Mekkîdİr, 8 ayettir. Bu surede kutlu ve yüce olan Hak Tcâlâ insanı ya-ratnıış olup onu düzgün bir bedene sahip kıldığına, sonra
da onu esfeli safi-lîne
düşecek seviyeye indirdiğine yemin etmiştir. Ancak iman eden kimselerin Esfeli safilîne düşmeyeceklerini istisna ile beyan
buyurarak onlar için büyük sevap ve mükafat olduğunu, Allah'ın; hükmedenlerin
en hayırlısı olduğunu bildirmiştir. [1]
Rahman ve Rahim olan
Allah adıyla.
1- İncir ve
zeytine and olsun.
2- And olsun
Sina dağına,
3- And olsun bu güvenli Mekke şehrine ki:
4- Biz
insanı en güzel şekilde yarattık.
5- Sonra onu
aşağıların en aşağısı kıldık.
6- Yalnız,
inanıp yararlı iş işleyenler bunun dışındadır. Onlara kesintisiz ecir vardır.
7- Ey insan!
Öyleyken, sana dini yalan saydırtan nedir?
8- Allah,
hükmedenlerin en iyi hükmedeni değil midir? [2]
Bunlar belirli meyvesi
olan tanınmış iki ağaçtır. Veya Şam taraflarında İki yerin adıdır. Musa (A.S.)'ın üzerinde Rabbi İle münacaat
yaptığı ve Turu Sîna'da bu ad ile bilinen bir dağın adıdır.
Bu güvenilir belde,
yani Mekke.En güzel ve en mükemmel bir surette meydana getirmek. Aşağıların aşağısı.
Ceza günü. Kesintisiz. [3]
Kutlu ve yüce olan Hak
Teâlâ.zeytin ve incir'e, Musa'nın Rabbine mü-nacaatta bulunduğu Tûr'u Sînİne
ve şu güvenilir beldeye, yani Mekke'ye yemin etti. Mekke şehri ki Resulullah (S.A.V.) efendimiz orada kendi kavminden ezâ ve
cefâ görmekte idi. Halbuki orası, içine giren herkesin, bütün kötülüklerden
emin olması gereken bir şehir idi. Kuşlar, vahşi hayvanlar, aranmakta olan
katiller bile orada güvenlik içinde İdi.
Sure-i Celîlede geçen Tîn ve Zeytûnden
kasıt nedir? Bunlar bilinen iki ağaç mıdır? Bilinen güzel bir mertebeye sahip
oldukları ve üstünlükleri çok olduğundan dolayı Cenab-ı
Allah bu iki şeye yemin etmiştir. Ancak Kur'an-ı. Kerim'dekİ umumî cümle akışı, tîn ve zeytûna
incir ve zeytin manasını vermemize engel olmaktadır. Bu nedenle bazı
tefsirciler bu iki kelime ile incir ve zeytinin yetiştiği mekânların kast
edildiğini söylemişlerdir ki, İncir ve zeytin Mesih (A.S.)'ın
yeri olan Şam'da çok olarak bulunurlar. Şu halde İncir ve Zeytine yemin etmek
ile Hz. İsa'ya; Tûr'u Sînaya
yemin etmekle Allah ile konuşmuş olan Musa (A.S.)'a; emin belde olan Mekke'ye
yemin etmekle de Nebî ve Mürsellerin sonuncusu olan Hz. Muhammed (S.A.V.)'e işarette bulunulmak İstenmiştir.
Bazı alimler derler
ki: Tin ve Zeytun, Şam'daki iki mıntıkanın adıdır. Bu
da o mıntıkalarda vuku bulanı tasdik etmeyi gerekli kılar. Cenab-ı
Allah bu kutsal mekânlarda bulunan Nebî ve mürsellere
yemin ederek buyurmuştur ki insanı en güze! halde ve en mükemmel surette
yaratmıştır. Görmez misiniz ki insanın boyu dümdüz, endamı düzgün, başı dik
olup eliyle yemek yer, akıl ve düşünce bağışına nail olmuştur. Diğer hayvanları
ve nebatatı kendi emrinde kullanma gücüne sahip kılınmıştır. Hatta aklı ve
fikri daha da genişleyerek tabiatı kendi emri altına alıp arzularına boyun
eğdirmiştir. Menfaatlerine ve maksatlarına uygun olarak kullanmıştır. Şu anda bunatanıklık eden birçok şahitler vardır.
Bu yeminden kasıt
insanların nazarlarım kendi nefislerine ve nefislerinde terekküb
etmiş olan kuvvetlere çevirmek içindir. Ki bu yolla güçlü ve muktedir olan
Allah'ı birlemeye kavuşsunlar. Cenab-ı Allah'ın
yaratıp ikramlara boğduğu, nimetlendİrip bütün aleme
muktedir kıldığı şu insan, evvel emirde sade bir yaratılışta olup tamahkârlığı
çok az olan bir varlıktı. Kendisinde kötülük özellikleri henüz uyanmamışti. Bilahare kendisinde şer faktörleri uyandı;
kindarlık, hasetçilik, çekişme ve fesat çıkmaya başladı. Bu nedenle savaşlar,
kavgalar meydana çıktı. İnsan yırtıcı hayvana dönüştü! Nefsi kızışıp alevlendi.
Kendi kardeşi olan insanları tuzağa düşürmek için yırtıcı hayvanlardan daha çok
düzenbaz oldu. "Onu aşağıların aşağısına çevirdik." Ayetinin manâsı
işte budur. Allah'ın insanları yaratmış olduğu fıtratı, insanları birbirlerine
acımaya, yardımlaşmaya, adaleti ve kâmil ahlâkı tercihe davet eder, ama insan,
içinde yaşamakta olduğu kötülük odaklarının harekette bulunduğu çevredeki şerre
yönelir. Bu esnada da fıtratını unutup hayvaniyete
döner. Cehennemliklerin amellerini işler böylece her alçaktan daha çok alçak
olur, her hayvandan daha çok zarar verici olur. Şair demiş ki:
"Kurt uluyunca
sesine alıştım İnsan senini Duyunca ürktüm Neredeyse uçacak oldum."
İnsanın tabiatı ve
fıtratı işte budur. Fıtratı selimdir, ama ondaki şer faktörleri harekete
geçince heyvandan daha şiddetli olur. Ancak kalpleri
Allah'a ve ahiret gününe imanla dolu olan kimseler
nefislerini frenleyebilirler. Nefislerini hayır ve iyilik caddesine
döndürürler. Allah'ın hoşnutluğunu elde etmek maksadıyla salih
amel işlerler. Onlar için büyük bir mükâfat vardır. Ardı arkası kesilmez bir
sevap vardır. Dünyada bunlar için güzellik vardır. Ahirette
de tam bir ücret vardır. Ey insan, sana şaşıyorum! Bütün bunları bildikten
sonra ahiret gününü yalanlamana sebep nedir?! Allah,
hüküm verenlerin en güzel hüküm vereni ve adillerin en adili değil midir?!
Çünkü o itaatkârları sevap ile mükâfatlandırır. Yaianlayıcıları
da kesin bir azap ile cezalandırır. [4]
[1] Prof. Dr. Muhammed Mahmud Hicazi,
Furkan Tefsiri, İlim Yayınları: 6/553.
[2] Prof. Dr. Muhammed Mahmud Hicazi,
Furkan Tefsiri, İlim Yayınları: 6/553-554.
[3] Prof. Dr. Muhammed Mahmud Hicazi,
Furkan Tefsiri, İlim Yayınları: 6/554.
[4] Prof. Dr. Muhammed Mahmud Hicazi,
Furkan Tefsiri, İlim Yayınları: 6/554-555.