İBNÜ’L-ESİR el-Kamil fi’t-Tarih

1. CİLT

 

ZAMAN KAVRAMI

 

Zaman, gece ve gündüzün saatlerinden ibarettir. Bazen kısa ve uzun süren müddete de zaman denilir. Araplar: "Sana meyvelerin toplandığı zaman geldim." derler. Bununla meyvelerin derildiği vakti kastederler. Yine onlar zaman kelimesini çoğul kalıbına sokarak (ezman şeklinde): "Sana Emir Haccac'ın emirlik zamanlarında geldim." derler. Bununla da onun emirlik vakitlerinden her bir vakti, zamanlardan bir zaman telakki ederler.

 

 

BAŞLANGICıNDAN SONUNA KADAR BÜTÜN ZAMAN (DÜNYA'NIN ÖMRÜ)

 

Bu hususta alimler farklı görüşler beyan etmişlerdir. Sa'aid bin Cübeyr'in İbn Abbas (R.A.)'tan rivayetine göre o, bütün zamanın (dünyanın ömrünün) yedi bin yıl olduğunu söylemiştir.

 

Vehb bin Münebbih ise, dünyanın ömrünün altı bin yıl olduğunu ileri sürmüştür.

Ebu Ca'fer et-Taberi diyor ki: Bunların arasından doğru olan ve sıhhatine delalet eden İbn Ömer (R.A.)'in Hz. Peygamber'den rivayet ettiği şu hadistir: Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurur: "Sizden önceki milletlerin ömürlerine nispetle sİzin ömrünüzün müddeti, ikindi namazı ile güneşin batması arasındaki zaman kadardır."

 

Enes (R.A.) ile Ebü Sa'aid (r.a.) bu manada bir hadis rivayet etmişler, fakat Resulullah'ın (s.a.v.) "ikindi namazı" yerine "ikindiden sonra" şeklinde bir ifade kullandığını söylemişlerdir.

 

Ebu Hüreyre (r.a.)'ın rivayet ettiği bir hadiste Resulullah (s.a.v.): "Şahadet ve orta parmaklarını yan yana getirip işaret ederek, ben kıyamete şu kadar bir zaman kala peygamber olarak gönderildim." buyurdular.

 

Cabir bin Semura, Enes, Sehl bin Sa'ad, Büreyde, Müstevrid bin Şeddad ve Ensardan bir grup büyük zat bu manada Hz. Peygamber (s.a.v.)'den hadis rivayet etmişlerdir. İşte bunlar sahih olarak kabul edilen haberler (hadisler)dir.

 

Ebu Ca'fer'in ifadesine göre, Yahudiler ellerinde bulunan Tevrat'a dayanarak Hz. Adem (A.S.)'in yaratılmasından Hz. Peygamber (s.a.v.)'in hicretine kadar geçen sürenin dört bin altı yüz kırk iki sene olduğunu ileri sürmüşlerdir.

 

Hıristiyan olan Yunanlılar ise Hz. Adem'in yaratılmasından hicrete kadar geçen sürenin beş bin dokuz yüz doksan iki yıl bir ay olduğunu söylerler.

 

Yine Hıristiyanlara göre, Yahudiler Tevrat'ta vasıfları ve ne vakit peygamber olacağı yazılı olan Hz. İsa (A.S.)'nın peygamberliğini inkar etmek için kendi tarihleri ile Hıristiyanların tarihi arasındaki yılları eksilttiler ve Hz. İsa'nın peygamber olarak gönderileceğine dair Tevrat'ta belirlenen vaktin henüz gelmediğini ileri sürerek, kendilerinin onun peygamber olarak gönderileceği vakti beklediklerini söylediler.

 

Ebu Ca'fer et-Taberi diyor ki: Bana göre onların zuhurunu bekledikleri ve Tevrat'ta evsafı bildirilen şahıs İsa (A.S.) değil, Deccal'dir.

 

Mecusller (ateşperestler) ise, Keyumers (Geyumers)'in hükümdarlığından hicrete kadar geçen sürenin üç bin yüz otuz dokuz yıl olduğunu ileri sürmüşlerdir. Bununla birlikte Mecusiler, Keyumers'ten öte bir şey zikretmezler ve onun Adem (A.S.) olduğunu iddia ederler.

 

Ebu Ca'fer et-Taberi'nin ifadesine göre, Keyumers hakkında, geçmişe ait bilgi sahibi olan kimseler farklı görüşler ortaya atmışlardır. Bunlardan bir kısmı Mecusilerin yukarıda geçen görüşünü kabul ederken diğer bir kısmı da, Keyumers'in yedi iklime sahip olduktan sonra Adem adını aldığını, aslında onun Adem değil, Ham bin Yafes bin NUh (doğrusu Ham değil, Gamir'dir) olduğunu öne sürmüşlerdir. Bu görüştekilere göre, Hz. Nuh (A.S.)'a iyilik edip itaatte bulunduğu için Nuh (A.S.)'un kendisine ve zürriyetine ülkelere sahip olması, mülkünün kesiksiz bir surette devam etmesi ve uzun ömürlü olması yolunda duada bulunduğunu ve Nuh (A.S.)'un duasının kabul edildiğini, dolayısıyla Keyumers'in ve neslinin Farslara hükümdar olduğunu, bu saltanat ve mülklerinin Müslümanların Medain'e girip mülk ve saltanatlarını ellerinden alıncaya kadar devam ettiğini söylemişlerdir. Bunlardan başka Keyumers hakkında daha farklı görüşler ileri sürenler de vardır.

Bu açıklamalardan sonra Ebu Ca'fer et-Taberi, bir takım başlıklar altında zaman ve vakitlerin hadis (sonradan) olduğu, Allah (C.C.)'ın zamanı yaratmazdan önce bir şey yaratıp yaratmadığı, alemin fani olup sadece Allah'ın baki olduğu ve her şeyi yaratanın O olduğu konularını zikretmiş ve bu hususlarda bahsi burada uzun kaçan birçok delil serdetmiştir. Halbuki bunların yeri, özellikle muhtasar olanları göz önüne alınacak olursa tarih kitapları değildir. Bunların bahsedileceği yerler usul ilimIerine (kelam ve akaide) ait olan kitaplardır. Kelam alimleri (mütekellimin), bu konuları kitaplarında oldukça güzel anlatmışlardır. İşte bundan dolayı bu konuları kitabımıza almamayı daha uygun gördük.

 

BİR SONRAKİ SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA

 

YARATMA'NIN BAŞLANGıCı ve İLK YARATILAN