|
|
Biz,
yukarıda Allah (C.C.)'ın vakit ve zamanlardan yaratmazdan önce yaratmış olduğu
varlıkları, vakit ve zamanların gece ve gündüzün saatlerinden ibaret olduğunu
ve bunların da güneş ile ayın felek derecelerindeki hareket ve seyrinden
meydana geldiklerini anlattık.
Şimdi
gece ve gündüzden hangisinin diğerinden önce yaratılmış olduğunu anlatacağız.
Bu
hususta alimler farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Bu alimlerin bir kısmı,
gecenin gündüzden önce yaratılmış olduğunu iddia etmiş ve iddiasının
doğruluğuna, gündüzün güneşin aydınlığından meydana geldiğini, güneş battığı
zaman gecenin ortaya çıktığını, böylece gündüzün aydınlıktan ibaret olduğunu ve
bu aydınlığın geceden ibaret olan karanlığın üzerine geldiğini, güneşin
aydınlığının gecenin üzerine gelmemesiyle gecenin sabit kaldığını delil
göstererek, bunları, gecenin gündüzden önce yaratılmış olduğunun bir ispatı
saymıştır. Bu, aynı zamanda İbn Abbas (R.A.)'ın da görüşüdür.
Diğer
alimler ise gündüzün geceden önce yaratıldığını ileri sürmüşler ve iddialarına,
Allah var iken O'nunla beraber hiç bir şeyin olmadığını, gece ve gündüz diye
bir şeyin bulunmadığını, hatta geceyi yaratıncaya kadar bütün yaratıklarının
O'nun nuruyla aydınlandığını delil göstermişlerdir.
İbn
Mes'ud (R.A.) bu hususta şöyle diyor: "Rabbinizin katında gece ve gündüz
diye bir şey yoktur; göklerin nuru (aydınlığı) O'nun zatının nurundan
kaynaklanmaktadır. "
Ebu
Ca'fer et-Taberi, yukarıda zikredilen delillere ve: ''Sizi yaratmak mı daha güç,
yoksa göğü mü? ki onu bina eden Allah'tır. O, onun (göğün) boynunu yükseltti ve
ona bir nizam verdi. Onun gecesini kararttı, gündüzünü de (aydınlığa)
çıkardı.'' (Naziat suresi, 27, 28, 29) ayetinde Allah (C.C.)'ın geceyi
gündüzden önce zikretmesine dayanarak birinci görüşün daha doğru olduğunu
söylüyor.
Ubeyd
bin Umeyr el-Harisı şöyle diyor: "Ben, Hz. Ali (R.A.)'nin yanında
bulunuyordum. Bu sırada İbn el-Kevva' ona aydaki siyahlığı sordu. Hz. Ali ona:
''İşte bu silinen ayet (nişane)tir.'' karşılığını verdi. Hz. Ali bu sözüyle:
''Biz gece ile gündüzü iki ayet (nişane) kıldık; gece ayetini silip, gösterici
olan gündüz ayetini getirdik.'' mealindeki ayete işaret etmişti." (İsra
suresi, ayet 12)
İbn
Abbas, Mücahid, Katade ve diğer alimler de bu görüşü ifade eden ibareler
kullanmışlardır. Bundan dolayı Allah, gece ve gündüzü yarattı, fakat güneşi
aydan daha parlak kıldı.
Ebu
Ca'fer et-Taberi, bu bahiste, bir kaç sayfa tutan ve oldukça uzun olan İbn
Abbas'ın Nebi (s.a.v.)'den rivayet ettiği bir hadisi nakletmektedir. Bu
hadiste, güneş ve ayın yaratılışları, hareket ve seyirleri, bunların çember ve
kasnak (veya araba) şeklinde iki araç üzerinde olup her aracın üç yüz altmış
kulpu bulunduğu, kulplar sayısınca meleklerin bu araçları kulplarından tutarak
çektikleri, sonra ay ve güneşin bu araçlardan düşerek yer ile gök arasındaki
bir denize daldıkları, bu durumun güneş ve ay tutulmasını meydana getirdiği,
sonra meleklerin ay ve güneşi denizden çıkardıkları, bunun da ay ve güneş
tutulmasının sona ermiş olduğunu gösterdiği, gibi konular geçmektedir.
Sonra
o, yıldızlarla onların seyir ve hareketlerinden, güneşin batıdan doğmasından,
batıda Cabers (Süryanicesi: Markisya), doğuda Cabelk (Süryanicesi: Bercisya)
adında iki şehir bulunduğundan, bunların her birinin on bin kapısı olduğundan
ve her kapıyı on bin muhafız koruduğundan kıyamete kadar bu muhafızlara bir
kere muhafızlık yaptıktan sonra bir daha sıra gelmediğinden bahsetmektedir.
Ayrıca
o, Mensik ve Saris (veya Taris)'ten Ye'cuc ve Me'cuc gibi anlatılmasına gerek
olmayan kavimlerden ve diğer bir takım şeylerden de bahetmektedir.
Ben,
akıl ve mantığa ters düşen bu gibi şeyleri kitabıma almaktan kaçındım. Eğer
onun anlattıklarının isnadı sahih olsaydı, elbette biz de bunları zikrederdik
ve söylerdik. Fakat bu hadis sahih değildir. Ayrıca böyle mühim ve büyük
meseleleri, bunun gibi zayıf isnatlara dayanarak kitapIara geçirmek doğru ve
caiz değildir.
Biz,
burada Allah (C.C.)'ın yaratmak istediği varlıkların ilk yaratılışlarından,
bunların yaratılışlarının tamamlanmasına kadar dünya yılları ve zamanı
itibariyle ne kadar vakit geçmiş olduğunu anlattık. Bizim bu kitabı yazmaktan
maksadımız ise, yukarıda açıkladığımız üzere, Rablerine isyan eden diktatör
zalim hükümdarlar ile Rablerine itaat eden hükümdarların tarihini ve
kendilerine elçiler ve peygamberler gönderilen kavimlerin yaşadıkları zaman ve
vakitleri anlatmaktan ibaretti. Ayrıca biz, tarihlerin tespitine yarayan, vakit
ve saatlerin bilinmesine yardım eden güneş ve ayın hallerini de yukarıda
anlattık. Şimdi ise, kendisine ilk defa Allah (C.C.) tarafından devlet ve nimet
verilen, bu nimeti küfranla karşılayıp O'nun Rablığını inkar eden ve
kibirlenen, bu yüzden Allah tarafından kendisine verilen nimetler elinden
alınarak zelil ve rüsvay edilen varlıktan (şeytandan) bahsedeceğiz. Bundan
sonra da onun yolundan giden ve izini takip eden, bu yüzden Allah'ın hikmet ve
belasına uğrayandan söz edeceğiz. Bunu takiben de, Allah (C.C.) izin verirse
onun zamanında veya ondan sonra Rablerine itaat eden, işleri ve hareketleri
övülen hükümdarlar ile elçilerden ve peygamberlerden bahsedeceğiz.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
İBLİS'İN
KlSSASI, İLK DURUMU ve Hz. ADEM (A.S.)'I YOLDAN ÇIKARMASI