İslam dini, ölçü çerçevesinde kalınmak şartıyla mizah ve
şakalaşmaya da yer verir. İslamî ölçüleri korumak kaydıyla yer verilen şaka ve mizah hem dinlendirici olur,
hem de insanlar arasında muhabbet ve sevginin artmasına vesile olur. Şakaya yer
vermemek ciddiyet olarak ifade edilirse de, her şeyin fazlası ifrattır ve hoş
karşılanmaz. Yani somurtkanlar fazla sevilmez. Çok şaka, azdan daha kötü
durumlara sebep olabilir.
Kısacası dinimiz şakayı tecviz etmiştir. Fakat ölçülü olmaya
dikkat çekmiştir. Hadis kitaplarımızın hepsinde bu bahse yer verilir.
Bazılarında Kitabu'l-Mizah adıyla
müstakil bir bölümdür. Bazılarında
Babu'l-Mizah diye bir bölümün
tali bir başlığıdır. Nitekim görüldüğü
üzere, Teysiru'l-Vüsul (ve bunun aslı olan el-Camiu'l-Usûl) müstakil bir bölüm
yapmayı uygun görmüştür.
Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın hayatında sıkça şakaya
rastlanır. Hatta Hz. Enes: "Resulullah, çocuklarla şakalaşmada insanların
en önde olanı" der. Kadın, erkek, kendisiyle temasta olanlara yaptığı
şakalardan pek çok örneğe hadis kitaplarında rastlarız.
Resulullah şaka adabıyla ilgili uyarılarda da bulunmuştur. Mesela
şakada yalana yer verilmemelidir. Şaka yoluyla başkası küçük duruma
düşürülmemelidir. Ateşle, silahla
korkutarak şaka yapılmamalıdır. Şaka caizse de ifrata gidilmemeli, hele
hele insanları güldürmek meslek yapılmamalıdır vs.
* "Ben şaka yaparım ama sadece doğruyu söylerim."
* "Bir Müslümanın kardeşini korkutması helal değildir."
* "Kardeşinle münakaşa etme, (alaya alarak) onunla
şakalaşma."
* "Başkalarını güldürmek için yalan söyleyene yazıklar
olsun."
* "Kul, şaka da olsa yalan söylemeyi, doğru da olsa münakaşa etmeyi bırakmadıkça iyi bir mü'min
olamaz."
* "Şaka da dahil yalan söylemeyene cennette bir köşk
garanti ederim."
Resulullah'ın
ashabı arasında şakalarıyla meşhur olanlar vardır. Ebu Hureyre, Nuayman,
Abdullah İbnu Huzafe, Zeyd İbnu Sabit, Büreydetu'l-Eslemî hatta Hz. Ömer'in
bile şakalarına rastlanır. Bunu büyük ölçüde Resulullah'ın müsamahasıyla izah edebiliriz. Esasen fıtrattan
gelen bir mizac olan şakacılığa Resulullah müdahale etmemiş, bazı kayıtlar
beyan etmiştir. Şakacılığı ile en ziyade
meşhur olan Nuayman (radıyallahu anh) Resulullah'a bile şaka yapmıştır.
Anlattığına göre, Medine'ye turfanda veya iyi bir şey gelince onu veresiye
alır. Resulullah'a "hediye" olarak getirir, ödeme zamanı gelince,
Aleyhissalâtu vesselâm'a giderek "hediyesi"nin borcunu isterdi.
Resulullah: "Sen onu bana hediye etmiştin ne oldu?" deyince: "Bu
güzel şeyi sana layık gördüm, param olmadığı için böyle yaptım" derdi.
Resulullah Nuayman'ı hep gülerek karşılar ve ona hiç kızmazmış. Hatta onunla
karşılaşınca kendini gülmekten alamazmış. Nuayman'ın bir sefer sırasında
kızdığı arkadaşı Süveybit'i
"kölem" diye satması da onun meşhur şakalarından biridir.[1]
ـ5395 ـ1ـ عن
أبي هريرة
رَضِيَ
اللّهُ عَنْه
قال: ]قَالُوا
يَا رَسُولَ
اللّهِ،
إنَّكَ
لَتُدَاعِبُنَا.
قَالَ: إنّي َ
أقُولُ إَّ
حَقّاً[.
أخرجه
الترمذي .
1. (5395)- Hz. Ebu Hureyre
(radıyallahu anh) anlatıyor: "(Ashab'tan birkısmı): "Ey Allah'ın
Resulü! Sen bize şaka yapıyorsun!" demişlerdi.
"Şurası muhakkak ki (şaka da olsa) ben sadece hakkı
söylerim!" buyurdular." [Tirmizî, Birr 57, (1991).][2]
AÇIKLAMA:
Şarihler, Resulullah'a, Ashab'ın: "Sen bize şaka
yapıyorsun!" sözünü Aleyhissalâtu vesselâm'ın "Kardeşinle ne münakaşa
yap, ne ona şaka yap, ne de yerine getirmeyeceğin vaadde bulun" sözü
üzerine söylemiş olacağını belirtirler. Zira bu hadiste şaka yasaklanmaktadır.
Aleyhissalâtu vesselâm, Cenab-ı Hak tarafından, gerek sözleri ve
gerekse davranışları hususunda hatadan korunmuş olma keyfiyetine istinaden,
şaka sırasında da haktan, doğru söylemekten uzak olmayacağını belirtmiştir.
Öyleyse, Resulullah'ın yasaklaması, şaka sırasında insanların bu kizbe, hataya
düşme ihtimaline binaendir. Çünkü sapmalara karşı bir garantileri mevcut
değildir.[3]
ـ5396 ـ2ـ
وعن أنسٍ
رَضِيَ
اللّهُ عَنْه
قال: ]جَاءَ
رَجُلٌ الى
النّبِىِّ #
فقَالَ: يَا
رَسُولَ
اللّهِ
اِحْمِلْنِي
عَلى
بَعِيرٍ.
فقَالَ: إنِّى
حَامِلُكَ
عَلى وَلَدِ
النَّاقَةِ.
فقَالَ: يَا
رَسُولَ اللّهِ
مَا أصْنَعُ
بِوَلَدِ
النَّاقَةِ.
فقَالَ:
النَّبِيُّ #
وَهَلْ
تَلِدُ
اِبِلَ إَّ
النُّوقُ[.
أخرجه أبو
داود
والترمذي
وهذا لفظه .
2. (5396) Hz. Enes
(radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir adam
Aleyhissalâtu vesselâm'a gelerek:
"Ey Allah'ın Resulü! Beni bir deveye bindir!" dedi.
Aleyhissalâtu vesselâm da: "Ben seni
devenin yavrusuna bindireceğim!" dedi. Adam:"Ey Allah'ın Resulü, ben
deve yavrusunu ne yapayım (ona binilmez
ki!)" deyince Aleyhissalâtu vesselâm:
"Acaba deveyi deveden başka bir mahluk mu doğurur?" buyurdular." [Tirmizî, Birr 57, (1992);
Ebu Davud, Edeb 92, (4998).][4]
AÇIKLAMA:
Deveye bindirmesini talep eden kimseye Aleyhissalâtu vesselâm:
"Seni bir devenin yavrusuna bindireceğim" diyerek, yavru kelimesiyle
zikre gelen manayı tevehhüm ettirdikten sonra, her devenin gerçekte bir başka deveden dünyaya geldiğine dikkat
çekerek muhatabının şaşkınlığını giderir.
Hadis, insana bir söz işitince iyice düşünüp derinliğini, muhtevasını kavramadan
reddetmemesi, itirazda acele etmemesi
gerektiğini de göstermektedir.[5]
ـ5397 ـ3ـ
وعنه رَضِيَ
اللّهُ عَنْه:
]أنَّ النّبِىَّ
# قَالَ لَهُ:
يَا ذَا
ا‘ُذُنَيْنِ،
يَعْنِي بِهِ
أنَّهُ
يُمَازِحُهُ[.
أخرجه أبو
داود والترمذي
.
3. (5397)- Yine Enes
(radıyallahu anh), Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın, kendisine: "Ey
Zü'l-üzüneyn (iki kulaklı)" diye hitap ettiğini, bu sözüyle şaka yapmayı
kasdettiğini rivayet etmiştir."
[Tirmizî, Birr 57, (1993); Ebu Davud, Edeb 92, (2005).][6]
ـ5398 ـ4ـ
وَعَنْ
أُسَيْدِ
بْنِ
حُضَيْرٍ:
]أَنَّ رَجًُ
مِنَ
اْ‘نْصَارِ
كَانَ فِيهِ مِزاحٌ!
فَبَيْنَمَا
هُوَ
يُحَدِّثُ
اْلقَوْمَ
وَيُضْحِكُهُمْ
إِذْ
طَعَنَهُ
النَّبِىُّ #
فِى
خَاصِرَتِهِ
بِعُودٍ
كَانَ فِى
يَدِهِ.
فَقالَ:
أَصْبِرنِى
يَارَسُولَ
اللّهِ. قَالَ:
اصْطَبِرْ.
فقَالَ: إنَّ
عَلَيْكَ
قمِيصاً
وَلَيْسَ
عَلى قَمِيصٌ
فَرَفَعَ
النَّبِيُّ # قَمِيصَهُ
فَاحْتَضَنَهُ
وَجَعَلَ
يُقَبِّلُ
كَشْحَهُ،
وَقالَ:
إنَّمَا
أرَدْتُ هذَا
يَا رَسُولَ
اللّهِ[.
أخرجه أبو
داود.»أصبرني«
أى أقدني ومكّني
من نفسك ‘قتصّ
منك.و»الكشح«
ما فوق شدّ
ا“زار من جانب
البطن وهما
كشحان .
4. (5398)- Useyd İbnu
Hudayr (radıyallahu anh) anlatıyor: "Ensardan mizahçı bir zat vardı. (Bir
gün yine) konuşup yanındakileri
güldürürken Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) elindeki çubuğu (şaka yollu) adamın böğrüne dürttü. Bunun üzerine adam:
"Ey Allah'ın Resulü (canımı yaktınız). Müsaade edin kısas
yapayım!" dedi. Aleyhissalâtu
vesselâm da: "Haydi yap!" buyurdu. Adam:
"Ama üzerinde gömlek var,
benim üzerimde yoktu (kısas tam olması için çıkarmalısınız)!" dedi.
Adamın talebi üzerine, Aleyhissalâtu vesselâm gömleğini kaldı(rıp
böğrünü aç)tı. Adam, Resulullah'ı kucaklayıp böğrünü öpmeye başladı ve:
"Ben bunu arzu etmiştim ey Allah'ın Resulü!" dedi."
[Ebu Davud, Edeb 160, (5224).][7]
ـ5399 ـ5ـ
وعن
عبدُاللّهِ
بنِ
السَّائِبِ
بْنِ يَزِيدِ
بْنِ
السَّائِبٍ
عَنِ أبيهِ
عَنْ جِدِّهِ
رَضِيَ
اللّهُ عَنْه
قال: ]قَالَ
رَسُولُ
اللّهِ #: َ
يَأخُذَنَّ
أحَدُكُمْ
عَصَا أخِيهِ
َعِباً وََ
جَادّاً
وَمَنْ أخَذَ
عَصَا أخِيهِ
فَلْيَرُدَّهَا
إَليْهِ[.
أخرجه أبو
داود
والترمذي .
5. (5399)- Abdullah
İbnu's-Sabit İbni Yezid İbni's-Saib babası tarikiyle ceddi (Yezid İbnu's-Saib)
(radıyallahu anh)'den anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)
buyurdular ki:
"Sizden kimse, ne şaka ne de ciddi olarak kardeşinin
değneğini almasın. Kim kardeşinin değneğini almışsa hemen ona geri
versin." [Ebu Davud, Edeb 93, (5003); Tirmizî, Fiten 3, (2161).][8]
AÇIKLAMA:
1- Müteakip hadis, bu hadisin bir başka veçhine benziyor veya
Aleyhissalâtu vesselâm'ın bu hadisi söylemesine, şaka sebebiyle Ashab arasında
vukua gelen bir korkma hadisesi sebep olmuştur.
2- Hattâbi bir şeyin şaka yoluyla ve ciddi olarak alınmasını
şöyle açıklar: İade etmek maksadıyla alınırsa, bu şaka yoluyla olmaktır. İade
etmemek maksadıyla alırsa bu ciddi alıştır.
Hadisin bir veçhinde "şakaciddiyet suretiyle" denmiştir.
Bunu, Hattâbî "bidayette şaka niyetiyle alıp, sonradan iade etmemeye karar
vermek" şeklinde izah eder.
3- Bu alışların yasaklanma sebebine gelince, ciddiyetle yani
geri vermemek üzere alış bir nevi
hırsızlıktır, böyle bir alışın yasak olacağı açıktır. Şaka yollu almanın
yasaklanmasına gelince: Bunda bir fayda olmadığı gibi, çoğu kere malı almanda
öfke meydana getirir ve ona eza verir. Halbuki, mü'minin başkasına eziyet vermesi caiz değildir. Öyleyse eziyete sebep olan davranışlardan
kaçınılmalıdır.[9]
ـ5400 ـ6ـ
وعن ابن أبي
لَيْلى قَالَ:
]حَدَّثَنَا أصْحَابُ
رَسُولِ
اللّهِ #
أنَّهُمْ
كَانُوا
يَسِيرُونَ
مَعَ رَسُولِ
اللّهِ #،
فَنَامَ
رَجُلٌ
مِنْهُمْ،
فَانْطَلَقَ
بَعْضُهُمْ
الى حَبْلٍ
كَانَ مَعَهُ
فأخَذَهُ،
فَفَزِعَ.
فقَالَ #: َ
يَحِلُّ
لِمُسْلِمٍ
أنْ يُرَوِّعَ
مُسْلِماً[.
أخرجه أبو
داود .
6. (5400)- İbnu Ebi Leyla
anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın Ashabı radıyallahu
anhüm ecmainin bize anlattıklarına göre, onlar bir sefer yürüyüşünde idiler.
(Bir konaklama sırasında) içlerinden biri uyurken, arkadaşı gidip ipini alır.
Uyanınca ipini bulamayan zat (kaybettim diye) korkar. (Duruma muttali olan)
Aleyhissalâtu vesselâm: "Bir Müslümana bir başka Müslümanı korkutmak helal
olmaz!" buyurdular." [Ebu
Davud, Edeb 93, (5004).] [10]
[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte
Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/209-210.
[2] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte
Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/210.
[3] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte
Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/210.
[4] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte
Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/211.
[5] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte
Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/211.
[6] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte
Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/211.
[7] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte
Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/212.
[8] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte
Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/212.
[9] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte
Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/212-213.
[10] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte
Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 15/213.