600 nolu Hadis’in
İzahı:
Buhârî'nin bu manâda Hz.
Rifâatü'bnü Râfi' (Radiyallahu anh)'dan rivayet ettiği bir hadîsde şöyle
denilmektedir:
«Bir gün Nebi
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) 'in arkasında namaz kılıyorduk. Rükû'dan başını
kaldırınca «Semiallâhu limen hamideh» dedi; arkasındaki cemaatdan biri de «Rabbena
ve leke'l-Hamdü hamden kesîren, tayyiben, mubâraken fîhi» dedi.
Resulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) namazdan çıkınca: «O konuşan kimdi?» diye sordu. Konuşan zât:
— Bendim... cevâbını verdi. Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem): «Otuz küsur melek gördüm ki hepsi bunları evvelâ ben yazayım
diye şitâb ediyorlardı.» buyurdular. Aynı hadîsi Ebu Dâvûd ile Nesâî dahî
tahrîc etmişlerdir.
Nesâî ve başkaları
rivayetlerinde bu hadîsi Muâz b. Rifâa'dan, o da babasından naklen tahric
etmişlerdir, O rivâyetde Rifa'a şöyle demişdir.
«Nebi (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem)'in arkasında namaz kıldım (Bir ara) aksırdım da: «Allâh'a hayırlı,
bereketli, Rabbimizin dileyip razı olacağı gibi halisane çok çok hamd olsun!»
dedim. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) namazı kıldırarak selâm
verdikden sonra :
«Kimdi o namazda
konuşan?» dedi. Kendisine kimse bir şey söylemedi, sonra ikinci defa tekrar:
«Kimdi o namazda
konuşan?» diye sordu. Bunun üzerine Rifâ'atübnü Râfi' b. Afra':
— Ben idim Yâ Resûlallah!» dedi. Nebi
(Sallailahu Aleyhi ve Sellem) :
«Nasıl demişdin? (Bir
daha söyle) » dedi Rifâ'a:
— Allaha hayırlı, bereketli, Rabbimizin dileyip
razı olacağı gibi halisane çok çok hamd olsun!», dedim cevâbını verdi. Bunun
üzerine Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) :
«Nefsim yed-i kudretinde
olan Allah'a yemin ederim kî otuz küsur melek gördüm. Bunları ilk olarak
hangisi Allah'a arz edecekleri hususunda yarışıyorlardı.» buyurdu.
Bu hadîsden anlaşılıyor ki
Buhârî rivayetinde ismi zikredilmeyen zât Rifâatü'bnü Râfî' yâni hadîsin râvîsi
imiş. Fakat bâzıları bunu kabul etmemiş kıssanın ayrı ayrı zamanlara âid
olduğunu söylemişlerdir. Bir takımları vak'anın bir olduğuna hükmetmiş ve
rivayetlerin arasını bularak: «Caiz' ki Rifâ'nın aksırması Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)'in başını rükû'dan kaldırdığı zamana tesadüf etmiş de onun
için Rifâ'a kendi isminden bahsetmemişdir. Yahut râvîlerden bâzısı Rifâa'nın
ismini unuttuğu için onu bir adam diyerek zikretmişdir.» demişlerdir.
Rivayetlerin bâzılarında
namazın akşam namazı olduğu kaydedilmişdir.
Tayyib: Riya ve şöhret
şaibesinden hâlis manasınadır, Mübârekden murâd da hayırı çok demekdir.
Nesâî‘nin rivâyetindeki «Mübâreken aleyhi» tâbiri zahire göre «Mübâreken fihi»
in te'kîdidir. Bâzılarına göre birinci mübârek'den murâd ziyâde, ikincisinden
murâd da beka ve devamdır. Babımız hadîsinde okunan kelimeleri kapışan
meleklerin onikî olduğu bildiriliyor. Bubarî hadîsinde bunların otuz küsur;
Taberâni'nin rivayet ettiği Ebu Eyyûb hadîsinde onüç oldukları bildiriliyor.
Acaba meleklerin bu
adedlerle tahsis buyurulmasının hikmeti nedir? Bu suâle Aynî şu cevâbı
vermektedir: «Bana burada şu feyz-i ilâhî sânih oldu: «Otuz küsur...
kelimelerinin harfleri otuzdort harfdir: Şu hâlde Allah Teâlâ mezkûr kelimeleri
ta'zîm için bu harflerin sayısınca melek indirmiş demek oluyor. Diğer
rivayetler de buna kıyâs olunur!»
Sonra zahire göre bu
melekler Hafeza melekleri değildir. Buhârî ile Müslim'in müttefikan rivayet
ettikleri Ebu Hureyre hadîsi de. bunu gösterir. Mezkûr hadîsde:
«Allah Teâlâ'nın öyle
bîr takım melekleri vardır ki, bunlar yollarda dolaşarak ehl-i zikri ararlar.»
buyurulmuşdur.