Rasûlullah'a Verilen Kevser'den Maksat Nedir?
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1- (Ey Rasûlüm!) Kuşkusuz ki biz sana Kevser'i (sayısız nimeti) verdik.
2- öyle ise Rabbin için namaz kıl ve kurban kes!
3- Muhakkak ki sana buğzeden, asıl soyu kesilmişin tâ kendisidir. [1]
Mekke Dönemi'nde nazil olmuştur. 3 ayettir.
El-Bukai'nin dediği gibi bu sureye aynı zamanda Nahr Suresi de denir. İbn Abbas'a göre Mekkî'dir. Hasan'a göre Medenî'dir. Suyuti, îtkan'da bu son sözü daha çok tasvip etmektedir. îmam Nevevi de bunu tercih eder. Nitekim îmam Ahmed, Nesei, Ebu Davut ve Beyhaki'nin, Enes bin Malik'ten rivayet ettikleri bir hadis vardır: Rasûl-ü Ekrem bir ara uyukladı. Başını tebessüm ederek kaldırdı ve «Şu anda benim üzerime bir sure indi» buyurdu. Bunu söyedikten sonra Kevser Suresi'ni sonuna kadar okudu.
Enes bin Malik ensarhdır ve Medinelidir. Bu hadiseyi rivayet ettiğine göre olay Medine'de cereyan etmiştir.
Bu surenin sebebi nüzulü hakkında zikredilen haberler bir kısmının Mekkî, bir kısmının da Medenî olduğunu haber vermektedir. İşte bunun için durum müşküldür. Fakat Haffacî, Beyzavi üzerindeki Şihab haşiyesinde, «Bu hususta müstakil kitap yazanlar vardır. Orada bu surenin iki kez indiğini tesbit etmişlerdir» diyor. O zaman müşkülat ortadan kalkar.
Ayetleri ittifakla 3, kelimeleri 10, harfleri 42'dir.
Kur'an-ı Kerim'de Kevser Suresi'nden ayeti daha az olan bir sure yoktur. Hatta bunun Kur'an'ın en kısa suresi olduğunu da belirtmişlerdir. [2]
(1-3) «(Ey Rasûlüm!) Kuşkusuz ki biz sana...»Bu Ayetlerin Tefsiri
«Kevser», adedi, kıymeti, manevi fazileti çok olan şey demektir. Süfyan; Oğlu ticaretten dönen bir ihtiyar kadından soruldu: «Oğlun ne getirdi?» O da: «Kevser getirdi»; yani çok mal getirdi, demek istedi» diyor.
Erkeklerden baş olup da çok hayr işleyen kimseye «kevser» denilmiştir. Arkadaşların çokluğuna da «kevser» denir. [3]
Tevil ehli Rasûlullah'a verilen kevser hakkında ihtilaf etmiş, lerdir ve onaltı tefsir ortaya atılmıştır:
1- Cennette bir nehrin adıdır. (Bühari, Enes, Tirmizi)
2- Haşr'da Rasûlullah'a verilen bir havuzdur. (Ata)
3- Kevser peygamberlik ve kitaptır. (İkrime)
4- Kevser Kur'andır.
5- Kevser İslâm dinidir. (Muğire)
6 - Kevser Kur'an'ı kolaylaştırmaktır! Şeriatları tahlif et-. mektir. (Hüseyin bin Fadl)
7- Kevser arkadaşların, ümmetin ve yardımcıların çokluğudur. (Ebubekir bin Ayyaş)
8- Kevser müsiüman kardeşini kendi nefsine tercih etmektir. (İbn Keysan).
9- Kevser Hz. Muhammed'in şanının yüceliğidir. (Maverdi)
10- Kevser senin kalbinde bir nurdur. Seni bana muttali ki-lar, benden başkasından da alıkoyar. Şefaat ta bundandır.
11- Kevser Allah'tan gelen mucizelerdir ki onunla icabet ümmeti hidayet bulmuştur. (Sa'lebi)
12- Kevser «Lailaheillellah Muhammedun Rasûlullah'tır».
13- Bazılarına göre «dinde fıkıhtır». (Hilal bin Nisar)
14- Kevser büyük emir demektir.
15- Kevser Makamı Mahmud'clur.
16- Rasûlullah'm sıfatından olan birçok faziletlerdir.
EI-Bahr'da «cennette bir nehirdir» görüşü ile «hayri kesirdir» görüşü tasrih edilmiştir.
Mahşerdeki havuz, mizan ve köprüden öncedir. Bazıları «Cennet yapısına yakın olduğu halde mizan ve köprüden sonradır. Oraya ümmeti Muhammed'den gelenler doldurulur. Aralarında zulüm varsa onlarınki verilir» demiştir.
Bazıları, «Dünya arazileri üzerinde değil de onun yerine gelen arazi üzerindedir» demiştir.
Bazıları, «RasûUü Ekrem'in iki havuzu vardır; Biri köprüden Önce, biri de sonradır. Her ikisine de kevser denilmiştir}) der. Fakat en sıhhatlisiKüCeuser cennettedir» sözüdür. Onun suyu bolca akmaktadır, onun için de ona «kevser» denilmiştir. Kevser'in verilmesi sadece Rasûl-ü Ekrem'in özelliği değildir. O, bütün peygamberlere verilecektir. Fakat bütün peygamberlerin kevser havuzlarına inanmak vacib değildir. Fakat Rasûl-ü Ekrem'e verilen havuza inanmak ise vacibtir. Tabii bu ehli sünnet katmdadır. Mutezile alimleri bunu da inkâr etmektedirler.
Rasûl-ü Ekrem'e verilene iman etmek vacibtir; çünkü hadisler mütevatir noktasına varmışlardır. Ama diğer peygamberler hakkındaki hadisler böyle değildir. Onlar ahadî hadislerdir. Hatta o hadislerden birtakımları sıhhatli bile değildir.
«Namazı kıl»; yani senin boynuna farz olan namazı kıl (Ka-tade ve İbn Abbas'tan).
Katade, Ata ve îkrime, «Rabbin için namazı kıl; yani kurban bayramının namazım kil», demek olduğunu söylediler.
«Ve?zftar»dan maksat kurban kes demektir. Enes der ki: «Ra-sûl-ü Ekrem önce kurban keser, sonra namaz kılardı». Zira burada önce namaz kılma, sonra kurban kesme emri verildi.
Said bin Cübeyr, «Rabbin için farz olan sabah namazını Müz-delife'de kıl. Kurbanım Mina'da kes demektir» der.
Said bin Cübeyr, «Bu ayet Hudeybiye zamanında nazil oldu. Rasûlullah'ın Kabe'yi ziyaret etmesine mani oldular. Allah Hudey-biye'de namaz kılıp kurbanlarım kesmelerini emretti. O da öyle yaptı ve gitti» diyor.
Ebu Salih, İbn Abbas'tan şöyle naklediyor: «Kurban keserken kıbleye yönel demektir». (Ferra, Kelbi, Ebu'l-Ahves)
Cenab-ı Hak, «Sana vereceğiz» yerine «Sana verdik» tabirini kullanıyor. Bu tabirin kullanılması bu nimetin mutlaka tahakkuk edeceğine, vermenin de büyüklüğüne işaret etmektedir. Ve ayrıca bu, gözetilen bir emirdir, yerine getirilinceye kadar da terkedil-mez. Sen daha yokken senin saadet sebeplerini hazırladık. Sen var olduktan, ubudiyetle meşgul olduktan sonra seni ihmal etmeyiz, unutmayız.
«Ebter» zürriyetsiz, soyu sopu kalmayan kişi veya arkasında zikredilecek hayırlı bir işi olmayan kimse demektir. Rasûlullah'a buğzeden As bin VaiTdir. Araplar erkek ve kız çocukları, doğduktan sonra ölüp giderlerse, ona «ebter» derlerdi. As, Rasûluüahln yanında durarak onunla konuştu. Kureyş ileri gelenlerinden bir grup, As'a, «Sen kiminle beraber durmuştun?» deyince As, «O, Eb-ter'le beraber durmuştum» dedi. Bu hadiseden Önce Rasülullah'in «Abdullah» adlı oğlu ölmüştü. Bu, Hz. Hatice'den doğmuştu. Ce-nab'ı Hak o zaman bu ayeti nazil etti: «Sana buğzeden As bin Vail asıl ebter'dir». Yani onun dünyadan, hayırdan zikri kesilecektir.
İkrime, tbn Abbas'tan rivayet ediyor: «Cahiliyet döneminde insanların oğlu ölürse, «falan adam ebter oldu» derlerdi. RasuUü Ekrem'in oğlu îbrahim vefat ettiği zaman Ebu Cehil, arkadaşlarına çıkıp «Muhammed ebter kaldı» dedi. Yani Ebu Cehil bu hadisenin olduğunu Medine'de işitmiştir. Bu hadise olduktan bir müddet sonra bunu söylemiştir. Yoksa Ebu Cehil, Mekke'de, İbrahim ise Medine'de doğmuş ve ölmüşlerdir.
Bazıları, «Allah Peygambere vahyettiğinde, onun da Kureyş'i imana davet ettiği zaman Kureyşliler: «Muhammed bizden ayni. di, bize muhalefet etti» mânâsına gelen «İnbetere» fiilini kullandı-Iar. Bunun üzerine Cenab-ı Hak «onlar mebturdurlar»; yani muhalefeti onlar yaptı buyurdu. (îkrime, Şehr bin Havşeb)
Lügat ehli «Ebter çocuğu olmayan erkek demektir» derler. Diğer canlılar içinde kuyruğu olmayan hayvana denir. Bu ayetten anlaşıldığına göre kızların çocukları da kişinin zürriyetindendir. Bu, birçok alim tarafından da böyle kabul edilmiştir. Bu mesele iman etmezden önce Rasûlullah'tan buğzeden büyük sahabiler ile müşkül olamaz. Çünkü Rasûl-ü Ekrem onların katında nefislerinden daha sevimli, ruhundan daha azizdi. Ve bu sahabiler ebter olamazlar, çünkü Rasûlullah'ın buğzu onların boynunda kalmamıştır. Zira ebteriyet buğzun sebebiyet verdiği bir durumdur. [4]
KEVSER SURESÎ'NİN SONU