ZELZELE SURESİ 2

Takdim.. 2

Kelimelerin İzahı 2

Âyetlerin Tefsiri 2

Edebî Sanatlar. 3

Faydalı Bilgiler. 3

 


ZELZELE SURESİ

 

Medine'de inmiştir, 8 âyettir.

 

Takdim

 

Zelzele sûresi Medine'de inmiştir. Ancak üslûp bakımından Mekke' de inen sûrelere benzer. Zira bu sûrede, kıyamet günü olacak olan sıkıntı ve dehşet verici haller anlatılır. Bu sûre, kıyamet kopmadan önce meydana gelecek şiddetli sarsıntıyı anlatır. Şöyle ki, bütün yüksek köşk ve saraylar yerle bir olur. Bütün oturmuş büyük dağlar yıkılır. İnsanın dehşete kapılacağı enteresan ve garip olaylar meydana gelir. Meselâ, yerin, içindeki ölüleri dışarı çıkarması, altın ve gümüş gibi kıymetli hazîneleri dışarı atması ve her insana, "Falan gün şöyle yaptın, falan gün böyle yaptın" diyerek, üzerinde yaptıklarını haber vermesi. Bütün bunlar, o deh­şetli gün olacak olan hayret verici şeylerdir. Sûre aynı zamanda, insanların mahşerde, cennet veya cehenneme gideceklerini, mutlu ve mutsuzlar ola­rak sınıflara bölüneceklerini anlatır. [1]

 

Bismillâhirrahmânirrahîm

1, 2, 3, 4, 5. Yerküre sarsıntısıyla sallandığı, toprak ağırlıklarını dışarı çıkardığı, insan, "ne oluyor buna!" dediği vakit, (durum nice olur bir bilsen!). İşte o gün yer Rabbinin ona vahiy etmesiyle bütün haberlerini an­latır.

6. O gün insanlar amellerini görmeleri için dar­madağınık geri dönüp gelirler.

7. Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür.

8. Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu görür.

 

Kelimelerin İzahı

 

Şiddetli bir şekilde sarsıldı.

Eskâlehâ, "içinde bulunan ölüleri" demektir. Bu kelime, "ağır ey" mânâsına gelen kelimesinin çoğuludur. "Hayvanlar ğırlıklarmızı taşır"[2] mealindeki âyette de bu mânâda kullanılmıştır. Ahş şöyle der. "Ölü, yerin içinde olduğunda, bu onun ağırlığı olur. Üstünde ilursa ona ağırlık olur.[3]

Ayrılıp çıkar. Gelmek mânâsına gelen un zıddıdır. e!en", ise "giden"dir.

Eştât, in çoğulu olup, "Dağınık olarak" demektir. Dağınık ılarak gittiler mânâsında denir. [4]

 

Âyetlerin Tefsiri

 

1. Yer' Şiddetn' bir şekilde sarsıldığı ve hareket et­tirilip üzerindeki1eri, kalpleri korkutacak ve yürekleri hoplatacak şekilde sarstığında... Nitekim Yüce Allah meâlen, "Ey insanlar! Rabbinizden kor-kun. Kuşkusuz, kıyametin sarsıntısı büyük bir şeydir"[5] buyurmuştur. Tefsir-ciler şöyle der: Yüce Allah, bu olayın dehşetini ifade etmek için, "Onun sarsantısı" diyerek, sarsıntıyı yere izafe etmiştir. Sanki o şöyle buyurmak­tadır: Yer, kütlesinin büyüklüğüne rağmen, kendisine uygun bir sarsıntıyla sarsıldığında... Bu, kıyamet koparken olur. Yer, ardarda devamlı bir şekilde sallanır ve üzerindekileri sarsar. Üzerinde bulunan dağ, ağaç, bina ve kale­lerden ne varsa hepsim yıkmadıkça durup sakinleşmez.[6]

 

2. Yer içindeki hazine ve ölüleri dışarı attığında... İbn Abbâs, "İçindeki ölüleri çıkardığında...." der. Münzir b. Saîd de: "Hazi­ne ve ölülerini çıkardığında..." diye tefsir eder.[7] Hadiste şöyle Duyurulmuş­tur: "Yer,  altın ve gümüş sütunlar gibi,  ciğerparelerini yani kıymetli şeylerini atar. Katil gelir ve, "Bunun için katil oldum" der. Akraba ziyareti­ni kesen gelir ve, "Bunun için akraba ziyaretini kestim" der. Hırsız gelir, "Bunun için elim kesildi" der. Sonra bir şey almadan onu bırakırlar.»[8]

 

3. İnsan, "Niçin bu yeryüzü böyle büyük bir sarsıntıyla sarsıldı da içindekileri attı?" der. İnsan bunu o dehşetli durumdan duyduğu korku ve hayretten dolayı söyler. [9]

 

4. O zor günde, yani kıyamet gününde, yer konuşacak ve üzerinde yapılan hayır veya şerri haber verecek; her insana, üzerinde yaptığını bildirecektir. Ebû Hureyre'den (r.a.) şöyle rivayet edilmiştir. Hz. Peygamber (a.s.) âyetini okudu ve "Yerin ne haber ve­receğini biliyor musunuz?" dedi. Ashâb (r.anhum): "Allah ve Rasulü daha iyi bilir" dediler. Rasulullah (s.a.v) buyurdu ki: "Yerin vereceği haberler, her köle veya câriye hakkında, "şu gün şöyle şöyle yaptı" diyerek, üzerinde yaptıklarını haber vermesidir. İşte bunlar, yerin vereceği haberlerdir."[10] Baş­ka bir hadiste de şöyle buyrulmuştur: "Yerden sakınınız. Çünkü o (sizi için­de taşıyan) anneniz (gibi)dir. Onun üzerinde hayır veya şer bir iş işleyen hiç kimse yoktur ki, yer, onun yaptığını haber vermesin"[11]

 

5. Onun bu haberleri vermesi, Yüce Allah'ın, bunu ona emretmesi ve üzerinde meydana gelen bütün olayları anlatma izni vermesi sebebiyledir. Bu durumda yer, âsiden şikayetçi olacak ve aleyhinde şahitlik ;decekir. İtaatkâra da teşekkür edecek ve onu övecektir. Allah'ın her şeye gücü yeter. [12]

 

6. O gün insanlar hesap yerinden döner ve gruplar halinde dağınık olarak giderler. Amel defterini sağından alan cennete, so­lundan alan cehenneme gider ki, yaptıkları hayır veya şerrin karşılığını alsınlar. [13]

 

7. Kim, bir zerre toprak ağırlığında bir hayır yaparsa, kıyamet günü onu defterinde bulur ve karşılığını alır. Kelbî der ki: Zerre, en küçük karıncadır. İbn Abbâs da der ki: Elini yere koyup kaldırdı­ğında, ona yapışan her toprak bir zerredir.[14]

 

8. Kim, bir zerre toprak ağırlığında bir şer iş­lerse, kıyamet günü onu defterinde bulur ve karşılığını alır. Kurtubî der ki: Bu, Yüce Allah'ın, Ademoğlunun küçük, büyük hiçbir amelinden gafil kal­madığına dâir getirdiği bir misaldir. Bu, Yüce Allah'ın, "Kuşkusuz Allah, zerre ağırlığında haksızlık etmez"[15]  âyetine benzer.[16]

 

Edebî Sanatlar

 

Bu mübarek sûre birçok edebî sanatı kapsamaktadır. Bunları aşağıda özetliyoruz:

1. "Onun sarsıntısı" denilerek, sarsıntının yere nisbet edilmesi, sarsıntının korkunçluğunu ve dehşetini ifade etmek içindir.

2. "Yer çıkardı" denilerek, zamir yerine açık isim geti-•ilmesi, olayı daha vurgulu bir şekilde anlatmak içindir.

3. "İnsan, "Bu yere ne oluyor?" dediğinde" cümlesinde­ki soru, bu olayın şaşılacak ve çok enteresan bir şey olarak görüldüğünü ifa­de eder.

4. kelimeleri arasında cinâs-ı iştikak vardır.

5. "Kim, zerre ağırlığı bir hayır işlerse onu örür" âyeti ile "Kim de zerre ağırlığı bir kötülük şlerse onu görür" âyeti arasında mukabele vardır.

6. gibi âyet sonlarında, süzülmüş ıltın veya inci ve yakuta benzeyen parlak bir seci' vardır. Bu, güzelleştirici îdebî sanatlardandır. [17]

 

Faydalı Bilgiler

 

Hz. Peygamber (s.a.v), kendisine eşeklerin zekâtı sorulduğunda bu âyetini, "Geniş kapsamlı eşi bulunmaz bir âyet" olarak isim­lendirmiş ve: "Allah onlar hakkında şu tek ve kapsamlı âyetten başka bir şey indirmemiştir" buyurarak bu âyetleri okumuştur.[18]

Yüce Allah'ın yardımı ile "Zelzele Sûresi"nin tefsiri bitti. [19]



[1] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/387.

[2] Nahl sûresi, 16/7

[3] Tefsîr-i kebîr, 31/58

[4] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/388.

[5] Hac sûresi, 22/1

[6] Teshil, 4/213; Hâzin, 4/280

Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/389.

[7] Âlûsî, 30/209

[8] Tirmizî, Fiten, 36

Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/389.

[9] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/389.

[10] Tirmizî, Kıyâme, 7. Tirmizî, bu hadîsin hasen ve sahîh olduğunu söylemiştir.

[11] Taberânî, Mu'cem,

Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/389.

[12] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/389-390.

[13] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/390.

[14] Tefsîr-i kebîr, 31/61

Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/390.

[15] Nisa sûresi, 4/40

[16] Kurtubî, 20/150

Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/390.

[17] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/390.

[18] Buhari, Menakıb, 28/; Tefsir-i sure 99, 1-2; Fusam,24.

[19] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/391.