|
|
Karun'un
kısa şeceresi, Karun bin Yasher (Yashür ?) bin Kaahes'tir. Bir rivayette
Karun'un, Hz. Musa'nın amcasının oğlu olduğu, diğer bir rivayette ise onun Hz.
Musa'nın amcası olduğu söylenir. Fakat doğru olan birinci rivayettir. Hz.
Musa'nın kısa nesep şeceresi ise, Musa bin İmran bin Kaahes'tir.
Karun
büyük servet ve hazinelere sahip bir kimseydi. Anlatıldığına göre,
hazinelerinin anahtarlarını kırk katır taşırdı. Fakat o, mal ve servetinin
çokluğu sebebiyle kavmine karşı azgınlaşıp haddi aştı. Kavmi ise ona öğütte
bulunup, onu taşkınlığından vazgeçirmeğe çalıştı ve Allah'ın Kitabı Kur'an'da anlatıldığı
üzere ona: '' ... Sakın şımarma, Allah (gururlanıp) şımaranları sevmez.
Allah'ın sana verdiği (maldan harcayıp) ahiret yurdunu ara, dünyadan da
nasibini unutma. Allah'ın sana ihsan ettiği gibi, sen de insanlara (sadaka
vererek) ihsanda bulun. Yeryüzünde bozgunculuk yapmayı isteme; çünkü Allah
bozgunculuk yapanları sevmez.'' (Kasas suresi, ayet 76, 77) diyerek nasihatte
bulundu. Fakat Karun, Allah'ın hilmine (müsamahasına) mağrur olan (aldanan)
kimse gibi kavmine cevap vererek: ''Bu (servet ve hazineler) bende bulunan
bilgi (ve tecrübe) sayesinde bana verildi .. '' (Kasas suresi, ayet 78) dedi.
Bir rivayete göre Karun bu sözüyle: "Eğer Allah benden memnun olmamış
olsaydı ve benim değerli olduğumu bilmeseydi, bu mal ve serveti bana vermezdi."
demek istemişti. Fakat Karun kendisine yapılan bu öğütlere rağmen azgınlık ve
serkeşliğinden vazgeçmedi, aksine azgınlığına devam ederek: ''Süsü, (debdebesi)
içinde kavminin karşısına Çıktı. ," (Kasas suresi, ayet 79).
Karun,
sırtında sarı renkli parlak bir elbise, altın kakmalı erguvani renkte bir
eğerle eğerlenmiş beyaz bir at sırtında, aynı şekilde süslenen atlara binmiş üç
yüz cariye ve dört bin adamıyla birlikte kavminin karşısına çıkmıştı. Ayrıca o,
yaptırdığı sarayının duvarlarını altınla kaplatmış, sarayı için bir de altından
kapı yaptırmıştı. Hatta gaflet ve cehalet içerisinde bulunanlar onun gibi
servete sahip olmak temennisinde bulunmuşlar, kendilerine ilim verilen ve
Allah'ı tanıyan kimseler ise onları bu temennilerinden vazgeçirmek için:
''Yazıklar olsun sizlere! Allah'ın sevabı iman ve iyi amel eden kimseler için
daha hayırlıdır .. '' (Kasas suresi, ayet 80) diyerek onları uyarmışlardı.
Allah
(C.C.) Karun'a zekat vermesini emretti; o da Hz. Musa'ya gelerek her bin dinar
için bir dinar, her bin dirhem için bir dirhem ve her bin şey için bir şey
vermeyi kabul etti. Fakat evine döndüğünde bunu çok buldu ve
İsrailoğulları'ndan kendilerine güvenip İtimat ettiği kişilerden bir grup
kimseyi toplayıp: "Siz, Musa ne emrettiyse O'nun sözünü tutup yerine getirdiniz;
şimdi ise o, sizin mal ve servetinizi elinizden almak istiyor." dedi.
Onlar Karun'a: "Sen bizim büyüğümüz ve efendimizsin; istediğini emret,
yapmağa hazırız." dediler. Bunun üzerine Karun: "Ben size falan
fahişeyi getirmenizi emrediyorum, ona bir bahşiş verin de Musa'nın kendisiyle
zina ettiğini söylesin ve iftira atsın." dedi. Nihayet onlar Karun'un
emrine uyarak gidip fahişe kadınla görüştüler, kadın onların bu isteğini kabul
etti.
Bundan
sonra Karun Hz. Musa'ya gelerek: "Kavmin İsrailoğulları, senin emir ve
yasaklarla ilgili sözlerini dinlemek üzere toplanmış bulunuyor, senin gelme ni
bekliyorlar." dedi. Hz. Musa toplanan İsrailoğulları'nın karşısına çıkıp
onlara: "Hırsızlık yapanın eli kesilecek, iftira edene seksen kırbaç
vurulacak, zina yapan bekarsa yüz sopa vurulacak, evli ise öldürülünceye kadar
taşlanarak recmedilecek." dedi. Bu sırada Karun Hz. Musa'ya: "Bu
saydıklarını sen yapsan dahi aynı hüküm uygulanacak mı?" diye sordu. Hz.
Musa ona: "Evet, aynı hüküm uygulanacaktır." diye cevap verdi. Bunun
üzerine Karun: "İsrailoğulları senin falan kadınla zina ettiğini
söylüyorlar." dedi. Hz. Musa: "O kadını çağırın, eğer o bunu tasdik
edip kabul ederse, durum onun söylediği gibidir." dedi. Nihayet kadın
getirilince Hz. Musa: "Tevrat'ı indiren Allah hakkı için doğru söyle,
bunların söyledikleri gibi ben seninle zina ettim mi?" diye sordu. Kadın:
"Hayır, benimle zina etmedin, onlar yalan söylüyorlar; hatta sana iftira
etmem için bana bir takım bahşiş ve ödüller verdiler." diye cevap verdi.
Bunun üzerine Hz. Musa secdeye kapandı ve onların aleyhine dua etti. Bu sırada
vahiy yoluyla Allah ona: '' Yere dilediğini emret, sana itaat edecektir.''
buyurdu. Bunun üzerine Hz. Musa: "Ey yer! Onları yakala ve içine aL."
dedi.
Rivayet
edildiğine göre, iftira hadisesi Hz. Musa tarafından öğrenildiği zaman O,
Karun'a beddua etmişti. Bunun üzerine vahiy yoluyla Allah (C.C.): "Yere
dilediğini emret, o sana itaat edecektir." buyurdu. Hz. Musa hemen
Karun'un yanına geldi, huzuruna girdiğinde Karun, O'nun yüzüne baktı ve
kendisine bir kötülük yapacağını anladı. Bunun üzerine O: "Ey Musa! Bana
merhamet et, acı?" diyerek yalvardı. Hz. Musa: "Ey yer! Onları yakala
ve içine al." dedi. Karun durmadan: "Ey Musa! Bana merhamet et,
acı." diyor, Musa (A.S.) da: "Ey yer! Onları yakala ve içine al"
diyordu. Hatta yer onları diz kapaklarına kadar içine aldı. Karun devamlı
surette Hz. Musa'dan merhamet ve şefkat diliyor, Hz. Musa ise: "Ey yer!
Onları yakala, içine al." diyordu. Nihayet onlar tamamen yerin içine batıp
gömüldüler. Bu sırada vahiy yoluyla Allah (C.C.) Hz. Musa'ya: "Ey Musa! Ne
kadar katı yüreklisin? İzzet ve celalim hakkı için, eğer o bana yalvarıp
seslenseydi, mutlaka ona icabet eder, merhamet ederdim. Artık senden sonra yeri
itaat etmesi için bir daha hiçbir kimsenin emrine vermeyeceğim." buyurdu.
Allah (C.C.) Karun'u her gün bir insan boyu yerin dibine doğru çekmektedir.
Nihayet Allah Karun'un başına bu felaketi verince, daha önce ona nasihatte
bulunan mü'minler Allah'a hamdettiler; Karun'a imrenip de dün onun yerinde
olmayı temenni edenler ise hatalarını anladılar, Allah'tan bağışlanmalarım
dileyerek tövbe ettiler.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
MİNÜÇİHR'DEN
SONRAKİ FARS HÜKÜMDARLARI