«Şüphesiz kî O, elbette çok şerefli bir Kur'ân'dır; saklı sı-yânetli bir kitabdadır; temiz olanlardan başkası ona dokunamaz.» [1]
Bu âyetlerle Kur'ân-ı Kerînı'in çok şerefli, çok büyük bir kitab olduğu, saygı değer bulunduğu ve saygıya değer bir halde sıyânet edildiği, ona ancak arınmış olanların dokunabileceği beyân ediliyor.
Arınmış ya da temiz olanlar kimlerdir? Mâna yönünden mi, cismanî yönden mi ona dokunulmaz? İşte bu hususlarda görüş farkı vardır. Çünkü cümlelerde açık bir elastikiyet mevcuttur. Kelimelerin bir kısmı eş-anlamlıdır. Sadece Arap dilini bilmekle bunları çözmek, murad olan mânayı çıkarmak mümkün değildir. Meselâ: «kerîm», kolaylık gösteren, cömert, uğurlu, şerefli, nefîs, nezîh, günahtan uzak, kir ve pastan temiz gibi mânalar taşır. «Mess» kökünden gelen «yemessü» fiili, elle dokunuyor, ulaştırıyor, hastalık veya yaşlılık isabet ediyor, ihtiyaç hissediyor, hayır veya şer dokunuyor, karşılaşıyor, cinnet getiriyor gibi mânalar ifâde eder. Kuran ile kerîm; rnesfi ile mutahhar kelimeleri terkibe girince nasıl mâna alır? İşte bütün bu hususları ancak ilmen gelişmiş büyük müfessir ve ilim adamlarının te'vîl ve beyanlarından tesbît edebiliriz.
a) İbn-i Abbas (R.A.)dan yapılan rivayete göre, Kur'ân'a meleklerden başkası dokunmaz. Kur'ân henüz kâğıd üzerine işlenmeden ence Levh-i Mahfuz'dan alınıp Hazret-i Peygamber'e getirilinceye kadar görevli meleklerden başkası ona dokunamaz. O halde, «mutahharûn»dan raurad, görevli meleklerdir ki hepsi de tertemiz arınmış mahlûklardır.
Hz. Enes, Mücâhid, İkrime, Saîd bin Cübeyr, Dahhak ve Süddî de bu görüştedirler.
b) İbn-i Cerîr'in Ma'mer tarikiyle Katâde'den yaptığı rivayete göre mâna: «Allah katında ona ancak arınmışlar dokunabilir» şeklindedir. Dünyada ise her çeşit insan ona dokunuyor; eline alıp tedkik ediyor.
c) İbn-i Zeyd diyor ki: «Kureyş müşrikleri Kur'ânla birlikte bir sürü şeytanların da indiğini iddia ediyorlardı. Bunun üzerine yukarıdaki âyet indi. Yâni Kur'ân'ı şeytanlar değil, arınmış melekler indiriyor, onlar ona dpkunabiliyor, murdar şeytanlar değil.»
d) Cünüp ve abdestsiz olanlar ona dokunamaz, el süremez.
Halbuki abdestsiz ve cünüpler de ona el sürüyor.. Buna mâni' olmak mümkün değildir. O halde âyetteki haber, talep manasınadır. Şöyle ki: Cünüp ve abdestsiz olanlar ona el sürmesin, dokunmasın!.
Nitekim lbn~i Ömer (R.A.)den yapılan sahih rivayette, Hazret-i Peygamber (S.A.V.) düşman yurduna sefer eden Müslümanların, bir tecavüze uğrar endişesiyle beraberlerinde yazılı Kur'ân taşımalarım men'etmiştir. [2]
İmâm Mâlik'in Muvatta'ında, Abdullah bin Ebîbekr bin Muhammed bin Amr bin Hazm'den yapılan rivayet bu mânayı kuvvetlendirmektedir. Şöyle ki: Hazret-i Peygamber (S.A.V.) Amr bin Hazm'e yazdığı mektupta bu hususa da dokunarak,
«Kur'ân'a ancak temiz olan kimse dokunsun!» buyurmuştur. [3]
Alimlerin görüşlerini biraz daha nakletmemizde fayda vardır. Çünkü bu hususta eshab ve tabiînden birçok tefsir ve te'vîller rivayet edilmiştir:
— Enes ve Saîd bin Cübeyr'e göre Kur'ân'a ancak günahlardan arınmış olanlar dokunabilir ki bunlar melekler ve peygamberlerdir.
— Ebû Ali'ye göre, Kur'ân'a ancak melekler ve Resûlüllah Efendimiz dokunabilir. Cebrail tertemiz olarak onunla inmiştir, Hazret-i Peygamberin her türlü kir ve pastan ârî kalbine nakletmiştir. Yâni Kur'ân'ı ancak Cibril alıp Muhammet! (S.A. V.)e indirmiştir, başka hiç bir varlık ona dokunamamıştır.
— Kitab'm sıyânet edildiği Levh-i Mahfüz'a ancak arınmış melekler dokunabilir; yâni dokunma yetkisi verilen melek ler dokunabilir.
— İbn-i Ömer (R.A.) diyor ki: Hazret-i Peygamber (S.A. V.) bana şöyle buyurdu:
«Kur'ân'a ancak temiz olduğun zaman dokun!.» [4]
Nitekim Hazret-i Ömer, kızkardeşi Fâtıma'mn evine girip Kur'ân sahifelerini istediği zaman Hz. Fâtıma ona:
«Ona ancak arınmış olanlar dokunabilir» demiştir. Bunun üzerine Hz. Ömer kalkıp gusletmiş ve sonra Kur'ân'ı alıp okumuştu ki bu onun Müslüman olmasına sebep teşkil etmiştir.
Katâde buna dayanarak diyor ki: «Kur'ân'a ancak hades ve necasetlerden temizlenmiş olanlar dokunabilir.»
— Kelbi’ye göre, şirkten arınanlar dokunabilir.
— Rebî' bin Enes'e göre günah ve hatâlardan arman kimseler dokunabilir.
— Muhammed bin Fudayl ve Abede'ye göre, ona ancak muvahhid olanlar dokunabilir.
— Ferrâ'a göre, Kur'ân'm tadını ve faydasını ve bereketini ancak arınmış olanlar alır.
— İbnülarabî'ye göre, ona ancak mü'minler dokunabilir.
— Hüseyn bin Fadl'e göre, Kur'ân'm tefsir ve te'vîlini ancak Allah'ın şirk ve nifaktan temiz kıldığı kimseler bilebilir.
— Ebûbekir el-Verrak'a göre, Kur'ân ile amel etmeğe ancak saâdetlü kişiler muvaffak olabilir.
— Muâz bin Cebel'e göre, Kur'ân'm üstün sevabına ancak mü'min olanlar nail olabilir.
Bütün bu rivayetlerden çıkarılan fıkhı hükümler :
1. Cumhura göre abdestsiz Kur'ân'a el sürülmez. Cünüp kimse de süremez.
Hz. Ali, İbn-i Mes'ud, Sa'd bin Ebî Vakkas, Saîd bin Zeyd, Atâ', Zührî, Nahaî, Hammad, İmâm Mâlik, İmâm-ı Şafiî ve selef-i salibinden bir çoğunun mezhebi budur.
2. İmâm Mâlik'e göre, kılıf içinde veya yastık üzerinde bile olsa, Kur'ân'a, abdestsiz ve cünüp kimse el dokunduramaz.
3. İmâm Ebû Hanîfe'ye göre, kılıf içinde olan veya yastık gibi bir şey üzerinde bulunan Kur'ân'ı abdestsiz olarak kılıfıyla veya altındaki yastığıyla birlikte kaldırmakta bir beis yoktur. Bunun gibi üzerinde örtü bulunan Mushaf da Örtü üzerinden el dokundurmakta bir beis yoktur.
4. Hakem, Hammad ve Dâvud bin Ali'ye göre, Mushafi abdestsiz olarak taşımakta veya ona el dokundurmakta bir beis yoktur.
Bu hususta mezheplerin görüş farklarını tafsilâtlı bir şekilde ifâde eden, (Kitâbu'1-Fıkh Alâ'l-Mezâhibi'l-Erbaa) adlı kitabın birinci cilt, 47. sahifesine müracaat edilmesi tavsiye olunur. [5]