Bu sure Habeşistan
hicretinden önce nazil olmuştur. Müslümanlar Hıristiyanlığın hakim olduğu
Habeşistan'a hicret ettikleri zaman, Mekke devleti elçi gönderip; mültecilerin
iadesini istemişti. Kral, mültecileri yanma çağırıp dinlediğinde; bunların adi
suçlu olmadıklarını, fikir ve inançları sebebiyle ülkesine geldiklerini anladı
ve onları Mekke'ye iade etmedi.
Mekke devletinin
temsilcileri, bu mültecilerin Hristiyanlığa hakaret
ettiklerini söylediler. Kral muhacirleri dinlemek üzere huzuruna çağırdığında
muhacirler adına konuşan Ca'fer b. Ebu Talip, (Hz. Ali'nin kardeşi Ca'fer) bu surenin başından itibaren kırk ayet okudu.
Kralın huzuruna
girerken eğilmeyen, sorulan somlara eğip bükmeden Allah'ın ayetleriyle cevap
veren bu muhacirler kral tarafından iltifat gördüler. Elçiler ise elleri boş
olarak geri geldiler.[1]
Günümüz Hristiyanlarına da Hz. Ca'fer gibi eğilmeden, eğip bükmeden Kur'an
ayetlerini okuyalım. Hz. İsa'nın peygamber olduğunu,
Allah olmadığını, Allah'ın oğlu olmadığını duyuralım.[2]
1- Kaf, Ha, Ya, Ayn,
Sad.
Kur'an-ı Kerim'rîeki yüzondört sureden, yirmi dokuz surenin başında bu tür
harfler gelmiştir. Bu yirmi dokuz surenin başında gelen harflerin sayısı da ondörttür.
Bununla şöyle
denilmektedir: "Bu Kur'an sizin bildiğiniz bu
harflerden, kelimelerden meydana gelmektedir. Eğer bu Kur'an
Muhammed'in sözüdür diyorsanız, buyurun bütün dilcilerinizi, ilim adamlarınızı
çağırın bu kelime ve harflerle siz de bir sure getirin."
Bu bir meydan
okumadır. 1400 sene içinde Kur'an'dan bir surenin
benzerinin yapılamaması, ilende de yapılamayacağının ifadesidir.
"Biz yazarız,
yaparız" diyenlerde hiç durmasınlar. Çağın bütün bilgisayar teknolojisinden
de yararlansınlar ve bir sure meydana getirsinler. Bekliyoruz. Getiremezlerse
secdeye kapanıp iman etsinler.[3]
2- Bu,
Rabbinin Zekeriyya kuluna olan rahmetini hatirlatmasidir
3- O,
Rabbine gizli bir seslenişle yalvarmıştı.
4-
"Rabbim, benim kemiklerim gevşedi ve baş ihtiyarlık aleviyle bembeyaz
oldu. Rabbim, sana dua ile hiçbir zaman mutsuz olmadım" demişti.
Zekeriyya aleyhissclamin hayatından
bir bölüm bize anlatılırken, bize mesaj sunuluyor.
O Rabbine gizlice dua
ettiği gibi, bizler de dualarımızı yanan bir gönülle sessizce yalvararak dua
edeceğiz. Dua etmek de Rabbint kuluna bir
rahmetidir. Elini Allah'a kaldırıp diliyle dua edip haliyle ve kal-biyic "Amin" diyemeyen nasipsizlere bakın da dua
etmenin bile bir rahmet olduğunu anlayın.
Dua edenin bahtsız ve
mutsuz olmayacağını bildirir. İstenilenler ya anında
verilir, veya gecikmeli olarak verilir. Veya istenilen verilmez de size daha
faydalı olan verilir.
Şeker hastası
doktordan baklava ister. Doktorda ona acıtıcı iğne verir. Ancak doktorun verdiği
faydalı olur.[4]
5-
"Doğrusu ben, arkamda benim yerime kalacak yakınlarımdan korktum. (Bu
görevi üstlenemezler) Hanımımda kısır. Bana tarafından bir veli bağışla."
6- "O
(Veli) bana ve Ya'kub oğullarına varis olsun. Rabbim
onu razı olduğun biri yap."
7- "Ey Zekeriyya, biz sana bir oğul müjdeliyoruz. Adı Yahya. Daha
önce ona bir adaş kılmadık" dedi.
"At ölür kalır
eğeri, yiğit ölür kalır değeri" demişler. Rabbinizden çocuk isterken,
sizin değerlerinizi koruyacak, Allah'a kul, Rasulüne
ümmet olacak birini isteyin. Bu mallar kime kalacak demeyin. "Bu mallar İslami yolda nasıl korunacak. İslami
hizmette nasıl kullanılacak" deyin.
Peygamberlerin
mirasına varis olacak alim ve amil insan yetiştirelim de Rabbin rızasını
kazanalım.
Zekeriyya aleyhisselama, "Yahya"
isimli ve eşi benzeri görülmedik, duyulmadık bir çocuk vereceğini
müjdelediğinde:[5]
8- (Zekeriyya) Dedi ki: "Rabbim, benim için bir oğul nasıl
oltır? Hanımım kısır, ben de çok ihtiyarladım."
9-
"Öyle fakat Rabbin buyurdu ki: O bana kolaydır. Daha önce sen hiçbirşey değilken ben, seni yarattım."
10- (Zekeriyya) "Ya Rab, bana bir
işaret ver" dedi. (Rabbi) "Senin işaretin, sapasağlam olduğun halde
üç gece (ve gündüz) insanlarla ko-nuşmamandir"
buyurdu.
11- Mihrapdan
kavminin karşısına çıkıp "Sabah akşam teşbih ediniz" diye işaret
etti.
Bütün peygamberler
insan olmaları nedeniyle davranışları da tabiidir. Zekeriyya(a.s.);
"Yaşlı bir erkekle, kısır bir kadından nasıl çocuk doğar" derken
tabii davranıyordu.
Buharı; (K. Ehadisi enbiya bölümünde) Hz.
İbrahimi anlatırken Efendimizin; "İbrahim'in: "kalbim mutmain olsun
için ölülerin diriltil-mesini gözlerimle görmek
istiyorum" sözünü onayladığını ve "ben de aynısını söylerdim"
dediğini anlatıyor.
Ama o yüce
peygamberler Allah'ın mucizelerini gördüler ve bizlere de gösterdiler.
Rabbimiz kısır bir
kadının doğum yapmasının ötesinden örnek veriyor: "Sen hiçbir şey
değilken ben seni yarattım" diyor.
Herkes kendini
düşünsün. Küçücük bir su parçasından, nutfeden bu
hale nasıl getirildiğini düşünsün. Sizler de kısır kadınları görünce çalımsatmayın.
Zekeriyya aleyhisselam doğumun
olacağına dair bir işaret isteyince; "üç gece ve gündüz konuşmaması"
bunun işareti olduğu söylenir.
Ağzımızdaki et
parçasının konuşması Rabbimizin izniyledir. Tat (dilsiz) insanların ağzında da clil var ama konuşamıyor.
Konuşmakta olan dil'in
üç günlüğüne konuşamamasi bize şunu gösteriyor:
Dilimize, kalbimize, kanımıza hakim olan biz değiliz, bizi yaratandır.[6]
12- Ey Yahya
kitabı kuvvetle tut (dedik) ve O'na çocukken hikmeti verdik.
13-
Taraflınızdan bir sevgi ve temizlik (verdik) ve O çok muttaki oldu.
14- Anne ve
babasına iyilik yapandı. Baş kaldıran bir zorba değildi.
15- Hem
doğduğu gün, hem öldüğü gün, hem de diri olarak kaldırılacağı gün O'na selam
olsun.
Temizliğini koruması, Zekeriyya aleyhisselama varis
olması ve Allah'a hizmeti hakkıyla yürütebilmesi için, kitaba sarılması
gerekir.
Kişi kitaba sanlırsa Hakkı çok sever. Hakkı sevdiği için de halkı çok
sever. Ama bu sevgiyi de Allah verir. Bu surenin doksanaîtıncı
ayetinde; sevginin, Rahman olan Allah tarafından iman edip, ameli sa-lih işleyenlere verileceğini
haber verir.
Sevgiyi Allah herkese
vermiştir. Ancak insanlar o sevgiyi paraya, mala, mülke, makama, unvana
çevirir. îman edip ameli salih işleyenler ise önce Mevlayı, sonra Leylayı sever.
Allah'ı seven, Anne
babasına iyilik yapan bir insanın despot olduğu, anarşist çıkdğ]
hayatta görülmemiştir.
İslaım yaşayan bir ailede dünyaya gelmek bir mullulııkdur. Öyle bir aifede
büyümek de ayrı bir nıutlulukdur ve müslüman olarak ölmek en büyük saadettir.[7]
16- Kitapda Meryem'i de an. Hani O ailesinden ayrılıp (Ma'bedin) doğusunda bir yere çekilmişti.
17- Onlarla
kendi arasına bir perde çekti. Biz de O'na ruhumuzu gönderdik ve ona düzgün bir
insan şeklinde göründü.
Günümüzde sünnettir
diye, Ramazanın yirmisi sabahından, bayram namazına kadar erkeklerin mescid'de, kadınların evlerinde i'tikafa
çekildiği gibi, Hz. Meryem validemiz de Ma'bedin doğusunda bir odaya ibadet için çeki Emiş ve
görünmemek içinde bir perde çekmişti.
Orada Rabbi ile
halvette iken insan şeklinde birisini gördü. O Allah'ın gönderdiği Cebrail'di.[8]
18- (Meryem)
dedi ki: "Ben senden Rahman (olan Allah)a sığınırım. Eğer sen çok muttaki
isen (bana dokunma)"
19-
"Ben ancak sana bir oğlan vermek için (gelen) Rabhinin
elçisiyim" dedi.
O tertemiz annemiz,
Meryem validemiz, gelenin melek olduğunu bilmediği için gelenin şerrinden
Allah'a sığındı. Bizler de her durumda "Euzü
billahi mineşşeytanirracim" diyerek Allah'a
sığınacağız.
Gelen melek, Meryem
validemize bir oğlunun olacağını müjdeleyince:[9]
20-
(Meryem): "Benim çocuğum nasıl olur? Bana bir insan dokunmadı ve ben bir
iffetsiz de değilim" dedi.
21- Öyle.
Fakat Rabbin buyurdu ki: "O bana göre kolaydır. O'nu insanlara bir mu'cize ve bizden bir rahmet kılmamız için (yaratacağız). O
kesinleşmiş bir iş oldu.
Bu çocuk bir mu'cizedir. Tertemiz bir anneden babasız olarak dünyaya
gelmiştir. Buna aklı yatmayan o günün Yahudilerine ve bu günün bütün
kafirlerine, Rabimiz Al-i İmran
suresi 59 ncu ayetinde; İsa'nın durumunun Adem'in
durumu gibi olduğunu, Adem'i de topraktan yarattığını haber vererek cevap
verir.
Hz Adem'in topraktan yaratıldığını kabul eden biri için,
babasız olarak bir kadından Hz. İsa'nın bir mu'cize olarak Allah'ın emriyle yaratıldığını kabul etmek
daha kolay olur.
Mu'cizelere aklı yatmayan, batıya iman eden, şarka bakmayan,
garbı bilmeyen bir kısım müslümancıklarımızm, bu
konuda akli açıklamalar getirmeye çalışmakla ne kadar gülünç olduklarını
gördük.[10]
22- Meryem
ona hamile kaldı ve onunla uzak bir yere çekildi.
23- Derken doğum
sancısı onu bir hurma dalına götürdü. (Meryem): "Keşke bundan önce
ölseydim ve unutulmuş gitmiş olsaydım" dedi.
24- (Ruh)
O'na altından şöyle seslendi: "Üzülme, Rabbin senin alt tarafından bir su
arkı meydana getirdi."
25-
"Hurma dalını kendine doğru silkele, üzerine olgun taze hurma
düşsün."
26-
"Ye, iç, gözün aydın olsun. Eğer insanlardan birini görürsen: "Ben
Rahmana oruç adadım, bugün hiçbir insanla konuşmayacağım" de.
Meryem validemiz
kendisine erkek elinin değmediğini, bu çocuğun Rabbin emriyle olduğunu
biliyordu. Ancak onun bildiklerini Yahudiler bilmiyordu. Onun İçin çok üzgündü.
Gözlerden uzak bir yere çekildi. Ölmüş ve unutulmuş biri olmayı yaşamaya tercih
ediyordu.
Burada ioptumun insan üzerindeki baskısının ağırlığım Meryem
validemizin "Keşke bundan önce ölseydim" sözünden anlıyoruz.
"Eller ne
derler?" veya "Herkes ne der?" ata sözümüz bu toplum baskısını
ifade eder. Ve bundan keramet sahibi Meryem validemiz bile etkilenir.
Rabbimiz ona kuru ağaçdan yaş burmayı verir. Susuz yerden ırmak akıtır.
Meryem validemiz bunları görür. Susuz yerden su akıtan, kuru ağaçdan hurma çıkaran Allah, bekâr Meryem'den çocuk
yaratır.
Çocuk doğunca
kendisine iftira eden, hakaret yapan, ayıplayan insanlara cevap vermez.
Konuşmama orucu tutar. Yaratanın cevap vermesini ister.[11]
27- Derken
O'nu yüklenerek kavmine getirdi. Dediler ki: "Ey Meryem, muhakkak sen
büyük bir şey getirdin."
28- Ey
Harun'un kardeşi, senin baban kötü biri değildi. Annen de iffetsiz
değildi."
29- (Meryem)
çocuğu işaret etti. Onlar: "Biz beşikdeki
çocukla nasıl konuşuruz?" dediler.
Meryem validemize,
"Ey Harun'un kardeşi..." diye hitap ediyorlar ve ayıplıyorlar.
Bu ayet nazil olduktan
sonra bir gün, Muğıre b. Şu'be
Necranda iken, kendisine; "Kur'an
da Meryem'e "Harun'un kardeşi" deniliyor. Hanınla İsa arasında kaç
sene okluğunu biliyormusunuz?" diye sorarlar. Muğıre b. Şu'be, Efendimizin
yanma gelip olayı sorunca, Efendimiz: "Onların kendilerini peygamberler ve
salih insanlarla isimlendirdiklerini haber verseydin ya" diye cevap verir.[12]
Günümüzde bile
Yahudilere İsrailoğullan deniyor. Lakabı İsrail olan
Yakup aleyhi sse lam la bunların arasından binlerce
yıl geçti.
Meryem validemiz
kendisinden hesap soranlara cevap vermedi ve çocuğa işaret etti.
Babasız çocuğun
doğmayacağını söyleyen bu insanlar yeni doğan çocuğun konuşmayacağını
biliyorlardı, ama çocuk İsa konuştu.[13]
30-
(Kundaktaki İsa): "Ben Allah'ın kuluyum. O bana kitap verecek ve beni
peygamber kılacak" dedi.
31-
"Nerede olursam beni mübarek kıldı. Yaşadığım sürece bana namaz ve zekatı
tavsiye etti."
32-
"Anneme iyilik yapmayı da (tavsiye etti) ve beni baş kaldıran bir zorba
yapmadı."
33-
"Hem doğduğum gün, hem öldüğüm gün, hem de diri olarak kaldırılacağım gün
bana selam olsun.
34- İşte
Meryem oğlu İsa hakkında çekişip durdukları şeyin doğ sözü budur.
AI-i İmran suresinin 46 ncı ayetinde, Hz. İsa'nın çocukken, beşikte iken konuştuğunu haber
vererek bunun da Rabbimin bir mu'cizesi olduğunu
anlıyoruz.
Hz. İsa'ya ve ümmetine Namazın ve zekatın farz olduğunu
öğreniyoruz. Annelere iyilik yapmanın emredildiğini ve O'nun zorba değil, bir
peygamber olduğunu öğreniyoruz.
Alusi "Rub-ul-Meani" isimli tefsirinde;
bu surenin onbeşinci ayetini açıklarken, Ahmet b. Hanbelin "Kitap-üz-Zuhd"ıinden
naklen Hasan-i Basri'nin şu haberini nakleder:
"Teyze çocukları olan Yahya ile İsa bir araya geldiklerinde Yahya İsa'ya:
"Bana dua et. Çünkü sen benden daha hayırlısın" deyince İsa da
Yahya'ya: "Hayır, sen bana dua et. Çünkü sen benden hayırlısın, çünkü
Allah sana selam ediyor, ben ise kendime selam ediyorum" diyor.
İki peygamber olan iki
teyze oğlunun diğeri hakkındaki hüsnü zanlan ve
tevazuları ne güzel.
İşte Meryem oğlu İsa
hakkında söylenenlerin en doğrusu, bu Kur'anın haber
verdiğidir. Bugünkü dünyamızda bir milyara varan Hristiyan
dünyasına biz bu ayetlerle yaklaşmalıyız.[14]
35- Çocuk
edinmek Allah'a yakışmaz. Onu tenzih ederim, ti'r işi
yapmaya hükmettimi, ona "Ol" der O da
oluverir.
36- Şüphesiz
Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Onun içîn O'na ibadet ediniz.
İşte bu dosdoğru yoldur.
Avrupadaki müslümanlarla dini münazara
yapan Hristiyanların çıkmazı burası. Allah'a çocuk
isnat etmeyi ne kendilerine kabul ettirebiliyorlar, ne de başkalarına kabul
ettirebiliyorlar.
Müslümanların inancı
ne güzel: O Allah sizin de Rabbiııiz, benim de
Rabbim. Hz. İsa bunu söylüyordu.[15]
37- Hizipler
kendi aralarında ihtilafa düştüler. Büyük günün duruşmasından veyl o kafirlere.
38- Bize
geldikleri gün ne güzel işitirler ve ne güzel görürler, Ancak bugün zalimler
açık bir sapıklığın içindedirler.
39- Onlar
gaflette iken ve onlar iman etmezken, onları hasret gü
nüne ve işin bitirileceği zamana karşı uyar.
40- Şüphesiz
yeryüzüne ve üzerindekilere biz varis olacağız. Ve bize döndürülürler.
Hristiyanlar ise guruplara ayrıldılar ve ihtilafa düştüler. Ama Hz. İsa'nın yolundan ayrılanlara cehennemin "veyl deresi" vardır.
Bu dünyada hakkı
görmeyen ve hak söze kulaklarını kapatanlar cehennemi apaçık görecek ve
uğultusunu işitecekler.
Zalimleri, gafilleri ve
iman etmemekte direnenleri o pişmanlık duyulacak günü hatırlatmak ve uyarmakla
görevliyiz. Yani bu insanların yanmaması için onların canını onlardan daha
fazla korursak böylece kendimizi de korumuş oluruz.
Herşey fani, Allah baki. Ona döneceğiz. Tertemiz geldiğimiz
hu dünyadan Rabbimize dönerken zulüm, şirk, inkar, ateisttik, fuhuş, yalan,
haram şeyler yüklenmemeye dikkat edelim.[16]
41- Kitap'da İbrahim'i de an. Şüphesiz O çok doğru biriydi,
peygamberdi.
42- Babasına
şöyle demişti: "Babacığım, işitmeyen, görmeyen ve sana hiçbir faydası
olmayan şeylere niçin tapıyorsun?"
43-
"Babacığım, sana gelmeyen bir ilimden bana geldi, hemen bana uy ki, seni
dosdoğru yola ileteyim."
44-
"Babacığım, şeytana tapma. Çünkü şeytan, Rahman'a isyan etti."
45-
"Babacığım, sana Rahmandan bir azabın dokunmasından ve senin şeytana dost
olmandan korkarım."
Bütün peygamberlerin
sıfatlarından biri de "Sıdk" yani doğruluk
sıfatıdır. O peygamberliğin yolundan giden bizlerde de bu özellik olmalıdır.
Tebliğ en yakından
başlıyor. Puta tapan babasını çok sevdiği için "Babacığım" diye söze
başlıyor ve puta tapmaktan vazgeçmesini istiyor. Günümüzde her baba, anne,
çocuk aynısını yapmalı, yakınlarını puta tapmaktan alıkoymalıdir.
Rahman'a isyan eden ve
şeytana uyan insanın varacağı yer cehennemdir. Senin için korkuyorum
dediğinde:[17]
46-
(Babası): "Ey İbrahim, sen benim ilahlarımdan yüzmü
çeviriyorsun? Eğer vazgeçmezsen elbette seni taşlarım. Uzun müddet benden
ayrıl git" dedi.
47-
(İbrahim): "Selam sana. Senin için Rabbime istiğfar edeceğim. Şüphesiz O
bana çok lütufkârdir" dedi.
48- Sizi ve Allah'dan başka tapdıklanmzı
bırakıyorum ve Rabbime dua ediyorum. Umulur ki, Rabbime dua ile mutsuz olmam.
İşte müslümanla
kafir arasındaki fark bu: Babasıyla oğul arasında din ayrılığı var. Oğlu
babasına merhametle yaklaşıyor, kafir baba ise oğluna taşla yanaşıyor.
Peygamber olan oğlu
babasına "Selam" diyor ve onun için Allah'dan
afvetmesini istiyor, baba ise oğluna "defol
git" diyor.
Günümüzde İslami çizgiye giren gençlerle babaları arasında geçen
olaylar bu habere ne kadar benziyor!
Yine de İbrahim aleyhisselam putlara tapmamak için hicret ediyor.
Habeşe hicret öncesinde bu ayetlerin inmesi mü'minlerin yanan yüreklerine su serpiyor.[18]
49-
(İbrahim) onlardan ve Allah'dan başka taptıklarından
ayrı lınca, O'na (oğlu) İshak'ı
ve (torunu) Ya'kub'u verdik, ve herbirini
pey gamber yaptık.
50- Onlara
rahmetimizden verdik ve Onlar için yüce bir doğruluk dili verdik. (Doğrulukda dillere destan eyledik)
Allah için hicret edeni
Allah zayi etmez. Ot bitmeyen Mekke vadisinde susuz bırakmaz ve zemzemi verir.
Oğlu İshak'la, İsmail'i verir ve peygamber yapar.
Torunu Ya'kubu da peygamber kılar. Hayrın nerede
olduğu bilinmez. Biz emre uymakla görevliyiz. Hayır Allah'ın kitabına
uymaktadır.
Küfre boyun eğmediği
için kıyamete kadar bütün insanlar tarafından hayırla yad edilmiş, doğruluğu,
cömertliği, misafirperverliği dillere destan olmuştur.
Hiçbir müslüman
ne pahasına olursa olsun Tağut'a boyun eğmesin.
İbrahim aleyhisselamm yolundan yürüsün. Allah O'na
hayırlı evlat ve salih cemaat verir.[19]
51- Kitap'da Musa'yı da an. Şüphesiz O, ihlasli
idi, bir Rasül ve bir Nebi idi
52- Biz O'na
Tur'un sağ tarafından seslendik ve O'nu bizimle konuşması için yaklaştırdık.
53- Ve
rahmetimizden kardeşi Harun'u O'na peygamber olarak bağışladık.
Tağut'a boyun eğmemek için hicretten bahsedilir de, Musa aleyhisselam anılmaz mı? Hz. Musa
ihlaslı idi. Her Peygamber ihlashdir
ama, her ihlaslı Peygamber değildir. Bu ihlaslı Peygamber Allah yolunda hicreti göze alınca Allah
kendisine ilılasla bağlanan kulunu mahrum etmedi.
"Tih" çölünde bıldırcın eti, kudret
helvasıyla besledi. Çölün ortasında bir kayanın on iki yerinden su fışkırttı
ve kardeşi Harun'u da Peygamber olarak ihsan etti.[20]
54- Kitap'da İsmail'i de an. Şüphesiz o sözünde sadık idi. O
bir Rasul ve Nebi idi.
55- Ehline
(ailesine ve kavmine) namazı ve zekatı emrederdi. Rabbi katında makbul îdi.
Bizim önder ve
örneklerimiz ard arda yıldızlar gibi gönül dünyamıza parliyorlar. Sözüne sadık İsmail aleyhisselam.
Allah'ın yoluna baş koyan, namazı ve zekatı emreden ve bu Özellikleriyle
Rabbini ra.zi eden İsmail aleyhisselam.
Biz de onun gibi
"bu baş, bu yola kurban olsun der" ve namazı dosdoğru kılar zekatı
verir ve bunları emredersek biz de Allah'ın razı olduğu kervana katılırız.[21]
56- Kitapta İdris'i de an. Şüphesiz O çok doğru bir peygamberdi.
57- Ve biz
Onu yüce bir makama yükselttik.
İdris aleyhisselamın üç
özelliğini Kur'an-ı Kerim bize bildirmektedir.
Burada "Sıddık" olduğunu ve
"Peygamber" olduğunu haber verir. Enbiya suresinin 85 nci ayetinde "sabırlı" olduğunu haber verir.
Doğruluktan ayrılmayan, doğru olanı tasdik edip destekleyen, bu yolda her Lürlü bela, musibet ve zorluğa sabreden, göğüs geren
Peygamberin, yüce bir makama yükseltildiğini Rabbimiz haber veriyor.
Bizim de iki dünyada
makamımızın yükselmesi için doğru dürüst iman eden, doğru amel yapan ve bu yolda
sabreden bir insan olmamıza dikkat çekiliyor ve örnek olarak îdris aleyhisselam veriliyor.
Buhari; (Kitahussalat haIde) Peygamber efendimizin Mi'rac
gecesi İdris aleyhisselamla
görüşüp merhabalaştığını haber verir. Diğer sahih rivayetlerde îdris aleyhisselamin dördüncü kat
semada peygamber efendimizle merhabalaştığını haber verir.
"İdris" kelimesi çokça okuyan, ders yapan manasına
gelmektedir. Taberinin rivayet ettiği hadisi şerifte Ebu Zerr-il-Gıfari
(r.a.) peygamber efendimize sorar; "Ya Rasulellah, Allah kaç kitap indirdi?" Efendimiz de;
"Yüz sahife ve dört kitap indirdi. On sahife Adem (a.s)'a, Elli sahife Şit (a.s.)'a, Otuz sahife İdris (a.s.)'a, On sahife İbrahim
(a.s.)'a, Tevrat, İncil, Zebur ve Furkan." dedi.[22]
"Mevarid-üz-Zam'an ila Zevaidi ibni Hibban'in"
94 nolu hadisi olarak rivayet edilen bu hadis için ibni Hibban; sahih olduğunu ravilerinin sika olduğunu söyler.
Elimizdeki Tevrat'ta;[23] 'Hanok' olarak bahsedilen ve Adem'in oğlu Şifin beşinci
nesilden torunu olduğu kaydedilir. Bu konuda Kur'an
ve sahih sünnette bilgi verilmediği için, îdris aleyhisselamla ilgili hurafaya
inanmayacağız.[24]
58- İşte
bunlar, (bu adı geçen peygamberler) Adem'in neslinden, Nuh ile birlikte
taşıdıklarımızın neslinden, İbrahim ve İsrailin
neslinden, kendilerine hidayet verdiğimiz ve seçtiğimiz kimselerden olan ve
Allah'ın kendilerine (dünya ve ahiret) nimeti verdiği
kimselerdir. Onlara Rahmanın ayetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye
kapanırlar.
Bu surede adı göçen bu
peygamberler Allah'ın kendilerine dünya ve ahiret
nimeti verdiği peygamberlerdir. Onları Allah seçmiştir. Onlar bizim seçilmiş
örneklerimizdir. Bizim yaşantımızın her yönü onlardan birinin yaşantısına
uymaktadır. Onlar o olayları nasıl aşmışlarsa, biz de onlar gibi yapalım diye
bize peygamberler örnek verilmiştir.
Günümüzde bizi
sapıtmak için insanların seçtiği bazı ahlaksızlar örnek olarak reklam
edilmektedir. Allah (c.c.) da bizim örneklerimizi kendisi seçmiştir.
Rahmanın ayetleri
okunduğunda onların secdeye kapandığı gibi biz de bu ayeti okuduğumuzda o
peygamberlere uyarak tilavet secdesi yaparız.[25]
59- Onlardan
sonra yerlerine öyle kötü bir nesil geldi ki onlar namazı terkettiler,
nefsin isteklerine uydular.. Onlar yakında (cehennemin) Gayyasına uğrayacaklar.
İslam toplumunun
bozulmasının başlangıcı namazı aksatmak, sonra terketmekle
başlıyor. Sonra nefsin arzu ve isteklerinin ardı arkası kesilmiyor. Pislik
çukurunun kenarına konan sinek gibi önce ağzını pisliğe dayıyor, sonra ayaklan
ve kanatlan farkına varmadan pisliğe dalıyor. Karnı doyup da uçmak istediğinde
battığının farkına varıyor ama kurtulamıyor ve cehennemin "Gayya"
deresini boyluyor. O derede yanan insanların kan ve irinlerinin kaynamış hali
vardır.Niçin namaz? Sorusuna Rabbimiz cevap veriyor: "Şüphesiz namaz, fuhuşdan ve her türlü kötülükten alıkoyar."[26]
60- Ancak tevbe edip imana gelen ve salih
amel isteyenler müstesna. Onlar cennete girecekler ve hiçbir şekilde haksızlık
yapılmayacak.
61- O adn cennetine ki, Rahman onu kullarına gıyaben va'detmişti. Şüphesiz onun va'dettiği
gelecektir.
Hepimiz beşeriz,
şaşabiliriz. Nefsimizin arzularına uyarak birçok çılgınlık yapmış olabiliriz.
Namazı terketm iş izdir. Ancak bu andan itibaren tevbe eder, pişman olur, iman tazeler ve yeniden salih ameller yapmaya başlarsak, cehennemin gayyasında
yanmaktan kurtulup cennete gireriz.[27]
62- Orada
boş bir söz işitmezler. Ancak "Selam" (işitirler). Onlar için orada
sabah-akşam rızıklar vardır.
63- İşte O
cenneti biz, kullarımızdan muttaki olanlara miras kilanz.
Cennette kulağınıza gelen
her ses gönlünüze huzur verecek, güven sağlayacak. Orada gönül tellerimizi
rahatsız edecek kötü, katı, çirkef söz işitilmeyecek.
Tabii ki öyle bir
cennete layık olmak için, bu dünyada dilimizi kötü, küfür, şirk, inkar
sözlerinden arındıracağız. Kulaklarımızı da hak söze ve Hakkın sözüne
alıştıracağız.[28]
64- Biz
ancak Rabbîn'in emriyle ineriz. Önümüzde, arkamızda
ve bunların arasında olanlar O'na aittir. Rabbin asla unutkan değildir. (Cebrailin efendimize gelirken gecikmesi Rabbin emriyledir.)
65- O,
göklerin, yerin ve ikisinin arasındakilerin Rabbidir. O halde O'na ibadet et ve
O'na ibadetinde sabret. Sen O'na (Allah adıyla çağrılan) bir adaş biliyormusun?
Cebrail'in efendimize
gelişi, gidişi, vahiy getirişi, haber verişi, gecikmesi hepsi Rabbin izni ve
emriyledir. Melekler emredileni yaparlar. Meleğin gecikmesi Rabbinin
emriyledir. Rabl?in unutucu değildir diyor.
Yeri göğü yaratan, kanımızı
her hücremize ihtiyacı kadar akıtan Allah (c.c), hiçbir şeyi unutmadığını her
an bize göstermektedir. Öyle ise bu düşen görev, O Allah'a kulluk yapmak,
ibadet üzerinde sabretmek, O'na ortak koşmamak, Allah'a ortak olduğunu
söyleyenleri tanımamak ve onların arkasından gitmemektir.[29]
66- İnsan
diyor ki: "Öldüğüm zaman mı diri olarak çıkarılacağım?"
67- Daha
önce hiçbir şey değilken bizim onu yarattığımızı düşünmez mi?
Kendi yaratılışım
düşünmeyen fikirsiz, şuursuz ve akılsızlar ahiret-teki
dirilişi inkar ediyorlar. Ölüp toprak olduktan sonra dirilmeyi kabule
yanaşmıyorlar.
Halbuki bu fikirsiz
kendisine bakıverse ya. Bir zamanlar yoktu, derken
bir damla meniye Allah şekil verdi. Topraktan yetişen yiyecek maddeleri
kendisinde toplandı bu hale geldi. Yani kendisi topraktan toplandı. Nasıl bu
dünyada Allah onu topraktan toplayarak bu hale getirmişse ahirette
de öyle toplar.[30]
68- Rabbine yemin
olsun ki, onları ve şeytanları toplayacağız ve onların hepsini cehennemin
etrafında diz çökmüş olarak hazır tutacağız.
Eh inkar etsinler
bakalım. Şeytanlarla beraber cehennem ateşinin etrafında diz üzerine çökmüş
halde iken, ahiretin gerçek olduğunu anlayacak ama
faydasız.[31]
69- Sonra da
her toplumdan Rahmana en şiddetli karş. gelen hangisi
ise çekip çıkaracağız.
70- Sonra o
cehenneme yaslanmaya en layık olanı biz biliriz.
Kafirlerin cehennemdeki
yerleri de farklı olacak. İnkarcı ama, iyi niyetli, hayırsever kafirle,
isyancı zulümden hoşlanan, dünyayı ateşe veren, kan akıtan, gözyaşıyla sulatan
kafirlerin yeri aynı olmayacak. Rahman olan Allah'a isyanda şiddetli olanlar
diğerlerinden ayrılacaklar. Kimlerin cehenneme layık olduğunu Allah daha iyi bilir.[32]
71- Sizden
herkes oraya varacaktır. Bu, Rabbinin kesinleşmiş bir hükmüdür.
72- Sonra müttakileri kurtarırız ve zalimleri diz üstü bırakırız.
Bu iki ayet her
kafirin cehenneme gireceğini, müttakilerin ise kurtarılacağını
ifade ettiği gibi, her insanın cehenneme uğrayacağını, ancak müttakilerin kurtarılacağını ifade eder.
"Her insan
cehenneme uğrayacaktır" diye mana verenler; günahları affedilmeyen mü'minlerin, cehennemde cezalarını çekinceye kadar kalacaklarını,
daha sonra cennete gideceklerini, günahları afvedilenler
ise; cehennem üzerinden sırat köprüsünden geçerken uğramış olacaklarını, ama bu
geçiş esnasında hiçbir elem ve ızdırap
hissetmeyeceklerini söylüyorlar.
Zaten Rabbimiz de;
zalimlerin kalıp, müttakilerin kurtarılacağını haber
veriyor. Bir çok ayeti kerime de; Allah dostlarına korku ve hüzün olmadığını
açıklıyor.
Efendimiz, Rıdvan
ağacı altında, kendisine biat edenlerin hepsinin inşaallah
cehenneme girmeyeceğini haber verdiğinde, Hafsa
validemiz, 71 nci ayeti okur. Efendimiz de cevap
olarak 72 nci ayeti okur.[33]
73-
Ayetlerimiz onlara açık açık okunduğunda kafirler
iman edenlere şöyle derler: "Bu iki guruptan hangisinin makamı daha iyi
ve mevkii daha güzeldir?"
Bugünün kafirleri de, bindörtyüz sene öncesinin kafirleri gibi "Siz Allah'ın
ayetlerini okuyorsunuz. Siz Allah'ın kulusunuz, işte haliniz. Biz Amerika'nın
kuluyuz, işte halimiz. Bakın biz sizden daha zenginiz ve refah içindeyiz"
diyorlar. Bizim onlara cevabımız:[34]
74- Biz
kendilerinden önce mal ve gösterişde daha güzel olan
nice çağlar (da kavimler) helak ettik.
75- Deki:
"Kim dalalette ise, Rahman onun süresini uzatsın. Kendilerine va'dolunan azap veya kıyameti gördüklerinde kimin mekanca
daha kötü ve orduca daha zayıf olduğunu bilecekler."
Amerika'nın kullarını,
Allah'ın kullarından üstün görenlere bu ayetleri okuyoruz. Tarihde
diğerlerinden daha güçlü, zalim, kafir ve zengin devletlerin şimdi yerlerinde
yeller estiğini hepimiz görüyor ve biliyoruz.
Sizin de sonunuz
gelecek. Bu dünyada mağlubiyet azabını, kıyamet günü cehennem azabını
tadacaksınız.
Bu sözleri söyleyen
Mekke müşrikleri; aradan çok zaman geçmeden
Mekke'nin fethedildiğini gördü. Malları hakkındaki hüküm ise, fakir gördükleri
Allah'ın kulu ve Rasulü olan Hz.
Muhammed'in kararına kaldı.[35]
76- Allah
hidayete erenlerin hidayetini artırır. Baki olan salih
ameller Rabbin katında sevapça daha hayırlı sonuç bakımından daha iyidir.
Eski putperest
toplumların mezarlarından; hala günümüzde yiyecek, giyecek ve içecek
maddelerinin kaplan çıkarılmaktadır. Ölüleri kabirde yesin diye, mezara en
sevdiği yiyecek ve içecekleri, en değerli yüzük ve bilezikleri cesetle beraber
koyarlarmış.
Biz de yanımıza birşeyler almak istiyoruz. Ama bizim aldığımız; toprakda çürümeyen, küflenmeyen, yıpranmayan iman ve baki
olan "salih amellerimizi" almaktayız.
Kafirlerinkini
antikacılar bulup çıkarıyorlar. Ama mü'minlerin imanım
sağlığında çıkaramamışlar ki, ölünce çıkarabilsinler. Allah cümlemizi imandan
ve salih amelden ayırmasın.
Amin...[36]
77-
Ayetlerimizi inkar eden ve "(kıyamette) elbette bana mal ve evlad verilecek" diyenleri gördün mü?
78- O gayba mı muttali oldu?veya Rahman'ın katından bir söz mü
aldı?
79- Hayır..!
Biz onun söylediklerini yazacağız ve onun için azabı uzattıkça uzatacağız.!
80- Onun
söylediği (mal ve evladı)nı biz alacağız ve o bize
tek başına gelecek.
Habbab b. Eret anlatıyor:
Demircilik yapıyordum. Müşriklerden As b. Vail'de
alacağım vardı. Alacağımı istedim. As: "Muhammed'i inkar edersen veririm.
Yoksa vermem" dedi. Ben de: "Hayır. Vallahi sen ge-berinceye ve ahirette diriltilinceye
kadar Muhammedi inkar etmeyeceğim" dedim.
As b. Vail: "İyi öyle ise, ben ölüp ahirette
dirilince çok mal ve evladım olacak, o zaman sana veririm" dedi. Bunun
üzerine bu dört ayet nazil oldu.[37]
Dünyada elde ettikleriyle öğünen ve ahirette de öyle
olacaklarını iddia edenlere bir cevapdır. Herkes
dünyaya nasıl teker teker malsız ve evlatsız
gelmişlerse, Allah'ın huzuruna da öylece teker teker
gelecekler.
Allah'ın onlara
dünyada azap etmemesi, Allah'ın "Sabur"
olmasındandır. ;
Efendimiz: "Ezaya
Allah'dan daha sabırlı kimse yoktur. Kafirler Allah'a
ortak koşarlar, eş ve benzer kabul ederler. Allah onların bu sözlerini1
işittiği halde onlara sıhhat, afiyet, nzik verir ve
onları korur" buyurmuş.[38]
81-
Kendilerine izzet-kuvvet olsun diye Allah'dan başka
ilahlar edindiler.
Bazen hayret ederiz.
Bu kafirler, İslam dinine harp ilan edenler nasıl olur da Allah'ın
yarattıklarını, Allah'ın verdiği elle toplarlar, ağızla yerler, dil ile O
Allah'ı inkar edip, O'nun yarattığı kullardan birinin koyduğu kurallara uyarak,
Allah'a ortak koşarlar diye şaşarız.
Allah (c.c.) bu
ayetinde putculuğun sebebini söyleyiveriyor. Bunlar
Güçlü olmak, putundan güç almak için yapıyorlar.
Sanki bu ayet 1400
sene önce inmemiş de, bugün inmiş gibi. Bugünün kafirlerinin röntgen filmini
bize sunuyor ki, bunların hastalığını öğrendikten sonra tedavisine geçelim. Tedavisi için ilaç, "Münafıkun"
suresinin sekizinci ayetinde: "İzzet, Allah'a, Rasulüne
ve mü'minlere
aittir." buyruluyor.
Yani güç kazanmak
istiyorsanız, erişilmez bir kul olmak istiyorsanız, mağlubiyeti tatmamak
istiyorsanız, Aziz olan Allah'a iman edecek ve onun kurallarına uyacaksınız.
Mü'min mağlup olmaz. Öldürülürse şehid
olur kazanır, veya galip gelir yine kazanır.
"Ankebut" suresinin 25 nci
ayetinde; kafirlerin put adamlar etrafında birleşmelerinin sebebini
açıklarken, aralarında sevgiye sebep olması için yaptıklarını bildirir.
Halbuki bu surenin 96 ncı ayetinde; sevgiyi Allah'ın yarattığını ve aralarındaki
sevgiyi de onun vereceğini bildirir.[39]
82- Hayır.!
Onlar ibadetlerini inkar edecekler ve onlara zıt (düşman) olacaklar.
Dünyada iken adından
yararlandıkları, huzurunda bulunmakdan güç
kazandıkları o put adamlar, ahirette onların düşmanı
olacaktır. Tapanlar ve tapılanlar birbirlerinin düşmanı olacaklar.
Tapılanlar, tapanlardan
kaçacaklar. Tapanlar, tapılanlara lanet okuyacaklar. Tapilanlar:
"Biz sizi zorlamadık, Allah'ın da'vetine
uymadınız, bizim davetimize uydunuz, siz bizi değil kendinizi ayıplayınız"
diyecekler.
Bu konuda bak:[40]
83- Görmedin
mi? Biz şeytanları kafirler üzerine gönderdik. Onları oynatıp duruyorlar.
Şeytanlar kafirlerin
yaptıklarını süslerler. Mesela yaratan Allah'ın kanunlarına değil de, yaratılan
insanın kanunlarına uymanın faydalan konusunda ciltlerle kitap yazdılar.
İbneliğin, eşcinselliğin, lezbiyenliğin faydaları
hakkında konferanslar verdiler ve Avrupalı olmanın şartlarından saydılar.
Devletin malını, parasını dolandıranlar saygın insanlar sayıldılar.
İşte bunlar şeytanın
insanlara verdiği vesvesenin sonucudur. "Haşr"
suresinin 16 ncı ayetinde haber verildiği gibi; önce
insanı kafir yapıyor, sonra, "Ben alemlerin Rabbinden korkarım, ben senden
uzağım" diyor.
"Enfal" suresinin 48 nci
ayetinde; şeytanın, kafirleri müsîümanlann üzerine
harbe kışkırttığı, Tam iki ordu karşı karşıya gelince de; "Sizin görmediğinizi
ben görüyorum" deyip kaçtığını haber veriyor.
Çünkü şeytanın tarihi
tecrübeleri var. Nice az topluluk, Allah'ın izniyle çok kafir topluluklara
galip gelmiştir.[41]
84- Onlar
için acele etme. Biz onlar için (günlerini) say.yoruz.
85-
Muttakileri heyet halinde Rahmanın huzurunda toplayacağız.
86-
Suçluları da susuz olarak cehenneme sevkedeceğiz.
87- Rahmanın
katından izin alanlardan başkası şefaata malik olamayacak.
Efendimizin şahsında bize:
Acele etme. Onların nefes alışverişlerine kadar herşeyi
sayıyoruz. Onlara tanıdığımız bir zaman var. O bitince sonları gelecek.
Müttaküer Rahmanın huzuruna nurdan binekler üzerinde gelirlerken,
kafirler de çölde susamış kervanın sürünerek gelmesi gibi gelecekler.
Ancak "Kelime-i Tevhid'i" söyleyip gereğini yapanlar, "Lailahe illallah, Allah'dan başka
yaratan, yaşatan ve yöneten yoktur." diyenler şefaat görüp, şefaat
edecekler.[42]
88-
"Rahman çocuk edindi" dediler.
89- Yemin
olsun ki çok kötü birşey yaptınız.
90- (Bu
sözden) Neredeyse gökyüzü çatlayacak, yeryüzü yarılacak ve dağlar devrilecekti.
91- Rahmana
çocuk iddia ettiler diye.
92- Çocuk
edinmek Rahmana yaraşmaz.
93- Göklerde
ve yerde olan herkes Rahman'a kul olarak gelecektiı
94- Yemin
olsun ki onların hepsini kuşattı ve hepsini saydı.
95- Kıyamet
gününde hepsi ona tek başına gelecektir.
Yahudiler; Üzeyr Allah'ın oğludur, Hıristiyanlar da; İsa Allah'ın oğludur
diyorlar. Müşrikler de; "melekler Allah'ın kızları" diyorlar.[43]
Allah katında en ağır
söz budur. Biz bunu reddetmek için günde birkaç defa "Kul hü-vellahü ehad"
diyerek İhlas suresini okuruz. "O doğurmamıştır,
doğmamıştır." diyoruz.
Her şeyin yaratanı
Allah(cc). Hepsinin sayısını bilen Allah(cc). Hepsi kıyamet günü boyun bükerek Allah'ın huzuruna
gelecek. Niçin bunlardan birini kendisine çocuk edinsin ki, hepsi onun.[44]
96- İman
edip, ameli salih işleyenlere Rahman şüphesiz, sevgi
verecektir. (Herkes onları sevecek).
Bizi yaratan Allah,
sevdiklerimizi yaratan Allah, sevgimizi yaratan da Allah'dır.
Eğer mü'min insanlar tarafından sevilmek istiyorsak herkesi
bulup gönlünü almaya gücümüz de yetmez. Paramız da yetmez. Zamanımız da yetmez.
Ama bütün gönülleri yaratan Allah'a kendimizi sevdirmemiz gerekiyor, O severse
sevdirir.
Efendimiz bir hadisi
şerifinde; "Allah kulunu severse, Cebraile
sevdirir. Cebrail'de gök ehline ve yerdekilere sevdirir" buyurur.[45]
Bir ismi de "Vedud" olan Allah (c.c.) seven, sevgiyi ve sevgilileri
yaratan ve sevilecekleri belirtendir. Rum suresinin 21 nci
ayetinde; "Eşler arasındaki sevgiyi yaratanın da Allah(cc)
olduğunu" haber veriyor.
Düşmanları birgün sıcacık dosta dönüştürenin de Allah olduğunu,
Mümtehine suresinin 7 nci ayetinde
haber verir.
Enfal suresinin 63 ncü ayetinde
yeryüzünün tamamını versen kalblerini kazanamayacağın
kişilerin, kalbini telif edenin Allah olduğunu bildirir.
İslami siyaset yapanlar bilsinler ki; halkın sevgisini
kazanmak, Hakkın sevgisini kazanmaktan geçer.[46]
97- Onunla müttakileri müjdeleyesin, ve Onunla inat bir kavmi sakındirasın diye senin diline, O'nu (Kur'ani)
kolaylaştırdık.
Müttakileri müjdelemek, inatçı kafirleri uyarmak ve sakındırmak
için Kur'an'ı manasıyla okuyacağız. Kur'an'in müjdeleme ve sakındırma dozlarına dikkat
edeceğiz.
Ne yalnız cennetten, ne de
yalnız cehennemden bahsedeceğiz. Kur'an ne kadar
hangi oranda bahsetmişse biz de o kadar bahsedeceğiz.[47]
98- Onlardan
önce nice çağlar (daki kavimler)'ı helak ettik.
Onlardan birini hissediyormusun veya onlara ait gizli
bir ses duyuyormusun?
Helak olup gidenler
geri gelmedi, iyi veya kötü bir haber vermedi. O kayaları oyanlar, ehramları
yapanlar, irem bahçelerini kuranların, şimdi
kabirlerinden bir tek harekete veya bir fısıltıya bile güçleri yetmiyor füzeler
uçuran, denizaltılar ya doğruca anılanlardan
eylesin.. Amin.[48]
[1] Bak: Sireti
İbni Hişam 1/360, Delailün-Nübüvve, Beyhaki 21293
[2] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 5/7.
[3] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 5/8.
[4] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 5/8-9.
[5] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 5/9-10.
[6] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 5/10-11.
Bu konuda Al-i İmran
38-41 nci ayetlere bakınız. Şifa tefsiri 2147
[7] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 5/11-12.
Bak:
ayet 33
[8] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 5/13.
[9] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 5/13-14.
[10] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 5/14.
[11] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 5/15-16.
[12] Tefsir-ün-Nesai 2/29
[13] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 5/16-17.
[14] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 5/17-19.
[15] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 5/19.
[16] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 5/19-21.
[17] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 5/21-22.
[18] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 5/22-23.
[19] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 5/23-24.
[20] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 5/24-25.
[21] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 5/25.
[22] Tarihıt-t-Taheri 1196, Zikru viladeü Havva şişen. Dar-ül-Kütüh-ihümiyye, Beyrut 1987
[23] Tekvin hah 5/21-24 de
[24] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 5/25-27.
[25] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 5/27.
[26] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 5/27-28.
Ankehut 45
[27] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 5/28-29.
[28] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 5/29.
[29] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 5/29-30.
[30] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 5/30-31.
[31] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 5/31.
[32] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 5/31-32.
[33] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 5/32-33.
Müslim fezaili Sahabe Hadis Nu: 2496
[34] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 5/33.
[35] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 5/33-34.
[36] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 5/34-35.
[37] Bak: Buharı K. Büyü' Hadis
no: 2091, Buharı K. İcara Hadis no: 2275, Buharı K. Tefsir Hadis no: 4732,
Müslim K. Sıfatül münafıkın
Hadis no 2795, Tirmizi Tefsir Hadis 3162
[38] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 5/35-36.
[39] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 5/36-37.
[40] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 5/37-38.
Kasas 63-64, Bakara 166-167, Ahzap
67, Saffat 27-31 İbrahim 22
[41] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 5/38.
[42] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 5/39.
[43] Saffat
149-154
[44] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 5/39-41.
[45] Müsnedi
Ahmet 2/34 -509, Buharı K. Edep 41, Bed-ül Halk 5
[46] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 5/41-42.
Sevgi hakkında bakınız: Şifa tefsiri 11326
Bakara suresi ayet 165.
[47] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 5/42.
[48] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 5/42-43.