İMAM
NEVEVİ ŞERHİ |
102 NOLU HADİS İÇİN
Bu
başlık altında Enes (radıyallahu anh)'ın: "Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem)'e bir şey hakkında soru sormamız bize yasaklandı ... " hadisi
yer almaktadır. Hadiste geçen;
"Soru
sormamız yasaklandı" ibaresinden maksat zorunlu olmayan sorudur. Nitekim
az önce geçen hadisteki "bana sorun" buyruğunun gerek duyacağınız
şeyler hakkında sorun, demek olduğunu açıklamıştık.
"Çöl
halkından bir adam" ifadesinden maksat da kendisine soru sorma yasağı
ulaşmamış bir kimsedir.
"Aklı
başında" kaydından kasıt ise böyle bir kimsenin nasıl soru soracağım, sormanın
adabını, hangisinin önemli olduğunu ve nasıl cevap vereceğini daha iyi
bileceğinden dolayıdır. Çünkü bunlar verilen cevaptan elde edilecek faydamn
daha büyük olmasının sebeplerindendir. Ayrıca çölde yaşayanlar bedevidir,
bilgisizlik ve katılık onlarda daha yaygındır. Bu sebeple bir hadiste:
"Çölde
kalan katılaşır" denilmiştir.
Badiye
ve bedv aynı anlamdadır. Bu da hazar ve umran dışındaki yerlere denilir.
Badiye'ye nispet "bedevi" gelir, "el-Bidave" de Badive'de
çölde ikamet etmek demektir. Dilcilerin çoğunluğuna göre
"el-Bidave"nin be harfi kesreli okunur. İbn Zeyd ise (el-Bedave)
şeklinde fethalı okunur demiştir. Sa'leb ise ben fethalı olarak
"el-Bedave" kullanışını Ebu Zeyd'den başka kimseden nakledildiğini
bilmiyorum.
"Adam:
Ey Muhammed... dedi." (1/169) İlim adamları der ki: Muhtemelen bu
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e adıyla hitabın yasaklanışından ve
yüce Allah'ın: "Rasulün çağrısını (ona seslenmeyi) aranızda birbirinize
çağırdığınız gibi bellemeyin. " (Nur, 63) buyruğunun inişinden önce
olmuştur. Bu da bu husustaki iki tefsirden birisi olan: Ey Muhammed, demeyiniz,
ey Allah'ın Rasulü yahut ey Allah'ın nebisi şeklinde hitap ediniz, şeklindeki
tefsire göredir. Ayetin inişinden sonra olmakla birlikte bu ayetin bu şekilde
konuşan kişiye henüz ulaşmamış olma ihtimali de vardır.
"Senin
elçin senin yüce Allah'ın seni rasul olarak gönderdiğini söylediğini iddia
etti. Allah Rasulü: Doğru söylemiştir buyurdu." Burada "(r.a.j):
Iddia
etti, söylüyorsun, iddia ediyorsun" ifadelerini kullanması Rasulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in da bununla birlikte onu doğrulaması bu fiilin
özel olarak yalan hakkında ve hakkında şüphe bulunan sözler için
kullanılmayacağına delildir. Aksine bu fiil, kesin söz ve hakkında şüphe
bulunmayan doğru söz hakkında da kullanılabilir. Nitekim bu şekildeki kullanım
hadis-i şeriflerde çokça gelmiş bulunmaktadır. Nebi (Sallallahu aleyhi ve
Sellem)'den de:
"Cebrail
böyle iddia etti. (Buradaki gibi zeame fiiliyle)" dediği rivayet
edilmiştir. Arap dilinin imamı olan Sibeveyh de Arap dili kitaplarının önderi
durumunda olan kitabında da "el-Halil za'm etti, Ebu'l-Hattab za'm
etti" sözünü çokça kullanmıştır ki bundan kesin olarak söylenmiş sözü
kastetmiştir. Bu hususu da dilbilginlerinden olsun, başkalarından olsun büyük
bir topluluk nakletmiş bulunmaktadır. Ebu Ömer ez-Zahid de Şerhu'l-Fasıh adlı
eserinde hocası Ebu'l-Abbas Sa'leb'den, o Kufeli ve Basralı Arap
dilbilginlerinden bunu böylece nakletmiştir. Allah en iyi bilendir.
Ek
bir bilgi olarak şunu da belirtelim ki, çöl halkından gelen bu adamın adı dat
harfi kesreli olarak: Dimam b. Sa'lebe'dir. Buhari'nin ve başka kaynakların
rivayetinde ismi bu şekilde verilmiştir.
"Adam:
Semayı kim yarattı, dedi. .. Seni rasul olarak gönderen hakkı için sana bunu
Allah mı emretti dedi, evet buyurdu." Bu buyruklar çeşitli ilimiere delil
teşkil etmektedir. et-Tahrir sahibi dedi ki: (1/170) Bu, bu adamın güzel bir
şekilde soru sorduğunu, onun sıralamayı çok güzel yaptığını ve bunları dikkatli
bir şekilde arka arkaya getirdiğini göstermektedir çünkü o önce yaratılmışların
yara+ıcısının kim olduğunu sordu. Sonra ona yaratanın bir rasulü olduğu
hususunda kendisine doğru söylemesi için yaratıcısı adına ona and verdi. Sonra
onun risaletine vakıf olup, rasul olduğunu öğrendikten sonra bu sefer ona
kendisini rasul olarak gönderen hakkı adına and verdi. Bu ise oldukça güzel bir
aklı gerektiren bir sıralamadır. Diğer taraftan bu yeminler pekiştirmek ve
söylenenlerin açıkça ifade edilmesini sağlamak içindir. Yoksa ayrıca bu
yeminlere ihtiyacı olduğundan dolayı değildir. Tıpkı yüce Allah'ın pek çok
hususa dair yemin etmiş olması gibi. et-Tahrir sahibinin ifadeleri bunlardır.-
Kadı
Iyaz dedi ki: Açıkça göründüğü kadarıyla bu adam ancak Müslüman olduktan sonra
gelmiştir. O durumu Nebi (sallallahu aIeyhi ve sellem) ile ağızdan ağıza
konuşup, emin olmak maksadıyla gelmişti. Allah en iyi bilendir. Bu hadiste
geçenlerden ayrı olarak çeşitli ilmi meseleler de bulunmaktadır:
1-
Beş vakit namaz, gece ve gündüz tekrarlandıkça tekrarlanır. İşte "günümüz
ve gecemizde" ifadesinin anlamı budur.
2-
Ramazan ayı orucu da her senede bir farzdır.
3-
Şeyh Ebu Amr b. es-Salah (rahimehullah) dedi ki: Bu hadiste imam, önder ilim
adamlarının -Mutezile arasından bunu kabul etmeyenlerin kanaatine hilafen-
kabul ettiği mukallid avamın mümin oldukları ve herhangi bir şüphe ve sarsıntı
olmaksızın kesin bir şekilde hak olana sadece itikat etmelerinin onlar için
yeterli olacağı şeklindeki kanaatlerinin doğru olduğuna da delil teşkil
etmektedir. Çünkü Resulullah (s.a.v.) risaletini ve doğruluğunu tanımak
hususunda, Oımam'ın dayanağını ve yalnızca bunu kendisine (elçisinin
söylediklerine dayanarak) haber vermesi ile yetinmesini kabul etmiş ve böyle
hareket etmesini red ve inkar etmediği gibi, ona sen bu hususları, benim mucizelerimi
tetkik edip düşünmek ve kesin delilleri kullanmak suretiyle bilmekle yükümlüsün
dememiştir. İbnu's-Salah'ın ifadeleri bunlardır. (11171)
4-
Ayrıca bu hadisten vahid haber ile am el edileceği de anlaşılmaktadır.
Hadiste
bundan başka hükümler de vardır. Allah en iyi bilendir.