1-FÂTİHA SÛRESİ
Bilindiği üzere Kur'an'ı Kerîm (114) sûre ile (6666) âyet-i kerîmeden meydana
gelmektedir. Fatiha ve de Sûresi ise bu mübarek sürelerin birincisidir. Tercih
edilen görüşe göre Mekke-i Mükerreme'de inmiştir.
Fatiha sûresi, Kur'an'ı Kerim'in kıraatine başlangıç teşkil ettiği için fatiha
adını almıştır. Çünkü derece derece ortaya çıkan her şeyin ilkine fatiha denir.
Fatiha sûresi. Kur'an hakikatlerinin özünü kapsadığı için kendisine (Ümmü'l-Kur'an),
(Ümmü'l-Kitap) gibi isimler de verilmiştir. Aynı şekilde bu mübarek sûre yedi
âyetten ibaret olup namazların her rekatında okunduğu için (Seb'ul-mesânî) adını
da almıştır.
Fatiha sûresi, yüce Allah'a hamd ve övgüyü içeren, O Ulu Yaratıcının mukaddes
vasıflarını kapsayan ve O Kerem sahibi Mabu'da kulluk arzetmede en önemli duayı
içine alan bir sûredir.
Fatiha sûresi, Besmele-i şerife ile beraber yedi âyettir. Hanefî fakihlerince
sahih olan görüşe göre bütün sürelerin başındaki besmeleler, o surelerden birer
cüz değildir. Belki birer müstakil âyet olup sürelerin aralarını ayırmak ve
kendileriyle bereket istemek için tekrar tekrar indirilmiştir. Fâtiha-i şerifeyi
okuyup bitirince (Âmîn) denilmesi de bir sünneti seniyyedir.
1. Rahman ve rahim olan Allah Teâlânın adıyla (Okumaya başlarım».
1. Bu âyet-i kerime, Besmele-i Şerife adını alan, kâinatın yaratıcısı Yüce
Allah'ın üç mukaddes ismini içeren, her okunacak ve yapılacak mühim ve meşru bir
şeye teberrüken kendisiyle başlanılması muvaffakiyete vesîle olan bir âyettir.
İşte Fatiha Sûresini okuyacak bir kimse bu besmele-i şerifeyi okuyunca: (Rahman
ve rahim olan Allah Teâlâ'nın mübarek adıyla) bu sûreyi okumaya başladım, demiş
ve bu mukaddes isimler ile bereket isteğinde bulunmuş, bununla Cenab'ı Haktan
yardım dilemiş olur. Ne mukaddes, ne mübarek bir ayeti kerime!
2. Hamd âlemlerin rabbi,
3. Rahman ve rahim olup
2. (Hamd) medih, övgü ve şükür (Alemlerin bütün mahlûkatın (Rabbi) sahibi,
idarecisi, terbiye edicisiolan, (Rahman ve rahim) yani Yüce Zatı rahmet ile
vasıflanmış olup kullarına fiilen merhamet buyuran.
4. Ceza gününün sahibi olan Allah Teâlâ'ya mahsustur.
4. (Ceza gününün) kıyamet gününün (sahibi olan) o gündeki bütün işler kudreti
elinde bulunan (Allahû Teâlâ'ya mahsustur) O'nun için sabittir. Artık şüphe yok
ki her türlü ham d ve senaya O layıktır. O'ndan başka mülkün sahibi ve âlemlerin
yaratıcısı yoktur.
5. Ey Allah'ım yalnız sana ibâdet ederiz ve ancak senden yardım dileriz.
5. Ey Allah'ım (Yalnız sana ibâdet ederiz). Senin büyüklüğünü kalben düşünür,
tam bir huşu ile ancak sana itaat ve kullukta bulunuruz. (Ve ancak senden yardım
dileriz). Ancak sana sığınır, senden lütuf ve yardım bekleriz.
6. Bizleri doğru yola ilet,
6. Artık ey kerem sahibi Rabbimiz (Bizleri doğru yola ilet) Bize doğru yolu
bildir, bizi o yolu takibe muvaffak kıl. O yol ise İslâmiyetten ibarettir.
7. O kendilerine nimet vermiş olduğun kimselerin yoluna ilet, gazaba
uğramışların ve sapmışların yoluna değil!
7. (O kendilerine nimet vermiş) kendilerine İslâmiyeti, zühd ve takvayı nasip
etmiş (olduğun kimselerin yoluna) ilet, hidâyet et, onlar gibi biz de doğru yolu
takibe muvaffak olalım, (gazaba uğramışların) ilâhî rahmetten uzaklaştırılmış,
şiddetli bir şekilde cezalandırılmış kimselerin (ve sapmışların) doğru yolu,
İslâm yolunu bırakıp çıkmaz yollara sapmış kimselerin (yoluna değil.) Öyle
takipçilerini hidayetten mahrum bırakan, felâket çukuruna düşüren bir yola bizi
sevk etme. Ey alemlerin Rabbi! Peygamberlerin efendisinin hürmetine duamızı
kabul buyur. Amin!
Amin kelimesi, Kur'ân'dan değildir. Fakat Fatiha Sûresinin sonunda bunu söylemek
sünnettir. Bu kelime. Ya rabbi! bizden kabul et, dualarımızı kabul buyur
mânasını ifade eder.
§ "Hamd"; Güzel bir zikirdir, güzel bir halden, bir nimetten dolayı saygı
yoluyla şükür ve senada bulunmak demektir. Cenâb-ı Hak bütün mahlukatı luftuyla
vücude getirmiş, onlara nîmetler, kâbiliyeler vermiş, özellikle insanlara
peygamberler, kitaplar göndermiş, kendilerini hidâyet ve saadet yollarına davet
buyurmuş olduğundan, bütün varlıkların hamd ve övgüsüne layıktır.
§ "Allah" ismi celili, Cenâb-ı Hakka mahsus O'nun bütün kemal sıfatlarını ifâde
eden bir isimdir ki başka hiç bir kimseye verilemez. Bu, bir ismi âzamdır.
§ "Rab", ismi şerifi de sahip, yöneten ve ıslah eden mânâlarını ifade ettiği
gibi bütün varlıkların yaratıcısı terbiye edicisi ve besleyicisi mânasını da
içermektedir. İşte bütün m ah I u kat in terbiye edicisi yaratıcı ve eğiticisi
de Allah Teâlâ'dan başkası değildir.
§ "Rahman" ve "Rahîm" de rahmet sahibi mânasına Allah'ın birer ismidir. Rahman
bütün mahlukatı yaratan, yaşatan, nîmetlere kavuşturan kimse demektir. Rahim de
mü'min kulları hakkında ilâhî lütuflarını bolca veren Yüce Yaratıcı manasınadır.
Deniliyor ki rahman öyle bir nîmet verendir ki, onun vereceği nimetlerin başkası
tarafından verilmesi düşünülemez. Bu sebeple rahman ismi mahlukata verilemez.
Rahim ise öyle bir nîmet verendir ki onun vereceği nîmetin benzeri başkaları
tarafından da gelebilir. Bu sebeple rahim adı kullara da verilebilir.
§ "Alemîn tâbirine gelince; bu da Cenab'ı Hakkın varlığına, birliğine delâlet ve
şehadet eden, onu bilip tasdik etmeğe vesile olan varlıklardan, mahlûkattan
ibarettir ki her birine bir âlem denir. Bunlar; gökler âlemi, yer âlemi,
hayvanlar âlemi, bitkiler âlemi, ruhlar âlemi, dünya âlemi, âhiret âlime gibi
nevîlere ayrılmıştır. Bir rivayete göre on sekiz bin âlem vardır. Bizim dünyamız
ise bu alemlerden yalnız biridir.
Bütün âlemler birer mahluktur. Bütün bunların yaratıcısı Cenâb-ı Haktan başkası
değildir. Bütün âlemler, O Yüce Yaratıcının varlığına, kuvvet ve büyüklüğüne
birer parlak delildir.
§ "Yevmiddin", ceza günü, âhiret günü korku ve saygı âlemi demektir ki, o günde
bütün tasarruflar, bütün mükâfat ve cezalar Allah'a ait olup onun hâkimiyet ve
iradesinin zıddına hareket edecek bir kuvvet bulunamaz.
§ "İbâdet"; Allah'ın emrine tam manasıyla boyun eğmek ve itaat etmek demektir.
Hak Teâlâya karşı gösterilecek alçak gönüllülüğün, boyun eğme ve itaatin son
derecesidir.
§ "İstiane" de yardım istemektir, ibâdet ve iteat hususunda ve diğer işlerde
Cenâb-ı Hakkın lütuf ve yardımına sığınmaktır.
§ "Nîmet", halin iyiliği ve nefsin lezzet aldığı şey demektir. Bizim için
istenilmeye en lâyık olan nîmet ise, Allah'ın rızâsına kavuşmak ve salih, seçkin
kulların yollarına girebilmek, Allah'ın gazabına uğramış, sapıklıklar içinde
kalmış, kötü ruhlu kimselerin yollarından uzak kalmaktır.
§ "Hidâyet"; insanı İstenilen şeye kavuşturacak olan bir nesneye delâlet ve
yardım etmek demektir. Bu bir hayırlı rehberlikten ibarettir. Hidâyet edene
hadi, hidayet bulana da mühtedi denir. İhtida da doğru yolu bulmak demektir,
İslâmiyet e kavuşmak gibi.
§ "Dala!" = dalâlet de helak olmak, kaybolmak, doğru yoldan çıkmak, İnsanı
İstediği şeye ulaştıracak olan nesnenin yok olması ve istenen şeye kavuştu ram
ayacak olan bir yola girmek demektir. İslâmiyetten ayrılmak gibi. Dalâlete
düşene dâl, dalâlete düşürene de mudili, dalâlete düşürmeğe, azdırmağa da idlâl
denir.
§ "Tariki müstakim" İse doğru yoldur, İnsanı dünyada ve âhirette selâmet ve
saadete kavuşturacak olan her hangi bir şey demektir. Bu itibar ile Kur'an'ı
Kerîm'e, İslâm dinine, sünnet ile camaate ve cennete girmeye hak edenlerin
yoluna sıratı müstakim denmiştir.
İşte Fatiha sûre-i celilesi, bizlere bu hususlardaki vazifelerimizi telkin ve
ilham ediyor. Buyurulmuş oluyor ki: "Ey insanlar!, uyanınız, şu sonsuz kâinatın
yaratıcısının büyüklüğünü düşününüz. O, ne büyük bir yaratıcıdır, ne muazzam bir
besleyicidir. Bütün mahlukatı için ne kadar rahmet ve merhameti vardır. Bütün
âlemlerin müstakil sahibi ve hâkimi yalnız odur. Artık -Yarabbi! yalnız sana
ibâdet ederiz. Yalnız senden lütuf ve ihsan bekleriz- diyerek kulluğumuzu
arzederiz. Doğru yola gitmenizi muhterem kulların izlerini takibe
muvaffakiyetinizi O Kerem sahibi Yaratıcıdan niyaz ediniz. Küfür ve isyan ile
doğru yolu kaybetmiş, dalâlet içinde kalmış, insanlık için bir fitne, korkunç
bir belâ mahiyetinde bulunmuş, dinsiz, ahlâksız, sapık kimselere uymaktan,
onların iğfallerine kapılmaktan emin olmanızı da O rahmet ve ihsanı sonsuz olan
kerem sahibi ve merhametli mabudunuzdan istemeye devam ediniz. Ey insan
toplulukları! Sizin için bundan başka selâmet ve saadet yolu yoktur."
Evet... Fatiha Sûre-i celilesi İşte bizleri böyle bir uyanışa, bir yalvarış ve
yakarışa ve bir yükselişe davet edip durmaktadır.
Ey âlemlerin Rabbi!.. Biz âciz kullarının bu husustaki niyaz ve istirhamımızı
lütfen kabul buyur. Peygamberlerin efendisinin hürmetine duamızı kabul buyur.
Âmin!
s