MÜNAFIKUN SURESİ
Nifak, en adî
sıfatlardandır. Bu, anlayış ve gidişatta insanı iki yüzlü olmasını ve sahibini
bulunduğu ortama ayak uyduran çeşitli renklere bürünen bukalemun haline
gelmesini sağlayan bir mizaçtır. Yalan ve yalan üzerine yemin, münafıkların ilk
tabiatıdır. Münafıklar, kendilerini sağa sola savuran rüzgârın esmesine göre
yakınlık duyarlar veya uzaklaşırlar. Onların etrafında döndükleri sabit bir
mihverleri veya bağlandıkları belli bir yönleri yoktur. Onlar ancak özel
çıkarları ve menfaatleri peşinden koşarlar.
"Münafıklar, sana
geldiklerinde; 'Tanıklık ederiz ki, sen muhakkak Allah'ın el-çisisin.' derler.
Senin mutlaka kendisinin elçisi olduğunu Allah bilir ve Allah münafıkların
yalancı olduklarına şahitlik eder." (Münâfikûn: 1)
İnsanlara nifakın
gizlenmediği değişik konumları gerektiren günlük tekrarlanan olaylar olduğu
sürece, kuşkusuz ya sürçü lisan ile yahut ani gelişen olayları yorumlayarak
bunu ortaya koymak gerekir.
Münâfikûn Sûresi,
ikiyüzlüleri ortaya çıkarmış ve onların firar girişimlerini belgelemiştir.
Halbuki onlar, içindekileri gizleyerek çok güzel ve hoş görünmek isterler. Ama
kinleri onları alt eder. Bu yüzden muhacirlere ve onların sıkıntılarını çeken
en-sâra dil uzatmışlardır.
Burada bazen bazı
hizmetçiler arasında fecî kavgalar olur. Onlar Öfkelerini ortaya koymak için
çok kötü bir fitne çıkarmak ve kavga yapmak İçin gelirler.
"Onlar; 'Allah'ın
elçisinin yanında bulunanlar için hiç bir şey harcamayın ki dağılıp gitsinler.'
diyenlerdir. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır. Fakat münafıklar
bunu anlamazlar." (Münâfikûn: 7)
Allah muhacirleri,
mallarını ve evlerini Mekke'de bırakmayla, Ensâr'i da onları Medine'de
karşılamayla sınadı. İbni Übey'in, muhacirlere işkence etmek için ensârı
kışkırtarak, "biz 'besle köpeğini seni yesin' denilen insanlarla karşı
karşıyayız" veya:
Münâfikûn Sûresi • 577
Kur'ân-ı Kerîm'in Konulu
Tefsiri
"Onlar: Andolsun,
eğer Medine'ye dönersek, üstün olan, zayıf olanı oradan mutlaka çıkaracaktır,
diyorlardı. Halbuki asıl üstünlük, ancak Allah'ın, peygamberinin ve mü'mini
erindir. Fakat münafıklar bunu bilmezler." (Münâfikûn: 8)
demesi doğru mu? Bu,
İslâm ve İslâm ümmetine şer dokunmasını, birliğinin bölünmesini ve saflarının
dağılmasını isteyen bir kişinin sözüdür.
Abdullah b. Übey,
İslâm ve İslâm Peygamberi'nden hoşlanmadı. Çünkü O, hicretten Önce Medine'nin
liderliğine adaydı. Allah'ın elçisi oraya gelince O'nun için bir düş olan tacı,
ondan uzaklaştırdı. Ahmak herif, Allah'a ve âhiret gününe inanmış olsaydı,
dünya ve dünya içindeki tercih ettiği şeyin daha üstünü kendisinin olurdu. Gerçekten
küfür, bir karan bulunmayan aptallıktır. O adam, hata yapınca Allah elçisine
özür dilemek ve af istemek için gelseydi Allah O'nun tevbesini kabul ederdi.
Ama bunu yapmadı.
Sûre, basîret
sahiplerinin Allah'ı ve O'nun yanındakileri tercih etmelerini ve geçici
zevklere aldırış etmemelerini isteyerek son bulmuştur:
"Ey iman edenler,
mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah'ı anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa
işte onlar ziyana uğrayanlardır." (Münâfikûn: 9)
S78 • Münâfikûn Sûresi