İNFİTAR SURESİ 2

Surenin İsmi: 2

Önceki Sureyle İlişkisi: 2

Surenin Muhtevası: 2

Surenin Fazileti: 2

Kıyametin Alâmetleri, Amelin Karşılığı Ve İnsanın Nimete Nankörlüğünün Kınanması 2

Belagat: 2

Kelime ve İbareler: 3

Nüzul Sebebi 3

Açıklaması 3

Ayetlerden Çıkan Hüküm Ve Hikmetler. 4

İnkârın Gerekçesi, Meleklerin Yazması Ve İnsanların İki Grup Olmaları 4

Belagat: 4

Kelime ve İbareler: 4

Ayetler Arası İlişki 5

Açıklaması 5

Ayetlerden Çıkan Hüküm Ve Hikmetler. 6


İNFİTAR SURESİ

 

Surenin İsmi:

Bu sure ismini "Gök yarıldığı zaman" mealindeki ilk ayetinde geçen "infitar" kelimesinden almıci büyük hadiseler ile ilgilidir. [1]

 

Önceki Sureyle İlişkisi:

 

Daha önce geçtiği gibi, bu sure ile önceki sure ve İnşikak Suresi kıyamet günü ve o günde olacak korku verici büyük hadiseler ile ilgilidir. [2]

 

Surenin Muhtevası:

 

Bu sure Mekke'de inen diğer sureler gibi, akideye ait konuları anlat­maktadır. Buradaki konu ise, önceki surede olduğu gibi, kıyametin bazı alâmetleri ve onlarla beraber evrende meydana gelecek değişiklikler, bü­yük olayların vukuu, diriliş gününde iyiler ve facirlerin ne durumda olduk­larını anlatmaktadır.

Sure kıyamette görülecek olan tabiat hadiseleri ile başladı: Göğün ya­rılması, yıldızların dağılması, denizlerin fışkırması, kabirlerin alt üst ol­ması ve her insanın işlediklerinin kendisine bildirilmesi: "Gök yarıldığı za­man..." (1-5. ayetler).

Sonra, insanın Rabbinin nimetleri inkârı ve iyiliğe şükran ve takdirle mukabeledeki yetersizliği vurgulanmıştır: "Ey insan! O keremi bol Rabbine karşı seni aldatan ne?" (6-8. ayetler).

Ardından bu nankörlüğün sebebini, yani dirilişi inkârı, ayrıca insanın bütün amellerinin muhafaza edilip onun adına kaydedildiğini, çok şerefli yazıcı meleklerin onları kontrol ettiğini zikretti: "Hayır. Bilakis dini yalan sayıyorsunuz." (9-12. ayetler).

Daha sonra insanların iyiler ve facirler diye iki gruba ayrıldıklarını, sonunda cennet veya cehenneme vardıklarını ilâve etti: "İyiler, hiç şüphesiz Naîm'dedir." (12-16. ayetler).

Sure, din günü yani ceza ve kıyamet günü uyarısı, her insanın kendi mesuliyetini yükleneceği, Allah'ın hüküm ve emirde tek olduğunu bildire­rek bitmektedir: "O din günü nedir?" (17-19. ayetler). [3]

 

Surenin Fazileti:

 

Daha önce rivayet edildiği gibi İmam Ahmed, Abdullah b. Ömer'den Peygamber (s.a.)'in şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Kim kıyamete gözle görüyormuş gibi bakmak istiyorsa, Tekvir, İnfıtar ve İnşikak surelerini oku-

sun.

Nesai'nin, Buhari ve Müslim'de geçen Cabir'den rivayet ettiği bir ha­diste, Muaz'ın yatsı namazını kıldırırken kıraati uzun tutması üzerine Peygamber (s.a.)'in de şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Muazl Sen fit­neye düşürücü müsün? A'lâ, Duha, İnfitar sureleri nerede?" [4]

 

Kıyametin Alâmetleri, Amelin Karşılığı Ve İnsanın Nimete Nankörlüğünün Kınanması

 

1- Gök yarıldığı zaman,

2- Yıldızlar dağılıp döküldüğü za­man,

3- Denizler fışkırtıldığı zaman,

4- Kabirler alt üst edildiği zaman,

5-  (Her) insan önden ne yolladı, ge­riye ne bıraktıysa bilmiştir.

6-  Ey insan! O keremi bol Rabbine karşı seni aldatan ne?

7-  Ki seni yaratan, sana sağlıklı uzuvlar veren, sana şu nizam ve iti­dali bahşedendir O.

8- Seni dilediği herhangi bir surette terkip edendir O.

 

Belagat:

 

"Gök yarıldığı zaman" cümlesi ile "Yıldızlar dağılıp döküldüğü zaman" cümlelerinin sonlarında aynı ses tekrarlandığından seci sanatı vardır.

"Yıldızlar dağılıp döküldüğü zaman" ayetinde istiare vardır. Yıldızları dağılmış, dökülmüş mücevherlere benzetmiştir.

"Ey insan! O keremi bol Rabbine karşı seni aldatan ne?" Bu ayetteki sorunun amacı kınama ve inkârdır. [5]

 

Kelime ve İbareler:

 

"(Her) insan önden ne yolladı, geriye ne bıraktıysa bilmiştir." Surenin başındaki zaman edatı ve ona atfedilenlerin cevabıdır. Bu işler olduğu za­man ki, o kıyamet günüdür, her insan göndermiş olduğu amelleri ve maze­retsiz olarak yapmayıp geri bıraktığı amellerini bilir.

"Ey insan! O keremi bol Rabbine karşı seni aldatan ne?" O'na isyana seni ne sürükledi? "Sana sağlıklı uzuvlar veren" Uzuvlarını düzgün, sağlık­lı ve en güzel şekilde yaratan "Sana şu nizam ve itidali bahşedendir O." Yaratılış ve uzuvlarını dengeli ve uyumlu yarattı. "Seni dilediği herhangi bir surette terkip edendir O" O seni en harika ve en muhkem bir surette ya­ratıp terkip etti. [6]

 

Nüzul Sebebi

 

İbni Ebi Hatim, İkrime'den "Ey insan! O keremi bol Rabbine karşı seni aldatan ne?" ayetinin (6. ayet) Übey b. Halef hakkında indiğini rivayet etti. Übey el-Eşed b. Kelede el-Cümehi hakkında indiği de söylenmiştir. İbni Abbas: Buradaki insan Velid b. Muğire'dir, dedi.

Galib el-Hanefi , Rasulullah (s.a.)'ın "Ey insan! O keremi bol Rabbine karşı seni aldatan ne?" ayeti okuduğunda, "Onu cahillik aldattı." dediğini rivayet etmiştir. [7]

 

Açıklaması

 

"Gök yarıldığı zaman, yıldızlar dağılıp döküldüğü zaman" gök yarıldı-ğı zaman ifadesi şu ayetlerde de geçmektedir: "Gök bile o sebeple yarılmış." (Müzzemmil, 73/18); "O gün gök, bulutlar (çıkıp) parçalanacak." (Furkan, 25/25) "Artık gök yarılıp da kırmızı gül gibi olduğu zaman." (Rahman, 55/37); "Gök açılmış kapı kapı olmuş." (Nebe', 78/19).

Yıldızların düşüp dağılması da gök yarılmasından sonradır.

"Denizler fışkırtıldığı zaman, kabirler alt üst edildiği zaman" Allah on­ları birbirine kaynaştırır ve tek deniz olur. Peşinden de tutuşturulur ve alevli bir ateş olur. Allah Tealâ buyurdu ki: "Denizler ateşlendiği zaman." (Tekvir, 81/6).

Kabirlerin toprağı ters çevrilip, ölüler çıkarılarak içi dışına getirildiği zaman.

Kıyamet alâmeti olan bu olaylar meydana geldiğinde, haşir ve neşir de o zaman olur. Bu ayetlerden murat, âlemin son bulacağını açıklamaktır. Burada tertibe dikkat edilmelidir: Önce bir tavan gibi olan göğün çöküşü ile başlıyor. Tabii olarak o gökteki yıldızlar dağılıyor. Sonra da bina duru­munda olan yer yüzünün dağılması geliyor. O da denizlerin fışkırtılması, yerin içinin dış dışının iç olması, yani kabirlerin alt üst olmasıdır.

Yukarıdaki şartın cevabı da şudur:

"(Her) insan önden ne yolladı, geriye ne bıraktıysa bilmiştir." Şu işler olduğu ve defterler açıldığında, her insan hayır ve şer, işlediği tenbellik ve ihmal yüzünden geciktirdiği her işi bilir. Nitekim Allah Tealâ buyurdu ki: "O gün insana, önden yolladığı şeylerle geri bıraktığı haber verilecek." (Kı-yame, 75/13).

Bu işlerin açıklanması ile murat kıyamet günü olunca, son ayetle mak­sat da en doğru olan görüşe göre, günahtan engelleme ve ibadete teşviktir.

Alemin sisteminin bozulacağını açıklayıp, haşir ve neşrin vukuunu haber verdikten sonra Allah Tealâ, insanın hayır amelindeki eksikliği ve nimete şükür olarak Allah'ın emirlerine itaat etmesi gerekirken nimete nankörlük etmesini kınayarak buyurdu ki:

"Ey insan! O keremi bol Rabbine karşı seni aldatan ne? Ki seni yara­tan, sana sağlıklı uzuvlar veren, sana şu nizam ve itidali bahşedendir O' Ey âlemin sonunu bilen insan! Seni aldatıp, dünyada sana nimetler veren Rabbine karşı isyana sürükleyen nedir? Yok iken seni bir damla sudan ya­rattı. En güzel şekil ve yapıda, uzuvları yerli yerinde, bozukluğu olmaya­cak şekilde dengeli, işitme, görme akıl ve düşünce gibi duyularla güçlendi­rerek yarattı.

En doğru olan görüşe göre ayet, bütün günahkârları kapsamaktadır. Çünkü sebebin hususi olması lafzın umumiliğine mani değildir. İtibar, aye­tin iniş sebebine değil lafzın umumiliğinedir.

Allah Tealâ kendisini bu makamda "kerem"likle vasfetmiştir. Bu vasfı insan yanlış değerlendirmiştir. Bazı meşhurlar demiştir ki: Kişinin keremi, kölesinin terbiyesizliği olur. Kerem aldanmanın sebebi olduğu için tepki de ona gelmiştir. Zira insan, kereminin O'nun hikmetinden kaynaklandığını idrak edememiştir. O hikmet de, mühlet verse de ihmal etmemeyi, mazlum için bir zaman geçse de zalimden intikamı gerektiriyor. Aldattı kelimesinin unuttu manasına olduğu söylenmiştir. Yine burada aldatanın ona musallat olan şeytan olduğu yahut ilk suçta cezalandırmayan Allah'ın aff ve mağfi­reti olduğu da söylenmiştir.

"Seni dilediği herhangi bir surette terkip edendir O." Dilemiş olduğu en güzel, en harika surette seni oluşturdu. Sen kendi şeklini seçmedin. Ni­tekim bir başka ayette "Biz hakikat, insanı en güzel bir biçimde yarattık." (Tin, 95/4) buyurulmaktadır. [8]

 

Ayetlerden Çıkan Hüküm Ve Hikmetler

 

Ayetler şu konulara işaret etmektedir:

1- Kıyametin alâmetlerinden birisi de, göğün yarılması, yıldızların düşmesi, tek bir deniz olacak şekilde denizlerin fışkırtılması ve lavlı bir ateş haline gelmesi, kabirlerin alt üst edilip ölülerin içinden çıkarılması ile evrendeki düzenin değişmesidir.

2- Kıyamet alâmetleri olan bu işler meydana geldiğinde haşir neşir de hasıl olur ve amel defterleri kapanır. Her insan yaptığını bilir. Gönderdiği hayır ve şer, her şeyi önünde bulur ve onlarla hesaba çekilir. Kitabı kendi­sine sağından veya solundan verilir. Onu okuyunca bütün amellerini hatır­lar, ama o gün hiçbir amel ona fayda vermez.

3- Şu insan zavallıdır. Emirlerine itaat etme yoluyla Rabbinin nimeti­ne şükretmez. Salih amelinden, ahiretteki kurtuluş gemisinde ona yaran olacak şeyleri biriktirmez. Dünyada onu görmezden gelen Allah'ın keremi onu aldatır. Ya da ahmaklığı, cahilliği veya ona musallat olan şeytan onu aldatır. İbni Ebi Hatim'in rivayetine göre Ömer (r.a.), bir adamın: "Ey insan! O keremi bol Rabbine karşı seni aldatan ne?" ayetini okuduğunu du­yunca "Cahillik" demiştir. Nitekim Allah Tealâ buyurdu ki: "Muhakkak in­san çok zulümkâr, çok cahildir." (Ahzab, 34/72).

4- Allah'ın insandaki nimetleri sayılıp bitmez. En önemlileri de kendi­si ile ilgili olanlardır: Onu, hiçbir şey değilken bir damla meniden yarattı. Uzuvlarım düzgün, boyu uygun, dengeli, duyması, görmesi, aklı ile olgun­laşmaya müsait olarak yarattı. Onu en güzel ve en çekici şekilde tasvir et­ti, ortaya çıkardı. Ona güzel bir görünüm, harika bir şekil verdi: "Biz insa­nı en güzel bir şekilde yarattık." (Tin,95/4). [9]

 

İnkârın Gerekçesi, Meleklerin Yazması Ve İnsanların İki Grup Olmaları

 

9- Hayır. Bilakis dini yalan sayıyor­sunuz.

10, 11, 12- Halbuki sizin üstünüzde hakiki bekçiler, çok şerefli yazıcı­lar vardır, ki onlar ne yapıyorsanız bilirler.

13- İyiler şüphesiz Naîm'de,

14- kötüler ise muhakkak alevli ateşte­dirler.

15- Din günü oraya gireceklerdir.

16-  Ve onlar bundan ayrılacak da değillerdir.

17-  O din günü nedir? Sana hangi şey öğretti?

18-  O din günü nedir? Tekrar (bu­nu) sana hangi şey öğretti?

19- O, öyle bir gündür ki hiç kimse kimseye, hiçbir fayda vermeye muktedir olmayacaktır. O gün emir Allah'ındır.

 

Belagat:

 

"Halbuki sizin üstünüzde hakiki bekçiler (hafîzîn), çok şerefli yazıcılar vardır (kâtibin)" ayetlerinin sonları ses bakımından birbirine uymakta olup seci vardır. "İyiler, hiç şüphesiz Naîm'de (naîm), kötüler ise muhakkak alevli (cahîm) ateştedirler." ayetleri de böyledir.

"İyiler, hiç şüphesiz Naîm'de, kötüler ise muhakkak alevli ateştedirler." İki cümle arasında mukabele vardır; iyilerle facirler arasında, Naîm ile Ca­hîm arasında karşılaştırma yapmaktadır. Mukabele iki veya daha fazla mananın kullanılması sonra da ona mukabil olanın aynı sıra ile kullanıl­masıdır. Mukabele iki, üç veya daha fazla kelime arasında olabilir.

"O din günü nedir? Sana hangi şey öğretti? O din günü nedir? Tekrar (bunu ) sana hangi şey öğretti?" Cümlenin tekrarlanması ile itnab yapıl­mıştır. Bu, o günün korkusunun tazimi ve şiddetinin açıklanması içindir. [10]

 

Kelime ve İbareler:

 

Ayette "Hayır" olarak tercüme edilen "Kellâ" kelimesi, Allah'ın kere­mine aldanmayı reddetmek içindir. Yine ayette "bilakis" olarak tercüme edilen "bel" kelimesi de aldanmada asıl sebebi açıklamaya geçişi gösteriyor. "Dini yalanlıyorsunuz" daki "din" ile murat kıyamet günüdür. "Çok şerefli yazıcılar" amelleri yazan meleklerdir. Hayır ve şer her şeyi yazarlar. Allah, katında "çok şerefli" olarak anılmaları o günün tazimi içindir.

"İyiler" imanlarında sadık, iyilik yapan, bütün amellerinde Allah'tan korkan müminler "Naîm'de" cennette, "kötüler" Allah'ın kulları için koydu­ğu ilkeleri terkeden facirler, kâfirler "alevli ateştedirler." "din günü" kıya­met günü, amellerin karşılığının verileceği gündür.

"O gün emir Allah'ındır." O gün başkasının emri yoktur, o gün kimse­nin aracılığı da olmaz. Ayetten maksat, o günün korkusunun şiddetini his­settirmektedir. [11]

 

Ayetler Arası İlişki

 

Ölümün ve dirilmenin gerçekleşeceğine delâlet eden kıyamet alâmet­leri açıklandıktan ve Allah'ın insana olan nimetleri ve onun o nimetleri in­kârı sayıldıktan sonra, Allah Tealâ bu inkârın gerekçesi olarak dirilişi ka­bul etmemeyi zikretmiş ve itaate teşvik ederek -melekler bütün amelleri yazdığı için günah işlemeye karşı da uyarmıştır. Ardından insanların kıya­met günü iki grup; nimetlendirilmiş iyiler ve ateşte ebedî kalacak azap gö­ren facirler olacaklarını bildirmiştir. Kıyamet günü çok zor vakitlerdir. İn­sanlar orada bütün güçlerini kaybedecekler ve Allah azze ve celle hükmün ve gücün tek sahibi olacaktır. [12]

 

Açıklaması

 

"Hayır! Bilakis dini yalan sayıyorsunuz" Allah'ın keremi ile aldanma­yı ve onu küfre sebep yapmayı terkedin, bırakın. Gerçek o ki siz, dönüş, ce­za ve hesap gününü yalanlıyorsunuz. Öyle ki, o günden korkunuz, sizi Al­lah'a kulluğa ve isyanı terke sevketmiyor.

Sonra da, bütün amellerin melekler tarafından gözetildiğini haber ve­rerek inat ve yalanlama konusunda uyarıyı ilâve etti.

"Halbuki sizin üstünüzde hakiki bekçiler, çok şerefli yazıcılar vardır, ki onlar ne yapıyorsanız bilirler." Sizin üzerinizde çok şerefli, görevli melekler vardır. Onlar sizin bütün amellerinizi yazıyorlar, yaptığınız her şeyi bili­yorlar. Allah Tealâ buyurdu ki: "Hatırla ki hem sağında hem solunda otu­ran, onun amellerini tespit etmekte olan iki de (melek) vardır. O, bir söz at­maya dursun, mutlaka yanında hazır bir gözcü vardır." (Kâf, 50/17-18).

İbni Ebi Hatim Mücahid'den mürsel olarak rivayet etti ki: Rasulullah (s.a.) şöyle buyurdu: "Cünüplük ve büyük abdest dışında sizi hiç terketme-yen çok şerefli yazıcı meleklere ikramda bulunun. Sizden biriniz yıkanır­ken, bir duvarla veya devesi ile gizlensin. Ya da kardeşi onu örtsün."

Bunu Hafız Ebu Bekir el-Bezzar da başka bir lafızla rivayet etmiştir. Mücahid'den o da İbni Abbas'tan rivayet ediyor: Dedi ki:

Rasulullah (s.a.) şöyle buyurdu: "Allah bütünüyle sizi açılmaktan neh-yeder. Sizinle beraber olan çok şerefli yazıcı Allah'ın meleklerinden utanın. Onlar üç durum hariç sizden hiç ayrılmayanlardır. Büyük abdest, cünüp­lük ve yıkanma. Sizden biriniz açıkta yıkandığında elbisesi ile veya bir du­varla ya da devesi ile örtünsün."

Bunun için de alimler, meleğin ayrı olduğu anlar olduğu için tuvalet ve cima halinde konuşmayı kerih görmüşlerdir.

Sonra Allah Tealâ meleklerin amelleri yazmalarının neticesine göre insanların kıyamet günü iki fırkaya ayrılacağını zikrederek buyurdu ki:

"İyiler, hiç şüphesiz Naîm'de, kötüler ise muhakkak alevli ateştedirler. Din günü oraya gireceklerdir." Allah azze ve celle'ye kulluk edip, isyanla mukabelede bulunmayan "iyiler" Naîm'e, cennet yurduna varacaklardır. Allah'ı ve Rasulü'nü inkâr ederek Rablerine isyanla mukabele eden "kötü­ler" ise alevli ateş olan cehennem yurduna varırlar. Yalanladıkları ceza gü­nü ona girip hararetini tadacaklardır: "Bir grup cennete bir grup da ateşe." (Şûra, 42/7)

"Ve onlar bundan ayrılacak da değillerdir" Cehennemden ayrılmaya­caklar ve azaptan bir an bile kurtulamayacaklar, azabı hafiflemeyecektir. Onlar orada ebedîdirler, orada kalıcıdırlar: "Onlar ondan çıkıcı değildirler." (Bakara, 2/168)

Ardından önemi dolayısıyla kıyamet gününe işaret ederken iki defa aynı soruyu sordu.

"O din günü nedir? Sana hangi şey öğretti? O din günü nedir? Tekrar (bunu ) sana hangi şey öğretti?" Sana ceza ve hesap gününü bildiren, öğre­ten nedir? Cümlenin tekrarı düşünüp taşınmayı gerektirecek şekilde, kıya­met gününün durumunu tazim, kadrini vurgulama ve durumu hakkında korkutma içindir. Kişi o korkuları bilse, bir an bile Allah'a taattan geri kal­maz. Masiyetten yer ile gök arası kadar uzaklaşır. Ama insan gaflet, dal­gınlık ve bilmezlik içindedir. Emellerle yaşar, bazan da gerçeklerden kaçıp düşlere dalar.

Sonra Allah Tealâ meseleyi tamamlayıp, durumun hakikatini ve insa­nın o zamanki yerini açıklayarak buyurdu ki: "O, öyle bir gündür ki hiç kimse kimseye, hiçbir şeyle fayda vermeye muktedir olamayacaktır. O gün emir Allah'ındır." O gün kim olursa olsun kimseye fayda etmeye, içinde bu­lunduğu durumdan kurtarmaya muktedir olamaz. Ancak bu, Allah'ın dileyip razı olduğuna izin vermesi ile olabilir. Allah'tan başka kimse, bir şeye karar vermeye veya yapmaya malik olamaz. O gün hüküm O'ndadır. Emir sadece O'nun elindedir. İşlerin hepsi O'na döner. Katade dedi ki: Vallahi, emir bugün de Allah'ındır. Ama o gün kimse O'na ortaklık iddia etmeyecek.

Ayetin birinci kısmının benzerleri şu ayetlerdir: "Ve öyle bir günden korkun ki hiçbir kimse hiçbir kimse namına bir şey ödeyemez." (Bakara, 2/48), " Bugün herkes ne kazandıysa onunla karşılaşacak. Bugün haksızlık yok." (Gafir, 40/17), "Kişinin kaçacağı gün: Biraderinden, anasından, ba­basından, karısından ve oğullarından. O gün bunlardan herkesin kendine yeter bir işi vardır." (Abese, 80/34-35). Tirmizi'nin rivayet ettiği bir hadiste de: "Ey Beni Haşini! kendinizi ateşten koruyun. Allah'a karşı sizin için bir şeye malik değilim." buyurulmuştur.

İkinci kısmın benzeri de şu ayetlerdir: "Bugün mülk kimindir? Bir olan, kahhar olan Allah'ındır." (Gafir, 40/16), "O gün mülk Allah'ındır." (Hac, 22/56), "Din gününün sahibi." (Fatiha, 1/4). [13]

 

Ayetlerden Çıkan Hüküm Ve Hikmetler

 

Ayetler şu hususlara işaret etmektedir:

1- Allah Tealâ O'nun hilmi ve keremi ile muamele edip hemen bizi ce-zalandmmamasma aldanmayı bırakmamızı ve ayetleri üzerinde düşünme­mizi emretmiştir.

2-  Allah'tan korkmamanın ve küfre, isyana cüret etmenin gerçek ve asıl kaynağı, kıyamet günü hesap ve cezayı yalanlamaktır.

3- İnsanların durumu hayret vericidir: Hesap ve ceza gününü yalanlı­yorlar, Allah'ın melekleri ise onlar için görevlendirilmiş; kıyamet günü onunla muhasebe edilmek üzere amellerini yazıyorlar. Ayete göre müminle kâfirin farkı yoktur; hepsinin üzerinde görevliler vardır: "Kitabını sağın­dan alan..." (Hakka, 69/19) buyurduktan sonra "Kitabını solundan alan" (Hakka, 69/25) buyurmuştur. Başka bir ayette de "Ama kitabı arkasından verilen kimse." (İnşikak, 84/10) buyurmuştur. Bu, kâfirin de kitabının ola­cağı ve ona da görevliler verildiğini gösteren bir haberdir.

Süfyan Sevri'ye: Melekler kulun iyilik veya kötülük yapmaya yeltendi­ğini nasıl bilirler? diye sorulmuş ve o da şu cevabı vermiştir: Kul bir iyiliğe niyetlendiğinde onda misk kokusu bulurlar, kötülüğe yeltendiğinde de on­da leş kokusu bulurlar.

4- Allah Tealâ görevli melekleri dört vasıfla nitelendirmiştir: Bekçiler olmaları, çok şerefli olmaları, yazıcılar olmaları, yaptıklarınızı biliyor ol­maları. Allah'ın onları böyle vasfetmiş olması, onları övdüğünü ve durum­larını yücelttiğini gösteriyor. Onların tazimi de ceza gününün tazimi ve Al­lah katında işlerin büyükleri bulunduğunu, eğer onlar böyle olmasalardı bu işte onların görevlendirilmeyeceğim gösteriyor. Bazı alimler dediler ki: Allah'ın onu murakebe etmesi bir kimseyi günahtan alıkoymuyorsa, me­leklerin yazıyor olması nasıl alıkoyar?

5- Amel sahiplerinin kıyamet günü durumları şudur: İyiler Naîm cen­netlerinde olurlar. Kötüler de cehennem ateşinde olurlar. Hesap günü ona girip ceza ve ateşini tadarlar. Sonsuza kadar orada kalırlar ondan hiç çık­mazlar. Büyük günah sahibi facir değildir. Daha önce de söylendiği gibi, kâfirler facirlerdir. Çünkü Allah Tealâ, "İşte bunlar kâfirler, facirlerdir." (Abese, 80/42) buyurmuştur.

Burada asilere büyük bir tehdit vardır. Anlatılır ki, Süleyman b. Ab-dulmelik, Mekke'ye gitmek üzere Medine'ye uğrar. Ebu Hazim'e: Yarın Al­lah'a varış nasıldır, diye sorar. Der ki: İyi olan, yolculuktan dönüp evine ge­len gibidir. Kötü ise, efendisine dönen kaçak köle gibidir. Süleyman ağlar ve: Ah, benim Allah katında nelerim olduğunu bir bilebilseydim! Ebu Ha-zim der ki: Amelini Allah'ın kitabıyla ölç. Süleyman: Allah'ın kitabının ne­resiyle? der. O da der ki: "İyiler şüphesiz Naîm'de, kötüler ise muhakkak alevli ateştedirler." Süleyman: O zaman Allah'ın rahmeti nerede? der. O da şu cevabı verir: "Allah'ın rahmeti iyilere yakındır." (Araf, 7/56)[14]

6-  Kıyamet, ceza ve zor hesap gününde kim olursa olsun hiç kimse kimseye bir fayda sağlayamaz. O gün emrin bütünü vâhid ve kahhar olan Allah'ındır. Kimse O'na ortak olamaz.

Burada büyük bir tehdit ve kıyamet gününün dehşet hali söz konusudur. O gün insanlara iyilik ve taattan başka, dünyada faydası olabi­len mal, çocuk, yardımcılar ve aracılar gibi hiçbir şeyin yararı olmayacağı­na delildir. Vâsitî, "O öyle bir gündür ki hiç kimse kimseye, hiçbir şeyle fay­da vermeye muktedir olamayacaktır." ayeti için dedi ki: Bu ayet, Allah Te-alâ'nın dışındaki her şeyin faniliğine işarettir. Orada peygamberlik, erdem­ler, üstün vasıflar hepsi yok olacak; kimin sıfatı böyle ise onun dünyası ahiretidir.

Razi "O gün emir Allah'ındır." ayeti için şöyle dedi: Beka ve varlığın Allah için olduğuna işarettir. Emir de böyle: Ezelde, bugün ve ahirette... bir durumdan öbürüne değişmemiştir. Farklılık bakanın durumundan ötürü­dür, bakılanın değil.[15]

 

 



[1] Vehbe Zuhayli, Tefsiru’l-Münir, Risale Yayınları: 15/391.

[2] Vehbe Zuhayli, Tefsiru’l-Münir, Risale Yayınları: 15/391.

[3] Vehbe Zuhayli, Tefsiru’l-Münir, Risale Yayınları: 15/391.

[4] Vehbe Zuhayli, Tefsiru’l-Münir, Risale Yayınları: 15/392.

[5] Vehbe Zuhayli, Tefsiru’l-Münir, Risale Yayınları: 15/393.

[6] Vehbe Zuhayli, Tefsiru’l-Münir, Risale Yayınları: 15/393.

[7] Vehbe Zuhayli, Tefsiru’l-Münir, Risale Yayınları: 15/394.

[8] Vehbe Zuhayli, Tefsiru’l-Münir, Risale Yayınları: 15/394-395.

[9] Vehbe Zuhayli, Tefsiru’l-Münir, Risale Yayınları: 15/395-396.

[10] Vehbe Zuhayli, Tefsiru’l-Münir, Risale Yayınları: 15/397.

[11] Vehbe Zuhayli, Tefsiru’l-Münir, Risale Yayınları: 15/398.

[12] Vehbe Zuhayli, Tefsiru’l-Münir, Risale Yayınları: 15/398.

[13] Vehbe Zuhayli, Tefsiru’l-Münir, Risale Yayınları: 15/398-400.

[14] Razi, XXXI/85.

[15] a.g.e. XXXI/86

Vehbe Zuhayli, Tefsiru’l-Münir, Risale Yayınları: 15/400-401.