RAHMAN SURESİ 2

Nimetlerin Büyükleri 2

Bazı Kelimeler: 2

Açıklama: 2

Allah'ın Diğer Bazı Nimetleri 3

Bazı Kelimeler: 4

Açıklama: 4

Kıyamet Gününde Allah'ın Bahşedeceği Nimetler. 5

Bazı Kelimeler: 5

Açıklama: 5

Kıyamet Gününde, Allah'ın Takva Sahibi Kimselere Bahşedeceği Nimetler  6

Bazı Kelimeler: 6

Önceki Ayetlerle İlişkisi: 6

Açıklama: 6

Kıyamet Gününde Mü'minlere Bahşedilecek İlahî Nimetlerden Bazıları 7

Bazı Kelimeler: 7

Önceki Ayetlerle İlişkisi: 7

Açıklama: 8


RAHMAN SURESİ

 

Sahih kavle göre Mekkîdir. 78 ayettir. Sahih rivayete göre Peygamber (S.A.V.) efendimiz bir gün Nahle vadisinde sabah namazını kıldıktan sonra Rahman suresini okumuş. Cinlerden bir grup kendisine uğrayıp iman etmiş­lerdi.

Tirmizi Cabİr (R.A.)'m şöyle dediğini rivayet eder: Resulullah (S.A.V.) efendimiz ashabının yanına gelip onlara Rahman sûresini baştan sona kadar okudu. Okurken onlar sustular. Bunun üzerine Peygamber (S.A.V.) efendi­miz şöyle buyurdular: "Ben bu sureyi cinlere geceleyin okudum; onlar siz­den daha güzel karşılık verdiler. ( ö\*J& UCj »VI tşU ): "(Ey cinler ve in­sanlar topluluğu), şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?" ayet-i kerimesini her okuduğum zaman onlar; hayır ey Rabbimiz! Senin nimetle­rinden hiçbirini yalanlamıyoruz. Hamd Sana mahsustur, diyorlardı."

Hz. Ali, Rasulullah (S.A.V.) efendimizin şöyle buyurduğunu rivayet et­miştir: "Her şeyin bir gelini vardır. Kur'an'ın gelini de Rahman süresidir."

Bu sûre, nimetlerin en büyüğü olan Kur'an'dan söze başlayarak insanla­ra bahşedilen nimetleri anlatmaktadır. Kur'an nimetinden sonra göklerde ve yerdeki kevnî nimetleri anlatmakta, sonra insanlarla cinlerin yaratılmasından, bunun ardı sırada kıyamet gününün ve cehennemliklerin vasıflarından söz etmektedir. Surenin nihayetinde Cennetin ve ondaki nimetlerin açıklaması ya­pılmaktadır ki; o nimetler, İmanda ön sırada yer alan sağcılar için hazırlan­mıştır.[1]

 

Nimetlerin Büyükleri

 

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla.

1-2- Rahman olan Allah Kur'an'ı öğretti

3-4- İnsanı yarattı, ona konuşmayı öğretti.

5- Güneş ve ayın hareketleri bir hesaba göredir.

6- Bitkiler ve ağaçlar O'nun buyruğuna boyun eğerler.

7- O, göğü yükseltmiştir; tartıyı koymuştur.

8- Artık tartıda.tecavüz etmeyin,

9- Tartmayı doğru yapın, tartıyı eksik tutmayın.

10- Allah, yeri canlı yaratıklar için meydana getirmiştir.

11-12- Orada meyveler, saikımh hurma ağaçlan, kabuklu taneler, gü­zel kokulu otlar vardır.

13- Ey insanlar ve cinler! Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangi­sini yalanlarsınız? [2]

 

Bazı Kelimeler:

 

Kişinin içindeki düşünceleri dile döken fasih konuşma.İnce bir hesap ile. Yerden biten köksüz bitki ve ot. Mizandan kasıt şer'î adalet olup onunla emretmektir: Boyun eğip teslim olurlar.Eksiltmeyin. Adaletle. Bütün halk yani İnsanlar ve cinler için. Bitkinin kuru yaprağı.

Tomurcuklar, Hoş kokulu bitki­ler, bazıları bu kelime ile, insana mahsus rızkın kastedildiğini söylemişlerdir. İl'a kelimesinin çoğulu olup nimet manasınadır. [3]

 

Açıklama:

 

Çok merhametli olan Rabbimiz rahmet sıfat! İie nitelenmiştir. O'nun bu nimeti apaçık görülmektedir. O'nun rahmetinin eserleri zahirdir. Kur'an-ı Ke­rim rahmet-i ilahiyenin eserlerini saymaya başlamıştır. Başlarken de dinin kay­nağı, hidayetin temeli, nurun menbaını başa almıştır ki, bu da Kur'anKe-rim'dir. Kur'an'dan sonra da insandan bahsedip onun yaratılışından söz et­miştir ki insan, kendi yaratılışının din ve ibadet gayesine matuf olduğunu bilsin. Bundan sonra Kur'an-ı Kerim, insanı diğer yaratıklardan ayıran vasıflardan bahsetmiştir ki o da, kişinin içinde bulunan düşünceleri dİie döktüren fasih konuşma ve sarih beyandır. Bu fasih konuşma ile Kur'an'ın eserleri ve hedef­leri ile sırlan vuzuha kavuşmaktadır. Bundan sonra Cenab-ı Allah'ın yüksek alemlerdeki bazı nimetleri ile süflî alemlerdeki bazı nimetleri anlatılmıştır.

Rahman, insana Kur'anı öğretti. Evet Kuran'ı Kerim ve onun öğretilme­si, dinî ve dünyevî mutluluğun kaynağıdır. Semavî kitapların doğrulayıcısı, koruyucusu, gözeticisi ve kollayıcısıdin Onda doğru haber, sağiam teşri, âdil yargı, öğüt ve ibretlerle dolu kıssalar vardır. Kamil ahlaka, yüce ideallere yö­nelik İrşatlar vardır. Kalpleri dünya kirlerinden, nefsî bulantılardan temizle­yici sarih davet vardır. Dürüst müslümanm, dünya ve ahirette tam mutlu in­sanın yaratılmasına çağrı vardır. Ama bununla beraber insanlann'çoğu Kur'an'ı anlamıyorlar.

Modern çağda alemi uyarıp, dalgınlığından ayıltan bu nura baktığımız­da bunun kaynağının sadece Kur'an ve Muhammedi risaiet olduğunu gör­mekteyiz. Gerçektende çağdaş medeniyet, yüce hedeflere ve yüksek mertebe­lere ulaşmış değildir, çünkü Kur'an'ın prensiplerinden yararlanmış değildir. Onun muhkem düzenine uygun cereyan etmiş değildir. İktisadî, içtimaî, si­yasî doktrinlerde mutlaka ifrat ya da tefrit vardır. Şayet Rabbin diieseydİ in­sanların çoğu O'nun nuruna giden yolu bulurlardı. Ama O'nun hikmeti bu­nu gerekli kıldı. Şu halde Cenab-ı Allah'ın, nimetlerini saymaya Kur'an'ın Öğretilerinden bahsederek başlamasında bir gariplik yoktur. İnsanlara Allah tarafından bahşedilen nimetlerin ilkinin Kur'an olduğu "hususunda ey okuyu­cu sen de benimle aynı görüşe katılmıyor musun? "Sana bu Kitabı, herşeyi açıklayan ve müslümanİara yol gösterici, rahmet ve müjde olarak indirdik!"[4] "Bİz Kur'andan, mü'minlere şifa ve rahmet olan şeyler indiriyoruz. (Ama Kur'an) zalimlere ziyan arttırmaktan başka bir katkıda bulunmaz, (çün­kü onlar Kur'anı İnkar ederler. İnkarlarından ötürü de hüsranları artar.)"[5]

"O Allah'a hamd olsun ki, kuluna Kitabı İndirdi ve ona hiçbir eğrilik koymadı''[6]

Rahman Kur'an'ı öğretti. İnsanı zahiri ve batmî kuvvetleri ile yarattı. Yönlendirici güdüleri ile halk etti. İnsanın yaratılması işte bu dakîk ve ince şekilde gerçekleşti. Onda eğilim, güdü, yönelim, düşünce, akledici ve algıla­yıcı güçler var etti. İnce maddi bileşimine ek olarak bunları ona ihsan etti. Onun bu şekilde yaratılmış olması nimetlerin en büyüğü ve en üstünüdür. Allah ona beyanı, yani içindeki düşünceleri ifade etme kabiliyetini verdi. Bu nedenle Tefsir alimlerinin ayet-i kerimede geçen beyan lafzını helal ve haram, yada hidayet ve sapıklık yolu, yahut dünya ve ahiret ilmi veyahut bütün eşya­nın isimleri olarak açıkladıklarım görmekteyiz. Bazı müfessirler ise ayet-i ke­rimede geçen insan kelimesi ile Peygamber (S.A.V.) efendimizin.beyan keli­mesi ile de özellikle Kur'an beyanının kast edildiğini söylemişlerdir. Aslında beyan kelimesi bütün bunları toparlayan cami bir isimdir ki insan oğlu bu vasfı sayesinde diğer canlılara nisbetle üstünlük kazanıp temayüz eder.

Güneş, ay ve diğer yıldızlarla gezegenler ince bir hesap, düzenli bir ni­zam içinde cereyan ederler. Güneşin aya kavuşması gerekmediği gibi gece de gündüzü geçemez. Hepsi felekte kendi mecralarında akıp giderler. Güneş ile ay, Allah'ın büyük ayetlerinden ve alemetlerinden dirler. Onlar Cenab-ı Al­lah'ın bize bahşetmiş olduğu nimetlerdendirler. Güneş, ısı ve hayatın kayna­ğıdır. Ay, zaman bilmenin esasıdır. Yerden biten köksüz otlarla bitkiler ve göv­deli, dallı budaklı ağaçlar hep Allah'a secde edip O'nun emrine teslim olur­lar. Cenab-ı Allah, göğü direksiz ve sütunsuz olarak yarattı. Mizanı, yani şer'î adaleti vaz' etti. İnsanların ona uymalarını emrettiki, dünyanın idaresi düze­ne girsin. Nitekim Peygamber (S.A.V.) efendimiz de şöyle buyurmuşlardır: "Göklerle yer, adaletle kaim oldular." Evet Cenab-ı Allah böyle yaptıki mi­zanda haddi aşmıyasmız, sınıra tecavüz etmiyesiniz, teraziyi eksik tartmıya-sınız. Bilakis adaletli olasınız; ne fazla ne de noksan tartmıyasınız- Allah, ye­ri bütün mahlukat için hasır hale getirdiki orada yaşarlar, barınırlar, ondaki nimetlerden istifade ederler. Orada insanların yiyip yararlanacakları meyve­ler vardır. Tomurcuklu hurma ağaçları vardır. Bitkiler, tahıllar ve hoş kokulu nebatat vardır. Yenilen nzıklar vardirki, insan onlarla rahata kavuşur. Ey in­san ve cin toplulukları Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?! Sizi besleyip büyüten Rabbin nimetlerinden hangisini inkâr ediyorsunuz? Nimeti yalanlamak, O'nun yüce Allah tarafından gönderilmiş olmasını inkar etmek demektir veya Kur'an öğretme gibi nimetlerden birinin nimet oluşunu ikrar etmemektir. Yahut dünyevî nimetlerde olduğu gibi onları bir nimet olarak kabul etmek, ama onları verenin Allah olduğunu inkar etmektir. Bu kafirlerin mezkur küfürleri, ayet-i kerimede yalanlamak kelimesi ile ifade edilmiştir. Çünkü ni­metler Zahir bir şekilde Allah'ın Varlığına delalet etmektedirler. Bu nimetler Allah'ın varlığına şahit gibidirler. Bunları inkâr etmek Allah'ı yalanlamak­tır. Adamın biri çıkıpta şöyle bir soru ortaya atabilir: Rahman suresinde ( ö\tî& U5yj tSt t^V )• cümlesi ne diye birçok defalar tekrarlanmıştır? Buna verilecek cevap şudur: Allah'ın muhtelif nimetlerini ikrar etmek için bu cümlenin tekrar edilmesi pek güzel ve yerindedir. Çünkü Cenab-ı Al­lah, nimetlerini her zikrettiğinde, bu nimetleri yalanlayıp inkâr edenleri kı­namış ve yadırgamıştır ki bu da Arap şiir ve nesrinde tanınmış bir üsluptur.[7]

 

Allah'ın Diğer Bazı Nimetleri

 

14- O, insanı pişmiş çamur gibi kuru balçıktan yaratmıştır.

15- Cinleri de yalın bir alevden yaratmıştır.

16- Öyleyken;-Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

17- O, iki doğunun Rabbidir, iki batının Ralbidir.

18- Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

19- Acı ve tathtsulu iki denizi birbirine kavuşmamak üzere salıvermiş­tir.

20- Aralarında bir engel vardır; birbirinin sınırım aşamazlar.

21- Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

22- Bu İki denizden de inci ve mercan çıkar.

23- Öyleyken Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

24- Denizde yürüyen dağlar gibi gemiler O'nundur.

25- Öyleyken Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

26- Yeryüzünde bulunan her şey fânidir.

27- Ancak, yüce ve cömert olan Rabbinin varlığı bakidir.

28- Öyleyken Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız? [8]

 

Bazı Kelimeler:

 

Ses veren kuru çamur. Taşlaşıncaya kadar pişirilmiş çamur. Halis ve dumansız ateş alevi. İki denizi akı­tıp saiıverdi. Küçük inci taneleri Engel. Büyük inci taneleri.

Yelkenleri yüksek ve şişirilmiş gemiler, Gemiler Fânî Yüce dağlar gibi. Üstünlük ve azamet sahibi. [9]

 

Açıklama:

 

İnsana ilk yarıtılışını ve yaratılışına esas olan maddeyi açıklaması, Al­lah'ın insan üzerindeki nimetlerinin en büyüğüdür ki İnsan kendi nefsini an­lasın ve ona karşı doğru şekilde davransın. Şayet insan hastalığı öğrenirse, onun ilacını bulması zor olmaz. Yüce Allah buyuruyor: "O sizi topraktan yarattı", "Adem gibi... Onu topraktan yarattı,", "Biz kendilerini yapışkan bir çamurdan yarattık."[10], "Andolsun biz insanı pişmemiş çamurdan, değiş­miş cıvık balçıktan yarattık."[11]

Bu surede ise Cenab-ı Allah şöyle buyuruyor: "İnsanı ateşte pişmiş gibi kuru çamurdan yarattı." Bütün bunlardan anlıyoruz ki Cenab-ı Allah, yerden toprağı alıp onu su ile yoğurmuş, yapışkan bir çamur haline getirmiş, sonra bu değişken bir çamur haline, ardından da pişmemiş kuru bir çamur haline gelmiş, bu çamurun içine kendi ruhundan liflemiş, böylece insan meydana gelmiştir. İşte bundan anlıyoruz ki ey insanlar bizler, siyah ve kuru bir ça­murdan yaratılmış, zayıf bir mahlukuz. Zaîen Kur'an-ı Kerim'de de "İnsan zayıf olarak yaratıldı." buyurulmaktadır. İnsan dünya ve onun aldatıcı şeyle­ri ile, hayatın süslü püslü şeyleri karşısında zayıftır. Kendinizi iyi bilin. Zaafı­nızı kuvvetlendirin. Ruhun çağmalarından olan sizdeki hayır ve fazilet çağı-rıcılarını yardımınıza çağırın. Şeytandansakınm, çünkü o cinlerdendir. Şey­tan, halis ve dumansız ateşin alevinden yaratılmış değil midir ki yükselip ezi­yet vermeye doğru yönelir? Şeytanın vesvesesinden sakının ve ondan Allah'a sığının. Ayette geçen beyan, yani içteki duygulan dile getirme ve fasih konuş­ma melekesinin Allah'ın bize bahşettiği yüce nimetlerden biri olduğu husu­sunda ey okuyucu sen de benîm görüşüme katılmıyor musun? Ey cinler ve insanlar, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?!

O Rab ki doğuların ve batıların sahibidir. Zira güneşin birden fazla do­ğuş ve batış yerleri vardır. O Rab İki doğunun ve iki batının sahibidir. Yani yazın ve kışın güneşin doğuş yerleri ile batış yerlerinin Rabbidir. Güneş yen­geç burcundan doğarken kuzey yarım kürede yaz; oğlak burcundan doğar­ken de güney yarım kürede yaz olur. Kuzey yarım kürede ise kış olur. Şüphe­siz güneşin doğuları ile batıları ve bir burçtan diğerine intikali, Allah'ın bize bahşetmiş olduğu nimetlerin en yücesindendir. Zira güneş, olduğu gibi aynı batıda ve aynı doğuda kalsaydı, hayat kanunları muattal ha!e geiirdi. Aynı şekiide yaz veya kışın ziraatı duraklar, bayındırlık azalırdı. Bunu ekvator hat­tında ve kuzey ile güney mıntıkalarında yaşayan insanlar üzerinde müşahade etmiyor musunuz ki oralarda da güneşin doğuş ve batış yerleri vardır. Ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimetlerini- yalanlıyorsunuz? O Allah ki tatlı ve tuzlu denizleri akıtıp salmıştır. Tatlı ve tuzlu sular nehirlerin denize döküldükleri yerde karşılaşır, yanyana gelir. Aralarında kuru bir engel vardır ki bunlar biribirleri-ne karışmazlar. Şayet Rabbin dileseydi bu sular biribirlerine karışır, tuzlu su­yun faideleri i!e tatlı suyun tatlılığı zayii olurdu. Ey cinler ve insanlar, Rabbi­nizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? Denizlerin mecmuundan inci ve mer­canlar çıkar. Sizler Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? Tatlı ve tuzlu denizlerinde, Rabbinizin gemileri seyrü sefer ederler. Suyun üzerinde gelinler gibi salınıp giderler. Yelkenleri şişirilmiş, deniz üzerinde seyreden bu gemiler yüce dağlar gibi gelip gider, hayır ve bereket taşırlar. Şayet Rabbiniz dileseydi deniz durgun olur, gemiler de su üzerinde mesafe kat edemezlerdi. Ey cinler ve insanlar, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

O Allah ki ölümü ve hayatı yarattı. Şüphesiz ki hayat Rabbinizin nimet­lerinden biridir. Ama ölümde bir nimet midir? Evet ölüm, takva sahibi kimseler için bir nimettir. Onlar, dünyanın yorgunluklarla meşakkatlerle dolıfha-yatmdan sükun, istikrar ve çok vergilerin yeri olan ahiret hayatına ölüm va­sıtasıyla intikal ederler. Ölüm, hasta ve yorgun kimseler için bir nimettir. Ge­nel olarak dünya, mü'minin zindanı,kafirin de cennetidir. Ölüm, Allah'ın kul­larına bahşettiği nimetlerin en yücelerinden bîridir. Bu nedenle diri ve kendi zatı ile ayakta durup bakî olan Allah, yaratıklarının fanî oluşundan sonra şu hükmü vermiştir: Herşey yok olacaktır, sadece Allah'ın zatı bakî kalacak­tır. Hüküm O'na aittir ve O'na dönülecektir. O'nun kudsî zatından başka herşey helak olacak, sadece O bakî kalacaktır. Celal ve azamet sahibi olan Rabbinİn zatı kalacaktır. Ey cinler ve insanlar! Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?[12]

 

Kıyamet Gününde Allah'ın Bahşedeceği Nimetler

 

29- Göklerde ve yerde olan kimseler her şeyi O'ndan isterler; O her an kainata tasarruf etmektedir.

30- Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

31- Ey insan ve cin toplulukları! Sîzin de hesabınızı ele alacağız.

32- öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

33- Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin çevresini aşıp geç­meye gücünüz yetiyorsa geçin! Ama Allah'ın verdiği bîr güç olmaksızın ge­çemezsiniz ki!

34- Öyleyken, Rabbinizin. nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

35- Ey insanlar ve cinler! Üzerinize dumansız bir alev ve ateşsiz bir duman gönderilir de kurtulamazsınız.

36- Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

37- Gök yarılıp da, gül gibi kızardığı, yağ gibi eridiği zaman haliniz nice olur?

38- Öyleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

39- O gün ne İnsana ve ne cinne suçu sorulur.

40- Öyleyken Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

41- Suçlular simalarından tanınırlarda, alın saçlarından ve ayakların­dan yakalanırlar.

42- Öyleyken Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

43- İşte suçluların yalanladıkları cehennem budur.

44- Onlar, cehennem ateşiyle kaynar su arasında dolaşır dururlar.

45- Öyleyken Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız? [13]

 

Bazı Kelimeler:

 

Sizi cezalandırmak veya muhasebenizi yapmak için boş za­man buluruz. Cin ve ins topluluğu. Akvsiz duman. Dumansız alev. Kendinizi savunamazsınız.

Erimiş yağlar. Gök yarıldı, Sima, ala­met. Kaynar su.Perçemler. Cehennemde bir vadidir. [14]

 

Açıklama:

 

Sânı yüce olan celal ve azamet sahibi Allah, varlığın kaynağıdır. Mevcu­datın yaratıcısı ve yoktan var edicisidir. Herşey O'ndan gelmiş, O'na gidecektir. Göklerde ve yerde olanlar, lisanı hal veya lisan-i makal iîe sürekli ola­rak O'ndan dilekte bulunurlar. Kendisine dua edilen, darda kalmış kişinin çağ­rısına icabet eden O'dur. Zİra o yaratıklarını bir an olsun terk edecek olursa düzen bozulur, mevcudat yıkılır. Şanı yüce olan Allah her gün, yani her an, bir işle meşguldür. O kendisinden istekte bulunan kimseye dilediği takdirde dileğini verir, dilemediği takdirde vermez. O, bir halkı yaratır, bir halkı yok eder. Bir kavmi yüceltir, bir kavmi alçaltır. Rivayete göre ayet-i kerimede ge­çen Allah'ın işinden kasıt şudur: O günahları affeder, sıkıntıları açar, bir kavmi yüceltir, başka bir kavmi alçaltır. Şu da var ki Allah'ın işlerini akıllar kuşata-maz. Kimse idrak edemez. O'nun işleri vasfedilemez. O mülk ve melekutun sahibi olup emir ve yönetim elindedir. Bütün işler O'na dönecektir. Alemle­rin Rabbi olan Allah kutludur. Hal böyle olunca ey cinler ve insanlar, O'nun nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

Hiçbir iş Allah'ı meşgul etmez. Ölüm, hayat, rızık ve diğer aleme mah­sus işlerin tümü kıyamet gününde nihayete erecektir. Kutlu ve yüce olan Al­lah o zaman mükelleflerin amellerinin karşılığını verecektir. "Ey iki sekal (yani yere ağırlık veren, yahut bir ağırlığı, şerefi olan iki toplum), sizin (hesabınızı görmek) için de boş vaktimiz olacak (sizinde ıbımzı göreceğiz)." Yani sizi hesaba çekeceğiz ve hiçbir şey bizi bu işten alıkoymayacaktır. Kıyamet gü­nünde sizi hesaba çekmek için zamanımız olacaktır. Ey cinler ve insanlar top­luluğu! Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız? Bu nimetlerden bi­ri de kıyamet gününde insanların karşılaşacakları şeylere karşı bir uyarıdır ki insanlar kötü hesaba maruz kalmalarına neden.olacak işlerden sakınsın­lar.

Ey cinler ve İnsanlar topluluğu! Eğer gücünüz yetiyorsa göklerin ve ye­rin bucaklarından geçip gidin. Allah'ın azabından ve hükmünden kaçıp kur-tulabilecekseniz, kaçın gidin. Kendinizi O'nun azap ve İkabından kurtarın, ama kuvvet ve kudretiniz olmadıkça bunu beceremezsiniz. Siz buna mukte­dir değilsiniz. Zira göklerle yerin bucakları insan tasavvurunun fevkindedir. Ay'a çıkmaya çabalayan veya başka gezegenlere çıkan kimseler, odanın orta­sında uçuşan sineğe benzerler! Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlı­yorsunuz?!

Suçluların Allah'ın azabından firar talep etmelerine ve firara çabalama­larına sebep nedir?! Sonra onlar firar etmeye de güç yetiremezler! Ey âsiler, Allah sizin üzerinize ateşten yalın alev yahut erimiş bakır gibi kıpkızıl bir du­man gönderir ki buna karşı kendinizi savunmaya güç yetiremezsiniz! Ey cin­ler ve insanlar topluluğu, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? Şüp­hesiz ki azap ile tehdit, itaatkârla âsiyi kâmil bir ceza ile tefrik etmek, Al­lah'ın yüce nimetlerindendir.

Kıyamet gününde gök yarılıp parçalandığı zaman kıpkızıl bir gül gibi olur. Yarılmakla birlikte erir, Cehennemin sıcağından ötürü kıpkızıl hale gelir. Erimiş kızgın yağa döner. Ey cinler ve insanlar topluluğu! Rabbinizin hangi nimetini yalanlıyorsunuz? Gök yarıldığı günde ne bir insan ne de bir cin, -nahmdan sorulmaz. Çünkü günahkarlar simalarından tanınırlar. Bu durum, kabirden çıktıkları esnada söz konusudur. "Rabbin hakkı için biz onların hep­sine mutlaka soracağız."[15] mealindeki, suale delalet edici ayete gelince bu, hesap yerinde söz konusudur. Ey cinler ve insanlar, Rabbinizin hangi nimet­lerini yalanlıyorsunuz?

Günahkarlar ne diye suale tabi olmayacaklar? Çünkü onlar simaların­dan tanınacak perçemlerinden yakalanacak ve Cehenneme atılacaklardır.

Onlara denilecek ki: Bu, suçluların yalanlayıp inkar ettikleri Cehennemdir. Onunla kaynar su arasında dolaşacaklardır. O su, son derece sıcak olacaktır. Kıyametin korkunçluğunun ve mücrimlerin azabının tavsif edilmesindeki ni­met, İnsanları bu gibi durumlara düşmekten men edip taatlere teşvik etmek­tir. Rivayete göre Peygamber (S.A.V.) efendimiz gecenin birinde bir gencin ya­nına gitmiş o genç "Gök yarılıp da erimiş yağ gibi kıpkırmızı bir gül olduğu zaman..." ayet-i kerimesini okuyormuş. Bu ayet-i kerimeyi okurken durakla­mış, gözlerinden akan yaşlar onu boğacak kadar çok olmuş ve şöyle demişti: Göğün varılacağı gün vay benim halime! Peygamber (S.A.V.) efendimiz ona hitaben şöyle demiş: "Göğün yanlacağı gün vay senin haline ey genç! Nef­sim kudret elinde bulunan Allah'a andolsun ki senin bu ağlayışından ötürü göklerin melekleri de ağlamıştır!"

Ey cinler ve insanlar, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?![16]

 

Kıyamet Gününde, Allah'ın Takva Sahibi Kimselere Bahşedeceği Nimetler

 

46- Rabbine karşı durmaktan korkan kimseye iki cennet vardır.

47- Öyleyken Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

48- Bu İki cennet türlü ağaçlarla doludur.

49- Öyleyken Rabbinizin nimetlerinden hangisin! yalanlarsınız?

50- Bu cennetlerde'akan iki kaynak vardır.

51- Öyleyken Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

52- Bu cennetlerde her türlü meyveden çift çift vardır.

53- Öyleyken Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

54- Orada, örtülen parlak atlastan yataklara yaslanırlar; iki cennetin meyvelerini de kolayca toplarlar.

55- Öyleyken Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

56- Oralarda, bakışlarını yalnız erkeklerine çevirmiş, daha önce ne in­san ve ne de cinlerin dokunmuş olduğu eşler vardır,

57- Öyleyken Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

58- Onlar yakut ve mercan gibidider.

59- Öyleyken Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

60- İyiliğin karşılığı ancak iyilik değil midir?

61- Öyleyken Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız? [17]

 

Bazı Kelimeler:

 

Korktu. Yani masiyetlerden geri durup taatleri araştırdı. Efnan, finen kelimesinin çoğulu olup ince ve yumuşak dal­lar demektir.İki sınıf ve iki çeşit.Firaş kelimesinin ço­ğulu olup, yataklar demektir.Devşİrdi.Kalın ipek.      Gözlerini   yalnız   eşlerine   dikenler. Yakın.

Eşlerinden önce onların bekaretlerini hiç kimse gidermemiştîr. Yakut ve mercan. [18]

 

Önceki Ayetlerle İlişkisi:

 

Bunlar, Cenab-ı Allah'ın, Cennetteki kullarına bahşedeceği nimetlerin bazılarıdırlar. Cehennem azabına kısaca değinildikten sonra bu nimetlerden bahsedilmiştir. [19]

 

Açıklama:

 

Allah'tan korkmak, mü'min kimsenin Rabbi tarafından gözetilip mura­kabe edildiğine, hallerini gözetlediğine dair inancı, kendisim salih amel işle­meye ve o alanda ihsanda bulunmaya davet eder. Rabbinin gözetmesinden korkan kimse için iki Cennet vardır ki mü'min kimse oralarda Rabbinin ni­metlerinden yararlanır ve oralarda gezip dolaşır. Ey cinler ve insanlar, Rab-bİnizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? Bu iki Cennette her çeşit ağaçlar, meyveler ve gölgeler vardır. Ey cinler ve insanlar, Rabbinizin hangi nimetleri­ni yalanlıyorsunuz? O Cennetlerde berrak akan pınarlar ve sular vardır. Ri­vayete göre bu pınarlardan birine "Teslim" diğerine de "Selsebîl" adı veril­mektedir. Ey cinler ve İnsanlar, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz? O Cennetlerde her türlü meyvelerden İki sınıf vardır. Biri alışılan ve bilinen çeşit meyvalardır. Diğeri ise insanların bilmediği ve tanımadığı ama son de­rece tatlı ve lezzetli meyvalardır. Ey cinler ve insanlar, Rabbinizin hangi ni­metlerini yalanlıyorsunuz? Rabbinin makamından, İnsanların hesap vermek üzere durdukları yerden korkan kimse için iki Cennet vardır. Mü'minler, bu Cennetlerde kalın ipekten astarlı yataklar üzerine dayanıp otururlar. Bu ya­taklarda dayanıp oturmaları, onların zihinlerinin sakin, kalplerinin huzur içinde olduklarına delalet eden nimetlerdendir. Bu yatakların astarlan İpekten ol­duğuna göre dış yüzleri acaba nasıl olacaktır? Bu Cennetlerdekİ ağaçların meyveleri insanlara yakındır. Ellerini uzatınca koparabilirler. Ayakta duran da, uyuyan da yürüyen de oturan da bu meyvelere kolay kolay ulaşabilir. Bu meyveli ağaçlar, hurma ağacı gibi pek yüksek değildirler. Gül gibi etrafları dikenli de değildir. Bu ağaçlar her ne kadar yüksek türden iseler de, eller ça­bucak uzanabilecek mahiyettedir. Ey cinler ve insanlar topluluğu, Rabbini­zin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Bu Cennetlerde, gözlerini ve bakışlarını sırf eşlerine diken zevceler var­dır. Gözlerini sırf kocalarına diker, başkalarına bakmazlar. Bunlar bakire olup kocalarından önce ne bir İns ne bir cin tarafından bekâretleri giderilmiş de­ğildir. Saflık bakımından yakut, beyazlık bakımından da mercan gibidirler. Mercan kızıllığı rengindedirfer. Ey cinler ve insanlar, Rabbinizin hangi nimet­lerini yalanlıyorsunuz? İyiliğin karşılığı, İyilikten başka bir şey midir?! Yani iyilik yapanın mükafatı ancak iyilik olacaktır![20]

 

Kıyamet Gününde Mü'minlere Bahşedilecek İlahî Nimetlerden Bazıları

 

62- Bu iki cennetten başka iki cennet daha vardır.

63- Öyleyken Rabbİnizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

64- Renklen koyuyeşiîdir.

65- Öyleyken Rabbİnizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

66- İkisinde de durmadan fışkıran iki kaynak vardır.

67- Öyleyken Rabbİnizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

68- İkisinde de türlü türlü meyveler, hurmalıklar ve nar ağaçlan var­dır.

69- Öyleyken Rabbİnizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

70- Oralarda iyi huylu güzel kadınlar vardır.

71- Öyleyken Rabbİnizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

72- Çadırlar içinde ceylan gözlüler vardır.

73- Öyleyken Rabbİnizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

74- Onlara daha önce insan da, cin de dokunmamiştır.

75- Öyleyken Rabbİnizİn nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

76- Cennetlikler orada yeşil yastıklara ve harikulade işlemeli döşekle­re yaslanırlar.

77- Öyleyken Rabbİnizİn nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?

78- Büyük ve pek cömert olan Rabbinin adı ne yücedir! [21]

 

Bazı Kelimeler:

 

Su fışkıran iki kaynak. Yemyeşil.  İyİ huylu güzel kadınlar. Bembeyaz ve beyaz gözfü ka­dınlar. Bu kadınların gözlerindeki siyahlıkta simsiyahtır. Örtülü ve çadırlara kapanmış kadınlar. Uyumak için yatağın üzerine seri­len örtü.Nakışlı ve güzel işlemeli sergi veya giysi demektir. [22]

 

Önceki Ayetlerle İlişkisi:

 

Bu ayet-i kerimelerde anlatılanlar sağcılar için tahsis edilmiş Cennetlere^ ait vasıflardır. Bu ayetlerden önceki ayetlerde anlatılan vasıflar ise, Allah'a yakın mukarreb ve imanda sebkat etmiş kullara ait Cennetlere mahsus vasıf­lardı. Anlaşıldığına göre bu vasıfların tümü takribi ve tahmini vasıflardır ki kullar, Cennetlerde mevcut nimetlerin mahiyetine vakıf olsunlar. Aslında bu Cennetlerdeki nimetler, Cenab-i Allah'ın buyurduğu şekildedir: "Orada size canlarınızın çektiği herşey var. Orada size istediğiniz herşey var."[23]

 

Açıklama:

 

Vasfı geçen bu iki Cennetin ötesinde de iki Cennet daha vardır. Bunla­rın hepsi Allah'tan korkup ürken, hayırlara doğru koşan iyilikte yarışan sağ­cılara mahsustur. Şimdi siz Rabbİnizİn hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?! Bu iki cennet yemyeşildirler.

Bu vasıfların arasında Kur'anı Kerim şöyle buyuruyor: "Şimdi siz, Rab-binizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?!" Bu cümlenin cennet ile nitelik­leri arasında zikredilmesi, inkarcıların, Cennetin vasıflarını yalanlamaların­dan ziyade Cennetin varlığını yalanlamalarının protesto ve kınamaya layık olduğuna işarette bulunmak içindir.

Suyu bol olduğundan ötürü bu İki Cennetin de yeşilliği son derece faz­ladır. Şimdi siz, Rabbİnizİn hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?! Bu Cennet­lerde bol su fışkıran pınarlar vardır. Şimdi siz Rabbİnizİn hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?! Bu iki Cennette insanların yeyip eğleneceği meyveler ve özel­likle hurma ve narlar vardır.

Arap yarımadasında bol miktarda bulunduklarından ötürü bu iki mey­veden özellikle söz edilmiştir.

Şimdi siz Rabbinİzin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?!

O Cennetlerde hayırlı ve güzel huylu, iyi yarattlışli kadınlar vardır.

Rabbİniz, o hurileri güzellikle nitelediğine göre bir mahlukun, o hurile­rin künhünü. ve içyüzünü anlaması nasıl beklenebilir? Şimdi sizler ey cinler ve insan topluluğu, Rabbinİzin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Bu huri kadınlar, bembeyazdırlar. Gözleri iridir, çadırlara kapanmıştır­lar. Örtülüdürler. Çarşılarda veya pazarlarda dolaşmazlar. Alış veriş için dı­şarıya çıkmazlar. Şeriat koyucusunun bu hurilerden bahsederken zikrettiği örtü, onların müptezellikten uzak olduklarım, topluluklara ve birikim yerle­rine girmediklerini ifade etmektedir. Bunlar sırf kocalarına mahsusturlar. Göz­lerini eşlerine diker başkalarına bakmazlar. Bunlar kendilerini sırf kocaları­na verirler. Ama kocasını bırakıpta başkalarını dost edinen, başka erkeklerle dans eden, gece ve gündüz demeyip başka erkekleri evine konuk eden kadın­lar hakikatte sırf kocalarının eşleri değildirler. Karınızı bırakıpta başkalarını metres edinirseniz, gece ve gündüz onlarla yatıp kalkarsanız gerçekte bunlar sizin karılarınız olmaz. Bu erkeklerin tabiatıdır. Erkekliklerini yitiren ve ka­rılarını metresleri uğruna terk eden kimselere gelince bunlar akıl ve mantık­tan uzak,doğru yolla alakası olmayan kimselerdirler! Cennet kadınlarına ge­lince onlar Çadırlara kapalı, bakire hurilerdirler. Kocalarından önce kendile­rine ne bir ins ne de bir cin dokunmuş değildir. Şimdi sizler Rabbinİzin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?!

Bu Cennetlikler yemyeşil güzel nakışlı yataklar üzerinde yaşarlar. Son derece güzel ve cemalli koltuklarda otururlar. Şimdi sizler, Rabbinİzin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?!

Bu nimetlerle size in'amda bulunan ismi yüce, zatı mukaddes, noksan­lıklardan münezzeh, fazilet sahibi, hayrın bahşedicisi, nimetlerin kaynağı olan Rahman ne mübarektir. O'nun İsmi kutludur. Celal ve kemal sahibidir. Ba­ğış ve ikramda bulunur. Eksikliklerden uzaktır, müşriklerin tavsiflerinden be­ndir. O münezzehtir, şâm yücedir, esirgeyendir, bağışlayandır. [24]

 



[1] Prof. Dr. Muhammed Mahmud Hicazi, Furkan Tefsiri, İlim Yayınları: 6/99.

[2] Prof. Dr. Muhammed Mahmud Hicazi, Furkan Tefsiri, İlim Yayınları: 6/100.

[3] Prof. Dr. Muhammed Mahmud Hicazi, Furkan Tefsiri, İlim Yayınları: 6/100-101.

[4] Nahl sûresi: 89.

[5] İsra süresi: 82.

[6] Kehf sûresi: 1.

[7] Prof. Dr. Muhammed Mahmud Hicazi, Furkan Tefsiri, İlim Yayınları: 6/101-103.

[8] Prof. Dr. Muhammed Mahmud Hicazi, Furkan Tefsiri, İlim Yayınları: 6/103-104.

[9] Prof. Dr. Muhammed Mahmud Hicazi, Furkan Tefsiri, İlim Yayınları: 6/104.

[10] Saffat süresi: 11.

[11] Hicr sûresi: 26.

[12] Prof. Dr. Muhammed Mahmud Hicazi, Furkan Tefsiri, İlim Yayınları: 6/104-106.

[13] Prof. Dr. Muhammed Mahmud Hicazi, Furkan Tefsiri, İlim Yayınları: 6/106-107.

[14] Prof. Dr. Muhammed Mahmud Hicazi, Furkan Tefsiri, İlim Yayınları: 6/107.

[15] Hİcr sûresi: 92.

[16] Prof. Dr. Muhammed Mahmud Hicazi, Furkan Tefsiri, İlim Yayınları: 6/107-109.

[17] Prof. Dr. Muhammed Mahmud Hicazi, Furkan Tefsiri, İlim Yayınları: 6/109-110.

[18] Prof. Dr. Muhammed Mahmud Hicazi, Furkan Tefsiri, İlim Yayınları: 6/110.

[19] Prof. Dr. Muhammed Mahmud Hicazi, Furkan Tefsiri, İlim Yayınları: 6/110-111.

[20] Prof. Dr. Muhammed Mahmud Hicazi, Furkan Tefsiri, İlim Yayınları: 6/111.

[21] Prof. Dr. Muhammed Mahmud Hicazi, Furkan Tefsiri, İlim Yayınları: 6/112-113.

[22] Prof. Dr. Muhammed Mahmud Hicazi, Furkan Tefsiri, İlim Yayınları: 6/113.

[23] Fussilet sûresi: 31. Prof. Dr. Muhammed Mahmud Hicazi, Furkan Tefsiri, İlim Yayınları: 6/113.

[24] Prof. Dr. Muhammed Mahmud Hicazi, Furkan Tefsiri, İlim Yayınları: 6/113-114.