SAHİH-İ MÜSLİM

     Konular Numaralar  

 

 

835 nolu Hadis’in İzahı:

 

Hz. Âişe hadîsini Buhârî «Kitâhu Mevâkîti's-Salât» da muhtelif yollardan tahrîc ettiği gibi; Ebû Dâvûd ile Nesâî dahî «Kitâbü's-Saiât» da rivayet etmişlerdir.

 

Kirmani bu hadîsi rivayet ettikden sonra şunları söylemektedir: «Bu hadîslerle, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in ikindiden sonra nafile kılmakdan nehyettiğine dâir yukarıda geçen hadîslerin araları nasıl bulunur dersen; ben de derim ki :

 

Bu suâle şöyle cevap verilmişdir :

 

1- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in nehyi, sebebi olmayan nafilelere âiddir. Kendisinin kıldığı nafile ise öğle'nin kazaya kalmış sünnetinden dolayıdır.

 

2- Nehy bu işi kasden yapanlar hakkındadır. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in fi'li ise kasden yapılmış değildir.

 

3- İkindiden sonra nafile kılmak Resûl-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hazretlerinin hasâisindendir.

 

4- Buradaki nehy, keraheti bildirmek içindir. Yâni bununla Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ikindiden sonra nafile kılmanın haram zannedilme vehmini gidermek istemişdir.

 

5- Buradaki nehyin illeti, güneşe tapanlara benzeyişdir. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ise onlara benzemekden münezzehdir.

 

6- Resûl-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) o günün sünnetini kazaya bırakmakla bir nevî' kusur işlemiş olduğu için bu kusuru gidermek maksadı ile bütün ömrü müddetince ikindiden sonra iki rek'ât nafile kılmaya devam etmişdir. Fakat bunların hepsi bâtıldır. Şöyle ki :

 

1- Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in kılamadığı öğle sünneti bir güne yâni Abdülkays hey'eti ile meşgul olduğu güne mahsûsdu. İkindiden sonra nafile kılması ise ömrü boyunca devam edip gitmişdir.

 

2- Bu namazı Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) devam üzere kılıyor her gün eda etmek arzusunda bulunuyordu. Teharrinin mânâsı da bundan ibâretdir.

 

3- Asıl olan bir şey'in Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in ihtisası değil; o şey'in ümmetine de vâcib olmasıdır. Çünkü Teâîâ Hazretleri: «Ona tabî olun!.»   buyurmuşdur.

 

4- Bir şey'in câîz olduğunu beyân, onu bir defa yapmakla hâsıl olur. Haramdır zannedilmesini def için o fiili devam üzere yapmaya hacet yokdur.

 

5- İkindiden sonra nafile namaz kılmanın mekruh olmasında illet, güneşe tapanlara benzeyiş değildir. Benzeyiş yalnız güneş kavuşurken namaz kılmanın keraheti için illetdir.

 

6- Biz Fahr-i Kâinat (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimizin kazaya bıraktığı sünneti için, ona taksir isnadını kabul edemeyiz. Çünkü Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) o anda daha mühim bir vazife ile meşgul bulunuyordu ki, o da gelen hey'eti hak dîne irşâd vazifesi idi. Yahut öğle'nin sünnetini unutarak kılmamışdı. Her ne suretle olursa olsun yapılan kusur o namazı bir defa kaza etmekle giderilmiş olur. Netekim bütün ibâdetlerin kazası babında hüküm budur. Burada verilecek sahîh cevap şudur: ResûluIIah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in ikindiden sonra nafile kılmakdan nehy buyurması: kavil yâni sözdür. Namaz kılması ise fiildir. Kavil île fiil biribirlerine muâraza ederlerse, kavil tercih edilerek; onunla amel olunur.» Kirmanî'nin sözü burada sona erer.

 

Yalnız Aynî, Kirmani 'nin «Bunların hepsi bâtıldır.» iddiasını temâmiyle kabul etmemiş; ulemânın verdikleri cevapların içinde yerinde olanları ve olmıyanları ve keza Kirmani'nin iddiasında haklı olduğu ve olmadığı yerler bulunduğunu söylemişdir. Ulemânın verdiği cevaplar içinde yersiz olanı: «ResûluIIah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in ikindiden sonra nafile kılmakdan nehiy buyurması sebebsiz nafileler hakkındadır.» iddiasıdır. Bu iddia doğru değildir. Çünkü nehy umûmîdir. Onu sebebi bulunmayan namaza tahsis etmek, muhassıs bulunmadığı hâlde tahsis yânî tercih bilâ müreccihdîr .Bu ise bâtıldır.

 

Kirmani'nin yersiz olan dâvası: «Bir ibâdette asıl olan, Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e mahsûs bulunmamakdır» sözüdür. Bu söz de doğru değildir. Çünkü bir şey'in Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e mahsûs olduğunu gösteren delil bulunursa, o ihtisas inkâr edilemez. Burada da bir çok hadîsler ve ashâb-ı kiram'ın fiilleri, ikindiden sonra nafile kılmanın Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) 'e mahsûs fiillerden olduğuna delâlet etmektedir. Kirmanî'nin: «Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ikindiden sonra iki rek'ât nafile kılmağa ömrü boyunca devam etmişdir.» sözü kendi dâvasını çürütmektedir. Çünkü o, bu işin Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) 'e mahsûs olmadığını iddia ediyordu. Eğer hakîkaten dediği gibi olsaydı öğle'nin sünnetini kılmayanların onu kaza etmeleri emrolunurdu. Hâlbuki Resûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bunu emretmemişdir. Netekim Ümmü Seleme hadîsinin bir rivayetinde Hz. Ümmü Seleme 'nin: «Yâ Resûîallah! Bu iki rek'âtı biz de kılamazsak kaza edecekmiyiz?» dediği; ResûluIIah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in buna :

 

«Hayır!» cevâbını verdiği, bildirilmişdir. Bu da gösterir ki mezkûr iki rek'ât namazın ümmet hakkındaki hükmü Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hakkındaki hükmü gibi değildir. Bu namaz Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e mahsûsdur.

 

Şu da var ki: Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ikindiden sonra iki rek'ât nafile kılmaya devam ediyordu. Hâlbuki bu namazın ona mahsûs olmadığını iddia edenler meşhur kavillerine göre devam üzere kılınmasına kaail değildirler. Ama bu bâbda kendilerine îtirâz edilirse yine: «Devam, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e mahsûsdu.» derler. Yânî: «Esâs itibârı ile bir ibâdet Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e mahsûs değildir» derler; sonra: «o ibâdetin devamı Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e mahsûsdur.» iddiasında bulunurlar. Aynî bö'ylelerin hâlini: Uç denildiği zaman, koştuğunu söyliyen; «Koş!» denildiği zaman, uçtuğunu iddia eden deve kuşuna benzetmişdir.

 

Yine Aynî, Kirmani'nin: «îllet, güneşe tapanlara benzeyiş değildir.» sözünü doğru bulmamaktadır. Zîra Müslim 'in rivayet ettiği Ebû Umâme hadîsinde:

 

«Yâ Resûlallah bana namazdan haber ver: ilâ ahir...» denildikden sonra :

 

«Çünkü güneş şeytanın iki boynuzu arasında batar.» buyurulmuş; Aynı hadîsde: «İşte o zaman kâfirler güneşe secde eder.» denilmişdir.

 

Hulâsa Şâri' Hazretleri, şeytanın güneş doğarken ve batarken tam onun hizasına durduğunu; küffârın da güneşe o zaman secde ettiklerini haber vermiş; müslümanlar da güneşe tapar gibi görünmemek için o vakitlerde namaz kılmayı kendilerine yasak etmişdir. Şu hâlde nehyin illeti, küffâra benzeyişdir.

 

Kirmani'nin «kaville fiil muâraza ederlerse, kavil tercih edilir...» sözü de alelitlaak doğru değildir. Kavil ile fiil'den biri ibâha, diğeri memnûiyyet bildirirse; memnûiyyet bildiren tercih edilir. Bunun kavil veya fiil olmasının bir ehemmiyeti yokdur.