66. DERS MÜSLÜMANLARLA MÜŞRİKLER ARASINDA
EVLENMENİN HÜKÜMLERİ
Ayetlerin Tefsirindeki İncelikler
Birinci Hüküm: Anlaşmalarda Yapılan Akit, Erkekleri İçine
Aldığı Gibi Kadınları Da İçine Alır Mı?
İkinci Hüküm: Müşrik Bir Kadın Müslüman Olarak İslâm
Ülkesine Gelirse Onun Hükmü Nedir?
Üçüncü Hüküm: Putperest Bir Kadınla Evlenmek Caiz Midir?
Dördüncü Hüküm:
Resululfah Kadınlarla Nasıl Beyatfeşlrdi?
Kadınlarla Tokalaşmanın Haram Olduğuna Delalet Eden
Naslar
10- Ey İman edenler,
(kendi ifadeletince) mümin kadınlar muhacir olarak geldikleri zaman, onları
imtihan edin. Allah onların İmanlarını daha İyi bilendir ya. Fakat siz de mümin
kadınlar olduklarına bilgi edinirseniz onları kafirlere döndürmeyin. Bunlar
onlara helal değildir. Onlar da bunlara helal olmazlar. (Kafir zevcelerinin bu
kadınlara) sarfettikleri (mehri) onlara (Kafirlere) verin. Skin onları nikahla
almanızda, men iri erini verdiğiniz takdirde, üzerinize bîr günah yoktur.
Kafir zevcelerinizi (nikahınız altında) tutmayın. Saıfettiğiniz (mehrjî
isteyin. (Kafirler de size hicret eden mümin kadınlara} harcadıktan (mehri) İstesinler.
Bu Allanın hükmüdür. Aranızda o hükmeder. Allah hakkıyla bilendir, tam hüküm ve
hikmet sahibidir.
11- Eğer
zevcelerinizden birşey sizden kafirlere kaparda siz de muharebede ganimete
kavuşursanız zevceleri gitmiş olan (müslüman)faro harcadıkları (mettir) kadar
verin. O Allah'tan Korkun ki, siz (hepiniz) O'na inananlarsınız.
12- Ey peygamber,
mümin kadınlar —Allah'a hiçbir şeyi eş tutmamaları, hırsızlık yapmamaları,
zina etmemeleri, evlatlarını öldürmemeleri, elleriyle ayakları arasında bir iftira
düzüp getirmemeleri, (emredeceğin) herhangi bir iyilik hususunda sana asi
olmamaları şartıyla— sana beyat-leşmeye geldikleri zaman beyatlerini kabul et.
Onlar İçin Allahtan mağfiret isteyiver. Çünkü Allah çok yarfığayıcı, çok
esirgeyicidir.
13- Ey iman edenler,
üzerlerine Allah in gazcb ettiği o kavim İle dost olmayın ki, mezarların
yoranından olan kefirler nasıl ü m idlerini kes-dilerse onlar da öylece
ahtretten ümldierini kesmişlerdir.
(Mühâcirâtin):
Muhâcerat, hicret kökünden gelir. Hicret, lügatta, bir yerden diğer bir yere
göçmektir. Şer'i ıstılahta İse kafir memleketten İslâm memleketine göçmektir.
(Famtehinuhünne); İmtihan kökünden gelen bir fiildir. İmtihan, lügatta, tecrübe etmek,
sınamaktır.
(Ücurehünne):
Burada ücretten maksat mahirdir.
(Busemil kevafir): isem, ismetin çoğuludur, ismsı İse lügatta, ipe ve iki şeyi birbirine
bağlayan herşeye denir. Bu âyetteki manası ise nikahtır. Buna göre âyetin manası,
«Kafir olan kanlarınıza iddet beklemeyin. İslâm oluşunuzla aranızdaki bağ
kopmuştur.» otur.
(Ves'elû ma enfaktüm): Yani sizden birinizin zevcesi mürted olup kafirlere
dönerse ona ödediğiniz mehri kafirlerden İsteyin.
(Vel yeselüma enfegû);
Müşriklerin
zevceleri
müstüman olup size
İltihak ettiklerinde evlenmek istediğinizde onların kafir kocalarına
mahirlerini İade ediniz.
(Fateküm):
Elinizden çıksa.
(Feâkabtüm):
Yani, savaşta onlardan aldıklarınız.
(Bibühtanin):
Bühtan, yalan ve batıl şeydir.
(Ma'rufln):
Maruf, şeriatın güzel gördüğü şeydir.
(Latetevellev gavmen): Müminleri bırakarak kafirleri dost edinmeyin.
(Yetsûmlnelahire): Yeisû, ye's kökünden gelen bir fiildir. Ye's. birşey d en umut
kesmektir.
Allahu taala şöyle
buyurmaktadır: Ey müminler, küfür ülkesinden iman ülkesine dinlerinden ötürü ve
Resulullahı sevdikleri İçin hicret edip gelen mümin kadınları, imanlarının hakiki
olup olmadığı hususunda imtihun edin. Acaba onlar Isla mı hak olarak bilip
sevdikleri için mi gelmiş* terdir, yoksa müslüman olan bir erkeği sevdikleri
İçin mi gelmişlerdir? Yoksa kocaları fakirdir de dünya malına tamaen mi
gelmişlerdir?
Ey müminler, bu
imtihandan sonra delil ve emarelerle onların hakikaten mümin olduklarını
anladığınız zaman, onları kafirlere iade etmeniz helal değildir. Çünkü Allahu
taala mümin bir kadını müşrik bir erkeğe mubah kılmamıştır. Sizin de o hicret
eden kadınların eski kafir kocalarına, evliliklerinde Ödemiş oldukları mehri
ödemeniz lazımdır. O hicret eden kadınların eski mehirlerint kocalarına
verdikten sonra veni bir mehir vererek onlarla evlenmenizde bir vebal yoktur.
Herhangidir müminin
kendisiyle hicret etmeyen kafir bir karısı varsa, küfür sebebiyle aralarındaki
nikah bağı kopmuştur. O kadın için iddet saymak da lazım değildir. Zira İslâm,
mümin erkeklere müşrik bir kadınla evlenmeyi mubah kılmamıştır.
Herhangi bir kadın
Islâmdan sonra mürted olarak kafir ülkeye iltihak ederse onlarla muamele
yaptığınız zaman, müşrike bir kadın muamelesi yapın. Zira kadının mürted
olmasıyla aradaki nikah ve evlilik bağı kopmuştur. Böyle bir kadının müslüman
bir erkeğin harim-i İsmetinde bulunması caiz., değ İldir.
Mürted kadınlarınız
kafirlere iltihak ederlerse, nasıl müslüman olarak size katılan kadınların
mehirierlni kocalarına veriyorsanız, evliliğinizde o kadınlara vermiş olduğunuz
mehri kafirlerden isteyin.
Bu hüküm Allah (cc)'ın
size meşru kıldığı bir hükümdür. Ondan dönmeyiniz, bir başka hükümie
değiştirmeyiniz. Zira Allahu taala hakkıyla bilen hüküm ve hikmet sahibidir. O
ancak tam bir hikmetin İcabını meşru kılar.
Ey müminler, sizden İslâm
olmanız hasebiyle ayrılan veya İslâm olduktan sonra İrtidat ederek ayrılan
kadınlarınızın (nehirlerini müşrikler
ödemedikleri takdirde, kafirlerle savaştığınızda onlardan aldığınız
ganl- metleri taksim etmeden önce, küfür hasebiyle kocalarından ayrılan ka-
dınların mehirlerint kocalarına verin. Tasdik ettiğiniz Allah (cc)'tan kor- kun
ve onun adil şeriatına inanın.
Ayetin devamında
Ailahu taala Peygambere şöyle hitab etmektedir: Ey Muhammed, sana beyat İçin
gelen mümin kadınlarla, sana uymaları ve
itaat etmeleri şartıyla beyatlaş. Orilara, hiçbir şeyi Allah (cc)'a
ortak koş- mamalarını, cahlliyet devrinde yaptıkları gibi çocuklarını diri diri
gömmemelerini şart kıl. Sokakta buldukları çocukları da kocalarına ilhak etmesinler.
O kadınlara bu şartlar ve diğer Islanıl hükümler üzerine beyat ver. Yapmış
oldukları boyatın Icablarınt yaptıkları takdirde onlar İçin Allah (co)'tan
rahmet ve mağfiret talebinden bulun. Allahu taala tövbe edip yolunu doğrultana
çok mağfiret edici, çok esirgeyicidir.
Birinci incelik: Muhacir kadınlar, mümin oldukları takdirde neden imtihan edilirler?
Hicretin sebebinin bilinmesi için. Acaba bu kadın Allah (cc) ve Resul (sav)'ünü
sevdiği için mi, yoksa dünya için mi hicret etmiştir?
İbni Zeyd şöyle der:
«Bize neden o kadınları imtihan etmemiz emredildi? Çünkü Mekke'de kocasına
kızan bir kadın, «Andolsun ki Muham-mede iltihak ederim.» derdi.»
İbni Atobas (ra)'tan
şöyle rivayet edilir: «Mekke'den hicret eden bir kadın, «Ö'ndan başka mabud
olmayan Allah (cc)'a andederlm ki kocama kızdığım için, Mekke'yi sevmediğim
İçin, dünyayı taleb ettiğim için değil, Allah (cc) ve Resul (sav)'ünü sevdiğim
için hicret ettim.» diye yemin ederse Resulullah (sav) kadının kocasına
mehrini ve bütün harcadığını öder, kadını iade etmezdi.»
[1]
İkinci incelik:
Âyetin akışındaki «Allah (cc) onların İmanlarını daha iyi bilendir ya.»
cümlesinin araya girmesinin sırrı şudur: Bizim onların zahiren imanlı
olduklarını bilmemiz kafidir. Gerçekten kalbten İman edip etmediklerini ancak
Allahu taala bilir. Biz zahire göre hükmederiz. Allahu taala sırrı ve gizliyi
bildiğinden sırların bilinmesi ona dittir.
Üçüncü incelik:
Hicret eden kadınların geri çevrilmemelerinin hikmeti şudur: Kadınlar daha
ince duygulu, daha çabuk dönen, fitne ve belaya karşı daha dayanıksız
oldukları İçin Allahu taala onları müşrik kocalarına teslim etmeyi
yasaklamıştır,
Dördüncü incelik: Allahu taala, müslüman olan bir kadının mehrini. kocasına İade etmeyi
emretmiştir. Bu emir, İslâmın riayet ettiği ahde vefanın şartlarındandır.
Kurtubî: «Müslüman
olan bir kadın ilâ kocası arasındaki nikah bağı kendiliğinden çözülmüştür.
Allahu taala eski kocasının iki yönlü bir zarara uğramaması için ödedikleri
mehrin kendilerine iade edilmesini emretmiştir. Çünkü karısı kendisinden
ayrıldığı için bir zarara uğramıştır, ödediği mehir kendisine İade edilmezse
bundan dolayı da ikinci bir zarara uğrayacaktır. Allahu taala ahde vefanın
numunesini göstererek onların kocalarına mehirlerinln iade edilmesini
emretmiştir.»
[2]
Beşinci incelik; (Bunlar onlara helal değHdir. Onlar da bunlara helal olmazlar.»
âyeti, İmanla küfür arasında bir bağ olmadığına İşaret eder, Kocası kafir olan
bir kadın İslâmı kabul ettiği zaman kocasına haram olur. Çünkü aralarında bir
benzerlik kalmamıştır. Kadın müslüman, erkek kafirdir. Kadının müslüman
olmasıyla aralarındaki bağ kopmuştur.
Bu âyet, imanla küfür
arasında bir bağ olmadığını gösterdiği gibt imanın sağladığı bağın nesebi
bağdan daha kuvvetli olmadığına delalet eder.
Altıncı İncelik; Rivayete göre, Mekke'nin fethinde Resulullah (sav) kadınlardan beyat
altrken Ebu Süfyan'ın karısı Hİnd blnti Utbe de kadınların arasındaydı. Ancak
HInd, Uhud'da Hz. Hamza'ya yaptığı fenalıktan ötürü Resulullah (sav)'tan
korktuğu için yüzünü örtmüştü. Resulullah (sav) bu beyat sırasında Allahu
taalanın ilgili âyetteki «hırsızlık yapmamaları» emrini okuyunca Hind, «Ebu
Süfyan cimri bir erkektir. Biz yememiz için onun malından gizlice alırız.»
dedi. Bunun üzerine orada hazır bulunan Ebu Süfyan, «Gizlice aldıkların helal
olsun.» dedi.
Resulullah (sav)
gülümseyerek, «Sen HInd misin?» dedi. HInd, «Allahu taala geçmişi affeder. Ey
Allah (cc)'ın peygamberi, sen affet ki Allah (cc) da seni affetsin.» dedi.
Resulullah (sav) âyetteki, «zina etmemeleri» jBmrinl söyleyince Hind, «Hür
kadın zina yapar mı?» dedi. Resulullah (sav), fevladlarını öldürmemeleri»
emrini okuyunca HInd, «Evladlanmız küçüktü büyüttük, fakat büyüdükleri zaman
onları siz öldürdünüz.» dedi. Bunun Üzerine Hz. Ömer katılırcasına güldü.
Hind'in oğlu Hanzele Bedir Savaşında Öldürülmüştü. Resulullah (sav),
«elleriyle ayakları arasında bir iftira düzüp getirmemeleri» âyetini okuyunca,
Hind, «Allaha andolsun ki iftira çok çirkin blrşeydir.» dedi. Resulullah (sav),
«(emredeceğin) herhangi bir İyilik hususunda sana asi olmamaları» âyetini
okuyunca Hind, «Ya Resulullah, Allah (cc)'a andofsun ki biz burada sana
herhangi birşeyde isyan etmek İçin oturmadık.» dedi.»
[3]
Yedinci incelik: Ferra: «Cahtliyet döneminde kadınlar buldukları herhangi bir çocuğu
alarak kocalarına «Bu senin çocuğundur.» derlerdi. İşte bu sözleri, onların
«Elleriyle ayaklan orasında düzdükleri» bir' iftira idi.»
Zemahşerî: «Elleriyle
ayaklan arasında bir iftira...» âyeti, kadınlar buldukları çocukları yalandan,
kocalarına Isnad etmelerini iftira olarak vasıflandırmaktadır. Çünkü kadının
toatnı elleriyle ayakları arasındadır. Çocuk ayaklarının arasından doğar. Bazı
alimlere göre de, «Elleriyle ayakları arasında b4r İftira düzüp...» âyetinden
maksat, elleriyle ayaklan arasında doğurmadığı çocuğu kendisine isnad
etmektir. İşte islâm bunu yasaklamıştır. Çünkü bu, cahlliyet adetidir.»
[4]
Resululiah (sav)'ın
Kureyş müşrikleri ile yaptığı Hudeybiye Anlaşmasındaki bir maddeye göre,
Mekke'den Medine'ye kaçan birisi iade edilecek, Medine'den Mekke'ye kaçan
birisi İse İade edilmeyecekti. Hudeybiye Anlaşmasından sonra İslâmı kabul eden
Ümmü Gülsüm bintl Uhbe isimli bir kadın Mekke'den Medine'ye hicret etmişti.
Kocası arkasından gelerek onu almak İstedi. Kadın Resulullah (sav)'a, «Ya
Resuluilah, ben kadınım. Kadınların ne kadar zayıf olduklarını bilirsin. Eğer
beni kafirlere iade edersen bana İşkence ederler. Ben de dayanamam.» dedi. Bunun
üzerine Resulullah (sav) kadının kocası ile akrabalarına, «Hudeybiye Anlaşmasındaki
«Muhammed'e gelenler İade edilir.» şartı, yalnız erkeklere aittir.» dedi. Bunun
üzerine âyet nazil oldu. Resulullah (sav) kadını imtihan ettikten sonra
alıkoydu.
Kurtubî: «Alimler,
Hudeybiye Anlaşması maddelerinde veya umumi ifadesinde kadınların olup olmadığı
hususunda İhtilaf etmişlerdir. Bazı alimlere göre anlaşmanın metninde sarahaten
kadınlarla ilgili hükümler de vardı. Ancak hiçkimsenln haberi olmadan Allahu taala,
Medine'ye hicret eden kadınların İadesi hakkındaki cümleyi kaldırmıştır.
Böylece yalnız erkeklerle ilgili cümle kalmıştır. Bunun için Resulullah (sav),
Medine'ye hicret eden kadını geri göndermemiştir. Bazı alimlere göre isa,
anlaşmanın metninde kadınlarla İlgili bir hüküm yoktur. Anlaşmada yalnızca
müslüman olarak Medine'ye hicret eden erkeklerle İlgili bir madde vardır. Buna
göre metnin zahiri erkeklere şamil geldiği gibi kadınlara da şamil gelmektedir.
Ancak AİIahu taala kadınların anlaşma metninden çıkarılmasını mevzumuz âyetle
beyan ederek iki şeyden dolayı kadınları erkeklerden ,. ayırmıştır. Birincisi, kadınlar erkeklerin
beşeri arzularını tatmin ettiklerinden AİIahu taala mümin kadınları müşrik
erkeklere haram kılmıştır, ikincisi, kadınlar erkeklerden daha yumuşak
kalblidir ve işkenceye dayana-madıkları İçin dinden daha kolay dönebilirler.
Fakat müşrik bir kadın Medine'ye hicret ederse o korun mayarak İade edilir.»
[5]
Kurtubî sözlerine
şöyle devam eder: «Bu âyet, Resulullah
(sav)'ın müşriklerle yaptığı anlaşmadaki kadınlarla ilgili maddeyi neshederek
kadınları bu maddeden çıkarmıştır. Bu görüş, hadislerin Kur'an ile
neshedile-, ceğinl kabul eden
görüştür.»
Fahreddin Razi;
Dahhak'tan naklederek şöyle der: «Anlaşma metninde kadınlarla İlgili bir madde
vardı. Buna göre müşrik bir kadın Mekke'den Medine'ye hicret ederse hemen iade
edilecekti. Fakat Mekke'den evli bir kadın müslüman olarak Medine'ye hicret
ederse kadın iade edilemeyecek ancak kocasına kadının mehri He harcadıkları
ödenecekti. Buna karşılık Medine'den kaçan mümin bir kadın iade edilecekti.
İrtidat ederek Mekke'ye kaçan evli bir kadın İse İade edilmeyecek ancak kadının
mehri ile kendisine harcananlar iade edilecekti.»
Bu görüşe göre âyet
anlaşmaya uygundur. Bu görüş insanı tatmin etmektedir. Bu görüşün
dışındakilerin hepsi araştırılmaya muhtaçtır. Çünkü hepsi İslâmın ruhuna
zıttır. İslâmda ahde vefa müslümanlara vacibtir.
[6] Şu
halde taraflardan herhangi birislftln anlaşma metnini karşı tarafın mu-ü
vafakatını almadan feshetmesi veya tahsis etmesi uygun değildir. O halde f uygun olan Dahhak'ın görüşüdür.
Bu hususta Seyyid
Kutub da şöyle der: «Anlaşılan şudur ki, Hudeybiye anlaşmasının metninde
kadınlar hususunda kesin bir hüküm yoktu. İşte nazil olan bu iki âyet, İslâm
ülkesine hicret eden kadınların iade edilmelerine mani oldu. Kadınlar gerek
bünye, gerek haleti ruhiye bakımından zayıf oldukları İçin yapılan işkencelere
katlan a mayarak dinlerinden çıkabilirlerdi. Kadınların iadesine mani olan
âyetlerle bu mevzuda ki devlet nizamı en adil teamül İle tanzim edilmiştir.»
[7]
«Bunlar onlara helal
değildir. Onlar do bunlara helal olmazlar.» âyeti, müslüman olan bir kadın ile
müşrik kocası arasındaki bağların koptuğuna delalet eder.
Fakihler, mümin kadın
ile kafir kocası arasında vaki olan ayrılığın kadının müslüman oluşundan
dolayı mı, yoksa İslâm ülkesine gelişinden dolayı mı olduğu hususunda ihtilaf
etmişlerdir.
İmam Ebu Hanlfe
(ra)'nin görüşüne göre, kadınla kocasının ayrılmasının sebebi, kadının
müslüman oluşu değil, kocasının memleketinden ayrılıp İslâm ülkesine
gelmesidir.
Cumhura (Şafii, Maliki
ve Hanbeliler) göre İse, kadının Kocasından ayrılmasının sebebi müslüman
oluşudur. Bu ayrılık kadının İddetinin bitmesiyle tahakkuk eder. Müslüman olan
bir kadının kocası, karısının id-deti dolmadan önce müslüman olursa kadın yine
onun zevcesidir.
[8]
Hanefilerin delilleri:
1- «Fakat
siz de mümin kadınlar olduklarına bilgi edinirseniz on-farı kafirlere
döndürmeyin.» âyeti. Bu âyet, mümin kadınla kocasının ayrılığının sebebinin
İslâm ülkesine hicret etmesi olduğuna delalet eder. Eğer aralarındaki evlilik
devam etseydi onun kocası İte beraber olması lazımdı.
2- «(Kafir
zevcelerinin bu kadıniaru) sarfettikleri (mertr!) onlara (kafirlere) verin.» âyeti. Eğer
aralarındaki evlilik devam etseydi, müşrik olan kocası mehrîni geri almaya hak
kazanamazdı. Zira bir erkeğin hem kadına, hem de kadına verdiği mehire sahip
olması caiz değildir.
3- «Sizin
onları nikahla almanızda, mahirlerini verdiğiniz tokdlrd« üzerinize bir günah
yoktur.» âyeti. Eğer evlilik devam etseydi o kadınla herhangi üir erkeğin evlenmesi
caiz olmazdı.
4- «Kafir
zevcelerinizi (nikahınız altında) tutmayın.» âyeti.
5- Hanefi
fukahasına göre. darui harbte kocası olsa bile esir düşen bir kadınla
istibradan sonra münasebette bulunmak, müslüman ol-masa bile, caizdir. Bu
münasebeti mubah kılan ise, ülkelerin ayrı olmasıdır.
Resulullah (sav) esir
düşen müşrik kadınlar hakkında, «Gebe olan bir kadınla doğumuna kadar, gebe
oimayan kadınla da aybaşı hali İle Istibra olana kadar münasebette bulunulmaz.»
buyurmuştur.
[9]
Cumhurun delilleri:
1- Müslüman
olan kadınla müşrik kocası arasındaki ayrılığın yegane sebebi İslâmdır. Çünkü
müslüman olan bir kadının tekrar bir kafire verilmesi caiz değildir. Eğer aralarındaki ayrılığın sebebi kadının
islâm ülkesine hicret etmesi olsaydı, İslâm ülkesine izinli olarak gelen müşrik
bir kadının da kocasından ayrılması gerekirdi. Hiçbir fakiri böyle blrşeye
hükmetmemiştlr.
2- Mücahid
(ra)'den şöyle rivayet edilir: «Resulullah (sav), «Müslüman olan kadın henüz
iddette İken müşrik kocası da müslüman olursa kadın onun zevcesidir.» buyurmuştur.»
[10]
3- İbni
Abbas (ra)'tan şöyte rivayet edilmiştir:
«Resulullah (sav), kızı Zeyneb (r.anha)'i kocası Ebul As bin Rebia'ya
eski nikahı ile geri vermiştir. Zeynep Medine'ye hicret etmiş, kocası ise
Mekke'de müşrik olarak kalmıştı. Zeynep'in Iddeti dolmadan Ebul As bin Rebla da
müslüman oldu. Resulullah (sav) da Zeynep'i ona yeni bir nikah yapmadan geri
verdi,»
[11]
Kurtubî: «Fakat siz de
mümin kadınlar olduklarına bilgi edinirseniz onları kafirlere döndürmeyin.
Bunlar onlara helal değildir. Onlar da bunlara helal olmazlar.» âyeti kesin
şekilde ortaya koyuyor ki, mümin bir kadının kafir bir erkekle evlenmesi,
mümin bir erkeğin müşrik bir kadınla evlenmesi helal değildir. Bu âyete göre
müslüman bir kadının kocasından ayrılmasının yegane sebebi, kadının müslüman
oluşudur.»
[12]
Özet olarak Hanefİlere
göre, evli çiftten birisi müslüman olarak İslâm ülkesine hicret ederse
aralarında ayrılık vaki ofur. Darul İslama hicret e-den kadın Iddet beklemez.
Darul Harbten hicret ederek İslâm ülkesine gelen kadınla hamile olmadığı
takdirde İddet beklemeden evlenmek mubahtır. Çünkü Allahu taala «Sizin onları
nikahla almanızda mehlrlerlni verdiğiniz takdirde, üzerinize bir günah
yoktur.» buyurmuştur. Âyette, kocasından hicretle ayrıldığı için kadının İddet
beklemesini emretmemfştir.
Cumhura göre ayrılığın
yegane sebebi Darul İslama hicret değil, müslüman olmaktır. Eğer kadın
kocasıyla temas etmeden önce müslüman
olursa ayrılık hemen vaki olur, iddet beklemesi farz değildir.
Eğer kocası ile münasebette
bulunduktan sonra müslüman olursa
ayrılık iddetinin bitimiyle vaki olur. Eğer kadının İddetl dolmadan
kocası da müslüman olursa o yine onun karışıdır. Eğer kocası Iddet bitene kadar
müslüman olmazsa kadın ondan tamamen ayrılır.
Cumhurun bir başka delilleri
de Ebu Süfyan ila karısı Hind'in müs- lüman oluşlarıdır. Hind, kocasından
birkaç gün sonra müslüman olmuştur. Bu süre İçinde Iddeti dolmamış olduğundan
Ebu Süfyan ile eski nl- kanları ile yeniden birleştiler.
Her iki görüşün
delillerini özetle sergiledik. 8u hususta daha geniş bilgi için fıkıh kitaplarına bakılabilir.
«Kafir zevcelerinizi
(nikahınız altında) tutmayın.» âyeti, müşrik bir ka- dınla evlenmenin haram
olduğuna delalet eder. Nitekim «{Ey müminler)
Allaha eş tanıyan kadınlarla (müşriklerle) onlar İmana gelinceye
kadar evlenmeyin.» (Bakara: 221) âyeti
de müşrik bir kadınla evlenmenin haram
olduğuna delalet etmektedir.
Alimler, bu âyetlerin hiçbir semavî kitap
tanımayan putperest müşrik kadınlar
hakkında olduğunda ittifak etmişlerdir. Çünkü kitabî kadınlarla evlenmek caizdir. Zira Allahu taala,
«Namuskar, zinaya sapmamış ve gizil
dostlar edinmemiş (insanlar) halinde (yaşamanız şartıyla)... kendilerine
sizden evvel kitap verilenlerden yine hür ve İffetli kadınlar dahi, siz
onların mehirlerini ver(İb nikah «d)ince
(size helaldir).» (Maide: 5) buyurmuştur.
İbnl Munzır: «Önceki
alimlerin hiçbirisi kitap ehil kadınlarla evlenmenin haram olduğunu
söylememiştir.»
Fukaha, hiçbir semavi
dine inanmayan-müşrik bir kadınla evlenmenin
haram olduğunda icma
etmiştir. Kitap ehil yahudl ve hıristiyan kadınlarla evlenmenin mubah olduğunda da İcma
edilmiştir.
Yalnız Abdullah bin
Ömer (ra)'e, hıristiyan veya yahudl bir kadınla evlenme hususu sorulunca,
«Allahu taala müşrikleri müminlere haram kıl- mıştır. Ben bir kadının İsa (şov)
veya Allah (cc)'ın kullarından bir kula Rab
demesinden daha büyük bir şirk tanımıyorum.» demiştir.
Abdullah btn Ömer
(ra)'in bu sözü, kitabî kadınlarla evlenmenin haram olduğu değil, mekruh
olduğunu gösterir. Çünkü âyet kitabi bir kadınla evlenmenin mubah olduğunu
sarahatle bildirmektedir. Abdullah bin Ömer (ra)'in maksadı, böyle bir
evlilikteki mahzurlara dikkat çekmektir. Çünkü çocukların annelerine uyarak
yahudi veya hıristiyan olması, onların adetlerini adet edinmesi tehlikesi
vardır.
En doğrusunu Allah
(cc) bilir.
Resulullah (sav),
kadınlardan beyat almaya Mekke'nin fethinden sonra başladı. Resululfah
kadınlardan, «Ey peygamber, mümin kadınlar... sona beyatleşmeye geldikleri
zaman beyatlerini kabul et.» âyetinin ifade ettiği şartlar dahilinde beyat
almıştır. Resulullah kadınların beyatinl musa-faha ile değil sözle almıştır. Bu
hususta birçok sahih hadis mevcuttur.
Resulullah (sav)'ın
kadınlarla musafaha yapmaması, kadınlarla tokalaşmanın haram olduğuna delalet
eder.
Resulullah (sav)
erkeklerden beyat alırken onların ellerini tutar ve İslama, Allah (cc) yolunda
cihada, Resulullah (sav)'ın emirerini kabul ve İtaat edeceklerine dair beyat
alırdı. Kadınlarla yapılan beyatleşmede İse Resulullah (sav)'ın bir kadınla
musafaha ettiği tesbit edilmemiştir. Resulullah (savj'ın elini hiçbir kadının
elinin üzerine koyduğu da vaki değildir. Kadınların beyattnin yalnız sözle
olduğuna aşağıdaki naslar defalet etmektedir.
1- Buharî
Hz. Ayşe'den şöyie rivayet etmiştir: «Resulullah (sav), kocalarını terkederek
hicret eden mümin kadınları önce imtihan eder ve sonra «Ey peygamber, mümin
kadınlar... geldikleri zaman bey at ferin I kabul et.» âyetinin İhtiva ettiği
şart ve hükümleri bildirirdi. Bunları kabul e-den kadınlara, «Senden sözle
beyat aldım.» buyururdu. Alfah (cc)'a yemin ederim ki Resulutiah (sav)'m eli
beyatta hiçbir kadının eline değmemiştir.»
[13]
2- İmam
Ahmed bin Hanbel (ra). Emine bintl Rakfka'dan şöyle rivayet etmiştir; «Birkaç
kadınla beraber beyat İçin Resuiullah (sav)'a gittik. Ayette bildirilen
şartlarla bizden Deyat aldı. Bize, «Ayette sayılanlar sizin güç
yetirebileceğiniz şeylerdir.» dedi. Biz de Resulullah (sav)'a, «Allah ve
Resulü bize bizim nefsimizden daha merhametlidirler.» dedik. Sonra, «Ya
Resulullah, bizimle tokalaşmayacak mısın» dedik. Resulullah (sav), «Ben
kadınlarla tokalaşmam. Yüz kadının beyatmı sözle nasıl alırsam, bir kadının
beyatını da sözle alırım.» buyurdu.»[14]
3- Müslim
Hz. Ayşe'den (ra) şöyle rivayet eder: «Hz. Ayşe beyatı anlattıktan sonra
sözlerinin devamında, «Kadınlar Resulullah (sav), telkin? ettiklerini kabul ettikten
sonra kadınlara, «Ben sizden beyat aldım, gidin.» derdi. Allah (cc)'ın ismi İle
yemin ederim ki Resulullah (sav)'ın eli hiçbir zaman hiçbir kadının eline
değmedi. Resulullah (sav) kadınlardan yalnız sözle beyat alırdı.» demiştir.»
[15]
Hafız ibni Hacer:
«Resufullah (sav)'m, «Ben sizden sözle beyat aidim.» sözünün manası, «Tokalaşma
İle değil, sözle beyatleştim.» demektir. Çünkü erkeklerin beyatında adet olan
tokalaşmak idi.»
[16]
Rivayet edilen
hadislerin hepsi, Resulullah (sav)'ın kadınlardan sözle beyat aldığına delalet
eder. Resulullah (sav)'ın ne beyatta, ne de başka bir zaman bir kadınla
tokalaştığı vaki değildir. Masum olduğu halde Resulullah (sav)'ın kadınlarla
tokalaşmaktan kaçınması, doğru yolu ümmetine açıklamak ve öğretmek İçindir.
Resulullah (sav)'ın nezahetinden ve kalb temizliğinden hiçkimse şüphe
edemeyeceği halde onun beyat sırasında kadınlarla tokalaşmaz sözle beyat
alırdı. Halbuki beyat çok önemli bir İştir, öyleyse diğer erkeklerin
kadınlarla tokalaşması nasıl mubah olur. Diğer erkeklerde şehvet galiptir.
Fitneden emin olunamaz. Şeytan onların damarlarında dolaşmaktadır.
Bütün bu delillerden
sonra, bazılarının kadınlarla tokalaşmanın haram olmadığını İddia etmeleri,
İslâm şeriatına büyük bir İftiradır.
Alimler bu âyetin
muhtevası hususunda görüş ayrılığına düşmüşlerdir.
1- Bu
âyetten maksat, cenaze üzerine yüksek sesle ağiamamaktır. Bu, İbni Abbas'tan
rivayet edilmiştir.
2- Bu
âyetten maksat, cenaze üzerinde ağlarken bağırıp çağırmamak, yüzü
tırmalamamak, saçı yolup elbiseyi parça la ma m aktır. Cahiliye döne ti İnde
kadınlar bunları yaparlardı. Bu görüş de Zeyd bin Eslem'den rivayet edilmiştir.
3-
Resuiullah (sav)'ın bildirdiği İslâm
şeriatının bütün hüküm ve adablarım aynen kabul etmek, bütün yasaklarından
kaçınmaktır. Tercih edilen görüş budur.
Kurtubî: «Bu âyetin
tefsirinde sahih olan görüş şudur: Bu âyet Resuiullah (sav)'ın emrettiği
herşeyi yapmayı, yasak ettiği herşeyden de kaçınmayı emretmektedir. Bu umumi
yasağın içine cenaze başında sesli ağlamak, üst baş yırtmak, saç yolmak,
yabancı bir erkekle konuşmak ve tokalaşmak ve benzerleri de girer. Çünkü
bunların hepsi büyük günahlardandır. Nitekim Müslim'in rivayetine göre
Resuiullah (sav), «Ümmetimde dört şey cahiliye adetidir. Bunlardan birisi de
cenaze başında yüksek sesle ağlamaktır.» buyurmuştur.
[17]
1- Hicret
sebeblerinln öğrenilmesi için hicret eden mümin kadınların imtihan edilmeleri
lazımdır.
2- Biz
zahirle hükmederiz. Sırtarı ancak Allah (cc) bilir.
3- Allah
(cc)'a İman etmeyen putperest müşrik kadınlarla evlenmek haramdır.
4- Müslüman
olan kadın İle müşrik Kocasının arasındaki
nikah bağı kopar, kadın kocasına haram olur.
5-
Kadınlardan âyetin ortaya koyduğu şartlar üzerine beyat alınır.
6- Utülemre
İslâmın sınırları içinde itaat edilir.
7- Allah
(cc) tarafından inzal edilen herhangi bir kitaba inanan bir kadınla evlenmek
caizdir.
.
İslâm şeriatı,
putperest bir müşrik kadınla evlenmey) haram ettiği gibi, mü si uman bir
erkeğin Allah (cc)'a İman etmeyen. Kitap ve Resule, ölümden sonra dirilmeye
inanmayan bir kadını nikahında tutmasını da yasaklamıştır. Çünkü böyle bir
kadınla evlenmenin veya İslâm oiduktan sonra böyle bir kadını nikahında
tutmanın aileye, içtimaî hayata çok büyük zararları vardır. Çünkü müşrik bir
kadın kocasını, çocuklarını ve İslâm toplumunun çekirdeği mesabesinde olan
aileyj tehdit eder. Çünkü Allah (cc)'-ın kanunu, aile hayatının devamı İçin
ruhların birbiriyle imtizaç etmesini, kadınla erkeğin birbiriyle anlaşmasını
icabettirir. Bu, çiftlerin emin ve mesut bir hayat yaşamaları için zaruridir.
Çünkü karı ile koca arasındaki sevgi ve dayanışma ancak bu mesut hayat i)zerine
kurulabilir.
Bu imtizaç ve'anlaşma
birbirine zıt iki kalb arasında tahakkuk edemez, Çünkü birisi mümin, diğeri
müşriktir. Aralarındaki iman farkı, dalma birbirlerine düşman olmaya, çekişmeye
ve nefrete vesile olur. İşte bundan ötürü İslam, putperest bir müşrik kadınla
evlenmeyi hararrf kılmış ve o evliliği evlilik kabul etmemiştir. Çünkü müşrik
kadının dini, hayrı emreden serden uzaklaştıran, hıyaneti haram kılan, emanete
riayeti emreden bir din değildir. Müslüman bir erkeğin böyle bir kadınla mesut olması
mümkün değildir. Böyle bir kadın Allah (cc)'a ve ahirete inanan bir erkeğe
hayat arkadaşı olamaz, olması uygun değildir. Çünkü aralarında büyük bir
ayrılık vardır. Evlilik İse İmtizacı ve anlaşmayı İcabettirir. imtizaçta bir
evlilik hayatının ayakta durması mümkün değildir.
İman, mesut hayatı
ayakta tutan ve yerine hiçbir şeyin kaim olamayacağı bir duygudur. İmandan
yoksun olan kalb, kafbi imanla dolu olan bir İnsanın yanında bulunabilmesi,
tatmin olabilmesi mümkün değildir, işte bundan dolayı putpereset bir müşrfrkle
evlenmek haramdır.
[1] Kurtubî, age. C. 18, S. 62. Ebussuud, age, C. a, S. ıöO (Razi kenartnda). İbni Cevzi, age, C. 8. S. 240. Ebu Hayyan, age, C. 8, S. 256.
[2] Kurtubl. ege, C. İS, S. 64. Ebu Hayyan, age. C. 8, S. 2S7.
[3] Kurtubi, age, C. 18, S. 71. Ebu Hayyan, age, C. 8. S. 2S8. Razi, age, C. 8, S. 1S2.
[4] Alusi, Ruhu'l-Meani. C. 28, S. BO'den özetle.
[5] Kurtubî, age, C. 18. S. 02.
[6] Razi, age. C. 8, S. 181.
[7] Seyyid Kutub, Fizilal, C. 28, S. 67, 6. Baskı.
[8] Kurtubî. age. C. 18, S. 83. Cessas, age, C. 3, S. 438.
[9] Cessas, age. C. 3, S. 430.
[10] Kurtubi, age, C. 14, S. 66.
[11] Kurtubi, age. C. 14, S. 66.
[12] Kurtubi. age. C. w, S. 63
[13] Buhari. Kurtubi, age, C, 18, S. 71. Süyûti, age, C. a. S. 209. 456
[14] İmam Hanbel, Nesai, İbni Mace ve Ttnnizi, Alusi, age, C. 28, S. 01.
[15] Müslim. Kurtubi, age, C. 18, S. 71.
[16] İbni Hacer el-Askalanl, Fethü'r-Rabbanl, C. 8. S. 488.
[17] Kurtubî. age, C 16, S. 74.