|
|
Rivayet
edildiğine göre, Hz. Adem (A.S.) ölümünden önce on bir gün hasta yatmış ve oğlu
Şis (A.S.)'i yanına çağırıp vasiyetini yapmış, O'nu yerine vasi tayin etmiştir.
Ayrıca ondan, vasiyet yoluyla kendisine öğrettiği bilgileri Kabil ile onun
evladından gizli tutmasını istemiştir; çünkü Adem (A.S.) bildiklerini yalnız
Habil'e tahsis edip öğrettiği için Kabil onu kıskanıp öldürmüştü. Bunun üzerine
Hz. Şis ve oğulları Hz. Adem'in emrine uyarak bu bilgileri gizli tuttular.
Bundan dolayı Kabil ve evladı bu bilgilerden faydalanamadılar.
Ebu
Hureyre (R.A.)'nin rivayet ettiği bir hadiste Nebi (s.a.v.) şöyle buyurur:
''Allah (C.C.) Hz. Adem'i yarattığı zaman O'na: "Ey Adem! Şu melek
grubunun yanına git ve onlara, ''es-Selamü aleyküm'' diyerek selam ver."
buyurdu. Hz. Adem (A.S.) de onların yanına gelip selam verdi. Bunun üzerine
onlar da: "Aleyke's-selam ve rahmetullah" diyerek karşılık verdiler.
Bundan sonra Hz. Adem Allah'ın huzuruna döndü ve Allah (C.C.) ona: "İşte
bu, hem senin ve hem de zürriyetinin kendi aralarında selamlaşma şekli
olacaktır" buyurdu. Sonra Allah (C. C.) her iki elini (mecazi manada
anlamak gerekir) yumarak ona: "Arzu ettiğini seç al." buyurdu. Hz.
Adem: "Gerçi O'nun her iki eli de uğurlu ve kutludur; fakat ben Rabb'imin
sağını tercih edip beğendim." dedi. Bunun üzerine Allah (C.C.) sağ elini
açtı; Adem (A.S.) O'nun sağ avucunun içerisinde kendisinin ve bütün
zürriyetinin suretlerini gördü. Burada zürriyetinden her bir kişinin eceli
belirlenip yazılmıştı. Adem (A.S.)'in ömrü ise bin yıl olarak yazılıydı. Hz.
Adem, onların arasında üzerlerinde nurlar parlayan bir kitle gördü ve: "Ey
Rabb'im! Üzerlerinde nurlar parlayan bu kişiler kimlerdir?" diye sordu.
Allah (C.C.): "Onlar, kullarıma göndereceğim elçi ve
peygamberlerdir." buyurdu. Onların arasında hepsinden daha nurlu birisi
vardı ve ömrü kırk yıl olarak yazılmıştı. Allah (C. C.) Hz. Adem'e bu nurlu
kişinin Davud (A.s.) olduğımu bildirdi. Bunun üzerine Hz. Adem: "Ey
Rabb'im! Bu kişi hepsinden daha nurlu olduğu halde ona kırk yıllık bir ömür
takdir edilip yazılmış" dedi. Allah (C.C.): "O'na da bu kadar ömür
yazdım" buyurdu. Hz. Adem: "Ey Rabb'im! O'nun ömrünü uzatmak üzere
benim ömrümden altmış yılı eksilt" dedi.'' Hz. Peygamber (s.a.v.)
sözlerine şu şekilde devam etti: ''Adem (A.S.) yeryüzüne indirilince günlerini
saymağa başladı. Ruhunu almak üzere Azrail (Melekü'l-mevt) yanına geldiğinde
O'na: "Ey ölüm meleği Azraİl! Acele ettin, daha benim altmış yıllık ömrüm
var" dedi. Azrail: "Sen Rabb'inden bu altmış yıllık ömrünün oğlun Hz.
Davud (A.S.)'a verilmesini istemiştin, senin şu anda ömrün tükenmiştir"
dedi. Bunun üzerine Adem (A.S.): "Ben böyle bir şey yapmadım"
cevabını verdi.'' Hz. Peygamber (s.a.v.) sözlerine devam ederek şöyle buyurdu:
''Adem (A.S.), verdiği sözü unuttu, dolayısıyla zürriyeti de verdiği sözleri
unuttu; Adem (A.S.) verdiği sözü inkar etti, dolayısıyla zürriyeti de verdikleri
sözleri inkar ettiler. İşte bu yüzden Allah (C.C.) verilen sözlerin yazıyla
belgelendirilmesini kanunlaştırdı ve şahit gösterilmesini emretti.''
İbn
Abbas (R.A.) rivayet ediyor ve şöyle diyor: "Borç ayeti (Bakara suresi,
ayet 282) indirildiği zaman Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdular: ''İlk önce
(sözünü) inkar eden Hz. Adem olmuştur.'' (Peygamberimiz bu cümleyi üç defa
tekrar etmişlerdir). ''Allah Hz. Adem'i yarattığı zaman O'nun arkasını
(sırtını) sıvazlayıp kıyamete kadar gelecek olan zürriyetini O'ndan çıkardı ve
Adem (A.S.)'e onları arzedip gösterdi. Hz. Adem onların arasından nurlu
birisini gördü ve: "Ey Rabb'im! Bu benim hangi oğlum?" dedi. Allah
(C.C.): "Oğlun Davud peygamberdir" Adem (A.S.): "Ömrü ne kadardır?"
dedi. Allah (C.c.):
"Altmış
yıldır" buyurdu. Adem (A.S.): "O'nun ömrünü artırmanı isterim"
dedi. Bunun üzerine Allah (C.C.): "Hayır! Ancak sen kendi ömründen
verirsen artırırım" buyurdu. Adem (A.S.)'in ömrü bin yıl olarak takdir
edilmişti; ömründen kırk yılını Hz. Davud'a bağışladı. Allah (C.C.) tarafından
bu hususla ilgili bir belge yazılıp melekler şahit tutuldu. Adem (A.S.)'in ölüm
zamanı yaklaşıp melekler ruhunu almak için geldiklerinde, meleklere:
"Benim daha kırk yıllık ömrüm var." dedi. Melekler de ona: "Sen
o kırk yılı oğlun Davud (A.S.)'a bağışlamıştın" dediler. Adem (A.S.):
"Hayır! Ben böyle bir söz vermedim ve O'na böyle bir bağışta
bulunmadım." karşılığını verdi. Bunun üzerine Allah (C.C.) daha önce
yazılmış olan belgeyi Adem'e ibraz edip gösterdi ve melekleri de şahit tuttu;
bununla beraber Allah, Hz. Adem'in ömrünü bin, Davud (A.S.)'un ömrünü de yüz
yıl olarak tamamladı.''
Sa'id
bin Cubeyr'in de içerisinde bulunduğu bir cemaatten bu rivayetin bir benzeri
rivayet edilmiştir. İbn Abbas, Hz. Adem'in ömrünün dokuz yüz otuz altı yıl
olduğunu söylüyor. Tevrat ehli ise Hz. Adem'in ömrünün dokuz yüz otuz yıl
olduğunu iddia ediyor.
Bu
husustaki Resulullah (s.a.v.)'ın hadisleri ve alimlerin sözleri bizinı anlattıklarımızdan
ibarettir. Bununla beraber insanların en bilgilisinin Resülullah (s.a.v.)
olduğunu unutmamak gerekir.
Hz.
Adem'in kendi ömründen oğlu Davud (A.S.)'a altmış yıl bağışladığını bildiren
Ebu Hureyre'nin rivayeti esas alındığı takdirde, yukarıda zikredilen iki
hadisle Tevrat'ta geçen Hz. Adem'in dokuz yüz otuz yıl yaşadığı rivayeti
arasında fazla bir farkın bulunmadığı görülür. Belki de Allah (C.C.) Tevrat'ta
Hz. Adem'in, oğlu Davud (A.S.)'a bağışladığı kısmı anmayarak yalnız onun
eksilen yaşını zikretmiştir.
Yahya
bin Ubbad'dan rivayette bulunan İbn İshak, Yahya'nın babası Abbad'ın şu sözünü
aktarıyor: "Bana gelen bir habere göre, Hz. Adem öldüğü zaman Allah
tarafından onun kefen ve hanutu (güzel kokulu bir madde) cennetten gönderilmiş,
sonra kabir ve defin işleri için melekler görevlendirilmiş ve onlar Adem
(A.S.)'i defnetmişlerdir. "
Übeyy
bin Ka'ab'ın rivayet ettiği bir hadiste Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurur:
''Adem
(A.S.)'in ölmesi yaklaşınca Allah kendisine cennetten kefen ve hanut gönderdi.
Havva melekleri görünce onların arkasından Adem (A.S.)'in yanına girmek istedi.
Bunun üzerine Hz. Adem Havva'ya: "Rabbimin elçileri (melekleri) ile beni
kendi halime bırak. Başıma ne geldiyse hep senin yüzünden geldi; çektiğim
mihnetlerin sebebi hep sendin" dedi. Adem (A.S.) ölünce melekler onu
sidirli su ile tekli sayıda (bir, üç, beş gibi) olmak üzere yıkadılar, yine
tekli sayıda olmak üzere elbiseye sarıp kefenlediler, sonra lahdine indirip
defnettiler. Bundan sonra onlar: "İşte bu tarzda hareket etmek Adem
(A.S.)'den sonra gelecek olan nesli için bir sünnet olsun" dediler.''
İbn
Abbas anlatıyor: "Adem (A.S.) öIünce oğlu Şis (A.S.) Cebrail'e: ''Adem'in
namazım kıldır'' dedi. Cebrail de ona: ''İleri geç, babanın namazım kıldır,
otuz defa tekbir al, bunun beşi namaza aittir, geri kalan yirmi beşi ise Adem'e
ikram ve ihtiramdır'' dedi."
Rivayet
edildiğine göre, Adem (A.S.) Garu'l-kenz denilen Ebu Kubeys dağındaki bir
mağaraya defnedilmiştir. İbn Abbas ise, "Nuh (A.S.) gemiden çıktıktan sonra
Adem (A.S.)'i Beytü'l-makdis'e defnetmiştir," diyor.
Yukarıda
zikredildiği üzere, Hz. Adem cuma günü vefat etmiştir. Yine anlatıldığına göre
Havva, Adem (A.S.)'den sonra bir yıl yaşamış, sonra yukarıda anlattığım
mağarada eşinin yanına defnedilmiş ve Tufan'a kadar burada kalmıştır. Daha
sonra Nuh (A.S.) onları yerlerinden çıkarıp bir tabuta yerleştirdikten sonra
gemisine almıştır. Yeryüzündeki sular çekildikten sonra Tufan'dan önceki
yerlerine tekrar yerleştirmiştir.
Rivayete
göre, Havva iplik eğirmek, bez dokumak, hamur yoğurmak, ekmek yapmak gibi
kadınlar tarafından yapılan bütün işleri yapmıştır.
Biz,
buraya kadar Adem (A.S.) ile düşmanı İblis'in durumlarını, onlarla ilgili
haberleri, Hz. Adem'in düşmanı olan İblis'in kibirlenip gururlandığı, taşkınlık
edip isyan ettiği zaman Allah'ın onu huzurundan ve rahmetinden kovarak cezasını
çabuklaştırdığını ve kıyamete kadar kendisine mühlet verdiğini, yaptığı hatadan
ve verdiği sözü yerine getirmemekten dolayı Hz. Adem'in cezasını dünyada iken
çabuklaştırdığını, fakat hatasından tövbe edip rucu ettiği için onu rahmetiyle
kuşattığını anlatıp tamamladık. Şimdi de Allah'ın izniyle Adem (A.S.)'in iki
oğlu Kabil ve Şis (A.S.)'e, bunların çocukları konusuna geçebiliriz.
BİR SONRAKİ SAYFA
İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA