Mekke'de inmiştir, 9
âyettir.
Hümeze sûresi Mekke'de inmiştir. Bu sûre, insanları
ayıplayan, sefihlerin yaptğı gibi onlarla alay
ederek, küçümseyerek ve kusur bularak namus ve şereflerini zedeleyenlerden
bahseder.
Ayrıca bu sûre mal
biriktirmek ve servet toplamakla meşgul olanları yerer. Sanki bu kişiler,
hayatta ebedî kalacaklarmış gibi bu işle meşgul olurlar. Aşın cehalet ve
gafletleri yüzünden, malın dünyada kendilerini ebedîleştireceğini zannederler.
Sûre, o yok olup giden
bedbahtların âkibetlerini anlatarak sona erer. Şöyle
ki onlar, ebediyyen sönmeyecek olan ateşe girerler.
Bu öyle ateştir ki suçluları ve içine atılan insanları yakar. Çünkü o hutamedir, yani cehennem ateşidir. [1]
Bismillâhirrahmânirrahîm
1, 2. Arkadan
çekiştirmeyi, yüze karşı eğlenmeyi ve ayıplamayı âdet edinen herkesin vay
haline! O ki, mal toplamış ve onu sayıp durmuş,
3. (O),
malının kendisini ebedî kılacağını zanneder.
4. Hayır! Andolsun ki o, Hutame'ye
atılacaktır.
5. Hutanıe'nin ne olduğunu bilir misin?
6, 7.
Allah'ın, tutuşturulmuş, (yandıkça) tırmanıp kalblerin
tâ üstüne çıkan ateşidir.
8, 9. Onlar
(bu ateşin içinde) uzatılmış sütunlara bağlanmışlar ve o vaziyette o (ateş)
üzerlerine kapatıR mistir.
Hümeze, insanları arkadan çekiştirmeyi ve şeref ve haysiyetlerini
yaralamayı âdet haline getiren demektir. vezni, alışkanlık ifade eder. Çok
lanet edip bunu alışkanlık haline getirene çok gülüp bunu alışkanlık haline
getirene de denir.
Lümeze, insanları ayıplamayı, kaş ve gözle onları rahatsız
etmeyi alışkanlık haline getiren demektir.
Hutame, cehennem ateşidir. İçine atılan her şeyi kırıp
geçirdiği, ufaladığı için ona bu isim verilmiştir.
Mu'sade; kapatılmış, kilitlenmiş demektir. Bu, bir kimse kapıyı
kilitlediği zaman söylenen, sözünden
alınmıştır.[2]
l. Çetin
azap, helak ve yok olma, insanları ayıplamayı, çekiştirmeyi, şeref ve
haysiyetlerini zedelemeyi, göz ve kaşlarıyle gizlice
onlarla dalga geçmeyi âdet haline getirenlere olsun!
Tefsirciler şöyle der: Bu sûre, Ahnes b. Şüreyk hakkında inmiştir. Çünkü o, insanlara çok söver,
onları yüzlerine karşı da arkalarından da ayıplar ve dalga geçerdi. Fakat
âyetin hükmü geneldir. Çünkü sebebin hususîliğine değil, lafzın umumîliğine
itibar edilir.[3]
2. O öyle
biridir ki çokça mal biriktirip saymış, eksilmesin diye sayısını korumuş ve
hayra harcamamıştır. Taberî şöyle der: Malını
toplayıp saymış, Allah yolunda harcamamış, Allah'ın o maldaki hakkını vermemiş,
fakat onu toplayıp muhafaza etmiştir.[4]
3. O câhil
aşırı gafletinden dolayı, malının kendisini dünyada ebedî bırakacağını,
ölmeyeceğini sanır. [5]
4. O câhil,
bu düşünceyi bıraksın. Vallahi o, içine atılan her şeyi kırıp döken ve hemen
yutan ateşe atılacaktır. [6]
5. Bu soru,
cehennem ateşinin durumunun korkunçluk ve dehşetini ifade eder. Yani, bu büyük
ateşin hakikatinin ne olduğunu sana ne bildirdi? O, kemikleri kırıp ufalayan,
etleri yiyen, hattâ kalplere saldıran Hutanıe'dir.
Bundan sonra Yüce
Allah, şu sözüyle Hutame'yi açıkladı: [7]
6. O, Yüce
Allah'ın emir ve iradesiyle tutuşturulan ateştir. Diğer ateşlere benzemez. Zira
onun hiç alevi sönmez. Hadiste şöyle buyu-rulmuştur:
"Cehennem bin sene yakıldı ve kıpkırmızı oldu. Sonra bin sene daha yakıldı
ve bembeyaz oldu. Daha sonra bin sene daha yakıldı da simsiyah oldu. O şimdi
simsiyahtır.'[8]
7. O öyle
bir ateştir ki, acısı ve sızısı kalplere ulaşır ve onları yakar. Kurtubî şöyle der: Acı ve sızı, kalbe ulaştığında sahibi
öldüğü için Yüce Allah özellikle kalpleri zikretti. Şu halde onlar, ölmek üzere
olan insanın durumunda olurlar da ölmezler. Nitekim Yüce Allah meâlen, "Suçlu orada ne ölür, ne dirilir"[9]
buyurmuştur. Şu halde onlar ölü gibi dirilerdir. Yani diridirler, fakat ölüye
benzerler.[10]
8. Şüphesiz
cehennem üzerlerine kapatılmış ve kapıları kilitlenmiştir. Onlara ne rahat
ulaşır, ne de rızık.
[11]
9. Onlar
zincir ve bukağılara vurulmuştur. Cehennemin kapıları üzerlerine kapatıldıktan
sonra el ve ayakları zincirlerle bağlanır. Kapıların üzerlerine kapatılmasıyla,
artık çıkma ümitlen kalmaz. "Direklerin uzatılması" ifadesi, onların
ebedî kalacaklarını belirtmek içindir. [12]
Bu mübarek sûre birçok
edebî sanatı kapsamaktadır. Bunları aşağıda özetliyoruz:
1. kelimeleri
mübalağa ifade eden kalıplardır. Çünkü Zii vezni
mübalağa ve devam ifade eder.
2. İfadesinde
kelimesinin nekre olarak getirilmesi çokluk ifade eder. Yani,
"Sayılamayacak kadar çok mal biriktirdi" demektir. "
3. Sorusu,
cehennemin durumunun korkunçluğunu ve dehşet verici olduğunu ifade eder.
4. ilearasında cinâs-ı gayr-i tam vardır. Buna cinâs-ı nakıs
da denir.
5. ve gibi
âyet sonlarında uygunluk vardır. Buna seci' denir...
Yüce Allah'ın yardımı
ile "Hümeze Sûresi"nin tefsiri bitti. [13]
[1] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/423.
[2] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/424.
[3] Kurtubî, 20/183; Razı, 31/91
Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/425.
[4] Taberî, 30/189
Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/425.
[5] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/425.
[6] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/425.
[7] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/425.
[8] Bu hadisi Tirmizî Ebû Hureyre'den merfû' olarak rivayet etmiş ve "Doğru olan bunun mevkuf
hadis olmasıdır" demiştir. Bkz. Tİrmizî, Cehennem, 8.
Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/425.
[9] Tâhâ sûresi, 20/74
[10] Kurtubî, 20/185
Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/425.
[11] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/425.
[12] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/426.
[13] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/426.