SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar

AHMED DAVUDOĞLU

135, 136 NOLU HADİSİN ŞERHİ:

 

Bu hadîs muhtelif raviler tarafından muhtelif lafızlarla- rivayet olunmuştur. Bu sebeble selef arasında bir çok hataya düşenler olmuşsa da ehl-i tahkik ulemaya göre bütün rivayetlerin ma'naları birdir. Buradaki hadîsle emsalinin ma'naları hakkında Kaadi İyad'ın verdiği ma'lumatı Nevevi pek beğenmiş; ve hulasasını Müslim şerhinde nakletmiştir, Kaadi İyad (Rahimehumullah) şöyle demektedir:

 

Allah ve Resulüne şehadet getirerek iman edenlerden Allah'a asî olanlar hakkında ulema ihtilaf etmişlerdir. Sonuçta Mürcie taifesi. «İmanı bulunan asi’ye günah işlemek zarar etmez,» demiş; Haricîler: «Tersine günah işleyen kafir olur,» iddiasında bulunmuşlardır. Mu'tezile: «Asî büyük günah işlerse dinden çıkar; fakat kafir olmaz. Böylesine fasık denilir.» mütalaasını ileri sürmüş;   Eş'ariler de: «Asî Allah'ın affına mazhar olmasa bile yine mu'mindir. Azab olun fakat sonunda mutlaka cennet’e girer.» demişlerdir.

 

Bu hadîs Haricilerle Mu'tezile aleyhine delildir. Mürcie'ye gelince, Eğer onlar da bu hadîsin zahiri ile istidlal ederlerse kendilerine şöyle deriz: Hadîs; ya o asinin günahı affedilecektir, yahud şefaat sayesinde cehennemden çıkarak cennete girecektir diye te'vil olunmuştur. Binaenaleyh Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in: «Cennete girer» buyurması cehennemde azab olunarak cezasını çektikten sonra girer ma'nasına gelir.» hadîsi böyle te'vil etmek behemehal lazımdır. Aksi takdirde şeriatın delilleri birbirlerini nakzetmiş olurlar. Çünkü bazı asîlerin azab olunacağına dair bir çok deliller vardır.    

 

Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in: «Bilerek ölürse...» buyurmuş olması Mürcie taifesinin taşkınlarına bir cevabreddir. Bunlar: «Allah ve Resulüne şehadet getiren kimse kalbinden inanmasa bile cennete girer.» derler. Halbuki Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) diğer bir hadîsde:           

«Allah ve Resulü hakkında hiç bir şüpheye düşmeyerek...» buyurmuş; ve bununla kalben i'tikadın lüzumunu beyan etmiştir. Bu da bizim söylediklerimizi te'kid eder. Mürcie'nin:  «İman etmiş olmak için mücerred kalbin Allah'ı bilmesi kafidir; iki kelime-i şehadeti getirmeye lüzum yoktur» diyenleri de bu hadîsle istidlal ederler. Çünkü hadîsde yalnız bilmek zikredilmiştir.

 

Ehl-i Sünnetin mezhebine göre: İki şehadet ile kalbin Allah'ı bilmesi birbirine bağlıdır. Biri bulunur da diğeri olmazsa o imanın bir faydası yoktur, sahibini ebedî cehennemden kurtaramaz. Bundan ancak dilinde sakatlık olduğu için konuşamayanlarla şehadetleri getirmeye vakit bulamadan ölenler müstesnadır. Onların imanı sırf kalblerinin tasdikiyle mu'teberdir. Ehl-i Sünnet ve'l-cemaata muhalefet eden Mürcie'nin bu babta delili yoktur. Çünkü burada Resulullah  (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): «Allah'dan başka ilah olmadığını bilerek ölen cennete girer.» buyur­muş; fakat başka hadîslerde: «Her kim Allah'dan başka ilah yoktur, derse...» ve; «Her kim Allah'dan başka ilah olmadığına, benim de Resulullah olduğuma şehadet ederse,'..» buyurarak mezkur hadisden neyi kaydettiğini tefsir eylemiştir.

 

Bu hadîsin emsali çoktur. Bunların lafızları muhtelif ise de ma'naları hususunda ehl-i tahkik ulemanın ittifakı vardır. Mesela: hadîs burada bu lafızlarla gelmiş; ama Muaz (R.A.) 'ın Resulullah  (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den rivayetinde: «Her kimin son sözü «ia ilahe illallah» olursa o kimse cennete girecektir,.» Duyurulmuş; yine onun bir rivayetimde: Her kim Allaha hiç birşeyi şerik koşmayarak kavuşursa Cennete gire­cektir, denilmiş başka bir rivayette: «Eğer bir kul Allah'dan başka ilah olmadığına; Muhammed'in de Resulullah olduğuna şehadet ederse Allah onu cehenneme haram kılar» buyurulmuştur.

 

Bunun bir benzerini de Ubadetü'bnü's-Samit ile Itban b  Malik   rivayet etmişlerdir. Ebu Hüreyre hadîsinde: «Bu iki şehadetle bir kul - [Bunlarda hiç şüphe etmeyerek) Allah'a kavuşursa zina da etse, hırsızlık da yapsa mutlaka cennete girer.» buyurulmuş.

 

Enes hadîsinde: «Allah*dan başka ilah yoktur diyerek bununla Allahü Teala'nm rizasını dile­yen kimseyi Allah cehenneme haram kılar» ifadesi kullanılmıştır.

 

Bu hadîslerin hepsini Müslim (Rahimehuîlah) kitabında sıralamış­tır İçlerinde Saîd b. el-Müseyyeb de bulunmak üzere seleften bir cemaatin; «Bu hadîsler farzlarla emir ve nehiyler nazil olmazdan önce şerefsadır olmuşlardır.» dedikleri bildirilmiştir. Bazıları: «Bu hadîsler mücmeldir; şerh ve izaha muhtaçtır.» demiş ve bunların ma'nası: «Her Kim şehadet getirirse onun hakkını ve farzını eda ederse» demektir şeklinde izahta bulunmuşlardır. Hasan-ı Basri'nin kavli budur. Hatta: «Bu hadîsler pişman olarak tevbe eden ve arkasından bu halde ölen hakkındadır.» diyenler bile vardır. Buhari'nin kavli de budur.

 

Evvela şunu söyleyelim ki: Bütün ehl-i-sünnet mezhebine mensub selef-i salihin ile muhaddisîn, fukaha ve mütekellimînden ehl-i sünnet mezhebinde bulunan Eş'arilere göre günah sahipleri Allah'ın meşi'etine kalmışlardır. Kalbden gelen bir ihlas ve samimiyetle iki şehadeti getirerek imanla ölen herkes cennete girecektir. Eğer tevbe etmiş veya hiç günah işîememişse Rabbi 'nin rahmetiyle cennete girer ve cehenneme tamamen haram olur. Varid olan iki şehadet lafzını bu sıfattaki insanlara hamledersek ma'na zahirdir. Hasan-ı Basri ile Buharı 'nin yaptıkları te'vilin ma'nası budur. Şayet ölen kimse Allah'ın vacib kıldığı bir şeyi yapmamak veya haram kıldığı bir şeyi yapmak suretiyle ibadetle isyanın her ikisini yapanlardan ise böylesi Allah'ın meşietine kalmıştır. Onun hakkında cehenneme haramdır. Veya Cenneti hak etmiştir diye peşin bir hüküm verilemez. Yalnız eninde sonunda cennete gireceği kat'iyetle söylenebilir. Bundan Önceki hali Allah'ın rneşietine bağlıdır. Dilerse günahı mukabilinde onu azab eder; dilerse fadlu ke-remiyle afv buyurur.

 

Bu hadîslerin her birinin müstakil olması da mümkündür. O halde araları bulunur; ve cenneti hak etmeden murad: yukarıda beyan ettiği­miz vecihle her muvahhid mü'minin ya affa mazhar olarak derhal, yahud cezasını çektikten sonra cennete gireceğine, ehl-i sünnetin icmaı bulunmasıdır.

 

Cehenneme haram olmak ta'birinden murad; orada ebedî kalmamak­tır. Bu iki meselede Haricilerle Mu'tezile muhaliftir.

 

«Her kimin son sözü la İlahe illallah olursa cennete girer.» hadîsi son nefeste bunu söyleyenlere mahsus da olabilir. Bu takdirde evvelden günah işlemiş bile olsa kelime-i tevhid, Allahü Teala 'nin rahmetine ve o kimsenin doğrudan doğruya cehennemden kurtulmasına; cehennemin ona haram kılınmasına sebeb olur. Fakat son nefesinde keli­me-i tevhidi söyleyemeyen günahkar mü'minlerin hali böyle değildir.

 

Bu hadîs gibi Ubade 'den rivayet edilen hadîsin hükmü ve muvahhîdin, cennetin hangi kapısından isterse gireceği, meselesi de Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'m buyurduklarını söyleyerek, iki şehadeti, hadîsde varid olan imanın hakikatiyle birlikte getiren kimseye mahsus olur. Böylesinin sevabı günahlarından çok olur da, inşaallah afvu mağfireti ve doğrudan cennete girmeyi hak eder. Allahü a'lem,

 

Kaadi Iyaz'm sözü burada sona eriyor. Nevevi bu sözün son derece güzel olduğunu söyledikten sonra kendi mütalaasını beyana geçerek şunları söylüyor: «Kaadi'nin, Îbm'l-Müseyyeb ile başkalarından hikaye ettiği şeylere gelince: bunlar zaif, batıl sözlerdir. Çünkü mezkur hadîslerin bazısını Ebu Hüreyre (R.A.) rivayet etmiştir. Halbuki Ebu Hüreyre'nin müslüman oluşu geçtir. O bilittifak Hayber vak'ası yılında müslüman olmuştur ki, o zamana kadar şeriatın hükümleri yerini bulmuş, dinî vecîbelerin ekserisinin farziyyeti istikrar kesbetrniş namaz, oruç, zekat ve sair ahkamın farziyeti tekarrur etmişti. Haccın beşinci veya altıncı sene farz kılındığına kail olanların kavline göre — ki bu kavil dokuzuncu yılda farz oldu diyenlerin kavline tercih olunur — hacc da Öyledir.

 

Mücerred şehadet getirmekle cennete girileceğini ifade eden hadîslerin bu zahirî ma'nalarını te'vil hususunda Ebu Amr İbni Salah daha başka bir mütalaa serd etmiş ve: «Noksan rivayetin Resulullah  (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) 'den değil, belleyiş ve zabıt kifayetsizliği sebebiyle bazı ravilerden neş'et etme bir kusur olması caizdir. Hadîsin başka rivayette tam olarak zikredilmesi de bunu gösterir...» dedikten sonra sözüne şöyle devam etmiştir: «Mamafih bunun, putperest kafirlere hitab ederken Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Seliem)  tarafından  yapılma  bir kısaltma  olması  da caizdir...»

 

Ancak Müslim sarihlerinden Muhammed el-Übbî, ravilerin kısaltma yapma ihtimalini pek varid görmüyor. Çünkü bu hadîsleri ashab-ı kiramdan yedi, tabiîn hazeratmdan da on zatın rivayet etmiş olması toptan böyle bir kısaltma yapma ihtimalini zayıflatmaktadır. Ona göre Hz. Ebu Hüreyre (R.A.)'ın bu hadîsi müslüman olmazdan evvel işitmiş hıfzetmiş olması ihtimali daha kuvvetlidir.