına beyaz bir billur taşı gibi kondu. Kırk sene
orada kaldıktan sonra İbrahim'in temelleri üzerine yerleştirildi."
[Taberânî,
Mu'eemu'I-Kebîr'de][542]
3657- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Hacer-i Esved'e,
cahiliyet kirliliklerinden hiçbir şey bulaşmasaydı, zalim ve günahkârların
pisliklerinden de hiçbir şey değme-seydi, başvuran her hasta iyileşirdi. Bugün
de aynen Allah' in kendisini yarattığı şekilde görülürdü. Siyah ile
değiştirmesinin sebebi, Cehennem ehlinin cennet süsünü görmemesi içindir.
Ayrıca o, Cennet yakutlarından bir yakuttur ki, Allah onu, Âdem' i yeryüzüne indirdiği
zaman, Kabe'nin yerine koymuştur. Yeryüzü o zaman son derece temiz idi. Orada
hiçbir günah işlenmemişti. Çünkü orasını kirletecek kimse yoktu. Harem in
etrafına Allah, melekleri bir saf olarak sırf onu yeryüzü sakinlerinden
korumak için yerleştirmiştir. Yeryüzünün sakinleri o zaman cinlerden ibaretti.
Onların onu görmeleri yakışık almazdı. Çünkü Cennetten gelme bir şey idi.
Cenneti gören cennete girer. Onun için ona ancak haklarında cennet sabit
olanlar bakabilirdi. Melekler sürekli olarak cinleri ondan alıkoydular, göstermediler.
Harem'in her tarafını ablukaya aldılar. Bunun için Harem'e «harem (yasak ve
mukaddes bölge)» denilmiştir."
[Taberânî,
Mu'eemu'I-Kebîr'de zayıf bir isnadla.][543]
3658- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Meryem'in oğlu
Isâ, Fecc-i Ravhâ denilen yerde hac veya umre yapmak yahut o ikisini bir
arada yapmak üzere mutlaka telbiye getirecektir. " [Müslim][544]
3659- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem Mekke ile
Medine arasındaki Ezrak vadisine uğradı. "Bu vadi hangi vadidir?"
diye sordu. "Ezrak vadisidir" dediler.
Şöyle buyurdu:
"Ben Musa Aleyhisse-lam'ı gür sesi ile Allah'ı telbiye ederek tepeden
aşağıya inerken görüyor gibiyim." Sonra Herşâ tepesine gelerek: "Bu
tepe hangi tepedir?" diye sordu: Ashâb: "Herşâ tepesidir"
cevabmı verdiler. Bunun üzerine Allah'ın Resulü: "Ben, Yunus bin Mettâ
Aleyhisselam' ı derli toplu, kırmızı bir dişi deve üstünde, yünden bir cübbe
giymiş, devesinin yuları hurma lifinden örülü olduğu halde telbiye ederken
görüyor gibiyim" buyurdu. [Buhârî ve Müslim][545]
3660- Âişe
radiyallahu anhâ'dan:
Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem uykusunda kıpırdadı. Bunun üzerine "Ey Allah'ın
Resulü! Uykunuzda hiç yapmadığınız şeyleri yaptınız" dedik. Şöyle buyurdu:
"Hayret doğrusu!
Ümmetimden birtakım insanlar, Kureyş'ten Beyt'e iltica etmiş, bir adama ulaşmak
için bu Beyt'e geliyorlar. Fakat çöle vardıklarında yerle bir oldular."
Dedik ki: "Ey Allah'ın Resulü! Yol insanları (zaman zaman) pekâlâ bir
araya getirebilir." Bunun üzerine: "Evet, aralarında kastılı olan,
sakat ve yolcular da vardır. Muhtelif yerlerden gelmelerine rağmen hepsi aynı
şekilde helak olurlar. Ancak Allah onları niyetlerine göre diriltecektir."
[Müslim|[546]
3661- Buhârî'nin
rivayeti:
Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: "Bir ordu Kabe'ye hücum edecek,
(bu beldenin) çölüne geldiklerinde yerle bir olacaklardır." Dedim ki:
"Ey Allah'ın
Resulü! Hepsi mi helak olacak? Zira içlerinde (alış-verişle meşgul olan) çarşı
halkı ve o zalimlerden olmayan kimseler de bulunmaktadır." Şöyle buyurdu:
"Öncekiler de
sonrakiler de yani hepsi helak olacak, fakat dirilirken niyetlerine göre
dirileceklerdir."[547]
3662-
Safıyye radiyallahu anhâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"İnsanlar bu
Beyt'e karsı savaşmakta devam edeceklerdir; hatta bir ordu burayı almak için
gelirken çöle vardıklarında, yahut bu beldenin çölüne geldiklerinde, öncekilerden
sonrakilere kadar hepsi yerle bir edilecektir. Ortaları bile
kurtulamıyacaktır." Dedim ki:
"Ey Allah'ın
Resulü, onlardan istemeyerek bulunanların durumları ne olacak?"
Şöyle buyurdu:
"Allah onları içlerindeki niyetlerine göre diriltecektir." [Tirmizî][548]
3663- Abdullah
bin Safvân radiyallahu anh'dan, o da Mü'minlerin annesinden:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Bu Beyt'e
(Kabe'ye) güçleri, silahlan ve hazırlıkları bulunmayan bir kavim sığınacaktır.
Onlara savaşmak için bir kavim gelecek; (bu beldenin) çölüne varınca yerle bir
olacaklardır."
Yûsuf İbn Mâlıek dedi
ki: "Şam ehli o zamanlar Mekke'ye yürüyorlardı." Abdullah bin Safvân
dedi ki: "Ama vallahi o kastedilen, bu ordu değildir." [Müslim]
Nesâî'nin rivayetinde
Hafsa'nın hadisi olarak nakledilmiştir.[549]
3664- Şakîk
radiyallahu anh'dan:
Şeybe bin Osman ona
dedi ki: Ömer radiyallahu anh senin şu oturduğun yere oturdu ve şöyle dedi:
"Kabe'nin malını taksim etmeden buradan çıkmam!" Dedim ki:
"Sen bunu
yapamazsın."
"Bilakis
yapacağım!" dedi. Ben yine:
"Sen bunu yapamazsın!"
dedim. Bu defa "Neden?" diye sordu. Dedim ki:
"Çünkü Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ve Ebû Bekr onu gördükleri ve ona senden
daha muhtaç oldukları halde bunu yapmadılar, o mallan çıkarmadılar."
Bunun üzerine kalktı
ve çıktı. [Ebû Dâvud][550]
3665- Buhârî'nin
rivayeti: "Orada dağıtmadık ne bir san (altın) ve ne de bir beyaz (gümüş)
bırakmayacağım! Bunu kafama koydum." Dedim ki:
"Bunu senin iki
dostun yapmamıştır." Bunun üzerine "Onlar kendilerine uyacağım iki
şahsiyettir" dedi.[551]
3666- Ebû Şureyh
el-Adevî radiyallahu anh'dan:
O, Mekke'ye ordu
gönderen Amr bin Saîd'e dedi ki: "Ey Emîr! Bana izin ver de sana Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in söylediği bir sözü söyleyeyim. Fetih
gününün ertesi onu iki kulağımla duydum; iki gözümle de gördüm. Konuştuklarını
kalbim kavradı. Allah'a hamd ü senada bulunduktan sonra şöyle buyurdu:
"Mekke'yi
insanlar değil, bizzat Allah haram (mukaddes) kılmıştır. Allah'a ve âhiret gününe
inanan bir müslüman kişi için orada kan dökmek ve ağaç kesmek helâl olmaz. Biri
kalkar da «Peki Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem neden orada savaştı?»
derse, ona şöyle deyin: «Allah kendi Resulüne müsaade etti, size müsaade
etmedi.» Allah bana gündüzden sadece belirli bir süre müsaade etti. Sonra
haramlı-ğı tekrar eskisi gibi oldu. Bu hususu burada bulunanlar bulunmayanlara
tebliğ etsinler." Ebû Şureyh'e denildi ki: "Amr sana ne dedi?"
Şu cevabı verdi: "Ey Ebû Şureyh! Ben bunu senden daha iyi biliyorum.
Harem(-i Şerîf), âsiyi, kan döküp kaçan ile bir yeri tahrip etmiş bir kimseyi
barındırmaz." [Buhârî, Müslim, Tirmizî ve Nesâî][552]
3667- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Allah, Mekke'yi
haram (mukaddes) kılmıştır. O, ne benden önce ve ne de benden sonra hiç kimseye
helâl olmaz. O ancak bana belirli bir süre helâl olmuştur. Yaş otu kopa-rılmaz,
ağacı kesilmez, avı kaçırılmaz ve ürkütülmez, yitiklerini yerden almak helâl
olmaz, ancak yitiğini ilân edip sahibini bulup teslim etmek için alınır."
el-Abbâs b. Abdil-muttalib dedi ki: "Ancak onun (Mekke'nin) izhirini (bir
nevi otunu) kuyumcularımız ve kabirlerimiz için almak helâl olur."
Diğer rivayette:
"Evlerimizin
tavanları için (kullanmak üzere) izhir otu müstesna" diye geçer.
İkrime dedi ki:
"Avı kaçırılmaz demek ne demektir, bilir misin? Yani o, gölgeden kaçırılıp
da yerine oturulmaz (ürkütülmez) demektir." [Buhârî, Müslim ve Nesâî][553]
3668- Taberânî
Mucemu'l-Kebir ve el-Ev-sat'ta leyyin bir senedle onun benzerini şu ekle rivayet
etti: O'na denildi ki: "İşte Hâlid bin Velîd, öldürüyor." Şöyle
buyurdu: "Ey Fülan! Kalk ta
ona söyle elini
öldürmekten çeksin!" Adam ona gitti ve dedi ki: "Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem sana elinden geldiği kadar öldür" diyor."
Bunun üzerine Hâlid bin el-Velîd tam yetmiş insan öldürdü. Durum Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem'e anlatınca, derhal Hâlid'i çağırtıp: "Ben
seni öldürmekten alıkoymadım mı?" diye sordu. Hâlid: "Hayır, biri
geldi bana elimden geldiği kadar insan öldürmemi emrettiğinizi söyledi"
diye cevap verdi. Adamı çağırttı, ona "Ben sana söyle Hâlid'e elini
öldürmekten çeksin demedim mi?" "Evet, ama sen bir şey
(öldürülme-melerini) murad ettin. Allah da bir şey murad etti. Allah'ın murad
ettiği iş seninkini geçti. Ben başka bir şey yapamazdım ki!" Bu söze karşı
sükût buyurdu ve ona hiçbir cevap vermedi.[554]
3669-
Abdullah bin Hubyş radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim bir sidre
ağacını (Arabistan kirazını) keserse Allah onu bas aşağı ateşe atar."
Ebû Dâvud. Benzeri bir
hadiste şu ibare geçer: "Yolcuların ve hayvanların çölde altında
gölgelendikleri sidre (ağacını) keserse..."
Taberânî'nin el-Evsat'
uıda: "Harem'den bir sidre keserse" diye geçmektedir.[555]
3670- Hassan
bin İbrâhîm radiyallahu anh'dan: Sırtını Urve'nin köşküne dayayan Hişâm bin
Urve'ye sidrenin (Arabistan kirazının) kesilmesi hakkında bir soru sordum; şu
cevabı verdi: "Şu kapılan ve kapı kanatlarını görüyor musun, işte bütün
bunlar Urve'ye ait sidrelerdir. Urve, sidre ağacını keserdi ve kesilmesinde
bir sakınca görmezdi."[556]
3671-Diğer
rivayette şunu da ekledi: Hişâm, Hassân'a: "Ey Iraklı! Bana bir bid'at
mesele getirdin" dedi. (Hassan) Dedim ki: "Asıl bid'at sizin
tarafınızdan gelmiştir. Mekke'de şöyle diyen bir zât işittim:
«Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem sidreyi kesene lanet etmiştir»." Önceki hadisi
aynı anlamda nakletti. [Ebû Dâvud][557]
3672- İbn
Cübeyr radiyallahu anh'dan: "Ayağının altına mızrağın kesici ucu isabet
edip ayağı özengiye yapıştığı zaman ben, İbn Ömer'le beraberdim. İnip çıkardım.
Bu olay Mina'da
olmuştur. Haccâc onu ziyarete geldi. Haccâc dedi ki:
«Bunu sana yapanı
biliyor musun?»
«Bunu bana sen yaptın»
diye cevap verdi.
«Nasıl yani?»
«Silah taşınması helâl
olmayan bir günde silah taşıttın! Harem-i Şerîf'e silah soktun. Şimdiye dek
Harem-i Şerîf'e silah sokulmazdı» diye cevap verdi." [Buhârî][558]
3673- Câbir
radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:) "Mekke'de silah taşınması helâl
olmaz." [Müslim][559]
3674- Abdullah
bin Adiyy bin el-Hamrâ radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem'i Hazvere'nin üzerinde durup şöyle dediğini gördüm:
"Vallahi sen en
hayırlı bir yersin. Allah'a en sevimli bir yersin. Eğer ben, senden
çıkarhl-masaydım (kendiliğimden) çıkmazdım."[560]
3675- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Mekke'ye
hitaben şöyle buyurdu:
"Ne kadar güzel
bir ülkesin. Seni çok seviyorum. Eğer ben senden çıkartılmasaydım, kesinlikle
kendiliğimden çıkmazdım."
[İki rivayet de
Tlrmizî'nindir.][561]
3676- Ebû Ya'lâ
benzerini şu ekle naklet-miştir:
"Ey Abd-i Menâf
oğulları! Siz benden sonra bu işin sahipleri olursanız, gece gündüz hangi
saatte olursa olsun, Allah'ın evini ziyaret edene engel olmayın. Kureyş'in
azmayacağını bilsem onların Allah katında elde edecekleri güzel şeyleri
söylerdim. Allahım evvelkilerine vebal tattırdın, bari sonrakilere nimet
tattır!"[562]
3677- Muhammed
bin İmrân radiyallahu anh'dan, o da babasından, dedi ki:
Ben Mekke yolunda bir
su yolunda konaklarken, bana Abdullah bin Ömer geldi ve dedi ki: "Neden
bu su yolunda konakladın?" Dedim ki:
"Gölgesinden
faydalanmak istedim."
"Bundan başka bir
yer var mıdır?" dedi.
"Hayır"
dedim. Dedi ki:
"Ben Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sel-lem'in şöyle buyurduğunu duydum:
«Mina'nın iki küçük
dağı arasında bulunursan (eliyle doğuya doğru işaret etti) orada adına Sürer
denilen bir vadi vardır ki, o vadide altında yetmiş peygamberin yaşamış olduğu
gizli bir şerha (ağaç) vardır»." [Mâlik ve Nesâî][563]
3678- Yaiâ
bin Ümeyye radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Harem! de gıda
maddeleri karaborsacılığı yapmak, orada haddi aşmaktır (zulümdür)." [Ebû
Dâvud][564]
3679- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e zemzem
sucundan ikram ettim, onu ayakta içti."[565]
3680- Diğer
rivayette: "O, Beytullah'ta iken su istedi. Ona bir kova (su)
getirdim." [Buhârî ve Müslim][566]
3681- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Hudeybiye'de
kaldığı müddet zarfında Kureyş'ten bir adama zemzem suyundan getirmesini
emretti. Ondan o suyu alıp Medine'ye götürdü." [Rezîh][567]
3682- Âişe
radiyallahu anhâ'dan:
"O, zemzem suyunu
taşırdı ve Allah Resulü de sallallahu aleyhi ve sellem'in de onu taşıdığını
söylerdi." [Tirmizî][568]
3683- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Yeryüzünün en
hayırlı suyu zemzemdir.
Çünkü onda tadın tadı,
hastanın şifası vardır. Yeryüzündeki en kötü su, Haâremütta bir delikten akan
Berhûd vadisindeki sudur. Çekirge bacağına benzer, sabahleyin fışkırır, akşamleyin
hiç suyu kalmaz."[569]
3684- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan, dedi ki:
"Biz ona
(zemzeme) şefaat derdik. Onu biz çoluk çocuk için en güzel yardım olarak bulurduk."
[İkisi de Taberânî'nin Mu'cemu'l-Kebîr''ine aittir.][570]
3685- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Münafıklarla
aramızdaki alâmet (fark): onlar zemzemden kana kana içemezler." [İbn Mâce][571]
3686- Onun
Câbir'den de zayıf bir isnadla merfû bir rivayeti bulunmaktadır:
"Zemzem ne için
içilirse onun içindir (yani ne niyetle içilirse ona iyi gelir).[572]
3687- Ebû
Mahzûre radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
ezan işini bize ve mevâlilerimize, su dağıtma işini Hâşimoğullanna, perdedârlık
işini de Abduddâroğullanna verdi."
[Ahmed ve Taberânî,
Mu'cemu'l-Kebîr vel-Evstıt'ta leyyin bir senedle.][573]
3688- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ey Talha
oğulları! Onu ebedi babadan oğula intikal eder bir şekilde alın! Onu sizin
elinizden ancak zâlim olan alır." —Kabe örtüsünü kastediyor—
[Taberânî, Mu'cemu'
I-Evsat'te leyyin bir isnadla.][574]
3689- Cübeyr
bin Mut'im radiyallahu anh'dan:
O, Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sel-lem'in Osman bin Talha'ya Kabe'nin anahtarını verdiğinde
şöyle buyurduğunu duymuş: "Al su anahtarı ve gizle!" Dedi ki:
"Kabe anahtarı bu yüzden daima gizlenir."
[Taberânî,
Mu'cemu'l-Kebîr'de][575]
3690- Ebu't-Tufeyl
radiyallahu anh'dan: "Ali, (hacılara) su dağıtma (vazifesi) hususunda
Abbâs'la tartıştı. Talha bin Ubeydil-lah, Âmir bin Mahreme ve Ezher bin Abd-i
Avf, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in bu görevi Fetih günü Abbâs'a
verdiğine dair tanıklık ettiler."
[Taberânî,
Mu'cemu'I-Evsat'ta leyyin bir senedle.][576]
3691-İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Allah, bir gün
ve bir gecede bu Beyt üzerine yüzyirmi rahmet indirir. Altmışı bu Bey fi tavaf
edenler; kırkı da bu Beyt'te namaz kılanlar içindir. Yirmisi de bu Beyt'e
bakanlar İçindir." [Taberânî, Mu 'cemu' l-Kebîr ve' I-Evsat'ta zayıf bir
senedle.][577]
3692- Diğer
rivayet:
"Bu mescide, yani
Mekke mescidine indirir."[578]
3693- el-Esved
bin Halef radiyallahu anh'dan:
"Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem, ona Harem'in taşlarını yenilemesini emretmiş."
[Bezzâr ve Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr'de.]
İsnadında Muhammed bin
el-Esved bin Halef vardır.[579]
3694- Ebû
Saîd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ye'cûc ve
Me'cûc'dan sonra da bu Beyt elbette haccedilecek ve umre yapılacaktır."[580]
3695-
Abdurrahman bin Mehdî şöyle dedi: "Beyt-i Şerîf hac edilemez oluncaya dek
kıyamet kopmaz."
[Buhârî]
Dedi ki: "Birinci
(rivayet) daha çok rivayet edilmiştir."[581]
3696- Âişe
radiyallahu anhâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
(Âişe'ye hitaben)
"Kavmini görmüyor musun, Kâbeyi yaptıklarında ibrahim'in temellerinden
eksik yapmışlar!" buyurunca dedim ki:
"Ey Allah'ın
Resulü! Onu tekrar İbrahim'in temellerine çeviremez misin?"
"Kavmin küfre
yakın olmasalardı, bunu yapardım" buyurdu.
İbn Ömer dedi ki:
"Âişe'nin bunu Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'den işitmesine
göre, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in Hicr'den sonra gelen o iki
rüknü istilâm etmemiş olması, o zamanki Kabe'nin İbrahim'in temelleri üzerinde
tamamlanmamış olmasına dayanmaktadır."
[Ebû Dâvud hariç, Altı
hadis imamı][582]
3697- Onun
rivayetlerindendir: "Eğer senin kavmin cahiliyeti ya da küfrü henüz yeni
bırakmış olmasaydı, Kabe'yi bozar, ibrahim'in temelleri üzerinde tekrar
yapardım. Kureys onun binasını eksik yaptı, ben ise Kabe'ye bir arka kapı
yapardım."
Hişâm diyor ki:
"(Halefle) kapıyı kastediyor."[583]
3698- Yine
onun rivayetlerindendir: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e:
"Beyt'in duvarı
(Hicr'i) Beyt-i Şeriften midir?" diye sordum.
"Evet"
buyurdu.
"Peki onu neden
Beyt'e katmamışlar?" diye sorunca:
"Paraları
yetmedi" buyurdu.
"Öyleyse neden
kapısını yükseltmişler?" diye sordum; şöyle buyurdu:
"Dilediklerini
içeriye soksunlar, dilediklerini de sokmasınlar diye. Eğer kavmin olmasaydı..."
Benzerini zikretti.[584]
3699- Bir
başka rivayetinde: "Ona Hicr'i sordum." Benzerini nakletti.[585]
3700- Bir
başka rivayetinde: "Ey Âişe! Eğer kavmin yeni müslüman olmuş olmasaydı,
Bey t'in yıkılmasını emrederdim de ondan çıkarılanı (Hicr'i) tekrar içeriye
katardım, kapısını da yere yapıştırırdım; ayrıca ona biri Doğu, öteki de
Batıya bakan iki kapı yapardım. Böylece onu ibrahim'in temeline ulaştırmış
olurdum." İşte İbnü'z-Zübeyr'i onu yıkmaya iten sebep budur.[586]
3701- Yezîd
bin Rûmân der ki: "İbnü'z-Zübeyr, onu yıkıp tekrar yaptığında ve Hicr'i
oraya tekrar kattığında İbrahim Aleyhisselam'ın deve hörgücünü andıran temel
taşlarını gördüm."
Cerîr bin Hâzim:
"Ona (Yezîd bin Rû-mân'a) dedim ki:
"Onun (İbrahim'in
temelinin) yeri nerdedir?"
"Gel sana
göstereyim" dedi ve beni Hicr'e soktu. "İşte burası" diyerek
yerini gösterdi. (Cerîr dedi ki:) "Ben Hicr'den olan bu yerin altı zira'
ya da ona yakın bir miktar olduğunu takdir ettim."[587]
3702- Atâ
anlatıyor:
Şamlılar hücum
ettikleri zaman, Yezid bin Muaviye'nin zamanında Beyt-i şerîf yanınca,
İbnü'z-Zübeyr halk haccedene dek onu o haliyle bıraktırdı.
Hac mevsimi insanlar
ziyarete gelince (Beyt'in) bu durum onları Şamlılara karşı cür'etlendirmiştir.
İnsanlar ayrılınca dedi ki: "Ey insanlar! Bana Kabe hakkındaki düşüncelerinizi
beyan edin. Onu yıkıp da yeniden mi bina edeyim, yoksa harap olan yerlerini tamir
mi edeyim?"
İbn Abbâs dedi ki:
"Bu husustaki görüşüm şudur: Bu Beyt'i mümkün olduğu kadar düzelt.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem gönderildiğinde görülen şekli, insanlar
İslâm'ı kabul ettikleri zaman buldukları taşlan, işte bu şekli koruyup ona
ilişmemeni uygun görüyorum."
İbnü'z-Zübeyr şöyle
dedi: "Birinizin evi yansa onu yeniden yapmadan gönlü razı olmaz.
Rabbinizin Evi'nin bu haline gönlünüz nasıl razı oluyor? Ben üç gün Rabbime
istihare edeceğim; ondan sonra kararımı vereceğim."
Aradan üç gün
geçtikten sonra görüşü; onu bozup tekrar yapmak merkezinde zahir oldu. Kabe'nin
üzerine çıkan ilk kişiye gökten bir belâ inecek diye insanlar, onu bu işten
vazgeçirmeye çalıştılar. Birinin oraya çıkıp ilk taşı aşağıya atıp kendisine
bir şey olmadığını görünce, herkes İbnü'z-Zübeyr'e tâbi oldu ve bir bir
taşları aşağıya atarak binayı tamamen söküp yerle bir ettiler. Sonra
İbnü'z-Zübeyr (kıble vazifesi görsün diye) bir takım direkler diktirdi, üzerine
de perdeler çektirdi. Böylece binasını yükseltip tamamladı ve şöyle dedi:
Âişe'nin şöyle
dediğini duydum: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
«İnsanlar yeni
müslüman olmuş olmasalardı, benim de onu takviye edecek bir de param
bulunsaydı, Kabe'ye Hicr'den beş arşın içeriye katıp onu genişletirdim. Ayrıca
ona insanların içeriye girmelerini ve çıkmalarını sağlayacak birer kapı
yapardım»."
Sonra dedi ki:
"Bugün ben, bu parayı buluyorum, kimseden de korkum yoktur."
Atâ sözüne devamla
dedi ki: Böylece İb-nü'z-Zübeyr, Hicr'den beş arşın daha Kabe'ye katmak
suretiyle genişletti ve insanların görebileceği bir temel açtı. Halk ona
baktılar da binayı onun üzerine kurdu. Böylece Kabe'nin uzunluğu onsekiz
arşına çıktı.
Îbnü'z-Zübeyr bu
ilaveyi görünce az buldu ve uzunluğuna on arşın daha ekledi. Ona iki kapı
yaptı. Birinden girildi, ötekinden çıkıldı. Ibnü'z-Zübeyr öldürüldüğünde
Haccâc, Abdü'l-Melik bin Mervan'a bir mektup yazarak durumu bildirdi ve şöyle
yazdı: "İbnü'z-Zübeyr, Kabe'yi Mekke'lilerden adil birtakım kimselerin
gördükleri bir temel üzerine bina etmiştir." Abdülmelik şu cevabı yazdı:
İb-nü'z-Zübeyr'in berbat ettiğine bir ihtiyacımız yoktur; uzunluğuna yaptığı
ilaveyi olduğu gibi bırak, Hicr'den itibaren yapılan ilaveyi önceki haline
geri çevir! Açtığı kapıyı da kapat!" Bunun üzerine Haccâc, binayı bozdu
ve eski haline iade etti.[588]
3703- Onun
rivayetlerindendir: Abdullah İbn Ubeyd b. Umeyr dedi ki: el-Hâris (b. Ab-dillah
b. Ebî Rabî'a) Abdülmelik'e hilafeti zamanında geldi. Abdülmelik ona dedi ki:
"Ebû Hubeyb (İbnü'z-Zübeyr'i kastediyor) Âi-şe'den duyduğunu iddia ettiği
şeyi (kanaatimce) ondan duymamıştır." Haris dedi ki: "Bilakis ben
de ondan duydum." Bunu üzerine: "Âişe'den duyduğun şey nedir?"
diye sordu.
(Haris) dedi ki:
"Âişe dedi ki: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem bana:
«Şüphesiz senin kavmin
Kabe'nin binasından eksilttiler. Eğer onlar şirki henüz yeni bırakmış
olmasalardı, onların bıraktıklarını ben yeniden alır yerine koyardım. Eğer benden
sonra kavmin onu tekrar yapmak isterlerse, gel sana bıraktıklarını göstereyim»
buyurdu ve yedi arşına yakın bir yer gösterdi."
Abdülmelik, el-Hâris'e
dedi ki: "Sen bunu Âişe'den duydun mu?" "Evet" deyince
(Abdülmelik) bir müddet
orasını asası ile
eşeledikten sonra şöyle dedi: "Keşke İbnü'z-Zübeyr'i üzerine aldığı
şeyle başbaşa
bıraksaydım."[589]
3704- Rivayetlerinden
birisi de şudur: "Biliyor musun; kavmin neden onun kapısını (yerden bu
denli) yüksek yapmışlardı?"
"Hayır."
"Arzu
ettiklerinden başkasını oraya sokmak istemedikleri için. Hatta biri tırmanıp
oraya çıkıp girmek istediğinde, onu itip yere düşürürlerdi."[590]
3705- Rivayetlerinden
birisi de şudur: Abdü'l-Melik, Beyt'i tavaf ederken aniden şöyle dedi: "Allah,
İbnü'z-Zübeyr'i kahretsin!
Mü'minlerin annesine nasıl da iftira etti. Sözde onun Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sel-lem'den şunu duyduğunu söylüyor:
«Ey Âi§e! Eğer kavmin
henüz küfrü yeni terk etmiş olmasalardı, Beyt'i bozar, Hicr'den itibaren
ilaveler yapardım; çünkü onlar binayı eksik yapmışlardır»."
Bunun üzerine el-Harîs
bin Abdillah şöyle dedi:
"Böyle söyleme ey
Mü'minlerin Emîri! Mü'minlerin annesinin bunu dediğini ben de bizzat
duydum." Cevap verdi: "Ben onu yıkmadan önce sen bunu duyduğunu bana
söyle-seydin, onu ben İbnü'z-Zübeyr'in yaptığı şekilde bırakır ve ona asla
ilişmezdim."[591]
3706- Câbir
radiyallahu anh'dan: "Kabe (Kureyş tarafından) yapılırken Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem ile (amcası) Abbâs taş taşımaya gittiler. Abbâs
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e dedi ki: «Elbiseni boynuna al da seni
taştan korusun!» Dediğini yaptı. Bu, henüz peygamber olarak gönderilmeden önce
idi. Ancak bu esnada yere düştü gözleri semaya ilişti ve (amcasına):
«İzarım, izarım(ı
verin)!» dedi ve Abbâs da hemen üzerine çekip onu örttü."[592]
3707- Diğer
rivayet: "Bayılarak düştü, ondan sonra bir daha çıplak olarak
görülmedi." [Buhârî ve Müslim][593]
3708- Amr
bin Dînâr ve Ubeydullah bin Ebî Yezîd radiyallahu anh'dan, dediler ki:
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sel-lem'in zamanında mescidin (Kabe'nin) etrafında duvarı
yoktu. Halk, Beyt'in etrafında namaz kılardı. Ömer başa gelince, ona duvar
yaptı. Ubeydillah dedi ki; duvarı kısa idi, İb-nü'z-Zübeyr onu yükseltti."
[Buhârî][594]
3709- Muâz
radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Allah, Adem'i
yeryüzüne indirdiğinde, yüz sene cennet için ağladı. Sonra yerin genişliğini
görünce dedi ki: «Ey Rabbim! Yeryüzünün benden başka sakini yok mudur?» Allah
ona şunu vahyetti: «Evet, yeryüzünde birtakım evler yükselecek; içinde ismim
anılacaktır. Sana da onlardan bir ev hazırlayacağım ki, o ev bana ait olacak,
ona azametimi tahsis edeceğim ve ismim orada yüceltilecek. Onu kendi evim diye
adlandıracağım. Lâkin ben orada kalmayacağım; çünkü benim şanıma evlerde
kalmak yakışmaz. Benim azametim oraya sığmaz, lâkin Arş'im ve Kürsüm üzerinde
benim azametim olur. Yaratmış olduğum şeylerden hiçbir şey benim kabzamdan ve
kudretimden kurtulamaz. Ey Adem! Sen yaşadıkça o Beyt'i imar edeceksin, senden
sonra bir biri ardınca gelen milletler ve nesiller onu imar edeceklerdir.
Nihayet görev senin, evlâdından olan İbrahim adındaki çocuğuna intikâl edecek.
Onu onun mimarlarından ve sakinlerinden kılacağım»."
[Taberânî,
Mu'cemu'l-Evsat'ta leyyin bir isnadla.][595]
3710- İbn
Amr bin el-Âs radiyallahu anh'-dan:
"Allah, Âdem'i
yeryüzüne indirdiği zaman, şöyle buyurdu: «Ben seninle beraber, etrafında
Arş'imin etrafında dönüldüğü gibi, dönülecek (tavaf edilecek) yanında Arş'imin
etrafında namaz kılındığı gibi namaz kılınacak olan bir ev indireceğim.»
Tufan zamanı olunca
(Kabe) kaldırıldı. Peygamberler onu ziyaret ederlerdi, fakat yerini
bilmezlerdi. Onu İbrahim için hazırladı. İbrahim onu Hira, Sübeyr, Lübnan, Tûr
ve Hayır dağı olmak üzere beş dağdan (istifade ederek) yaptı. Onun için gücünüz
yettiğince ondan faydalanın." [Mu'cemu'l-Kebtr][596]
3711- İbn
Amr bin el-âs radiyallahu anh'-dan, dedi ki:
"Beyt, yeryüzü
yaratılmadan ikibin sene önce kondu. Arş su üzerindeyken, Beyt beyaz bir kaymak
idi. Yeryüzü de bir tabak gibi onun altındaydı ve o, ondan meydana geldi."
[İkisi de Taberânî'nin
Mu'cemu'I-Kebîr'ine aittir.][597]
3712- Ebu't-Tufeyl
radiyallahu anh'dan, dedi ki:
"Cahiliyet devrinde
Kabe bir kaya üzerinde yapılmıştı. Bir oğlağın girebileceği kadardı. Tavanı
yoktu. Perdeleri asılı idi. Rüknü'l-Esved onun sûrları üzerinde konmuştu. Halka
gibi iki rükünlü idi. Cidde yakınlarında gemi parçalandı. Kureyş gemide bulunan
Rum bir marangoz ile onun tahta ve ağaçlarını (Mekke'ye) getirdiler. Dediler
ki: «Bu kütükler ve tahtalarla Rabbimizin evini yapalım.» Onu yıkmak
istediklerinde, Beyt'in surlarında korkunç bir yılanla karşılaştılar. Ne zaman
ondan bir taş almak istedilerse yılan onlara saldırdı. Derken, Makam'ın yanında
toplanıp Allah'a
şöyle yalvardılar:
«Biz senin Beyt'ini şereflendirmek ve süslemek istiyoruz. Buna razı olursan ne
âlâ; aksi halde istediğini yap!» Hemen kartaldan büyük bir kuş gelip pençelerini
yılanın başına geçirdi ve onu alıp Ecyâd'a doğru götürdü.
Daha sonra onu kolayca
yıktılar. Vadinin taşlan ile onu yaptılar ve yirmi arşın yukarıya doğru
yükselttiler.
Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem Ec-yâd'dan taş taşırken, üzerindeki alaca kaftan daraldı ve bu
yüzden kaftanın bir kısmını omuzundan atınca âni bir sesle karşılaştı:
«Ey Muhammedi Avretini
ört!» Bi'setten beş sene önce, kendisine gelen ilk ses buydu.
[Ahmed ve Taberânî,
Mu'cemu'I-Kebtr'de uzunca bir metinle.][598]
3713- Urve
radiyallahu anh'dan: Kabe yandığında gedikleşti. Bunun üzerine İbnü'z-Zübeyr
şöyle dedi: "Birinizin evi böyle olsaydı mutlaka onu değiştirirdi."
Bu hadis Atâ'nın
yukarıda geçen hadisine (no. 3700) benzer bir hadistir, ancak burada şöyle
geçer: "O, İbrahim'in temeline ulaşıncaya kadar bir temel kazdı. Hangi
yanından bir kazma girerse bütünü sallanıyordu. Yıkıldığı gün uzunluğu onsekiz
arşın idi.
Oğlu ona dedi ki:
«Dokuz arşın daha artır!»"
Şu ibareler de ilave
edildi: "Onda üç temel vardı. Abdülmelik, Haccâc'a İbnü'z-Zü-beyr'in ilave
ettiği kapıyı kapamasını, eski haline çevrilmesi için fazladan konulan taşların
çıkarılıp atılmasını yazdı ve o da onun emrini yerine getirdi.
Şimdiki şekli,
Haccâc'ın Hicr bölümündeki değişikliği hariç, İbnü'z-Zübeyr'in yaptığı
şeklidir." [Taberânî, Mu'cemıı'l-Kebfr'de)[599]
3714-
Mücâhid radiyallahu anh'dan: Mevlâsı ona şöyle anlatmış:
"Cahiliyet
devrinde Kabe'yi yapanlardan birinin kendi eliyle yonttuğu bir taş vardı, Allah'ı
bırakıp ona ibadet ederdi. Yoğurt getirip üzerine dökerdi, bir köpek gelir onu yalar,
sonra da üzerine işerdi.
Sonra onlar yapımında
Hacer'e ulaştıklarında, Kureyş kabileleri ihtilâfa düştüler. Çünkü her biri o
taşı kendisi koymak istiyordu.
Nihayet dediler ki:
«Aramızda bir hakem tayin edin. Yoldan ilk çıkıp gelecek olan insan hakem
olsun» dediler. Çok geçmeden Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem çıkageldi.
Dediler ki: «İşte son derece güvenilir olan Muhammed geldi.»
Ona durumu anlattılar.
O da taşı bir elbiseye koydu ve oradaki kabilelelere çağrıda bulundu. Gelip o
elbisenin kenarlarından tuttular. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem de
o taşı bizzat yerleştirdi."
[Ahmed daha uzun bir
metinle nakletti.][600]
3715- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kâbeyi
Haberlilerden incecik baldırlı biri harap edecek." [Buhârî, Müslim ve
Nesâî][601]
3716- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kişi Rükün ile
Makam arasında alışveriş yapacaktır. Onu (Harem'i) ancçk ehli helâl sayacak.
Bir de onu helâl saydılar mı, artık Araplardan helak edicileri sorma! Sonra
Ha-beşîler gelip bir daha tamir edilmeyesiye onu harap edecekler. Onun
altındaki defineyi çıkaracak insanlar, işte onlardır." [Ahmed][602]
3717- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kabe'yi yıkacak
olan ayrık iri ayaklı ve güdük kafalı Habeşîyi onun taşlarını teker teker
sökerken görür gibiyim." [Buhârî][603]
3718- İbn
Amr radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Habeşlilere,
size ilişmedikçe ilişmeyin. Kabe'nin definesini ancak Habeşlilerden iki
bacakları ince olan bir adam çıkartacaktır." [Ebû Dâvud][604]
3719- İbn
Amr bin el-Âs radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kabe'yi
Habeşlilerden ince baldırlı bir adam harap edecektir. Onun linetini alacak, onu
kisvesinden soyacaktır. Sanki başı ince, boynu fındık gibi olan bir yılan
şeklinde onun, kazma ve küreğiyle oraya vurduğunu görür gibiyim." [Ahmed
ve Taberânî, Mu'cemıı'l-Kebtr'de leyyin bir senedle.][605]
3720- Ömer
radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Mekkeliler ondan
çıkacaklar. Onu çok az tamir edecekler. Sonra tekrar tamir edilecek ve dolacak,
bina edilecek, sonra ondan çıkacaklar ve bir daha ona dönmeyeceklerdir."
[Ahmed ve Ebû Ya'lâ.][606]
3721- İbn
Amr bin el-Âs radiyallahu anh'dan, dedi ki:
"Allah Resulü
sanaütfKu sfccylem'den şunu duyduğuma Allah'ı tanık gösteririm:
«Oraya günahları,
insanlar ve cinlerin günahları ile tartılsa, onlarınkine ağır basacak
Kureyş'ten bir adam yerleşecektir»." [Ahmed][607]
3722- Diğer
bir rivayet:
İbn Amr,
İbnü'z-Zübeyr'e Hicr'de iken geldi ve şöyle dedi: "Ey Zübeyr'in oğlu! Allah'ın
Harem'inde inkârdan uzak dur! Ben Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in
şöyle buyurduğunu duydum:
"Oraya Kureyş'ten
bir adam yerleşecektir ki, o adamın günahları eğer insanların ve cinlerin
günahları ile tartılsa onlarınkini o adamın günahları tartar.» Dikkat et,
sakın o adam sen olmayasın! Çünkü sen kitapları okudun ve Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem'in sohbetinde bulundun." Bunun üzerine
İbnü'z-Zübeyr: "Ben de seni şahit gösteririm ki işte yüzüm! (Bu yüzün
sahibi) Şam'a tmicâhid olarak gidecektir" dedi. lAhmedl[608]
3723- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan:
O, İbnüz-Zübeyr'e
gelip: "Sakın küfre girmeyesin!" dedi. Benzerini nakletti. [Ahmed][609]
3724- Osman
radiyallahu anh'dan: İbnü'z-Zübeyr, muhasara altına alındığı zaman ona
(Osman'a) dedi ki:
"Benim çok
değerli develerim var. Onları senin için hazırladım. Onlarla Mekke'ye gitmek
ister misin? Seninle gitmek isteyenler de giderler."
"Hayır; zira ben
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu duydum:
«Kureyş'ten ismi Abdullah
olan, insanların günahlarının yarısı kadar günahı bulunan bir koç Mekke'de
(islâm dışı hareketlerde bulunacak ve) inkâra kalkışacaktır»." [Ahmed ve
Bezzâr][610]
3725- İbn
Amr bin el-Âs radiyallahu anh'-dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Mekke'ye
Abdullah adında bir adam yerleşecek. Alemin azabının yarısı üstünde
olacaktır." [Bezzâr leyyin birsenedle.][611]
3726- Âişe
radiyallahu anhâ'dan, dedi ki: "Kabe'yi basan Fil'in kumandanı ile sürücüsünün,
Mekke'de iki kör ve kötürüm olarak insanlardan dilendiklerini gördüm."
[Bezzâr][612]
3727-
İbnü'z-Zübeyr radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ona Beytü'
l-Atîk denmiştir. Çünkü o Kabe, kendisine ulaşamıyan ve bir şey yapamayan
birçok zorbayı eskimiştir." [Bezzâr leyyin bir senedle][613]
3728- İbn
Amr bin el-Âs radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ne o, ne de
etrafı kâra verilmez." -Mekke'yi kastediyor-[Taberânî, Mu'cemıı'
I-Kebîr'de zayıf bir senedle.][614]
3729- Alkame
bin Nadle radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem, Ebû Bekr ve Ömer vefat edip gittiler. (Hâlâ) Mekke
evlerine sevâib (oturanların mülkü olmayan, ihtiyaç sahiplerine terkedilmiş)
denmekteydi. İhtiyacı olan oturur, ihtiyacı olmayan ise başkasını (kirasız
olarak) oturturdu." | İbn Mâce|[615]
3730- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"el-Hayf
mescidinde, yetmiş peygamber gömülmüştür." [Bezzâr][616]
3731- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ne güzel
kabristandır bu!"
İbn Cüreyc der ki:
"Bu sözüyle O, Mekke'nin kabirlerini kastetmiştir."
[Ahmed, Taberânî,
Mu'cemu'l-Kebîr'de ve aynı lafızla Bezzâr.][617]
3732- Ali
radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sel-lem'den Kur'ân'dan ve şu sahifelerde olandan başka
bir şey yazmadık."
Dedi ki: "Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem (bu sahifede) buyurdu: «Medine'ninAyr ile
Sevr arası haram (mukaddes)'tir. Kim orada bir bid'at yaparsa, ya da bir bid'at
yapanı ba-rındırırsa, Allah' in, meleklerin ve tüm insanların laneti onun
üzerine olsun. Böyle birinin farzı da, nafilesi de kabul olunmaz. Müslümanların
zimmeti birdir; en sade kişiler bile bu zimmete sahiptirler. Kim bir müslümanı
küçümser ve ona zimmetinde ihanet ederse, Allah'ın, meleklerin ve insanların
lanetine uğrar. Böyle bir kimsenin ne farzı ve ne de nafilesi kabul olunmaz»."
[Mâlik hariç, Altı hadis imamı.][618]
3733- Diğer
rivayet: "(Medine'nin) otları koparılmaz, avı korkutulup kaçırılmaz,
yitiği sahiplenilmez. Ancak ilân edip sahibini bulup teslim etmek için alınır.
Savaşmak için kişinin orada silah taşıması helâl olmaz. Kişinin devesini
doyurmak için kestiği veya keseceği otlardan başka oranın hiçbir ot ve ağacı
kesilmez."[619]
3734-
Abdullah bin Zeyd el-Mâzinî radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"İbrahim
aleyhisselam Mekke'yi haram etti (kutsal belde ilan etti) ve onun için dua
etti."[620]
3735- Diğer
rivayet: "Ahalisine dua etti. Ben de İbrahim'in Mekke'yi haram kıldığı
(kutsal belde ilân ettiği) gibi Medine'yi haram kıldım (kutsal belde ilân
ettim). Sâ' ve müddünün bereketli olması için, tıpkı İbrahim'in Mekkeliler
için yaptığı dua gibi dua ettim." [Buharı ve Müslim][621]
3736- Ebû
Saîd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ben, Medine'nin
iki taşlık arasını, tıpkı İbrahim'in Mekke'yi haram yaptığı (kutsal ^-\ydığı)
gibi, haram ettim (kutsal saydım)." \ \\Ebû Saîd, (Medine'de) birimizin
elinde bir kuş gördüğü zaman hemen onu elinden alıp azat eder, uçururdu.
[Müslim][622]
3737- Âmir
bin Sa'd radiyallahu anh'dan: "Sa'd, Akîk'deki köşküne gitmek üzere (devesine)
bindi. Ağaç kesen veya yapraklarını silken bir köle gördü, hemen elindekini
aldı. Sa'd geri gelince, kölenin sahipleri ondan aldığını geri vermesi için
ricada bulunduklarında «Ben Resûlullah'ın bana ganimetten fazla olarak ihsan
buyurduğu bir şeyi geri çevirmekten Allah'a sığınırım» dedi ve aldıklarını
onlara vermekten kaçındı." [Müslim][623]
3738- Ebû
Dâvud da benzerini nakletti; onda şöyle geçer:
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sel-lem'in Medine'de (ağaç vs. nev'inden) bir şeyin
kesilmesini yasakladığını ve şöyle buyurduğunu duydum:
«Kim ondan bir şey (ağaç)
keserse, onun malı onu yakalayanındır»."[624]
3739- Onun
(Ebû Davud'un) Süleyman bin Ebî Abdillah'tan
da rivayeti vardır: "Sa'd'm, Medine'nin hareminde avlanan bir adamı
yakaladığını gördüm."
Benzerini nakletti.
Yine onda şöyle
geçiyor: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem bu haremi kutsal ilân
etti ve dedi ki: «Kim bir insanın burada avlandığını görürse, onun elbisesini
soyup alsın.» Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in bana ikram ettiğini
artık kimseye iade etmem. Lâkin isterseniz size elbisenin parasını
veririm."[625]
3740- Adiyy
bin Zeyd radiyallahu anh'-dan:
Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem, Medine'nin her yanını birer berîd (48000 adım)
hudud çizerek harem (kutsal) ilân etti. (Bu bölgenin) ağacı silkelenmez ve
budan-maz, kişinin devesini güdecek kamçı için kesip getirdikleri
müstesna."[626]
3741- Câbir
radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem'in koruma içine aldıkları yerden hiçbir ağaç sopayla
silkelenmez ve budanmaz. Ancak yumuşak bir tarzda ırgalanabilir." [İkisi
de Ebû Davud'a aittir.][627]
3742- Mehrî'nin
azatlısı Ebû Saîd radiyallahu anh'dan:
"Halk, Medine'de
büyük bir kıtlık ve şiddetle karşı karşıya kaldılar. Bunun üzerine o, Ebû Saîd
el-Hudrî'ye gelip şöyle dedi: «Ben çok kalabalık bir çoluk çocuğa sahibim. Sıkıntıya
düştük. Çocuklarımı bir köye taşımak istiyorum.» Buna şu cevabı verdi:
"Sakın bunu
yapma, Medine'den ayrılma! Biz Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile
yola çıkmıştık. Usfân'a gelince, birkaç gece orada kaldı. İnsanlar şöyle
konuşuyorlardı:
«Burada yapacak ,bir
şeyimiz kalmadı. Çoluk çocuğumuzun açlıktan ağızlan kokmaya başladı, yaşayıp
yaşamayacaklarından emin değiliz.» Bunu Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem duyunca şöyle buyurdu: «Nedir bu duyduklarım? Azmettim; (veya isterseniz
-hangisini söylediğini hatırlıyamıyo-rum-) emredip devemi hazırlatacağım; sırtına
bindiğim gibi bir daha Medine'ye varıncaya dek yularını gevşetmiyeceğim.»
Sonra şöyle dedi:
«Allahım! İbrahim,
Mekke'yi haram kıldı (kulsal belde ilân etti). Ben de Medine' nin iki taşlık
arasını haram kıldım (kutsal yer ilân ettim.) Orada hiçbir kan akıtılmayacak;
savaşmak için silah taşınmayacak; hayvanları gütmek gayesiyle kesilenden başka
hiçbir ot ve ağaç kesilmeyecektir.
Allahım! Medine'mize
bereket ver! Allahım sâımıza (bir nevi ölçek) bereket ver! Allahım müddümüze
(bir çeşit ölçek) bereket ver! Allahım Medine' mize bereket (ve bolluk) ver!
Allahım bir bereketin yanında iki bereket ihsan et! Nefsim kudret elinde olana
kasem ederim ki, Medine'nin hiçbir yolu ve geçidi yoktur ki, orasını koruyan
iki melek bulunmasın.
Oraya varıncaya kadar
onu korurlar.» Sonra: «Haydi hareket edin!» buyurdu. Hareket edip Medine'ye
doğru yola çıktık.
Kendisine yemin
edilene ya da kendisine yemin ettiğimize yemin ederim ki, Medine'ye
girdiğimizde henüz eşyalarımızı boşaltmadan Ğatfân'ın hücumuna uğradık. Halbuki
bundan önce onları harekete getirecek bir sebep olmamıştı." [Müslim][628]
3743- Sa'd
radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ben Medine'nin
iki taşlığı arasında, ağaçlarının kesilmesini, avının öldürülmesini
yasaklıyorum." Ve devamla şöyle buyurdu:
"Bir bilseler
Medine onlar için daha hayırlıdır. Kim ondan beğenmeyerek uzaklaşır-sa, Allah
onun yerine oraya ondan daha hayırlısını getirir. Kim de meşakkatlerine sabredip
orada kalıp ayrılmazsa, Kıyamet gününde ben onun şefaatçi ve tanığı olurum.
Kim de Medinelilere
bir kötülük yapmak isterse, Allah onu ateşte kurşunun erimesi gibi eritir.
Yahut suda tuzun erimesi gibi eritir." [Müslim][629]
3744- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"İnsanlar üzerine
öyle bir zaman gelecektir ki, kişi akrabasını ve amcazadesini haydi refaha
gel, haydi refaha gel, diye çağıracak; oysa bilseler Medine onlar için daha
hayırlı olacaktır. Nefsim elinde olana yemin ederim ki, kim Medine'den
beğenmeyerek uzaklaşır-sa, Allah oraya onun yerine ondan daha ha- J yırlısını
yerleştirir.
Dikkat edin! Medine,
demircinin körüğü gibidir; ancak kötülerini çıkartıp temizler. Medine
kötülerini, körüğün demir pasını yok ettiği gibi, yok etmedikçe kıyamet
kopmaz." [Müslim][630]
3745- Câbir
radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim Medine
ahalisini korkutursa, benim < iki kürek arasında olan (yüreğimi) korkutmuş t
gibi olur." [Ahmed][631]
3746- Ubâde
bin es-Sâmit radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Allahım! Kim
Medinelilere zulmedip korkutursa sen de onları korkut. Ayrıca Allah'in,
meleklerin ve insanların laneti onun üzerine olsun. Üstelik onun ne farz, ne de
nâ-fıle ibadeti kabul olunmaz."
[Taberânî,
Mu'cemu'l-Evsat ve'I-Kebîr'de.][632]
3747- Câbir
radiyallahu anh'dan:
"Bir bedevi
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gelip İslâm üzere biat etti. Ertesi gün
sıtmalı bir şekilde gelip: «Benim biatimi geri ver!» dedi, vermedi. Sonra yine
gelip: «Benim biatimi geri ver!» dedi, yine kaçındı vermedi. Bunun üzerine
bedevî çıkıp gitti.
Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem (ardından) şöyle dedi: «Medine, iyisini bırakıp kötüsünü yok
eden bir körük gibidir»." [Ebû Dâvııd hariç, Altı hadis imamı][633]
3748- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ben bir beldeye (hicret
edip yerleşmekle) emrolundum ki, o belde diğer beldeleri yer (onun ahâlisi
diğer beldelerin halkına galip gelir). Burası Medine'dir. Orası körüğün demirin
pasını yok ettiği gibi, insanların (kötüsünü) yok eder." [Mâlik, Buhârî
ve Müslim][634]
3749- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Medine'de ölmeye
gücü yeten kişi orada ölsün. Çünkü ben orada ölenlere şefaat edeceğim."
[Tirmizî][635]
3750- Yahya
bin Saîd radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem, oturuyordu, o sırada bir kabir kazılıyordu. Bir adam kabre
bakıp:
"Mü'minin yatacak
yeri olan bu (kabir) ne kötüdür!" deyince Allah Resulü sallallahu aleyhi
ve sellem:
"Senin dediğin ne
kötüdür!" buyurdu.
"Ey Allah'ın
Resulü! Ben bunu (mezarı) kastetmedim. Ben Allah yolunda öldürülmeyi
kastettim."
Bunun üzerine üç kere
şöyle buyurdu:
"Allah yolunda
öldürülmek gibi faziletli bir şey yoktur. Yeryüzünde kabrimin olmasını en çok
istediğim başka bir yer yoktur" (diyerek Medine'yi övdü). [Mâlik][636]
3751- Hafsa
ve Eşlem radiyallahu anhu-mâ'dan; dediler ki: Ömer şöyle dua etti:
"Allahım! Senin
yolunda bana şehitlik nasip et, ölümümü de Resulünün beldesinde kıl!"[637]
3752- Diğer
rivayet: Hafsa dedi ki: "Bu nasıl olur?"
"Allah isterse
bunu bana nasip eder." [Mâlik ve Buhârî][638]
3753- Âişe
radiyallahu anhâ'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Medine'ye
geldiğinde, Ebû Bekr ile Bilâl hastalandı. Ziyaretlerine gittim; «Kendini nasıl
hissediyorsun, babacığım? Ey Bilâl! Sen de kendini nasıl hissediyorsun?» dedim.
Ebû Bekr, hummaya
yakalandığı zaman: «Herkese kendi ailesi içinde sabahın hayırlı olsun
denilmiştir. Halbuki ölüm ona pabucunun kayışından daha yakındır» diye terennüm
ederdi. Bilâl de hummadan kurtulduğu zaman, sesini yükselterek şöyle derdi:
«Ah bilseydim! Mekke vadisinde etrafını ızhır ve celil otlan sarmış olduğu halde
bir gece olsun geceler miyim? Bir gün gelip de Ukâz'daki Mecenne sularının başına
varır mıyım? Mekke'nin Şâme ve Ta-fîl dağları acaba bir kere daha görünürler
mi?»
Hemen gelip Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e durumu (bu hasret dolu yakınmaları)
bildirdim. Şöyle dua etti:
"Allahım!
Medine'yi bize Mekke'yi sevdirdiğin gibi, hatta daha çok sevdir. Onun havasını
sağlıklı kıl!
Allahım! Müddünü ve
sâ'ını (ölçeklerini) bize bereketli kıl! Hummasını al götür Cuh-fe'ye
naklet.1»"[639]
3754- Diğer
rivayet: Bilâl söylediği o iki beytine sonra şunu da ekledi: "Allahım,
Şeybe bin Rabîa, Utbe bin Mâlik, Ümeyye bin Halefe, bizi yerimizden çıkartıp
vebalı yere (Medine'ye) gelmemize sebep olduklarından dolayı lanet et!"
(Âişe) dedi ki:
"Medine'ye geldik, onu Allah'ın yerlerinin en vebalısı olarak bulduk.
Buthân'da tadı ve rengi bozuk su akıyordu.» [Buhârî, Müslim ve Muvatta'.][640]
3755- Onun
(Mâlik'in) başka bir rivayeti: Dedi ki: "Amir bin Fuheyre derdi ki:
"Ölümü tatmadan şiddetini gördüm. Korkak kişinin ölüm, tepesinden
iner."[641]
3756- Enes
radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dua etti:)
"Allahım, bana
Medine'de, Mekke'de verdiğin bereketin iki katını ver!" [Buhârî ve Müslim][642]
3757- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: "İnsanlar (Medine'de) gördükleri ilk meyveyi
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e getirirlerdi ve o da o meyveyi eline
aldığı zaman, şu duayı yapardı:
«Allahım!
Meyvelerimize bereket ver, Medine'mize bereket ver, sâımıza bereket ver,
müddümüze bereket ver! Allahım! İbrahim senin kulun ve dostundur. Ben de senin
kulun ve peygamberinim. O, sana Mekke için dua etti; ben de sana Medine için
dua ediyorum. Tıpkı Mekke için dua ettiği gibi; hatta daha fazla vermen için
dua ediyorum.» Sonra orada bulunanlardan en küçük çocuğu çağırıp meyveyi ona
verirdi." [Mâlik, Müslim ve Tirmizî][643]
3758- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Medine'nin yol
ağızlarında melekler vardır. Bu nedenle oraya ne veba ve ne de DeccÛl
girebilir." [Buhârî, Müslim ve Muvatta.][644]
3759- Diğer
rivayette: "Mesîh, Medine'ye girmek kastı ile Doğu tarafından gelecek. Nihayet
Uhud'un arkasında konaklayacak. Sonra melekler onun yüzünü Şam'a doğru çevirecek
ve o, orada helak olacaktır."[645]
3760- Ebû
Bekre radiyallahu anh'dan, dedi ki:
"Medine'ye
Mesih-i Deccâl korkusu giremez. Çünkü o gün onun yedi kapısı olacak ve her bir
kapısında da iki melek bulunacaktır." [Buhârî][646]
3761- Enes
radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Mekke ve Medine
hariç, Deccâl'in ayak basmadığı yer olmayacaktır. Zira o iki şehre yol veren
geçitlerden hiçbir geçit yoktur ki, melekler saf halinde gelip orayı korumasınlar.
(Deccâl) çorak yerde konaklayıp Medine'yi içindeki insanlarla beraber üç kere
sarsacaktır. Bunun üzerine her kâfir ve münafık ona (tabii olmak üzere)
gidecektir."[647]
3762- Diğer
rivayet: "Çorak sel yatağına gelecek. Her münafık erkek ve münafık kadın
ona gidecek." [Buhârî ve Müslim][648]
3763- Taberânî,
Mu'cemu'l-Evsat'ta Câ-bir'den şu ilave ile rivayet etti:
"Kadın-erkek
müşrik; kadın-erkek kâfir, kadın-erkek fâsık (ona gidecekler). Mü'min-ler
kurtulacaklardır. Çünkü o giin, onlar için kurtuluş günü olacaktır "[649]
3764- Ahmed
şu ilaveyi yaptı: "Ona en çok kadınlar gidecek."[650]
3765- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Evler, İhâb'a
yahut Yehâb'a (kadar) ulaşacaktır." Züheyr dedi ki:
Süheyl'e: "Burası
Medine'den ne kadar uzaktadır?" dedim. "Şu ve şu kadar mildir"
cevabını verdi. [Müslim][651]
3766- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"İslâm
ülkelerinden en son harap olacak şehir Medine'dir." [Tirmizî][652]
3767- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Medine'yi en
güzel şekilde bırakacaklardır; oraya sadece avâfi (yırtıcı hayvan ve kuşlar)
girecek ve dolaşacaktır. En son gelecek olanlar Müzeyne'li iki çoban olacak;
Medine'ye gelmek üzere yola çıkacaklar; koyunları ile oraya yani Seniyyetu'
l-Vedâ'ya geldiklerinde orasını yabani ve yırtıcı hayvanlarla dolu bulacaklar
ve yüzüstü düşüp (bayılacaklar)dır." [Buhârî ve Müslim][653]
3768- Muvatta'nın
rivayeti şöyledir: "Medine'yi en güzel halinde bırakacaksınız. Nihayet
köpek ya da kurt gelip mescidin duvarını ya da minberin üstünü yalayacak."
Dediler ki: "Ey Allah'ın Resulü! O zaman meyveler kimin için olacak?"
"Başıboş gezen
kuş ve yırtıcı hayvanlar için olacaktır" buyurdu.[654]
3769- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"İman, şüphesiz
Medine'ye, yılanın deliğine kıvrılıp girdiği gibi mutlaka kıvrılıp girecektir."
[Buhârî ve Müslim][655]
3770- Câbir
bin Semure radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Allah, Medine'ye
Tâbe adını vermiştir." [Müslim][656]
3771- el-Berâ
bin Âzib radiyallahu anh'-dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim Medine'ye
Yesrib derse, Allah'tan bağışlanmasını dilesin. Çünkü o, Tâbe'dir, o
Tâbe'dir." [Ahmed ve Ebû Ya'lâ.][657]
3772- Sa'd
radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem, Tebûk gazvesinden döndüğü zaman kendisini
mü'minlerden harbe katılmayan birtakım adamlar karşıladı. Bu esnada toz
kaldırdılar, beraberinde olanların bazıları burnunu kapadı. Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem yüzündeki perdeyi kaldırıp şöyle buyurdu:
"Nefsim kudret
elinde olana yemin ederim ki, onun tozunda şifa vardır."
Râvi diyor ki:
"Sanırım, cüzzam ve alaca hastalığına karşı da şifa olduğunu
söyledi." [Rezîn][658]
3773- Ömer
radiyallahu anh'dan:
"O, Abdullah bin
el-Âyyâş el-Mahzû-mî'ye şöyle demiş:
«Sen mi Mekke'nin
Medine'den daha hayırlı olduğunu söyledin?» Cevaben:
«Allah onu (Mekke'yi)
kutsal kılmıştır. Üstelik Beyt'i de orada bulunmaktadır, orasını güvenceli
kılmıştır» deyince: «Ben, Allah'ın Harem'i ile evi hakkında söylemiyorum. Sen
Mekke'nin Medine'den daha hayırlı olduğunu mu söylüyorsun?» dedi. Adam
söylediği sözün aynısını tekrarladı. Ömer de söylediği sözün aynısını
tekrarlayıp oradan ayrıldı."
[Mâlik bunu daha uzun
bir metinle rivayet etti.][659]
3774- Âişe
radiyallahu anhâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ülkeler kılıçla
fethedildi. Medine ise Kur'ân'la feth edilmiştir."
[Bezzâr zayıf bir
senedle.][660]
3775- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Medine, İslâm'
in kubbesi, iman ve hicret yurdu, helâl ve haramın bildirildiği yerdir."
[Taberânî, Mıı'cemu' 1-Evsat.][661]
3776- Râfi'
bin Hadîc radiyallahu anh'dan:
Mervân, Mekke'de halka
hitap edip Medine'ye değinmeden sadece Mekke'nin üstünlüğünden söz etti. Bu
Râfi'nin ağırına gitti. Kalkıp ona şöyle dedi: "Bakıyorum da Mekke
hakkında uzun konuştun, buna rağmen fazileti hakkında söylemediklerin daha
çoktur. Medine'nin faziletinden ise hiç söz etmedin. Ben şehâdet ederim ki,
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu duydum: «Medine,
Mekke'den daha hayırlıdır».". [Taberânî zö>v/bir senedle.][662]
3777- el-Abbâs
radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile
Medine'den çıktım. Oraya (geriye) bakıp şöyle buyurdu: «Allah, bu Cezire (Arap
yarı-
modasını) halkını
yıldızlar saptırmadığı taktirde sirkten berîkılmıştır»."
(Ebû Ya'lâ, Bezzâr ve
Taberânî, Mu'cemu'I-Evsat'ta leyyin birsenedle.][663]
3778- Sehl
bin Sa'd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kimin Medine'de
aslı (kökü, soyu, sopu) varsa ona sarılsın. Kimin orada bir aslı yoksa kendine
orada bir asıl edinsin. Çünkü insanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki orada
aslı olmayan, oradan çıkıp başka yere gitmiş olacaktır." fTaberânî, Mu
'cemıt'I-Kebîr'de][664]
3779- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Medine
köşklerinin yıkılmasını yasakladı." [Bezzâr. İsnadında el-Hasan bin Yahya
adlı bir râvi vardır.][665]
3780- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim üç gün
Medine'den uzaklaşırsa, oraya kalbi hasret ve hüzün dolu olarak döner."
Taberânî, Mu'cemu'l-Evsat'ta. İsnadında Ukbe bin Ali adlı bir râvi vardır.[666]
3781- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle
buyurduğunu duydum: "O, yağmuru az olan yerdir." —Medine'yi kastediyor—
fAhmed ve Taberânî, Mu'cemu'I-Evsar'ta
uzun bir metinle nakletti.)[667]
3782- Abdullah
bin Sâide radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kimin koyun
sürüsü varsa, Medine'nin dışına çıkarsın. Çünkü Medine Allah'ın, üzerine en az
yağmur yağan yeridir."
[Taberânî, Mu'cemu'
I-Kehîr' de zayıf bit senedle.][668]
3783- Ebû
Saîd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ancak şu üç
mescide yolculuk yapmak için hayvanların semerleri bağlanır: Benim .Mescidim,
Mescid-i Haram ve Mescid-i Aksa." [Buhârî, Müslim ve aynı lafızla
Tirmizî.][669]
3784- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Hayvanlar ancak
şu üç mescide yolculuk yapmak için hazır edilirler: el-Hayf mescidi, Mescid-i
Haram, bir de benim bu mescidim." [Taberânî Mu 'cemu' I-Evsat'ta zayıf bir
senedle.][670]
3785- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Benim bu
mescidimdeki bir namaz, Mescid-i Haram hariç, diğer mescidlerde kılınan bin
namazdan üstündür."
[Ebû Dâvud hariç, Altı
hadis imamı][671]
3786- Diğer
rivayette şu ilave de yer almaktadır: "Ben, hiç şüphe yok ki peygamberlerin
sonuncusuyum; bu mescidim de mescidlerin sonuncusudur."[672]
3787-
İbnü'z-Zübeyr radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Bu mescidimde
kılınan bir namaz, Mescid-i Haram hariç, diğer mescidlerde kılınan bin
namazdan daha üstündür. Mescid-i Haram'da kılınan bir namaz bu mescidimde kılınan
yüz namazdan üstündür." [Ahmed][673]
3788- Bezzâr'ın
rivayeti: "Mescid-i Haram hariç; çünkü oradaki namaz, ondan sevapça yüz
kat daha üstündür."[674]
3789- Mu'cemu'l-Kebir'de:
"Mescid-i Haram hariç" cümlesinden sonra şu ibare yer almaktadır:
"Mescid-i Haram' daki bir namaz, bu mescidimdeki bin namazdan
üstündür."[675]
3790- İbn
Mâce'de ise aynı ibareden sonra: "Mescid-i Haram' daki bir namaz, ondan
başka mescidlerdeki yüz namazdan üstündür" kavli yer almıştır.[676]
3791- Ebû
Ya'lâ, Âişe radiyallahu an-hâ'dan:
"Bu mescidimdeki
bir namaz, Mescid-i Aksa hariç, diğer mescidlerdeki bin namazdan daha
hayırlıdır."[677]
3792- Onun
(Ebû Ya'lâ'nın) Ebû Saîd radiyallahu anh'dan naklettiği rivayeti: "Bu
mescidimdeki bir namaz, Mescid-i Haram hariç, diğer mescidlerdeki yüz namazdan
daha hayırlıdır."[678]
3793- Taberânî,
Mu 'cemu'l-Kebîr'de el-Erkam'dan:
Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem, kendisine şöyle buyurmuş: "Buradaki, yani Mescid-i
Haram'daki bir namaz, oradaki yani Mescid-i Aksa' daki bin namazdan daha hayırlıdır."[679]
3794- Ebû
Saîd radiyallahu anh'dan: Dedim ki: "Ey Allah'ın Resulü! (Kur'ân1-da bahsi
geçen) takva üzerine kurulan mescid hangi mesciddir?"
Eline bir avuç taş
alıp yere attı ve sonra şöyle buyurdu: "İşte Medine mescidi olan bu
mescidinizdir." [Müslim][680]
3795- Tirmizî
ve Nesâî'nin rivayetleri: "İki kişi, takva üzerine kurulan mescid hakkında
tartıştılar. Biri onun «Kubâ mescidi» olduğunu söylerken, ötekisi onun Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in mescidi
olduğunu ifade etti.
Bunun üzerine Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: «O,
benim bu mescidimdir»."[681]
3796- Enes
radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kişinin evinde
kıldığı bir namaz, bir namazdır. Kabilelerin mescidinde kıldığı bir namaz,
yirmi beş namaz sevabına tekabül eder. Cemaatin toplandığı mescidde kıldığı bir
namaz, beş yüz namaz sevabına tekabül eder. Mescid-i Aksu'da kıldığı namaz,
ellibin namaz sevabına tekabül eder. Mescid-i Haram'da kıldığı namaz, yüzbin
namaza tekabül eder." [İbn Mâce][682]
3797- Enes
radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim bu
mescidimde hiçbir vakti kaçırmadan kırk vakit namaz kılarsa, ona ateşten bir
beraat, azaptan bir beraat, nifaktan da bir beraat yazılır."
[Ahmed ve Taberânî,
Mu'cemu'l-Evsat'tx][683]
3798- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Evimle minberim
arası cennet bahçelerinden bir bahçedir. Minberim ise havzumun
üstündedir." [Buhârî ve Müslim][684]
3799- Ümmü
Seleme radiyallahu an-hâ'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Bu minberimin
temelleri cennet merdivenleridir." [Nesâî][685]
3800- Sa'd
radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Evimle minberim
arası, yahut kabrimle minberim arası cennet bahçelerinden bir bahçedir."
[Bezzâr ve Mu'cemu'l-Kebtr('de
TaberânJ)][686]
3801- Ebû
Saîd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Minberim Cennet
basamaklarından bir basamak üzerindedir. Minberle Âişe'nin evi (odası) arası,
cennet bahçelerinden bir bahçedir." [Taberânî, Mu'cemu'l-Evsat'ta.][687]
3802- Âişe
radiyallahu anhâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Mescid'de şu direklerin
yönünde bir yer vardır, insanlar orasını bilseler kur'a ile orada namaz
kılarlardı."
Yanında sahabeden bir
topluluk vardı.
"Ey Mü'minlerin
annesi! Orası neresi?" diye sordular. Onlara söylemek istemedi. Daha
sonra onlar çıktılar; İbnü'z-Zübeyr içeride kaldı.
"O, ona mutlaka
orasını bildirir" dediler. Sonra nerede namaz kılacak bakalım diye
bekleyip onu gözetlediler.
Derken, çıktı.
Kendisiyle minberin arasında, iki direk bulunan, yine kendisiyle hücre
arasında iki direk bulunan orta direğin yanında namaz kıldı. O direğe daha
sonraları "Kur'a direği" denildi. [Taberânî, Mu'cemu'l-Ev-sat'tSL
uzun olarak nakletti.][688]
3803- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim benim
kabrimi ziyaret ederse şefaatim ona gerekli olur." [Bezzâr zayıf ba
isnadla.][689]
3804- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim haccedip de
ölümümden sonra benim kabrimi ziyaret ederse, sanki beni sağ iken ziyaret
etmiş gibi olur."
[Taberânî. Mıı'cemu'I-Kebfr
ve'l-Evsat'ta leyyin bir senedle.][690]
3805- Ali
bin el-Hüseyn radiyallahu anh'dan:
O, Peygamber
sallallahu aleyhi ve sel-lem'in kabri yanında bulunan açık bir yere girip dua
eden birini görmüş ve demiş ki: "Size babamdan duyduğum, onun da dedem Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem'den duyduğu bir hadisi bildireyim mi? O şöyle
buyurmuştur: «Kabrimi bayram (yeri) edinmeyin! Evlerinizi de birer kabir
edinmeyin! Nerede olursanız olun, sizin selâmınız bana ulaşır»." [Ebû
Ya'lâ][691]
3806- İbn Ömer
radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Küba'yı
ziyaret ederdi ya da Küba'ya gelirdi."[692]
3807- Diğer
rivayette:
"Her Cumartesi
günü hayvanına binmiş olarak ve yürüyerek (Küba'ya) gelir, orada iki rek'at
namaz kılardı" diye geçer. [Tirmizî hariç, Altı hadis imamı][693]
3808- Üseyd
bin Zuheyr radiyallahu anh'-dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Mescid-i Küba'da
kılınan namaz, umre gibidir. [Nesâî][694]
3809- Câbir
bin Semure radiyallahu anh'dan:
"Kubâlılar,
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'den kendileri için bir mescid yapılmasını
rica ettiklerinde, şöyle buyurdu: «Haydi biriniz kalkıp devesine binsin!»
Hemen Ebû Bekr kalkıp
devesine bindi ve dehledi, fakat yerinden kımıldayamadı. Dönüp oturdu. Sonra
Resûlullah yine: «Haydi biriniz kalkıp devesine binsin!» buyurdu.
Ali kalktı, ayağını
özengisine koydu. Hayvan durunca şöyle buyurdu:
«Ey Ali! Yularını
gevşet! Haydi onun dönüp durduğu yerde mescid yapın. Çünkü o, buna
emredilmiştir»."
[Taberânî,
Mu'cemu'I-Kebfr'de zayıf bir senedle. ][695]
3810- Sehl
bin Sa'd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu.)
"Uhud, Cennet
rükünlerinden bir rükündür."
[Ebû Ya'lâ ve
Taberânî, Mu'cemu'I-Kebtr'de zayıf bir senedle.][696]
3811- Enes
radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Uhud öyle bir
dağdır ki o bizi sever, biz de onu severiz."
[Buhârî, Müslim,
Muvatta' ve Tirmizî.][697]
3812- Mu'cemu'l-Evsat'ta
şu ilave yer almıştır: "Ona (Uhud'a) geldiğiniz zaman, dikeninden dahi
olsa, onun ağaçlarından yiyin!"[698]
3813- Ebû
Abs bin Cübeyr radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem, Uhud için şöyle dedi: "Bu bir dağdır ki, o, bizi sever,
biz de onu severiz. Bu, Cennet kapılarından birisinin üstündedir. Bu da Ayr-u
cebel 'dir. O bizden nefret eder, biz de ondan nefret ederiz. Çünkü bu,
Cehennem kapılarından birisinin üstündedir."
[Bezzâr, Taberânî,
Mu'cemu'/-Kebîr ve' l-Evsal'ia leyyin bir senedle.][699]
3814- Sehl
bin Sa'd radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Zübab
dağına dua etti."
[Taberânî,
Mu'cemu'l-Kebtr'de][700]
3815- Âişe
radiyallahu anhâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Buthân (deresi)
cennet havuzlarından bir havuzun üzerindedir."
[Bezzâr kimliği
belirsiz bir râvi kanalıyla.][701]
3816- Ömer
radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem'in Akîk vadisindeyken şöyle dediğini duydum:
"Bu gece
Rabbimden bir elçi geldi de «Bu mübarek vadide namaz kıl ve «Bu mübarek vadide
namaz kıl. Hac ile birlikte umreye de niyet et» dedi" buyurdu. [Buhârî ve
Ebû Dâvud.][702]
3817- Mâlik
radiyallahu anh'dan, dedi ki: "Kişinin, Medine'ye dönmek üzere ayrıldığı
zaman Muarras mevkiinden namaz kılmadan geçmesi doğru olmaz ve yakışık almaz.
Çünkü Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in orada gece konakladığını
duydum"
[Ebû Dâvud]
Dedi ki:
"Muarras, Medine'den altı mil uzaktadır."[703]
3818- Sa'd
bin Hayseme radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Sâlimoğulları
ile Beyâdaoğulları arasına sanki bir rahmetin düştüğünü gördüm." Dediler
ki: "Peki o yere göçelim mi?"
"Hayır; lâkin
ölülerinizi oraya gömün!" Bunun üzerine ölülerini oraya gömdüler.
[Taberânî,
Mu'cemıt'I-Kebtr'de leyyiıı bir isnadla.][704]
3819- Ümmü
Kays radiyallahu anhâ'dan, dedi ki:
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem elimden tutup Medine sokaklarının birinde yürüdü.
Yanından geçmedik hiçbir ev kalmadı, nihayet Bakî' el-Ğarkad'a vardık. Şöyle
buyurdu:
«Ey Ümmü Kays!»
«Buyur, mutluluklar
senin olsun; ey Allah'ın Resulü!» dedim.
«Elbette sen, Allah'ın
bu kabristandan yetmiş bin kişiyi mehtaplı gecedeki Ay' in su-
retinde dirilteceğini
ve onların hesaba çekilmeden cennete girdiklerini göreceksin» buyurdu. Hemen
Ukkâşe ayağa kalkıp «Ben de onlardan olayım, ey Allah'ın Resulü!» diye sordu.
«Sen de» buyurdu.
Onun ardından başka
biri kalkıp «Ben de ey Allah'ın Resulü?» deyince «Seni Ukkâşe geçmiştir»
buyurdu.
[Taberânî, Mu'cemu'
I-Kebfr'de zayıf bir senedle.][705]
[1] Bu hadis Ahmed (VI, 71, 79, 165), Buhârî (menâsik 4,
III, 141; cihâd 1/3, III, 200; 26, II, 219), Nesâî (menâsik 4/4, V, 114), İbn
Mâce (no. 2901), İbn Huzeyme (no. 3074), Dârekutnî (II, 184) ve Beyhakî (IX,
21; IV, 326), Habîb b. e. Amre an Âise binli Talha an Âise asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/73.
[2] Bu hadisi Ahmed (I, 387), Tirmizî (no. 810), Nesâî (menâsik
6/3, V, 115), Taberânî (no. 10406), İbn Huzeyme (no. 2512) ve İbn Hibbân (no.
3685), Ebû Hâlid el-Ah-mer an Amr b. Kays an Asım b. Behdele an Şakîk Ebî Vâil
an İbn Mes'ûd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî'ye göre isnadı hasen
sahîhtir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/73.
[3] Bu hadisi Bezzâr (no. 1147), İbr. b. Saîd el-Cevheıî
an Şebîb b. el-Münzir an Muh. b. Müslim an Amr b. Dinar an Câbir senedi ile
tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/73.
[4] Bu hadisi Ahmed; üç tarikle (III, 446-7), Âsim b. Ubeydillah
an Abdillah b. Âmir b. Rabî'a an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc etti.
Heysemî'ye göre Âsim zayıf bir râvidir (Mecma' III, 277).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/73.
[5] Bu hadisi Tirmizî (no. 828) ve İbn Mâce (no. 2921),
Umâre b. Gaziyye an Ebî Hazım an Sehl asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Bu
hadisi İbn Huzeyme ve el-Hâkim de Sahîh'lerinde irâd ettiler (Tergîb II, 190).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/73.
[6] Bu hadisi Mâlik (hacc 65, s. 346), Tayâlisî (no. 2423,
2425), Abdürrezzâk (no. 8798-9), Ahmed (II, 462, 246, 461), Dârimî (II, 31),
Buhârî (umre 1, II, 198), Müslim (hacc 437, s. 983), Tirmizî (no. 933), Nesâî
(menâsik 3/1-2, V 112-3; 5, V, 115), İbn Mâce (no. 2888), İbn Huzeyme (no.
2513,3072), İbnu'l-Cârûd (s. 250), İbn Hibbân (no. 3687-8) ve Beyhakî (IV,
343; V, 261), Summâ mevlâ EbîBekr b. Abdinahman an Ebî Salih an Ebî Hureyre
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/73.
[7] Bu hadisi Tayâlisî (no. 2519), Ahmed (II, 484,
248,410, 494), Dârimî (II, 31), Buhârî (umre 9-10, II, 209), Müslim (hacc 438,
s. 983), Nesâî (menâsik 4/4, V, 114), Tirmizî (no. 811), İbn Mâce (no. 1889),
İbn Huzeyme (no. 25/4), İbn Hibbân (no. 3686) ve Beyhakî (V, 67; V, 261),
Mansûr b. el-Mu'temir an Ebî Hazım an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/73.
[8] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1741), Ahmed b. Salih an İbn
e. Füdeyk an Abdillah b. Abdiırahman b. Yuhannes an Yahya b. e. Süfyân
el-Ahnesî an ceddetihî Hakime an İlmmi Seleme senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/74.
[9] Bu hadisi Tirmizî (no. 866), Süfyân b. VekV an Yahya
b. Yemân an Şerik an Ebî İshâk an Abdillah b. Saîd b. Cübeyr an ebîhîan İbn
Abbâs senedi ile tahrîc etti ve isnadının "garîb" olduğunu
söyledikten sonra Buhârî'den bu hadisin İbn Abbâs'ın sö/ii olarak rivayet
olunduğuna dair kelâmını nakletti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/74.
[10] Bu hadisi Ahmed (I, 229), Dârimî (II, 51), Buhârî (umre
4, II, 200), Müslim (hacc no. 221, s. 917), Nesâî (siyam 6/1, IV, 130-1),
İbnu'l-Cârûd (s. 251), İbn Hibbân (no. 3692) ye Beyhakî (IV, 346), İbn Cüreyc
an Atâ b. e. Rebâh an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/74.
[11] Bu hadisi Mâlik (hacc no. 66, s. 346-7), Ebû Dâvud
(no. 1988), Ebû Beki- b. Abdiırahman an Resul i Mervân asl-ı senedi ile;
Sadece son bölümünü
Tirmizî (no. 939) ve İbn Mâce (no. 2993), Ebû İshâk ani'I-Esvedb. Yezîd an
EhtMa'kîl asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Bunun isnadı hakkında Tirmizî "hasen garîb" hükmü verdi.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/74.
[12] Bu hadisi Nesâî (menâsık4/3, V, 113-4), Muh. b. Abdillah
b. Abdilhakem an Şu'ayb an Leys en Hâlid an İbn ebt Hilâl an Yezîd b. Abdillah
an Muh. b. İbrâhîm an Ebî Seleme an Ebî Huıeyre senedi ile tahrîc etti.
Herhalde Sünen'deki en "nazil" sened budur. Bunun hakkında Münzirî
"hasen" hükmü verdi (Tergîb U, 164).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/74.
[13] İbn Mâce (no. 2892), bu hadisi İbrâhîm b. el-Münzir an
Salih b. Abdillah b. Salih an Ya'kûb b. Yahya b. Abbâd b. Ahdillah b. ez-Zübeyr
an Ebî Salih es-Semmân an Ebî Huıeyre senedi ile tahrîc etti. Salih sebebiyle
isnadı zayıftır.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/74.
[14] Bu hadisi İbn Mâce (no. 2925), «m b. Ömer b. Hafs an
Âsim b. Ubeydillah an Abdillah fa. Âmir b. Rabi'a an Câbir asl-ı senedi ile
tahrîc etti. İki Âsim sebebiyle isnadı zayıftır.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/74.
[15] Bu hadisi Tirmizî (no. 1493) ve İbn Mâce (no. 3126),
Abdullah b. Nâfı' an EbV 1-Müsennâ an Hişâm b. Urve an ebîhî an Âise asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî'ye göre isnadı "hasen garîb"tir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/75.
[16] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/75.
[17] Bu hadisi Tirmizî (no. 813, 2998), İbn Mâce (no.
2896), Dârekutnî (II, 218) ve Beyhakî (V, 224; IV, 327, 330; V, 58), İbr. b. Yezîd
el-Hûzî an Muh. b. Abbâd b. Ca'fer an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî'ye göre isnadı hasendir. İbrahim'de zaaf vardır.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/75.
[18] Bu hadisi Ahmed (V, 354-5), Bekr b. îsâ an Ebî Avâne
an Atâ b. es-Sâib an EbîZüheyr an Abdillah b. Biireyde an ebîhî senedi ile
tahrîc etti.
Heysemî, Ebû Züheyr hakkında bilgi edinemediğini (Mecma' III, 208);
Münzirî ise isnadının hasen olduğunu (Tergîb II, 180) söylemiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/75.
[19] Bu hadisi Bezzâr (no. 1080), el-Velîd b. Amr b. Sekîn
an Ebî Âsim an Muh. b. e. Humeyd an Muh. b. el-Münkedir an Câhir senedi ile
tahrîc etti.
Muh. b. e. Humeyd dışındakiler Sahîh ricâlindendir (Mecma' III, 208).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/75.
[20] Râvilerinden Cümeyl b. e. Meymûne'yi zikreden İbn e.
Hatim, hakkında menfî yahut müsbet bir şey söylememiş; buna karşılık İbn Hibbân
onu güvenilir râviler arasında zikretmiştir (Mecma' IV, 209).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/75.
[21] Bu hadisi Bezzâr (no. 1155), Taberânî (M. es-Sağîr II,
114), İbn Huzeyme (no. 2516), el-Hâkim (I, 441) ve Beyhakî (V, 261), Ebû Ahmed
el-Hüseyn b. Muh. el-Mervezî an Şerîk an Mansûr an Ebî Hazım an Ebî Huıeyre
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Hâkim'e göre Müslim'in şartınca sahîhtir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/75.
[22] Bu hadisi Bezzar (no. 1121) ve Taberâni (no. 12522),
Yahya b. Süleym an Muh. b. Müslim el-Tâifîan İsmail b. Umeyye an Satd b.
Ciibeyr an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Yahya ve Muh. b. Müslim sebebiyle isnadı zayıftır.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/75.
[23] Bu hadisi Bezzâr (no. 3135), Muh. b. Miskin un Saîd b.
e. Meryem an Süleyman b. Dâvud el-Yemâmî an Yahya b. e. Kesîr an Ebî Seleme an
Ebî Huıeyre senedi ile tahrîc etti.
Bezzâr daha sonra: "Süleyman'ın hadislerindeki zaaf meydandadır.
Hadiste güçsüz birisidir" demiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/75-76.
[24] İsnadının râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma'
111,206).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/76.
[25] Bu hadisi Ahmed (V, 508), Müslim (hacc no. 412, s.
975), Nesâî (menâsik 1/1, V, 110-1), İbn Huzeyme (no. 2508), İbn Hibbân (no.
3698-7), Dârekutnî (II, 281) ve Beyhakî (IV, 326), er-Rebî' b. Müslim an Muh.
b. Ziyâd an Ebî Huıeyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/76.
[26] Bu hadisi Tirmizî (no. 814) ve İbn Mâce (no. 1884),
Mansûr b. Verdân an Alî h Abılila'lâ an ebîhî an EbVl-Bahlerî an Alî asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî'ye göre isnadı "hasen garîb"tir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/76.
[27] Bu hadisi Tirmizî (no. 812), Muh. b. Yahya el-Kuta'î
an Müslim b. İbrâhîm an Hilâl b. Abdillah mevlâ Rebîa b. Amr b. Müslim an Ebî
İshâk ani'l-Hâris an Alî senedi ile tahrîc etti.
İsnadı hakkında Tirmizî şu bilgileri vermektedir: "Bu hadis, bu
vecihten garîbtir. İsnadı hakkında menfî sözler sarfedilmiştir. Hilâl b.
Abdillah meçhuldür; el-Hâris ise hadiste zayıftır." İbn Hacer'e göre bu
hadisin tüm tarikleri zayıftır. İbnü'l-MUnzir ise: "Bu hadis merfû olarak
sabit olmamıştır. Rivayetlerinden sahîh olan tariki Hasa-nu'1-Basrî'nin
mürselidir. Ancak bu tariklerin birbirlerini takviye ettiğini gözden ırak
tutmamak gerekir." (Tergîb II, 271).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/76.
[28] Bu hadisi Dârimî (II, 28-9), Yezîd b. Hârûn an Şerîk
an Leys b. e. Süleym an Abdiırahman b. Sabit an Ebî Umâ-me senedi ile tahrîc
etti.
Sünen'inde Saîd b. Mansûr, Müsned'lerinde Ahmed ve Ebû Ya'lâ'nın ve
Beyhakî'nin de rivayet ettikleri bu hadisin isnâdındaki Leys b. e. Süleym
zayıftır; Şerîk'in ezberi ise kötüdür. SUfyân, bu rivayeti İbn Sâbit'in
mürse-li olarak sevketmiştir (Neyi IV, 299).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/76.
[29] Bu hadisi Ahmed (1,312), Ebû Dâvud (no. 1729), Taberânî
(no. 11595), el-Hâkim (I, 448; II, 159) ve Beyhakî (V, 164), İbn Cüreyc an Ömer
b. Atâ an İkrime an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Hâkim, sahîh hükmü vermiş; ancak Ömer b. Atâ, zayıf olduğunda ittifak
olan bir râvidir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/76.
[30] Bu hadisi Ahmed (1,225), Dârimî (II, 28), Ebû
DâvudTfr). 1732) ve Beyhakî (IV, 339), el-Hasan b. Amr un Mihrân EbîSafvân an
İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Mihrân'ın hâli bilinmemektedir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/76-77.
[31] Bu rivayeti İbn Mâce (no. 2883), VekV an İsmail Ebî
İs-râîl an Fudayl b. Amr an Safd h. Cübeyr an İbn Abbâs senedi ile tahrîc etti.
İsmaîl, Nesâî, Cürcânî ve İbn Adî'ye göre zayıf bir râvidir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/77.
[32] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/77.
[33] Heysemî'ye göre râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma'
111,205).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/77.
[34] Bu hadisi Ahmed (III, 316, 357), Tirmizî (no. 931),
tbn Huzeyme (no. 3068), Dârekutnî (II, 285-6) ve Beyhakî (IV, 349), el-Haccâc
h. Artât an Muh. b. el-Münkedir an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
İsnadı hakkında Tirmizî "hasen sahîh" hükmü vermiştir. Haccâc
zayıf bir râvidir. Bu nedenle ulemâ, Tirmizî'nin sıhhat hükmünü tenkîd
etmişlerdir (Neyi IV, 296).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/77.
[35] Tirmizî, bunu bir evvelki Câbir hadisinden sonra
belâ-ğan senedi ile irâd etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/77.
[36] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/77.
[37] Râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma' III, 215).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/77.
[38] Bu hadisi Ahmed (II, 30), Yezîd h. Hârûn an Cerîr
b.Hâzım ve Ishâk b. Yahya an Cerîr b. Hazım ani'z-Zübeyr b. el-Hureys
ani'l-Hasan b. Hâdiye an İbn Ömer senedi ile tahrîc etti. Metninde küçük bir
kıssa yer almıştır.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/77.
[39] Bu hadisi Müslim (hacc no. 436, s. 982), Nesâî
(menâsık 194/2, v, 251-2), İbn Mâce (no. 3014), İbn Huzeyme (no. 2827),
Dârekutnî (II, 301), el-Hâkim (I, 464), ve Beyhakî (V, 118), İbn Vehb an
Mahrame b. Biikeyr an ebîhî an Yûnus b.
Yûsuf an Saîd h. el-Müseyyeb an Aişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/77.
[40] Bu mürsel hadisi Mâlik (hacc no. 245, s. 422), İbrahim
b. e. Able an Talha senedi ile tahrîc etti.
Bunu el-Hâkim, Müstedrek'inde Ebû'd-Derdâ ile vaslederek merfûan
şevketti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/77-78.
[41] Bu hadisi İbn Mâce (no. 3013), Eyyûb b. Muh.
el-Hâsi-mian Abdilkâhir b. es-Serîan Abdillah b. Kinâne b. Abbâs b. Mirdâs
es-Siilemf an ebîhî an ebîhi senedi ile tahrîc etti.
Abdullah b. Kinâne hakkında Buhârî "hadisi sahîh" değildir
demiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/78.
[42] Bu hadisi İbn Mâce (no. 3024), VekV an İbn ebîRenâd an
Ebî Seleme el-Himsiyy an Bilâl senedi ile tahrîc etti.
Sindî, Zevâid'inde "İsnadı zayıftır; Ebû Seleme'nin ne adı, ne de
durumu bilinmemektedir" demiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/78.
[43] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/78.
[44] Râvilerinden Ebû Dâvud el-A'mâ zayıf bir râvidir.
(Mecma' III, 252).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/78.
[45] Adı belirtilmemiş râvisi dışındakiler Sahîh
ricâlindendir (Mecma' III, 257).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/79.
[46] Râvilerinden Salih el-Meriyy zayıf bir râvidir (Mecma'
III, 257).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/79.
[47] Bu hadisi Bezzâr (no. 1082) ve İbn Hibbân (no. 1884),
Yahya b. Abdirrahman el-Erecîan Ubeyde bin el-Esved ani'l-Kâsım b. el-Velîd an Sinan h. el-Hâris
b. Musarrif an Talha b. Musarrif an Mücâhid an İbn Ömer asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
Bezzâr'a göre bu hadis başka yollarla da nakledilmiştir, ancak en hasen
tariki bu tariktir. Heysemî, Bezzâr'ın ricalinin güvenilir kimseler olduğunu
söylemiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/79-80.
[48] Bu hadis Ebû Dâvud (no. 2605), Saîd b. Maıtsûr an İbn'l-Mübârek an Yûnus b. Yezîd ani'z-Ziihri
an Abdirrahman b. Ka'b b. Mâlik an ebîhî senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/81.
[49] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2606), Tirmizî (no. 1212), ve
İbn Mâce (no. 2236), Ya'lâ b. Atâ an Umâre b. Hadîdm Sahr asl-ı senedi ile
tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/81.
[50] Bu hadisi Ahmed (1,256), Tirmizî (no. 527) ve BeyhaC
(III, 187), el-Haccâc b. Artât ani'l-Hakem an Mikstm an İbn Abbâs asl-ı senedi
ile tahrîc ettiler. Tirmizî isnadı hakkında garîb hükmü vermiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/81.
[51] Bu hadisi Ahmed (II, 24, 23, 60, 91, 111, 120), Dârini
(II, 289), Buhârî (cihâd 135, IV, 17), Tirmizî (no. 1673 . İbn Mâce (no. 3768),
Taberânî (no. 13339), İbn Huzeyme (no. 2569), İbn Hibbân (Mevârid no. 1970),
el-Hi-kim (II, 101) ve Beyhakî (V, 257), Âsim b. Muh. b. Zem b. Abdillah b.
Ömer b. el-Hattâb an ebîhî an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/81.
[52] Mâlik (isti'zân no. 36, s. 978), an Abdirrahman b.
Har-male en Saîd b. el-Müseyyeb senedi ile tahrîc etti. Kasım b. Asbağ, bu
rivayeti an Saîd an EbîHureyre şeklinde vasletmiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/81.
[53] Heysemi'ye göre Eşlem ve babası zayıf kimselerde
(Mecma' III, 215).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/81.
[54] Bu hadisi Mâlik (isti'zân no. 35, s. 978), Ahmed ıJL
186, 214), Ebû Dâvud (no. 2607), Tirmizî (no. 2674) «s Beyhakî (V, 257),
Abdunahman b. Harmale an Amr e Şuayb an ebîhî an ceddihi İbn Amr asl-ı senedi
ile tahri: etti.Tirmizî, isnadı hakkında "hasen" hükmü verdi.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/81.
[55] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/81.
[56] Bu hadisi Ahmed (II. 337,378), Müslim (imaret 178, s,
1525-6), Ebû Dâvud (no. 2569), Tirmizî (no. 2858), İbe Huzeyme (no. 2550,
2556-7) ve İbn Hibbân (no. 269:-2694), Süheyl b. e. Salih an ebîhî an Ebî
Hureyre asi-. senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/82.
[57] Bu hadisi Ahmed (III, 305, 381), Ebû Dâvud (no. 2570),
Ebû Ya'lâ (no. 2219) ve İbn Huzeyme (no. 2548-9), Hisâm b. Hassan ani'l-Hasan
an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Râvileri Sahîh ricâlindendir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/82.
[58] Bu hadisi Ahmed (III, 305, 381), Ebû Dâvud (no. 2570),
Ebû Ya'lâ (no. 2219) ve İbn Huzeyme (no. 2548-9), Hisâm b. Hassan ani'l-Hasan
an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Râvileri Sahîh ricâlindendir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/82.
[59] Bu hadisin isnadında yer alan Sadaka b. Abdillah'ı
Duhaym tevsîk etmiş; Ahmed b. Hanbel ise zayıf addetmiştir (Mecma' 111,213).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/82.
[60] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2571), Amr b. Alî an Hâlid b.
Yezîd an Ebî Cafer er-Râzî ani'r-RebV b. Enes an Enes senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/82.
[61] Bu hadisi Ahmed (IV, 193) ve Ebû Dâvud (no 2628),
el-Velîd h. Müslim an Abdillah b. el-Alâ an Müslim b. Mişkem an Ebi Sa'lebe
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Münzîrî, isnadı hakkında hasen hükmü verdi
(Tergîb IV, 79).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/82.
[62] Bu hadisi Müslim (mesâcid no. 313, s. 476), İshâk b.
İb-râhîm un Süleyman b. Harb an Haınmâd b. Seleme an Humeyd an Bekr b. Abdillah
en Abdillah b. Rebâh an Ebî Katâde senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/82.
[63] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2629), Saîd b. Mansûr an İsmaîl
b. Ayyaş an Esyed b. Abdirrahman el-Has'ami an Ferve b. Mücâhid el-Labmt an
Sehl b. Muâz senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/82.
[64] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2551), Muh. h. el-Müsennâ an
Muh. b. Ca'fer an Şu'be an Hamza ed-Dabbî an Enes senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/83.
[65] Bu hadisi Ahmed (III, 34), Müslim (lukata 18, s.
1354), Ebû Dâvud (no. 1663), İbn Hibbân (no. 5395) ve Beyhakî (IV, 182; X, 3),
Ebû'l-Eşheb an Ebî Hadre an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/83.
[66] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2534), Muh. b. Süleyman
el-Enbâri an Ubeyde b. Humeyd ani'l-Esved b. Kays an Nubeyh el-Anezî an Câhir
senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/83.
[67] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2639), el-Hâkim (II, 115) ve
Beyhakî (V, 297), İsmail b. Uleyye anVI-Haccâc b. e. Osman an EbVz-Zübeyr an
Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Hâkim, isnadı hakkında Müslim'in şartınca sahîh hükmü vermiştir. Bu
hükmü Zehebî de onaylamıştır.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/83.
[68] Bu hadisin senedinde yer alan Bezîg b. Abdirrahman zayıf
bir râvidir; diğerleri güvenilir râvilerdir (Mecma' III, 214).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/83.
[69] Bu hadisi Mâlik (hacc 37, s. 979), Ahmed (II, 236),
İbn Hibbân (no. 2714) ve Beyhakî (III, 138), Mâlik an Sakiel-Mukburîan
EbîHureyre asl-ı senedi ile; Müslim (hacc no. 421, s. 977), Ebû Dâvud (no.
1724), Tirmizî (no. 1170), İbn Huzeyme (no. 2523) ve Beyhakî (V, 227), Mâlik
an Sahi el-Makbıırî an ebîhî an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile;
Ahmed (II, 340, 493), Müslim (no. 419), Ebû Dâvud (no. 1723), İbn Hibbân
(no. 2717), ve Beyhakî (III, 139; V, 227), Leys b. Sa'dan Satd an ebîhî...
asl-ı senedi ile; Tayâlisî (no. 2317), Ahmed (II, 436, 445, 250), Buhârî 3195-(taksîru's-salât (4, II, 35), Müslim
(hacc no. 420), Tahâ-vî (II, 113), İbn Hibbân (no. 2715) ve Beyhakî (III, 139;
V, 227), İbn e. Zi'b an Satd ... asl-ı senedi ile; Müslim (no. 422), Süheyl b.
e. Salih aıı Ebî Salih an Ehî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/83.
[70] Bu hadisi Mâlik (hacc 37, s. 979), Ahmed (II, 236),
İbn Hibbân (no. 2714) ve Beyhakî (III, 138), Mâlik an Sakiel-Mukburîan
EbîHureyre asl-ı senedi ile; Müslim (hacc no. 421, s. 977), Ebû Dâvud (no.
1724), Tirmizî (no. 1170), İbn Huzeyme (no. 2523) ve Beyhakî (V, 227), Mâlik
an Sahi el-Makbıırî an ebîhî an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile;
Ahmed (II, 340, 493), Müslim (no. 419), Ebû Dâvud (no. 1723), İbn Hibbân
(no. 2717), ve Beyhakî (III, 139; V, 227), Leys b. Sa'dan Satd an ebîhî...
asl-ı senedi ile; Tayâlisî (no. 2317), Ahmed (II, 436, 445, 250), Buhârî 3195-(taksîru's-salât (4, II, 35), Müslim
(hacc no. 420), Tahâ-vî (II, 113), İbn Hibbân (no. 2715) ve Beyhakî (III, 139;
V, 227), İbn e. Zi'b an Satd ... asl-ı senedi ile; Müslim (no. 422), Süheyl b.
e. Salih aıı Ebî Salih an Ehî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/83.
[71] Bu hadisi Ahmed (III, 62), Buhârî (cezâu's-sayd 26,
II, 219), Müslim (hacc no. 417-8, s. 976), İbn Hibbân (no. 2713) ve Beyhakî
(111, 138), Kalâde un Kuzu'u un Ebî Satd asl-ı senedi ile; Ahmed (III, 54),
Dârimî (II, 288), Müslim (hacc no. 423, s. 977), Tirmizî (no. 1169), Ebû Dâvud
(no. 1726)
ve İbn Mâce (no. 2898), el-A'mes un Ebî Salih un Ebî Saîd asl-ı senedi
ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/83.
[72] Bu hadisi Ahmed (II, 418, 385) ve Ebû Dâvud (no.
4130), Kurâde an Zürâre un Ebî Hureyre asl-ı senedi ile;
Müslim (libâs no. 103, s. 1672), Ebû Dâvud (no. 2555) ve Tirmizî (no.
1703), Süheyl b. e. Salih un ebîhî an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler. İkinci lafzı Müslim (no. 104), İsmaîl b. Cu'fer uni'l-Alâ an ebîhî an
Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/83.
[73] Bu hadisi Ahmed (II, 418, 385) ve Ebû Dâvud (no.
4130), Kurâde an Zürâre un Ebî Hureyre asl-ı senedi ile;
Müslim (libâs no. 103, s. 1672), Ebû Dâvud (no. 2555) ve Tirmizî (no.
1703), Süheyl b. e. Salih un ebîhî an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler. İkinci lafzı Müslim (no. 104), İsmaîl b. Cu'fer uni'l-Alâ an ebîhî an
Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/83.
[74] Bu hadisi Ahmed (II, 418, 385) ve Ebû Dâvud (no.
4130), Kurâde an Zürâre un Ebî Hureyre asl-ı senedi ile;
Müslim (libâs no. 103, s. 1672), Ebû Dâvud (no. 2555) ve Tirmizî (no.
1703), Süheyl b. e. Salih un ebîhî an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler. İkinci lafzı Müslim (no. 104), İsmaîl b. Cu'fer uni'l-Alâ an ebîhî an
Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/83.
[75] Bu hadisi Mâlik (sıfatu'n-Nebî no. 39, s. 937), Buhârî
(cihâd 139, IV, 18), Müslim (libâs 105, s. 1672-3) ve Ebû Dâvud (no. 2552),
Mâlik an Abdillah b. e. Bekr h. Amr b.
Hazm un Abbûd b. Temîm an Ehî Beşîr asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/84.
[76] Bu hadisi Mâlik (isti'zân no. 39, s. 980), Dârimî (II,
286), Ahmed (II, 236,445), Buhârî (Umre 19, II, 205; cihâd 136, IV, 17; afime
30/3, VI, 207-8), Müslim (imaret 179, s. 1526), İbn Mâce (no. 2882), İbn
Hibbân (no. 3205-2697) ve Beyhakî (V, 259), Mâlik un Summû un Ebî Salih an Ebî
Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/84.
[77] Bu hadisi Tayâlisî (no. 1724), Ahmed (III, 299, 302),
Dârimî (II, 275), Buhârî (umre 12, II. 205; nikâh 160/1-2), VI, 161), Müslim
(imaret no. 184-5, s. 1528), Ebû Dâvud (no. 2776), İbn Hibbân (no. 4170) ve
Beyhakî (V, 260), Muhûrib b. Dissâr an Câbir asl-ı senedi ile.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/84.
[78] Bu hadisi Tirmizî (no. 1172), Nasr b. Alî an Isû b. Yûnus
an Mücâlid uni's-Şa'hi an Câbir senedi ile tahrîc etti. Tirmizî isnadı
hakkında şu bilgileri vermektedir: "Hadis, bu vecihten garîbtir. Kimileri
Mücâlid'in hıfzının bozukluğundan söz etmişlerdir."
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/84.
[79] Bu hadisi Ebû Dâvud (Tuhfetu'l-İşrâf no. 7730), Ahmed
b. Salih an Abdillah b. Nâfi' an Abdillah b. Ömer an Nâfi' un İbn Ömer senedi
ile tahrîc etti. Bu hadis, Ebû Davud'un matbu nüshasında yoktur. Ebû'l-Hasan b.
el-Abd ile Ebû Bekr b. Dâse'nin rivayetlerinde vardır.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/84.
[80] Bu hadisi Tirmizî (no. 2712), Ahmed b. MenV un İbn
Uyeyne ani'l-Esved b. Kays un Nubeyh el-Anezî an Câbir senedi ile tahrîc etti.
İsnadı hakkında hasen
sahîh hükmü verdi. Câbir hadisi, metnin Peygamber sözünün sonuna kadar olan
bölümüdür. Tirmizî, İbn Abbâs hadisini şahit olarak senedsiz irâd etmiştir.
Bu hadisi İbn Huzeyme, İbn Ömer hadisinden; Sa-hîh'inde ise Ebû Avâne
Câbir hadisinden aynı mânâsı ile tahrîc ettiler (Neyi VI, 227).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/84.
[81] Bu hadisi Saîd b. Mansûr (Sünen no. 2393), Ebû Dâvud
(no. 2489) ve Beyhakî (IV, 334; VI, 18), Muturrif an (Bisr Ebî Abdillah un)
Beşîr b. Müslim un ibn Amr asl-ı senedi ile tahrîc etti. Bu hadis zayıftır.
Sebebi Beşîr'dir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/85.
[82] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/85.
[83] Heysemî'ye göre râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma'
III, 215).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/85.
[84] İsnadında yer alan Nâfi' b. e. Hürmüz sebebiyle
zayıftır (Mecma' 111,215).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/85.
[85] Irâkî'ye göre isnadı ceyyiddir (Feyd V, 148). Heysemî'ye
göre ise isnadında yer alan Muh. b. Ali el-Merve-zî hakkında ihtilâf olan bir
râvidir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/85.
[86] Bu hadisi İbn Mâce (no. 3119), İsmaîl b. Hafs
el-Eylîan Yahya b. Yemân an Hamza b. Hubîb ez-Zeyyâl an Hum-rân b. A'yen an
Ebît-Tufayl an Ebî Saîd senedi ile tahrîc etti.Sindî şu bilgileri vermektedir:
Humran hakkında Yahya b. Maîn "beş para etmez"; Ebû Dâvud:
"Râfizîdir";
Ne-sâî: "güvenilir değildir" gibi tabirlerle hüküm verdiler. Demîrî
diyor ki: "Bu hadis münkerdir; ayrıca bu konuda vârid olan sahîh
hadislere de metnen muhaliftir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/85.
[87] Râvilerinden Kays b. er-Rebî', Şu'be ve Sevrî tarafından
tevsîk olunmuş; ancak hakkında menfî sözler de sarfedilmiş bir râvidir (Mecma'
III, 216).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/85.
[88] Râvilerinden Yahya b. el-Alâ ve Amr b. el-Husayn sebebiyle
isnadı zayıftır (Mecma' III, 210).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/85.
[89] Heysemî'ye göre Abdullah b. Hârûn Ebû Alkame el-Fervî
zayıf bir râvidir (Mecma' III, 210).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/85.
[90] Râvilerinden Mesleme b. Salim el-Cühemî, Dârekut-nî'ye
göre zayıf bir râvidir (Mecma' III, 211).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/85-86.
[91] Bu hadis Tirmizî (no. 2732), Muh. b. İsmuîl an İhı: b.
Yuhyû b. Muh. h. Abbûd an ebîhî Yuhyâ an. Muh. h. İs-hûk ani'z-Zührî an Urve an
Âise senedi ile tahrîc etti ve isnadı hakkında "hasen garîb" hükmü
verdi.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/86.
[92] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 5220), İbn e. Şeyhe un Alî b.
Müshir an Ecluh uni's-Şa'bî senedi ile tahrîc etti. Bu hadis mürseldir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/86.
[93] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2782), Muh. b. Munsûr et-Tûsî
an Ya'kûb an ebîhî an Muh. b. İshâk an Nâfı' an İbn Ömer senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/86.
[94] Bu hadisi Buhârî (Umre 13, II, 204; libâs 99, VII, 67)
ve Nesâî (hacc 121/2, V, 212), Hâlid el-Hazzâ' an İkrime an İbn Abbâs asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/86.
[95] Bu hadisi Buhârî (libâs 100, VII, 67), Muh. b. Bessâr
an Abdilvehhâb an Eyyûb an İklime senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/86.
[96] Bu hadisi Buhârî (cihâd 196, IV, 39) ve Müslim
(fadâilu's-sahâbe 65, s. 1885), Habîh b. es-Şehîd an Abdillah b. e. Muleyke an
İbn Ca'fer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/86.
[97] Bu hadisi Buhârî (cihâd 196, IV, 39) ve Müslim
(fadâilu's-sahâbe 65, s. 1885), Habîh b. es-Şehîd an Abdillah b. e. Muleyke an İbn
Ca'fer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/86.
[98] Bu hadisi Müslim (fadâilu's-sahâbe 66-7, s. 1885), Ebû
Dâvud (no. 2566) ve İbn Mâce (no. 3773), Âsim el-Ah-vel an Müverrik el-İclî an
Abdillah b. Ca'fer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/86-87.
[99] Bu hadisi Müslim (fadâilu's-sahâbe no. 60, s. 1883) ve
Tirmizî (no. 2775), en-Nadr b. Muh. an İkrime b. Ammâr an İyâs b. Seleme an ebîhî asl-ı senedi ile
tahrîc etliler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/87.
[100] Bu hadisi Buhârî (cihâd 197, IV, 39-40), Yahya b. e.
İshâk an Enes asl-ı senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/87.
[101] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 4982), Vehb h. Bakiyye an
Hâlid b. Abdillah an Hâlid el-Hazzâ' an Ebî Temîme an EbVI-Melîh an raculin
senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/87.
[102] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2572) ve Tırmizî (no. 2773),
Ali b. el-Hüseyn b. Vâkıd an ebîhî an Abdillah b. Bürey-de asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
Tirmizî, isnadı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi. Lafız Ebû
Davud'a aittir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/87.
[103] Heysemî'ye göre Taberânî'nin isnâdlarım oluşturan
râ-viler Muh. b. Hamza dışındakiler Sahîh ricalidir. O şahıs ise güvenilir bir
râvidir (Mecma' X, 131). Münzirî'ye göre isnadı ceyyiddir (Tergîb IV, 73).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/88.
[104] Heysemî'ye göre isnadı hasendir (Mecma' a.y.)
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/88.
[105] Bu hadisi Ahmed (III, 439, 440, 334), Sehl b. Muâz b.
Enes an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc etti.
Bunu Taberânî, Ebû Ya'lâ ve el-Hâkim'in de tahrîc ettiği hadisin
isnâdlarım oluşturan râvileri Sehl dışında güvenilir kimselerdir. Sehl ise,
hakkında ihtilâf olan bir râvidir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/88.
[106] Bu mevkuf, isnâdsız olarak Sahîh'in hacc kitabında 33.
bâbta yer almıştır.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/89.
[107] Mâlik (hacc no. 50, s. 339), an Hisâm b. Urve senedi
ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/89.
[108] Mâlik (no. 49), bunu Abdurrahman b. el-Kâsım kanalıyIa
babası el-Kâsim'dan tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/89.
[109] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/89.
[110] Sahîh-i Buhârî, hacc 33, II, 150.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/89.
[111] Lafız Buhârî'ye (hacc 11-12, II, 143) aittir.Bu hadisi
Şâfıî (Ümm II, 118), Ahmed (1,249,252,332, 339), Dârimî (II, 30), Buhârî (hacc
7, II, 142; 12, II, 143; umre 18, II, 216), Müslim (hacc no. 12, s. 839), Nesâî
(menâsik 20, V, 123; 23, V, 125-6), İbn Huzeyme (no. 2591), Taberânî (no.
10911-3), Tahâvî (II, 117), Dâre-kutnî (II, 237-8) ve Beyhakî (V, 29), Abdullah
b.Tâvus an ebîhî an İbn Abbâs asl-ı senedi ile; Tayâlisî (no. 2606), Ahmed
(1,238), Buhârî (hacc 9, II, 142; 11, II, 143), Müslim (hacc no. 11, s. 838),
Nesâî (menâsik 23/2, V, 126), İbnu'l-Cârûd (s. 208), Taberânî (no. 10886), İbn
Huzeyme (no. 2590), Tahâvî (11,118), Dârekutnî (II, 237) ve Beyhakî (V, 29),
Amr b. Dînâr an Tavus... asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/89.
[112] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/89.
[113] Bu hadisi İbn Mâce (no. 2915), Ali h. Muh. an VekV an
İbrâhîm b. Yezîd an EbVz-Zübeyr an Câbir senedi ile tahrîc etti.
İbrahim hakkında Ahmed: "Hadisleri terkedilmiştir", bir
başkası tarafından "hadisleri münkerdir" şeklinde hüküm vermiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/89.
[114] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1739) ve Nesâî (menâsik 19,
II, 123), Hisâm b. Behrâm ani'l-Muâfâ b.
İmrân an Ef-lah b. Humeyd ani'l-Kâsım an Aise asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/89.
[115] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1740) ve Tirmizî (no. 832),
Ve-kî' ani's-Sevrî an Yezîdb. e. Ziyadan Muh. b. Alîb. Abdillah b. Abbâs an
İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî, isnadı hakkında hasen hükmü
verdi.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/90.
[116] Muvattâ, hacc no. 25, s. 331.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/90.
[117] Muvattâ, hacc no. 26.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/90.
[118] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/90.
[119] Heysemî'ye göre râvilerinden Husayf hakkında menfi
sözler sarfedilmiştir (Feyd VI, 390).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/90.
[120] Bu hadisi Mâlik (hacc 8, s. 324), Şâfıî (Ümm II, 125),
Ahmed (II, 63), Dârimî (II, 32), Buhârî (hacc 21, II, 145, libâs 13, VII, 38),
Müslim (hacc no. 1, s. 834), Ebû Dâvud (no. 1824), Nesâî (menâsik 30, V, 131;
34, V, 133). İbn Mâce (no. 2929), Tahâvî (II, 135-6), İbn Hibbân (no. 3773) ve
Beyhakî (V, 49), Mâlik an Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi ile;
Ahmed (II, 119), Buhârî
(cezâu's-sayd (13, II, 214), Ebû Dâvud (no. 1825), Tirmizî (no. 833), Nesâî
(menâsik 33, V, 133) ve Beyhakî (V, 46), Leys b. Sa'd an Nâfi1... asl-i senedi
ile;
Şâfıî (Ümm II, 125), Ahmed (II, 8), Buhârî (libâs 15, VII, 38-9), Müslim
(hacc 2, s. 835), Ebû Dâvud (no. 1823), Nesâî (menâsik 28/2 V, 129), İbn
Huzeyme (no. 2685), Tahâvî (II, 135), Dârekutnî (II, 230) ve Beyhakî (1,283),
Süfyân b. Uyeyne an Salim b. Abdillah b. Ömer an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/90.
[121] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1827), Ahmed b. Hanbel an
Ya'kûb an ebîhî an Muh. b. İshâk an Nâfi' an İbn Ömer senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/90.
[122] Râvilerinden HUseyn b. Abdillah b. Ubeydillah zayıf
bir râvidir (Mecma'III, 219).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/90.
[123] Râvilerinden Ya'kûb b. Atâ'yı İbn Hibbân'ın tevsîk etmesine
karşılık, çoğunluk zayıf addetmiştir (Mecma' III, 219).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/90.
[124] Bu hadis, İbn Cüreyc an Hakîme binli Vmeyme an ümmihâ
tarikiyle gelmiştir. Hakîme dışındaki râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma' III,
220).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/90.
[125] Bu hadisi Tayâlisî (no. 2610), Şâfıî (Ümm II, 72,
125), Ahmed (I, 215, 221, 228, 279, 285, 336), Buhârî (hacc 132, II, 191;
cezâ'us-sayd 15-6, II, 215-6; libâs 37/4, VII, 49), Müslim (hacc 4, s. 835),
Ebû Dâvud (no. 1829), Tirmizî (no. 834), Nesâî (menâsik 32, V, 132-3, 37, V,
135; zînet 100, VIII, 205-6), İbn Mâce (no. 2931), İbn Huzeyme (no. 2681),
Taberânî (12809-15), Tahâvî (II, 133), İbn Hibbân (no. 3772-8), Dârekutnî (II,
228-30) ve Beyhakî (V, 50), Amr b. Dînâr an Câbir b. Zeyd an İbn Abbâs asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/91.
[126] Muvattâ, hacc no. 8, s. 325.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/91.
[127] Bu mevkufu Mâlik (hacc 10, s. 326), an Nâfi' an Eşlem
mevlâ Ömer b. el-Hallâb an İbn Ömer an Ömer senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/91.
[128] İlk lafız Müslim'e (no. 9, s. 837); ikincisi ise
Ebû Dâvud'a (no. 1819) aittir.
Bu hadisi Buhârî (umre 10/1, II, 202; cezâ'us-sayd 19,II, 217; mağâzî
56/6, V, 103; fadâilu'l-Kur'ân 2/2, V, 97), Müslim (hacc 6-10, s. 836-8), Ebû
Dâvud (no.1819-22), Tirmizî (no. 835) ve Nesâî (menâsik 29, V, 130-1; 44/1. V,
142), Alâ b. e. Rebâh an Safran b. Ya'lâ b. Umeyye an ebîhî asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/91.
[129] İlk lafız Müslim'e (no. 9, s. 837); ikincisi ise
Ebû Dâvud'a (no. 1819) aittir.
Bu hadisi Buhârî (umre 10/1, II, 202; cezâ'us-sayd 19,II, 217; mağâzî
56/6, V, 103; fadâilu'l-Kur'ân 2/2, V, 97), Müslim (hacc 6-10, s. 836-8), Ebû
Dâvud (no.1819-22), Tirmizî (no. 835) ve Nesâî (menâsik 29, V, 130-1; 44/1. V,
142), Alâ b. e. Rebâh an Safran b. Ya'lâ b. Umeyye an ebîhî asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/91.
[130] Bu mevkufu Mâlik (hacc no. 12, s. 326), an Nâfi1 an
İbn Ömer senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/91.
[131] Bu mevkufu Mâlik (hacc no. 13/a, s. 327), an Nâfl' an
İbn Ömer senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/91.
[132] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1833), Ahmed b. Hanbel an
Hüseyni an Yezîd b. e. Ziyâd an Miicâhid an Âişe senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/91.
[133] Bu hadisi Mâlik (hacc no. 17, s. 328), Şafiî (Ümm
II,129), Buhârî (hacc 18, II, 145), Müslim (hacc no. 33, s. 846), Ebû Dâvud
(no. 1745), Nesâî (menâsik 41/2, V, 137), Tahâvî (II, 130, 228), İbn Hibbân (no.
3758) ve Beyhakî (V, 33), Mâlik an Abdinahman b. el-Kâsım an ebtht an Âişe asl-ı senedi ile; Ahmed (VI,
98, 192), Müslim (no. 4, s. 846), İbn Mâce (no. 3042), Tahâvî (II, 130, 228),
Ubeydullah b. Ömer 3261-ani'1-Kâ.sım
an Âişe asl-ı senedi ile;
Tirmizî (no. 917), Ahmed b. MenV an Hüseyin an Man-sûr b. Zâdân un
Abdinahman h. el-Kâsım an ebîhî... senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/91-92.
[134] Bu rivayeti Müslim (hacc no. 35, s. 847), İbn Cüreyc
an Ömer b. Abdillah b. Urve an Urve ve'l-Kâsım an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc
etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/92.
[135] Bu hadisi Ahmed (VI, 175), Buhârî (gusl 12-14,1, 71),
Müslim (hacc 48, s. 849), Nesâî (menâsik 42/10-11, V, 141; gusl 13,1, 203;
25,1, 209) ve Beyhakî (VII, 228), ibrahim b. Muh. b. el-Münteşir an ebîhî an
Âişe asl-ı senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/92.
[136] Bu hadisi Tayâlisî (no. 1394) Ahmed (VI, 254), Buhârî
(libâs 74, VII, 60), Müslim (hacc 43-4, s. 848), Nesâî (menâsik 42/7, V, 140)
ve Tahâvî (II, 129), Abdurrahman b. el-Esved an ebîhî an Aişe asl-ı senedi
ile;
Tayâlisî (no. 1387),
Ahmed (VI, 109, 209, 236, 254), Nesâî (menâsik 42/6, 9, V, 140-1), İbn Mâce
(no. 2928) ve İbn Hibbân (no. 3769), Ebû İshâk es-Sebe'î ani'l-Esved an Âişe
asl-ı senedi ile;
Tayâlisî (no. 1378),
Ahmed (V, 254, 267, 286, 251), Müslim (hacc no. 39, s. 847), Nesâî (42/1 -2, V,
139), İbn Huzeyme (no. 2585, 2587), İbnu'l-Cârûd (s. 209), İbn Hibbân (no.
3759) ve Beyhakî (V, 34), Mansûr an İbrahim ani'l-Esved... asl-ı senedi
ile;
Tayâlisî (no. 1385), Ahmed (VI, 175, 191, 245), Buhârî (gusl 14,1, 72;
libâs 70, VII, 59), Müslim (hacc no. 42, s. 848), Nesâî (menâsik 42/3, V, 139),
İbn Huzeyme (no. 2587), Tahâvî (II, 129) ve Beyhakî (V, 34), el-Hakem b. Vteybe
an İbrahim ani'l-Esved... asl-ı senedi ile; Şafiî (Ümm II, 129), Ahmed (VI, 41.
264), Nesâî (menâsik 42/8, V, 140), Tahâvî (II, 129) ve Beyhakî (V, 35), Atâ
b. es-Sâib an İbrahim... asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/92.
[137] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1830), el-Hüseyn b.
el-Cü-neyd an Ebî Usâme an Ömer b. Süveyd an Âişe binli Talha an Âişe senedi
ile tahrîc etti.
Râvileri güvenilir kimselerdir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/92.
[138] Bu mevkufu Mâlik (hacc no. 19, s. 329), an Nâfi' an Eşlem
mevlâ Ömer an Ömer senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/92.
[139] Bu mevkufu Mâlik (hacc no. 14, s. 327), an Nâfi' an
İbn Ömer senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/92.
[140] Bu hadisi Tirmizî (no. 962), Hennâd an Vekî' an Hammâd
b. Seleme an Ferkad es-Sebehî an Saîd b. Cübeyr an İbn Ömer senedi ile tahrîc
etti ve isnadının garîb olduğunu söyledi.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/92.
[141] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/92.
[142] Sahîh-i Buhârî, hacc 18, II, 145.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/93.
[143] Bu hadisi Mâlik (hacc 4, s. 323), Buhârî (cezâu's-sayd
14, II, 215), Müslim (hacc 91-92, s. 864), Ebû Dâvud (no. 1840), Nesâî (menâsik
27, V, 128-9) ve İbn Mâce (no. 2934), Zeydb. Eşlem an İbrahim b. Abdillah h.
Hu-neyn an ebthl asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Lafız Müslim'e aittir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/93.
[144] Bu hadisi Tirmizî (no. 830), Abdullah b. e. Ziyâd an
Abdillah b. Ya'kûb el-Medenî an ibn ebî'z-Zinâd an ebîhî an Hârice senedi ile
tahrîc etti ve isnadı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/93.
[145] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/93.
[146] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1748), Ubeydullah b. Ömer an
Abdila'lâ an Muh. b. İshâk an Nâfi' an İbn Ömer senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/93.
[147] Sahîh-i Buhârî, cezâ'us-sayd 14, II, 125.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/93.
[148] Bu hadisi Şafiî (Ümm II, 184; VII, 197), Ahmed (1,221,
372), Dârimî (II, 37), Buhârî (cezâ'us-sayd 11, II, 214; tıbb 12, VII. 14),
Müslim (hacc 87, s. 862), Ebû Dâvud (no. 1835), Nesâî (menâsik 92/1-2, V, 192),
İbn Huzeyme (no. 2657), İbn Hibbân (no. 3940) ve Tirmizî (839), Amr b. Dînâr
an Tavus ve Atâ an İbn Abbâs asl-ı senedi ile;
Ahmed (I, 236, 249,259, 372), Buhârî (tıbb 15, VII, 15, lafız buna âit),
Ebû Dâvud (no. 1836), İbn Hibbân (no. 3939) ve Beyhakî (IX, 339), Hişâm b.
Hassan an İklime an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/93.
[149] Bu rivayeti Buhârî (cezâ'us-sayd 11/2, II, 214),
Müslim (hacc no. 88, s. 862-3) ve Nesâî (menâsik 95, V, 194), Süleyman b. Bilâl
an Alkume b. e. Alkame ani'l-A'rec an İbn Buhayne asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/93.
[150] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1837) ve Nesâî (menâsik 94,
V, 194), Abdürrezzâk an Ma 'mer an Katâde an Enes asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/93.
[151] Bu mevkufu Mâlik (hacc no. 75, s. 350), an Nâfi' an
İbn Ömer senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/94.
[152] Bu hadisi Müslim (hacc no. 89-90, s. 863), Ebû Dâvud
(no. 1838), Tirmizî (no. 952) ve Nesâî (menâsik 45, V, 143), Eyyûb b. Mûsâ an
Nübeyh b. Vehb an Ebân asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/94.
[153] Bu hadisi Tayâlisî (no. 2611, 2607), Ahmed (I,
228,221,270,285,324,337,362), Dârimî (II, 37), Buhârî (nikâh 30, VI, 128),
Müslim (nikâh no. 46-7, s. 1031), Tirmizî (no. 844), Nesâî (menâsik 90/1-2, V,
191; nikâh 37/2, VI, 87-8), İbn Mâce (no. 1965), İbnu'l-Cârûd (s. 220-321),
Tahâvî (II, 269), İbn Hibbân (no. 4119) Dârekutnî (III, 263), ve Beyhakî (VII,
210), Amr b. Dînâr an Câbir b. Zeyd an İbn Abbâs asl-ı senedi ile; Ahmed
(1,283,359,360), Buhârî (mağâzî 43, V, 86), Ebû Dâvud (1844), Tirmizî (no.
843), Taberânî (11863) ve Dârekutnî (III 263), Eyyûb an İkrime an İbn Abbâs
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Lafızlar Buhârî'ye aittir (mağâzî).
3266 nolu rivayetin Buhârî'deki muallak senedi: Muh. b. İshâk an İbn e.
Necîh ve Ebân b. Salih an Atâ ve Mücâhid an İbn Abbâs.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/94.
[154] Bu hadisi Tayâlisî (no. 2611, 2607), Ahmed (I,
228,221,270,285,324,337,362), Dârimî (II, 37), Buhârî (nikâh 30, VI, 128),
Müslim (nikâh no. 46-7, s. 1031), Tirmizî (no. 844), Nesâî (menâsik 90/1-2, V,
191; nikâh 37/2, VI, 87-8), İbn Mâce (no. 1965), İbnu'l-Cârûd (s. 220-321),
Tahâvî (II, 269), İbn Hibbân (no. 4119) Dârekutnî (III, 263), ve Beyhakî (VII,
210), Amr b. Dînâr an Câbir b. Zeyd an İbn Abbâs asl-ı senedi ile; Ahmed
(1,283,359,360), Buhârî (mağâzî 43, V, 86), Ebû Dâvud (1844), Tirmizî (no.
843), Taberânî (11863) ve Dârekutnî (III 263), Eyyûb an İkrime an İbn Abbâs
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Lafızlar Buhârî'ye aittir (mağâzî).
3266 nolu rivayetin Buhârî'deki muallak senedi: Muh. b. İshâk an İbn e.
Necîh ve Ebân b. Salih an Atâ ve Mücâhid an İbn Abbâs.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/94.
[155] Bu hadisi Tayâlisî (no. 2611, 2607), Ahmed (I, 228,221,270,285,324,337,362),
Dârimî (II, 37), Buhârî (nikâh 30, VI, 128), Müslim (nikâh no. 46-7, s. 1031),
Tirmizî (no. 844), Nesâî (menâsik 90/1-2, V, 191; nikâh 37/2, VI, 87-8), İbn
Mâce (no. 1965), İbnu'l-Cârûd (s. 220-321), Tahâvî (II, 269), İbn Hibbân (no.
4119) Dârekutnî (III, 263), ve Beyhakî (VII, 210), Amr b. Dînâr an Câbir b.
Zeyd an İbn Abbâs asl-ı senedi ile; Ahmed (1,283,359,360), Buhârî (mağâzî 43,
V, 86), Ebû Dâvud (1844), Tirmizî (no. 843), Taberânî (11863) ve Dârekutnî (III
263), Eyyûb an İkrime an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Lafızlar
Buhârî'ye aittir (mağâzî).
3266 nolu rivayetin Buhârî'deki muallak senedi: Muh. b. İshâk an İbn e.
Necîh ve Ebân b. Salih an Atâ ve Mücâhid an İbn Abbâs.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/94.
[156] Bu hadisi Tayâlisî (no. 2611, 2607), Ahmed (I,
228,221,270,285,324,337,362), Dârimî (II, 37), Buhârî (nikâh 30, VI, 128),
Müslim (nikâh no. 46-7, s. 1031), Tirmizî (no. 844), Nesâî (menâsik 90/1-2, V,
191; nikâh 37/2, VI, 87-8), İbn Mâce (no. 1965), İbnu'l-Cârûd (s. 220-321),
Tahâvî (II, 269), İbn Hibbân (no. 4119) Dârekutnî (III, 263), ve Beyhakî (VII,
210), Amr b. Dînâr an Câbir b. Zeyd an İbn Abbâs asl-ı senedi ile; Ahmed
(1,283,359,360), Buhârî (mağâzî 43, V, 86), Ebû Dâvud (1844), Tirmizî (no.
843), Taberânî (11863) ve Dârekutnî (III 263), Eyyûb an İkrime an İbn Abbâs
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Lafızlar Buhârî'ye aittir (mağâzî).
3266 nolu rivayetin Buhârî'deki muallak senedi: Muh. b. İshâk an İbn e.
Necîh ve Ebân b. Salih an Atâ ve Mücâhid an İbn Abbâs.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/94.
[157] Bu hadisi Tirmizî (no. 841), Kuteybe an Hammâd h.
Zeyil an Malar el-Verrâk an Rabf'a b. e. Abılirrahman an Süleyman b. Yesâr an
Ebî Râfi' senedi ile lahrîc etti ve isnadının hasen olduğunu söyledi.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/94.
[158] Bu hadisi Müslim (nikâh 48, s. 1032), Ebû Dâvud (no.
1843) ve Tirmizî (no. 845), Yezîd b. el-Esamm an Meymûn asl-ı senedi ile lahrîc
ettiler.
İlk lafız Ebû Davud'un; ikincisi Tirmizî'nindir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/94.
[159] Bu hadisi Müslim (nikâh 48, s. 1032), Ebû Dâvud (no.
1843) ve Tirmizî (no. 845), Yezîd b. el-Esamm an Meymûn asl-ı senedi ile lahrîc
ettiler.
İlk lafız Ebû Davud'un; ikincisi Tirmizî'nindir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/94.
[160] Bu hadisi Mâlik (hacc no. 69, s. 348), an RabVa b. e.
Abdirrahman an Süleyman senedi ile tahrîc etti. Mürseldir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/94.
[161] Bu hadisi bir kıssa ile Mâlik (hacc no. 70, s. 348),
Müslim (nikâh no. 41-45, s. 1030-1), Ebû Dâvud (no. 1841-2), Tirmizî (no.
840), Nesâî (menâsık 91-1-2, V, 192) ve İbn Mâce (no. 1966), Nübeyh b. Vehh an Ebân
b. Osman an ebihî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/94.
[162] Mâlik (no. 72, s. 349), an Nâfi' an İbn Ömer senedi
ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/95.
[163] Bu hadis-i mevkufu Mâlik (hacc no, 71,349), an Dâvud
b. el-Husayn an Ebî Gatafân senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/95.
[164] Bu hadisi Mâlik (hacc no. 76, s. 350), Müslim (hacc
no. 57, s. 852), Ebû Dâvud (no. 1852), Tirmizî (no. 1852) ve Nesâî (menâsık
78/1, V, 182), Mâlik an EbTn-Nadr an Nâfi' mevlâ Ebî Katâde an Katinle asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
Mâlik (no. 78, s. 351),
Müslim (no. 58, s. 852-3) ve Tirmizî (no. 848), Mâlik an Zeyd b. Eşlem an Atâ
b. Yesâr an Ebî Katâde asl-ı senedi ile; Buhârî (cezâ'us-sayd 2, 3, II, 210),
Müslim (hacc no. no. 59, s. 353, 3277. nolu rivayetin lafzı; no. 62, s. 854),
Nesâî (menâsik 80/1-2, V, 185-6) ve İbn Mâce (no. 3093), Yahya b. e. Kesir
anAbdillah b. e. Katâde an ebî-hî asl-ı senedi ile;
Buhârî (cezâ'us-sayd 5,
II, 211), Müslim (hacc 60-61, s. 853-4) ve Nesâî (menâsik 81, V, 186-7), Osman
b. Ab-dillah b. Mevheh an Abdillah b. e. Katâde... asl-ı senedi ile; 3279 nolu
rivayetin lafzı;
Buhârî (cezâ'us-sayd 4, II, 211) ve Müslim (no. 56, s. 851-2), Süfyân b.
Uyeyne an Salih b. Keysân an Ebî Muh. an Ebî Katâde asl-ı senedi ile; 3878.
nolu rivayetin lafzı; Müslim (no. 63, 64, s. 855), Ebû Hazım ve Ab-dülazîz b.
b. Rufey' anAbdillah b. e. Katâde... tarikleriyle tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/95.
[165] Bu hadisi Mâlik (hacc no. 76, s. 350), Müslim (hacc
no. 57, s. 852), Ebû Dâvud (no. 1852), Tirmizî (no. 1852) ve Nesâî (menâsık
78/1, V, 182), Mâlik an EbTn-Nadr an Nâfi' mevlâ Ebî Katâde an Katinle asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
Mâlik (no. 78, s. 351),
Müslim (no. 58, s. 852-3) ve Tirmizî (no. 848), Mâlik an Zeyd b. Eşlem an Atâ
b. Yesâr an Ebî Katâde asl-ı senedi ile; Buhârî (cezâ'us-sayd 2, 3, II, 210),
Müslim (hacc no. no. 59, s. 353, 3277. nolu rivayetin lafzı; no. 62, s. 854),
Nesâî (menâsik 80/1-2, V, 185-6) ve İbn Mâce (no. 3093), Yahya b. e. Kesir
anAbdillah b. e. Katâde an ebî-hî asl-ı senedi ile;
Buhârî (cezâ'us-sayd 5,
II, 211), Müslim (hacc 60-61, s. 853-4) ve Nesâî (menâsik 81, V, 186-7), Osman
b. Ab-dillah b. Mevheh an Abdillah b. e. Katâde... asl-ı senedi ile; 3279 nolu
rivayetin lafzı;
Buhârî (cezâ'us-sayd 4, II, 211) ve Müslim (no. 56, s. 851-2), Süfyân b.
Uyeyne an Salih b. Keysân an Ebî Muh. an Ebî Katâde asl-ı senedi ile; 3878.
nolu rivayetin lafzı; Müslim (no. 63, 64, s. 855), Ebû Hazım ve Ab-dülazîz b.
b. Rufey' anAbdillah b. e. Katâde... tarikleriyle tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/95.
[166] Bu hadisi Mâlik (hacc no. 76, s. 350), Müslim (hacc
no. 57, s. 852), Ebû Dâvud (no. 1852), Tirmizî (no. 1852) ve Nesâî (menâsık
78/1, V, 182), Mâlik an EbTn-Nadr an Nâfi' mevlâ Ebî Katâde an Katinle asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
Mâlik (no. 78, s. 351),
Müslim (no. 58, s. 852-3) ve Tirmizî (no. 848), Mâlik an Zeyd b. Eşlem an Atâ
b. Yesâr an Ebî Katâde asl-ı senedi ile; Buhârî (cezâ'us-sayd 2, 3, II, 210),
Müslim (hacc no. no. 59, s. 353, 3277. nolu rivayetin lafzı; no. 62, s. 854),
Nesâî (menâsik 80/1-2, V, 185-6) ve İbn Mâce (no. 3093), Yahya b. e. Kesir
anAbdillah b. e. Katâde an ebî-hî asl-ı senedi ile;
Buhârî (cezâ'us-sayd 5,
II, 211), Müslim (hacc 60-61, s. 853-4) ve Nesâî (menâsik 81, V, 186-7), Osman
b. Ab-dillah b. Mevheh an Abdillah b. e. Katâde... asl-ı senedi ile; 3279 nolu
rivayetin lafzı;
Buhârî (cezâ'us-sayd 4, II, 211) ve Müslim (no. 56, s. 851-2), Süfyân b.
Uyeyne an Salih b. Keysân an Ebî Muh. an Ebî Katâde asl-ı senedi ile; 3878.
nolu rivayetin lafzı; Müslim (no. 63, 64, s. 855), Ebû Hazım ve Ab-dülazîz b.
b. Rufey' anAbdillah b. e. Katâde... tarikleriyle tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/95.
[167] Bu hadisi Mâlik (hacc no. 76, s. 350), Müslim (hacc
no. 57, s. 852), Ebû Dâvud (no. 1852), Tirmizî (no. 1852) ve Nesâî (menâsık
78/1, V, 182), Mâlik an EbTn-Nadr an Nâfi' mevlâ Ebî Katâde an Katinle asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
Mâlik (no. 78, s. 351),
Müslim (no. 58, s. 852-3) ve Tirmizî (no. 848), Mâlik an Zeyd b. Eşlem an Atâ
b. Yesâr an Ebî Katâde asl-ı senedi ile; Buhârî (cezâ'us-sayd 2, 3, II, 210),
Müslim (hacc no. no. 59, s. 353, 3277. nolu rivayetin lafzı; no. 62, s. 854),
Nesâî (menâsik 80/1-2, V, 185-6) ve İbn Mâce (no. 3093), Yahya b. e. Kesir
anAbdillah b. e. Katâde an ebî-hî asl-ı senedi ile;
Buhârî (cezâ'us-sayd 5,
II, 211), Müslim (hacc 60-61, s. 853-4) ve Nesâî (menâsik 81, V, 186-7), Osman
b. Ab-dillah b. Mevheh an Abdillah b. e. Katâde... asl-ı senedi ile; 3279 nolu
rivayetin lafzı;Buhârî (cezâ'us-sayd 4, II, 211) ve Müslim (no. 56, s. 851-2),
Süfyân b. Uyeyne an Salih b. Keysân an Ebî Muh. an Ebî Katâde asl-ı senedi ile;
3878. nolu rivayetin lafzı; Müslim (no. 63, 64, s. 855), Ebû Hazım ve
Ab-dülazîz b. b. Rufey' anAbdillah b. e. Katâde... tarikleriyle tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/96.
[168] Bu hadisi Mâlik (no. 83, s. 353), Buhârî (cezâ'us-sayd
6, II, 212), Müslim (hacc no. 50-52, s. 850-1), Tirmizî (no. 849) ve Nesâî
(menâsik 70, V, 183-4), Ubey-dullah b. Abdillah b. Utbe an İbn Abbâs ani's-Sa'h
asl-ı senedi ile;Müslim (no. 53-54, s. 851) ve Nesâî (menâsık 79, V, 185),
Habîb b. e. Sabit an Saîd b. Cübeyr an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/96.
[169] Bu hadisi Mâlik (no. 83, s. 353), Buhârî (cezâ'us-sayd
6, II, 212), Müslim (hacc no. 50-52, s. 850-1), Tirmizî (no. 849) ve Nesâî
(menâsik 70, V, 183-4), Ubey-dullah b. Abdillah b. Utbe an İbn Abbâs ani's-Sa'h
asl-ı senedi ile;Müslim (no. 53-54, s. 851) ve Nesâî (menâsık 79, V, 185),
Habîb b. e. Sabit an Saîd b. Cübeyr an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/96.
[170] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1851), Tirmizî (no. 846) ve
Nesâî (menâsık 81/2, V, 187), Amr b. e. Amr mevlâ'l-Muttalib ani'l-Muttalib an
Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/96.
[171] Bu hadisi Mâlik (hacc no 79, s. 351) ve Nesâî (menâsık
78/3, V, 183), Mâlik an Yahya b. Saîd an Muh. b. İbr. b. el-Hâris an İsâ b.
Talha an Umeyr b. Seleme ed-Damri ani'l-Behzî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/96.
[172] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1854) ve Tirmizî (no. 850),
Ebû'l-Mühezzem an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Ebû'l-Mühezzem, Yezîd b. Süfyân olup metruk bir râvidir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/97.
[173] Bu hadisi Nesâî (menâsık 26/2, V, \21),Ahmedb.Fadâ-le
b. İbrahim an Hâlid b. Mahled an Süleyman b. Bilâl an Yahya b. Saîd ani'l-Kâsım
b. Muh. an ebîhî an Ebî Bekr senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/97.
[174] Mâlik (no. 54, s. 342), an Nâfi' an İbn Ömer senedi
ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/97.
[175] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1744) ve Tirmizî (no. 945 m).
Mervân b. Şücâ' an Husayf an İklime ve Mücâhid ve Atâ un İbn Abbâs asl-ı senedi
ile tahrîc ettiler.
İsnadı hakkında Tirmizî "hasen garîb" hükmü verdi.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/97.
[176] Bu mevkufu Mâlik (no. 93, s. 358), an Alkame b. e.
Al-kame an ümmihî an Aişe senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/97.
[177] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1818), Abdullah b. İdrîs an
İbn İshâk an Yahya b. Abbâd b. Abdillah b. ez-Zübeyr an ebîhî an Esma asl-ı
senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/97-98.
[178] Bu hadis-i mevkufu Mâlik (no. 92. s. 357), an Yahya b.
Saîd an Muh. b. İbr. b. el-Hâris et-Teymî an Rabî'a senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/98.
[179] Bu hadis-i mevkufu Mâlik (no. 95, s. 358), an Nâfi' an
İbn Ömer senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/98.
[180] Bu hadis, Ümmü'l-Esved'in, Münye binti Ubeyd b. e.
Berze'den rivayetiyle gelmiştir. Bu rivayet garîbtir (Mecma' III, 217).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/98.
[181] Râvilerinden Alî b. Yezîd, hakkında ihtilâf olan bir
râvi-dir (Mecma' III, 233).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/98.
[182] Bu hadisi Tirmizî (no. 817), İbn e. Ömer an İbn Uyeyne
an Ca'fer b. Muh. an ebîhî an Câbir senedi ile tahrîc etti ve isnadı hakkında
"hasen sahîh" hükmü verdi.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/99.
[183] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1774) ve Nesâî (menâsık 25,
V, 127), Es'as b. Abdilmelik ani'l-Hasan an Enes asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/99.
[184] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1775), Muh. b. Bessâr an Vehb
b. Cerîr an ebîhî an Muh. b. İshâk an Ebfz-Zinâd an Âise binti Sa'd an ebîhâ
senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/99.
[185] Bu hadisi Mâlik (hacc no. 30, s. 332), Buhârî (hacc
20, II, 145), Müslim (no. 23-24, s. 843), Ebû Dâvud (no. 1771), Tirmizî (no.
818) ve Nesâî (menâsık 24/2, V, 126), Mûsâ b. Ukbe an Salim b. Abdillah b. Ömer
an ebîhî asl-ı senedi ile ilk iki lafız bu rivayeti aittir.
Müslim (no. hacc 27, s.
845) ve İbn Mâce (no. 2916), Ubeydullah b. Ömer an Nâfi' an İbn Ömer asl-ı
senedi ile;
Müslim (no. 38, s. 845), Salih b. Keysân an Nâfi'... tarikiyle tahrîc
ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/99.
[186] Bu hadisi Mâlik (hacc no. 30, s. 332), Buhârî (hacc
20, II, 145), Müslim (no. 23-24, s. 843), Ebû Dâvud (no. 1771), Tirmizî (no.
818) ve Nesâî (menâsık 24/2, V, 126), Mûsâ b. Ukbe an Salim b. Abdillah b. Ömer
an ebîhî asl-ı senedi ile ilk iki lafız bu rivayeti aittir.
Müslim (no. hacc 27, s.
845) ve İbn Mâce (no. 2916), Ubeydullah b. Ömer an Nâfi' an İbn Ömer asl-ı
senedi ile;
Müslim (no. 38, s. 845), Salih b. Keysân an Nâfi'... tarikiyle tahrîc
ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/99.
[187] Bu hadisi Mâlik (hacc no. 30, s. 332), Buhârî (hacc
20, II, 145), Müslim (no. 23-24, s. 843), Ebû Dâvud (no. 1771), Tirmizî (no.
818) ve Nesâî (menâsık 24/2, V, 126), Mûsâ b. Ukbe an Salim b. Abdillah b. Ömer
an ebîhî asl-ı senedi ile ilk iki lafız bu rivayeti aittir.
Müslim (no. hacc 27, s.
845) ve İbn Mâce (no. 2916), Ubeydullah b. Ömer an Nâfi' an İbn Ömer asl-ı
senedi ile;
Müslim (no. 38, s. 845), Salih b. Keysân an Nâfi'... tarikiyle tahrîc
ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/99.
[188] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1770), Muh. b. Mansûr an
Ya'kûb b. İbr. an ebîhî an Muh. b. İshâk an Husayf b. Abdirrahman an Saîd b.
Cübeyr an İbn Abbâs senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/99-100.
[189] Bu hadisi Buhârî (hacc 29/1, II, 148), Ebû Ma'mer an
Abdilvârîs an Eyyûb an Nâfi' an İbn Ömer senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/100.
[190] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1817) ve Tirmizî (no. 919).
Hifrym an Muh. b. Abdirrahman b. e. Leylâ an Alâ an Bm Abbâs a.sl-ı
senedi ile lahrîc ettiler. lianjzî'ye göre isnadı "hasen sahîh" hükmü
verdi.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/100.
[191] Bu hadisi Mâlik (hacc 28, s. 331), Buhârî (hacc 26,
II, 147), Müslim (hacc no. 19, s. 841), Ebû Dâvud (n. 1812) ve Nesâî (menâsik
54/3, V, 160), Mâlik an lâf!' an İbn Ömer asl-ı senedi ile; 3303 lafzı; Müslim
(no. 20, s. 842), Muh. b. Abbâd an Hatim b. İs-maîl an Mûsâ b. Vkbe an Salim ve
Nâfi' ve Hamza an Â* Ömer senedi ile; 3304 lafzı; Masum (no. 21, s. 842-3) ve
Nesâî (menâsık 54/1, V, 159-60), Yûnus ani'z-Zühıîan Salim an ebîhî asl-ı senetli
ile; 3304 lafzı ile;
Müslim (20/2, s. 842) ve İbn Mâce (no. 2918), Ubeydul-lafı b. Ömer an
Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi ile; Tirmizî (no. 825-6), Eyyûb ve Leys b.
Sa'dan Nâfi'... talikleriyle tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/100.
[192] Bu hadisi Mâlik (hacc 28, s. 331), Buhârî (hacc 26,
II, 147), Müslim (hacc no. 19, s. 841), Ebû Dâvud (n. 1812) ve Nesâî (menâsik
54/3, V, 160), Mâlik an lâf!' an İbn Ömer asl-ı senedi ile; 3303 lafzı; Müslim
(no. 20, s. 842), Muh. b. Abbâd an Hatim b. İs-maîl an Mûsâ b. Vkbe an Salim ve
Nâfi' ve Hamza an Â* Ömer senedi ile; 3304 lafzı; Masum (no. 21, s. 842-3) ve
Nesâî (menâsık 54/1, V, 159-60), Yûnus ani'z-Zühıîan Salim an ebîhî asl-ı senetli
ile; 3304 lafzı ile;
Müslim (20/2, s. 842) ve İbn Mâce (no. 2918), Ubeydul-lafı b. Ömer an
Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi ile; Tirmizî (no. 825-6), Eyyûb ve Leys b.
Sa'dan Nâfi'... talikleriyle tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/100.
[193] Bu hadisi Mâlik (hacc 28, s. 331), Buhârî (hacc 26,
II, 147), Müslim (hacc no. 19, s. 841), Ebû Dâvud (n. 1812) ve Nesâî (menâsik
54/3, V, 160), Mâlik an lâf!' an İbn Ömer asl-ı senedi ile; 3303 lafzı; Müslim
(no. 20, s. 842), Muh. b. Abbâd an Hatim b. İs-maîl an Mûsâ b. Vkbe an Salim ve
Nâfi' ve Hamza an Â* Ömer senedi ile; 3304 lafzı; Masum (no. 21, s. 842-3) ve
Nesâî (menâsık 54/1, V, 159-60), Yûnus ani'z-Zühıîan Salim an ebîhî asl-ı senetli
ile; 3304 lafzı ile;
Müslim (20/2, s. 842) ve İbn Mâce (no. 2918), Ubeydul-lafı b. Ömer an
Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi ile; Tirmizî (no. 825-6), Eyyûb ve Leys b.
Sa'dan Nâfi'... talikleriyle tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/100.
[194] Bu hadisi Mâlik (hacc 28, s. 331), Buhârî (hacc 26,
II, 147), Müslim (hacc no. 19, s. 841), Ebû Dâvud (n. 1812) ve Nesâî (menâsik
54/3, V, 160), Mâlik an lâf!' an İbn Ömer asl-ı senedi ile; 3303 lafzı; Müslim
(no. 20, s. 842), Muh. b. Abbâd an Hatim b. İs-maîl an Mûsâ b. Vkbe an Salim ve
Nâfi' ve Hamza an Â* Ömer senedi ile; 3304 lafzı; Masum (no. 21, s. 842-3) ve
Nesâî (menâsık 54/1, V, 159-60), Yûnus ani'z-Zühıîan Salim an ebîhî asl-ı senetli
ile; 3304 lafzı ile;
Müslim (20/2, s. 842) ve İbn Mâce (no. 2918), Ubeydul-lafı b. Ömer an
Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi ile; Tirmizî (no. 825-6), Eyyûb ve Leys b.
Sa'dan Nâfi'... talikleriyle tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/100.
[195] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1813), Ahmed b. Hanbel an
Yahya b. Sald an Ca 'fer b. Muh. an ebîhî an Câbir senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/100-101.
[196] Bu hadisi Nesâî (menâsık 55, V, 161) ve İbn Mâce (no.
2920), Abdülazîz b. e. Seleme an Abdillah b. el-Fadl ani'l-A'rec an EbîHureyre
senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/101.
[197] Râvilerinden Atâ b. es-Sâib güvenilir olmakla
birlikte, âhir-i ömründe hıfzı bozulmuştur. Diğer râvileri Sahîh ricâlindendir
(Mecma' III, 222).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/101.
[198] Bezzâr, isnadının sübût bulmadığını söylemiştir. İsnadında
yer alan Şarkî b. Kutâmî zayıf bir râvidir (Mecma' III, 222).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/101.
[199] Bunu Şafiî, Dârekutnî ve Beyhakî de rivayet ettiler.
İsnadında yer alan Salih b. Muh. b. e. Zaide, Medine'li olup zayıftır. Ayrıca
İbr. b. e. Yahya adlı bir başka râvi de mevcuttur. Ancak ona bunu rivayette
Abdullah b. Ubeydillah da mütâbaat etmiştir (Neyi IV, 340).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/101.
[200] Bu hadisi Mâlik (hacc no. 34, s. 334), Ebû Dâvud (no.
1814), Tirmizî (no. 829), Nesâî (menâsık 55, V, 162) ve İbn Mâce (no. 2922),
Abdullah b. e. Bekr b. Muh. b. Amr b. Hazm an Abdilmelik h. e Bekr b. el-Hâıis
h. Hişâm an Hallâd b. es-Sâib el-Ensârî an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler. Tinnizî, isnadı hakkında "hasen sahîh" hükmü verdi.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/101.
[201] Bu hadisi Müslim (no 22, s. 843), Abbâs b. Abdilazîm
ani'n-Nadr b. Muh. el-Yemâmî an İkrime b. Ammâr an Ebî Zumeyl an İbn Abbâs
senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/101.
[202] Muvattâ, hacc no. 151, s. 381.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/101-102.
[203] Mâlik, (no. 156, s. 384), bunu an Sevr b. Zeyd
ed-Deylî an İhime senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/102.
[204] Bu mevkufu Mâlik, (no. 230, s. 414), doğrudan
Ebû'z-Zübeyr'den ahzetmiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/102.
[205] Mâlik (no. 236, s. 416), Yahya b. Saîd'den
ahzetmiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/102.
[206] Mâlik (no. 231, s. 414), an Abdilmelik b. Kurayr an
İbn Şîrîn senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/102.
[207] Bu hadisi Mâlik (hacc no. 37, s. 335), Müslim (hacc
no. 122, s. 875), Ebû Dâvud (no. 1777), Tirmizî (no. 820), Nesâî (menâsık 48/1,
V, 145) ve İbn Mâce (no. 2964), Mâlik an Abdirrahman b. el-Kasım an ebîhî an
Âise asl-ı senedi ile;
Mâlik (no. 38) ve Nesâî (menâsık 48/2, V, 145), Mâlik an Ebî'l-Esved
Muh. b. Abdirrahman an Urve an Âise asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/103.
[208] Bu hadisi Tirmizî (no. 820), Kuleybe an Abdillah b. Nâfi'
an Ubeydittahjb. Ömer an Nâfi' an İbn Ömer senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/103.
[209] Bu mevkufu Mâlik (no. 67, s. 347), an Nâfi' an İbn
Ömer an ebîhî senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/103.
[210] Bu hadisi Müslim (hacc no. 212, s. 914), Haccâc b.
es-Şâir an Muallâ b. Esed an Vüheyb b. Hâli d an Dâvud an EbîNadre an Câbir ve
EbîSaîd senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/103.
[211] Bu hadisi Tirmizî (no. 947) ve Nesâî (menâsık 144/3,
V, 226), Câbir'den ayrı ayrı senedlerle tahrîc ettiler. Lafız Tirmizî'ye âit
olup isnadı şöyledir: İbn e. Ömer an Ebî Muâviye ani'l-Haccâc an Ebî'z-Zübeyr
an Câbir. İsnadı hakkında "hasen" hükmü verdi. Nesâî'nin senedi ise
şöyledir: Ya'kûb b. İbr. an İbn Mehdîan Hânîb. Eyyûb an Tavus an Câbir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/103.
[212] Lafız Müslim'e aittir. Bu hadisi bu lafızla Müslim
(hacc no. 185-6, s. 905) ve Nesâî (menâsık 49, V, 150), Bekr b. Abdillah
el-Müzenî an Enes asl-ı senedi ile; Buhârî (mağâzî, 61), Müslim (no. 214-5, s.
915), Ebû Dâvud (no. 1795) ve Nesâî (menâsık 49, V, 150), Hü-şeym an Yahya b.
e. Ishâk ve Abdilazîz b. Suheyb ve Hu--meyd an Enes asl-ı senedi ile;
İbn Mâce (no. 2917), el-Evzâî an Eyyûb b. Mûsâ un Abdillah b. Ubeyd b.
Umeyr an Sabit an Enes asl-ı senedi ile; Tirmizî (no. 821), Hammâd b. Zeyd an
Humeyd an Enes tarikiyle tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/103.
[213] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1798-9), Nesâî (menâsık
49/1-3, V, 146-8) ve İbn Mâce (no. 2970), Mansûr an Ebî Vâil asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
Râvileri Sahîh ricâlindendir (Neyi IV, 332).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/103.
[214] Bu hadisi Tirmizî (no. 948) ve İbn Mâce (no. 2975), Abdülazîz
b. Muh. an Ubeydillah b. Ömer an Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc
etti.
İsnadı hakkında Tirmizî, "hasen sahîh garîb" hükmü verdi.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/103-104.
[215] Bu hadisi Nesâî (menâsık 144/1, V, 225-6), Muh. t
Mansûr un Süfyân b. Uyeyne an Eyyûb b. Mûsâ an Nu fi' an İbn Ömer senedi ile;
İbn Mâce ise (no. 2974), Hi sâm b. Ammâr an Müslim b. Hâlid an Ubeydillah b
Ömer an Nâfi'... senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/104.
[216] Her iki lafız da Müslim'e aittir.
Bu hadisi Mâlik (hacc
99, s. 360), Buhârî (muhsar 1, II, 206) ve Müslim (hacc no. 180, s. 903), Mâlik
an Nâfi'
an İbn Ömer asl-ı
senedi ile,Müslim (no. 183, s. 904), Eyyûb an Nâfi'... asl-ı senedi ite;Müslim
(no. 182, s. 904) ve Nesâî (menâsık 53, V, 1585), Leys b. Sa'd an Nâfi'...
asl-ı senedi ile;
Müslim (no. 181), Ubeydullah b. Ömer an Nâfi'... asl-ı senedi ile tahrîc
etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/104.
[217] Her iki lafız da Müslim'e aittir.
Bu hadisi Mâlik (hacc
99, s. 360), Buhârî (muhsar 1, II, 206) ve Müslim (hacc no. 180, s. 903), Mâlik
an Nâfi'
an İbn Ömer asl-ı
senedi ile,Müslim (no. 183, s. 904), Eyyûb an Nâfi'... asl-ı senedi ite;Müslim
(no. 182, s. 904) ve Nesâî (menâsık 53, V, 1585), Leys b. Sa'd an Nâfi'...
asl-ı senedi ile;
Müslim (no. 181), Ubeydullah b. Ömer an Nâfi'... asl-ı senedi ile tahrîc
etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/104.
[218] Bu hadisi Müslim (no. 159, s. 897), Muh. b. Ca'fer an
Şu 'be an Amr b. Murre an Saîd b. el-Müseyyeb asl-ı senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/104.
[219] Bu hadisi Buhârî (hacc 34/4, II, 151-2) ve Nesâî (menâsık
49/4-5, V, 148), Ali b. el-Huseyn an Mervân b. el-Hakem asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Lafız Nesâî'ye aittir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/104.
[220] Bu rivayeti Nesâî (menâsık 50/2, V, 152), Amr b. Alî
an Yahya b. Saîd an Abdirrahman b. Harmale an Saîd b. el-Müseyyeb senedi ile
tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/105.
[221] Bu rivayeti Müslim (no. 158, s. 896), Şu'be an Katâde
an Abdillah b. Şakfk ... asl-ı senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/105.
[222] Bu hadisi Müslim (no. 145, s. 885), Muh. b. Ca'fer an
Şu'be an Katâde an Ebî Nadre... asl-ı senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/105.
[223] Müslim (nikâh no. 15, s. 1023), bunu el-Hasan
el-Hal-vânî an Abdirrezzâk an lbn Cüreyc an Atû an Câbir senedi ile tahrîc
etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/105.
[224] Bu hadisi Tirmizî (no. 822), Muh. b. el-Müsennâ an
Ab-dillah b. Idrîs an Leys an Tavus an İbn Abbâs senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/105.
[225] Bu rivayeti Nesâî (menâsık 50/6) V, 153-4), Abdullah
b. Muh. b. Abdirrahman an Süfyân an Hisâm b. Huceyr an Tavus an İbn Abbâs ve
Muâviye senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/105.
[226] Bu rivayeti Nesâî (menâsık 184, V, 245), Muh. b.
Man-sûr ani'l-Hasan b. Müslim an Hammâd b. Seleme an Kays b. Sa'd an Atâ an
Muâviye senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/105-106.
[227] Bu rivayetleri Müslim (no. 209-210, s. 913), Ebû Dâvud
(no. 1802-3) ve Nesâî (menâsık 183, V, 244/5), Tavus an İbn Abbâs asl-ı senedi
ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/106.
[228] Bu rivayetleri Müslim (no. 209-210, s. 913), Ebû Dâvud
(no. 1802-3) ve Nesâî (menâsık 183, V, 244/5), Tavus an İbn Abbâs asl-ı senedi
ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/106.
[229] Bu hadisi Müslim (no. 164, s. 898), Süleyman et-Teymî
an Guneym b. Kays an Sa'd asl-ı senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/106.
[230] Bu hadisi Nesâî (menâsık 50/5, V, 153), Muh. b. Alî b.
el-Hasan b. Şakîk an ebthîan EbîHamza an Mutarrifan Seleme b. Kuheyl an Tavus
an lbn Abbâs senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/106.
[231] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1793), Ahmed b. Salih an İbn
Vehb an Hayve an Ebî îsâ el-Horâsânî an Abdillah b. el-Kasım an Saîd b.
el-Müseyyeb senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/106.
[232] Bu hadisi Tirmizî (no. 824), Abd b. Humeyd an Ya'kûb
b. Ibr b. Sa'd an ebîhîan Salih b. Keysân ani' z-Zührîan Salim senedi ile
tahrîc etti ve isnadının "hasen" olduğunu söyledi.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/106.
[233] Her iki lafız da Müslim'e (no. 172 ve 167) aittir. İlk
rivayeti Müslim (no. 172-3), İmıân b. Müslim el-Ka-sîr an Ebî Reçâ an Inuân b.
el-Husayn asl-ı senedi ile tahrîc etti.
İkincisini Buhârî (hacc 36, II. 153). Müslim (no. 165-171), s. 898-900)
ve Nesâî (menâsık 49/7, V, 149; 50/8, V, 155), Mutarrifb. Abdillah b. es-Şihhîr
an İmıân asl-ı senedi ile tahrte ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/106.
[234] Her iki lafız da Müslim'e (no. 172 ve 167) aittir. İlk
rivayeti Müslim (no. 172-3), İmıân b. Müslim el-Ka-sîr an Ebî Reçâ an Inuân b.
el-Husayn asl-ı senedi ile tahrîc etti.
İkincisini Buhârî (hacc 36, II. 153). Müslim (no. 165-171), s. 898-900)
ve Nesâî (menâsık 49/7, V, 149; 50/8, V, 155), Mutarrifb. Abdillah b. es-Şihhîr
an İmıân asl-ı senedi ile tahrte ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/106-107.
[235] Lafız Müslim'e aittir. Bunu Buhârî (hacc 104, II,
181), Müslim (no. 174, s. 901), Ebû Dâvud (no. 1805) ve Nesâî (50/1, V,
151-2), ez-Zührîan Salim an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/107.
[236] Bu hadisi Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr'de (12180),
İbrâ-hîm bin Naile an Muh. b. ebîBekr el-Mukaddemî an Fu-dayl b. Sül. an Mûsâ
b. Ukbe an Kureyb b. an İbn Abbâs tarikiyle tahrîc etmiştir. el-Hâkim
(Müstedrek II, 433), isnadı hakkında sahîh hükmü vermiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/107.
[237] Lafız Buhârî'ye aittir. Bunu Buhârî (hacc 34/4, II,
152), Müslim (hacc no. 198, s. 911) ve Nesâî (menâsık 77/11, V, 180), Vüheyb b.
Hâlid an Abdillah b. Tavus an ebîhî an İbn Abbâs asl-ı senedi ile;
Ebû Dâvud (no. 1790) ise yaklaşık bir metinle Osman b. e. Şeybe an Muh.
b. Ca'fer an Şu'be ani'l-Hakem an Mücâhid an İbn Abbâs senedi ile tahrîc
ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/107-108.
[238] Bu rivayeti Buhârî (hacc 102, II, 180) ve Müslim (no.
204, s. 911), Şu'be an EbîCemreti'd-Duba'îasl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/108.
[239] Bu rivayeti Buhârî (hacc 37, II, 153-4), Fudayl b.
Hü-seyn el-Basrî an Ebî Ma'ser an Osman b. Gıyâs an İkrime an İbn Abbâs senedi
ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/108.
[240] Bu rivayeti Nesâî (menâsık 77/12, V, 201), Muh. b.
Bes-sâr an Muh. b. Ca'fer an Şu'be an Müslim el-Kurriyy an İbn Abbâs senedi ile
tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/108.
[241] Bu rivayeti Nesâî (menâsık 108/2, V, 201), Muh. b.
Bes-sâr an Yahya b. Kesîr Ebû Gassân an Şu'be an Eyyûb an EbV l-Âliyeti'I-Berâ
an İbn Abbâs senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/108.
[242] Bu rivayeti Müslim (no. 196-7, s. 909), Ebû Dâvud (no.
1804) ve Nesâî (menâsık 77/12, V, 181), Şu'be an Müslim el-Kurriyy an İbn Abbâs
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/108.
[243] Lafız Buhârî'ye aittir. Bunu Buhârî (umre 6V2, II,
200) ve Ebû Dâvud (no. 1789), Abdülvehhâb b. Abdilmecîd an Habîb el-Muallim an
Atâ an Câbir asl-ı senedi ile; Müslim (hacc no. 136, s. 881) ve Ebû Dâvud (no.
1785), Leys b. Sa'd an Ebî'z-Zübeyr an Câbir asl-ı senedi ile; Müslim (no.
136/2) ve Ebû Dâvud (no. 1786), İbn Cüreyc an Ebî'z-Zübeyr... asl-ı senedi
ile;
Müslim (no. 141, s. 883-4), Ebû Dâvud (no. 1787) ve Nesâî (77/3, V, 178),
Atâ b. e. Rebâh an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/108-109.
[244] Bu hadisi Müslim (hacc no. 160-1, s. 897), Nesâî (menâsık
77/7-10, V, 179-180) ve İbn Mâce (no. 2985), el-A'mes an İbrâhîm et-Teymî an
ebîhîan Ebî Zerr asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/109.
[245] Bu rivayeti Müslim (no. 162, s. 897), Kuteybe b. Saîd
an Cerîr an Fudayl an Zübeyd an İbrâhîm et-Teymî an ebîhî an EbîZerr senedi
ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/109.
[246] Bunu Ebû Dâvud (no. 1807), Hennâd b. es-Serî an İbn e.
Zaide an Muh. b. Ishâk an Abdirrahman b. el-Esved an Süleym b. el-Esved un Ebî
Zerr senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/109.
[247] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1808), Nesâî (menâsık 77/6,
V, 179) ve İbn Mâce (no. 2984), Abdülazîz b. Muh. ed-Derâverdî an Rabî'a b. e.
Abdirrahman ani'l-Hâris b. Bilâl b. el-Hâıis an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler. Ahmed, bu hadisin sübût bulmadığını söylemiştir. Mün-zirî'ye göre
Hâris'in hâli meçhuldür, lbn Hacer ise el-Hâris'i tâbiûnun güvenilirlerinden
addetmiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/109.
[248] Bu hadis, çeşitli tariklerle Âişa'den rivayet edilmiştir.
Sıra ile lafızların âit oldukları kitaplar: 3360: Buhârî, hacc 33, II, 150-1;
3361: Müslim, hacc no. 123, s. 875-6:3362: Müslim, no. 120, s. 874; 3363:
Buhârî, hayd 18,1, 82; 3364: Buhârî, umre 7, 11, 201; 3365: Müslim, no: 128, s.
877-8; 3366: Müslim, no. 129, s. 878; 3367: Buhârî, hacc 312, II, 141; 3368:
Müslim, no. 132, s. 879.
Bu hadisi Mâlik (hacc
no. 36, s. 335), Buhârî (hacc 34/2, II, 151), Müslim (no. 118, s. 873) ve Ebû
Dâvud (no. 1779-80), Mâlik an EbVl-Esved an Urve an Âise asl-ı senedi ile
(rivayet no. 3364);
Buhârî (hayd 18, I,
82), Müslim no. 111-4, s. 870-1), Ebû Dâvud (no. 1781) ve Nesâî (menâsık 58/2,
V, 165-6; 186/1, V, 246), ez-Zührîan Urve... asl-ı senedi ile (rivayet no.
3363);
Buhârî (umre 5, II,
200; 7, II, 201), Müslim (no. 115-7, s. 872), Ebû Dâvud (no. 1778), Nesâî
(menâsık 48/3, V, 145-6) ve İbn Mâce (no. 3000), Hişâm b. Urve an ebîhî an Âise
asl-ı senedi i)e (rivayet no. 3364); Müslim (no. 119-120, s. 873-4), Ebû Dâvud
(no. 1782),
Nesâî (menâsık 185, V,
245) ve İbn Mâce (no. 2963),Abdurrahman b. el-Kâsım an ebîhî an Âise aslı
senedi ile (rivayet no. 3360);
Buhârî (hacc 33, II,
150; umre 9, II, 201-2) ve Müslim (no. 123, s. 875-6), Eflah b. Humeyd ani'l-Kâsım
an Âise asl-ı senedi ile (no. 3360); Buhârî (34/1, II, 151), Müslim (no. 128,
s. 877-8) ve Nesâî (menâsık 48/4, V, 146; 77/1, V, 177-8), Mansûr an İbrâhîm
ani'l-Esved an Âise asl-ı senedi ile (no.6);
Müslim (no. 132, s. 879), Abdullah b. Tavus an ebîhî an Âise tarikiyle
(no. 3367) tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/109-110.
[249] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1808), Nesâî (menâsık 77/6,
V, 179) ve İbn Mâce (no. 2984), Abdülazîz b. Muh. ed-Derâverdî an Rabî'a b. e.
Abdirrahman ani'l-Hâris b. Bilâl b. el-Hâıis an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler. Ahmed, bu hadisin sübût bulmadığını söylemiştir. Mün-zirî'ye göre
Hâris'in hâli meçhuldür, lbn Hacer ise el-Hâris'i tâbiûnun güvenilirlerinden
addetmiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/109.
[249] Bu hadis, çeşitli tariklerle Âişa'den rivayet edilmiştir.
Sıra ile lafızların âit oldukları kitaplar: 3360: Buhârî, hacc 33, II, 150-1;
3361: Müslim, hacc no. 123, s. 875-6:3362: Müslim, no. 120, s. 874; 3363:
Buhârî, hayd 18,1, 82; 3364: Buhârî, umre 7, 11, 201; 3365: Müslim, no: 128, s.
877-8; 3366: Müslim, no. 129, s. 878; 3367: Buhârî, hacc 312, II, 141; 3368:
Müslim, no. 132, s. 879.
Bu hadisi Mâlik (hacc
no. 36, s. 335), Buhârî (hacc 34/2, II, 151), Müslim (no. 118, s. 873) ve Ebû
Dâvud (no. 1779-80), Mâlik an EbVl-Esved an Urve an Âise asl-ı senedi ile
(rivayet no. 3364);
Buhârî (hayd 18, I,
82), Müslim no. 111-4, s. 870-1), Ebû Dâvud (no. 1781) ve Nesâî (menâsık 58/2,
V, 165-6; 186/1, V, 246), ez-Zührîan Urve... asl-ı senedi ile (rivayet no.
3363);
Buhârî (umre 5, II,
200; 7, II, 201), Müslim (no. 115-7, s. 872), Ebû Dâvud (no. 1778), Nesâî
(menâsık 48/3, V, 145-6) ve İbn Mâce (no. 3000), Hişâm b. Urve an ebîhî an Âise
asl-ı senedi i)e (rivayet no. 3364); Müslim (no. 119-120, s. 873-4), Ebû Dâvud
(no. 1782),
Nesâî (menâsık 185, V,
245) ve İbn Mâce (no. 2963),Abdurrahman b. el-Kâsım an ebîhî an Âise aslı
senedi ile (rivayet no. 3360);
Buhârî (hacc 33, II,
150; umre 9, II, 201-2) ve Müslim (no. 123, s. 875-6), Eflah b. Humeyd
ani'l-Kâsım an Âise asl-ı senedi ile (no. 3360); Buhârî (34/1, II, 151),
Müslim (no. 128, s. 877-8) ve Nesâî (menâsık 48/4, V, 146; 77/1, V, 177-8),
Mansûr an İbrâhîm ani'l-Esved an Âise asl-ı senedi ile (no.6);
Müslim (no. 132, s. 879), Abdullah b. Tavus an ebîhî an Âise tarikiyle
(no. 3367) tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/110.
[250] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1808), Nesâî (menâsık 77/6,
V, 179) ve İbn Mâce (no. 2984), Abdülazîz b. Muh. ed-Derâverdî an Rabî'a b. e.
Abdirrahman ani'l-Hâris b. Bilâl b. el-Hâıis an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler. Ahmed, bu hadisin sübût bulmadığını söylemiştir. Mün-zirî'ye göre
Hâris'in hâli meçhuldür, lbn Hacer ise el-Hâris'i tâbiûnun güvenilirlerinden
addetmiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/109.
[250] Bu hadis, çeşitli tariklerle Âişa'den rivayet edilmiştir.
Sıra ile lafızların âit oldukları kitaplar: 3360: Buhârî, hacc 33, II, 150-1;
3361: Müslim, hacc no. 123, s. 875-6:3362: Müslim, no. 120, s. 874; 3363:
Buhârî, hayd 18,1, 82; 3364: Buhârî, umre 7, 11, 201; 3365: Müslim, no: 128, s.
877-8; 3366: Müslim, no. 129, s. 878; 3367: Buhârî, hacc 312, II, 141; 3368:
Müslim, no. 132, s. 879.
Bu hadisi Mâlik (hacc
no. 36, s. 335), Buhârî (hacc 34/2, II, 151), Müslim (no. 118, s. 873) ve Ebû
Dâvud (no. 1779-80), Mâlik an EbVl-Esved an Urve an Âise asl-ı senedi ile
(rivayet no. 3364);
Buhârî (hayd 18, I,
82), Müslim no. 111-4, s. 870-1), Ebû Dâvud (no. 1781) ve Nesâî (menâsık 58/2,
V, 165-6; 186/1, V, 246), ez-Zührîan Urve... asl-ı senedi ile (rivayet no.
3363);
Buhârî (umre 5, II,
200; 7, II, 201), Müslim (no. 115-7, s. 872), Ebû Dâvud (no. 1778), Nesâî
(menâsık 48/3, V, 145-6) ve İbn Mâce (no. 3000), Hişâm b. Urve an ebîhî an Âise
asl-ı senedi i)e (rivayet no. 3364); Müslim (no. 119-120, s. 873-4), Ebû Dâvud
(no. 1782),
Nesâî (menâsık 185, V,
245) ve İbn Mâce (no. 2963),Abdurrahman b. el-Kâsım an ebîhî an Âise aslı
senedi ile (rivayet no. 3360);
Buhârî (hacc 33, II,
150; umre 9, II, 201-2) ve Müslim (no. 123, s. 875-6), Eflah b. Humeyd
ani'l-Kâsım an Âise asl-ı senedi ile (no. 3360); Buhârî (34/1, II, 151),
Müslim (no. 128, s. 877-8) ve Nesâî (menâsık 48/4, V, 146; 77/1, V, 177-8),
Mansûr an İbrâhîm ani'l-Esved an Âise asl-ı senedi ile (no.6);
Müslim (no. 132, s. 879), Abdullah b. Tavus an ebîhî an Âise tarikiyle
(no. 3367) tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/110.
[251] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1808), Nesâî (menâsık 77/6,
V, 179) ve İbn Mâce (no. 2984), Abdülazîz b. Muh. ed-Derâverdî an Rabî'a b. e.
Abdirrahman ani'l-Hâris b. Bilâl b. el-Hâıis an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler. Ahmed, bu hadisin sübût bulmadığını söylemiştir. Mün-zirî'ye göre
Hâris'in hâli meçhuldür, lbn Hacer ise el-Hâris'i tâbiûnun güvenilirlerinden
addetmiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/109.
[251] Bu hadis, çeşitli tariklerle Âişa'den rivayet edilmiştir.
Sıra ile lafızların âit oldukları kitaplar: 3360: Buhârî, hacc 33, II, 150-1;
3361: Müslim, hacc no. 123, s. 875-6:3362: Müslim, no. 120, s. 874; 3363:
Buhârî, hayd 18,1, 82; 3364: Buhârî, umre 7, 11, 201; 3365: Müslim, no: 128, s.
877-8; 3366: Müslim, no. 129, s. 878; 3367: Buhârî, hacc 312, II, 141; 3368:
Müslim, no. 132, s. 879.
Bu hadisi Mâlik (hacc
no. 36, s. 335), Buhârî (hacc 34/2, II, 151), Müslim (no. 118, s. 873) ve Ebû
Dâvud (no. 1779-80), Mâlik an EbVl-Esved an Urve an Âise asl-ı senedi ile
(rivayet no. 3364);
Buhârî (hayd 18, I,
82), Müslim no. 111-4, s. 870-1), Ebû Dâvud (no. 1781) ve Nesâî (menâsık 58/2,
V, 165-6; 186/1, V, 246), ez-Zührîan Urve... asl-ı senedi ile (rivayet no.
3363);
Buhârî (umre 5, II,
200; 7, II, 201), Müslim (no. 115-7, s. 872), Ebû Dâvud (no. 1778), Nesâî
(menâsık 48/3, V, 145-6) ve İbn Mâce (no. 3000), Hişâm b. Urve an ebîhî an Âise
asl-ı senedi i)e (rivayet no. 3364); Müslim (no. 119-120, s. 873-4), Ebû Dâvud
(no. 1782),
Nesâî (menâsık 185, V,
245) ve İbn Mâce (no. 2963),Abdurrahman b. el-Kâsım an ebîhî an Âise aslı
senedi ile (rivayet no. 3360);
Buhârî (hacc 33, II,
150; umre 9, II, 201-2) ve Müslim (no. 123, s. 875-6), Eflah b. Humeyd
ani'l-Kâsım an Âise asl-ı senedi ile (no. 3360); Buhârî (34/1, II, 151),
Müslim (no. 128, s. 877-8) ve Nesâî (menâsık 48/4, V, 146; 77/1, V, 177-8),
Mansûr an İbrâhîm ani'l-Esved an Âise asl-ı senedi ile (no.6);
Müslim (no. 132, s. 879), Abdullah b. Tavus an ebîhî an Âise tarikiyle
(no. 3367) tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/110.
[252] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1808), Nesâî (menâsık 77/6,
V, 179) ve İbn Mâce (no. 2984), Abdülazîz b. Muh. ed-Derâverdî an Rabî'a b. e.
Abdirrahman ani'l-Hâris b. Bilâl b. el-Hâıis an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler. Ahmed, bu hadisin sübût bulmadığını söylemiştir. Mün-zirî'ye göre
Hâris'in hâli meçhuldür, lbn Hacer ise el-Hâris'i tâbiûnun güvenilirlerinden
addetmiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/109.
[252] Bu hadis, çeşitli tariklerle Âişa'den rivayet edilmiştir.
Sıra ile lafızların âit oldukları kitaplar: 3360: Buhârî, hacc 33, II, 150-1;
3361: Müslim, hacc no. 123, s. 875-6:3362: Müslim, no. 120, s. 874; 3363:
Buhârî, hayd 18,1, 82; 3364: Buhârî, umre 7, 11, 201; 3365: Müslim, no: 128, s.
877-8; 3366: Müslim, no. 129, s. 878; 3367: Buhârî, hacc 312, II, 141; 3368:
Müslim, no. 132, s. 879.
Bu hadisi Mâlik (hacc
no. 36, s. 335), Buhârî (hacc 34/2, II, 151), Müslim (no. 118, s. 873) ve Ebû
Dâvud (no. 1779-80), Mâlik an EbVl-Esved an Urve an Âise asl-ı senedi ile
(rivayet no. 3364);
Buhârî (hayd 18, I,
82), Müslim no. 111-4, s. 870-1), Ebû Dâvud (no. 1781) ve Nesâî (menâsık 58/2,
V, 165-6; 186/1, V, 246), ez-Zührîan Urve... asl-ı senedi ile (rivayet no.
3363);
Buhârî (umre 5, II,
200; 7, II, 201), Müslim (no. 115-7, s. 872), Ebû Dâvud (no. 1778), Nesâî
(menâsık 48/3, V, 145-6) ve İbn Mâce (no. 3000), Hişâm b. Urve an ebîhî an Âise
asl-ı senedi i)e (rivayet no. 3364); Müslim (no. 119-120, s. 873-4), Ebû Dâvud
(no. 1782),
Nesâî (menâsık 185, V,
245) ve İbn Mâce (no. 2963),Abdurrahman b. el-Kâsım an ebîhî an Âise aslı
senedi ile (rivayet no. 3360);
Buhârî (hacc 33, II,
150; umre 9, II, 201-2) ve Müslim (no. 123, s. 875-6), Eflah b. Humeyd
ani'l-Kâsım an Âise asl-ı senedi ile (no. 3360); Buhârî (34/1, II, 151),
Müslim (no. 128, s. 877-8) ve Nesâî (menâsık 48/4, V, 146; 77/1, V, 177-8),
Mansûr an İbrâhîm ani'l-Esved an Âise asl-ı senedi ile (no.6);
Müslim (no. 132, s. 879), Abdullah b. Tavus an ebîhî an Âise tarikiyle
(no. 3367) tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/110-111.
[253] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1808), Nesâî (menâsık 77/6,
V, 179) ve İbn Mâce (no. 2984), Abdülazîz b. Muh. ed-Derâverdî an Rabî'a b. e.
Abdirrahman ani'l-Hâris b. Bilâl b. el-Hâıis an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler. Ahmed, bu hadisin sübût bulmadığını söylemiştir. Mün-zirî'ye göre
Hâris'in hâli meçhuldür, lbn Hacer ise el-Hâris'i tâbiûnun güvenilirlerinden
addetmiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/109.
[253] Bu hadis, çeşitli tariklerle Âişa'den rivayet edilmiştir.
Sıra ile lafızların âit oldukları kitaplar: 3360: Buhârî, hacc 33, II, 150-1;
3361: Müslim, hacc no. 123, s. 875-6:3362: Müslim, no. 120, s. 874; 3363:
Buhârî, hayd 18,1, 82; 3364: Buhârî, umre 7, 11, 201; 3365: Müslim, no: 128, s.
877-8; 3366: Müslim, no. 129, s. 878; 3367: Buhârî, hacc 312, II, 141; 3368:
Müslim, no. 132, s. 879.
Bu hadisi Mâlik (hacc
no. 36, s. 335), Buhârî (hacc 34/2, II, 151), Müslim (no. 118, s. 873) ve Ebû
Dâvud (no. 1779-80), Mâlik an EbVl-Esved an Urve an Âise asl-ı senedi ile
(rivayet no. 3364);
Buhârî (hayd 18, I,
82), Müslim no. 111-4, s. 870-1), Ebû Dâvud (no. 1781) ve Nesâî (menâsık 58/2,
V, 165-6; 186/1, V, 246), ez-Zührîan Urve... asl-ı senedi ile (rivayet no.
3363);
Buhârî (umre 5, II,
200; 7, II, 201), Müslim (no. 115-7, s. 872), Ebû Dâvud (no. 1778), Nesâî
(menâsık 48/3, V, 145-6) ve İbn Mâce (no. 3000), Hişâm b. Urve an ebîhî an Âise
asl-ı senedi i)e (rivayet no. 3364); Müslim (no. 119-120, s. 873-4), Ebû Dâvud
(no. 1782),
Nesâî (menâsık 185, V,
245) ve İbn Mâce (no. 2963),Abdurrahman b. el-Kâsım an ebîhî an Âise aslı
senedi ile (rivayet no. 3360);
Buhârî (hacc 33, II,
150; umre 9, II, 201-2) ve Müslim (no. 123, s. 875-6), Eflah b. Humeyd
ani'l-Kâsım an Âise asl-ı senedi ile (no. 3360); Buhârî (34/1, II, 151),
Müslim (no. 128, s. 877-8) ve Nesâî (menâsık 48/4, V, 146; 77/1, V, 177-8),
Mansûr an İbrâhîm ani'l-Esved an Âise asl-ı senedi ile (no.6);
Müslim (no. 132, s. 879), Abdullah b. Tavus an ebîhî an Âise tarikiyle
(no. 3367) tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/111.
[254] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1808), Nesâî (menâsık 77/6,
V, 179) ve İbn Mâce (no. 2984), Abdülazîz b. Muh. ed-Derâverdî an Rabî'a b. e.
Abdirrahman ani'l-Hâris b. Bilâl b. el-Hâıis an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler. Ahmed, bu hadisin sübût bulmadığını söylemiştir. Mün-zirî'ye göre
Hâris'in hâli meçhuldür, lbn Hacer ise el-Hâris'i tâbiûnun güvenilirlerinden
addetmiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/109.
[254] Bu hadis, çeşitli tariklerle Âişa'den rivayet edilmiştir.
Sıra ile lafızların âit oldukları kitaplar: 3360: Buhârî, hacc 33, II, 150-1;
3361: Müslim, hacc no. 123, s. 875-6:3362: Müslim, no. 120, s. 874; 3363:
Buhârî, hayd 18,1, 82; 3364: Buhârî, umre 7, 11, 201; 3365: Müslim, no: 128, s.
877-8; 3366: Müslim, no. 129, s. 878; 3367: Buhârî, hacc 312, II, 141; 3368:
Müslim, no. 132, s. 879.
Bu hadisi Mâlik (hacc
no. 36, s. 335), Buhârî (hacc 34/2, II, 151), Müslim (no. 118, s. 873) ve Ebû
Dâvud (no. 1779-80), Mâlik an EbVl-Esved an Urve an Âise asl-ı senedi ile
(rivayet no. 3364);
Buhârî (hayd 18, I,
82), Müslim no. 111-4, s. 870-1), Ebû Dâvud (no. 1781) ve Nesâî (menâsık 58/2,
V, 165-6; 186/1, V, 246), ez-Zührîan Urve... asl-ı senedi ile (rivayet no.
3363);
Buhârî (umre 5, II,
200; 7, II, 201), Müslim (no. 115-7, s. 872), Ebû Dâvud (no. 1778), Nesâî
(menâsık 48/3, V, 145-6) ve İbn Mâce (no. 3000), Hişâm b. Urve an ebîhî an Âise
asl-ı senedi i)e (rivayet no. 3364); Müslim (no. 119-120, s. 873-4), Ebû Dâvud
(no. 1782),
Nesâî (menâsık 185, V,
245) ve İbn Mâce (no. 2963),Abdurrahman b. el-Kâsım an ebîhî an Âise aslı
senedi ile (rivayet no. 3360);
Buhârî (hacc 33, II,
150; umre 9, II, 201-2) ve Müslim (no. 123, s. 875-6), Eflah b. Humeyd
ani'l-Kâsım an Âise asl-ı senedi ile (no. 3360); Buhârî (34/1, II, 151),
Müslim (no. 128, s. 877-8) ve Nesâî (menâsık 48/4, V, 146; 77/1, V, 177-8),
Mansûr an İbrâhîm ani'l-Esved an Âise asl-ı senedi ile (no.6);
Müslim (no. 132, s. 879), Abdullah b. Tavus an ebîhî an Âise tarikiyle (no.
3367) tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/111.
[255] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1808), Nesâî (menâsık 77/6,
V, 179) ve İbn Mâce (no. 2984), Abdülazîz b. Muh. ed-Derâverdî an Rabî'a b. e.
Abdirrahman ani'l-Hâris b. Bilâl b. el-Hâıis an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler. Ahmed, bu hadisin sübût bulmadığını söylemiştir. Mün-zirî'ye göre
Hâris'in hâli meçhuldür, lbn Hacer ise el-Hâris'i tâbiûnun güvenilirlerinden
addetmiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/109.
[255] Bu hadis, çeşitli tariklerle Âişa'den rivayet edilmiştir.
Sıra ile lafızların âit oldukları kitaplar: 3360: Buhârî, hacc 33, II, 150-1;
3361: Müslim, hacc no. 123, s. 875-6:3362: Müslim, no. 120, s. 874; 3363:
Buhârî, hayd 18,1, 82; 3364: Buhârî, umre 7, 11, 201; 3365: Müslim, no: 128, s.
877-8; 3366: Müslim, no. 129, s. 878; 3367: Buhârî, hacc 312, II, 141; 3368:
Müslim, no. 132, s. 879.
Bu hadisi Mâlik (hacc
no. 36, s. 335), Buhârî (hacc 34/2, II, 151), Müslim (no. 118, s. 873) ve Ebû
Dâvud (no. 1779-80), Mâlik an EbVl-Esved an Urve an Âise asl-ı senedi ile
(rivayet no. 3364);
Buhârî (hayd 18, I,
82), Müslim no. 111-4, s. 870-1), Ebû Dâvud (no. 1781) ve Nesâî (menâsık 58/2,
V, 165-6; 186/1, V, 246), ez-Zührîan Urve... asl-ı senedi ile (rivayet no.
3363);
Buhârî (umre 5, II,
200; 7, II, 201), Müslim (no. 115-7, s. 872), Ebû Dâvud (no. 1778), Nesâî
(menâsık 48/3, V, 145-6) ve İbn Mâce (no. 3000), Hişâm b. Urve an ebîhî an Âise
asl-ı senedi i)e (rivayet no. 3364); Müslim (no. 119-120, s. 873-4), Ebû Dâvud
(no. 1782),
Nesâî (menâsık 185, V,
245) ve İbn Mâce (no. 2963),Abdurrahman b. el-Kâsım an ebîhî an Âise aslı
senedi ile (rivayet no. 3360);
Buhârî (hacc 33, II,
150; umre 9, II, 201-2) ve Müslim (no. 123, s. 875-6), Eflah b. Humeyd
ani'l-Kâsım an Âise asl-ı senedi ile (no. 3360); Buhârî (34/1, II, 151),
Müslim (no. 128, s. 877-8) ve Nesâî (menâsık 48/4, V, 146; 77/1, V, 177-8),
Mansûr an İbrâhîm ani'l-Esved an Âise asl-ı senedi ile (no.6);
Müslim (no. 132, s. 879), Abdullah b. Tavus an ebîhî an Âise tarikiyle
(no. 3367) tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/111.
[256] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1808), Nesâî (menâsık 77/6,
V, 179) ve İbn Mâce (no. 2984), Abdülazîz b. Muh. ed-Derâverdî an Rabî'a b. e.
Abdirrahman ani'l-Hâris b. Bilâl b. el-Hâıis an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler. Ahmed, bu hadisin sübût bulmadığını söylemiştir. Mün-zirî'ye göre
Hâris'in hâli meçhuldür, lbn Hacer ise el-Hâris'i tâbiûnun güvenilirlerinden
addetmiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/109.
[256] Bu hadis, çeşitli tariklerle Âişa'den rivayet edilmiştir.
Sıra ile lafızların âit oldukları kitaplar: 3360: Buhârî, hacc 33, II, 150-1;
3361: Müslim, hacc no. 123, s. 875-6:3362: Müslim, no. 120, s. 874; 3363:
Buhârî, hayd 18,1, 82; 3364: Buhârî, umre 7, 11, 201; 3365: Müslim, no: 128, s.
877-8; 3366: Müslim, no. 129, s. 878; 3367: Buhârî, hacc 312, II, 141; 3368:
Müslim, no. 132, s. 879.
Bu hadisi Mâlik (hacc
no. 36, s. 335), Buhârî (hacc 34/2, II, 151), Müslim (no. 118, s. 873) ve Ebû
Dâvud (no. 1779-80), Mâlik an EbVl-Esved an Urve an Âise asl-ı senedi ile
(rivayet no. 3364);
Buhârî (hayd 18, I,
82), Müslim no. 111-4, s. 870-1), Ebû Dâvud (no. 1781) ve Nesâî (menâsık 58/2,
V, 165-6; 186/1, V, 246), ez-Zührîan Urve... asl-ı senedi ile (rivayet no.
3363);
Buhârî (umre 5, II,
200; 7, II, 201), Müslim (no. 115-7, s. 872), Ebû Dâvud (no. 1778), Nesâî
(menâsık 48/3, V, 145-6) ve İbn Mâce (no. 3000), Hişâm b. Urve an ebîhî an Âise
asl-ı senedi i)e (rivayet no. 3364); Müslim (no. 119-120, s. 873-4), Ebû Dâvud
(no. 1782),
Nesâî (menâsık 185, V,
245) ve İbn Mâce (no. 2963),Abdurrahman b. el-Kâsım an ebîhî an Âise aslı
senedi ile (rivayet no. 3360);
Buhârî (hacc 33, II,
150; umre 9, II, 201-2) ve Müslim (no. 123, s. 875-6), Eflah b. Humeyd
ani'l-Kâsım an Âise asl-ı senedi ile (no. 3360); Buhârî (34/1, II, 151),
Müslim (no. 128, s. 877-8) ve Nesâî (menâsık 48/4, V, 146; 77/1, V, 177-8),
Mansûr an İbrâhîm ani'l-Esved an Âise asl-ı senedi ile (no.6);
Müslim (no. 132, s. 879), Abdullah b. Tavus an ebîhî an Âise tarikiyle
(no. 3367) tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/111.
[257] Bu hadisi Tayâlisî (no. 516), Ahmed (IV, 393, 395,
397, 410), Dârimî (II, 36), Buhârî (hacc 32, II, 149; hacc 125, II, 188; umre
11, II, 203; mağâzî 60, V, 109; mağâzî 77, V, 124), Müslim (hacc no. 154-6, s.
894-5), Nesâî (menâsık 50/7, V, 154; 52/1, V, 156-7), İbnü'l-Cârûd (s. 214) ve
Beyhakî (IV, 338, 339; V, 20,41), Kays b. Müslim an Târik b. Şihâb an Ebî Mûsâ
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/112.
[258] Bu hadisi Müslim (no. 157, s. 890), Muh. b. Ca'fer an
Şu'be ani'l-Hakem an Umâre b. Umeyr an İbrâhîm b. e. Mûsâ an Ebî Mûsâ senedi
ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/112.
[259] Bütün lafızlar Müslim'e aittir.
Bu hadisi Tayâlisî (no. 1668), Ahmed (III, 320), Dârimî (II, 44), Müslim
(hacc no. 147-8, s. 886-90), Ebû Dâvud (no. 1905), Tirmizî (no. 862, 856, 2967,
parçalar halin-de\ Nesâ? (J, 195, \22; V, 164, 232, 240, 155, parçalar
halinde), İbn Mâce (no. 3074), Ebû Ya'lâ (no. 2126), İb-nu'1-Cârûd (s.
226-231), İbn Hibbân (no. 3932,3933) ve Beyhakî (V, 6), Ca'fer b. Muh. an ebîhî
an Câbir asl-ı s'enedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/112-116.
[260] Bütün lafızlar Müslim'e aittir.
Bu hadisi Tayâlisî (no. 1668), Ahmed (III, 320), Dârimî (II, 44), Müslim
(hacc no. 147-8, s. 886-90), Ebû Dâvud (no. 1905), Tirmizî (no. 862, 856, 2967,
parçalar halin-de\ Nesâ? (J, 195, \22; V, 164, 232, 240, 155, parçalar
halinde), İbn Mâce (no. 3074), Ebû Ya'lâ (no. 2126), İb-nu'1-Cârûd (s.
226-231), İbn Hibbân (no. 3932,3933) ve Beyhakî (V, 6), Ca'fer b. Muh. an ebîhî
an Câbir asl-ı s'enedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/116.
[261] Bütün lafızlar Müslim'e aittir.
Bu hadisi Tayâlisî (no. 1668), Ahmed (III, 320), Dârimî (II, 44), Müslim
(hacc no. 147-8, s. 886-90), Ebû Dâvud (no. 1905), Tirmizî (no. 862, 856, 2967,
parçalar halin-de\ Nesâ? (J, 195, \22; V, 164, 232, 240, 155, parçalar
halinde), İbn Mâce (no. 3074), Ebû Ya'lâ (no. 2126), İb-nu'1-Cârûd (s.
226-231), İbn Hibbân (no. 3932,3933) ve Beyhakî (V, 6), Ca'fer b. Muh. an ebîhî
an Câbir asl-ı s'enedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/116.
[262] Bu hadisi Ahmed (1,294,290,306), Buhârî (hacc 55, II,
161; mağâzî 43, V, 86), Müslim (hacc no. 240, s. 922), Ebû Dâvud (no. 1886),
Nesâî (menâsık 155/1, V, 230-1), 3388-İbn Huzeyme (no. 2720), Tahâvî (II, 179)
ve Beyhakî (V. 82), Eyyûb. b. e. Temime es-Sahtiyânî an Saîd b. Cübeyr an ibn
Abbâs asl-ı senedi ile; Tirmizî (no. 863), yakın ve kısa bir metinle Kuteybe an
Süfyân b. Uyeyne an Amr b. Dînâr an Tavus an İbn Abbâs senedi ile tahrîc etti
ve isnadı hakkında "hasen sahîh" hükmü verdi.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/117.
[263] Bu rivayeti Ahmed (I, 247, 195, 306), Ebû Dâvud (no.
1889-90), Ebû Ya'lâ (no. 2574), Taberânî (no. 10630), İbn Huzeyme (no. 2707),
Tahâvî (II, 180) ve Beyhakî (V, 78, 79), Abdullah b. Osman b. Huseym an
Ebi't-Tufeyl an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/117.
[264] Bu hadisi Tayâlisî (no. 2697), Ahmed (I, 297-8, 229,
233,311, 369,372), Müslim (hacc no. 237, s. 921), Ebû Dâvud (no. 1885),
Taberânî (no. 10625-8), İbn Huzeyme (no. 2700,2719,2779), Tahâvî (II, 179-80),
İbn Hibbân (no. 3800, 3830) ve Beyhakî (V, 100, 153), Ebû't-Tufeyl an İbn
Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/117-118.
[265] Bunu Mâlik (hacc no. 107, s. 364), Şafiî (Sünen s.
89), Ahmed (III, 388), Dârimî (II, 42), Müslim (hacc no. 235, s. 921), Ahmed (III, 340), Tirmizî (no.
857), Nesâî (menâsık 154, V, 230), İbn Mâce (no. 2951), Ebû Ya'lâ (no. 1810), İbnu'l-Cârûd (s. 224), İbn
Huzeyme (no. 2717-8) ve Beyhakî (V, 83), Mâlik an Ca'fer b. Muh. an ebîhî an
Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/118.
[266] Bu mevkufu Mâlik (hacc no. 111, s. 365), an Nâfı' an
İbn Ömer senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/118.
[267] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2001) ve İbn Mâce (no. 3060),
İbn Vehb an İbn Ciireyc an Ata an İbn Abbâs asl-i senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/118.
[268] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1887) ve İbn Mâce (no. 2948),
Hisâm b. Sa'd an Zeyd b. Eşlem an ebîhî an Ömer asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/118.
[269] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1883), Tirmizî (no. 859) ve
İbn Mâce (no. 2954), es-Sevrî an İbn Ciireyc an Abdil-hamîd an İbn Ya'lâ b.
Ümeyye an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî, isnadı hakkında "hasen sahîh" hükmü verdi.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/118.
[270] Bu hadisi Mâlik (hacc no. 31, s. 333), Tayâlisî (no.
1928), Ahmed (II, 66,110), Buhârî (vudû 30,1,49; libâs 37/2, VII, 48), Müslim
(hacc no. 25, s. 844), Ebû Dâvud (no. 1771), İbn Hibbân (no. 3755), ve Beyhakî
(I, 287; V, 31, 37,76), Saîdel-Makburîan Ubeydb. Cüreycasl-ı senedi ile tahrîc
ettiler. Lafız Müslim'e aittir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/118.
[271] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1899) ve İbn Mâce (no. 2962),
el-Müsennâ b. es-Sabbâh an Amr b. Şu'ayb senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/119.
[272] Bu hadisi Ahmed (I, 246, 332, 372), Müslim (hacc no.
247, s. 925), Tirmizî (no. 858), Taberânî (no. 10631-6) ve Beyhakî (V, 76),
Katâde an Ebît-Tufeyl asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Lafız Tirmizî'ye aittir.
Buhârî bunu yakın mânâsı iJe (hacc 59/1, II, 162), Muh. b. Bekr an İbn Cüreyc
an Amr b. Dînâr an Ebî'ş-Şa'sâ senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/119.
[273] Yani Şu'be bu hadisi Katâde'den rivayet ettiğinde dört
rüknü istilâm eden İbn Abbâs, ona itiraz eden ise tam tersi Muâviye'dir.
Heysemî'ye göre râvileri Sahîh ricalidir (Mecma' III, 340).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/119.
[274] Bu hadisi Nesâî (menâsık 148, V, 227), Amr b. Osman
ani'l-Velîd an Hanzale senedi ile tahrîc etti. Râvileri güvenilir kimselerdir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/119.
[275] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1875), Mahled b. Hâlid an
Abdirrezzâk an Ma'mer ani'z-Zührî an Salim b. Abdillah b. Ömer an ebîhî senedi
ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/119.
[276] Bu hadisi Tayâlisî (no. 1899-1900), Abdürrezzâk (no.
8877), Ahmed (II, 89,95), Tirmizî (no. 959), Nesâî (menâsık 134, V, 221),
Taberânî (no. 13438-40), İbn Huzeyme (no. 2729, 2753), İbn Hibbân (no.
3689-90), el-Hâkim (I, 489) ve Beyhakî (V, 80), Atâ b. es-Sâib an Abdillah b.
Ubeyd b. Umeyr an ebîhî an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî isnadı hakkında "hasen"; el-Hâkim ise
"sahîh" hükmü vermiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/119-120.
[277] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/120.
[278] Bezzâr'ın isnadı şöyledir: Muh. b. el-Müsennâ an Ebî
Hazım an Ca'fer b. Muh. el-Mahzûmî an Muh. b. Abbâd b. Ca'fer an (İbn) Ömer.
Heysemî'ye göre güvenilir bir râvi olan Ca'fer b. Muh. dışındakiler
Sahîh ricâlindendir (Mecma' III, 241).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/120.
[279] Râvilerinden Abdullah b. Müslim b. Hürmüz zayıf bir
şahıstır (Neyi V, 46).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/120.
[280] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/120.
[281] Bu mevkufu Mâlik (hacc no. 117, s. 368), ani'z-Zührî
an Humeyd b. Abdirrahman b. Avfan Abdirrahman senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/120.
[282] Sahîh-i Buhârî, hacc 69, II, 165.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/120.
[283] Bu hadisi Tîrmizî(no. 960), Kuleybe an Cerir an Atâb.
es-Saîb an Tavus an Ibn Abbâs senedi ile tahrîc etti ve hadisin sadece bu tarikten
merfû olarak geldiğini, başkaları tarafından yine Tavus tarikiyle İbn Abbâs'ın
sözü olarak rivayet olunduğunu söylemiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/121.
[284] Bu hadisi eş-Şâfiî (Ümm II, 149), Buhârî (hacc 58, II,
162), Müslim (hacc no. 253, s. 926), Ebû Dâvud (no. 1877), Nesâî (menâsık 159,
V, 233; mesâcid 21, II, 47), İbn Mâce (no. 2948), İbn Huzeyme (no. 2780), İbn
Hibbân (no. 3818) ve Beyhakî (V, 99), ez-Zührîan Ubeydil-lah b. Abdillah b.
Vtbe an Ibn Abbâs asl-ı senedi ile; Ahmed (1,264). Dârimî (II. 43), Buhârî
(hacc 60-61. II. 162; 74, II, 166; talâk 24/1, VI, 175), Tirmizî (no. 865),
Nesâî (menâsık 160, V, 235), İbn Huzeyme (no. 2722), Taberânî (no. 11955), İbn
Hibbân (no. 3814) ve Beyhakî (V, 84, 99), Hâlid el-Hazzâ' an İklime an İbn
Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/121.
[285] Bu hadisi Ahmed (I, 304), Ebû Dâvud (n6. 1881) ve Taberânî
(M. el-Evsat II, 162 b), Yezîdb. e. Ziyadan İlerime an Ibn Abbâs asl-ı senedi
ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/121.
[286] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1878) ve İbn Mâce (no. 2947),
Yûnus b. Bukeyr an Muh. b. İshâk an Muh. b. Ca'fer b. eı-Zübeyr an Ubeydillah
b. Abdillah b. e. Sevr an Safıyye asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/121.
[287] Bu hadisi Müslim (hacc no. 254, s. 926), Ebû Dâvud
(no. 1880) ve Nesâî (menâsık 173, V, 241), İbn Cüreyc an Ebf z-Zilbeyr an Câbir
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/121.
[288] Heysemî'ye göre râvileri güvenilir kimselerdir
(Mec-raa' III, 244).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/121.
[289] Râvilerinden Âsim b. Ubeydillah zayıf bir râvidir
(Mecma' III, 244).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/121.
[290] Bu hadisi Ahmed (II, 6,56), Müslim (hacc no. 187-8, s.
905), Nesâî (menâsık 141/1, V, 224) ve Beyhakî (V, 78), Vebre b. Abdirrahman an
İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/121.
[291] Bu hadisi Buhârî (hacc 70, II,'.165), Muh. b. e. Bekr
an Fudayl an Mûsâ b. Ukbe an Kurtyb an Ibn Abbâs senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/122.
[292] Abdürrezzâk (no. 9004), Şafiî (Ümm I, 131), Ahmed (IV,
80, 81, 82, 83), Dârimî (II, 79), Tirmizî (no. 868), Ebû Dâvud (no. 1894),
Nesâî (mevâkît 41,1, 284; menâsık 137, V, 223), İbn Mâce (no. 1254), İbn
Huzeyme (no. 2747,1280), Taberânî (no. 1599-1602), İbn Hibbân (no. 1550-2), el-Hâkim (I, 448) ve Beyhakî
(V, 92), Ebû'z-Zübeyr an Abdillah b. Bâbâh an Cübeyr asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/122.
[293] Mâlik, bunu (hacc no. 118-9, s. 369), Ebû'z-Zübeyr'den
ahzetmiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/122.
[294] Bu hadisi Ahmed (1,288,309,207), Ebû Dâvud (no. 2000),
Tirmizî (no. 920), İbn Mâce (no. 3059), Ebû Ya'lâ (no. 2700), Tahâvî (II, 219)
ve Beyhakî (V, 144), es-Sevrî an EbTz-ZBbeyr an İbn Abbâs ve Âişe asl-ı senedi
ile tahrîc ettiler. İsnadı hakkında Tirmizî "hasen sahîh" hükmü
verdi.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/122.
[295] Lafız Müslim'e aittir. Bu hadisi Ahmed (II, 34),
Buhârî (hacc 129, II, 1897), Müslim (hacc no. 335, s. 950) ve Ebû Dâvud (no. 1998), Ubeydullah b. Ömer an
Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/122.
[296] Bu hadisi Müslim (hacc no. 379), Ebû Dâvud (no. 2002)
ve İbn Mâce (no. 3070), Süleyman el-Ahvel an Tavus an İbn Abbâs asl-ı senedi
ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/122.
[297] Mâlik, bunu (hacc no. 120, s. 369), an Nâfi' an İbn
Ömer ebîhî senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/122.
[298] Mâlik, bunu (no. 121, s. 370) Yahya b. Saîd'den mürsel
olarak tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/122.
[299] Bu hadisi Tirmizî (no. 944), EbâAmmâr an îsâ b. Yûnus
an Ubeydillah b. Ömer an Nâfi' an İbn Ömer senedi ile tahrîc etti ve isnadı
hakkında "hasen sahîh" hükmü verdi.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/122-123.
[300] Bu hadisi Mâlik (hacc no. 225, s. 412), Şafiî (Ümm II,
154), Buhârî (hacc 145, II, 195), Tahâvî (II, 234), İbn Hibbân (no. 3891) ve
Beyhakî (V, 162), Mâlik an Abdirrahman b. el-Kâsım an ebîhî an Âişe asl-ı
senedi ile; Mâlik (no. 226, s. 412), Buhârî (hayd 27,1, 84), Müslim (no. 385,
s. 964), Nesâî (hayd 23,1, 94) ve Beyhakî (V, 163), Mâlik an Abdillah b. e.
Bekr b. Amr b. Hazm an ebîhî an Amre binti Abdirrahman an Âise asl-ı senedi
ile; Mâlik (no. 288, s. 413), Şâfıî (Ümm II, 154), Ebû Dâvud (no. 2003),
Tahâvî (II, 234) ve Beyhakî (V, 162), Mâlik an Hisâm b. Urve an ebîhî an Âise
asl-ı senedi ile; Buhârî (mağâzî 77, V, 125), Müslim (no. 382-3, s. 964),
Tahâvî (II, 234) ve İbn Hibbân (no. 3892, 3894), ez-Zührî an Ebî Seleme ve Urve
an Âişe asl-ı senedi ile; Ahmed (VI, 85), Müslim (no. 386, s. 965) ve İbn Huzeyme
(no. 2954), el-Evzâî an Muh. b. İbr. b. el-Hâris et-Teymîan Ebî Seleme an Âişe
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/123.
[301] Bu rivayeti Ahmed (VI, 175), Dârimî (II, 68), Buhârî
(edeb 93/2, VII, 110; talâk 43, VI, 184), Müslim (no. 387, s. 965), Tahâvî (II,
223) ve Beyhakî (V, 162), İbıâ-hîm ani'l-Esved an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/123.
[302] Bu rivayeti Buhârî (hacc 129, II, 189), Yahya b.
Bükeyr an Leys an Ca'fer b. Rabî'a ani'l-A'ıec an Ebî Seleme an Âişe senedi ile
tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/123.
[303] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2004) ve Tirmizî (no. 946),
iki ayrı tarîkten olmak üzere el-Hâris b. Abdillah b. Evs'ten tahrîc ettiler.
Tirmizî, kendi isnadı hakkında "garîb" hükmü vermiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/123.
[304] Bezzâr diyor ki: "Bu lafızla hadisin daha hasen
bir tarikini bilmiyorum" (Mecma' III, 281). İbn Hacer'e göre ise isnadı
oldukça zayıftır (Neyi V, 90).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/123.
[305] Sahîh-i Buhârî'de (hacc 64, II, 163-4) yer alan bu mevkufun
isnadı şöyledir: Amr b. Alî an Ebî Âsim an İbn Cüreyc an Alâ.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/123-124.
[306] Buhârî (menâkıbu'l-Ensâr 27, IV, 238), Ubeydullah b.
Muh. el-Cu 'fî an Süfyân an Mularrif an Ebî's-Sefer an İbn Abbâs senedi ile
tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/124.
[307] İki lafız da Buhârî'ye aittir. Bu hadisi Abdürrezzâk
(no. 15861-2), Ahmed (I, 364), Buhârî (hacc 65-66, II, 164; eymân 31, VII,
234), Nesâî (menâsık 135, V, 221-2; eymân 30, VII, 18), Taberânî (no. 10984-5),
İbn Hibbân (no. 3820-1) ve el-Hâkim (I, 460), Süleyman el-Ahvel an Tavus an İbn
Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/124.
[308] İki lafız da Buhârî'ye aittir. Bu hadisi Abdürrezzâk
(no. 15861-2), Ahmed (I, 364), Buhârî (hacc 65-66, II, 164; eymân 31, VII,
234), Nesâî (menâsık 135, V, 221-2; eymân 30, VII, 18), Taberânî (no. 10984-5),
İbn Hibbân (no. 3820-1) ve el-Hâkim (I, 460), Süleyman el-Ahvel an Tavus an İbn
Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/124.
[309] Bu mevkufu Mâlik (hacc no. 250, s. 424), a/ı Abdillah
b. e. Bekr b. Hazm an İbn e. Müleyke senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/124.
[310] Muvattâ, hacc no. 125, s. 371.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/124-125.
[311] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1888) ve Tirmizî (no. 902),
Isâ b. Yûnus an Ubeydillah b. e. Ziyâd ani'l-Kâsım b. Muh. an Âişe asl-ı senedi
ile tahrîc ettiler.
Tirmizi, isnadı hakkında "hasen sahîh" hükmü vermiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/125.
[312] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1900) ve Nesâî (menâsık
133/3, V, 221), Yahya b. Saîd ani's-Sâib b. Amr el-Mah-zûmî an Muh. b. Abdillah
b. es-Sâib an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Lafız Nesâî'ye aittir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/125.
[313] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1892), Müsedded an îsâ
b.Yûnus an Ibn Cüreyc an Yahya b. Ubeyd an ebîhî an Abdillah b. es-Sâib senedi
ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/125.
[314] Heysemî'ye göre râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma'
III, 240).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/125.
[315] Bu hadisi Tayâlisî (no. 1770), Dârimî (II, 69), Ebû Dâvud
(no. 1870), Tirmizî (no. 855), Nesâî (menâsık 122, V, 212), İbn Huzeyme (no.
2704-5), Tahâvî (II, 176) ve Beyhakî (V, 73), Şu'be an Ebî Kaza'ati'l-Bâhilî an
Mü-hâcir el-Mekkîan Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Muhâcir'in hâli
meçhuldür.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/125.
[316] M. el-Kebîr'deki isnadında yer alan Muh. b.
Abdirrah-man b. e. Leylâ'nın hıfzı bozuk olduğu için hadisi ha-sendir. Mu'cemu'l-Evsat'ta
yer alan râvi Atâ b. es-Sâib'in hıfzı yaşlanınca bozulmuştur.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/125.
[317] Heysemî'ye göre râvilerinden Atâ b. Süleyman
er-Kev-rî, metruk bir râvidir (Mecma' III, 238).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/125.
[318] Mervân b. ebî Mervân hakkında es-Süleymânî menfî söz
sarfetmiştir (Mecma' III, 238).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/126.
[319] Heysemî'ye göre râvileri Sahîh ricalidir (III, 242).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/126.
[320] Râvilerinden birisinin kimliği meçhuldür (Mecma' III,
246).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/126.
[321] Bu hadisi Ahmed (I, 184), Süreye b. en-Nu'mân an Ebî
Şihâb ani'l-Haccâc an Ibn e. Necîh an Mücâhid an Sa'd senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/126.
[322] Bu hadisi Tayâlisî (no. 1943), Ahmed (II, 53, 61,
120), Ebû Dâvud (no. 1904), Tirmizî (no. 864), Nesâî (menâsık 174, V, 241-2),
İbn Mâce (no. 2988), İbn Huzeyme (no. 2770-1) ve Beyhakî (V, 99), Atâ b.
es-Sâib an Ke-sîr b. Cümhân... asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî'nin
isnadı hakkındaki hükmü "hasen sahîh"tir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/127.
[323] Bu hadisi Mâlik (hacc no. 131, s. 374-5) ve Nesâî (menâsık
178, V, 243), Mâlik an Ca'fer b. Muh. an ebîhî an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/127.
[324] Bu hadisi Buhârî (hacc 80, II, 170), Muh. b. Ubeyd b.
Meymûn an îsâ b. Yûnus an Ubeydillah b. Ömer an Nâfi' an İbn Ömer senedi ile
tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/127.
[325] Bu hadisi Nesâî (menâsık 177, V, 242), Kuteybe an
Hammâd an Büdeyl ani'I-Muğîre b. Hakîm an Safiyye senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/127.
[326] Bu hadisi Ahmed (VI, 437), Abdürrezzâk an Ma'mer an
Vâsıl mevlâ Ebî Uyeyne an Mûsâ b. Ubeyde an Safiyye senedi ile tahrîc etti.
Mûsâ zayıftır.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/127.
[327] Bu hadisi Nesâî (menâsık 176, V, 242), Ebû Ammâr
el-Hüseyn b. Hureys an Süfyân an Amr an Atâ an İbn Abbâs senedi ile tahrîc
etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/127.
[328] Lafız Mâlik'e aittir.
Bu hadisi Mâlik (hacc
no. 129, s. 373), Buhârî (umre 10, II, 202; tefsir Bakara 21/1, V, 153), Müslim
(hacc no. 259-260, s. 928), Ebû Dâvud (no. 1901), İbn Mâce (no. 2986), İbn
Hibbân (no. 3828) ve Beyhakî (II, 490; V, 96), Hisâm b. Urve an ebîhî an Aise
asl-ı senedi ile; iüm Müslim (hacc no. 261-2, s. 929-30), Nesâî (menâsık
168/1-2, V, 237-8), Tirmizî (no. 2965) ve İbn Huzeyme (no. 2766),
Siifyân ani'z-Zührî an Urve an Aişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/127-128.
[329] Mâlik (no, 129, s. 372-3), bunu an Nâfi' an İbn Ömer
senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/128.
[330] İsnadında müdellis bir râvi olan Leys b. e. Süleym
vardır.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/128.
[331] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2007) ve Nesâî (menâsık 123,
V, 214), İbn Cüreyc an Ubeydillah b. e. Ziyâd an Abdir-rahman b. Târik asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/128.
[332] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2029), Tirmizî (no. 873) ve
İbn Mâce (no. 3063), İsmaîl b. Abdilmelik an Abdillah b. e. Müleyke an Âişe
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî'ye göre.isnâdı "hasen sahîh
"tir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/128.
[333] Bu hadisi Buhârî (Umre 11/1, II, 203), Müslim (no.
397, s. 968) ve Ebû Dâvud (no. 1902-3), İsmaîl b. e. Hâlid an İbn e. Evfâ asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/128.
[334] Bu hadisi Nesâî (menâsık 127/3, V, 218), Hâcib b. Süleyman
an Ibn e. Revâd an İbn Cüreyc an Atâ an Usâme senedi ile; Müslim ise (hacc no.
395, s. 968), Muh. b. Bekr an İbn Cüreyc an Atâ an ibn Abbâs an Usâme asl-ı
senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/129.
[335] Bu rivayeti Nesâî (menâsık 131, V, 219), Ya'kûb b.
İb-râhîm an Yahya an Abdilmelik b. e. Süleyman an Atâ an Usâme senedi ile
tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/129.
[336] Bu hadisi Buhârî (hacc 54, II, 160; mağâzî 48, V, 93;)
ve Ebû Dâvud (no. 2027), Eyyûb an İkrime an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc
etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/129.
[337] Bu rivayeti Buhârî (enbiyâ 8/3, IV, 110-1), Yahya b.
Süleyman an İbn Vehb an Amr an Bükeyr an Kureyb an Ibn Abbâs senedi ile tahrîc
etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/129.
[338] Bu hadisi Buhârî (mağâzî 77/6, V, 125), Muh. an Süreye
b. en-Nu'mân an Füleyh an Nâfi an Ibn Ömer senedi ile (no. 3450'nin lafzı);
Buhârî (salât 97,1, 128; ha«c 52, II, 160), İbnu'l-Mübâ-rek an Mûsâ b. Ukbe an
Nâfi'... asl-ı senedi ile; Buhârî (hacc 51, II, 160) ve Müslim (hacc no. 393,
s. 967), Leysb. Sa'd ani'z-Zührî an Salim an ebîhî asl-ı senedi ile; Mâlik
(hacc no. 193, s. 358), Buhârî (salât 96/2,1,128), Müslim (hacc no. 388, s.
966) ve Ebû Dâvud (no. 2023-4), Mâlik an Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi ile;
Müslim (hacc no. 390, s. 966), İbn Ebî Ömer an Süfyân b. Uyeyne an eyyûb an
Nâfi'... senedi ile (no. 3451 'in lafzı); Buhârî (salât 96/1,1, 128), Mûsâ b.
İsmaîl an Cüveyıiy-ye an Nâfi'... senedi ile; Müslim (no. 392, s. 967) ve Nesâî
(menâsık 126/1-2, V, 216-7), Abdullah b. Avn an Nâfi'... asl-ı senedi ile;
Müslim (no. 389, s. 966), Hammâd b. Zeyd an Eyyûb an Nâfi'... asl-ı senedi ile;
Nesâî (menâsık 127/2, V, 218), Ah. b. Sül. an Ebî Nu'aym an Seyfb. Süleyman an
Mücâhid an Ibn Ömer senedi ile (no. 3453'ün lafzı); Müslim (no. 391, s. 967) ve
Ebû Dâvud (no. 2025), Ubeydullııh b. Ömer an Nâfi'... asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/129-130.
[339] Bu hadisi Buhârî (mağâzî 77/6, V, 125), Muh. an Süreye
b. en-Nu'mân an Füleyh an Nâfi an Ibn Ömer senedi ile (no. 3450'nin lafzı);
Buhârî (salât 97,1, 128; ha«c 52, II, 160), İbnu'l-Mübâ-rek an Mûsâ b. Ukbe an
Nâfi'... asl-ı senedi ile; Buhârî (hacc 51, II, 160) ve Müslim (hacc no. 393,
s. 967), Leysb. Sa'd ani'z-Zührî an Salim an ebîhî asl-ı senedi ile; Mâlik
(hacc no. 193, s. 358), Buhârî (salât 96/2,1,128), Müslim (hacc no. 388, s.
966) ve Ebû Dâvud (no. 2023-4), Mâlik an Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi ile;
Müslim (hacc no. 390, s. 966), İbn Ebî Ömer an Süfyân b. Uyeyne an eyyûb an Nâfi'...
senedi ile (no. 3451 'in lafzı); Buhârî (salât 96/1,1, 128), Mûsâ b. İsmaîl an
Cüveyıiy-ye an Nâfi'... senedi ile; Müslim (no. 392, s. 967) ve Nesâî (menâsık
126/1-2, V, 216-7), Abdullah b. Avn an Nâfi'... asl-ı senedi ile; Müslim (no.
389, s. 966), Hammâd b. Zeyd an Eyyûb an Nâfi'... asl-ı senedi ile; Nesâî
(menâsık 127/2, V, 218), Ah. b. Sül. an Ebî Nu'aym an Seyfb. Süleyman an
Mücâhid an Ibn Ömer senedi ile (no. 3453'ün lafzı); Müslim (no. 391, s. 967) ve
Ebû Dâvud (no. 2025), Ubeydullııh b. Ömer an Nâfi'... asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/130.
[340] Bu hadisi Buhârî (mağâzî 77/6, V, 125), Muh. an Süreye
b. en-Nu'mân an Füleyh an Nâfi an Ibn Ömer senedi ile (no. 3450'nin lafzı);
Buhârî (salât 97,1, 128; ha«c 52, II, 160), İbnu'l-Mübâ-rek an Mûsâ b. Ukbe an
Nâfi'... asl-ı senedi ile; Buhârî (hacc 51, II, 160) ve Müslim (hacc no. 393,
s. 967), Leysb. Sa'd ani'z-Zührî an Salim an ebîhî asl-ı senedi ile; Mâlik
(hacc no. 193, s. 358), Buhârî (salât 96/2,1,128), Müslim (hacc no. 388, s.
966) ve Ebû Dâvud (no. 2023-4), Mâlik an Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi ile;
Müslim (hacc no. 390, s. 966), İbn Ebî Ömer an Süfyân b. Uyeyne an eyyûb an
Nâfi'... senedi ile (no. 3451 'in lafzı); Buhârî (salât 96/1,1, 128), Mûsâ b.
İsmaîl an Cüveyıiy-ye an Nâfi'... senedi ile; Müslim (no. 392, s. 967) ve Nesâî
(menâsık 126/1-2, V, 216-7), Abdullah b. Avn an Nâfi'... asl-ı senedi ile;
Müslim (no. 389, s. 966), Hammâd b. Zeyd an Eyyûb an Nâfi'... asl-ı senedi ile;
Nesâî (menâsık 127/2, V, 218), Ah. b. Sül. an Ebî Nu'aym an Seyfb. Süleyman an
Mücâhid an Ibn Ömer senedi ile (no. 3453'ün lafzı); Müslim (no. 391, s. 967) ve
Ebû Dâvud (no. 2025), Ubeydullııh b. Ömer an Nâfi'... asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/130.
[341] Bu hadisi Buhârî (mağâzî 77/6, V, 125), Muh. an Süreye
b. en-Nu'mân an Füleyh an Nâfi an Ibn Ömer senedi ile (no. 3450'nin lafzı);
Buhârî (salât 97,1, 128; ha«c 52, II, 160), İbnu'l-Mübâ-rek an Mûsâ b. Ukbe an
Nâfi'... asl-ı senedi ile; Buhârî (hacc 51, II, 160) ve Müslim (hacc no. 393,
s. 967), Leysb. Sa'd ani'z-Zührî an Salim an ebîhî asl-ı senedi ile; Mâlik
(hacc no. 193, s. 358), Buhârî (salât 96/2,1,128), Müslim (hacc no. 388, s.
966) ve Ebû Dâvud (no. 2023-4), Mâlik an Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi ile;
Müslim (hacc no. 390, s. 966), İbn Ebî Ömer an Süfyân b. Uyeyne an eyyûb an
Nâfi'... senedi ile (no. 3451 'in lafzı); Buhârî (salât 96/1,1, 128), Mûsâ b.
İsmaîl an Cüveyıiy-ye an Nâfi'... senedi ile; Müslim (no. 392, s. 967) ve Nesâî
(menâsık 126/1-2, V, 216-7), Abdullah b. Avn an Nâfi'... asl-ı senedi ile;
Müslim (no. 389, s. 966), Hammâd b. Zeyd an Eyyûb an Nâfi'... asl-ı senedi ile;
Nesâî (menâsık 127/2, V, 218), Ah. b. Sül. an Ebî Nu'aym an Seyfb. Süleyman an
Mücâhid an Ibn Ömer senedi ile (no. 3453'ün lafzı); Müslim (no. 391, s. 967) ve
Ebû Dâvud (no. 2025), Ubeydullııh b. Ömer an Nâfi'... asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/130.
[342] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2030), Süfyân ve Mansûr
el-Hacebîan hâlihîan Safiyye binli Şeybe ani'l-Eslemî asl-ı senedi ile tahrîc
etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/130.
[343] Lafız Nesâî'ye (menâsık 128/2, V, 219) âit olup isnadı
şöyledir: Ahmed b. Saîd er-Rabâtî an Vehb b. Cerir an Kurre b. Hâlid an
Abdilhamîd b. Cübeyr an Safiyye bin-ti Şeybe an Âise.
Ayrıca daha uzun bir metinle Ebû Dâvud (no. 2028), Tirmizî (no. 876) ve
Nesâî (menâsık 129, V, 219), Abdü-laztz b. Muh. an Alkame b. e. Alkame an
ümmihî an Âise asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî'ye göre isnadı
"hasen sahihtir".
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/130.
[344] Bu hadis Taberânî bir kaç isnâd ile şevketti.
Heysemî'ye göre bu isnâdlannın birinin ricali Sahîh ricalidir (Mecma'111,251).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/131.
[345] Lafız Müslim'e (no. 152) aittir.
Bu hadisi Buhârî (Bakara 35/1, V, 158-9), Müslim (hacc no. 151-2, s.
893-4), Ebû Dâvud (no. 1910), Tirmizî (no. 884) ve Nesâî (menâsık 202/2, V,
255), Hisâm b. Urve an ebîhîan Âise asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/131.
[346] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1916) ve Nesâî (menâsık 199,
V, 153) ve İbn Mâce (no. 1286), Seleme b. Ntıbayt an ra-culin mine'l-Hayy an
ebthîNubeyt asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/131.
[347] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1915), Hennâd İbn ebt Zaide
an Siifyân b. Uyeyne an Zeyd b. Eşlem senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/131.
[348] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1949), Tirmizî (no. 889-90),
Nesâî (menâsık 211/6, V, 264) ve İbn Mâce (no. 3015), es-Sevrî an Bükeyr b. Atâ
an Abdinahman b. Ya'mer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/131-132.
[349] Bu hadisi Ebû Dâvud (no 1950), Tirmizî (no. 891), Nesâî
(menâsık 211/2-5, V, 264-5) ve İbn Mâce (no. 3016), ismail b. e. Hâlid
ani'ş-Şa'bian Urve b. Mudarris asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/132.
[350] Bezzâr'ın isnadı (no. 1133): Muh. b. Mirdâs an EbîBekr
el-Hanefi an Dâvud el-Evdî ani's-Şa'bî... Dâvud, hakkında ihtilâf olan
birisidir (Mecma' III, 264).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/132.
[351] Muvattâ, hacc no. 166, s. 388. Müslim bu hadisi (no.
149, s. 893), Ömer b. Hafs b. Giyâs an ebîhî an Cafer an ebîhîan Câbir
senediyle vasletmiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/132.
[352] Bu hadisi Mâlik (hacc no. 194, s. 399), Ahmed (I, 71),
Buhârî (hacc 87, II, 174) ve Nesâî (menâsık 196, V, 252), Mâlik ani'z-Zührî an
Salim asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/132.
[353] Bu hadisi Mâlik (hacc no. 43, s. 337), Şâfıî (Ümm VII,
235), Ahmed (III, 110, 240), Dârimî (II, 56), Buhârî (îdeyn 12/1, II; 7; hacc
86, II 174), Müslim (no. 274-5, s. 933-4), Nesâî (menâsık 192-3, V, 250-1), İbn
Mâce (no 3008), Tahâvî (II, 223), İbn Hibbân (no. 3836) ve Beyhakî (III, 313;
V, 112), Mâlik an Muh. b. e. Belci- asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/132-133.
[354] Bunu Mâlik (hacc no. 45, s. 358), an Abdinahman b.
el-Kâsım an ebîhî senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/133.
[355] Bu rivayeti Mâlik (hacc no. 176, s. 392), Buhârî (hacc
92, II, 175; cihâd 136, IV, 17; mağâzî 77, V, 128), Müslim (hacc no. 283, s.
936), Ebû Dâvud (no. 1923), Nesâî (menâsık.205, V, 258-9) ve İbn Mâce (no.
3017), Hisâm b. Urve an ebîhî an Usâme asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/133.
[356] Bu rivayeti Nesâî (menâsık 203/2, V, 257), İbrâhîm b.
Yûnus b. Muh. an ebîhî an Hammâd an Kays b. Sa 'd an Atâ an İbn Abbâs an Usâme
senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/133.
[357] Bu rivayeti Müslim (no. 266, s. 931), İsmaîlb. Ca'fer
an Muh. b. e. Harmale an Kureyb an Usâme asl-ı senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/133.
[358] Bu rivayeti Ebû Dâvud (no. 1921), Siifyân an İbrahim
b. Ukbe an Kureyb an Usâme asl-ı senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/133.
[359] Tirmizî'nin lafzıyladır. Bu hadisi Buhârî (hacc 100,
II, 179; menâkıbu'l-Ensâr 26/8, IV, 234), Ebû Dâvud (no. 1938), Tirmizî (no.
896), Nesâî (menâsık 213, V, 265) ve İbn Mâce (no. 3022), Ebû İshâk an Amr b.
Meymûn an Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/133.
[360] Lafız Ebû Davud'a aittir. Bunu bu lafızla Ebû Dâvud
(no. 1940), Nesâî (menâsık 222/1, V, 270-1) ve İbn Mâce (no. 3025), Seleme b.
Küheyl ani'l-Hasan el-Urenîan ibn Abbâs asl-ı senedi ile;Ebû Dâvud (no. 1941)
ve Nesâî (menâsık 222/2, V, 272), Habîb b. e. Sâbil an Atâ an İbn Abbâs asl-ı
senedi ile; Müslim (hacc no. 302), Nesâî (menâsık 208/2, V, 261) ve İbn Mâce
(no. 3026), Amr b. Dînâr an Atâ... asl-ı senedi ile; Tayâlisî (no 2758), Ahmed
(I, 222), Buhârî (hacc 98, II, 178; cezâ'us-sayd 25, II, 218), Müslim (hacc no.
300-1, s. 931), Ebû Dâvud (no. 1939), Nesâî (menâsık 208/1, V, 261), Ebû Ya'lâ
(no. 2386), İbn Huzeyme (no. 2872), Taberânî (no. 11260-1), İbn Hibbân (no.
3852-4) ve Beyhakî (V, 123), Ubeydullah b. e. Yezîd an İbn Abbâs asl-ı senedi
ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/134.
[361] Bu hadisi Buhârî (hacc 98/5-6, II, 178-9), Müslim
(hacc no. 294-5, s. 939-40), Nesâî (menâsık 214-2, V, 266) ve İbn Mâce (no.
3027), Abdurrahman b. el-Kâsım an ebîhîan Âise asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/134.
[362] Lafız Ebû Davud'a âit olup (no. 1942) isnadı şöyledir:
Harun b. Abdillah an İbn ebî Fiideyk ani'd-Dahhâk b. Osman an Hisâm b. Urve an
ebîhî an Âise.
A'esâî ise (menâsık 223, V, 272), yakın mânâsı ile Amr b. Alî an Abdila
'lâ b. Abdila 'lâ an Abdillah b. Abdinahman et-Tâifî an Atâ b. e. Rebâh an
Aişe binti Talha an Âise senedi ile tahrîc etmiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/134.
[363] Bu hadisi Buhârî (hacc 98, II, 178) ve Müslim (hacc
no. 304, s. 941), Yûnus b. Yezîd ani'z-Zührî an Salim an ebîhî asl-ı senedi
ile tahrîc ettiler. Lafız Müslim'e aittir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/134.
[364] Bu hadisi Müslim (hacc no. 269-70, 305-309, s. 942-3)
ve Nesâî (menâsık 226/104, V, 273-4), Kesir b. Müdrik an Abdinahman b. Yezîd
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/134.
[365] Lafız Buhârî'ye (hacc 22) aittir. Bu lafzı o, Yûnus
ani'z-Zührî an Ubeydillah b. Abdillah an İbn Abbâs tarikiyle irâd etmiştir.
Ayrıca Buhârî (hacc 101/1, II, 179) ve Müslim (hacc no. 267), ibn Cüreyc
an Atâ an ibn Abbâs asl-ı senedi ile; Hadisin aynı mânâdaki diğer tarikleri
3467-70 numaralı hadislerde geçmiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/134.
[366] Bu hadisi Buhârî (hacc 140-2, II, 194) ve Nesâî (menâsık
230, V, 276), Yûnus b. Yezîd ani'z-Zührî an Salim an ebîhî asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/135.
[367] Bu hadisi Tayâlisî (319), Ahmed (I, 375, 408, 4İ5,
422, 436, 456, 457, 458), Buhârî (hacc 84, II, 173; 135-8, II, 192-3), Müslim
(hacc no 305-8, s. 942-3), Ebû Dâvud (no. 1974), Tirmizî (no. 901), Nesâî
(menâsık 226, V, 273-4), İbn Mâce (no. 3030), İbn Huzeyme (no. 2880), İbn
Hibbân (no. 3859) ve Beyhakî (V, 129), Abdurrahman b. Yezîd an İbn Mes'ûd asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/135.
[368] Bu hadisi Tayâlisî (319), Ahmed (I, 375, 408, 4İ5,
422, 436, 456, 457, 458), Buhârî (hacc 84, II, 173; 135-8, II, 192-3), Müslim
(hacc no 305-8, s. 942-3), Ebû Dâvud (no. 1974), Tirmizî (no. 901), Nesâî
(menâsık 226, V, 273-4), İbn Mâce (no. 3030), İbn Huzeyme (no. 2880), İbn
Hibbân (no. 3859) ve Beyhakî (V, 129), Abdurrahman b. Yezîd an İbn Mes'ûd
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/135.
[369] Bu hadisi Ahmed (II, 178, 190), el-Haccâc b. Artât an
Amr b. Şu'ayb an ebîhîan ceddihîasl-ı senedi ile tahrîc etti.Haccâc hakkında
menfi sözler sarfedilmiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/135.
[370] Bu hadisi Nesâî (menâsık 227/2, V, 275), Yahya b. Mûsâ
el-Belhî an Süfyân b. Uyeyne an Ibn e. Niiceyh an Mücâhı'd an Sa'd senedi ile
tahtıc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/135.
[371] Bu hadisi Müslim (hacc no. 315, s. 945), Seleme b.
Şe-bîb ani'l-Hasan b. A'yen an Ma'kil b. Ubeydillah el-Ce-zerî an Ebi'z-Zübeyr
an Câbir senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/135.
[372] Bu hadisi Nesâî (menâsık 217, 219, V, 268-9) ve İbn
Mâce (no. 3029), Avfan Ziyâd b. Husayn an EbTI-Âliy-ye an İbn Abbâs asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
İbn Teymiyye'ye göre isnadı Müslim'in şartinca sahîh-tir (Feyd III,
126).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/136.
[373] Bu hadisi Ahmed (III, 319,378), Müslim (hacc no.
314,s. 943), Ebû Dâvud (no. 1970), Tirmizî (no. 897), Nesâî (menâsık 220-221,
V, 270), İbn Huzeyme (no. 2877) ve Beyhakî (V, 130), İbn Cüreyc an EbVz-Zübeyr
an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/136.
[374] Bunu Mâlik (hacc no. 220, s. 409), an Ebî Bekr b.
Nâfi1 an ebîhî senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/136.
[375] Mâlik (no. 214, s. 407), bunu an Nâfi' an İbn Ömer
sa-hîh senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/136.
[376] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1969) ve Tirmizî (no. 900),
Ubeydullah b. Ömer an Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî, isnadı hakkında "hasen sahîh" hükmü verdi.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/136.
[377] Bu hadisi Müslim (hacc no. 310, s. 943), Ebû Dâvud
(no. 1969) ve Nesâî (menâsık 220/3, V, 270), İbn Cüreyc an Ebî z-Ziibeyr an
Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/136.
[378] Bu hadisi Müslim (hacc no. 310, s. 943), Ebû Dâvud
(no. 1969) ve Nesâî (menâsık 220/3, V, 270), İbn Cüreyc an Ebî z-Ziibeyr an
Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/136.
[379] Bu hadisi Tirmizî (no. 903), Ebû Dâvud (no. 3035) ve
Nesâî (menâsık 220/2, V, 270), Eymen b. Nâbil an Ku-dâme asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
Tirmizî, isnadı hakkında "hasen sahîh" hükmü verdi.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/136.
[380] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1834), Müslim (hacc no. 312,
s. 944) ve Nesâî (menâsık 220/1, V, 270), Muh. b. Seleme an Ebî Abdirrahîm an
Zeyd b. e. Üneyse an Yahya b. el-Husayn an UmmiI-Husayn asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/137.
[381] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/137.
[382] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/137.
[383] Bu hadisi Ahmed (I, 297) ve Taberânî (M. el-Kebîr no.
10628), Hammâd b. Seleme an Ebî Âsim el-Ganevî an Ebî'l-Tufayl an İbn Abbâs
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Heysemî'ye göre râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma' III, 259).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/137.
[384] Bu hadisi Şafiî (Sünen s. 76), Ahmed (III, 208, 214,
256), Buhârî (vudû 33, I, 51), Müslim (hacc no. 223-6, s. 947-8), Ebû Dâvud
(no. 1981-2), Tirmizî (no. 912), Ebû Yaiâ (no. 2827, 2840), İbn Huzeyme (no.
2928), İbn Hibbân (no.
3868) ve Beyhakî (1,25; II, 427; V, 134; VII, 67), Hişâm b. Hassan an İbn Sîrin
an Enes
asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Üçüncüsü Ebû Davud'un, diğerleri ise Müslim'in lafzıdır.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/138.
[385] Bu hadisi Şafiî (Sünen s. 76), Ahmed (III, 208, 214,
256), Buhârî (vudû 33, I, 51), Müslim (hacc no. 223-6, s. 947-8), Ebû Dâvud
(no. 1981-2), Tirmizî (no. 912), Ebû Yaiâ (no. 2827, 2840), İbn Huzeyme (no.
2928), İbn Hibbân (no.
3868) ve Beyhakî (1,25; II, 427; V, 134; VII, 67), Hişâm b. Hassan an İbn Sîrin
an Enes
asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Üçüncüsü Ebû Davud'un, diğerleri ise Müslim'in lafzıdır.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/138.
[386] Bu hadisi Şafiî (Sünen s. 76), Ahmed (III, 208, 214,
256), Buhârî (vudû 33, I, 51), Müslim (hacc no. 223-6, s. 947-8), Ebû Dâvud
(no. 1981-2), Tirmizî (no. 912), Ebû Yaiâ (no. 2827, 2840), İbn Huzeyme (no.
2928), İbn Hibbân (no.
3868) ve Beyhakî (1,25; II, 427; V, 134; VII, 67), Hişâm b. Hassan an İbn Sîrin
an Enes
asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Üçüncüsü Ebû Davud'un, diğerleri ise Müslim'in lafzıdır.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/138.
[387] Bu hadisi Şafiî (Sünen s. 76), Ahmed (III, 208, 214,
256), Buhârî (vudû 33, I, 51), Müslim (hacc no. 223-6, s. 947-8), Ebû Dâvud
(no. 1981-2), Tirmizî (no. 912), Ebû Yaiâ (no. 2827, 2840), İbn Huzeyme (no.
2928), İbn Hibbân (no.
3868) ve Beyhakî (1,25; II, 427; V, 134; VII, 67), Hişâm b. Hassan an İbn Sîrin
an Enes
asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Üçüncüsü Ebû Davud'un, diğerleri ise Müslim'in lafzıdır.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/138.
[388] Bu hadisi Buhârî (hacc 127, II, 188), Müslim (no. 322,
s. 947) ve Ebû Dâvud (no. 1980), an Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/138.
[389] Bu hadis-i mevkufu Mâlik (no. 192, s. 398), an Yahya
b. Saîcl an Saîd b. el-Müseyyeb an Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/138.
[390] Muvattâ, hacc no. 186, s. 396.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/138.
[391] Bu hadisi Tirmizî (no. 914-5) ve Nesâî (zînet 4, VIII,
130), Muh. b. Mûsâ an Ebî Dâvud et-Tayâlisî an Hemmâm an Katâde an Hilâs b. Amr
an Ali asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî'ye göre isnadında ızdırâb vardır. Şöyle ki bu hadis, Hammâd b.
Seleme an Katâde an Âise senedi ile de tahrîc olunmuştur.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/138.
[392] Bu hadisi Mâlik (hacc 184, s. 395), Buhârî (hacc 127,
II, 188-9), Müslim (hacc 316-19, s. 945-6), Ebû Dâvud (no. 1979) ve Tirmizî
(no. 913), Nâfi1 an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/138.
[393] Bu hadisi Mâlik (hacc 184, s. 395), Buhârî (hacc 127,
II, 188-9), Müslim (hacc 316-19, s. 945-6), Ebû Dâvud (no. 1979) ve Tirmizî
(no. 913), Nâfi1 an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/139.
[394] Bu hadisi Buhârî (hacc 127/2, II, 189) ve Müslim (hacc
no. 320, s. 946), Muh. b. Fudayl an Umâre b. el-Ka'kâ1 an EbîZür'a an Ebî
Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/139.
[395] Bu hadisi İbn Mâce (no. 3045), Muh. b. Abdillah b.
Nümeyr an Yûnus b. Bukeyr an Ibn İshâk an Ibn ebîNecîh an Mücâhid an İbn Abbâs
senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/139.
[396] Lafız Müslim'e aittir.
Bu hadisi Mâlik (hacc no. 242, s. 421), Tayâlisî (no. 285), Şâfıî (Ümm
II, 182), Ahmed (II, 159, 160, 192, 202,210,217), Dârimî (II, 64), Buhârî (ilm
23,1,29; ilm 46,1,40; hacc 131, II, 190; eymân 15/2, VII, 225), Müslim (hacc
no. 329-333, s. 948-9), Ebû Dâvud (no. 2014), Tirmizî (no. 916), İbn Mâce (no.
3051), İbn Huzeyme (no. 2949, 2951), İbn Hibbân (no. 3866), Dârekutnî (II,
261-253) ve Beyhakî (V, 139), ez-Zührî an îsâ b. Talha b. Ubeydillah an İbn Amr
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/139.
[397] Lafız Müslim'e aittir.
Bu hadisi Mâlik (hacc no. 242, s. 421), Tayâlisî (no. 285), Şâfıî (Ümm
II, 182), Ahmed (II, 159, 160, 192, 202,210,217), Dârimî (II, 64), Buhârî (ilm
23,1,29; ilm 46,1,40; hacc 131, II, 190; eymân 15/2, VII, 225), Müslim (hacc
no. 329-333, s. 948-9), Ebû Dâvud (no. 2014), Tirmizî (no. 916), İbn Mâce (no.
3051), İbn Huzeyme (no. 2949, 2951), İbn Hibbân (no. 3866), Dârekutnî (II,
261-253) ve Beyhakî (V, 139), ez-Zührî an îsâ b. Talha b. Ubeydillah an İbn Amr
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/139.
[398] Bu rivayeti Ahmed (I, 258), Buhârî (hacc 130, II,
190), Müslim (hacc no. 334, s. 950), Tahâvî (IV, 345) ve Beyhakî (IV, 345),
Abdullah b. Tavus an ebîhî an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/139.
[399] Bu rivayeti Ahmed (I, 216), Buhârî (hacc 125, II, 188;
130, II, 190), Ebû Dâvud (no. 1983), Nesâî (menâsık 224, V, 272), İbn Mâce (no.
3050), Taberânî (no. 11967), İbn Huzeyme (no. 2950), Dârekutnî (II, 253) ve
Beyhakî (V, 142, 150), Hâlid b. Mihrân el-Hazzâ an İkrime an Ibn Abbâs asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/139.
[400] Bu rivayeti Buhârî (hacc 125te, II, 187; eymân 15/3,
VII, 226), Ahmed b. Yûnus an Ebî Bekr an Abdilazîz b. Rufey' an Atâ an İbn
Abbâs senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/139.
[401] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2015), Osman b. e. Şeyhe an
Cerîr ani'ş-Şeybânî an Ziyâd b. Ilâka an Usâme senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/139.
[402] Mâlik (hacc no. 189, s. 397), Nâfi'den rivayet etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/140.
[403] Mâlik (hacc no. 188, s. 397), bunu Rebî'a b. e.
Abdirrahman kanalıyla Kasım'dan tahrîc etmiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/140.
[404] Mâlik (hac no. 221, s. 410), bu mevkufu Nâfi'
veAbdil-Idh b. Dînâr an İbn Ömer an ebîhî senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/140.
[405] Bu hadisi Nesâî (hacc 231, V, 277) ve İbn Mâce (no.
3041), es-Sevrt an Seleme b. Kuheyl ani'l-Hasani7-Urenî an İbn Abbâs asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler. Bedrü'l-Münîr'de isnadı hasen olduğu söylenmiştir.
Yahya b. Maîn ve başkalarına göre el-Hasan, İbn Ab-bâs'ı işitmemiştir (Neyi V,
76).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/140.
[406] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1999), İbn e. Adî an Muh. b.
İshâk an Ebî Ubeyde b. Abdillah b. Zem 'a an ebîhî ve an ümmihî Zeyneb binti
ebî Seleme ve Ummi Seleme asl-ı senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/140-141.
[407] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/141.
[408] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/141.
[409] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/141.
[410] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/141.
[411] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/141.
[412] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/141.
[413] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/141.
[414] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/141-142.
[415] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/142.
[416] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/142.
[417] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/142.
[418] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/142.
[419] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/142.
[420] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/142.
[421] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/142.
[422] Bu hadisi Müslim (hacc no. 205, s. 912), Ebû Dâvud
(no. 1752), Tırmizî (no. 906), Nesâî (menâsık 63, V, 170-2) ve İbn Mâce (no.
3097), Şu'be an Katâde an Ebt Hassan el-A'rec an İbn Abbâs asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/143.
[423] Bu hadisi Buhârî (hacc 110/1-2, II, 183), Müslim (hacc
no. 367, s. 958), Ebû Dâvud (no. 1755), Nesâî (menâsık 65/4, V, 171; 69/2-3, V,
173) ve İbn Mâce (no. 3095-6), el-A'mes an İbrahim ani'l-Esved an Âise asl-ı
senedi ile; Buhârî (hacc 110/3, II, 183), Müslim (no. 365, s. 958), Tirmizî
(no. 909) ve Nesâî (menâsık 65/5, V, 171; 69/1, 4, V, 173-4; 72/5, V, 175),
Mansûr b. el-Mu'temir ani İb-râhtm... asl-ı senedi ile; Müslim (no. 368) ve
Nesâî (69/5, V, 174), el-Hakem an İbrahim ... asl-ı senedi ile; Müslim (no.
359, s. 957), Nesâî (menâsık 65/1, V, 171) ve İbn Mâce (no. 3094), ez-Zührîan
Urve an Amre an Âise asl-ı senedi ile; Buhârî (hacc 110/4, II, 183; adâhî 15,
VI, 239), Müslim (no. 370) ve Nesâî (65/3, V, 171), es-Şa'blan Mesrûk an Âise
asl-ı senedi ile; Müslim (no. 360) ve Nesâî (72/2, V, 175), Süfyân ani'z-Zühri
an Urve an Âise asl-ı senedi ile; Buhârî (hacc 111, II, 183), Müslim (no.
361-4, s. 957-8), Tirmizî (no. 908), Nesâî (66, V, 171; 98/1-2, V, 173; 72/3,
V, 175) ve İbn Mâce (no. 3098), el-Kâsım b. Muh. an Âise asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/143.
[424] Bu hadisi Buhârî (hacc 110/1-2, II, 183), Müslim (hacc
no. 367, s. 958), Ebû Dâvud (no. 1755), Nesâî (menâsık 65/4, V, 171; 69/2-3, V,
173) ve İbn Mâce (no. 3095-6), el-A'mes an İbrahim ani'l-Esved an Âise asl-ı
senedi ile; Buhârî (hacc 110/3, II, 183), Müslim (no. 365, s. 958), Tirmizî
(no. 909) ve Nesâî (menâsık 65/5, V, 171; 69/1, 4, V, 173-4; 72/5, V, 175),
Mansûr b. el-Mu'temir ani İb-râhtm... asl-ı senedi ile; Müslim (no. 368) ve
Nesâî (69/5, V, 174), el-Hakem an İbrahim ... asl-ı senedi ile; Müslim (no.
359, s. 957), Nesâî (menâsık 65/1, V, 171) ve İbn Mâce (no. 3094), ez-Zührîan
Urve an Amre an Âise asl-ı senedi ile; Buhârî (hacc 110/4, II, 183; adâhî 15,
VI, 239), Müslim (no. 370) ve Nesâî (65/3, V, 171), es-Şa'blan Mesrûk an Âise
asl-ı senedi ile; Müslim (no. 360) ve Nesâî (72/2, V, 175), Süfyân ani'z-Zühri
an Urve an Âise asl-ı senedi ile; Buhârî (hacc 111, II, 183), Müslim (no.
361-4, s. 957-8), Tirmizî (no. 908), Nesâî (66, V, 171; 98/1-2, V, 173; 72/3,
V, 175) ve İbn Mâce (no. 3098), el-Kâsım b. Muh. an Âise asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/143.
[425] Bu rivayeti Müslim (hacc no. 369, s. 959) ve Nesâî (menâsık
72/1, V, 175), Mâlik an Abdillah b. e. Bekr an Amre an Âise asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
Lafız Müslim'e aittir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/143.
[426] Bu mevkufu Mâlik (hacc no. 53, s. 431), an Yahya b.
Sa-id an Muh. b. İbrâhîm b. el-Hâris an Rabta senedi ile tahrîc etmiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/143.
[427] Her iki rivayeti de Mâlik (no. 145-6, s. 379), an
Nâ-f? an İbn Ömer sahîh senedi ile tahrîc etmiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/143-144.
[428] Her iki rivayeti de Mâlik (no. 145-6, s. 379), an
Nâ-f? an İbn Ömer sahîh senedi ile tahrîc etmiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/143-144.
[429] Vekî'nin bu sözünü Tirmizî (no. 906), Ebû's-Sâib kanalıyla
aktarmıştır.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/144.
[430] Bu hadisi Mâlik (dahâyâ 9, s. 486), Tayâlisî (no.
1795), Müslim (hacc no. 350-4, s. 955-6), Ebû Dâvud (no. 2807), Tirmizî (no.
904), Nesâî (dahâyâ 16, VII, 222), İbn Mâce (no. 3132), Ebû Ya'lâ (no. 2150),
İbn Huzeyme (no. 2900-2901), Dârekutnî (II, 244) ve Bey-hakî (V, 168,215,234),
Ebû'z-Ziibeyr an Câbir asl-ı senedi tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/144.
[431] Bu hadisi Mâlik (dahâyâ 9, s. 486), Tayâlisî (no.
1795), Müslim (hacc no. 350-4, s. 955-6), Ebû Dâvud (no. 2807), Tirmizî (no.
904), Nesâî (dahâyâ 16, VII, 222), İbn Mâce (no. 3132), Ebû Ya'lâ (no. 2150),
İbn Huzeyme (no. 2900-2901), Dârekutnî (II, 244) ve Bey-hakî (V, 168,215,234),
Ebû'z-Ziibeyr an Câbir asl-ı senedi tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/144.
[432] Bu hadisi Tirmizî (no. \5O3),Altb.Hucr an Şerik an Seleme
b. Kuheyl an Huceyye senedi ile tahrîc etti ve isnadı hakkında "hasen
sahîh" hükmü verdi.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/144.
[433] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1751), el-Velîd b. Müslim
ani'l-Evzât an Yahya b. e. Kesîr an Ebl Seleme an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile
tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/144.
[434] Bu rivayeti Ebû Dâvud (no. 1750), İbnu's-Serih an İbn
Vehb an Yûnus anı İbn Şihâb ez-Zührîan Amre binti Ab-dirrahman an Âise asl-ı
senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/144.
[435] Bu maktu rivayeti Mâlik (hacc no. 147, s. 380), Hişâm
b. Urve kanalıyla irâd etmiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/145.
[436] Muvattâ, hacc 178, s. 393. Bu hadisi Ebû Dâvud (1937)
ve İbn Mâce (no. 3048), Câbir'in hadisinden tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/145.
[437] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/145.
[438] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1766), Muh. b. Hâlim an İbn
Mehdi an İhni' I-Mübârek an Harmale b. İmrân an Abdillah b. el-Hâris an Gurfe
senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/145.
[439] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1767), Osman b. e. Şeyhe an Ebt
Halici el-Ahmer an ibn Cüreye an Ebfz-Zübeyr an Câbir ve Abdirrahman b. Sabit
senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/145.
[440] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1764), Harun b. Abdillah an
Muh. Ve Ya'lâ b. Ubeyd an Muh. b. İshâk an İbn e. Necth an Mücâhid an
Abdirrahman b. e. Leylâ an Ali senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/145.
[441] Bu hadisi Tayâlisî (no. 1920), Ahmed (II, 86, 139),
Dâ-rimî (II, 66), Buhârî (hacc 118, II, 185), Müslim (hacc no. 358, s. 956),
Ebû Dâvud (no. 1768), İbn Huzeyme (no. 2893) ve Beyhakî (V, 237), Yûnus b.
Ubeyd an Ziyâd b. Cübeyr an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/145.
[442] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1765), Sevr an Râsid b. Sa'd
an Abdillah b. Âmir b. Luhayy an Abdillah b. Kurt senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/145-146.
[443] Bu hadisi Buhârî (hacc 124/1, II, 187) ve Müslim (dahâyâ
no. 30, s. 1562), İbn Ciireyc an Atâ an Câbir asl-ı senedi ile; Müslim (dahâyâ
29, s. 1562) ve Nesâî (dahâyâ 36/1, VII, 233), Mâlik an Ebfz-Zübeyr an Câbir
asl-ı senedi ile; Buhârî (cihâd 123/2, IV, 13; afime 27/2, VI, 206; dahâyâ
16/1, VI, 239) ve Müslim (dahâyâ no. 32, s. 1562), Amr b. Dînâr an Atâ an Câbir
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/146.
[444] Bu hadisi Buhârî (hacc 124/1, II, 187) ve Müslim
(dahâyâ no. 30, s. 1562), İbn Ciireyc an Atâ an Câbir asl-ı senedi ile; Müslim
(dahâyâ 29, s. 1562) ve Nesâî (dahâyâ 36/1, VII, 233), Mâlik an Ebfz-Zübeyr an
Câbir asl-ı senedi ile; Buhârî (cihâd 123/2, IV, 13; afime 27/2, VI, 206; dahâyâ
16/1, VI, 239) ve Müslim (dahâyâ no. 32, s. 1562), Amr b. Dînâr an Atâ an Câbir
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/146.
[445] Bu hadisi Müslim (hacc no. 378, s. 963), Ebû Gassân
el-Mismaî an Satd an Katâde an Sinan b. Seleme an ibn Abbâs an Zûeyb Ebt Kabîsa
senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/146.
[446] Bu hadisi Mâlik (hacc 148, s. 380), Ebû Dâvud (no.
1762), Tirmizî (no. 910) ve İbn Mâce (no. 3105), Hisâm b. Urve an ebîhtan
Naciye asl-ı senedi ile tahrîc etti. Mâlik'in rivayetinde Naciye zikredilmemiş,
mürsel olarak irâd edilmiştir.
Tirmizî'ye göre isnadı "hasen sahih'tir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/146.
[447] Bu maktu hadisi Mâlik (hacc no. 149, s. 381),
ani'z-Zührtan Said senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/146.
[448] Bu mevkufu Mâlik (hacc no. 150, s. 381), an Nâfi' an
İbn Ömer sahîh senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/146.
[449] Bu hadisi Mâlik (hacc no. 139, s. 337), Tayâlisî (no.
2368, 2596), Buhârî (hacc 103/2, II, 180; vasâyâ 12/2, III, 191; edeb 95/2,
VII, 110), Müslim (hacc no. 371, s. 960), Ebû Dâvud (no. 1760), Nesâî (hacc 74,
V, 176), İbn Mâce (no. 3103), Ebû Ya'lâ (no. 6307, 6667), İbn Hibbân (no.
4003,4005) ve Beyhakî (V, 236), Ebû'z-Zi-nâd ani'l-A'rec an Ebt Hureyre asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/146.
[450] Bu hadisi Müslim (hacc no. 375, s. 961), Ebû Dâvud
(no. 1761) ve Nesâî (hacc 76, V, 177), İbn Cüreyc an Ebfz-Zübeyr an Câbir asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/146-147.
[451] Bu mevkufu Mâlik (hacc no. 143, s. 378), an Nâfi' an
İbn Ömer senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/147.
[452] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1756), en-Nüfeylt an Muh. b.
Seleme an Hâlid b. e. Yezid an Cehm b. el-Cârûd an Salim b. Abdillah an ebtht
senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/147.
[453] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1749), Muh. b. İshâk an Abdillah
b. e. Necîh an Mücâhid an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/147.
[454] Bu hadisi Mâlik (hacc no. 146, s. 379), an Nâfi' an
İbn Ömer sahîh senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/147.
[455] Bu mevkufu da Mâlik (hacc no. 147, s. 380), an Nâfi'
an İbn Ömer senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/147.
[456] Lafız Müslim'e (no. 348) aittir. Bu hadisi Buhârî
(hacc 122; II, 186; 120, 186; 113, II, 184; vekâlet 1, III, 60), Müslim (hacc
no. 348-9, s. 954-5), Ebû Dâvud (no. 1769) ve İbn Mâce (no. 3099), Mücâhid an
Abdirrah-man b. e. Leylâ an Alî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/147.
[457] Bu hadisi Tirmizî (no. 907), Yahya b. el-Yemân an
Süfyân an Ubeydillah an Nâfi' an ibn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc etti ve
isnadı hakkında "garîb" hükmü verdikten sonra mevkuf olmasının daha
sahîh olduğunu söyledi.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/147.
[458] Bu hadis-i mevkufu Mâlik (hacc no. 240, s. 419), Eyyûb
b. e. Temîme es-Sahtiyânî an Satd b. Cübeyr un İbn Ab-bâs senedi ile tahrîc
etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/147.
[459] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1862), Tirmizî (no. 940) ve
Nesâî (nıenâsık 102, V, 198-9), el-Haccâc es-Savvâfan Yahya b. e. Kesîr an
Ikrime ani'l-Haccâc asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî, isnadı hakkında "hasen sahîh" hükmü vermiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/148.
[460] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/148.
[461] Bu hadisi Mâlik (hacc 103/b, s. 362), an Yahya h. Saîd
an Süleyman senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/148.
[462] Bu mevkufu Mâlik (hacc 102, s. 361), doğrudan
Eyyûb'dan tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/148.
[463] Mâlik bunu Zührî'den o da Salim b. Abdillah'tan, o da
İbn Ömer'den rivayet etmiştir (Muvattâ 100, s. 361).
Bunu Buhârî (muhsâr 2,
II, 207) ve Nesâî (menâsık 61/1, V, 169), Yûnus ani'z-Zührî... asl-ı senedi ile
tahrîc
ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/148.
[464] Bu hadisi Buhârî (muhsar 1/4, II, 206-7), Muh. an. Yahya
h. Salih an Muâviye b. Sellâm an Yahya b. e. Kesîr an İkrime an İbn Abbâs
senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/149.
[465] Bu mevkufu Buhârî (muhsar 4/1, II, 207), Revh an Şibl
an İbn e. Necîh an Mücâhid an ibn Abbâs senedi ile muallak olarak tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/149.
[466] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/149.
[467] Muvattâ, hacc no. 98, s. 360; Buhârî, muhsâr 4, II, 207).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/149.
[468] Mâlik, bunu (hacc no. 153, s. 383), an Yahya b. Saîd
an Süleyman senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/149.
[469] Mâlik, bunu (hacc no. 154), an Nâfi' mevlâ İbn Ömer an
Süleyman senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/149-150.
[470] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/150.
[471] İlk bölümü Muvattâ'da (hacc no. 160, s. 386) yer almıştır.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/150.
[472] Bu hadisi Mâlik (hacc no. 237-8), Buhârî (muhsar 5,
6, 8, II, 208; mağâzî 35/11, V, 64;
marda 10/1, VII, 8; tıbb 16, VII, 15; keffârâtu'l-eymân 1, VII, 235), Müslim
(hacc no. 80-84, s. 859-861), Ebû Dâvud (no. 1856-7, 1860-1), Tirmizî (no.
953), Nesâî (menâsık 96/1, V, 194-5) ve İbn Mâce (no. 3079), Abdurrahman b. e.
Leylâ an Ka'b asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Lafız Müslim'e (no. 82) aittir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/150.
[473] Bu hadisi Mâlik (hacc no. 237-8), Buhârî (muhsar 5,
6, 8, II, 208; mağâzî 35/11, V, 64;
marda 10/1, VII, 8; tıbb 16, VII, 15; keffârâtu'l-eymân 1, VII, 235), Müslim
(hacc no. 80-84, s. 859-861), Ebû Dâvud (no. 1856-7, 1860-1), Tirmizî (no.
953), Nesâî (menâsık 96/1, V, 194-5) ve İbn Mâce (no. 3079), Abdurrahman b. e.
Leylâ an Ka'b asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Lafız Müslim'e (no. 82) aittir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/150.
[474] Bu hadisi Mâlik (hacc no. 237-8), Buhârî (muhsar 5,
6, 8, II, 208; mağâzî 35/11, V, 64;
marda 10/1, VII, 8; tıbb 16, VII, 15; keffârâtu'l-eymân 1, VII, 235), Müslim
(hacc no. 80-84, s. 859-861), Ebû Dâvud (no. 1856-7, 1860-1), Tirmizî (no.
953), Nesâî (menâsık 96/1, V, 194-5) ve İbn Mâce (no. 3079), Abdurrahman b. e.
Leylâ an Ka'b asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Lafız Müslim'e (no. 82) aittir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/150.
[475] Bu rivayetin lafzı Buhârî'ye aittir. Bunu Buhârî
(muhsar 7, II, 208; tefsîr Bakara 32, V, 158) ve Müslim (hacc no. 85-6, s.
861-2), Abdurrahman b. el-İsbehânî an Abdillah b. Ma'kil an Ka'b asl-ı senedi
ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/150.
[476] Bu rivayet Ebû Davud'a (no. 1860) ait olup el-Hakem b.
Uteybe an İbn ebî Leylâ kanalıyla gelmiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/150.
[477] Lafız Müslim'e (no. 104) aittir. Bu hadisi Buhârî
(nikâh 15/2, VI, 122-3) ve Müslim (hacc no. 104, s. 867-8), Ebû Usâme an Hişâm
b. Urve an ebîhî an Âise asl-ı senedi ile; Müslim (no. 105) ve Nesâî (menâsık
60/3, V, 168), Ab-dürrezzâk an Ma'mer ani'z-Zührî ve Hişâm b. Urve an ebîhi an
Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/151.
[478] İbn Abbâs rivayetini Müslim (hacc no. 106, s. 868) ve
Nesâî (menâsık 60/2, V, 168), İbn Cüreyc an Ebî'z-Zü-beyr an Tavus ve İkrime an
İbn Abbâs asl-ı senedi ile; Tirmizî (no. 941) ve Nesâî (60/1, V, 167-8), Hilâl
b. Habbâb an ikrime an ibn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Burada verilen metin ise İbn Ömer hadisine aittir. Bunu ise Buhârî
(muhsar 2, II, 207), Tirmizî (no. 942) ve Nesâî (menâsık 61/1-2, tahrîc
ettiler. Mâlik ise (hacc no. 100, 103, s. 361), ez-Zührîan Salim an ebîhî
kanalı ile yakın manâsıyla irâd etmiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/151.
[479] Heysemî'ye göre râvilerinden birisi hadisleri hasen kabul
edilen İbn Lehî'a'dır. (Mecma' III, 238).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/152.
[480] Bu hadisi Buhârî (hacc 15, II, 143; 41/1, II, 154),
Müslim (hacc no. 223, s. 918), Ebû Dâvud (no. 1866-7), Nesâî (menâsık 105, V,
200) ve İbn Mâce (no. 2940), Ubeydullah b. Ömer an Nâfi' an ibn Ömer asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/152.
[481] Bu hadisi Buhârî (hacc 15, II, 143; 41/1, II, 154),
Müslim (hacc no. 223, s. 918), Ebû Dâvud (no. 1866-7), Nesâî (menâsık 105, V,
200) ve İbn Mâce (no. 2940), Ubeydullah b. Ömer an Nâfi' an ibn Ömer asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/152.
[482] Bu hadisi (hacc 41/2-6, II, 154-5), Müslim (hacc no.
224-5, s. 918-9), Ebû Dâvud (no. 1868-9) ve Tirmizî (no. 853), Hisâm b. Urve an
ebîhî an Âise asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/152.
[483] Bunu Mâlik (hacc no. 3, s. 322), an Nâfi' an İbn Ömer
senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/152.
[484] Bu rivayeti Tirmizî (no. 852), Yahya b. Musa an Hârûn
b. Salih el-Belhî an Abdirrahman b. Zeyd b. Eşlem an ebîhî an İbn Ömer senedi
ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/152.
[485] Bu hadisin lafzı Buhârî'ye aittir; diğerlerinki
oldukça kısadır. Bunu Buhârî (salât 89/2, I, 124-6), Müslim (hacc no. 228, s.
919) ve Nesâî (menâsık 103, V, 199), Mûsâ b.Ukbe an Nâfi' an İbn Ömer asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/152-154.
[486] Her ikisinin lafzı da Buhârî'ye aittir. İlki hacc 29/1
ve diğeri hacc 149. Bu hadisi Mâlik (Muvattâ, hacc 6, s. 324), Mâlik an Nâfi'
an İbn Ömer senedi ile; Buhârî (hacc 29/1, II, 148; 38, II, 154; hacc 149, II,
197), Müslim (hacc no. 227, s. 919), Eyyûb an Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi
ile; Buhârî (hacc 39, II, 154) ve Müslim (hacc no. 226, s. 919), Ubeydullah b.
Ömer an Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/154.
[487] Her ikisinin lafzı da Buhârî'ye aittir. İlki hacc 29/1
ve diğeri hacc 149. Bu hadisi Mâlik (Muvattâ, hacc 6, s. 324), Mâlik an Nâfi'
an İbn Ömer senedi ile; Buhârî (hacc 29/1, II, 148; 38, II, 154; hacc 149, II,
197), Müslim (hacc no. 227, s. 919), Eyyûb an Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi
ile; Buhârî (hacc 39, II, 154) ve Müslim (hacc no. 226, s. 919), Ubeydullah b.
Ömer an Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/154.
[488] Bu hadisi Müslim (hacc no. 337, s. 951), Muh. b.
Mih-rân er-Râzî an Abdirrezzâk an Ma'mer an Eyyûb an Nâfi' an İbn Ömer senedi
ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/154.
[489] Bu hadisi Mâlik (hacc 207, s. 405), Buhârî (hacc
148/3, II, 197), Müslim (hacc 337-8, s. 951), Ebû Dâvud (no. 2012-13) ve
Tirmizî (no. 921), an Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/154.
[490] Bu hadisi Buhârî (hacc 147/2, II, 196-7), Müslim (hacc
341, s. 952) ve Tirmizî (no. 921), Süfyân b. Uyeyne an Amr b. Dînâr an Atâ an
ibn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/155.
[491] Bu hadisi Buhârî (hacc 147/1, II, 196), Müslim (hacc
no. 339, s. 951), Ebû Dâvud (no. 2008) ve Tirmizî (no. 426 923), Hişâm b. Urve
an ebîhî an kişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/155.
[492] Bu hadisi Müslim (hacc no. 342, s. 952) ve Ebû Dâvud
(no. 2009), Siifyân b. Uyeyne an Salih b. Keysân an Süleyman b. Yesâr an
EbtRâfi' asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/155.
[493] Bu hadisi Ahmed (II, 263,237,353, 540), Buhârî (hacc
45, II, 158, menâkıbu'l-Ensâr 39, IV, 246; tevhîd 31, VI-II, 194), Müslim (hacc
no. 343-4, s. 952), Ebû Dâvud (no. 2011), İbn Huzeyme (no. 2981-4) ve Beyhakî
(V, 160), ei-Zührîan Ebt Seleme an Ebt Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/155.
[494] Bu hadisi Buhârî (menâkıbu'l-Ensâr 47, II, 266-7),
Müslim (hacc no. 441-4, s. 985-6), Tirmizî (no. 946), Ebû Dâvud (no. 2022) ve
Nesâî (taksîru's-salât 4, III, 122), Abdurrahman b. Humeyd ani's-Sâib b. Yezîd
ani'I-Alâ asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/155.
[495] Bu hadisi Buhârî (menâkıbu'l-Ensâr 47, II, 266-7),
Müslim (hacc no. 441-4, s. 985-6), Tirmizî (no. 946), Ebû Dâvud (no. 2022) ve
Nesâî (taksîru's-salât 4, III, 122), Abdurrahman b. Humeyd ani's-Sâib b. Yezîd
ani'I-Alâ asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/155.
[496] Muvattâ, hacc no. 248, s. 423.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/155.
[497] Bu hadisi Mâlik (Şeybânî rivayeti no. 481), Şafiî (Ümm
II, 97; VII, 196), Tayâlisî (s. 347), Ahmed (1,219, 251, 329, 346, 359, 366),
Dârimî (II, 40), Buhârî (hacc I, II, 140; cezâ'us-sayd 24, II, 218; mağâzî 77,
I, 125; isti'zân 2, VII, 126), Müslim (hacc no. 407, s. 973), Ebû Dâvud (no.
1809), Tirmizî (no. 928), Nesâî (menâsık 9, II,
12, V, 117-9; adâbu'l-kudât 9, VIII, 228-9), Ebû Ya'lâ (no. 2384), İbn
Huzeyme (no. 3031-6), İbn Hib-bân (no. 3979,3984,3985) ve Beyhakî (IV, 328-329;
V, 179), Süleyman b. Yesâr an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/156.
[498] Bu hadisi Mâlik (Şeybânî rivayeti no. 481), Şafiî (Ümm
II, 97; VII, 196), Tayâlisî (s. 347), Ahmed (1,219, 251, 329, 346, 359, 366),
Dârimî (II, 40), Buhârî (hacc I, II, 140; cezâ'us-sayd 24, II, 218; mağâzî 77,
I, 125; isti'zân 2, VII, 126), Müslim (hacc no. 407, s. 973), Ebû Dâvud (no.
1809), Tirmizî (no. 928), Nesâî (menâsık 9, II,
12, V, 117-9; adâbu'l-kudât 9, VIII, 228-9), Ebû Ya'lâ (no. 2384), İbn
Huzeyme (no. 3031-6), İbn Hib-bân (no. 3979,3984,3985) ve Beyhakî (IV, 328-329;
V, 179), Süleyman b. Yesâr an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/156.
[499] Bu hadisi Mâlik (Şeybânî rivayeti no. 481), Şafiî (Ümm
II, 97; VII, 196), Tayâlisî (s. 347), Ahmed (1,219, 251, 329, 346, 359, 366),
Dârimî (II, 40), Buhârî (hacc I, II, 140; cezâ'us-sayd 24, II, 218; mağâzî 77,
I, 125; isti'zân 2, VII, 126), Müslim (hacc no. 407, s. 973), Ebû Dâvud (no.
1809), Tirmizî (no. 928), Nesâî (menâsık 9, II,
12, V, 117-9; adâbu'l-kudât 9, VIII, 228-9), Ebû Ya'lâ (no. 2384), İbn
Huzeyme (no. 3031-6), İbn Hib-bân (no. 3979,3984,3985) ve Beyhakî (IV, 328-329;
V, 179), Süleyman b. Yesâr an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/156.
[500] Bu rivayeti Ahmed (I, 356), Vekf an Sekin b. Abdilazîz
an ebîhf an İbn Abbâs senedi ile tahrîc etti. Münzirî'ye göre isnadı sahîhtir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/156.
[501] Bu hadisi Tayâlisî (no. 2621), Ahmed (1,239, 345), Dârimî
(II, 233; i'tisâm 12, VIII, 150), Nesâî (hacc 7, 8, V, 116), İbn Huzeyme (no.
3041), Taberânî (12443) ve Beyhakî (VI, 277), Ebû Bişr an Saîd b. Cübeyr an İbn
Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/156.
[502] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1811) ve İbn Mâce (no. 2903),
an Ahde b. Süleyman an Saki b. ebîArâbe an Katâde an Azre an Saîd b. Cübeyr an
Ihn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Bunun isnadının sahîh olduğunu söyleyen Beyhakî ayrıca bu babın en
sahîhi de olduğunu ilave etmiştir (Neyi IV, 308).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/156.
[503] Bu hadisi Müslim (hacc no. 409-411, s. 974), Ebû Dâvud
(no. 1736), Mâlik (hacc no. 244, s. 422) ve Nesâî (menâsık 15/1-5, V, 120-1),
İbrahim b. Ukbe ve Muh. b. Ukbe an Kureyb an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/157.
[504] Bu hadisi Tirmizî (no. 927) ve İbn Mâce (no. 3038),
İbn Nümeyr an Eş'as b. Sevvâr an Ebl'z-Zübeyr an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Tirmizî, isnadı hakkında garîb hakma vermiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/157.
[505] Mecma' III, 282.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/157.
[506] Heysemî, Alî b. Yezîd hakkında bilgi edinemediğini diğer
râvilerinin ise güvenilir kimseler olduğunu söylemiştir (Mecma' III, 282).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/157.
[507] Bu hadisi mevkufu muallak olarak Buhârî (îdeyn 12, II,
7) ve Mâlik (hacc no. 205, s. 404), Yahya b. Saîd'den, o da belâğan Ömer'den
nakletmiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/158.
[508] Sahîh-i Buhârî, îdeyn 12, II, 7.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/158.
[509] Sahîh-i Buhârî, îdeyn 11, II, 7.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/158.
[510] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1951) ve Nesâî (menâsık 189,
V, 249), Humeyd el-A'rec an Muh. b. İbrahim et-Teymi an Abdirrahman asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/158.
[511] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1951) ve Nesâî (menâsık 189,
V, 249), Humeyd el-A'rec an Muh. b. İbrahim et-Teymi an Abdirrahman asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/158.
[512] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1954), Hârûn b. Abdillah an
Hişâm b. Abdilmelik an İklime ani'I Hirmâs senediyle tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/158.
[513] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1952), Muh, b. el-Alâ an
İb-ni'l-Mübârek an İbrahim b. Nâfı' an İbn e. Necîh senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/158-159.
[514] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1956), Abdülvehhâb b.
Abdir-rahim an Mervân an Hilâl b. Âmir el-Müzenî an Rafı' senedi ile tahrîc
etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/159.
[515] Bu hadisi Ahmed (V, 72-3), Affân an Hammâd b. Seleme
an Alî b. Zeyd an Ebî Hurreli'r-Rakkâşî an ammihi senediyle tahrîc etti. Veda
haccında irâd buyurduğu hutbenin bir parçasıdır.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/159.
[516] Râvilerinden Mûsâ b. Ubeyde zayıftır (Mecmâ III, 268).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/159.
[517] Taberânî, bunu Mu'cemu'l-Kebîr'de iki ayn isnadı ile
tahrîc etmiştir ki, bunlardan birisinin râvileri Sahîh ricâ-lindendir (Mecmâ
III, 273).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/159-160.
[518] Bu rivayetin isnadında yer alan Bakiyye b. el-Velîd,
güvenilir olmakla birlikte tedlîs yapmakla maruftur. Diğer râvileri güvenilir
kimselerdir (Mecma' III, 271).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/160.
[519] Râvilerinden Alî b. Yezîd, zayıf bir râvi olup
kimilerince güvenilir addedilmiştir (Mecma' III, 271).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/160.
[520] Heysemî'ye göre Taberânî, bunu M. el-Kebîr'de birkaç
isnâdla tahrîc etmiştir. Buradaki senedi zayıftır. Ancak Arafat günü irâd
ettiği hutbe kısmında gelen rivayetin isnadı sahîhtir (Mecma' III, 372).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/160.
[521] Bu hadisi Tirmizî (no. 815) ve İbn Mâce (no. 3076),
Süf-yân an Ca'fer b. Muh. an ebîhî an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî, isnadı hakkında garîb hükmü verdi ve bu hadisi es-Sevrî an Ebî
İshâk an Mücâhid tarikiyle mürsel olarak rivayet edildiğini söylemiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/160.
[522] Lafız Müslim'e aittir. Bu hadisi Ahmed (III, 135, 245,
256), Dârimî (II, 29), Buhârî (umre 3, II, 199), cihâd 186, IV, 35; mağâzî
35/2, V, 62), Müslim (hacc no. 217, s. 916), Ebû Dâvud (no. 1994), Tirmizî (no.
815 m), Ebû Ya'lâ (no. 2872, 3091), İbn Huzeyme (no. 3071), Tahâ-vî (II, 153),
İbn Hibbân (no. 3756) ve Beyhakî (IV, 342, 345, 357; V, 10, IX, 56), Hemmâm b.
Yahya an Kaimle un Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/160-161.
[523] İlki Tirmizî'ye, ikincisi Ebû Davud'a ait lafızlardır.
Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1996), Tirmizî (no. 935) ve Nesâî (menâsık 104, V,
199-200), Müzâhim b. e. Müzâhim an Abdilazîz b. Abdillah b. Hâlid b. Useyd an
Muharriş asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî'ye göre isnadı garîbtir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/161.
[524] İlki Tirmizî'ye, ikincisi Ebû Davud'a ait lafızlardır.
Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1996), Tirmizî (no. 935) ve Nesâî (menâsık 104, V,
199-200), Müzâhim b. e. Müzâhim an Abdilazîz b. Abdillah b. Hâlid b. Useyd an
Muharriş asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî'ye göre isnadı garîbtir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/161.
[525] Bu hadisi Mâlik (hacc no. 56, s. 342), an Hişâm b. Urve
an ebîhî senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/161.
[526] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1991), Abdula'lâ b. Hammâd an
Dâvud b. Abdirrahman an Hişâm b. Urve an ebîhî an Âişe senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/161.
[527] Bu hadisi Buhârî (Umre 3, II, 199), Müslim (hacc no.
219-220, s. 916-7), Ebû Dâvud (no. 1991-2) ve Tirmizî (no. 936-7), ayn ayn
Atâb.e. Rebâh ve Mücâhid an Urve asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/161.
[528] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2019), Tirmizî (no. 881) ve
İbn Mâce (no. 3006), İsrâîl an İbrahim b. Muhacir an Yûsuf b. Mâhek an ümmihî
Müseyke an Âise aslı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî'ye göre isnadı "hasen sahîh"tir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/161.
[529] Heysemî, isnadında tanımadığı bir râvinin bulunduğunu
söylemiştir (Mecma' III, 265).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/162.
[530] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1722), en-Nüfeylî an
Abdila-zîz b. Muh. an Zeyd b. Eşlem an ibnin li-Ebî Vâkıd an ebîhî senedi ile
tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/162.
[531] Bu hadisi Tayâlisî (no. 1647, 2313), Ahmed (II, 446),
Ebû Ya'lâ (Şehit Ali 546, yk. 331a, 332a), Bezzâr (no. 1077-8) ve Beyhakî (V,
228), İbn e. Zi'b an Salih b. Nebhân mevlâ't-Tev'eme an Ebî Hureyre asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
İsnadı hasendir (Tergîb II, 212).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/162.
[532] Bu mevkufu Buhârî (cezâ'us-sayd 35/4, II, 219), Ahmed
b. Muh. an İbrahim an ebîhî an ceddihî senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/162.
[533] Bu hadisi Buhârî (hacc 3, II, 141), Muh. b. e. Bekr
el-Mukaddemî an Yezid b. Zurey' an Azre b. Sabit an Semâme b. Abdillah senedi
ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/162.
[534] Bu hadisi Buhârî (enbiyâ 40, IV, 136), Müslim (mesâcid
no. 1-2, s. 370) ve Nesâî (mesâcid 3, II, 32), el-A'meş an İbrâhîm b. Yezîd
et-Teymî an ebîhî an EbîZerr asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/163.
[535] Bu hadisi Ahmed (I, 307, 373, 329), Nesâî (menâsık
145, V, 226), Tirmizî (no. 788), Taberânî (no. 12285) ve İbn Huzeyme (nol
2733), Atâ b. es-Sâib an Saîd b. Cübeyr an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler. Tirmizî'ye göre isnadı hasen sahîh'tir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/163.
[536] Bu hadisi Tirmizî (no. 961), Kuteybe an Cerîr an İbn
Huseym an Saîd b. Cü'beyr İbn Abbâs senedi ile tahrîc etti ve isnadı hakkında
"hasen" hükmü verdi.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/163.
[537] Heysemî, râvilerinden Bekr b. Muh. el-Kuraşî ile
el-Hâris b. Gassân'ı tanımadığını söylemiştir (Mecma' III, 242).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/163.
[538] Tirmizî (no. 878), hu hadisi Kuteybe an Yezîd b.
Zurey' ip an Recâ Ebî Yahya an Mü'sâfi' el-Hâcib an İbn Amr senedi ile tahrîc
etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/163.
[539] Bu hadisi Ahmed (II, 211), İbn Huzeyme (no. 2737) ve
el-Hâkim (I, 457), Abdullah b. el-Mü'mel an Atâ b. e. Rebâh an İbn Amr asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler. Abdullah sebebiyle isnadı hasendir (Tergîb II, 194).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/163.
[540] Râvilerinden Muh. b. Abdirrahman b. e. Leylâ sebebiyle
isnadı hasendir (Tergîb II, 194).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/163.
[541] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/164.
[542] İsnadı sahîhtir (Tergîb II, 195).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/164.
[543] Râvilerinden birisi hakkında Heysemî, hiçbir bilgi edinemediğini
söylemiştir (Mecma' III, 243).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/164.
[544] Bu hadisi Müslim (hacc no. 216, s. 915), ez-Zührî an
Hanzale b. Ali el-Eslemîan Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/164.
[545] Bu hadisi Ahmed (I, 215), Buhârî (bed'ul-Halk 7, IV,
84; enbiyâ 24/2, IV, 125), Müslim (îmân no. 268-9, s. 152-3), İbn Mâce (no.
2891), İbn Huzeyme (no. 2632-3), Ebû Ya'lâ (no. 2542), Taberânî (no. 12756),
İbn Hib-bân (no. 3790,6186), el-Hâkim (II, 343) ve Beyhakî (V, 42), Dâvud b. e.
Hind an Ebi'l-Âliyye an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/164.
[546] Bu hadisi Müslim (fiten no. 8, s. 2210), Ebû Beh- b.
e.Şeybe an Yûnus b. Muh. ani'l-Kâsım b. el-Fadl el-Huddânî an Muh. b. Ziyâd an
Abdillah b. ez-Zübeyr an Âise senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/165.
[547] Bu rivayeti Buhârî (buyu'49/2, III, 19), Muh. b.
es-Sab-bâh an İsmaîl b. Zekeriyyâ an Muh. b. Sûka an Nâfi' b. Cübeyr b. Mut'im
an Âişe senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/165.
[548] Bu hadisi Tirmizî (no. 2184), Mahmûd b. Gaylân an Ebî
Nu'aym an Süfyân an Seleme b. Kuheyl an Ebî Idrîs el-Merhebî an Müslim b.
Safvân an Safıyye senedi ile tahrîc etti ve isnadı hakkında "hasen
sahîh" hükmü verdi.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/165.
[549] Lafız Müslim'e aittir. Bu hadisi Müslim (fiten 6-7, s.
2209), Nesâî (menâsık 112/4, V, 207) ve İbn Mâce (no. 4063), Ümeyye b. Safvân
b. Abdillah b. Safvân an Abdillah b. Safvân an Hafsa senedi ile tahrîc
ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/165.
[550] Bu hadisi Buhârî (hacc 48, 0, II, 159; i'tisâm 2/1,
VIII, 139) ve Ebû Dâvud (no. 2031), Vâsıl el-Ahdeb an Şakîk b. Seleme an Şeybe
b. Osman asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/166.
[551] Bu hadisi Buhârî (hacc 48, 0, II, 159; i'tisâm 2/1,
VIII, 139) ve Ebû Dâvud (no. 2031), Vâsıl el-Ahdeb an Şakîk b. Seleme an Şeybe
b. Osman asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/166.
[552] Lafız Buhârî'ye aittir. Bu hadisi Buhârî (ilm 37/1,1,
34-5; cezâ'us-sayd 8, II, 213; mağâzî 51, V, 94), Müslim (hacc 446, s. 987-8),
Tirmizî (no. 809, 1406) ve Nesâî (menâsık 111, V, 205-6), Saîd b. e. Saîd
el-Makburî an Ebî Şurayh asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/166.
[553] Bunun lafzı Buhârî'ye (buyu 28) ait olup bu lafzı o,
Hâ-lid el-Hazzâ an İkrime an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc etmiştir:
cenâiz 77, II, 94-95; cezâ'us-sayd 9, II, 213; buyu' 28/2, II, 13).
Bu hadisi yaklaşık metinle Ahmed (1,259, 315), Buhârî (hacc 43, II, 157;
cezâ'us-sayd 10, II, 214; cizye 22/3, IV, 72), Müslim (hacc no. 445, s. 986),
Ebû Dâvud (no. 2018), Nesâî (menâsık 110, V, 203-4), İbnu'l-Cârûd (s. 254),
Taberânî (no. 10943), İbn Hibbân (no. 3712) ve Beyhakî (V, 195, 199), Miicâhid
an Tavus an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/166.
[554] Râvilerinden Atâ b. es-Sâib'in, âhir-i ömründe ezberi
bozulmuştur (Mecma' III, 284).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/166-167.
[555] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 5239), Nasr b. Alî an Ebî
Usâme an ibn Cüreyc an Osman b. e. Süleyman an Saîd b. Muh. b. Cübeyr b.
Mut'im an Abdillah b. Hubsî senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/167.
[556] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 5241), Ubeydullah b. Ömer b.
Meysere ve Humeyd b. Mes'ade an Hassan b. İbrâhîm senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/167.
[557] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 5241), Ubeydullah b. Ömer b.
Meysere ve Humeyd b. Mes'ade an Hassan b. İbrâhîm senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/167.
[558] Bu hadisi Buhârî (îdeyn 9/1-2, II, 6), Zekeriyyâ b.
Yahya ani'l-Muhâribî an Muh. b. Sûka an Saîd b. Cübeyr senedi ile ayrıca yakın
mânâsı ile Ahmed b. Ya'kûb an İshâk b. Saîd b. Amr b. Saîd b. el-Âs an ebîhî an
İbn Ömer senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/167.
[559] Bu hadisi Müslim (hacc no. 449, s. 989), Seleme b.
Şe-bîb an İbn A'yen an Ma'kil an EbVz-Zübeyr an Câbir senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/167.
[560] Bu hadisi Tirmizî (no. 3925), Kuteybe an Leys an Ukayl
ani'z-Zührîan Ebî Seleme an Abdillah b. Adî senedi ile tahrîc etti ve isnadı
hakkında "hasen garîb sahîh" hükmü verdi.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/167.
[561] Bu hadisi de Tirmizî (no. 3926), Muh. b. Mûsâ el-Basrî
ani'l-Fudayl b. Süleyman an Abdillah b. Osman b. Huseym an Saîd b. Cübeyr ve
Ebît-Tufeyl an İbn Abbâs senedi ile tahrîc etti ve isnadı hakkında "hasen
garîb" hükmü verdi.
Bu hadisi Taberânî (no. 10632), İbn Hibbân (no. 3701) ve el-Hâkim
(1,486) de rivayet ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/168.
[562] Hadisin son kısmını Ahmed (I, 242) ve Tirmizî (no.
3908), el-A'meş an Târik b. Abdirrahman an Satd b. Cübeyr an İbn Abbâs asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/168.
[563] Bu hadisi Mâlik (hacc no. 249, s. 423), Ahmed (II,
183), Nesâî (menâsık 189/1, V, 248-9) ve Beyhakî (V, 139), Mâlik an Muh. b. Amr
b. Halhale an Muh. b. Imrân el-Ensârf an ebîhî an İbn Ömer asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler. Lafız Mâlik'e aittir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/168.
[564] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2020), el-Hasan b.Alî an Ebî
Âsim an Ca'fer b. Yahya b. Sevbân an Umâre b. Sevbân an Musa b. Bâzân an Ya'lâ
senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/168.
[565] Bu hadisi Tayâlisî (no. 2648), Ahmed (I, 214, 220,
243, 249, 249, 287, 342, 369, 372), Buhârî (hacc 76, II, 167; eşribe 16/3, VI,
248), Müslim (eşribe 117-20, s. 1601-2), Tirmizî (no. 1882), Nesâî (menâsık
165-6, V, 237), İbn Mâce (no. 3422), İbn Huzeyme (no. 2750, 2945), Ebû Ya'lâ
(no. 3634-5), Taberânî (no. 12574-9), İbn Hibbân (no. 3826-7, 5295-6) ve
Beyhakî (V, 85, 147; VII, 282), eş-Şa'bî an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/168.
[566] Bu hadisi Tayâlisî (no. 2648), Ahmed (I, 214, 220,
243, 249, 249, 287, 342, 369, 372), Buhârî (hacc 76, II, 167; eşribe 16/3, VI,
248), Müslim (eşribe 117-20, s. 1601-2), Tirmizî (no. 1882), Nesâî (menâsık
165-6, V, 237), İbn Mâce (no. 3422), İbn Huzeyme (no. 2750, 2945), Ebû Ya'lâ
(no. 3634-5), Taberânî (no. 12574-9), İbn Hibbân (no. 3826-7, 5295-6) ve
Beyhakî (V, 85, 147; VII, 282), eş-Şa'bî an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/168.
[567] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/168.
[568] Bu hadisi Tirmizî (no. 963), Ebû Kureyb an Hallâd b.
Yeiîd el-Cu'f! an Ziiheyr b. Muâviye an Hişâm b. Urve an ebîht an Âişe senedi
ile tahrîc etti ve isnadı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/168.
[569] Râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma' III, 286).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/168.
[570] Bunun da ricali Heysemî'ye göre güvenilir kimselerdir
(Mecma' III, 286).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/169.
[571] Bu hadisi İbn Mâce (no. 3061), Alîb. Muh. an
Ubeydil-lah b. Mûsâ an Osman b. el-Esved an Muh. b. Abdirrahman b. e. Bekr an
İbn Abbâs senedi ile tahrîc etti. Sindî: "İsnadı sahîh, ricali ise
güvenilir kimselerdir" demiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/169.
[572] Bu hadisi İbn Mâce (no. 3062), Hişâm b. Ammâr
ani'l-Velfd b. Müslim an Abdillah b. el-Mu'emmel an Ebî'z-Zübeyr an Câbir
senedi ile tahrîc etti.
Bu hadis halkın dilinde
oldukça meşhur olmuştur. Aynı şekilde hakkındaki hükümde de ihtilâf edilmiştir.
Hatta müstakil kitaplar bile yazılmıştır. MUstedrek'te bu hadisi tahrîc eden
el-Hâkim isnadı hakkında sahîh hükmü vermiştir. Kimileri hasen, kimileri de
zayıf hükmüne varmışlardır. İbn Hacer ise: "Sahicileri ile hasen
garîb-tir" demiştir.
Sindî ise Abdullah b. el-Mu'emmel sebebiyle isnadının zayıf olduğunu
söylemiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/169.
[573] Bu hadisi Ahmed (IV, 401), Halef b. el-Velfd an Hüzeyl
b. Bilâl an İbn ebî Mahzûre an ebîhî ev an ceddihî senedi ile tahrîc etti.
Heysemî'ye göre HUzeyl'i Ahmed ve gayrisi tevsîk etti. Buna karşılık Nesâî ve
başkası zayıf addetmiştir (Mecmâ III, 285).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/169.
[574] Râvilerinden Abdullah b. el-MU'emmel, İbn Hibbân'a
göre güvenilir olup hatâ ederdi. Çoğunluğa göre zayıf bir râvidir (Mecmâ III,
285).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/169.
[575] Heysemî'ye göre râvileri güvenilir kimselerdir (Mecmâ
III, 292).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/169.
[576] Râvilerinden Vâkidî hakkında hem menfi, hem de müs-bet
sözler sarfedilmiştir (Mecma' III, 286).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/169.
[577] Râvilerinden Yûsuf b. es-Sefer sebebiyle isnadı oldukça
zayıftır. Zira onun hakkında Dârekutnî: "hadis uydururdu"; İbn
Hibbân: "Onunla ihticâc etmek doğru değildir"; Nesâî ise
"metruktür" demiştir (Feyd II, 318).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/169.
[578] Râvilerinden Yûsuf b. es-Sefer sebebiyle isnadı oldukça
zayıftır. Zira onun hakkında Dârekutnî: "hadis uydururdu"; İbn
Hibbân: "Onunla ihticâc etmek doğru değildir"; Nesâî ise
"metruktür" demiştir (Feyd II, 318).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/169.
[579] Muh. b. el-Esved'in durumu meçhuldür (Mecma' III, 297).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/169.
[580] Bu hadisi Buhârî (hacc 47, II, 159), Ahmed b. Ya'kûb
an ebîhî an Ibrâhîm ani'l-Haccâc b. Haccâc an Katâde an Abdillah b. e. Utbe an
EbîSaîd senediyle tahrîc etmiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/170.
[581] Bu hadisi Buhârî (hacc 47, II, 159), Ahmed b. Ya'kûb
an ebîhî an Ibrâhîm ani'l-Haccâc b. Haccâc an Katâde an Abdillah b. e. Utbe an
EbîSaîd senediyle tahrîc etmiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/170.
[582] Bu rivayetin lafzı Müslim'e aittir. Bu hadisi Mâlik
(hacc 104, s. 363), Şafiî (Sünen s. 87; Ümm (II, 150), Ahmed (VI, 176; 247),
Buhârî (hacc 42, II, 156; enbiyâ 10, IV, 118; tefsîr Bakara 10, V, 150), Müslim
(hacc no. 399-400, s. 969), Nesâî (menâsık 125/1, V, 214), İbn Huzeyme (no.
2726) ve Beyhakî (II, 274; V, 77), Mâlik ani'z-Zührî an Salim b. Abdillah an
Abdillah b. Muh. b. e. Bekr an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/170.
[583] Bu rivayeti Müslim (no. 398) ve Nesâî ((125/3, V,
215), Ebû Ishâk ani'l-Esved an Âişe asl-ı senedi ile de tahrîc ettiler. Lafız
Müslim'indir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/170.
[584] Bu rivayeti Tayâlisî (no. 1393), Dârimî (II, 54), Buhârî
(hacc 42, II, 156; temennî 9, VIII, 132), Müslim (hacc no. 405-406, s. 973),
İbn Mâce (no. 2955), Tahâvî (II, 184) ve Beyhakî, el-Eş'as b. eMş-Şa'sâ'
ani'l-Esved an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Lafız Müslim'indir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/170.
[585] Bu rivayeti Tayâlisî (no. 1393), Dârimî (II, 54), Buhârî
(hacc 42, II, 156; temennî 9, VIII, 132), Müslim (hacc no. 405-406, s. 973),
İbn Mâce (no. 2955), Tahâvî (II, 184) ve Beyhakî, el-Eş'as b. eMş-Şa'sâ'
ani'l-Esved an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Lafız Müslim'indir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/170.
[586] Lafız Buhârî'ye aittir. Bu rivayetleri Ahmed (VI,
239), Buhârî (hacc 42, II, 156), Nesâî (menâsık 125/4, V, 216) ve Beyhakî (V,
89), Cerîr b. Hazım an Ye-Jd b. Rûmân an Urve an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/171.
[587] Lafız Buhârî'ye aittir. Bu rivayetleri Ahmed (VI,
239), Buhârî (hacc 42, II, 156), Nesâî (menâsık 125/4, V, 216) ve Beyhakî (V,
89), Cerîr b. Hazım an Ye-Jd b. Rûmân an Urve an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/171.
[588] Bu rivayeti Müslim (hacc no. 402, s. 970-1) ve Nesâî
(menâsık 128/1, V, 118-9), Hennâd an İbn e. Zaide an İbn e. Süleyman an Atâ
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/171-172.
[589] Bu rivayeti Müslim (hacc no. 403, s. 971-2), Muh. h.
Hâlim an Muh. b. Bekr an İbn Cüreyc an Abdillah b. Ubeyd b. Umeyr ve el-Velîd
b. Atâ ani'l-Hâris b. Abdillah b. e. Habî'a senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/172.
[590] Bu rivayeti Müslim (hacc no. 403, s. 971-2), Muh. h.
Hâlim an Muh. b. Bekr an İbn Cüreyc an Abdillah b. Ubeyd b. Umeyr ve el-Velîd
b. Atâ ani'l-Hâris b. Abdillah b. e. Habî'a senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/172.
[591] Bu rivayeti Müslim (hacc no. 404, s. 972), Muh. b.
Hâ-I fî an Abdillah b. Bekr es-Sehmî an Hâlim b. e. Sağîre :n Ebî Kaza'a senedi
ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/172-173.
[592] Bu hadisi Abdürrezzâk (no. 1103), Ahmed (III, 295,
230), Buhârî (hacc 42, II, 155; menâkıbu'l-Ensâr 25, IV, 233), Müslim (îmân 76,
s. 267) ve İbn Hibbân (no. 1601, 7011), İbn Cüreyc an Amr b. Dînâr an Câbir
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/173.
[593] Bu rivayeti Ahmed (III, 310, 333), Buhârî (salât 8, I,
96), Müslim (îmân no. 77, s. 268), Ebû Ya'lâ (no. 2243) ve Beyhakî (II, 227),
Revh b. Ubâde an Zekeriyyâ b. İs-hâk an Amr an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/173.
[594] Bu hadisi Buhârî (menâkıbu'l-Ensâr 25/2, IV, 234),
Ebû'n-Nu'mân an Hammâd b. Zeyd an Amr ve-Ubeydillah senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/173.
[595] Râvilerinden İsmaîl b. Amr el-Becelî ile İsmaîl b.
Ayyaş hakkında hem müsbet, hem de menfî sözler sarfedilmiştir. Diğer râvîleri
güvenilir kimselerdir (Mecma' III, 288).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/173.
[596] Bu hadis-i mevkufun râvîleri Sahîh ricâlindendir (Mecma'
III, 288).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/174.
[597] Heysemî'ye göre râvîleri Sahîh ricâlindendir (Mecma'
III, 288).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/174.
[598] Son bölümünü Ahmed (V, 455), Abdürrezzâk an Ma'mer an
İbn Hüseyni an Ebîl-Tufeyl senedi ile tahrîc etti. Râvîleri Heysemî'ye göre
Sahîh ricalidir (Mecmâ III, 289).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/174.
[599] Râvîleri güvenilir kimselerdir (Mecma' III, 291).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/174-175.
[600] Bu hadisi Ahmed (III, 425), Abdüssamed an Ebî Zeyd
Sabit an Hilâl b. Habbâb an Mücâhid senedi ile lahrîc eti.Hilâl, hakkında
ihtilâf olan bir râvîdir. Diğer râvîleri güvenilir kimselerdir (Mecma' III,
292).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/175.
[601] Bu hadisi Buhârî (hacc 47, II, 158), Müslim (fıten no.
57, t 2232), Nesâî (menâsık 125/5, V, 216), İbn Hibbân (no. 6716) ve Beyhakî
(IV, 340), Ziyâd b. Sa'd ani'z-Zührfan Saîd b. el-Müseyyeb an Ebî Hureyre asl-ı
senedi ile; Buhârî (hacc 49/2, V, 159) ve Müslim (hacc no. 58), Yûnus b. Yeztd
ani'z-Zührî an Saîd... asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/175.
[602] Bu hadisi Ahmed (II, 291, 312, 328, 351), İbn ebîZi'b
an Saîd b. Sem'ân an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc etti. Râvîleri
güvenilir kimselerdir (Mecma' III, 298).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/175.
[603] Bu hadisi Buhârî (hacc 49/1, V, 159), Amr b. Alî an
Yahya b. Saîd an Ubeydillah b. el-Ahnes an İbn e. Müleyke an İbn Abbâs senedi
ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/175.
[604] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 4309), el-Kâsım b. Ahmed an
Ebî Âmir an Züheyr b. Muh. an Mûsâ b. Ciibeyr an Ebî Umâme b. Sefil b. Hanîfan
İbn Amr senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/176.
[605] Bu hadisi Ahmed (II, 220), Ahmed b. Abdilmelik
el-Har-rânî an Muh. b. Seleme an Muh. b. İshâk an İbn e. Necîh an Mücâhid an
ibn Amr senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/176.
[606] Bu hadisi Ahmed (1,23), Hasan an İbn Lehî'a an
Ebt'z-Zübeyr an Câbir an Ömer senedi ile tahrîc etti. İbn Lehî'a'nın hadisleri
hasendir. Diğer râvîleri güvenilir kimselerdir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/176.
[607] Bu hadisi Ahmed (II, 196), Ebû'n-Nadr an İshâk b.
Sa-id an Saîd h. Amr an İbn Amr senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/176.
[608] Bu rivayeti de Ahmed (II, 219), Hâsim an İshâk b. Saîd
an Saîd b. Amr an İbn Amr senedi ile tahrîc etmiştir. Her iki rivayetin de
râvîleri Sahîh ricâlindendir (Mecma' III, 284-5).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/176.
[609] Ahmed aynı rivayeti İbn Ömer hadisinden de
sevket-miştir. İsnadı şöyledir: Muh. b. Kinâse an İshâk b. Saîd b. Amr an
ebîhîan İbn Ömer (Müsned II, 136). Heysemî'ye göre râvîleri güvenilir
kimselerdir. (Mecma' III, 285).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/176.
[610] Bu hadisi Ahmed (I, 64), İsmâîl b. Ebân el-Verrâk an
Ya'kûb an Ca'fer b. ebî' I-Muğîre an ibn ebîEbzâ an Osman senedi ile tahrîc
etti. Heysemî, râvîlerinin güvenilir kimseler olduğunu söylemidir (Mecma' «I,
285).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/176-177.
[611] Râvîlerinden Muh. b. Kesir es-San'ânî'yi Salih b.
Muhammed, İbn Sa'd ve İbn Hibbân tevsîk ettiler; Ahmed ise zayıf addetmiştir
(Mecma' III, 284).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/177.
[612] Heysemî'ye göre râvîleri güvenilir kimselerdir (Mecma'
III, 285).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/177.
[613] Bu hadisi Hâkim en-Nîsâbûrî (MUstedrek II, 389), Abdullah
b. Salih an Leys b. Sa'd an Abdirrahman b. Hâ-lîd b. Musâfir ani'z-Zührî an
Muh. b. Urve b. ez-Zübeyr an Abdillah b. ez-Zübeyr tarikiyle tahrîc etti ve
isnadı hakkında Müslim'in şartınca sahîh hükmü verdi. Zehe-bî de bu hükmü
onayladı.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/177.
[614] Râvilerinden İsmail b. İbrâhîm b. Muhacir sebebiyle isnadı
zayıftır (Mecma' III, 297).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/177.
[615] Bu hadisi İbn Mâce (no. 3107), Ebû Bekr b. e. Şeybe an
îsâ b. Yûnus an Ömer b. Saîd b. e. Huseyn an Osman b. e. Süleyman an Alkame
senedi ile tahrîc etti.
Sindî, Zevâid'inde şu bilgiyi vermektedir: "İsnadı, Müslim'in
şartınca sahihtir. Ancak Demiri, Alkame'nin sa-hâbî olmadığını ve bu hadisten
başka da bir rivayetinin bulunmadığını söylemiştir. İbn Hibbân, onu tâbiûnun
güvenilirleri arasında zikretmiştir."
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/177.
[616] Bunu Taberânî de rivayet etmiştir. Heysemî'ye göre
râ-vileri güvenilir kimselerdir (Mecma' III, 297).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/177.
[617] Bu hadisi Abdürrezzâk (no. 6734), Ahmed (I, 367), Taberânî
(M. el-Kebîr no. 11282), Bezzâr (no. 1179) ve Beyhakî (VIII, 8), İbrâhîm b. e.
Hidâs an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/177.
[618] Bu hadisi Tayâlisî (no. 184), Abdürrezzâk (no. 16309,
17153), Ahmed (I, 81, 126), Buhârî (fadâilu'l-Medîne 1/4, II, 221; cizye 10,
IV, 67; cizye 17/2, IV, 69; farâid 21, VIII, 10; i'tisâm 5/2, VIII, 144-5),
Müslim (hacc no. 467, s. 994; ıtk 20, s. 1147), Ebû Dâvud (no. 2034), Tir-mizî
(no. 2127), Ebû Ya'lâ (no. 263,296,448), İbn Hibbân (no. 3708, 3709) ve
Beyhakî (V, 196), el-A'meş an ibrâhîm b. Yezîd et-Teymî an ebîhî an Alî asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/178.
[619] Bu rivayeti Ebû Dâvud (no. 2035) ve Beyhakî (V, 201),
Hemmâm b. Yahya an Katâde an Ebî Hassan el-A'rec an Alî asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/178.
[620] Bu hadisi Ahmed (IV, 40), Buhârî (buyu' 53/1, III,
22), Müslim (hacc no. 454-5, s. 991), Amr b. Yahya el-Mâzinî an Abbâd b. Temîm
an Abdillah b. Zeyd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/178.
[621] Bu hadisi Ahmed (IV, 40), Buhârî (buyu' 53/1, III,
22), Müslim (hacc no. 454-5, s. 991), Amr b. Yahya el-Mâzinî an Abbâd b. Temîm
an Abdillah b. Zeyd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/178.
[622] Bu hadisi Müslim (hacc no. 478, s. 1003), Ebû Ya'lâ
(no. 1010) ve Beyhakî (V, \9%),Abdurrahman b. ebî Saîd an ebîhî asl-ı senedi
ile; Ahmed (III, 23), Ebû Ya'lâ (no. 998) ve Tahâvî (IV, 192), Zeyneb binti
Ka'b an Ebî Saîd asl-ı senedi tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/178.
[623] Bu hadisi Ahmed (I, 168), Müslim (hacc no. 461, s.
993), Tahâvî (IV, 191), el-Hâkim (1,487) ve Beyhakî (V, 199), İsmaîlb. Muh.
ankmirb. Sa'db. e. Vakkâsan ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/178.
[624] Bu rivayeti Ebû Dâvud (no. 2038), Osman b. e. Şeybe an
Yezîd b. Hârûn an İbn e. Zi'b an Salih mevla'l-Tev'eme an Mevlâ li-Sa'din an
Sa'd senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/178.
[625] Ebû Dâvud (no. 2037), bu rivayeti Ebû Seleme an Cerîr
b. Hazım an Ya'lâ b. Hakîm an Süleyman senedi ile tahrîc etmiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/179.
[626] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2036), Muh. b. el-Alâ an Zeyd
b. el-Hubâb an Süleyman b. Kinâne mevlâ Omum b. Af-fân an Abdillah b. e. Süfyân
ah Adf senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/179.
[627] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2039), Muh. b. Hafs
el-Kal-tân an Muh. b. Hâlid an Hârice b. el-HÛris el-Cühenî an ebîhî an Câbir
senedi ile tahrîc etmiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/179.
[628] Bu hadisi Ahmed (III, 34,47), Müslim (hacc no. 475-6,
s. 1001-2), Ebû Ya'lâ (no. 1282-1284), İbn Hibbân (no. 3537) ve Beyhakî (V,
201), Yahya b. e. İshâk ve Yahya b. Kesîr an Ebî Saîd mevla'l-Mehrî asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/179-180.
[629] Bu hadisi Ahmed (I, 169, 181, 185), Müslim (hacc no.
459-460, s. 992-3), Ebû Ya'lâ (no. 699), Tahâvî (IV, 191) ve Beyhakî (V, 197),
Osman b. Hakim an Âmir b. Sa'd an ebthf asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/180.
[630] Bu hadisi Müslim (hacc no. 487, s. 1005), Kuteybe b.
Satıl an Abdilazîz ed-Derâverdî ani'l-Alâ an ebîht an Ebi Hureyre senedi ile
tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/180.
[631] Bu hadisi Ahmed (III, 354, 393), Zeyd b. Eşlem an
Câbir tarikiyle tahrîc etmiştir. Heysemî'ye göre râvîleri Sahîh ricâlindendir
(III, 306).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/180.
[632] Bu hadisi Taberânî, M. el-Evsat'ta (I, 206ab), Leys b.
Sa'd an Hişâm b. Urve an Mûsâ b. Ukbe an Atâ b. Yesâr an Ubâde tarikiyle tahrîc
etti.
İsnadı hakkında Münzirî: "Ceyyiddir (Tergîb II, 232) ve Heysemî:
"Râvîleri Sahîh ricalidir" (Mecma' III, 306) demiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/180.
[633] Bu hadisi Mâlik (el-câmi' 4, s. 886), Ahmed (III,
306), Buhârî (ahkâm 45, VIII, 124; i'tisâm 16, VIII, 151-2), Müslim (hacc no.
489, s. 1006), Tirmizî (no. 3920), Ne-sâî (bîat 22, VII, 151) ve İbn Hibbân
(no. 3724, 3727), Mâlik an Muh. b. el-Münkedir an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/180.
[634] Bu hadisi Mâlik (el-câmi' no. 5, s. 887), Abdürrezzâk
(no. 17165), Ahmed (II, 237, 247, 384), Buhârî (fadâilu'l-Medîne 2, II, 221),
Müslim (hacc no. 488, s. 1006) ve İbn Hibbân (no. 3715), Yahya b. Satd
el-Ensârî an Ebi'l-Hubâb Satd b. Yesâr an Ebf Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/181.
[635] Bu hadisi Ahmed (II, 74), Tirmizî (no. 3917), İbn Mâce
(no. 3112) ve İbn Hibbân (no. 3733), Eyyûb es-Sahıiyâ-nf an Nâfi' an İbn Ömer
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/181.
[636] Bu hadisi Mâlik (cihâd 33, s. 462), Yahya b. Saîd'den
ahzetmiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/181.
[637] Bu hadisi Mâlik (cihâd 34, s. 462) ve Buhârî (fadâilu'l-Medîne
12/3, III, 225), Zeyd b. Eşlem (an ebîhî) an Ömer asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/181.
[638] Bu hadisi Mâlik (cihâd 34, s. 462) ve Buhârî (fadâilu'l-Medîne
12/3, III, 225), Zeyd b. Eşlem (an ebîhî) an Ömer asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/181.
[639] Bu hadisi Mâlik (cami114, s. 890-1), Buhârî (cum'a
35,1, 224; II, istiskâ 6-7, II, 17; 8,14, II, 17-8; fadâilu'l-Medîne 12, II,
225; menâkıbu'l-Ensâr 46, IV, 264; marda 8, VII, 5; 22, VII, 11, edeb 68, VII,
95; da'vât 24, VII, 154), Müslim (hacc no. 480, s. 1003), Ahmed (VI, 56,
60,65,82,89,222,260) ve Beyhakî (III, 382), Hişâm b. Urve an ebîht an Âişe
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Son lafız Mâlik'e, diğer ikisi Buhârî'ye
aittir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/181-182.
[640] Bu hadisi Mâlik (cami114, s. 890-1), Buhârî (cum'a
35,1, 224; II, istiskâ 6-7, II, 17; 8,14, II, 17-8; fadâilu'l-Medîne 12, II,
225; menâkıbu'l-Ensâr 46, IV, 264; marda 8, VII, 5; 22, VII, 11, edeb 68, VII,
95; da'vât 24, VII, 154), Müslim (hacc no. 480, s. 1003), Ahmed (VI, 56,
60,65,82,89,222,260) ve Beyhakî (III, 382), Hişâm b. Urve an ebîht an Âişe
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Son lafız Mâlik'e, diğer ikisi Buhârî'ye
aittir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı,
Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/182.
[641] Bu hadisi Mâlik (cami114, s. 890-1), Buhârî (cum'a
35,1, 224; II, istiskâ 6-7, II, 17; 8,14, II, 17-8; fadâilu'l-Medîne 12, II,
225; menâkıbu'l-Ensâr 46, IV, 264; marda 8, VII, 5; 22, VII, 11, edeb 68, VII,
95; da'vât 24, VII, 154), Müslim (hacc no. 480, s. 1003), Ahmed (VI, 56,
60,65,82,89,222,260) ve Beyhakî (III, 382), Hişâm b. Urve an ebîht an Âişe
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Son lafız Mâlik'e, diğer ikisi Buhârî'ye
aittir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/182.
[642] Bu hadisi Ahmed (III, 142), Buhârî (fadâilu'l-Medîne
10, II, 224), Müslim (hacc no. 466, s. 994) ve Ebû Ya'lâ (no. 3578, 3581,
3620), ez-Zührîan Ehes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/182.
[643] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/182.
[644] Bu hadisi Mâlik (cami' 16, s. 892), Buhârî
(fadâilu'l-Medîne 9, II, 223; fiten 27, VIII, 103), Müslim (hacc no. 485, s.
1005), Ahmed (II, 237, 275), Mâlik an Nu'aym b. Abdillah el-Mücmir an Ebi
Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/182.
[645] Bu rivayeti Ahmed (II, 397,407), Müslim (hacc no. 486,
s. 1005), Tirmizî (no. 2243), Ebû Ya'lâ (no. 6459) ve İbn Hibbân (no. 6771),
el-Alâ b. Abdirrahman an ebîhî an Ebi Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/182.
[646] Bu hadisi Ahmed (V, 43, 47), Buhârî (fıten 26, VIII,
102), İbn Hibbân (no. 3723, 6767) ve el-Hâkim (IV, 542), Sa'd b. İbrahim b.
Abdirrahman b. Avfan ebîht an EbîBekre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/182.
[647] Bu hadisi Ahmed (III, 191, 238), Buhârî
(fadâilu'l-Medîne 9, II, 223), Müslim (fıten no. 123, s. 2265-6) ve İbn Hibbân
(no. 6765), İshâk b. Abdillah b. e. Talha an Enes asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler. Her iki lafız da Müslim'e aittir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/183.
[648] Bu hadisi Ahmed (III, 191, 238), Buhârî
(fadâilu'l-Medîne 9, II, 223), Müslim (fıten no. 123, s. 2265-6) ve İbn Hibbân
(no. 6765), İshâk b. Abdillah b. e. Talha an Enes asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler. Her iki lafız da Müslim'e aittir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/183.
[649] Heysemî'ye göre râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma'
III, 308).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/183.
[650] Yine Heysemî'ye göre bunun râvileri de Sahîh
ricâlindendir (Mecma' III, 308).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/183.
[651] Bu hadisi Müslim (fıten no. 43, s. 2228), Amr an-Nâhd
ani'l-Esved b. Amir an Zü'heyr an Süheyl b. e. Salih an ebîhî an Ebî Hureyre
senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/183.
[652] Bu hadisi Tirmizî (no. 3919) ve İbn Hibbân (no. 6738),
Cünâde b. Selm an Hişâm b. Urve an ebîhî an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
Tirmizî isnadı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/183.
[653] Bu hadisi Buhârî (fadâilu'l-Medine 5, II, 222) ve Müslim
(hacc 499, s. 1010), Zührî an Saîd b. el-Müseyyeb an Ebî Hureyre asl-ı senedi
ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/183.
[654] Mâlik'in (cami' 8, s. 888), isnadı şöyledir: İbn Himâs
an ammihî an Ebî Hureyre.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/183.
[655] Bu hadisi Ahmed (II, 286,422,496), Buhârî
(fadâilu'l-Medîne 6, II, 222), İbn Mâce (no. 3111) ve İbn Hibbân (no. 3720-1),
Ubeydullah b. Ömer el-Ömerî an Hubeyb b. Abdirrahman el-Ensârî an Hafs b. Asım
el-Ömerî an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/183.
[656] Bu hadisi Müslim (hacc no. 491, s. 1007), Ebû'l-Ahvas
an Simâk an Câbir b. Semure asl-ı senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/183.
[657] Bu hadisi Ahmed (IV, 285) ve Ebû Ya'lâ (no. 1688), Salih
b. Ömer el-Vâsitî an Yezîcl b. e. Ziyâd an Abdirrahman b. e. Leylâ ani'l-Berâ
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Salih, hadiste metruk bir râvidir. Bu nedenle
isnadı zayıftır.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/184.
[658] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/184.
[659] Bu mevkufu Mâlik (cami' no. 21, s. 894), an Yahya b.
Saîd an Abdirrahman b. el-Kâsım an Eşlem mevlâ Ömer senedi ile tahrîc etti.
Metnin ikinci bölümü buraya alınmıştır.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/184.
[660] Bu hadisi Bezzâr (no. 1180), Muh. b. el-Hasan b.
Zebâ-le an Mâlik an Hişâm b. Urve an ebihî tarikiyle tahrîc etti.Muh. b.
el-Hasan, oldukça zayıf bir râvidir. Hatta hadis uydurmakla bile itham
edilmiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/184.
[661] Bu hadisi Taberânî, M. el-Evsat'ta (II, 43b), îsâ b.
Mînâ an Abdillah b. Nâfi' an Ebî'l-Miisennâ el-Kârî an Saîd el-Makburî an Ebî
Hureyre senedi ile tahrîc etti. İsnadı hakkında Münzirî "bir beis
yoktur"; Heysemî ise "hasen" hükmü vermiştir (Mecma' III, 298).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/184.
[662] Bu hadisi Taberânî (M. el-Kebîr no. 4450), Muh. b. Abdirrahman
b. Reddâd el-Amirî an Yahya b. Saîd an Am-re binli Abdirrahman an Rafı'
tarikiyle tahrîc etti. İbnü'r-Reddâd sebebiyle isnadı zayıftır.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/184.
[663] Bu hadisi Ebû Ya'lâ (no. 6709), Bezzâr (no. 2848) ve
Taberânî (M. el-Evsat no. 580), Kays b. er-RebV an Yûnus b. Ubeyd ani'l-Hasan
ani'I-Ahnef b. Kays ani'l-Ab-bâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Kays, hakkında ihtilaf olan bir râvidir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/184-185.
[664] Bu hadisi Taberânî (no. 6027), Ya'küb b. Humeyd an
Ke-sîr b. Ca'fer b. e. Kesîr an Ziyâde ve İlâka ebnâ Zeyd an Sehl b. Sa'd
senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/185.
[665] Heysemî, el-Hasan b. Yahya'yı tanımadığını, diğer
râvi-lerinin ise Sahih ricalinden olduğunu söylemiştir (Mecma III, 301).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/185.
[666] Bu hadisi Taberânî (M. el-Evsat no. 880), Ukbe b. Alî
an Abdillah b. Ömer an İbn Ömer tarikiyle tahrîc etti. Ukbe sebebiyle isnadı
zayıftır.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/185.
[667] Bu hadisi Ahmed (II, 436), Yahya el-Kattan an İbn
Ac-lân an Vehb b. Keysân an Ebt Hureyre senedi ile tahrîc etti. Heysemî'ye göre
râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma' III, 310).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/185.
[668] Râvilerinden Muh. b. Süleyman b. Mesmûl zayıf bir
râ-vidir (Mecma' IV, 67).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/185.
[669] Bu hadisi Ahmed (III, 7, 34,45, 5177), Buhârî (fadlu V
salât fi mescidi Mekke ve'1-Medîne 6, II, 58; cezâ'us-sayd 26/4, II, 219-20;
savm 67/3, II, 249-250), Müslim (hacc no. 416, s. 976), Tirmizî (no. 326), Ebû
Ya'lâ (no. 1160), Taberânî (I, 115b), İbn Huzeyme (no. 2038) ve Beyhakî (II,
452; IV, 241; X, 82), Kaza'a b. Yahya an Ebt Satıl asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/186.
[670] Bu hadisi Taberânî, M. el-Evsat'ta (11,11a), Hammâd b.
Seleme an Kelsûm b. Ceber an Huseym b. Mervân an Ebt Hureyre tarikiyle tahrîc
etti. Huseym, zayıf bir râvidir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/186.
[671] Bu hadisi Mâlik (kıble 9, s. 196), Buhârî
(fadlu's-salât fî mescidi Mekke ve'1-Medîne 2, II, 66), Müslim (hacc no. 505,
s. 1012), Ahmed (II, 256, 386,466,473,485), Tirmizî (no. 325), Nesâî (mesâcid
7/1, II, 35; menâsık 124/4, V, 214), Ebû Ya'lâ (no. 6166, 6167), İbn Hibbân
(no. 1624) ve Beyhakî (V, 244, 246; X, 83), Selmân Ebû Abdillah el-Ağarr an Ebt
Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/186.
[672] Bu rivayeti Müslim (hacc no. 507, s. 1012), Ahmed
(III, 397), Nesâî (mesâcid 7/1-2, II, 35) ve İbn Hibbân (no. 1619), Ebû Seleme
an Ebt Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/186.
[673] Bu hadisi Ahmed (IV, 5), Bezzâr (no. 425), Tahâvî
(III, 127), İbn Hibbân (no. 1618) ve Beyhakî (V, 246), "Hammâd b. Zeyd an
Habtb el-Muallim an Atâ b. e. Re-bâh an Abdillah b. ez-Zübeyr asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/186.
[674] Bu hadisi Ahmed (IV, 5), Bezzâr (no. 425), Tahâvî
(III, 127), İbn Hibbân (no. 1618) ve Beyhakî (V, 246), "Hammâd b. Zeyd an
Habtb el-Muallim an Atâ b. e. Re-bâh an Abdillah b. ez-Zübeyr asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/186.
[675] Bu rivayetin râvileri Heysemî'ye göre Sahîh ricâlindendir
(Mecma' IV, 6).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/186.
[676] Bu rivayeti İbn Mâce (no. 1406), İsmail b. Esed an Ze-keriyyâ
b. Adî an Ubeydillah b. Amr an Abdilkerîm an Atâ an Câbir senediyle tahrîc
etti.
Sindî, Zevâid'inde isnadının sahîh, râvilerinin ise güvenilir kimseler
olduğunu söylemiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/186.
[677] Ebû Ya'lâ, Müsned'inde (no. 4691), İbrâhîm b.
el-Mu-hâcir an Câbir el-Allâfan Abdillah b. ez-Zübeyr an Aise tarikiyle tahrîc
etti.
Bu hadis İbn Cüreyc an Atâ an İbni z-Zü'beyr an Ömer tariki ile mevkuf
olarak rivayet edilmiştir. Ancak hadisin başka sahâbîlerden tarikleri de
vardır. Bu şâhidlerle beraber bu hadis, hasen olmaktadır.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/186.
[678] Heysemî'ye göre râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma'
IV, 6).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/186.
[679] Bu hadisi Ahmed (III, 8, 24, 89), Müslim (hacc no.
514, s. 1015), Tîrmizî (no. 3099), Nesâî (mesâcid 8, II,36), İbn Hibbân (no.
1604) ve el-Hâkim (II, 334), Abdurrahman b. ebî Saîd ve Ebû Seleme an Ebî Saîd
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/187.
[680] Bu hadisi Ahmed (III, 8, 24, 89), Müslim (hacc no.
514, s. 1015), Tîrmizî (no. 3099), Nesâî (mesâcid 8, II,36), İbn Hibbân (no.
1604) ve el-Hâkim (II, 334), Abdurrahman b. ebî Saîd ve Ebû Seleme an Ebî Saîd
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/187.
[681] Bu hadisi Ahmed (III, 8, 24, 89), Müslim (hacc no.
514, s. 1015), Tîrmizî (no. 3099), Nesâî (mesâcid 8, II,36), İbn Hibbân (no.
1604) ve el-Hâkim (II, 334), Abdurrahman b. ebî Saîd ve Ebû Seleme an Ebî Saîd
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/187.
[682] Bu hadisi İbn Mâce (no. 1413) ve Taberânî (M. el-Evsat
11, 139b), Hisâm b. Ammâr an Ebri-Hattâb
ed-Dimaskî an Ruzayk Ebî Abdillah el-İlhânîan Enes asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Ruzayk ve Ebû'l-Hattâb sebebiyle isnadı zayıftır.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/187.
[683] Bu hadisi Ahmed (III, 155) ve Taberânî (M. el-Evsat
II, 32b), el-Hakem b. Mûsâ an Abdirrahman b. ebTr-Ricâl an Nubayt b. Ömer an
Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Heysemî'ye göre râvileri güvenilir
kimselerdir (Mecma' IV, 8).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/187.
[684] Bu hadisi Abdürrezzâk (no. 5243), Ahmed (II, 236, 376,
397, 438, 495, 533, 528, 401), Buhârî (fadlu's-salât fî mescidi Mekke
ve'1-Medîne 5, II, 57; fadâilu'l-Medîne 12,
II, 224; rikâk 53, VII, 209; i'tisâm 16, VIII, 154), Müslim (hacc no.
502, s. 1011), İbn Hibbân (no. 3742) ve Beyhakî (II, 332), Hubayb b.
Abdirrahman an Hafs b. Âsim an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/187.
[685] Bu hadisi Nesâî (mesâcid 7/4, II, 35/6) ve Taberânî
(M. el-Kebîr XXIII, no. 526), Süfyân b. Uyeyne an Ammâr ed-Dühnî an Ebî Seleme
an Ümmi Seleme asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/187.
[686] Bu hadisi Taberânî (no. 332) ve Bezzâr (no. 1195),
İshâk b. Muh. an Ubeyde binli Nâbil an Aişe binti Sa'dan ebî-ha asl-ı senedi
ile tahrîc ettiler.
Heysemî'ye göre râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma' IV, 9).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/187.
[687] Bu hadisi Taberânî, M. el-Evsat'ta (I, 177a), Beki- b.
Sehl ed-Dimyâtî an Abdillah b. Yûsuf an İbn Lehî'a an Muh. b. Abdillah b. Mâlik
an Ubeydillah b. Abdillah b. Vtbe an Ebî Saîd senedi ile tahrîc etti.
Hadisin isnadı Heysemî'ye göre hasendir (Mecma' IV, 9).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/188.
[688] Bu hadisi Taberânî, M. el-Evsat'ta (no. 866), Ahmed b.
Yahya el-Hulvâni an Atîk b. Ya'kûb an Abdillah ve Muh. ebnâ' I-Münzir an Hisâm
b. Vrve an ebîhî senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/188.
[689] Bu hadisi Bezzâr (no. 1198), Abdullah b. İbrâhîm
el-Gifârî an Abdirrahman b. Zeyd an ebîhî an ibn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc
etti.
Abdurrahman zayıftır; ancak hadisin İbn Ömer'den başka bir tariki daha
vardır.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/188.
[690] Bu hadisi Taberânî (M. el-Kebîr no. 13497; M. el-Evsat
I, 1929), Dârekutnî (II, 278) ve Beyhakî (V, 246), Hafs b. Süleyman el-Esedî an
Leys b. e. Süleym an Mücâhid an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
İsnadı oldukça zayıftır. Sebebi Hafs'tır.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/188.
[691] Râvilerinden Hafs b. İbrâhîm el-Ca'ferî'yi İbn ebî Hatim
zikretmiş, ancak hakkında cerh yönünden birşey söylememiştir; diğer râvileri güvenilir
kimselerdir (Mecma' IV, 3).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/188.
[692] Bu hadisi Buhârî (fadlu's-salât fi mescidi Mekke
ve'1-Medîne 3, II, 57), Müslim (518-522, s. 1016-7). Ahmed (II, 30,58,65, 80,
108), Nesâî (mesâcid 9/1, II. 37), İbn Hibbân (no. 1616, 1628), el-Hâkim
(1,487) ve Beyhakî (V, 248), Abdullah b. Dînâr an İbn Ömer aslı senedi ile;
Mâlik (kasru's-salât no. 71, s. 167), Buhârî (fadlu's-salât fi mescidi
Mekke ve'1-Medîne 4, II, 57), Müslim 432 (hacc no. 515-517, s. 1016), Ebû Dâvud
(no. 2040), Ahmed (II, 5, 57, 65, 72, 155), İbn Hibbân (no. 1626) ve Beyhakî
(V, 248), Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/188.
[693] Bu hadisi Buhârî (fadlu's-salât fi mescidi Mekke
ve'1-Medîne 3, II, 57), Müslim (518-522, s. 1016-7). Ahmed (II, 30,58,65, 80,
108), Nesâî (mesâcid 9/1, II. 37), İbn Hibbân (no. 1616, 1628), el-Hâkim
(1,487) ve Beyhakî (V, 248), Abdullah b. Dînâr an İbn Ömer aslı senedi ile;
Mâlik (kasru's-salât no. 71, s. 167), Buhârî (fadlu's-salât fi mescidi
Mekke ve'1-Medîne 4, II, 57), Müslim 432 (hacc no. 515-517, s. 1016), Ebû Dâvud
(no. 2040), Ahmed (II, 5, 57, 65, 72, 155), İbn Hibbân (no. 1626) ve Beyhakî
(V, 248), Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/188.
[694] Bu hadisi Tirmizî (no. 324), İbn Mâce (no. 1411), Ebû
Ya'lâ (no. 7172) ve Taberânî (no. 570), Ebû Usâme Hammâd b. Usâme an Abdilhamîd
b. Ca'fer el-Ensârî an Ebfl-Ebred mevlâ Benî Hatme an Üseyd b. Zuheyr asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî, isnadı hakkında hasen garîb hükmü vermiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/189.
[695] Bu hadisi Taberânî (M. el-Kebîr no. 2033), Ahmed b.
Sabîh el-Esedîan Yahya b. Ya'lâ an Nâsıh an Simâk b. Harb an Câbir b. Semaıe
senedi ile tahrîc etti. Ahmed ve Yahya sebebiyle isnadı zayıftır.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/189.
[696] Bu hadisi Ebû Ya'lâ (no. 7516) ve Taberânî (M. el-Kebîr
no. 5813), Abdullah b. Ca'fer el-Medînî an Ebî Hazım an Sehl asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
Abdullah sebebiyle isnadı oldukça zayıftır.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/189.
[697] Bu hadisi Mâlik (cami' 10, s. 889) ve Buhârî (mağâzî
26/12, V, 40), Mâlik an Amr mevlâ'I-Muttalib an Enes asl-ı senedi ile; Buhârî
(mağâzî 26/1, V, 39-40), Müslim (hacc no. 504, s. 1011), Ahmed (III, 140),
Tirmizî (no. 3922), Ebû Ya'lâ (no. 2948,3139) ve İbn Hibbân (no. 3717), Katâ-de
an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/189.
[698] Bu rivayeti Taberânî, M. el-Evsat (no. 1926),
Abdülazîz b. Muh. ed-Derâverdt an Kestr b. Zeyd el-Eslemî an Abdillah b.
Temmâm an
Zeyneb binli Nubayt an
Enes tarikiyle tahrîc etti.
Kesîr, hakkında ihtilâf olan bir râvidir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/189.
[699] Bu hadisi Bezzâr (no. 1199) ve Taberânî, M. el-Kebîr
ve Mu'cemu'l-Evsat'ta (II, 104b), Muh. b. İsmail b. e. Fii-deyk an Osman b.
İshâk an Abdilmecîd b. ebî Abs an ebîhî an ceddihî Ebî Abs b. Cebr asl-ı senedi
ile tahrîc ettiler.
Abdülmecîd'i Ebû Hatim "telyîn" etmiştir (Mecma' IV, 13).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/189.
[700] Râvilerinden Abdülmüheymin b. Abbâs b. Sehl sebebiyle
isnadı zayıftır (Mecma' IV, 14).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/189.
[701] Bu hadisi Bezzâr (no. 1200), el-Cu'ayd b. Abdirrahman
ani'l-Ahnefraculin min Âli EbVI-Mu'aUâ an Urve b. ez-Zübeyr an Âise asl-ı
senedi ile tahrîc etti.
İsnadında görüldüğü gibi hâli mechûl bir râvi vardır.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/189.
[702] Bu hadisi Ahmed (I, 24), Buhârî (hacc 16, II, 144;
hars 16, III, 71; i'tisârn 16, VIII, 155), Ebû Dâvud (no. 1800), İbn Mâce (no.
2976), İbn Huzeyme (no. 2617) ve Beyhakî (V, 14), el-Evzâî an Yahya b. e. Kesîr
an Ikrime an İbn Abbâs an Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/189-190.
[703] Bu haberi Ebû Dâvud (no. 2045), el-Ka'nebî vasıtasıyla
Mâlik'ten nakletmiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/190.
[704] Bu hadisi Taberânî (no. 5416), Ya'kûb b. Muh. ez-Zührî
an İbr. b. Abdillah b. Sa'd b. Hayseme an ebîhî an ebîhî tariki ile tahrîc
etti.
Ya'kûb hakkında ihtilâf vâki olmuştur (Mecma' IV, 13).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/190.
[705] Taberânî, M. el-Kebîr'de (no. 445) ve el-Hâkim (IV,
68), Ebû Âsim Sa'd b. Ziyâd mevlâ Benî Hâsim an Nâfi' mevlâ Himne binli Şiicâ'
an Ümmi Kays asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/190.