ALÂK SURESİ 2


ALÂK SURESİ

 

Sözlerin en güzeli, en devamlısı, en doğrusu, insanlara en faydalı olan, Allah kelamıdır. İnsan beynine insanların faydalı faydasız binlerce sözünün aktarıldığı bir dönemde bütün peygamberlere gönderilen ve en son Efendimiz (s.a.v)'e indirilen ve insanların kıyamete kadar bütün ihtiyaçlarına cevap verecek olan Kur'ân-ı Kerim'in ayetlerini anlatmaya Alak süresiyle devam ediyoruz.

Allah (c.c) bir çok ayetinde, Kur'ân-ı Kerim'in indiriliş gayesini bize bildirirken; insanlar arasındaki ihtilafları çözmek, insanlara yol göster­mek, dünyada devlete ahirette cennete ulaştırmak, insanların karanlık yollarını,' karanlık beyinlerini, karanlık düşüncelerini aydınlatmak ve in­sanları iki dünyada da saadete kavuşturmak için indirildiğini bir çok ayetiyle Allah (c.c) bize bildirmiştir.

1400 senelik tarihimize baktığımızda Kur'ân-ı Kerim, en karamsar, en katı, en kötü düşünceli insanları dahi en iyi, en adil insan haline -nüştürüvermiştir. Bunun en güzel örneği Hz. Ömer'dir.

Kur'anı Kerim'in ilk nazil olan ayetleri "Alak" sûresinin ilk ayetidir. Mekke'de nazil olmuş, ondokuz ayettir.[1]

 

1- Yaratan Rabbinin adıyla oku.

Hatipler konferanslarında ilk cümlelerine çok önem verirler. İyi bir hatip binlerce veya onlarca insana çok önemli bir konuşma yapacağında kürsiye gelip, mikrofona yaklaşıp ilk söyleyeceği söze çok dikkat eder. Niye? O cümle bütün konuşmasının bir nevi özeti sayılır da ondan.

Allah (c.c) Hz. İsa'dan sonra aradan geçen 600 küsur senelik bir aradan sonra bir Peygamber gönderiyor. Bu Peygamber en son Peygamber olacaktır. Kıyamete kadar insanların ufkunu bu peygambe­rin getirdiği mesaj aydınlatacak. Efendimiz vasıtasıyla insanların uf­kunu aydınlatacak bir kelam indirecek.

Bu kelamın ilk cümlesinin ilk kelimesinin ilk harfi çok önemli. Hepimizin bildiği "ikra" emri ile başlıyor ayet-i kerime.

Şöyle düşünün; bir gün siz Yunanistan'da İslâmî tebliğ etmek üzere görevlendirildiniz. İslâm'ı tebliğ etmeye ne ile başlarsınız? Nasıl bir metod takip edersiniz? Allah (c.c) bize bunu öğretiyor. "Oku" diyerek başlıyor. Ve bizim de ilk kelimemizin bu olmasını istiyor.

Yani kurtuluşumuz okumaktan geçiyor. Çünkü ilim, hayatın bir şa1-külüdür. Yani eğrilmeyi doğrultacak alettir derler. Ona göre kendimizi ayarlayacağız.

Kur'ân bizim şa'külümüzdür. O bizi düzeltecektir. Kur'ân'ın bizi dü­zeltebilmesi için bizim onu bilmemiz gerekmektedir. Onun için Rabbim; "Yaratan Rabbinin adıyla oku" diyor. Buradan ilk olarak şunu anlıya-cağız. Bir kere her Kur'ân okumaya başladığımızda besmele çekeceğiz.

Kur'ân okurken şeytan size nasıl musallat olur? Şöyle olur. "Yahu şu önemli işi yapta ondan sonra Kur'ân'ı oku" dedirtiverir. Onun için dikkatli olacağız, şeytanın her türlü vesvesesine karşı Allah'a sığına­cağız. Okumaya ve hayatımızı Kur'ân'a göre düzenlemeye dikkat edeceğiz.

Kur'ân bir eczahane gibidir. Nasıl ki, eczahanede eczacı raflarına binlerce ilacı koymuştur ve her hastalığın ilacı ayrıdır. Aynı şekilde Allah (c.c) de 114 surede (yani rafda) 6 bin küsur ilaç koymuştur. Biz de bir eczacı gibi hangi surede, hangi ayetlerin olduğunu, hangi ayetle­rin hangi hastalığın devası olduğunu bilmemiz gerekiyor. İnsanlar bunu bizden bekliyor.

Yeni dünya düzeninde insanlar arayış içerisinde. Bazıları art niyetle hareketler ediyorlar, ama herkes art niyetli değil. Batıda ve Doğuda inanan ve inanmayan insanlar arasında çok iyi niyetlerle, insanlığa hu­zur getirecek bir sistemin arayışı içindeler.

Onların bu isteklerine bizim cevap vermemiz gerekiyor. Cevabımızda aklımıza göre olmasın. Çünkü insan aklı bütün insanları idare edecek kadar kapasiteli yaratılmamıştır. Bu sebeble bizim Kur'ân'ı çok iyi bilmemiz gerekir.

Yaratan Rabbinin adıyla oku! okuduğumuz ve okuttuğumuz bütün ilimlerde Allah'ın adı hatırlanmalı ve hatırlatılmalıdır. Onun için Mazhar Osman; "bir ilim adamı, bir doktor Allah'a inanmıyorum" diyorsa "onun diploması sahtedir." demiştir. O adam eğer tıbbı okumuş olsaydı Allah'a iman etmiş olması gerekirdi demiştir. Öyleyse bütün yaratıl­mışları yaratan Allah'ın adıyla okuyacağız.

Başta Kur'ân okuyacağız. Çünkü okunacak tabiatı yaratan Allah, aynı okunacak kitabı da indiren Allah (c.c)'tır. Zaten insanların tabiatı kirletmeleri ve tabiata zarar vermeleri Kur'ân'a göre hareket etmeme-lerindendir.[2]

 

2- İnsanı bir âlak'dan yarattı.

"Alak" arabin dilinde bir şeyin bir yere yapışmasıdır. Alimlerimizde kadınla erkek menisinin birbirleriyle döllendikten sonra ana rahmine yapışmasından dolayı buna "alak" demişlerdir. Yapıştıktan sonra kana dönüştüğünden dolayı da "kan pıhtısı" diye terceme etmişlerdir. Bu da yanlış bir ifade değildir.

Bu ayetin işareti bize şunu da bildirmektedir. Yer yüzündeki yaratı­lan bütün insanlar, aynı şekilde yaratılmış olduğundan, hepsi birbirine eşittir ve bu anlamda birbirinden üstünlüğü yoktur.

Her insan bir meniden yaratılmıştır. Allah (c.c) gözlerimizle göremi-yeceğimiz kadar küçücük bir suya bizim şeklimizi, şemalimizi yazmış­tır, resmetmiştir.

Zengini, fakiri, generalleri, beyazı, siyahı, soyluyu soysuzu... kısaca herkesi Allah(cc) yaratmıştır. Öyleyse kimse başkasına hava atmasın, ancak takvada yarışsınlar.[3]

 

3- Oku. Rabbin en büyükKerem sahibidir.

4- O kalemle öğretendir.

Yani kalemle yazmayı öğreten Rabbinin adıyla oku. Veya kalemi öğreten Rabbinin adıyla oku.

İnsanlara ilk söyleyeceğimiz şey; okuması, meniden yaratılması ve toprağa döneceği, insanları bir tarağın dişleri gibi eşit görmesi, faziletin ancak Allah'ın emir ve yasaklarına bağlılıkta olduğunu ve okuduklarını da kayda geçirmesidir.

Buradaki "kalem"den .maksat yazma aletidir. Yazma aletleri de çağa göre değişir.[4]

 

5- İnsana bilmediğini öğretti.

Ana rahminden dünyaya gelen bebek, hemen sağına soluna bakıp yalanmaya başlıyor ve annesini tanımaz diye bilinen bu çocuk, annesi­nin memesinden sütün geleceğini biliyor.

Bilmediklerimizin bir kısmım fıtraten getiriyoruz, bir kısmını tabiat­tan öğreniyoruz, bir kısmını da Allah'ın gönderdiği kitabından öğreniyo­ruz.

"Hira" mağarasında tefekküre dalan efendimize bu ilk beş ayet nazil olmadan önce, cebrail geliyor ve "oku" diyor. Efendimiz; "Ben okuma bilmem ne okuyayım?" diyor. Üç defa tekrardan sonra bu beş ayeti ceb­rail okuyor.[5]

 

6- Sakın ha (okumam deme) çünkü insan muhakkak azgınlaşır.

"Tağa" kelimesi "azgınlık yapmak" demektir. "Tağut" ise "azgınlık yapan insan"dır. Bundan kasıt şudur: Yeryüzünde Allah'ın kanunu ge­çiyor. Buna dünyada hiç kimsenin itirazı yok.

Ama azgın insan şunu söylüyor; "Allah gök işlerine karışır, biz yer işlerine karışırız." İşte azgınlık burada başlıyor.[6]

 

7- Kendini (cehalet içindeyken) yeterli gördüğü için.

Yani, "Allah'ın kelamına benim ihtiyacım yok. Benim düşüncelerim Allah'ın kelamından daha iyidir." diyor.

Günümüzde, "günümüz kanunları Kur'ân'dan daha iyidir" diyenler, Ebu Cehil ile aynı şeyi söylüyorlar. Kendi aklını ilahlaştınyor. "Allah'ı tanımam, O'na ibadet etmem" diyenler kendisine tapman insanlardır...

Kendi aklını, kainatı da kendisini de yaratan Allah'ın üstünde gören­lerdir, azan insanlar.[7]

 

8- Şüphesiz dönüş ancak Rabbinedir.

9- Yasaklayanı gördün mü?

10- Bir kul namaz kıldığında

Peygamber Efendimizi namaz kılarken engelleyen Ebu Cehil ve aveneleri, kastediliyor burada. İsim olarak onlar ama kıyamete kadar gelecek Ebu Cehiller'de bu ayetle kötülenmiş oluyorlar.

Günümüzde de insanların namaz kılmalarına mâni olanlar, Ebu Cehil'in düşüncesini ve yaşantısını devam ettiren insanlardır.[8]

 

11- Gördün mü? Ya o doğru yol üzerinde ise,

12- Veya takvayı emrediyorsa.

13- Gördün mü? (o yasaklayan) yalanlayıp yüz çevirirse,

14- Yoksa o, (olanları) Allah'ın görmekte olduğunu bilmedi   mi?

Allah (c.c)'de bizim her anımızı, herşeyimizi görüyor. Bundan sonra hayatımızı şöyle yönlendireceğiz. Fotoğraf çektirir gibi yaşayacağız.

Nasıl ki, fotoğraf çektirirken her şeyimize dikkat ediyoruz. Halbuki bu dikkatimizi bir anlık duruşumuz güzel olsun diye veriyoruz. Her anımızı gördüğüne inandığımız Allah(c.c)'e karşı da bütün dikkatimizi vermemiz gerekiyor.[9]

 

15- Hayır. Andolsun eğer vazgeçmezse alnından sürükleyeceğiz

Yani namaz kılanları engelleme hareketine son vermezse, iyilik ya­pan, insanlara yol gösteren insanların önüne geçen, onlafa mani olma hareketine son vermezse, Kur'ân'ı yalanlama faaliyetine son vermezse, biz de elbette onun alnındaki perçeminden tutarız yere çarparız diyor Allah (c.c).[10]

 

16- Yalancı ve günahkarı alnından (tutup sürükleyeceğiz)

17- O, hemen gidip meclisini çağirsın.

18- Biz de zebanileri çağıracağız.

19- Sakın ona itaat etme. Secde et ve (Rabbine) yaklaş.

O alnındaki perçeminden tutulup yere çarpılan günahkarlar, yalancı­lar kendi askerlerini, meclisini, siyasi ve ekonomik güçlerinin hepsini yardımına çağırsa bile fayda vermez.

Ahiret gününde malın, orduların, evlatların hiçbirinin fayda vermeye­ceğini anlıyoruz bu ayetten.

Tağuta itaat etme diyor Allah (c.c). Biz tagutlara itaat etmeyecek, Rabbimize secde edeceğiz.

Rabbimize yakınlığımız, Rabbe yapılan secdeden geçmektedir. Bu sûreden anladıklarımızı özetleyecek olursak;

1- Okuyacağız.

2- İnsanların aynı yerden geldiğini bilerek eşitliğimize inanacağız.

3- Yazacağız. Kur'ân'ı insanlara anlayacağı şekilde yazacağız.

4- Namazlarımızı dosdoğru kılacağız.

5- İnsanların hidayette olması için gayret göstereceğiz.

6- İnsanların namazına mani olmayacağız.

7- Tagutlara itaat etmiyeceğiz.

8- Allah'a secde edeceğiz.[11]



[1] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/315-316.

[2] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/316-317.

[3] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/318.

[4] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/318.

[5] Buharı bed-ül vahy 3, M üs lüm iman 252, Ahmed müsned 6/233.

  Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/319.

[6] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/319.

[7] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/319-320.

[8] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/320.

[9] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/320-321.

[10] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/321.

[11] Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yayınları: 8/321-322.