KÂFİRUN SURESİ 2

Surenin İsmi: 2

Önceki Sureyle İlişkisi: 2

Surenin Muhtevası: 2

Surenin Fazileti: 2

Nüzul Sebebi: 2

Şirk Küfür Ve Müşriklerin Amellerinden Beraat Suresi: 3

Belagat: 3

Kelime ve İbareler: 3

Açıklaması: 3

Ayetlerden Çıkan Hüküm Ve Hikmetler: 4


KÂFİRUN SURESİ

 

Surenin İsmi:

 

Allah Tealâ, Peygamberi Muhammed (s.a.)'e kâfirlere, taptıkları put­lara tapmayacağını bildirmesini emrettiği ilk ayette geçen "Kâfirûn" keli­mesiyle isimlendirildi. "De ki: "Ey kâfirler! Ben sizin tapmakta olduklarını­za tapmam." Münabeze suresi, İhlâs suresi, Mükaşkaşa suresi olarak da anılmıştır. [1]

 

Önceki Sureyle İlişkisi:

 

Allah Tealâ geçen surede Peygamberine Allah'a hiçbir şekilde ortak koş­madan yalnız O'na ihlâsla ibadeti emretmişti. Tevhid ve şirkten uzak kalına­cağının ilânı olan bu surede ibadetin kâfirlerin ibadetinden ayrı olduğunu açık bir şekilde belirtiliyor: Peygamber sadece Rabbine ibadet eder. Onların tapındıkları putlara tapınmaz. Bu hususu da tekrarlayarak tehdit etti.[2]

 

Surenin Muhtevası:

 

Müşriklerin amellerinden uzak kalındığının ve sadece Allah için amel yapmanın konu edildiği bu sure, iman ile küfür ve bunların bağlılarına arası­na nihai çizgiyi koymuştur. Müşrikler Peygamberimizden bir yıl kendi ilâhla­rına sonraki yıl onun ilâhına, yani Allah'a tapınmalarını teklif etmişler, ama bu reddedilmişti: Bu sure bu konuda müşriklerin bütün ümitlerini kesti. [3]

 

Surenin Fazileti:

 

Sahih-i Müslim'de Cabir'den Rasulullah (s.a.)'ın bu sureyi ve İhlâs su­resini iki rekat tavaf namazında okuduğu sabittir.

Yine Sahih-i Müslim'de Ebu Hureyre'nin rivayet ettiği bir hadiste Ra­sulullah (s.a.)'ın bu iki sureyi sabah namazının iki rekaatında okuduğu ri­vayeti vardır. Ahmed, Tirmizi, Nesai ve İbni Mace'de de İbni Ömer'den ri­vayet edilmiştir. Tirmizi: Bu hasen hadistir, dedi.

Zilzal suresinde Tirmizi'deki İbni Abbas hadisinde bu surenin, Kur'an'ın dörtte birine muadil olduğu, Zilzal suresinin de dörtte bire mu­adil olduğu geçmişti.

Ebu'l-Kasım el-Taberani, Zeyd b. Harise'nin kardeşi olan Cebele b. Harise'den rivayet ettiğine göre Peygamber (s.a.) şöyle buyurdu: "Yatağına girdiğinde Kâfirun suresini sonuna kadar oku. Muhakkak o, şirkten beraat­tır. " İmam Ahmed bunun aynısını Haris b. Cebele'den rivayet etti. Özet ola­rak Rasulullah (s.a.) bu sureyi ve İhlâs suresini iki rekat tavaf namazında, sabah namazının iki rekatında (sünnetinde), akşamdan sonraki iki rekatta okuduğu ve Vitirde de A'la, Kâfirun ve İhlâs surelerini okuduğu sabittir. [4]

 

Nüzul Sebebi:

 

Taberani ve İbni Ebi Hatim, İbni Abbas'tan şunu rivayet etti: "Kureyş Rasulullah (s.a.)'a kendisine, Mekke'nin en zengini olacak şekilde mal ve­remeye, kadınlardan dilediği ile evlendirmeye davet ederek, bunlar senin olsun. Yeter ki ilâhlarımıza sataşmaktan el çek, onları kötülükle anma. Eğer kabul etmeyeceksen bizim ilâhlarımıza bir yıl ibadet et, dediler. "Rab-bimden gelecek olanı bekleyeyim." diye cevap verdi. Allah Tealâ Kâfirun suresini sonuna kadar indirdi. Ve "De ki: Siz ey cahiller! Bana Allah'tan başkasına mı tapınmamı emrediyorsunuz?" (Zümer, 39/64) ayeti indi.

Abdürrezzak, Vehb'ten nakletti: Kureyş kâfirleri Peygamber (s.a.)'e: Bir yıl senin bize uyman bir yıl da senin dinine bizim uymamız senin için yeterli midir? dediler. Allah Tealâ bunun üzerine Kâfirun suresini sonuna kadar indirdi.

İbni Ebi Hatim, Said b. Mina'dan rivayet etti: Velid b. Muğire, As b. Vail, Esved b. Muttalib ve Ümeyye b. Halef Rasulullah (s.a.) ile karşılaştı­lar: Ey Muhammedi Gel, tapındığımıza tapın, biz de senin tapındığına ta­pınalım; biz ve sen bütün işimizde birleşelim, dediler. Allah Tealâ Kâfirun suresini indirdi.

Nisabûri'nin naklettiği de bunu doğrulamaktadır: Bu sure Kureyş'ten bir topluluk hakkında indi. Onlar şöyle demişlerdi: Ey Muhammedi Gel, bi­zim dinimize uy, bizde senin dinine uyalım. Bir yıl bizim ilâhlarımıza tapın, bir yıl da biz senin ilâhına tapınalım. Eğer senin getirdiğin bizim elimizdeki-lerden daha hayırlı ise sana ortak olur, ondan nasibimizi alırız. Bizim elimiz­dekiler senin elindekilerden hayırlı ise sen bize katılır, nasibini alırsın. Pey­gamberimiz Buyurdu ki: "O'na ortak koşmaktan Allah'a sığınırım." Allah Te­alâ sonuna kadar Kâfirun suresini indirdi. Rasulullah (s.a.) Mescid-i Ha-ram'a gitti. Bu sureyi onlara okudu. O zaman ondan umutlarını kestiler.[5]

İbni İshak ve diğerleri İbni Abbas'tan nüzul sebebi hakkında şunu naklettiler: Velid b. Muğire, As b. Vail, Esved b. Abdulmuttalib ve Ümeyye b. Halef Rasulullah'a (s.a.) dediler ki: Ey Muhammedi Gel, senin tapındığı­na tapınalım, sen de bizim tapındığımıza tapın; Biz ve sen işimizin hepsin­de birleşelim. Eğer senin getirdiğin bizim elimizdekinden hayırlısı ise, sa­na katılmış ve nasibimizi almış oluruz. Bizim elimizdeki senin elindekin-den hayırlı ise bizim işimize katılmış ve nasibini almış olursun! Bunun üzerine Allah Tealâ Kâfirun suresini indirdi.[6]

 

Şirk Küfür Ve Müşriklerin Amellerinden Beraat Suresi:

 

1-  Deki:"Eykâfirlerr

2- "Ben sizin tapmakta olduklarını­za tapmam."

3- "Benim ibadet edeceğime de siz kulluk ediciler değilsiniz."

4- "Ben sizin taptıklarınıza tapmış değilim."

5- "Siz de benim kulluk etmekte ol­duğuma kulluk ediciler değilsiniz."

6- "Sizin dininiz size, benim dinim bana."

 

Belagat:

 

"Tapmakta olduklarınız" ile "tapmam" sözleri arasında tezat vardır.

"Ben sizin tapmakta olduklarınıza tapmam." "Benim ibadet edeceğime de siz kulluk ediciler değilsiniz." İki cümle arasında mukabele vardır.

"Ben sizin taptıklarınıza tapmış değilim." "Siz de benim kulluk etmek­te olduğuma kulluk ediciler değilsiniz." cümleleri arasında da mukabele bulunmaktadır.[7]

 

Kelime ve İbareler:

 

"Ey kâfirler!" Belli kâfirler kastedilmektedir. Allah onların iman etme­yeceklerini bilmektedir. Onlar, Mekke'de şirkin liderleridirler. "Ben sizin tapmakta olduklarınıza tapmam." Tapmıyorum ve hiçbir zaman da tapma­yacağım, anlamındadır.

"Benim ibadet edeceğime de siz kulluk ediciler değilsiniz." Benim şimdi ibadet ettiğime -ki, o Allah Tealâ'dır- siz şimdi de gelecekte de ibadet et­mezsiniz. "Ben sizin taptıklarınıza tapmış değilim." Geçmişte de sizin tap­tıklarınıza tapmış değilim. "Siz de benim kulluk etmekte olduğuma kulluk ediciler değilsiniz." Herhangi bir zamanda siz, benim ibadet ettiğime iba­det etmediniz ve etmeyeceksiniz de.

"Sizin dininiz size" yani üzerinde bulunduğunuz şirk. "Benim dinim bana" Tevhid veya üzerinde bulunduğum İslâm. Beyzavi diyor ki: Bunda ne küfre izin ne de cihada engel vardır. Zemahşeri ise şöyle diyor: Mana:

Ben size, hakka ve kurtuluşa davet etmem için gönderilmiş bir peygambe­rim. Eğer benim davetimi kabul etmiyor, tâbi olmuyorsanız, hiç olmazsa beni de içinde bulunduğunuz şirke davet etmeyin. [8]

 

Açıklaması:

 

Müşriklerin amellerinden beraat olan bu sure, ibadette ihlâsı emret­mektedir. Allah Tealâ buyuruyor ki:

"De ki: " Ey kâfirler!" "Ben sizin tapmakta olduklarınıza tapmam." Ey Peygamber! Kureyş kâfirlerine şöyle de: Ey kâfirler! Tapmış olduğunuz putlara heykellere hiçbir zaman asla tapmam. Ayet, yer yüzündeki bütün kâfirlere yöneliktir. "De" sözünün gereği ise: Peygamber (s.a.) bütün işle­rinde naziklik ve incelikle, insanlara en güzel şekli ile hitap etmekle emro-lunmuştu. Burada hitap sert olunca Allah Tealâ ondan sorumluluğu kal­dırmayı ve insanlara onun bu söze memur olduğunu beyan etmek istedi. Çünkü onu kendi ağzından zikretti.

"Benim ibadet edeceğime de siz kulluk ediciler değilsiniz." Siz de şirk ve küfrünüze devam ettiğiniz sürece, benim ibadet ettiğim Allah'a ibadet edecek değilsiniz. O Allah'tır, tektir, şeriki yoktur.

Bu iki ve üçüncü ayetler mabuddaki ihtilâfa delâlet ediyorlar: Pey­gamber (s.a.) sadece Allah'a ibadet ederken onlar, putlara, heykelere ve or­taklara, şefaatçilere tapınıyorlar. Veya -Zemahşeri'nin de değindiği gibi-tekrar olmaması için mana: Gelecekte de şimdi de sizin taptıklarınıza tap­mam, şeklindedir. Siz de gelecekte, benim istediğim ilâhıma ibadeti yap­mazsınız. "Ben sizin taptıklarınıza tapmış değilim." "Siz de benim kulluk etmekte olduğuma kulluk ediciler değilsiniz." Tapındıklarınıza tapınmam. Ancak, sevip razı olacağı şekilde Allah'a kulluk ederim. Siz ise, O'nun emirlerine ve dinine uymazsınız. Rasulullah (s.a.)'ın ve tabi olanlarının ibadeti halis Allah içindir; Onlar Allah'a O'nun belirlediği ve istediği şekil­de ibadet ederler. Bu nedenle de İslâm'ın şiarı: "Lailâhe illellah Muhamme-dün Rasulullah"tır. Yani, Allah'tan başka mabud yoktur. O'na ibadette de Rasulullah (s.a.)'ın getirdiğinden başka bir yol yoktur.

Dört ve beşinci ayetler ibadetin kendisinde ihtilâfa delâlet etmektedir. Zemahşeri gibi, bazıları da şöyle anlıyorlar: Şimdi veya geçmişte sizin ta­pındıklarınıza asla tapınıcı değilim. Yani, cahiliyede bile puta tapınmamı-şımken İslâm geldikten sonra benden nasıl böyle bir şey beklenebilir? Siz de hiçbir zaman benim ibadet ettiğime ibadet etmediniz.

Ayetlerde tekrar vardır. Maksat, istedikleri ilâhlarına tapınma konu­sunda kâfirlerin Rasulullah (s.a.)'ın cevabından umut kesmelerini sağla­maktır, denildi.

"Sizin dininiz size, benim dinim bana." Şirkiniz ve küfrünüz size. Tevhid, ihlâs veya İslâm olan dinim de bana. Şirk koşma olan dininiz sizedir, sizden bana geçmez. Tevhid olan benim dinim de banadır beni aşıp size gel­mez. Dendi ki: Din ceza, yani karlışıktır. Muzaf hazfedilmiştir. Yani, dinini­zin cezası size benim dinimin karşılığı da banadır. Din ibadettir, şeklinde de söylenmiştir.

Sure, kıtal ayeti ile neshedilmiş değildir. Muhakkikler, nesh olmadığı­na kaildirler. Murat "Dilediğinizi yapın." (Fussilet, 41/40) ayetinde olduğu gibi, tehdittir.

Bu ayetin benzeri şunlardır: "Eğer onlar seni yalana çıkarırlarsa de ki: "Benim işim bana, sizin işiniz size aittir. Benim yaptığımdan siz uzaksınız, sizin yapmakta olduğunuzdan da ben uzağım." (Yunus, 10/41), "Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz size aittir." (Kasas, 28/55). Bunların hep­si ile murat tehdittir, başkalarının dinine rıza değildir.

İmam Ebu Abdillah eş-Şafîi ve diğerleri bu: "Sizin dininiz size, benim dinim bana." ayeti ile, küfrün tek millet olduğuna delil getirmişler ve ara­larında nesep veya mirasçı olunabilecek bir bağ varsa Yahudinin Hırıstiya-na (veya aksi) mirasçı olabileceğini söylemişlerdir. Çünkü İslâm'ın dışında­ki dinler batıl olma durumunda tek bir din gibidirler.

Ahmed b. Hanbel ve onun görüşünde olanlar ise, Hıristiyanların Ya­hudilerden (ve aksi) mirasçı olamayacağı görüşündedirler. Delilleri de, Ah­med, Ebu Davud ve İbni Mace'nin Amr b. Şuayb'tan o da babasından o da dedesinden rivayet ettiği şu hadistir. Rasulullah (s.a.) "İki değişik millet mirasçı olamaz."

Razi dedi ki: İnsanlar mütareke anında "Sizin dininiz size, benim di­nim bana." ayeti ile konuşur olmuşlardır. Bu caiz değildir. Çünkü Kur'an'ı Allah, böyle şeyler için indirmemiştir. Düşünülsün sonra da gereği ile amel edilsin diye indirmiştir.[9]

 

Ayetlerden Çıkan Hüküm Ve Hikmetler:

 

Sure, müslümanlar ve İslâm'ı reddedenler arasında mabud ve ibadet farklılığına ve İslâm'a karşı küfrün tek millet olduğuna delâlet etmektedir. Bu üç unsur küfürle iman arasında ve benliklerinde İslâm'a ve onun bağlı­larına kökleşmiş kin ve din düşmanlık besleyenler arasında bir buluşma olmayacağını göstermektedir.

Peygamber (s.a.) ve onun bağlısı müminlerle kâfirler arasındaki ma­bud farklılığı ise: Birinci kesim, sadece şeriki olmayan tek Allah'a ibadet ederler. İkinci kesim ise, Allah'ın dışında beşerden, meleklerden veya diğer din ve milletlerin batıllarından putlara, heykellere, dostlara ve şefaatçilere taparlar.

İbadette ihtilâf ise, müminler şirke bulaşmamış bir şekilde ihlâs ve Allah'ın kulları için koyduğu ibadet şekline göre Allah'a ibadet ederler. Kâ­firler ve müşrikler ise mabudlarma, kendilerince tapınırlar.

Küfür, İslâm'a karşı tek bir millettir. Çünkü Allah katında makbul hak din İslâm'dır. Onun özü de Allah için ihlâs ve tevhiddir. Tevhid ilkesi­ne muhalif olan küfrün çeşitleri ise, tevhid aslından sapmış sapık inanç noktasında ortaktırlar. [10]

 



[1] Vehbe Zuhayli, Tefsiru’l-Münir, Risale Yayınları: 15/653.

[2] Vehbe Zuhayli, Tefsiru’l-Münir, Risale Yayınları: 15/653.

[3] Vehbe Zuhayli, Tefsiru’l-Münir, Risale Yayınları: 15/653.

[4] Vehbe Zuhayli, Tefsiru’l-Münir, Risale Yayınları: 15/653-654.

[5] Nisaburi el-Vahidi, Esbabu'n-Nüzül, 261.

[6] Kurtubi,XX/225.

Vehbe Zuhayli, Tefsiru’l-Münir, Risale Yayınları: 15/654.

[7] Vehbe Zuhayli, Tefsiru’l-Münir, Risale Yayınları: 15/655.

[8] Vehbe Zuhayli, Tefsiru’l-Münir, Risale Yayınları: 15/655-656.

[9] Razi, XXXII/148.

Vehbe Zuhayli, Tefsiru’l-Münir, Risale Yayınları: 15/656-657

[10] Vehbe Zuhayli, Tefsiru’l-Münir, Risale Yayınları: 15/657-658.