ADİYAT SURESİ 2

Sûrenin Tanıtımı 2


ADİYAT SURESİ

 

Kur'an'daki Sırası       : 100

Nüzul Sırası                : 14

Ayet Sayısı                 : 11

İndiği Dönem             : Mekke

 

Sûrenin Tanıtımı

 

Sûrede insanın inkarcılığı/nankörlüğü, mai-rnülk tutkusu kınanmış, ohireti ve Al­lah'ın insanların amellerini ihaia ettiği hatırlatılmıştır. Üslubu bundan önceki sürede olduğu gibi risaletin umumi biçimde sunulması tarzındadır. Sûrenin Medine'de indiği rivayet edilmişse[1] de çoğunluk O'nun Mekki olduğunu kabul etmektedir. Sûrenin üslu­bu ve ilk dönemlerde inmiş olması Mekki oluşunu desteklemektedir. [2]

 

Rahman ve Rahim Allah'ın Adıyla

1- Andolsun, nefesleriyle ses çıkararak[3]' koşan (at)lara[4]'.

2-  (Tırnaklarıyla yerden) ateş[5]» çıkaranlara'[6].

3- Sabahleyin akın edenlere'[7].

4- Toz[8]' koparanlara[9]'.

5- Derken bir topluluğun ortasına dalanlara

6-  Ki, insan Rabbine karşı çok nankördür[10]'.

7- Ve O da bana şahittir.

8-  Doğrusu o malı çok sever

9- Bilmez mi o, kabirlerde olanlar dışarı atıldığı[11]»,

10- Göğüslerde bulunanlar devşİrÜdiği zaman[12].

11- O gün Rabblerİ onların her halini haber almıştır.

 

Sûredeki âyetlerde insanoğlunun bazı huylan kınanmış ve o uyarılmıştır. Sûrede:

1- Baskına karar verildiği zaman hızlı bir biçimde koşan, soluyan, tırnaklarının taş­lara çarpmasından kıvılcımlar çıkan, tozu dumana katan, baskın yapılan topluluğu yarıp geçen atlara yemin edilerek insanın, Allah'ın bir çok nimetlerini görmesine rağmen bunları inkar edip mal-mülke aşırı düşkün olması vurgulanmıştır.

2- Olumsuz soru, uyarı ve hatırlatma tarzında; kabirlerinden çıktıkları ve amelleri ile başbaşa kaldıkları zaman insanların, Allah'ın kendilerini işledikleri ameller konusunda hesaba çekeceğini, Allah'ın onlardan ve onların amellerinden haberdar oduğunu açıkça ortaya koyacağını bilip-bilmediklcri sorgulanmıştır.

Ayetlerin, insanoğlunun bu (olumsuz) huylarına, engel olmayı, onu cehaletinden vazgeçmeye sevketmeyi; Rabbi'nin nimetlerini, Allah'ın O'nun amellerini bildiğini, ahirette bunlardan dolays hesaba çekileceğini hatırlatmayı hedeflemiş olduğu açıktır.

Görülen o ki, insanların Allah'ın nimetlerine nankörlük etmeleri. O'na inanmayip, O'nun çağrısını kabul etmemeyi de kapsamaktadır

Ayetlerin genel oluşu (itlâk) ve belirli bazı tavırlara ait herhangi bir işaret taşımama­sı, daha Önceki sûreler gibi bu sûrenin risaletin hedefi ve ilkelerini ortaya koyma tarzın­da olduğu görüşünü doğrulamaktadır. Nitekim bu sûrenin taşıdığı Özellikler ile Fatiha. A'la, Leyi, Fecr ve Asr sûrelerinin özellikleri uyum atfetmektedir.

Kişisel ve toplumsal ahlak hakkında, sûrenin ihtiva ettiği hedefler büyük önem taşı­maktadır. Zira bu ahlak, rubûbiyetini kabul, O'na boyun eğip nimetlerinden dolayı O'na şükretme gibi Rabbi'nc yönelik, iyilik ve merhamet gibi insanlara ait görevlerini unut­turacak biçimde mal-mülkün kendi nezdinde berşey olmadığı olgunluğuna ulaştırmakla­dır.

Bazı rivayetler[13] sûrenin Medeni olduğunu ve sûrenin başlangıç (yemin) bölümünün, Rasulullah'm düşman üzerine gönderdiği bir seriyyenin gerçekleştirdiği baskında mey­dana gelen olayları, seriyyenin kayboluşunu O'na haber vermesini içerdiğini bildirmek­tedir. Ayetlerin üslubu bu rivayetten şüphe etmeye sevketmektedir. Zaten rivayette de bir zorlama olduğu görülmektedir. Bununla birlikte sûreleri tertip edenler (tertip sahip­leri) bu sûreyi ilk nazil olanlar arasına yerleştirmişlerdir. [14]

 

 



[1] Bkz. : el-Alûsi, c.30, s.214.

[2] İzzet Derveze, et-tefsiru’l-hadis, Ekin Yayınları: 1/179.

[3] ed-Dabh Alların koşarken ve yorulduklarında (çıkardıkları) ne­fes sesidir. Bir tür yürüme anlamına geldiği de söylenmiştir.

[4] ei-Aâiyat "adv" kelimesinden türemiştir ve süratle koşmak demektir. "Atfiyat" (koşanlardan kastedilen, farklı görüşlere göre ya atlar ya da develerdir. Birinci görüş daha doğrudur ve diğer âyetlerle de daha uygun düşmektedir.

[5] Kadhan Kıvılcım çıkartmak için sert bir cisim şiddetle kazımak, sürtmek demektir.

[6] el-Mûriyât "el veryu" kelimesinden gelmekledir. Kıvılcım,alev ve ateş çıkaran demektir.

[7] el-Muğirât Ansızın baskın yapmak anlamındaki "el iğara" ke­limesinden türemiştir.

[8] el-Nak'u Toz demektir.

[9] Eseme Hareket ettirmek, kabartmak demektir.

[10] Kenûd Nimeti inkar eden (nankör) anlamındadır.

[11] Bu'sira fl'î-kuhûr Kıyamet günü insanların tekrar dirilmeleri ve kabirlerinden çıkmaları demektir.

[12] Hussile fi's-sudur insanların muhafaza ve kaydedilen amellcriylc yüzleşmeleri demektir.

[13] Bkz. Nisaburi, Garâibu'l-Kur'an, Tabresi, Mecmau'l-Beyan.

[14] İzzet Derveze, et-tefsiru’l-hadis, Ekin Yayınları: 1/181-182.