Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Allah'ın yardımı ve Fetih geldiği zaman.
2- (Ey Rasûlüm!) İnsanların Allah'ın dinine grup grup girdiklerini gördüğün zaman.
3- Hemen Rabbini hamd ile teşbih et ve ondan af dile. Çünkü o, tevbeleri çokça kabul edendir. [1]
Medine Dönemi'nde nazil olmuştur. 3 ayettir.
Bu sure aynı zamanda niza cae Suresi» ismiyle de isimlendirilmiştir. İbn Mesud, «Bu sureye Tevdi Suresi de denilmektedir» diyor. Çünkü bu surede Rasûl-ü Ekrem'in vefatına işaret vardır. Dünyaya veda etmesine işaret bulunmaktadır.
Ibn Abbas'tan ve diğer müfessirlerden rivayet edildiğine göre bu sure indiği zaman ({Nefsim bana ölüm haberini verdi» buyurmuştur. Beyhaki'nin İbn Abbas'tan gelen bir rivayete göre bu sure nazil olduğunda Hz. Peygamber. Fatıma'yı çağırdı: «Nefsim bana ölüm haberini verdi» dedi. Patıma önce ağladı. Sonra da güldü. Patıma'ya: «Niçin ağladın, sonra güldün?» diye sorulunca «Rasûl-ü Ekrem bana «vefatım bildirildi» dediği zaman ağladım. «Sen aile efradımdan bana ilk iltihak edensin» dediği zaman da güldüm» dedi.
Hz. Ömer de bundan Rasûlullah'ın vefat edeceğini anlamıştı. Rasûl-ü Ekrem bu sure indikten sonra artık veda eden bir kimsenin yaptıklarını yaptı. Bu sure en sıhhatli görüşe göre Medenidir. Tirmizi İbn Ömer'den şöyle rivayet ediyor: «Bu sure Rasû-luîlah'a teşrik günlerinde Mina'da nazil oldu. Peygamber Veda Haccındaydı»
Hafız îbn Hacer bu hadisin zayıf olduğunu, hadisin senedinde bulunan Musa bin Ubeyd'in rivayetinin İmam Ahmed'e göre helal olmadığını ifade etmektedir. Buna binaen bu ayet Rasûl-ü Ekrem'in vefatına çok yakın bir zamanda inmiştir. Haccetulveda ile ölümü arasındaki zaman üç küsur aylık bir zamandı.
Abd bin Humeyd ve îbn Cerir, Katade'den şöyle rivayet ediyorlar: «Allah'a yemin ederiz, Rasûl-ü Ekrem, Nasr Suresi indikten sonra pek fazla yaşamadı. İki sene yaşadı. Sonra vefat etti».
El-Bahr'da «Bu ayet Rasûl-ü Ekrem Hayber'den dönünce nazil oldu» şeklinde kayıt vardır. Hayber Savaşı'nm hicretin 7. senesinde, Muharrem ayının sonlarında vuku bulduğu malumdur. O zaman bu hadise ile ölüm arasında iki senelik bir müddet vardır.
Bu surenin Medenî olduğu hususuna Müslim'in îbn Abbas'tan rivayet ettiği şu hadis de delâlet eder: «Bütün Kur'an'da en son nazil olan Nasr Suresi'dir».
Ayetleri ittifakla üçtür. Kelimeleri 17, harfleri 77'dir. [2]
(1-3) «Allah'ın yardımı ve fetih geldiği...» Bu Ayetlerin Tefsiri
«Nasr» yardım etmektir. Bu nasr'dan maksat, Rasûlullah'a Kureyş'e karşı yardım etmektir. (Taberi)
Bazıları «Bu sürede bütün kâfirlere karşı yardım etmek kastedilmektedir» diyor. Çünkü yardımın neticesi Peygamber için tecelli etti. Feth'e gelince, kastedilen Mekke fethi'dir. (Hasan, Mü-cahid)
tbn Abbas ve Said bin Cübeyr, «Fetih'ten maksat şehir ve sarayların veya Kisra'mn başkenti eU Medain ve köşklerinin fethidir» diyorlar.
Bazıları «Burada bütün memleketin fethi kastedilmektedir» diyor. Bazıları da «Cenab-ı Hak, peygamber üzerine ilimler kapısını fethetti demektir» diyor.
«İza» burada «Kad» demektir. Yani kesinlikle Allah'ın yardımı geldi. Sure fetihten sonra nazil olmuştur.
«Yardım sana geldiği zaman» mânâsı da kastedilmiş olabilir.
«Nas»tan maksat Araplar ve Arap olmayanlardır. «Efvac» dan maksat akın akın, cemaat cemaat'tır. Yani halk cemaat cemaat İslâm dinine giriyordu. Bu Mekke fethedildikten sonra böyle olmuştur.
Araplar, «Muhammed Harem ehlini mağlup ettiğine göre, —ki Cenab-ı Hak onları Ashabı fil'den de korumuştu—, artık aim onunla savaşacak kudretimiz yoktur» dediler ve cemaat gelerek iman ettiler.
İkrime ve Mukatil, «Nas'tan burada Yemen ehli kastedilmek-tedir» der. Zira Yemen'den yediyüz mümin, Allah'a itaatkâr oldukları halde Medine'ye geldiler. Onların bir kısmı ezan, bir kısmı Kur*an okuyor, bir kısmı da tehlil getiriyordu. Rasûl-ü Ekrem bunu görünce sevindi. Hz. Ömer ile îbn Abbas ağladılar.
îkrime, îbn Abbas'tan şöyle rivayet ediyor: «Hz. Peygamber bu ayeti okuduğu zaman Yemen ehli geldi. Onların kalpleri inceydi, yumuşak tabiatlıydı. Cömert idiler. Allah'tan büyük korkulan vardı. Allah'ın dinine cemaat cemaat girdiler».
Sahihi Müslim'de Ebu Hüreyre'den şöyle rivayet ediliyor; Allah'ın Rasûlti: «Yemen halkı size geldi. Kalp bakımından çok za. yıflardır. Kalpleri çok incedir. Fıkıh yemenlidir, hikmet yemenli-dir» dedi.
Rivayet ediliyor ki Rasûl-ü Ekrem; «Kesinlikle ben Rabbinû zin nefesini Yemen yönünden duymaktayım» buyurmuştur. İbn'ul-Esir, «Nefesten maksat nefisten boşluğa çıkan teneffüs demektir» diyor. Yani o havayı çıkarıyor, soğuk havayı içeriye götürüyor, hararetini soğutuyor, uygun hale getiriyor demektir. Veya insanın hoşlandığı ve ondan istirahat gördüğü rüzgârın nefesi kastedilmektedir. Veya bağ ve bahçelerden gelip de insanı rahata kavuşturan nefes kastedilmektedir. Veya genişlik kastedilmektedir.
Cabir bin Abdullah Rasûlullah'tan şöyle dinlediğini söylüyor: «Halk grup grup Allah'ın dinine girdi ve böylece grup grup Allah'ın dininden çıkacaklar...» (#Uah imanımızı muhafaza eylesin — Maverdi)
«Rabbini hamd ile teşbih c^», yani namaz kıldığın zaman çokça subhanallah de. Bazılarına göre «teşbih et»in mânası namaz kıl demektir! (İbn Abbas)
«Rabbini hamd ile», yani Rabbini, sana vermiş olduğu zafer ve fethe karşılık hamd ile teşbih et. Allah'tan istiğfar et, yani Allah'tan gufran bekle! Affetmeyi iste!
Bazıları «Fesebbih'ten maksat Allah'ı tenzih etmektir» demiş. lerdir. Yani Allah'a şükretmenle beraber Allah hakkında mümkün olmayanlardan Allah'ı uzak tut! Zikre devam etmekle beraber Allah'tan af talebinde bulun! Fakat birinci yorum daha açıktır.
Aişe validemizden şöyle rivayet ediliyor: «Bu sure indikten sonra Rasûlullah her kıldığı namazda: «Subhaneke Rabbena ve bî Hamdike Allahummeğfirlî (Ey Rabbimiz! Sen ortaktan münezzehsin. Ey Allahım, beni affet)» diyordu».
Yine Hz. Aişe'den naklediliyor: «Bu sure indikten sonra Ra. sûlullah rükuunda ve secdesinde (demin okuduğunuz) subhane-keyi çokça tekrar ediyordu».
Ümmü Seleme, «RasûUü Ekrem son zamanlarında kalktığı, oturduğu, geldiği, gittiğinde hep «Subhanallahi» ile başlayan duayı okuyor, tekrar ediyordu» diyor. Ve «Bunu söylemekle emrolun-dum» dedikten sonra tekrar ediyordu» diyor. Ve «Bunu söylemek' le emrolundum» dedikten sonra Nasr Suresi'ni sonuna kadar okuyordu.
Ebu Hüreyre, «RasûLü Ekrem bu sure indikten sonra o kadar ibadete daldı ki mübarek ayakları şişti, bedeni zayıfladı, tebessümü azaldı, ağlaması çoğaldı» diyor.
îkrime, «RasûLü Ekrem ahiret emirleri hakkında bu sure indikten sonra en şiddetli, en verimli çalışmayı yapıyordu» diyor.
Mukatil, «Bu sure indikten sonra Rasûl-ü Ekrem onu sahabitere okudu. Ebubekir, Ömer, Sa'd bin Ebi Vakkas da orada bulunuyorlardı. Onlar sevindi, fakat Hz. Abbas ağladı. Rasûl-ü Ekrem: «Amcacığım, seni ağlatan nedir?» dedi. Hz. Abbas: «Senin nefsin : sana ölüm haberi veriyor» dedi. RasûLü Ekrem: «Şüphesiz ki o senin dediğin gibidir» dedi. Bundan st>nra altmış gün yaşadı ve vefat etti. O altmış gün zarfında güldüğü, sevindiği görülmedi» dedi.
Bazıları «Bu ayet teşrik günlerinden sonra Haccetulveda'da Mina'da nazil oldu. Hz. Ömer'le Hz. Abbas ağladılar. Onlara: «Bu-gün sevinç günüdür. Niçin ağlıyorsunuz?» denildiğinde: «Burada Rasûlullah'ın vefat haberi vardır» dediler. Bunun üzerine Rasûl-ü Ekrem: «Siz ikiniz de doğru söylediniz. Nefsimin ölümü bana haber verildi» buyurdu» demişlerdir.
Buhari, İbn Abbas'tan şöyle rivayet ediyor: «Hz. Ömer halife olduğu zaman Bedir ehline huzuruna girmek için izin veriyordu. Bana da onlarla beraber girme izni veriyordu. Bazıları bu duruma
kızdılar: «Ömer bu gence izin veriyor ama, bizim çocuklarımız arasında da onun yaşında insanlar vardır» dediler. Hz. Ömer onlara dedi ki: «O, (İbn Abbas), sizin tanıdığınız bir kimsedir», Yani zekidir, marifeti çoktur veya Rasûlullah'ın amcasının oğludur!»
tbn Abbas diyor ki: «Bir gün yine onlara izin verilmişti. Bende onlarla beraber Hz .Ömer'in huzuruna girdim. Hz. Ömer onlardan Nasr Suresi'nin mânâsım sordu. Onlar da «Cenab-ı Hak, Peygamberine fetih yapıldığı zaman Allah'tan af talep etmesini, tevbe etmesini istiyor» dedi. Hz. Ömer: «Ey Abbas'ın oğlu! Sen ne diyorsun?» dedi. Ben, «Durum onların dediği gibi değildir» dedim. «Allah burada Peygamberine ecelinin hazır olduğunu haber vermektedir. Allah'ın yardımı ve fetih geldiği saman, işte o senin ölümünün alâmetidir, diyor. O zaman Rabbini teşbih et, af talebinde bulun. Çünkü o çokça tevbeyi kabul eder,» demem üzerine Hz. Ömer: «İşte bundan ötürü beni tan ediyordunuz? Ben de bu sureden ancak onun söylediği gibi bir şey anlıyorum» dedi.
Tirmizi bu hadisi naklettikten sonra hasen ve sahih olduğunu söylüyor.
Eğer biri «Rasûlullah'm neyi affedilecektir ki RasûUü Ekrem'e af talebinde bulunması emrediliyor?» diye soracak olursa, cevap olarak deriz ki: Rasûl-ü Ekrem duasında «Yarab, benim için hatamı, cehaletimi, emrimdeki. israfımın tamamını affet. Senin benden daha iyi bildiğini affet. Yarabbi, hatamı, kasten yaptığımı, cehaletimi, sapmamı affet ki bütün bunlar benim natamdır. Yarabbi, takdim ettiğim, tehir ettiğim, alenen yaptığım gizli yaptığım şeyleri benim için affet. İlk sensin, son sensin. Sen her şeye kadirsin» buyurmuştur.
İşte görüldüğü gibi Hz. Peygamber nefsini kusurlu saymıştır. Çünkü Cenab-ı Hakkın ona vermiş olduğu nimetin azameti kar. şısmda durum böyle idi. Muhtemeldir ki Rasûlullah'm «Beni affet» demesi, benimle bağı koparma demek olsun. Cenab-ı Haktan bunu istiyor, ısrar ediyor ve bu da haklan eda etmekte gördüğü kusurdan dolayı oluyor. Böylece Cenab-ı Hak onu amelleri görmekle başbaşa bırakmamış olsun.
Bazıları da «İstiğfar kulluktur. Mutlak olarak günahın affedilmesi için değildir. Fakat onu mutlaka yerine getirmek gerekir. Taabbüden (ibadet etmek yönünden) bunu yapmak gerekir» demişlerdir.
Bazıları da «Bu ümmetinin dikkatini çekmek için olmuştur. Onlar emin olmasınlar, istiğfarı terketmesinler diyedir» demişlerdir. Bazıları da «Af talebinde bulun; yani ümmetin için af talebinde bulun demektir» demişlerdir. Çünkü Cenab-ı Hak teşbih eden ve af talebinde bulunan kimseleri çokça affedicidir. Onların günahlarını affeder, merhamet eder, tevbelerini kabul eder. Rasûl-ü Ekrem masum olduğu halde istiğfarla emrolunduğuna göre başka sı nasıl istiğfar etmeyecektir?
Müslim, Hz. Aişe'den şöyle rivayet ediyor: «Rasûl-ü Ekrem çokça «Subhanallahi ve bihamdihi estağfirullah ve etubu ileyh (Allah'ı eksikliklerden tenzih ederim. Ve 'Ondan hamd ile af talep eder ve O'na tevbe ederim» diyordu. Ben: «Ey Allah'ın Ra-sûlü Bu sözü çok söylediğini görüyorum.» deyince bana: «(Ey Aişe!) Rabbim bana ümmetimde bir alâmet göreceğimi haber verdi. Onu gördüğüm zaman «Subhanallahi ve bihamdihi. EstağfiruU lahe ve etubu ileyhi» duasını çokça okumam gerekiyor. İşte ben onu gördüm. O da Nasr Suresi'dir. Onun için bu duayı çokça yapıyorum» dedi.»
îbn Ömer, «Bu sure Haccetulveda'da, Mina.da, nazil oldu» diyor. Bu sureden sonra, «İşte bugün sizin için dininizi ikmal ettim. , Sizin üzerinize nimetimi tamamladım» (Maide: 3) ayeti indi. Rasûl-ü Ekrem bu ayetten sonra seksen gün yaşadıktan sonra vefat etti. Bu ayetten sonra da Nisa Suresi'nin son ayeti, Kelale ayeti indi. Rasulü Ekrem, bu ayetten sonra da elli gün yaşadı. Sonra «AndoU sun size kendi içinizden bir rasûl gelmiştir» (Tevbe: 128) ayeti nazil oldu. RasûUü Ekrem bu ayetten sonra da 35 gün yaşadı. Sonra «öyle bir günden sakınınız ki o gün Allah'a döndürüleceksiniz» (Bakara: 281) ayeti indi. RasûUl Ekrem bu ayetten sonra yirmi-bir gün yaşadı.» dedi. Mukatü'e göre yedi gün yaşamıştır. [3]
NASR SURESÎ'NİN SONU