(Güç ve kuvvet ancak Allah'a mahsustur.
Sıkıntıları ve musibetleri ancak o defeder. (Mütercim)
Varlık âleminde tek başına müstakil bir şeye tesir eden bir
sebep bulunmaz. Başka bir sebebe bağlı olarak ancak bir şeye
tesir edebilir. Dolayısıyla mutlaka kendisine tesir eden başka bir sebebin
varlığına ya da yok olmasına bağlı olmuş olur. Bunlar bizzat gözle müşahede
edilen sebepler, gaip olan sebepler ve manevi sebepler hakkındadır.
Mesela;
güneşin canlılara ve bitkilere tesir etmesi gibi. İşte bu sebepler, yine başka
sebeplerin harekete geçmesine bağlıdır.
Mesela; erkekliği alınmış bir hayvan bile yine bir sebebe
bağlı olarak buna maruz kalmıştır.
Dolayısıyla her sebebin bir müsebbibi
bulunmaktadır. Mahlukat hakkında korkulan ya da ümit edilen hiçbir şeyin tek
başına ve sebepsiz tesiri söz konusu olamaz.
Kuşkusuz tek başına ve hiçbir şeye
bağlı olmadan ve hiçbir sebep olmadan tek başına tesir eden sadece Kahhar olan Allahu Teâlâ'dır.
Öyleyse O'ndan başkasından ümit etmeye ya da korkmaya gerek yoktur. Bu da apaçık
ve kesin gösteriyor ki; O'ndan başkasından ümit etmek ve korkmak bâtıldır.
Şayet farzımuhal:
"Bu tek başına tesir eden bir
sebeptir." denilecek olsa, o zaman bunun sebebiyeti O'ndan (c.c.) başkasından
bilinmiş olacaktır.
Halbuki Allah'tan başkasının bir şeyi ortaya koyacak kuvveti
yoktur. Çünkü güç ve kuvvet ancak Allah'ındır. Bütün güç, O'nun (c.c.)
elindedir. Mahluklardan umdukları ümit ve korkunun gerçekte sadece Allahu
Teâlâ'dan olması gerekir. Buna göre gücü ve kuvveti olmayanlardan niçin ümit
edilsin ve niçin korkulsun ki?
Hatta yaratılmışlardan korkmak ve onlardan ümit etmek, mahrum
kalma sebeplerinden birisidir. Aynı zamanda ümit edip korktuğu kimseye de
istenilmeyen şeylerin ilk inişi demektir. Çünkü o, Allah'tan başka olarak
başkasından korktuğu kadar tasallut altına girmiş ve O'ndan başkasından ümit
ettiği kadar da mahrumiyette kalmış olur. İşte bu husus mahlukatın hepsi için
geçerlidir hatta mahlukattan birçoğu için bu konu gerek ilim ve gerekse vaziyet
bakımından gitmiş de olsa...
Dolayısıyla Allahu Teâlâ neyi dilerse, o olur ve onun olması gerekir. Neyi de dilememiş
ise, o olmaz, mahlukat kendi arasında toplanmış olsa bile..!
|