Sözlerin en güzeli, en
devamlısı, en doğrusu, insanlara en faydalı olan, Allah kelamıdır. İnsan
beynine insanların faydalı faydasız binlerce sözünün aktarıldığı bir dönemde
bütün peygamberlere gönderilen ve en son Efendimiz (s.a.v)'e indirilen ve
insanların kıyamete kadar bütün ihtiyaçlarına cevap verecek olan Kur'ân-ı Kerim'in ayetlerini anlatmaya Alak
süresiyle devam ediyoruz.
Allah (c.c) bir çok
ayetinde, Kur'ân-ı Kerim'in indiriliş gayesini bize
bildirirken; insanlar arasındaki ihtilafları çözmek, insanlara yol göstermek,
dünyada devlete ahirette cennete ulaştırmak,
insanların karanlık yollarını,' karanlık beyinlerini, karanlık düşüncelerini
aydınlatmak ve insanları iki dünyada da saadete kavuşturmak için indirildiğini
bir çok ayetiyle Allah (c.c) bize bildirmiştir.
1400 senelik
tarihimize baktığımızda Kur'ân-ı Kerim, en karamsar,
en katı, en kötü düşünceli insanları dahi en iyi, en adil insan haline dö-nüştürüvermiştir. Bunun en
güzel örneği Hz. Ömer'dir.
Kur'anı Kerim'in ilk nazil olan ayetleri "Alak" sûresinin ilk ayetidir. Mekke'de nazil olmuş, ondokuz ayettir.[1]
1- Yaratan
Rabbinin adıyla oku.
Hatipler
konferanslarında ilk cümlelerine çok önem verirler. İyi bir hatip binlerce veya
onlarca insana çok önemli bir konuşma yapacağında kürsiye
gelip, mikrofona yaklaşıp ilk söyleyeceği söze çok dikkat eder. Niye? O cümle
bütün konuşmasının bir nevi özeti sayılır da ondan.
Allah (c.c) Hz. İsa'dan sonra aradan geçen 600 küsur senelik bir aradan
sonra bir Peygamber gönderiyor. Bu Peygamber en son Peygamber olacaktır.
Kıyamete kadar insanların ufkunu bu peygamberin getirdiği mesaj aydınlatacak.
Efendimiz vasıtasıyla insanların ufkunu aydınlatacak bir kelam indirecek.
Bu kelamın ilk
cümlesinin ilk kelimesinin ilk harfi çok önemli. Hepimizin bildiği "ikra" emri ile başlıyor ayet-i kerime.
Şöyle düşünün; bir gün
siz Yunanistan'da İslâmî tebliğ etmek üzere
görevlendirildiniz. İslâm'ı tebliğ etmeye ne ile başlarsınız? Nasıl bir metod takip edersiniz? Allah (c.c) bize bunu öğretiyor.
"Oku" diyerek başlıyor. Ve bizim de ilk kelimemizin bu olmasını
istiyor.
Yani kurtuluşumuz
okumaktan geçiyor. Çünkü ilim, hayatın bir
şa1-külüdür. Yani eğrilmeyi doğrultacak alettir derler. Ona göre kendimizi
ayarlayacağız.
Kur'ân bizim şa'külümüzdür. O bizi
düzeltecektir. Kur'ân'ın bizi düzeltebilmesi için
bizim onu bilmemiz gerekmektedir. Onun için Rabbim; "Yaratan Rabbinin
adıyla oku" diyor. Buradan ilk olarak şunu anlıya-cağız. Bir kere her Kur'ân okumaya başladığımızda besmele çekeceğiz.
Kur'ân okurken şeytan size nasıl musallat olur? Şöyle olur.
"Yahu şu önemli işi yapta ondan sonra Kur'ân'ı oku" dedirtiverir. Onun için dikkatli
olacağız, şeytanın her türlü vesvesesine karşı Allah'a sığınacağız. Okumaya ve
hayatımızı Kur'ân'a göre düzenlemeye dikkat edeceğiz.
Kur'ân bir eczahane gibidir. Nasıl
ki, eczahanede eczacı raflarına binlerce ilacı
koymuştur ve her hastalığın ilacı ayrıdır. Aynı şekilde Allah (c.c) de 114 surede
(yani rafda) 6 bin küsur ilaç koymuştur. Biz de bir
eczacı gibi hangi surede, hangi ayetlerin olduğunu, hangi ayetlerin hangi
hastalığın devası olduğunu bilmemiz gerekiyor. İnsanlar bunu bizden bekliyor.
Yeni dünya düzeninde
insanlar arayış içerisinde. Bazıları art niyetle hareketler ediyorlar, ama
herkes art niyetli değil. Batıda ve Doğuda inanan ve inanmayan insanlar
arasında çok iyi niyetlerle, insanlığa huzur getirecek bir sistemin arayışı
içindeler.
Onların bu isteklerine
bizim cevap vermemiz gerekiyor. Cevabımızda aklımıza göre olmasın. Çünkü insan
aklı bütün insanları idare edecek kadar kapasiteli yaratılmamıştır. Bu sebeble bizim Kur'ân'ı çok iyi
bilmemiz gerekir.
Yaratan Rabbinin
adıyla oku! okuduğumuz ve okuttuğumuz bütün ilimlerde Allah'ın adı hatırlanmalı
ve hatırlatılmalıdır. Onun için Mazhar Osman;
"bir ilim adamı, bir doktor Allah'a inanmıyorum" diyorsa "onun
diploması sahtedir." demiştir. O adam eğer tıbbı okumuş olsaydı Allah'a
iman etmiş olması gerekirdi demiştir. Öyleyse bütün yaratılmışları yaratan
Allah'ın adıyla okuyacağız.
Başta Kur'ân okuyacağız. Çünkü okunacak tabiatı yaratan Allah,
aynı okunacak kitabı da indiren Allah (c.c)'tır. Zaten insanların tabiatı
kirletmeleri ve tabiata zarar vermeleri Kur'ân'a göre
hareket etmeme-lerindendir.[2]
2- İnsanı
bir âlak'dan yarattı.
"Alak" arabin dilinde bir
şeyin bir yere yapışmasıdır. Alimlerimizde kadınla erkek menisinin
birbirleriyle döllendikten sonra ana rahmine yapışmasından dolayı buna "alak" demişlerdir. Yapıştıktan sonra kana dönüştüğünden
dolayı da "kan pıhtısı" diye terceme
etmişlerdir. Bu da yanlış bir ifade değildir.
Bu ayetin işareti bize
şunu da bildirmektedir. Yer yüzündeki yaratılan bütün insanlar, aynı şekilde
yaratılmış olduğundan, hepsi birbirine eşittir ve bu anlamda birbirinden
üstünlüğü yoktur.
Her insan bir meniden
yaratılmıştır. Allah (c.c) gözlerimizle göremi-yeceğimiz kadar küçücük bir suya bizim şeklimizi, şemalimizi yazmıştır, resmetmiştir.
Zengini, fakiri,
generalleri, beyazı, siyahı, soyluyu soysuzu... kısaca herkesi Allah(cc) yaratmıştır. Öyleyse kimse başkasına hava atmasın,
ancak takvada yarışsınlar.[3]
3- Oku.
Rabbin en büyükKerem sahibidir.
4- O kalemle
öğretendir.
Yani kalemle yazmayı
öğreten Rabbinin adıyla oku. Veya kalemi öğreten Rabbinin adıyla oku.
İnsanlara ilk
söyleyeceğimiz şey; okuması, meniden yaratılması ve toprağa döneceği, insanları
bir tarağın dişleri gibi eşit görmesi, faziletin ancak Allah'ın emir ve
yasaklarına bağlılıkta olduğunu ve okuduklarını da kayda geçirmesidir.
Buradaki
"kalem"den .maksat yazma aletidir. Yazma aletleri de çağa göre
değişir.[4]
5- İnsana
bilmediğini öğretti.
Ana rahminden dünyaya gelen
bebek, hemen sağına soluna bakıp yalanmaya başlıyor ve annesini tanımaz diye
bilinen bu çocuk, annesinin memesinden sütün geleceğini biliyor.
Bilmediklerimizin bir
kısmım fıtraten getiriyoruz, bir kısmını tabiattan
öğreniyoruz, bir kısmını da Allah'ın gönderdiği kitabından öğreniyoruz.
"Hira" mağarasında tefekküre dalan efendimize bu ilk
beş ayet nazil olmadan önce, cebrail geliyor ve
"oku" diyor. Efendimiz; "Ben okuma bilmem ne okuyayım?"
diyor. Üç defa tekrardan sonra bu beş ayeti cebrail
okuyor.[5]
6- Sakın ha
(okumam deme) çünkü insan muhakkak azgınlaşır.
"Tağa" kelimesi "azgınlık yapmak" demektir.
"Tağut" ise "azgınlık yapan insan"dır.
Bundan kasıt şudur: Yeryüzünde Allah'ın kanunu geçiyor.
Buna dünyada hiç kimsenin itirazı yok.
Ama azgın insan şunu
söylüyor; "Allah gök işlerine karışır, biz yer işlerine karışırız."
İşte azgınlık burada başlıyor.[6]
7- Kendini
(cehalet içindeyken) yeterli gördüğü için.
Yani, "Allah'ın
kelamına benim ihtiyacım yok. Benim düşüncelerim Allah'ın kelamından daha
iyidir." diyor.
Günümüzde,
"günümüz kanunları Kur'ân'dan daha iyidir"
diyenler, Ebu Cehil ile aynı şeyi söylüyorlar. Kendi
aklını ilahlaştınyor. "Allah'ı tanımam, O'na
ibadet etmem" diyenler kendisine tapman insanlardır...
Kendi aklını, kainatı
da kendisini de yaratan Allah'ın üstünde görenlerdir, azan insanlar.[7]
8- Şüphesiz
dönüş ancak Rabbinedir.
9-
Yasaklayanı gördün mü?
10- Bir kul
namaz kıldığında
Peygamber Efendimizi
namaz kılarken engelleyen Ebu Cehil ve aveneleri,
kastediliyor burada. İsim olarak onlar ama kıyamete kadar gelecek Ebu Cehiller'de bu ayetle
kötülenmiş oluyorlar.
Günümüzde de
insanların namaz kılmalarına mâni olanlar, Ebu Cehil'in
düşüncesini ve yaşantısını devam ettiren insanlardır.[8]
11- Gördün
mü? Ya o doğru yol üzerinde ise,
12- Veya
takvayı emrediyorsa.
13- Gördün
mü? (o yasaklayan) yalanlayıp yüz çevirirse,
14- Yoksa o,
(olanları) Allah'ın görmekte olduğunu bilmedi
mi?
Allah (c.c)'de bizim
her anımızı, herşeyimizi görüyor. Bundan sonra
hayatımızı şöyle yönlendireceğiz. Fotoğraf çektirir gibi yaşayacağız.
Nasıl ki, fotoğraf
çektirirken her şeyimize dikkat ediyoruz. Halbuki bu dikkatimizi bir anlık
duruşumuz güzel olsun diye veriyoruz. Her anımızı gördüğüne inandığımız
Allah(c.c)'e karşı da bütün dikkatimizi vermemiz gerekiyor.[9]
15- Hayır. Andolsun eğer vazgeçmezse alnından sürükleyeceğiz
Yani namaz kılanları
engelleme hareketine son vermezse, iyilik yapan, insanlara yol gösteren
insanların önüne geçen, onlafa mani olma hareketine
son vermezse, Kur'ân'ı yalanlama faaliyetine son
vermezse, biz de elbette onun alnındaki perçeminden tutarız yere çarparız diyor
Allah (c.c).[10]
16- Yalancı
ve günahkarı alnından (tutup sürükleyeceğiz)
17- O, hemen
gidip meclisini çağirsın.
18- Biz de
zebanileri çağıracağız.
19- Sakın
ona itaat etme. Secde et ve (Rabbine) yaklaş.
O alnındaki
perçeminden tutulup yere çarpılan günahkarlar, yalancılar kendi askerlerini,
meclisini, siyasi ve ekonomik güçlerinin hepsini yardımına çağırsa bile fayda
vermez.
Ahiret gününde malın, orduların, evlatların hiçbirinin fayda
vermeyeceğini anlıyoruz bu ayetten.
Tağuta itaat etme diyor Allah (c.c). Biz tagutlara
itaat etmeyecek, Rabbimize secde edeceğiz.
Rabbimize
yakınlığımız, Rabbe yapılan secdeden geçmektedir. Bu
sûreden anladıklarımızı özetleyecek olursak;
1-
Okuyacağız.
2-
İnsanların aynı yerden geldiğini bilerek eşitliğimize inanacağız.
3-
Yazacağız. Kur'ân'ı insanlara anlayacağı şekilde
yazacağız.
4- Namazlarımızı
dosdoğru kılacağız.
5-
İnsanların hidayette olması için gayret göstereceğiz.
6-
İnsanların namazına mani olmayacağız.
7- Tagutlara itaat etmiyeceğiz.
8- Allah'a
secde edeceğiz.[11]
[1] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 8/315-316.
[2] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 8/316-317.
[3] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 8/318.
[4] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 8/318.
[5] Buharı bed-ül vahy 3, M üs lüm iman 252, Ahmed müsned 6/233.
Mahmut Toptaş, Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 8/319.
[6] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 8/319.
[7] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 8/319-320.
[8] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 8/320.
[9] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 8/320-321.
[10] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 8/321.
[11] Mahmut Toptaş,
Kur’an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş
Yayınları: 8/321-322.