AHMED
DAVUDOĞLU
232 -
236 NOLU HADİSLERİN ŞERHİ:
Bu hadisi az farkla
Buhârî ve Nesâi dahi tahric etmişlerdir. Buhâri'nin rivayetleri:
«Kitabü'l-İmân» «Kitabü's-Sahâbe» «Kitabü's-Şehâdât» «Kitabü'l-Edeb» ve
«Kîtâbü'l-Vasaya» da dır.
Âyetin, alâmet ma'nasına
geldiğini ve münafık hakkındaki kavilleri yukarıda görmüştük. Şimdi de bu
hadislerin ma'nalannı görelim :
Ensâr : nâsır'ın cem'idır. Nasîr'in cem'i
olduğunu söyleyenler de vardır. Nasır! yardım eden demektir. Nasir'de öyledir;
hattâ daha mubaleğalıdır. Medine'li Evs ve Hazrec kabileleri Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)'e pek büyük yardımlarda bulundukları için bu ismi onlara
bizzat Resuli Zîşân (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) efendimiz vermiştir. Daha
Önceleri her iki kabilenin büyük anneleri olan Kayle'nin ismine izafetle
bunlara Beni kayle denilirmiş. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)' iYi
tesmiyesinden sonra «Ensar» sözü kendilerine alem oldukdan maada çocuklarına,
dost ve yardımcılarına da ensâr denilmiştir. Bazıları bu ismi onlara Allah
Teâlâ'nın verdiğini söylerler.
Filhakika Ensar-ı kiram
islâmın neşri ve Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i müdâfaa uğrunda pek büyük
yardımlarda bulunmuşlardır. Hicret günlerinde ona ve Mekke'den gelen muhacir
müslümanlara en güzel misafirperverlik örneğini onlar göstermiş; onları kendi
aileleri efradından daha ileri tutmuş; bu uğurda mallarını ve canlarını feda
etmişlerdir.
İslâm dinini meydana
çıkarmak onu i'lân etmek için her ta'rif ve tasvirin üstünde şehâmet ve
fedâkârlıklar gösteren bu muhterem zevatı sevmek, kendilerine hürmet göstermek
elbet de îmânın sıhhatma, İslâmiyet hususundaki sadâkata delâlet eder. Çünkü
onları sevmek İslâmiyetin meydana çıkmasına ve kuvvet bulmasına sevinmek
demektir, Ensar-ı kiramı bu yararlıklarından dolayı sevmeyerek kendilerine
buğzetmek şüphesiz ki; nifak alâmetidir, Boyleleri zahiren müslüman görünseler
bile; kalben kâfirdirler. Bu ma'naca buğuzda bulunmak yalnız ensar hakkında
değil bütün ashab-ı kiram hakkında mernnu'dur. Nitekim bundan sonra gelen Hz.
Ali (Radiyallahu anh)'ın hadîsinden de anlaşılacaktır. Bununla beraber ensâr-ı
kiramın yinede bir hakk-ı tekaddümleri vardır.
Ensar ve diğer ashabdan
biri hakkında bu ma'naya değil de başka bir cihetten muvakkaten bir adem-i
muhabbet eseri göstermek nifaka alâmet değildir. Bu hususda Kurtubi şöyle
demiştir:
«Amma bir kimse bu
cihetten başka, arızi bir sebeble, meselâ bir maksada muhalefet ve bir zarar
veya benzeri bir şeyden dolayı ashâbtan birine buğzederse bundan dolayı münafık
ve kâfir olmaz. Ashâb arasında bir çok muhalefet ve muharebeler olmuştur.
Bununla beraber hiç biri diğerinin nifakına hükmetmemiştir. Onların bu
husustaki hâlleri ahkâm babında müctehidlerin hâlleri gibidir. Ya (bir kavle
göre) hepsi hakka isabet etmiştir; denilir yahut (diğer bir kavle göre) isabet
eden bir dânesidir. Fakat hatâ eden ma'zur olur. Çünkü o re'yine ve zannına
göre muhataptır. İşte bunlardan birine maazallah bir şeyden dolayı buğzeden
kimse âsî olur; tevbe etmesi gerekir...»
Burada bâzı sualler
hatıra gelebilir. Şöyle ki;
1- Hadisin bütün
rivayetlerinde göze çarpan «ensâr» kelimesi cem'i kıllettir. Cem'i kıllet 10
dan yukarıda kullanılmaz; halbu ki;
ashab-i kırâm on değil binlerce idiler. Acaba kelime niçin kılk'te
cemi'len-miştir...
Cevap : kılletle kesret
ancak nekire olan cemilerde nazar-ı i'tibara alınır. Ma'rife cemi'lerde aralarında
hiç bir fark yoktur.
2 - Hadîsin zahirine
bakarak Ashab-ı kiramı sevmeyenlere kâfir diyecek miyiz?
Cevap: Hayır,
demeyeceğiz. Çünkü böylesinde imanın yalnız alâmeti yoktur. Alâmetin
bulunmaması ise gösterdiği şeyin de bulunmamasını icabetmez. Şöylede cevap
verilebilir: Buradaki imandan murâd îmânın kemâlidir. Kemâli bulunmamakla
imanın kendisinin de bulunmaması icâ-betmez.
3 - Ashaba buğzeden
kimse kalbîle zarurât-ı diniyeyi tasdik etse bile yine münafık olur mu?
Cevap: Burada maksad:
Ensar-ı kirama Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yardımcıları olduğu için
buğzedenlerdir. Hem Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e buğzetmek hem de
onun Nebiliğini tasdikde bulunmak mümkün değildir.