Nuh suresi yirmi sekiz
âyettir. Mekke'de nazil olmuştur.[1]
Rahman ve Rahim olan
Allanın adıyla.
1- Biz Nuh'u kavmine "Can yakıcı bir azap
gelmeden önce onları uyar." diye Peygamber olarak gönderdik.[2]
2- Nuh şöyle
dedi: "Ey kavmim, ben, şüphesiz ki sizin için apaçık bir uyarıcıyım.[3]
3-4- Allaha
ibadet edin. Ondan korkun ve bana itaat edin ki, Allah günahlarınızı bağışlasın
ve sizi muayyen bir vakte kadar ertelesin. Allahın tayin ettiği ecel geldiği
zaman, asla ertelenmez. Keşke bunu bir bilseydiniz.
AIlah teala bu âyet-i
kerimelerde, Hz. Nuh'u Peygmaber olarak kavmine gönderdiğini ve ona kavmini,
tufan gibi can yakıcı bir azabın gelip çatmasından önce uyarmasını emrettiğini,
Hz. Nuh'un da, Allanın verdiği emre uyarak, kavmini uyardığını ve onlara şöyle
dediğini beyan etmektedir.
"Ey kavmim, ben
sizi, Allanın azabına uğramanızdan sakındıran, açık bir uyarıcıyım.
İnkarınızdan dolayı bu azaba uğratılmaktan kaçının. Allaha kulluk edin, putları
bırakın. Ona iman edip salih ameller işleyerek ondan korkun. Size emrettiğim ve
yasakladığım şeylerde bana itaat edin ki Allah günahlarınızı affetsin ve sizi,
eceliniz gelinceye kadar ertelesin. Ceza! andı rm as in. Allanın, levh-i
mahfuzda, yaratıkları için yazdığı ecel geldiği zaman asla ertelenmez. Keşke
sizler bunu bilmiş olsaydınız. İşte o zaman Allaha itaat ederdiniz.[4]
5- Nuh şöyle dedi: "Rabbim, kavmimi gece
gündüz imana davet ettim.[5]
6- Davetim
onları, senin yolundan daha çok uzaklaştırmaktan başka bir şeye yaramadı.[6]
7- Doğrusu
ben, bağışlaman için onları ne zaman imana davet ettiy-sem, onlar parmaklarını
kulaklarına tıkadılar. (Beni görmemek için) elbiselerine hüründüler
(inkarlarında) ısrar ettiler ve büyüklendikçe büyüklendiler.[7]
8- Sonra ben
onları açıkça imana davet ettim.[8]
9- Sonra da onlara, bazen açıktan açığa, bazen
de gizliden gizliye hakkı tebliğ ettim.[9]
10- Ve şöyle dedim: "Rabbinizden
bağışlanmanızı dileyin. Şüphesiz ki o, çok bağışlayandır.[10]
11- Size
gökten bol bol yağmur indirsin.[11]
12- Size çok mallar ve oğullar versin, bahçeler
bağışlasın. Irmaklar akıtsın.
Nuh, kavmine, rabbinin
peygamberliğini tebliğ edip onlan uyarınca onlar Nuh'a karşı çıktılar.
Kendilerine, rabbi tarafından getirdiklerini reddettiler. Bunun üzerine Nuh,
onları, rabbine şikayet ederek şöyle dedi: "Ey rabbim, ben kavmimi, gece
gündüz seni birlemeye, sana kulluk etmeye davet ettim. Onlan, senin
cezalandırmandan ve kahrından sakındırdım. Fakat benim onları davet etmem,
onların, haktan daha fazla kaçmalarından başka bir şeye yaramadı. Ben onları,
günahlarını affetmen için seni birlemeye ve sana itaat etmeye her davet
ettiğimde, davetimi işitmemek için parmaklarını kulaklarına tıkadılar. Beni görmemek
için elbiseleriyle yüzlerini örttüler. Şer ve inkarlarında ısrar ettiler. Hakka
boyun eğmeyi gururlarına yedirmeyip büyüklendikçe büyüktendiler. Sonra ben
onları, açıkça davet ettim. Daha sonra da davetimi iyice açıkladım. Başbaşa
kaldığımızda, onlan gizli olarak da davet ettim. Ve onlara dedim ki: "Siz,
rabbi-nizden, günahlarınızın affını dileyin ve inkarcılığınızdan vazgeçip ona
tevbe edin, onu birleyin ve ibadeti sadece ona yapın ki sizi bağışlasın. Zira
o, kendisine yönelenin tevbesini çokça kabul edendir. Eğer sizler, tevbe eder,
rabbinizi birler ve ona samimi olarak kulluk edecek olursanız sizin üzerinize
gökten ard arda yağan yağmurlar gönderir de rızkınızı bollaştınr. Bununla
birlikte rabbiniz size mallar ve oğullar verir. Mallan ve oğullan 'olanların da
mal ve oğullarını artırır. Sizin.için çeşitli bahçeler meydana getirir ve
bahçelerinizi, ekinlerinizi sulayacağınız pınarlar var eder.
Nuh (a.s.)ın, kavmini
dine davet etmesi, onla™ haktan uzaklaştırmaktan başka bir şeye yaramamıştır.
Bu hususta Katade diyor ki: "Bize nakledildiğine göre, Nuh kavminden
insanlar oğullarını tutup Nuh (a.s.)a götürürmüş ve onlara "Bundan kaçın.
Sakın seni baştan çıkarmasın. Beni de babam, senin gibi iken tutup buna
getinniş ve benim seni bundan sakındırdığım gibi o da beni
sakın-dırmiştı." derdi.
Nuh (a.s.) kavmine,
Allahtan af diledikleri takdirde Allanın onlara bol bol yağmur vereceğini
söylemiştir.
Şa'bi diyor ki:
"Bir gün Ömer b. el-Hattab, yağmur duasına çıktı ve orada istiğfar
dilemekten başka bir duada bulunmadı. Geri dönünce: "Ey müminlerin emin,
senin, Allahtan yağmur istediğini duymadık." dediler. Hz. Ömer de onlara
şu cevabı verdi: "Ben, yağmuru, kendileriyle yağmur istenen, göğün
kepçele-riyle istedim." Hz. Ömer bundan sonra "Rabbinizden
bağışlanmanızı dileyin. Şüphesiz ki o, çok bağışlayandır. Size gökten bol bol
yağmur indirsin." âyetlerini okudu. Daha sonra da: "Ey kavmim,
rabbinizden af dileyin. Sonra ona tevbe edin ki, size gökten, bol bol yağmurlar
indirsin, kuvvetinize kuvvet katsın. Suçlular olarak yüz çevirmeyin."[12]
âyetini okudu.
Hz. Nuh, kavmine
Allahtan af dilemeleri halinde Allanın, kendilerine, mallar, oğullar, bahçeler
ve nehirler vereceğini zikretmiştir. Bu hususta Katade diyor ki: "Nuh
(a.s.) kavminin dünyaya tamahlarından dolayı boyunlarının kırıştığını görmüş
ve onlara: "Gelin Allaha itaat edin. Bunu yaparsanız, hem dünyayı hem de
âhireti elde edersiniz." demiştir.[13]
13- Size ne
oluyor da Allaha yüceliği yakıştırâmıyorsunuz?
Bu âyet-i kerime,
çeşitli şekillerde izah edilmiştir. Mücahid'e Dehhak'a ve Ali b. Talha'mn
Abdullah b. Abbas'tan naklettiğine göre âyetin manası şöyledir: "Size ne
oluyor da, Allaha büyüklüğü yakıştırâmıyorsunuz?"
Said b. Cübeyr'in,
Abdullah b. Abbas'tan naklettiğine göre âyetin manası "Size ne oluyor da
Allaha hakkıyla tazim etmiyor ve onu ululamıyorsunuz?" şeklindedir.
İbn-i Abbas'tan
nakledilen başka bir görüşe göre âyetin manası şöyledir: "Size ne oluyor
da Allahın azametini bilmiyorsunuz?"
Katade'ye göre âyetin
manası şöyledir: "Size ne oluyor da,.heticenin Ala-ha ait olduğunu kabul
etmiyorsunuz? İbn-i Zeyd'e göre âyetin manası "Size ne oluyor da itaatin
Allaha ait olduğunu ümit etmiyorsunuz?" şeklindedir.
Taberi ise âyetin
'"Size ne oluyor da Allahın azametinden dolayı ondan.
korkmuyorsunuz?" şeklinde izah edilmesinin daha doğru olduğunu
söylemiştir.[14]
14- Oysa o
sizi, çeşitli merhalelerden geçirerek yaratmıştır.
Âyette geçen
"Çeşitli merhaleler" ifadesinden maksat, Abdullah b. Ab-bas ve
Dehhak'a göre, önce menisonra kan pıhtısı sonra da bir parça et olma
merhaleleridir.Mücahid'e göre ise bu merhalelerden maksat, önce topraktan sonra
meniden daha sonra da kan pıhtısından meydana gelen merhalelerdir.
Katade'ye göre ise bu
merhalelerden maksat, önce meni sonra kan pıhtısı sonra kemikleşme daha
sonrajcemikleri etle kaplama son olarak da insanı bambaşka bir varlık haline
getirip onda tüyler bitirme merhaleleridir. İbn-i Zeyd'e göre ise bu merhaleler
meni, meninin kana karışması, sonra kanın meniye galip gelerek kan pıhtısı
halini alması, daha sonra bir parça et haline gelmesi sonra kemikleşmesi daha
sonra da kemiklerin etle bürünmesi merhaleleridir.[15]
15- Allahın,
yedi göğü tabaka tabaka nasıl yarattığını.[16]
16- O tabakalar içinde ay'ı nasıl bir nur, güneşi
de nasıl bir kandil yaptığını görmez misiniz?
Nuh, müşrik olan kavmine
karşı konuşmasına devamla onlara şöyle demiştir: "Ey kavmim, siz, bakıp
ibret almıyor musunuz ki Allah, yedi göğü birbiri üzerine konmuş tabakalar
halinde nasıl yarattı ve bu göklerde ay'ı bir nur güneşi de bir kandil yaptı?
Abdullah b. Amr b. el-Ass diyor ki: "Ay
ile güneşin asıl ışıkları göklerdedir. Bunu anlamak için dilerseniz şu âyeti
okuyun: "Allahın, yedi göğü tabaka tabaka nasıl yarattığını, o tabakalar
içinde ay'ı nasıl bir nur, güneşi de nasıl bir kandil yaptığını görmez
misiniz?"
Dehhak ise şöyle
demiştir: "Ay, yedi göğün yaratıldığı anda yaratılmıştır. Zira Allah
teala: "Ay'ı yedi kat gökte bir nur yaptı." buyurmaktadır.[17]
17- Allah
sizi yerden bir bitki gibi bitirdi.[18]
18- (Öldükten) sonra sizi tekrar oraya döndürecek
ve (oradan yine diriltip) çıkaracaktır.[19]
19-20- Geniş
yollarında gezip dolaşasınız diye Allah yeri sizin için halı gibi serip
döşedi."
Nuh (a.s.) kavmine
karşı sözlerine devamla diyor ki: "Allah sizi yeryüzünün toprağından
yarattı. Öldükten sonra sizi tekrar oraya döndürüp toprak yapacaktır. Kıyamet
kopunca da sizi diriltip, ölmeden önceki halinize getirerek topraktan
çıkaracaktır. Allah, yeryüzünü de sizlere, serilen halılar haline getirmiştir
ki yeryüzünde çeşitli yollardan gidip gelerek ihtiyaçlarınızı karşıiayası-nız.
Nuh (a.s.) Allanın
kudretini ve azametini kavmine hatırlatmak için onun, gökleri ve yeri nasıl
yarattığını, yeryüzünü insanların yaşaması için nasıl müsait hale getirdiğini
anlatmış ve bunları yaratana kulluk edilmesini, ona ortak koşmanın çirkin bir
şey olduğunu pekiştirerek söylemiştir.[20]
21- Nuh
şöyle dedi: "Rabbim, kavmim bana isyan etti. Malı ve evladı kendisine
zarardan başka bir şey vermeyen kimseye uydu.[21]
22- Onlar
büyük tuzaklar kurdular.
Nuh, Allaha yönelerek
kavmi hakkında şu şikayete bulundu: "Rabbim, kavmim bana isyan etti.
Emrime karşı geldi. Onları davet ettiğim hidayeti ve hakkı reddettiler. Onlar
beni dinleyecekleri yerde malı ve evladı çok olanı dinlediler. Halbuki onun
malı ve evladı, kendisini zarara uğratmak ve Allahtan uzaklaştırmaktan başka
bir şey yapmamıştır. Onlar bu inkarlanyla da kalmayıp büyük tuzaklar
kurmuşlardır. Kendilerine tabi olanlara doğru yolda olduklarım telkin etmişler
ve onları aldatmışlardır.[22]
23-
"Sakın ilahlarınızı bırakmayın "Vcd" "Suva"
"Yeğus" "Ycuk"-"Ncsr" gibi putlarınızdan
vazgeçmeyin." dediler.
Abdullah b. Abbas
diyor ki:
"Nuh kavminin
taptığı putlar daha sonra Araplara intikal etmiştir. Ved isimli put,
"Dumetül Cendeİ" denen yerde bulunuyordu. Ve Kelb kabilesine aitti.
"Suva" Huzeyl kabilesine aitti. "Yeğus" Murat kabilesine
aitti. Daha sonra Sebe' de bir vadinin içinde bulunuyordu. Ve öutayf oğullarına
ait olmuştu. "Ye-uk" Hemdan oğullarına aitti. Nesr ise himyerlilerin
"Zilkila" ailesine aitti. AsIında bu isimler Nuh kavminden salih
kimselerin adlarıydı. Bunlar ölünce şeytan bunların kavimlerinin oturdukları
meclislerde bunları hatırlatarak timsaller dikmelerini ve bu timsallere onların
adlarını vermelerini telkin etmiş onlar da bunu yapmışlardır. Önceleri bu
şeylere tapılmıyordu. Bunları dikenler ölüp gidince ilim de (bunların ne için
dikildikleri konusundaki bilgilerde) silinip gitti. Böylece bu putlara ibadet
edilmeye başlandı.[23] ^
Katade de bu putların
hikayesini bu şekilde izah etmiştir.[24]
24- böylece
bir çok insanı sapıttılar. Sen bu zalimlerin sadece sapıklıklarını
artır."
Nuh, sözlerine devamla
şöyle demiştir: Bu putlara tapanlar, kendileri haktan saptıkları gibi bir çok
kimseyi de doğru yoldan saptırmışlardır. Ey rab-bim, sen zalimlerin kalblerini mühürleyerek sadece sapıklıklarını
artır.
Hz. Nuh, kavminin
inkarcılıkta ısrar etmesi ve kendisine karşı gelmesi üzerine onların aleyhine
duada bulunmuş Allah teaîa da duasını kabul ederek onları suda boğmuştur.[25]
25- Onlar,
işledikleri günahlarından dolayı tufanda boğuldular. Peşinden, yakıcı bir
ateşe atıldılar ve kendilerini azaptan kurtaracak, AİIah-tan başka yardımcılar
bulamadılar.
Nuh kavmi inkarlarında
inatçılıkları ve peygamberlerine karşı gelmeleri gibi günahlarının çok oluşu
sebebiyle Allah tarafından suda boğuldular. Suyun dalgalarından çıkarılıp
cehennem ateşine sokuldular. Onlar, kendileri için Allahtan başka hiçbir
yardımcı bulamadılar. Allahm, kendilerini cezalandırmasına karşı koyamadılar.[26]
26- Nuh şöyle dedi: "Rabbim, kâfirlerden,
yeryüzünde dolaşan tek kişi bırakma.[27]
27- Eğer
onları yeryüzünde bırakırsan kullarını saptırırlar ve ancak günahkar ve kâfir
çocuklar doğururlar.
Katade diyor ki:
"Nuh (a.s.) bu duasını şu vahiy kendisine geldikten sonra yapmıştır.
"Nuh'a şöyle vahyedildi: "Daha Önce iman etmişlerden başka artık
kavminden hiçbir kimse iman etmeyecektir. Yaptıklarından dolayı sakın
üzülme."[28]
28- Rabbim,
beni, anamı, babamı, evime mümin olarak gireni, mümin erkekleri ve kadınları
affet. Zalimlerin ise sadece helakini artır.
Nuh daha sonra şöyle
demişti: "Rabbim, beni affet, günahlarımı ört. Anamı babamı da affet ve
günahlarını ört. Benim mescidime ve namazgahıma girenleri de affet. Bütün
mümin erkek ve kadınları da affet. İnkarlanyla kendilerine zulmedenlerin ise
sadece zararlarını artır. Dünya ve âhirette hüsrana uğrat."
Mücahid diyor ki:
"Kavmi önceleri Nuh'u dövüyordu. Öyle ki o, bayılıyordu. Kendisine
gelince de "Ey rabbim, sen, kavmimi affet çünkü onlar bilmiyorlar."
diyordu.[29]
[1] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri,
H
[2] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri,
Hisar Yayınevi: 8/433.
[3] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri,
Hisar Yayınevi: 8/433.
[4] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri,
Hisar Yayınevi: 8/433-434.
[5] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri,
Hisar Yayınevi: 8/434.
[6] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri,
Hisar Yayınevi: 8/434.
[7] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri,
Hisar Yayınevi: 8/434.
[8] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri,
Hisar Yayınevi: 8/434.
[9] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri,
Hisar Yayınevi: 8/435.
[10] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri,
Hisar Yayınevi: 8/435.
[11] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri,
Hisar Yayınevi: 8/435.
[12] Hud Suresi, 11/52
[13] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri,
Hisar Yayınevi: 8/435-436.
[14] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri,
Hisar Yayınevi: 8/436.
[15] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri,
Hisar Yayınevi: 8/437.
[16] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri,
Hisar Yayınevi: 8/437.
[17] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri,
Hisar Yayınevi: 8/437.
[18] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri,
Hisar Yayınevi: 8/438.
[19] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri,
Hisar Yayınevi: 8/438.
[20] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri,
Hisar Yayınevi: 8/438.
[21] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri,
Hisar Yayınevi: 8/438.
[22] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri,
Hisar Yayınevi: 8/438-439.
[23] Buhari,K.Tefsir el-Kur’an,Sure: 71,bab: 1
[24] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri,
Hisar Yayınevi: 8/439-440.
[25] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri,
Hisar Yayınevi: 8/440.
[26] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri,
Hisar Yayınevi: 8/440.
[27] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri,
Hisar Yayınevi: 8/441.
[28] Hud Suresi, 11/36
[29] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri,
Hisar Yayınevi: 8/441.