İNŞİRAH  SÛRESİ

 

94

 

İndiği Yer :

 

Mekke

 

İniş Sırası :

 

12

 

Âyet sayısı :

 

8

 

Nüzulü

 

Mushaftaki sıralamada doksan dördüncü, iniş sırasına göre on ikinci suredir. Duhâ sûresinden sonra, Asr sûresinden önce Mekke'de inmiştir.[1]

 

Adı

 

"İnşirah" açılıp genişlemek, huzura kavuşmak" anlamlarına gelmektedir. İlk âyetinde aynı kökten olan fiil kullanıldığı ve Hz. Peygamber'in gönül ferahlığına ve huzura kavuşturulduğu bildirildiği için sûre "İnşirah" adını almıştır. Ayrıca "Şerh, Elem neşrah" adlanyla da anılmaktadır. [2]

 

Konusu

 

Sûrede Yüce Allah'ın Hz. Peygamber'e manevî lütufları özetlenmekte, her güçlükle birlikte mutlaka bir kolaylığın olduğu bildirilerek Mekke'de putperestle­rin baskısı yüzünden sıkıntı çeken Resûlullah ile müslümanlara teselli ve ümit ve­rilmekte; onlardan Allah'a ibadet ve itaatini sürdürmeleri istenmektedir. [3]

 

Meali

 

Rahman ve rahîm olan Allah'ın adıyla... 1. Senin kalbini açıp genişlet­medik mi? 2-3. Üzerinden, belini büken yükünü kaldırmadık mı? 4. Senin adım sanım yüceltmedik mi? 5. Demek ki zorlukla beraber bir kolaylık var- dır. 6. Evet, doğrusu her güçlüğün yanında bir kolaylık var. 7.0 halde işini bitirince hemen kalk, 8. Ve yalnız rabbine yöncl. [4]

 

Tefsiri

 

1-4. Hz. Peygamber'in kalbinin açılıp genişletilmesi ifadesini, Zümer 39/22 âyeti de dikkate alındığında, onun beşerî idrak kapasitesinin vahiy ile arttırıldığı­na ve azami seviyeye çıkarıldığına işaret olarak anlamak uygun olur. Ayrıca mü-fessirler bunu, ona indirilen vahyi anlaması, koruması ve peygamberlik görevini yerine getirebilmesi için kendisine verilmiş olan zihin açıklığı, maneviyat yüksek­liği gibi mânalarla da açıklamışlardır. Bazı müfessirler ise Duhâ sûresinin devamı mahiyetinde olan bu âyetlerde, bir süre ara verilmiş olan vahyin yeniden başlama­sıyla Peygamber efendimizin maneviyatının güçlendirildiğine değinildiği kana­atindedir.

2 ve 3. âyetlerde "Hz. Peygamber'in belini büktüğü" bildirilen "yükün kaldt-nlması"ndan maksadın ne olduğu konusunda yapılan açıklamalar İçinde[5] en zayıf olanı "günahlarının, hatalarının bağışlanmış olması" şek­lindeki yorumdur. Çünkü onun, Câhiliye döneminde puta tapmadığı bilinmektedir, İşlediği herhangi bir günah da tarihlere geçmiş değildir. Esasen İslâm tebliğ edil­meden onun yasaklarını çiğnemenin günah olduğundan da söz edilemez. İs­lâm'dan sonra bazı ictihad hataları olmuşsa bunlar da günah değil, ecir ve sevap vesilesidir. [6]  Bize göre Allah'ın bir lütuf olarak onun omuzlarından kaldırdı­ğı yük iki şekilde açıklanabilir: a) Arasında yaşadığı topluluğun inanç ve ahlâk yö­nünden içine düştüğü durumdan dolayı duyduğu ıstırabın, vahiy yoluyla kaldırıl­ması; b) Bâtıla karşı verdiği çetin mücadelede birçok ilâhî destek ve inayete maz-har kılınması.

Hz. Peygamber'in "adının ve sanının yüceltilmesi"ne müfessirler, Resûlul-lah'ın adının mukaddes kitaplarda zikredilmesini ve geleceğinin müjdelenmesini, kelime-i şehâdette onun isminin Allah'ın ismiyle birlikte yer almasını, gök yüzün­de melekler, yeryüzünde müminler tarafından hürmetle anılmasını, Kur'an'da Al­lah'a itaatle birlikte ona da itaat edilmesinin enıredilmesini örnek gösteririler [7] Âlemlere rahmet olarak gönderilmiş olması da[8] onun şanının yüceltildiğini ifade eder. Aynca bu âyeti, ileride Resûlul^ lah'ın isminin ve tebliğ ettiği dinin bütün dünyada tanınıp yayılacağını bildiren bir müjde olarak anlamak da mümkündür. Yine, Kur'an'da onun müstesna nitelikle­rini, Allah katındaki konumu ve değerini açıklayan âyetler de bu bağlamda "adını sanım yüceltme" olarak değerlendirilebilir. [9]

 

5-8. Hz. Peygamber ve arkadaşları Mekke döneminde müşriklerin giderek değişik şekildeki işkencelere kadar varan baskılarından acı çekiyorlardı. Bu durum hem Peygamber'i hem de müminleri üzüyordu. Yüce Allah Resûlü'nü ve mümin­leri teselli edip gönüllerini rahatlatmak için bu âyetleri indirerek sıkıntılardan son­ra ferahlığın ve başarının geleceğini müjdelemiştir. Rivayete göre bu sûre inince Hz. Peygamber, 5 ve 6. âyetlerde güçlüğün yanında kolaylığın da bulunacağının iki kez zikredilmesini göz önüne alarak, kendisine inananlara, "Müjdeler olsun! Sİze kolaylık geldi; artık bir güçlük iki kolaylığa asla galip gelemez!" buyurmuş­tu [10]

Oldukça muhtasar ve değişik şekillerde açıklanmaya elverişli olan "O halde işini bitirince hemen kalk" mealindeki 7. âyetle ilgili olarak çok farklı yorumlar yapılmıştır. [11] Bize göre İbn Âşûr'un, âyeti herhangi bir özel iş ve ibadetle sınırlamadan, "Önemli işlerden bi­rini tamamlayınca ardından başka bir işe yönel ki böylece bütün vakitlerini önem­li işlerle değerlendirmiş olasın" şeklindeki açıklaması isabetli görünmektedir. [12] Bu yoruma göre âyette Resûlullah'a ve onun şahsında müslü-manlara bütün vakitlerini hayırlı ve yararlı faaliyetlerle değerlendirmeleri, ibadet, dua, tebliğ ve irşad gibi dinî faaliyetlerin de; çalışma, üretme, öğrenme-öğretme, yardımlaşma ve dayanışma gibi dünyevî faaliyetlerin de hakkını vermeleri emre­dilmiştir, Son âyette ise kişinin, gerek çalışmasında gerekse ibadetinde yalnız Al­lah'a yönelmesi, her işini öncelikle O'nun rızasını gözeterek yapması, ne diliyor­sa O'ndan dilemesi, ne istiyorsa O'ndan İstemesi emredilmiştir. [13]



[1] Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sabrettin Gümüş, Kur’an Yolu:V/583.

[2] Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sabrettin Gümüş, Kur’an Yolu:V/583.

[3] Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sabrettin Gümüş, Kur’an Yolu:V/583.

[4] Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sabrettin Gümüş, Kur’an Yolu:V/583-584.

[5] bk. Râ-zî, XXXII, 4-5

[6] Buhârî, "İ'tisâm", 13, 21; Müsüm, "Akziye", 15; ayrıca bk. Tevbe 9/43; Fetih 48/2

[7] bk. Şevkânî, V, 542

[8] bk. Enbiyâ 21/107

[9] Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sabrettin Gümüş, Kur’an Yolu:V/584.

[10] Muvatta', "Cihâd", 6; Taberî, XXX, 151

[11] meselâ bk. Taberî, XXX, 152; Râzî, XXXII, 7

[12] XXX, 416-417

[13] Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sabrettin Gümüş, Kur’an Yolu:V/585.