Medine
114
3
Mushaftaki sıralamada yüz onuncu, iniş sırasına göre
yüz on dördüncü sûredir. Medine döneminde Tevbe sûresinden sonra nazil olduğu
ve tam sûre olarak Kur'an'ın en son inen sûresi olduğu kabul edilmektedir.[1]
Sûrenin Veda Haccı esnasında Mina'da
indiği rivayet edilir. [2]
Sûre adını ilk âyetinde geçen ve "yardım,
zafer" anlamına gelen "nasr" kelimesinden almıştır. Hz.
Peygamber'in vefatına ima olarak değerlendirildiği için "Tevdî
(veda)" adıyla da anılmaktadır; ayrıca "İza câe..." ve
"Fetih" adlan da vardır.[3]
Sûrede Yüce Allah'ın Hz. Peygamber'e nasip ettiği
zafer, fetih ve fetih sonrası insanların grup grup İslâm'a girmelerinden
bahsedilmektedir. [4]
Rahman ve rahîm olan Allah'ın adıyla... 1. Allah'ın
yardımı gelip fetih gerçekleştiğinde; 2. Ve insanların akın akın Allah'ın
dinine girdiğini gördüğünde; 3. Rabbine hamd ederek şanının yüceliğini dile
getir ve O'ndan af dile; şüphesiz O, tövbeleri çok kabul edendir. [5]
1-3. Müfessirlere göre "Allah'ın
yardımından maksat, Mekke putperestlerine veya bütün düşmanlarına karşı
Allah'ın Hz. Peygamber'e yardım etmesi ve onu zafere kavuşturmasıdır; mecazen
"dinin kemale ermesi, son şeklini alması" anlamında da
yorumlanmıştır. "Fetih"ten maksat ise başta Râzî'nin "fetihlerin
fethi" dediği Mekke'nin fethi olmak üzere Hz. Peygamber'e nasip olan bütün
fetihlerdir. Fetih mecaz olarak "Hz. Peygamber'e verilen ilimler, dünya
nimetleri, cennet" olarak da yorumlanmıştır [6]
Sûrede Hz. Peygamber'İn şahsında genel olarak
müminlere hitap edilerek Allah Teâlâ kendilerine bir nimet ve yardım
lütfettiğinde O'na hamd ve şükretmeleri gerektiği ifade edilmektedir. Müminler
Mekke döneminde fakir ve güçsüzdü; müşriklerin kendilerine yaptıkları zulme
karşılık verecek durumda değillerdi. İnsanlığı kurtuluşa çağıran Hz.
Peygamber, çağrısına olumlu cevap alamadığı için üzülüyor, hatta kendi kavmi
tarafından dîn konularında yalan söylemekle suçlanıyordu [7]
Fakat Medine döneminde müminler güçlenerek kendilerine haksızlık eden
inkarcılara karşı savaşacak duruma geldiler ve beldeler fethettiler. Bu durum
Arap toplumunun İslâm'a girmesinde büyük etken oldu. Özellikle Mekke'nin
fethinden sonra Arap kabileleri savaşmaksızın İslâm'ın hakimiyetini kabul etmiş
ve akın akın İslâm'a girmişlerdir. 2. âyet bunu ifade etmektedir. 3. âyette
ise daha önce müşrikler tarafından "sihirbaz, şair, kâhin, mecnûn"
gibi yakışıksız sıfatlarla nitelenerek her türlü hakarete mâruz bırakılan Hz.
Peygamber'e, kendisini bu durumdan kurtaran Allah'a hamd ve şükretmesi
buyu-rulmaktadır. Mekke'den hicret ederken Sevr mağarasında gizlendiğinde
yanında sadece Hz. Ebû Bekir vardı; şimdi ise binlerce sahâbî ile birlikte
Mekke'yi fethetmiş, tarihin en büyük ve en yapıcı inkılabım gerçekleştirmişti.
İşte bu sebeple müminlerden Yüce Allah'a hamdetmeleri, kendilerine nasip
edilen zafer ve fetih nimetlerinin şükrünü yerine getirmeleri istenmektedir.
Hz. Peygamber'İn günahtan korunduğu bilinmektedir
(ismet). Buna rağmen ona Allah'tan af dilemesi emredildİğine göre bunun mânası
ya ümmeti için, onların adına af dilemesi veya -günahtan uzak dursa bile-
Allah'tan af dilemek kullukta kemalin gereği olduğu için "Allah
karşısında alçak gönüllülük sergilemesi, her şeye rağmen ibadetlerini mükemmel
görmeyip bu sebeple O'dan af ve özür dile-mesi"dîr. Bu sûre indikten sonra
Hz. Peygamber'İn, "Allahım! Sana hamd eder ve seni noksan sıfatlardan
tenzih ederim. Beni bağışla, çünkü sen tövbeleri kabul edensin!"
anlamındaki duayı sık sık tekrarladığı rivayet edilmektedir. [8]
Sahabe'den bazıları bu âyetlerden Hz. Peygamber'in
görevinin tamamlandığı ve artık vefatının yakın olduğu sonucunu çıkarmışlardır. [9] Bundan dolayı sûreye
"vedalaşma" anlamında "Tevdî" ismi de verilmiştir. Nitekim
bu âyetler indikten sonra Hz. Peygamber'İn ancak 80 gün gibi kısa bir süre
yaşadığı rivayet edilmektedir. [10]
[1] Elmalık, IX, 6234
[2] bk. Şevkânî, V, 602
Prof.
Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi
Dönmez, Prof. Dr. Sabrettin Gümüş, Kur’an Yolu:V/677.
[3] Prof. Dr. Hayrettin Karaman,
Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sabrettin
Gümüş, Kur’an Yolu:V/677.
[4] Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof.
Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sabrettin Gümüş,
Kur’an Yolu:V/677.
[5] Prof. Dr. Hayrettin Karaman,
Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sabrettin
Gümüş, Kur’an Yolu:V/677.
[6] Râzî, (XXXII, 153-155; Şevkânî,
V, 602-603
[7] bk. Hûd 11/12; En'âm 6/33-35
[8] İbn Kesîr, VIII, 532-533; aynca
bk. Fetih 48/1-3
[9] bk. Buhârî, "Tefsir",
110
[10] bk. Kurtubî, XX, 233
Prof.
Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi
Dönmez, Prof. Dr. Sabrettin Gümüş, Kur’an Yolu:V/678-679.