BÜYÜK HARPLER VE KIYAMET ALÂMETLERİ BAHSİ......357

TAHRİC

 

 

9865- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Ben ve kıyamet bunlar gibi -iki parmağı­nı kastediyor- birbirine yakın iken ben (pey­gamber olarak) gönderildim." |Buhârî]

9866- el-Müstevrid bin Şeddâd radiyalla­hu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellern buyurdu:)

"Kıyametin soluğunda (eşiğinde) gönderil­dim ve ben onu -şehâdet ile orta parmağını göstererek- tıpkı bunun bunu geçtiği gibi geç­tim." |Tirmizî.|

9867- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Hicaz topraklarından, Busrâ'daki deve­lerin boynunu aydınlatacak bir ateş çıkma­dıkça Kıyamet kopmaz." |Buhârî İle Müslim.]

9868- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kıyametten önce, insanları toplayan bir ateş Hadremevt'ten çıkacaktır." Dediler ki:

"Ey Allah'ın Resulü! O zaman ne yapma­mızı emredersin?"

"O zaman Şam'a gitmelisiniz" buyurdu.

|Tirmizî.|

9869- Enes radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kıyametin ilk alâmeti; insanları Doğu­dan Batıya sürecek olan bir ateşin çıkması­dır." [Buhârî]

9870- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Siz acemlerden kırmızı yüzlü, basık bu­runlu, ufak gözlü, yüzleri deri kaplı kalkan gibi, kıldan yapılma pabuçları olan Hûza ve Karman halkı ile savaşmadıkça, Kıyamet kopmaz."

9871- Diğer rivayet:

"Onlar Bariz (Fâris) halkıdır."

9872- Diğer rivayet: "Müslümanlar yüzleri deri kaplı kalkan gibi olup, kıl elbisesi giyen ve kıldan yapılma pabuçlarıyla yürüyen Türklerle savasmadık-ça Kıyamet kopmaz."

[Mâlik hariç, altı hadis imamı.]

9873- Ebû Dâvud, Bureyde'den benzerini rivayet etti; onda şöyle geçer:

"Onları (Türkleri) üç kere süreceksiniz, nihayet onlara Arap yarımadasında yetişe­ceksiniz. Birinci sürüşte, onlardan kaçanlar kurtulacak, ikinci sürüşte bir kısmı kurtula­cak, bir kısmı helak olacak. Üçüncü sürüşte tamamen mahvolup kökleri kuruyacak."

9874- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Rumlar A'mâk'aya da Dâbik'a inmedik­çe Kıyamet kopmaz. O zaman yeryüzünün en seçkinlerinden olan Medine'den bir ordu çı­kacak. Karşılıklı saf haline gelip savaş vazi­yeti aldıklarında Rumlar şöyle diyecek:

'Bırakın bizi de bizden esir alanlarla sa­vaşalım.' Müslümanlar şöyle cevap verecek­ler: 'Hayır biz kardeşlerimizle savaşmanıza izin vermeyiz.' Bunun üzerine (Rumların) üç­te biri yenilgiye uğrayacak ve Allah asla on­ların tevbelerinİ kabul etmiyecek. (Müslü­manların) üçte biri de öldürülecek ki, Allah katında onlar şehitlerin en üstünüdürler. Üçte biri de feth edecek. Asla fitneye düşmeyecek­ler. Onlar Kostantiniyye'yi feth edecekler. Onlar kılıçlarını zeytin ağaçlarına asıp gani­metleri taksim ederlerken şeytan bağıracak: 'Ne duruyorsunuz, Mesîhu' d-Deccâl çıktı, ai­lelerinizi bastı.' Ortada bir şey yokken hemen çıkacaklar. Şam'a geldiklerinde, gerçekten çıkmış olacak. Onlar saflarını teşkil edip sa­vaşa hazırlanırlarken namaza kamet getirile­cek, derken gökten Meryemoğlu İsa inip onla­ra imamlık edecek. Allah'ın düşmanı (Dec-cal) onu görünce, suda tuzun eridiği gibi eri­yecek. Onu o haliyle bıraksa tamamiyle eriye­cek, fakat daha tam erimeden onu kendi eliy­le öldürüp mızrağındaki kanını halka göstere­cek." [Müslim]

9875-  İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan, dedi ki:

"Miras taksim edilmez olmadıkça ve gani­metle sevînilmedikçe Kıyamet kopmayacak." Elini kaldırıp Şam tarafını gösterdi ve dedi ki:

"Müslümanlarla çarpışmak için düşman hazırlık yapacak. Müslümanlar da onlara kar­şı toplanacak. Kendisine: "Rumları mı kast ediyorsun?" diye soruldu. "Evet" dedikten sonra şöyle devam etti: O savaşınızda şiddet­li bir hücum olacak. Müslümanlar ölüm için bir öncü fırka kuracaklar. Kıyasıya çarpışa­caklar, ancak gece savaş duracak. Her iki ta­raf da yenişemiyecek. Öncü fırka bitecektir. Sonra müslümanlar tekrar ölüm için bir fırka kuracaklar. Akşama kadar yine savaşacaklar. Gene her iki taraf da yenişemiyecek. Öncü fırka tükenecektir. Yine müslümanlar ölüm için Öncü bir fırka kuracaklar. Sonra akşama kadar savaşacaklar. Yine her iki taraf yenişe­miyecek. Dördüncü gün olunca, müslüman-lardan kalanlar büyük bir azim, sabır ve se­batla onlara saldıracak. Allah o zaman düşma­nı kahredecek. Öylesine şiddetli bir savaş olacak ki, havadan geçen kuşlar bile yere düşe­cekler. Bir babanın oğulları birbirlerini saya­caklar. Yüz kişi oldukları halde tek bir kişi ka­lacak. Bu durumda hangi ganimete sevinsin­ler yahut hangi miras taksim edilsin! Onlar böyle şaşkın dururlarken daha kalabalık in­sanların geldiğini görecekler. Derken Dec-câl'in gelip çocuklarına musallat olduğunu haykıran bir ses duyacaklar. Ellerinde ve avuçlarındakini bırakıp oraya doğru koşacak­lar. Onar kişilik guruplar halinde öncü gönde­recekler." Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

"Ben onların ve babalarının isimlerini, atla­rının renklerini bile biliyorum. O gün onlar yer­yüzünün en iyi süvarileri olacak." Ya da şöyle dedi: "Süvarilerin en iyilerinden olacaklar."

9876- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Bir tarafı kara, bir tarafı deniz olan bir şehir duydun mu?"

"Evet ey Allah'ın Resulü!" dediler.

Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

"Ishak oğullarından yetmiş bin kişi orayı almak için savaşa çıkmadıkça kıyamet kop­maz. Oraya vardıklarında bir yerde konakla­yacaklar, feth etmek için ne silah kullanacak­lar ve ne de ok atacaklar, sadece 'Lâ ilahe il-lallahu vallahu ekber' diyecekler. Bunu dedik­lerinde iki taraftan biri sükût edecektir.' Sevr bin Zeyd dedi ki: "Hatırladığım kadarıyla de­niz tarafındakini sÖyJedi. 'Sonra ikinci kez 'Lâ İlahe illallahu vallahu ekber' diyecekler. Öbür yanı da sükût edecek. Üçüncü kez söyle­diklerinde şehrin kapıları açılacak, içeriye gi­recekler ve bir çok ganimetler elde edecekler. Onlar ganimetleri tam taksim edeceklerken 'Deccal çıktı' diye bir ses gelecek. Hemen al­dıkları her şeyi bırakıp geri dönecekler."

[Müslim]

9877- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Müslümanlar yahudilerle savaşmadıkça kıyamet kopmaz. Müslümanlar onlarla sava­şıp öldürecekler. Hatta yahudi bir taşın ve ağacın arkasında saklanıp gizlenecek, taş ya da ağaç şöyle seslenecek: 'Ey Müslüman, ey Allah'ın kulu, işte Yahudi arkamdadır, gel onu öldür!' Garkad adındaki ağaç müstesna. Çün­kü o, Yahudilerin ağacıdır." |Buhârî ile Müslim]

9878- Huzeyfe radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, siz liderinizi öldürüp kılıçlarınızla vurmadıkça, en kötüleriniz dünyanıza vâris olmadıkça Kıyamet kopmaz." İTirmizî]

9879- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Dünyanın en mutlu insanı, alçak oğlu al­çak olmadıkça Kıyamet kopmaz." [Tirmizî]

9880- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Nefsim kudret elinde olana yemin ederim ki, yırtıcı hayvanlar, insanlarla konuşuncaya, kişi kamçısının ucu ve pabucunun bağı ile ko­nuşuncaya, kendi evinden ayrıldıktan sonra baldırı ailesinin ne yaptığını anlatıncaya ka­dar kıyamet kopmaz." [Tirmizî]

9881- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Devs kabilesi kadınlarının kıçları (tek­rar) Zû"l-Halasa (putunun) etrafında dalga-lanmadıkça Kıyamet kopmaz." |Zû'l-Halasa (Devs kabilesinin) câhiliyelte taptıkları puttur.)

9882- Diğer rivayette onun Tebâle denilen mevkiide olduğu geçmiştir.

9883- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kahtânoğullarından bir adam çıkıp asa­sı ile insanları yönetmedikçe kıyamet kop­maz." (İkisi de Buhârî ile Müslim'e ait.]

9884- Enes radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"La ilahe illallah diyen kimsenin üstüne asla kıyamet kopmaz." |Müsiim ve Tirmizî.]

9885- Enes radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Sene ay gibi, ay hafta gibi, hafta gün gi­bi, gün saat gibi, saat ateş kıvılcımı gibi olup da zaman birbirine yaklaşmadıkça (bereketi azalmadıkça) Kıyamet kopmaz." |Tirmizî.|

9886- İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kıyamet ancak insanların kötüleri üzeri­ne kopar." (Müslim]

9887- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Fırat (nehri) altından bîr dağı ortaya çı­karmadıkça Kıyamet kopmaz. (Fırat o dağı ortaya çıkardığı zaman) insanlar, o altın için birbirini öldürecek, her yüz kişiden doksan dokuzu öldürülecek. Onlardan her biri 'Keşke kurtulan ben olsaydım!' diyecektir."

[Buhârî, Müslim, Ebû Dâvucl ve Tirmizî.|

9888- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Nefsim kudret elinde olana yemin ederim ki, kişi bîr kabre uğrayıp üzerine abanarak: 'Keşke bu kabrin içinde ben olsaydım' deme­dikçe kıyamet kopmaz. Halbuki bu sözü ona söyleten din değil, belâ olacaktır"

IMâlik, Buhârî ve Müslim.|

9889- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Ceheâh ya da Cehcel denilen bîr adam hükümdar olmadıkça, günler geceler bitmez."

[Müslim]

9890- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Yeryüzü, içindekilerini altın ve gümüş di­rekler şeklinde dışarı kusacak. Katil gelip 'İş­te ben bunun yüzünden öldürdüm,' Akraba­dan ilgisini kesen gelip 'İşte ben bu uğurda yakınımla ilgimi kestim' diyecek; Hırsız gelip elim bunun yüzünden kesildi diyecek, sonra onu terkedip ondan hiç bir şey almadan geçip gidecekler." (Müslim ve Tirmizî.l

9891-   Sellâme binti'1-Hurr radiyallahu anhâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kıyamet alâmetlerinden biri de; cema­atin imam bulmakta zorluk çekmesidir. O za­man kendilerine namaz kıldıracak imam bu­lamayacaklardır." [Ebû Dâvud]

9892-  Abdullah bin Havale radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Ey İbn Havale! Hilâfetin mukaddes yere indiğini gördüğün zaman, sarsıntılar, belâlar ve büyük olaylar yaklaşmış olacak. İşte o za­man kıyamet, insanlara benim şu elimin başı­na olan yakınlığından daha yakın olacaktır."

|İkisi de Ebû Davud'a aittir.|

9893- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"iki büyük islâm cemaati birbirleriyle çarpışmadıkça kıyamet kopmaz. Davaları bîr olduğu halde aralarında büyük bir savaş çı­kacaktır. Her biri Allah Resulü olduğunu id­dia eden otuza yakın yalancı deccâl çıkmadık­ça da kıyamet kopmaz, ilim kalkmadıkça, zel­zeleler çoğalmadıkça, fitneler artmadıkça, ci­nayetler baş göstermedikçe, içinizde mal ço­ğalmadıkça, zenginler zekât verecek kimse bulamaz hale gelmedikçe kıyamet kopmaz. (Mal o kadar çoğalacak ki) zenginler ondan kime zekât vermek isterlerse o buna, 'Benim ihtiyacım yoktur, başkasına ver!' diyecektir. İnsanlar (yaptıkları) binalarla (birbirleriyle yarışıp) böbürlenmedikçe kişi bir kabre uğra­yıp da: 'Keşke burada ben yatsam!' temenni­sinde bulunmadıkça, güneş batıdan doğma­dıkça kıyamet kopmaz.

Güneş batıdan doğduğu zaman iman et­medik kimse kalmayacak, bu ise daha önce­den iman etmemiş ya da imanı hiçbir yarar sağlamamış olanların imanlarının kendileri­ne hiçbir yarar sağlamadığı zamandır, iki ki­şi alış veriş yapmak için elbise açacaklar, henüz alış veriş yapıp elbiseyi dürmeden aniden kıyamet kopacaktır. Kişi sağmal devesini sağ­mış kişi evine gelip henüz sütü içemedin kıya­met ani olarak bastıracak. Havuzunu (amir edip su dolduracak fakat o sudan kullanama-dan aniden kıyamet kopacak. Lokmasını ağzı­na götürüp daha yiyemeden kıyamet kopmuş olacak."                                        s

9894- Diğer rivayet:

"Arap toprakları (Arap yarımadası) geniş otlaklar, nehirler haline dönüşmedikçe kıya­met kopmaz." (Buhârî ile Müslim.)

9895- Huzeyfe bin Esîd el-öifârî radiyal-lahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kıyamet on alâmet görülmedikçe kopmaz: Duman, deccâl, dabbedu'l-Arz, güneşin batı­dan doğması, isa'nın yeryüzüne inmesi, ye'câc-me'cûc, doğuda bir, batıda bir ve Arap yarımadasında bir (yeryüzü) batışı olmak üze­re üç batış. Bunların sonuncusu ise insanları mahşerlerine sürecek olan ateşin zuhurdur."

9896- Diğer rivayet:

"İnsanları savurup denize atacak olan ka­sırga."

9897- Diğer rivayet:

"Aden içlerinden insanların durdukları yerde onlarla duran, harekete geçtiklerinde de onlarla harekete geçerek onları sürükleye­cek bir ateş çıkacak."

(Müslim, Ebü Dâvud ve Tirmizî.|

9898- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Ganimet, insanlar arasında dolaşan mal olduğu, emanet kelepir, zekât altından kalkıl-mıyıcakmıs gibi bir borç olduğu, dinden baş­ka gaye için ilim öğrenildiği, erkek karısına itaat ettiği ve anasına âsi olduğu, arkadaşını kendisine yaklaştırdığı, babasını uzaklaştırdı-

ğı, mescidlerde sesler yükseldiği, kabileye fa-sıkların başkanlık yaptığı, kavmin liderinin en rezilleri olduğu, şerrinden korkulan kişiye ik­ram edildiği, şarkıcı kadınlar ve çalgı aletle­ri zuhur ettiği, içkiler içildiği, bu ümmetinin sonunun, evvelkileri lanetlediği zaman, kırmı­zı rüzgârı, zelzeleyi, yere batmayı, insanların maymun ve domuza çevrilişini ve taşlamayı ve eskimiş ipi kopan bir kolyenin taneleri gibi birbiri ardısıra gelen alâmetleri beklesinler."

[Tirmizî.]

9899- Avf bin Mâlik radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kıyamet öncesi şu altı şeyi say: Benim ölümüm. Beytu l-Makdis' in fethi. Sonra ko­yun bağı gibi sizi alıp saracak olan iki büyük ölüm. Sonra malın çoğalması; hatta kişiye yüz dinar verilecek de hâlâ tatmin olmayıp öf­kelenecek. Sonra içine girmedik Arap evi bı­rakmayan bir fitne. Sonra Asfar oğullarıyla (Rumlarla) aranızda olacak barış. Sonra ba­rışı bozup her bir sancağın altında onikibin kişi olan seksen sancak altında size hücum edecekler." |Buhârî.]

9900- İbn Amr bin el-Âs radiyallahu anh'-dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"(Kıyamet için) ilk alâmet, güneşin battı­ğı yerden doğması, kuşluk vakti yerden bir dâbbenin çıkması ki, bunların hangisi arka­daşından evvel çıkarsa, hemen öteki de onun izinde olacaktır." [Müslim ve Ebû Dâvud.|

9901- Ebû Umâme radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Dâbbe çıkıp herkesin alnını damgalayacak. Sonra (damgalılar) aranızda yaşayacak. Hatta deve satın alan birine başka biri: 'Bu­nu kimden satın aldın?' diye soracak da o şu

cevabı verecek: 'Alnı damgalı olanların bi­rinden satın aldım.' [Ahmed]

9902- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Ciyâd ne kötü bir vadidir?"

"Neden ey Allah'ın Resulü?" diye sorduk­larında, şöyle buyurdu:

"Çünkü oradan dâbbe çıkıp üç kere hay­kırdıktan sonra doğu ile batı arasında yaşa­yan insanların tümünü damgalayacaktır."

İTaberânî, Mu'cemu'l Evsat'ta zayıf bir senedle. |

9903- Huzeyfe bin Esîd radiyallahu anh'­dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Dâbbe, mescidlerin en büyüğünden zu­hur edecektir. Tam onlar o haldeyken, yer sar­sılacak ve gök yarılacak."

İbn Uyeyne dedi ki: "İmam dâbbenin çık­madığını insanlara bildirmek üzere hacca gönderilecek, O (imam) topluluktan ayrıldık­tan sonra ise dabbe çıkmış olacak."

(Taberânî, Mu'cemu'l-Evsat'ta]

9904- İbn Amr bin el-Âs radiyallahu anh'­dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Güneş batıdan doğduğu zaman, Iblîs secde için yere kapanacak ve şöyle seslene­cek: 'Tanrım! Emret bana da istediğine secde edeyim.' Zebanileri hemen yanına üşüşüp Şöyle diyecekler:

'Ey onların efendisi! Nedir bu yalvarış, feryâdü figân?'

'Rabbimden beni belirli bir zamana kadar tehir etmesini diledim, işte belirli zaman gel­di' diye cevap verecek.

Sonra Safa' nın yarık yerinden dâbbe çıka­cak. İlk adımını Antakya'ya atacak, şeytana gelip onu tokatlayacak."

[Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr vel-Evsat'ta zayıf bir senedle]

9905- Muâz radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Beytü'l-Makdis imar edilecek, Yesrib (Medine) ise harap olacak, Yesrib'in harabı demek, melhamenin (büyük harbin) çıkması demektir. Melhamenin çıkısını Konstantiniy-ye'nin fethi takip edecektir. Kostantiniyye'nin fethini deccâlin çıkısı takip edecektir." Sonra elini anlattığı kimsenin dizine veya omuzuna vurarak şöyle dedi:

"Bu, senin -Muâz'ı kastediyor- burada oturduğun gibi gerçektir."

9906- Diğer rivayet:

"Melhame-i kübrâ (büyük savaş), Kons-tantiniyye (İstanbul)' un fethi ve deccâlin çıkışı yedi ay içinde olacaktır." |Ebû Dâvud ve Tirmizî.]

9907-   Abdullah bin Büsr radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Melhame (Büyük savaş) İle Medine'nin fethi arasında altı yıl vardır. Yedinci senede deccâl çıkacaktır." |Ebû Dâvud.|

9908- İbn Amr bin el-Âs radiyallahu anh'­dan:

"Biz Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem'in yanında yazarken, biri şöyle sordu:

'Hangi şehir, Konstantiniyye mi yoksa Rûmiye mi Önce fethedilecektir?' Şöyle bu­yurdu: 'Önce Hirakl'in şehri fethedilecek­tir'." [Dârimî.l

9909- Âişe radiyallahu anhâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem

buyurdu:)

"Bu ümmetin sonunda, yere batış, may­mun ve domuza çevriliş ve taşlanma vukua gelecektir."

Dedim ki:

"Ey Allah'ın Resulü! İçimizde salih insan­lar bulunurken biz helak olacak mıyız?"

"Evet. Zina çoğalınca" buyurdu. [Tirmizî]

9910- Nâfı' bin Utbe bin Ebû Vakkas radi­yallahu anh'dan:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bu­yurdu: Yün elbiseler giyinmiş bir kavim batı­dan gelerek Arap yarımadasında saldıracak ve orayı fethedeceklerdir.

Sonra Fârisîlerle savaşacaklar ve Allah onlara oranın da fethini müyesser kılacak. Sonra Rumlarla savaşıp Allah orasının da fet­hini onlara müyesser kılacak. Sonra deccâl ile savaşacaklar. Allah onun da fethini müyes­ser kılacaktır." |Muslim|

9911- Câbir radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in ölmeden bir ay Önce şöyle buyurduğunu duy­dum: 'SİZ bana kıyametten soruyorsunuz. Onu(n ne zaman olacağını) ancak Allah bilir. Allah'a yemin ederim ki, şu anda yaşayanlar­dan yüz sene sonra hiçbir canlı hayatta olma­yacaktır' Hac döneminde hacılara su dağıtan Abdurrahman bunu kısa ömürle tefsir etti. Sa­lim bin Ebu'1-Ca'd ise: "Bu ancak o gün ya-radılmış her nefistir' şeklinde yorumladı."

[Müslim ve Tİrmizî.|

9912-  İkisi, Buhârî ve Ebû Dâvud, İbn Ömer'den aynısını naklettiler. Orada şöyle geçmektedir: "Bununla (yani zaman tahdidi ile) o asrın (o tarihte) son bulacağını kastet­miştir."

9913- Âişe radiyallahu anhâ'dan: "Bedeviler Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e geldikleri zaman: 'Kıyamet ne za­man kopacaktır?' diye sorarlardı. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, onlardan yaşça en genç olana bakıp şöyle derdi: 'Bu yaşarsa, henüz ihtiyarlamadan kıyamet üzerinize ko­par.' Hişâm dedi ki: 'Bununla onun ölümünü kastediyor'." [Buhârî ve Müslim]

9914- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Yüz sene geçtiğinde yeryüzünde tek can­lı kalmıyacaktır." [Rezîn]

9915- İbn Mes'ûd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Dünyada tek bir gün kalsa bile (kıyamet kopmadan) Allah o günü uzatacak, adı adıma, babasının adı da babamın adına uygun Ehl-i beytimden mutlaka bir adam gelecek, daha önce zulüm ve haksızlıkla dolu olan yeryüzü­nü adalet ve insafla dolduracak."

[Ebû Dâvud ve Tirmizî.]

9916-   Ümmü Seleme radiyallahu an­hâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Mehdi benim soyumdan ve Fâtıma'mn evladından gelecektir." |Ebû Dâvud]

9917- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Mehdi bendendir. Onun alnı geniş, bur­nu ise ince olacaktır. Zulümle dolu olan yer­yüzünü adalete boğacak, tam yedi yıl hüküm sürecektir." İTirmizî.]

9918- Ali radiyallahu anh'dan:

"O, oğlu Hasan'a bakarak şöyle dedi: 'Be­nim bu oğlum, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in buyurduğu gibi seyyiddir. Onun sulbünden bir adam çıkacak, İsmi Peygambe­rinizin ismi olacak, yaratılışında ona benze­meyecek, fakat ahlâkta ona benzeyecektir'."

[Ebû Dâvud]

9919- Ali radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Mehdi bizden Ehl-i beytten olacak; Allah onu bir gecede ıslah edecek Feyiz ve hikmet­lerle donatacak)." [İbn Mâce]

9920- Fâtıma bint Kays radiyallahu an-lıâ'dan:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem emretti. 'Namaz toplayıcıdır' diye seslenildi. Namazı bitirince gülerek minberin üstüne oturdu ve şöyle buyurdu: 'Herkes namaz kıl­dığı yerde kalsın!' Sonra buyurdu ki: ''Sisi bu­raya neden topladım, biliyor musunuz?'.

'Allah ve O'nun elçisi daha iyi bilir' dedi­ler. Bunun üzerine şöyle buyurdu:

'Vallahi ben sizi bir şeye teşvik etmek için ya da bir şeyden korkutmak için toplamadım. Temîm ed-Darî -ki daha evvel lııristiyan idi de sonra biat edip müslüman olmuştu- bana Mesihu' d-Deccâl' i tıpkı daha Önce size anlat­tığım gibi anlattı ve dedi ki: "Lalım ve Cuzâm kabilelerinden oluşan tam otuz kişi İle birlik­te gemiye binip denize açıldık, tam bir ay de­niz dalgasıyla boğuştuk.

Dalgalar bizi Güneşin batısında bulunan bir adaya altı. Geminin kayıklarına binerek karaya çıktık. Kıllı acâyib bir yaratık yanımı­za geldi. Arkasına baktığımız zaman kılın çokluğundan onun önünü göremiyorduk; de-dıkki:

"Yazık sana! Sen kimsin?"

"Ben Cessâse'yim."

"Cessâse nedir?"

"Ey cemaat! Manastırdaki falan adama gi­din, sizi dört gözle bekliyor" dedi. Bize bir adamdan bahsedince korktuk, onun şeytan ol­duğunu sandık.

Hemen manastıra gittik. Hayatımızda gör­mediğimiz büyüklükte ve cesamette sıkı sıkı­ya bağlanmış bir adamla karşılaştık. Elleri boynuna bağlanmış, ayakları dizden aşağı ke­lepçeye vurulmuştu.

Dedik ki: "Yazık sana! Sen kimsin?"

"Siz benim haberimi almışsınız, önce siz söyleyin bakalım siz kimlersiniz?"

"Bİz Arablardan bir kavmiz. Gemiye bi­nip denize açılmıştık, tam bir ay dalgalarla boğuştuktan sonra dalgalar bizi bir adanın kı­yısına attı. Gemiden inip adaya çıktık, derken çok kıllı bir yaratıkla karşılaştık, kim olduğu­nu sorunca bize Cessâse olduğunu söyledi. Cessâse'nin ne olduğunu sorunca, bize: "Şu manastıra gidin! Orada sizi bekleyen haberi­nizi özleyen biri var" dedi ve işte biz de onun tavsiyesi üzerine buraya geldik ve seni gör­dük. "Onun bir şeytan olmayacağından emin değildik" dedik.

"Bana Beysan hurmalığını bildirin baka­lım!"

"Onun nesini soruyorsun ki?"

"Onun hurmasından soruyorum nasıl ağaçları meyve veriyor mu?"

"Evet" dedik.

"Onun hurma vermemesi yakındır" dedi ve sordu:

"Şimdi söyleyin bakalım, Taberiye gölü ne halde?"

"Neden soruyorsun?"

"İçinde su var mı?"

"Çok su var."

"Onun suyu gidip kuruması yakındır."

"Bana Zuar kuyusundan haber verin!"

"Ne olmuş ona?"

"Nasıl suyu var mı? Onun suyu ile halk sulama yapıyor mu?"

"Onun çok suyu var. Halk hâlâ onun suyu ile arazilerini suluyor."

"Bana şimdi ümmilerin Peygamberinden söz edin!"

"Mekke'den çıkıp Medine'ye yerleşti."

"Arablar onunla çarpıştı mı?"

"Evet."

"Onlara ne yaptı?"

"Onları mağlup etti ve onlar O'na boyun eğdiler."

"Bu (gerçekten) oldu mu?"

"Evet."

"Onların O'na boyun eğmeleri hakkında daha iyi olmuştur. Şimdi ben size kendimi tanıtayım. Ben Mesîhu'd-Deccâl'im. Çıkmama izin verilmesi yakındır; çıkıp yeryüzünü dola­şacağım. Mekke-Medine hariç, uğradığım her memlekette konaklayacağım. Çünkü onların her ikisi bana yasaklanmıştır, giremem. Çün­kü onlardan hangisine girmek istersem, elinde kılıç bir melek beni oradan uzaklaştıracak. Zi­ra onun her gediğinde orasını koruyan melek­ler bulunmaktadır" dedi.

Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, bu olayı anlattıktan sonra asâsıyla minbere vurarak: "Bu Taybe'dir, bu Taybe'dir, bu Tay-be'dir" dedi ve sonra:

"Nasıl size bunu anlatmıştım değil mi?" dedi. . "Evet" dediler.

"Benim size Deccâl, Mekke ve Medine hakkında anlattıklarım ile Temim'in verdiği bilgilerin aynı olması huşuma gitti. Dikkat edin o, Şam ya da Yemen denizindedir. Bilakis doğudandır. Hayır doğudan değildir. Hayır doğudan değildir. Hayır doğudan..." buyurdu ve eliyle Doğu'yu gösterdi.

(Fâtıma) dedi ki: "Ben bunu Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'den böyle duyup ezberledim."

9921- Onun rivayetlerinden:

Dedi ki: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'İn minberden şöyle dediğini duydum:

"Temîm ed-Darî'nin amcaoğulları, gemi­ye binip denize açılmışlar..." İlgili hadisi ser-detti.

9922- Onun rivayetlerinden: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Temîm'i (halkın yanma) çıkartıp, (o hadiseyi) anlara anlattı."

9923- Onun rivayetlerinden: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle hitap etti: 'Ey cemaat! Temîm ed-Darî bana şunu anlattı: Kavminden birtakım in­sanlar gemi ile denize açılmışlar, gemileri parçalanmış. Bazıları gemi tahtalarına bine­rek adaya çıkmışlar...'" İlgili hadisi zikredip nakletti.

9924- Onun rivayetlerinden:

Dedi ki: "O sallallahu aleyhi ve sellem öğ­leyi kıldırıp minbere çıktı."

9925- Onun rivayetlerinden:

"O, bir gün yatsı namazını biraz geciktir­di. Sonra çıkıp şöyle dedi: 'Beni geciktiren şey, Temîm ed-Dârtnin adada bulunan adam hakkında anlattığı hikâyesi olmuştur' Onda şöyle geçer: 'Cessâse ona: 'Şu köşke git!' de­di. Ben de oraya vardım ki, saçlarını sürüyen, yer ile gök arasında zıplayan zincire vurul­muş bir adam görünüverdi''."

9926- Onun rivayetlerinden: "Filistinlilerden birtakım insanlar gemiye binip denize açıldılar..." Benzeri rivayet. Ay­rıca onda şöyle geçer:

"Ben Cessâse'yim" dedi. Dediler ki: "Haydi bize bildir!"

"Ben size bir şey bildirmiyeceğim ve size bir şey de sormayacağım. Kasabanın en uzak yerine gidin orada, size anlatacak ve sizden bir şeyler soracak olan bir adam bulacaksı­nız." Biz de bunun üzerine kasabanın en uzak yerine vardık, orada zincire vurulmuş bir adam bulduk." Benzeri.

Yine orada şöyle geçmektedir: "Dedi ki: 'Bana Filistin ile Ürdün arasında olan Beysân hakkında bilgi verin! Hurma veriyor mu?' 'Evet' dedik."

[Müslim, Tîrmizî ve Ebû Dâvud.]

9927-  Onun (Ebû Davud'un) Câbir'den de benzeri rivayeti vardır. Onda Câbir'in

onun (Deccâlin) İbn Sayyâd olduğuna tanık­lık ettiği geçmektedir. Dedim ki "O (İbnü's-Sayyâd) öldü."

Dedi ki: "O ölmüşse de (Deccâldir)."

"O müslüman oldu."

"O müslüman olmuşsa da (Deccâldir)" dedi.

"O Medine'ye girdi" dedim.

"Medine'ye girmişse de (Deccâldir)" dedi.

9928- en-Nevvâs bin Sem'ân radiyallahu anh'dan:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir sabah Deccâl'den o kadar çok bahs etti ki, onun hurmalığın içinde olduğunu sandık. O'na doğru gittiğimizde bizim hâlimizin far­kına varmış olacak ki bize sordu:

'Ne'niz vardır?' Dedik ki:

'Ey Allah'ın Resulü, sabahleyin Dec-câl'den o kadar çok bahsettin ki hatta biz onu hurmalığın içinde olduğunu sandık.'

'Benim hakkınızda korktuğum başka bir Deccâl'dır. Zira ben sağ iken Deccâl çıkarsa ona karşı ben sizi savunurum. Eğer çıktığın­da ben yoksam, o zaman herkes kendisini sa­vunsun. Mamafih her bîr müslüman hakkında Allah ona karsı müdafaa etmekte vekilimdir. O (Deccâl) kısa kıvırcık saçlı bir gözü olan bir delikanlıdır, tıpkı Abdu'l-Uzzâ bin Ka-tan'a benziyor. Kim ona erişirse ona karşı Kehf sûresinin ilk ayetlerini okusun. O Şam ile Irak arasından çıkacak; sağa sola saldırıp azgtnlaşacak. Ey Allah'ın kulları sebat edi­niz!' buyurdu.

Dedik ki: 'Ey Allah'ın Resulü! O yeryü­zünde ne kadar kalacaktır?' Şöyle buyurdu:

'Kırk gün kalacak; ancak onun bir günü bir sene gibi, bir günü bir ay gibi, bir günü bir hafta gibi, diğer günleri ise sizin şimdiki günleriniz gibi olacaktır.'

Dedik ki: 'Ey Allah'ın Resulü! Bir sene gibi olan günde bize bir günlük namaz yete­cek mi?' Şöyle buyurdu:

'Hayır (yetmez), siz o uzun günde, normal günlerinizdeki her namaz vakti kadar namazı takdir ederek kılın!'

'Peki onun yeryüzündeki hızı nedir?'

'O, rüzgârın sürüklediği yağmur gibidir. Bir kavme gidecek, onları davet edecek, onlar da ona iman edip onun davetini kabul edecek­ler. Göğe emredecek, yağmur yağdıracak, ye­re söyliyecek bitki bitirecek. Hayvanları ak­şamleyin dönerken, memeleri süt dolu döne­cek, karınları da doymuş olup bol süt verecek­ler. Sonra başka bir kavme varacak onları da­vet edecek, fakat onlar onu reddedecekler. Bunun üzerine onlardan ayrılacak. Sabahle­yin o zümrede bir kıtlık başgösterecek. Elle­rinde mallarından hiç bir şey kalmıyacak. Bir harabeye uğrayacak: 'Haydi hazinelerini çı­kart!' diyecek. Oranın hazineleri arı kovanla­rı gibi kendisini izleyecek. Sonra gençlik ve neşe dolu olan bir çocuğu çağıracak ve ona kılıçla bir darbe indirip onu ikiye bölecek. Sonra ona: 'Haydi kalk!' diye çağıracak. Bü­yük bir sevinç ve parlak yüzle dirilecek. O böyleyken Allah Meryem'in oğlu Mesih'i, gökten, iki boyalı elbise içinde Şam'ın doğu­sundaki Beyaz Mİnare'ye, elini iki meleğin kanatlarına koymuş bir halde indirecek. Başı­nı eğdiği zaman su damlayacak, kaldırdığı za­man ondan inci dâneleri gibi düşecek. Onun soluğunu duyan her kâfir hemen ölecek. Onun soluğu, kendi gözünün görebildiği yere kadar gidecek ve duyulacak. Ondan sonra Mesih onun peşine düşüp, ona Led kapısında yetişe­rek öldürecektir.

Sonra Isâ, Allah'ın onun şerrinden koru­duğu bir kavmin yanına gelecek, yüzlerini ok-şayıp her birine cennetteki derecesine göre hitap edecektir.

Sonra Allah, İsa'ya: 'Ben bir takım kulla­rımı çıkardım ki, kimse onlarla savaşamaz. Haydi kullarımı Tûr dağına ilet!' diye vahye-decek. Ve her tepeden akın edip gelen Ye'cûc-Me'cûc'u gönderecek. Onların ilk bölümü Ta-beriye gölüne gelip oradaki suyun hepsini içecek. Sonradan gelen bölümü orada su bu-lamıyacak ve şöyle diyecekler: 'Hani bîr za­man burada su vardı, acaba şimdi ne oldu?' Isâ ile ashabı (Tûr dağında) muhasara altına alınacaklar. Hatta o gün onlardan biri için bir öküzün başı bugünkü birinizin yüz dinardan daha değerli olacak.

Bunun üzerine Isâ ve arkadaşları Allah'a yalvaracaklar. Allah Ye'cuc ve Me'cûc'un bo­yunlarına deve musallat kılacak ve hepsi bir­den tek kişinin ölümü gibi yere serilip ölecek­ler. Isâ ve arkadaşları (epeden aşağıya indik­lerinde onların leşleri ve pis kokularından başka bir şey ile karşı {aşamayacaklar. Al-lah'dan onların oradan bir an önce kaldırıl­masını dileyecekler. Allah da oraya deve boy­nu gibi büyük kuşlar gönderecek ve onları alıp Allah'ın dilediği yere götürüp atacaklar.

Sonra Allah bolca yağmur yağdıracak. Orasını ayna gibi tertemiz kılacak. Sonra ye­re şöyle denilecek: 'Haydi meyvelerini bitir, bereketini ver!' Bunun üzerine yeryüzü bitki­sini bitirecek. O günde cemaat nar yiyecekler ve onun kabuğu altında gölgelenecekler. Al­lah her şeye bereket ihsan edecek. Yeni doğur­muş bir devenin sütü bir kitle insana yetecek, yeni doğuran bir ineğin sütü bir kabileye ye­tecek, bir koyunun sütü bir güruha yetecek. Ondan sonra Allah güzel kokulu bir rüzgâr gönderecek hepsinin koltuk altlarından geçe­cek ve her müslüman ve mü'minin ruhunu kabzedecek, geride insanların kötüleri kala­cak, eşekler gibi herc-ü merc olacaklar ve Kı­yamet işte onların üstüne kopacak.'"

Diğer rivayette "Hani bir zamanlar bura­da su vardı" kavlinden sonra şöyle geçmekte­dir: "Sonra yürüyüp Beytü'l-Makdis dağı olan Ağaçlı dağa varacaklar ve diyecekler ki 'Biz yeryüzünde öldürmedik kimse bırakma­dık. Şimdi sıra göktekileri öldürmeye geldi.' Ondan sonra oklarını göğe doğrultup atacak­lar. Allah onların oklarını kanlı olarak geri döndürecektir."

[Muslim, Ebû Dâvud ve Tirmizî.]

9929- İbn Mâce zayıf bir senedle, benze­rini Ebû Ümâme'den nakletti.

Onda şöyle geçmektedir: "Onun fitnesin­den birisi de bir bedeviye şöyle demesidir: 'Ben senin annen ile babanı diriltirsem, senin Rabbin olduğuma inanır mısın?' O da: 'Evet' diyecek. Bunun üzerine iki şeytan onun anne ve babasının kılığına girerek ona görünecek­ler ve şöyle diyecekler: 'Yavrum ona tâbi ol! O senin Rabbindir.'"

Yine onda şöyle geçer: "Mekke, Medine hariç yeryüzünde gitmedik ve dolaşmadık yer bırakmıyacak. Mekke ile Medine'nin hangi gediğine varıp içeriye girmek isterse, elinde kılıç bir melek onu oradan kovalayacak. Ni­hayet çorak arazinin bittiği yerdeki Zuray-bu'l-Ahmer'e konaklayacak. Bunun üzerine Medine üç kere sarsılacak.

Erkek-dişi ne kadar münafık varsa hepsi oradan çıkıp ona gidecek. Böylece Medine onlardan, demirin pası körüğün ateşiyle te­mizlendiği gibi temizlenecektir. İste o güne: 'Kurtuluş günü' denilecek."

Ümmü Şerîk dedi ki: "Ey Allah'ın Resu­lü! O zaman Araplar nerede olacak?" Şöyle buyurdu: "Onlar o zaman az olacaklar, ço­ğunluğu Beytü'l-Makdis'te bulunacak, imam­ları da salih bir adam olacaktır, imamları öne geçip sabah namazı kıldırırken İsâ inecek."

Onda ayrıca şöyle geçmekledir: "Dec-câl'in günleri, kırk senedir. O zaman, bir sene yarım sene; bir sene bir ay, bir ay bir hafta gi­bi olacak. Kalan son günleri de kıvılcım gibi pek kısa olacak, öylesine ki sabahleyin Medine'nin bir kapısında bulunan bir adam öbür kapıya yürüyemeden akşam olacak." Denildi ki: "Ey Allah'ın Resulü! Biz o zaman nasıl na­maz kılacağız?" "Uzun günlerde saatlerini he­saplayıp kıldığınız gibi o zaman da namazları­nız için vakitleri öyle hesaplayıp takdir eder, ona göre namaz kılarsınız?" buyurdu.

"Sonra İsa, ümmetimin içinde adaletle hükmedecek; haçı kıracak, domuzu öldüre­cek, cizyeyi kaldıracak, zekâtı bırakacak. Ne koyuna ve ne de deveye zekât memuru gönde­rilmeyecek. İnsanlar arasındaki düşmanlıklar ve kin kalkacak. Akrep ve yılanların zehirleri olmayacak, hatta bir çocuk eliyle yılanla oy­nayacak da yılan onu sokmayacak. Kız çocu­ğu arslam kaçırmaya zorlayacak da arslan ona ilişmeyecek. Kurt koyunlar arasında san­ki bir çoban köpeği imiş gibi bekleyip dura­cak. Kabın su ile dolduğu gibi yeryüzü din birliği ile dolacak. Allah'tan başka kimseye tapılmayacak. Harp, kavga namına hiç bir şey kalmayacak. Kureyş kabilesinden hüküm­darlığı alınacak. Yeryüzü gümüş sofrası gibi olacak. Bitkisini Adem'in zamanındaki gibi bitirecek. Bir salkım üzümle bir nefer doya­cak. Bir grup insan tek narla doyacak. Bir öküzün fiyatı şu kadar şu kadar olacak, bir kaç dirhemle bir at satın alınacak."

Denildi ki:

"Ey Allah'ın Resulü! Neden at o kadar ucuz olacak?"

"Harp olmayacağı için ona pek lüzum kalmayacak."

"Neden Öküz o kadar pahalı olacak?"

"Yeryüzünün tümü ekileceği için o, çok ge­rekli olacak. Deccâl çıkmadan önce, yeryü­zünde üç şiddetli yıl olacak. İnsanlar açlık ve kıtlıkla karşı karşıya kalacaklar. Allah göğe birinci yılda yağmurun üçte birini tutmasını, yere de bitkinin üçte birini tutmasını emrede­cek, ikinci yılda göğe yağmurun üçte ikisini

tutmasını, yere de bitkisinin üçte ikisini tutma­sını emredecek. Üçüncü senede göğe yağmu­run tümünü tutmasını emredecek; hatta bir damla hile yağmur yağdırmayacak. Yere de bitkinin hepsini tutmasını emredecek, tek bitki bile bitirmeyecek. Allah'ın diledikleri hariç, tüm toynaklı hayvanlar helak olacak."

"Peki o zaman insanların gıdası ne ola­cak?"

"Onların gıdası, tehlîl, tekbir, teşbih ve tahmîd olacak. Bunlar onlarda yemek yerini tutacaktır" buyurdu.

Muharibi: "Bu hadisin bir öğretmene veri­lip okullarda çocuklara Öğretmesi sağlanmalı­dır." dedi.

9930- İbn Amr bin el-Âs radiyallahu anh'-dan:

(Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Ye'cûc-Me'cûc, Adem'in neslindendir. Onlar insanlara gönderilse, onların yaşantı­larını (bütünüyle) ifsâd ederler. Onlardan bi­ri ardında zürriyetinden binden fazla kişi bı­rakmaksızın ölmeyecek. Onların ardından üç ümmet vardır: Tâvil, Târnes ve Mensek."

[Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr ve'l-Evsat'ta.]

9931- Onun Huzeyfe'den rivayeti: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Ye'cûc bir ümmettir. Me'cûc de bir üm­mettir. Her bir ümmet dörtyüz bin ümmettir. Onlardan bir adam sulbünden eli silahlı tam bin erkek görmeden Ölmez." Dedim ki:

"Ey Allah'ın Resulü! Onları bize anlatır mısın?" dedim. Şöyle buyurdu:

"Onlar üç sınıftır. Onların bir sınıfı erz gibidir."

"Erz ne demektir?"

"O, Şam'da bir ağaçtır ki o ağacın uzun­luğu yüzyirmi arşındır. Göğe doğru yükselir" buyurdu ve ondan sonra Peygamber sallalla­hu aleyhi ve sellem şunu ilave etti:

"İşte bunlara ne dağ dayanır ve ne de de­mir. Onların İkinci sınıfı da kulaklarının birini serer, ötekini de kendisine yorgan yapıp öyle yatar. Fil, yabani hayvan, deve ve domuz ne görürlerse yerler. Onlardan birisi öldüğünde de onu yerler, Onların bir ucu Şam'da, bir ucu Horasan'da olacaktır. Doğu nehirlerinin tü­münü ve Taberiye gölünü de içeceklerdir."

9932- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bize DeccâFdan bahsetti. Anlattıkları arasın­da şunlar da vardı: 'Deccâl gelecek. Fakat Medine'nin yollarına girmesi yasaklanacak­tır. Medine'nin bazı İşlenmedik tarlalarına kadar varıp konaklayacak. O gün ona karşı insanların en iyisi olan bir adam çıkacak ve şöyle diyecek:

'Şehâdet ederim ki sen, Allah Resulü sal-lallahu aleyhi ve sellem'in bize bildirdiği Deccâlsin.' Deccâl topluluğua şöyle diyecek:

'Ne dersiniz acaba, su adamı Öldürüp sonra, diriltsem benim durumumdan şüphe eder misiniz?'

'Hayır' diyecekler ve Deccâl adamı Öldü­rüp, sonra diriltecek. Deccâl onu diriltirken adam söyle diyecek: 'Vallahi kendimi hiç bu­günkü kadar basiretli görmedim.' Deccâl yi­ne: Onu Öldüreyim mi? diyecek fakat öldüre-miyecek.'

9933- Benzeri diğer rivayet:

Onda şöyle geçer: "Adam: 'İste Allah Re­sulü sallallahu aleyhi ve sellem'in zikrettiği deccâl budur' dediği zaman, deccâl etrafın­dakilere emrederek: 'Onu alıp çarmıha ge­rin!' diyecek. Adamın karnı ve sırtı yediği darbelerden dolayı genişleyecek. O zaman Deccâl şöyle diyecek: 'Nasıl şimdi bana ina­nıyor musun?' Adam:

'Hayır; sen yalancı Mesîhu' d-Deccâl'sin' diyecek. Bu defa tepesinden başlayarak iki ba­cağını birbirinden ayırana dek bir testere ile onu biçip ikiye bölecek. İnsanlar iki parçanın arasından geçecekler. Ondan sonra ona: 'Haydi kalk bakalım!' diyecek, o da ayağa kal­kıp doğrulacak. Ondan sonra ona: 'Nasıl sim­di bana inanıyor musun?' diye soracak. O da: 'Şimdi seni daha iyi tanıdım' diyecek. Sonra insanlara şöyle hitap edecek: 'Ey insanlar! Artık bu (Deccâl) insanlara bir şey yapama­yacak.' Bunun üzerine Deccâl, onu (mü'min adamı) boğazlamak için tutacak, fakat (ada­mın) boynu ile köprücük kemiği arası bakıra dönüşecek ve ona hiçbir şey yapamıyacak.

Ondan sonra onu (mümini) elleri ve ayaklarından tutup fırlatacak insanlar onu cehenneme fırlattığım sanacaklar. Oysa o cennete konulmuştur.' Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: 'İşte Alemlerin Rabbi katında en büyük şehit budur'

[Buhârî ile Müslim.|

9934- Huzeyfe radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Ben Deccâlin yanında olanları slbette ondan bile daha iyi bilirim: Onun ytnından iki nehir akmaktadır. Biri görünürde bembe­yaz sudur. İkincisi görünürde alevli ateştir. Ona erişen kimse alevli ateş olarak gördüğü nehrin yanına gelsin,,,Sonra gözlerini kapaya­rak başını eğip ondan içsin. Çünkü o ateş de­ğil, buz gibi soğuk sudur. Deccâlin gözü kapa­lıdır. Gözünün üzerinde kalın bir deri vardır. İki gözü arasında 'Kâfir' yazılıdır. Okuryazar olsun ya da olmasın her mü'min onu rahatlık­la okuyacak."

9935- Diğer rivayet:

"Deccalin .sol gözü kördür. Saçı ve kılı boldur. Beraberinde cennet ye cehennem bu­lunmaktadır. Aslınad onun cenneti cehennem; cehennemi de cennettir."

[Buharı, Müslim ve Ebû Dâvud.l

9936- el-Muğîre radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e Deccâl hakkında benim sorduğum ka­dar hiç kimse sormamıştır. Bana dedi ki: 'Onun sana hiçbir zararı dokunmaz.'

Dedim ki: 'Diyorlar ki onun yanında bir ekmek dağı ve bir de su nehri varmış.' Şöyle buyurdu: 'Bu, Allah katında çok kıymetsiz bir Şeydir.' [Buhârî ile Müslim.]

9937- Ümmü Şerîk radiyallahu anhâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"insanlar Deccâlden mutlaka dağa kaça­caklar." Dedim ki: "Ey Allah'ın Resulü! O zaman Araplar nerde olacak?"

"Onlar o zaman (sayıca) pek az olacak­lardır" buyurdu. [Müslim ve Tirmizî.]

9938- îmraıı bin Husayn radiyallahu anh'­dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Deccali duyan ondan kaçsın. Vallahi ki­şi ona gelir de onun saçtığı şüpheli şeylerden dolayı onu mü'min zanneder ve ona tâbi olur." |Ebû Dâvud.]

9939- İmrân bin Husayn radiyallahu anh'­dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kıyamete kadar Deccâlden daha büyük Adem neslinden kimse yaratılmayacaktır."

9940-  Diğer rivayette:  "Deccâlden daha büyük bir hadise" olarak geçmektedir. |Müslim|

9941- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Şüphesiz Allah tek gözlü değildir; Dec­câl ise tek gözlüdür. Sağ gözü kördür. Sanki gözü büzülmüş bir üzüm tanesi gibidir."

9942- Diğer rivayet:

"ölünceye kadar hiçbirinizin Rabbini gârmiyeceğini bilirsiniz. Onun iki gözü ara­sında 'Kâfir' yazılıdır. Onun yaptıklarından hoşlanmayan rahatlıkla bunu görüp okuyabi­lecektir." [Buhârî, Müslim, Ebu Davud ve Tirmizî.l

9943- Onların Enes'ten rivayeti: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Hiçbir peygamber yoktur ki, ümmetini tek gözlü, yalancı deccâle karsı uyarmış ol­masın. Dikkat edin! O, tek gözlüdür. Rabbiniz tek gözlü değildir. Onun iki gözü arasında 'Ke Fe Re' (harfleri) yazılıdır."

9944-   Ubâde bin es-Sâmit radiyallahu anh'dan:

9935- Diğer rivayet:

"Deccalin sol gözü kördür. Saçı ve kılı boldur. Beraberinde cennet ye cehennem bu­lunmaktadır. Aslınad onun cenneti cehennem; cehennemi de cennettir."

[Buhârî, Müslim ve Ebû Dâvud.l

9936- el-Muğîre radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e Deccâl hakkında benim sorduğum ka­dar hiç kimse sormamıştır. Bana dedi ki: 'Onun sana hiçbir zararı dokunmaz.'

Dedim ki: 'Diyorlar ki onun yanında bir ekmek dağı ve bir de su nehri varmış.' Şöyle buyurdu: 'Bu, Allah katında çok kıymetsiz bir şeydir.' | Buhârî ile Müslim.]

9937- Ümmü Şerîk radiyallahu anhâ'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"İnsanlar Deccâlden mutlaka dağa kaça­caklar." Dedim ki: "Ey Allah'ın Resulü! O zaman Araplar nerde olacak?"

"Onlar o zaman (sayıca) pek az olacak­lardır" buyurdu. [Müslim ve Tirmizî.]

9938- İmran bin Husayn radiyallahu anh'­dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Deccali duyan ondan kaçsın. Vallahi ki­şi ona gelir de onun saçtığı şüpheli şeylerden dolayı onu mü'min zanneder ve ona tâbi olur." [Ebû Dâvud.]

9939- İmrân bin Husayn radiyallahu anh'­dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Kıyamete kadar Deccâlden daha büyük Adem neslinden kimse yumulmayacaktır."

9940-  Diğer rivayette:  "Deccâlden daha büyük bir hadise" olarak geçmektedir. |Muslim]

9941- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Şüphesiz Allah tek gözlü değildir; Dec­câl ise tek gözlüdür. Sağ gözü kördür. Sanki gözü büzülmüş bir üzüm tanesi gibidir."

9942- Diğer rivayet:

"Ölünceye kadar hiçbirinizin Rabbini görmiyeceğini bilirsiniz. Onun iki gözü ara­sında 'Kâfir' yazılıdır. Onun yaptıklarından hoşlanmayan rahatlıkla bunu görüp okuyabi­lecektir." |Buhârî, Müslim, Ebu Davud ve Tirmizî]

9943- Onların Enes'ten rivayeti: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Hiçbir peygamber yoktur ki, ümmetini tek gözlü, yalancı deccâle karşı uyarmış ol­masın. Dikkat edin! O, tek gözlüdür. Rabbiniz tek gözlü değildir. Onun iki gözü arasında 'Ke Fe Re' (harfleri) yazılıdır."

9944-   Ubâde bin es-Sâmit radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Anlayamazsınız endişesiyle sizi Deccâle karşı uyardım. Mesîfıu'd-Deccâl kısa boylu, apışık ayaklı, kıvırcık saçlı ve tek gözlü, gözü ne şişkindir, ne de çukurdur. Eğer şaşıracak olursanız, şunu bilin ki Rabbiniz tek gözlü (kör) değildir." [Ebü Dâvud]

9945-  O (Ebû Dâvud) ve Tirmizî, Ebû Ubeyde bin el-Cerrâh radiyallahu anh'dan:

Onda şöyle geçer: "Kim bilir belki beni görüp de söylediklerimi duyanların bazıları onu idrak eder."

Dediler ki: "Ey Allah'ın Resulü! O gün kalplerimiz nasıl olacaktır?"

"Aynı şimdiki gibi ya da daha iyi olacak­tır" buyurdu.

9946- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: "O, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e Deccâl hakkında sordu. Şöyle buyurdu:

'O bugün bile yemek yemiş, sağdır. Onun hak­kında hiçbir peygamberin ümmetine vermedi­ği bilgiyi vereceğim. Onun sağ gözü sönüktür, ışıksızdır, (gözünün) bebeği yoktur, sanki du­vara yapıştırılmış bir sümüktür. Sol gözü ise parlayan bir yıldız gibidir. Beraberinde hem cennet, hem de cehennem bulunmaktadır. Fa­kat cehennemi cennet ve suyu da ateştir. Dik­kat edin! Ondan önce kasaba ehlini uyaracak iki adam dolaşacaktır. Bir kasabadan çıktık­ları zaman, oraya Deccâlin arkadaşlarının il­ki girecektir." |Rezîn.I

9947- Ebû Bekr radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Deccâl doğudan, Horasan denilen yer­den çıkacaktır. Onlara, yüzleri deri kalkanla­rını aıulıran bir kavim tâbi olacaktır." [Tirmizî]

9948- Ebû Bekre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Deccâlin annesi ile babasının tam otuz yıl çocukları olmayacak. Ondan sonra, yarar­dan çok zararı olacak, tek gözlü bir çocukla­rı olacak. Onun gözleri uyuyacak, fakat kalbi uyumayacak." Sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bize onun ebeveynini anlattı: "Babası, uzun boylu, tıknaz burnu gagaya benzeyen bir adamdır. Annesi; memeleri uzun ve tombuldur."

Ebû Bekre dedi ki: "Sonradan biz Medine yahudileri arasında böyle bir çocuğun doğdu­ğunu duyduk. Zübeyr bin Avvam ile ben gidip onun anne babasının yanına girdik. Baktık ki, onları aynı Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in anlattığı gibi bulduk. Dedik ki: 'Ço­cuğunuz var mıdır?' Şöyle dediler:

'Tam otuz sene çocuğumuz olmadı. Sonra bize, yararından çok zararı olan bir tek gözlü çocuğumuz oldu. Onun gözleri uyur, kalbi uyumaz.'

Hemen yanlarından çıktık; baktık güneşe karşı bir kadifeye sarılmış bir bebek mırılda­nıyor. Yüzünü açıp şöyle dedi:

'Ne dediniz?'

'Bir şeyler dedik; sen dediklerimizi duy­dun mu?'

'Evet, gözlerim uyur, kalbim uyumaz' de­di."

[İkisi de Tirmizî'ye ait.]

9949- Enes radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Deccâle, İsfahan yahudilerinden tayla­sın giymiş yetmişbin kişi uyacaktır." [Müslim]

9950-  Muhammed bin el-Münkedİr radi­yallahu anh'dan:

"Câbir bin Abdullah'ı, İbnü's-Sayyâd'ın deccâl olduğuna dair yemin ederken gördüm.

Dedim ki: '(Bu hususta) Allah'a yemin mi ediyorsun?' Şöyle dedi: 'Ömer'in Allah Resu­lü sallallahu aleyhi ve sellem'in katında bu hususta yemin ettiğini ve Allah Resulü sallal­lahu aleyhi ve sellem'in buna itiraz etmediği­ni gördüm.' [Buhârî, Müslim ve Ebû Dâvud.]

9951- İbn Ömer radiyallahu anh'dan: "Ömer, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ile bir grup ashabı içinde gitti. İbn Sayyâd'ın, Benû Mağâle kalesi yanında ço­cuklarla oynadığını gördü. İbnü's-Sayyâd o günlerde buluğ çağına ermekteydi. Allah Re­sulü sallallahu aleyhi ve sellem onun sırtına eliyle vurdu. O bunun farkına varmadı. Sonra İbn Sayyâd'a dedi ki:

'Benim Allah' m Resulü olduğuma şehadet eder misin?' İbn Sayyâd ona bakıp şöyle de­di: 'Şehadet ederim ki sen cahillerin Peygam­berisin.' Ondan sonra İbn Sayyâd, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e 'Benim Allah Resulü olduğuma sen şehadet eder misin?' di­ye sorunca, onu Allah Resulü reddederek: 'Ben Allah'a ve peygamberlerine iman ettim' dedi. Sonra Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona şöyle dedi:

'Ne görüyorsun?' Cevap verdi: 'Bana doğru olan da geliyor, yalan da geliyor.' Ona şöyle buyurdu: '(Yani) isleri karıştırıyorsun.'

Sonra ona şöyle dedi: 'Ben senin için bir şey sakladım.'

'O dumandır'dedi.

'Sus, haddini bil!' buyurdu. Bunun üzeri­ne Ömer kızdı ve şöyle dedi:

'Ey Allah'ın Resulü! Bırak da onun boy­nunu vurayım.'

'Eğer o, o (Deccâl) ise ona asla zarar ve­remezsin. Eğer o değilse onu öldürmende bir fayda yoktur.'

İbn Ömer dedi ki:

Ondan sonra Allah Resulü sallallahu aley­hi ve sellem ile Ubeyy bin Kâ'b İbn Say-yâd'ın bulunduğu hurmalığa gitti. Hurmalığa girer girmez, İbn Sayyâd'a görünmeden on­dan bir şey duymak maksadıyla hurma dalla­rının arkasına gizlendi. Sonra Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem onu kadifeden bîr döşeği üzerine uzanmış bir şeyler mırıldanır­ken gördü. Hurma dallarının ardında gizlenen Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'i, İbn Sayyâd'ın annesi gördü. İsmi Saf olan İbn Sayyâd'a annesi şöyle seslendi: 'Ey Sâf! İşte Muhammedi' İbn Sayyâd bunu duyunca he­men yerinden fırladı. Bunun üzerine Peygam­ber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: 'Keşke onu o halinde bıraksaydı.' ibn Ömer dedi ki:

Bunun üzerine Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ayağa kalkıp Allah'a lâyık olduğu veçhiyle hamdü senada bulundu. Son­ra Deccâli anlatarak şöyle buyurdu:

'Ben sizi ona karşı uyarıyorum. Kavmini ona karşı uyarmayan hiçbir peygamber yoktur. Nuh da kavmini ona karşı uyarmıştır. Lâkin ben onun hakkında hiçbir peygamberin kavmi­ne demediği şeyi söyleyeceğim. Şunu iyi bilin ki o tek gözlüdür, Allah ise tek gözlü değildir'

9952- Diğer rivayet:

"(Resûlullah) 'Senin için bir şey gizle­dim.' demişti ve ona göğün apaçık bir duman­la geleceği gün (için) bir şey gizlemiştir."

[Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Tirmizî.]

9953-  O (Tirmizî) ve Müslim, Ebû Sâ-İd'den:

Dedi ki: "Ne görüyorsun?" "Su üstünde bir taht görüyorum." "Sen iblis'in tahtını denizde görüyorsun" buyurdu.

9954- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, İbn Sayyâd'a sordu: 'Cennetin toprağı nedir?' 'Ey Ebû'l-Kâsım! Bembeyaz undur, misk-dir. deyince: 'Doğru söyledin' buyurdu."

9955- Diğer rivayet:

"İbn Sayyâd, Allah Resulü sallallahu aley­hi ve sellem'e cennetin toprağım sordu. O da şöyle buyurdu: 'Bembeyaz un ve halis misk­tir'." [Müslim]

9956- Ebû Saîd radiyallahu anh'dan: "Hac veya umreye gitmek üzere yola çık­tık. Beraberimizde İbn Sayyâd da vardı. İn­sanlar dağıldılar ve ben İbn Sayyâd ile yalnız kaldım. Hakkında söylenen şeylerden dolayı ondan çok ürktüm. Eşyasını getirip benim eş­yamın yanına koydu. Dedim ki: 'Hava çok sı­cak, eşyanı ağacın altına koysan!' O da bu tek­lifimi kabul edip eşyasını ağacın altına koydu.

Derken bir koyun göründü. O gidip onun süründen gelirdi ve: 'Buyur iç!' dedi. Onun elinden içmek istemediğim için: 'Hava sıcak süt de sıcaktır, canım çekmiyor, içmek istemi­yorum' dedim.

'İnsanların hakkımdaki dedikodularından dolayı bir ip alıp ağaçta kendimi asmak isti­yorum, ey Ebû Saîd! Siz Ensâr topluluğuna Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in hadisi gizli kaldığı kadar hiç kimseye gizli kalmamıştır. Sen Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in hadisini en iyi bilenlerden biri değil misin?' Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in 'O (Deccâl) kâfirdir' de­memiş midir? Halbuki ben müslümanım. Al­lah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, onun (Deccâlin) kısır olacağını, çocuğunun olma­yacağını demedi mi? Oysa benim Medine'de bıraktığım çocuğum vardır. Allah Resulü sal­lallahu aleyhi ve sellem, onun hakkında Me­dine ile Mekke'ye giremez, demedi mi? Oysa ben Medine'ye girdim. Oradan da Mekke'ye gitmek üzere yoldayım.'

Ebû Saîd dedi ki: 'Hatta nerdeyse ben onu mazur görecektim.' Sonra Ebû Saîd dedi ki: 'Vallahi ben onun nerede doğduğunu ve şim­di nerede olduğunu biliyorum. Kendisine şöy­le dedim: 'Geride kalan diğer günlerin hak­kında vah senin haline!'

9957- Diğer rivayet:

"İbn Sayyâd'a denildi ki: 'O adam (Dec­câl) olman, seni sevindirir mi?'

'Bana arzolunsa geri çevirmezdim' dedi." | Müslim veTirmizî]

9958- Nâfi' radiyallahu anh'dan:

"İbn Ömer, İbn Sayyâd'la Medine yolları­nın birinde karşılaştı ve onu kızdıracak bir söz söyledi. Birden şişip yolu dolduracak kadar kocaman oldu. Gelip durumu Hafsa'ya bildi­rince, Hafsa şöyle dedi: 'Allah seni esirgesin! İbn Sayyâd'dan ne istedin? Peygamber sallal­lahu aleyhi ve sellem'in onun hakkında şöyle buyurduğunu bilmiyor musun: 'O (Deccâl) ancak Öfkesinden dolayı kendinden geçiverip çıkacaktır'."

9959- Diğer rivayet:

îbn Ömer dedi ki: "Ona iki kere rastladım. Bir keresinde kavmİyle birlikte iken rastladım ve onlara dedim ki: 'Onun o (Deccâl) olduğu­nu mu konuşuyorsunuz?'

'Hayır vallahi!' dediler. Ben de onlara şöyle dedim: 'Bana yalan söylediniz. Vallahi kavminizden biriniz bana onun malca ve ço­cukça hepinizden daha zengin oluncaya kadar Ölmeyeceğini söyledi. Söylendiğine göre bu­gün o İddia edildiği gibidir.' Dedi ki: 'Biraz daha konuştum. Sonra ondan ayrıldım. Ona başka bir defa daha rastladım. Baktım ki gözü şişmiş. Dedim ki: Bu gözün ne. zaman şişti?'

'Bilmiyorum' dedi.

'Sen başında olan gözünü nasıl bilmez­sin?' dedim.

'Allah dilerse onu senin bu sopanda bile yaratır' dedi.

Sonra eşeğin anırmasından daha şiddetli bir şekilde anırdı. Bunun üzerine arkadaşla­rımdan bazıları kırıhncaya kadar sopamla ona vurduğumu iddia ettiler. Fakat 'Vallahi ben bunun farkına varamadım'dedi.

(Râvi) dedi ki: O (İbn Ömer), hemen gidip durumu mü'minlerin annesine (Hafsa'ya) an­lattı ve o da şöyle dedi: 'Ondan ne istiyorsun? Onun şöyle söylediğini bilmiyor musun?: 'Onu insanların üzerine gönderecek ilk sey, bir ğeye öfkelendiği zaman meydana gelen öf-keşidir'." |Müslim|

9960- Câbir radiyallahu anh'dan:

Dedi ki: "Harre harbinde İbn Sayyâd'ı kaybettik." [Ebû Dâvud]

9961-   es-Sa'b bin Cüsâme radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Deccâl, halk ondan bahsi terketmedikçe, imamlar da minberden onun hakkında söz söylemeyi bırakmadıkça çıkmayacaktır."

[İbn Ahmed]

9962- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in yanında deccâlden sözedildi; şöyle buyurdu:

'Onun annesi kabrinde doğuracak. Onu doğurduğu zaman, kadınlar onu Hattâin'de yüklenip taşıyacaklar.'

[Taberânî, Mu'cemu'I-Evsat'ın meçhul bir senedle.]

9963- Ebû Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, Meryemoğlu isa'nın adalet sahibi olarak inmesi yakındır. O inecek, haçı kıra­cak, domuzu Öldürecek, cizyeyi kaldıracak, (bu surette) mal da o kadar çoğalacak ki, ken­disine (zekât ya da sadaka) verilmek istenen kimse onu kabul etmiyecek."

9964- Diğer rivayet:

"O zaman yapılacak, tek secde tüm dünya ve içindekilerden daha hayırlı olacaktır."

Sonra Ebû Hureyre dedi ki: "İsterseniz: 'Kitab ehlinden hiç kimse yoktur ki ölümün­den önce ona inanmış olmasın' mealindeki âyetini (Nisa, 159) okuyun!"

9965- Diğer rivayet:

"İmamınız kendinizden olduğu halde, Meryemoğlu İsâ size inince durumunuz nice olacak?"

9966- Diğer rivayet:

"İçinizden (biri) imamlık ettiği zaman..." İbn Ebî Zi'b, bunu "Rabbinizin Kitâb'ı, Peygamberinizin sünnetiyle size imamlık etti­ğinde" olarak tefsir etti.

9967- Diğer rivayet:

"Meryemoğlu (İsâ) behemehal inecek­tir..." Benzeri. Ayrıca onda şöyle geçmekte­dir: "Düşmanlık, küsüşme ve kıskançlık orta­dan kalkacaktır."

9968- Diğer rivayet:

"Onunla (İsâ ile) benim aramda hiçbir peygamber yoktur. O şüphesiz inecektir. Onu gördüğünüz zaman tanıyın! O, orta boylu, be­yaza çalar kırmızı renktedir. Sarıya boyalı iki elbise içinde olacak. Yağmur yağmasa da sa­çından su damlayacaktır. insanlarla İslâm için savaşacaktır. Mesihu'd-Deccâl'i öldüre­cek, sonra yeryüzünde tam kırk sene kalacak. Sonra ölecek ve namazını müslümanlar kıla­caklardır." [Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Tirmizî.l

9969- Câbir radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Ümmetimden bir taife hak üzere galip olarak tâ kıyamete kadar devamlı olarak sa­vaşacaklardır. Isâ inecek; emirleri: 'Haydi gel, bize namaz kıldır!' diyecek. Buna karşılık: 'Kiminiz kiminizin emîridir. Bu, Allah'ın bu ümmete bir lütfü keremidir' diyecek." [Müslim]

9970- İbn Amr bin el-As radiyallahu anh'­dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Deccâl ümmetimin içinde çıkacak ve kırk (zaman) kalacak, kırk gün mü, kırk ay mı ya da kırk sene mi bilmiyorum. Derken Allah Isâ Aleyhisselam'ı Urve bin Mes'ûd kılığında gönderecek. Onu (Deccâli) arayıp bulacak ve öldürecek. Sonra insanlar yedi sene dostça yaşayacaklar. Aralarında en ufak bîr düşman­lık ve kırgınlık bile olmayacak. Sonra Allah, Şam tarafından soğuk bir rüzgâr gönderecek. Kalbinde zerre kadar iyilik veya iman bulu­nan herkesi öldürecek. Hatta biriniz bir dağın içine girse bile, onu bulup orada enseleyecek ve öldürecek. Buna karşılık insanların kötüle­ri, kuş hafifliğinde yabani hayvanların tabi­atında kalacaklar. Ne marufu emredecekler, ne de münkerden alıkoyacaklar. Onlara şey­tan görünecek ve şöyle diyecek: 'Bana icabet etmiyecek misiniz?'

'Bize ne emrediyorsun ki?' dediklerinde hemen onlara putlara tapmayı emredecek. Onlar o durumdayken azıkları bol verilecek, yaşantıları güzel olacak. Sonra sûra üfürük-cek; hemen herkes ona boyun bükecek. Onu ilk duyan, devesinin havuzunu sıvayan adam

olacak. Hemen oracıkta Ölecek, insanlar da ölecekler. Sonra Allah, çiği gibi veya gölge gibi (bunlardan hangisi olduğunda şüphe eden hadisin ravilerinden Nu'man dır) bir yağmur gönderecek ve onların cesetlerini bir bitki gibi yerden bitirecek. İkinci bir sûr üfü-rülecek. İnsanlar hemen dirilip ayağa fırlaya­caklar. Sonra onlara şöyle denilecek:

'Ey insanlar! Rabbinize gelin bakalım! Bunları durdurun! Çünkü onlar sorguya çeki­lecekler.' Sonra denilecek ki:

'Haydi cehenneme gidecekleri çıkarın!'

'Kaç kişiden?'

'Her bin kişiden doksandokuz kişi' denile­cek. İşte çocukları bir anda ihtiyarlatacak gün o gündür, işte baldırların açılacağı gün o gündür." [İkisi de Müslim'e ait]

 

 

 

 

 

TAHRİC

==========================================

9865- Bu hadisi Buhârî (rikâk 39/3, VII, 191), Yahyâ b. Yûsuf an Ebî Bekr an Ebî Husayn an Ebî Sâlih an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti.

9866- Bu hadisi Tirmizî (2213), Muh. b. Ömer b. Hayyâc an Yahyâ b. Abdirrahman el-Erhabî an Ubeyde b. el-Esved an Mücâlid an Kays b. e. Hâzım ani'l-Müstevrid senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "garîb" hükmü verdi.

9867- Bu hadisi Buhârî (fiten 24/1, VIII, 100) ve Müslim (fiten 42, s. 2227), ez-Zührî an Saîd b. el-Müseyyeb an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9868- Bu hadisi Tirmizî (2217), Ah. b. Meni' an Hüseyn b. Muh. el-Bağdâdî an Şeybân an Yahyâ b. e. Kesîr an Ebî Kılâbe an Sâlim an ebîhî senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen garîb sahîh" hükmü verdi.

9869- Bu hadisi Buhârî (fiten 24/1, VIII, 100) isnâdsız olarak irâd etti.

9870-9871-9872- Bu hadisi Buhârî (menâkıb 25, IV, 174-5; cihâd 95-6,  III, 233), Müslim (fiten 62-6, s. 2233-4), Ebû Dâvud (4303-4) ve Tirmizî (2215), Saîd b. el-Müseyyeb, Hemmâm b. Münebbih, el-A'rec, Ebû Sâlih, Kays b. e. Hâzım an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9873- Bu hadisi Ebû Dâvud (4305), Ca'fer b. Müsâfir an Hallâd b. Yahyâ an Beşîr b. el-Muhâcir an Abdillah b. Büreyde an ebîhî senedi ile tahrîc etti.

9874- Bu hadisi Müslim (fiten 34, s. 2221), Züheyr b. Harb an Muallâ b. Mansûr an Sül. b. Bilâl an Süheyl an ebîhî an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti.

9875- Bu hadisi Müslim (fiten 37, s. 2223), İbn Uleyye an Eyyûb an Humeyd b. Hilâl an Ebî Katâde an Yuseyr b. Câbir an İbn Mes'ûd senedi ile tahrîc etti.

9876- Bu hadisi Müslim (fiten 78, s. 2238), Sevr b. Zeyd an Ebî'l-Gays an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc etti.

9877- Bu hadisi Buhârî (cihâd 94/2, III, 232) ve Müslim (fiten 82, s. 2239), Ebû Sâlih ve Ebû Zür'a an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9878- Bu hadisi Tirmizî (2170), Kuteybe an Abdilazîz b. Muh. an Amr b. e. Amr an Abdillah b. Abdirrahman el-Ensârî an Huzeyfe senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen" hükmü verdi.

9879- Bu hadisi Tirmizî (2209), Amr b. e. Amr an Abdillah b. Abdirrahman el-Ensârî an Huzeyfe senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi. İsnâdı Elbânî'ye göre sahîhtir.

9880- Bu hadisi Tirmizî (2181), Süfyân b. Vekî' an ebîhî ani'l-Kâsım b. el-Fadl an Ebî Nadre el-Abdî an Ebî Saîd senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "garîb" hükmü verdi.

9881-9882- Bu hadisi Buhârî (fiten 23, VIII, 100) ve Müslim (fiten 51, s. 2230), ez-Zührî an Saîd b. el-Müseyyeb an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9883- Bu hadisi Buhârî (fiten 23/2, VIII, 100) ve Müslim (fiten 60, s. 2232), Sevr b. Zeyd an Ebî'l-Gays an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9884- Bu hadisi Müslim (îmân 234, s. 131) ve Tirmizî (2207), Sâbit an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9885- Bu hadisi Tirmizî (2232), Abbâs ed-Drî an Hâlid b. Mahled an Abdillah b. Ömer el-Ömerî an Sa'd b. Saîd el-Ensârî an Enes senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "garîb" hükmü verdi.

9886- Bu hadisi Müslim (fiten 131, s. 2268), Züheyr b. Harb an Abdirrahman b. Mehdî an Şu'be an Alî b. el-Akmer an Ebî'l-Ahvas an İbn Mes'ûd senedi ile tahrîc etti.

9887- Bu hadisi Buhârî (fiten 24/2, VIII, 100-1), Müslim (fiten 29-31, s. 2219-20), Ebû Dâvud (4313-4) ve Tirmizî (2569), Ebû Sâlih, Hafs b. Âsım ve el-A'rec an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9888- Bu hadisi Mâlik (cenâiz 53, s. 241), Buhârî (fiten 22, VIII, 100) ve Müslim (fiten 53-4, s. 2231), el-A'rec ve Ebû Hâzım an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Lafız Müslim'in Ebû Hâzım rivayetine aittir.

9889- Bu hadisi Müslim (fiten 61, s. 2232), Muh. b. Beşşâr an Abdilkebîr b. Abdilmecîd an Abdilhamîd b. Ca'fer an Ömer b. el-Hakem an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti.

9890- Bu hadisi Müslim (zekât 62, s. 701) ve Tirmizî (2208), Muh. b. Fudayl an ebîhî an Ebî Hâzım an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9891- Bu hadisi Ebû Dâvud (581), Hârûn b. Abbâd an Mervân an Talha Ümm Gurâb an Akîleti'l-Fezâriyye an Sellâme senedi ile tahrîc etti. Elbânî'ye göre zayıftır.

9892- Bu hadisi Ebû Dâvud (2535), Ah. b. Sâlih an Esed b. Mûsâ an Muâviye b. Sâlih an Damre an İbn Zuğb el-İyâdî an İbn Havâle senedi ile tahrîc etti.

9893- Bu hadisi Buhârî (fiten 25/2, VIII, 101) ve Müslim (fiten 17, s. 2214), el-A'rec ve Hemmâm b. Münebbih an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Lafız Buhârî'ye (el-A'rec) aittir. Müslim'in metni oldukça kısadır.

9894- Bu rivayeti Müslim (zekât 60, s. 701), Kuteybe an Ya'kb b. Abdirrahman an Süheyl an Ebî Sâlih an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti.

9895-9897- Bu hadisi Müslim (fiten 39-40, s. 2225-6), Ebû Dâvud (4311) ve Tirmizî (2183), Eb't-Tufeyl an Huzeyfe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9898- Bu hadisi Tirmizî (2211), Alî b. Hucr an Muh. b. Yezîd el-Vâsıtî ani'l-Müstelim b. Saîd an Rumeyh el-Cüzâmî an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "garîb" hükmü verdi.

9899- Bu hadisi Buhârî (cizye 15, IV, 68), el-Humeydî ani'l-Velîd b. Müslim an Abdillah b. el-Alâ' b. Zebr an Busr b. Ubeydillah an Ebî İdrîs an Avf senedi ile tahrîc etti.

9900- Bu hadisi Müslim (fiten 118, s. 2260) ve Ebû Dâvud (4310), Ebû Hayyân an Ebî Zür'a an İbn Amr asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9901- Bu hadisi Ahmed (V, 268), Hacîn b. el-Müsennâ an Abdilazîz b. e. Seleme an Ömer b. Abdirrahman b. Atiyye an Ebî Umâme senedi ile tahrîc etti.

Heysemî güvenilir bir râvi olan Ömer dışındaki râvilerinin Sahîh ricâlinden olduğunu söyledi (Mecma‘ VIII, 6). Elbânî'ye göre isnâdı sahîhtir.

9902- Bu hadis, râvisi Riyâh b. Ubeydillah b. Ömer sebebiyle zayıftır (Mecma‘ VIII, 7). Elbânî'ye göre zayıftır.

9903- Heysemî'ye göre ravileri Sahîh ricâlindendir (Mecma‘ VIII, 8).

9904- İsnâdı içinde yer alan İsh. b. İbr. b. Zeberyak zayıftır (Mecma‘ VIII, 8).

9905- Bu hadisi Ebû Dâvud (4294), Abbâs el-Anberî an Hâşim b. el-Kâsım an Abdirrahman b. Sâbit b. Sevbân an ebîhî an Mekhl an Cübeyr b. Nüfeyr an Mâlik b. Yuhâmir an Muâz senedi ile tahrîc etti. Elbânî'ye göre isnâdı sahihtir.

9906- Bu rivayeti Ebû Dâvud (4695), Tirmizî (2238) ve İbn Mâce (4092), Ebû Bekr b. e. Meryem ani'l-Velîd b. Süfyân an Yezîd b. Kuteyb an Ebî Bahriyye asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Tirmizî isnâdı hakkında "garîb" hükmü verdi. Elbânî zayıf hükmü verdi.

9907- Bu hadisi Ebû Dâvud (4296), Hayve b. Şurayh an Bakiyye an Bahîr an Hâlid an İbn e. Bilâl an Abdillah b. Busr senedi ile tahrîc etti.

9908- Bu hadisi Dârimî (I, 126), Osmân b. Muh. an Yahyâ b. İshâk an Yahyâ b. Eyyûb an Ebî Kubayl an İbn Amr senedi ile tahrîc etti.

9909- Bu hadisi Tirmizî (2185), Ebû Kureyb an Sayfî b. Rib'î an Abdillah b. Ömer an Ubeydillah b. Ömer ani'l-Kâsım b. Muh. an Âişe senedi ile tahrîc etti.

9910- Bu hadisi Müslim (fiten 38, s. 2225), Kuteybe an Cerîr an Abdilmelik b. Umeyr an Câbir b. Semure an Nâfi' senedi ile tahrîc etti.

9911- Bu hadisi Müslim (fadâilu's-sahâbe 218, s. 1966), İbn Cüreyc an Ebî'z-Zübeyr an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc etti.

9912- Bu hadisi Buhârî (mevâkît 40, I, 149), Müslim (fad. sah. 217, s. 1965-6), Ebû Dâvud (4348) ve Tirmizî (2251), ez-Zührî an Ebî Bekr b. Sül. b. e. Hasme ve Sâlim b. Abdillah b. Ömer an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9913- Bu hadisi Buhârî (rikâk 42/2, VII, 192) ve Müslim (fiten 136, s. 2269), Hişâm b. Urve an ebîhî an Âişe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9914- Bu hadisi Müslim (fad. sah. 219), Dâvud an Ebî Nadre an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc etti.

9915- Bu hadisi Ebû Dâvud (4282) ve Tirmizî (2231), Âsım an Zir an İbn Mes'ûd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Tirmizî, isnâdı hakkında "hasen sahîh" hükmü verdi.

9916- Bu hadisi Ebû Dâvud (4284) ve İbn Mâce (4086), Ebû'l-Melîh el-Hasan b. Ömer an Ziyâd b. Beyân an Alî b. Nufeyl an Saîd b. el-Müseyyeb an Ümmi Seleme asl-ı senedi ile tahrîc ettiler. Elbânî'ye göre isnâdı sahîhtir.

9917- Bu hadisi Ebû Dâvud (4285), Sehl b. Temmâm an İmrân el-Kattân an Katâde an Ebî Nadre an Ebî Saîd senedi ile;

Tirmizî ise yakın mânâsı ve uzun bir metinle (2232), Ebû's-Sıddîk an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Elbânî'ye göre isnâdı hasendir.

9918- Bu hadisi Ebû Dâvud (4290), Hârûn b. el-Muğîre an Amr b. e. Kays an Şuayb b. Hâlid an Ebî İshâk an Alî senedi ile tahrîc etti.

9919- Bu hadisi İbn Mâce (4085), Osmân b. e. Şeybe an Ebî Dâvud el-Haferî an Yâsîn an İbr. b. Muh. b. el-Hanefiyye an ebîhî an Alî senedi ile tahrîc etti.

İbr. b. Muh. ihtilâflı bir râvidir. Elbânî'ye göre isnâdı sahîhtir.

9920-9926- Bu hadisi Müslim (fiten 119-122, s. 2261-65), Ebû Dâvud (4325-7), Tirmizî (2253) ve İbn Mâce (4074), eş-Şa'bî an Fâtima asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

İlk dört lafız Müslim'e, 9925. nolu Ebû Dâvud'a ve sonuncusu Tirmizî'ye aittir.

9927- Bu hadisi Ebû Dâvud (4328), Vâsıl b. Abdi'l-a'lâ an İbn Fudayl ani'l-Velîd b. Abdillah b. Cumey' an Ebî Seleme b. Abdirrahman an Câbir senedi ile tahrîc etti.

el-Velîd ihtilâflı bir râvidir.

9928- Bu hadisi Müslim (fiten 110-1, s. 2250-5), Ebû Dâvud (4321), Tirmizî (2240) ve İbn Mâce (4075-6), Abdurrahman b. Yezîd b. Câbir an Yahyâ b. Câbir an Abdirrahman b. Cübeyr b. Nufeyr an ebîhî ani'n-Nevvâs asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9929- Bu hadisi İbn Mâce (4077), Alî b. Muh. an Abdirrahman el-Muhâribî an İsm. b. Râfi' an Ebî Zür'a Yahyâ b. e. Amr an Ebî Umâme senedi ile tahrîc etti.

9930- Râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma‘ VIII, 6).

9931- Râvilerinden Yahyâ b. Saîd el-Attâr zayıftır (Mecma‘ VIII, 6).

9932- Bu hadisi Buhârî (fadâ'ilu'l-Medine 9, II, 223; fiten 27, VIII, 103) ve Müslim (fiten 112, s. 2256), ez-Zührî an Ubeydillah b. Abdillah b. Utbe an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9933- Bu rivâyeti Müslim (fiten 113, s. 2256-7), Muh. b. Abdillah b. Kuhzâz an Abdillah b. Osmân an Ebî Hamza an Kays b. Vehb an Ebî'l-Veddâk an Ebî Saîd senedi ile tahrîc etti.

9934-9935- Bu hadisi Buhârî (fiten 26, VIII, 103), Müslim (fiten 105-8, s. 2249-50) ve Ebû Dâvud (4315), Rib'î an Huzeyfe asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9936- Bu hadisi Buhârî (fiten 26/1, VIII, 101-2) ve Müslim (fiten 115, s. 2258), İsmaîl b. e. Hâlid an Kays ani'l-Muğîre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9937- Bu hadisi Müslim (fiten 125, s. 2266) ve Tirmizî (3930), İbn Cüreyc an Ebî'z-Zübeyr an Câbir an Ümmi Şerîk asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9938- Bu hadisi Ebû Dâvud (4319), Mûsâ b. İsm. an Cerîr an Humeyd b. Hilâl an Ebî'd-Dehmâ an İmrân senedi ile tahrîc etti.

9939-9940- Bu hadisi Müslim (fiten 126-7, s. 2266-7), Eyyûb es-Sahtiyânî an Humeyd b. Hilâl an İmrân asl-ı senedi ile tahrîc etti.

9941-9942- Bu hadisi Buhârî (fiten 26, VIII, 102), Müslim (fiten 100, s. 2247-8), Ebû Dâvud (4757) ve Tirmizî (2235), Nâfi' ve Sâlim an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9943- Bu hadisi Buhârî (fiten 26, VIII, 103), Müslim (fiten 101-3, s. 2248), Ebû Dâvud (4316-7) ve Tirmizî (2245), Katâde an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9944- Bu hadisi Ebû Dâvud (4320), Hayve b. Şurayh an Bakiyye an Bahîr an Hâlid b. Ma'dân an Amr b. el-Esved an Cünâde b. e. Umeyye an Ubâde senedi ile tahrîc etti.

9945- Bu hadisi Ebû Dâvud (4756) ve Tirmizî (2234), Hammâd b. Seleme an Hâlid el-Hazzâ' an Abdillah b. Şakîk an Abdillah b. Sürâka an Ebî Ubeyde asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

Tirmizî, isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.

9947- Bu hadisi Tirmizî (2237), Revh b. Ubâde an Saîd b. e. Arbe an Ebî't-Teyyân ani'l-Muğîre b. Subey' an Amr b. Hureys an Ebî Bekr senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.

9948- Bu hadisi Tirmizî (2248), Abdullah b. Muâviye an Hammâd b. Seleme an Alî b. Zeyd an Abdirrahman b. e. Bekr an ebîhî senedi ile tahrîc etti ve isnâdı hakkında "hasen garîb" hükmü verdi.

9949- Bu hadisi Müslim (fiten 125, s. 2266), Mansûr b. e. Muzâhim an Yahyâ b. Hamza ani'l-Evzâî an İshâk b. Abdillah an ammihî Enes senedi ile tahrîc etti.

9950- Bu hadisi Buhârî (i'tisâm 23, VIII, 158), Müslim (fiten 94, s. 2243) ve Ebû Dâvud (4331), Ubeydullah b. Muâz an ebîhî an Şu'be an Sa'd b. İbr. an Muh. b. el-Münkedir an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9951-9952- Bu hadisi Buhârî (enbiyâ 3/1, IV, 105; fiten 26, VIII, 102; cenâiz 80/1, II, 96-7; cihâd 178, IV, 32-3; edeb 97/2, VII, 113-4), Müslim (fiten 95-7, s. 2244-6) ve Tirmizî (2249), ez-Zührî an Sâlim an ebîhî İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9953- Bu hadisi Müslim (fiten 87-9, s. 2241-2) ve Tirmizî (2247), Ebû Nadre an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9954-9955- Bu hadisi Müslim (fiten 92-3, s. 2243), Ebû Nadre an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc etti.

9956-9957- Bu hadisi Müslim (fiten 91, s. 2242-3) ve Tirmizî (2246), el-Cüreyrî an Ebî Nadre an Ebî Saîd asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9958- Bu rivayeti Müslim (fiten 98, s. 2246), Abd b. Humeyd an Revh b. Ubâde an Hişâm an Eyyûb an Nâfi' an İbn Ömer senedi ile tahrîc etti.

9959- Bu rivayeti Müslim (fiten 99, s. 2246-7), Muh. b. el-Müsennâ an Huseyn b. Hasan b. Yesâr an İbn Avn an Nâfi' an İbn Ömer senedi ile tahrîc etti.

9960- Bu hadisi Ebû Dâvud (4332), Ah. b. İbr. an Ubeydillah b. Mûsâ an Şeybân ani'l-A'meş an Sâlim an Câbir senedi ile tahrîc etti.

9961- Bu hadisi Abdullah b. Ahmed b. Hanbel (IV, 72), Ah. b. Muh. b. el-Muğîre b. Yesâr an Hayve an Bakiyye an Safvân b. Amr an Râşid b. Sa'd ani's-Saab senedi ile tahrîc etti.

9962- Râvilerinden Osmân b. Abdirrahman el-Cumahî hakkında Buhârî "hâli mechûldür" demiştir (Mecma‘ VIII, 2).

9963-9964- Bu rivâyetleri Buhârî (buyû‘ 102, III, 40; enbiyâ 49/1, IV, 143), Müslim (îmân 242, s. 135-6) ve Tirmizî (2233), ez-Zührî an Saîd b. el-Müseyyeb an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9965-9966- Bu hadisi Buhârî (enbiyâ 49/1, IV, 143) ve Müslim (îmân 244-6, s. 136-7), ez-Zührî an Nâfi' mevlâ Ebî Katâde an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.

9967- Bu hadisi Müslim (imân 243, s. 136), Kuteybe an Leys b. Sa'd an Saîd b. e. Saîd an Atâ b. Mînâ an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti.

9968- Bu rivayeti Ebû Dâvud (4324), Hudbe b. Hâlid an Hemmâm b. Yahyâ an Katâde an Abdirrahman b. Âdem an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti.

9969- Bu hadisi Müslim (îmân 247, s. 137), Haccâc b. Muh. an İbn Cüreyc an Ebî'z-Zübeyr an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc etti.

9970- Bu hadisi başında kısa bir kıssa ile Müslim (fiten 116-7, s. 2258-60), Şu'be ani'n-Nu'mân b. Sâlim an Ya'kb b. Âsım b. Urve b. Mes'ûd an İbn Amr asl-ı senedi ile tahrîc etti.