MÜNAFIKÜN SÜRESİ 2

Meal 2

Dirayet Ve Rivayet Tefsiri 2

Meal 2

Dirayet Ve Rivayet Tefsiri 3

Münafıkın Tarifi 3


MÜNAFIKÜN SÜRESİ

 

Meal

 

 Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

1- (Ey Rasûlüm!) Münafıklar sana geldiklerinde «Şahid-lik ederiz ki sen Allah'ın peygamberisin» dediler. Allah da bilir ki sen elbette onun peygamberisin. Allah o münafıkların yalancı olduklarına şahidlik eder!

2- Onlar yeminlerini kalkan edinerek  (insanları) Allah'ın yolundan alıkoyarlar. Yaptıkları işler gerçekten ne kötüdür!

3- Bunun nedeni şudur: Onlar Önce iman edip sonra in­kâr ettiler. Bu yüzden kalpleri mühürlendi. Artık onlar anlamaz­lar.

4- (Ey Rasûlüm!)  Onları gördüğün zaman kalıpları  (dış görünüşleri)   hoşuna gider.  Konuştuklarında  sözlerini dinlersin. Onlar sanki elbise giydirilmiş kütüklerdir. Her gürültüyü kendi aleyhlerinde sanırlar. Onlar düşmandır. Onlardan sakın. Allah on­ların canım alsın. Nasıl olup da döndürülüyorlar! [1]

 

Dirayet Ve Rivayet Tefsiri

 

Medine Dönemi'nde nazil olmuştur. 11 ayettir.

(1-4)   (Ey Rasûlüm!) Münafıklar sana geldiklerinde...» Bu Ayetlerin Tefsiri

Bu surede münafıkların bahsi geçtiği için, sure bu ismi almış, tır. Sure Medeni'dir. Ayetlerinin adedi 11, kelimeleri 180, harfleri 776'dır.

«Münafıkların Rasûlullah'a gelmesi»nden maksat onun mecli­sinde hazır bulunmalarıdır. Münafıklardan Abdullah bin Übeyy ve »arkadaşları kastedilmektedir.

«Münafıklar yalan yeminlerini kalkan yapmaktadırlar», yani öldürülmekten, esir edilmek veya başka cezalardan kurtulmak hu-susunda yalan yeminlerini kalkan olarak kullanmaktadırlar.

Bu ayetlerin sebebi nüzulü hakkında Sahihi Buhari'de Zeyd bin Erkam'dan şöyle bir rivayet gelmiştir:

«Rasûlullah ile beraber bir gazadaydık. Abdullah bin Ubey bin Selül'ün «Rasûlullah'm yanındakilere infak etmeyin. Onlara mal vermeyin ki onun etrafından dönsünler. Eğer biz onun yanından dönüş yaparsak kesinlikle aziz olan, Medine'den zelil olanı çı­karacaktır» diyordu. Ben, münafık Abdullah bin Übey'in bu sözterini amcama zikrettim. O da bunları Rasûluîlah'a söyledi. JRasû-lullah beni çağırdı. Onları Rasûluîlah'a tekrarladım. O da Abdul­lah bin TJbey ve arkadaşlarını huzuruna çağırdı. Söylemediklerine dair yemin ettiler. Bunun üzerine Rasûlullah onu tasdik, beni tek zib etti. Bana hiçbir zaman dokunmayan bir felaket, bir üzüntü dokundu. Evde oturuyordum. Amcam bana «Senin maksadın Ra-sûlullah seni yalanlasın ve senden buğzetsin idi» dediğinde bu ayet­ler nazil oldu. Rasûlullah bana haber gönderdi ve ayetleri oku. duktan sonra «Allah seni tasdik etti ya Zeyd» dedi.

«onların iman etmeleri» şehadet kelimesini söylemeleridir. «Sonra kâfir olmalarnnd&n maksat küfürlerinin ortaya çıkması­dır. Ve Cenab-ı Hak onların şu sözünü Rasûluîlah'a haber verdi: «Eğer Muhammed'in söyledikleri haksa biz eşşekler olalım».

Ayrıca Tebük Gazvesi'nde «Bu kişi Kisra ve Kayser'in sarayla­rının kendisine açılacağını mı sanıyor? Bu uzak bir şeydir» demiş­lerde

«Allah onların kalbi üzerine mühür vurdu. Böylece onlar kü­für üzerinde öldüler. Onlar hiçbir zaman imanın hakikatini anla­yamadılar».

«Onları gördüğünde cisimleri hoşuna gider. Söyleseler sözle­rini dinlersin».

Abdullah bin Ubey iri yarı bir insandı. Azalan düzgün, yüzü parlaktı. Fasih konuşuyordu. Rasûluîlah'ın huzuruna kendisi gibi olan Cedd bin Kays, Muattip bin Kuşeyr gibileriyle geliyordu. On­ların da manzaraları ve fesahatları böyleydi. Cenab-ı Hak bu ayet­te onları duvara dayanmış ye içi çürümüş bir kütüğe benzetmek­tedir. Onlar akıllarını çalıştırmayan, ruhsuz cisimlerdir adeta...

«Her bağırtıyı aleyhlerinde sanıyorlar»; yani orduda bir hayvan ürkerek kaçsa veya kaybolsa, onun için bağınlan her sayhayı kendi aleyhlerinde söylenir zannederler. Çünkü kalplerinde korku vardır. Veya mescidde dinledikleri her sayhanın aleyhlerinde ol­duğu kanaatindedirler. Ve zannederlerdi ki Rasûlullah o sayha ile kendilerinin öldürülmesini emretmiştir. Daimi bir şekilde Allah'ın haklarında kanlarını ve mallarını helâl kılacak bir emir indirece­ğinden korkuyorlardı.

«Onlar düşmandırlar», yani düşmanlık hususunda zirveye çık-mışlardı. Çünkü düşmanların en düşmanı yüze karşı sırıtıp, şans karşı- kin ve buğzunu içinde saklayan düşmandır. [2]

 

Meal

 

5- Onlara «Gelin de Allah Rasûlü sizin için mağfiret dî Iesin» denildiğinde başlanın çevirirler ve sen onların büyüklük taslayarak uzaklaştıklarını görürsün.

6- (Ey Rasûlüm)  onlar için mağfiret dilesen de dileme-sen de birdir. Allah onları, hiçbir zaman bağıramayacaktır. Çün­kü Allah, yoldan çıkmış bir kavmi doğru yola iletmez.

7- Onlar;  «Allah'ın Rasûlü'nün yanında bulunanlara hiç­bir infakta bulunmayın ki sonunda dağılıp gitsinler» derler. Oy­sa göklerin ve yerin hazîneleri Allah'ındır. Fakat münafıklar (bu durumu)  kavramıyorlar.

8- Diyorlar ki: «Andolsun, eğer Medine'ye dönersek daha üstün olan daha alçak olanı oradan muhakkak çıkaracaktır». Üs­tünlük sadece Allah'a, Rasûlü'ne ve müminlere mahsustur. Fakat münafıklar (bu durumu) bilmezler.

g- £y iman edenler! Sakın mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah'ı anmaktan alıkoymasın! Kim bunu yaparsa onlar hüsrana uğrayanların tâ kendileridir.

10- Birinize Ölüm gelip de, «Ey Rabbim! Beni yakın bir sü­reye kadar erteleseydin de sadaka verip iyilerden olsaydım» deme­sinden önce size verdiğimiz nzıktan (Allah için)  harcayın!

11- Allah eceli geldiğinde hiçbir nefsi geri bırakmaz. Allah yaptıklarınızdan  haberdardır. [3]

 

Dirayet Ve Rivayet Tefsiri

 

(5-11)   «Onlara, gelin de Allah Rasûlü sizin için...» Bu Ayetlerin Tefsiri

Beşinci ayet nazil olduğu zaman onların sıfatlarını gözlerinin önüne serdi. Bunun üzerine aşiretleri onlara giderek «Siz nifakla rezil oldunuz. Rasûlullah'a vararak nifaktan tevbe edin. RasûluU lah'a, sizin için af talebinde bulunması için yalvann» teklifinde bulundular. Onlar ise başlarını istihza kabilinden salladılar. (İbn Abbas).

Abdullah bin Übey «Medine'ye döndüğümüzde en aziz olanu mız Medine'den en zelili çıkaracaktır» sözünü söyledikten sonra Medine'ye döndü. Birkaç gün sonra da Cenab-ı Hak ruhunu kab-zetti. Rasûl-ü Ekrem onun için af talebinde bulundu ve iç göm-leğini ona giydirdi. Bunun üzerine «Onlar öyle kimselerdir ki Al­lah'ın elçisinin yanında bulunan... ayeti celüesi indi.»

Onlar sanırlardı ki aziz olmak mal ve etbaın çokluğu iledir. Cenab-ı Hak yüceliğin ve kuvvetin Allah'a ait olduğunu beyan et-mek suretiyle onların bu zanlarının yanlış olduğunu ortaya koy-muştur.

«Allah'ın aziz olması» zatidir. Peygamberin aziz olması ise peygamberlikledir. Müminlerin aziz olması ise iman vasıtasıyla-dır. Birçok senedle şu rivayet gelmiştir:

Abdullah bin TJbey bin SelüTün Abdullah isimli oğlu sağlam bir müslümandı. Medine'ye girecekleri zaman kılıcım çekerek ba­basına: «Allah'a yemin ederim! Sen Muhammed en azizdir, ben en zelilim demedikçe kılıcımı kınına sokmayacağım (seni öldüre-ceğimj» dedi. Abdullah bin Ubey mecburen «Muhammed en aziz­dir, ben en zelilim» dedi.

«La Tulhikum» ibaresi sizi meşgul etmesin demektir. Allah'ın zikrinden maksat, namaz ve diğer ibadetlerdir. Yani mutlak iba­detler mânâsına gelmiştir. Hasan Basri'den gelen bir rivayete gö­re Allah'ın zikrinden maksat bütün farz ibadetlerdir. Dahhak ve Ata «Bu ayette zikir, farz olan namaz demektir» demişlerdir. El Kelbi «Rasûlullah ile cihad etmek manasınadır» demiştir. Fakat bazıları da «Kur'an manasınadır» demişlerdir. Fakat umumi olup, bütün bunları kapsaması daha makbuldür.

Keşşaf «Mal ve evlatlardan dünya kastedilmektedir» demiş­tir. Dünya için mal ve evlad tabirinin kullanılması dünya metaı arasında en fazla istenildiklerinden ileri gelmektedir.

«ölümün gelmesbm&en maksat, ölümün emareleri, mukaddi­meleridir. Binaenaleyh ayette muzafın takdiri vardır.

«Levla» kelimesi «Hella» kelimesinin mânâsım ifade eder ve istifham harfi olur veya La fazladır, lev, temenni ifade eder. [4]

 

Münafıkın Tarifi

 

Huzeyfe bin Yeman'dan münafıkın kim olduğu sorulmuş, ce­vap olarak «İslâm ile vasıflandırılan fakat onunla amel etmeyen kimsedir» demiştir. Bu kimse bugün, Rasûlullah'm dönemindeki münafıklardan daha zararlıdır. Çünkü onlar münafıklıklarını giz­lerlerdi. Bugünkü münafıklar ise bunu açığa vuruyorlar.

Buhari ve Müsim'de Ebu Hüreyre'den gelen bir hadiste «MÜ-nafikın alameti üç şeydir: Konuştuğunda yalan söyler. Va'dda bu­lunduğunda buna muhalefet eder. Emin sayıldığında hainlik ya­par» buyurulmuştur.

Allah'ın Rasûlü «Mümin konuştuğu zaman doğru söyler, sös verdiği zaman yerine getirir, emin sayıldığı zaman meseleyi ta­mamen emniyet içerisinde neticeye götürür» buyurmuştur. [5]

MÜNAFİKÜN SURESİ'NİN SONU

 



[1] Ali Arslan, Büyük Kur’an Tefsiri, Arslan Yayınları: 15/126.

[2] Ali Arslan, Büyük Kur’an Tefsiri, Arslan Yayınları: 15/127-129.

[3] Ali Arslan, Büyük Kur’an Tefsiri, Arslan Yayınları: 15/131.

[4] Ali Arslan, Büyük Kur’an Tefsiri, Arslan Yayınları: 15/132-133.

[5] Ali Arslan, Büyük Kur’an Tefsiri, Arslan Yayınları: 15/133-134.