Allahu Teâlâ buyurdu ki:
"Elif, Lam, Mîm. İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece
iman ettik demeleriyle bırakılıverileceklerini mi sandılar? Andolsun ki, biz
onlardan öncekileri de imtihandan geçirmişizdir. Elbette Allah, doğruları ortaya
çıkaracak, yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır. Yoksa kötülükleri yapanlar
bizden kaçabileceklerini mi sandılar?
Ne kadar kötü (ve yanlış) hüküm veriyorlar! Her kim Allah'a
kavuşmayı umuyorsa bilsin ki, Allah'ın tayin ettiği o vakit elbette gelecektir.
O her şeyi işiten ve bilendir. Cihad eden ancak kendisi için cihad etmiş olur.
Şüphesiz Allah, âlemlerden müstağnidir. İman edip iyi işler yapanların
kötülüklerini elbette örteriz ve onlara, yaptıklarının daha güzeli ile karşılık
veririz. Biz insana, ana babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Eğer
onlar, seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) bana ortak koşman
için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Dönüşünüz ancak banadır. O zaman, size
yapmış olduklarınızı haber vereceğim. İman edip iyi işler yapanları, muhakkak salihler (zümresi)
içine katarız. İnsanlardan kimi vardır ki, Allah'a inandık der; fakat Allah
uğrunda eziyete uğratıldığı zaman, insanların işkencesini Allah'ın azabı gibi
tutar. Hâlbuki Rabbinden bir yardım gelecek olsa, mutlaka, "Doğrusu biz de
sizinle beraberdik" derler. Acaba Allah, herkesin kalbindekileri en iyi bilen
değil midir? Allah, elbette (O'na gönülden) iman edenleri de,
ikiyüzlüleri
de bilir."
(Ankebut, 1-11)
Allahu Teâlâ buyurdu ki:
"İşte o kitap, bunda şüphe yok, müttakiler
(kötülükten
korunacaklar) için hidayettir. Onlar ki gaybe iman edip namazı dürüst kılarlar
ve kendilerine verdiğimiz rızıktan (Allah yolunda) harcarlar. Ve onlar ki hem
sana indirilene iman ederler, hem senden önce indirilene. Ahirete de bunlar
kesinlikle iman ederler." (Bakara, 2-4)
Allahu Teâlâ mürted ve ikrah altında olanı zikrettiğinde
bundan sonra şöyle buyurmuştur:
"Kalbi iman ile sükûnet
bulduğu hâlde (dinden dönmeye) zorlananlar dışında, her kim imanından
sonra küfre kalbini açarsa, mutlaka onların üzerine Allah'tan bir gazap gelir ve
kendilerine çok büyük bir azap vardır." (Nahl, 106),
"Sonra şüphesiz Rabbin, eziyet edildikten sonra hicret eden,
sonra cihad eden ve sabreden kimselerin yardımcısıdır. Bunlardan sonra Rabbin
elbette çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir." (Nahl, 110)
İnsanlara peygamberler gönderildiği zaman onlardan kimisi:
"İman ettik" derler.
Kimisi ise: " İman etmedik"
derler, hatta kötülüklere de
devam ederler.
Her kim "İman ettik" demişse, Allah'u Teâlâ bunlardan doğru
söyleyenle yalancıyı ayırmak için imtihan eder, imtihana tabi tutar ve ona
bakar. Kim de "İman etmedik" demişse, o kimseler de sanmasınlar ki Allah'ı bir
şey aciz bırakır. Hiçbir şey O'nu aciz bırakamaz ve O'nun hükmünün önüne de
kimse geçemez. İşte bu Allahu Teâlâ'nın sünnetidir. O insanlara peygamberlerini
gönderir, onlardan kimisi de peygamberleri hem yalanlar hem de eziyet ederlerdi.
Allahu Teâlâ buyurdu ki:
"Biz böylece, her peygambere
insan ve cin şeytanlarını düşman yaptık. Bunlar birbirini aldatmak için süslü
sözlerle vesvese verirler."
(Enam, 112) ,
"Böylece onlardan öncekilere de herhangi bir peygamber gelince,
onun hakkında da mutlaka: Bir sihirbazdır veya bir delidir dediler." (Zariyat,
52),
"Ey Muhammed! Sana senden önceki peygamberlere söylenenden başka bir şey
söylenmiyor. Şüphesiz ki senin Rabbin hem mağfiret sahibidir hem de acı verecek
bir azap sahibidir." (Fussilet, 43)
Kim peygamberlere iman eder ve onlara itaat ederse, ona da bu
kimseler düşmanlık beslerler ve eziyet verirler. Aynı zamanda bu kimse acılar
çekerek musibetler görür. Bu kimse peygamberlere iman etmezse o takdirde ise
(cehennem de) azap görür ve öbür acılardan daha çok ve ebedi olarak acılar görür.
Öyleyse; iman eden olsun ya da kâfir olan olsun her nefis hakkında acılar söz
konusudur.
Ancak mü'min bir kimse ilk olarak sadece dünyada iken acılar görür
sonrada dünya ve âhiretteki akıbeti / sonucu olur... (Ahirette acılar çekmez.)
Kâfire gelince: ilk olarak
nimetlere kavuşur sonrada ebedi acılara duçar olur.
|