ENBİYA SURESİ
Enbiya Suresi yüz on
iki âyettir ve Mekke'de nazil olmuştur.
Bu Sure-i Celile,
insanların hesaba çekilme zamanının yaklaştığını beyan ederek başlıyor. Fakat
bundan gafil olan insanların, gönderilen uyanci âyetleri alaya aldıklarını,
Peygamber (s.a.v.)in de kendileri gibi bir beşer oluşu sebebiyle, peygamber
olduğunu söylemesini garip karşılayarak: "Bu, sizin gibi bir beşerden
başka bir şey midir?" diyerek fısıldaştıklannı beyan ediyor.
Resulullah (s.a.v.) bu
zalimlere: "Benim rabbim gökte ve yerde konuşulan her sözü bilir."
diyor. Kâfirler ise: "Muhammedin söyledikleri saçma rüyalardır. Onları
kendisi uydurmuştur. O bir şairdir. Eğer böyle değilse geçmiş kavimlere
gönderildiği gibi o da bir mucize getirsin." diyorlar.
Allah Teala, kâfirlerin
bu taleplerine karşı buyuruyor ki: "Kendiierinden önce helak ettiğimiz
ülkeler iman etmemişlerdi. Şimdi bunlar mı iman edecekler? Biz, senden önce
kendilerine vahyettiğimiz erkekleri Peygamber olarak gönderdik. Biz,
Peygamberleri, yemek yemeyen cesetler kılmadık. Onlar, dünyada ebedî
değillerdi. Biz, Peygamberlere olan vaadimizi yerine getirdik. Haddi aşanları
ise helak ettik. Biz, size, sizi; şereflendi ren yüce bir kitap indirdik. Hâlâ
aklınızı kullanmayacak mısınız?11 (Ayet: 6-10)
Sure-i Celilede bundan
sonra halkı zalim olan nice ülkelerin helak edildiği, yerlerine de başka
kavimlerin getirildiği, azaba yakalanan o kavimlerin helak olduklan, başjanna
gelen azap ile biçilmiş ekine döndürüldükleri ve ocaklarının söndürüldüğü beyan
ediliyor.
Daha sonra, göklerin,
yerin vearalanndakilerin bir oyun olsun diye yaratılmadığı, hakkın bâtıla
çarpılarak bâtılın beyninin parçalandığı, göklerde ve yerde olan herşeyin
Allah'ın olduğu, hcrşeyin gece gündüz Allah'ı teşbih ettiği ifade Duyuruluyor.
Bundan sonra dinin
temeli olan Tevhid inancına dikkat çekilerek yerde ve gökte Allah'tan başka
ilahlar olsaydı, göklerin ve yerin fesada uğrayacağı beyan ediliyor. Allah
teala'ya, yaptıklarının sorulamayacağı, yaratıkların ise yap-
J>08___________________TABERİ
TEFSİRİ_________Cüz: 17, Sûre: 21
tıkları işlerden
sorumlu oldukları açıklanıyor.
Gönderilen bütün
peygamberlere: "Allah'atn başka ilah olmadığının ve ancak ona ibadet
edilmesi gerektiğinin vahyedildği ifade ediliyor.
Kâfirlerin, Peygamber
(s.a.v.)i aîaya aldıkları, insanın aceleci bir tabiatta yaratıldığı,
kâfirlerin, vaad edilen azabı istedikleri, onlann bu azaba uğrayacakları ve
kimseden yardım göremeyecekleri, kıyamet ansızın gelince onu kimsenin geri
çeviremeyeceği beyan ediliyor.
Sure-i Celilede
devamla, daha önce geçmiş Peygamberlerin de alaya alındıkları, rahman olan
Allah'ın azabından, mücrimleri kimenin kurtaramayacağı, kullara Allah'tan başka
hiçbir kimsenin de yardım edemeyeceği açıklanıyor.
Sure-i Celilede bundan
sonra, insanların vahiyle uyarıldığı, kıyamet günü adalet terazilerinin
kurulacağı beyan ediliyor ve Hz. Musa'ya, Harun'a Tevrat'ın verildiği ifade
ediliyor.
Bundan sonra Hz.
İbrahim'in kıssası yer alıyor. Hz. İbrahim'e hakkı bulma kabiliyetinin
verildiği açıklanıyor ve hakkı buluşu Özetle şöyle ifade ediliyor;
"İbrahim, babasına, heykellere niçin taptıklarını soruyor. Babası da
atalarının onlara tapıyor bulduğunu söylüyor. Hz. İbrahim babasının ve
kavminin inatçılığı karşsında onların putlarına tuzak kuracağım söylüyor.
Nihayet putları parçalayarak büyük putu bırakıyor. Müşrikler putlarının
kırılmasına kızıyorlar ve Hz. İbrahim'e putları kimin kırdığını soruyorlar. Hz.
İbrahim de o putları büyük putun kırmış olabileceğini söylüyor. Müşrikler, bu
işi büyük putun yapmış olamayacağını, onlann aslında konuşamadıklarını
söylemeleri üzerine Hz. İbrahim o müşrikleri ayıplıyor ve böyle âciz şeylere
nasıl tapabildi ki erini soruyor. Müşrikler bunun üzerine Hz. İbrahim'i ateşe
atıyorlar. Fakat ateş, Allah'ın emri ile Hz. İbrahim'i yakmıyor. Böylece o
müşriklerin tuzakları boşa çıkıyor.
Bundan sonra Hz.
İbrahim'in ve Lut aleyhisselamın, mübarek kılınan yere ulaştırıldıkları, Hz.
İbrahim'e İshak ve Yakub'un verildiği ve onlann, önderler kılındığı beyan
ediliyor ve devamla, Lut aleyhisselamın, halkının iğrenç işler yaptığı ülkeden
çıkarıldığı ve salih bir Peygamebr olan Lut'un Allah'ın rahmetine garkedildiği
beyan ediliyor.
Bundan sonra yine
Enbiya'nm kıssasına ayn ayrı ve özet olarak devam ediliyor. Nuh aleyhisselamın
duasının Allah tarafındana kabul edilerek kendisinin ve ailesinin
kurtarıldığı, kavminin diğer insanlarının ise suda boğulduğu hatırlatılıyor.
Daha sonra Davud ve
Süleyman Peygamberlerin kıssaları beyan ediliyor. Süleyman (a.s.)'a hüküm ve
hikmet verildiği, rüzgârın ona boyun eğdirildiği şeyytanlardan bir kısmının da
onun emrine verildiği beyan ediliyor.
Cüz: 17, Sûre:
21ENBİYA SURESİ
Dağların ve kuşların
Davud aleyhisselam ile teşbih ettiği, ona aynca zırh yapma sanatının da
Öğretildiği açıklanıyor.
Eyyub aleyhisselam ve
onun yakalandığı hastalık anlatılıyor, onun duasının kabul edilerek
hastalığının iyileştiği, İsmail, İdris ve Zülkifl'in sabreden sa-lih kullar
oldukları ve Allahın rahmetine garkedildikleri beyan ediliyor.
Yunus aleyhisselamm,
kızarak kavmini terkettiği, fakat sonunda yeryüzünün ona dar geldiği ifade
ediliyor ve onun meşhur duası belirtiliyor. Zekeriyya aleyhisselam da rabbinden
kendisine çocuk vermesini niyaz ediyor Allah Teala da onun duasını kaul ederek
kendisine oğlu Yahya'yı veriyor.
Namusunu koruyan Hz.
Meryem'in de hatırlanmasına dikkat çekiliyor, ona ilahi ruhun üflendiği,
kendisinin de oğlu İsa'nın da âlemler için bir mucize olduğu ifade ediliyor.
Bu Sure-i Celüede,
Enbiya'nın kıssalarına sayı olarak fazlaca yer verildiğinden olacak ki Sureye
"Enbiya Suresi" adı veriliyor.
Ye'cüc ve Me'cüc'ün
önlerine çekilen şeddin açılacağı gün, artık kıyamet alâmetlerinin iyice
belirgin hale geleceği ve işte o zaman inşaların pişmanlık duymaya başlayacağı
ifade ediliyor.
Kendilerine Allah'ın
rahmetinin eriştiği kimselerin ise, cehennemin uğur-lutusunu duymayacakları ve
hiç üzüntü çekmyecekleri açıklanıyor.
Tevrat'a da Zebur'a
da: "Yeryüzüne mutlaka salih kullar vâris olur." hükmünün konduğu,
bütün bu anlatılanlarda Allah'a kulluk eden kimseler için bir tebliğ bulunduğu
ifade ediliyor.
Resulullah (s.a.v.)in,
âlemlere rahmet olarak gönderildiği beyan ediliyor ve ona; "İlahınız ancak
tek bir ilahtır." diye tebliğde bulunması emrediliyor: Ve Sure-i Celile,
Resulullah'm: "Rabbim, benimle inkâr edenler arasında hak ile hükmet. Rabbimiz
merhamet sahibidir. Uydurduğunuz putlara karşı kendisinden yardım
istenendir." niyazıyla sona eriyor.
Rahman ve Rahim olan
Allah'ın adıyla.
1- İnsanların hesaba
çekilme zamanı yaklaştı. Fakat onlar hâlâ gaflettedirler, yüz
çeviriyorlar. j
însanlann, dünyada
işlemiş oldukları amellerden ve Allah'ın, kendilrine verdiği çeşitli
nimetlerden hesaba çekilme vakitleri yaklaşmıştır. Fakat insanlar kıyamet
gününde, Allah'ın kendilerine nasıl davranacağından ve onları hesaba çekme
vaktinin yaklaştığından gafildirler. Bunu düşünüp hazırlık yapmaktan da yüz
çevirmektedirler.
2-3- Onlara,
rablcrindcn gelen her uyarıcı yeni âyeti eğlenerek ve kalbleri gaflet içinde
dinlerler. Zulmedenler "Bu, sizin gibi beşerden başka bir şey midir?
Gözünüz göre göre şihirc mi uyuyorsunuz?" şeklindeki fisıl-daşmalarını
gizlediler.
* Allah Teala.
insanlara Kur'an-ı Kerim'defı her yeni bir âyet indirip onlara öğüt verdiğinde
ve onlara ihtarda bulunduğunda, insanlar indirilen o yeni âyeti, eğlence içinde
ve kaîbleri gaflet içinde dinlerler. Böylece Kur'an'ın hik-
Cüz: 17, Sûre:
21ENBİYA SURESİ
metlerini düşünmezler
ve Allah'ın, kendilerine gönderdiği delilleri tefekkür etmezler. Ayrıca zalim
insanlar kendi aralarında fısıldaşarak şöyle derler; "Bu Muhammed de ancak
sizin gibi bir beşerdir. Peygamber olarak gönderildiğini iddia ediyor. Halbuki
şeklen o da sizin gibi bir insandır. Sizler, göz göre göre si-hire mi kapılmak
istiyorsunuz?
Kâfirler "Sihire
mi uyuyorsunuz?" derken Kur'an-ı kerimi kastediyorlar ve onu bir sihir
kabul ediyorlar.
4- Muhammed
"Benim rabbim, gökte ve yerde konuşulan her sözü bilir. O, çok iyi
işitendir, çok iyi bilendir." dedi.
* Bu âyet-i
Kerime'nin, diğer bir kıraat şekline göre mânâsı şöyledir: "Ey Muhammed de
ki: "Rabbim, gökte ve yerde konuşulan her sözü bilir." Taberi, bu
kıraat şeklinin de sahih olduğunu ve netice itibariyle her iki ifade şeklinin
de aynı mânâyı ifade ettiğini zikretmektedir.
5- Hayır, onlar şöyle
dediler: "Muhammed'in söyledikleri saçma sapan rüyalardır. Hayır, onları
kendisi uydurmuştur. Hayır hayır o bir şairdir. Eğer böyle değilse geçmiş
kavimlere gönderildiği gibi o da bize bir mucize getirsin."
* Allah Teala bu
âyet-i Kerîme'de, kâfirlerin, inkârlarında nasıl direttiklerini ve kendilerine
gönderilen Kur'an-ı Kerimi sıfatlandırmakta nasıl bocaladıklarım beyan
etmektedir. Onlardan bir kısmı, Kur'an'ın,~ Hz. Muhammed (s.a.v.)in gördüğü
karmakarışık rüyalardan ibaret olduğunu iddia etmiş diğer bir" kısmı ise,
Hz. Muhammed (s.a.v.)in, Kur'anı kendisinin uydurduğunu ileri sür-
512_____________[________TABERI
TEFSİRİ__________Cüz: 17, Sûre: 21
miiştür. İddialarının
tutarsızlığım anlayınca da, Hz. Muhammed (s.a.v.)m, kendilerine bir mucize
getirmesini istemişlerdir.
Allah Teala, bunlara
cevaben, daha önce kendilerine mucizeler geldiği halde, iman etmeyenlere işaret
ederek buyuruyor ki:
6- Kendilerinden önce
helak ettiğimiz ülkeler iman etmemişlerdi. Şimdi bunlar mı iman edecek?
Muhammed'in,
kendilerine mucize getirmesini isteyen bu müşrikler şunu iyi bilsinler ki,
kendilerinden önce gelen ve kendileri gibi inkârda inatçılık eden ümmetlere
mucizeler gönderilmiş, fakat onlar buna rağmen Peygambere ve kendisine
gönderilene iman etmemişlerdi. Bu sebeple biz de onlan helak etmiştik. Şimdi
bunlar iman mı edecekler? Elbette ki iman etmeyecekler ve sonuçta kendilerine
mucize gönderildiği takdirde helak olmayı hak edeceklerdir.
7- Ey Muhammed, biz,
senden önce de, ancak kendilerine vahyettiği-miz erkekleri Peygamber olarak
gönderdik. Eğer bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun.
Ey Muhammed.biz senden
Öncede ancak bazı erkekleri seçip onlara vah-yettik ve onlan Peygamber olarak
gönderdik. Biz, Melekleri Peygamber olarak göndermedik. O halde senin bir beşer
olarak Peygamber gönderilmeni niçin yadırgıyorlar?
Ey müşrikler, eğer
siz, bir beşerin Peygamber gönderileceğini bilmiyor ve aklınıza
siğdiramıyorsanız, bu konuda bilgileri olan Yahudi ve Hıristiyan gibi kitap
ehline sorun. Onlara gönderilen Peygamberler bir kısım erkeklerden
başka bir şey
değildi.'
Cüz: 17, Sûre:
21ENBİYA SURESİ
* Âyet-i Kerimede
geçen "İlim sahiplenenden maksat, gönderilen Peygamberlerin sıfatlarım
bilen kitap ehlidir veya kendilerine Kuran-ı Kerim gönderilen Muhammed
ümmetidir. Bunlardan birinci görüş tercihe şâyân görülmüştür.
8- Biz, Peygamberleri
yemek yemeyen cesetler kılmadık. Onlar dünyada ebedi de değillerdi.
Ey Muhammed, bizim,
daha önceki ümmetlere gönderdiğimiz Peygamberler yemek yemeyen Melekler
değillerdi. Bilakis onlar da senin gibi yemek yiyen insanlardı. Onlar, hiç ölüp
yok olmayan ve ebedi yaşayan kimseler değillerdi.
Allah'ın koymuş olduğu
kanunlar değişmez. Sizlere de daha öncekilere gönderilen Peygamberler gibi
Peygamber gönderilmiştir. Peygambere karşı çıkmanız manasızdır. Sizin için
gereken şey itaat etmektir.
9=* Sonra biz onlara
olan vaadimizi yerine getirdik de hem kendilerini hem de kuHaniHJZdan
dilediğimizi kurtardık ve haddi aşanları helak ettik.
Sonra biz, ümmetleri
tarafından yalanlanan Peygamberlerimize verdiğimiz vaadi yerine getirdik.
Onlardan istenen iîîUGJzeleri gönderdik. Buna rağmen kendilerini yalanlayanlar,
yalanlamalarında ve inkârfafiîîda ısrar ettiler. Bunun, üzerine biz,
Peygamberleri ve onlara tâbi olanları kurtardık, rî-asldi aşanları ise helak
ettik.
* Allah Teala,
Peygamberinden istenen mucizeyi gönderir de buna rağmen Peygambere uyulmazsa,
uymayan insanları helak eder. Bu, hep böyle olagelmiştir. Bu hususta başka
âyetlerde de şöyle buyurulmaktadır: "Meryemoğlu İsa şöyle dedi: "Ey
râbbimiz olan Allahım, gökten bize bir sofra indir ki bizden öncekilere de
sonrakilere de bir bayram ve senden bir mucize olsun. Bizi nzık-landır. Sen,
nzık verenlerin en hayırlısısm?" "Allah: "Ben o sofrayı size
indire-
TıKurJ ToFciı-İ C V Forma:
33
514_____________________TABERİ
TEFSİRİ__________Cüz: 17, Sûre: 21
ceğim, fakat bundan
sonra sizden kim inkâr ederse âlemlerden hiç kimseye yapmayacağım bir azapla
onu azaplandırırım" dedi."W "Allah şöyle dedi: "Ey Nuh* o
senin ailenden değildir. Çünkü o, iyi olmayan bir amel sahibidir. O halde bilmediğin
bir şeyi benden isteme. Cahillerden olmayasın diye sana öğüt veriyorum."*2*
"Semud kavmi ise onu yalanladı ve deveyi kesti. Rableri de işledikleri
günahları sebebiyle azabı başlarına geçirdi ve orayı yerle bir etti."*3*
10- Şüphesiz biz size,
sizi şereflendirip yücelten bir kitap indirdik. Hâlâ aklınızı kullanmayacak
mısınız?"
Şüphesiz ki biz size,
içinde bulunan hükümleriyle sizi şereflendirecek, size Öğüt verecek ve sizin
doğru olduğunuzu ortaya koyacak Kuranı indirdik. Hiç bu Kur'anı düşünmez
misiniz?
11- Şüphesiz, biz,
halkı zalim öîan nice ülkeleri helak ettik. Onlardan ( sonra da başka kavimler yarattık.
12- Or.'âr, azabımızın şidetini hissedince ondan
öyle kaçıyorlardı ki....
13- Onlara: "Hiç
kaçmayın, refah içinde yaşayıp şımardığınız yerlere eve evlerinize dönün. Çünkü
sorguya çekileceksiniz." denildi.
(l)Maide Suresi, âyet;
114-115
(2) HÛd Suresi, âyet:
64
(3) Şems Suresi, âyet:
14
Cüz: 17, Sûre:
21__________ENBİYA SURESİ
__________ 515
* Allah teala bu
âyetlerde, kendi emirlerini tutmayarak zalim olan kavimleri nasıl helak
ettiğini ve bu kavimlere azabı gelince nasıl kaçmaya çalıştıkların, ancak
kaçmalarının kendilerine fayda vermediğini beyan ediyor ve bizlerin bunlardan
ibret almamızı işaret ediyor.
14- Vay halimize,
"gerçekten biz zalimi er m işiz." dediler.
O zalimlere Allah'ın
azabı gelince suçlu olduklarını itiraf ettiler ve şöye dediler: "Yazıklar
olsun bize. Gerçekten bizler, inkâr ederek zalimler olmuşuz."
15- Biz, kendilerini
biçilmiş ekine döndürüp ocaklarını söndürünceye kadar onlar bu pişmanlıklarını
tekrar edip durdular.
Helake uğrayan
zalimlerin, kendilerini kınamaktan başka çıkar yollan kalmamıştı. Kendilerini
kınamaları, azabı onlardan uzaklaştırmamıştı. Zira azap geldikten sonra artık
tevbenin fayda etmeyeceği şüphesizdir.
16- Biz, göğü, yeri ve
aralanndakiieri oyun oynarcasına yaratmadık.
Ey insanlar, biz,
göğü, ve yeri her ikisinin arasında bulunan varlıkları, ibret almanız için,
Allah'ın varlığına ve benzeri bulunmadığına delil olmaları için yarattık. Biz
onlan boşu boşuna yaratmadık. O halde onlara bakıp onları yaratana kulluk edin.
516_____________________TABERİ
TEFSİRİ__________Cüz: 17, Sûra: 21
17- Eğer biz,
kendimize eğlence edinmek isteseydik, nezdimizden bir eğlence edinirdik. Fakat
biz bunu yapmadık.
Eğer biz, çocuk ve eş
gibi eğlenceler edinecek olsaydık, bunları kendi nezdimizden edinirdik. Bunu
kimseye bildirmeye ihtiyacımız da yoktur. Fakat böyle yapmamız bizim şanımıza
yakışmaz ve bunu hiçbir zaman yapmayız.
18- Bilakis biz, hakkı
bâtıla çarparız da hak, bâtılın beynini parçalar. Böylece bâtılın canı çıkar.
Ey kâfirler, Allah'a yakıştırdığınız vasıflardan dolayı vay halinize.
Biz, oyun ve eğlence
edinmeyiz. Biz katımızdan, hak olan kitabı gönderir onunla inkarcılığı yok
ederiz. Böylece Kur'an, inkarcılığın beynini dağıtır ve onu yokluğa mahkûm
eder.
Ey kâfirler, Allah'a
eş ve çocuk isnad ederek, onu layık olmadığı sıfatlarla sıfatlandırmanız
sebebiyle vay halinize. O sizi, bu yaptığınızdan dolayı mu-talka cezalandıracaktır.
19- Göklerde ve yerde
ne varsa Allah'ındır! Onun nezdindekiler ona ibadet etmekte ne büyüklenirler,
ne de bezginlik gösterirler.
20- Onlar gece gündüz
Allahi teşbih ederler. Hiç ara vermezler.
Cüz: 17, Sûre:
21ENBİYA SURESİ
* Allah Teala, bu
âyet-i Kerime'de, göklerde ve yerde bulunan varlıkların hükümranlığının
kendisine ait olduğunu, katında bulunan Meleklerin, ona ibadetten geri
durmadıklarını beyan ediyor ve kendisini, lâyık olmadığı sıfatlarla sifatlayan
kâfirlere cevap veriyor.
Allahm nasıl eşi ve
çocuğu olabilir, ki, her şey onun mülküdür ve ona kulluk eder. O halde
Allah'ın, eş ve çocuk edinmeye ihtiyacı var mıdır? Oun katında bulunan
Melekler hiç ara vermeden onu teşbih ederler.
Abdullah b.Hars, Kâ'b
b.el-Ahbar'a: "Onlar hiç ara vereden, gece gündüz rablerini teşbih
ederler" âyetinden neyin kastedildiğini sorarak şöyle demiştir:
"Vazife yapmaları veya belli amelleri onları meşgul etmez mi?" Kâ'b
şu cevabı vermiştir: "Ey kardeşimin oğlu, bizim için nefes alıp vermek ne
ise Allah katında bulunan Melekler gibi varlıkların teşbih etmeleri de
Öyledir. Bizler yeriz, içeriz, yatarız, kalkarız, geliriz, gideriz. Bu
hareketler nefes almamıza mâni olmazlar. Meleklerin diğer vazifeleri ifa
etmeleri, Allah'ı devamlı olarak teşbih etmelerine mâni de&ildir.
21- Yoksa müşrikler
yeryüzünde birtakım ilahlar edindiler de ölüleri onlar mı diriltecekler?
* Allah Teala bu
âyet-i Kerime'de, ilah edinilen pulların, Öldürme ve diriltme gibi, ilahlığa
yaraşır herhangi bir sıfatlan bulunmadığını, ancak Allahı-nöldürüp
diriltebileceğini, bu itibarla müşriklerin açık bir sapıklık ve gaflet içinde
olduklarını beyan ediyor.
22- Eğer göklerde ve
yerde Allah'tan başka ilahlar olsaydı, mutlaka göklerin de yerin de (düzeni
bozulur) fesada uğrarlardı. Arşın rabbi olan Allah, müşriklerin uydurdukları
sıfatlardan münezzehtir, yücedir.
* Allah teala bu
âyet-i Kerimede, göklerde ve yerde kendisinden başka hiçbir ilahın
bulunmadığını bildiriyor. Şayet orada, Allah'a ortak koşanların iddia
ettikleri gibi Allah'atn başka ilahlar bulunsaydı, ilahların birbirleriyle ters
düşmelerinden dolayı yer ve göklerin fesada uğrayacağını ve yok olup gideceklerini
beyan ediyor.
518___________________TABERİ
TEFSİRİ_________Cüz: 17, Sûre: 21
Bu hususta başka bir
âyette şöyle buyunıluyor: "Allah çocuk edinmemiş-tir. Ounla birlite bir
başka ilah ta yoktur. Eğer öyle olsaydı, her ilah kendi yarattığına hükmedip
onu istediği yöne götürürdü. Aynca onların bir kısmi diğerine üstün gelmeye
çalışırdı, Allah, müşriklerin taktıkları sıfatlardan münezzeh-
tir."<4>
23- Allah'a,
yaptıkları sorulamaz. Onlar ise yaptıklarından sorumludurlar.
Yüce arşın sahibi olan
Allah'a yarattıklarına yaptığı muamelelerden dolayı hiç kimse hesap soramaz. O
dilediği şekilde tasarrufta bulunur. Var eder, yok eder., aziz kılar, zelil
düşürür ve dilediği şeklide davranır. Zira bütün varlıklar onun yarattıkları,
isteseler de istemeseler de onun kullan» onun mülkünder ve idaresi altında
yaşayan mahlukatıdır. Hüküm onundu, karar onundur ondan Üstün hiçbir varlık
yoktur ki, ondan hesap sorabilsin. Bütün yaratıklar ise Allah Teala4nın
huzurunda hesap vermek zorundadırlar. Allah'ın, kendilerine verdiği nimetleri
emrettiği yönde kullanmalarmdan ve emirlerine uyup yasaklarından
kaçınmalarından hesap vereceklerdir.
* Ehl-i Sünnet, bu
âyet-i Kerimeye dayanarak, kaza ve kaderi izah etmiştir. Kaza ve kader
meselesi, ilgili Kelam kitaplarında genişçe anlatılmaktadır.
s
24- Yoksa onlar,
Allahtan başka ilahlar mı edindiler? Ey Muham-mcd, de ki: "Öyleyse getirin
delilinizi. İşte benimle beraber olanların kitabı Kur'an, işte benden
öncekilerin kitapları. Fakat onların çoğu hakkı bilmezler ve ondan yüz
çevirirler.
* İbn-İ kesir bu
âyet-i Kerimeyi mealde verildiği şekilde izah ederken Ta-beri şöyle izah
etmektedir: "Yoksa o müşrikler, Allah'an başka, kendilerine bir
(4) Mümi'nûn Suresi,
âyet: 91
Cüz: 17, Sûre:
21ENBİYA SURESİ
fayda sağlayacak veya
kendilerine herhangi bir zararı dokunacak yahut herhangi bir şeyi yaratacak,
onlan diriltip öldürebilecek bir kısım ilahlar mı edindiler? Ey Muhammed,
onlara de ki: "Eğer iddianızda doğru iseniz buna dair delillerinizi
getirin. Benim sezlere Allah katından getirdiğim Kur'an, benimle beraber olan
müminlere ait bütün hükümleri ihtiva etmekte, bundan önce geçen ümmetlerin ise
çeşitli haberlerini kapsamaktadır. Fakat bu müşriklerin çoğu, söylediklerinden
ve yaptıklarından ve yapmadıklarından neyin doğru olduğunu bilmezler.
Cahilliklerinden dolayı haktan yüz çevirirler."
Âyet-i Kerime Tevhid
inancını telkin etmekte, Allah Teala'ya ortak koşmaktan kaçınmayı
emretmektedir.
25- Ey Muhammed, biz
senden önce hiçbir Peygamber göndermedik ki, ona: "Benden başka hiçbir
ilah yoktur. O halde ancak bana ibadet edin." diye vahyetmiş olmayalım.
* Allah Teala bu
âyet-i kerimede bütün Peygamberlerini Tevhid inancını tebliğ etmek ve
kendisinden başka hiçbir şeye kulluk edilemeyeceğini bildirmek için
gönderdiğini, bu itibarla bütün ilahî dinlerde bu temel esasların değişmediğini
beyan etmektedir.
Son ilâhî din olan
İslam dini de bu temel esasları tebliğ etmiştir. O halde müşriklerin bundan yüz
çevirmeleri sapıklıktan başka bir şey değildir.
520
TA BERİ TEFSİRİ
Cüz: 17, Sûre: 21
26- Müşrikler: "Rahman olan Allah çocuk
edindi." dediler. Allah bundan münezzehtir. Melekler Allah'ın çocukları
değil bilakis ikram olunmuş kullardır.
27- Onlar, Allah'tan önce söz söyleyemezler.
Onlar ancak onun emriyle hareket ederler.
28- Allah onların
geçmişini de geleceğini de bilir. Onlar ancak Alla-hın razı olduğu kimseye
şefaat edebilirler. Onlar, Allah'ın korkusundan titrerler.
29- Onlardan kim: "Ben, AHa'tan başka bir
ilahım." derse işte onu biz, cehennemle cezalandırırız. İşte, biz
zalimleri böyle cezalandırırız.
Allah'a ortak koşan
kâfirler: "Rahman olan Allah, Meleklerden çocuk edindi." iddiasında
bulundular. Allah, bunların iddialarından beridir. Melekler, Allah'ın
kendilerine ikramda bulunduğu kullardır.
Melekler, Allah
kendilerine herhangi bir emir vermeden hiçbir şey konuşmazlar. Onlar ancak
Allah'ın emriyle konuşur ve onun emriyle iş yaparlar. Allah, Meleklerin
geçmişini geleceğini ve hali hazır durumlarını çok iyi bilmektedir. Onların
hiçbir davranışı Allah'a gizli değildir. Melekler, ancak Allah'ın kendilerinden
razı olduğu kullarına şefaat ederler. Onlar, Allah'ın kendilerini
cezalandırmasından şiddetle korkarlar Meleklerden kim "Ben, Allah'tan
başka bir ilahım" diyecek olursa, biz onu cehennem azabıyla
cezalandırırız. Biz, Allah'ı inkâr edip ondan başkasına tapan her zalimi de
böyle cezalandırırız.
30- Kâfirler, gökler
ve yer birbirine bitişikken onları ayırdığımızı ve her canlıyı sudan
yarattığımızı bilmezler mi? Hâlâ iman etmiyorlar mı?
* Müfessirler:
"Göklerle yerin bitişik olması" ifadesinden neyin kastedil-
Cüz: 17, Sûre:
21___________ENBİYA SURESİ_______________________521_
diği hakkında çeşitli
izahlarda bulunmuşlardır.
Abdullah b. Abbas'm
şöyle dediği rivayet edilmiştir: Bu ifadeden maksat, gökle yer birbirlerine
yapışık idiler Allah bunları birbirlerinden hava i!e ayırdı. Gök yukarı kalktı
yer aşağıda kaldı." demektir.
Mücahid ve Süddî ise
demişlerdir ki: "Bu ifade: "Gökler ve yer birer tek kütle halindeyken
Allah bunların her birini yedi parçaya ayırmış ve böylece yedi gök yedi yer
haline getirmiştir." demektir.
İkrime, Atıyye el-Avfî
ve İbn-i Zeyd, göklerin ve yerin bitişik olmasından maksadın, bunlardan her
birinin Önceleri delik olmadıkları sonra Allah'ın, gökleri delerek oradan
yağmur indirdiği, yerleri yararak oradan bitkiler çıkarıp sular fışkırttığı
anlamına geldiğini söylemişler ve buna delil olarak ta şu âyetleri
zikretmişlerdir. "İçinde hâdiseler tekrarlanan göğe, yanlan yere yemin
olsun ki, muhakkak Kur'an, hak ile bâtılı ayıran ilahî bir kelamdır.'*5'
Taberi de bu görüşü
tercih etmekte, âyetin son bölümünü de buna delil göstermektedir.
Ayet-i kerimenin
sonunda her canlının sudan yaratıldığı ifade edilmektedir. Buradaki canlı
kavramına bitkilerin de dahil olduğu beyan edilmektedir. Ayrıca Hz. Âdem!in,
Meleklerin ve Cinlerin bu ifadenin dışında olduğu açıklanmıştır. Zira Hz.
Âdem'in topraktan Cinlerin de ateşten yaratıldığı başka âyetlerde açıkça ifade
edilmektedir. Meleklerin ise nurdan yaratıldığı, Hadis-i Şeriflerde beyan
edilmiştir.
Bu hususta diğer
âyetlerde de şöyle buyurulrnaktadır: "Alah: "Sana emrettiğimde seni
secde etmekten alıkoyan neydi? Dedi. İblis: "Ben ondan hayırlıyım çünkü
beni ateşten, onu ise çamurdan yarattın." dedi/6* "Her şeyi en güzel
şekilde yaratan, insanı önce balçıktan var eden, sonra insan soyunu âdî bir suyun
özünden yaratan sonra şekil verip düzelten, ona kendi ruhundan üfleyen, size
kulaklar, gözler ve gönüller veren de o'dur. Ne de az şükredersiniz.'*7*
"Cinleri de dumansız saf ateşten yarattı.'*8'
Peygamber efendimiz
(s.a.v.) de bir Hadis-i Şeriflerinde Meleklerin nurdan yaratıldıklarını beyan
ederek şöyle buyuruyor:
(5) Tank Suresi, âyel:
11-13
(6) A'raf Suresi,
âyet: 12
(7) Secde Suresi,
âyet: 7-9
(8) Rahman Suresi,
âyet: 15
522___________________TABERİ
TEFSİRİ_________Cûz: 17, Sûre: 21
"Melekler nurdan
yaratılmışlardır. Cinler de dumansız ateşten yaratılmışlardır. Âdem ise size
Kur'an'da anlatıldığı şekilde (topraktan) yaratılmıştır.'*9*
31- Yeryzü,
üstündckilerlc sarsılmasın diye biz orada sabit dağlar yarattık. Dağlar
arasında yol bulsunlar diye geniş boşluklar var ettik.
* Allah Teala bu
âyet-i kerimede kâfirlere, üzerinde yaşadıkları yeryüzüne bakmalarını orada
yaratılan dağların ve çeşitli yolların var ediliş hikmetlerini anlamalarını,
böylece Allah'ın varlığını ve birliğini, kudret ve kuvvetini kabul edip ona
boyun eğmelerini emrediyor. Bundan sonra gelen âyetlerde ise insanların
dikkatlerini, yaratmış olduğu göklere çevirmelerini istiyor ve buyuruyor ki:
32- Biz göğü, korunmuş
bir tavan kıldık. Onlarsa (Allah'ın varlığını gösteren) gökteki delillerden yüz
çevirirler.
33- Geceyi ve gündüzü,
güneşi ve ay'ı yaratan o'dur. Her biri bir yörüngede yüzmektedir.
* Ayet-i kerimede,
göğün korunmuş olduğu ifade edilmektedir. Bundan maksat, göklerin, kimsenin
erişemeyeceği kadar yüksek oldukları ve orada bu-
(9) Müslim. K.
ez-ZUhd, bab: 60, HN: 2996 / Ahmed b. Hanbel, Müsned, C: 6, S: 152, 168
Cüz: 17, Sûre: 21ENBİYA
3URE$[
lurian Meleklerin
konuşmalarını çalmak isteyen Şeytanlardan korunmuş olmalarıdır. Bu hususta
diğer bir âyette de şöyle buyurulmaktadır; "Gökleri, Allah'ın rahmetinden
kovulan bütün Şeytanlardan koruduk.''^10)
Yine âyet-i kerimede,
müşriklerin, göklerde bulunan delillerden yüz çe-virdekleri ve onları düşünüp
ibret almadıkları ifade edilmektedir. Bu delillerden maksat, güne, ay ve diğer
yıldızlardır. Akıl sahibi olan insanlann bunlara bakarak, bunları yaratan,
sevk ve idare eden Allah'ın varlığını ve birliğini anlamaları ve ona boyun
eğmeleri gerekir.
34- Ey Muhammcd, biz
senden önce hiçbir beşere ebedîlik vermedik. Sen ölürsen sanki onlar baki mi
kalacaklar?
35- Her can ölümü tadacaktır. Biz sizi denemek
için hayır ve şerle imtihan ederiz. Siz ancak bize döndürüleceksiniz.
Ey Muhammed, senden
önce hiçbir insanı dünyada ebedi kılmadık ki, seni de orada ebedi kılmış olahm.
Senden önceki Peygamberlerin öldüğü gibi sen de mutlaka öleceksin. Sen ölünce
rablerine ortak koşan bu müşrikler, dünyada ebedi olarak mı yaşayacaklar?
Hayır, durum böyle değildir. Onlar da mutlaka öleceklerdir. Zira her canlı
ölümü tadacak ve onun kâsesinden içecektir. Fakat biz onları, sıkıntı,
hastalık, fakirlik gibi kötülüklerle, bolluk, sıhhat, zenginlik gibi
iyiliklerle imtihan ederiz. Böylece sizleri birbirinize tanıtırız. Sonunda
mutlaka bize döndürüleceksiniz ve herkese yaptığının karşılığı verilecektir.
36- Kâfirler seni
gördükleri zaman, alaya almaktan başka birşey
(10) Hicr Suresi,
ayet: 15
524______________________TABEFtl
TEFSİRİ__________Cüz: 17, Sûre: 21
yapmazlar.
Birbirlerine: "İlahlarınıza dil uzatan bu mu?" derler. Halbuki
kendileri, rahman olan Allah'ı anmayı inkâr ediyorlar.
Ey Muhammed, müşrikler
seni gördüklerinde alaya alırlar. Zira onlar, ciddiyetten yoksundurlar. Senin
hakkında aralarında: "İlahlarınızı ayıplayan, onlara dil uzatan bu
mu?" derler. Halbuki kendileri her zaman, anılması gereken rahman olan
Allah'ı anmayı inkâr ederler. Onu kabul etmezler. Onlar bu halleriyle seninle
nasıl alaya kalkışırlar?
37- İnsan, aceleci bir
tabiatla yaratılmıştır. Yakında size delillerimi göstereceğim. Onları benden
acele istemeyin.
* Ayet-i Kerime'de,
insanın aceleci bir tabiatta yaratıldığı beyan edilmektedir. Tefsir âlimleri
bu ifadeyi çeşitli şekillerde izah etmişlerdir. Bazılarına göre bu ifadeden
maksat, insanın bizzat kendisinin aceleci bir tabiatta yaratılmış olmasıdır.
Bazılarına göre ise bu
ifadedan maksat, Allah Teala'nin, insanı acele olarak yaratmasıdır. Taberi bu
görüşü tercih etmiştir.
Allah Teala bundan
önceki âyetlerde hiçbir kimsenin, dünyada ebedi olarak yaşamayacağını beyan
edince bir kısım insanlar alay ederek derhal cezalandırılmalarını istemişler
Allah Teala da insanın aceleci bir tabiatta yaratıldığını beyan etmiş ve
herkese layık olduğu cezayı ve mükâfatı vereceğini bildirmiş, insanlann acele
etmemelerini istemiştir.
38- Kâfirler:
"Eğer doğru söylüyorsanız, bu vaadedilen ne zamandır?" derler.
Allah'ın, kendilerine
delillerini ve azabını acele olarak göstermesini isteyen bu müşrikler, Muhammed'e:
"Eğer vaadettiklerinizde doğru iseniz bu vaa-dettiğiniz azap bize ne zaman
gelecektir?" derler. Onlar da bu sözleriyle, gelecek olan ilâhî azapla
alay etmişlerdir.
Cüz: 17, Sûre: 21 ENBİYA SURESİ 525
39- Kâfirler ateşi
yüzlerinden ve arkalarından sayamayacakları ve kimseden de yardım
göremeyecekleri zamanı bir bilseler...
* Allah Teala bu
âyet-i Celile'de, azabın kendilerine acele gelmesini isteyen kâfirlere cevap
veriyor ve cehenem azabına düşüp sahipsiz kalacakları zamanı bilmiş olsalar
böyle bir istekte bulunmayacaklarını beyan ediyor.
40- Bilakis
kıyametteki ateş azabı onlara ansızın gelir de kendilerini şaşkına çevirir. Bir
daha onu geri çcvircmczlcr. Kendilerine mühlet de verilmez.
* Allah Teala bu
Syet-i kerimede, azabın ne zaman geleceğini soran kâfirlere cevap veriyor ve
kıyametin aniden kopup ondaki cehennem azabının aniden geleceğini, kâfirlerin
bu ateşe karşı kendilerini savunamayacaklannı ve o
ateşe girmemek için
kendilerine herhangi bir mühlet de verilmeyeceğini beyan ediyor.
Allah Teala kıyametni
ne zaman kopacağını gizleyerek, mükelleflere, günahlarından tevbe etmeleri
için imkân vermiştir. Zira kıyametin ne zaman kopacağı belli olsaydı, insanlar
ister istemez tevbe edeceklerinden bu tevbeleri makbul olmayacaktı.
526___________________TABERİTEFSİRİ_________Cüz:
17, Sûre:21
41- Ey Muhammed,
şüphesiz senden önceki Peygamberler de alaya alındılar. Ama onlarla alay
edenleri, alay ettikleri azap yakalayıp kuşatı-verdi.
* Allah Teala bu
âyette, Hz. Muhammed (s.a.v.)e "Bu, sizin ibi beşerden başa bir şey midir?
Gözünüz göre göre sihire mi uyuyorsunuz? İlahlarınıza dil uzatan bu mu?"
diyerek onunla alay eden müşriklere karşı onu teselli ediyor ve gelmiş geçmiş
müşriklerin de kendilerine gönderilen Peygamberleriyle alay ettiklerini ve bu
alayları yüzünden felakete uğradıklarını beyan ediyor. Böylece Hz. Muhammed
(s.a.v.) ile alay edenlere de ihtarda bulunuyor.
42- Ey Muhammed, de
ki: "Gece ve gündüz, sizi rahman olan Allah'ın azabından kim koruyabilir?
Hayır, onlar, rablcrini anmaktan bile yüz çeviriyorlar.
Ey Muhammed, senden
kendilerine derhal azap gettirmeni isteyen o kâfirlere de ki: "Geceleyin
uyuduğunuzda ve gündüzleyin hareket ettiğinizde sizi, rahman olan Allah'ın
azap ve gazabına karşı kim koruyabilir? Elbette ki on-lan Allah'a karşı
koruyacak hiçbir güç yoktur. Fakat onlar rablerinin, kendilerine gönderdiği
öğütlerden ve açıkladığı delillerden yüz çevirirler. Cehalet ve beyinsizliklerinden
dolayı onlan düşünüp ibret almazlar.
43- Yoksa onların
bizden başka kendilerini koruyacak ilahları mı var? Oysa o ilahlar ne kendi
kendilerine yardım edebilirler, ne de bizden bir dostluk görebilirler?
Cüz: 17, Sûre:
21___________ENBİYA SURESİ_______________________527_
Yoksa azabın derhal
gelmesini isteyen kâfirlerin, bizden başka, kendilerini azabımıza karşı
koruyacak ilahları mı var? O ilahları onlan nasıl koruyabilirler ki, onlar
bizzat kendi kendilerine yardım etmekten âcizdirler. Bizden de bir yardım
göremezler.
44- Doğrusu biz,
kendilerini ve atalarını nimetler içinde yaşattık. Onlara ömürleri uzun geldi.
Emrimiz yeryüzüne gelip onu etrafından eksilttiğimizi görmüyorlar mı? Galip
olan onlar mı?
* Allah Teala bu
âyet-i kerimede, kendilerini Allah'ın azabından koruyacak ilahları olmayan ve
Allah tarafından herhangi bir yardıma da mazhar olamayan bu müşriklerin, bâtıl
inançlarına güvenerek Peygamberlerine karşı geldiklerini ve Allah Teala'nın
bunları ve atalarını, dünya hayatındayken yaşattığını fakat bunların uzun bir
ömür yaşamalarına rağmen Allah Teala tarafından acilen cezalandırılmadıklarım,
bu nedenle Allah'ın kendilerine vermiş olduğu nimetleri tamamen unuttuklarını
ve nankörlük içinde putlara tapmaya devam ettiklerini beyan ediyor.
Allah Teala âyetin son
bölümünde, Hz. Muhammed (s.a.v.)den, kendilerine derhal bir azap getirmesini
isteyen müşrikleri uyarıyor ve onlara "Benim emrimin yeryüzüne gelerek,
orada yaşayanları heiak edip, bir yerden başka bir yere göçme zorunda bırakarak
ve onlan Öldürterek yeryüzünün çevresinde nasıl eksiltmeler meydana
getirdiğimizi görüp bundan ibret almıyorlar mı? Bunları da onlar gibi
yapacağımızı anlamıyorlar mı? Yoksa onlar bize galip geleceklerini mi
sanıyorlar?" buyuruyor,
Âyet-i kerimede Allah
Teala'nın, yeryüzünü eksilttiği zikredilmektedir. Bundan maktsat, Müslümanların
zaferi, kâfirlerin de topraklarının azalmasıdır. Veya yeryüzündeki madenlerin,
ürünlerin ve insanların yok edilmesidir. Yahut yeryüzünde mamur olan yerlerin
tahrip edilmesidir! Ya da yeryüzünde yaşayan âlimlerin ve seçkin insanların
giderek yok olmalarıdır. .
528 TABERİ
TEFSİRİ Cüz: 17, Sûre:
21
45- Ey Muhammed, de
ki: "Ben sizi ancak vahiyle uyarıyorum. Fakat sağırlar uyarıldıkları
zaman daveti işitmezler.
Ey Muhammed, sana
"Geçmiş kavimlere gönderildiği gibi, o da bize bir mucize getirsin."
diyenlere de ki: "Ey kavim, ben sizi ancak Allah'ın bana vahiyle
bildirdiği Kur'anla uyarıyorum. Kendiliğimden herhangi bir şey getirmeye
imkânım yoktur. Ne var ki sağır olanlar uyarıldıkları zaman da daveti işitmezler.
Siz kâfirler, hakka karşı sağırsınız, onu işitip ondan faydalanmazsınız.
46- Yemin olsun ki
onlara, rabbinin azabından az bir.şey dokunsa, "Eyvah bize, hakikaten biz
zalimlerin işiz" derler.
* Allah Teala bu âyet-i
Kerimede Peygamberlerini dünyada iken yalanlayanlara, âhirette ilahi azaptan
az birşey dokunur dokunmaz pişman olacaklarını, kendi kendilerine
zulmettiklerini itiraf edeceklerini ancak bu sızlanmalarının kendilerine bir
fayda sağlamayacağını beyan ediyor.
Cüz: 17, Sûre: 21 ENBİYA
SURESİ______________________Ş29
47- Biz, kıyamet günü
için adalet terazileri kuracağız. Hiçbir kimse hiçbir zulme uğratmayacaktır.
İşlenen amel bir hardal tanesi kadar da olsa biz onu ortaya koyarız. Hesaba
çekenin biz olmamız yeter.
* Evet, Allah Teala
kıyamet gününde, kulların yaptıkları hayır ve şer amelerini tartacak, adalet
terazileri kuracak ve hiçbir kimseye haksızlık edilmeyecektir. Zira o gün
hesap görecek olan, Allah Teala'dır. Onun, herhangi bir kişiyi kayırması söz
konusu değildir.
Hz. Aişe (r.anh.) bu
âyet-i celiîenin izahında şu Hadis-i Şerifi rivayet etmektedir. Hz. Aişe diyor
ki:
"Bir adam gelip
Resulullah'ın yanına oturdu ve ona şöyle dedi: "Ey Alla-hın Resulü, benim
iki kölem var. Bunlar bana karşı yalan söylüyorlar, ihanette bulunuyor ve bana
isyan ediyorlar. Ben de onlara sövüyor ve onlan dövüyorum. Acaba benim durumum
ne olacaktır? Resulullah (s.a.v.) şöyle cevap verdi: "Onların sana yapmış
oldukları ihanetleri, işyardan ve yalanlan ile senin onlara verdiğin ceza
karşılaştınlıp hesap edilecektir. Şayet senin cezalandırman onlann suçlanna
denk gelirse bundan senin leh ve aleyhine bir şey olmayacaktır. Eğer
Ta beri Tffsiri C. V. Fnrıııa:
34
530___________________TABERİ
TEFSİRİ_________Cûz: 17, Sûre: 21
senin cezalandırman
onların suçlarından az gelirse ve senin için bir üstünlük olacaktır. Şayet
senin cezlandirman onların suçlarından fazla gelecek olursa, onların artan
haklan senden alınıp sana kısas uygulanacaktır. "Bunun üzerine adam bir
tarafa çekilip ağlamaya ve sızlamaya başladı. Resulullah da ona: "Sen
Allah'ın kitabını ve şu âyeti okumuyor musun? "Biz, kıyamet günü için
adalet terazileri kuracağız. Hiçbir kimse hiçbir zulme uğratı İm ayacaktır.
İşlenen amel bir hardal tanesi kadar da olsa biz onu ortaya koyarız. Hesaba
çekenin biz olmamız yeter." O ağlayan adam da şöyle dedi: "Ey
Allah'ın Resulü, Allah'a yemin olsun ki benim için de onlar için de, benim
onlardan uzaklaşmamdan daha hayırlı bir şey bulamıyorum. Şahit olunuz onların
hepsi hürdür. ^^
48- Yemin olsun ki biz
Musa'ya ve Harun'a, hakkı bâtıldan ayıran, müttakiler için bir nur ve öğüt olan
Tevrat'ı verdik.
* Allah Teala,
Kur'an-ı Kerim'in birçok yerinde, Hz. Muhammed (s.a.v.) ile birlikte diğer
peygamberleri, özellikle Hz. Musa'yı ve Kur'an-ı Kerim ile birlikte semavi
kitapları ve özellikle Tevrat'ı zikretmektedir. Bu âyet-i kerimede de Hz. Musa
ve Kardeşi Harun ve onlara verilen Tevrat zikredilmektedir. Böylece ehl-i
kitaba, Hz. Muhammed (s.a.v.)in hak Peygamber ve Kuran-ı Kerim'in de ilahi bir
kitap olduğu bildirilmektedir ki, bâtıl yolu bırakıp hak dine sarılsınlar.
49- Müttakiler,
rablcrindcn, kendisini görmedikleri halde korkarlar. Onlar, kıyametin
dehşetinden ürperirler.
* Bu âyet-i Celile şu
şekillerde izah edilmiştir: "Takva sahipleri, rableri-ni görmedikleri
halde ondan korkarlar." Veya "Azatu görmedikleri halde rable-rinden
korkarlar." Yahut "Kimsenin kendilerini görmediği yerlerde de
rablerin-den korkarlar." Onlar, kıyametin kopmasmdaki dehşetten dolayı
titrerler.
(ll)Tirmizi, K.
Tefsirel-Kur'an, Sure: 21, bab: 2, Hadis No: 3165 / Ahmed b. Hanbel Müs-ned, C:
6, S: 280
Cüz: 17, Sûre:
21ENBİYA SURESİ
Taberi bu âyet-i
kerimeyi izah ederken şöyle diyor: "Takva sahipleri öyle insanlardır ki,
âhireti görmedikleri halde, dünyada iken de rablerinin, kendilerini
cezalandırmasından korkarlar. Böylece Allah'ın kendilerine göndermiş olduğu
emirleri tutar yasaklarından kaçınırlar. Bununla beraber onlar, kıyametin kopma
ânından da çok çekinirler. Zira onlar, dünyada iken bir kusur işlemiş olarak
âhirette o işlediklerinden dolayı hesaba çekileceklerinden korkarlar.
50- Bu, mübarek bir
kitaptır. Biz onu Muhammcd'e indirdik. Şimdi siz onu inkâr mı ediyorsunuz?
Muhammed'e
indirdiğimiz bu Kur'an, onu düşünenler için bir zikirdir. Ve mübarek bir
kitaptır. Musa ve Harun'a Tevrat'ı indirdiğimiz gibi Muhammed'e de onu
indirdik. Yoksa sizler bu kitabı inkâr mı ediyorsunuz? Onun, Tevratı ve İncil'i
indiren Allah tarafından indirildiğini neden kabul etmiyorsunuz?
51- Şüphesiz ki biz,
daha önce İbrahim'e hakkı bulma kabiliyeti verdik. Biz onu (Peygamberliği
yüklenebileceğini) biliyorduk.
Şüphesiz ki biz, Musa
ve Harun'dan Önce İbrahim'e de hakkı bulma kabiliyeti vermiştik. Biz onu,
kavminin arasında putlara ibadet etmekten kurtarmıştık. Muhammed'e de aynı
şeyi yaptık. Biz, İbrahim'in sağiam bir İmana sahip olduğunu, hiçbir şeyi bize
ortak koşmayacağını biliyorduk.
52- O, bir zaman
babasına ve kavminer" Tapıp durduğunuz bu heykeller de nedir?"
demişti.
532___________________TABERİ
TEFSİRİ_________Cüz: 17, Sûre: 21
Bir zaman İbrahim,
babasına ve kavmine: "Devamlı olarak kendilerine taptığınız bu putlar
nedir?" demişti. İşte kendisine küçükken verilen hakkı bulma kabiliyeti
böyleydi. *
53- Onlar da:
"Biz, atalarımızı bunlara tapıyor bulduk" demişlerdi.
İbrahim'in babası ve
kavmi İbrahim'e şu cevabı vermişlerdi: "Biz, babalarımızı bu putlara
tapıyor bulduk. Biz de onların dinine uyarak bu putlara tapıyoruz."
dediler. Böylece taklitten başka hiçbir delillerinin bulunmadığım ortaya koymuş
oldular.
54- İbrahim:
"Doğrusu siz de atalarınız da apaçık bir sapıklık içine düşmüşsünüz."
dedi.
İbrahim onlara:
"Ey kavim, bu putlara taparak sizler de atalarınız da apaçık bir sapıklık
içine düşmüş bulunuyorsunuz." dedi. Ve böylece onların düşüncelerinin çok
sapık bir düşünce olduğunu açıkladı.
55- Onlar: "Sen
bize hakikati mı getirdin? (Ciddî mi söylüyorsun?) yoksa şakacılardan
mısın?" dediler.
İbrahim'in babası ve
kavmi ona: "Biz bundan önce senden ba tür söz duymadık. Sen ciddi rni
konuşuyorsun? bize hak olan birşey mi getirdin? Yoksa bi-zimîe alay mı
ediyorsun?" dediler.
Cüz: 17, Sûre: 21 ENBİYA SURESİ 533
56- İbrahim şöyle
dedi: "Hayır sizin rabbiniz göklerin ve yerin rabbi-dir. Onları o
yaratmıştır. Ben de buna şehadet edenlerdenim."
İbrahim onlara cevaben
şöyle dedi: "Hayır ben sizinle şaka yapmıyorum. Ben size ciddi
konuşuyorum. Sizin rabbimiz bu putlar değil, göklerin ve yerin rabbi olan
Allah'tır. Gökleri ve yeri o yaratmıştır. Ben de ondan başka hiçbir ilah
bulunmadığına şahit olanlardanım. O halde putları bırakıp sadece Allah'a kulluk
edin."
57- Allah'a yemin
ederim ki, siz dönüp gittikten sonra putlarınıza mutlaka bir tuzak
kuracağım."
* Hz. İbrahim bu
yemini yaparken kavminden sadece bazı kişiler onu duymuşlar ve Hz. İbrahim'in,
putları kırmasından sonra onu ele vermişlerdir.
Rivayete göre Hz.
İbrahim'in kavmi, bayram günleri bayram yerine gi-derlermiş, Hz. İbrahim,
onların bir bayram günü yine bayram yerine gittiklerinde putlarını kıracağına
yemin etmiş ve dediğini de yapmıştır. Kavmi onu da bayram yerine götürmek
istediklerinde "Ben hastayım." diyerek geride kalmış ve putları
kırmıştır.
58- Nihayet İbrahim
bütün putları paramçarça etti. Ancak içlerinden büyüğünü sağlam bıraktı. Belki
ona müracaat ederler diye.
Âyet-i Kerimede geçen
"Belki ona müracaat ederler." cümlesi iki şekilde izah edilmektedir.
Birinci izah şekli
şöyledir: İbrahim putları'kırıp sadece büyüğünü bıraktı ki kavmi putların âciz
olduklarını idrak edip İbrahime baş vursunlar ve hak dini kabul etsinler.
İkinci izah şekli ise şöyledir: İbrahim putların hepsini kinp sade-
534____________________TABERİ
TEFSİRİ ________Cüz: 17, Sûre: 21
ce büyüğünü bıraktı ki
onlar, en büyük putlarına şikâyette buiusunlar. Böylece onun acizliğini
görsünler ve hak dini kabul etsinler.
59- Kavmi:
"İlahlarımıza bunu kim yaptı. Muhakkak o, zalimlerden biridir."
dediler.
İbrahim'in kavmi,
büyük put hariç, diğer bütün putlann kırıldığını görünce: "İlahlarımıza
bu işi kim yaptı? Şüphesiz ki bunu yapan, zalimlerden biridir." dediler.
Kendilerini bile savunmaktan âciz olan bu putlann halinden ibret almadılar.
Sapıklıklarına devam ettiler.
60- Bazıları:
"İbrahim denen bir gencin onlara dil uzattığını işitmiş-tik."
dediler.
* Hz. İbrahim'in,
"Allah'a yemin ederim ki siz dönüp gittikten sonra putlarınıza mutlaka
bir tuzak kuracağım." dediğini işiten bazıları şöyle dediler: "İbrahim
isimli bir gencin ilahlara dil uzattığını işitmiştik."
61- Öyleyse onu
insanların gözleri önüne getirin. Olur da şahitlik ederler." dediler.
*Bu âyet-i kerime
çeşitli şekillerde izah edilmiştir.
Süddî ve Katade bu
âyeti, mealde verildiği şekilde izah etmişlerdir.
Diğer bazı müfessirler
ise "Siz İbrahim'i insanların gözü önüne getirin ki
Cüz: 17, Sûre:
21__________ENBİYA SURES[______________________535
insanlar bizim onu
nasıl cezalandırdığımızı görsün ve bundan ibret alsınlar." şeklinde izah
etmişlerdir. Taberi de bu görüşü tercih etmiştir.
62- İbrahim'i
getirdiklerinde: "İlahlarımıza bunu sen mi yaptın ey İbrahim?"
dediler.
63- İbrahim: "Bilakis onları şu büyükleri
kırmıştır. Sorun onlara eğer konuşuyorlarsa." dedi.
Puta tapanlar, Hz.
İbrahim'i bulup getirdiler ve ona: "İlahlarınıza bunu sen mi yaptın ey
İbrahim?" diye sordular. İbrahim de onları gafletten uyararak: "Hayır
ben yapmadım belki büyükleri yapmıştır. Eğer konuşuyorlarsa onlara sorun."
dedi.
* Hz. İbrahim, bu
sözleriyle müşriklerin sapıklıklarını ortaya koymak ve onları uyararak hakka
yöneltmek istemiştir. Hz. İbrahim'in burada gerçeği açıkça söylememesi, Allah
tarafından kendisine verilen bir izne göredir.
Hz. İbrahim hayaunda
buna benzer şekilde gerçek olmayan sözleri üç kere söylemiştir. Bu hususta
Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
536 TA
BERİ TEFSİRİ Cüz: 17,
Sûre: 21
"İbrahim (a.s.)
üç defa yalan söylemiştir. "Ebu Hureyre de demiştir ki: Bunlardan ikisi
Allah rızası içindir. Bunlarda: "Ben hastayım."' 'demesi ve
"Bilakis o putları şu büyükleri (büyük put) kırmıştır."*13^ sözüdür.
Bir de Hz.
Diğer bazılarına göre
ise putperestlerden bir takımı hakka yönelmiş, ibadete layık olmayan putlara
tapmakla kendi kendilerine zulmettiklerini söylemişlerdir.
Bir kısım müfessirlere
göre ise müşriklerin bazıları İbrahim (a.s.)a pullan kimin kırdığını sorarak
onun, kendileriyle alay ettiğini ve bu sebeple kendi kendilerini küçük
düşürdüklerini söylemek istemişlerdir.
64- "Kendilerine
gelip içlerinden: "Aslında siz zalimsiniz." dediler.
İbrahim (a.s.)ın
kavminin kendi kendilerine "Siz zalimlersiniz." derken neyi
kastettikleri hususu farklı şekilde izah edilmiştir.
Bazı müfessirlere göre
burada putperestler, pullan koruyacak tedbirleri almadıkları için kendi
kendilerini suçlamışlardır. İbn-i Kesir bu görüştedir.
Bazılarına göre ise,
putperestler insafa gelmişler ve Hz. İbrahime, böyle bir iddiada bulunmanın
haksızlık olduğunu söylemişlerdir. Ve İbrahim (a.s.)ın
<! 2) SâfTât
Suresi, âyet: 89
(13) Enbiya Suresi,
âyet: 63
(14) IJuhari,
K.el-Unbiya, bab: 8 / Müslim, K. el-Fadail bab: 154 Hadis No: 2371
Cüz: 17, Sûre:
21ENBİYA SURESİ
doğru söylediğini
sanmışlardır. Diğer bazılarına göre ise, putperestlerden bir takımı hakka
yönelmiş, ibadete layık olmayan putlara tapmakla kendi kendilerine
zulmettiklerini söylemişlerdir.
Bir kısım müfessirlere
göre ise, müşriklerin bazıları İbrahim (a.s.)a, putları kimin kırdığını
sorarak, onun kendileriyle alay ettiğini, bu sebeple kendi kendilerini küçük
düşürdüklerini söylemek istemişlerdir.
65- Sonra
(mahcubiyetlerinden) başlarını önlerine eğdiler. "Bunların
konuşamayacağını elbette sen de biliyorsun." dediler.
* Bu âyet-i Kerime,
çeşitli şekillerde izah edilmiştir. Bu izah şekillerinden biri mealde verilen
şekildir. Diğer bir izah şekline göre ise âyetin meali şöyldir: İbrahim'in
kavmi, İbrahim'i dinledikten sonra ilk anda hakka meyletmelerine rağmen tekrar
eski hallerine dönüp sapıklığa düştüler ve "Onların konuşamayacağım sen
de biliyorsun." dediler.
Taberi, bu âyet-i
kerimeyi izah ederken şöyle demektedir: "İbrahim'in kavmi İbrahim'in
getirdiği deliller karşısında mağlup oldular ve kendi aleyhlerine delil olacak
bir söz söyleyerek "Bu putların konuşamayacağını sen de biliyorsun."
dediler.
66- İbrahim "O halde siz, Allah'ı bırakıp
size hiçbir fayda ve zarar veremeyen putlara mı tapıyorsunuz?
67- Yuh olsun size ve
Allah'tan başka taptıklarınıza! Hiç aklınızı kullanmaz mısınız?" dedi.
* Hz. İbrahim, tekrar
kavmine seslenerek: "Ey kavim, size herhangi bir menfaat sağlamayan ve
herhangi bir zarar veremeyen şeylere mi tapıyorsunuz? Halbuki sizler, onların,
kendilerini bile koruyamadıklarını ve konuşmaktan da âciz olduklarını çok iyi
biliyorsunuz. Bu putlara tapmaktan utanmıyor musunuz? Sizlere de Allahı
bırakıp tapmuş olduğunuz putlara da yuh olsun! Yaptıklarınızın ne kadar çirkin
olduğunu hiç düşünmez misiniz?
538
TABERI TEFSİRİ
Cüz: 17, Sûre: 21
68- Kavmi: "Eğer
birşey yapacaksanız onu yakın da İlahlarınıza yardım edin." dediler.
* Süddî diyor ki
"Hz. İbrahim'e karşı çıkan kavim, bu sözleri üzerine Hz. İbrahim'i bir eve
hapsettiler. Çevreye çokça odun yığdılar. Herkes odun taşımak için yarış
ediyordu. Öyle ki hasta bir kadın, iyileştiği takdirde İbrahim'i yakmak için
odun taşıyacağını adıyordu. Yığılan odunu tutuşturdular. Daha önce misli
görülmemiş bir ateş meydana getirdiler. Bir kişinin telkiniyle Hz. İbrahim'i
mancınığa koyarak ateşin içine attılar. Hz. İbrahim ise "Allah bana yeter
o ne güzel vekildir." diye dua ediyordu.
69- Bizde: "Ey
ateş, İbrahim'e karşı soğuk ve selamet ol." dedik.
* Abdullah b.Abbas
diyor ki: "Eğer Allah Teala, "Ey ateş İbrahim'e karşı soğuk ol."
dedikten sonra "Selamet ol." ifadesini ilave etmemiş olsaydı Hz. İbrahim
soğuktan donardı.
70- Onlar İbrahim'e
bir tuzak kurmak İstediler. Fakat, biz kendilerini en büyük hüsrana uğrayanlar
kıldık.
* Allah Teala bu
âyet-i celilede, Hz. İbrahim'e karşı gelenlerin akıbetlerinin hüsran olduğunu
beyan ediyor. Böylece Hz. Muhammed (s.a.v.)e karşı gelenlerin de akıbetlerinin
aynı şekilde olacağına işaret buyuruyor.
71- Biz,
* Allah Teala bu
âyet-i kerimede, Hz. İbrahim'i ve Hz. Lüt'u Irak civarında yaşayan Nemrut'un
tasallutundan kurtarıp, âlemlere mübarek kıldığı Şam topraklarına göç
ettirdiğini beyan ediyor. Böylece Hz. Muhammed (s.a.v.)in Hz.
Cüz: 17, Sûre:
21___________ENBİYA SURESİ______________________539_
İbrahim'in yolunu
tutup onun çektiği çileleri çektiğini, Kureyş müşriklerinin ise Nemrud'un izini
takibedip onun İbrahim'e yaptıklarını Hz. Muhammed (s.a.v.)e yapmaya
kalkıştıklar™ beyan etmiş oluyor.
72- Biz ona İshak'ı ve
fazla olarak bir de torunu Yakub'u ihsan ettik. Hepsini salih kullar kıldık.
* Bazı müfessirler bu
âyet-i kerimeyi Mealde verildiği gibi açıklamışlar bazhan da şu şekilde izah
etmişlerdir: "Biz İbrahim'i, ateşten ve zorba kavimden kurtanp mübarek
olan yerlere göç ettirdik. Buna ilaveten bir de ona oğlu İshak'ı ve torunu
Yakub'u bahşettik. Bunların hepsini de salih kullar kıldık." Yani, Allah'a
itaat etmeye çalışan ve onun yasaklarından kaçman kullar kıldık.
73- Onları, emrimizle
doğru yolu gösteren önderler yaptık. Onlara hayırlı işler yapmayı, namazı
dosdoğru kılmayı ve zekatı vermeyi vahyet-tîk. Onlar ancak bize ibadet eden
kimselerdi.
Allah Teala bu âyet-i
kerimede, Hz. İbrahim'i, Hz. Lut'u, Hz. İbrahim'in oğlu İshak'ı ve İshak'ın
oğlu Hz. Yakub'u önderler yaptığını, bunları, insanlara doğru yola gösteren ve
onlan Allah'a davet eden Peygamberler yaptığını beyan ediyor ve bunlara hayır
işlemelerini, namaz kılmalarını, zekât vermelerini vah-yettiğini, bunların da
samimiyetle Allah'a kulluk ettiklerini bildiriyor.
Kur'an-ı Kerim'in
birçok yerinde olduğu gibi bu surede de Peygamberlerden kısa olarak bilgiler
veriliyor bu bilgiler Hz. İbrahim ile başlıyor ve devam ediyor.
540 TABERI
TEFSİRİ Cüz: 17, Sûre:
21
74- Biz Lut'a hüküm ve
ilim verdik. Onu, halkı iğrenç işler yapan bir ülkeden kurtardık. Doğrusu onlar
kötü bir kavim idiler, fasiktılar.
* Âyet-i Kerime'de,
Hz. Lût'a hüküm verildiği beyan ediliyor. Bu htikünK den maksat, bazı
müfessirlere göre davacı ile dâvâlı arasında
Âyet-i Kerime'de, Hz.
Lut'a verilen hüküm yanında ayrıca ilim verildiği zikrediliyor. Bu ilimden
maksat ise, Allah'ın gönderdiği dine ait bilgilerdir.
Lut kavminin yapmış
olduğu iğrenç işlerden maksat ise, erkeklerin birbirleriyle cinsi münasebette
bulunmalarıdır. Kur'an-ı Kerim'in birçok yerinde bu iğrenç işi ilk olarak bu
kavmin icad ettiği, bundan dolayı da üzerlerine taş yağarak helak oldukları
beyan edilmektedir.
75- Biz Lut'u
rahmetimize garkettik. Şüphesiz o, salihlerdendi.
Biz Lut'u, kavminin
uğradığı azaptan kurtararak rahmetimize garkettik. Şüphesiz ki; Lut, bize itaat
eden, emrimizi tutup yasaklarımızdan kaçan salih kullanmızdandı.
* İbn-i Zeyd, buradaki
"Rahmeften maksadın İslam olduğunu söylemiştir.
Cüz: 17, Sûre: 21 ENBİYA SURESİ 541
76- Nuh'u da hatırla.
Hani o önceleri bize yalvarmıştı da biz de duasını kabul edip onu ve ailesini
büyük sıkıntıdan kurtarmıştık.
77- Ayetlerimizi yalanlayan kavme karşı biz ona
yardım etmiştik. Gerçekten onlar kötü bir kavimdi. Biz de hepsini suda
boğuverdik.
* Hz. İbrahim ve Hz.
Lut'dan önce Nuh aleyhisselaiü, kavmine Peygamer olarak gönderilmiştir. Nuh
aleyhisselam kavmini dokuzyüz elli sene dine davet etmesine rağmen ona iman
etmemişler ve onu çeşitli şekillerde yalanlamışlardır. Kavminin iman etmesinden
ümidini kesen Nuh aleyhisselam, kavmi aleyhine Allah Teala'ya şöyle
yalvarmıştır: "Nuh şöyle dedi: "Rabbim, kavmimi gece gündüz yılmadan
imana davet ettim." "Davetim onlan senin yolundan daha da
uzaklaşürmaktan başka bir işe yararmadı." "Doğrusu ben, bağışlaman
için onları ne zaman imana davet ettiysem, onlar, parmaklarını kulaklarına
tıkadılar, beni görmemek için elbiselerine hüründüler. İnkârlarında ısrar
ettiler ve büyüklen-dikçe büyüktendiler." "Sonra ben onlan açıkça
imana davet ettim." "Sonra da onlara bazan açıktan açığa, bazan da
gizliden gizliye hakkı tebliğ ettim." "Ve şöyle dedim: Rabbinizden
bağışlanmanızı dileyin. Şüphesiz ki o, çok bağışla-yandir."(ı5) "Nuh
şöyle dedi: "Rabbim, kâfirlerden, yeryüzünde dolaşan tek kişi
bırakma." "Eğer onlan yeryüzünde bırakırsan kullarını saptırırlar ve
ancak günahkâr ve kâfir çocuklar doğururlar.'*16*
Allah Teala Nuh
Aleyhis sel amin bu dualarını kabul ederek onu, kavminin yaptığı kötülüklerden
korumuş, bütün yeryüzünü sular altında bırakarak Nuh aleyhisselami
yalanlayanları boğmuş Nuh'u ve gemisinde bulunanları da kurtarmıştır. Âyet-i
kerime özet olarak bu olaylara işaret etmektedir.
(15) Nuh Suresi, âyet
5-10
(16) Nah Suresi, âyet:
26-27
542___________________TABERİ
TEFSİRİ_________Cüz: 17, Sûre: 21
78- Ey muhammed,
Davud'u ve Süleyman'ı da hatırla. Hani onlar, kavmin koyunları ekini yediği
zaman ekin hakkında hüküm veriyorlardı. Biz de onların hükümlerine şahit idik.
* Bu âyet'Celilenin
izahı hakkında Abdullah b.Mes'ud'dan şu kıssa nakledilmektedir: "Bir
kısım insanların, salkımlar vermiş üzüm bağına, diğer insanların davarları
girip orayı telef etmişlerdir. Bağ sahibi gelip Hz. Davud'dan bu hususta hüküm
vermesini istemiştir. Hz. Davud da davarların, yaptı ki an tahribat
karşılığında bağ sahibine verilmesini hükme bağlamıştır. Hz. Süleyman bunu
duyunca: "Ey Allah'ın Peygamberi bunun hükmü böyle değildir."
demiştir. Hz. Davud ise: "O halde bunun hükmü nedir?" demiş. Hz.
Süleyman da: "Bağı davar sahibine ver. Eski haline gelinceye kadar o bağa
bakıp büyütsün. Davarları da bağın sahibine ver o bağ büyüyüp eski haline
gelerek kendisine teslim edilinceye kadar davarlardan istifade etsin. Sonra
bağ kendi sahibine davarlar da kendi sahibine iade edilsin." demiştir. Bu
kıssa, Abdullah b. Abbas'dan da rivayet edilmiştir..
79- Bİz bu meselenin
hallini Süleyman'a ilham ettik. Onların her birine hüküm ve ilim verdik. Biz,
dağlan ve kuşları Davud'Ia beraber teşbih etmeye boyun eğdirdik. Biz bunları
yapanlarız.
Biz bu meselenin
hükmünü Süleyman'a anlattık. Biz, Davud'a, Süleyman'a ve bu suretle zikredilen
diğer Peygamberlerin hepsine hüküm verme yeteneği ve Allah'ın hükümlerini
bilme ilmi verdik, Aynca dağlara ve kuşlara, Davud'Ia beraber Allah'ı, teşbih
etmelerini ilham ettik. Onlarda Davudla beraber AHahı kendisine yakışmayan
sıfatlardan tenzih ediyor ve onu teşbih ediyorlardı, îşte biz bunları yapanız.
Biz, bundan asla âciz değiliz. Hiçbir güç bizi bunu yapmaktan geri bırakamaz.
* Hz. Davud'un sesi
çok güzeldi. Zeburu sesli olarak okuduğunda kuşlar durup onu dinliyor ve dağiar
sesini yansıtıyordu.
Cüz: 17, Sûre: 21 ENBİYA SURESİ 543
80- Biz Davud'a, sizi
savaşta korumak için zırh yapma sanatı öğrettik. Artık şükrcdenler misiniz?
Biz Davud'a, silah
yapma sanatı öğrettik ki savaşta düşmanlarınızla karşı karşıya geldiğinizde o
silahlar sizi korusun. Ey insanlar artık siz, Allah'ın bu nimetleri karşısında
şükrediyor musunuz?
* Katade diyor ki:
"Davud aleyhisselamdan önce zırhlar geniş ve düz madeni parçalardan
yapılıyordu. Davud aleyhisselam zırhı ilk defa halkalar biç-minde birbirine
örgülü şekilde yaptı ve böylece zırh yapma sanatının ustası oldu.
Allah Teala bu hususta
diğer âyetlerde de şöyle buyuruyor: "Şüphesiz ki biz Davud'a nezdimizden
bir üstünlük verdik. "Ey dağlar ve kuşlar, Davud'la birlikte teşbih
edin." dedik. Ona demiri yumuşak kıldık." "Biz Davud'a: Geniş
zırhlar imal et, dokumasını ölçülü ve sağlam yap." diye variyettik.
Davud'a ve ailesine şöyle dedik: "Salih amellerde bulunun. Çünkü ben sizin
yaptıklarınızı görüyorum."(ı7>
81- Süleyman'a da,
fırtına halinde esen rüzgârı boyun eğdirdik^ Onun emriyle rüzgâr, bereketli
kıldığımız yerlere eserdi. Biz, her şeyi bileniz.
(17) Sebe1 Suresi,
âyet: 10-11
544____________________TABERİ
TEFSİRİ_________Cüz: 17, Sûre: 21
* Allah Teala bu
âyet-i kerimede Hz. Süleyman'a verdiği mucizelerden biri olan, rüzgârın onu
alıp dilediği yere götürmesini zikretmektedir.
Rivayete göre, Hz. Süleyman'ın
tahtadan yapılma bir seccadesi vardı. Memleketini idare etmek için gerekli olan
herşeyi onun üzerine yerleştiriyor, sonra rüzgâra emrediyordu. Rüzgâr da onu
alıp istediği yere götürüyordu. Kuşlar da onu gölgelendiriyordu.
Bu hususta diğer âyetlerde
de şöyle buyuruluyor: "Bunun üzerine biz de rüzgârı Süleyman'ın emrine
verdik. Rüzgâr onun emriyle, onun istediği yere kolayca eser giderdi.'*18)
"Rüzgârı da Süleymanın emrine verdik. O rüzgâr estiğinde, sabahleyin bir
aylık yola gider, akşamleyin bir aylık yoldan dönerdi. Süleyman için erimiş
bakın kaynağından su akar gibi akıttık. Rabbinin izniyle Cinlerden bir kısmı,
onun enirinde çalışırdı. Onlardan kim, emrimizden çıktıysa ona alev alev yanan
ateşin azabını tattıracağız."^9^
82 - Şeytanlardan Süleyman
için denize dalan ve daha bundan başka işler yapanları da onun emrine verdik.
Biz onları gözetiyorduk.
* Allah Teala, bu
âyet-i kerimede de Hz. Süleyman'a verdiği mucizelerden bir başkasını
zikretmektedir. O da Şeytanların, Hz. Süleyman'ın emri altında çalışmaları,
denize dalarak Hz, Süleyman için çeşitli mücevherler çıkarmaları ve onun için
binalar, sanat eserleri vb. şeyler yapmalarıdır.
Bu hususta diğer
âyetlerde de şöyle buyurulmaktadır: "Her bina ustası ve dalgıç Şeytanları
ve birbirlerine bağlanmış diğer Şeytanları da Süleyman'ın emrine âmâde
kılmıştık. "<20>
(18) Sa'd Suresi,
âyet: 36
(19) Sebe'Suresi,
âyet: 12
(20) Sa'd Suresi,
Syet: 37-38
^CQz:17fSöre:21 ENBİYA SURESİ 545
83- Eyyub'u da
hatırla. O, bir zaman rabbinc: "Doğrusu ben bir derde yakalandım. Sen,
merhametlilerin en merlametlisisin." diye dua etmişti.
84- Biz de duasını
kabul edip yakalandığı derdi gidermiştik. Ona nezdi nıizd en bir rahmet ve
ibadet edenlere bir öğüt omak üzere aile fertlerini ve onlarla birlikte bir o
kadarını da verdik.
* Allah Teala, bu
âyet-i kerimelerde, Hz. Eyyub'u anlatmaktadır. Hz. Ey-yub, malı ve evladı çok
olan ve rabbine devamlı olarak hamdeden bir kuldu. Allah Teala onu malı ile
evladı ile ve hatta vücudu ve sağlığı ile imtihan etmiştir. Hz. Eyyub, bütün
imtihanlara karşı sabredip rabbini itaat etmeye devam etmiştir. Sonunda
sabırda zireye ulaşmış ve "Eyüp sabrı" sözü meşhur olmuştur.
Taberi, Vehb
b.Münebbih'ten naklettiği bir kıssada Hz. Eyyub'un ne tür imtihanlar
geçirdiğini, bütün sıkıntılarına rağmen rabbine şikâyetçi olmadığını, bir kısım
insanların, uğradığı felaketleri hak ettiğini söylemleri ve hakkında dedikodu
yapmaları sebebiyle, Allah Teala'dan, belaları kendisinden kaldırmasını istediği
üzerine de Allah Teala'nın, belaları or.un üzerinden kaldırdığım zikretmektedir.
Kıssanın çok uzun
olması ve güvenirliliğinin zayıf olması sebebiyle burada zikredilmemiştir.
85- İsmail'i, İdris'İ
ve Zülkifl'i de hatırla. Onların hepsi de sabredenlerdi.
£6- Biz de onları
rahmetimize garkettik. Onlar, gerçekten salihler-dcndl#
Taberi Tefsiri C. V, Forma: 35
546___________________TABERI
TEFSİRİ_______ Cüz: 17, Sûre: 21
* Bu âyet-i kerimelerde
Hz, İbrahim'in oğlu İsmail, Hz. İdris ve Zülkifl zikredilmektedir. Zülkfl'in
peygamber olup olmadığı ihtilaflıdır. Bazı âlimler, Zülkifî'in, Peygamberlerle
beraber zikredilmesi sebebiyle onun da Peygamber olduğun söylemişlerdir. Diğer
bir kısım âlimler ise onun salih bir kul ve âdil bir Devlet Başkanı olduğunu
söylemişlerdir. Taberi bunların herhani birini tercih etmemiştir.
Zülkifl'in,
kendisinden Önce bulunan bir Peygambere veya âdil bir Devlet başkanına,
onların ölümünden sonra kendisine tevdi edilen vazifeleri yapmayı tekeffül
ettiğinden dolayı kendisine "Kefalet sahibi" anlamına gelen
"Zülkifl" adı verildiği rivayet edilmiştir. Tekeffül ettiği
vazifeleri hakkıyla yaptığından dolayı da Kur*an-ı Kerim'de adı iyilikle
anılmıştır.
Taberi, Zülkifl
hakkında da uzun rivayetler zikretmektedir. Bunlar da güvenilirliklerinin
zayıf olmaları sebebiyle burada zikredilmemiştir.
87- Zünnun olan
Yunus'u da hatırla. O, bir zaman kızarak kavmini bırakıp gitmişti. Bizim,
yeryüzünü kendisine dar getirmeyeceğimizi sanmıştı. Sonunda karanlıklar içinde
kalıp şöyle niyaz etti. "Senden başka hiçbir ilah yoktur. Seni, tenzih ve
teşbih ederim. Doğrusu, ben zalimlerden oldum.
88- Biz de duasını kabul edip onu sıkıntılardan
kurtardık. İşte biz, Müminleri böyle kurtarırız.
* Allah Teala, Yunus
aleyhisselamı, Musul şehrine yakın olan Ninova halkına Peygamebr olarak
göndermiştir. Hz. Yunus insanları hak dine davet etmesine rağmen onlar,
inkârlarında ısrar etmişler ve Yunus'u dinlememişlerdir. Yunus aleyhisselam
bunun üzerine oradan yarılmış ve Allah'ın, üç gün sonra göndereceği bir azabı
haber vermiştir. Ninova halkı azabın kendilerine mutlaka geleceği ni anlayınca
çoluk çocuklarını ve hayvanlarını alarak çöllere açılmışlar ve orada rablerine
yalvaîarak göndereceği azabı kendilerinden kaldırmasına istemişlerdir. Bunun
üzerine Allah Teala da dualarını kabul edip azabı kendilerinden kaldırmıştır.
Cöz: 17, Sûre:
21ENBİYA SURESİ
Yunus aleyhisselam ise
kavminin inkârcılağını görünce, onlan bırakıp bir vapura binerek oradan uzaklaşmak
istemiş, vapurda bulunanlar dalgalara tutulmuşlar, yüklerinin ağırlığından
dolayı batıp boğulacaklarını anlayınca aralarında kur'a çekerek içlerinden
birini denize atmaya karar vermişler. Kur'a Hz. Yunus'a çıkmış. Yunus'u denize
atmamak için kur'ayı Üç defa tekrar etmişler, hepsinde de kur'a Yunus'a çıkmış,
bunun üzerine Hz. Yunus soyunarak kendisini denize atmıştır,
Allah Teala'nın
vazifelendirdiği bir balık gelip Yunus'u yutmuş, bunun üzerine Yunus, denizin,
gecenin ve balığın karnının meydana getirdikleri karanlıklar içinde kalmıştır,
tşte orada rabbine niyaz ederek "Senden başka hiçbir ilah yoktur. Seni
tenzih ve teşbih ederim. Doğrusu ben, zalimlerden oldum." diye Allah'a
yalvarmıştır.
89- Zekeriyya'yı da
hatırla. O, bir zaman rabbînc "Rabbim, beni tek başıma, evi atsız bırakma.
Vârislerin en hayırlısı sensin." diye niyaz etti.
90- Biz de duasını
kabul ettik. Ve ona Yahya'yı bahşettik. Hanımını da doğum yapabilecek duruma
getirdik. Gerçekten onlar hayırlı işlere koşarlar. Rızamızı umarak ve gazabımızdan korkarak bize
dua ederlerdi. Onlar bize huşu ile itaat ederlerdi.
Ey Muhammed, sen
Zekeriyya'yı da an. Bir zaman o rabine şöyle yalvarmıştı. "Rabbim, sen
beni zürriyetsiz olarak, tek başıma bırakma. Sen bana, Ya-kup ailesinden birini
mirasçı kıl. Ancak, mirasçıların en hayırlısı sensin. Bana bir mirasçı vermenin
hayırlı olup olmadığını ancak sen bilirsin.
Biz, Zekeriyya'nın
duasını kabul ederek onu dünyada tek başına bırakmadık. Ona mirasçı olarak
salih bir evlat olan Yahya'yı bahşettik. Hanımını, ihtiyar olduğu halde doğum
yapabilecek duruma getirdik. Zekeriyya, hanımı ve oğlu
548
TABERl TEFSİRİ
Cüz: 17, Sûre: 21
Yahya, kendilerini
bize yaklaştıracak olan hayırları işlemeye koşarlar ve rızamızı umup
gazamızdan korkarak bize yalvarır ve ibadet ederlerdi. Onlar, bize karşı boyun
eğen, bize ibadet etme hususunda böbürlenmeyen kullardı.
91- Irzını koruyan
Meryem'i de hatırla. Biz ona ruhumuzdan üfledik. Onu da oğlunu da âlemlere bir
mucize kıldık.
Ey Muhammed, sen, ırz
ve namusunu koruyan Meryem'i de an. Biz ona ruhumuzdan üfledik ve İsa'yı
meydana getirdik. Meryem'i de oğlu İsa'yı da, âlemler için bir mucize kıldık.
Onları, Allah'ın kudretinin ve kuvvetinin büyüklüğünü ortaya koyan deliller
yaptık.
92- işte sizin
ümmetiniz bir tek ümmettir. Ben de rabbinizim. O halde bana itaat edin.
* Allah Teala
"Peygamberler Suresi" anlamına gelen bu Enbiya Sure-si'nde,
Peygamberleri özet alarak zikrettikten sonra, hak dinin tek bir din olduğunu,
onu tebliğ eden Peygamberlerin ise zamana ve yere göre farklı kavimlerin
arasından çıktıklarını, bunun ise hak dinin tek bir din olmasına engel
olmadığını beyan ederek buyuruyor ki: "İşte sizin bu dininiz tek bir
dindir. Rabbiniz de ben'im. O halde bana kulluk edin. Benim dışımdaki
varlıklara tapmayı bırakın."
Peygamber efendimiz
(s.a.v.) bir Hadis-i Şerifinde şöyle buyurmuştur:
Cüz: 17, Sûre:
21__________ENBİYA SURESİ_____________________549
"Ben, Meryemoğlu
îsa'ya, dünyada ve âhirette de insanların en yakınıyım. Peygamberler babadan
kardeştirler, anneleri farklıdır. Dinleri ise bir-<21)
93- Fakat insanlar,
dinlerini aralarında parça parça ettiler. Onların hepsi de bize döneceklerdir.
Hak din, tek bir din
olmasına rağmen insanlar dinde ihtilafa düşerek onu çeşitli dinlere ayırdılar.
Yahudiler Yahudilik, Hıristiyanlar Hıristiyanlık, putperestler putperestlik
icad ettiler. Fakat bunlar cezasız kalmayacaklardır. Hepsi sonunda bize
döndürülecekler ve layık oldukları cezayı göreceklerdir.
94- Kim, mümin olarak
salih ameller işlerse emeği zayi olmayacaktır. Şüphesiz biz onu yazmaktayız.
Dinlerini ayınp bölük
pörçük olanlar bu hallerinden vazgeçip mümin olarak salih amel işledikleri
takdirde onların çalışmaları karşılıksız bırakılmayacaktır. Zira biz onları
zaptettirmekteyiz.
* Allah Teala bu
âyet-i kerimede Müminlerin amellerini zaptettireceğini ve herkese yaptığının
karşılığını vereceğini beyan ediyor.
(21) Buharı, K.
el-Enbiya, bab: 48 /Müslim, K. el-Fadail hab: 145, Hadis No: 2365
550
TABERI TEFSİRİ
Cüz: 17, Sûre: 21
95- Helak ettiğimiz
bir ülke halkının kıyamet günü bize dönmemesi mümkün değildir.
* Bu âyet-i kerime,
çeşitli şekillerde izah edilmiştir. Bunlardan biri, mealde verilen izah
şeklidir. Diğer bir izah şekli de şöyledir: "Helak ettiğimiz bir ülke
halkının dünyaya dönmesi imkânsızdır."
Başka bir izah şekli
de şöyledir: "Helak ettiğimiz bir ülke halkının, tevbe edip yaptıklarından
vaz geçmesi imkânsızdır."
96- Nihayet Ye'cüc ve
Mc'cüc'ün önü açıldığı zaman onlar her tepeden boşanırlar.
97- Artık gerçek vaad
yaklaşmıştır. İnkâr edenlerin gözleri belerive-rir: "Eyvah bize, biz
bundan gafı İm işiz. Daha doğrusu zalimi cm işiz." derler.
* Bu âyet-i kerimeler,
müfessirler tarafından farklı şekillerde izah edilmişlerdir. Bunlardan biri
mealde verildiği gibidir. Diğer bir izah şekli ise şöyledir: "Ye'cüc ve
Me'cüc'ün önlerine yapılan set açıldığı ve onların her tepeden boşanıp dünyaya
saldırdıkları zaman, gerçek olarak vaad edilen kıyamet günü yaklaşmış olur.
İşte o gün kâfirlerin gözleri beleriverir ve kendi kendilerine şö-ye le derler:
"Şüphesiz ki biz bu durumdan gafildik. Daha doğrusu bizler zalim-lermişiz.
Kendi kendimize ve bize tâbi olanlara zulmetmişiz."
Âyetin diğer bir izah
şekli de şöyledir: "Ye'cüc ve Me'cüc'ün Önlerine yapılan set açıldığı,
onların her tepeden dünyaya saldırdığı ve gerçek vaad olan kıyametin
yaklaştığı zaman, işte o zaman kâfirlerin gözleri belerecektir." Ve
"Eyvah bize, biz bundan gafılmişiz. Daha doğrusu zalimlermişiz."
derler.
Âyet-i kerimede Ye'cüc
ve Me'cüc'den, onların önüne çekilen şeddi aşarak her tepeden akıp
geleceklerinden bahsedilmektedir.
Cüz: 17, Sûre:
21ENBİYA $URESİ
$
Ye'cüc ve Me'cüc'ün,
Hz. Âdem'in [soyundan gelen iki soy oldukları rivayet edilmektedir. Kur'an-ı
Kerim, Zülkatneyn'in, bunların önüne set çektiğini beyan etmekte ve şöyle
buyurmaktadır, 'jzülkameyn'e "Ey Zülkameyn, yeryüzünde bozgunculuk
çıkaran Ye'cüc ve Md'cüc'le aramıza bir set çeksen de vergi versek."
dediler. "Zülkarneyn de onlara şöyle dedi: "Rabbimin bana vermiş olduğu
imkân (Servet ve saltanat) sizin vereceğiniz şeyden daha hayırlıdır. Bana maddi
yardımda bulunun sizinle onların arasına bir set yapayım." "Bana
demir kütleleri toplayıp getirin." Zülkarneyn iki dağın arasını doldurup
diizleyen bir set yapınca "Ateş yakıp körükleyin." dedi. Demirleri
kızdırıp akkor haline getirince "Bana erimiş bakır getirin üzerine
dökeyim." dedi." "Ye'cüc ve Me'cüc seti ne aşabildiler, ne de
delebildiler."^22^
Çeşitli Hadis-i
Şeriflerde de, Ye'cüc ve Me.'cüc'ün, kıyamet kopmadan önce yeryüzünde
bozgunculuk çıkaracakları beyan edilmektedir. Bu Hadis-i Şeriflerin birinde
buyurulmaktadır ki:
(22) Kehf Suresi,
âyet: 94-97
552______________ TABERİ TEFSİRİ_________Cüz: 17, Sûre:
21
"...Allah, âhir
zamanda yeryüzüne inip Allah'ın diniyle hükmedecek olan İsa'ya şöyle
vahyedecektir: "Ben, ortaya öyle kullarımı çıkardım ki, onlarla savaşmaya
kimsenin gücü yetmez. Sen, sana tâbi olan kullarımı "Tûr'a sığındır."
Allah bundan sonra Ye'c üc ve Me'cüc'ü gönderir. Onlar her tepeden akıp gelirler.
Öncüleri Taberiye gölüne uğrayıp oradaki suyu içecekler. En arkadan gelenler
de "Burada daha önce su vardı." diyeceklerdir. Allah'ın Peygamberi
İsa ve arkadaşları çember içine alınacaklardır. Öyle ki onlardan herhangi
birine bir Öküz kafası, bugün sizden herhangi birinizin yüz dinarından daha
hayırlı olacaktır." Allah'ın Peygamberi İsa ve arkadaşları Allah'a dua
edcekler. Bunun üzerine Allah Teaîa Ye'cüc ve Me'cüc'e, burun kurduna benzer
kurtlan musallat ederek o kurtlar onların ensesinde bulunacaktır. Böylece
onlar, bir kişinin ölmesi gibi öldürüleceklerdir. Sonra Allah'ın Peygamberi İsa
ve arkadaşları yeryüzüne dağılacaklar, Ye'cüc ve Me'cüc'ün yağ ve kokularının
yayılmadığı bir karış yer dahi bulamayacaklardır. Bunun üzerine Allah'ın
Peygamberi İsa ve arkadaşları, Allah'a dua edecekler. Ailah, develerin boynuna
benzeyen kuşlar gönderecek. Kuşlar onlan yüklenip, Allah'ın dilediği bir yere
götürüp atacaklardır. Sonra Allah öyle bir yağmur gönderecek ki, ondan ne
evler ne de çadırlar kurtulabilecektir. Bu yağmurlar yeryüzünü yıkayıp ayna
gibi yapacaklardır.'*23^
98- Siz de Allah'tan
başka taptığınız putlar da cehennem odunudur. Siz oraya, suya koşarcasına
gireceksiniz.
Ey, Allah'ı bırakıp ta
ondan başkasına tapan müşrikler, sizler de Allah'tan başka taptığınız şeyler de
cehennemin yakıtısınız. Sizler, o cehenneme koşarak gireceksiniz.
99- Eğer onlar ilah
olsalardı cehenneme girmezlerdi. Hepsi de orada ebedî kalacaklardır.
(23) Müslim, K.
el-Filen, bab: 110, Hadis No: 2137 /Tirmizi K. el-Fiten, bab: 59, HN: 2240
Cüz: 17, Sûre:
21________ ENBİYA
SURESİ______________________553^
Ey müşrikler,
taptığınız o şeyler, eğer gerçekten ilah olsaydılar elbette ki cehenneme
girmezlerdi. Halbuki onların hepsi cehenneme gireceklerdir, O halde nasıl olur
da onlar ilah kabul edilirler? Hiç düşünmez misiniz?
100- Onların orada
ancak iniltileri vardır. Onlar orada işitmezler de.
Allah'ı bırakıp ta
putlara tapanlar ve o putlar, cehennemde azabın dehşetinden inim inim
inleyecekler ve kendi perişanlıklarından dolayı hiçbir şey işit-meyeceklerdir.
101- Nezdimizden
kendilerine mutluluk takdir edilenler, işte onlar, cehennemden
uzaklaştırılacaklardır.
* Bazı müfessirlere
göre bu âyet-i Kerimede geçen "Kendilerine mutluluk takdir
edilenler"den maksat, Allah'ın, kendisi için mutluluk takdir ettiği herkestir.
Diğer bir kısım
müfessirlere göre ise bunlardan maksat, istemedikleri halde kendilerine
tapılan Hz. İsa, Hz. Üzeyir ve Melekler gibi varlıklardır. Zira Allah'tan
başka kendisine tapınılan her şey, cehennemin yakıtıdır. Ancak bu istisna
edilenler, kendilerine tapınılmasın! istemediklerinden ve kendileri .bizzat
Allah'a kulluk ettiklerinden cehennemin yakıtı olmaktan kurtulmuşlardır.
102- Onlar, cehennemin
uğultusunu duymazlar. Onlar, canlarının istediği nimetler içinde ebedi
kalacaklardır.
554____________________TABERİ
TEFSİRİ_________Cüz: 17, Sûre: 21
Kendilerine mutluluk
takdir edilenler, cennetin belli derecelerine girdiklerinde artık cehennemin
uğultusunu duymazlar ve onlar arzuladıkları nimetler içerisinde ebedi olarak
kalırlar.
103- O en büyük korku
bile onları üzmez. Melekler onları, "İşte bu, vaadolunduğunuz
gündür." diyerek karşılarlar.
* Müfessirler bu
âyet-i Kerimede zikredilen "En büyük korku"nun ne olduğu hususunda
farklı görüşler zikretmişlerdir,
Said b. Cübeyr ve
İbn-Cüreyc'e göre "En büyük korku"dan maksat, cehennemin ateşinin
cehennemliklerin üzerine kapandığı anda meydana gelen korkudur.
Hasan-ı Basrî'ye göre
ise "En büyük korku"dan maksat, kulun cehenneme atılması
emredildiğinde meydana gelen korkudur.
Abdullah b.Abbas'a
göre ise "En büyük korku"dan maksat, ikinci Sura üfürülüp insanların
kabirlerinden çıktıkları zaman meydana gelen korkudur. Ta-beri bu görüşü tercih
etmektedir.
104- O gün biz göğü,
kitapların sayfalarını dürer gibi düreriz. Varlıkları ilk defa nasıl
yarattıysak sonra da öyle dirilteceğiz. Bu, bizim bir va-adimizdir. Şüphesiz
biz, vaadimizi mutlaka yerine getirenleriz.
Kıyamet gününde biz,
gökleri ve orada bulunanları, kitapların sayfalarını dürer gibi düereriz.
Onları ilk defa nasıl yarattıysak aynen o şekilde tekrar diril-
Cüz: 17, Sûre:
21___________ENBİYA SURESİ______________________555^
tiriz. Bu, bizim
üzerimize aldığımız bir vaaddir. Şüphesiz biz vaadimizi yerine getiririz.
* Bu âyet-i Kerime'nin
izahında Abdullah b.Abbas diyor ki: "Bir gün Re-sulullah (s.a.v.) hutbe
okudu ve şöyle dedi: "Şüphesiz ki sizler Allah'ın huzuruna yalınayak,
çırılçıplak ve sünnet olmamış şekilde toplanacaksınız." Sonra şu âyeti
okudu: "Varlıkları ilk defa nasıl yarattıysak sonra da öylece
dirilteceğiz. Bu, bizim bir vaadimizdir. Biz, vaadimizi mutlaka yerine
getirenleriz."
Resulullah sonra şöyle
buyurdu:
"Kıyamet gününde
ilk önce elbise giydirilecek olan İbrahim'dir. îyi bilin ki ümmetimden bazı
kişiler getirilecek ve onlar sol tarafa alınacaklardır. Ben "Ey rabbim,
bunlar benim ashabımdır." diyeceğim. Bana şöyle denecektir. "Sen
onların, senden sonra neler icadetliklerini bilmiyorsun." O zaman ben de
salih kul'un (İsa'nın) söylediği şu sözü söyleyeceğim. "...Ben aralarında
olduğum müddetçe onlara şahit idim. Sen beni aralarından alınca onları sen
gözlüyordun. Sen, herşeye şahitsin." (24) Bunun üzerine bana şöyle
denecektir: "Sen onlardan ayrıldıktan sonra onlar dönüp mürted olmaya
devam etiler.><25i
105- Yemin olsun ki
biz, zikirden (Tevrat'tan) sonra Zebur'da da "Yeryüzüne mutlaka salih
kullarım vâris olur." hükmünü koymuştuk.
(24) Maide Suresi,
âyet: 117
(25) Buharı, K. Tefsir
el-Kur'an, Sure: 21, bab: 2 /Müslim K. el-Cenne, bab: 58, HN: 2860
556_____________________TABERİ
TEFSİRİ Cüz: 17, Sûre:
21
* Müfessirler, âyet-i
kerimede beyan edilen "Zebur" ve "Zikir" kelimelerinden
neyin kastedildiği hakkında çeşitli görüşler zikretmişlerdir.
Şa'bî, Hasan-ı Basrî
ve Katade'ye göre burada adı geçen Zebur'dan maksat, Hz. Davud'a indirilen
"Zebur"dur. "Zikir"den maksat ise Hz. İsa'ya indirilen
Tevrat'tır. Meal bu görüşe göre hazırlanmıştır.
Said b.Cübeyr, Mücahid
ve İbn-i Zeyd'e göre ise burada adı geçen "Zebur'dan maksat, tüm
Peygamberlere indirilen kitaplardır. "Zikir"den maksat ise, Allah'ın
katında bulunan ve "Kitapların anası" diye adlandırılan "Levh-i
Mah-fuz"dur. Taberi bu görüşü tercih etmiş ve âyeti şöyle izah etmiştir:
"Şüphesiz ki biz, gökleri ve yeri yaratmadan önce herşeyi kendisinde
tespit ettiğimiz "Levh-i Mahfuz'da" sonra bütün Peygamberlere
göndermiş olduğumuz kitaplarda da şunu yazmışızdır: "Cennete mutlaka iyi
amel işleyen salih kullarım vâris olacaktır."
Dehhak ve Abdullah
b.Abbas'dan nakledilen bir görüşe göre ise, âyetteki "Zebur"
kelimesinden maksat, Hz. Musa'dan sonra gelen peygamberlere indirilen bütün
kitaplardır. "Zikir"den maksat ise, Hz. Musa'ya indirilen Tevrat'tır.
Âyet-i kerime'de geçen
"Yeryzüne mutlaka salih kullarım vâris olur." ifa-desindeki
yeryüzünün, cennet veya dünya olduğu, "Salih kullar"ın ise, Allah'a
ibadet eden her salih kul veya Muhammed ümmeti yahut da Hz. Musa dönemindeki
İsrailoğullan olduğu söylenmiştir.
Âyette geçen
"Yeryüzü" ifadesinden maksadın "Cennet" olduğunu söyleyenler
şu âyeti delil olarak göstermektedirler. "Onlar da: Bize verdiği vaadinde
duran ve bizi bu yere vâris kılan Allah'a hamdolsun. Cennette istediğimiz yeri
yurt edinebiliyoruz. İyi amellerde bulunanların mükâfaati ne güzelmiş."
der-ler,"(26) "Yeryüzü" ifadesinden maksadın, "Dünya"
olduğunu söyleyenler ise, şu âyeti delil göstermektedirler. "Hor görülen o
kavmi de, mübarek kıldığımız yerin dolgularına ve batılarına vârisler yaptık.
Böylece sabretmelerinden dolayı, rabbinin, İsrailoğullarına olan o pek güzel
vaadi yerine geldi. Firavun ve kavminin yapmakta oldukları ve yükselttikleri
şeyleri de yerle bir ettik."*27* "Musa kavmine şöyle dedi: "Allah'tan
yardım dileyin ve sabredin. Şüphesiz yeryüzü Allah'ındır. Onu, kullarından
dilediğine miras bırakır. İyi akıbet, Allah'tan korkardan ndır."(28)
(26) Zümer Suresi,
âyet: 74 (21) A'raf Suresi, âyet: 137. (28) A'raf Suresi, âyet: 128
Cüz: 17, Sûre: 21___________ENBİYA
SURESİ______________________557^
106» Şüphesiz bütün bu
anlatılanlarda, kulluk eden kimselere bir tebliğ vardır.
Şüphesiz bu Kur'an'da
zikredilen hususlarda, Allah'a hakkıyla kulluk eden bir topluluk için yeterli
bir tebliğ vardır. Onu okuyup, düşünenler alırlar ve hak yolu bulmuş olurlar.
107- Ey Muhammcd, biz
seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.
* Âyet-i Kerime'de
zikredilen "Âlemler"den maksadın, Resulullah'ın, kendilerine
Peygamber olarak gönderildiği bütün insanlar mı yoksa sadece müminler mi
olduğu hakkında farklı görüşler zikredilmiştir.
Abdullah b.Abbas'dan
nakledilen bir görüşe göre buradaki "Alemler"den maksat, Resulullah'm
kendilerine Peygamber olarak gönderildiği bütün varlıklardır. Bunların mümin
veya kâfir olmaları farketmez. Resulullah'm müminler için bir rahmet olması hem
dünya hem de âhiret için söz konusudur. Kâfirler için rahmet olması ise sadece
dünya hayatında söz konusudur. Zira kâfirler, Resulullah'm sayesinde, geçmiş
ümmetlerin uğradıkları, maymuna dönüşme, gökten üzerlerine taş yağma gibi
âfetlere uğratılmışlardır. Taberi bu görüşü tercih etmektedir.
İbn-i Zeyd'e göre ise
âyette zikredilen "Âlemler"den maksat, sadece Re-sulullah'a iman
edenler ve Allah'a itaatta bulunanlardır. Zira Resulullah bunlar için bir
rahmet, kâfirler için ise bir imtihan vesilesidir.
108- De ki:
"Bana, sizin ilahınızın ancak bir tek ilah olduğu vahyolu-nuyor. Artık
MüslünTâmriacak-ra»SHHz?" -_________________
Ey Muhammed, sen,
Allah'a ortak koşan müşriklere de ki: "Bana, ilahınızın ancak bir tek
ilah olduğu vahyolunuyor. Artık sizler, ibadete layık olmayan putları bırakıp
sadece tek bir ilaha boyun eğiyor musunuz?
558 TABERI
TEFSİRİ Cüz: 17, Sûre:
21
109- Eğer yüz
çevirirlerse şöyle de; "Ben sizi, aranızda fark gözetilmeyeceğine dair
uyardım. Vaad olunduğunuz şeyler yakın mıdır? Uzak mıdır? Ben bilmem.
Ey Muhammed, eğer bu
müşrikler, Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığını kabul etmeyip senin
davetinden yüz çevirecek olurlarsa onlara de ki: "Ben, sizinle aramızda
herhangi bir sulhun olmadığım ve savaş halinde olduğumuzu ilan ettim. Fakat ben
size vaadedilen cezanın yakında mı uzakta mı başınıza geleceğini bilmiyorum.
110- Şüphesiz Allah,
açığa vurulan sözü de bilir, gizlediğiniz şeyleri de bilir.
Ey Muhammed, sen o
müşriklere de ki: "Allah sizin açıkça konuştuğunuz şeyleri de bilir,
içinizde gizleyip açığa vurmadığınız düşüncelerinizi de bilir. Sizin herhangi
birşeyi gizlemenizle açığa vurmanız Allah için aynıdır. Zira hiçbir şey ona
gizli değildir.
111- Bilmiyorum, belki
vaadolunduklarınızın gecikmesi sizin için bir imtihan ve bir süreye kadar
yaşatmadır.
Cüz: 17, Sûre: 21 ENBİYA SURESİ 559
Açığa vurduğunuz veya
gizlediğiniz şirkin karşılığı olarak hak ettiğiniz cezanın neden ertelendiğini
bilmiyorum. Belki, vaadedildiğiniz halde azabın sizden ertelenmesi, Allah'ın
sizi imtihan etmek istemesinden ve sizi belli bir süreye kadar yaşatmayı
dilemesindendir. Vakti gelince vaadedilen azap başınıza gelecektir.
112- Muhammcd şöyle
dedi: "Rabbim, benimle inkâr edenler arasında hak ile hükmet. Rabbimiz
merhamet sahibidir. Uydurduğunuz sıfatlara karşı kendisinden yardım istenendir.
Muhammed şöyle dedi:
"Ey rabbim, benimle sana ortak koşan ve seni yalanlayanlar arasında hak
ile hükmünü ver. Onları azabına uğrat. Yine de ki: "Bizim rabbimiz bütün
kullarına merhamet eden ve sizin nitelendirdiğiniz sıfatlara karşı kendisinden
yardım istenendir. Biz onun merhametine sığınır ve ancak ondan yardım
dileriz."
* * *