Vücûbu (Farziyeti) Ve Vermeyenin Günahı
Nakit (Para), Hayvan, Ekin Ve Ağaçların Zekâtı
Altın, Maden, Define, Bal Yetim Malı Ve Ticaret Eşyasının Zekâtı
Sadaka-i Fıtır, Zekât Me'muru Ve Zekâtın Kimlere Verileceği
Büyük Hadis Külliyatı Sadaka Ve İnfak Etmenin Fazileti Ve Bununla İlgili
Meseleler
2672- İbn Abbâs
radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Muâz'ı Yemen'e
gönderdiği zaman, ona şöyle buyurdu:
"Sen ehl-i kitab
olan bir kavme gidiyorsun. Onları davet edeceğin ilk şey, Allah'a ibadettir.
Onu bilip anladıklarında onlara Allah'ın onlara gece ve günde beş vakit namaz
kılmayı farz kıldığını bildir. Bunu kabul edip uygulamaya başladıklarında,
Allah'ın onlara mallarında zenginlerinden alınıp fakirlerine verilecek olan
zekâtı farz kıldığını bildir. Zekât alırken halkın nazarında kıymetli olan
mallarından sakın. Mazlumun bedduasından da kaçın. Çünkü onun bedduası ile
Allah arasında hiçbir perde yoktur."
[Mâlik hariç, Altı
hadis imamı.][1]
2673- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem, vefat edip Ebû Bekr halife olduğu zaman,
Araplardan inkâr edip kafir olanlar oldu. Ömer dedi ki: "Bu insanlarla
nasıl savaşırsın? Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
"İnsanlar Lâ ilahe illallah deyinceye kadar onlarla savaşmakla emrolundum.
Kim Lâ ilahe illallah derse, canını ve malını benden korumuş olur. Ancak
(kanının dökülmesini) hak ederse başka. (Gizli günahlarının) hesapları Allah'a
aittir."
Bunun üzerine Ebû Bekr
şu cevabı verdi: "Vallahi namazla zekât arasını ayıranlara karşı mutlaka
savaşırım. Çünkü zekat malın hakkıdır. Vallahi Allah Resulü sallallahu aleyhi
ve sellem zamanında ona zekât olarak vermiş oldukları dişi keçiyi bana (zekât
olarak) vermemeye yeltenirlerse, bu zekâta engel olmak suçundan dolayı onlarla
savaşırım."
Sonradan Ömer dedi ki:
"Vallahi onlarla savaşılması hususundaki hüküm, Allah'ın Ebû Bekr'in
gönlünü açmasından dolayıdır. Ben bu sayede onlarla savaşmanın hak olduğunu
Öğrendim." |Altı hadis imamı.][2]
2674- Ebû Hureyre
radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Altın ve gümüşü
bulunup da onun zekât hakkını vermeyen kimse için Kıyamet gününde ateşten
levhalar hazırlanır ve zekâtını vermedikleri o altınla gümüş üzerinde
kızartılıp onun yanı, alnı ve arkası dağlanır. Bu levhalar soğudukça, miktarı
ellibin sene olan bir günde tekrar (kızdırılarak) iade edilir. Kullar
arasındaki mahkeme bitinciye dek bu böyle devam eder. Sonra ya cennete gider,
ya da cehenneme." Denildi ki:
"Ey Allah'ın
Resulü! Ya deve (sahibi)?" "Zekât hakkını vermeyen —ki su başına
geldiklerinde sağılıp muhtaçlara vermek de bu haklardandır— deve sahibi için
Kıyamet gününde büyük ve açık bir yer tayin edilir. Develerden tek bir yavru
bile hariç kalmamak üzere sahibini ayaklarıyla ezer, dişleriyle ısırırlar.
Deve sürüsünün baş tarafı onu çiğneyip geçtikçe, son tarafı tekrar çiğnemeye
devam eder. Bu durum, miktarı elli bin sene olan bir günde kullar arasındaki
mahkeme bitinceye kadar böyle devam eder. Ondan sonra ya cennete gidecek ya da
cehenneme."
Denildi ki:
"Ey Allah'ın
Resulü! Ya sığır ile koyunların sahibi)?"
"Onlar da öyle.
Hakkı verilmeyen bu hayvanlara Kıyamet gününde geniş ve büyük bir yer
hazırlanacak. Boynuzlu, boynuzsuz, sakat ve sağlam hiçbir sığır ve koyun
kalmayacak; hemen hepsi boynuzları ile onu (zekâtını vermeyeni) sürecek ve
ayakları ile çiğneyeceklerdir. Bin sene gibi olan bir günde (bu hayvanların)
ilk kafilesi gelip geçtiğinde diğer kafileler ardından gelip aynı şeyi
yapacaklardır. Bu azap, kullar arasındaki mahkeme görülünceye dek böyle
sürecektir. Ondan sonra yolu ya cennete, ya da cehenneme gidecektir."
"Ya atlar?"
"Atlar üç
kısımdır: Kişi için ecre vesile olan at; kişi için setre (günahlarını örtmeye)
vesile olan at ve vizr (günah)a sürükleyen at.
Ecir vesilesi olan ata
gelince bu, Allah yoluna vakfedilen attır. Kişi o atı çayırlıklarda ve
otlaklarda besler. Bakımını gayet güzel yapar. O müddet zarfında ona yedirdiği
ve içir-diklerinin karşılığında birçok ecir alır. Yayladan veya çayırdan
alınıp da bir yere götürülmeye başladığı zaman, adımları ve tersleri
(pislikleri) artık birer sevap vesilesi olur. Hatta bir nehirden geçip su
içse, sahibi sulamak istemediği halde, yine de onun için bir sevap vesilesi
olur. İşte böyle bir at onu için bütünüyle bir mükâfat vesilesidir.
Setr vesiylesi olan
ata gelince; Allah yolunda vakf edilmemiş, sadece ihtiyaç için beslenmiş ve
sırtında boynunda Allah'ın hakkı olduğunu unutmadığı attır. İşte böyle bir at
onun için bir setr (günah örtme) vesilesi olur.
Günaha sürükleyen ata
gelince: Mesela
insanın bir atı
vardır, ona sırf gösteriş, övünme, böbürlenme ve hlâm ehline karşı üstünlük
taslamak için bakmıştır; işte bu takdirde o at, günaha vesile olur."
Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem'e merkepler hakkında sormuşlar. Karşılık olarak şu
cevabı vermiş: "O hususta (muayyen bir hüküm inmemiştir, bunun yanısıra)
bana şu cami ve eşsiz olan âyetten başkası inmemiştir:
«Her kim zerre miktarı
hayır yaparsa onun karşılığını görür; her kim zerre miktarı şer işlerse onun
karşılığını görür.» (Zilzâl 8-8)"
[Tirmizî hariç, Altı
hadis imamı. Lafız Müslim'e aittir.][3]
2675- Diğer
rivayette: "Biriniz Kıyamet gününde koyun sırtında meleyerek gelecek ve
(şefaat dilemek için) bana: «Ey Muhammedi» diye seslenecek. Ben ise ona: «Ben
(zamanında) tebliğ ettim; artık senin için bir şey yapamam» diyeceğim. Yine
biriniz Kıyamette bağıran deveyi sırtına yüklenmiş bir halde gelecek ve bana:
«Ey Muhammedi» diye seslenecek. Ben de ona şöyle diyeceğim: «Ben tebliğ ettim;
artık senin için bir şey yapamam, sen kendine yapacağını yaptın»."[4]
2676- Diğer
bir rivayet: "Kimin malı olup da onun zekâtını vermezse o mal, Kıyamet günü
sahibi için dazlak başlı ve iki gözü arasında kara bir nokta bulunan büyük bir
ejderha şeklinde gelip boynuna dolanacak ve onu iki dudağı ile yakalayacak.
Sonra şöyle diyecek:
«İşte ben senin o
biriktirip de zekâtını vermediğin malınım»."
Sonra şu âyeti okudu:
"Allah'ın bol nimetlerinden verdiklerinde cimrilik edenler, sakın bunun
kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Bilakis bu onların kötülüğüne-dir.
Cimrilik yaptıkları şey Kıyamet günü boyunlarına dolanacaktır."
(Âl-iİmrân 180)"[5]
2677- Diğer
rivayette: "Ebû Hureyre'ye soruldu: "Devenin hakkı nedir?" Cevap
verdi: "İyilerini verirsin. Sütü çok olanları sütünden yararlanmak üzere
emanet verirsin. Binilmek üzere ödünç verirsin. Aşılamak üzere erkek deveyi
emanet verirsin. Dişi devenin sütünden (fakirlere) içirirsin ve su çekmek için
deveyi emanet verirsin."[6]
2678-
Müslim, Câbir'den benzerini rivayet etti; onda şöyle geçer:
"Define sahibi
definenin hakkını (zekâtını) vermezse, Kıyamet gününde definesi dazlak başlı
bir ejderha olup, ağzını açarak onu kovalayacaktır. Ona yaklaştığı zaman ondan
kaçacak; ejderha ise arkasından şöyle seslenecek: «Gel sakladığın defineni al!
Benim ona ihtiyacım yoktur.» Ondan kurtuluş olmadığını anlayınca, elini onun
ağzına sokacaktır. Ejderha ise, onun elini hurma hasırını parçalar gibi
parçalayacaktır."[7]
2679- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"Malının zekâtını
verdiğin zaman, üzerindeki borcunu ödemiş olursun." [Tirmizî][8]
2680- Ebû Hureyre
radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem zekâtı emretti.
Denildi ki: "İbn Cemîl, Hâlid bin el-Velîd, Abbâs zekât vermedi."
Şöyle buyurdu:
"İbn Cemîl zekât
vermekten nasıl çekinir ki o, önce fakirdi, sonra Allah ve Resulü onu muhtaç
durumdan kurtardılar. Hâlid'e gelince, siz zekât istemekle ona haksızlık
ediyorsunuz. Zira Hâlid, zırhlarını vakfetmiş ve silahlarını Allah yolunda
hazırlamıştır. Abbâs'a gelince o, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in
amcasıdır. Zekât ona vaciptir. Fakat Abbas' in zekâtı (vaktinden önce) bir
misliyle beraber verilmiştir."[9]
2681- Bir
rivayette: "Bir misli ile olmak üzere (Abbas'in sadakasını) ben
ödeyeceğim" şeklindedir. fBuhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî.][10]
2682- Ebû
Rafı radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem, Ömer'i zekât toplamaya gönderdi. Abbâs'a gitti. Abbâs ona
sert davranınca, gelip Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e şikayet etti.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Ey Ömer! Bilmiyor musun
kişinin amcası baba yarısıdır. Abbâs bu yılın zekâtını geçen sene peşin
verdi."
[Taberânî,
Mu'cemu'l-Evsat'ta leyyin bir isnadla.][11]
2683- Muâz
radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim malının
zekâtını ecrini bekleyerek verirse, ecrini alır. Kim vermezse ben ondan (zorla)
alırım. Bu defa malının yarısı borçlardan bir borç (gibi) olmuş olur. Ey
Rabbimiz! Muhammed ailesine ondan (zekât malından) bir şey yoktur."
[Rezîn][12]
2684- Enes
radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kıyamet gününde
fakirlerden dolayı zenginlerin vay haline. Çünkü onlar şöyle diyeceklerdir:
«Ey Rabbimiz! Bu zenginler bize haksızlık ettiler. Senin bizim için onlara farz
kıldığın hakkımızı vermediler.» Allah Teâlâ da şöyle diyecektir: «İzzetim ve
Celâlim hakkı için, sizi yaklaştıracağım, onları uzaklaştıracağım.» Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, daha sonra şu âyeti okudu: «Onların
mallarında sâil ve yoksul için belirli bir hak vardır.» (Meâric 25-25)"
[Taberânî,
Mu'cemıı's-Sağîr ve Mu'cermı'l-Evsat'ta.][13]
2685- Ömer
radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Zekâtın
verilmemesi, karada ve denizde malların telefine sebep olur."
[Taberânî,
Mu'cemu'l-Evsat'ta zayıf bir senedle.][14]
2686- Bezzâr.Âişe'den:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Sadaka veya
zekât, karıştığı malı mutlaka bozar."[15]
2687-
Bureyde radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"Herhangi bir
kavim zekât vermezse mutlaka Allah onlara kıtlık verir."
[Taberânî, Mu
'eemu'l-Evsaf ta..][16]
2688-
Nâfi'den:
İbn Ömer şöyle derdi:
"Üzerinden bir yıl geçmedikçe herhangi bir malda zekât vacip olmaz."
[Mâlik][17]
2689- Tirmizî
bu (mevkuf) hadisi şu lafızla (Peygamber'e) ref'etmiştir:
"Kim bir mal elde
ederse, üzerinden bir sene geçinceye kadar, onun zekâtı yoktur."[18]
2690- Alî
radiyallahu anh'dan:
"Abbâs bir an
önce hayra girmek için, üzerinden sene geçmeden malının zekâtını hemen vermek
için Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'den izin istedi, ona bu hususta
izin verdi." [Ebû Dâvud ve Tirmizî.][19]
2691- Ebyad
bin Hammâl radiyallahu anh'dan:
"O, Peygamber
sallallahu aleyhi ve sel-Jem'e (kavminin) temsilci(si) olarak geldiği zaman,
Sebe' halkından zekât almaması hususunda konuşunca, cevaben şöyle buyurdu: «Ey
Sebe' tün kardeşi! Zekât vermeniz icap eder.» Bunun üzerine (Ebyad) dedi ki:
«Ey Allah'ın Resulü! Biz sadece pamuk ektik. Sebe' halkı dağıldı. Onlardan
Me'rib'de pek azı kaldı.»
Bunun üzerine Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, Sebe' halkından Me'rib'de geri kalanlar ile
Muâfir bezinin kıymetine denk olmak üzere her sene yetmiş takım elbise
vermeleri üzerinde anlaşma yaptı. Bunu Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
vefat edinceye kadar ödemeyi sürdürdüler. Sonra zekât memurları bu anlaşmayı
uygulamadan kaldırdılar. Ebû Bekr, halife olunca Allah Re-sûlü'nün yaptığı bu
anlaşmayı tekrar getirdi. Ebû Bekr ölünce, bu anlaşma zekâtın gereğine göre
vergiye dönüştürüldü." [Ebû Davud][20]
2692- Osman
b. Ebi'l-Âs radiyallahu anh'dan:
"Sakîf delegesi
Allah'ın Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e geldiklerinde kalpleri daha iyi
yumuşasın ve etkili olsun diye onları mescidde ağırladı. Savaş için askere
çağrılmayı, (zekâtları toplanırken) öşür vermemeyi ve namaz kılmamayı şart
koştular. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: «Sizden (belli
bir süre) cihad için askere çağrılmasın, öşür de alınmasın; fakat içinde rükû
bulunmayan (namazsız) bir dinde hayır yoktur» buyurdu."[21]
2693- Vehb
bin Münebbih'den: Câbir'e Sakîf'in durumunu sordum. "Onlar biat
ettiklerinde, zekât vermemeyi ve cihad etmemeyi de şart koştular mı?"
Câbir, daha sonra Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle
buyurduğunu duyduğunu söyledi: "Onlar müslüman oldukları takdirde zekât
da verecekler, harbe de gidecekler."
|İkisi de Ebû Davud'a
aittir.|[22]
2694-
el-Hâris el-A'ver'den, o da Alî'den: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"Eğer senin ikiyüz
dirhemin olup üzerinden bir sene geçerse, beş dirhem (yani kırkta birini)
zekât vermen gerekir. Yirmi dinara ulaşmadıkça altın için hiçbir şey gerekmez.
Ama yirmi dinar olup da üzerinden bir yıl geçerse o zaman yarım dinar zekât
vereceksin, fazla olursa ona göre hesaplayıp fazla vereceksin." (Râvi
dedi ki: "Fazla olursa hesaplayıp fazla vereceksin sözü, Alî'ye mi aittir
yoksa, Allah Resulüne mi nisbet etmiştir, bilmiyorum.") "Üzerinden
bir sene geçmedikçe hiçbir malda zekât yoktur." [Ebû Dâvud][23]
2695- Ebû
Saîd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Beş ûkiyeden
(yani ikiyüz dirhemden) aşağı miktarda olan gümüşte zekât yoktur. Beş devenin aşağısında
zekât yoktur. Beş vesk miktarının aşağında(ki hurma, üzüm ve tahıllarda da)
zekât yoktur." [Altı hadis imamı.][24]
2696- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem,
(matlardan alınması
gerekli) zekât hakkında bir mektup yazdırdı; ancak zekât memurlarına
gönderemeden vefat etti. Onu kılıcıyla be-bir yere koymuştu. Ebû Bekr, halife
ıodu uyguladı. Sonra Ömer de ölünce onu uyguladı. Orada şunlar yazılı idi:
"Beş devesi olan bir koyun, on devesi olan iki koyun, onbeş devesi olan
üç; yirmi devesi olan dört koyun zekât verecek. Tırmibeş devesi olan, otuz beşe
ulaşıncaya kadar bir bint mahâd (iki yaşında bir deve) verecektir. Bir artarsa
kırkbeş oluncaya kadar bir bint lebûn (üç yaşında bir dişi) deve verecektir.
Bir artarsa altmışa kadar hıkka (dört yaşına girmiş dişi deve) verecektir.
Bir daha artarsa yetmiş beşe kadar ceze'a (beş yaşına girmiş dişi deve) verecektir.
Bir daha artarsa doksana kadar iki bint <t-(3 yaşında sağılı dişi deve)
verecektir.
Bir daha artarsa, yüzyirmiye
kadar iki hıkka (dört yaşında dişi deve) verecektir. Eğer deve sayısı bundan
çok ve fazla ise, her ellide bir hıkka, her kırkta bir ibn lebûn verecektir.
Koyunda, kırkta bir
koyun, yüzyirmiye kadar böyle (tek koyun). Yüzyirmibire ulaşınca ikiyüze kadar
iki koyun; bir daha artarsa (ikiyüzbire ulaşınca) üçyüze kadar üç koyun zekât
verecektir.
Eğer koyunlar bundan
fazla ve çok olursa (üçyüze ulaşınca), her yüz koyuna bir koyun verecektir.
Yüzden aşağı kalan küsurata zekât düşmez. Zekât korkusuyla bir arada olanlar
ayrılmaz, ayrı olanlar birleştirilmez. İki ortağın malından alınan zekâtta, her
ikisi de adalet üzere birbirlerine müracaatta bulunurlar. Sakat, yaşlı ve
kusurlu hayvan zekât olarak verilmez."[25]
2697- Diğer
bir rivayette: "Zekât toplayıcı geldiği zaman, koyunlar üçe taksim
edilir; üçte biri kötü, üçte biri iyi olanlar, üçte biri de orta halli olanlar.
Zekât memuru orta halli kısmından alır." [Ebû Dâvud ve Tirmizî.][26]
2698- Enes
radiyallahu anh'dan: Ebû Bekr radiyallahu anh, onu Bahreyn'e gönderdiği zaman,
üç satırlık mühürle mühürlenmiş bir mektup verdi. Satırların birinde
"Muhammed", ikincisinde "Resul", üçüncü-f sünde
"Allah" yazılı idi. Mektup şöyle idi: ;
"Bismillahirrahmanirrahim. Bu, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in
müslü-manlara farz kıldığı ve Allah'ın emrettiği zekât /arızasıdır. Kim
müslümanlardan bunu usûlü dairesince isterse versin; kim bunun üstünde isterse
ona vermesin:
Yirmidört ve daha
aşağı miktardaki deve için, her beş devede bir koyun. Yirmibeşe ulaşınca, otuzbeşe
kadar, bir bint mahâd (iki yaşına basmış dişi deve), eğer bint mahâd yoksa
ibn lebûn (iki yaşına basmış erkek deve) verir. (Deve sayısı) otuzaltıya
ulaşınca, kırk-beşe kadar bir ibn lebûn; kırkaltıya ulaşınca altmışa kadar dört
yaşına girmiş erkek deveye çekilen bir dişi deve (hıkka); altmışbire ulaşınca,
yetmiş beşe kadar bir ceze'a (beş yaşına basan bir deve); yetmişaltıya ulaşınca
doksana kadar iki bint lebûn; doksanbire ulaşınca yüz yirmiye kadar erkek
deveye çekilen dört yaşına girmiş iki dişi deve (hıkka); yüz yirmiyi aşarsa,
her kırkta biri için bir ibn lebûn; her ellide biri için bir hıkka vermesi gerekir.
Dörtten fazla devesi olmayana bir şey lazım gelmez, sahibi illa vermeyi (nafile
olarak) isterse başka. (Deve sayısı) beşe ulaşırsa bir koyun verir.
Koyunun zekâtına
gelince: Bunların zekâtı sadece kırda otlatılanlardan alınır. Otlatılan koyun
sayısı kırka ulaştı mı, yüzyirmiye kadar bir koyun alınır. Yüzyirmiyi geçti mi
ikiyüze kadar iki koyun; ikiyüzü geçti mi üç-yüze kadar üç koyun; üçyüzü geçti
mi her yüz koyunda bir koyun alınır. Eğer kişinin yayılmakta olan koyunlarının
sayısı kırktan aşağı olursa hiçbir şey lazım gelmez, sahibinin nafile olarak
kendi isteğiyle verdiği müstesna. Zekât endişesiyle ayrı olanlar bir araya getirilmez,
bir arada olanlar da ayrılmazlar. İki ortağın malından alınan zekâtta her ikisi
de, adalet üzere birbirlerine müracaat ederler. Zekât verirken çok yaşlı ve
kusurlu hayvan zekât olarak verilmez. Zekât memuru isterse tekeyi de zekât
olarak alabilir.
(Ikiyüz dirhemlik)
gümüşte, onda birin dörtte biri (yani kırkta biri) zekât vardır. (Gümüşün
miktarı) yüzdoksan (dirhem) olursa zekât yoktur. Sahibi kendi isteği ile
verirse başka. Eğer zekât olarak bir ceze'a vermesi gerek sayıya ulaştığı bir
durumda sürü içinde ceze'a devesi bulunmaz da, yanında hıkkası varsa ondan bir
hıkka ve onunla beraber (aradaki- noksanlığı tamamlamak için) iki koyun ya da
yirmi dirhem zekât olarak kabul edilir. Eğer deveden hıkkayı gerektiren bir sayıya
ulaşıp da hıkkası yok da sürüsünde bir ceze'ası varsa, ceze'a ondan zekât
olarak kabul edilir. Ancak zekât memuru karşılığında ya iki koyun ya da yirmi
dirhem zekât sahibine geri ödeme yapar.
Hıkka vermesi gereken
bir sayıya ulaşıp da, eğer sürüde bir hıkka bulunmaz da bint lebûnu varsa, bint
lebûnu kabul edip karşılığında iki koyun veya yirmi dirhem verir.
Bint-i lebûn
gerektiren bir sayıya ulaşıp da bint lebûnu olmayıp hıkkası varsa, ondan hıkka
kabul olunup, zekat memuru ona iki koyun veya yirmi dirhem ödeme yapar. Bint-i
lebûnu icab ettiren sayıya ulaşıp da eğer bint lebûnu olmayıp da bint mahâdı
varsa o zaman ondan bint mahâd kabul edilir; ayrıca onunla beraber yirmi
dirhem veya iki koyun memura verir. Eğer bint mahâd gerektiren sayıya ulaşıp
da bint mahâdı olmayıp da bint lebûnu varsa, ondan bint lebûn kabul edilir;
zekat memuru ona yirmi dirhem ya da iki koyun verir. Eğer sürüde tam anlamıyla
bint-i mahâd olmayıp da ibn lebûnu varsa o zaman ibn lebûnu kabul olunup başka
bir şey lazım gelmez." [Buhârî, Nesâî ve Ebû Dâvud.][27]
2699- Muâz
radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, beni
Yemen'e gönderdiğinde, sığırın sayısı otuza ulaşmadıkça zekât olarak hiçbir
şey almamamı emretti. Otuza ulaştığında kırka kadar iki yaşına basmış erkek
veya dişi bir buzağı alman lazım gelir. Kırka ulaşınca bir müsinne (üç yaşında
dişi buzağı) gerekir." [Sünen ashabı][28]
2700- M
radiyallahu anh 'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellemi, buyurdu:)
"Ben, sizi at ve
köle zekâtından muaf tuttum; mallarınızın zekâtını her ikiyüzde beş (yani
kırkta bir) verin."
[İkisi de Sünen
ashabına aittir. Ancak lafız Nesâî'nindir.][29]
2701- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ne atta ne de
kölede zekât yoktur; ancak kölenin fitresi verilir."
[Altı hadis imamı.
Lafız Ebû Davud'a aittir.][30]
2702- Câbir
radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Çayırda yayılan
atlardan her bir at için bir dinar zekât
gerekir."
[Taberânî, Mu 'cemu'
I-Evsat'tz zayıf bir senedle.][31]
2703- Süfyân
bin Abdillah radiyallahu wh'âan;
Ömer kendisini zekât
toplamaya gönderniş. Kuzu ve oğlakları nisab miktarına dahil ediyordum. Bunun
üzerine: "Kuzu ve oğlakanmızı sayıyor, fakat bunlardan zekât olacak bir
şey almıyorsun, öyle mi?" dediler. Medine'ye) dönüp Ömer'e gelip de durumu
)na açtığı zaman Ömer şöyle demiş: "Evet, çobanların kucaklarında
taşıdıkları oğlak ve cuzular da nisab miktarına dahildir, fakat sen Dnlan zekât
olarak alma. Ayrıca o malların en Lyisini, sağımlık için ayırdıklarını,
emzirecek yavrusu olanları ve erkek hayvanlarını da alma, genç ve normal
olanlarını al. Zira bu, hayvanın en iyisi ile düşüğü arasında orta halli
olanıdır." [Mâlik][32]
2704- Ubeyy
bin Kâ'b radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem, onu zekât görevlisi olarak göndermiş. O, üzerine zekât olarak
bint mahâd vermesi gereken adama demiş ki: "Zekâtın olan bint mahâdı
ver!" Adam cevap vermiş: "Bunun ne sütü var, ne de sırtına binilir;
bunun yerine şu besili büyük dişi deveyi al!" Kabul etmemiş ve Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem'e meseleyi götürmeden bir şey yapamayacağını söylemiş.
Derken beraber Peygamber sallalla-hu aleyhi ve sellem'e gitmişler (Ubeyy'e
ar-zettiği deve de yanların da imiş) ve durumu anlatmışlar. Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem, adama: "O deve sana aittir (yani sana farz
olan o değildir); ancak nafile olarak onu verirsen, Allah sana karşılığını
verir. Biz de senin bu hayrını kabul ederiz." buyurdu. Ve Allah Resulü onu
almasını emretti ve ona bereketle dua etti. [Ebû Dâvud uzunca bir kıssa ile.][33]
2705- İmrân
bin Husayn radiyallahu anh'-dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"islâm'da ne
celeb (zekât malının memurun ayağına getirilmesi), ne ceneb (zekât verenin,
zekât malını bulunduğu yerden uzaklaştırması, böylece zekât memuruna güçlük
çıkarması) ve ne de müşâgare (mehir alıp vermemek için iki kişinin, birbirinin
hısımlarından birer kadınla evlenmesi) vardır. Kim hak etmediği bir şey kapıp
gasbederse bizden değildir." [Nesâî]
Derim ki: Orjinalinde
de bu böyledir. Ancak "yarışlar" bölümünde Ebû Davud'a nisbetle gelecektir:
"(Yarışta) atı kovalayacak adam tutmak (celeb) ve yedek at taşımak
(ceneb) yoktur" ibaresi ile hadis uzunca olarak Tirmizî'ye aittir. Nesâî
ise "nehbe"yi (soygunu) zikretmedi; ben hadisi uzun olarak, Tirmizî
ve Nesâî'nin şiğâr babında buldum. Bu hadis ikisine aittir.[34]
2706- Enes
radiyallahu anh'dan: "Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem,
(zekâtı) müslümanlann
mallarının her kırk dirheminde bir dirhem; zimmîlerin mallarında ise her yirmi
dirhemde bir dirhem; zimmeti bulunmayanların mallarında ise her on dirhemde
bir dirhem olarak takdir etmiştir." [Taberânî, Mıı'cemu'l-Evsat'ta.][35]
2707- Muâz
radiyallahu anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem,
onu Yemen'e
gönderdiğinde şöyle buyurmuştur: "(Zekâtı) daneden dane; koyundan koyun,
deveden deve, sığırdan sığır olarak al!" [Ebû Dâvud][36]
2708- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Yağmurun ve
kuyuların suladığı arazilerden çıkan mahsullerde onda bir, sulama usulüyle
(kovalarla) elde edilen ürünlerde ise onda birin yarısı (yirmide bir)
vardır."
[Buhârî ve Sünen
ashabı.][37]
2709- Attâb
bin Esîd radiyallahu anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, üzümleri
tıpkı (ağaç üzerindeki) hurma gibi oranlamamızı ve zekâtını, hurmada, kuru hurma
olarak aldığımız gibi (yani ağaç üzerinde takdir edilip) kuru üzüm olarak
almamızı emretti. [Tirmizî ve Ebû Dâvud.][38]
2710- Sehl
bin Ebî Hasme radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"(Ağaç üzerindeki
mahsulde) takdir ettiğiniz zaman ürünü toplayın, ancak üçte birini bırakın
(takdire dahil etmeyin); üçte birini bırakmazsanız bari dörtte birini
bırakın."
[Sünen ashâbı][39]
2711- Âişe
radiyallahu anhâ'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem,
Abdullah bin Ravâha'yı
zekâtı tahmin ve tak-dîr etmesi için Hayber'e gönderirdi. Bunun üzerine o,
tahmin ve takdir eder, sonra yahu-dileri bu tahmin ve takdiri kabul etmeleri veya
kendi takdirleriyle ona vermeleri için muhayyer bırakırdı ki, meyveler
yenmeden ya da dağıtılmadan önce zekâtı sayılıp meydana çıksın." lEbû
Dâvud][40]
2712- Onun
Câbir'den rivayeti: "Onu kırkbin
vesak olarak tahmin ve takdir etti. Yahudiler bunu alıp almamakta muhayyer
bırakılınca hurmayı aldılar, fakat yirmi bin vesak borçlu kaldılar."[41]
2713- Mâlik,
Süleyman bin Yesâr'dan: Onlar (yahudiler) ona (İbn Revâha'ya) altın toplayıp:
"İşte bunlar senindir. Bize yumuşak davran ve taksimatta göz yumuver"
dediler. Cevaben şöyle dedi:
"Ey Yahudi
topluluğu! Vallahi siz bana göre Allah'ın en nefret ettiği yaratıklarsınız!
Sizin bu davranışınız beni yolumdan alıkoyamaz. Bana teklif ettiğiniz bu
rüşvet haramdan başka bir şey değildir. Biz bunu yemeyiz."
"Demek ki gökler
ve yerler böyle (dürüstlükle) ayakta duruyor" dediler.[42]
2714-
Abdullah bin Ebî Bekr bin Muham-nıed bin Amr bin Hazm radiyallahu anh'dan:
"Abdullah bin
Ravâha, Hayber'de Yahudilere ancak bir sene tahmin ve takdirde bulunabildi.
Mûte günü şehit düşünce, onun yerine Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
Cebbar bin Sahr'ı gönderdi de, o takdir ve tahminde bulundu." [Taberânî,
Mıı'cemıı' I-Kebîr'de.][43]
2715- Âişe
radiyallahu anhâ'dan:
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem, hurmanın gece devşirilmesini yasakladı."
[Bezzâr leyyin bir senedle.][44]
2716- Sehl
bin Huneyf radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem,
yaramaz âdî ve ot
renginde tozlu ufak olan hurmaları zekât olarak almayı yasakladı." [Ebû
Davud].[45]
2717- Muâz
radiyallahu anh'dan:
"O, Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem'e mektup yazıp sebzelerden zekât alınıp alınmayacağını sordu.
Cevabî mektupta onlara bir şey gerekmediğini bildirdi."
ITirmizî ve "bu
hadis sahih değildir" dedi.][46]
2718- Talha
radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Yesillik(le
sebzeler)de zekât yoktur." [Taberânî, Mıı'cemıı'I-Evsat ve el-Bezzâr
leyyin bir senedle.][47]
2719-
Tâvus'tan:
Muâz. Yemenlilere
şöyle dedi: "Zekât ola bana arpa ve mısır yerine hamiş bezinden elbiseler getirin. Bu, sizin için hem ûâa
kolay, hem de Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in Medine'deki ashabı
için de daha iyi ve yararlı olur."
[Buharı bâb
başlığınnda (tercemesinde).][48]
2720-
es-Sâib bin Yezîd radiyallahu anh'dan: Osman şöyle derdi: "Bu (ay), zekât
verme ayınızdır. Borçlu olanlar borçlarını versinler ki, böylece herkesin malı
eline geçsin de onlar da zekâtlarını versinler." [Muvatta'][49]
2721- Amr
bin Şuayb, babasından, o da dedesinden:
Bir kadın, kızı ile
beraber Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e geldi. Kızın elinde iki tane
altından kalın bilezik vardı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem sordu:
"Bunların
zekâtını verdin mi?"
"Hayır."
"Kıyamet gününde
Allah' in bunları ateşten iki bilezik yapıp koluna takmasından hoşlanır
mısın?" Bunun üzerine kadın, derhal bilezikleri çıkarıp Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem'in önüne bırakıp şöyle dedi:
"Bunlar Allah ve
Resûlünündür."
[Sünen ashabı][50]
2722- Âişe radiyallahu
anhâ'dan:
Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem, yanıma girdi, elimde kaşı olmayan iki büyük gümüş
yüzüğü görünce sordu:
"Bu nedir ey
Âişe?"
"Ey Allah'ın
Resulü! Senin için süsleneyim diye bunları yaptım (taktım)."
"Bunların
zekâtını veriyor musun?"
"Hayır, (veya
bunun gibi Allah'ın dilediği bir şey söyledim)"
"Bunlar(ın
vebali) ateş olarak sana yeter!" [Ebû Dâvud][51]
2723-
el-Kâsım bin Muhammed radiyallahu anh'dan:
Âişe'nin kardeşi Muhammed'in
yetim kızları vardı. Onları evinde himayesine almıştı. Ellerinde (kendilerine
ait) bilezikleri vardı, (Âişe bunların) zekâtını vermezdi.[52]
2724- Nâfi'
radiyallahu anh'dan:
"İbn Ömer,
kızlarına ve cariyelerine altın bilezik takardı ve onların zekâtını
vermezdi." [İkisi de Mâlik'e aittir.][53]
2725- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e bir
parça altın getirildi. Bu bize madenden gelen ilk zekâttı. Şöyle buyurdu: «Madenler
olacak; onların içinde yaratıkların en kötüleri bulunacaktır»."
[Taberânî,
Mu'cemu'I-Evsat ve's-Sağîr'de.][54]
2726- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"Hasta hayvan(ın
sebep olduğu zarar) hederdir. Kuyu(nun sebep olduğu zarar) hederdir. Maden(in
sebep olduğu zarar) hederdir (yani bunların sebep olduğu zararlar tazmin
edilmez). Definelerde beşte bir (zekât) vardır." [Ebû Dâvud hariç. Altı
hadis imamı.]
Mâlik der ki:
"Aramızda ihtilâf olmayan ve ilim ehlinden duyduğum gerçek şudur: Ri-kâz
(define), ne bir külfet, ne büyük bir harcama ve ne de çalışmakla elde
edilmeyip Cahili-yet devrinden kalma yer altında bulunan gömülerdir."
Aramak için sermaye
gerektiren, uğrunda büyük külfet sarfedilen, buna rağmen bazen bulunup bazen de
bulunamayarak emek boşa giden defineler ise rikâz değildir.[55]
2727- Duba'a
binti'z-Zübeyr bin Abdil-muttalib radiyallahu anhâ'dan:
Mikdâd'la evli olan bu
kadın anlattı: (Kocam) Mikdâd, Bakî' el-Habhaba'ya kazây-i hacet için
gitmişti. Aniden bir delikten dinar (altm para) çıkartan bir fare ile
karşılaştı. Topraktan devamlı olarak dinar çıkarıyordu; nihayet dinar sayısı
on yediye ulaştı. Sonra içinde bir dinar bulunan kırmızı bir bez çıkarttı.
Böylece toplam onsekiz dinar oldu. Onu alıp doğruca Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sel-lem'e götürdü ve "Haydi bunun zekâtını al!" dedi. Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem sordu:
"Sen deliğe indin
mi?"
"Hayır."
"O halde Allah
onda sana bereketler versin!" buyurdu. [Ebû Dâvud][56]
2728- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: "Anber, bir gömü (rikâz) olmayıp denizin
dışarıya çıkartıp
attığı bir şeydir."
[Buhârî, bir bâb
başlığında (tercemesinde).][57]
2729- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Balda her on
petekde bir petek (bal) zekât vardır." [Tirmizî][58]
2730-
Taberânî, Mu'cemu l-Evsat'ta leyyin bir isnadla: "Her on iki kırbada bir
kırba zekât vardır, bundan az olanda hiçbir şey yoktur."[59]
2731- Amr
bin Şuayb, babasından, o da dedesinden:
"Mut'ân oğullarından
biri olan Hilâl, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e (zekât tahakkuk
eden) arı balının öşrünü getirdi ve kendisine (arılan için) Selebe vadisinde
bir yer verilmesini rica etti. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, o
vadiyi ona tahsis etti.
Ömer, hilafet makamına
geçtiğinde, Süfyân bin Vehb, Ömer'e ne kadar zekât vereceğini bildirmesi için
bir mektup yazdı. Cevabî mektupta Ömer: «(Hilâl) Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem'e balının öşründen ne kadar veriyor idiyse, sana da o kadar
versin. Eğer öderse onun namına Selebe vadisini koru! Şayet ödemezse o ancak
bir yağmur sineğidir, dileyen onu (balını) yiyebilir» diye yazdı."
[Nesâî, Ebû Dâvud.][60]
2732- Amr
bin Şuayb, babasından, o da dedesinden:
Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem, cemaate şöyle hitap etti: "Dikkat edin! Kim mal sahibi
bir yetimin velîsi olursa, onun malını ticarette çalıştırsın! Aksi halde
zekât, o malı yiyip bitirir." [Tirmizî][61]
2733- Mâlik
(b. Enes) radiyallahu anh'dan: Ömer dedi ki: "Zekâtın yiyip bitirmemesi
için yetimin malını (parasını) ticarette kullanijüj mak suretiyle çalıştınn!"[62]
2734- Semure
bin Cundeb radiyallahu anh'dan:
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem, bize satmak için hazırladığımız mallarımızın
zekâtını vermemizi emrederdi." [Ebû Dâvud][63]
2735- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem,
fitre sadakasını
müslümanlardan her bir köle, hür erkek ve kadın, küçük ve büyük üzerine, hurma
ve arpadan bir sa' (bir nevi ölçek) olarak takdir etmiştir. Ve bize bu
fitreyi, cemaat namazgaha çıkmadan önce vermemizi emretmiştir." [Altı
hadis imamı. Lafız Buhârî'nindir.][64]
2736- Diğer
bir rivayette: "İbn Ömer, fitreyi bundan bir veya iki gün önce verirdi."[65]
2737- Diğer
rivayette: "İnsanlar Resûlul-lah sallallahu aleyhi ve sellem'in zamanında,
fitreyi, arpadan bir sa', hurmadan bir sa'; kılçıksız arpa ve kuru üzümden bir
sa' olarak verirlerdi. Ömer hilafet makamına geçip de insanlar çoğalınca, bu
şeylerin yerine yarım sa' buğdayı fitre olarak tahsis etti."[66]
2738- Ebû
Saîd radiyallahu anh'dan: "Biz, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
hayattayken, çocuk, büyük, hür ve köle için şu üç şeyden fitre verirdik: Bir
sa' hurma, bir sa' keş (yoğurt kurusu), bir sa' arpa.
Muaviye zamanına kadar
bu, böyle devam etti. O, iki müd buğdayı, bir sa' hurmaya denk tuttu.
Ama bana gelince, ben
hâlâ eski usûlü takip ediyorum; yaşadığım sürece de öyle yapacağım."
[Altı hadis imamı.][67]
2739- Abdullah
bin Sa'lebe ya da Sa'lebe bin Abdillah bin Ebî Su'ayr radiyallahu anh'dan, o
da babasından:
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem, ayağa kalkarak bize hitap etti ve fıtır sadakasını,
her fert için bir sa' hurma, ya da bir sa' arpa; yahut küçük, büyük, hür ve
köleden iki kişi için bir sa' buğday vermemizi emretti.
[Ebû Dâvud][68]
2740-
Tirmizî bunun bir benzerini, Amr bin Şuayb, o da hasasından, o da dedesinden
olmak üzere merfû olarak nakletti.[69]
2741- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem,
bu sadakayı, bir sa'
hurma yahut bir sa' arpa, yahut yarım sa' buğday olarak, her hür veya köle, her
erkek veya kadın, her küçük veya büyük üzerine takdir etmiştir. Alî radiyallahu
anh, (Kûfe'ye) gelip de fiyatları ucuz görünce: «Allah, size geniş imkanlar
bahşetti; onun için artık her şeyden bir sa' verseniz daha iyi olur»
dedi." [Nesâî ve aynı lafızla Ebû Dâvud.][70]
2742- Ayrıca
onun (Ebû Davud'un İbn Abbâs'tan) şu rivayeti de vardır: "Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem, fitreyi oruçlu iken sâdır olan lüzumsuz söz ve
sövmek gibi günahları için bir temizlik; ayrıca yoksullar için de bir yiyecek
olması için takdir etmiştir.
Kim onu (fıtır
sadakasını) namazdan önce verirse bu, makbul edilmiş bir zekât olur. Ama
namazdan sonra verirse, sadakalardan bir sadaka olmuş olur."[71]
2743- Kays
bin Sâ'd bin Ubâde radiyalla-hu anh'dan:
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem, bize fitre sadakasını zekât âyeti nazil olmadan
önce emretmiştir. Zekât emri geldikten sonra, onu vermemizi bize ne emretti, ne
de yasakladı. Ama biz gene de veriyorduk." [Nesâî][72]
2744- Ebû
Humeyd es-Sâ'idî radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem, Ezd kabilesinden İbnü'l-Lutbiyye adında bir adamı sadaka
üzerinde (zekât toplamakla) görevlendirdi. Zekât toplayıp dönünce: "İşte
bunlar size. Şunları da bana hediye olarak verdiler" deyince, Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem hemen ayağa kalkıp Allah'a hamd ü senada
bulunduktan sonra şöyle buyurdu:
"Ben sizden
birinizi Allah'ın beni görevlendirdiği bir iş (zekât toplamak) için
görevlendiriyorum; gelip şöyle diyor: «Bu size, bu a da bana, çünkü bu bana hediye olarak
verilmiştir.» Babasının veya annesinin
evinde otursaydı, eğer doğru sözlüyse bu
hediye ona gelir miydi? Vallahi eğer biriniz, haketmediği bir şey alırsa,
Kıyamet gününde Allah'a kavuştuğu zaman, aldığı şeyi sırtına alıp taşıyacaktır.
Şayet bu haksız aldığı şey, deve ise böğürecek, sığırsa möleyecek ve koyunsa
meleyecek.» Daha sonra Allah Resulü koltuğunun altındaki beyaz teni görününceye
kadar ellerini kaldırıp şöyle dedi: "Allahım! Tebliğ ettim mi?"
[Buhârî, Müslim ve Ebû Dâvud.|[73]
2745- Adiyy
bin Amîre el-Kindî radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem (
buyurdu:)
"Biz, içinizden
birini görevlendirip de o, bir iğne veya daha büyük bir şeyi bizden gizli
alarak alırsa bu, bir hiyanet olarak Kıyamet 'ününde karşısına çıkar."
Hemen bir adam lyağa kalkıp şöyle dedi:
"Ey Allah'ın
Resulü! Bana verdiğin göreli benden geriye al!"
"Ne'n var?"
"Böyle böyle
dediğini duydum da."
Şöyle buyurdu:
"Ama ben şunu
diyorum: «Dikkat edin! Siz içinizden kimi bir iş için görevlendirdiyek, onun
azını da çoğunu da getirsin. Daha onra kendisine verileni alır, yasak
edilendense vazgeçer»." |Müslim ve Ebû Dâvud.][74]
2746- İmrân
bin Husayn'ın azatlısı İbra-ıim bin Atâ'dan, o da babasından:
Ziyâd veya bir kısım
emirler İmrân bin lusayn'ı zekât toplamaya gönderdi. Zengin-erden zekâtı alıp,
(o yörenin) fakirlerine damıttı. Döndüğünde, İmrân'a sordu:
"Mal
nerede?"
"Sen beni mal
için mi gönderdin? Biz onu Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in zaında
aldığımız yerden aldık. Yine onun zamanında verdiğimiz yerlere dağıttık."
[Ebû Dâvud][75]
2747- Cerîr
bin Abdillah radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"Size zekât
memuru geldiğinde, sizden ayrılırken gönlü hoş ve hoşnut olarak
ayrılsın."
[Müslim ve Sünen
ashabı.][76]
2748- Diğer bir
rivayette: Dediler ki: "Ey Allah'ın Resulü! Ya onlar (zekât memurları)
bize zulmederlerse?."
"Size haksızlık
etseler de, zekât memurlarınızı hoşnut edin!"[77]
2749- Câbir
bin Atîk radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"Yakında sizlere
atlı ve sevimsiz (zekât) memurları gelir. Size geldiklerinde onları iyi
karşılayın. Onlarla talep ettikleri şeylerin arasından çekilin. Eğer âdil
olurlarsa lehlerinedir. Şayet haksızlık yaparlarsa aleyhlerinedir. Ama yine de
onları hoşnut edin! Zira zekât (sevabınızın tamamı onların hoşnutluğuna
bağlıdır. (Onları razı edin ki) onlar da size dua etsinler." [Ebû Dâvud][78]
2750- Beşîr
bin el-Hasâsiyye radiyallahu anh'dan:
Dedik ki: "Ey
Allah 'in Resulü! Zekât memurları bize mütecaviz davranıyorlar (yani
borcumuzdan fazlasmı alıyorlar); onların bizden haksız olarak almak
istedikleri kadar malımızdan bir şey gizleyebilir miyiz?"
"Hayır"
buyurdu. [Ebû Dâvud][79]
2751- Enes
radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Zekâtta haksız
davranan kişi, zekât vermeyen gibidir." [Ebû Dâvud ve Tirmizî.][80]
2752- Râfi'
bin Hadîc radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Zekâtı hakkıyla
toplayan memur, evine dönünceye dek Allah yolunda gaza eden kişi gibidir."
[Her ikisi de Ebû Dâvud ile Tirmizî'nindir.][81]
2753- Mâlik
bin Utâhiyye radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Eğer zekâtı
hakkıyla toplamayan bir öşürcüyü görürseniz öldürün."
[Ahmed ve Taberânî,
Mu'cemu't-Kebîr'âz ismi meçhul bir râvi kanalıyla.][82]
2754-
Abdullah bin Ebî.Evfâ radiyallahu anh'dan:
Babam ağacın altında
biat edenlerdendi. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem zekâtlarını getiren
kavme: «Allahım! Falanın ailesine rahmet et!» diye dua ederdi. Babam zekâtını
getirip teslim ettiğinde ise şöyle dua etti: «Allahım! Ebû Evfâ ailesine
rahmet et!»"
[Buhârî, Müslim, Ebû
Dâvud ve Nesâî.][83]
2755- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"Zekât verdiğiniz
zaman: «Allahım, bunu kârlı kıl, zoraki verilen bir şey kılma!» şeklinde dua
etmek suretiyle sevabını istemeyi unutmayınız." [İbn Mâce zayıf bir
senedle.][84]
2756-
Abdülmuttalib bin Rabîa bin el-Hâ-ris radiyallahu anh'dan:
Rabîa ile Abbâs
buluşup bir araya geldiler; dediler ki: "Şu benim çocuğum (yani Abdülmuttalib)
ile Fadl bin el-Abbâs'ı Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e göndersek
te, onunla konuşup bu zekât toplama işine onları görevlendirse de onlara
vereceklerini verseler, elde edeceklerini de elde etseler." Tam o anda
Alî geldi ve ona da durumu anlattılar. Bunun üzerine şöyle dedi: "Bunu
yapmayın; çünkü o sizin bu teklifinizi kabul etmez."
Sonra Rabî'a onunla
(Alî ile) yalnız başına kalınca şöyle dedi: "Sen bunu bize rekabet yapmak
için söylüyorsun. Sen Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in damatlığını
elde ettin de biz seni kıskanmadık." Allah Resulünün damadı: "Benim
böyle bir niyetim ve gayem yoktur vallahi! Haydi onları gönderin!" dedi.
Onlar beraberce gittiler ve o (Alî) yattı.
Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem öğleyi kıldırdıktan sonra biz hücresine kendisinden
önce vardık. Onun yanında durduk. Gelip kulaklanmvzdan tattu \e şöyle
dedi". "Haydi içinizdekini söyleyin!" Derken içeri girdi; biz de
onunla girdik. O zaman Zeynep bint Cahş'ın nöbetindeydi. "Haydi gelin yemeği
beraber yiyelim" dedi.
Bir süre konuşmak için
birbirimizi bekledikten sonra aramızdan birimiz konuştu ve dedi ki: "Ey
Allah'ın Resulü! Sen insanların en iyisi ve en yardım sevenisin. Biz evlilik çağına
geldik. Bizi zekât toplama işlerinde gö-revlendirsen de aldıklarımızın bir
kısmım insanların verdikleri gibi versek, elde edeceğimizi de biz elde
etsek." Hiç cevap vermeden uzunca sustu. Öte yandan Zeynep de perde arkasından
(biz tekrar konuşmak istediğimizde susmamız için) işaret ediyordu. Sonra şöyle
buyurdu: "Bu zekâtlar Muhammed ailesine yaraşmaz. Çünkü bunlar insanların
kirleridir. Haydi bana humus (beştebir zekâtı) işleri ile uğraşan Mahmiyye'yi
ve Nevfel bin el-Hâris bin Abdullah'ı da çağırın!" Her ikisi de geldi.
Mahmiyye'ye dedi ki: "Haydi kızını şu çocuğa Fadl bin Abbâs'a
nikâhla." Hemen ni-
kahladı. Nevfel'e de:
"Haydi sen de kızını bu çocuğa ver!' dedi. 0 da verdi. Sonra Mahmiyye'ye:
"Haydi bunların mehrini humusu malından şu kadar şu kadar ver!"
buyurdu.[85]
2757- Diğer
rivayette: "Alî dedi ki: "Ben Hasan'ın babasıyım, erkek adamım.
Vallahi oğullarınız size Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'den dönünceye
kadar buradan ayrılmam." [Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî.][86]
2758- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: Hasan bin Alî, zekât hurmalarından bir
hurma alıp ağzına
koydu. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ona: "Kaka, kaka! At onu!
Bilmiyor musun, biz zekât yemeyiz!" dedi. [Buhârî ve Müslim][87]
2759- Enes
radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem yolda bir hurmanın yanından geçerken şöyle dedi:
"Eğer bunun bir zekât hurmasından olduğuna dair endişem olmasaydı,
mutlaka yer( dim." [Buhârî, Müslim ve Ebû Dâvud.][88]
2760- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e
bir yemek
getirildiğinde sorardı. Eğer ona: «Bu bir hediyedir» denilirse, yerdi. Eğer:
«Bu bir sadakadır» denilirse, yemezdi. Ve ashabına: «Haydi siz yiyin!» buyururdu."
[Buhârî ve Müslim][89]
2761- Ebû
Râfi radiyallahu anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem,
Benû Mahzûm'dan bir
adamı zekât toplama görevlisi olarak gönderdi. Ebû Râfi' de onun ardından
gitmek isteyince, şöyle buyurdu:
"Sadaka (zekât)
bize helâl değildir. Kavmin mevlâsı (azatlısı Ebû Râfi yi kastediyor)
kendilerinden (sayılır)." [Sünen ashabı][90]
2762- İbn
Amr bin el-Âs radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ne zengin ve ne
de sağlıklı güçlü kimse zekât alamaz." [Nesâî][91]
2763- Ebû
Saîd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Zengine sadaka helâl değildir, ancak Allah yolunda (savaşa çıkmış)
olursa veya yolcu olursa veya fakir komşuya sadaka verilir, o da sana hediye
eder veya seni davet ederse müstesna." [Ebû Dâvud]
Atâ bin Yesâr('ın
mürselinde) şunu ekledi: "Zekât, sadakayı toplamak için çalışana, sadaka
malını kendi malıyla satın alana ve borçlu düşene de (helâl olur)."[92]
2764- Zeyd
bin Eşlem radiyallahu anh'dan: "Ömer, süt içti. Hoşuna gidince sordu:
«Bu süt nereden?» Ona
«Zekât hayvanlarından sağılan sütten» denilince, elini ağzına sokup içtiği o
sütü kustu." [Mâlik][93]
2765- Ziyâd
bin el-Hâris es-Sudâî radiyallahu anh'dan:
"Bir adam
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gelip: «Bana zekât ver!» dedi. Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: «Şüphesiz Allah, zekâtlar
hususunda bir peygamberin veya başka birinin hükmüne razı olmayıp kendisi
bizzat zekât ehlini sekiz kısma ayırdı; eğer sen de onlardan birisi isen
vereyim»." [Ebû Dâvud][94]
2766-
Ümmü Atiyye —ismi
Nüsey-be'dir— radiyallahu anhâ'dan:
Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem, Âi-şe'nin yanına girip: "Yanınızda yiyecek bir şey var
mı?" diye sordu. Hayır, ancak kendisine zekât olarak gönderilen koyundan,
Nüseybe (Ümmü Atiyye)'nin gönderdiği biraz et vardır" dedi. Şöyle
buyurdu: "Getir onu, o koyun yerini bulmuştur (yani hediye edilen et artık
zekât olmaktan çıkmıştır)." [Buhârî ve Müslim][95]
2767- Âişe
radiyallahu anhâ'dan: "(Âişe'nin cariyesi) Berîre'ye sadaka olarak bir et
verildi. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: «O, ona
sadakadır; bize ise hediyedir (yani yiyebiliriz)»."
[Buhârî, Müslim ve
Muvatta'.][96]
2768- Beşîr
bin Yesâr'dan, o da Ensâr'dan Sehl bin Ebî Hasme adında bir adamdan:
"Hayber'de
öldürülen bir Ensârlı için Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in kendisine
(Sehl'e) zekât develerinden yüz deve diyet verdiğini bildirdi." [Ebû
Dâvud][97]
2769- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"Kim gönül
hoşluğu ile helâlinden ki, Allah ancak güzel ve helâl olanı kabul eder, bir
sadaka verirse, hemen onu Rahman sağ eline alır. Verilen bu sadaka hurma bile
olsa, Rahman'in elinde büyüyüp çoğalır, nihayet dağ gibi olur; tıpkı sizden
birinizin atını veya buzağısını büyütmesi gibi."
[Ebû Dâvud hariç. Altı
hadis imamı.][98]
2770- Diğer
rivayette: "Hatta onun tek lokması
Uhud dağı gibi olur." Allah'ın Ki-tâb'ında bunu doğrulayan âyet şudur:
"Bilmiyorlar mı,
Allah kullarından tevbe-yi kabul eder, sadakaları alır. Riba (faiz)'i mahveder,
sadakaları artırır." (Tevbe 104)[99]
2771- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"Adamın biri
sahra gibi bir yerde dolaşırken buluttan bir ses duydu: «Haydi git falanın
bahçesini sula!» O bulut doğruca gidip bir kayalığa suyunu kovadan boşaltır
gibi boşalttı. Derken sel yollarından birisi bu suların tamamını akıtmaya
başladı. Adam da akan suyun ardından gitti. Bir de ne görsün, bir adam suyu
bahçenin her tarafına kürekle gezdiriyor. Ona sordu:
«Ey Allah'ın kulu
senin ismin nedir?»
«İsmim fülandır.»
Bakıyor ki buluttan duyduğu ismin aynısı. O da ona soruyor: «Ey Allah'ın kulu
neden ismimi sordun?»
«Şu suyu getiren
bulutun içinden bir ses duymuştum: «Haydi git falanın bahçesini sula!»
diyordu. Şimdi görüyorum da o fülan sensin. Söyle bakalım burada böyle ne yapıyorsun?"
«Gördüğün gibi buradan
çıkacak mahsule bakıyorum. Onun üçte birini tasadduk ediyorum, üçte birini
ben, çocuklarımla birlikte yiyorum. Bundan artan üçte birini de yine bu
bahçeye harcıyorum»." [Müslim][100]
2772- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Bir dirhem yüz
bin dirhemi geçti."
"Nasıl olur
bu?" dediler.
"Bir adamın iki
dirhemi vardı; onun en güzelini tasadduk etti. Adam malını arz etmeye gitti ve
ondan yüzbin dirhem kazandı ve onun tümünü tasadduk etti." [Nesâî][101]
2773- Alî
radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem'e üç grup geldi. Biri: "Benim yüz dinarım vardı, onunu
tasadduk ettim" dedi. Öbürü: "Benim on dinarım vardı, birini tasadduk
ettim" dedi. Diğer üçüncüsü de: "Benim tek bir dinarım vardı onun
onda birini tasadduk ettim" dedi. Bunun üzerine Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Hepiniz ecirde eşitsiniz. Çünkü her
biriniz malının onda birini sadaka olarak vermiştir."
[Leyyin bir senedle
Ahmed ve Bezzâr.][102]
2774- Ibn
Abbâs radiyallahu anh'dan:
İbn Abbâs'a bir dilenci
gelöi. Ona (dilenciye) sordu:
"Allah'tan başka
hiçbir ilâh olmadığına ve Muhammed'in Allah Resulü olduğuna şehadet ediyor
musun?" "Evet." "Oruç tutuyor musun?" "Evet"
deyince, şöyle dedi: "Sen istedin, isteyenin belirli bir hakkı vardır. O
hakkı bizim sana vermemiz gerekir" dedi ve ona bir elbise verdi. Sonra da
şöyle dedi:
"Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu duydum: «Bir müslüman herhangi
bir müslümana bir elbise verip giyindirirse, o elbiseden bir parça kaldığı
sürece veren kişi, Allah'ın koruması altında olur»." [Tirmizî][103]
2775- Ebû
Saîd radiyallahu anh'dan: Bir Bedevî dedi ki:
"Ey Allah'ın
Resulü bana hicreti bildir!" "Yazık sana! Hicret işi zordur. Senin
develerin var mıdır?" diye sordu.
' Evet.
"Zekâtını veriyor
musun?"
"Evet."
"Öyleyse sen o
uzaklarda kal ve çalış. Şüphesiz Allah, senin hiçbir amelinden eksiltmez
(karşılığını mutlaka verir)" buyurdu.
[Buhârî, Müslim, Ebû
Dâvud ve Nesâî.][104]
2776- Ebû
Ümame radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"İyilikler
yapmak, kötü felâketleri önler. Gizli verilen sadaka, Rabbin gazabını söndürür.
Sıla-i rahim ömrü artırır."
[Taberânî, Mu'cemıı
I-Kebîr'de.][105]
2777- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Sadaka, Rabbin
öfkesini söndürür ve kötü ölüme engel olur." [Rezîn][106]
2778- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"Kulların sabaha
kavuştuğu hiçbir gün yoktur ki, iki melek inip biri: «Allahım! İnfak eden
kimsenin infak ettiği malın yerine daha iyisini ver!» Öbürü: «Allahım! İnfak
etmeyip elinde tutanın (cimrinin) malına telef ver!» demesinler." [Buhârî
ve Müslim][107]
2779- Ebû
Zer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Herhangi bir
kul, sahip olduğu her maldan Allah yolunda bir çiftini harcarsa, cennet
bekçileri onu karşılar ve her birisi kendi beklediği kapıdan girmesi için onu
çağırırlar."
"Bu (bir çift
sadaka) nasıl olur?" diye sorduklarında şöyle buyurdu:
"Eğer malı deve
ise iki deve; sığır ise iki sığır (infak eder)." [Nesâî][108]
2780- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"Bir dinar Allah
yolunda harcadın. Bir dinar da bir köle azat ederek harcadın. Bir dinar da bir
yoksula sadaka olarak verdin. Bir dinar da çoluk çocuğuna harcadın. Ecir bakımından
en büyüğü, çoluk çocuğuna harcamış olduğundur." [Müslim][109]
2781- Sevbân
radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"(Sevap
bakımından) kişinin harcadığı en üstün dinar, kişinin çoluk çocuğuna harcadığı
dinardır, sonra Allah yolunda harcadığı dinardır, sonra Allah yolunda
arkadaşlarına harcadığı dinardır." [Müslim ve Tirmizî][110]
2782- Ebû Mes'ûd el-Bedrî radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Bir müslüman
karşılığını (sevabını) Allah'tan umarak çoluk çocuğuna bir harcama yaparsa bu,
onun için bir sadaka olur."
[Buhârî, Müslim,
Tirmizî ve Nesâî.][111]
2783- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"Beni hak ile
gönderene yemin ederim ki Allah, Kıyamet gününde yetime merhamet edip ona
yumuşak konuşan kimseye azab etmez. Allah'ın kendisine verdiği imkan ve ihsanları
kendi yetim ve güçsüzlerini bırakıp ta komşularına uzatıp ye-dirmeyen kimselere
de azab etmez. Ey Ümrr :t-i Muhammedi Beni Hak ile gönderene yemin ederim ki,
kendi akrabaları muhtaç bir halde dururken onları bırakıp başkasına ikram eden
kimsenin sadakasını Allah kesinlikle kabul etmez. Nefsim kudret elinde olana
yemin olsun ki, Allah Kıyamet gününde böyle bir kimsenin yüzüne de bakmaz."
[Taberâni Mu'cemu'l-Evsat'la leyyin bir senedle.][112]
2784-
el-Mikdâm bin Ma'dî Kerb radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kendine
yedirdiğin senin için bir sadakadır, hanımına yedirdiğin de bir sadakadır,
çocuğuna yedirdiğin de senin için bir sadakadır. Hizmetçine yedirdiğin de
senin için bir sadakadır." [Ahmed][113]
2785- İbn
Mes'ûd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim Aşure günü
çoluk çocuğunun nafakasında bol harcarsa, Allah senenin kalan kısmında onun
rızkında olağanüstü bir genişlik ve çoğalma ihsan eder."
Süfyân dedi ki:
"Biz bunu bizzat tecrübe ettik ve öyle bulduk." [Rezîn][114]
2786- Harise
bin Vehb radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"Sadaka verin!
Çünkü kişi sadaka vermek üzere çıkıp da sadaka verecek kimseyi bulamayacağı
yakındır. Hatta sadaka vermek istediği kimse şöyle diyecektir: «Bana dün
gelseydin sadakanı kabul ederdim. Amma bugün buna ihtiyacım yoktur.» Böylece
sadaka verecek kimseyi bulamayacaktır." [Buhârî, Müslim ve Nesâî.][115]
2787- Ebû
Musa radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"İnsanların
üzerine öyle bir zaman gelecektir ki, kişi elindeki altın sadaka ile gidecek
de onu alacak kimse bulamayacak. Tek erkeğin ardından, sayıca çok
olduklarından kırk kadın gidecek ve ona sığınacaklardır. Çünkü erkekler az;
kadınlar çok olacaktır." [Buhârî ve Müslim][116]
2788- Alî
radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Sadakayı çabuk
verin! Çünkü belâ onu aşıp geçemez." [Rezîn ve Taberânî,
Mu'cemu'l-Ev-sat'ta zayıf bir isnadla. |[117]
2789- Enes
radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Allah yeryüzünü
yarattığı zaman ileri geri gidip sallanmaya başladı. Bunun üzerine ona dağları
bir kazık gibi çakıverdi de yeryüzü istikrar buldu. Melekler dağların şiddetine
hayran kalarak sordular: «Rabbimiz! Bu dağlardan daha güçlü bir şey yarattın
mı?»
«Evet demiri
yarattım.»
«Peki demirden daha
kuvvetli bir şey yarattın mı?»
«Evet ateşi.»
«Peki ateşten güçlü
bir şey yarattın mı?»
«Evet suyu.»
«Peki sudan daha güçlü
bir şey yarattın mı?»
«Evet rüzgârı.»
«Rüzgârdan daha güçlü
bir şey yarattın mı?» «Evet Ademoğlunu. Verdiğini sol elinden gizleyerek sağ
eliyle tasadduk ettiği zaman (insan, bütün bunlardan güçlü olur)»."
[Tirmizî][118]
2790- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem,
cimri ile, sadaka
vereni üzerine demirden kalkan (zırh) geçirilmiş göğsünden boğazına (köprücük
kemiğine) kadar sımsıkı bağlanmış iki adama benzetti:*Sadaka veren adam sadaka
verdikçe o kalkan genişler, ta ayak parmaklarını örtecek ve ayak izlerini
silecek kadar bollaşıp uzar. Cimri ise her bir sadaka in-fak etmek isteyince,
kalkan onu daha da sıkar, ta ki her bir halkası vücudundaki yerine saplanıp
kalır. —Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in parmağını yakasına sokup
«İşte böyle» dediğini gördüm— Onu genişletmeye yeltenir, fakat o sımsıkı kalkan
bir türlü genişlemez."[119]
2791- Adiy
bin Hatim radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Yarım hurma (sadaka)
ile dahi olsa, ateşten korunun. Bunu da bulamazsanız hoş ve güzel sözle
(ateşte/ı korunun!)"
[Her ikisi de Buhârî
ve Müslim'e aittir.][120]
2792- Ümmü
Büceyd el-Ensarî radiyallahu anhâ'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Yanık bir (koyun
ya da keçi) tırnağıyla dahi olsa, onu verip yoksulu öyle çevirin!"
[Mâlik ve Sünen
ashabı.][121]
2793- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: Dedik ki: "Ey Allah'm Resulü! Sadakanın
hangisi daha üstündür?"
"Fakirin
cömertliğidir. Sadaka verirken önce bakımıyla yükümlü olduklarından başla!"
buyurdu. [Ebû Dâvud][122]
2794- Fâtıma
bint Kays radiyallahu anhâ'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e
zekât hakkında soruldu
yahut ben sordum.
"Malda zekâttan
başka da hak vardır" buyurdu, sonra "Gerçek iyilik, yüzlerinizi doğu
ve batıya çevirmeniz değildir. I Asıl iyilik... yakınlara, yetimlere,
yoksullara, yolda kalmışlara, dilencilere ve boyunduruk altında bulunan köle
ve esirlere sevdiği maldan harcar...)" âyetini (Bakara 177) okudu.
[Tirmizî][123]
2795- Câbir
radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem,
hurmadan toplanan her
on vesak miktarı mahsule karşılık yoksulların yemesi için mescide bir hurma
salkımı asılmasını emretti." [Ebû Dâvud][124]
2796- Avf
bin Mâlik radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem,
elinde asasıyla çıktı.
Baktı ki bir adam adi yaş ve kuru (karışık) hurma asmış. Allah Resulü, ona
vurarak şöyle buyurdu:
"Bu sadakanın
sahibi isteseydi bundan daha iyisini asardı. Bu sadakanın sahibi Kıyamet
gününde hurmanın döküntüsünü yiyecektir. " [Ebû Dâvud ve Nesâî][125]
2797- Âişe
radiyallahu anhâ'dan:
O, kokmuş bir eti
sadaka olarak vermek üzereydi. Allah Nebisi sallallahu aleyhi ve sellem ona
şöyle dedi: "Yemediğini mi sadaka olarak vereceksin?"[126]
2798- Diğer
rivayette: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e bir keler hediye edildi,
yemedi. Bunun üzerine Âişe dedi ki: «Bunu yoksullara yedirelim mi?»
«Yemediklerinizi
kimseye yedirmeyin» buyurdu." [Taberânî, Mu'cemu' I-Evsaftu.]
Derim ki: Müellif
burada hadisin sadece Mu'cemu'l-Evsat'ta. yer aldığını söylemiştir. Bu kitabın
"mubah" bölümünde ise Ahmed ve Ebû Ya'lâ'nın rivayeti olarak
nakletmiştir. Mecmu' uz-Zevâid'de bu gibi durumlar, Câ-miu7- f/iM/'dekilerden
çoktur.[127]
2799- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"Sadaka vermekle
mal eksilmez." Ya da şöyle dedi: "Maldan sadaka eksilmez. Allah
affeden kulunun şerefini daha da artırır. Allah için tevazu göstereni Allah
daha da yükseltir." [Müslim, Tirmizî ve Muvatta'.][128]
2800- Cerîr
radiyallahu anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e üstbaşları
olmayan, ayakları çıplak, kaplan postu gibi çizgili peştemallerine ya da abalarına
sarınmış ve kılıçlarını kuşanmış bir grup insan geldi, çoğu hatta hepsi Mudar
kabilesin-dendi. Onların bu muhtaç durumunu görünce Peygamber sallallahu aleyhi
ve sellem'in yüzü bir hoş oldu. Odasına girip çıktı, sonra Bi-lâl'e ezan
okumasını emretti. Okudu, kamet getirdi ve namaz kıldırdı. Namazdan sonra insanlara
hitap edip şöyle buyurdu: "Ey insanlar! Sizi tek bir insandan yaradan
Rabbiniz-den korkun!' (Nisa 1) Bu âyeti "Görüp gözetmektedir'e kadar
okudu. Sonra Haşr süresindeki: "Ey iman edenler, Allah'tan korkun, kişi
yarın için ne hazırlayıp önceden gönderdiğine bir baksın!" mealindeki
âyeti de (âyet no: 18) okudu.
" Sonra sözüne
şöyle devam etti: "...Herkes dirheminden, dinarından, elbisesinden, buğday
ve hurmasından tasadduk etsin. Hatta yarım hurma ile bile olsa sadaka
verin."
Bunun üzerine insanlar
getirmeye başladılar. Baktım ki, getirilen sadakalardan yiyecek ve elbiseden
'iki yığın olmuş. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in yüzünün sevinçten
parladığı-nı gördüm. Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu: "Her kim İslâm'da güzel bir çığır açarsa, hem yaptığının ecrini
ve hem de onunla amel eden başkalarının ecrini, amel edenlerin ecrinden hiçbir
şey eksilmek-sizin alır. Kim de İslâm'da kötü bir çığır açarsa, hem yaptığının
günahını, hem de onu yapanların günahını, yapanların günahlarından hiçbir şey
eksilmeksizin yüklenir." [Müslim ve Nesâî][129]
2801- Ebû
Hureyre radiyallalıu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Bir adam: «(Bu
gece) mutlaka bir sadaka vereceğim» diyerek çıktı ve (farkında olmadan) bir
hırsıza sadaka verdi. Sabah olunca: «Bu gece bir hırsıza tasadduk edilmiş»
diye dedikodu yaptılar. Bunu üzerine adam şöyle dedi: «Allahıml Hırsıza
verdiğim sadakadan dolayı sana hamd olsun.» Sonra «Mutlaka bir sadaka vereceğim»
dedi. (O gece) çıktı ve (yine farkında olmadan) bir zina eden kadına sadaka
verdi. Sabah olunca herkes: «Bu gece zina eden bir kadına sadaka verilmiş»
diye dedikodu yaptılar. Bunun üzerine adam: «Allahım! Zina eden bir kadına
sadaka verdiğim için sana hamdolsun!» Adam: «(Mutlaka) bir sadaka vereceğim»
dedi. (O gece de) çıktı ve (yine farkında olmadan) bir zengine sadaka verdi.
Sabah olunca herkes: «Bu gece bir zengine sadaka verilmiş» diye konuştular.
Bunu üzerine şöyle dedi: «Allahım! Hırsıza, zina eden kadına ve zengine
verdiğim sadakadan dolayı sana hamdolsun.» (Daha sonra rüyasında) kendisine şu
açıklama yapıldı: «Hırsıza sadaka vermen, belki ondan onu vazgeçirir. Zina
eden kadına sadakan, belki onun bundan sonra zinadan uzaklaşıp iffetli
kalmasını sağlar. Zengine verdiğin sadaka da ona bir ders olur ve o da artık
yoksulları gözetip onlara Allah'ın kendisine verdiklerinden sadaka
verir»." [Buhârî, Müslim ve Nesâî][130]
2802- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"Yüksek el (veren
el); alçak elden (alan elden) daha hayırlıdır. (Sadaka vermeye) Bakmaya
yükümlü olandan başla. En hayırlı sadaka, ihtiyaç dışındakinden verilen
sadakadır. Kim (dilenmekten ve kötü işlerden kaçınmak suretiyle) iffetli
davranmak isterse Allah onu iffetli kılar. Kim insanlardan müstağni olmak
isterse Allah onu kimseye muhtaç etmez." [Buhârî, Ebû Dâvud ve Nesâî][131]
2803- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Yüksek el, alçak
elden hayırlıdır. Yüksek el veren eldir, alçak el isteyenin elidir."
[Tirmizî dışında Altı
hadis imamı.][132]
2804- Bir
rivayette: "Yüksek el (iffetli) çekingen (dilenmeyen) eldir."[133]
2805- Nesâî,
Tank el-Muhâribî'den: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Veren el, en
yüksek eldir. (Sadakaya) bakmakla yükümlü olduklarından başla: Annen, baban,
kız kardeşin, erkek kardeşin, sonra sırasıyla diğer yakınların."[134]
2806- Câbir
radiyallahu anh'dan:
Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem'in yanındaydık. Bir adam elinde yumurta gibi
büyüklükte bir altınla geldi ve dedi ki:
"Ey Allah'ın
Resulü! Bunu madende buldum; bunu sadaka olarak veriyorum, al! Bundan başka
da hiçbir şeyim yoktur." Allah Resulü, ondan yüzçevirdi ve almadı. Sonra
sağından gelip aynı şeyi söyledi, yine yüz vermedi. Sonra solundan gelip aynı
teklifi yaptı, yine ondan yüz çevirdi. Sonra arkasından gelip yine aynı teklifi
yapınca, onu elinden alıp adama savurdu. Eğer ona isabet etseydi bayağı
acıtır-dı veya yaralardı. Sonra şöyle buyurdu:
"Biriniz bütün
malını getiriyor ve bu sadakadır diyor, sonra da oturup dileniyor. Sadakanın
en hayırlısı, ihtiyaç dışında kalandan (zenginlikten sonra) verilen
sadakadır." [Ebû Dâvud][135]
2807- Enes
radiyallahu anh'dan:
Ebû Talha, Medine'de en
çok hurmalığı olan bir kişi idi. En çok sevdiği de Beyruhâ adındaki bahçesi
idi. Mescidin karşısında bulunuyordu, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
oraya girip tatlı suyundan kana kana içerdi. "Siz sevdiğiniz şeylerden
harcayıncaya kadar gerçek iyiliğe asla erişemezsiniz" mealindeki âyet
(Âl-i İmrân 92) nazil olunca, Ebû Talha şöyle dedi:
"Ey Allah'ın
Resulü! Allah: «Siz sevdiğiniz şeylerden harcayıncaya kadar gerçek iyiliğe
asla erişemezsiniz» buyuruyor. Benim ise en kıymetli ve sevimli malım
Beyruhâ'dır. Bu, Allah için bir sadakadır. Bu sadakanın hayrını ve onun Allah
katında bir âhiret azığı olmasını umuyorum. İstediğin ve münasip gördüğün yere
onu da katıver." Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem cevaben şöyle
dedi: "Ne hoş! İşte gerçekten kazançlı olan mal budur. Senin
söylediklerini duydum. Bu bahçeyi yakınların arasında paylaştırmanı uygun
buluyorum." Bunun üzerine Ebû Talha şöyle dedi: "Tavsiyeni yaparım,
ey Allah'ın Resulü!" Sonra da o bahçeyi akrabaları ve amcasının oğulları
arasında bölüştürdü. [Altı hadis imamı.][136]
2808- Diğer
rivayet: "Onu yakınlarından olan fakirlere ver!" Bunun üzerine onu,
kendisine benden daha yakın olan Hassan ile Ubeyy bin Kâ'b'a verdi.[137]
2809- Diğer
rivayet: "Ebû Talha onu kendi akrabalarına tasadduk etti. Ubeyy ile Hassan
onun akrabalanndandı. Hassan hissesini Muâviye'ye sattı. Bunun üzerine ona:
"Ebû Talha'mn sadakasını (vakfını)
mı satıyorsun?" denilince,
şu cevabı verdi: "Ben bir sa' hurmayı, bir sa' dirheme satıyorum."
O bahçe, Muâviye'nin
Cedîle'ye yaptırdığı köşkün yerinde idi.[138]
2810- İbn
Mes'ûd'un hanımı Zeyneb radiyallahu anhâ'dan:
Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem, kadınlara "Sadakalarınızı bileziklerinizden olsa bile
verin!" dediği zaman, o (Zeyneb), (kocası) İbn Mes'ûd'a şöyle dedi:
"Sen malı az bir adamsın. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de bize
(yani kadınlara) sadaka vermemizi emretti. Ona bir sor bakalım, bunu (yani
kocası için yaptığı harcama) size sarf etmem yeterli mi (yani sadaka sayılır
mı)? Aksi halde sizden başkasına vereyim." İbn Mes'ûd: "Haydi git de
sen sor!" dedi. Bunun
üzerine gitti. Bir de
baktı ki, Ensâr'dan bir kadın da aynı mesele için Allah Resulü sallalla-hu
aleyhi ve sellem'in kapısında bekliyor. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve
sellem (o zamanlarda) insanlarla görüşmekten kaçındığı için bizim yanımıza
Bilâl çıktı. Ona dedik ki: "Haydi git de Allah Resulüne de ki: Kapıda iki
kadın bekliyor ve sadakalarını kocalarına ve evlerindeki yetimlere verip
veremiyecek-lerini soruyorlar. Kim olduğumuzu da söyleme!" Bilâl gitti ve
sordu. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem de: "Kimdir o iki kadın?"
diye sorunca şu cevabı verdi: "Ensâr-dan bir kadın, diğeri de
Zeyneb."
"Zeyneblerden hangisi?" diye
sorunca, "Abdullah'ın karısı" dedi. Şöyle buyurdu: "Bu takdirde
onlar iki ecir alırlar: Yakınlık (yani
ilgilenme) ecri, diğeri de sadaka ecri."
[Buhârî, Müslim ve
Nesâî][139]
2811- Ma'n
bin Yezîd radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem'e babam ve dedemle birlikte biat ettim. Resûlullah beni nişanladı
ve evlendirdi. Ona bir dava arzettim (bana hak verdi). Babam, sadaka olsun
diye birkaç altın parayı çıkarıp nâmına ta-sadduk etmesi için mescidde bir
adamın yanında bırakmıştı; (sonra adam bu altınları) bilmeden bana verdi.
Onları getirince babam dedi ki "Bunların sana verilmesini
kasdetmemiş-tim." Durumu hemen Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e
aksettirdim; şöyle buyurdu: "Ey Zeydf Sen, niyet ettiğin sadakanın karşılığı
olan sevabı aldın. Ey Ma'n! Senin de, aldığın sadaka parası senindir."
[Buhârî.]
Rezîn'in ibaresi:
"Beni evlendirip mehrimi de verdi."[140]
2812- Âişe
radiyallahu anhâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Bir kadın israf
etmeksizin evin yiyeceğinden infak ederse, infak ettiğinin karşılığında
kendisi ecir alır, ayrıca kazandığı için de kocası ecir alır. Bu malın bekçisi
de aynı ecri alır. (Ayrıca bunlar) bu sevapları birbirlerinin ecrini
eksiltmeksizin alırlar."[141]
2813- Esma
radiyallahu anhâ'dan: Dedim ki: "Ey Allah'ın Resulü! (Kocam) Zübeyr'in
getirip teslim ettiklerinden başka benim hiçbir param yoktur. Ne dersin, bundan
tasadduk edebilir miyim?"
"Tasadduk et,
sakın çömlekte para saklama! Saklarsan, Allah da sana karşı nimetini saklayıp
tutar." [Bu iki hadis, Mâlik hariç, Altı hadis imamına aittir.][142]
2814- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"Bir kadın
kocasının malından emri olmaksızın infak ederse, onun yan sevabını kocası
alır." [Buhârî ve Müslim][143]
2815- mEbû
Ümâme radiyallahu anh'dan: Veda haccını yaptığı hutbesinde Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu duydum: "Kocasının izni
olmadan, bir kadın kocasının evinden bir şey infak etmesin." Denildi ki:
"Ey Allah'ın Resulü! Yiyecek de mi?"
"Evet, o, bizim
mallarımızın en değerlisidir" buyurdu. [Tirmizî][144]
2816- İbn
Amr bin el-Âs radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"Kocasının izni
olmadan bir kadının, bağışta bulunması caiz değildir." [Ebû Dâvud ve
Nesâî][145]
2817- Diğer
rivayet:
"Nikah altınnda
bulunan (evli) herhangi bir kadının kendi malında herhangi bir tasarrufta
bulunması caiz değildir."[146]
2818- Umeyr
mevlâ Âbi'1-Lahm radiyal-lahu anh'dan:
"Mevlâm (efendim)
et doğramamı emretti, bir yoksul geldi ona ondan yedirdim. Bunun üzerine efendim
beni dövdü. Hemen gidip Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şikayet
ettim. Onu çağırıp: «Neden onu dövdün?» deyince, «Ben emretmeden yemeğimi
veriyor» dedi. Bunun üzerine şöyle buyurdu: «Bundan hâsıl olan sevap
ikinizedir.» fMüslim ve Nesâî][147]
2819- Ömer
radiyallahu anh'dan: "Allah yolunda bir adama bir at verdim. Fakat adam,
atı güzel kullanmayınca ondan ucuz bir fiyata satın almak istedim. Bunun
üzerine bunu gidip Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e sorunca şöyle
buyurdu: «Bir dirheme verse bile, onu sakın satın alma. Sadakanı da geri alma.
Verdiğini geri alan, kusmuğuna dönen köpek gibidir»." [Altı hadis imamı.][148]
2820- Âişe
radiyallahu anhâ'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem,
yanımdayken evime bir dilenci
girdi ve ona bir şey verilmesini söyledim. Sonra verilmesini istediğim şeyi
getirtip, ona baktım. Bunun üzerine şöyle buyurdu:
«Ey Âişe! Senin
haberin olmadan evine bir şeyin girip çıkmamasını mı istiyorsun?»
«Evet.»
«Dur ey Âişe! Bu kadar
hesapçı olma; yoksa Allah da sana karşı böyle hesapçı davranır» buyurdu."
[Ebû Dâvud ve Nesâî][149]
2821- Âişe
radiyallahu anhâ'dan:
"Bir adam gelip
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e şöyle dedi:
«Ey Allah'ın Resulü!
Annem aniden öldü. Konuşabilseydi belki tasaddukta bulunacaktı. Böyle
sanıyorum, acaba onun yerine bir şey verirsem, sevap alabilir mi?»
«Evet» buyurdu.
[Tirmi/.î hariç, Altı hadis imamı.][150]
2822- Amr
bin Avf radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"Müslümanın sadakası,
ömrü artırır ve kötü ölümü önler. Allah onunla kibir ve övünmeyi
giderir."
[Taberânî
Mu'cemu'I-Kebîr'de zayıf bir isnadla.][151]
2823- Ukbe
bin Âmir radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"Sadaka veren
kimsenin sadakası kabirlerin sıcaklığını söndürür. Kişi Kıyamet gününde
verdiği sadakanın gölgesinde olacaktır."
[Taberânî
Mıı'cemu'I-Kebîr'de leyyin bir isnadla.][152]
2824- Onun
ve Ahmed ile Ebû Ya'lâ'nın rivayetleri:
"İnsanlar
arasında hüküm görülünceye dek herkes verdiği sadakanın gölgesinde olacaktır."[153]
2825- İbn
Mes'ûd radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Müslüman olsun,
kâfir olsun, herhangi bir kimse bir iyilikte bulunursa mutlaka karşılığını
görür." Dedik ki:
"Ey Allah'ın Resulü!
Müslümanı anladık amma kâfirin karşılığı ne olacaktır?"
"O, bir sadaka
verirse, bir akraba ziyaretinde bulunursa Allah ona dünyada hem mal, hem de
evlad verir. Ahirette vereceği azab da asıl azabdan aşağı olur" buyurdu,
sonra şu âyeti okudu: "Firavun ailesini, azabın şiddetlisine sokun!"
(Gâfir 46) [Bezzâr leyy'm bir senedle.][154]
2826- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"Kötü melikin yanındaki
(fakirlere) verilen sadakadan daha üstün bir sadaka yoktur."
[Taberânî
Mu'cemu'I-Evsat'to zayıf bir isnadla.][155]
2827- Âişe
radiyallahu anhâ'dan:
Onlar koyun kestiler
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, "Ondan ne kaldı?" diye
sordu. Âişe "Ondan sadece omuz (kol) kısmı kaldı. " deyince, şöyle
buyurdu:
"Demek ki omuz
(kol) kısmı hariç, tümü kalmış." [Tirmizî][156]
2828- Ebû
Zer radiyallahu anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in ashabından
birtakım insanlar dediler ki:
"Ey Allah'ın Resulü!
Zenginler bütün sevapları alıp götürdüler. Bizim namaz kıldığımız gibi namaz
kılıyorlar, bizim oruç tuttuğumuz gibi oruç tutuyorlar. Üstelik artan mallarım
da zekât ya da sadaka olarak veriyorlar."
"Allah size de
böyle bir imkan vermedi mi? Sizinle sadaka verme imkanınız vardır: Her tekbir
bir sadaka, her tahmid bir sadaka, her tehlil (=Lâ ilahe illallah) bir
sadakadır, iyiyi emretmek bir sadaka, kötüden alıkoymak da bir sadakadır.
Birinizin hanımıyla münasebet kurmasında bile bir sadaka vardır" buyurdu.
Dediler ki: "Ey
Allah'ın Resulü! Birimiz hanımı ile cinsî ilişkide bulunduğunda ecir alır
mı?"
"O, şehvetini
haram yollardan giderdiği zaman günah almaz mı? İşte bunun gibi şehvetini
helâlinde giderdiğinde bu, onun için bir ecir olur" buyurdu. [Müslim][157]
2829- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"Yedi sınıf insan
vardır ki, Allah onları, Kıyamet gününde, kendi gölgesinden başka hiçbir
gölgenin bulunmadığı zaman, kendi gölgesinde gölgelendirecektir:
Adil hükümdar;
Allah'ın ibadetinde büyüyüp yetişen genç; çıkıp tekrar dönünceye dek mescide
kalbi bağlı olan kişi; buluştuklarında da ayrıldıklarında da Allah sevgisinde
birleşip birbirini seven iki kişi; güzel ve mevki sahibi kadın kendisini
nefsine çağırdığında: «Ben Âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım» diyen
namuslu kişi; sağ elinin verdiğini sol eli bilemiyecek derecede verdiği
sadakayı gizli veren insan; kimsenin bulunmadığı yerde Allah'ı zikredip de
gözleri dolu dolu olan kişi." [Buhârî ve Müslim][158]
2830- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu.)
"Biriniz
dilenmeyi sürdürür, nihayet Allah'a kavuştuğunda yüzünde bir parça dahi et
kalmaz," [Buharî, Müslim ve Nesâî.][159]
2831- Semure
bin Cundeb radiyallahu anh'dan:
(Alah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Dilenmeler,
birer tırmalamadır. Bunu yapan (dilenen) kimse yüzünü tırmalamış olur. İsteyen
yüzünü (dilenmemekle) Allah'ın yarattığı şekilde tertemiz bırakır, isteyen de
bunu terkeder. Ancak kişinin yetkili kimseden istemesi ve mutlaka istemekten
başka çaresi olmaması halleri müstesna." [Sünen ashabı][160]
2832- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Birinizin
sırtında bir deste yükü odun taşıması, birisinden versin vermesin
dilenmesinden daha hayırlıdır." [Ebû Dâvud hariç. Altı hadis imamı.][161]
2833- Sevbân
radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim bana, kimseden
bir şey istemeyeceğine (dilenmeyeceğine) dair garanti verirse, ben de ona
cenneti garanti ederim."
Sevbân: "Ben (ey
Allah'ın Resulü!)" dedi ve ondan sonra da (Sevbân) kimseden bir şey
istemedi. [Ebû Dâvud ve Nesâî][162]
2834- Urve
bin ez-Zübeyr radiyallahu anh'dan:
Hakîm bin Hizam dedi
ki: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'den istedim, verdi; yine
istedim, yine verdi; bir daha istedim, yine verdi. Sonra şöyle buyurdu:
«Ey Hakîm! Bu mal
tatlı ve caziptir. Kim gerçek ihtiyaçtan dolayı ve kanaat içinde alırsa
bereketini görür; kim de hırs ve aç gözlülük içinde alırsa, bereketini görmez.
Üstelik böyle kimseler, yiyip de doymayanlar gibi olur. Veren el, alan elden
üstündür.»
Dedim ki: «Ey Allah'ın
Resulü, Seni hak ile gönderene yemin ederim ki, artık senden sonra ölünceye
kadar kimseden bir şey istemeyeceğim»."
—Nitekim sözünde
durmuştur da— Çünkü Ebû Bekr, onu vermek için çağırırdı da o, kabul etmezdi.
Ömer de çağırırdı; Ömer'den de bir şey kabul etmezdi. Hatta Ömer şöyle demek
zorunda kalmıştır: "Ey müslüman topluluğu! Sizi şahit gösteriyorum. Ben
bu ganimetten Hakîm'e hakkını vermek istiyorum, o ise kabul etmiyor."
Böylece Hakîm, ölünceye kadar kimseden bir şey istememiştir ve almamıştır.
[Buharî, Müslim, Tirmizî ve Nesâî.][163]
2835- İbnü'l-Firâs'dan:
Babası, "Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e dedi ki:
"Ey Allah'm
Resulü (ihtiyaçlarımı başkasından) isteyeyim mi?"
"Hayır! İlle de
bir şey istemen gerekiyorsa, salih kişilerden iste!" [Ebû Dâvud ve Nesâî][164]
2836- İbn
Mes'ûd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim ihtiyacı
olmadığı halde dilenirse, Kıyamet gününde o dilendiği şey, yüzünde bir yırtık,
tırmık ya da yara-bere olduğu halde gelecektir."
"Ey Allah'ın
Resulü! Muhtaç olunmayan miktar nedir?" diye sorulunca şöyle buyurdu:
"Elli dirhem (gümüş) ya da onun kıymetinde bir altına sahip oluşu, onun
muhtaç olmaması demektir." [Sünen ashabı][165]
2837- Ebû
Dâvud, Sehl bin el-Hanzaliy-ye'den: (Allah Resulüne) Dilenmeyi gerektirmeyecek
kadar zenginlik nedir?" denilince, şöyle buyurdu: "Kişinin
sabah-akşam yiyeceği kadar bir şeye sahip olması."[166]
2838- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"Kim malına mal
katmak için dilenirse, mutlak olarak o, bir ateş kıvılcımı istemiş olur.
Öyleyse (şimdi) ister çok istesin, isterse az istesin." [Müslim][167]
2839- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"Kim kendine
dilencilik kapısı açarsa Allah da ona bir ihtiyaç kapısı açar." [Ebû
Ya'lâ][168]
2840- İbn
Amr bin el-Âs radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kırk dirhemi
bulunduğu halde her kim dilenirse o yüzsüzdür." [Nesâî][169]
2841- Enes
radiyallahu anh'dan: Ensâr'dan bir adam Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem'e
gelip bir şey istedi. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem sordu:
"Evinde hiçbir şey yok mudur?" "Bir kilimimiz var; bir kısmını
giyiyoruz, bir kısmını da yere seriyoruz. Bir de su içtiğimiz kabımız var"
dedi. "Onları bana getir!" buyurdu. Adam onları getirip Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem'e verdi. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
onları elinde tutup: "Bunları satın alacak kimse yok mudur?" dedi.
Bir adam: "Ben onları bir dirheme satın alırım" dedi. Allah Nebîsi sallallahu
aleyhi ve sellem, iki kere, üç kere: "Daha fazla veren yok mudur?" deyince,
başka birisi: "Ben iki dirhem veririm" dedi. Böylece onları ona
verdi; aldığı iki dirhemi de Ensârlı adama verip "Haydi bir dirhemle
çoluk çocuğuna yiyecek al, ötekiyle de bir balta al!" dedi. Aldığı baltaya
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem kendi eliyle sap yaptı ve: "Haydi
git odun yap, sat ve bana on-beş gün görünme!" dedi. Adam Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem'in tavsiyesini dinledi ve dediğini yaptı. Onbeş
gün içinde on dirhem para kazandı. Paranın bir kısmı ile elbise, bir kısmı ile
de yiyecek aldı. Bunun üzerine Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ona
şöyle dedi: "Bu senin için, dilenip de Kıyamet gününde yüzünde bir leke
ile gelmenden daha hayırlıdır. Dilencilik ancak şu üç şey için caiz olur:
Korkunç bir fakirliğe duçar olan, gırtlağına kadar borca batmış olan ve can
yakıcı kan diyetini ödemeyi yüklenen." [Ebû Dâvud][170]
2842-
Tirmizî, benzerini Hubşî bin Cunâ-de'den nakletmiştir ki onda ilave olarak
şöyle geçer: "Kim malına mal katmak için dilenirse, Kıyamet gününde bu
malı, yüzünde bir tırmalanma ve cehennemde yiyeceği kızgın taşlar olarak
gelir. (O halde) İsteyen azla yelinsin, isteyen de (malını) çoğaltsın."[171]
2843- Rezîn
şu eki yaptı: "Ben kişiye bir bağışta bulunurum da o, bunu koltuğunun altına
alıp gider. Halbuki (şayet layık değilse) bu, onun için ateşten başka bir şey
değildir."
Ömer dedi ki:
"Madem o bir ateştir, neden veriyorsun?"
"Allah benim
cimri olmamı istemez. Bunlar da benden dilenmeden yapamazlar."
[Ahmed, Ebû Ya'lâ ve
Bezzâr'm buna şahitlik edecek Ebû Saîd'den bir rivayetleri bulunmaktadır.][172]
2844- Alî
radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"At üstünde
(salınarak) gelse de dilencinin bir hakkı vardır." [Ebû Dâvud][173]
2845- İbn
Mes'ûd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim bir fakirlik
ve ihtiyaçla karşılaşıp da bunu insanlara anlatıp istekte bulunursa (yani
dilenirse) Allah onun ihtiyaç gediğini kapatmaz. Kim bir ihtiyaçla karşılaşıp
da derdini Allah'a açarsa, Allah ona er veya geç bir rızık verir."
[Tirmizî][174]
2846- Ebû
Dâvud'da geçen ibare: "Allah'ın
onu bu durumdan kurtarması yakın olur: Ya Allah onu ölümle rahatlatır ya da hemen
ihtiyacını giderir."[175]
2847- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Allah rızası
için diyerek dilenip de kendisine verilmeyen kişi, insanların en
kötüsü-dür." Yine buyurdu ki: "Allah aşkına (diyerek) istemeyin! Bu
tabiri sadece Allah'tan isterken kullanın!" [Rezîn][176]
2848- Ebû
Mûsâ radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Allah rızası
için (diyerek) isteyen mel'undur. Hezeyan içinde istemedikçeAllah için (diyerek)
isteyip de isteyene vermeyen de mel'undur." [Taberânî,
Mu'cemu'l-Kebîr'de.][177]
2849- Alî
radiyallahu anh'dan:
O, arefe günü
insanlardan dilenen bir adamı duydu.
"Bu gibi kıymetli
bir gün ve mekanda Allah'tan başkasından istemekten nasıl utanmazsın?"
dedi ve ona değnekle vurdu. [Rezîn][178]
2850- İbn
Amr bin el-Âs radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Müslüman olup,
kendisine yetecek kadar rızık verilip, Allah' in verdiklerine karşı kanaat
sahibi olan kişi gerçekten kurtuluşa ermiştir. [Müslim ve Tirmizî][179]
2851-
Abdullah bin Mıhsan el-Hutamî ra-diyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim yuvasında,
emniyet ve sağlık içinde olup da bir günlük de yiyeceği olursa, ona bütün
dünya verilmiş gibi olur." [Tirmizî][180]
2852- Osman
radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Âdemoğlunun
şunlardan başka (temel) hakkı yoktur: Oturacağı ev, avretini örteceği bir
elbise ve bir de katıksız ekmekle su."
[Tirmizî]
Nadr bin Şümeyl der
ki:
"(Arapça metinde
geçen) Cilfu'1-hubz demek, katıksız ekmek demektir."[181]
2853- Ebû
Ümâme radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Katımda gıpta
edilen dostlarım şunlardır: maddî durumu zayıf, namazdan nasibini almış,
Rabbinin itaatini güzel yapmış, gizli (insanların bulunmadığı) durumlarda da
O'na itaat etmiş, insanlar tarafından parmakla gösterilmemiş, rızkı yeterli,
buna rağmen sabırlı mü'mindir." Sonra eliyle işaret etti: "Çabuk
ölmüş, geride az mal bırakmış, ağlayıcıları da az olan insanlar."[182]
2854- Yine
aynı isnadla: "Rabbim bana Mekke
topraklarını altın olarak arzetti de ben dedim ki: «Hayır ya Rabbi! Bir gün tok
olayım, bir gün de aç. Aç kaldığım zaman sana yalvarır, seni zikrederim; tok
olduğum zaman da sana hamd eder, sana şükrederim»." [Tirmizî][183]
2855- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu.)
"Zenginlik çok
mala sahip olmak değildir; asıl zenginlik gönül zenginliğidir (göz
tokluğudur)." [Buhârî, Müslim ve Tirmizî][184]
2856- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"Gerçek yoksul,
bir veya iki lokma ya da bir veya iki hurma ile baştan savulan (dilenci)
değildir; asıl yoksul, ihtiyacını giderecek bir şey bulamayan, kendisine sadaka
verilmesinin zarureti (halk tarafından) bilinmeyen ve (buna rağmen) kalkıp
insanlardan da dilenmeyen kimsedir." [Tirmizî hariç, Altı hadis imamı][185]
2857- Bir
rivayette şöyle geçer: "Yoksul ancak (zaruretler içinde) iffetli kalıp
kimseden bir şey isteyemeyendir. Dilerseniz şunu (âyeti) okuyun: «Lâ yes'
elûne' n-nâse ilhâfâ (-Onlar yüzsüzlük ederek insanlardan istemezler)» (Bakara
273)."[186]
2858- Enes
radiyallahu anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e bir dilenci geldi.
Ona bir hurma verilmesini emretti, almadı. Sonra başka birisi geldi; ona da bir
hurma verilmesini emretti. Bunun üzerine adam şöyle dedi: "Sübhanallah!
Allah Resulünden bir hurma ha!" Bunun üzerine Resûlullah cariyeye dedi ki:
"Haydi Ümmii
Seleme'ye git, (söyle de) buna yanındaki kırk dirhemi versin!" [Ahmed ve
Bezzâr][187]
2859- Ebû
Ümâme radiyallahu anh'dan: "Yoksullar yalan söylemeseler, onları geri
çevirenler iflah olmaz."
[Taberânî,
Mu'cemu'I-Kebîr'de.][188]
2860- Ebû
Umâme radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Biriniz mal ve
ahlâkça kendinden üstün birini gördüğü zaman, (üzülmesin, bir de) kendinden
aşağı olana baksın."
[Buhârî ve Müslim][189]
2861- Rezîn'in
rivayeti:
"Dünyada durumu
kendinizden aşağı olana; dinde ise kendinizden üstün olana bakın. Allah'ın
size olan nimetlerine nankörlük yapmamanız için bu davranış, sizin için daha
yerinde ve uygundur."
Avf bin Abdillah bin
Utbe dedi ki: "Zenginlerle düşüp kalkardım, gördüm ki benden daha
üzüntülü kimse yok. Çünkü onların bineklerini kendiminkinden daha iyi,
elbiselerini de kendiminkinden daha iyi bulurdum. Bu hadisi duyunca,
fakirlerle arkadaşlık yapmaya başladım, rahatladım."[190]
2862- Atâ
bin Yesâr radiyallahu anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem,
hediye olarak Ömer'e
bir şeyler gönderdi. Ancak Ömer kabul etmedi. Bunun üzerine Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem: "Neden geri çevirdin?" diye sorunca,
şöyle dedi: "Ey Allah'ın Resulü! «Kişi için hayırlı olan, kimseden bir şey
atmamasıdır» buyurmadın mı?" Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ona
şöyle buyurdu:
"Bu dediğin
dilenmek suretiyledir. Ancak dilenmeden olursa bu, Allah'ın kendisine ihsan
ettiği bir rızıktır."
Ondan sonra Ömer dedi
ki:
"Canım elinde
olana yemin ederim ki, kimseden bir şey istemeyeceğim. Ama istemeden bana bir
şey gelirse tereddüt göstermeden alacağım!" [Mâlik][191]
2863-
Buhârî, Müslim ve Nesâî, İbn Ömer'den, o da Ömer'den, dedi ki:
Allah Resulü sallallahu
aleyhi ve sellem, hediye olarak bana bir şey verirdi, ben de kendisine:
"Bunu benden daha muhtaç olana ver!" derdim. O da şöyle derdi:
"Onu al! Sana bu maldan beklemeden ve istemeden bir şey gelirse al ve
onunla faydalan! İstersen onu ye, istersen tasadduk et. Böyle olmayan malı ise
canın çekmesin (isteme)."[192]
2864- Süleym
bin Mutayr'dan, o da babasından, o da Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem'den duyan bir adamdan:
O, Veda haccında şöyle
buyurmuştur: "Ey insanlar! Bağışı, bağış olduğu sürece alın; Fakat Kureyş,
saltanatı elde etme yarışına girip de, bağışı dininizden fedakârlık etmenize
karşılak verilirse onu bırakınız (almayınız)!" [Ebû Dâvud][193]
2865-
Ebû'd-Derdâ radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e
sultanın mallarından
sordular; şöyle buyurdu: "Allah' in istemeden ve göz dikmeden, ondan sana
verdiğini alın ve değerlendirin." [Ahmed, kimliği belirsiz bir râvi
kanalıyla.][194]
2866- Enes
radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"imkânı olduğu
için veren kişi, ihtiyacı olduğunda verileni kabul eden kimseden daha çok
sevap kazanmaz."
[Taberânî,
Mu'cemu'I-Evsat'{& zayıf bir senedle.][195]
2867- Enes
radiyallahu anh'dan:
"Kişi, Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e, dünyalık bir şeyi sırf O'na teslim etmek
için gelirse, İslâm kendisine dünya ve içindekilerden daha olmadan akşama kavuşmaz."
[Ebû Ya'lâ][196]
[1] Bu hadisi Şafiî (Ümm II, 61, 71), Ahmed (I, 233),
Dârimî (I, 379, 384), Buhârî (zekât 1, II, 108; zekât 41, II, 125; zekât 63,
II, 136; mazâlira 9, III, 99; mağâzî 60, V, 109; 2685-tevhîd 1, VIII, 164),
Müslim (îmân 30-31, s. 51), Ebû Dâvud (no. 1584), Tirmizî (no. 625, 2014), Nesâî
(zekât 46, 2686- V, 55), İbn Mâce (no. 1783), İbn Huzeyme (no. 2275, 2346),
Taberânî (no. 12207-8), İbn Hibbân (no. 156,2410, I 5058), Dârekutnî (II,
135-6) ve Beyhakî (IV, 96, 101; VI, 93; VII, 2,7,8), Yahya b. Abdillah b. Muh.
b. Sayfîan Ebî Ma'bed an İbn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/7.
[2] Bu hadisi Buhârî (zekât 1/6, II, 109; zekât 40, II, 124-125;
istitâbetü'l-mürteddîn 3, VIII, 50-51; i'tisâm 2/9, VIII, 149-150), Müslim (îmân
no. 32, s. 51-52), Ebû Dâvud (no. 1556-7), Tirmizî (no. 2607) ve Nesâî
(zekât 2689-3, V, 14-15; cihâd
1/7-9, VI, 5-7), Ubeydullah b. Abdillah b. Utbe an Ebî Hureyre an Ömer asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/7.
[3] Bu hadisi Müslim (zekât no. 24-25, s. 680), Ebû Dâvud (no. 1659) ve
Beyhakî (IV, 119), Zeyd b. Eşlem an Ebî Salih an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile;
Tayâlisî (s. 319),
Abdürrezzâk (no. 6858), Ahmed (II,
2690-262, 275, 383), Müslim (zekât no. 26, s. 682), Ebû Dâvud (no.
1658), Taberânî (M. el-Evsat I, 113a), İbn Hut zeyme (no. 2252, 2291), İbn
Hibbân (no. 3242) ve Bey-hakî (I V, 81), Süheyl b. ebî Salih an ebîhî an Ebî
Hureyre asl-ı senedi ile;
İbn Mâce (no. 1786),
Muh. b. Osman an Abdilazîz b. e.
Hazım ani'1-Alâ b. Abdirrahman an ebîhî an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc
ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/7-8.
[4] Bu rivayeti Buhârî (zekât 3, II, 110) ve Nesâî (zekât 6, ,t V, 23-24), Şuayb an EbTz-Zinâd ani'l-A'rec
an Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/8-9.
[5] Bu rivayeti Mâlik (zekât 22, s. 256), Şafiî (Ümm II, 2), Ahmed (II,
355), Buhârî (zekât 3, II, 110; tefsîr ÂI-i İmrân 14, V, 172), Nesâî (cenâiz
20/2, V, 39) ve Beyhakî (IV, 81), Abdullah b. Dînâr an Ebî Salih es-Semmân
an 2693-Ebî Hureyre asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/9.
[6] Bu rivayeti Ebû Dâvud (no. 1660) ve Nesâî (zekât 2/3, V, 12-13), Katâde
an EbîAmr el-Gudânî an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/9.
[7] Bu hadisi Müslim (zekât no. 27-28, s. 684-5), iki ayrı tarikten olmak
üzere İbn Cüreyc ve Abdülmelik an Ebî'z-Zübeyr an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc
etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/9.
[8] Bu hadisi Tirmizî (no. 618) ve İbn Mâce (no. 1788), Amr 6. el-Hâris an
Derrâc an Abdirrahman b. Hureyre jır Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Daha sonra Tirmizî, "hasen garîb" hükmü vermiştir. Bubi
rivayet eden el-Hâkim'in sıhhat hükmünü Zehebî de myiamışur. İrâkî ise "İbn Hibbân'in
şartınca sahîh" ol-aişmu söylemiştir. İbn Hacer ise zaafına kail olmuştur
rryd I. 253).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/9.
[9] Bu hadisi Buhârî (ezkât 49, II, 128-129), Müslim jcfcâl no. 11, s.
676-7), Ahmed (II, 322), Ebû Dâvud «l 1623), Nesâî (zekât 15/2, V, 33-34), İbn
Huzeyme fm 2330), İbn Hibbân (no. 3262), Dârekutnî (II, 123) w Beyhakî (IV,
111), Ebû'z-Zinâd ani'l-A'rec an Ebî Umryre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/9.
[10] Bu hadisi Buhârî (ezkât 49, II, 128-129), Müslim jcfcâl no. 11, s.
676-7), Ahmed (II, 322), Ebû Dâvud «l 1623), Nesâî (zekât 15/2, V, 33-34), İbn
Huzeyme fm 2330), İbn Hibbân (no. 3262), Dârekutnî (II, 123) w Beyhakî (IV,
111), Ebû'z-Zinâd ani'l-A'rec an Ebî Umryre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/9.
[11] İsnadında yer alan râvilerinden İsmaîl el-Mekkî, tevsik aüfanekle
birlikte hakkında menfî sözler de sarfedilmiş-ir (Mecma'III, 79).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/10.
[12] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/10.
[13] Râvilerinden el-Hâris b. en-Nu'mân zayıftır (Mecma' III, 62).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/10.
[14] Heysemî'ye göre râvilerinden Amr b. Hârûn zayıftır (Mecma' III, 63).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/10.
[15] Bu hadisi Bezzâr (no. 881), Muh. b. Abdila'lâ an Osman b. Abdirrahman
el-Cumahî an Hisâm b. Urve an ebîhî an Âise senedi ile tahrîc etti.
Osman hakkında Ebû
Hatim: "Hadisleri yazılır, ancak ihticâc edilmez" demiştir (Mecma'
III, 64).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/10.
[16] Bu hadisi el-Hâkim ve Beyhakî de tahrîc etmiştir. Râvi-leri güvenilir
kimselerdir (Tergîb I, 543).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/10.
[17] Bu mevkufu Mâlik (zekât no. 6, s. 246), an Nâfı' an İbn Ömer senedi ile
tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/10.
[18] Bu hadisi Tirmizî (no. 631), Yahya b. Mûsâ an Hârûn b. Salih an
Abdirrahman b. Zeyd b. Eşlem an ebîhî un ibn Ömer senedi ile merfû olarak; Muh.
b. Besşâr an Abdil-vehhâb es-Sekafî an Eyyûb an Nâfı' an İbn Ömer senedi (no.
632) ile mevkuf olarak tahrîc etmiştir. Tirmizî, mevkuf rivayeti (İbn Ömer'in
sözü olmasını) daha sahîh görmüştür.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/10.
[19] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1624), Tirmizî (no. 678) ve İbn Mâce (no.
1795), Saîb b. Mansûr an İsmaîl b. Zeke-riyyâ ani'l-Haccâc b. Dînâr ani'l-Hakem
an Huceyye b. Dînâr an Alî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Bu hadis, el-Hakem
ani'l-Hasan b. Müslim tarikiyle mürsel olarak da tahrîc olunmuştur. Ebû Dâvud
ve Dârekutnî, bunu tercîh etmişlerdir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/10-11.
[20] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3028), Abdullah b. ez-Zübeyr an Ferec b. Saîd
an ammihî Sabit b. Saîd an ebîhî Saîd b. Ebyad an ceddîhî Abyad b. Hammâl
senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/11.
[21] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3026), Ahmed b. Alî b. Sü-veyd ani't-Tayâlisî
an Hammâd b. Seleme an Humeyd ani'l-Hasan an Osman senedi ile tahric etti.
Hasan'm Osman'dan hadis dinlemediği söylenmektedir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/11.
[22] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3025), el-Hasan b. es-Sabbâh an İsmaîl b.
Abdilkerîm an İbrâhîm b. Akîl b. Münebbih an ebîhî an Vehb an Câbir senedi ile
tahrîc eti. İbrâhîm ve rivayetleri hakkında Yahya b. Maîn: "Onu gördüm. Bir
beisi yoktur. Bütün rivayetleri ellerine geçen bir sahifeden ibaret olsa
gerek" demiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/11.
[23] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1573), Süleyman b. Dâvud
el-Mihrî an ibn Vehb an Cerîr b. Hazım an Ebî Ishâk an Asım b. Damre ve'l-Hâris
an Alî senedi ile tahrîc etti. Âsim güvenilir. Haris ise ihtilaflı bir râvidir.
İbn Hacer bunun isnadı hakkında hasen hükmü vermiştir (Neyi IV, 148).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/12.
[24] Bu hadisi Mâlik (zekât 1, s. 244), Tayâlisî (no. 2197), Abdürrezzâk
(no. 7253-55), Şafiî (Ümm, II, 3, 25, 33; VII, 180), Ahmed (III, 6,44, 59, 60,
73, 74, 79, 86, 97), Dârimî (I, 384), Buhârî (zekât 4, II, 111; 32, II, 121),
Müslim (zekât no. 1-5, s. 672-4), Ebû Dâvud (no. 1558), Tirmizî (no. 626-7),
Nesâî (zekât 5/1. V, 17; zekât 18, V, 36, 21, V, 39; 22, V, 40; 23-24, V, 40),
İbn Mâce (no. 1793, 1799), Ebû Ya'lâ (no. 979, 1071, 1201), İbn Huzeyme (no.
2263, 2293-5, 2298, 2301-2), Tahâvî (II, 34), İbn Hibbân (no. 3257, 3264-6,
3270-1), Dârekutnî (II, 92-93, 98, 129) ve Beyhakî (IV, 106, 120, 124, 128,
133; VII, 5), Yahya b. ümâre an Ebî Saîd el-Hudrî asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Bir ukiye 40 dirhem;
bir vaşak 60 sâ'dır, bir sâ ise 3333 gramdır. Bir sevd üçle on arasında olan
develerdir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/12.
[25] Bu hadisi Şafiî (Ümm, II, 4; VII, 157), Ahmed (II, 2705-14, 15), Dârimî
(I, 381, 382), Ebû Dâvud (no. 1568), Tirmizî (no. 621), Ebû Ya'lâ (Şehid Ali 254a),
İbn Huzeyme (no. 2267), el-Hâkim (1,393) ve Beyhakî (IV, 88, 105), Süfyân b.
Hüseyn ani'z-Zührî an Salim b. Abdi İlah
2706-b. Ömer an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî isnadı
hakkında "hasen" hükmü verdi. Zührî'nin diğer ashabı bu hadisi ondan
mürsel olarak rivayet etmişlerdir. Fakat Süleyman b. Kesîr de ani'z-Zührî an
2707-Sâlim an ebîhî tariki ile Süfyân'a mütâbaat etmiştir. Bu tarikten İbn Mâce
(no. 1798, 1805) ve Beyhakî (IV, 88) tahrîc ettiler. Ancak maalesef Süleyman
zayıf bir râvidir. Buna rağmen Tirmizî'nin bildirdiğine göre her ikisinin
mevsûl rivayetleri Buhârî'ye göre mahfuzdur.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/12.
[26] Bu hadisi Şafiî (Ümm, II, 4; VII, 157), Ahmed (II, 2705-14, 15), Dârimî
(I, 381, 382), Ebû Dâvud (no. 1568), Tirmizî (no. 621), Ebû Ya'lâ (Şehid Ali
254a), İbn Huzeyme (no. 2267), el-Hâkim (1,393) ve Beyhakî (IV, 88, 105),
Süfyân b. Hüseyn ani'z-Zührî an Salim b. Abdi İlah 2706-b. Ömer an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler. Tirmizî isnadı hakkında "hasen" hükmü verdi. Zührî'nin diğer
ashabı bu hadisi ondan mürsel olarak rivayet etmişlerdir. Fakat Süleyman b.
Kesîr de ani'z-Zührî an 2707-Sâlim an ebîhî tariki ile Süfyân'a mütâbaat
etmiştir. Bu tarikten İbn Mâce (no. 1798, 1805) ve Beyhakî (IV, 88) tahrîc
ettiler. Ancak maalesef Süleyman zayıf bir râvidir. Buna rağmen Tirmizî'nin
bildirdiğine göre her ikisinin mevsûl rivayetleri Buhârî'ye göre mahfuzdur.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/12-13.
[27] Bu hadisi Buhârî (zekât 33/1, 34, II, 122; 35, II, 122-123; 37, 38, II,
123-124; 39, II, 124; fardu'l-humus 5/1,
2708-IV, 46-47), Ebû Dâvud (no. 1567), Nesâî (zekât 5/3, V, 18-21; zekât
10, V, 27-29) ve İbn Mâce (no. 1800), Sümâme b. Abılillah an Enes an Ebî Bekr
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/13-14.
[28] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1576) ve Nesâî (zekât 8/4), el-A'mes an Şakîk
b. Seleme an Muâz asl-ı senedi ile; Ebû Dâvud (no. 1577-8), Tirmizî (no. 623),
Nesâî (zekât 8/1-3, V, 26) ve İbn Mâce (no. 1803), Mesrûk b. el-Ecda' an Muâz
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî, isnadı hakkında hasen hükmü
vermiştir. Tirmizî'ye göre bunun hasen derecesine düşmesine sebeb hadisin
Süfyân ani'l-A'meş an Ebî Vâil an Mesrûk tarikiyle mürsel olarak rivayet
edilmiş olmasıdır.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/14.
[29] Bu hadisi Abdürrezzâk (no. 6842, 6879-81), Ahmed (I, 2710-92, 113, 145,
148), Dârimî (1, 383), Ebû Dâvud (no.1574), Nesâî (zekât 18/5-6, V, 37),
Tirmizî (no. 620), İbn Huzeyme (no. 2284), Dârekutnî (II, 103, 126) ve Beyhakî
(IV, 117,136), Ebû İshâk an Asım b. Daime an
2711-Alî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî, bu rivayet ile bunun
Ebû İshâk ani'l-Hâris an Alî tarikini Buhârî'ye arzetmiş. Cevaben: "İkisi
de bence sahihtir. İhtimâl her ikisinden de birarada rivayet olunmuştur"
demiş.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/14.
[30] Bu hadisi Mâlik (zekât no. 37, s. 277), Tayâlisî (no. 2577-8), Abdürrezzâk
(no. 6878,6882), Şafiî (Ümm II, 22), Ahmed (II, 279, 469, 432, 470, 474),
Dârimî (I, 384), Buhârî (zekât 45-46, II, 127), Müslim (zekât 8-10, s. 675-6),
Ebû Dâvud (no. 1594-5), Tirmizî (no. 628), Nesâî (zekât 16, V, 35; zekât 17, V,
36), İbn Mâce (no. 1812), İbn Huzeyme (no. 2286, 2288, 2396), Tahâvî (II,29),
İbn Hibbân (no. 3260-1) ve Beyhakî (IV, 117, 160), İrâk b. Mâlik an EM Hureyre asl-ı senedi
ile tahrîc eltiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/14.
[31] Heysemî'ye göre râvilerinden Leys b. Hammâd ve Fûrek b el-Hadrem zayıf
râvîlerdir. İbn Hacer de isnadının
oldukça zayıf olduğunu söylemiştir (Feyd IV, 450).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/14.
[32] Mâlik (zekât no. 26, s. 265), bunu Sevr b. Zeyd ed-Dîlî an ibnin
li-Abdillah b. Süfyân es-Sekafî an ceddihî Süfyân senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/14.
[33] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1583), Muh. b. Mansûr an Ya'kûb b. İbrâhîm an
ebîhî an Muh. b. İshâk an Abdillah b. e. Bekr an Yahya b. Abdillah b.
Abdirrahman b.Sa'd b. Zürâre an Umâre b. Amr b. Hazm an Ubeyy senedi ile
tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/14-15.
[34] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2581), Tirmizî (1123) ve Nesâî (nikâh 60, VI,
111), el-Hasan an İmrân b. Husayn asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.İsnadı
hakkında Tirmizî "hasen sahîh" hükmü vermiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/15.
[35] Râvileri güvenilir kimselerdir, ancak bu rivayette Rebîh teferrüd
etmiştir. Buna karşılık güvenilir bir grup, bunu Ömer b. el-Hattâb'ın sözü
olarak mevkuten rivayet etmişlerdir (Mecma' III, 70).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/15.
[36] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1599) ve İbn Mâce (no. 1814), İbn Vehb an
Süleyman b. Bilâl an Şerik b. Abdillah b. e. Nemir an Atâ h. Yesâr an Muâz
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.Atâ, Muâz'a yetişememiştir. Bu nedenle
isnadında kopukluk söz konusudur. Buna rağmen el-Hâkim, Şeyhayn'ın şartmca
sahîh hükmü vermiştir (Neyi IV, 162).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/15.
[37] Bu hadisi Buhârî (zekât 55, II, 133), Ebû Dâvud (no. 1596), Tirmizî
(no. 640), Nesâî (zekât 25/1, V, 41) ve İbn Mâce 5no. 1817), Yûnus b. Yezîcl
ani'z-Zührî an Salim h. Abdillah b. Ömer an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/15.
[38] Lafız Ebû Davud'a aittir. Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1603) ve Nesâî
(zekât 100/4, V, 109), Abdurrahman b. ishâk ani'z-Zührî an Saîd b. el-Müseyyeb
an Attâb asl-ı senedi ile; Ebû Dâvud (no. 1604), Tirmizî (no. 644) ve İbn Mâce
(no. 1819), Abdullah b. Nâfi' an Muh. b. Salih el-Tem-mâr ani'z-Zührî an Saîd
b. el-Müseyyeb an Atlâb asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.Tirmizî, isnadı
hakkında "hasen garîb" hükmü vermiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/15.
[39] Lafız Tirmizî'ye aittir. Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1605), Tirmizî (no. 643)
ve Nesâî (zekât 26, V, 42), Su'be an Hubayb b. Abdirrahman an Abdirrahman b.
Mes'ûd an Sehl asl-ı senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/16.
[40] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1606, 3413) Yahya b. Maîn an Haccâc an ibn
Cüreyc kale: uhbirtu ani'z-Zührî an Urve an Âise senedi ile tahrîc etti.
Görüldüğü gibi İbn CUreyc ve ZUhrî arasında bir râvi düşürülmüştür. Ancak bunu
Abdürrezzâk ve Dârekutnî vasıtasız olarak rivayet etmişlerdir. İbn Cüreyc'in
mü-dellis olduğu bilindiğine göre zayıf bir râviyi zikretmeyerek mübhem
bırakması mümkündür. Dârekutnî'ye göre bu hadis Salih b. ebi'l-Ahdar
ani'z-Zührî an Saîd an Ebî Hureyre tarikiyle de rivayet edilmiş; ayrıca bu rivayet
ise Ma'mer, Mâlik ve Ukayl tarafından Saîd b. el-Müseyyeb'in mürseli olarak
rivayet edilmiştir (Neyi IV, 153).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/16.
[41] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3415), Ahmed b. Hanbel an Abdirrezzâk ve Muh.
b. Bekr an İbn Cüreyc an EbVz-Zübeyr an Câbir senedi ile tahrîc etti. Bir vask,
yaklaşık 200 kg'dır.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/16.
[42] Bu mürsel tıadisi Muvanaûa (musaKaı no. z, s. 703-4; yer almıştır.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/16.
[43] Heysemî'ye göre mürsel olan bu rivayetin isnadı sahihtir (Mecma' III,
76).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/16.
[44] Râvilerinden Anbese b. Saîd el-Basrî zayıf olmakla birlikte,
kimilerince tevsik edilmiştir (Mecma' III, 77).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/16.
[45] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1607), Muh. b. Yahya b. Fâ-ris an Saîd b.
Süleyman an Abbâd an Süfyân b. Hüseyn ani'z-Zührî an Ebî Umâme b. Sehl an ebîhî
senedi ile; Nesâî ise (zekât 27/1, V, 43) yakın mânâsı ile İbn Vehb an
Abdikelîl b. Humeyd ani'z-Zührî... asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Ricali
Sahîh ricalidir (Neyi IV, 154).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/16.
[46] Bu hadisi Tirmizî (no. 638), Alî b. Hasrem an İsâ b. Yûnus ani'l-Haaan
b. Unıâre an Muh. b. Abdirrahman b. Ubeyıl an İsâ b. Talha an Muâz senedi ile
tahrîc etti. Tirmizî daha sonra, bu bâbda sahîh bir hadisin olmadığını bu
hadisin ise Musa b. Talha'dan mürsel olarak rivayet olunduğunu söyledikten
sonra, râvilerinden Ha-san'ın hadiste zayıf oluşuna dikkat çekmiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/16.
[47] Bu rivayet daha önce Tirmizî'nin de söylediği gibi Talha'nın oğlu Musa'nın
mürseli olarak ma'rûttur. Talha ile, vasledilmesi münkerdir. Nitekim Bezzâr da
el-Hâris b. Nebhân'dan başkasının bunu Talha'ya ref etmediğini söylemiştir. İbn
Adî, miinekkid imamların Haris'i zayıf addettiklerini bildirmiştir (Neyi IV,
151).
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/16.
[48] Bu mevkufu Buhârî (zekât 33, II, 122), bâb girişinde isnâdsız, muallak
olarak irâd etmiştir.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/17.
[49] Bu mevkuf hadisi Mâlik (zekât no. 17, s. 253), ani'z-Zührî ani's-Sâib
b. Yezîd senedi ile tahrîc etmiştir.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/17.
[50] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1563), Tirmizî (no. 637) ve Nesâî (zekât
19/1-2, V, 38), Amr b. Şuayb an ebîhî an ceddîhî asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/17.
[51] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1565), Muh. b. İdrîs er-Râzî an Amr b. er-Rebf
b. Târik an Yahya b. Eyyûb an Uhey-dillah b. e. Ca'fer an Muh. b. Amr b. Atâ an
Abdillah b. Şeddâcl b. el-Hâd an Âise senedi ile tahrîc etti: Râvileri
güvenilir kimselerdir.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/17.
[52] Mâlik (zekât 10, 13, s. 251), an Abdurrahman b. el-Kâsım an ebîhî an
Âise senedi ile tahrîc etti. İsnadı sahihtir.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/17.
[53] Yine Mâlik (zekât 11, s. 250), sahîh olan an Nâfi' an İbn Ömer senedi
ile tahrîc etmiştir.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/17.
[54] Râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma' III, 78).
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/17.
[55] Bu hadisi Mâlik (zekât 9, s. 249), AbdUrrezzâk (no. 18373), Şafiî (Ümm
II, 37), Ahmed (II, 274,285), Dâri-mî (I, 393; II, 196); Buhârî (zekât 66, II,
137; diyât 28, VIII, 46), Müslim (hudûd 45, s. 1334), Ebû Dâvud (no.
3085,4593), Nesâî (zekât 28/2-4, V, 45), İbn Mâce (no. 2509), İbnu'l-Cârûd (s.
364), Tahâvî (III, 276), İbn Hu-zeyme (no. 2326), İbn Hibbân (no. 5973-5),
Dârekutnî (III, 151) ve Beyhakî (IV, 155; VIII, 110, 342-3), ez-Ziihrîan Saîdb.
el-Müseyyeb ve Ebî Seleme an Ebî Hureyıe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/17-18.
[56] Ebû Dâvud (no. 3087) ve İbn Mâce (no. 2508), Mûsâ b. Ya'kûb
ani'z-Zama'î an ammetihî Kuraybe binti Abdillah b. Vehb an ümmihâ Kerime
binti'I-Mikdâd an Duba'a asl-ı senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/18.
[57] Buhârî bunu (zekât 65, II, 136), isnâdsız olarak irâd etmiştir.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/18.
[58] Tirmizî (no. 629), bunu Muh. b. Yahya en-Nîsâbûrî an Amr b. e. Seleme
an Sadaka b. Abdillah an Mûsâ b. Yesâr an Nâfi' an ibn Ömer senedi ile tahrîc
etti ve isnadının sözgötürdüğünü söyledi. Sadaka'nın hıfzı zayıftır. Nesâî'ye
göre bu rivayet münkerdir.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/18.
[59] Keza bu da Sadaka tarikiyle gelmiştir. (Mecma' III,
77).
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/18.
[60] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1600-1601), Nesâî (zekât 29, V, 46) ve İbn
Mâce (no. 1824), Amr b. el-Hâris an Amr b. Şuayb an ebîhî an ceddihî asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/18.
[61] Bu hadisi Tirmizî (no. 641), Muh. b. Ismaîl an Ibrâhîm b. Mûsâ
ani'I-Velîd b. Müslim ani'l-Müsennâ b. es-Sabbâh an Amr b. Şuayb an ebîhî an ceddihî
senedi ile tahrîc etti ve MUsennâ'nın hadiste zayıf olduğunu, ayrıca bu
hadisin Amr b. Şuayb an Ömer b. el-Hatrâb tarikiyle mevkuf olarak rivayet
edildiğini söylemiştir.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/18.
[62] Mâlik (no. 2732), bunu belâğan irâd etmiştir.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/18-19.
[63] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1562), Muh. b. Dâvud b. Süfi yân an Yahya b.
Hassan an Süleyman b. Mûsâ Ebî Dâvud an Ca'fer b. Sa'd b. Semure an Hubeyb b.
Süleyman an ebîhî an Semure senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/19.
[64] İlk rivayet Buhârî'ye, diğer ikisi ise Ebu Davud'a aittir.
Bu hadisi Mâlik (zekât
no. 52, s. 284), Buhârî (zekât 71, II, 138), Müslim (zekât no. 32, 33, V, 48)
ve İbn Mâce (no. 1826), Mâlik an Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi ile; Müslim
(zekât 14, s. 677), Tirmizî (no. 675) ve Nesâî (zekât 30, 31, V, 46-47), Eyyûb
es-Sahtiyânî an Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi ile;
Buhârî (zekât 74, 77,
V, 139), Müslim (zekât no. 15, s. 678) ve İbn Mâce (no. 1825), Leys b. Sa'd an
Nâfi' un İbn Ömer asl-ı senedi ile;
Buhârî (zekât 70, II,
138; 2734. nolu rivayetin lafzı), Ebû Dâvud (no. 1612) ve Nesâî (zekât no.
33/2, V, 48), Ömer b. Nâfi' an ebîhî an İbn Ömer asl-ı senedi ile; Buhârî
(zekât 78, II, 140), Müslim (zekât no. 13, s. 677), Ebû Dâvud (no. 1613) ve
Nesâî (zekât 34, V, 49), Ubeydullah b. Ömer an Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi
ile; Ebû Dâvud (no. 1614; 2736. no.lu rivayetin lafzı) ve Nesâî (zekât 41, V,
53), Abdülazh b. e. Revâd an Nâfi' ... asl-ı senedi ile;
Buhârî (zekât 76, II, 139), Müslim (zekât no. 22, s. 679), Ebû Dâvud
(no. 1610; 2735. no.lu rivayetin lafzı) ve Nesâî (zekât no. 45, s. 54), Mûsâ b.
Ukbe an Nâfi ...asl-ı senedi ile tahric ettiler.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/19.
[65] İlk rivayet Buhârî'ye, diğer ikisi ise Ebu Davud'a aittir.
Bu hadisi Mâlik (zekât
no. 52, s. 284), Buhârî (zekât 71, II, 138), Müslim (zekât no. 32, 33, V, 48)
ve İbn Mâce (no. 1826), Mâlik an Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi ile; Müslim
(zekât 14, s. 677), Tirmizî (no. 675) ve Nesâî (zekât 30, 31, V, 46-47), Eyyûb
es-Sahtiyânî an Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi ile;
Buhârî (zekât 74, 77,
V, 139), Müslim (zekât no. 15, s. 678) ve İbn Mâce (no. 1825), Leys b. Sa'd an
Nâfi' un İbn Ömer asl-ı senedi ile;
Buhârî (zekât 70, II,
138; 2734. nolu rivayetin lafzı), Ebû Dâvud (no. 1612) ve Nesâî (zekât no.
33/2, V, 48), Ömer b. Nâfi' an ebîhî an İbn Ömer asl-ı senedi ile; Buhârî
(zekât 78, II, 140), Müslim (zekât no. 13, s. 677), Ebû Dâvud (no. 1613) ve
Nesâî (zekât 34, V, 49), Ubeydullah b. Ömer an Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi
ile; Ebû Dâvud (no. 1614; 2736. no.lu rivayetin lafzı) ve Nesâî (zekât 41, V,
53), Abdülazh b. e. Revâd an Nâfi' ... asl-ı senedi ile;
Buhârî (zekât 76, II, 139), Müslim (zekât no. 22, s. 679), Ebû Dâvud
(no. 1610; 2735. no.lu rivayetin lafzı) ve Nesâî (zekât no. 45, s. 54), Mûsâ b.
Ukbe an Nâfi ...asl-ı senedi ile tahric ettiler.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/19.
[66] İlk rivayet Buhârî'ye, diğer ikisi ise Ebu Davud'a aittir.
Bu hadisi Mâlik (zekât
no. 52, s. 284), Buhârî (zekât 71, II, 138), Müslim (zekât no. 32, 33, V, 48)
ve İbn Mâce (no. 1826), Mâlik an Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi ile; Müslim
(zekât 14, s. 677), Tirmizî (no. 675) ve Nesâî (zekât 30, 31, V, 46-47), Eyyûb
es-Sahtiyânî an Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi ile;
Buhârî (zekât 74, 77,
V, 139), Müslim (zekât no. 15, s. 678) ve İbn Mâce (no. 1825), Leys b. Sa'd an
Nâfi' un İbn Ömer asl-ı senedi ile;
Buhârî (zekât 70, II,
138; 2734. nolu rivayetin lafzı), Ebû Dâvud (no. 1612) ve Nesâî (zekât no.
33/2, V, 48), Ömer b. Nâfi' an ebîhî an İbn Ömer asl-ı senedi ile; Buhârî
(zekât 78, II, 140), Müslim (zekât no. 13, s. 677), Ebû Dâvud (no. 1613) ve
Nesâî (zekât 34, V, 49), Ubeydullah b. Ömer an Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi
ile; Ebû Dâvud (no. 1614; 2736. no.lu rivayetin lafzı) ve Nesâî (zekât 41, V,
53), Abdülazh b. e. Revâd an Nâfi' ... asl-ı senedi ile;
Buhârî (zekât 76, II, 139), Müslim (zekât no. 22, s. 679), Ebû Dâvud
(no. 1610; 2735. no.lu rivayetin lafzı) ve Nesâî (zekât no. 45, s. 54), Mûsâ b.
Ukbe an Nâfi ...asl-ı senedi ile tahric ettiler.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/19.
[67] Bu hadisi Mâlik (zekât no. 53, s. 284), Buhârî (zekât 72, 73, II, 138;
75, 76/2, II, 139), Müslim (zekât no. 17-20, s. 678), Ebû Dâvud (no.
1616-1618), Tirmizî (no. 673), Nesâî (zekât 37, V, 51; 38/1-2, V, 51-52; 39, V,
52; 42, 43, V, 53) ve İbn Mâce (no. 1829), İyâd b. Abdullah an Ebî Saîd asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/19.
[68] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1619-1621), ez-Zührîan Abdillah b. Sa'lebe
asl-ı senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/19.
[69] Bu hadisi Tirmizî (no. 674), Ukbe b. Mükrem an Salim b. Nûh an ibn
Cüreyc an Amr b. Şu'ayb an ebîhî an ceddihî senedi ile tahrîc etti ve isnadı
hakkında "hasen garîb" hükmünü verdi.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/19.
[70] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1622) ve Nesâî (zekât 36, V, 50-51; 40, V,
52), Humeyd ani'l-Hasan an İbn Abbâs asl-ı senedi ile ve Nesâî, Alî b. Meymûn
an Mahled an Hişâm an ibn Şîrîn an ibn Abbâs senedi ile tahrîc ettiler. Ahmed,
İbnü'l-Medînî ve Nesâî'ye göre Hasan, İbn Abbâsı işitmemiştir.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/19.
[71] Bu Un Bn Dâvud (no. 1609) ve İbn Mâce (no. IS27X EM fc*rf H-Havlânî an
Seyyar b. Abdirrahman e*Saitfimı Mı in im İbn Abbâs aslı senedi ile tahrîc
ettiler.Bunu rivayet eden el-Hakim, Bufaârî'nin şartınca sahîh hükmü vermiştir.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/20.
[72] Bu hadisi Nesai (zekat 35/2. V.
49) ve İbn Mâce (no. 1828), Vekt ani's-Sevrî an Seleme b. Küheyl ani'l-Kâ-sım
b. Muhaymire an Ebî Ammâr el-Hemdânî an Kays b. Sa'd asl-ı senedi ile;
Ayrıca Nesâî (zekât 35/1, V, 49), İsmail b. Mes'ûd an Yezîd b. Zurey' an
Şu'be uni'l-Hakem b. Uteybe ani'l-Kâsım b. Muhaymire an Amr b. Şurahbîl an Kays
senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/20.
[73] Bu hadisi Buhârî (cum'a 29/3,1, 222; zekât II, 137; hibe 17/2, III,
136; eymân ve'n-nuzûr 3/8, VII, 219; hiyel 15/1, VIII, 66; ahkâm 24, VIII, 114;
41, VIII, 121), Müslim (imaret no. 26-29, s. 1463-5), Ahmed (V, 423) ve Ebû
Dâvud (no. 2946), Urve an Ebu Humeyd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Lafız Müslim'e (no. 27) aittir.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/20.
[74] Bu hadisi Müslim (imaret no. 30, s. 1465) ve Ebû Dâvud (no. 3581), İsmail
b. e. Hâlid an Kays b. e. Hazım an Adi asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/20.
[75] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1625), Nasr b.Alî an ebihî an
İbrahim b. Atâ senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/20-21.
[76] Bu hadisi Tayâlisî (no. 667), Ahmed (IV, 360, 361, 364, 365), Dârimî
(I, 394), Müslim (zekât 177, s. 757), Tirmizî (no. 647, 648), Ebû Dâvud (no.
1589), Nesâî (zekât 14/2, V, 31), İbn Mâce (no. 1802), Taberânî (M. el-Kebîr
no. 2352,2361-2,2333-2341), İbn Huzeyme (no. 2341) ve Beyhakî (IV, 136),
es-Şa'bî an Cerîr asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/21.
[77] Bu rivayeti Müslim (zekât no. 29, s. 685), Ebû Dâvud (no. 1589), Nesâî
(zekât 14/1, V, 31) ve Beyhakî (IV, 114, 137), Muh. b. ebî İsmail an
Abdirrahman b. Hilâl an Cerîr asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/21.
[78] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1588) ve Beyhakî (IV, 114), Bişr b. Ömer an
EbVI-Gusn an Sahr b. İshâk an Abdirrahman b. Câbir b. Atik an ebîhi asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
Ebû'1-Gusn, Sabit b. Kays el-Gifâtî olup hakkında ihtilaf olan bir
râvidir.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/21.
[79] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1586), Hammâd b. Zeyd an Eyyûb an raculin
yukâlu lehu Deysem (inin Benî Sedûs) an Besîr b. el-Hasâsiyye asl-ı senedi ile
tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/21.
[80] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1585), Tirmizî (no. 646), İbn Mâce (no. 1808)
ve Beyhakî (IV, 97), Leys b. Sa'd an Yezîd b. e. Habîb an Sa'd b. Sinan an Enes
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî, isnadı hakkında "garîb" hükmü verdi. Zaafın sebebi, râvisi
Sa'd b. Sinan'dır.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/21.
[81] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2936), Tirmizî (no. 645) ve İbn Mâce (no.
1809), Âsim b. Ömer b. Katâde an Mah-mûd b. Lebîd an Rafı' b. Hadîc asl-ı
senedi ile tahric ettiler.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/21.
[82] Bu hadisi Ahmed (II, 234), Mûsâ b. Dâvud an İbn Le-hî'a an Yezîd b. e.
Habîb an Abdurrahman b. e. Hassan an Muhayyis b. Zibyân an raculin min Benî
Cüzam an Mâlik senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/21.
[83] Bu hadisi Buhârî (zekât 64, II, 136; mağâzî 35/18, V, 69; da'vât 19/2,
VII, 152; da'vât 33, VII, 157), Müslim (zekât 176, s. 756-7), Ebû Dâvud (no.
1590), Nesâî (zekât 13, V, 31) ve İbn Mâce (no. 1796), Şu'be an Amr b. Muıre an
Abdillah b. e. Evfâ asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/21.
[84] Bu hadisi İbn Mâce (1797), Süveyd b. Saîd ani'l-Velîd b. Müslim ani'I-Bahterî
b. Ubeydan ebîhîan Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti.
Bahterî ve Süveyd b. Saîd sebebiyle isnadı zayıftır.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/21-22.
[85] Bu hadisi Müslim (zekât 167-8, s. 752-4), Ebû Dâvud (no. 2985) ve
Nesâî (zekât 95, V, 105-6), ez-Zührî an Abdillah b. el-Hâris b. Nevfel an
Abdilmuttalib asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/22.
[86] Bu hadisi Müslim (zekât 167-8, s. 752-4), Ebû Dâvud (no. 2985) ve
Nesâî (zekât 95, V, 105-6), ez-Zührî an Abdillah b. el-Hâris b. Nevfel an
Abdilmuttalib asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/22.
[87] Bu hadisi Tayâlisî (no. 2482), Ahmed (II, 409, 444, 470), Dârimî (I,
386), Buhârî (zekât 60, II, 135; cihâd 188/3, IV, 36), Müslim (zekât no. 161,
s. 751), Tahâvî (II, 9), İbn Hibbân (no. 3283) ve Beyhakî (VII, 29), Şu'be an
Muh. b. Ziyâd an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/22.
[88] Bu hadisi Abdürrezzâk (no. 18642), Ahmed (III, 119, 132), Buhârî (buyu1
4, III, 5; lukata 6, III, 94), Müslim (zekât no. 164-5, s. 752) ve Beyhakî (VI,
195; VII, 30), es-Sevrî an Mansûr an Talha b. Musarrif an Enes asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/22.
[89] Bu hadisi Buhârî (hibe 7/3, III, 131) ve Müslim (zekât no. 175, s.
756), Muh. b. Ziyâd an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/23.
[90] Lafız Nesâî'ye aittir. Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1650), Tirmizî (no.
657) ve Nesâî (zekât 97, V, 107), Şu'be ani'l-Hakem an ibn e. Râfi' an Ebî
Rafı' asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî, isnadı hakkında "hasen garîb" hükmü vermiştir. İbn e.
Râfi, Alî b. e. Tâlib'in kâtibi Ubeydullah b. e. Râ-fi'dir.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/23.
[91] Bu hadisi Ahmed (II, 389, 377), Nesâî (zekât 90/2, V, 99), İbn Mâce
(no. 1839), Ebû Ya'lâ (Şehit Ali 291a), İbnü'l-Cârûd (s. 186), Tahâvî (II, 14),
İbn Hibbân (no. 3279), Dârekutnî (II, 118) ve Beyhakî (VII, 14), Salim b.
ebi'l-Ca'd an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/23.
[92] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1637), Muh. b. Avfani'1-Fir-yâbî an Süfyân an
Ömer el-Bânkî an Atiyye an Ebî Saîd senedi ile tahrîc etti.
A â b. Yesâr'm mürseli: el-Ka'nebî an Mâlik an Zeyd b. l..iem an Atâ
senedi ile gelmiştir (no. 1635) ve Mâlik (zekât no. 29, s. 268).
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/23.
[93] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/23.
[94] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1630), el-Ka'nebî an Abdillah b. Ömer b.
Ganim an Abdirrahman b. Ziyâd an Ziyâd b. Nu'aym el-Hadremi an Ziyâd b.
el-Hâris senedi ile tahrîc etti.
Abdurrahman b. Ziyâd b. En'am el-İfrikî, hakkında menfî sözler
sarfedilmiş bir râvidir.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/23.
[95] Bu hadisi Buhârî (zekât 31, II, 121; 62/1, II, 135; hibe 7/5, III, 131)
ve Müslim (zekât no. 174, s. 756), Hâlid b. Mihrân el-Hazzâ an Hafsa binli
Şîrîn an Ummi Atiyye asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/23.
[96] Bu hadisi Mâlik (talâk no. 25, s. 562), Buhârî (nikâh 18, VI, 124) ve
Müslim (zekât no. 173/2, s. 756), Mâlik an Rebî'a b. e. Abdirrahman ani'l-Kâsım
an Aise asl-ı senedi ile;
Buhârî (zekât 61/2, II, 135; farâid.19, VIV, 9) ve Müslim (zekât no.
171), Şu'be ani'l-Hakem an ibrahim ani't-Esvecl an Aişe asl-ı senedi ile;
Buhârî (hibe 7, III, 131) ve Müslim (zekât no. 172-173, s. 755-6), Abdurrahman
b. el-Kâsım an ebîhî an Aise asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/23.
[97] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1638), el-Hasan b. Muh. b. es-Sabbâh an
EbîNu'aym an Satıl b. Ubeyd et-Tâ'î an Besîr asl-ı senedi ile tahric etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı,
Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/23.
[98] Bu hadisi İbnü'l-Mübârek (Zühd no. 648), Şafiî (Ümm II, 51), Ahmed (II,
431, 538, 418, 331), Humeydî (no. 1154), Dârimî (I, 395), Müslim (zekât no. 63,
s. 702), Tirmizî (no. 661), Nesâî (zekât 48/2, V, 57-58), İbn Mâ-ce (no. 1842),
İbn Huzeyme (no. 2425), İbn Hibbân (no. 270, 3305, 3308, 3309) ve Beyhakî (IV,
190, 176), Saîcl b. Yesâr an Ebî Hureyre
asl-ı senedi ile; Buhârî (zekât 8, II, 113; tevhîd 23/2, VIII, 177-8), Abdullah
b. Dînâr an Ebî Salih an Ebf Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/24.
[99] Bu rivayeti Abdürrezzâk (no. 20050), Ahmed (II, 268, 404, 471), Tirmizî
(no. 662), İbn Huzeyme (no. 2427) ve el-Hâkim (II, 333), el-Kâsım b. Muh. an
Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî, isnadı hakkında "hasen sahîh" hükmü vermiştir.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/24.
[100] Bu hadisi Tayâlisî (no. 2587), Ahmed (II, 296), Müslim
(zühd no. 45, s. 2288), İbn Hibbân (no. 3344) ve Beyhakî (IV, 133), Abdülazîz
b. e. Seleme an Vehb b. Keysân an Ubeyd b. Umeyr an Ebî Hureyre asl-ı senedi
ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/24.
[101] Bu hadisi Nesâî (49/2-3, V, 59), Muh. b. Âdân an
Saîd b. e. Saîd ve'l-Ka'kâ' an Ebî
Hureyre ve Muh. b. Aclân an Zeyd b. Eşlem an Ebî Salih an Ebî Hureyre tarikleri
ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/24.
[102] Bu hadisi Ahmed (1,96), Vekî' an Süfyân es-Sevrî an
Ebî İshâk ani'l-Hâris an Alî senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/24.
[103] Bu hadisi Tirmizî (no. 2484), Mahmûd b. Gaylân an Ebî
Ahmed ez-Zübeyrî an Hâlidb. Tahmân Ebî'l-Alâan Husayn b. Abdirrahman an İbn
Abbâs senedi ile tahrîc etti ve
isnadının "hasen garîb" olduğunu söyledi.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/25.
[104] Bu hadisi Ahmed (III, 14,64), Buhârî (hibe 35, III,
145; zekât 36, II, 123; menâkıbu'l-Ensâr 45, IV, 263; edeb 95, VII, 112),
Müslim (imaret 87, s. 1488), Ebû Dâvud
(no. 2477), Nesâî (cihâd 11, VII, 143), Ebû Ya'lâ (no. 1271), İbn Hibbân
(no. 3238) ve Beyhakî (IX, 15), ez-Zilhıî an Ata b. Yezîd an Ebî Saîd asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/25.
[105] Bu hadisin isnadı, Heysemî'ye göre hasendir (Mecma'
III, 115).
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/25.
[106] Bu hadisi Tirmizî (no. 664), Ukbe b. Mukrem an
Abdil-lah b. Isâ an Yûnus b. Ubeyd ani'l-Hasan an Enes senedi ile tahrîc etti
ve isnadı hakkında "bu tarikten hasen-garîbtir" dedi.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/25.
[107] Bu hadisi Buhârî (zekât 27, II, 120), Müslim (zekât
no. 57, s. 700) ve Beyhakî (IV, 187), Süleyman b. Bilâl an Muâviye b. e.
Müzerrid an Saîd b. Yesâr an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/25.
[108] Bu hadisi Nesâî (cihâd 45/3, VI, 48), İsmaîl b.
Mes'ûd an Bisr b. el-Mufaddal an Yûnus
ani'l-Hasan an Sa'sa'a b. Muâviye an Ebî Zeır senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/25.
[109] Bu hadisi Müslim (zekât no. 39, s. 692), Vekî' an
Süfyân es-Sevrî an Muzâhim b. Züfer an Mücâhid an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile
tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/25.
[110] Bu hadisi Tayâlisî (no. 987), Ahmed (V, 279,284), Müslim
(zekât no. 38, s. 691), Tirmizî (no. 1966), İbn Mâce (no. 2760), Taberânî (I,
57a), İbn Hibbân (no. 4228, 4627) ve Beyhakî (VII, 467), Eyyûb es-Sahtiyânî an
Ebî Kilâbe an Ebî Esma er-Ruhabî an Sevbân asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı,
Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/26.
[111] Bu hadisi Buhârî (îmân 41/2,1,20; mağâzî 12/11, V, 17;
nafakât 1/1, VI, 189), Müslim (zekât no. 48, s. 695), Tirmizî (no. 1965) ve
Nesâî (zekât 60/4, V, 69), Şu'be an Adîb. Sabit an Abdillah b. Yezîd an Ebî Mes'ûd
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/26.
[112] Râvilerinden Abdullah b. Âmir el-Eslemî hakkında Ebû
Hatim "metruk değildir" demiştir, ancak zayıftır. Diğer râvileri
güvenilir kimselerdir (Mecma' III, 117).
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/26.
[113] Bu hadisi Ahmed (IV, 131, 132) iki ayrı tarikten olmak
üzere Buhayr b. Saîd an Hâlid b. Ma'dân ani'1-Mikdâm asl-ı senedi ile tahrîc
etti.
Heysemî'ye göre râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma'III, 119).
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/26.
[114] Beyhakî ve diğerleri bu hadisi Ebû Hureyre ve bir grup
sahabenin tarikinden tahrîc ettiler. Beyhakî'nin ifadesi ile bu tariklerin tümü
zayıftır, ancak biraraya gelince hadisin sübûtunu güçlendirmektedir (Tergîb
VI, 116).
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/26.
[115] Bu hadisi Buhârî (zekât 8/1, II, 113; 16/2, II, 116;
fiten 25/1, VIII, 101), Müslim (zekât no. 58, s. 700) ve Nesâî (zekât 64/2, V,
77), Şu'be an Ma'bed b. Hâlid an Harise asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/26.
[116] Bu hadisi Buhârî (zekât 9, II, 114), Müslim (zekât no.
59, s. 700), Ebû Ya'lâ (Şehit Ali 341b) ve İbn Hibbân (no. 6731), Ebû Usame an
Büreyd b. Abdillah b. ebî Bürde an Ebî Bürde an Ebî Mûsâ asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/26.
[117] Râvilerinden İsâ b. Abdillah b. Muh. zayıftır. Ayrıca
İbnü'1-Cevzî, bu hadisi uydurma hadisler arasında irâd etmiştir (Feyd III,
195).
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/27.
[118] Bu hadisi Tirmizî (no. 3369), Muh. b. Bessâr an Yezîd
b. Harun ani'l-Avvâm b. Havseb an Süleyman b. e. Süleyman an Enes senedi ile
tahrîc etti ve "ancak bu vecihten bildiğimiz garîb bir hadistir"
demiştir.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/27.
[119] Lafız Müslim'e (zekât no. 75/2, s. 708) aittir. Bu
hadisi Şafiî (Ümm II, 52), Ahmed (II, 389,522), Buhârî (zekât 28 II, 120;
cihâd 89, III, 231; libâs 9, VII, 36-37), Müslim (zekât no. 75-77, s. 708-709),
Nesâî (zekât 61, V, 72) ve Beyhakî (IV, 186), Tavus b. Keysân an Ebî Hureyre
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/27.
[120] Bu hadisi Buhârî (zekât 10/3, II, 114) ve Müslim
(zekât no. 66, s. 703), Ebû İshâk an Abdullah h. Ma'kil an Adî asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/27.
[121] Bu hadisi Mâlik (K. Sifâtu'n-Nebi no. 8, s. 923), Ebû
Dâvud (no. 1667), Tirmizî (no. 665) ve Nesâî (zekât 70, V, 81), Abdurrahman b.
Büceyd an ceddetihî Ümm i Büceyd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî,
isnadı hakkında "hasen sahîh" hükmü vermiştir.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/27.
[122] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1677), Leys b. Sa'd an
Ebtz-Zübeyr an Yahya b. Ca'de an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc etti.
Bu hadisi ayrıca Ahmed (II, 358), İbn Huzeyme (no. 2444, 2451), İbn
Hibbân (no. 3335), el-Hâkim (I, 414) ve Beyhakî de (IV, 180) tahrîc ettiler.
İsnadı hakkında Tirmizî: "İsnadı, Meymûn el-A'ver Ebû Hamza sebebiyle
zayıftır" demiştir.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/27.
[123] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/27-28.
[124] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1662), Abdülazîz b. Yahya
el-Harrânîan Muh. b. Seleme an Muh. b. İshâk an Muh. b. Yahya b. Habbân an
Vâsi' b. Habbân an Câbir senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/28.
[125] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1608), Nesâî (zekât 27/2, V,
43-44) ve İbn Mâce (no. 1821), Yahya h. Saîd el-Kattân an Abdilhanıfd b. Ca'fer an Salih b. e. Arîb
an Kesir b. Murre an Av/asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/28.
[126] Heysemî'ye göre râvilerinden Hâlid el-Kasrî hakkında
menfi sözler sarfedilmiştir (Mecma' III, 113).
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/28.
[127] Bu hadisin râvileri Heysemî'ye göre güvenilir
kimselerdir (Mecma'III, 113; IV, 37).
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/28.
[128] Bu hadisi Ahmed (II, 235, 386, 438), Dârimî (I, 369),
Müslim (birr ve's-sila no. 69), s. 2001), Tirmizî (no. 2029), İbn Huzeyme (no.
2438), İbn Hibbân (no. 3237) ve Beyhakî (IV, 187; X, 235), el-Alâ b.
Abdirrahman an ebîhian Ebi Huıeyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/28.
[129] Bu hadisi Tayâlîsî (no. 670), Ahmed (IV, 358), Müslim
(zekât no. 69-70, s. 704-706), Tirmizî (no. 2675), Nesâî (zekât 64/1, V,
75-76), İbn Mâce (no. 203), Taberânî (no. 2372-5), İbn Hibbân (no. 3297) ve
Beyhakî (IV, 175), el-Münzir b. Cerîr b. Abdillah an ebfhi asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/28-29.
[130] Bu hadisi Buhârî (zekât 14, II, 115), Müslim (zekât
78, s. 709), Nesâî (Zekât 47, V, 55-56) ve Beyhakî (IV, 191; VII, 34),
Ebû'z-Zinâd ani'l-A'rec an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/29.
[131] Lafız Buhârî'ye aittir. Bu hadisi o, (zekât 18/2, II,
117), Mûsâ b. İsmail an Vüheyb an Hişâm b. Urve an ebîhîun EbîHureyre isnadı
ile tahrîc etmiştir.
Buhârî (nafakât 2/1,
VI, 189-190) ve Ebû Dâvud (no. 1676), el-A'meş an Ebî Salih an EbîHureyre asl-ı
senedi ile;
Buhârî (zekât 18/1, II,
117; nafakât 2/2, VI, 190) ve Nesâî (zekât 60/3, V, 69), ez-Zührî an Saîd b.
el-Müseyyeb an Ebî Huıeyre asl-ı senedi ile;
Nesâî (zekât 53, V, 62), Kuteybe an Bekr an İbn Âdân an ebîhîan Ebî
Hureyre senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/29.
[132] Bu hadisi Mâlik (sadaka 8, s. 998), Buhârî (zekât 18, II,
118), Müslim (Zekât no. 94, s. 717), Ebû Dâvud (no. 1648), Nesâî (zekât 52, V,
61) ve Beyhakî (IV, 197), Mâlik an Nâfı' an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/29.
[133] Bu hadisi Mâlik (sadaka 8, s. 998), Buhârî (zekât 18,
II, 118), Müslim (Zekât no. 94, s. 717), Ebû Dâvud (no. 1648), Nesâî (zekât 52,
V, 61) ve Beyhakî (IV, 197), Mâlik an Nâfı' an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/29.
[134] Bu hadisi Nesâî (zekât 51, V, 61), Yûsuf b. İsâ
ani'l-Fadl b. Musa an Yezîd b. Ziyâd b. ebi' l-Ca'd an Cami' b. Şeddûd an Tank
senedi ile tahrîc etti.
Râvileri güvenilir kimselerdir, Yezîd dışındakiler Sahîh
ricâlindendir.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/29.
[135] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1673-4), Muh. b. İshâk an
Âsim b. Ömer b. Katâde an Mahmûd b. Lebîd an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc
etti.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/30.
[136] Bu hadisi Mâlik (sadaka 2, s. 995), Ahmed (III, 141),
Dârimî (I, 390), Buhârî (zekât 44, II, 196; vekâlet 2819-15, III, 65; vasâyâ 10, III, 190;
vasâyâ 26, III, 195; tef-sîr Âl-i İmrân 5, V, 169; eşribe 13, VI, 247), Müslim
(zekât no. 42, s. 693), Tahâvî (III, 289), İbn Hibbân (no. 3329,7138) ve
Beyhakî (VI, 275), Mâlik an İshâk b. Abdillah b. e. Talha an Enes asl-ı senedi
ile; Müslim (zekât no. 43, s. 694), Ebû Dâvud (no. 1689) ve Nesâî (ahbâs 2/5,
VI,, 231-2), Hammâd b. Seleme an Sabit an Enes asl-ı senedi ile; Buhârî
(vasâyâ 17, III, 192), İsmail an Abdilazîz b. Abdillah b. e. Seleme an İshâk an
Enes senedi ile tahrîc ettiler.
2806, Lafzı Müslim'e, 2807. Buhârî'ye (vasâyâ 10, III, 190); 2808.lafzı
Buhârî'ye (vasâyâ 17) aittir.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/30.
[137] Bu hadisi Mâlik (sadaka 2, s. 995), Ahmed (III, 141),
Dârimî (I, 390), Buhârî (zekât 44, II, 196; vekâlet 2819-15, III, 65; vasâyâ 10, III, 190;
vasâyâ 26, III, 195; tef-sîr Âl-i İmrân 5, V, 169; eşribe 13, VI, 247), Müslim
(zekât no. 42, s. 693), Tahâvî (III, 289), İbn Hibbân (no. 3329,7138) ve
Beyhakî (VI, 275), Mâlik an İshâk b. Abdillah b. e. Talha an Enes asl-ı senedi
ile; Müslim (zekât no. 43, s. 694), Ebû Dâvud (no. 1689) ve Nesâî (ahbâs 2/5,
VI,, 231-2), Hammâd b. Seleme an Sabit an Enes asl-ı senedi ile; Buhârî
(vasâyâ 17, III, 192), İsmail an Abdilazîz b. Abdillah b. e. Seleme an İshâk an
Enes senedi ile tahrîc ettiler.
2806, Lafzı Müslim'e, 2807. Buhârî'ye (vasâyâ 10, III, 190); 2808.lafzı
Buhârî'ye (vasâyâ 17) aittir.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/30.
[138] Bu hadisi Mâlik (sadaka 2, s. 995), Ahmed (III, 141),
Dârimî (I, 390), Buhârî (zekât 44, II, 196; vekâlet 2819-15, III, 65; vasâyâ 10, III, 190;
vasâyâ 26, III, 195; tef-sîr Âl-i İmrân 5, V, 169; eşribe 13, VI, 247), Müslim
(zekât no. 42, s. 693), Tahâvî (III, 289), İbn Hibbân (no. 3329,7138) ve
Beyhakî (VI, 275), Mâlik an İshâk b. Abdillah b. e. Talha an Enes asl-ı senedi
ile; Müslim (zekât no. 43, s. 694), Ebû Dâvud (no. 1689) ve Nesâî (ahbâs 2/5,
VI,, 231-2), Hammâd b. Seleme an Sabit an Enes asl-ı senedi ile; Buhârî
(vasâyâ 17, III, 192), İsmail an Abdilazîz b. Abdillah b. e. Seleme an İshâk an
Enes senedi ile tahrîc ettiler.
2806, Lafzı Müslim'e, 2807. Buhârî'ye (vasâyâ 10, III, 190); 2808.lafzı
Buhârî'ye (vasâyâ 17) aittir.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/30.
[139] Bu hadisi Buhârî (zekât 48, II, 128), Müslim (zekât
no. 45-46, s. 694-695) ve Tirmizî (no. 635-636), Amr b. el-Hâris an Zeyneb
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/30-31.
[140] Bu hadisi Buhârî (zekât 15, II, 116), Muh. b. Yûsuf an
İsrâil an Ehî'l-Cüveyriye an Ma'n senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/31.
[141] Bu hadisi Abdürrezzâk (no. 7275, 16619), Ahmed (VI,
44, 278), Buhârî (zekât 17, II, 117; 25-26, II, 119-120; buyu 12, III, 7),
Müslim (zekât no. 80-81, s. 710), Ebû Dâvud (no. 1685), Tirmizî (no. 672), İbn
Mâce (no. 2294) ve Beyhakî (IV, 192), el-A'meş an Ebî Vâil an Mesrûk un Âişe
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/31.
[142] Bu hadisi Buhârî (zekât 21/3, II, 118; hîbe 14/2, III,
135, lafız buna ait), Müslim (zekât no. 88, s. 713) ve Nesâî (zekât 62/2, V,
73-4), Hisâm b. Urve an Fâlima binti'l-Münzir an Esma asl-ı senedi ile; Buhârî
(zekât 22, II, 118-9), Müslim (zekât no. 89, s. 714) ve Nesâî (zekât 62/3, V,
74), el-Haccâc b. Muh. an İbn Cüreyc an İbn e. Müleyke an Abbâd b. Abdillah
ez-Ziibeyr an Esma asl-ı senedi ile; Ebû Dâvud (no. 1699) ve Tirmizî (no. 1960,
"hasen sahîh"), Eyyûb an İbn e. Müleyke an Esma asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis
Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/31.
[143] Bu hadisi Buhârî (buyu 12, III, 8; nafakât 5, VI,
192), Müslim (zekât no. 84, s. 711) ve Ebû Dâvud (no. 1687), Abdürrezzâk an
Ma'mer an Hemmâm b. Münebbih an Ebî Huıeyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/31.
[144] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3565), Tirmizî (no. 670,
2120) ve İbn Mâce (no. 2295), İsmaîl b. Ayyaş an Şurahhîl b. Müslim an Ebî
Umâme asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî'ye göre isnadı
hasen ve hasen sahihtir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/31.
[145] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3547) ve Nesâî (zekât 58, V,
15-16; umrâ 2/2, VI, 278-9), Hüseyn el-Muallim an Amr b. Şuayb an ebîhîan
ceddîhî İbn Amr asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/31-32.
[146] Bu rivayeti Ebû Dâvud (no. 3546) ve Nesâî (umrâ 2/1.
VI, 278), Habîb el-Muallim ve Dâvud b. e. Hind an Amr b. Şuayb .... asl-ı
senedi ile; İbn Mâce (no. 2388), Ebû Yûsuf er-Rakkîan Muh. b. Seleme ani'I-Müsennâ
b. es-Sabbâh an Amr b. Şuayb ... senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/32.
[147] Bu hadisi Müslim (zekât no. 83, s. 711) ve Nesâî
(zekât 56/1, V, 63-64), Kuteybe an Hâlim b. Süleyman an Yezîd b. e. Ubeyd an
Umeyr asl-ı senedi ile; Müslim (no. 82) ve İbn Mâce (no. 2297), Hafs h. Giyâs
an Muh. b. Zeyd an Umeyr asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/32.
[148] Bu hadisi Mâlik (zekât no. 49, s. 282), Buhârî (zekâ!
59/2, II, 135; hibe 29/3, III, 143; hibe 37, III, 145; cihâd 119/1, IV, 11;
cihâd 137/2, IV, 18), Müslim (hibât no. 1-2, s. 1239-40) ve Nesâî (zekât 100/1,
V, W%\Zeydb. Eşlem an ebîhîan Ömer asl-ı senedi ile; lafız bu tarike aittir;
Ayrıca yakın mânâsı ile
Mâlik (zekât no. 50, s. 282), Buhârî (cihâd 119/2, IV, 11; 18, IV, 137) ve
Müslim (hiMc no. 3, s. 1240), Mâlik an Nâfı' an İbn Ömer (an Ömer asl-ı senedi
ile;
Müslim (hibât 3/2, s. 1240), Tirmizî (no. 668) ve Nesâî (zekât 100/2-3,
V, 109), ez-Zührtan Salim b. Abdillah b. Ömer an ebfhî (an ceddihî) asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/32.
[149] Lafız Nesâî'ye aittir. O, bunu (zekât 62/1, V, 73),
İbn Abdilhakem an Şuayb an Leys an Hulul an ibn ebf Hilâl an Umeyye b. Hind an
Ebî Umâme h. Sehl b. Hanîfa sl-ı senedi ile tahrîc etti.
Ebû Dâvud (no. 1700) ise yakın mânâsı ile Müsedded an ismail an Eyyûb an
Abdillah b. e. Müleyke an Âise senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/32.
[150] Bu hadisi Mâlik (akdiyye 53, s. 760), Buhârî (vasâyâ
19/1, III, 193), Müslim (zekât 51, s. 696; vasiyyet 12-13, s. 1254), Ebû Dâvud
(no. 2881), Nesâî (vasâyâ 7/1, VI, 250) ve İbn Mâce (no. 2717), Hisâm b. Urve
an ebî-hî an Âise asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/32.
[151] Bu hadisi Taberânî, Kesir b. Abdillah b. Amr b. Avfan
ebihî an ceddihî tarikiyle tahrîc etmiştir.Bu tarikten gelen hadislere Tirmizî
"hasen" hükmü vermiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/32.
[152] Râvilerinden İbn Lehî'a, hakkında ihtilâf olan
birisidir (Mecma'III, 110).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/32.
[153] Bu rivayeti Ahmed (IV, 147-8), Alî b. jshâk an
İbni'l-Mübârek an Harmale b. lmrân an Yezîd b. e. Habîb an Ebî'l-Hayr an Ukbe
senedi ile tahrîc etti.Bu hadisi İbn Huzeyme, İbn Hibbân ve el-Hâkim de Sahîh
Merinde irâd ettiler (Tergîb II, 16).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/32.
[154] Utbe b. Yakazân dışındaki râvileri güvenilir
kimselerdir. Nesâî'ye göre zayıf, İbn Hibbân'a göre ise güvenilir bir râvidir
(Mîzân no. 5480).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/32-33.
[155] Râvilerinden Beşîr b. Meymûn zayıftır (Mecma', III,
130).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/33.
[156] Bu hadisi Tirmizî (no. 2470), Muh. b. Bessâr an Yahya
b. Saîd an Süfyân an Ebî Ishâk an Ebî Meysere un Âise senedi ile tahrîc etti ve
isnadının "sahîh" olduğunu söyledi. Ebû Meysere, Amr b. Şurahbîl'dir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/33.
[157] Bu hadisi Müslim (zekât no. 53, s. 697), Abdullah b.
Muh. b. Esma an Mehdî b. Meymûn an Vâsıl mevlâ Ebî Uyeyne an Yahya b. Ukayl an
Yahya b. Ya'mer an Ebî'l-Esved ed-Dîlî an Ebî Zerr senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/33.
[158] Bu hadisi Mâlik (sadaka 14, s. 952), Tayâlisî (no. 2462),
İbnü'l-Mübârek (Zühd no. 1342), Ahmed (II, 439), Buhârî (ezan 36, I, 169;
zekât 16, II, 116; rikâk 24, VII, 185; hudûd 19, VIII, 20), Müslim (zekât no.
91, s. 715-6), Nesâî (âdâbu'l-kudât 2, VIII, 222), İbn Huzeyme (no. 358), İbn
Hibbân (no. 4469, 7294) ve Beyhakî (III,
65; IV, 190; VIII, 162; X, 86-7), Hubeyb b. Abdirrahman an Hafs b. Asım
an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahric ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/33.
[159] Bu hadisi Abdürrezzâk (no. 20012), Ahmed (II, 15, 55),
Buhârî (zekât 52, II, 130), Müslim (zekât no. 103-4, s. 720) ve Nesâî (zekât
83/2, V, 93), ez-Zührîan Humza b. Abdillah b. Ömer an ebîhi asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/34.
[160] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1639), Tirmizî (no. 681) ve
Nesâî (zekât 92, 93/1, V, 100), Abdülmelik b. Umeyr an Zeyd b. Ukbe an Semure
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî, isnadı hakkında "hasen
sahîh" hükmü verdi.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/34.
[161] Bu hadisi Ahmed (II, 455), Buhârî (buyu' 15/5, III, 9
lafız bunun; eş-şürb ve'1-musâkât 13/2, III, 79-80), Müslim (zekât no. 107,
s. 721) ve Nesâî (zekât 83/1, V, 93-94), ez-Zührî an Ebî Ubeyd mevlâ
Abdirrahman b. Avf an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile; Bu hadisi Ahmed (II, 475,
300), Humeydî (no. 1056), Müslim (zekât no. 106, s. 721), Tirmizî (no. 680),
İbn Huzeyme (no. 1040) ve Beyhakî (IV, 195), Kays b. e. Hazım un Ebî Hureyre
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/34.
[162] Lafız Ebû Davud'a aittir. Bu tarikle Abdürrezzâk (no.
20009), Ahmed (V, 275-6), Ebû Dâvud (no. 1643), Taberânî (M. el-Kebîr no.
1433-4) ve el-Hâkim (I, 412), Şu'be an Asım el-Ahvel an Ebî'l-Âliyye an Sevbân
asl-ı senedi ile; Tayâlisî (no. 994), Ahmed (V, 277, 279, 281), Nesâî (zekât
85/1, V, 96), İbn Mâce (no. 1837), Taberânî (M. el-Kebîr no. 1435) ve Beyhakî
(IV, 197), İbn ebî Zi'b an Muh. b. Kays an Abdirrahman b. Yezîd h. Muâviye an
Sevbân asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Bu hadis sahihtir (Tergîb I, 581).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/34.
[163] Bu hadisi Buhârî (zekât 14, III, 129-130; vasâyâ 9/1,
III, 189; fardu'l-humus 19/1, IV, 58; rikâk 11, VII, 176), Müslim (zekât no.
96, s. 717), Tirmizî (no. 2463) ve Nesâî (zekât 93/2-4, V, 100-103; 50, V,
60), ez-Zührîan Urve b. ez-Zübeyr ve Saîd b. el-Müseyyeb an Hakîm b. Hizam
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/34.
[164] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1646) ve Nesâî (zekât 84, V,
95), Kuteybe an Leys b. Sa'd an Ca'fer b. Rebî'a an Bekr b. Sevâde an Müslim b.
Mahsîan Ibni'l-Firâsî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/34.
[165] Bu hadisi Tayâlisî (no. 322), Ahmed (I, 388,441),
Dârimî (I, 386), Ebû Dâvud (no. 1626), Tirmizî (no. 650-1), Nesâî (zekât 87, V,
97), İbn Mâce (1840), Tahâvî (II, 20), el-Hâkim (I, 407) ve Beyhakî (VII, 24),
Hakîm b. Cübeyr an Muhammecl b. Abdirrahman b. Yezîd an ebî-hî an ibn Mes'ûd
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî'ye göre isnadı hasendir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/35.
[166] Bu hadisin uzun bir kıssası vardır. Bunu Ebû Dâvud
(no. 1629), Abdullah b. Muh. en-Nüfeylî un Miskîn an Muh. b. el-Muhâcir an
Rebî'a b. Yezîd an Ebî Kebse es-Setûlî an Sehl senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/35.
[167] Bu hadisi Müslim (zekât no. 105, s. 720), Muh. b.
Fudayl an Umâre b. el-Ka'kâ' un EbîZür'a an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile
tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/35.
[168] Bu hadisi Ebû Ya'lâ, Muh. b. Abdirrahman an Süheyl
ve'l-Alâ tarikiyle tahrîc etti. Heysemî, Muhammed'i tanımadığını söylemiştir
(Mecma' III, 95).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/35.
[169] Bu hadisi Nesâî (zekât 89, V, 98), Ahmed b. Süleyman
an Yahya b. Adem an Süfyân b. Uyeyne an Dâvud b. Şâbûr an Amr b. Şuayb an ebîhî
an ceddihî senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/35.
[170] Bu hadisi Tayâlisî (no. 2146), Ahmed (III, 100, 114,
126), Ebû Dâvud (no. 1641), Tirmizî (no. 1218), Nesâî (buyu 22, VII, 259), İbn
Mâce (no. 2198), Tahâvî (III, 6) ve Beyhakî (V, 344; IV, 25), el-Ahdar b. Aclân
et-Teymî an Ebî Bekr el-Hanefî an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.Lafız
Ebû Davud'a aittir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/35.
[171] Bu hadisi Tirmizî (no. 653-4), Abdurrahîm b. Süleyman an
Mücâlid an Amir es-Şa'bî an Hubsî asl-ı senedi ile tahrîc etti.Tirmizî, isnadı
hakkında "bu vecihten garîb" hükmü vermiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/36.
[172] Söz konusu Ebû Saîd hadisini Bezzâr (no. 924) ve Ebû
Ya'lâ (no. 1327), Cerîr ani'l-A'mes anAtiyye an Ebî Said asl-ı senedi ile
tahtîc ettiler. Ayrıca Ahmeû (1\\, 4, \6) veBezzât (.no. 925), Ebû Beler 6.
Ayyâj ani'l-A'mes an Ebî Salih an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler
Heysemi’ye göre Ahmed’in ricali sahih ricalidir.(Mecma’ III, 94).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/36.
[173] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 1665-6), Fâtima bimi'I-Hü
2841 â-'an Ali) asl-ı senedi ile tahric etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/36.
[174] Bu hadisi İbnü’l-Mübarek (no. 132), Ahmed (I, 389,
407, 442), Ebu Davud (no. 1645), Tirmizî (no. 2326)' ı (M. el-Kebîr 9785-6),
el-Hakîm (I, 408 "sahih ) ve Beyhakî (IV, 196), Seyyar Ebû'l-Hakem ân Tank
b. Şrnab an İbn Mes'ûd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler Tirmizi, isnadı hakkında
Hasen sahih hükmü vermiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/36.
[175] Bu hadisi İbnü’l-Mübarek (no. 132), Ahmed (I, 389,
407, 442), Ebu Davud (no. 1645), Tirmizî (no. 2326)' ı (M. el-Kebîr 9785-6),
el-Hakîm (I, 408 "sahih ) ve Beyhakî (IV, 196), Seyyar Ebû'l-Hakem ân Tank
b. Şrnab an İbn Mes'ûd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler Tirmizi, isnadı hakkında
Hasen sahih hükmü vermiştir.
[176] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/36.
[177] Bu hadisin râvileri Taberânî'nin şeyhi Yahya b. Osman
b. Salih dışında Sahih ricalidir. O râvi de hakkında men-fi kelâm sarfedilmiş
güvenilir bir râvidir (Mecma' III 103).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/36.
[178] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/36.
[179] Bu hadisi Ahmed (II, 172, 168), Müslim (zekât no. 125,
s. 730), Tirmizî (no. 2348), el-Hâkim (IV, 123) ve Beyhakî (IV, 196), Saîd h.
e. Eyyûb an Surahbîl b. Şerîk an Ebî Abdirrahman el-Hubelî an İbn Amr asl-ı
senedi ite tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/36.
[180] Bu hadisi Tirmizî (no. 2346-7), Mervân b. Muâviye an
Abdirrahman b. e. Şumeyle an Seleme b. Abdillah b. Mıhsan an Ebihi asl-ı senedi
ile tahric etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/37.
[181] Bu hadisi Tirmizî (no. 2341), Aiumcya an At.ni.i-samed
b. Abdilvâris an Hureys b. es-Sâib ani'l-Hasan Humrân b. Ebân an Osman senedi
ile tahrîc etti ve isnâ-di hakkında "hasen sahîh" hükmü verdi.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/37.
[182] Bu hadisleri Tirmizî (no. 2347), Süveyd b. Nasr an
İbni'l-Mübârek an Yahya b. Eyyûb an Ubeydillah b. Zahr an Alî b. Yezîd
ani'l-Kâsım Ebî Abdirrahman an Ebî Umâme senedi ile tahrîc etti ve isnadı
hakkında "hasen" hükmü verdi.
İrâkî: "İsnadında Alî b. Zeyd, el-Kâsım ve Ubeydullah b. Zahr olmak
üzere üç zayıf râvi yeralmıştır" demektedir (Feyd IV, 312).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/37.
[183] Bu hadisleri Tirmizî (no. 2347), Süveyd b. Nasr an
İbni'l-Mübârek an Yahya b. Eyyûb an Ubeydillah b. Zahr an Alî b. Yezîd
ani'l-Kâsım Ebî Abdirrahman an Ebî Umâme senedi ile tahrîc etti ve isnadı
hakkında "hasen" hükmü verdi.
İrâkî: "İsnadında Alî b. Zeyd, el-Kâsım ve Ubeydullah b. Zahr olmak
üzere üç zayıf râvi yeralmıştır" demektedir (Feyd IV, 312).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/37.
[184] Bu hadisi Ahmed (II, 390) ve Buhârî (rikâk 15, VII,
178), Tirmizî (no. 2373), Ebû Bekr b. Ayyaş an Ebî Hu-sayn an Ebî Salih an Ebî
Hureyre asl-ı senedi ile; Ahmed (II, 243), Müslim (zekât 120, s. 726) ve İbn
Mâce (no. 4137), Süfyân b. Uyeyne an Ebî'z-Zinâd ani'I-A'rec an Ebî Hureyre
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/37.
[185] Bu hadisi Ahmed (II, 395), Buhârî (tefsîru Bakara 48,
V, 164), Müslim (zekât no. 102, s. 7İ9), Nesâî (zekât 76/1, V, 84-85) ve
Beyhakî (VII, 11), Şerîk b. Abdillah b. e. Nemir an Atâ b. Yesâr an Ebî
Hureyre asl-ı senedi ile;Ahmed (II, 260), Ebû Dâvud (no. 1632), Nesâî (zekât
76/3, V, 85) ve İbn Hibbân (no. 3340), Ma'mer ani'z-Zührî an Ebî Seleme an Ebî
Hureyre asl-ı senedi ile; Mâlik (sadakat no. 7, 923), Buhârî (zekât 53, II,
132), Nesâî (76/2, V, 85), Tahâvî (II, 64; I, 27), İbn Hibbân (no. 3341) ve
Beyhakî (VII, 11), Mâlik an Ebî'z-Zinâd ani'l-A'rec an Ebî Hureyre asl-ı senedi
ile; Müslim (zekât no. 101, s. 719), Kuteybe ani'l-Muğîre-ti'l-Hizâmîan
Ebî'z-Zinâd... senedi ile;
Ebu Davud (no. 1631), cerir ani’l-a’meş an Ebi Sahih an Ebi Hureyre
asl-ı senedi ile tahric etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/37.
[186] Bu hadisi Ahmed (II, 395), Buhârî (tefsîru Bakara 48,
V, 164), Müslim (zekât no. 102, s. 7İ9), Nesâî (zekât 76/1, V, 84-85) ve
Beyhakî (VII, 11), Şerîk b. Abdillah b. e. Nemir an Atâ b. Yesâr an Ebî
Hureyre asl-ı senedi ile;Ahmed (II, 260), Ebû Dâvud (no. 1632), Nesâî (zekât
76/3, V, 85) ve İbn Hibbân (no. 3340), Ma'mer ani'z-Zührî an Ebî Seleme an Ebî
Hureyre asl-ı senedi ile; Mâlik (sadakat no. 7, 923), Buhârî (zekât 53, II,
132), Nesâî (76/2, V, 85), Tahâvî (II, 64; I, 27), İbn Hibbân (no. 3341) ve
Beyhakî (VII, 11), Mâlik an Ebî'z-Zinâd ani'l-A'rec an Ebî Hureyre asl-ı senedi
ile; Müslim (zekât no. 101, s. 719), Kuteybe ani'l-Muğîre-ti'l-Hizâmîan
Ebî'z-Zinâd... senedi ile;
Ebu Davud (no. 1631), cerir ani’l-a’meş an Ebi Sahih an Ebi Hureyre
asl-ı senedi ile tahric etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/37.
[187] Bu hadisi Ahmed (III, 155, 260), Umare b. Zadan an
Sabit an Enes asl-ı senedi ile tahric etti, Umare güvenilir bir ravidir, sabit
ise sahih ricalindendir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/37-38.
[188] Heysemîye göre râvilerinden Ca'fer b. ez-Zübeyr zav ta
İtaiffi!. MfeânMa bu hadisin sahîh olmadığı Ukaden nakledilir. İbnu'l-Cevzî, bu
hadisin uydurma a üuguna hükmetmiş, Suyütîde aksini savunmuştur (Feyd, V, 341).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/38.
[189] Bu hadisi Buhârî ikâk 30, VII, ,87) ve Müslim (zühd
no. 8, .s. 2275), Ebû'z-Zinâd ani'l-A'rec an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/38.
[190] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/38.
[191] Bu mürsel hadisi Mâlik (sadaka no. 9, s. 998), an Zeyd
b. Eşlem an Atâ b. Yesâr senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/38.
[192] Bu hadisi Buhârî (ahkâm 17/2, VIII, 111; zekât 51 u
130), Müslim (zekât no. 110-III, s. 723) ve Nesâî (zekât 94/5, V, 105),
ez-Zührîan Salim b. Abdillah b. Ömer an ehîhîan ceddilî asl-ı senedi ile;
Buhârî (ahkâm 17/1), Müslim (zekât no. 112, s. 723-4), Ebû Dâvud (no. 1647) ve
Nesâî (zekât 94/1-4, V, 102-104), Abdullah b. es-Sa'dîan Ömer asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/38.
[193] Ebû Dâvud (no. 2958-9), bunu iki ayrı râvi kanalıyla
Süleym'den tahrîc etmiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/38-39.
[194] Bu hadisi Ahmed (VI, 452), Ebû Muâviye an Hişâm b.
Hassan el-Kardusi an Kays b. Sa’d an raculin an Ebi’d-Derda senedi ile tahric
etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/39.
[195] Bu hadisi Taberânî (M. el-Evsat II, 220b), İbn Hibbân
(Mecrûhîn II, 194) ve Ebû Nua'ym (Hilye VIII, 245), Yûsuf b. Esbât an Âiz b.
Şurayh an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Ebû Hatim ve İbn Tâhir'e göre
Âiz zayıf bir râvidir (Mizan no. 4100).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/39.
[196] Ebû Ya'lâ, Müsned'inde tahrîc etmiştir. Heysemî'ye göre
râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma' III, 104).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/39.