FİTNELER BAHSİ

Fitnelere Karşı Uyarma ve Ondan Uzak Tutma......335

Adı Belirtilmiş Fitneler ile İlgili Hadisler......343

TAHRİC

 

 

FİTNELERE KARŞI UYARMA VE ONDAN UZAK TUTMA

9764- Ebû Sa'lebe el-Huşenî radiyallahu anh'dan:

"O, Peygamber sallallahu aleyhi ye sel-lem'e 'Size nefsinizi korumak gerek' (Mâide, 105) âyeti hakkında sorunca, Peygamber sal­lallahu aleyhi ve sellem şu cevabı verdi: 'Ma rufla amel edin, kötülükten uzak durun. Cimri insana itaat edildiğini, hevâ ve hevese uyuiduğunu, dünyanın âhirete tercih edildiği­ni ve herkesin kendi görüşünü beğendiğini gördüğünüz zaman (işte o zaman) sen kendi­ne bak, avam halkı bırak! Sizden sonra Öyle bir zaman gelecek ki, o zamanda sabretmek, ovucuna köz (kor) almak gibidir. O zamanda bir isçi, bugün sizde çalışan etli işçinin aldığı ücreti alacaktır.'

Ona denildi ki: 'Ey Allah'ın Resulü! Biz­den elli kişi gibi mi yoksa onlardan elli kişi gibi mi ücret alacaktır?' 'Bilakis sizden elli ki­şinin aldığını alacaktır' buyurdu." |Ebû Dâvud ve Tirmizî.l

9765- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Sen Öyle bir zamandasın ki, burada kişi emrolunduğunun onda birini bırakırsa helak olur. Daha sonra Öyle bir zaman gelecek ki ki­şi o zamanda emrolunduğunun onda birini yaparsa kurtulacaktır." |Tirmizî.]

9766- İbn Amr radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem parmaklarını birbirine geçirip: 'Ey Abdullah bin Amr! Sözleri ve emanetleri bir birine ka­rışmış hale gelen işe yaramaz değersiz insan­ların arasında bulunduğun zaman sen nasıl hareket edeceksin?' Dedi ki: 'Ey Allah'ın Re­sulü! O zaman ben nasıl davranayım?'

Şöyle buyurdu: 'Tanıdığınla ilişkilerini de­vam ettirir, tanımadığından uzak durursun. Seçtiğin iyi kimseleri kabul eder, kötü kimsele­ri ve avamı terkedersin." [Buhârî.]

9767- Ebû Zer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Ey Ebû Zer!"

"Buyur, ey Allah'ın Resulü, emrinize amadeyim."

"Zeyt mıntıkasının taslan kanlara boğul­duğu zaman sen ne yapacaksın?"

"Allah'ın ve Resulünün benim için tercih ettiği şeyi yaparım" dedim.

"işte o zaman, sana kendilerinden oldu­ğun yakınlarını tavsiye ederim."

"Ey Allah'ın Resulü! Kılıcımı alıp omu-zuma asmayayım mı?"

"O zaman sen de onlara ortaklık etmiş olursun."

"O halde bana ne emredersin?"

"Evinden ayrılmamanı."

"Ya evime girerse?"

"Eğer kılıcın parıltısından korkarsan, el­bisenle yüzünü örtersin de o (cani) hem senin günahını, hem de kendi günahını yüklenerek döner" buyurdu. |Ebû Dâvud daha uzun bir metinle.l

9768- Udeyse bint Uhbân radiyallahu an-ha'dan:

"Ali babama gelip kendisiyle beraber (harbe) çıkmak için çağırdı. Ona (Ali'ye) de­di ki: 'Benim dostum ve senin amcazaden (Peygamber) bana insanlar ihtilafa düştükleri zaman odundan kılıç edinmemi emretti. İşte ben de odundan bir kılıç edindim. İstersen se­ninle birlikte çıkayım." Bunun üzerine Ali onu bıraktı". [Tirmizî.|

9769- Ebû Musa radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem , buyurdu:)

"Kıyamet öncesinde, karanlık gecenin parçaları gibi fitneler meydana gelecektir. İs­te o zaman kişi mü'min olarak sabahlayacak, kâfir olarak akşamlayacak ya da mü'min ola­rak akşamlayıp, kafir olarak sabahlayacak. O zaman oturan ayaktakinden, yürüyen koşan­dan, daha hayırlı olacak. Öyleyse (o zaman) yaylarınızı kırın, kirişlerini koparın! Kılıçla­rınızı tasa vurup körletin! Sizden birinizin evine girerlerse o zaman o, Ademoğlunun iki oğlundan en hayırlısı (yani Ölen) olsun."

|Ebû Dâvud ve Tirmizî]

9770- Diğer rivayet:

"Peki o gün ne yapmamızı emredersiniz?" diye sordular. Şöyle buyurdu:

"O gün evlerinizin çulları olun (evleriniz­den ayrılmayın!)"

9771- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Fitneler zuhur edecektir. O gün oturan ayakta olandan ayakta olan yürüyenden, yü­rüyen koşandan daha hayırlı olacaktır. Kim ona (fitneye) yönelirse o da ona yönelir. (Böy­le bir durumda) Kim bir sığınak ya da barı­nak bulursa ona sığınsın." [Buhârî ile Müslim.j

9772- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"İnsanların en güzeli malının, dini uğru­na fitnelerden kaçarak, dağların eteklerinde yağmurun düştüğü yerlerde götürüp otlatacak olduğu koyunlar olması yakındır." [Mâlik, Buhârî, Ebü Dâvud ve Nesâî.]

9773- Ümmü Mâlik el-Behziye radiyalla­hu anhâ'dan:

"Allah'ın Peygamber'i sallallahu aleyhi ve sellem, fitneden bahsetti ve onun yakın ol­duğunu beyan etti. Dedim ki:

'Ey Allah'ın Resulü'. O zaman insanların en iyisi kitndirT

'Hayvanların içinde olup da onların hak­kını veren, Rabbine de bir yandan da ibadet eden kişi. Bir de düşmana güçlü görünmek ve onu korkutmak için at besleyen kişi'." |Tirmzî.|

9774- Muhammed bin Alî radiyallahu anh'dan:

"Ona Üsâme'nin azatlısı Harmale bildirmiş:

Üsâme, beni Ali'ye bir şey almam için gönderdi ve dedi ki: 'Şimdi o sana, arkadaşın (Üsâme) neden geri kaldı?' diye soracak. Ona namıma şöyle de: 'Eğer sen arşlarım ağzında bile olsaydın, seninle olmak isterdim. Fakat ben bu savaşma işini doğru bulmuyorum.'

Harmale dedi ki: 'Ali bana (hakîkaten) bunu sordu, ben de ona durumu bildirdim. Bu nedenle o da bana hiçbir şey vermedi. Hemen Hasan ve Hüseyin ile Ca'fer'in oğlunun (Ab­dullah b. Ca'fer'in) yanına vardım. Onlar be­ni binek deveme kadar yüklediler.'" [Buhârî.l

9775- Huzeyfe radiyallahu anh'dan: "Muhammed bin Mesleme dışında fitneye

erişecek olan her insanın hakkında korku ve endişelerim vardır. Çünkü ben Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in ona hitaben şöyle dediğini duydum: 'Sana fitne zarar ver­meyecektir.'" |Ebû Dâvud.]

9776- Ma'kil bin Yesâr radiyallahu anh 'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Here (fitne) zamanında ibâdet etmek, ba­na hicret etmek gibidir." |Müslim ve Tirmizî]

9777- el-Mikdâd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

'Fitneden kaçan bahtiyardır, fitneden ka­çan bahtiyardır. Fitneye müstelâ olup da sab­reden kimseye ne mutlu!" [Ebû Dâvud.]

9778-  Yezîd bin Ebî Ubeyd radiyallahu anh'dan:

"Osman katledildiğinde Seleme bin el-Ek-va', Rebze'ye gitti. Sonra orada bir kadınla ev­lendi, bir çok çocukları oldu. Ölmeden bir kaç gün önce Medine'ye indi ve orada vefat etti."

9779- Diğer rivayet:

"Seleme (b. el-Ekva') Haccâc'ın yanına girdi ve Haccâc ona dedi ki: 'Ey İbnü'I-Ek-va'! Geldiğin yere (çöle) tekrar döndün mü? Medine'yi bırakıp çölü (bedevîliği) mü tercih ettin? Şu cevabı verdi:

'Hayır; lâkin Allah Resulü sallallahu aley­hi ve sellem bana çölde yaşamama izin ver­di.'" [Buhârî, Müslim ve Nesâî.]

9780- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Yaklaşan serden vay Arabın haline! Bun­dan ellerini çeken kurtuluşa ermiştir."

|Ebû Davud]

9781- Saîd bin Zeyd radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in yanmdaydık; fitneden ve onun büyük hâlle­rinden söz etti.

Bunun üzerine, dedik ya da dediler ki: "Ey Allah'ın Resulü! Bu bize ulaşırsa bizi he­lak eder mi?'"

'Hayır, size orada öldürülmek yetecektir' buyurdu.

Saîd dedi ki: 'Sonra ben, kardeşlerimin öl­dürüldüğünü gördüm.' [İkisi de Ebû Davud'a ait]

9782- Enes radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Ümmetim beş tabaka üzeredir: Kırk sene birr ü takva üzere olan tabaka. Yüzyirmi sene­sine kadar onları takip eden merhamet ve zi­yaret ehli olan tabaka. Yüzaltmış yıla kadar onları takib eden birbirlerine sırt çevirip yekdiğerlerinden ilgi kesecek olan tabaka. On­dan sonra kargaşa ve fitne devri gelecek. 'Kurtuluş, kurtuluş!' (diye bağıracaklar)"

[İbn Mâce meçhul bir senedle]

9783- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"insanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, katil neden öldürdüğünü, maktul de neden Öldürüldüğünü bilmeyecek."

"Bu nasıl olacak?" diye soruldu: "Kargaşa ve fitne. İşte o zaman hem katil, hem de maktul cehennemlik olacaktır" buyurdu. |Müslim|

9784- İbn Amr bin el-Âs radiyallahu anh'-dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Herde bir fitne olacak, Araplar ölülerini ateşe sürükleyecekler. O zaman dil, kılıçtan daha etkili olacaktır." |Tirmizî ve Ebû Davud.|

9785- Üsâme radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem Medine damlarından birine bakıp şöyle buyurdu: 'Benim gördüğümü siz görüyor musu­nuz?'

'Hayır' dediler.

'Ben evlerinizin arasından fitne yerlerini yağmurun düştüğü yerler gibi görüyorum' bu­yurdu. " [Buhârî ve Müslim|

9786- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Siz, sizden önceki insanların yollarına, mutlaka karış karış, arşın arşın uyacaksınız, hatta onlar kertenkele deliğine girseler bile, siz de onlara uyup o deliğe gireceksiniz."

"Ey Allah'ın Resulü! Onlar Yahudi ve Hı­ristiyanlar mıdır?" diye sordular.

"Ya başka kim olacaktır?" dîye cevab verdi,

[İkisi de Buhârî ve Müslim'e ait.|

9787- Aişe radiyallahu anhâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Lât ve Uzzâ'ya tapılmadıkça, gece ve gündüz gitmez (Kıyamet kopmaz)."

Dedim ki: "Ey Allah'ın Resulü! Ben zan­nediyordum ki Allah: 'Müşrikler istemese de, bütün dinlere galip gelmek üzere, Resulünü hidâyet ve gerçek din ile gönderen O'dur' âyetini (Tevbe, 33) inzal buyurduktan sonra bu iş artık tamamlanmıştır."

Şöyle buyurdu: "Şüphesiz, bundan Al­lah'ın dilediği olacaktır. Sonra Allah hoş bir rüzgâr gönderecek, kalbinde hardal tanesi kadar imanı bulunan herkesi öldürecek. Geri­de kendilerinde hiç bir hayır bulunmayan in­sanlar kalacak ve onlar böylece gerisin geri atalarının dinine dönecekler." |Müslim|

9788- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"İlerde (gerçeği duymayan) sağu; (hakkı söylemeyen) dilsiz ve (gerçeği görmeyen) kör fitneler olacaktır. Kim ona (fitneye) yönelirse, o da ona yönelecektir. Dilin ona yönelmesi (yani fitnede söz söylemek), kılıç etkisi yapa­caktır." |Ebû Dâvud.|

9789- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Ümmetim çalımlı çalımlı yürüyüp de, kralların çocukları, iranlılar ve Rumlar onla­ra hizmet ettiği zaman, kötüleri, iyilerine mu­sallat edilecektir." |Tirmizî.]

9790- Muâz radiyallahu anh'dan: "Ardınızda fitneler olacaktır. O zaman mal çoğalacak, Kur'ân açılacak, mü'min, mü­nafık, erkek, kadın, köle, hür, küçük, büyük herkesin elinde Kur'ân olacak.

İçlerinden biri şöyle diyecek: 'Neden ba­na onlar tâbi olmuyorlar? Ben Kur'ân okuyo­rum, yine de kimse bana uymadı. Ben onlara Kur'ân'dan başka bir şey uydurmadıkça bana uymayacaklar.' Böyle bir kişinin uydurdukla­rına tâbi olmaktan sakının! Zira onun ortaya attıkları dalâlet ve sapıklıktır.

Ben sizi bilgili kimselerin ayaklarının sürçmesine karşı uyarıyorum. Çünkü şeytan ilim sahiplerinin dili ile dalâlet ve sapıklığa davet edecektir. Münafık da bazen doğru söz söyleyebilecektir.'* Yine dedi ki: "Sen bilgili kişinin o şöhret kazanmış sözlerinden kaçın ki, o sözler seni kaydırıp yanıltmasın. Kim bi­lir belki o bilgili kişi bu sözlerinden döner. Sen hak ne ise onu kabul et, onun üzerinde ol, çünkü hakkın üzerinde nur vardır." [Ebû Dâvud.|

9791- Huzeyfe radiyallahu anh'dan: "İnsanlar Peygamber sallallahu aleyhi ve

sellem'e hep iyi şeylerden sorardı. Ben ise ba­na bulaşmasından korktuğum için hep kötü şeylerden sorardım. Dedim ki:

"Ey Allah'ın Resulü! Biz cahiliyette kötü bir durumdaydık, sapıklık içindeydik. Sonra Allah bize bu güzel ve bütünüyle hayır olan dini nasip elti, çok mutluyuz. Bu güzel ve ha­yır olan şeyden sonra şer var mıdır?"

"Evet."

"Peki o serden sonra hayır olacak mı?"

"Evet. Onda bazı yanlışlıklar (duman) da olacak." "Ey Allah'ın Resulü! Onun yanlış­lıkları (dumanı) nedir?"

"Bir takım insanlar gelecekler, benim yo­lumun (sünnetimin) dışında bir yola girecek­ler, benim hidayetimden başka hidayet tercih edecekler. Onların bazı işlerini ma' ruf bulur­sun; bazı işlerini de kötü (münker) bulursun."

"Peki bu hayırdan sonra şer var mıdır?"

"Evet cehennem kapılarının üstünde da-vetçiler olacak, kim onların çağrısına uyarsa onlar onu cehenneme fırlatıp atacak."

"Peki Ey Allah'ın Resulü! Ben o zamana erişirsem, ne yapmamı tavsiye edersin?"

''İşte o zaman, müslüman toplulukların­dan ve liderlerinden ayrılma!"

"Ya onların cemaati ve liderleri olmazsa?"

"O zaman tüm fırkalardan uzaklaş; hatta bir ağacın kökünü ısırarak (yiyerek yalnız) ya-şayabilirsen, ölüm sana gelinceye kadar öyle kal!" buyurdu.

9792- Diğer rivayet:

"Sünnetimin dışına çıkan ve başka yolda olan bir takım insanlar gelecek, içlerinde in­san kılığında fakat kalpleri şeytan kalbi olan bir takım adamlar olacak."

"O zamana yetişirsem ne yapayım?"

"Dinle ve itaat et! Sırtına vurup malını al­sa bile, (imamı) yine dinleyip itaat et!"

[Buhârî, Müslim ve Ebû Dûvud]

9793- İbn Amr bin el-Âs radiyallahu anh'-dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Benden önce hiç bir peygamber gelme­miştir ki, kavmine hayır bildiği doğruyu gös­terip öğretmi§ olmasın. Onlara kötünün ne ol­duğunu bildirip de ondan alıkoymasın.

Sizin bu ümmetinize gelince, afiyet onun hasında kılındı. (Ümmetin) sonuna ise belâ ve kabul etmiyeceğiniz bazı işler ve birbirini ta­kip edecek fitneler gelecektir. Fitne gelecek, mümin: 'İşte mahvim bundadır' diyecek. Son­ra fitne oradan ayrılıp gidecek. Yine (başka) fitne gelecek, mü'min: 'İşte şu, işte şu!' diye­cek. Kim cehennemden uzaklaşıp cennete gir­mek İsterse o, ölümü Allah ve âhiret gününe iman ederek karşılasın. Kendine nasıl mu­amele edilmesini dilersen insanlara da öyle muamele et! Kim bir imama tâbi olup da sa­mimiyetle sadakat sözü vermiş ise mümkün olduğu kadar ona itaat etsin. Bir başkası ge­lip onunla (önceki ile) çekişmeye koyulursa, onun boynunu vurun!" [Müslim ve Nesâî.]

9794- Câbir radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"İblis'in Arş'ı denizdedir. Avanesini in­sanları azdırmak ve saptırmak için yeryüzüne salar. Onun katında en büyük ve kıymetlileri en çok azdırandır. Onlardan biri gelip: 'Bu­gün ben böyle böyle yaptım' der. Bunun üzeri­ne ona şöyle der: 'Hiç bir şey yapmamışsın.' Sonra diğer biri gelip: 'Ben onun yakasını bı­rakmadım, ta karısından onu ayırıncaya ka­dar ardından gittim.'

Bunun üzerine İblis onu kendisine yaklaş­tırır ve yanından ayırmaz, üstelik ona şöyle der: 'Sen ne güzelsin!'" |Müslim]

9795- Ebû Mûsâ radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü salîallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Bize karşı silah taşıyan o, bizden değil­dir." [Buhârî, Müslim ve Tirmizî|

9796- İbnü'z-Zübeyrradiyaîlahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim kılıcını çekip de sonra kınına koyar­sa, onun kanı heder olur." [Nesâi]

9797- Cündeb radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim kör (gayesi İslâm olmayan) bir bayrak altında bir asabiyete çağırırken, ya da bir asa­biyete yardım ederken öldürülürse onun ölümü, Câhiliyye ölümü üzeredir." [Müslim ve Nesâî.]

9798- Süfyan radiyallahu anh'dan:

"Bir adamın Câbir el-Cuıfî'ye Cenâb-ı Hakk'ın: 'Babam bana izin verinceye, ya da Allah benim için hükmedinceye kadar bura­dan asla ayrılmam' âyeti (Yûsuf, 80) hakkın­da sorduğunu duydum. Câbir dedi ki: 'O âye­tin te'vili yapılmamıştır.' Süfyân: 'O yalan söylemiştir.' dedi. Süfyân'a: 'Peki bununla neyi kasd etmiştir?' diye soruldu.

'Râfizîlerden bir taifeyi kasd etmiştir. Çünkü onlar diyorlar ki, Ali göklerdeki bulut­tadır, Ali gökten 'filan kişiyle çıkınız!' diye

sesleninceye kadar, onun çocuklarından her­hangi birisi ile çıkmayız." İşte onlara göre mezkûr âyetin te'vili budur. Câbir de, 'Onlar da yalan söylemişlerdir. Çünkü bu âyet Hz. Yusuf'un kardeşleri hakkındadır.'"

Allah Teâlâ buyurmuştur: 'Yok ettiğimiz kasaba halkına artık (iyi davranış) haramdır. Zira onlar tekrar (hayata, tövbeye) dönmez­ler' (Enbiyâ, 95)".

[Müslim bunu kitabının mukaddimesinde nakletmiştir. |

9799- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem "Doğudaki Şeytan'in boynuzunun çıktığı yeri göstererek 'Dikkat edin, işte fitne bura­dadır' buyurmuştur.

9800- Diğer rivayet:

"Allahım! Bize Şam'ımızı mübarek et, Al-lahım bize Yemen'inimizi mübarek eyle," diye dua etti.

"Necdimizi de mi?" diye sorduklarında O yine şöyle buyurdu:

"Allahım! Bize Şam'ımızı mübarek eyle! Allahım! Bize Yemen'imizi mübarek eyle!" Yine: "Ey Allah'ın Resulü! Necdimizi de mi?" diye sordular, sanırım üçüncüsünde şu açıklamayı yaptı: "Zelzeleler, fitneler orada olacaktır. Çünkü Seylan'ın boynuzu oradan çıkmaktadır."

9801- Diğer rivayet:

Salim (b. Abdillah b. Ömer) dedi ki: "Ey Irak ehli! Size küçük günahı sormayacağım, siz büyük günah işlediniz. Babam İbn Ömer'in şöyle dediğini duydum:

Ben Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel­lem'in eliyle Doğuyu göstererek şöyle buyur­duğunu işittim:

"'işte fitne buradan. Şeytan'in boynuzunun çıktığı yerden zuhur edecektir." Siz o zaman birbirlerinizin boynunu vuracaksınız. Mûsâ Fir'avn ailesinden olan adamı yanlışlıkla öl­dürmüştü. Buna rağmen Allah ona şöyle dedi: 'Sen bir adam öldürdün, biz seni gam ve keder­den kurtardık, seni bir çok musibetlerle imtihan

ettik.'" [Buhârî, Müslim, Muvattâ' ve Tirmizî.J

9802-   el-Ahnef bin Kays radiyallahu anh'dan:

"Ben şu adamı kasd ederek yola çıktım, yolda Ebû Bekre'ye rastladım. Sordu:

'Ey Ahnef nereye böyle?'

'Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in amcasının oğluna yardım etmek isti­yorum.' Şöyle dedi: 'Ey Ahnef! Dön! Ben Al­lah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in şöy­le buyurduğunu duydum:

'İki müslüman kılıçlarını çekip birbi'leriy-le çarpıştıkları zaman, hem katil, hem .naktûl cehennemlik olur.' Denildi ki: 'Ey Allar 'in Re­sulü! Katili anladık, lâkin maktulün sjçu ne­dir?' Şöyle buyurdu: 'O da rakibini öldürmek İstiyordu.'" |Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî.|

9803- İbn Mes'ud radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Mü'mine hakaret etmek faktır, ona karşı çarpışmak ise küfürdür."

[Buhârî, Müslim, Tirmizî ve Nesâî.]

9804- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Benden sonra sakın, birbirlerinizin boy­nunu vurmak suretiyle kâfirlere dönüşme­yin!" [Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî.l

9805- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: (Alİah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kim ümmetimden bir adamı Öldürmeye giderse, (öldürülmek İstenen kişi) ona şöyle desin: 'Katil cehennemdedir, maktul ise cen­nette olacaktır.'" [EbûDâvud.]

9806- İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: "Sizden biriniz 'Allahım ben sana fitne­den sığınırım' demesin, çünkü içinizden fitne­ye bulaşmayacak kimse yoktur. Sığınmak is­teyen, fitnenin saptırıcılarından sığınsın. Çün­kü Allah şöyle buyurmuştur: 'Mallarınız ve çocuklarınız ancak fitnedir.'"

ITaberânî Mıı'cetnıı'l-Kebîr'de munkatı' bir isnâd ile muhtelit bir râvi kanalıyla.)

9807-   Ümmü Habîbe radiyallahu an-hâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Benden sonra ümmetimin karşılaşacak olduğu şey olarak birbirlerinin kanlarını akı­tacaklarını gördüm. Çünkü kendilerinden ön­ceki ümmetlerde olduğu gibi onlara da (böyle bir fitneden) önce Allah' in kitabı gelmiştir. Onun için kıyamette onlar hakkında şefaat et­me yetkisini istedim ve bana o yetkiyi verdi."

(Alımed ve Taberânî, Mu'cemu'l-Evsat'ta.]

9808- Enes radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Şunlar kıyametin yaklaştığının alametle­ridir: Hilal zamanından önce görülüp 'Bu iki geceliktir' denilmesi, Mescidlerin yol olark kullanılması ve ani ölümlerin görülmesi." [Taberânî, Mu'cemu'l-Evsat ve's-Sağîr'de zayıf bir senedle]

9809-İbn Amr bin el-Âs radiyallahu anh'­dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Zina zuhur edinceye, akrabadan ilgi ke-silinceye, kötü komşuluk zuhur edinceye, emin kimse hıyanet edinceye kadar kıyamet kopmaz." Denildi ki:

"Ey Allah'ın Resulü! O zaman mü'min kimse nasıl olacak?"

"Yere düşünce bozulmayan, yenilince kı­rılmayan, konulup güzel olan hurma gibi ola­caktır" buyurdu. [Bezzâr leyyin bir senedle]

9810- Huzeyfe radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Elbisenin parlaklığı gittiği gibi islâm'ın da parlaklığı gidip sönecek. Hatta oruç nedir, namaz nedir, kurban nedir, zekât nedir bilin­meyecek. Bir gece Allah'ın Kitâb'ı silinecek ve yeryüzünde ondan bir âyet dahi kalmaya­cak. İnsanlardan sadece yaşlı adamlar ve ka­dınlar kalacak ve onlar da şöyle diyecekler:

'Bari babalarımızdan Öğrendiğimiz; Lâ ilahe illallah (= Allah'tan başka hiç bir tanrı yok­tur) kelimesini söyliyetim.'"

(Râvi) Sıla ona dedi ki: "Namaz nedir, oruç nedir, kurban nedir, zekât nedir? bilmi-yenlere bunun faydası ne olacak ki?"

Huzeyfe bu soruya cevap vermedi. Tam üç kere tekrarlamasına rağmen Huzeyfe onu cevapsız bıraktı, Üçüncüsünde ona dönerek -üç kere- şöyle dedi:

"Ey Sıla! Sen onları ateşten kurtarırsın."

[İbn Mâce.]

9811- Avf bin Mâlik radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Deccâl öncesi aldatıcı seneler olacak, yağmur çok yağacak, bitki az olacak. Doğru kimseler yalanlanacak, yalancı kimseler doğrulanacak. Haine güvenilecek, güvenilir olan kişi hain sayılacak. Ruveybida söz sahi­bi olacak."

"Ruveybida nedir ey Allah'ın Resulü?" diye sordular. "Kendisine Önem verilmeyen ayak takımından olan kişi" buyurdu.

|Taberânî, Mu'cemu'İ-Kebir'de müdellis bîr râvi kanalıyla.]

 

 

ADI BELİRTİLMİŞ FİTNELER İLE İLGİLİ HADİSLER

9812- Huzeyfe radiyallahu anh'dan:

"Hz. Ömer'in yanmdaydık. Ömer sordu: 'Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in fitneler hakkındaki hadislerinden hanginiz ez­berlemiştir?'

'Benim ezberimde vardır' dedim.

'Sen gerçekten cesursun. Söyle bakalım nasıl buyurmuştur?'

Dedim ki: O'nun şöyle buyurduğunu duy­dum:

'Kişinin fitnesi ailesi, malı, kendisi, ço­cukları ve komşusunda olacaktır. Oruç, na­maz, zekât, emr-i bil-marûf ve nehyi anil-nıünker bu nevi fitnelere kejfâret olacaktır.'

Ömer dedi ki: 'Ben bunu kasd etmiyorum. Deniz dalgalan gibi dalgalanacak olan fitneyi kasd ediyorum.' Cevap verdim:

'Ey Müminlerin emiri! Senin o fitne ile ne ilgin vardır? Onunla senin aranda kapalı bir kapı vardır.'

'Bu kapı kırılacak mı? Yoksa açılacak mı' diye sorunca; 'Kırılacaktır' diye cevap verdim.

Ömer: 'Öyleyse bir daha hiç kapanmaya­cak?' dedi.

Ravi dedi ki: Sonra biz Huzeyfe'ye dedik ki: 'Ömer bu kapının kim olduğunu acaba bi­liyor muydu?'

'Evet, yarından sonra gecenin geleceğini bildiği gibi onu da biliyordu. Çünkü ben ona konuyu yanıltıcı olmayan apaçık sözlerle anlattım.

Ravi dedi ki: Sonra Huzeyfe'ye kapının kim olduğunu sormak istedik ve Mesrûk'a de­dik ki: 'Sor bakalım kapı kim imiş?' Sordu ve o da onun Ömer olduğunu söyledi.

[Buhârî, Müsiim veTirmizî]

9813- Diğer rivayet:

Ömer dedi ki: 'Allah aşkına söyle!' Hu-zeyfe cevap verdi:

Aîlah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in şöyle buyurduğunu duydum: 'Fitneler kalblere hasır gibi bir bir işlenecek. Hangi kalbe iyi işlerse, içinde siyah bir nokta belire­cek. Hangi kalp de onu kabul etmezse, beyaz bir nokta belirecek. Böylece iki ayrı kalp mey­dana çıkacaktır. Cilâlı taş gibi bembeyaz ola­nına gökler ve yer durdukça hiç bir fitne za­rar vermiyecek. Diğeri de alaca siyahtır. Te-petaklak duran testi gibidir. Bu ancak hevası-na uygun olan (davranışlar) hariç ne marufu bilecek, ne de münkeri. Sonra ona şunu anlat­tım: 'Seninle o fitne arasında kapalı bir kapı vardır. Kırılması yakındır.' Ömer dedi ki:

'Ey babasız kalasıca! O kırılacak mı? Keşke açılsaydı, belki tekrar (eski haline) döndürülür.'

'Hayır bilakis kırılacaktır' dedi.

Ben ona, o kapının öldürülecek ya da öle­cek bir adam olduğunu söyleyerek konuyu yanıltıcı olmayan apaçık sözlerle anlattım.

Ebû Hâlid dedi ki:

(Râvi) Sa'd'a şöyle sordum: 'Ey Ebû Mâ­lik! (hadisin metninde geçen) esved-i mirbâd nedir?'

'Siyah üzerinde şiddetli beyazlıktır' dedi.

'Peki mechiyâ ne demektir?' dedim.

'Tepetaklak (ters çevrilmiş) demektir' di­ye cevap verdi.

9814- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: "Biz Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-

lem'în yanında oturuyorduk, fitnelerden bah­setti. Hem de çokça. Hatta Ahlas (tutkulular) fitnesinden de söz etti. Kaçış ve harb olduğu­nu söyledi. Sonra serra' (rahatlık) fitnesinden söz etti:

'Hatta bu fitnenin dumanını Ehl-i Beyt' imden olduğu iddia edilen fakat benden olma­yan biri ayaklarımın altında(ki şu yerde)n tüt­türecek. Benim gerçek dostlarım müttekîler-dir. Sonra insanlar eğri tek bir kaburga kemi­ği üzerine oturağım korcasına iğreti olarak bir adamın etrafında toplanacaklar. Sonra Duheyma (kara ve büyük) bir fitne çıkacak.

Bu ümmetten tokatlamadığı hiç kimse kalma­yacaktır. Fitne bitti denildiğinde, devam edip yaygınlaşacak. O fitne içinde kişi, mü'min olarak sabahlayacak, kâfir olarak akşamla­yacak. Nihayet insanlar iki ayrı büyük şehir­de toplanacaklar. Bunlardan birisi içinde ni­fak bulunmayan iman şehridir. Ötekisi içinde iman bulunmayan nifak şehridir. O zaman geldiğinde, o gün ya da ertesi gün Deccâl'i bekleyin.'" |Ebû Dâvud]

9815- Ebû Bekre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Ümmetimden bir takım insanlar, üzerine köprü kurulacak olan Dicle denilen nehrinin kenarında Basra denilen bir yere konaklaya­caklardır. Nüfusu çoğalacak, nihayet muha­cirlerin şehirlerinden -diğer rivayette müslü-manların şehirlerinden- olacak. Ahir zaman olduğunda, geniş yüzlü, küçük gözlü, Kantura oğulları gelecekler. Nehrin kenarında konaklayacaklar. Şehrin halkı üç fırkaya ayrılacak: Bir fırkası öküzlerin kuyruğunu tutup sahraya çekilecek ve helak olacaklar. Bir fırkası da kendileri için onlardan kurtuluş isteyecekler ve kâfir olacaklar. Bir fırkası da çocuklarını geride bırakarak onlarla .savaşacaklar, iste onlar şehittirler." |Ebû Dâvudj

9816- Zû Mihber radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellenı buyurdu:)

"Siz Rumlarla güven içinde güzel bir ba­rış yapacaksınız, ardımzdaki düşmana karşı beraber savaşacaksınız. Zafer elde edilip bir çok ganimetlere kavuşup, korktuğunuzdan emin olacaksınız. Sonra tepeleri olan bir yere geleceksiniz. Hıristiyanlardan bir adam haçı havaya kaldırıp, işte 'Rumlar (bu haç saye­sinde) galip' diyecek. Buna öfkelenen bir müslüman kalkıp onu kıracak, işte o zaman Rumlar anlaşmaya hıyanet edip silaha sarıla­caklardır."

9817- Diğer rivayette şu ilave vardır: "Müslümanlar da fırlayıp, silaha sarıla­caklar. Rumlarla savaşmaya mecbur kalacak­lar, işte o cemaate Allah şehitliği ikram ede­cektir."

9818-   Ümmü  Seleme radiyallahu an-hâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Halifenin ölümü üzerine ihtilaf çıkacak. Bir adam Medine'den kaçıp Mekke'ye gide­cek; Mekkelilerden bir grup insan gelip onu zorla oradan çıkaracak ve Rükün ile Makam arasında ona biat edecekler. Ona karşı Şam'­dan gönderilecek ordu Mekke ile Medine ara­sında bulunan çölde toprak yarılıp içine bata­cak, insanlar bunu görünce Şam'ın ileri ge­lenleri ve Irak ehlinden bir cemaat gelip ona biat edecekler. Sonra dayıları Kelb kabilesin­den olan Kureyş'li bir adam çıkacak. Biat edenler üzerine bir müfreze ordu gönderecek. Ancak müfreze yenilecek, işte bu müfreze Kelb kabilesi müfrezesidir. Kelb'den elde edi­len ganimetten istifade edemeyenler, ziyanda olacaklardır. Ganimet taksim edilecek, insan­lara peygamberlerinin sünneti uygulanacak. İslâm yeryüzüne bütünüyle yerleşecek. (Meh-dî) yedi sene kalacak."

9819- "Diğer rivayette 'Dokuz yıl' olarak geçmektedir. Sonra (Mehdî) ölecek, insanlar onun namazını kılacaklar." Dedim ki:

"Ey Allah'ın Resulü! Bu ordu içinde bulu­nup Mekke'ye zorla gönderilenlerin durumu nasıl olacak?"

"Onlar da diğerleri ile beraber toprağa batırılacaklar. Sonra Kıyamet gününde niyeti­ne göre diriltilecektir" buyurdu.

[Ebû Dâvud]

9820- Sevbân radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Yemek yiyenlerin büyük tabağa üşüştük­leri gibi insanların size karşı birleşip üşüşme­leri yakındır." Biri sordu:

"Acaba o zaman biz sayıca az mı olacağız?" "Hayır, bilakis siz o zaman sayıca çok ola­caksınız. Fakat siz selin sürüklediği çerçöp gİ-

bi dağınık olacaksınız. Allah düşmanlarınızın kalbinden sizin korkunuzu çıkartacaktır. Sizin kalplerinize de vehen atacaktır" buyurdu.

"Vehen nedir, ey Allah'ın Resulü?" diye sorduklarında şöyle buyurdu:

"Dünya sevgisi ve ölüm korkusu."

|Ebû Dâvud.|

9821- Huzeyfe radiyallahu anh'dan: "Vallahi kıyamet Öncesi meydana gelecek olan her fitneyi ben herkesten daha iyi bilirim. Bu da Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in kimseye söylemediği ve sadece bana söylediği gizli bir sırdan Ötürüdür. Ancak o bir mecliste otururken, fitneden söz ederek say­maya başladı ve buyurdu ki: 'Üç şey vardır ki hiç bir şey bırakmayacaktır. Onlardan kimi yaz rüzgârı gibi, kimi küçük, kimi de büyük fit­nelerdir.' Bunu benimle birlikte Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'den duyan kimse­lerin hepsi öldüler, bir ben kaldım." [Müslim]

9822- Huzeyfe radiyallahu anh'dan: "Arkadaşlarım unuttular mı yoksa unut­muş mu görünüyorlar bilmiyorum. Allah'a yemin olsun ki Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, kıyametin kopmasına sebep olacak fitneye öncülük edecek kişi ve üçyüzdeıı faz­la taraftarını isim, baba ve kabile adlarıyla birlikte bize söyledi." [Ebû Davud]

9823- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Müslümanların Medine'de muhasara al­tına alınmaları yakındır. Düşmanların bulun­duğu en uzak yer o zaman Salâh mevkii ola­caktır."

Zührî dedi ki: "Salâh, Hayber'e yakın bir s erdir." [İkisi de Ebû Davud'a ait.]

9824- Ebû Mâlik radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Ümmetimden bir kavim gelecek, zina yapmayı, ipek giymeyi, şarap içmeyi ve çalgı­yı helâl sayacaklar. Bir takım zümreler bir da­ğın eteğinde konaklayacaklardır, hizmetçi ka­dınları onlara hizmet edip rahatlatacaklar. Bir hacet için bir fakir adam onların yanına geldiğinde ona diyecekler ki:

Haydi şimdi git, yârın gel.' Onlar o ak­şam orada geceleyecekler. Sabahleyin bir de bakacaklar ki Allah bir kısmını helak etmiş ve (sağ kalan) diğerlerini de maymun ve domuz şekline sokmuş." |Buhârî]

9825-  Abdullah bin Ziyâd radiyallahu anh'dan:

"Talha, Zübeyr ve Âişe Basra'ya varınca, Ali onlara karşı Ammâr bin Yâsir ile (oğlu) Hasan'ı gönderdi. İkisi bize Kûfe'ye geldiler. Minbere çıktılar, Hasan bin Ali üstte idi, Ammâr ise onun altındaki merdivendeydi. Yanla­rında toplandık.

Ammâr'ın şöyle dediğini duydum: 'Aişe Basra'ya gelmiştir. Vallahi o, dünyada da âhi-rette de Peygamberinizin eşidir. Allah şimdi sizin ona mı (Ali'ye mi), yoksa Âişe'ye mi İtaat edeceğinizi deneyecektir.'" [Buharı]

9826- Şakîk radiyallahu anh'dan: "Ammâr, Kûfe'ye insanları harbe teşvik etmek için geldiğinde, yanına Ebû Mûsâ ile Ebû Mes'ûd gelip (Ammâr'a) şöyle dediler: 'Müslüman olduğun günden beri şu işte bu kadar aceleci davranışından başka sende kötü bir işini görmedik.' O da onlara (Ebû Mûsâ ve Ebû Mes'ûd'a) şu cevabı verdi: 'Ben de mus-lüman olduğunuz gündenberi sizde, bu husus­taki ağır davranışınızdan başka kötü bir şey müşahede etmedim.'

Sonra (Ebû Mes'ûd) ikisine hülle (kıymet­li elbise) giydirdi."

9827- Diğer rivayet:

"Ebû Mes'ûd, Ammâr ile Ebû Musa'ya birer hülle giydirdi." |Buhârî]

9828- Kays bin Abbâd radiyallahu anh'dan: "Hz. Ali'ye sordum: 'Senin bu (Cemel Savaşı'na) çıkışını Allah Resulü sallallahu aley­hi ve sellem mi emir buyurdu, yoksa sen ken­di şahsî görüşünle mi hareket ediyorsun?' Şu cevabı verdi:

'Bu hususta Allah Nebisi sallallahu aleyhi ve sellem bana bir şey söylemedi, ben kendi şahsî görüşümle hareket ediyorum.'"

|Ebu Dâvud.|

9829- Ebû Râfi' radiyallahu anh'dan: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem

Ali'ye dedi ki: 'Seninle Aişe arasında (ilerde) bir şey (savaş) cereyan edecektir.'

'Benimle mi ey Allah'ın Resulü?'

'Evet.'

'Arkadaşlarımın arasında ben mi?'

'Evet.'

'Peki ben onların en kötüleri miyim?'

'Hayır. Lâkin böyle bir olay olduğu za­man, sen onu (Aişe'yi) güvence içinde geri gönder!'"

| Ahmed, Bezzâr ve Taberânî, Mu'cemıt'I-Kebîr'de.]

9830-  Kays bin Ebî Hazım radiyallahu anh'dan:

"Âişe Hav'eb denilen mevkiye inince orar da köpeklerin havlamasını duydu. Şöyle dedi: 'Galiba ben geri döneceğim; çünkü ben Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in bize şöyle byurduğunu duydum: "Hav'eb'in kö­pekleri acaba hanginize havlayacaktır?"

Bunun üzerine Zübeyr Aİşe'ye: 'Dönme! Belki Allah seninle insanların arasını sulhe-der.' diye teklifte bulundu.

[Ahmed, Ebû Ya'lâ ve Bezzâr.]

9831- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem

hanımlarına şöyle dedi:

"Hav'eb'in köpekleri kendisine havlaya­cağı, sağında solunda birçok insanın öldürü­leceği, kendisi de öldürülmek üzere iken kur­tulacak olan çok tüylü devenin sahibi hang-nizdir?" [Bezzâr]

9832- Huzeyfe radiyallahu anh'dan, dedi ki: "Peygamberiniz sallallabu aleyhi ve sel-

lem'in Ehl-i beyti çıkıp da iki fırka olduktan sonra birbirlerinin yüzüne kılıç salladıkları zaman haliniz nice olur?"

Denildi ki: "Ey Ebû Abdullah! O zamana erişirsek ne yapmalıyız?"

"Ali'nin emrinde olanlara bakın, onlarla beraber olun. Çünkü o gün o, doğru yol üzere olacaktır" dedi. [İkisi de Bezzâr'a ait.]

9833- İbn Abbâs radiyallahu anh'dan: "Ali taraftarları Basra'ya yürüyüp de ora­da Basrâ'Iıların ehlinin Talha ve Zübeyr'in emrinde bir araya geldiklerini duyunca, ağırla­rına gitti ve üzüldüler. Bunun üzerine Ali şöy­le dedi: 'Kendinden başka hiçbir ilah olmayan Allah'a yemin ederim ki, Basra'liları yenip Talha ile Zübeyr'i öldüreceğiz. Kûfe'den altı-binbeşyüzelli kişi ile çıkıp size geleceğiz.'

İbn Abbâs dedi ki: 'Bu benim kalbimde yer etti. Kûfeliler gelince, çikrp baktun ve kendi kendime dedim ki: Eğer Ali'nin dediği çıkarsa demek ki bu hususta o bir şey duymuş­tur. Aksi halde bu bir harp oyunudur. Derken ordudan bir adam gördüm ve (ordunun sayısı­nı) sordum. O da Ali'nin dediği gibi söyledi.'"

(Taberânî, Mu'remtı'I-Kebîr'de zayıf bir senedle.|

9834- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: "(Sıffîn vak'ası sırasında) Hafsa'nın yanı­na girdim, saç örgülerinden su damlıyordu. Dedim ki:

'İnsanların (Ali ile Muâviye'nin) durumu­nu görüyorsun, bana (emirlik gibi) bir görev

verilmedi.' Şöyle dedi: 'Haydi onlara yetiş! İnsanlar seni bekliyorlar. Senin geri durman, bölünmeye sebep olur ve sen gitmedikçe bu ihtilaftan geri durmazlar. Hemen git!' İnsanlar dağılınca (hakemlerin hükmünden sonra hilâ­feti hakkında) Muâviye hitap etti ve dedi ki:

'Bu (hilâfet) hususunda kim konuşmak is­tiyorsa başını kaldırsın. Biz buna ondan -İbn Ömer'i kastediyor- da, babasından da layı-kız.' Habîb bin Mesleme dedi ki: 'Ona (Mu-âviye'ye) cevap vermedin mi?'Abdullah şöy­le dedi: 'Belimi çözdüm ve şöyle demeye kas-dettim: 'Bu işe senden daha fazla lâyık olan kişi, İslâm üzere seninle ve babanla (Ebû Süf-yân'la) karşı savaşan kişidir (yani Ali)' diye­cek oldum fakat ağzımdan bir kelime çıkar da insanlar bölünüp birbirlerine düşerler, yeni­den kan akar diye korktum ve vazgeçtim. O anda Allah'ın cennetlerde müslümanlara ha­zırladığını hatırladım.' Habîb şöyle dedi: 'Al­lah tarafından (bu fitneden) korunup, muhafa­za Olundun'." |Buhârî.|

9835- Ali radiyallahu anh'dan:

"Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, ahdi bozanlar, zalimler ve baş kaldıranlarla savaşacağımı bana önceden haber vermişti."

(Bezzâr ve Mu'cemu'l-Evsat]

9836- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: "Ali ile birlikte zalimlere karşı savaşmadı­ğıma yandığım kadar hiçbir şeye yanmıyorum." |Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr'de]

9837- Huzeyfe radiyallahu anh'dan: "Abeseoğullan ona dediler ki: 'Mü'minlerin emîri Osman öldürüldü; ne yapmamızı emredersin?'

'Ammâr'dan ayrılmamanızı emrederim.' 'Ama Ammâr Ali'den ayrılmıyor' dediler. Şu cevabı verdi:

'Haset cesedi helak eder. Sizi Ammâr'dan kaçırtan, onun Ali'ye yakın oluşudur. Vallahi AH Ammâr'dan yer ile gök arası kadar üstün­dür. Ammâr ise seçkinlerdendir. Huzeyfe, onların Ammâr'dan ayrılmamaları durumunda Ali ile beraber olacaklarını pek iyi biliyor­du'."

|Taberânî, Mu'cemu'l-Kebir'âe müphem bir râvi kanalıyla.]

9838- İbn Amr bin el-Âs radiyallahu anh'­dan:

"O, Ammâr'ın başı hakkında her biri 'Ben öldürdüm' diyerek çekişen iki adama şöyle dedi: Ben Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu duydum: 'Onu (Ammâr't) zalim bir topluluk öldürecektir.' Bu durumda ikinizden biri (öldüren kişi) Am­mâr'ı öldürmesini içine sindirebilir mi? Bu­nun üzerine Muâviye dedi ki: 'Öyleyse senin bizimle ne işin var?' Şu cevabı verdi:

'Babam (Amr b. el-Âs) beni Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e şikâyet etti. Bu­nun üzerine O şöyle buyurdu:

"Sağ olduğu sarece babana itaat et, ona baş kaldırma!' Bu sebeple ben sizinle berabe­rim. Fakat kimseyi öldürecek değilim'."

| Ahmed. |

9839- İbn Ebî Evfâ radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Haricîler cehennemin köpekleridir."

|İbn Mâce.]

9840- Zeyd bin Vehb radiyallahu anh'dan: "O, Haricîlerin üzerine giden Ali'nin or­dusu içindeydi.

Ali şöyle dedi:

'Ey insanlar! Ben Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu duy­dum:

'İleride bir kavim çıkacak, Kur'ân okuya­caklar. Onların okuyuşu yanında sizin okuyu­şunuz hiç kalacak. Onların namazları yanın­da sizin namazlarınız da bir hiç kalacak. Oru­cunuz da oruçları yanında bir hiç kalacak. Kur'ân'ı okuyacaklar ve Kur'ân'm kendi leh-

terine olduğunu sanacaklar, oysa aleyhlerine olacak. Namazları köprücük kemiklerinden (yani boğazlarından) öteye geçmeyecek. On­lar islâm'dan okun avı delip geçtiği gibi çıka­caklar. Onlarla harbeden ordu Peygamberle­rinin lisanıyla kendilerine takdir edilen şeyi bilselerdi (başkaca) hiçbir amelde bulunmaz­lardı.

Onların işareti sudur; içlerinde bir adam vardır ki, pazıısu olduğu halde kolu yoktur. Bu pazunun üstünde birkaç beyaz kıl olup meme bası gibi bir şey vardır. Sizler Muâviye ve Şamlıların üzerine gideceksiniz ve buradaki­leri bırakacaksınız. (Sizin yokluğunuzdan ya­rarlanarak) onlar da sizin çoluk-çocuğunuza ve mallarınıza sizin namınıza halef olacak­lar.' (Ali dedi ki): 'Vallahi ben, onların bu ka­vim olacağını kuvvetle ümit ediyorum. Zira onlar haram kan döktüler. Halkın meradaki hayvanlarını gaspettiler. Öyleyse Allah adına bunların üzerine yürüyün!'

Seleme bin Küheyl dedi ki: Beni, Zeyd bin Vehb menzilden menzile taşıdı. Köprünün üstünden geçtik. O gün Haricîlerin başında Abdullah bin Vehb er-Râsibî vardı. (Ali) şöy­le dedi: 'Mızraklarınızı bırakın, kılıçlarınızı kınlarından çıkartın! Korkarım onlar size Ha-rûre gününde olduğu gibi sulh teklif edecek­lerdir. ' Bunun üzerine döndüler ve mızrakları­nı attılar, kılıçlarını kınlarından çekip çıkardı­lar. Askerler onları mızrak yağmuruna tuttu­lar. Öldürüp üstüste yığdılar. O gün cengâver-lerden sadece İki kişi öldürüldü. Ali dedi ki: 'Gidin bakın ve aralarında sakat herifi ara­yın!' Gittiler onu aradılar ve bulamadılar. Bu­nun üzerine Ali kendisi kalkıp gitti.

Nihayet üstüste öldürülmüş insanların ya­nına vardı. 'Bunları geri çekin!' dedi. Onu (bahsedilen kolsuz adamı) en aşağıda buldu­lar. Ali 'Allahü ekber' diyerek tekbîr aldı.

Sonra şöyle dedi: 'Allah doğru söyledi ve Resulü de bunu doğru olarak tebliğ etti.' Bunun üzerine Abîde es-Selmânî kalkıp şöyle dedi:

'Ey mü'minlerin emîri! Kendisinden baş­ka hiçbir ilah bulunmayan Allah aşkına söyle, bu olayı Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'den bizzat duydun mu?'

'Kendinden başka hiç İlah bulunmayan Allah aşkına evet ben bunu Allah Resulü sal­lallahu aleyhi ve sellem'den duydum' dedi. Ona (Ali'ye) üç kere yemin verdirdi. O da üç kere yemin etti."

9841-Diğer rivayet: .

"Onu (Mihdac'ı) öldürülenlerin altından çamur içinden çıkardılar.

Ebû'1-Vadî dedi ki: 'O hâlâ gözlerimin önünde Habeşli idi. Üzerinde bir cübbe vardı. Ellerinin biri sanki kadın memesi gibiydi. Üzerinde köstebeğin kuyruğunda bulunan be­yaz kıllar gibi birkaç beyaz kıl vardı.'

Ebû Meryem şöyle dedi: 'Mihdac mescid-de bizimle beraberdi, gece gündüz hep onu görürdük, fakir bir adamdı. Onu insanlarla be­raber Ali'nin sofrasında bulunan fakirlerin

lerine olduğunu sanacaklar, oysa aleyhlerine olacak. Namazları köprücük kemiklerinden (yani boğazlarından) öteye geçmeyecek. On­lar İslâm'dan okun avı delip geçtiği gibi çıka­caklar. Onlarla harbeden ordu Peygamberle­rinin lisanıyla kendilerine takdir edilen şeyi bilselerdi (başkaca) hiçbir amelde bulunmaz­lardı.

Onların işareti şudur: içlerinde bir adam vardır ki, pazusu olduğu halde kolu yoktur. Bu pazunun üstünde birkaç beyaz kıl olup meme başı gibi bir şey vardır. Sizler Muâviye ve Şamlıların üzerine gideceksiniz ve buradaki­leri bırakacaksınız. (Sizin yokluğunuzdan ya­rarlanarak) onlar da sizin çoluk-çocuğunuza ve mallarınıza sizin namınıza halef olacak­lar.' (Ali dedi ki): 'Vallahi ben, onların bu ka­vim olacağını kuvvetle ümit ediyorum. Zira onlar haram kan döktüler. Halkın meradaki hayvanlarını gaspettiler. Öyleyse Allah adına bunların üzerine yürüyün!'

Seleme bin Küheyl dedi ki: Beni, Zeyd bin Vehb menzilden menzile taşıdı. Köprünün üstünden geçtik. O gün Haricîlerin başında Abdullah bin Vehb er-Râsibî vardı. (Ali) şöy­le dedi: 'Mızraklarınızı bırakın, kılıçlarınızı kınlarından çıkartın! Korkarım onlar size Ha-rûre gününde olduğu gibi sulh teklif edecek­lerdir. ' Bunun üzerine döndüler ve mızrakları­nı attılar, kılıçlarını kınlarından çekip çıkardı­lar. Askerler onları mızrak yağmuruna tuttu­lar. Öldürüp üstüste yığdılar. O gün cengâver-lerden sadece iki kişi öldürüldü. Ali dedi ki: 'Gidin bakın ve aralarında sakat herifi ara­yın!' Gittiler onu aradılar ve bulamadılar. Bu­nun üzerine Ali kendisi kalkıp gitti.

Nihayet üstüste öldürülmüş insanların ya­nına vardı. 'Bunları geri çekin!' dedi. Onu (bahsedilen kolsuz adamı) en aşağıda buldu­lar. Ali 'Allahü ekber' diyerek tekbir aldı.

Sonra şöyle dedi: 'Allah doğru söyledi ve Resulü de bunu doğru olarak tebliğ etti.' Bunun üzerine Abîde es-Selmânî kalkıp şöyle dedi:

'Ey mü'mİnlerin emîri! Kendisinden baş­ka hiçbir ilah bulunmayan Allah aşkına söyle, bu olayı Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'den bizzat duydun mu?'

'Kendinden başka hiç ilah bulunmayan Allah aşkına evet ben bunu Allah Resulü sal­lallahu aleyhi ve sellem'den duydum' dedi. Ona (Ali'ye) üç kere yemin verdirdi. O da üç kere yemin elti."

9841-Diğer rivayet: .

"Onu (Mihdac'ı) Öldürülenlerin altından çamur içinden çıkardılar.

Ebû'1-Vadî dedi ki: 'O hâlâ gözlerimin önünde Habeşli idi. Üzerinde bir cübbe vardı. Ellerinin biri sanki kadın memesi gibiydi. Üzerinde köstebeğin kuyruğunda bulunan be­yaz kıllar gibi birkaç beyaz kıl vardı.'

Ebû Meryem şöyle dedi: 'Mihdac mescid-de bizimle beraberdi, gece gündüz hep onu görürdük, fakir bir adamdı. Onu insanlarla be­raber Ali'nin sofrasında bulunan fakirlerin

içinde görürdük. Ona bir bornoz giydirmış-tim. Mihdac'a 'Memeli Nâfi1 denirdi. Elinde kadının memesindeki gibi yumruluk vardı. Onun başında da kadının meme ucu gibi bir ucu vardı ki üstünde birkaç tane beyaz kıl bu­lunmaktaydı. Tıpkı kedinin bıyığı gibi'." IMüslim ve Ebû Dâvud.|

9842- Ubeydullah bin Ebî Râfi' radiyalla-hu anh'dan:

"Harûriye (Haricîler) Ali'ye karşı (savaşa) çıktıkları zaman şöyle dediler: 'Hüküm ancak Allah'ındır.' A1İ buna şu cevabı verdi: 'Bu doğru sözdür, ancak bununla batıl kasdolun-muştur. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem bize birtakım İnsanları anlatmıştı; işte bunlarda onların niteliklerini görmekteyim. Dilleri İle doğru olanı söylerler fakat -boğazı­nı göstererek- buradan aşağıya geçmez. İçle­rinde Allah'ın en nefret ettiği ellerinden biri koyun memesi veya meme başı gibi olan kara bir adam vardır.'

Ellerinden biri koyun memesi veya meme başı gibi olan kara bir adam vardı. Ali onları kılıçtan geçirdiği zaman, 'Bakın arayın baka­lım, o adam içlerinde yer almakta mıdır?' de­di. Baktılar bir şey bulamadılar. 'Dönün tek­rar arayın. Vallahi ben yalan söylemedim, ba­na yalan da söylenmedi' dedi -iki ya da üç ke­re— Gittiler, nihayet onu harabe bir yerde bu­lup getirdiler ve onun önüne koydular."

[Müslim]

9843-   Süveyd bin Gafele radiyallahu anh'dan:

Ali dedi ki: "Ben size Allah Resulü sallal­lahu aleyhi ve sellem'den bir hadis nakletti­ğim zaman, gökten yere düşmek, benim için ona karşı yalan söylemekten daha hafif gelir. Ancak aramızda cereyan eden bir şey anlattı­ğım zaman, biliniz ki harp hüd'a (bir taktik ve aldalmaca)dır. Zira ben Allah Resulü sallalla­hu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu duydum:

'Âhir zamanda genç ve beyinsiz gençler çıkacak. Yeryüzünün (yaratılmışın) en güzel sözlerini söyliyecekler. Kur'ân okuyacaklar, fakat imanları boğazlarından aşağıya geçmi-yecek. Dinden, ok yaydan çıkar gibi çıkacak­lar. Onları nerede bulursanız öldürün! Onları öldürmekte ecir vardır, bu ecrini kıyamet gü­nünde Allah'ın katında bulacaktır.'

[Buhârî, Müsiim, Ebû D3vud ve Nesâî.|

9844- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: "Ona 'Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'den Harûriye (Haricîler) hakkında bir şey duydun mu?' diye sordular: 'Ben Harûri-ye'nin kimler olduğunu bilmiyorum; lâkin Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğnu duydum: Bu ümmet içinde -ümmetten demedi- sizlerin namazını onları namazları yanında küçümsediğiniz, Kur'ân'ı okudukları ancak boğazlarından öteye geç-

meyen, dinden okun avı delip geçtiği gibi çı­kacak bir kavim zuhur edecektir. Kişi attığı oka üzerinde kandan bir şey var mı diye bakıp araştıracak'."

9845- Diğer rivayet:

"Biz Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem'in yanında iken O, (ganimet) laksimat(ı) yapıyordu. Sıra Zû'1-Huveys'e geldi. O, Te-mîmoğullarından bir adamdı. Dedi ki:

'Ey Allah'ın Resulü! adil davran!' Şöyle buyurdu: 'Yazık sana! Ben adil olmayacağım da kim olacak?'"

9846- Diğer rivayet:

"Ben adaletli olmasam, elim boş çıkar ve mahvolurum."

9847- Diğer rivayet:

Ebû Saîd dedi ki: "Ben bunu Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'den bizzat duydu­ğuma şehadet ederim. Ve yine şehadet ederim ki Ali onlarla savaştı, ben de o savaştaydım.

Emretti, o adamı buldurdu ve getirtti. Ben bakınca onu Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'İn vasfettiği şekilde buldum."

9848- Diğer rivayet: Ebu Said dedi ki:

"Ali, Yemen'deyken, Allah Resulü sallal­lahu aleyhi ve sellem'e henüz toprağından saflaştırılmamış altın cevheri gönderdi. Onu şu dört kişi arasında paylaştırdı:

el-Akra' bin Habis el-Hanzalî, Uyeyne bin Bedr el-Fezârî, Alkame bin Ulâse el-Âmirî ve Zeyd el-Hayl el-Tâî.

Kureyş ile Ensâr bunu görünce öfkelenip şöyle dediler: 'Necd ehlinin ileri gelenlerine veriyor da bize vermiyor.' Şöyle buyurdu: 'Ben bunu yapmakla onları islâm'a daha da ısındırıyorum.' Derken, gözleri içe gömülü, geniş alınlı, gür sakallı, başı traşlı, şişkin ya­naklı bir adam geldi ve şöyle dedi: 'Ey Mu-hammed! Allah'tan kork!' Bunun üzerine şöyle buyurdu:

'Ben Allah'a âsî olursam artık O'na kim itaat edecek? O bütün dünya insanları hakkın­da bana güveniyor da, sen mi güvenmiyorsun?' Cemaatten biri -galiba Hâlid bin el-Velîd- onu öldürmek istedi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onu bundan alıkoydu. O adam dönüp gidince, şöyle buyurdu: 'Bunun zürriyetinden öyle bir kavim gelecek ki. Kur'ân okuyacaklar, ancak okudukları boğazlarından aşağı geçmi-yecek, İslâm'dan, okun avı delip çıktığı gibi çı­kacaklar, putperestleri bırakıp müslu'manlarla savaşacaklar. Eğer onlara erişirsem, Âd kavmi gibi hepsini öldürürüm'."

9849- Diğer rivayet:

"Bana güvenmiyor musun? Ben gökteki-lerin bile güvence duyduğu bir peygamberim. Gece gündüz gökten bana haber gelmekte­dir." Benzeri.

Ayrıca onda şöyle geçer:" Adam geri dönüp gitmek üzere iken Hâlid bin el-Velîd dedi ki:

'Bırak da onun boynunu vurayım.'

'Hayır olmaz, belki namaz kılıyordur' bu­yurdu.

(Hâlid:) 'Nice namaz kılanlar var ki, kalp­lerinde olmayanı dilleri ile söylerler' deyince:

'Ben, ne insanların kalplerini delmekle ve ne de karınlarını yarmakla emrolundum' bu­yurdu. Sonra adamın gitmekte olduğunu gö­rünce, şöyle dedi:

'Bunun zürriyetinden öyle bir kavim çıka­cak ki Allah'ın Kitâb'ını okuyacaklar...'" Benzeri rivayet.

9850- Diğer rivayet:

"Hemen Ömer ayağa fırladı ve 'Onun boy­nunu vurayım mı ey Allah'ın Resulü?' dedi.

'Hayır' buyurdu. Sonra Allah'ın kılıcı olan Hâlid bin et-Velîd kalktı.

'Ey Allah'ın Resulü! Onun boynunu ben vurayım mı?' Ona da 'Hayır' dedi."

9851- Diğer rivayet:

"Peygamber salîallahu aleyhi ve sellem ileride gelecek olan ümmetinin bir zümresin­den söz elti ve şöyle buyurdu: 'Onların alâ­metleri baslarını tıraş etmeleridir. Onlar ya­ratılanların en kötüleridirler. Onları Hakk'a en yakın olan iki taifeden biri öldürecektir'."

(Tirmizî hariç, altı hadis imamı.]

9852- Nesâî, Ebû Berze'den benzerini ri­vayet etti. Onda şöyle geçmektedir: "Alâmet­leri başlarını traş etmeleridir. Devamlı üreye­cekler. Nihayet en sonları Mesîhu' d-Deccâl ile birlikte çıkacak."

9853- Enes radiyallahu anh'dan: "Peygamber salîallahu aleyhi ve sellem ile

savaşan bir adam vardı. Savaştan döndüğü za­man derhal mescide gider, orada namaz kılar ve namazını uzun tutardı. Hatta bu yönden Peygamber salîallahu aleyhi ve sellem'in as­habı onu kendilerinden üstün görürlerdi. Bu­gün adam, Peygamber salîallahu aleyhi ve sellem ashâbıyla birlikte otururken yanların­dan geçti.

Ashâbdan biri şöyle dedi: 'Ey Allah'ın Resulü, işte o adam!'

Bunun üzerine Peygamber salîallahu aley­hi ve sellem onu getirtti, ya da adam kendisi geldi. Peygamber salîallahu aleyhi ve sellem onu görünce, şöyle buyurdu: 'Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, bunun iki gözü arasında şeytanın oldurduğu siyah bir le­ke vardır.' Adam yanlarına meclise geldiği za­man, Allah Resulü salîallahu aleyhi ve sellem ona: 'Sen mecliste durduğun zaman, bu mec­liste benden iyisi yoktur dedin mi?' diye sordu.

Adam: 'Evet' dedi ve oradan ayrılarak mescide gitti ayaklan ile bir çizgi çizip topuk­larını aynı hizaya getirip namaza durdu. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

'İçinizde bu adamı hanginiz öldürecek?' Ebû Bekr: 'Ben' dedi ve gitti. Geri dönünce Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem sordu:

'Adamı öldürdün mü?'

'Öldürmek için gittim, namaz kılarken gördüm, çekindim, geri döndüm' dedi. Bunun üzerine: 'Hanginiz kalkıp gidip, adamı öldü­recek?' diye sorunca Ömer: 'Ben' dedi. He­men kılıcını alıp gitti, ancak geri dönüp geldi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: 'Ada­mı öldürdün mü?' diye sorunca, 'Öldürmek için gittim, namaz kılarken görünce, çekin­dim ve geri geldim' dedi. Peygamber sallalla­hu aleyhi ve sellem yine sordu: 'Bu adamı gi­dip kim öldürecek?' Ali radiyallahu anh: 'Ben ey Allah'ın Resulü!' dedi. Allah Resulü sallal­lahu aleyhi ve sellem de: 'Onu ancak sen öl­dürebilirsin, tabi ona erişebilir sen' dedi. Ali gitti; fakat adamı bulamadı, geri dönüp geldi.

Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem sordu: 'Adamı Öldürdün mü?'

'Nereye kaybolduğunu bilemedim' diye cevap verince, şöyle buyurdu: 'İste ümmeti­min içinde ilk çıkan boynuz budur. Eğer onu öldürseydin, ümmetimde iki kişi bile ihtilâfa

düşmezdi'." |Ebû Ya'lâ leyyin bir senedle]

9854- İbn Ömer radiyallahu anh'dan:

"İbnü'z-Zübeyr'in fitnesi sırasında iki adam ona (İbn Ömer'e) şöyle dedi:

'Halk işte gördüklerini yaptı. Sen Ömer'in oğlu ve Allah Resulü sallallahu aley­hi ve sellem'in sahabîsisin. Dışarı çıkmana mani olan şey nedir?'

'Allah, müslüman kanını dökmeyi haram etmiştir.' diye cevap verdi.

'Allah: 'Fitne kalmayıncaya kadar onları öldürün!' (Bakara, 193) buyurmadı mı?' de­yince İbn Ömer: 'Biz fitne kalmayıncaya, di­nin hepsi Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaştık. Ama siz şimdi fitne koparmak ve dînin Allah'tan başkasının olması için harp etmek istiyorsunuz.' diye cevap verdi." [Buhârî.|

9855- Ebû Nevfel radiyallahu anh'dan: "Abdullah bin ez-Zübeyr'i Akabetü'1-Me-dîhe denilen yerde asılmış vaziyette gördüm. Kureyş ve ürsanlar onun yanından geçiyorlar­dı. Nihayet Abdullah bin Ömer de geçerken ona karşı durup şöyle dedi: '-üç kere— Esse-lâmu aleyke ey Ebâ Hubeyb!' Ben seni bun­dan alıkoymuştum. Çünkü senin çok oruç tut­tuğunu, çok gece namazı kıldığını ve akraba ile çok ilgilendiğini biliyordum. Vallahi en kötüsü sen olan bir ümmet mutlaka en hayırlı ümmettir.'

Sonra geçip gitti. Haccâc'a, İbn Ömer'in bu davranış ve sözü ulaşınca, İbnü'z-Zübeyr'e birini gönderdi, asılı bulunduğu yerinden onu indirdip, yahudi kabristanına koydurdu. Sonra Ebû Bekr'in kızı ve onun annesi olan Esmâ'ya haber gönderdi. Fakat kadın ona gitmedi.

Ona tekrar elçi gönderdi ve: 'Ya kendi ayaklan ile gelecek ya da onu saçlarından tu-lup sürükleyecek birini göndereceğim' dedi. Yine gitmedi ve 'Beni saçımdan tutup sürükle­yecek olan birini göndersin de görelim' dedi.

Haccâc: 'Getirin benim teçhizatımı!' dedi. Pabuçlarını giydiği gibi hızlı adımlarla ona varıp yanına girdi ve sordu: 'Allah'ın düşma­nına (İbnü'z-Zübeyr'e) olan davranışımı nasıl buldun?'

Kadın cevap verdi:

'Nasıl olacak; sen onun dünyasını ifsad et­tin, o da senin âhiretini. Bir de sen onun için: 'Ey iki kuşaklı kadının oğlu!' dediğini duy­dum. Ben vallahi iki kuşaklı kadınım. Kuşağı­mın biri ile babamın (Ebû Bekr'in) ve Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'İn yemek­lerini hayvanlardan korumak için (bir yere) asardım. Ötekisi de her kadının ihtiyaç duy­duğu kuşağımdır. Sana şunu da hatırlatayım. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem bize; 'Sakîf te bir yalancı ve bir de zâlimin olaca-

ğını anlatmıştı. Yalancıyı gördük. Zâlime ge­lince, onun da senden başkası olacağını zan­netmiyorum. '

-Râvi- dedi ki: Haccâc, ona hiç cevab vermeden kalkıp gitti. " [Müslim. |

Rezîn şunu ilave etti: (Haccâc) dedi ki: "Ona haber vermek (uyarmak) için girdim, fakat o bana haber verdi (beni uyardı)."

9856- Saîd bin Amr bin Saîd bin el-Âs ra-diyallahu anh'dan:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'İn mescidinde Mervân ve Ebû Hureyre İle bera­berdim.

Ebû Hureyre'nin şöyle dediğini duydum: 'Kendisi fıtraten doğru sözlü (Sâdık) ve Allah tarafından doğruluğu tasdik olunan (Mes-dûk)'ten şöyle buyurduğunu işittim:

'Ümmetimin helaki Kuveyt'ten iiçbeş gen­cin elindedir.' Mervân dedi ki: '(Allah'ın la­neti) o gençler üzerine olsun!' Ebû Hureyre dedi ki: 'İstersen falanoğullan, falan oğulları diye isimlerini söyleyebilirim." |Buhârî.|

9857- Zübeyr bin Adiyy radiyallahu anh'­dan:

"Enes'in yanına girdik; Haccâc'dan çek­tiklerimizi ona şikâyet ettik. Bize şöyle dedi: 'Sabredin; Rabbinize kavuşuncaya kadar her gelen gün geçenden sizin için daha kötü ola­caktır. Ben bunu bizzat Peygamberiniz sallal­lahu aleyhi ve sellem'den duydum.'"

[Buhârî ile Tirmizî.]

9858- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Sakif'te bir yalancı ve bir zâlim olacaktır."

[Tirmizî.] Tirmizî dedi ki: "el-Muhtâr bin Ebî Ubeyd'in yalancı, Haccâc'm da zâlim ol­duğu söylenir."

9859- Hişâm bin Hassan radiyallahu anh'­dan:

"Haccâc'ın işkence ederek öldürdüğü kimseler sayıldı; tam yüz yirmi bin olarak bu­lundu." [Tirmizî.]

9860- İbnü'l-Müseyyeb radiyallahu anh'-dan:

"Birinci fitne olan Osman'ın öldürülüşü oldu; Bedir ashabından hiç kimse kalmadı. Sonra ikinci fitne olan el-Harre vukua geldi. Hudeybiye ashabından kimse kalmadı. Sonra üçüncü fitne meydana geldi, insanlarda akıl ve güç oldkça ortadan kalkmayacak." |Buhârî.|

9861- Huzeyfe radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Sayın bakalım kaç kimse islâm'ı telaffuz edebiliyor?"

Dedik ki: "Biz altı yediyüz kişiyiz. Hâlâ hakkımızda korku ve endişe içinde misin?" Şöyle buyurdu:

"Kim bilir, sizler büyük bir belaya uğra­yacaksınız, şimdiden bunu bilemezsiniz." Ha­kikaten de büyük bir belaya uğradık, hatta içi­mizden namazı gizli kılmaya mecbur olanlar Oldu. [Buhârîile Müslim.)

9862- Halef bin Havşeb radiyallahu anh'­dan:

"(Selef) Fitne zamanlarında (İmru'ul-Kays'in) şu beyitlerini terennüm etmekten hoşlanırlardı:

'Harbin başlangıcı, her câhil erkeğe süsle­nip koşan genç kız gibi olur.

Başlayıp iyice kızışınca, o kocamış ve ko­cası olmaksızın geri döner.

Saçlarına beyaz karışmış, rengi solmuş, koklanmaz ve öpülmez hale dönüşmüş olur.'"

[Buhârî.]

9863- Ömer radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in

eşi Ümmü Seleme'nin kardeşinin bir çocuğu oldu, adını Velîd koydular. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: 'Ona Fi­ravunlarınızın ismini koydunuz. Bu ümmet içinde adına Velîd denilen bir adam olacak, o bu ümmete karşı Firavım'un ümmetine karsı olan şiddetinden daha şedîd olacaktır.'" [Ahmed.]

9864- Ebû İshâk radiyallahu anh'dan:

"İbn Ömer'e dedim ki:

'Muhtar kendisine vahiy geldiğini iddia ediyor.'

'Doğru söylemiş. Zira şeytanlar da dostla­rına vahy ederler' dedi.

|Taberânî Mu'cemu'l-Evsat'ta.l

 

 

 

 

TAHRİC

==========================================

9764- Bu hadisi Ebû Dâvud (4341), Tirmizî (3058) ve İbn Mâce (4014), İbnu'l-Mübârek an Utbe b. e. Hakîm an Amr b. Câriye el-Lahmî an Ebî Umeyye eş-Şa'bânî an Ebî Sa'lebe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

İsnâdı hakkında Tirmizî "hasen garîb" hükmü verdi.

9765- Bu hadisi Tirmizî (2267), İbr. b. Ya'kb an Nuaym b. Hammâd an Süfyân b. Uyeyne an Ebî'z-Zinâd ani'l-A'rec an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "garîb" hükmü verdi.

9766- Bu hadisi Buhârî (salât 88, I, 123), Hâmid b. Ömer an Bişr an Âsım b. Muh. an Vâkıd b. Muh. an ebîhî an İbn Amr senedi ile tahrîc etti.

Bunu Ebû Dâvud (4342) ve İbn Mâce (3957), Umâre b. Amr an İbn Amr tarikiyle tahrîc ettiler.

9767- Bu hadisi Ebû Dâvud (4261) ve İbn Mâce (3958), Hammâd b. Zeyd an Ebî İmrân el-Cevnî ani'l-Muşaas b. Tarîf an Abdillah b. es-Sâmit an Ebî Zer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9768- Bu hadisi Tirmizî (2203) ve İbn Mâce (3960), Abdullah b. Ubeyd an Udeyse binti Uhbân b. Sayfî an ebîhâ asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9769- Bu hadisi Ebû Dâvud (4259) ve Tirmizî (2204), Muh. b. Cuhâde an Abdirrahman b. Servân an Hüzeyl b. Şurahbîl an Ebî Mûsâ asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

İsnâdı hakkında "hasen garîb sahîh" hükmü verdi.

9770- Bu rivayeti Ebû Dâvud (4262), İbn Fâris an Affân an Abdilvâhid b. Ziyâd an Âsım el-Ahval an Ebî Kebşe an Ebî Mûsâ senedi ile tahrîc etti.

9771- Bu hadisi Buhârî (menâkıb 25, IV, 177; fiten 9/1-2, VIII, 92) ve Müslim (fiten 10-2, s. 2211-2), ez-Zührî an Saîd b. el-Müseyyeb ve-Ebî Seleme an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9772- Bu hadisi Mâlik (istîzân 16, s. 970), Buhârî (îmân 12, I, 10; bed'ul-halk 15, IV, 97; rikâk 34, VII, 188; fiten 14/2, VIII, 94), Ebû Dâvud (4267) ve (Nesâî (îmân 30, VIII, 123-4), Mâlik an Abdirrahman b. Abdillah b. Abdirrahman b. e. Sa'sa' an ebîhî an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9773- Bu hadisi Tirmizî (2177), İmrân b. Mûsâ an Abdilvâris b. Saîd an Muh. b. Cuhâde an raculin an Tâvus an Ümmi Mâlik senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.

9774- Bu hadisi Buhârî (fiten 20/2, VIII, 99), İbnü'l-Medînî an Süfyân an Amr b. Dinâr an Muh. b. Alî senedi ile tahrîc etti.

9775- Bu hadisi Ebû Dâvud (4663), el-Hasan b. Alî an Yezîd an Hişâm an Muh. b. Sîrîn an Huzeyfe senedi ile tahrîc etti.

9776- Bu hadisi Müslim (fiten 130, s. 2268) ve Tirmizî (2201), Hammâd b. Zeyd ani'l-Muallâ b. Zeyd an Muâviye b. Kurre an Ma'kil asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9777- Bu hadisi Ebû Dâvud (4263), İbr. b. el-Hasan al-Massîsî an Haccâc b. Muh. ani'l-Leys b. Sa'd an Muâviye b. Sâlih an Abdirrahman b. Cübeyr an ebîhî ani'l-Mikdâd senedi ile tahrîc etti.

9778-9779- Bu hadisi Buhârî (fiten 14/1, VIII, 94), Müslim (imâret 82, s. 1486) ve Nesâî (bey'at 23, VII, 151-2), Kuteybe an Hâtim b. İsmaîl an Yezîd b. e. Ubeyd an Seleme asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9780- Bu hadisi Ebû Dâvud (4249), İbn Fâris an Ubeydillah b. Mûsâ an Şeybân ani'l-A'meş an Ebî Sâlih an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti.

9781- Bu hadisi Ebû Dâvud (4277), Müsedded an Ebî'l-Ahvas an Mansûr an Hilâl b. Yesâf an Saîd b. Zeyd senedi ile tahrîc etti.

9782- Bu hadisi İbn Mâce (4058), Yezîd er-Rakâşî ve Ebû Maan an Enes (ayrı ayrı) asl-ı senedi ile tahrîc etti. Sindî, her iki senedi hakkında zayıf hükmü verdi.

9783- Bu hadisi Müslim (fiten 55-6, s. 2231-2), Ebû Hâzım an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc etti.

9784- Bu hadisi Ebû Dâvud (4265-6) ve Tirmizî (2178), el-Leys an Tâvus an Ziyâd el-A'cem an İbn Amr asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Tirmizî isnâdı hakkında "garîb" hükmü verdi.

9785- Bu hadisi Buhârî (fad. el-Medîne 8, II, 222; mazâlim 25/1, III, 103; manâkıb 25, IV, 176) ve Müslim (fiten 9, s. 2211), ez-Zührî an Urve an Usâme asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9786- Bu hadisi Buhârî (enbiyâ 50/4, IV, 144; i'tisâm 14/2, VIII, 151) ve Müslim (ilm 6, s. 2054), Zeyd b. Eslem an Atâ b. Yesâr an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9787- Bu hadisi Müslim (fiten 52, s. 2230), Hâlid b. el-Hâris an Abdilhamîd b. Ca'fer ani'l-Esved b. el-Alâ an Ebî Seleme an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc etti.

9788- Bu hadisi Ebû Dâvud (4264), Abdülmelik b. Şuayb an İbn Vehb ani'l-Leys an Yahyâ b. Saîd an Hâlid b. e. İmrân an Abdirrahman b. el-Beylemânî an Abdirrahman b. Hurmuz an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti.

9789- Bu hadisi Tirmizî (2261), Abdullah b. Dînâr an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc etti ve birinci senedi hakkında "garîb" hükmü verdi.

9790- Bu hadisi Ebû Dâvud (4611), Yezîd b. Hâlid b. Yezîd ani'l-Leys an Ukayl ani'z-Zührî an Ebî İdrîs an Yezîd b. Umeyre an Muâz senedi ile daha uzun bir metinle tahrîc etti.

9791- Bu hadisi Buhârî (menâkıb 25, IV, 178; fiten 11, VIII, 92-3) ve Müslim (imâret 51, s. 1475), el-Velîd b. Müslim an Abdirrahman b. Yezîd b. Câbir an Busr b. Ubeydillah an Ebî İdrîs an Huzeyfe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Ebû Dâvud (4244-5), Nasr b. Âsım an Hâlid b. Hâlid el-Yeşkerî an Huzeyfe asl-ı senedi ile tahrîc etti.

9792- Bu rivâyeti Müslim (imâret 52, s. 1476), Yahyâ b. Hassân an Muâviye b. Sellâm an Zeyd b. Sellâm an Ebî Sellâm an Huzeyfe senedi ile tahrîc etti.

9793- Bu hadisi Müslim (imâret 47, s. 1472-3), Ebû Dâvud (4248) ve İbn Mâce (3956), el-A'meş an Zeyd b. Vehb an Abdirrahman b. Abdirrabbilka'be an İbn Amr asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9794- Bu hadisi Müslim (sıfâtu'l-münâfikîn 66-7, s. 2167), el-A'meş an Ebî Süfyân an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc etti.

9795- Bu hadisi Buhârî (fiten 7/2, VIII, 90), Müslim (îmân 163, s. 98) ve Tirmizî (1459), Ebû Usâme an Büreyd b. Abdillah b. e. Bürde an Ebî Bürde an Ebî Mûsâ asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9796- Bu hadisi Nesâî (tahrîmu'd-dem 26/1-2, VII, 117), İbn Tâvus an ebîhî an İbni'z-Zübeyr asl-ı senedi ile tahrîc etti.

9797- Bu hadisi Müslim (imâret 57, s. 1478) ve Nesâî (tahrîmu'd-dem 28/2, VII, 123), Ebû Miclez an Cündeb asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9798- Bu hadisi Müslim (mukaddime bâb 5, s. 20), Seleme b. Şebîb ani'l-Humeydî an Süfyân senedi ile tahrîc etti.

9799- Bu hadisi Buhârî (fiten 16/1, 2, VIII, 95; menâkıb 5/3, IV, 157) ve Müslim (fiten 45-49, s. 2228-9), Sâlim ve Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9800- Bu rivayeti Mâlik (isti'zân 29, s. 975) ve Buhârî (istiskâ 27/2, II, 22-3; fiten 16/3, VIII, 95), Abdullah b. Dînâr ve Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9801- Bu rivayeti Müslim (fiten 50, s. 2229), İbn Fudayl an ebîhî an Sâlim an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc etti.

9802- Bu hadisi Buhârî (diyât 2, VIII, 37; fiten 10/1-2, VIII, 92), Müslim (fiten 14-6, s. 2213-4), Ebû Dâvud (4268) ve Nesâî (tahrîmu'd-dem 29, VII, 125), el-Ahnef b. Kays el-Hasan Rib'î an Ebî Bekre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9803- Bu hadisi Buhârî (edeb 44, VII, 84; fiten 8, VIII, 91), Müslim (îmân 116, s. 81), Tirmizî (2634-5) ve Nesâî (tahrimu'd-dem 27, VII, 132), Abdurrahman b. Abdillah b. Mes'ûd ve Ebû Vâîl an İbn Mes'ûd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9804- Bu hadisi Buhârî (mağâzî 77, V, 126; diyât 2, VIII, 35-6; fiten 8, VIII, 91), Müslim (îmân 119-20, s. 82), Ebû Dâvud (4686) ve Nesâî (tahrîmu'd-dem 28/10, VII, 126), Vâkıd b. Muh. b. Zeyd an ebîhî an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9805- Bu hadisi Ebû Dâvud (4260), Ebû'l-Velîd et-Tayâlisî an Ebî Avâne an Rakabe b. Maskale an Avn b. e. Cuhayfe an Abdirrahman b. Semure an İbn Ömer senedi ile tahrîc etti.

9806- Ezberi bozuk sözkonusu râvi el-Mes'ûdî'dir (Mecma‘ VII, 220).

9807- Bu hadisi Ahmed (VI, 428), Ebû'l-Yemân an Şuayb ani'z-Zührî an İbn e. Hüseyn an Enes an Ümmi Habîbe senedi ile tahrîc etti.

9808- Râvilerinden el-Heysem b. Hâlid el-Massîsî zayıf bir râvidir (Mecma‘ VII, 325).

9809- Râvilerinden Abdurrahman b. Müferrâ ihtilâflı bir râvidir. Diğer râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma‘ VII, 327).

9810- Bu hadisi İbn Mâce (4049), Alî b. Muh. an Ebî Muâviye an Ebî Mâlik el-Eşcaî an Rib'î b. Hirâş an Huzeyfe senedi ile tahrîc etti.

Sindî, isnâdının sahîh olduğunu, râvilerinin güvenilir kimseler olduğunu söylemiştir.

9811- Bu hadisi Taberânî birkaç isnâdla tahrîc etmiştir ki, bunlardan en makbul olanın isnâdında müdellis bir râvi olan İbn İshâk yer almıştır. Diğer râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma‘ VII, 330).

9812-9813- Bu hadisi Buhârî (zekât 23, II, 119; savm 3, II, 226; menâkıb 25, IV, 174; fiten 17, VIII, 96), Müslim (îmân 231, s. 128-30) ve Tirmizî (2258), Rib'î an Huzeyfe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9814- Bu hadisi Ebû Dâvud (4242), Yahyâ b. Osmân el-Hımsî an Ebî'l-Muğîre an Abdillah b. Sâlim ani'l-Alâ b. Utbe an Umeyr b. Hânî an İbn Ömer senedi ile tahrîc etti.

9815- Bu hadisi Ebû Dâvud (4306), İbn Fâris an Abdissamed b. Abdilvâris an ebîhî an Saîd b. Cumhân an Müslim b. e. Bekre an ebîhî senedi ile tahrîc etti.

9816-9817- Bu hadisi Ebû Dâvud (4292-3), Hassân b. Atiyye an Hâlid b. Mu'dân an Cübeyr b. Nüfeyr an Zî Mihber asl-ı senedi ile tahrîc etti.

9818-9819- Bu hadisi Ebû Dâvud (4286-8), Katâde an Ebî'l-Halîl Sâlih an Abdillah b. el-Hâris an Ümmi Seleme asl-ı senedi ile tahrîc etti.

9820- Bu hadisi Ebû Dâvud (4297), Abdurrahman b. İbr. ed-Dimeşkî an Bişr b. Bekr an İbn Câbir an Ebî Abdisselâm an Sevbân senedi ile tahrîc etti.

9821- Bu hadisi Müslim (fiten 22, s. 2216), Harmale an İbn Vehb an Yûnus ani'z-Zührî an Ebî İdrîs an Huzeyfe senedi ile tahrîc etti.

9822- Bu hadisi Ebû Dâvud (4243), İbn Fâris an İbn e. Meryem an İbn Ferrûh an Usâme b. Zeyd an ibnin li-Kabîsâ b. Zeyb an ebîhî an Huzeyfe senedi ile tahrîc etti.

9823- Bu hadisi Ebû Dâvud (4250), İbn Vehb an Cerîr b. Hâzım an Ubeydillah b. Ömer an Nâfi' an İbn Ömer senedi ile tahrîc etti.

9824- Bu hadisi Buhârî (eşribe 6, VI, 243), Hişâm b. Ammâr an Sadaka b. Hâlid an İbn Câbir an Atiyye b. Kays an Abdirrahman b. Ganem an Ebî Mâlik senedi ile tahrîc etti.

9825- Bu hadisi Buhârî (fad. ash. 30, IV, 220; fiten 18, VIII, 97), Ebû Vâil ve Abdullah b. Ziyâd an Ammâr asl-ı senedi ile tahrîc etti.

9826-9827- Bu hadisi Buhârî (fiten 18/3-4, VIII, 98), Ebû Vâil Şakîk b. Seleme'den tahrîc etti.

9828- Bu hadisi Ebû Dâvud (4666), İsm. b. İbr. el-Hüzelî an İbn Uleyye an Yûnus ani'l-Hasan an Kays b. Abbâd senedi ile tahrîc etti.

9829- Râvileri Heysemî'ye göre güvenilir kimselerdir (Mecma‘ VII, 234).

Bu rivayeti Ahmed (VI, 393), Hüseyn b. Muh. ani'l-Fadl b. Sül. an Muh. b. e. Yahyâ an Ebî Esmâ mevlâ Benî Ca'fer an Ebî Râfi' senedi ile tahrîc etti.

9830- Bu hadisi Ahmed (VI, 97), Muh. b. Ca'fer an Şu'be an İsm. b. e. Hâlid an Kays senedi ile tahrîc etti

Heysemî'ye göre râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma‘ VII, 234).

9831- Râvileri Heysemî'ye göre güvenilir kimselerdir (Mecma‘ VII, 234).

9832- Râvileri Heysemî'ye göre güvenilir kimselerdir (Mecma‘ VII, 236).

9833- Râvilerinden İsmaîl b. Ömer el-Becelî zayıftır (Mecma‘ VII, 236).

9834- Bu hadisi Buhârî (mağâzî 29, V, 48), İbr. b. Mûsâ an Hişâm an Ma'mer ani'z-Zührî an Sâlim an İbn Ömer senedi ile tahrîc etti.

9835- Bezzâr'ın iki isnâdından birinin râvileri, İbn Hibbân'a göre güvenilir birisi olan er-Rebî' b. Saîd dışındakileri Sahîh ricâlindendir (Mecma‘ VII, 238).

9836- Tahrîc ettiği birkaç senedden birinin râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma‘ VII, 242).

9837- Kimliği belirsiz râvi dışındakiler güvenilir kimselerdir (Mecma‘ VII, 243).

9838- Bu hadisi Ahmed (IV, 199), Abdürrezzâk an Ma'mer an Tâvus an Ebî Bekr b. Muh. b. Amr b. Hazm an ebîhî an Amr b. el-Âs senedi ile tahrîc etti.

Heysemî'ye göre râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma VII, 244).

9839- Bu hadisi İbn Mâce (173), Ebû Bekr b. e. Şeybe an İshâk el-Ezrâk ani'l-A'meş an İbn e. Evfâ senedi ile tahrîc etti.

Sindî isnâdı hakkında şu bilgiyi vermektedir. "Râvileri güvenilir kimselerdir. Ancak el-A'meş ile sahâbî arasında kopukluk vardır."

9840- Bu hadisi Müslim (zekât 156, s. 748-9) ve Ebû Dâvud (4768), Abdürrezzâk an Abdilmelik b. e. Sül. an Seleme b. Küheyl an Zeyd b. Vehb asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9841- Bu rivayeti Ebû Dâvud (4769-70) iki ayrı metin parçası olarak Ebû'l-Vadî' ve Ebû Meryem an Alî asl-ı senedi ile tahrîc etmiştir.

9842- Bu hadisi Müslim (zekât 157, s. 749), İbn Vehb an Amr b. el-Hâris an Bukeyr b. el-Eşacc an Busr b. Saîd an Ubeydillah senedi ile tahrîc etti.

9843- Bu hadisi Buhârî (fadâilu'l-Kur'ân 36, VI, 114-5, menâkıb 25, IV, 179; istitâbetü'l-mürteddîn 6, VIII, 51-52), Müslim (zekât 154, s. 746-7), Ebû Dâvud (4767) ve Nesâî (tahrîmu'd-dem 26, VII, 119), el-A'meş an Hayseme an Süveyd b. Gafele an Alî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9844- Bu rivayetlerin lafızları 9851'e kadar Müslim'e aittir. İlk rivayeti Mâlik (kur'ân 10, s. 214-5), Buhârî (fadâilu'l-Kur'ân 36, VI, 115; istitâbetu'l-mürteddîn 6, VIII, 52) ve Müslim (zekât 147, s. 743), Yahyâ b. Saîd an Muh. b. İbr. b. el-Hâris an Ebî Seleme (ve-Atâ b. Yesâr) an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9845-9847- Bu hadisi Buhârî (menâkıb 25, IV, 178-9; edeb 95, VII, 111; istitâbe 7, VIII, 52) ve Müslim (zekât 148, s. 744-5), ez-Zührî an Ebî Seleme an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9848- Bu rivayeti Müslim (zekât 143, s. 741-2), Ebû Dâvud (4764) ve Nesâî (zekât 79/1, V, 87-8; tahrîmu'd-dem 26/3, VIII, 118), Saîd b. Mesrk an Abdirrahman b. e. Nuam an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9849-9850- Bu rivayetleri Müslim (zekât 144-5, s. 742-3), Umâre b. el-Ka'kâ' an Abdirrahman b. e. Nuam an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc etti.

9851- Bu rivayeti Müslim (zekât 149, s. 745), Muh. b. el-Müsennâ an İbn e. Adî an Sül. an Ebî Nadre an Ebî Saîd senedi ile tahrîc etti.

9852- Bu hadisi Nesâî (tahrîmu'd-dem 26/4, VII, 119-20), Muh. b. Ma'mer ani't-Tayâlisî an Hammâd b. Seleme ani'l-Ezrâk b. Kays an Şerîk b. Şihâb an Ebî Berze senedi ile tahrîc etti.

9853- Bu hadis çoğunluğa göre zayıf, birkaç kişiye göre de azıcık mevsûk olan bir râvi olan Yezîd b. Ebân er-Rakâşî rivayet etmiştir. Diğer râvileri Sahîh ricâlindendir.

9854- Bu hadisi Buhârî (tefsîr Bakara 30/1, V, 157), Muh. b. Beşşâr an Abdilvehhâb an Ubeydillah an Nâfi' an İbn Ömer senedi ile tahrîc etti.

9855- Bu hadisi Müslim (fad. sah. 229, s. 1971-2), Ukbe bin Mukrim an Ya'kb b. İshâk ani'l-Esved b. Şeybân an Ebî Nevfel senedi ile tahrîc etti.

9856- Bu hadisi Buhârî (menâkıb 25, IV, 178; fiten 3, VIII, 88), Amr b. Yahyâ b. Saîd b. Amr b. Saîd an ceddihî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc etti.

9857- Bu hadisi Buhârî (fiten 6, VIII, 89-90) ve Tirmizî (2206), es-Sevrî ani'z-Zübeyr b. Adî asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9858- Bu hadisi Tirmizî (2220, 3944), Şerîk an Abdillah b. Âsım an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.

9859- Bu hadisi Tirmizî (2220), Sül. b. Selm ani'n-Nadr b. Şumeyl an Hişâm b. Hassân senedi ile tahrîc etti.

9860- Bu hadisi Buhârî (mağâzî 12, V, 20), el-Leys an Yahyâ b. Saîd an Saîd b. el-Müseyyeb muallak senedi ile tahrîc etti.

9861- Bu hadisi Buhârî (cihâd 181, IV, 33-4) ve Müslim (îmân 235, s. 131-2), el-A'meş an Şakîk an Huzeyfe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9862- Bu hadisi Buhârî (fiten 17, VIII, 95-6), İbn Uyeyne an Halef muallak senedi ile tahrîc etti.

9863- Bu hadisi Ahmed (I, 18), Ebû'l-Muğîre an İbn Ayyâş ani'l-Evzâî ani'z-Zührî an Saîd b. el-Müseyyeb an Ömer senedi ile tahrîc etti.

Heysemî'ye göre râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma‘ VII, 313).

9864- Râvileri Sahîh ricâlindendir (Mecma‘ VII, 333).