KARIA SURESİ 2

Takdim.. 2

Kelimelerin İzahı 2

Âyetlerin Tefsiri 2

Edebî Sanatlar. 3

Bir Uyarı 4

 


KARIA SURESİ

 

Mekke'de inmiştir, 11 âyettir.

 

Takdim

 

Kâria sûresi Mekke'de inmiştir. Bu sûre, kıyamet ve onun dehşetli hallerinden, âhiret ve onun sıkıntılı durumlarından, orada meydana gelecek olan büyük olaylar ve korkulu hallerden bahseder. Bunlar, insanların kabir­lerden, çıkması ve o dehşetli günde uçuşan,öteye beriye dağılan kelebekler misâli dağılmalarım anlatan olaylardır. İnsanlar aşırı derecede korku ve şaşkınlıklarından dolayı düzensiz bir şekilde gelir giderler.

Aynı zamanda bu sûre, dağların yıkılıp savrulacağından ve neticede yer üzerinde sağlam bir şekilde yerleşmiş iken havada uçuşan dağılmış yün haline geleceğinden bahseder. Sûre, kıyametin dağları savrulmuş yün ha­line gelecek şekilde etkileyeceğine dikkat çekmek için insanlarla dağları birlikte anlattı. O korkunç günde dağlar böyle olunca insanın hali nice olur?!

Bu mübarek sûre, insanların amellerinin tartılacağı terazileri ve in­sanların, terazilerinin ağırlığı ve hafifliğine göre mutlu ve mutsuzlar diye ikiye ayrılacağını anlatarak sona erer.

"Kıyamet" mânâsına gelen Kâria, dehşeti ile kalp ve kulaklara vur­duğu için, bu sûreye "Kâria Sûresi" denilmiştir. [1]

 

Bisnıillâhirrahmânirrahîm

1, 2, 3. Kıyamet! Nedir o kıyamet? Kıyametin ne olduğunu sana ne bildirdi?

4, 5. İnsanların, ateş etrafında yayılmış pervaneler gibi olduğu dağların da atılmış renkli yüne dönüştüğü gün(dür o)

6, 7. O gün kimin tartılan ameli ağır gelirse işte o, hoşnut edici bir yaşayış içinde olur.

8, 9. Ameli yeğni olana gelince, işte onun yurdu "Hâviye" dır.

10, 11. Nedir o bilir misiniz? Kızgın ateş!

 

Kelimelerin İzahı

 

Kâria, kıyametin isimlerinden biridir. Korkunç ve dehşet veri-halleri ile insanları çarptığı için buna "Kâria" denmiştir. kelimesinin şiddetle ve kuvvetle vurmaktır. Araplar, insanların başına feci bir iş eldiğinde "eylül  Musibet kapılarını çaldı ve belâ bel­erini kırdı" derler.

Mebsûs; yayılmış dağılmış demektir. İhn, çeşitli renkleri olan veya boyanmış yün demektir. Hâviye, cehennemin bir adıdır. İnsanlar oraya düşecekleri için ha bu ad verilmiştir. [2]

 

Âyetlerin Tefsiri

 

1, 2. Kıyamet, O kıyamet nedir? Kuşkusuz o, o kadar büyük ve korkunçtur ki, hayal edilemez. İnsan aklı onu kavrayamaz. O, an­latılamayacak ve tasavvur edilemeyecek kadar büyüktür.

Bundan sonra Yüce Allah onun durumunun daha büyük ve korkunç olduğunu ifade etmek üzere şöyle buyurdu: [3]

 

3. Kıyametin, ruhlara tesirinin korkunçluğu hususunda­ki durumunun ne olduğunu sana ne bildirdi? Şüphesiz o, sadece kalpleri ür­pertmez, aksine büyük kütleleri de etkiler. Göklerin yarılması, yerin sar­sılması, dağların ufalanıp yerle bir olması, yıldızların saçılıp dökülmesi, güneş ve ayın dürülüp kararması ve daha başka şeylerde etkisini gösterir. Ebussuûd şöyle der: Kıyamet, çeşitli korkunç ve dehşetli halleriyle kalp ve kulaklara vurduğu için ona "vuran" mânâsına gelen "Kâria" adı verilmiştir. Korkunçluğunu pekiştirmek için, zamir yerine açık isim getirilerek denilmiştir. Yani o, ne acayip büyük ve korkunç bir şeydir. Bundan sonra Yüce Allah onun korkunçluk ve dehşetini pekiştirmek üzere, onun, hiç kim­senin kavrayamayacağı  derecede  insanların bilgileri  dâiresinin  dışında olduğunu açıklamak üzere  buyurdu.[4]

Bu,  korkutma  ve  onun hallerinden  herhangi  birini  öğrenmeye teşvikten sonra, sıra bunu açıklama ve izaha geldi. [5]

 

4. O gün insanlar, yayılmış kelebekler gibi olur. Bu, insanlar kabirlerinden korka korka çıktıkları zaman meydana ge­lir. Bu halleri ile onlar sanki oraya buraya dağılmış, şiddetli korku ve şaş­kınlıktan dolayı dalga dalga birbirlerine giren kelebeklere benzerler. Râzî şöyle der:  Yüce Allah burada, öldükten  sonra dirilme anında insanları "dağılmış kelebeklere", başka bir âyette ise, "dağılmış çekirgelere" benzet­ti. Kelebeklere benzetme yönü şudur: Kelebekler, uçuştuklarında tek bir yöne gitmezler. Bilakis, her biri diğerinin gittiği yönden başka bir yöne gi­der. Bu teşbih gösteriyor ki, insanlar, öldükten sonra diriltildiğinde korkup dağılırlar. Çekirgelere benzetme yönüne gelince, bu, çoklukları bakımın­dandır. İnsanlar o vakit, birbirleri üstüne binmiş olan çekirge sürüsü gibi olurlar. İşte insanlar diriltildiklerinde çekirge ve kelebekler gibi sürüler ha­linde birbirlerine girerler. Nitekim Yüce Allah meâlen, "O gün biz onları birbirine çarparak çalkalanır bir halde bırakmışizdir"[6]   buyurmuştur."[7]

 

5. O gün dağlar da, atılmış renkli yüne dönüşür. Bu, o korkunç ve dehşetli günün özelliklerinden ikincisidir. Yani dağlar o gün, uçuşup dağılan yün gibi olur. Parçalan birbirinden ayrılıp ha­vada uçuşurlar. Neticede çırpma ve atma anında uçuşan yün haline gelir. Sâvî şöyle der: Yüce Allah, kıyametin büyük ve sert dağlara tesir ettiği ne­ticede, mükellef olmadıkları halde çırpılmış yün haline geleceklerine; on­lar böyle olunca sorumlu ve mükellef olan zayıf insanın durumunun nasıl olacağına dikkat çekmek için, insanların durumu ile dağların durumunu be­raber anlattı.[8]

Bundan sonra Yüce Allah, insanların o günkü durumlarını mutlu ve mutsuzlar olarak ikiye ayrılacaklarını anlatmak üzere şöyle buyurdu: [9]

 

6, 7. İyilik terazileri ağır basan ve iyilikleri kötülüklerinden çok olana gelince, o, ebedîlik ve Naîm cennetle­rinde mutlu, rahat ve müreffeh bir hayat sürecektir. [10]

 

8, 9. İyilikleri kötülüklerinden az olan veya bir şey sayılacak kadar iyiliği olmayana gelince, onun gideceği ve ka­lacağı yer de cehennem ateşidir. O cehennemin dibine inecektir. Anne, çocuğun barınağı ve korku anında sığınacağı yer olduğu için, Yüce Allah cehenneme  yani "anne" dedi. Bu durumda çocuklar annelerine sığındığı ve anneleri tarafından korunduğu gibi cehenmem ateşi de o suçluları barındırır; anne, çocuklara kucak açtığı gibi cehennem ateşi de onlara ku­cak açar. Ebussuûd şöyle der: "Hâviye" cehennemin isimlerinden bir isim­dir. Son derece derin ve çukur olduğu için ona bu isim verilmiştir. Rivayete Igore cehennem ehli, cehennemde yetmiş sene aşağı doğru ineceklerdir.[11]

 

10. Bu, Hâviye'nin büyük ve korkunç olduğunu gösteren sorudur. Yani, Hâviye'nin ne olduğunu sana ne bildirdi?

Bundan sonra Yüce Allah, şu sözüyle bunu açıkladı: [12]

 

11. O, son derece sıcak bir ateştir. Bilinen sıcaklık sınırını ısınıştır. Hangi ateş yakılsa ve içine en büyük yakıtlar atılsa, yine de onun iicağı cehennem sıcağına denk olamaz. Lütuf ve keremiyle Allah bizi o ateşten korusun! [13]

 

Edebî Sanatlar

 

Bu mübarek sûre birçok edebî sanatı kapsamaktadır. Bunları aşağıda izetliyoruz:

1. Sorusu, kıyamet hâdisesinin korkunçluk ve dehşeti­mi, Sorusu da cehennemin büyüklük ve dehşetini ifade eder.

2. Âyetinde zamir yerine açık isim getirilmesi korkutma ve dehşet ifade etmesi içindir. Aslında denilmesi lâzımdı.

3. Âyetinde mürsel mücmel teşbih vardır. Zira teşbih edatı  zikredilmiş,  vech-i  şebeh  zikredilmemiştir.  Yani  insanlar, çokluk ve dağılmada, zayıflık ve zelillikte dağınık kelebeklere benzerler. Âyetinde de aynı teşbîh vardır. Yani dağlar, uçuşma ve kolay­ca yürüme hususunda, çırpılmış renkli yün gibi olurlar. Buna mürsel mücmel teşbîh denir.

4. âyetleri ile , âyetleri arasında mukabele sanatı vardır. Bu, güzelleştirici edebî sanatlardandır.

5. "O, hoşnut olan bir yaşayış içindedir" âyetinde me-câz-ı aklî vardır. Yani, onu yaşayanın hoşnut olacağı bir yaşayış içindedir. Burada isnâd-ı mecazî vardır.

6. âyetleri ile âyetleri arasında ihtibak sanatı vardır. İhtibâk, bu sanatı yapanın, bir­birine nazire olarak söylenen iki şeyden birinde söylediğini diğerinde zik-retmemesidir. Meselâ burada, birinci kısımda, "Onun barınağı cennettir" diye zikredilmemiş; buna karşılık olarak da ikinci bölümde, "onun barınağı ateştir" diye zikredilmiş; ikinci bölümde, "O, yaşayanın hoşnut olmayacağı bir hayat içindedir" şeklinde zikre­dilmemiştir. Böylece Yüce Allah, birbirine nazire olarak getirdiği bu âyet­lerden birinde zikrettiğini diğerinde zikretmem iştir. Bu da güzelleştirici edebî sanatlardandır.

7. Âyetlerin son harfleri arasında uygunluk vardır. Bu, mübarek sûrede açıkça görülmektedir. [14]

 

Bir Uyarı

 

Cumhura (çoğunluğa) göre sûrede anlatılan mîzân yani terazi, iki ke­fesi ve bir dili olan hakiki terazidir. Bununla, içinde iyilik ve kötülüklerin yazılı olduğu amel defterleri tartılır. İbn Abbâs'tan rivayet edildiğine göre, iyi ameller, güzel şekillerde; kötü ameller ise çirkin şekillerde getirilir ve bu teraziye konur. Kimin iyilikleri ağır gelirse mutlu olur. Allah en iyisini bilir.

Yüce Allah'ın yardımı ile "Kâria Sûresi"nin tefsiri bitti. [15]



[1] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/401.

[2] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/402.

[3] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/403.

[4] Ebussuûd, 5/281

[5] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/403.

[6] Kehf sûresi, 18/99

[7] Tefsîr-i. kebîr, 31/72

Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/403.

[8] Sâvî Haşiyesi, 4/347

[9] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/403-404.

[10] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/404.

[11] Ebussuûd, 5/282. Katâde'den nakledildiğine göre, sözünden maksat, cehennemlik, ppe taklak cehennemin dibine doğru gidecektir. Çünkü o cehenneme baş aşağı olarak kılacaktır. Birinci görüş daha açıktır.

Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/404.

[12] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/404.

[13] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/404.

[14] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/404-405.

[15] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/405.