TAHRiM SURESİ 2

 


TAHRiM SURESİ

 

Bu sure Medine'de nazil olmuştur. 12 ayettir. Efendimizin, bazı yi­yecekleri kendisine haram kılmasından bahseder.[1]

 

1- Ey peygamber, eşleriyin rızasını arayarak Allah'ın sana helal kıldığını, niçin haram ediyorsun.? Allah affedicidir, merhamet edici­dir.

2- Allah yeminlerinizin çözülmesini farz kıldı. Allah'dır sizin Mevlanız. O herşeyi bilen herşeye hükmedendir.

3- Hani peygamber eşlerinden birine (Hafsa) gizlice bir söz söyle­mişti. O eşi bu sözü (bir başka eşi Ayşe'ye) haber verdi. Allah'da Rasûlüne durumu açıkladı. (Peygamber eşlerinden birine) bunun bir kısmını bildirdi bir kısmını bildirmekden vazgeçti. Bunu ona (Hafsa'ya) haber verince (Hafsa) "bunu sana kim haber verdi?" dedi. (Peygamber'de) "bana herşeyi bilen, herşeyden haberdar olan haber verdi" dedi.

4- Eğer ikiniz de Allah'a tevbe ederseniz (iyi olur) Çünkü ikini-zinde kalbleri kaymıştı. Eğer onun (peygamberin) aleyhine birbiri­nize arka çıkarsanız şüphesiz O Allah Cebrail ve mü'minlerin salihi onun dostudur. Bunun ardından Melekler'de yardımcıdırlar.

5- Eğer O sizi boşarsa Rabbi ona sizden daha hayırlı, nıüslüman, mümin, itaatkar, tevbe eden, ibadete düşkün, oruç tutan, dul ve kız­lar verir.

İlk 5 ayet-i kerimede, Efendimiz (S.A.V)'in, muhterem eşleri ve bi­zim annelerimiz ile aralarında geçen bir olay bize hatırlatılır. Niye hatırlatılır? Peygamber Efendimizin şahsi hayatı Kur'ân-ı Kerim'e niye geçer? Evin içerisinde bir problem olmuş ve bu da bize Kur'ân-ı Kerim'le bildirilmiş.

Sevgili Peygamberimiz (S.A.V) bizim örneğimizdir. Kur'ân böyle ifade ediyor. Kur'ân'ın nasıl yaşanacağını, Allah (c.c) bize Peygamber Efendimizin hayatında göstermiştir. Hani bazı fikirler vardır kağıt üze­rinde güzeldir. Ama yaşanamamıştır.

Kur'ân-ı Kerim ise Allah kelamıdır. Bizim neyi nasıl yapacağımızı öğretmek üzere inmiştir. Ama lafız ve mana olarak kalmamış bunun nasıl yaşanacağı sevgili peygamberimizin hayatıyla da bize öğretilmiş­tir. O bizim örneğimiz. Bu ayetlerde, bu örneğin bir yönü bize bildiril­miş.

Bu beş ayet-i kerime de. şu ifade ediliyor. Sevgili Peygamberimizin eşleri arasında bazı kıskançlıklar nedeniyle bir huzursuzluk meydana gelmiş. Onların gönüllerini hoş etmek için, efendimize ve bütün insan­lara helal olan bir şeyi Peygamber Efendimiz kendisine haram etmiş.

Bu tefsirlerde bir çok hadisle örneklendirilmiştir. Ama çeşitli örnek­ler verilmiştir. Ayet-i kerime ondan bahsetmemiştir. Ayet-i kerime şundan bahsediyor ki, bize örnek olacak tarafı da bu zaten.

Rabbim Efendimize diyor ki ; "Eşleriyin gönlü için, onların rızası için sen, Allah'ın helal kıldığı bir şeyi kendine niye haram kılıyorsun?"

Burada bizim için çok önemli olan bir yön var. Allah'ın helal kıldığını kimsenin haram kılma salahiyeti yoktur. Bunu bileceğiz. Bakınız bu hakkı Allah, Peygamberine vermemiştir. Peygamberine vermediğine göre yeryüzünde hiçbir insan, Allah'ın helal kıldığını haram kılamaz. Allah'ın haram kıldığını da hiçbir insan helal kılamaz. Haram ve helal kılma hakkının Allah'a ait olduğunu bileceğiz.

Ancak Allah Rasûlü de, Allah'ın verdiği izin dahilinde, helâl veya haram koymuştur. Allah'ın haram kıldığını helâl kılmamış sevgili Peygamberimiz. Veya Allah'ın helâl kıldığı bir şeyi haram kılmamıştır. Kur'ân'ın sükût ettiği bir yerde, sevgili Peygamberimiz de helâl ve haram­lar koymuştur.

Efendimiz eşlerinden birine gizli bir sır vermiş ve bunu kimseye söylememesini istemiş. Ama o değerli annemiz tutmuş sevgili Peygamberimizin diğer bir eşine söylemiş. Bu olay] Allah (c.c) Sevgili Peygamberimize bildiriyor, Efendimizde eşine niye söyledin? diyor. Hanımı da diyor ki: Benim ona söylediğimi sana kim söyledi. Efendimiz de diyor ki: Her şeyi bilen herşeyden haberdar olan Allah (c.c) haber verdi.

Peygamber Efendimizin gönlünü kıran iki annemize Rabbim diyor ki: "Eğer tevbe ederseniz Allah tevbeleri kabul eder. Ama eğer ikiniz be­raber olur Peygambere karşı bir güçbirliği meydana getirecek olursanız, iyi bilin ki, Allah onun mevlasıdir, Cebrail onun dostudur ve bütün salih mü'minler de Peygamberin dostudur ve Melekler O'nun yardımcisıdır."

Bu olayın bize dönük örnek tarafı şu. Hz. Ömer'in de bu olayla ilgili, söyledikleri nakledilir tefsir kitaplarımızda. Hz. Ömer diyor ki: Biz Mekke'de iken evde kadınlarımıza söz söyleme hakkı vermezdik. Medine'ye hicret ettikten sonra baktım benim hanım çeşitli konularda bana karşı fikir-ileri sürüyor. Demiş ki: Ne zamandan beri sen bu hale geldin, geveze oldun?"

Hz. Ömer'in hanımı diyor ki: "Bizim örneğimiz sevgili Peygambe­rimiz değil mi? "Evet" diyor. "Git de sevgili Peygamberimizin evinde, eşlerinin ve senin kızın Hafsa'nm, Peygambere karşı söylediklerini, tavırlarını bir gör." Yani "sevgili Peygamberimizin eşlerine karşı mü­samahasını bir gör." Bunun üzerine Hz. Ömer gelir Hz. Hafsa ile uzun bir konuşması olur ve bu konuşmayı tefsir kitaplarımız bildirirler.

Peygamberimizin hanımları bizim analarımızdır ve onlar Hz. Peygamberin terbiyesinden geçmişlerdir. Buna rağmen Sevgili Peygamberimizi üzecek davranışlara girmişlerdir. Bu kadar üzücü dav­ranışlar yapmalarına rağmen, sevgili Peygamberimizin 9 tane hanımını bir nikahta tuttuğu dönemde bile, her hangi birisine, bir tokat dahi vur­madığını biz biliyoruz. Vurduğuna dair hiçbir hadis kitabında, hiç bir bilgi yoktur.

Bu ayetleri dinledik. Şimdi bizim yapacağımız, evlerimizde, iş yerle­rinde, dairesinde benim bu yazdıklarımı okuyan erkek kardeşlerim!! Sevgili Peygamberimizin eğitiminden geçen annelerimiz bile Efendimizi üzmüşlerdir. Sevgili Peygamberimiz sabretmiştir. Bir tokat vurmamış­tır ve onları üzücü bir kelime de kullanmamıştır. Bizim örneğimizde O'dur. Bizde eşlerimize merhametli davranmak zorundayız.

Allah (c.c) Peygamberimizin eşlerine diyor ki; Eğer Peygamber sizi boşarsa, Allah sizden daha hayırlısını O'na verir. O hanımların özellik­leri şunlardır. "Allah'a teslim olmuş kadınlar, gönülden iman etmiş ha­nımlar, kayıtsız, şartsız Allah'a gönül rızası ile itaat eden kadınlar, bu­hara işlediğinde hemen tevbesini yapan kadınlar, Allah'ın emrettiği her şeyi hemen yerine getiren. Yasaklarından tamamen kaçınan, ibadet deni­zinde yüzen hanımlar, bu dünyayı bir geçici yer kabul edip, dünya üze­rinde Allah'ın dinine hizmet için, her türlü yolculuğa hazır hanımlar ve hakkıyla aç günlerinde de, tok günlerinde orucunu tutan kadınlar" olma­larına rağmen. (Böylece bir kadın ve erkekte aranacak Özelliklerin bir kısmını öğrenmiş oluyoruz.) Bu kadınlardan dul veya bakire sizden daha hayırlı olanlarını, Allah O Rasûle verir buyruluyor.

Rabbim bu ayet-i efendimizin hanımlarına yönelik indiriyor. Ama sevgili Peygamberimiz, bu hakkını kullanmıyor. O değerli eşlerini bo-şamıyor. Ölünceye kadar onlarla beraber kalıyor.-Yani insandırlar hata yaparlar diyor.[2]

 

6- Ey iman edenler, kendinizi ve ailenizi ateşden koruyunki, Onun yakıtı insanlar ve taşlardır. O (ateş)'min üzerinde kaba ve güçlü meIekler vardır. Allah'ın onlara emrettiklerine karşı gelmezler ve em­redilenleri yaparlar.

Bu ayetin tefsirine bakmadan önce ben de şöyle bir kanaat oluş­muştu. Acaba ayet biraz bencillik mi veriyor? Tefsirine baktığımda bencilliğin olmadığını görüyorum. Bu şuna benzer. Bir bölgede bulaşıcı hastalık olduğu duyulsa, oraya doktorlar sevkedilir. Doktorlar oraya gittiklerinde ne yapar? İlk önce kendilerini karantinaya alırlar. Yani kendi ağızlarına belirli bezler sarmak gibi, bazı korunma yöntemlerini kullanırlar. Daha sonra hastalarını tedaviye yönelirler.

Allah (c.c) de her cana, -burada kadın erkek ayrımı yapılmamıştır-hitab etmiştir. "Ey iman edenler" diyor. Bu ayeti duyan hanımlar bile­cekler ki, cehenneme, karşı önce kendi canlarım koruyacaklar sonra ailesini koruyacaklar. Çocuklar bizim ciğer parelerimiz, eşimiz hayat arkadaşımız. "Ehliküm'ün" içerisine çocuklardan tut.unda bir şehre ka­dar hepsi girer.

Gücümüzün yettiğince, ulaşabileceğiniz tüm insanlar, bu "Aileniz" kelimesinin içerisine girer. Komşunun evi yansa, herkes gücü oranında yardıma koşarlar. Ya çocuklar imansız bir eğitimden geçirilirken, göz yumulacak olursa ve cehennemde yakılmasına sebep olacak, putpe­restlik bilgileri veriliyorsa, her akşam temizlemeniz gerekiyor. Analar-babalar yavrularınızı seviyorsanız!, her akşam çocuklarınıza okuldan dönüşlerinde mutlak surette, Allah'ı hatırlatınız. Allah'a ve Rasûlüne olan bağlılığında şüpheye düşmesin.

Dünya da hiçbir ana çocuğunu yakamaz. Öyleyse çocuklarımızın biz hergün bedenlerine haram lokma ilave etmek suretiyle cehenneme ha­zırlamayalım. Çocuklarımızın bilgisine imansızlık, Allah'a isyan bilgisi, Allah'ı devreden çıkarıp, insanları devreye sokma bilgisi verenlerle mü­cadele edelim. Çocuklarımızı cehenneme götürme şebekelerine karşı mücadele edelim. Cehennemi tarif ederken Allah (c.c); orada melekler vardır. Çok kuvvetli melekler vardır. Onlar Allah'a hiçbir şekilde isyan etmezler, emredileni yerine getirirler.[3]

 

7- Ey kafirler!, bugün özür dilemeyin. Ancak yaptıklarınızla ceza­landırılacaksınız.

Günümüzde Özellikle sağ aydın diye isimlendirilen aydınlarımızdan bir kısmı diyor ki; "yahu hocam gavura, "gavur" demiydim." diyorlar. Peki dedim Kailrün suresini okuyalım mı okumayalım mı?

"Ey kafirler! Bu gün özür beyan etmeyin." Yani mahşer yerinde özür beyan etmek yok. Ahiret mazeret yeri değildir. Mazeret yeri bu dünya­dır. Bu dünyada iken aklımızı başımıza alacağız. Bu dünyada iken Rabbimizin verdiği elle Rabbimize hizmet edeceğiz. Rabbimizin verdiği dille Rabbi zikredeceğiz. Rabbimizin verdiği bedenle Rabbimize karşı görevlerimizi yerine getireceğiz. Siz"YaptıkIarınızm karşılığını bula­caksınız" diyor Allah (c.c).[4]

 

8- Ey iman edenler, nasuh tevbesiyle Allah'a tevbe edin. Umulurki Allah kötülüklerinizi gizler ve sizi altından ırmaklar akan cennetlere koyar. O gün Allah peygamberi ve iman edip onunla beraber olanları rusvay etmez. Onların nuru önlerinde ve sağ taraflarında koşar.

"Rabbimiz bizim nurumuzu tamamla, bizi afvet. Şüphesiz sen her-şeye gücü yetensin" derler.

.Mü'min insan hatasız insanmırîır? Değil. Mü'min hatalıdır. Hatasız mü'min yoktur. Bizim hatalarımızı Kur'ân düzeltiyor. Allah Rasûlünün hatası Rabbim tarafından düzeltiliyordu.

Ey iman edenler! Allah'a karşı nasuh tevbesi yapınız. Nasuh; arabm dilinde yırtılmış elbisenin yırtık yerini dikme için kullanılıyor. "Nasahtü's-Sevbe" "Elbiseyi diktim" manasına geliyor. İnsanın hayat kumaşı dünyaya gelirken tertemiz, pırıl.pırıl geliyor.

Çocuk dünyaya günahsız olarak geliyor. Ar daman sağlam olarak dünyaya geliyor. Ama ergenlik çağına geldiğinde, iradesi kendi eline tam olarak verildiğinde işlediği her günah sonucunda o ar damarından bir çatlama meydana geliyor. Tedavisi mümkün değil mi? Mümkün. Nasıl ki, vücudumuzda bir arıza meydana geldiğinde, doktorlarımız orayı yarıyor, hastalığı alıyorlar, sonra da dikiyorlar. Ar damarımızda da bir çatlama meydana geldiğinde, binlerce günah işlendiğinde Allah (c.c), tevbe iğnesiyîe o eksiklerimizi dikmeyi nasib etmiştir.

"Nasuh tevbesini" Mevlana şöyle anlatılıyor: "Nasuh diye bir adam vardı. Röntgencilik hastalığı vardı. Bunu gerçekleştirmek için en iyi ye­rin kadınlar hamamı olduğunu gördü. Yüzündeki kılları aldırdı, kadın el­bisesi giydi ve tellak olarak kadınlar hamamına girdi.

Hamamda tellaklık yaparken, bir gün şehrin valisinin hanımı ha­mama gelir ve çok değerli yüzüğünü kaybeder. Her taraf arandı ama yüzük bulunamadı. Bu sefer hamamcı bütün kapıları kapattı, bütün her­kesin elbiselerini aradı yok. Dediki; hamamdaki herkesin peştemalle-rinin içine dahi bakılacak. Bütün hamamdakileri sıraya dizdi. (Bizim Nasuh efendi de 7. sırada duruyor) Birinci ikinci hanım arandı yok.

O anda Nasuh diyordu ki: "Ya Rabbiî Yüzümü kara çıkarma. Bu gün benim ayıbımı ortaya1 dökmezsen, bir daha mı? Asla böyle suçu işle­mem. Derken 4. kadında yüzük bulunmuş. Nasuh'un ayıbı ortaya çıkmarnış. Ancak Nasııh da oradan çıktıktan sonra bir daha harama bak­madı." diyor.

Burada Mevlana'nın anlatmak istediği şu. Sıra kendine doğru gelir­ken Nasuh'un yaptığı dua varya, işte o dua da Nasuh hem dili ile dua ediyor, hem de vücudunun bütün hücreleri ile dua ediyor. İşte makbul dua budur. Ama bizim dualarımız ise çok farklıdır.

Şirk hariç tevbesi kabul edilmeyecek günah yoktur. Şirk de, "kelime-i tevhid'le" yok edilir. "Umulur ki Rabbiniz, eğer tevbe ederseniz bütün günahlarınızı affeder. Sizi Altından ırmaklar akan cennetine koyar. Allah o gün, Peygamberini ve iman edenleri rüsvay etmez. O mü'minle-rin yüzlerinde öyle-bir nur olur ki; onların önlerinden ve arkalarından o nurları parlar durur.

Rablerine derler ki; Ya Rabbi! Bizim nurumuzu tamamla. Bizim nu­rumuzu devam ettir. Bizi affet. Sen her şeye kadirsin."[5] amin.[6]

 

9- Ey Peygamber, kafirlere ve münafıklara karşı cihad et ve onlara sert davran. Onların yeri cehennemdir. Orası ne kötü bir dönüş yeri­dir.

Sevgili Peygamberimizi dışarıdan Roma devleti sıkıştırmaktadır.

İşte münafıklar dıştaki düşmanlara yardım ediyor. Böyle bir dönemde Rabbim peygamberine diyor ki: Ey Peygamber! Kafirlere ve münafık­lara cihad et.

Cihad et ne demek? Kılıcını çek demek mi? Hayır. Bu adamlar ce­henneme doğru koşuyorlar, bu adamların da önüne geç. Bu adamlarda yanmasın. Eğer devam edecek olurlarsa onlara çok güçlü bir şekilde engel ol. "Onlara karşı kuvvet hazırla." Eğer bunlar hele cehenneme doğru koşup gidecek olurlarsa, Rabbim diyor ki; "onların sığınağı ce­hennemdir, O ne kötü dönüş yeridir."[7]

 

10- Allah kafirlere Nuh'un hanımı ile Lut'un hanımını örnek verdi. İkiside bizim salih kullarımızın (nikahı) altında idiler. İkiside (iman etmemekle) ihanet ettiler. O ikisi (iki peygamber) onları (eşlerini) hiçbirşeyle Allah(azabin)'dan kurtaramadılar. "Ateşe giren­lerle beraber sizde girin" denildi.

11- Allah firavunun hanımını da örnek verdi. Hani o kadın "Rabbim benim için katından cennette bir ev yap, beni firavundan ve yaptığından ve zalimler topluluğundan beni kurtar" demişti.

12- Namusunu koruyan, İmran kızı Meryemi de (örnek verdi) Biz ona ruhumuzdan üfürdük. O Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını tasdik etti ve itaat edenlerden oldu.

Bu üç ayet-i kerimede de Allah (c.c) bize örnekler veriyor. Nuh (A.S)'in hanımıyla, Lut (A.S)'ın hanımı Örnek veriliyor. Bu iki kadın koçalarının peygamber olduğuna inanmadılar. Kafirlerle beraber helak ol­dular ve cehennemlik oldular.[8]

Bu niye anlatılır bize? Bazıları der ki; İslâm'ı hiç yaşamadığı halde, hatta karşı olduğu halde, benim böyle olduğuma bakmayın benim de­dem üç defa haccetmişti, kocam iki defa hacca gitmişti. Hanım efendi kocan Peygamber olsa faydası yok. Bak Nuh (A.S)'m hanımı da, Lut (A.S)'ın hanımı da aynı şekilde cehennemlik oldular.

Rabbim bu ayetler de Firavun'un hanımının da cennetlik olduğunu ifade ediyor. Yıllarca Firavun'un yanında yaşamış ama Musa (A.S) peygamberliğini duyurduktan sonra Musa (A.S)'a imân etmiş ve Firavun tarafından işkence ile öldürülmüştür.

İmanlarından dolayı kadınlara işkence edenler, Firavun'un neslini devam ettiriyorlar.!

Meryem validemiz bize örnek olarak veriliyor. îmran'ın kızı olan Meryem validemizin namusunu Allah (c.c)'ın koruduğunu ve ona üfür-düğünü ve ondan İsa (A.S)'ın meydana geldiğini, Allah'ın kitabını ve kelimelerini tasdik ettiğini ve bundan dolayı, Allah'a gönülden ibadet edenler arasına girdiğini ifade ediyor. Bütün bu iman eden hanımlar bi­zim örnekler imizdir.[9]



[1] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 7/533.

[2] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 7/533-537.

[3] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 7/537-538.

[4] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 7/539.

[5] Hadid 12

[6] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 7/539-541.

[7] Tevbe 73

  Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 7/541542.

[8] Lut'un hanımı için bakınız;Araf 83, Hud 81

[9] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 7/542-543.