TİN SURESİ 2

Müminler Ve Kafirler. 2

Bazı Kelimeler: 2

Açıklama: 2


TİN SURESİ

 

Mekkîdİr, 8 ayettir. Bu surede kutlu ve yüce olan Hak Tcâlâ insanı ya-ratnıış olup onu düzgün bir bedene sahip kıldığına, sonra da onu esfeli safi-lîne düşecek seviyeye indirdiğine yemin etmiştir. Ancak iman eden kimsele­rin Esfeli safilîne düşmeyeceklerini istisna ile beyan buyurarak onlar için bü­yük sevap ve mükafat olduğunu, Allah'ın; hükmedenlerin en hayırlısı oldu­ğunu bildirmiştir. [1]

 

Müminler Ve Kafirler

 

Rahman ve Rahim olan Allah adıyla.

1- İncir ve zeytine and olsun.

2- And olsun Sina dağına,

3- And olsun bu güvenli Mekke şehrine ki:

4- Biz insanı en güzel şekilde yarattık.

5- Sonra onu aşağıların en aşağısı kıldık.

6- Yalnız, inanıp yararlı iş işleyenler bunun dışındadır. Onlara kesinti­siz ecir vardır.

7- Ey insan! Öyleyken, sana dini yalan saydırtan nedir?

8- Allah, hükmedenlerin en iyi hükmedeni değil midir? [2]

 

Bazı Kelimeler:

 

Bunlar belirli meyvesi olan tanınmış iki ağaçtır. Veya Şam taraflarında İki yerin adıdır. Musa (A.S.)'ın üzerinde Rabbi İle münacaat yaptığı ve Turu Sîna'da bu ad ile bilinen bir dağın adıdır.

Bu güvenilir belde, yani Mekke.En güzel ve en mükemmel bir surette meydana getirmek. Aşağıların aşa­ğısı. Ceza günü. Kesintisiz. [3]

 

Açıklama:

 

Kutlu ve yüce olan Hak Teâlâ.zeytin ve incir'e, Musa'nın Rabbine mü-nacaatta bulunduğu Tûr'u Sînİne ve şu güvenilir beldeye, yani Mekke'ye ye­min etti. Mekke şehri ki Resulullah (S.A.V.) efendimiz orada kendi kavmin­den ezâ ve cefâ görmekte idi. Halbuki orası, içine giren herkesin, bütün kö­tülüklerden emin olması gereken bir şehir idi. Kuşlar, vahşi hayvanlar, aran­makta olan katiller bile orada güvenlik içinde İdi.

Sure-i Celîlede geçen Tîn ve Zeytûnden kasıt nedir? Bunlar bilinen iki ağaç mıdır? Bilinen güzel bir mertebeye sahip oldukları ve üstünlükleri çok olduğundan dolayı Cenab-ı Allah bu iki şeye yemin etmiştir. Ancak Kur'an-ı. Kerim'dekİ umumî cümle akışı, tîn ve zeytûna incir ve zeytin manasını ver­memize engel olmaktadır. Bu nedenle bazı tefsirciler bu iki kelime ile incir ve zeytinin yetiştiği mekânların kast edildiğini söylemişlerdir ki, İncir ve zey­tin Mesih (A.S.)'ın yeri olan Şam'da çok olarak bulunurlar. Şu halde İncir ve Zeytine yemin etmek ile Hz. İsa'ya; Tûr'u Sînaya yemin etmekle Allah ile konuşmuş olan Musa (A.S.)'a; emin belde olan Mekke'ye yemin etmekle de Nebî ve Mürsellerin sonuncusu olan Hz. Muhammed (S.A.V.)'e işarette bu­lunulmak İstenmiştir.

Bazı alimler derler ki: Tin ve Zeytun, Şam'daki iki mıntıkanın adıdır. Bu da o mıntıkalarda vuku bulanı tasdik etmeyi gerekli kılar. Cenab-ı Allah bu kutsal mekânlarda bulunan Nebî ve mürsellere yemin ederek buyurmuş­tur ki insanı en güze! halde ve en mükemmel surette yaratmıştır. Görmez mi­siniz ki insanın boyu dümdüz, endamı düzgün, başı dik olup eliyle yemek yer, akıl ve düşünce bağışına nail olmuştur. Diğer hayvanları ve nebatatı kendi emrinde kullanma gücüne sahip kılınmıştır. Hatta aklı ve fikri daha da genişleyerek tabiatı kendi emri altına alıp arzularına boyun eğdirmiştir. Men­faatlerine ve maksatlarına uygun olarak kullanmıştır. Şu anda bunatanıklık eden birçok şahitler vardır.

Bu yeminden kasıt insanların nazarlarım kendi nefislerine ve nefislerin­de terekküb etmiş olan kuvvetlere çevirmek içindir. Ki bu yolla güçlü ve muk­tedir olan Allah'ı birlemeye kavuşsunlar. Cenab-ı Allah'ın yaratıp ikramlara boğduğu, nimetlendİrip bütün aleme muktedir kıldığı şu insan, evvel emirde sade bir yaratılışta olup tamahkârlığı çok az olan bir varlıktı. Kendisinde kö­tülük özellikleri henüz uyanmamışti. Bilahare kendisinde şer faktörleri uyandı; kindarlık, hasetçilik, çekişme ve fesat çıkmaya başladı. Bu nedenle savaşlar, kavgalar meydana çıktı. İnsan yırtıcı hayvana dönüştü! Nefsi kızışıp alevlen­di. Kendi kardeşi olan insanları tuzağa düşürmek için yırtıcı hayvanlardan daha çok düzenbaz oldu. "Onu aşağıların aşağısına çevirdik." Ayetinin ma­nâsı işte budur. Allah'ın insanları yaratmış olduğu fıtratı, insanları birbirle­rine acımaya, yardımlaşmaya, adaleti ve kâmil ahlâkı tercihe davet eder, ama insan, içinde yaşamakta olduğu kötülük odaklarının harekette bulunduğu çev­redeki şerre yönelir. Bu esnada da fıtratını unutup hayvaniyete döner. Cehen­nemliklerin amellerini işler böylece her alçaktan daha çok alçak olur, her hay­vandan daha çok zarar verici olur. Şair demiş ki:

"Kurt uluyunca sesine alıştım İnsan senini Duyunca ürktüm Neredeyse uçacak oldum."

İnsanın tabiatı ve fıtratı işte budur. Fıtratı selimdir, ama ondaki şer fak­törleri harekete geçince heyvandan daha şiddetli olur. Ancak kalpleri Allah'a ve ahiret gününe imanla dolu olan kimseler nefislerini frenleyebilirler. Ne­fislerini hayır ve iyilik caddesine döndürürler. Allah'ın hoşnutluğunu elde et­mek maksadıyla salih amel işlerler. Onlar için büyük bir mükâfat vardır. Ar­dı arkası kesilmez bir sevap vardır. Dünyada bunlar için güzellik vardır. Ahirette de tam bir ücret vardır. Ey insan, sana şaşıyorum! Bütün bunları bildik­ten sonra ahiret gününü yalanlamana sebep nedir?! Allah, hüküm verenlerin en güzel hüküm vereni ve adillerin en adili değil midir?! Çünkü o itaatkârla­rı sevap ile mükâfatlandırır. Yaianlayıcıları da kesin bir azap ile cezalandırır. [4]

 



[1] Prof. Dr. Muhammed Mahmud Hicazi, Furkan Tefsiri, İlim Yayınları: 6/553.

[2] Prof. Dr. Muhammed Mahmud Hicazi, Furkan Tefsiri, İlim Yayınları: 6/553-554.

[3] Prof. Dr. Muhammed Mahmud Hicazi, Furkan Tefsiri, İlim Yayınları: 6/554.

[4] Prof. Dr. Muhammed Mahmud Hicazi, Furkan Tefsiri, İlim Yayınları: 6/554-555.