679 nolu Hadis’in
İzahı:
Babımızın "Ebu Hureyre
hadîsini (676 nolu) Buhârî «Ezan», «Daavât» ve «Tefsir» bahsinin Sûre-i Nisa'
tefsirinde; Ebu Dâvûd ile Nesâî «Namaz» bahsinde tahrîc ettikleri gibi Enes
(Radiyallahû anh) hadîsini (677 nolu) dahî Buhârî «Kitâbü'L-Vitr» in bir kaç
yerinde, «Cizye», «Cenâiz», «Megâzî» ve «İstiska» bahislerinde; Ebu Dâvûd
«Namaz» bahsinde muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir.
Görülüyor ki iman
Müslim, bu bâbın hadîslerini Ebu Hureyre, Enes, Berâ' b. Ezib ve Hufâf b. îmâ
(Radiyallahû anhûm) hazerâtmdan rivayet etmişdir. Rivayetlerin mecmundan
alnaşılıyor ki «Bi'r-i Maûne» vak'ası dolayısı ile Resulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) bir ay müddetle sabah namazında bâzı arap kabilelerine beddua
etmiş; ondan sonra bu işden vazgeçmişdir.
Bi'r-i Maûne vak'asr
şu'dur: Hicretin dördüncü yılında Ebu Berâ' Âmîr b. Mâlik El-Kilâbî, mensûb
bulunduğu Kilâb kabilesi arasında irşâd'dâ bulunmak üzere birkaç kişi
göndermesini Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) 'den recâ etmiş. Fahr-i
Kâinat (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz :
«Ben, Necid havalisinden
endîşe ederim; Ben ashabımın hayâtından mes'ûlüm.» diyerek; bu teklîfi kabul
etmek istememişdi. Çünkü Âmir b. Tufeyl, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem)'e :
«Çöller senin; şehirler
bizim olsun!» demişdi. Fakat Ebu Berâ' te'mînâtda bulunduğu için neticede
Resûl-ü Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ensâr-ı kiramdan yetmiş kişiyi,
oraya göndermeye razı oldu. Bu zevat Zühd-ü Takvâ'nm timsâli idiler. Gündüzün
odun toplar; akşamleyin satarlar, maişetlerini bu suretle te'mîn ederlerdi.
Hepsi Ashâb-i Suffa'dan idiler. Kendilerine «Kurrâ» denirdi.
Bunlar Resûlulah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) 'in emri üzerine yola revân oldular. Reisleri
Münzir b. Amr'di. «Bi'r-i Maûne» denilen yere vardıkları zaman orada durmuşlar;
içlerinden Hirâm b. Milhân'a, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in mektubunu
vererek onu Âmir b. Tufeyl'e göndermişlerdi. Âmir, mektubu okumaya bile lüzum
görmiyerek hemen Hirâm'ı öldürmüş kendisine mücavir yaşayan Ri'l, Zekvân ve
Usayye kabilelerine haber göndererek derhâl toplanmalarını istemiş; onlar da
toplanarak Âmir'i beklemişlerdi.
Beri tarafda Hıram b.
Milhânı bekleyen ashâb, beklemekden bıkmışlar, Âmir'in bulunduğu tarafa doğru
ilerlemişler. Fakat yolda düşman tarafından sarılarak şehid edilmişlerdi. İçİerinden yalnız
Amr b. Ümeyye öldürülmemiş, Âmir b. Tüfeyl onunla alay
ederek:
«Annem bir köle âzâd
etmeyi adamıştı. İşte ben de seni âzâd ediyorum» demişdi. Resulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu faciayı haber alınca fevkalade müteessir
olmuş; ömründe hiçbir hâdise onu bu kadar üzmemişdi. Bu sebeple tam bir ay
namazdan sonra bu zâlim kabileler aleyhine bedduada bulundu.
675 nolu hadîsde
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) 'in, Velîd, Seleme ve Ayyâs
(Radiyallahû anhûm) ile bîçâre mü'minlere duâ ettiği, Mudar kabilesi ile Benî
Lihyân, Ri'l, Zekvân ve Usayye'ye bedduada bulunduğu görülüyor.
Haklarında hayır duada
bulunduğu zevatın birincisi: Velîd b. Velîd b. Mugîra 'dır. Bu zât meşhur Hâlid
b. Velîd'in kardeşidir. Bedir harbinde henüz müslüman olmadan, müslümanların
eline esir düşmüşdü. Fidye vererek esâretden kurtuldu ve müslüman oldu.
Kendisine: «Mademki müslüman olacaksın neden fidye vermeden önce müslümanlığı
kabul etmedin?» diyenlere: «Zorla müsîüman oldum zannetmesinler diye; böyle
yaptım» cevâbını vermişdi. Bir müddet Mekkede bırakıldıktan sonra Resulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) 'in duası berakâtı ile esâretden kaçarak Nebi
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) 'in yanına geldi. Ve onun sağlığında Medine'de
vefat etti.
İkincisi Selemetü'bnü
Hişâm 'dır. Bu zât Ebu Cehlin kardeşidir. İslâmiyetin zuhurunu müteakip
müslüman olmuş ve Allah aşkına birçok işkencelere göğüs germişdir. Müşrikler,
onun Medine'ye hicretine manî oldular. Zehebî 'nin beyânina göre Habeşistan'a
hicret etmiş, sonra Mekke'ye dönmüşdür. Fakat müşrikler Medine'ye hicretine
müsaade etmemişler; kendisine işkenceler yapmışlardı. Medine'ye ancak Hendek
harbinden sonra gidebildi.
Üçüncüsü Ayyaş b. Ebî
Rabîa 'dır. Bu zât dahi Ebu Cehil'in anne bir kardeşidir. Eskiden Müslüman olmuş
Mekke'de Ebu Cehl'in işkencelerine mâruz kalmışdi: Anlaşılıyor ki mezhûr üç zât
Mugîra'nın torunlarıdır.
Hadîs-i şerifde zayıf
müslümanların, bunların üzerine atfedilmesi âmmı hâss üzerine atıf
kabîlindendir. Buhârînin rivayet ettiği bir hadisde İbni Abbâs (Radiyallahu
enin: «Annem'le, ben de zayıfîardandık» demişdir.
Mudar b. Nizâr: Kureyş,
Esed, HüzeyI ve Tenim gibi birçok
kabileleri içine alan büyük bir oymakdır. Fahri Kâinat (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem) Kureyş 'den olduğuna göre o da Mudar'a mensûb demekdir. Böyle olmakla
beraber oda. bedduada bulunmuş ve bu kabile mensublarına Yûsuf (Aleyhisselâm)
zamanındaki kıtlık seneleri gibi uzun süren belâ, musibet ve mihnetler
vermesini Cenâb-ı Hak'dan niyaz eylemişdi. Çünkü Mudarlılar müslümanlara yaptıkları
eza ve cefâlarla bu bedduayı hak etmişlerdi.
Lihyân, Ri'l, Zekvân ve
Usay ye küçük kabileler olup her biri Süleym'in bir dalıdır. Âmir b. Tufeyl
mel'ûnu yetmiş hafızı, bunlar vasıtası ile şehîd etmişdi.
İşte Resulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in bir ay müddetle sabah namazının ikinci
rek'âtında; rükû'dan doğrulduktan sonra haklarında beddua ettiği kimseler
bunlardır. Sonra Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i teselli eden âyet
nazil olunca bundan vazgeçmişdir. Ebu Hureyre (Radiyallahû anh) 'in rivayetine
göre Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir müddet sonra Hz. Velîd ile
iki arkadaşı nâmına yapmakta olduğu hayır ve necat duasından da vazgeçmiş;
niçin vazgeçtiği sorulunca onların vefat ettiklerini bildirmişdir. Hadîsdeki:
«Onları görmüyormusun
hep gittiler!» ifâdesinden murad budur.
Hz. Enes hadîsi muhtelif
şekillerde rivayet edilmişdir. Bu rivayetlerin bâzılarında: «Resulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) otuz sabah Ri'l, Zekvân ve Usayye kabilelerine
beddua ederek kunût duası etti» denilmekte; diğer bâzılarında otuz gün yerine
«bir ay»; bir takımlarında «yirmi gün.» rükû'dan evvel beddua ettiği
bildirilmektedir.
Hâlbuki babımızın Enes (Radiyallahû anh) (677 nolu) rivayetinde kunût'un,
rükû'dan az sonra yapıldığı beyân edilmişdir. Bu sebeple Enes hadîsinin iki
vechinden biri ile istidlal caiz değildir. Çünkü kunût'un, rükû'dan evvel
yapıldığına Hz. Enes hadîsi İle istidlal eden bir kimseye hasmı tarafından yine
Enes (Radiyallahû anh) hadîsi ile istidlal edilerek rükû'dan sonra yapıldığını
isbât mümkün olur.
Babımızda (677 / 304)
numara ile yine Hz. Enes 'den rivayet edilen bir hadîsde Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) :
«Bir ay kunût duası
etti; sonra onu terketti.» denilmektedir. Bu hadis vaktiyle kunût'un farz
namazlarda yapıldığını, sonradan nesh edildiğini gösterir.
Ulemâ kunût'un, rükû'dan
öncemi, sonra mı vapıldığında ihtilâf etmişlerdir. İmam A'zam'a göre rükû'dan
önce yapilmışdır. Bu kavli İbni Münzir: Ömer, Alî, Abdullah b. Mes'ud, Ebu
Mûsael-Eşarî, Berâ b. Âzib, Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Abbâs, Enes b. Mâlik,
Ömer b. Abdilâzİz ve Ubeydetü's-Selrnânİ (Radiyallahû anhûmı ile Humeyd-i TaviI
ve İbni Ebü Leylâ hazerâtmdan rivayet etmişdir. İmam Mâlik ile İshâk ve İbni
Mübarek'in kavilleri de budur. îmam Şâfiî'nin sahîh olan kavline göre
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) mezkûr kunût'u, rükû'dan sonra
yapmışdır. Bu kavli yine İbni Münzîr : Ebu Bekr-i Sıddîk, Ömer, Osman ve bir
kavle göre Alî (Radiyallahû anhûm)'den rivayet etmişdir.
İbni Münzİr, Enes
(Radiyallahû anh) ile Eyyûb b. Ebî Temime ve Ahmed b. Hanbel hazerâtından
kunût'un, rükû'dan evvel de, sonra da yapılabileceğini rivayet' etmişdir.
Hadisin müteaddid
rivayetleri Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in bütün namazlarda kunût
yaptığını gösteriyorsa da vitir namazından gayrı namazlarda Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) yalnız müşriklere bedduada bulunmuş; bu da yalnız bir ay
devam etmişdir.
Babımızın Berâ b. Âzib
(678 nolu) rivayetinde Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in kunût'u
sabah ve akşam namazlarında yaptığı bildiriliyor. Aynı hadîsi Buhâri «namaz»
bahsinde; Abdullah b. Ebî'l-Esved'den; «vitir namazı» bahsinde de, Hz. Enes'den
tahrîc etmişdir.
İmam Şafiî, bu
rivayetlerle istidlal ederek, sabah namazında kunût'un dâima sünnet olduğunu
söylemişdir. Ona göre kunût ikinci rek'âtda rükû'dan doğrulduktan sonra
yapılır. Kunût'un aşikâr okunmasını dahî müstehâb addeder. Başka namazlarda
kunût mes'elesine gelince bu husûsda Hz. Şafiî 'den üç kavil rivayet olunur :
1- Sahîh ve meşhur olan kavle
göre kıtlık, veba hastalığı ve düşman istilâsı gibi bir felâket zamanında
müslümanlar farz namazların hepsinde kunût yaparlar. Böyle bir şey yoksa sabah
namazından başka hiç bir farzda kunût yapılmaz.
2- Felâket bulunsun
bulunmasın her farz namazda kunût caizdir.
3- Felâket olsun olmasın
sabah namazından başka hiç bir namazda kunût yapılamaz.
Aşikâre okunan
namazlarda kunût'un da aşikâre okunup okunamıyacağı hususunda Şâfiîlerce iki
vecîh vardır. Bunların esah olanına göre kunût aşikâr yapılır. Kunût yapılırken
el kaldırmak da müstehabdır. Yalnız eller yüze sürülmez. Bâzıları elleri yüze
sürmenin de müstehâb olduğunu söylemişlerdir.
Şâfiîler'den bir
takımlarına göre kunût esnasında el kaldırılmaz.
Sahih olan kavîe göre,
kunût için ayrıca duâ yokdur. Hangi duâ okunsa caizdir. Kunût'u sabah namazında
terkeden kimseye secde-i sehiv lâzım gelir.
İmam Şafii sabah
namazında kunût'un dâima sünnet olduğuna daha başka hadîslerle de istidlal
etmişdir.
Bu husus Dârakutnî 'nin
«sünen» inde, İshâk b. Râhuye'nin de «Müsned» inde Rabî b. Enes 'den tahric
ettikleri bir hadîsde: «Bir adam. Enes b. Mâlik'e: Resulullah (Sallallahu
Aleyhi . ve Sellem) arap kabilelerinden bâzılarına beddua ederek bir ay mı
kunût yaptı? diye sordu; Enes onu bu sözden men'etti ve Resulullah {Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) dünyâdan gidinceye kadar sabah namazında kunût yapmaya devam
etti; dedi.» buyurulmuşdur. Şâfiîler'in istidlal ettikleri en iyi hadîs budur.
Fakat Ebu Mûse'1-Medîni'nin «Kitâbü'l-Kunût» nâm eserinde bu hadîs hakkında şöyle
denilmişdir: «Eğer bu hadîs sahîh ise Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem)'in musibet zamanlarında yaptığı kunût'lara hamlolunur. Yahut mezkûr
hadîsden murâd: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in namazı uzun tutmasıdır.
Çünkü kunût: Tâat, kıyam, huşu' ve sükût gibi bir çok mânâlar arasında
müşterekdir. Hattâ İbnü'l-Arabî kunût'un on mânâya geldiğini söyler. Bunlar:
Duâ, huşu', ibâdet, tâatı ikâme, kulluğu ikrar, namazda sükût, namazda kıyam,
kıyamı uzatmak, tâatın devamı ve hâlis kazanç'dır. Fakat İbnü'l-Cevzî, bu
hadîsi zayıf bulmuş ve onun sahîh olmadığını söylemişdir. Diğer hadîs imamları
da onun zayıf olduğunu bildirmişlerdir. ,
Taberânî'nin, Gâlib b.
Ferkâd 'dan rivayet ettiği bir haberde: «Ben, Enes b. Mâlik'in yanında iki ay
kaldım. Sabah namazında hiç kunût yapmadı.» denilmişdir. İmam Muhammed b.
Hasen'in «El-Âsâr» adlı eserinde Ebu Hanîfe tarîki ile rivayet ettiği bir
hadîsde: «Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in dünyâdan ayrılıncaya kadar,
sabah namazında kunût yaptığı görülmemişdir.» deniliyor.
İbnü'l-Cevzî «Et-Tahkîk»
nâm eserinde şunları söylemektedir: «.Şâfiîlerin hadîsleri dört kısımdır.
1- Bunlardan bâzıları
mutlakdır. Yâni sâdece Resûl-ü Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) 'in kunût
okuduğunu bildirir. Kunût okumakda ise zâten söz yokdur. Çünkü Resûl-ü Ekrem
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in kunût yaptığı sabit olmuşdur.
2- Bâzı hadîsler «sabah
namazında kunût yaptı.» kaydı ile mukayyetdir. Bu gibi hadîsler Nebi
(Sallallahu Aleyhive Sellem)'in kunût'u bir ay yaptığına hamledilir.
3- Berâ' b. Âzib
hadîsine göre Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sabah ve akşam
namazlarında kunût yapmışdır. Lâkin imam Ahmed: «Nebi (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem)'in akşam namazında kûnut yaptığı, bu hadîsden başka hiçbir yerde
rivayet olunmamışdır.» diyor,
4- Şâfiîler'in sahîh
bularak îtimâd ettikleri Enes hadîsine göre Nebi (Saliailahu Aleyhi ve Sellem)
dünyâdan gidinceye kadar sabah namazında kunût'u terketmemişdir.»
Şâfiîler'in bir hadîsin,
bir kısmı ile istidlal edip; bir kısmı ile etmemelerine yânî sabah namazında
kunûta, kail olup; akşam namazında kail olmamalarına Aynî şaşmakta ve: «Bu bir
tehakkümdür...» demektedir.
Şâfiîler 'den Hatîb
kunût hakkındaki bir eserinde ResuluIIah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in vefatına
kadar sabah namazında kunût'u terk etmediğini gösteren birçok hadîslerle
istidlal etmişse de bu hadîslerin hepsi zayıf bulunmuş; hattâ bir tanesi için
Îbnü'l-Cevzî, ona ağır sözler söylemişdir.
Tahâvî'nin, İbni Mes'ûd
(Radiyallahû anh) 'dan rivayet ettiği bir hadîsde: «Resulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) Usayye ve Zekvân kabilelerine beddua ederek bir ay kunût
yaptı; onlara gâlib gelince bir daha kunûtu terketti.» denilmektedir. İbni
Mes'ûd (Radiyallahû anh) da namazlarında kunût yapmazmış. Tahâvî diyor ki:
«işte İbni Mes'ûd!.. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) 'in yaptığı
kunût'un, aleyhlerine bedduada bulunmak istediği kimseler için olduğunu,
sonradan bunu bıraktığını söylüyor. Şu hâlde kunût, nesh edilmiş demekdir.»
Nebi (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem)'in kunût'u, Hz. Abdullah b. Ömer 'den dahî rivayet edilmişdir. Fakat
sonra Abdullah b. Ömer, Allah Teâlâ'nın bu hükmü nesh ettiğini haber vermiş ve
bir daha kendisi de kunût yapmamışdır. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem)'in kunûtunu rivayet edenlerden biri de Abdurrahmân b. Ebî Bekir'dir.
Hz. Abdurrahmân, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in kunûtunun bâzı
kimseler aleyhine bedduadan ibaret olduğunu; sonraları bunu nesh edildiğini
söylemişdir.
Sabah namazında kunût
olmadığını bildiren sahîh hadîsler vardır. Hz. Ömer, İbni Abbâs, İbni Ömer,
İbni Zübeyr, Ebu Bekr-i Sıddîk (Radiyallahû anhûm) ile Saîd b. Cübeyr ve
İbrâhîm Nehaî hazerâtı, sabah namazında kunût yapmazlarmış. Şa'bi: «Sabah
namazında kunût, Şam tarafından gelme bir şeydir.» demişdir.
Abdullah b. Ömer
(Radiyallahû anh) ve Tâvûs: «Sabah namazında kunût yapmak bid'atdır.»
derlermiş. Ulemâdan bir cemâatin mezhebi da budur.
Tirmizî 'nin, Ebu
Mâiik-i Eşcaî tarîki ile babasından rivayet ettiği bir hadîsde Ebu Mâlik'in babası:
«Ben Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in arkasında namaz kıldım; Kunût
yapmadı. Ebu Bekir, Ömer Osman ve Alî 'nin arkalarında namaz kıldım; onlar da
kunût yapmadılar. Yavrucuğum, bu sonradan çıkarılma bir şey'dir.» demişdir.
Tirmizî bu hadîs hakkında:
«Sahih bir hadîsdir; ekseri ulemâya göre bununla amel olunur.» demişdir. aynı
hadisi Nesâi ve İbnî Mâce gibi birçok hadîs imamları da tahrîc etmişlerdir.
Dârakutnî ile Beyhakî,îbni Abbâs (Radiyallahu anh)'in: «sabah namazında kunût
yapmak bid'atdır.» dediğini rivayet etmişlerdir. Yalnız bu hadîsin senedinde
zayıflık vardır.
Taberânî 'nin «El-Evsat»
nâm eserinde Abdullah b. Mes'ûd (Radiyallahu anh) 'dan tahrîc ettiği bir
hadîsde Hz İbni Mes'ûd: «Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) vitirden
başka hiçbir namazında kunût yapmadı.» demiş; Yalnız muharebe zamanlarında
bütün namazlarda kunût yaparak müşrikler aleyhine duâ ettiiğini söyîemişdir.
İbni Mâce 'nin rivayet
ettiği Ümmü Seleme (Radiyallahu anha) hadîsinde: «Resulullah (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem) sabah namazında kunût yapmakdan nehy buyurdu.» denilmişdir.
İşte arz olunan bu
deliller muvacehesinde imam A'zam, imam Ebu Yûsuf, imam Muhammed, imam Ahmed b.
Hanbel, Abdullah b. Mübarek, İshâk, Leys b. Sa'd ve diğer bâzı ulemâ sabah
namazında kunût olmadığına kaail olmuşlardır.
Hanefilerle imam Mâlik,
kunût'un rükû'dan evvel yapılacağına kaaildir.