BÜYÜK HARPLER VE KIYAMET ALÂMETLERİ BAHSİ......357
9865- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ben ve kıyamet bunlar gibi -iki parmağını kastediyor- birbirine yakın iken ben (peygamber olarak) gönderildim." |Buhârî]
9866- el-Müstevrid bin Şeddâd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellern buyurdu:)
"Kıyametin soluğunda (eşiğinde) gönderildim ve ben onu -şehâdet ile orta parmağını göstererek- tıpkı bunun bunu geçtiği gibi geçtim." |Tirmizî.|
9867- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Hicaz topraklarından, Busrâ'daki develerin boynunu aydınlatacak bir ateş çıkmadıkça Kıyamet kopmaz." |Buhârî İle Müslim.]
9868- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kıyametten önce, insanları toplayan bir ateş Hadremevt'ten çıkacaktır." Dediler ki:
"Ey Allah'ın Resulü! O zaman ne yapmamızı emredersin?"
"O zaman Şam'a gitmelisiniz" buyurdu.
|Tirmizî.|
9869- Enes radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kıyametin ilk alâmeti; insanları Doğudan Batıya sürecek olan bir ateşin çıkmasıdır." [Buhârî]
9870- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Siz acemlerden kırmızı yüzlü, basık burunlu, ufak gözlü, yüzleri deri kaplı kalkan gibi, kıldan yapılma pabuçları olan Hûza ve Karman halkı ile savaşmadıkça, Kıyamet kopmaz."
9871- Diğer rivayet:
"Onlar Bariz (Fâris) halkıdır."
9872- Diğer rivayet: "Müslümanlar yüzleri deri kaplı kalkan gibi olup, kıl elbisesi giyen ve kıldan yapılma pabuçlarıyla yürüyen Türklerle savasmadık-ça Kıyamet kopmaz."
[Mâlik hariç, altı hadis imamı.]
9873- Ebû Dâvud, Bureyde'den benzerini rivayet etti; onda şöyle geçer:
"Onları (Türkleri) üç kere süreceksiniz, nihayet onlara Arap yarımadasında yetişeceksiniz. Birinci sürüşte, onlardan kaçanlar kurtulacak, ikinci sürüşte bir kısmı kurtulacak, bir kısmı helak olacak. Üçüncü sürüşte tamamen mahvolup kökleri kuruyacak."
9874- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Rumlar A'mâk'aya da Dâbik'a inmedikçe Kıyamet kopmaz. O zaman yeryüzünün en seçkinlerinden olan Medine'den bir ordu çıkacak. Karşılıklı saf haline gelip savaş vaziyeti aldıklarında Rumlar şöyle diyecek:
'Bırakın bizi de bizden esir alanlarla savaşalım.' Müslümanlar şöyle cevap verecekler: 'Hayır biz kardeşlerimizle savaşmanıza izin vermeyiz.' Bunun üzerine (Rumların) üçte biri yenilgiye uğrayacak ve Allah asla onların tevbelerinİ kabul etmiyecek. (Müslümanların) üçte biri de öldürülecek ki, Allah katında onlar şehitlerin en üstünüdürler. Üçte biri de feth edecek. Asla fitneye düşmeyecekler. Onlar Kostantiniyye'yi feth edecekler. Onlar kılıçlarını zeytin ağaçlarına asıp ganimetleri taksim ederlerken şeytan bağıracak: 'Ne duruyorsunuz, Mesîhu' d-Deccâl çıktı, ailelerinizi bastı.' Ortada bir şey yokken hemen çıkacaklar. Şam'a geldiklerinde, gerçekten çıkmış olacak. Onlar saflarını teşkil edip savaşa hazırlanırlarken namaza kamet getirilecek, derken gökten Meryemoğlu İsa inip onlara imamlık edecek. Allah'ın düşmanı (Dec-cal) onu görünce, suda tuzun eridiği gibi eriyecek. Onu o haliyle bıraksa tamamiyle eriyecek, fakat daha tam erimeden onu kendi eliyle öldürüp mızrağındaki kanını halka gösterecek." [Müslim]
9875- İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan, dedi ki:
"Miras taksim edilmez olmadıkça ve ganimetle sevînilmedikçe Kıyamet kopmayacak." Elini kaldırıp Şam tarafını gösterdi ve dedi ki:
"Müslümanlarla çarpışmak için düşman hazırlık yapacak. Müslümanlar da onlara karşı toplanacak. Kendisine: "Rumları mı kast ediyorsun?" diye soruldu. "Evet" dedikten sonra şöyle devam etti: O savaşınızda şiddetli bir hücum olacak. Müslümanlar ölüm için bir öncü fırka kuracaklar. Kıyasıya çarpışacaklar, ancak gece savaş duracak. Her iki taraf da yenişemiyecek. Öncü fırka bitecektir. Sonra müslümanlar tekrar ölüm için bir fırka kuracaklar. Akşama kadar yine savaşacaklar. Gene her iki taraf da yenişemiyecek. Öncü fırka tükenecektir. Yine müslümanlar ölüm için Öncü bir fırka kuracaklar. Sonra akşama kadar savaşacaklar. Yine her iki taraf yenişemiyecek. Dördüncü gün olunca, müslüman-lardan kalanlar büyük bir azim, sabır ve sebatla onlara saldıracak. Allah o zaman düşmanı kahredecek. Öylesine şiddetli bir savaş olacak ki, havadan geçen kuşlar bile yere düşecekler. Bir babanın oğulları birbirlerini sayacaklar. Yüz kişi oldukları halde tek bir kişi kalacak. Bu durumda hangi ganimete sevinsinler yahut hangi miras taksim edilsin! Onlar böyle şaşkın dururlarken daha kalabalık insanların geldiğini görecekler. Derken Dec-câl'in gelip çocuklarına musallat olduğunu haykıran bir ses duyacaklar. Ellerinde ve avuçlarındakini bırakıp oraya doğru koşacaklar. Onar kişilik guruplar halinde öncü gönderecekler." Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
"Ben onların ve babalarının isimlerini, atlarının renklerini bile biliyorum. O gün onlar yeryüzünün en iyi süvarileri olacak." Ya da şöyle dedi: "Süvarilerin en iyilerinden olacaklar."
9876- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Bir tarafı kara, bir tarafı deniz olan bir şehir duydun mu?"
"Evet ey Allah'ın Resulü!" dediler.
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Ishak oğullarından yetmiş bin kişi orayı almak için savaşa çıkmadıkça kıyamet kopmaz. Oraya vardıklarında bir yerde konaklayacaklar, feth etmek için ne silah kullanacaklar ve ne de ok atacaklar, sadece 'Lâ ilahe il-lallahu vallahu ekber' diyecekler. Bunu dediklerinde iki taraftan biri sükût edecektir.' Sevr bin Zeyd dedi ki: "Hatırladığım kadarıyla deniz tarafındakini sÖyJedi. 'Sonra ikinci kez 'Lâ İlahe illallahu vallahu ekber' diyecekler. Öbür yanı da sükût edecek. Üçüncü kez söylediklerinde şehrin kapıları açılacak, içeriye girecekler ve bir çok ganimetler elde edecekler. Onlar ganimetleri tam taksim edeceklerken 'Deccal çıktı' diye bir ses gelecek. Hemen aldıkları her şeyi bırakıp geri dönecekler."
[Müslim]
9877- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Müslümanlar yahudilerle savaşmadıkça kıyamet kopmaz. Müslümanlar onlarla savaşıp öldürecekler. Hatta yahudi bir taşın ve ağacın arkasında saklanıp gizlenecek, taş ya da ağaç şöyle seslenecek: 'Ey Müslüman, ey Allah'ın kulu, işte Yahudi arkamdadır, gel onu öldür!' Garkad adındaki ağaç müstesna. Çünkü o, Yahudilerin ağacıdır." |Buhârî ile Müslim]
9878- Huzeyfe radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, siz liderinizi öldürüp kılıçlarınızla vurmadıkça, en kötüleriniz dünyanıza vâris olmadıkça Kıyamet kopmaz." İTirmizî]
9879- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Dünyanın en mutlu insanı, alçak oğlu alçak olmadıkça Kıyamet kopmaz." [Tirmizî]
9880- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Nefsim kudret elinde olana yemin ederim ki, yırtıcı hayvanlar, insanlarla konuşuncaya, kişi kamçısının ucu ve pabucunun bağı ile konuşuncaya, kendi evinden ayrıldıktan sonra baldırı ailesinin ne yaptığını anlatıncaya kadar kıyamet kopmaz." [Tirmizî]
9881- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Devs kabilesi kadınlarının kıçları (tekrar) Zû"l-Halasa (putunun) etrafında dalga-lanmadıkça Kıyamet kopmaz." |Zû'l-Halasa (Devs kabilesinin) câhiliyelte taptıkları puttur.)
9882- Diğer rivayette onun Tebâle denilen mevkiide olduğu geçmiştir.
9883- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kahtânoğullarından bir adam çıkıp asası ile insanları yönetmedikçe kıyamet kopmaz." (İkisi de Buhârî ile Müslim'e ait.]
9884- Enes radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"La ilahe illallah diyen kimsenin üstüne asla kıyamet kopmaz." |Müsiim ve Tirmizî.]
9885- Enes radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Sene ay gibi, ay hafta gibi, hafta gün gibi, gün saat gibi, saat ateş kıvılcımı gibi olup da zaman birbirine yaklaşmadıkça (bereketi azalmadıkça) Kıyamet kopmaz." |Tirmizî.|
9886- İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kıyamet ancak insanların kötüleri üzerine kopar." (Müslim]
9887- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Fırat (nehri) altından bîr dağı ortaya çıkarmadıkça Kıyamet kopmaz. (Fırat o dağı ortaya çıkardığı zaman) insanlar, o altın için birbirini öldürecek, her yüz kişiden doksan dokuzu öldürülecek. Onlardan her biri 'Keşke kurtulan ben olsaydım!' diyecektir."
[Buhârî, Müslim, Ebû Dâvucl ve Tirmizî.|
9888- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Nefsim kudret elinde olana yemin ederim ki, kişi bîr kabre uğrayıp üzerine abanarak: 'Keşke bu kabrin içinde ben olsaydım' demedikçe kıyamet kopmaz. Halbuki bu sözü ona söyleten din değil, belâ olacaktır"
IMâlik, Buhârî ve Müslim.|
9889- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ceheâh ya da Cehcel denilen bîr adam hükümdar olmadıkça, günler geceler bitmez."
[Müslim]
9890- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Yeryüzü, içindekilerini altın ve gümüş direkler şeklinde dışarı kusacak. Katil gelip 'İşte ben bunun yüzünden öldürdüm,' Akrabadan ilgisini kesen gelip 'İşte ben bu uğurda yakınımla ilgimi kestim' diyecek; Hırsız gelip elim bunun yüzünden kesildi diyecek, sonra onu terkedip ondan hiç bir şey almadan geçip gidecekler." (Müslim ve Tirmizî.l
9891- Sellâme binti'1-Hurr radiyallahu anhâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kıyamet alâmetlerinden biri de; cemaatin imam bulmakta zorluk çekmesidir. O zaman kendilerine namaz kıldıracak imam bulamayacaklardır." [Ebû Dâvud]
9892- Abdullah bin Havale radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ey İbn Havale! Hilâfetin mukaddes yere indiğini gördüğün zaman, sarsıntılar, belâlar ve büyük olaylar yaklaşmış olacak. İşte o zaman kıyamet, insanlara benim şu elimin başına olan yakınlığından daha yakın olacaktır."
|İkisi de Ebû Davud'a aittir.|
9893- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"iki büyük islâm cemaati birbirleriyle çarpışmadıkça kıyamet kopmaz. Davaları bîr olduğu halde aralarında büyük bir savaş çıkacaktır. Her biri Allah Resulü olduğunu iddia eden otuza yakın yalancı deccâl çıkmadıkça da kıyamet kopmaz, ilim kalkmadıkça, zelzeleler çoğalmadıkça, fitneler artmadıkça, cinayetler baş göstermedikçe, içinizde mal çoğalmadıkça, zenginler zekât verecek kimse bulamaz hale gelmedikçe kıyamet kopmaz. (Mal o kadar çoğalacak ki) zenginler ondan kime zekât vermek isterlerse o buna, 'Benim ihtiyacım yoktur, başkasına ver!' diyecektir. İnsanlar (yaptıkları) binalarla (birbirleriyle yarışıp) böbürlenmedikçe kişi bir kabre uğrayıp da: 'Keşke burada ben yatsam!' temennisinde bulunmadıkça, güneş batıdan doğmadıkça kıyamet kopmaz.
Güneş batıdan doğduğu zaman iman etmedik kimse kalmayacak, bu ise daha önceden iman etmemiş ya da imanı hiçbir yarar sağlamamış olanların imanlarının kendilerine hiçbir yarar sağlamadığı zamandır, iki kişi alış veriş yapmak için elbise açacaklar, henüz alış veriş yapıp elbiseyi dürmeden aniden kıyamet kopacaktır. Kişi sağmal devesini sağmış kişi evine gelip henüz sütü içemedin kıyamet ani olarak bastıracak. Havuzunu (amir edip su dolduracak fakat o sudan kullanama-dan aniden kıyamet kopacak. Lokmasını ağzına götürüp daha yiyemeden kıyamet kopmuş olacak." s
9894- Diğer rivayet:
"Arap toprakları (Arap yarımadası) geniş otlaklar, nehirler haline dönüşmedikçe kıyamet kopmaz." (Buhârî ile Müslim.)
9895- Huzeyfe bin Esîd el-öifârî radiyal-lahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kıyamet on alâmet görülmedikçe kopmaz: Duman, deccâl, dabbedu'l-Arz, güneşin batıdan doğması, isa'nın yeryüzüne inmesi, ye'câc-me'cûc, doğuda bir, batıda bir ve Arap yarımadasında bir (yeryüzü) batışı olmak üzere üç batış. Bunların sonuncusu ise insanları mahşerlerine sürecek olan ateşin zuhurdur."
9896- Diğer rivayet:
"İnsanları savurup denize atacak olan kasırga."
9897- Diğer rivayet:
"Aden içlerinden insanların durdukları yerde onlarla duran, harekete geçtiklerinde de onlarla harekete geçerek onları sürükleyecek bir ateş çıkacak."
(Müslim, Ebü Dâvud ve Tirmizî.|
9898- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ganimet, insanlar arasında dolaşan mal olduğu, emanet kelepir, zekât altından kalkıl-mıyıcakmıs gibi bir borç olduğu, dinden başka gaye için ilim öğrenildiği, erkek karısına itaat ettiği ve anasına âsi olduğu, arkadaşını kendisine yaklaştırdığı, babasını uzaklaştırdı-
ğı, mescidlerde sesler yükseldiği, kabileye fa-sıkların başkanlık yaptığı, kavmin liderinin en rezilleri olduğu, şerrinden korkulan kişiye ikram edildiği, şarkıcı kadınlar ve çalgı aletleri zuhur ettiği, içkiler içildiği, bu ümmetinin sonunun, evvelkileri lanetlediği zaman, kırmızı rüzgârı, zelzeleyi, yere batmayı, insanların maymun ve domuza çevrilişini ve taşlamayı ve eskimiş ipi kopan bir kolyenin taneleri gibi birbiri ardısıra gelen alâmetleri beklesinler."
[Tirmizî.]
9899- Avf bin Mâlik radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kıyamet öncesi şu altı şeyi say: Benim ölümüm. Beytu l-Makdis' in fethi. Sonra koyun bağı gibi sizi alıp saracak olan iki büyük ölüm. Sonra malın çoğalması; hatta kişiye yüz dinar verilecek de hâlâ tatmin olmayıp öfkelenecek. Sonra içine girmedik Arap evi bırakmayan bir fitne. Sonra Asfar oğullarıyla (Rumlarla) aranızda olacak barış. Sonra barışı bozup her bir sancağın altında onikibin kişi olan seksen sancak altında size hücum edecekler." |Buhârî.]
9900- İbn Amr bin el-Âs radiyallahu anh'-dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"(Kıyamet için) ilk alâmet, güneşin battığı yerden doğması, kuşluk vakti yerden bir dâbbenin çıkması ki, bunların hangisi arkadaşından evvel çıkarsa, hemen öteki de onun izinde olacaktır." [Müslim ve Ebû Dâvud.|
9901- Ebû Umâme radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Dâbbe çıkıp herkesin alnını damgalayacak. Sonra (damgalılar) aranızda yaşayacak. Hatta deve satın alan birine başka biri: 'Bunu kimden satın aldın?' diye soracak da o şu
cevabı verecek: 'Alnı damgalı olanların birinden satın aldım.' [Ahmed]
9902- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ciyâd ne kötü bir vadidir?"
"Neden ey Allah'ın Resulü?" diye sorduklarında, şöyle buyurdu:
"Çünkü oradan dâbbe çıkıp üç kere haykırdıktan sonra doğu ile batı arasında yaşayan insanların tümünü damgalayacaktır."
İTaberânî, Mu'cemu'l Evsat'ta zayıf bir senedle. |
9903- Huzeyfe bin Esîd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Dâbbe, mescidlerin en büyüğünden zuhur edecektir. Tam onlar o haldeyken, yer sarsılacak ve gök yarılacak."
İbn Uyeyne dedi ki: "İmam dâbbenin çıkmadığını insanlara bildirmek üzere hacca gönderilecek, O (imam) topluluktan ayrıldıktan sonra ise dabbe çıkmış olacak."
(Taberânî, Mu'cemu'l-Evsat'ta]
9904- İbn Amr bin el-Âs radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Güneş batıdan doğduğu zaman, Iblîs secde için yere kapanacak ve şöyle seslenecek: 'Tanrım! Emret bana da istediğine secde edeyim.' Zebanileri hemen yanına üşüşüp Şöyle diyecekler:
'Ey onların efendisi! Nedir bu yalvarış, feryâdü figân?'
'Rabbimden beni belirli bir zamana kadar tehir etmesini diledim, işte belirli zaman geldi' diye cevap verecek.
Sonra Safa' nın yarık yerinden dâbbe çıkacak. İlk adımını Antakya'ya atacak, şeytana gelip onu tokatlayacak."
[Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr vel-Evsat'ta zayıf bir senedle]
9905- Muâz radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Beytü'l-Makdis imar edilecek, Yesrib (Medine) ise harap olacak, Yesrib'in harabı demek, melhamenin (büyük harbin) çıkması demektir. Melhamenin çıkısını Konstantiniy-ye'nin fethi takip edecektir. Kostantiniyye'nin fethini deccâlin çıkısı takip edecektir." Sonra elini anlattığı kimsenin dizine veya omuzuna vurarak şöyle dedi:
"Bu, senin -Muâz'ı kastediyor- burada oturduğun gibi gerçektir."
9906- Diğer rivayet:
"Melhame-i kübrâ (büyük savaş), Kons-tantiniyye (İstanbul)' un fethi ve deccâlin çıkışı yedi ay içinde olacaktır." |Ebû Dâvud ve Tirmizî.]
9907- Abdullah bin Büsr radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Melhame (Büyük savaş) İle Medine'nin fethi arasında altı yıl vardır. Yedinci senede deccâl çıkacaktır." |Ebû Dâvud.|
9908- İbn Amr bin el-Âs radiyallahu anh'dan:
"Biz Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem'in yanında yazarken, biri şöyle sordu:
'Hangi şehir, Konstantiniyye mi yoksa Rûmiye mi Önce fethedilecektir?' Şöyle buyurdu: 'Önce Hirakl'in şehri fethedilecektir'." [Dârimî.l
9909- Âişe radiyallahu anhâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu:)
"Bu ümmetin sonunda, yere batış, maymun ve domuza çevriliş ve taşlanma vukua gelecektir."
Dedim ki:
"Ey Allah'ın Resulü! İçimizde salih insanlar bulunurken biz helak olacak mıyız?"
"Evet. Zina çoğalınca" buyurdu. [Tirmizî]
9910- Nâfı' bin Utbe bin Ebû Vakkas radiyallahu anh'dan:
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: Yün elbiseler giyinmiş bir kavim batıdan gelerek Arap yarımadasında saldıracak ve orayı fethedeceklerdir.
Sonra Fârisîlerle savaşacaklar ve Allah onlara oranın da fethini müyesser kılacak. Sonra Rumlarla savaşıp Allah orasının da fethini onlara müyesser kılacak. Sonra deccâl ile savaşacaklar. Allah onun da fethini müyesser kılacaktır." |Muslim|
9911- Câbir radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in ölmeden bir ay Önce şöyle buyurduğunu duydum: 'SİZ bana kıyametten soruyorsunuz. Onu(n ne zaman olacağını) ancak Allah bilir. Allah'a yemin ederim ki, şu anda yaşayanlardan yüz sene sonra hiçbir canlı hayatta olmayacaktır' Hac döneminde hacılara su dağıtan Abdurrahman bunu kısa ömürle tefsir etti. Salim bin Ebu'1-Ca'd ise: "Bu ancak o gün ya-radılmış her nefistir' şeklinde yorumladı."
[Müslim ve Tİrmizî.|
9912- İkisi, Buhârî ve Ebû Dâvud, İbn Ömer'den aynısını naklettiler. Orada şöyle geçmektedir: "Bununla (yani zaman tahdidi ile) o asrın (o tarihte) son bulacağını kastetmiştir."
9913- Âişe radiyallahu anhâ'dan: "Bedeviler Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e geldikleri zaman: 'Kıyamet ne zaman kopacaktır?' diye sorarlardı. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, onlardan yaşça en genç olana bakıp şöyle derdi: 'Bu yaşarsa, henüz ihtiyarlamadan kıyamet üzerinize kopar.' Hişâm dedi ki: 'Bununla onun ölümünü kastediyor'." [Buhârî ve Müslim]
9914- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Yüz sene geçtiğinde yeryüzünde tek canlı kalmıyacaktır." [Rezîn]
9915- İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Dünyada tek bir gün kalsa bile (kıyamet kopmadan) Allah o günü uzatacak, adı adıma, babasının adı da babamın adına uygun Ehl-i beytimden mutlaka bir adam gelecek, daha önce zulüm ve haksızlıkla dolu olan yeryüzünü adalet ve insafla dolduracak."
[Ebû Dâvud ve Tirmizî.]
9916- Ümmü Seleme radiyallahu anhâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Mehdi benim soyumdan ve Fâtıma'mn evladından gelecektir." |Ebû Dâvud]
9917- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Mehdi bendendir. Onun alnı geniş, burnu ise ince olacaktır. Zulümle dolu olan yeryüzünü adalete boğacak, tam yedi yıl hüküm sürecektir." İTirmizî.]
9918- Ali radiyallahu anh'dan:
"O, oğlu Hasan'a bakarak şöyle dedi: 'Benim bu oğlum, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in buyurduğu gibi seyyiddir. Onun sulbünden bir adam çıkacak, İsmi Peygamberinizin ismi olacak, yaratılışında ona benzemeyecek, fakat ahlâkta ona benzeyecektir'."
[Ebû Dâvud]
9919- Ali radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Mehdi bizden Ehl-i beytten olacak; Allah onu bir gecede ıslah edecek Feyiz ve hikmetlerle donatacak)." [İbn Mâce]
9920- Fâtıma bint Kays radiyallahu an-lıâ'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem emretti. 'Namaz toplayıcıdır' diye seslenildi. Namazı bitirince gülerek minberin üstüne oturdu ve şöyle buyurdu: 'Herkes namaz kıldığı yerde kalsın!' Sonra buyurdu ki: ''Sisi buraya neden topladım, biliyor musunuz?'.
'Allah ve O'nun elçisi daha iyi bilir' dediler. Bunun üzerine şöyle buyurdu:
'Vallahi ben sizi bir şeye teşvik etmek için ya da bir şeyden korkutmak için toplamadım. Temîm ed-Darî -ki daha evvel lııristiyan idi de sonra biat edip müslüman olmuştu- bana Mesihu' d-Deccâl' i tıpkı daha Önce size anlattığım gibi anlattı ve dedi ki: "Lalım ve Cuzâm kabilelerinden oluşan tam otuz kişi İle birlikte gemiye binip denize açıldık, tam bir ay deniz dalgasıyla boğuştuk.
Dalgalar bizi Güneşin batısında bulunan bir adaya altı. Geminin kayıklarına binerek karaya çıktık. Kıllı acâyib bir yaratık yanımıza geldi. Arkasına baktığımız zaman kılın çokluğundan onun önünü göremiyorduk; de-dıkki:
"Yazık sana! Sen kimsin?"
"Ben Cessâse'yim."
"Cessâse nedir?"
"Ey cemaat! Manastırdaki falan adama gidin, sizi dört gözle bekliyor" dedi. Bize bir adamdan bahsedince korktuk, onun şeytan olduğunu sandık.
Hemen manastıra gittik. Hayatımızda görmediğimiz büyüklükte ve cesamette sıkı sıkıya bağlanmış bir adamla karşılaştık. Elleri boynuna bağlanmış, ayakları dizden aşağı kelepçeye vurulmuştu.
Dedik ki: "Yazık sana! Sen kimsin?"
"Siz benim haberimi almışsınız, önce siz söyleyin bakalım siz kimlersiniz?"
"Bİz Arablardan bir kavmiz. Gemiye binip denize açılmıştık, tam bir ay dalgalarla boğuştuktan sonra dalgalar bizi bir adanın kıyısına attı. Gemiden inip adaya çıktık, derken çok kıllı bir yaratıkla karşılaştık, kim olduğunu sorunca bize Cessâse olduğunu söyledi. Cessâse'nin ne olduğunu sorunca, bize: "Şu manastıra gidin! Orada sizi bekleyen haberinizi özleyen biri var" dedi ve işte biz de onun tavsiyesi üzerine buraya geldik ve seni gördük. "Onun bir şeytan olmayacağından emin değildik" dedik.
"Bana Beysan hurmalığını bildirin bakalım!"
"Onun nesini soruyorsun ki?"
"Onun hurmasından soruyorum nasıl ağaçları meyve veriyor mu?"
"Evet" dedik.
"Onun hurma vermemesi yakındır" dedi ve sordu:
"Şimdi söyleyin bakalım, Taberiye gölü ne halde?"
"Neden soruyorsun?"
"İçinde su var mı?"
"Çok su var."
"Onun suyu gidip kuruması yakındır."
"Bana Zuar kuyusundan haber verin!"
"Ne olmuş ona?"
"Nasıl suyu var mı? Onun suyu ile halk sulama yapıyor mu?"
"Onun çok suyu var. Halk hâlâ onun suyu ile arazilerini suluyor."
"Bana şimdi ümmilerin Peygamberinden söz edin!"
"Mekke'den çıkıp Medine'ye yerleşti."
"Arablar onunla çarpıştı mı?"
"Evet."
"Onlara ne yaptı?"
"Onları mağlup etti ve onlar O'na boyun eğdiler."
"Bu (gerçekten) oldu mu?"
"Evet."
"Onların O'na boyun eğmeleri hakkında daha iyi olmuştur. Şimdi ben size kendimi tanıtayım. Ben Mesîhu'd-Deccâl'im. Çıkmama izin verilmesi yakındır; çıkıp yeryüzünü dolaşacağım. Mekke-Medine hariç, uğradığım her memlekette konaklayacağım. Çünkü onların her ikisi bana yasaklanmıştır, giremem. Çünkü onlardan hangisine girmek istersem, elinde kılıç bir melek beni oradan uzaklaştıracak. Zira onun her gediğinde orasını koruyan melekler bulunmaktadır" dedi.
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, bu olayı anlattıktan sonra asâsıyla minbere vurarak: "Bu Taybe'dir, bu Taybe'dir, bu Tay-be'dir" dedi ve sonra:
"Nasıl size bunu anlatmıştım değil mi?" dedi. . "Evet" dediler.
"Benim size Deccâl, Mekke ve Medine hakkında anlattıklarım ile Temim'in verdiği bilgilerin aynı olması huşuma gitti. Dikkat edin o, Şam ya da Yemen denizindedir. Bilakis doğudandır. Hayır doğudan değildir. Hayır doğudan değildir. Hayır doğudan..." buyurdu ve eliyle Doğu'yu gösterdi.
(Fâtıma) dedi ki: "Ben bunu Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'den böyle duyup ezberledim."
9921- Onun rivayetlerinden:
Dedi ki: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'İn minberden şöyle dediğini duydum:
"Temîm ed-Darî'nin amcaoğulları, gemiye binip denize açılmışlar..." İlgili hadisi ser-detti.
9922- Onun rivayetlerinden: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Temîm'i (halkın yanma) çıkartıp, (o hadiseyi) anlara anlattı."
9923- Onun rivayetlerinden: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle hitap etti: 'Ey cemaat! Temîm ed-Darî bana şunu anlattı: Kavminden birtakım insanlar gemi ile denize açılmışlar, gemileri parçalanmış. Bazıları gemi tahtalarına binerek adaya çıkmışlar...'" İlgili hadisi zikredip nakletti.
9924- Onun rivayetlerinden:
Dedi ki: "O sallallahu aleyhi ve sellem öğleyi kıldırıp minbere çıktı."
9925- Onun rivayetlerinden:
"O, bir gün yatsı namazını biraz geciktirdi. Sonra çıkıp şöyle dedi: 'Beni geciktiren şey, Temîm ed-Dârtnin adada bulunan adam hakkında anlattığı hikâyesi olmuştur' Onda şöyle geçer: 'Cessâse ona: 'Şu köşke git!' dedi. Ben de oraya vardım ki, saçlarını sürüyen, yer ile gök arasında zıplayan zincire vurulmuş bir adam görünüverdi''."
9926- Onun rivayetlerinden: "Filistinlilerden birtakım insanlar gemiye binip denize açıldılar..." Benzeri rivayet. Ayrıca onda şöyle geçer:
"Ben Cessâse'yim" dedi. Dediler ki: "Haydi bize bildir!"
"Ben size bir şey bildirmiyeceğim ve size bir şey de sormayacağım. Kasabanın en uzak yerine gidin orada, size anlatacak ve sizden bir şeyler soracak olan bir adam bulacaksınız." Biz de bunun üzerine kasabanın en uzak yerine vardık, orada zincire vurulmuş bir adam bulduk." Benzeri.
Yine orada şöyle geçmektedir: "Dedi ki: 'Bana Filistin ile Ürdün arasında olan Beysân hakkında bilgi verin! Hurma veriyor mu?' 'Evet' dedik."
[Müslim, Tîrmizî ve Ebû Dâvud.]
9927- Onun (Ebû Davud'un) Câbir'den de benzeri rivayeti vardır. Onda Câbir'in
onun (Deccâlin) İbn Sayyâd olduğuna tanıklık ettiği geçmektedir. Dedim ki "O (İbnü's-Sayyâd) öldü."
Dedi ki: "O ölmüşse de (Deccâldir)."
"O müslüman oldu."
"O müslüman olmuşsa da (Deccâldir)" dedi.
"O Medine'ye girdi" dedim.
"Medine'ye girmişse de (Deccâldir)" dedi.
9928- en-Nevvâs bin Sem'ân radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir sabah Deccâl'den o kadar çok bahs etti ki, onun hurmalığın içinde olduğunu sandık. O'na doğru gittiğimizde bizim hâlimizin farkına varmış olacak ki bize sordu:
'Ne'niz vardır?' Dedik ki:
'Ey Allah'ın Resulü, sabahleyin Dec-câl'den o kadar çok bahsettin ki hatta biz onu hurmalığın içinde olduğunu sandık.'
'Benim hakkınızda korktuğum başka bir Deccâl'dır. Zira ben sağ iken Deccâl çıkarsa ona karşı ben sizi savunurum. Eğer çıktığında ben yoksam, o zaman herkes kendisini savunsun. Mamafih her bîr müslüman hakkında Allah ona karsı müdafaa etmekte vekilimdir. O (Deccâl) kısa kıvırcık saçlı bir gözü olan bir delikanlıdır, tıpkı Abdu'l-Uzzâ bin Ka-tan'a benziyor. Kim ona erişirse ona karşı Kehf sûresinin ilk ayetlerini okusun. O Şam ile Irak arasından çıkacak; sağa sola saldırıp azgtnlaşacak. Ey Allah'ın kulları sebat ediniz!' buyurdu.
Dedik ki: 'Ey Allah'ın Resulü! O yeryüzünde ne kadar kalacaktır?' Şöyle buyurdu:
'Kırk gün kalacak; ancak onun bir günü bir sene gibi, bir günü bir ay gibi, bir günü bir hafta gibi, diğer günleri ise sizin şimdiki günleriniz gibi olacaktır.'
Dedik ki: 'Ey Allah'ın Resulü! Bir sene gibi olan günde bize bir günlük namaz yetecek mi?' Şöyle buyurdu:
'Hayır (yetmez), siz o uzun günde, normal günlerinizdeki her namaz vakti kadar namazı takdir ederek kılın!'
'Peki onun yeryüzündeki hızı nedir?'
'O, rüzgârın sürüklediği yağmur gibidir. Bir kavme gidecek, onları davet edecek, onlar da ona iman edip onun davetini kabul edecekler. Göğe emredecek, yağmur yağdıracak, yere söyliyecek bitki bitirecek. Hayvanları akşamleyin dönerken, memeleri süt dolu dönecek, karınları da doymuş olup bol süt verecekler. Sonra başka bir kavme varacak onları davet edecek, fakat onlar onu reddedecekler. Bunun üzerine onlardan ayrılacak. Sabahleyin o zümrede bir kıtlık başgösterecek. Ellerinde mallarından hiç bir şey kalmıyacak. Bir harabeye uğrayacak: 'Haydi hazinelerini çıkart!' diyecek. Oranın hazineleri arı kovanları gibi kendisini izleyecek. Sonra gençlik ve neşe dolu olan bir çocuğu çağıracak ve ona kılıçla bir darbe indirip onu ikiye bölecek. Sonra ona: 'Haydi kalk!' diye çağıracak. Büyük bir sevinç ve parlak yüzle dirilecek. O böyleyken Allah Meryem'in oğlu Mesih'i, gökten, iki boyalı elbise içinde Şam'ın doğusundaki Beyaz Mİnare'ye, elini iki meleğin kanatlarına koymuş bir halde indirecek. Başını eğdiği zaman su damlayacak, kaldırdığı zaman ondan inci dâneleri gibi düşecek. Onun soluğunu duyan her kâfir hemen ölecek. Onun soluğu, kendi gözünün görebildiği yere kadar gidecek ve duyulacak. Ondan sonra Mesih onun peşine düşüp, ona Led kapısında yetişerek öldürecektir.
Sonra Isâ, Allah'ın onun şerrinden koruduğu bir kavmin yanına gelecek, yüzlerini ok-şayıp her birine cennetteki derecesine göre hitap edecektir.
Sonra Allah, İsa'ya: 'Ben bir takım kullarımı çıkardım ki, kimse onlarla savaşamaz. Haydi kullarımı Tûr dağına ilet!' diye vahye-decek. Ve her tepeden akın edip gelen Ye'cûc-Me'cûc'u gönderecek. Onların ilk bölümü Ta-beriye gölüne gelip oradaki suyun hepsini içecek. Sonradan gelen bölümü orada su bu-lamıyacak ve şöyle diyecekler: 'Hani bîr zaman burada su vardı, acaba şimdi ne oldu?' Isâ ile ashabı (Tûr dağında) muhasara altına alınacaklar. Hatta o gün onlardan biri için bir öküzün başı bugünkü birinizin yüz dinardan daha değerli olacak.
Bunun üzerine Isâ ve arkadaşları Allah'a yalvaracaklar. Allah Ye'cuc ve Me'cûc'un boyunlarına deve musallat kılacak ve hepsi birden tek kişinin ölümü gibi yere serilip ölecekler. Isâ ve arkadaşları (epeden aşağıya indiklerinde onların leşleri ve pis kokularından başka bir şey ile karşı {aşamayacaklar. Al-lah'dan onların oradan bir an önce kaldırılmasını dileyecekler. Allah da oraya deve boynu gibi büyük kuşlar gönderecek ve onları alıp Allah'ın dilediği yere götürüp atacaklar.
Sonra Allah bolca yağmur yağdıracak. Orasını ayna gibi tertemiz kılacak. Sonra yere şöyle denilecek: 'Haydi meyvelerini bitir, bereketini ver!' Bunun üzerine yeryüzü bitkisini bitirecek. O günde cemaat nar yiyecekler ve onun kabuğu altında gölgelenecekler. Allah her şeye bereket ihsan edecek. Yeni doğurmuş bir devenin sütü bir kitle insana yetecek, yeni doğuran bir ineğin sütü bir kabileye yetecek, bir koyunun sütü bir güruha yetecek. Ondan sonra Allah güzel kokulu bir rüzgâr gönderecek hepsinin koltuk altlarından geçecek ve her müslüman ve mü'minin ruhunu kabzedecek, geride insanların kötüleri kalacak, eşekler gibi herc-ü merc olacaklar ve Kıyamet işte onların üstüne kopacak.'"
Diğer rivayette "Hani bir zamanlar burada su vardı" kavlinden sonra şöyle geçmektedir: "Sonra yürüyüp Beytü'l-Makdis dağı olan Ağaçlı dağa varacaklar ve diyecekler ki 'Biz yeryüzünde öldürmedik kimse bırakmadık. Şimdi sıra göktekileri öldürmeye geldi.' Ondan sonra oklarını göğe doğrultup atacaklar. Allah onların oklarını kanlı olarak geri döndürecektir."
[Muslim, Ebû Dâvud ve Tirmizî.]
9929- İbn Mâce zayıf bir senedle, benzerini Ebû Ümâme'den nakletti.
Onda şöyle geçmektedir: "Onun fitnesinden birisi de bir bedeviye şöyle demesidir: 'Ben senin annen ile babanı diriltirsem, senin Rabbin olduğuma inanır mısın?' O da: 'Evet' diyecek. Bunun üzerine iki şeytan onun anne ve babasının kılığına girerek ona görünecekler ve şöyle diyecekler: 'Yavrum ona tâbi ol! O senin Rabbindir.'"
Yine onda şöyle geçer: "Mekke, Medine hariç yeryüzünde gitmedik ve dolaşmadık yer bırakmıyacak. Mekke ile Medine'nin hangi gediğine varıp içeriye girmek isterse, elinde kılıç bir melek onu oradan kovalayacak. Nihayet çorak arazinin bittiği yerdeki Zuray-bu'l-Ahmer'e konaklayacak. Bunun üzerine Medine üç kere sarsılacak.
Erkek-dişi ne kadar münafık varsa hepsi oradan çıkıp ona gidecek. Böylece Medine onlardan, demirin pası körüğün ateşiyle temizlendiği gibi temizlenecektir. İste o güne: 'Kurtuluş günü' denilecek."
Ümmü Şerîk dedi ki: "Ey Allah'ın Resulü! O zaman Araplar nerede olacak?" Şöyle buyurdu: "Onlar o zaman az olacaklar, çoğunluğu Beytü'l-Makdis'te bulunacak, imamları da salih bir adam olacaktır, imamları öne geçip sabah namazı kıldırırken İsâ inecek."
Onda ayrıca şöyle geçmekledir: "Dec-câl'in günleri, kırk senedir. O zaman, bir sene yarım sene; bir sene bir ay, bir ay bir hafta gibi olacak. Kalan son günleri de kıvılcım gibi pek kısa olacak, öylesine ki sabahleyin Medine'nin bir kapısında bulunan bir adam öbür kapıya yürüyemeden akşam olacak." Denildi ki: "Ey Allah'ın Resulü! Biz o zaman nasıl namaz kılacağız?" "Uzun günlerde saatlerini hesaplayıp kıldığınız gibi o zaman da namazlarınız için vakitleri öyle hesaplayıp takdir eder, ona göre namaz kılarsınız?" buyurdu.
"Sonra İsa, ümmetimin içinde adaletle hükmedecek; haçı kıracak, domuzu öldürecek, cizyeyi kaldıracak, zekâtı bırakacak. Ne koyuna ve ne de deveye zekât memuru gönderilmeyecek. İnsanlar arasındaki düşmanlıklar ve kin kalkacak. Akrep ve yılanların zehirleri olmayacak, hatta bir çocuk eliyle yılanla oynayacak da yılan onu sokmayacak. Kız çocuğu arslam kaçırmaya zorlayacak da arslan ona ilişmeyecek. Kurt koyunlar arasında sanki bir çoban köpeği imiş gibi bekleyip duracak. Kabın su ile dolduğu gibi yeryüzü din birliği ile dolacak. Allah'tan başka kimseye tapılmayacak. Harp, kavga namına hiç bir şey kalmayacak. Kureyş kabilesinden hükümdarlığı alınacak. Yeryüzü gümüş sofrası gibi olacak. Bitkisini Adem'in zamanındaki gibi bitirecek. Bir salkım üzümle bir nefer doyacak. Bir grup insan tek narla doyacak. Bir öküzün fiyatı şu kadar şu kadar olacak, bir kaç dirhemle bir at satın alınacak."
Denildi ki:
"Ey Allah'ın Resulü! Neden at o kadar ucuz olacak?"
"Harp olmayacağı için ona pek lüzum kalmayacak."
"Neden Öküz o kadar pahalı olacak?"
"Yeryüzünün tümü ekileceği için o, çok gerekli olacak. Deccâl çıkmadan önce, yeryüzünde üç şiddetli yıl olacak. İnsanlar açlık ve kıtlıkla karşı karşıya kalacaklar. Allah göğe birinci yılda yağmurun üçte birini tutmasını, yere de bitkinin üçte birini tutmasını emredecek, ikinci yılda göğe yağmurun üçte ikisini
tutmasını, yere de bitkisinin üçte ikisini tutmasını emredecek. Üçüncü senede göğe yağmurun tümünü tutmasını emredecek; hatta bir damla hile yağmur yağdırmayacak. Yere de bitkinin hepsini tutmasını emredecek, tek bitki bile bitirmeyecek. Allah'ın diledikleri hariç, tüm toynaklı hayvanlar helak olacak."
"Peki o zaman insanların gıdası ne olacak?"
"Onların gıdası, tehlîl, tekbir, teşbih ve tahmîd olacak. Bunlar onlarda yemek yerini tutacaktır" buyurdu.
Muharibi: "Bu hadisin bir öğretmene verilip okullarda çocuklara Öğretmesi sağlanmalıdır." dedi.
9930- İbn Amr bin el-Âs radiyallahu anh'-dan:
(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ye'cûc-Me'cûc, Adem'in neslindendir. Onlar insanlara gönderilse, onların yaşantılarını (bütünüyle) ifsâd ederler. Onlardan biri ardında zürriyetinden binden fazla kişi bırakmaksızın ölmeyecek. Onların ardından üç ümmet vardır: Tâvil, Târnes ve Mensek."
[Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr ve'l-Evsat'ta.]
9931- Onun Huzeyfe'den rivayeti: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ye'cûc bir ümmettir. Me'cûc de bir ümmettir. Her bir ümmet dörtyüz bin ümmettir. Onlardan bir adam sulbünden eli silahlı tam bin erkek görmeden Ölmez." Dedim ki:
"Ey Allah'ın Resulü! Onları bize anlatır mısın?" dedim. Şöyle buyurdu:
"Onlar üç sınıftır. Onların bir sınıfı erz gibidir."
"Erz ne demektir?"
"O, Şam'da bir ağaçtır ki o ağacın uzunluğu yüzyirmi arşındır. Göğe doğru yükselir" buyurdu ve ondan sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şunu ilave etti:
"İşte bunlara ne dağ dayanır ve ne de demir. Onların İkinci sınıfı da kulaklarının birini serer, ötekini de kendisine yorgan yapıp öyle yatar. Fil, yabani hayvan, deve ve domuz ne görürlerse yerler. Onlardan birisi öldüğünde de onu yerler, Onların bir ucu Şam'da, bir ucu Horasan'da olacaktır. Doğu nehirlerinin tümünü ve Taberiye gölünü de içeceklerdir."
9932- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bize DeccâFdan bahsetti. Anlattıkları arasında şunlar da vardı: 'Deccâl gelecek. Fakat Medine'nin yollarına girmesi yasaklanacaktır. Medine'nin bazı İşlenmedik tarlalarına kadar varıp konaklayacak. O gün ona karşı insanların en iyisi olan bir adam çıkacak ve şöyle diyecek:
'Şehâdet ederim ki sen, Allah Resulü sal-lallahu aleyhi ve sellem'in bize bildirdiği Deccâlsin.' Deccâl topluluğua şöyle diyecek:
'Ne dersiniz acaba, su adamı Öldürüp sonra, diriltsem benim durumumdan şüphe eder misiniz?'
'Hayır' diyecekler ve Deccâl adamı Öldürüp, sonra diriltecek. Deccâl onu diriltirken adam söyle diyecek: 'Vallahi kendimi hiç bugünkü kadar basiretli görmedim.' Deccâl yine: Onu Öldüreyim mi? diyecek fakat öldüre-miyecek.'
9933- Benzeri diğer rivayet:
Onda şöyle geçer: "Adam: 'İste Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in zikrettiği deccâl budur' dediği zaman, deccâl etrafındakilere emrederek: 'Onu alıp çarmıha gerin!' diyecek. Adamın karnı ve sırtı yediği darbelerden dolayı genişleyecek. O zaman Deccâl şöyle diyecek: 'Nasıl şimdi bana inanıyor musun?' Adam:
'Hayır; sen yalancı Mesîhu' d-Deccâl'sin' diyecek. Bu defa tepesinden başlayarak iki bacağını birbirinden ayırana dek bir testere ile onu biçip ikiye bölecek. İnsanlar iki parçanın arasından geçecekler. Ondan sonra ona: 'Haydi kalk bakalım!' diyecek, o da ayağa kalkıp doğrulacak. Ondan sonra ona: 'Nasıl simdi bana inanıyor musun?' diye soracak. O da: 'Şimdi seni daha iyi tanıdım' diyecek. Sonra insanlara şöyle hitap edecek: 'Ey insanlar! Artık bu (Deccâl) insanlara bir şey yapamayacak.' Bunun üzerine Deccâl, onu (mü'min adamı) boğazlamak için tutacak, fakat (adamın) boynu ile köprücük kemiği arası bakıra dönüşecek ve ona hiçbir şey yapamıyacak.
Ondan sonra onu (mümini) elleri ve ayaklarından tutup fırlatacak insanlar onu cehenneme fırlattığım sanacaklar. Oysa o cennete konulmuştur.' Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: 'İşte Alemlerin Rabbi katında en büyük şehit budur'
[Buhârî ile Müslim.|
9934- Huzeyfe radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ben Deccâlin yanında olanları slbette ondan bile daha iyi bilirim: Onun ytnından iki nehir akmaktadır. Biri görünürde bembeyaz sudur. İkincisi görünürde alevli ateştir. Ona erişen kimse alevli ateş olarak gördüğü nehrin yanına gelsin,,,Sonra gözlerini kapayarak başını eğip ondan içsin. Çünkü o ateş değil, buz gibi soğuk sudur. Deccâlin gözü kapalıdır. Gözünün üzerinde kalın bir deri vardır. İki gözü arasında 'Kâfir' yazılıdır. Okuryazar olsun ya da olmasın her mü'min onu rahatlıkla okuyacak."
9935- Diğer rivayet:
"Deccalin .sol gözü kördür. Saçı ve kılı boldur. Beraberinde cennet ye cehennem bulunmaktadır. Aslınad onun cenneti cehennem; cehennemi de cennettir."
[Buharı, Müslim ve Ebû Dâvud.l
9936- el-Muğîre radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e Deccâl hakkında benim sorduğum kadar hiç kimse sormamıştır. Bana dedi ki: 'Onun sana hiçbir zararı dokunmaz.'
Dedim ki: 'Diyorlar ki onun yanında bir ekmek dağı ve bir de su nehri varmış.' Şöyle buyurdu: 'Bu, Allah katında çok kıymetsiz bir Şeydir.' [Buhârî ile Müslim.]
9937- Ümmü Şerîk radiyallahu anhâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"insanlar Deccâlden mutlaka dağa kaçacaklar." Dedim ki: "Ey Allah'ın Resulü! O zaman Araplar nerde olacak?"
"Onlar o zaman (sayıca) pek az olacaklardır" buyurdu. [Müslim ve Tirmizî.]
9938- îmraıı bin Husayn radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Deccali duyan ondan kaçsın. Vallahi kişi ona gelir de onun saçtığı şüpheli şeylerden dolayı onu mü'min zanneder ve ona tâbi olur." |Ebû Dâvud.]
9939- İmrân bin Husayn radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kıyamete kadar Deccâlden daha büyük Adem neslinden kimse yaratılmayacaktır."
9940- Diğer rivayette: "Deccâlden daha büyük bir hadise" olarak geçmektedir. |Müslim|
9941- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Şüphesiz Allah tek gözlü değildir; Deccâl ise tek gözlüdür. Sağ gözü kördür. Sanki gözü büzülmüş bir üzüm tanesi gibidir."
9942- Diğer rivayet:
"ölünceye kadar hiçbirinizin Rabbini gârmiyeceğini bilirsiniz. Onun iki gözü arasında 'Kâfir' yazılıdır. Onun yaptıklarından hoşlanmayan rahatlıkla bunu görüp okuyabilecektir." [Buhârî, Müslim, Ebu Davud ve Tirmizî.l
9943- Onların Enes'ten rivayeti: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Hiçbir peygamber yoktur ki, ümmetini tek gözlü, yalancı deccâle karsı uyarmış olmasın. Dikkat edin! O, tek gözlüdür. Rabbiniz tek gözlü değildir. Onun iki gözü arasında 'Ke Fe Re' (harfleri) yazılıdır."
9944- Ubâde bin es-Sâmit radiyallahu anh'dan:
9935- Diğer rivayet:
"Deccalin sol gözü kördür. Saçı ve kılı boldur. Beraberinde cennet ye cehennem bulunmaktadır. Aslınad onun cenneti cehennem; cehennemi de cennettir."
[Buhârî, Müslim ve Ebû Dâvud.l
9936- el-Muğîre radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e Deccâl hakkında benim sorduğum kadar hiç kimse sormamıştır. Bana dedi ki: 'Onun sana hiçbir zararı dokunmaz.'
Dedim ki: 'Diyorlar ki onun yanında bir ekmek dağı ve bir de su nehri varmış.' Şöyle buyurdu: 'Bu, Allah katında çok kıymetsiz bir şeydir.' | Buhârî ile Müslim.]
9937- Ümmü Şerîk radiyallahu anhâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"İnsanlar Deccâlden mutlaka dağa kaçacaklar." Dedim ki: "Ey Allah'ın Resulü! O zaman Araplar nerde olacak?"
"Onlar o zaman (sayıca) pek az olacaklardır" buyurdu. [Müslim ve Tirmizî.]
9938- İmran bin Husayn radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Deccali duyan ondan kaçsın. Vallahi kişi ona gelir de onun saçtığı şüpheli şeylerden dolayı onu mü'min zanneder ve ona tâbi olur." [Ebû Dâvud.]
9939- İmrân bin Husayn radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kıyamete kadar Deccâlden daha büyük Adem neslinden kimse yumulmayacaktır."
9940- Diğer rivayette: "Deccâlden daha büyük bir hadise" olarak geçmektedir. |Muslim]
9941- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Şüphesiz Allah tek gözlü değildir; Deccâl ise tek gözlüdür. Sağ gözü kördür. Sanki gözü büzülmüş bir üzüm tanesi gibidir."
9942- Diğer rivayet:
"Ölünceye kadar hiçbirinizin Rabbini görmiyeceğini bilirsiniz. Onun iki gözü arasında 'Kâfir' yazılıdır. Onun yaptıklarından hoşlanmayan rahatlıkla bunu görüp okuyabilecektir." |Buhârî, Müslim, Ebu Davud ve Tirmizî]
9943- Onların Enes'ten rivayeti: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Hiçbir peygamber yoktur ki, ümmetini tek gözlü, yalancı deccâle karşı uyarmış olmasın. Dikkat edin! O, tek gözlüdür. Rabbiniz tek gözlü değildir. Onun iki gözü arasında 'Ke Fe Re' (harfleri) yazılıdır."
9944- Ubâde bin es-Sâmit radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Anlayamazsınız endişesiyle sizi Deccâle karşı uyardım. Mesîfıu'd-Deccâl kısa boylu, apışık ayaklı, kıvırcık saçlı ve tek gözlü, gözü ne şişkindir, ne de çukurdur. Eğer şaşıracak olursanız, şunu bilin ki Rabbiniz tek gözlü (kör) değildir." [Ebü Dâvud]
9945- O (Ebû Dâvud) ve Tirmizî, Ebû Ubeyde bin el-Cerrâh radiyallahu anh'dan:
Onda şöyle geçer: "Kim bilir belki beni görüp de söylediklerimi duyanların bazıları onu idrak eder."
Dediler ki: "Ey Allah'ın Resulü! O gün kalplerimiz nasıl olacaktır?"
"Aynı şimdiki gibi ya da daha iyi olacaktır" buyurdu.
9946- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: "O, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e Deccâl hakkında sordu. Şöyle buyurdu:
'O bugün bile yemek yemiş, sağdır. Onun hakkında hiçbir peygamberin ümmetine vermediği bilgiyi vereceğim. Onun sağ gözü sönüktür, ışıksızdır, (gözünün) bebeği yoktur, sanki duvara yapıştırılmış bir sümüktür. Sol gözü ise parlayan bir yıldız gibidir. Beraberinde hem cennet, hem de cehennem bulunmaktadır. Fakat cehennemi cennet ve suyu da ateştir. Dikkat edin! Ondan önce kasaba ehlini uyaracak iki adam dolaşacaktır. Bir kasabadan çıktıkları zaman, oraya Deccâlin arkadaşlarının ilki girecektir." |Rezîn.I
9947- Ebû Bekr radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Deccâl doğudan, Horasan denilen yerden çıkacaktır. Onlara, yüzleri deri kalkanlarını aıulıran bir kavim tâbi olacaktır." [Tirmizî]
9948- Ebû Bekre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Deccâlin annesi ile babasının tam otuz yıl çocukları olmayacak. Ondan sonra, yarardan çok zararı olacak, tek gözlü bir çocukları olacak. Onun gözleri uyuyacak, fakat kalbi uyumayacak." Sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bize onun ebeveynini anlattı: "Babası, uzun boylu, tıknaz burnu gagaya benzeyen bir adamdır. Annesi; memeleri uzun ve tombuldur."
Ebû Bekre dedi ki: "Sonradan biz Medine yahudileri arasında böyle bir çocuğun doğduğunu duyduk. Zübeyr bin Avvam ile ben gidip onun anne babasının yanına girdik. Baktık ki, onları aynı Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in anlattığı gibi bulduk. Dedik ki: 'Çocuğunuz var mıdır?' Şöyle dediler:
'Tam otuz sene çocuğumuz olmadı. Sonra bize, yararından çok zararı olan bir tek gözlü çocuğumuz oldu. Onun gözleri uyur, kalbi uyumaz.'
Hemen yanlarından çıktık; baktık güneşe karşı bir kadifeye sarılmış bir bebek mırıldanıyor. Yüzünü açıp şöyle dedi:
'Ne dediniz?'
'Bir şeyler dedik; sen dediklerimizi duydun mu?'
'Evet, gözlerim uyur, kalbim uyumaz' dedi."
[İkisi de Tirmizî'ye ait.]
9949- Enes radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Deccâle, İsfahan yahudilerinden taylasın giymiş yetmişbin kişi uyacaktır." [Müslim]
9950- Muhammed bin el-Münkedİr radiyallahu anh'dan:
"Câbir bin Abdullah'ı, İbnü's-Sayyâd'ın deccâl olduğuna dair yemin ederken gördüm.
Dedim ki: '(Bu hususta) Allah'a yemin mi ediyorsun?' Şöyle dedi: 'Ömer'in Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in katında bu hususta yemin ettiğini ve Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in buna itiraz etmediğini gördüm.' [Buhârî, Müslim ve Ebû Dâvud.]
9951- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: "Ömer, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile bir grup ashabı içinde gitti. İbn Sayyâd'ın, Benû Mağâle kalesi yanında çocuklarla oynadığını gördü. İbnü's-Sayyâd o günlerde buluğ çağına ermekteydi. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem onun sırtına eliyle vurdu. O bunun farkına varmadı. Sonra İbn Sayyâd'a dedi ki:
'Benim Allah' m Resulü olduğuma şehadet eder misin?' İbn Sayyâd ona bakıp şöyle dedi: 'Şehadet ederim ki sen cahillerin Peygamberisin.' Ondan sonra İbn Sayyâd, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e 'Benim Allah Resulü olduğuma sen şehadet eder misin?' diye sorunca, onu Allah Resulü reddederek: 'Ben Allah'a ve peygamberlerine iman ettim' dedi. Sonra Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona şöyle dedi:
'Ne görüyorsun?' Cevap verdi: 'Bana doğru olan da geliyor, yalan da geliyor.' Ona şöyle buyurdu: '(Yani) isleri karıştırıyorsun.'
Sonra ona şöyle dedi: 'Ben senin için bir şey sakladım.'
'O dumandır'dedi.
'Sus, haddini bil!' buyurdu. Bunun üzerine Ömer kızdı ve şöyle dedi:
'Ey Allah'ın Resulü! Bırak da onun boynunu vurayım.'
'Eğer o, o (Deccâl) ise ona asla zarar veremezsin. Eğer o değilse onu öldürmende bir fayda yoktur.'
İbn Ömer dedi ki:
Ondan sonra Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile Ubeyy bin Kâ'b İbn Say-yâd'ın bulunduğu hurmalığa gitti. Hurmalığa girer girmez, İbn Sayyâd'a görünmeden ondan bir şey duymak maksadıyla hurma dallarının arkasına gizlendi. Sonra Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem onu kadifeden bîr döşeği üzerine uzanmış bir şeyler mırıldanırken gördü. Hurma dallarının ardında gizlenen Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'i, İbn Sayyâd'ın annesi gördü. İsmi Saf olan İbn Sayyâd'a annesi şöyle seslendi: 'Ey Sâf! İşte Muhammedi' İbn Sayyâd bunu duyunca hemen yerinden fırladı. Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: 'Keşke onu o halinde bıraksaydı.' ibn Ömer dedi ki:
Bunun üzerine Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ayağa kalkıp Allah'a lâyık olduğu veçhiyle hamdü senada bulundu. Sonra Deccâli anlatarak şöyle buyurdu:
'Ben sizi ona karşı uyarıyorum. Kavmini ona karşı uyarmayan hiçbir peygamber yoktur. Nuh da kavmini ona karşı uyarmıştır. Lâkin ben onun hakkında hiçbir peygamberin kavmine demediği şeyi söyleyeceğim. Şunu iyi bilin ki o tek gözlüdür, Allah ise tek gözlü değildir'
9952- Diğer rivayet:
"(Resûlullah) 'Senin için bir şey gizledim.' demişti ve ona göğün apaçık bir dumanla geleceği gün (için) bir şey gizlemiştir."
[Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Tirmizî.]
9953- O (Tirmizî) ve Müslim, Ebû Sâ-İd'den:
Dedi ki: "Ne görüyorsun?" "Su üstünde bir taht görüyorum." "Sen iblis'in tahtını denizde görüyorsun" buyurdu.
9954- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, İbn Sayyâd'a sordu: 'Cennetin toprağı nedir?' 'Ey Ebû'l-Kâsım! Bembeyaz undur, misk-dir. deyince: 'Doğru söyledin' buyurdu."
9955- Diğer rivayet:
"İbn Sayyâd, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e cennetin toprağım sordu. O da şöyle buyurdu: 'Bembeyaz un ve halis misktir'." [Müslim]
9956- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: "Hac veya umreye gitmek üzere yola çıktık. Beraberimizde İbn Sayyâd da vardı. İnsanlar dağıldılar ve ben İbn Sayyâd ile yalnız kaldım. Hakkında söylenen şeylerden dolayı ondan çok ürktüm. Eşyasını getirip benim eşyamın yanına koydu. Dedim ki: 'Hava çok sıcak, eşyanı ağacın altına koysan!' O da bu teklifimi kabul edip eşyasını ağacın altına koydu.
Derken bir koyun göründü. O gidip onun süründen gelirdi ve: 'Buyur iç!' dedi. Onun elinden içmek istemediğim için: 'Hava sıcak süt de sıcaktır, canım çekmiyor, içmek istemiyorum' dedim.
'İnsanların hakkımdaki dedikodularından dolayı bir ip alıp ağaçta kendimi asmak istiyorum, ey Ebû Saîd! Siz Ensâr topluluğuna Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in hadisi gizli kaldığı kadar hiç kimseye gizli kalmamıştır. Sen Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in hadisini en iyi bilenlerden biri değil misin?' Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in 'O (Deccâl) kâfirdir' dememiş midir? Halbuki ben müslümanım. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, onun (Deccâlin) kısır olacağını, çocuğunun olmayacağını demedi mi? Oysa benim Medine'de bıraktığım çocuğum vardır. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, onun hakkında Medine ile Mekke'ye giremez, demedi mi? Oysa ben Medine'ye girdim. Oradan da Mekke'ye gitmek üzere yoldayım.'
Ebû Saîd dedi ki: 'Hatta nerdeyse ben onu mazur görecektim.' Sonra Ebû Saîd dedi ki: 'Vallahi ben onun nerede doğduğunu ve şimdi nerede olduğunu biliyorum. Kendisine şöyle dedim: 'Geride kalan diğer günlerin hakkında vah senin haline!'
9957- Diğer rivayet:
"İbn Sayyâd'a denildi ki: 'O adam (Deccâl) olman, seni sevindirir mi?'
'Bana arzolunsa geri çevirmezdim' dedi." | Müslim veTirmizî]
9958- Nâfi' radiyallahu anh'dan:
"İbn Ömer, İbn Sayyâd'la Medine yollarının birinde karşılaştı ve onu kızdıracak bir söz söyledi. Birden şişip yolu dolduracak kadar kocaman oldu. Gelip durumu Hafsa'ya bildirince, Hafsa şöyle dedi: 'Allah seni esirgesin! İbn Sayyâd'dan ne istedin? Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in onun hakkında şöyle buyurduğunu bilmiyor musun: 'O (Deccâl) ancak Öfkesinden dolayı kendinden geçiverip çıkacaktır'."
9959- Diğer rivayet:
îbn Ömer dedi ki: "Ona iki kere rastladım. Bir keresinde kavmİyle birlikte iken rastladım ve onlara dedim ki: 'Onun o (Deccâl) olduğunu mu konuşuyorsunuz?'
'Hayır vallahi!' dediler. Ben de onlara şöyle dedim: 'Bana yalan söylediniz. Vallahi kavminizden biriniz bana onun malca ve çocukça hepinizden daha zengin oluncaya kadar Ölmeyeceğini söyledi. Söylendiğine göre bugün o İddia edildiği gibidir.' Dedi ki: 'Biraz daha konuştum. Sonra ondan ayrıldım. Ona başka bir defa daha rastladım. Baktım ki gözü şişmiş. Dedim ki: Bu gözün ne. zaman şişti?'
'Bilmiyorum' dedi.
'Sen başında olan gözünü nasıl bilmezsin?' dedim.
'Allah dilerse onu senin bu sopanda bile yaratır' dedi.
Sonra eşeğin anırmasından daha şiddetli bir şekilde anırdı. Bunun üzerine arkadaşlarımdan bazıları kırıhncaya kadar sopamla ona vurduğumu iddia ettiler. Fakat 'Vallahi ben bunun farkına varamadım'dedi.
(Râvi) dedi ki: O (İbn Ömer), hemen gidip durumu mü'minlerin annesine (Hafsa'ya) anlattı ve o da şöyle dedi: 'Ondan ne istiyorsun? Onun şöyle söylediğini bilmiyor musun?: 'Onu insanların üzerine gönderecek ilk sey, bir ğeye öfkelendiği zaman meydana gelen öf-keşidir'." |Müslim|
9960- Câbir radiyallahu anh'dan:
Dedi ki: "Harre harbinde İbn Sayyâd'ı kaybettik." [Ebû Dâvud]
9961- es-Sa'b bin Cüsâme radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Deccâl, halk ondan bahsi terketmedikçe, imamlar da minberden onun hakkında söz söylemeyi bırakmadıkça çıkmayacaktır."
[İbn Ahmed]
9962- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in yanında deccâlden sözedildi; şöyle buyurdu:
'Onun annesi kabrinde doğuracak. Onu doğurduğu zaman, kadınlar onu Hattâin'de yüklenip taşıyacaklar.'
[Taberânî, Mu'cemu'I-Evsat'ın meçhul bir senedle.]
9963- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, Meryemoğlu isa'nın adalet sahibi olarak inmesi yakındır. O inecek, haçı kıracak, domuzu Öldürecek, cizyeyi kaldıracak, (bu surette) mal da o kadar çoğalacak ki, kendisine (zekât ya da sadaka) verilmek istenen kimse onu kabul etmiyecek."
9964- Diğer rivayet:
"O zaman yapılacak, tek secde tüm dünya ve içindekilerden daha hayırlı olacaktır."
Sonra Ebû Hureyre dedi ki: "İsterseniz: 'Kitab ehlinden hiç kimse yoktur ki ölümünden önce ona inanmış olmasın' mealindeki âyetini (Nisa, 159) okuyun!"
9965- Diğer rivayet:
"İmamınız kendinizden olduğu halde, Meryemoğlu İsâ size inince durumunuz nice olacak?"
9966- Diğer rivayet:
"İçinizden (biri) imamlık ettiği zaman..." İbn Ebî Zi'b, bunu "Rabbinizin Kitâb'ı, Peygamberinizin sünnetiyle size imamlık ettiğinde" olarak tefsir etti.
9967- Diğer rivayet:
"Meryemoğlu (İsâ) behemehal inecektir..." Benzeri. Ayrıca onda şöyle geçmektedir: "Düşmanlık, küsüşme ve kıskançlık ortadan kalkacaktır."
9968- Diğer rivayet:
"Onunla (İsâ ile) benim aramda hiçbir peygamber yoktur. O şüphesiz inecektir. Onu gördüğünüz zaman tanıyın! O, orta boylu, beyaza çalar kırmızı renktedir. Sarıya boyalı iki elbise içinde olacak. Yağmur yağmasa da saçından su damlayacaktır. insanlarla İslâm için savaşacaktır. Mesihu'd-Deccâl'i öldürecek, sonra yeryüzünde tam kırk sene kalacak. Sonra ölecek ve namazını müslümanlar kılacaklardır." [Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Tirmizî.l
9969- Câbir radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Ümmetimden bir taife hak üzere galip olarak tâ kıyamete kadar devamlı olarak savaşacaklardır. Isâ inecek; emirleri: 'Haydi gel, bize namaz kıldır!' diyecek. Buna karşılık: 'Kiminiz kiminizin emîridir. Bu, Allah'ın bu ümmete bir lütfü keremidir' diyecek." [Müslim]
9970- İbn Amr bin el-As radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Deccâl ümmetimin içinde çıkacak ve kırk (zaman) kalacak, kırk gün mü, kırk ay mı ya da kırk sene mi bilmiyorum. Derken Allah Isâ Aleyhisselam'ı Urve bin Mes'ûd kılığında gönderecek. Onu (Deccâli) arayıp bulacak ve öldürecek. Sonra insanlar yedi sene dostça yaşayacaklar. Aralarında en ufak bîr düşmanlık ve kırgınlık bile olmayacak. Sonra Allah, Şam tarafından soğuk bir rüzgâr gönderecek. Kalbinde zerre kadar iyilik veya iman bulunan herkesi öldürecek. Hatta biriniz bir dağın içine girse bile, onu bulup orada enseleyecek ve öldürecek. Buna karşılık insanların kötüleri, kuş hafifliğinde yabani hayvanların tabiatında kalacaklar. Ne marufu emredecekler, ne de münkerden alıkoyacaklar. Onlara şeytan görünecek ve şöyle diyecek: 'Bana icabet etmiyecek misiniz?'
'Bize ne emrediyorsun ki?' dediklerinde hemen onlara putlara tapmayı emredecek. Onlar o durumdayken azıkları bol verilecek, yaşantıları güzel olacak. Sonra sûra üfürük-cek; hemen herkes ona boyun bükecek. Onu ilk duyan, devesinin havuzunu sıvayan adam
olacak. Hemen oracıkta Ölecek, insanlar da ölecekler. Sonra Allah, çiği gibi veya gölge gibi (bunlardan hangisi olduğunda şüphe eden hadisin ravilerinden Nu'man dır) bir yağmur gönderecek ve onların cesetlerini bir bitki gibi yerden bitirecek. İkinci bir sûr üfü-rülecek. İnsanlar hemen dirilip ayağa fırlayacaklar. Sonra onlara şöyle denilecek:
'Ey insanlar! Rabbinize gelin bakalım! Bunları durdurun! Çünkü onlar sorguya çekilecekler.' Sonra denilecek ki:
'Haydi cehenneme gidecekleri çıkarın!'
'Kaç kişiden?'
'Her bin kişiden doksandokuz kişi' denilecek. İşte çocukları bir anda ihtiyarlatacak gün o gündür, işte baldırların açılacağı gün o gündür." [İkisi de Müslim'e ait]
==========================================
9865- Bu hadisi Buhârî (rikâk 39/3,
VII, 191), Yahyâ b. Yûsuf an Ebî Bekr an Ebî Husayn an Ebî Sâlih an Ebî Hureyre
senedi ile tahrîc etti.
9866- Bu hadisi Tirmizî (2213), Muh. b.
Ömer b. Hayyâc an Yahyâ b. Abdirrahman el-Erhabî an Ubeyde b. el-Esved an Mücâlid an Kays b. e. Hâzım ani'l-Müstevrid senedi ile tahrîc etti ve
isnâdı hakkında "garîb" hükmü verdi.
9867- Bu hadisi Buhârî (fiten 24/1, VIII, 100) ve Müslim (fiten 42, s. 2227), ez-Zührî an Saîd b. el-Müseyyeb an Ebî Hureyre asl-ı senedi
ile tahrîc ettiler.
9868- Bu hadisi Tirmizî (2217), Ah. b. Meni' an Hüseyn b. Muh. el-Bağdâdî an Şeybân
an Yahyâ b. e. Kesîr an Ebî Kılâbe an Sâlim an ebîhî senedi ile tahrîc etti ve
isnâdı hakkında "hasen garîb sahîh" hükmü verdi.
9869- Bu hadisi Buhârî (fiten 24/1, VIII, 100) isnâdsız olarak
irâd etti.
9870-9871-9872- Bu hadisi Buhârî (menâkıb 25, IV, 174-5; cihâd
95-6, III, 233), Müslim (fiten 62-6, s. 2233-4), Ebû
Dâvud (4303-4) ve Tirmizî (2215), Saîd b. el-Müseyyeb, Hemmâm b. Münebbih, el-A'rec, Ebû Sâlih, Kays
b. e. Hâzım an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
9873- Bu hadisi Ebû Dâvud (4305), Ca'fer b. Müsâfir an Hallâd b. Yahyâ an Beşîr
b. el-Muhâcir an Abdillah b. Büreyde an ebîhî senedi ile tahrîc
etti.
9874- Bu hadisi Müslim (fiten 34, s. 2221), Züheyr b. Harb an Muallâ b. Mansûr
an Sül. b. Bilâl an Süheyl an ebîhî an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc
etti.
9875- Bu hadisi Müslim (fiten 37, s. 2223), İbn
Uleyye an Eyyûb an Humeyd b. Hilâl an Ebî Katâde an Yuseyr b. Câbir an İbn
Mes'ûd senedi ile tahrîc etti.
9876- Bu hadisi Müslim (fiten 78, s. 2238), Sevr b.
Zeyd an Ebî'l-Gays an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc etti.
9877- Bu hadisi Buhârî (cihâd 94/2, III, 232) ve Müslim (fiten 82, s. 2239), Ebû
Sâlih ve Ebû Zür'a an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
9878- Bu hadisi Tirmizî (2170), Kuteybe an Abdilazîz b. Muh. an
Amr b. e. Amr an Abdillah b. Abdirrahman el-Ensârî an Huzeyfe senedi ile tahrîc
etti ve isnâdı hakkında "hasen" hükmü verdi.
9879- Bu hadisi Tirmizî (2209), Amr b. e. Amr an Abdillah b.
Abdirrahman el-Ensârî an Huzeyfe senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında
"hasen garîb" hükmü verdi. İsnâdı Elbânî'ye göre sahîhtir.
9880- Bu hadisi Tirmizî (2181), Süfyân b. Vekî' an ebîhî ani'l-Kâsım
b. el-Fadl an Ebî Nadre el-Abdî an Ebî Saîd senedi ile tahrîc etti ve isnâdı
hakkında "garîb" hükmü verdi.
9881-9882- Bu hadisi Buhârî (fiten 23, VIII, 100) ve Müslim (fiten 51, s. 2230), ez-Zührî an Saîd b. el-Müseyyeb an Ebî Hureyre asl-ı senedi
ile tahrîc ettiler.
9883- Bu hadisi Buhârî (fiten 23/2, VIII, 100) ve Müslim (fiten 60, s. 2232), Sevr b.
Zeyd an Ebî'l-Gays an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
9884- Bu hadisi Müslim (îmân 234, s. 131) ve Tirmizî
(2207), Sâbit an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
9885- Bu hadisi Tirmizî (2232), Abbâs ed-Drî an
Hâlid b. Mahled an Abdillah b. Ömer el-Ömerî an Sa'd b. Saîd el-Ensârî an Enes senedi ile tahrîc
etti ve isnâdı hakkında "garîb" hükmü verdi.
9886- Bu hadisi Müslim (fiten 131, s. 2268), Züheyr b. Harb an Abdirrahman b.
Mehdî an Şu'be an Alî b. el-Akmer an Ebî'l-Ahvas an İbn Mes'ûd senedi ile
tahrîc etti.
9887- Bu hadisi Buhârî (fiten 24/2, VIII, 100-1), Müslim (fiten 29-31, s. 2219-20),
Ebû Dâvud (4313-4) ve Tirmizî (2569), Ebû Sâlih, Hafs b. Âsım ve el-A'rec an
Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
9888- Bu hadisi Mâlik (cenâiz 53, s. 241), Buhârî (fiten 22, VIII,
100) ve Müslim (fiten 53-4, s. 2231), el-A'rec ve Ebû Hâzım an Ebî Hureyre asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler. Lafız Müslim'in Ebû Hâzım rivayetine
aittir.
9889- Bu hadisi Müslim (fiten 61, s. 2232), Muh. b.
Beşşâr an Abdilkebîr b. Abdilmecîd an Abdilhamîd b. Ca'fer an Ömer b. el-Hakem
an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti.
9890- Bu hadisi Müslim (zekât 62, s. 701) ve Tirmizî
(2208), Muh. b. Fudayl an ebîhî an Ebî Hâzım an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
9891- Bu hadisi Ebû Dâvud (581), Hârûn b. Abbâd an Mervân an
Talha Ümm Gurâb an Akîleti'l-Fezâriyye an Sellâme senedi ile tahrîc etti.
Elbânî'ye göre zayıftır.
9892- Bu hadisi Ebû Dâvud (2535), Ah. b. Sâlih an Esed b. Mûsâ
an Muâviye b. Sâlih an Damre an İbn Zuğb el-İyâdî an İbn Havâle senedi ile
tahrîc etti.
9893- Bu hadisi Buhârî (fiten 25/2, VIII, 101) ve Müslim (fiten 17, s. 2214), el-A'rec
ve Hemmâm b. Münebbih an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler. Lafız Buhârî'ye (el-A'rec) aittir. Müslim'in metni oldukça kısadır.
9894- Bu rivayeti Müslim (zekât 60, s. 701), Kuteybe
an Ya'kb b.
Abdirrahman an Süheyl an Ebî Sâlih an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc
etti.
9895-9897- Bu hadisi Müslim (fiten 39-40, s. 2225-6), Ebû
Dâvud (4311) ve Tirmizî (2183), Eb't-Tufeyl an Huzeyfe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
9898- Bu hadisi Tirmizî (2211), Alî b. Hucr an Muh. b. Yezîd
el-Vâsıtî ani'l-Müstelim b. Saîd an Rumeyh el-Cüzâmî an Ebî Hureyre senedi ile
tahrîc etti ve isnâdı hakkında "garîb" hükmü verdi.
9899- Bu hadisi Buhârî (cizye 15, IV, 68), el-Humeydî
ani'l-Velîd b. Müslim an Abdillah b. el-Alâ' b. Zebr an Busr b.
Ubeydillah an Ebî İdrîs an Avf senedi ile tahrîc etti.
9900- Bu hadisi Müslim (fiten 118, s. 2260) ve Ebû
Dâvud (4310), Ebû Hayyân an Ebî Zür'a an İbn Amr asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
9901- Bu hadisi Ahmed (V, 268), Hacîn b. el-Müsennâ an Abdilazîz b. e. Seleme an
Ömer b. Abdirrahman b. Atiyye an Ebî Umâme senedi ile tahrîc etti.
Heysemî güvenilir bir râvi olan Ömer
dışındaki râvilerinin Sahîh ricâlinden olduğunu söyledi (Mecma‘ VIII, 6). Elbânî'ye
göre isnâdı sahîhtir.
9902- Bu hadis, râvisi Riyâh b. Ubeydillah b. Ömer sebebiyle
zayıftır (Mecma‘ VIII, 7). Elbânî'ye göre zayıftır.
9903- Heysemî'ye göre ravileri Sahîh ricâlindendir
(Mecma‘ VIII, 8).
9904- İsnâdı içinde yer alan İsh. b. İbr. b. Zeberyak zayıftır
(Mecma‘ VIII, 8).
9905- Bu hadisi Ebû Dâvud (4294), Abbâs el-Anberî an Hâşim b.
el-Kâsım an Abdirrahman b. Sâbit b. Sevbân an ebîhî an Mekhl an
Cübeyr b. Nüfeyr an Mâlik b. Yuhâmir an Muâz senedi ile tahrîc
etti. Elbânî'ye göre isnâdı sahihtir.
9906- Bu rivayeti Ebû Dâvud (4695), Tirmizî (2238) ve İbn Mâce
(4092), Ebû Bekr b. e. Meryem ani'l-Velîd b. Süfyân an Yezîd b. Kuteyb an Ebî
Bahriyye asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî isnâdı hakkında
"garîb" hükmü verdi. Elbânî zayıf hükmü verdi.
9907- Bu hadisi Ebû Dâvud (4296), Hayve b. Şurayh an Bakiyye an
Bahîr an Hâlid an İbn e. Bilâl an Abdillah b. Busr senedi ile tahrîc etti.
9908- Bu hadisi Dârimî (I, 126), Osmân b. Muh. an Yahyâ b.
İshâk an Yahyâ b. Eyyûb an Ebî Kubayl an İbn Amr senedi ile tahrîc etti.
9909- Bu hadisi Tirmizî (2185), Ebû Kureyb an Sayfî b. Rib'î an
Abdillah b. Ömer an Ubeydillah b. Ömer ani'l-Kâsım b. Muh. an Âişe senedi ile
tahrîc etti.
9910- Bu hadisi Müslim (fiten 38, s. 2225), Kuteybe
an Cerîr an Abdilmelik b. Umeyr an Câbir b. Semure an Nâfi' senedi ile tahrîc
etti.
9911- Bu hadisi Müslim (fadâilu's-sahâbe 218, s.
1966), İbn Cüreyc an Ebî'z-Zübeyr an Câbir asl-ı senedi ile
tahrîc etti.
9912- Bu hadisi Buhârî (mevâkît 40, I, 149), Müslim (fad. sah. 217, s. 1965-6),
Ebû Dâvud (4348) ve Tirmizî (2251), ez-Zührî an Ebî Bekr b. Sül. b. e. Hasme ve Sâlim b.
Abdillah b. Ömer an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
9913- Bu hadisi Buhârî (rikâk 42/2, VII, 192) ve Müslim (fiten 136, s. 2269), Hişâm
b. Urve an ebîhî an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
9914- Bu hadisi Müslim (fad. sah. 219), Dâvud an Ebî
Nadre an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc etti.
9915- Bu hadisi Ebû Dâvud (4282) ve Tirmizî (2231), Âsım an Zir
an İbn Mes'ûd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Tirmizî, isnâdı hakkında "hasen sahîh" hükmü verdi.
9916- Bu hadisi Ebû Dâvud (4284) ve İbn Mâce (4086),
Ebû'l-Melîh el-Hasan b. Ömer an Ziyâd b. Beyân an Alî b. Nufeyl an Saîd b. el-Müseyyeb an Ümmi Seleme asl-ı senedi
ile tahrîc ettiler. Elbânî'ye göre isnâdı sahîhtir.
9917- Bu hadisi Ebû Dâvud (4285), Sehl b. Temmâm an İmrân
el-Kattân an Katâde an Ebî Nadre an Ebî Saîd senedi ile;
Tirmizî ise yakın mânâsı ve uzun bir metinle (2232),
Ebû's-Sıddîk an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Elbânî'ye göre isnâdı hasendir.
9918- Bu hadisi Ebû Dâvud (4290), Hârûn b. el-Muğîre an Amr b.
e. Kays an Şuayb b. Hâlid an Ebî İshâk an Alî senedi ile tahrîc etti.
9919- Bu hadisi İbn Mâce (4085), Osmân b. e. Şeybe an Ebî Dâvud
el-Haferî an Yâsîn an İbr. b. Muh. b. el-Hanefiyye an ebîhî an Alî senedi ile
tahrîc etti.
İbr. b. Muh. ihtilâflı bir râvidir. Elbânî'ye göre isnâdı sahîhtir.
9920-9926- Bu hadisi Müslim (fiten 119-122, s. 2261-65),
Ebû Dâvud (4325-7), Tirmizî (2253) ve İbn Mâce (4074), eş-Şa'bî an Fâtima asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
İlk dört lafız Müslim'e, 9925. nolu Ebû Dâvud'a ve
sonuncusu Tirmizî'ye aittir.
9927- Bu hadisi Ebû Dâvud (4328), Vâsıl b. Abdi'l-a'lâ an İbn
Fudayl ani'l-Velîd b. Abdillah b. Cumey' an Ebî Seleme b. Abdirrahman an Câbir
senedi ile tahrîc etti.
el-Velîd ihtilâflı bir râvidir.
9928- Bu hadisi Müslim (fiten 110-1, s. 2250-5), Ebû
Dâvud (4321), Tirmizî (2240) ve İbn Mâce (4075-6), Abdurrahman b. Yezîd b.
Câbir an Yahyâ b. Câbir an Abdirrahman b. Cübeyr b. Nufeyr an ebîhî
ani'n-Nevvâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
9929- Bu hadisi İbn Mâce (4077), Alî b. Muh. an Abdirrahman
el-Muhâribî an İsm. b. Râfi' an Ebî Zür'a Yahyâ b. e. Amr an Ebî Umâme
senedi ile tahrîc etti.
9930- Râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma‘ VIII,
6).
9931- Râvilerinden Yahyâ b. Saîd el-Attâr zayıftır (Mecma‘
VIII, 6).
9932- Bu hadisi Buhârî (fadâ'ilu'l-Medine 9, II, 223; fiten 27,
VIII, 103) ve Müslim (fiten 112, s. 2256), ez-Zührî an Ubeydillah b. Abdillah b.
Utbe an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
9933- Bu rivâyeti Müslim (fiten 113, s. 2256-7), Muh.
b. Abdillah b. Kuhzâz an Abdillah b. Osmân an Ebî Hamza an Kays b. Vehb an
Ebî'l-Veddâk an Ebî Saîd senedi ile tahrîc etti.
9934-9935- Bu hadisi Buhârî (fiten 26, VIII, 103), Müslim (fiten 105-8, s. 2249-50) ve
Ebû Dâvud (4315), Rib'î an Huzeyfe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
9936- Bu hadisi Buhârî (fiten 26/1, VIII, 101-2) ve Müslim (fiten 115, s. 2258), İsmaîl
b. e. Hâlid an Kays ani'l-Muğîre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
9937- Bu hadisi Müslim (fiten 125, s. 2266) ve
Tirmizî (3930), İbn Cüreyc an Ebî'z-Zübeyr an Câbir an Ümmi Şerîk asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
9938- Bu hadisi Ebû Dâvud (4319), Mûsâ b. İsm. an Cerîr an
Humeyd b. Hilâl an Ebî'd-Dehmâ an İmrân senedi ile tahrîc etti.
9939-9940- Bu hadisi Müslim (fiten 126-7, s. 2266-7),
Eyyûb es-Sahtiyânî an Humeyd b. Hilâl an İmrân asl-ı senedi ile tahrîc etti.
9941-9942- Bu hadisi Buhârî (fiten 26, VIII, 102), Müslim (fiten 100, s. 2247-8), Ebû
Dâvud (4757) ve Tirmizî (2235), Nâfi' ve Sâlim an İbn Ömer asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
9943- Bu hadisi Buhârî (fiten 26, VIII, 103), Müslim (fiten 101-3, s. 2248), Ebû
Dâvud (4316-7) ve Tirmizî (2245), Katâde an Enes asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
9944- Bu hadisi Ebû Dâvud (4320), Hayve b. Şurayh an Bakiyye an
Bahîr an Hâlid b. Ma'dân an Amr b. el-Esved an Cünâde b. e. Umeyye an Ubâde senedi
ile tahrîc etti.
9945- Bu hadisi Ebû Dâvud (4756) ve Tirmizî (2234), Hammâd b.
Seleme an Hâlid el-Hazzâ' an Abdillah b. Şakîk an Abdillah b. Sürâka an Ebî Ubeyde asl-ı senedi
ile tahrîc ettiler.
Tirmizî, isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.
9947- Bu hadisi Tirmizî (2237), Revh b. Ubâde an Saîd b. e. Arbe an
Ebî't-Teyyân ani'l-Muğîre b. Subey' an Amr b. Hureys an Ebî Bekr senedi ile
tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.
9948- Bu hadisi Tirmizî (2248), Abdullah b. Muâviye an Hammâd
b. Seleme an Alî b. Zeyd an Abdirrahman b. e. Bekr an ebîhî senedi ile tahrîc
etti ve isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.
9949- Bu hadisi Müslim (fiten 125, s. 2266), Mansûr
b. e. Muzâhim an Yahyâ b. Hamza ani'l-Evzâî an İshâk b. Abdillah an ammihî Enes
senedi ile tahrîc etti.
9950- Bu hadisi Buhârî (i'tisâm 23, VIII, 158), Müslim (fiten 94, s. 2243) ve Ebû
Dâvud (4331), Ubeydullah b. Muâz an ebîhî an Şu'be an Sa'd b. İbr. an Muh. b.
el-Münkedir an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
9951-9952- Bu hadisi Buhârî (enbiyâ 3/1, IV, 105; fiten 26,
VIII, 102; cenâiz 80/1, II, 96-7; cihâd 178, IV, 32-3; edeb 97/2, VII, 113-4),
Müslim (fiten 95-7, s. 2244-6) ve Tirmizî (2249), ez-Zührî an Sâlim an ebîhî İbn Ömer
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
9953- Bu hadisi Müslim (fiten 87-9, s. 2241-2) ve
Tirmizî (2247), Ebû Nadre an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
9954-9955- Bu hadisi Müslim (fiten 92-3, s. 2243), Ebû
Nadre an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc etti.
9956-9957- Bu hadisi Müslim (fiten 91, s. 2242-3) ve
Tirmizî (2246), el-Cüreyrî an Ebî Nadre an Ebî Saîd asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
9958- Bu rivayeti Müslim (fiten 98, s. 2246), Abd b. Humeyd an
Revh b. Ubâde an Hişâm an Eyyûb an Nâfi' an İbn Ömer senedi ile tahrîc etti.
9959- Bu rivayeti Müslim (fiten 99, s. 2246-7), Muh. b.
el-Müsennâ an Huseyn b. Hasan b. Yesâr an İbn Avn an Nâfi' an İbn Ömer senedi
ile tahrîc etti.
9960- Bu hadisi Ebû Dâvud (4332), Ah. b. İbr. an Ubeydillah b.
Mûsâ an Şeybân ani'l-A'meş an Sâlim an Câbir senedi ile tahrîc etti.
9961- Bu hadisi Abdullah b. Ahmed b. Hanbel (IV, 72), Ah. b.
Muh. b. el-Muğîre b. Yesâr an Hayve an Bakiyye an Safvân b. Amr an Râşid b.
Sa'd ani's-Saab senedi ile tahrîc etti.
9962- Râvilerinden Osmân b. Abdirrahman el-Cumahî hakkında
Buhârî "hâli mechûldür" demiştir (Mecma‘ VIII, 2).
9963-9964- Bu rivâyetleri Buhârî (buyû‘ 102, III, 40;
enbiyâ 49/1, IV, 143), Müslim (îmân 242, s. 135-6) ve Tirmizî (2233), ez-Zührî
an Saîd b. el-Müseyyeb an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
9965-9966- Bu hadisi Buhârî (enbiyâ 49/1, IV, 143) ve Müslim
(îmân 244-6, s. 136-7), ez-Zührî an Nâfi' mevlâ Ebî Katâde an Ebî Hureyre asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
9967- Bu hadisi Müslim (imân 243, s. 136), Kuteybe an Leys b.
Sa'd an Saîd b. e. Saîd an Atâ b. Mînâ an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti.
9968- Bu rivayeti Ebû Dâvud (4324), Hudbe b. Hâlid an Hemmâm b.
Yahyâ an Katâde an Abdirrahman b. Âdem an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti.
9969- Bu hadisi Müslim (îmân 247, s. 137), Haccâc b. Muh. an
İbn Cüreyc an Ebî'z-Zübeyr an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc etti.
9970- Bu hadisi başında kısa bir kıssa ile Müslim (fiten 116-7,
s. 2258-60), Şu'be ani'n-Nu'mân b. Sâlim an Ya'kb b. Âsım b. Urve b. Mes'ûd
an İbn Amr asl-ı senedi ile tahrîc etti.