بســـم الله الرحمن الرحيم

 

Belâlarla İmtihan Olmadan Olmaz

 

Bazen birtakım konular hakkında içiyle kabul etmemekle beraber dışıyla farklı olmak caiz olur. Küfre zorlanan kimse de olduğu gibi. Bu konuda başka bir alanda uzun uzaya belirtilmiştir.

Maksada gelirsek; İnsanların eziyet vermeleri şekliyle belâlarla imtihan olmadan olmaz. Hiç kimsenin belâlardan kurtulması asla söz konusu olamaz. Bundan dolayı Allah (c.c.) başka bir yerde insanların belâlarla imtihan olunacaklarını zikretmiştir.

Belâlar / imtihanlar hem darlıkta hem de bollukta olmaktadır. Öyleyse insan hem kendisini sevindirecek hem de kendisini kötü yapacak şeylerle imtihan olur. Dolayısıyla kendisi sabretmeye ve şükretmeye muhtaçtır.

Allahu Teâlâ buyurdu ki:

"Biz yeryüzündeki şeyleri kendisine süs olsun diye yarattık ki, insanların hangisinin daha güzel amel edeceğini deneyelim." (Kehf, 7),

"Ve onları yeryüzünde birçok ümmetlere ayırdık. İçlerinde iyi olanları da vardı, olmayanları da. Onları biz, bazen nimetlerle, bazen de musibetlerle imtihana çektik. Sonunda belki hakka dönerler diye." (Araf, 168),

"Allah (onlara) şöyle dedi: "Birbirinize düşman olmak üzere hepiniz oradan (cennetten) inin. Artık benden size bir hidayet (kitap) geldiği zaman, kim benim hidayetime uyarsa işte o, sapıklığa düşmez ve (âhirette) zahmet çekmez. Her kim de benim zikrimden (Kur'an'dan) yüz çevirirse, (bilsin ki) ona dar bir geçim vardır ve onu kıyamet günü kör olarak hasrederiz." (Taha, 123-124),

"Yoksa siz, Allah içinizden cihad edenleri belli etmeden, sabredenleri ortaya çıkarmadan cennete girivereceğinizi mi sandınız?" (Al-i İmran, 142)

Bu Al-i İmran sûresinde idi. Bundan önce de Bakara sûresinde bunu buyurmuştur, Çünkü Bakara süresindeki âyetlerin çoğu Al-i İmran süresindeki âyetlerden daha önce indirilmiştir:

 "Yoksa siz, kendinizden önce gelip geçenlerin hâli (uğradıkları sıkıntılar) başınıza gelmeden cennete girivereceğinizi mi sandınız? Onlara öyle yoksulluklar, öyle sıkıntılar dokundu ve öyle sarsıldılar ki, hatta peygamber ve beraberinde iman edenler: "Allah'ın yardımı ne zaman?" derlerdi. Bak işte! Gerçekten Allah'ın yardımı yakındır." (Bakara, 214)

Öyle ki nefis ancak belâlarla sarsıldığı zaman tezkiye olmakta ve ıslah olmaktadır. Tıpkı adîsinden kaliteli olanın arası ayrılana dek imtihan ocağında eritilen altın gibi. Şayet nefis cahil ve zalim ise o takdir de kul ortaya çıkan her türlü şerrin menşei olur. Şer ancak kendisinden ortaya çıkıverir.

Allahu Teâlâ buyurdu ki:

"(Ey insanoğlu!) sana gelen her iyilik Allah'tandır, sana ne kötülük dokunursa kendindendir. Ey Muhammed! Biz seni bütün insanlara bir elçi olarak gönderdik. Buna şahit olarak da Allah yeter." (Nisa, 79),

"(Size o haberi getiren) ancak şeytandır, (sadece) kendi dostlarını korkutabilir. Onlardan korkmayın, eğer mümin iseniz benden korkun." (Ali İmran, 175),

"Başınıza gelen herhangi bir musibet kendi ellerinizle kazandıklarınız yüzündendir. Bununla beraber Allah yine de çoğunu affeder." (Şura, 30),

"Bu, Allah'ın bir kavme verdiği nimeti, onlar kendilerini değiştirmedikçe değiştirmemesinden dolayıdır. Gerçekten de Allah hakkiyle işiten, her şeyi bilendir." (Enfal, 53),

"Her insan için önünden ve arkasından takip edenler vardır. Allah'ın emrinden dolayı onu gözetirler. Allah bir kavme verdiğini, o kavim kendisini bozup değiştirmedikçe değiştirmez. Allah bir kavme de kötülük murad etti mi, artık onun geri çevrilmesine de imkân yoktur. Onlar için Allah'tan başka bir veli de bulunmaz." (Ra'd, 11)

Hz. Adem'den (a.s.) son vakte dek ümmetlerin akıbetlerini zikretmiş ve hepsinde şunu söylemiştir:

Onlar nefislerine zulmettiklerinden dolayı zalim kimselerdir ve mazlum değillerdir. Onlardaki bu hasletlerini ilk olarak itiraf eden ana babaları olmuştur:

"Dediler ki: Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik, eğer bizi bağışlamaz ve bize rahmetinle muamele etmezsen muhakkak ziyana uğrayacaklardan oluruz!" (Araf, 23)

İblis'e şöyle buyurdu:

"Andolsun ki, cehennemi mutlaka senden ve onların sana uyanlarından, topunuzdan tıka basa dolduracağım." (Sad, 85)

İblis'e ise, onlardan azgın olanlar tabi olmaktadır. Şöyle dediği gibi:

"İblis şöyle dedi: Rabbim! Beni saptırdığın için, mutlaka ben de yeryüzünde onlara günahları süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım!. Ancak içlerinden ihlâslı kulların müstesnadır." (Hicr, 39-40)

Allahu Teâlâ buyurdu ki:

"Andolsun ki biz, içinizden İslâm'da öne geçmek isteyenleri de biliriz, geri kalmak isteyenleri de biliriz." (Hicr, 24)

Ebû Zerr'in rivayet ettiği kudsi bir hadiste Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)

Allahu Teâlâ'dan şöyle buyurur:

"Ey Kullarım! Kuşkusuz bunlar sizler için saydığım amellerinizdir, sonra bunları sizlere vereceğim. Öyleyse her kim bir hayır görürse Allah'a hamd etsin Kim de bundan başkasını görürse ancak kendi nefsini kınasın." (Müslim (2577) rivayet etmiştir.)

 

İÇİNDEKİLER