897 nolu Hadis’in
İzahı:
Bu hadîsi Buhâri «Cum'a»
ve «istiska» bahislerinde; Ebû Dâvûd ve Nesâî «İstiska» bahsinde muhtelif
râvilerden tahrîc etmişlerdir.
Dârü'l-Kazâ: Borç ödeme
evi, demekdir. Bundan murâd: Hz. Ömer'in evidir. Vefatından sonra borçlarını
ödemek için satıldığından, ona bu isim verilmişdir.
Bu husûsda Kaadı lyâz
şunları söylemişdir: «Bu eve Dârü'l-Kazâ, denilmesinin sebebi: Ömer b el-Hattâb
(Radiyalîahü anh)'ın üzerine aldığı borçlara mukaabil satıldığı içindir. Ömer,
borçları mukaabilinde bu evin satılmasını oğlu Abdullah'a vasiyet etmiş, kendi
malı borçlarını karşılamazsa evvelâ Beni Adiyy sonra Kureyş kabilelerinden
yardım istemesini söylemişdi. Hz. Ömer'in oğlu bu evle El-Gâbe denilen yerdeki
mülkünü satarak borcunu ödemişdi.»
Kaadı İyâz'ın beyânına
göre, evvelce bu eve «Ömer'in borcunu ödeme evi» derlermiş. Sonra kısaltma
yapılarak: «Borç ödeme evi» denilmeye başlanmış. Mezkûr ev daha sonraları
«Mervân'ın evi» adıyla anılmışdır.
Bâzıları Hz. Ömer'in
yirmisekizbin dirhem borcu olduğunu söylemişlerse de Nevevi bunun garip hattâ
yanlış olduğunu bildirmiş ve: «Sahîh, meşhur kavle göre Hz. Ömer'in borcu
seksenaltıbin dirhem yahut ona yakın bir meblâğdı. Bunu Buhâri «Sahîh» inde
böyle rivayet ettiği gibi, sair hadis, siyer ve târih ulemâsı da böyle rivayet
etmişlerdir.» demişdir.
Malların helak
olmasından murâd: Ev hayvanlarının bilhassa develerin yağmursuzluk sebebi ile
yiyecek bulamamaları ve böylelikle helâka mâruz kalmalarıdır.
Yolların kesilmesi ile
dahî, o yollarda yürüyecek deve kalmadığı ifâde edilmek istenilmişdir.
Develerin yola çıkarılmaması: Yâ helak olacaklarından yahut yiyecek bulunmadığı
için zayıf düşeceklerinden korkulduğu içindir.
Hutbe esnasında gelen zâtın
kim olduğu malûm değildir. Bâzıları imam Ahmed b. Hanbel'in rivayet ettiği Kâ'b
b. Murra rivayetinden bu zâtın bizzat Kâ'b olduğu manasını çıkarmağa çalışmış;
bir takımları da Ebû Süfyan b. Harb olduğunu ileri sürmüşlerse de, Ayni
bunların ikisinin de doğru olmadığını söylemektedir. Çünkü îbni Mâce
'nin rivayet ettiği Kâb b. Murra hadîsinde gelen zâtın bizzat Kâ'b olduğuna en
ufak bir işaret bile yokdur. Gelenin Ebû Süfyân olmasına da imkân yokdur. Zira
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimize:
«Yâ Resulullah !» diye
hitâb etmişdir. Bu, onun Müslüman olduğunu gösterir. Hâlbuki Ebû Süfyân o zaman
henüz Müslüman olmamışdı.
«Egısnâ» kelimesi:
Yağmur istemekde yâni «Bize Yağmur ver!» mânâsında gısnâ şeklinde meşhurdur.
Kaadı İyaz, ulemâdan bâzılarının
onu bu hadisde «yardım istemek» mânâsında kullanılmışdır, dediklerini rivayet
etmişdir. Bu takdirde kelimenin mânâsı: «İmdadımıza yetiş; başımızı çöz.» demek
olur.
Ağaçların kıpkırmızı
kesilmesi: Susuzluktan dolayı yapraklarının kurumasından kinayedir.
Sel': Medine civarında
bir dağın ismidir, «Sel ile aramızda ev ve bina yoktu.» cümlesinden murâd:
Havada bulut olup olmadığını görmemize manî bir şey yoktu. Biz dağı da,
gökyüzünü de görüyorduk, demekdir.
Nevevi: «Ravi'nin bundan
muradı: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) in mucizesini haber vermek ve
önceden havada bulut yahut bulut parçası gibi zahiren yağmura sebep olacak bir
şey bulunmadığı gibi, bir sebep de yokken sırf Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem)'in dileği üzerine yedi gün birbiri arkasında yağmur göndermesi, Allah
Teâlâ nezdinde onun pek büyük ta'zim ve ikram'a nail olduğunu göstermektir.»
diyor.
Bâzı rivayetlerde
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) in ellerini yüzü hizasına kadar
kaldırdığı; ellerini uzatarak dua ettiği ve gökyüzüne baktığı bildirilmişdir.
Türs: Kılıçdan korunmaya
yarayan âlet, yâni kalkan demekdir. Buradaki benzerliğin vechi mikdâr İtibârı
ile değil; bulutun kalkan gibi yuvarlak ve kesif oluşudur.
Resulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)'e ikinci cum'a gelen zâtın «Mallar helak oldu; yollar
kesildi!» demekden muradı: Bu def'â yağmurun çokluğundan muvasalâtın
kesilmesidir.
Akam: Ekemenin cem'idir.
Ekeme: Dağdan küçük; tepeden de büyük olan bayırdır. Bâzılarına göre Ekeme-.
Küçük tepecik, mânâsına gelir.
Zırâb: Zarîb'in
cem'idir. Bu dahî: «Küçük tepecikler» mânâsına gelir.
Sene: Kıtlık, cevbe:
Geniş yer ve aralık, mânâsına gelir. Burada ondan murâd: Bulutun Medine
üzerinden aralanarak etrafına dağılmasıdır.
Kanat: Medîne
vadilerinden biridir. Burada Medinelilerin ekinleri vardır.