AHMED
DAVUDOĞLU
677 –
679 NOLU HADİSLERİN ŞERHİ:
Hayz: Lugatta akmak
manasınadır. Bazıları çıkan kan manasına geldiğini Söylemişlerdir. Şeriat
İstılahında: Küçük ve hasta olmayan bir kadının rahminin dışarıya attığı
kandır. Lisanımızda buna aybaşı hali yahut adet görmek denilir. Âdet halindeki
kadına araplar «haiz» derler. Fasih ve meşhur olan luğat budur. Kelime
müennes'e sıfat olduğu halde sonuna niçin müennes alameti olan (ta)
getirilmediği Nahiv uleması arasında ihtilaflıdır. İmam Halil b. Ahmed'e göre
bu kelime fiîl manasında kullanıldığı için ism-i mensup hükmündedir. Sibeveyhe
göre müzekker bir mevsufun sıfatı olup mevsufu mahzuftur. Şey, insan yahut
şahıs diye takdir edilir. Yanî «insanün haidun» yahut «şahsım haidun»
takdirindedir. Küfe ulemasının mezhebine göre ise bu sıfat kadınlara mahsus
olduğu için sonundan müennes alameti atılmıştır. Fakat Küfe'lilerin mezhebine
itiraz edenler vardır. Çünkü hem müennese hem müzekkere sıfat olduğu halde
sonundan müennes alameti atılan bazı kelimeler vardır.
Ezherî hayzi: «Buluğa
eren kadın rahminin mu'tad vakitlerde rahimin dibinden attığı kandır.» diye tarif
eder.
Kerhî: «Hayz bir kandır
ki; çıktığı andan itibaren onunla kadın buluğa erer» demektedir. Daha başka
tarifler de vardır.
İstihaza: Kadın
rahminden vakitsiz olarak gelen kandır. Hanefîlere göre istihaza kadından üç
günden az yahut on günden çok gelen kandır. Buna biz hastalık kanı deriz.
Mübaşeret: Teni tene
değdirmektir.
îttizar : Gömlek giymek
peştemal veya çarşaf gibi bir şeye bürünmek demektir. Burada ondan murad
göbekten diz kapağın altına kadar olan yerleri Örtmektir. Hadisteki hayz'ın fevrinden
murad: Hayz kanının en şiddetli ve çok geldiği zamandır.
İrb : Cima' aletinden
kinayedir. Bazıları bu kelimeyi «erab» şeklinde rivayet etmişlerdir. Erab;
Hacet demektir. Bundan murad cima' arzusudur. Bu takdirde hadisin manası:
«Sizin hanginiz nefsine malik olurda böyle bîr mubaşeret esnasında haram
irtütab etmekten yani hayız halindeki o kadınla cima'dan kendini koruyabilir»
demek olur.
Hattabî bu rivayeti
kabul etmiş birinci rivayeti ihtiyar eden hadis ulemasını ayıplamıştır.
Hadisi Şeriften Aşağıdaki Hükümler Çıkarılmıştır.
1- Hayızlı kadına mübaşeret
caizdir. Mübaşeret erkeğin teni kadının tenine dokunmaktır. Bu kelime cima'
manasına da gelirse de burada bilicma' teni tene dokundurmak manasınadır.
Hayızlı kadına mübaşeret üç şekilde tasavvur olunabilir.
a)- Hayızlı kadına cima'
etmekle olur. Bu bilicma' haramdır. Hatta bunun helal olduğuna îtikad eden
kafir olur. Haram olduğunu bilerek yapan büyük günah işlemiş olur. Böylesinin
Allah'a tevbe ederek bir daha bu işi yapmaması gerekir. Keffaret lazım gelip
gelmiyeceği ulema arasında ihtilaflıdır. Bazılarına göre keffaret vermesi
lazımdır. Katade , Evzaî, Ahmed b. Hambel, İshak ve eski mezhebine göre İmam
Şafiî 'nin kavilleri budur. Şafiî 'nin yeni mezhebine göre keffaret lazım
değildir. Hanefilerle Ekseri ulemanın kavlide budur. Şafiîlerden Nevevî
diyorki: «Hayız halindeki cima'ın helal olmadığına îtikad eden bir kimse onu
unutarak yahut hayız hali olduğunu bilmeyerek yahut o halde cima'ın haram olduğundan
bihaber bulunarak veya cima';ı mecbur edilerek yapsa o kimseye günah ve
keffaret yoktur. Eğer hayz halinde olduğunu ve bu halde cima'ın haram
kılındığını bildiği halde kasten yaparsa ma'siyet irtîkab etmiş olur. Onun
büyük günah olduğunu Şafiî nassan bildirmiştir. O kimseye tevbe vacib olur.
Keffaret vacip olup olmaması hususunda iki kavil vardır. Bunların esah olanına
göre o kimseye keffarat lazım değildir. Üç mezhep imamının yani Ebu Hanife,
Malik ve Ahmed b. Hanbel'in ve cumhur-u selefin kavilleride budur. Seleften At
a' İbni Ebi Müleyke, Şa'bi, İbrahim Nehaî, Mekhul, Zühri, Ebu'z-Zinad, Rabîa,
Hammad b. Ebi Süleyman, Eyyub-u Sahtiyani, Süfyan-ı Sevri ve Leys b. Said (Rahimehumullah) bunlar meyanındadır.
Şafiî 'nin zayıf olan
eski kavline göre keffaret lazımdır. Bu kavil İbni Abbas (R.A.) ile Hasan-ı
Basri, Saîd b. Cübeyr, Katade, Evzaî ve İshak 'tan da rivayet olunmuştur. Bir
rivayete göre İmam Ahmed b. Hambelin kavlide budur. Bu zevat keffaretin ne
olacağı hususunda ihtilaf etmişlerdir. Hasan-ı Basrî, Saîd b. Cübeyr ve
diğerlerine göre bu cima'm keffareti ya bir altın yahut onun yarısıdır. Bir
dinar keffaretin hayz'm evvelinde, yarım dinarın hayz'ın sonunda yahut bir
dinarın hayz'ın şiddetli zamanında, yarım dinarın hayız bittikten sonra lazım
geleceği meselesi dahi aralarında İhtilaflıdır. Delilleri: İbnî Abbas (R.A.)
dan merfu' olarak rivayet edilen:
«Her kim hayz halinde
karısına yakınlık ederse, bir altın yahut yarım altın tasadduk etsin.»
mealindeki hadistir. Fakat bu hadis bilittifak zayıftır.
b)- Göbeğin üst tarafına
ve dizden aşağıya öpmek dokunmak veya sarmaşmak sureti ile yapılan
mübaşerettir. Bu bilicma' helaldir. Yalnız Ubeydetü's-Selmanî ile diğer
bazılarından bu yerlerin hiç birine
mübaşeretin caiz olmadığı rivayet edilmişsede bu rivayet şaz ve münkerdir.
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in gömlek üzerinden mübaşerette
bulunduğunu bildiren sahih hadisler bunu reddetmektedir.
c)- Ön ve arkaya olmamak
şartiyle göbekle dizler arasına yapılan mübaşerettir. İmam Ebu Hanife'ye göre
bu haramdır. Bir rivayete göre İmam Ebu Yusuf'un Kavlide bu olduğu gibi Şafiî1erce sahih olan
kavilde budur Mezkur kavil İmam Malik'tende rivayet olunur. Ulemadan Saîd b.
el-Müseyyeb, Kaadi Şüreyh, Tavus, Ata', Süleyman b. Yesar, Katade gibi bir nice
zevat dahi bu kavli tercih etmişlerdir. Hanefîlerden İmam Muhammed ile bir
rivayette İmam Ebu Yusuf'a göre yalnız kan gelen yerlerden korunmak suretiyle
mübaşeret caizdir. îkrime ile Mücahid,
Şa'bî, İbrahim Nehaî, Hakem, Süfyan'ı Sevri, Evzaî, Ahme-d b. Hambel, İshak b.
Rahuye, Ebu Sevr, İbnî'l Münzir ve Davud-u Zahirî'nin mezhebleride budur. Bu
kavil delil itibarı ile sair kavillere nazaran en kuvvetli kavildir. Zîra Enes (r.a.) hadîsinde: «Her şeyi yapın, yalnız cima
müstesna.» buyurulmuştur.
Resulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)in gömlek üzerinden mübaşereti bu işin müstehab olduğuna hamledilmiştir. İmam
Muhammed'in kavli Hz. Ali, İbni Abbas ve Ebu Talha (R.A.) hazeratmdanda
nakledilmiştir. Kurtubî'nin Mücahid 'ten rivayetine göre cahiliyet devrinde
Araplar hayz-lı kadınlara arkadan cima'da bulunurlarmış. Hıristiyanlar hayızlı
kadınlara cima' eder yahudilerle mecusiler ise bilakis o halde kadınlardan, son
derece uzak kalır; hatta hayz kesildikten bir hafta sonraya kadar onlara
yaklaşmazlar; kitaplarının emri bu olduğunu söylerlermiş.
2- Mübaşeret halinde
kadının mutlaka bir şeyle örtünmesi lazımdır. Çünkü Nebi (Sallallahu Aleyhi ve
Selle/n) Âişe (R.A.)'ya bunu emretmiştir. Maksat kadının cima'dan korunmasıdır.
3- Mübaşeret ancak o halde
cima' etmiyeceğine itimadı olanlara caizdir. Nefsine itimadı olmayana mübaşeret
de caiz değildir. Zira bir hadis-i şerifte varid olduğu üzere korunan bir yerin
etrafında dolaşan çobanın koyunlarını oraya kaçırması işten bile değildir.
Şafiî'lerden bazısının kavli de budur. Nevevî bu kavli beğenmiştir.
4- Hadis-i Şerifte gömlek
giymenin hayzın şiddetli zamanı ile takyîd buyurulması onun iptidası ile devamı
arasında fark olduğuna delildir. Nitekim îbni Mace'nin «Sünen» inde Hz. Ümmü Seleme (r.a.)'dan rivayet ettiği bir
hadiste «Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kanın şiddetli geldiği üç gün
zarfında korunur ondan sonra mübaşerette bulunurdu» denilmesi de bunu gösterir.
Nevevî'nin beyanına göre
kadın hayzı kesilip yıkanmadıkça yahut teyemmüm etmedikçe cima' haramdır.
Mübaşereti haram sayanlara göre onun hükmü de budur. İmam Malik ile îmam Ahmed
ve diğer bir çok ulema dahi buna kaail olmuşlardır. Ebu Hanife'ye göre kan hayz
müddetinin son haddi olan on günde kesilirse yıkanmadan cima'a dahi helal olur.
Ubbî diyor ki:
«Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)in zevcelerine mübaşeret yapması
nefsanî şehvetini tatmin için değil onun caiz olduğunu göstermek içindir.
Mübaşereti zevcelerinin her birine yapması onun yayılıp şüyu' bulmasını ifade
eder. Nitekim çok kadınla evlenmesinden maksat da ahkamı neşrederek
belletmekti. Çünkü zevcelerinden her biri gördüğünü ümmete haber verecekti...»
Bundan sonra Übbî her kocanın ailesine kızlarına ve hizmetçilerine öğretmesi
gerektiğini tenbih ederek füruat kabilinden bir çok meseleleri ele almış ve
onları misallerle izah etmiştir. Biz sözü daha fazla uzatmamak için onları
buraya nakletmedik. Ancak mes'ele Übbînin dediği gibi pek mühimdir. Anne ve
babaların nazar-ı dikkatini celb eder kendilerine: «Hepiniz çobansınız ve hepiniz
güttüğünüz sürüden mes'ulsünüz.» hadis-i Şerifi ile Allah Teala'nın: «Ey iman
edenler! Kendinizi ve aile efradınızı
cehennemden koruyun!..» ayet-i kerimesini hatırlatırız.