TİN SÜRESİ 2

Meal 2

Dirayet Ve Rivayet Tefsiri 2


TİN SÜRESİ

 

Meal

 

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

1- İncir ve zeytine andolsun.

2- Sina Dağı'na andolsun.

3- Ve bu emin şehre  (Mekke'ye)  andolsun ki,

4- Biz muhakkak ki insanı en güzel şekilde yarattık.

5- Sonra onu aşağıların en aşağısına çevirdik.

6- Ancak inanan ve salih ameller işleyenler müstesnadır. (Zira)  onlar için kesintisiz bir mükâfat vardır.

7- Durum böyle iken   (ey nankör)   sana dini yalanlatan nedir?

8- Allah  hükmedenlerin en iyi hükmedeni değil midir? [1]

 

Dirayet Ve Rivayet Tefsiri

 

(1-8)   «İncir ve zeytine andolsun...»Bu Ayetlerin Tefsiri

Mekke Dönemi'nde nazil olmuştur. 8 ayettir.

Cumhur'a göre bu sure MekkTdir. Katade ise Medenî olduğu­nu söylemiştir. Ibn Abbas'tan da Medenî olduğuna dair bir rivayet gelmiştir. Cumhur'un görüşünü «Bu emin belde» işareti de teyid ve takviye etmektedir. Çünkü «Beledi emm»den maksat, Mekke1 dir. Bu hususta tefsir alimlerinin icmaı vardır.

Ayetleri bütün sayımlara göre sekizdir. Kelimeleri 34, harf­leri 105'tir.

Meraği, tefsirinde Ustazulimam'ın (Abduh) ayette geçen «Tin» kelimesinin ilk insanın adı mânâsına olduğunu ve «O insan cennet­te İken tin'in (incirin) yapraklarıyla Örtünüyordu» dediğini nakle­der. Zeytin'den maksat Hz. Nuh zamanıdır. Çünkü o bir kuş gön­derdi. O kuş ona zeytin ağacından bir yaprak getirdi .Hz. Nuh da bundan sevinç duydu ve Tufanın yeryüzünden çekildiğini anladı.

Turi Sinin'den maksat, Allah'ın Musa ile konuştuğu dağdır. Emin Belde'den maksat Mekke'dir.

Cenab-ı Hak Mekke'yi    «emin»    lakabıyla vasıflandırmıştır.

Çünkü orada öldürmek, idam etmek haramdır. Hatta bitki ve ağaçları kesmek bile haramdır. Ancak bazıları istisna edilmişler­dir, çünkü halk onları kullanmak mecburiyetindedir. Mekke emin­dir, oraya giren bir kimse korkmaz. Rabbimiz ona yemin etmekle özel olarak onun şanım yüceltmeyi murad etmiştir. Çünkü İslâm yolunun doğuş merkezidir orası.

«Tin» bazı müfessirlere göre Dimeşk'te bir dağdır. Ona Tur-i Tina denilir. Çünkü orada incir biter. Bazıları «Tin, Dimeşk mesci­didir)} demiştir. Bazıları «Hz. Nuh'un et-Cudi üzerine bina ettiği mesdddir» derken, bazıları da «Kûfe'nin kurulduğu yerdir. Çün­kü orası Hz. Nuh'un konağıydı» demiştir. Bazıları da «Hilman ile Hemedan arasındaki dağın ismidir» der. Hz. Nuh'un meselesi ta­zelensin ve yeniden gözler önüne serilsin ve ibret olsun diye Allah «Tin»e yemin ile başlıyor.

îbn Abbas, Hasan, Mücahid, İkrime, İbrahim en-Nehai, Ata bin Ebi Eebia, Mukatil ve Kelbi «Tin'den maksat incir, zeytin'den maksat ta zeytindir» demişlerdir.

Ebu Zer der ki: «Rasûlullah'a bir sepet incir hediye edildi. Hz. Peygamber «yeyin» dedi ve kendisi de yedi. Sonra şöyle buyurdu: «Eğer bir meyve cennetten gelmiş denseydi, cennetten incir gel­miştir diyecektim. Çünkü cennet meyveleri, çekirdeksizdir. Yeyin, çünkü o basuru keser. Nukras denilen hastalığa faydası vardır».

Hz. Muaz zeytin ağacından bir misvak edinerek şöyle buyur­du: «Rasûlullah'tan dinledim, dedi ki: «Zeytin misvakı ne güzeldir. Mübarek ağaçtandır. Ağzı temizler. Diş paslarım götürür. O benim de benden önceki peygamberlerin de misvakıdır.»

Tin ve zeytin hakkında gelen tüm yorumların en doğrusu bi-zim bildiğimiz iki meyve olmalarıdır, diyen rivayettir. Çünkü bu hakikattir. Hakikati bırakıp mecaza gitmek için mutlaka delil lazımdır. Cenab-ı Hak Tin'e yemin etti. Çünkü o Hz. Adem'in cen­netteki örtüşüdür. Zira Araf Suresi'nin 22. ayetinde «Ve üzerlerini cennet yapraklarından yamayıp örtmeye başladılar» buyuruyor. Bu yapraktan maksat incir yaprağıdır.

Zeytin'e yemin etti. Çünkü Nur Suresi'nin 35. ayetinde «Mü­barek bir zeytin ağacından yakıt kıldı» denilmektedir. Zeytin, Şam ehlinin katığıdır. Onu yemeklerinde kullanırlar, beraberinde götü­rür, çıraya koyup yakarlar. İç yara ve berelerde kullanılır. Bunda çok yarar vardır.

 4. ve 5. ayetler kasemin cevabıdır. Insan'dan maksat kâfir in­sandır. Bazıları «Velid bin Muğire'dir»t bazıları da «Kelbete bin Esib'tir» demişlerdir. Bu ayet haşr hakkında inkâra gidenlerin

t aleyhinde inmiştir. Bazıları da «Insan'dan maksat, Hz. Adem ve zürriyetidir» demişlerdir. «Aksetti taküim»6en maksat en güzel biçimdir. Çünkü insan mevcud olanların en güzelidir. 'Zira Cenab-ı Hak her şeyi yüzü üzerine dönük olarak, insanı ise dimdik yaratmıştır. Onun için güzel konuşan dilini, ayrıca elini ve parmakla­rını yarattı. Ebubekir bin Tahir; «Onu akılla süsledi. Emri yerine getirir, ayırd etme kabiliyetinden dolayı hidayeti bulur, boyu uzundur, eliyle yiyeceklerine yetişir» diyor.

İbn'ul-Arabi, «Cenab-ı Hak'kın insandan daha güzel bir mak-S lüku yoktur. Çünkü Allah insanı öyle sıfatlarla yaratmıştır ki bun-% lar, Cenab-ı Hak'kın da sıfatlarıdır.» Bazı alimler böyle tabir etmiş­lerdir. Açıklama da «Cenab-ı Hak Adem'i sureti üzerinde yarattı» sözüyle olmuştur. Yani insanlara vermiş olduğu sıfatlarla...

«Esfeli Safilin» den maksat,   ömrün en rezil olan dönemidir. Gençlikten sonra ihtiyarlıktır. Kuvvetten sonra zayıflıktır. Hatta I    insan yaşlandıkça çocuk gibi olur. (Dahhak, Kelbi).

îbn Ebi Nuceyh Mücahid'den şöyle rivayet ediyor: «Esfeli sa-filin'den maksat ateş, insandan maksat da kâfirdir». (Ebu'l-Aliye)

Bazı kimselere göre, «Onu esfeli safiline reddettik» ifadesin. den maksat onu dalâlete gönderdik demektir! Tıpkı Cenab-ı Hak' kın «Kesinlikle insan zarardadır. Ancak iman eden ve salih amel işleyenler müstesnadır» sözü gibi. Yani bunlar gibi salih ameller işleyenler esfeli safiline, dalâlete gönderilmezler.

îbn Abbas altıncı ayetin tefsirinde «Onlar kendilerine yaşlılık yetişen kimselerdir. Onlar yaşlılıklarında işlediklerinden dolayı muaheze edilmezler» demek olduğunu söyler. Dahhak, «Kul genç­liğinde çok namaz kılmış, çok oruç tutmuş, çok sadaka vermiş ve bunları sonra zayıf düşüp yapamaz hale gelmişse, Allah onun genç­liğinde işlediklerinin aynısını onun defterine yazdırır» diyor.

Hz. Peygamber'den gelen bir hadiste, «Kul sefere çıkar veya hasta olursa, mukim ve sıhhatte olduğu zamanki amelinin benze­rini Allah onun defterine yazar» denilmektedir.

Asım el-Hal, İkrime'den şöyle rivayet ediyor:. «Kim Kur'an okursa, o esfeli safiline gönderümez».

Rivayete göre mümin bir insan Öldüğü zaman Cenab-ı Hak onun iki meleğine Kıyamet'e kadar onun kabrinin yanıbasında ibadet etmeyi emreder.

Dahhak, «Memnun»ûan maksat, «ameisiz elde edilen ecirdir» der. Bazılarına göre «Memnun» kelimesi maktudur. Yani onların kesilmemiş bir ecri vardır.

Yedinci ayetteki hitap kâfiredir. Cenab-ı Hak onu kınıyor ve hüccet bakımından onu bağlıyor. Yani ey insan, madem ki Allah'­ın seni ahsen takviminde yarattığını, seni esfeli safiline gönderece­ğini, bir hâlden diğer bir hâîe nakledeceğini biliyorsun, seni hasrı inkâr etmeye, sevkeden nedir? Halbuki Hz. Muhammed bunları söylemiştir.

Bazıları «Hitap Rasûl-ü Ekrem'edir» der. Yani Allah'tan sana gelen ve Allah'ın hakimler hakimi olduğunu bildirenle beraber ke­sinlikle inan ki Cenab-ı Hak ahkemulhakimin'dir.

Katade ve Ferra «Hitap Rasûl-ü Ekrem'e olursa ayetin mânâ­sı şudur: Ey Rasûl: Bu açıklamadan sonra seni dini yalanlamaya hangi güç itebilir?» demişlerdir. Taberi de bu mânâyı benimse­miştir. Sanki Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor: İnsanın yaradılışın-daki kudretimiz, din ve cezanın getirilişindeki kudretimiz sana açıklandıktan sonra seni sevab ve ikabı yalanlamaya hangi kuv­vet, hangi güç itebilecektir? Hiçbir güç seni böyle bir tekzibe sü­rükleyemez.

«Ahkemulhakimin»den maksat, yarattığı her şeyde sanat ba­kımından hakimlerin en üstünü, en güçlüsüdür, demektir. Bazı­ları «Hakla hükmetmesi bakımından, halk arasında adalet etmesi bakımından ahkemulhakimin değil midir? demektir» demişlerdir.

Bazıları yedinci ve sekizinci ayetlerin kılıç ayetiyle neshedildi-ğini söylemiştir. Fakat ikinci bir görüşe göre bu ayetler neshedil-memişlerdir. Çünkü bu ayetlerle kılıç ayeti arasında tezad bahis konusu değildir.

İbn Abbas, «Hz. Ali, «Allah ahkemulhakemin değil midir?» ayetini okuduktan sonra «Bela Ene âlâ Zalike Mineşşahidin» (EveU Allah ahkemulhakimin'dir. Ben bunun üzerinde sahicilerdenim) demiştir» der ve bu tercih edilmiştir.

Tirmizi, Ebu Hüreyre'den şöyle rivayet eder: «Kim Tin sure. | sini okuyup sonuna varırsa, 'evet, ben bunun üzerinde şahidlerdenim' desin».[2]

TİN SURESİ'NİN SONU

 



[1] Ali Arslan, Büyük Kur’an Tefsiri, Arslan Yayınları: 16/74. 

[2] Ali Arslan, Büyük Kur’an Tefsiri, Arslan Yayınları: 16/75-79.