|
|
Hz.
İsa'nın dünyaya gelmesi Mülükü't-tavaif dönemine rastlamaktadır.
Mecusiler,
Hz. İsa'nın doğumunun, İskender'in Babil topraklarını ele geçirmesinden altmış
beş yıl, Eşganilerin hükümdarlıklarının üzerinden elli bir yıl geçtikten sonra
olduğunu, Hıristiyanlar da onun doğumunun, İskender'in Babil topraklarını ele
geçirmesinden itibaren üç yüz altmış üç yıl geçtikten sonra olduğunu söylerler.
Ayrıca Hıristiyanlar, Hz. Yahya'nın İsa (A.S.)'dan altı ay önce doğduğunu ileri
sürerler. Yine onlara göre, Hz. Meryem on üç, bir rivayette on beş, diğer bir
rivayette yirmi yaşında iken Hz. İsa'ya hamile kalmıştır. Yine Hıristiyanların
iddialarına göre, Hz. İsa göğe kaldırılıncaya kadar otuz iki yıl birkaç gün
yaşamış, Hz. İsa'dan sonra annesi Hz. Meryem de altı yıl daha hayatta
kalmıştır. Böylece Hz. Meryem toplam olarak elli bir yıl yaşamış oluyor. Onlara
göre, Hz. Yahya, İsa (A.S.)'nın göğe kaldırılmasından önce öldürülmüş, Hz.
İsa'ya peygamberlik ve risalet otuz yaşında iken gelmiştir.
Biz,
daha önce Hz. Meryem'in kiliseye hizmeti ile ilgili bilgileri anlatmıştık. Hz.
Meryem ile marangoz olan amcasının oğlu Yusuf bin Ya'kub bin Masan kilise
hizmetlerini görürlerdi. Yusuf bin Ya'kub hem marangozdu ve hem de hikmet
sahibi bir kişiydi. Elinin emeğinden geçinir ve kazandıklarını da tasadduk
ederdi. Hıristiyanların söylediklerine göre, Yusuf bin Yakub Hz. Meryem ile
evlenmiş, fakat Hz. Meryem'e yaklaşmamış, ancak Hz. İsa göğe çekildikten sonra
ona yaklaşmıştır. Doğrusunu ise Allah bilir.
Hz.
Meryem ve amcasının oğlu Yusuf, suları tükendiği zaman, her biri kendi kabını
alır ve içinde su bulunan mağaraya gider, oradaki tatlı sudan kaplarım
doldururlar, sonra kiliseye geri dönerlerdi.
Nihayet
Cebrail (A.S.)'in Hz. Meryem ile karşılaşacağı gün gelip çattığı zaman,
Meryem'in suyu tükenmiş bulunuyordu. Bunun üzerine amcasının oğlu Yusuf'a
kendisiyle birlikte suya gitmesini teklif etti, fakat Yusuf: "Benim yarına
yetecek kadar suyum var." diyerek onunla su almağa gitmedi. Bu durum
karşısında Hz. Meryem su kabını alıp tek başına mağaraya geldi ve orada Hz.
Cebrail'i buldu. Bu sırada Cebrail (A.S.): ''Meryem'e düzgün bir insan şeklinde
göründü.'' (Meryem suresi, ayet 17). Hz. Cebrail ona: ''Ey Meryem. Allah beni
sana tertemiz bir oğlan çocuğu vermem için gönderdi.'' (Meryem suresi, ayet 19)
dedi Bunun üzerine Hz. Meryem: ''Ben senden, Rahman olan (Allah'a) sığınırım.
Eğer taki (Allah'tan korkuyor ve O'na itaat ediyor) isen (bana dokunma).''
(Meryem suresi, ayet 18) dedi. Bir rivayette bu ayette geçen ''taki''
kelimesinin, bir erkek ismi olduğu da söylenir. Hz. Meryem, Cebrail'i görünce
onu gerçekten bir erkek sanmıştı. Bunun üzerine Cebrail (A.S.) ona: ''Ben,
sadece Rabb'imin elçisiyim. Sana, tertemiz bir oğlan çocuğu vermek için
(geldim).'' (Meryem suresi, ayet 19) dedi. Hz. Meryem: ''Bana hiçbir beşer
(eli) değmemiş ve zina da etmemişken, benim nasıl bir oğlum olur?'' (Meryem
suresi, ayet 20) dedi. Cebrail (A.S.) de O'na: ''(Evet) öyledir. Fakat Rabb'in:
"O bana kolaydır, çünkü biz onu insanlara (kudretimizi gösteren) bir işaret
ve bizden bir rahmet kılacağız." buyurdu. Zaten iş olup bitmiştir.''
(Meryem suresi, ayet 21) dedi.
Hz.
Cebrail, Meryem'e bunu söyleyince, Allah'ın hükmüne boyun eğip teslim oldu.
Sonra Cebrail (A.S.), onun elbisesinin yakasından üfledi ve yanından ayrıldı.
Hz. Meryem ise o anda Hz. Mesih'e hamile kaldı. Daha sonra da kabına suyunu
doldurup geri döndü. Hz. Meryem'in zamanında kendisinden ve amcasının oğlu
marangoz Yusuf'tan daha çok ibadet eden bir kimseye rastlanmıyordu. Yusuf ise
Meryem ile birlikte bulunuyordu ve onun hamile kalmasına ilk tepki gösteren de
o olmuştu. Yusuf, onun hamile olduğunu görünce, bunu büyük bir hadise telakki
etti ve neye yorumlayacağını bilemedi. İtham etmek istediği zaman, onun ne
derece saliha bir kadın olduğunu hatırlıyor ve bir an için dahi gözünden
uzaklaşmamış olduğunu düşünüyordu. Temize çıkarmak istediği zaman ise,
hamileliğini görmemezlikten gelemiyordu. Nihayet bu durum ona ağır gelmeye
başlayınca, Meryem ile konuştu ve ona ilk olarak: "Ben senin bu durumunu
görmemezlikten gelerek kalbimde saklayıp gizlemeğe çalıştıysam da, durumun ağır
basıp bana galip geldi." dedi. Meryem ona: "Bana güzel sözler
söyle." diye karşılık verdi. Bunun üzerine Yusuf: "Söyle bakalım! Sen
hiç tohumsuz ekin bittiğini gördün mü?" diye sordu. Meryem:
"Evet" diye cevap verdi. Yusuf: "Hiç yağmur almadan ağaç biter
mi?" diye sordu. Meryem: "Evet, biter." diye cevap verdi. Bu
defa Yusuf ona: "Erkek olmadan çocuk olur mu?" diye sordu. Meryem:
"Evet, olur. Sen, Allah'ın ekini ilk yarattığı zaman tohumsuz olarak
yarattığını bilmiyor musun? Yine sen, Allah'ın ağacı yağmursuz olarak
yarattığını ve yağmurla ağaçları ayrı ayrı yarattıktan sonra kudretiyle yağmuru
ağaç için bir hayat sebebi kıldığını bilmiyor musun? Yoksa sen, tohum ve yağmur
olmadan Allah'ın ekin ve ağaç bitiremeyeceğini mi söylemek istiyorsun?"
dedi. Bunun zerine Yusuf ona: "Hayır, bunların hiç birini demek
istemiyorum. Aksine, Allah dilediğini yapmağa kadirdir, diyorum. O, bir şeye
''ol'' dedi mi, o hemen olur." dedi. Bu defa Meryem ona: "Pek iyi,
sen Allah'ın Adem ve Havva'yı erkek ve kadın olmaksızın yarattığını bilmiyor
musun?" diye sordu. O da: "Evet, biliyorum." dedi, Hz. Meryem'in
bu sözleri üzerine Yusuf'un içine, Meryem'in bu durumunun Allah'tan olduğu,
Meryem' in bu sırrı, kendisinden gizlediğini görünce ona bu sır hakkında bir
şey sormasının uygun olmadığı hissi doğdu.
Bir
rivayete göre, Hz. Meryem hayız gördüğü için odaların bir kenarına çekilmişti
ve gelip geçenlerden uzak durmak için duvarları kendisine bir siper ve perde
edinmişti. Hayızdan kurtulup temizlenince, yanında bir erkek bulunduğunu gördü.
Bu rivayette, bundan sonra yukarıda geçen ayetler zikredilmektedir .
Hz.
Meryem hamile kalınca, Hz. Zekeriyya'nın hanımı olan teyzesi bir gece ziyaret
maksadıyla yanına geldi. Hz. Meryem teyzesine kapıyı açınca, onu orada tuttu
ve: "Ben hamileyim." dedi. Bunun üzerine Meryem de teyzesine:
"Ben de hamileyim" dedi. Bu defa teyzesi: "Ben, karnımdakinin
senin karnındakine secde (tazim) ettiğini görüyorum." dedi.
Hz.
Zekeriyya'nın hanımı Yahya'yı doğurdu.
Hz.
Meryem'in hamilelik müddeti konusunda ihtilaf edilmiştir. Bir rivayette, Hz.
Meryem'in dokuz ay hamile kaldığı söylenir. Bu, aynı zamanda Hıristiyanların da
görüşüdür. Diğer bir rivayette onun sekiz ay hamile kaldığı söylenir. Bu ise ayrı
bir mucizedir. Çünkü ondan başka sekiz aylık hiçbir çocuk yaşamamıştır. Bir
başka rivayette altı ay hamile kaldığı ifade edilir. Diğer bir rivayette üç
saat, bir başka rivayette ise bir saat hamile kaldığı söylenmektedir. Onun bir
saat hamile kaldığı rivayeti, Kur'an-ı Kerim'in: ''Meryem, hemen ona hamile
kaldı, Onunla uzak bir yere çekildi'' (Meryem suresi, ayet 22) ayetinin zahiri
daha uygun görünmektedir. Bu ayette iki fiil birbirine ''hemen sonralık''
manasını ifade eden ''fa'' harfi ile bağlanmıştır.
Hz.
Meryem (doğum sancılarını) hissedince, doğu tarafındaki mihrabın yanına gitti
ve onun en uzak bir köşesine çekildi. Nihayet: ''Doğum sancısı onu bir hurma
dalı (nın altı)na getirdi .. '' (Meryem suresi, ayet 23). Hz. Meryem doğum
sancısı içerisinde bulunmasına rağmen insanlardan utancından dolayı: ''Keşke
bundan önce ölseydim, unutulup gitseydim!'' (Meryem suresi, ayet 23) dedi. Yani
ismim, cismim unutulsaydı da, izimi, cismimi kimse görmeseydi, demek istemişti.
Hz.
Meryem: "Yanımda kimse yok iken İsa benimle konuşur, ben de onunla
konuşurdum. Yanımızda birisi olduğu zaman ben onun karnımda tesbih ettiğini
işitirdim." diyor. Hz. Cebrail (veya Allah'ın konuşturduğu İsa): ''(Dağın)
altından: "Tasalanma, Rabb'in senin alt(yan)ından akan bir su arkı meydana
getirdi."'' (Meryem suresi, ayet 24) diye seslendi. Bu ayette geçen ''min
tahtiM'' kelimesinin başındaki harfi ''min'' şeklinde okuyanlar, seslenenin
Cebrail olduğunu, ''men'' şeklinde okuyanlar ise seslenen kişinin Allah'ın
konuşturduğu İsa olduğunu söylemişlerdir. Hz. Meryem'e: ''Hurma ağacını kendine
doğru silkele .. '' (Meryem suresi, ayet 25) denildi. Bu, kesilmiş ve geriye
kütüğü kalmış bir hurma ağacı idi. Meryem, onu silkeleyince hemen bir hurma
ağacı oluverdi. Bir rivayette ise bu, kesilmiş bir ağaçtı. Fakat doğum sancısı
Meryem'i zorlayınca, o bu ağaç köküne sarıldı. Bu kök de doğrulup uzadı,
yeşerip hurma vermeğe başladı. Meryem'e: ''Hurma ağacını kendine doğru silkele,
üzerine olmuş taze hurma dökülsün.'' (Meryem suresi, ayet 25) denildi. Bunun
üzerine o, ağacı sallayınca, üzerine taze hurmalar dökülmeğe başladı. Bu defa
Allah (C.C.) O'na: ''Ye, iç, gözün aydın olsun! Eğer insanlardan birini
görürsen: "Ben Rahman olan (Allah) için oruç adadım. Bugün hiçbir insanla
konuşmayacağım." de.'' (Meryem suresi, ayet 26) buyurdu. O zamanlarda oruç
tutan bir kişi, akşam oluncaya kadar kimseyle konuşmazdı.
Nihayet
Hz. Meryem, İsa'yı doğurunca, İblis hemen gidip İsrailoğulları'na Meryem'in
doğum yaptığını haber verdi. Bunun üzerine onlar koşarak Meryem'in yanına
geldiler ve onu çağırdılar. O da: ''çocuğunu yüklenip kavmine getirdi.''
(Meryem suresi, ayet 27).
Rivayet
edildiğine göre, marangoz Yusuf, Meryem'i kırk gün mağarada bıraktı, sonra onu
alıp ailesinin yanına getirdi. Hz. Meryem'i bu vaziyette gören kavmi ona: ''Ey
Meryem! Sen tuhaf bir iş yaptın. Ey Harun'un kız kardeşi! Baban kötü bir adam
değildi; annen de fahişe değildi.'' (Meryem suresi, ayet 27, 28). Senin bu
yaptığın nedir? dediler. Rivayete göre, Hz. Meryem, Musa (A.S.)'nın kardeşi Hz.
Harun'un soyundan geliyordu.
Bana
göre Meryem, Harun (A.S.)'un neslinden değildir. O, Yahuda bin Ya'kub'un
boyundan ve Süleyman bin Davud'un soyundandır. Onlar, ''Salihler'' diye
anılırlardı. Hz. HarUn ise, Lava bin Ya'kub'un soyundandır.
Hz.
Meryem onlara, Allah'ın kendisine söylemesini emrettiği şeyleri söyledi, fakat
onlar bundan sonra Meryem'in konuşmasına devam etmesini istediklerinde, o,
konuşmaları için İsa'yı gösterdi. (Meryem suresi, ayet 29). Bunun üzerine kızıp
köpürdüler ve: ''Onun bizimle bu şekilde alayetmesi, zina etmesinden bize daha
ağır geldi.'' dediler. Sonra: ''Beşikteki çocukla nasıl konuşuruz?'' (Meryem
suresi, ayet 29) diyerek söylendiler. Bunun üzerine İsa konuştu ve: ''Ben,
gerçekten Allah'ın kuluyum. O bana kitap verdi, beni peygamber yaptı. Beni,
bulunduğum her yerde insanlara yararlı kıldı. Sağ olduğum müddetçe bana namaz
kılmayı, zekat vermeyi emretti. (Beni), anneme iyilik eder (kıldı), baş
kaldıran bir zorba yapmadı.'' (Meryem suresi, ayet 30-32) dedi. O, kendisini
ilah itikat edenlerin aleyhine kuvvetli bir hüccet olması için ilk önce kulluk
ifade eden cümle ile söze başladı.
Hz.
Meryem'in kavmi onu recmetmek maksadıyla ellerine taş almışlardı, fakat oğlu
İsa konuşmağa başlayınca, onu taşla recmetmekten vazgeçtiler. Artık İsa bundan
sonra yaşıtları gibi konuşma zamanı gelinceye kadar bir daha konuşmadı. Sonra
İsrailoğulları: "Onu Zekeriyya'dan başkası hamile bırakmamıştır, çünkü
yanına girip çıkan sadece odur." dediler ve onu öldürmek için aramağa
başladılar. Bunun üzerine Zekeriyya onların arasından kaçıp uzaklaştı, fakat
onlar sonunda onu yakalayıp öldürdüler.
Hz.
Zekeriyya'nın öldürülmesinin sebebi konusunda bundan başka rivayetler de
vardır. Bunlar yukarıda bahsedildi.
Rivayet
edildiğine göre, Hz. Meryem'in doğum vakti yaklaşınca Allah O'na vahiy yoluyla:
''Ey Meryem! Kavminin bulunduğu yerden çık git, çünkü onlar seni ellerine
geçirecek olurlarsa ayıplarlar, hem seni ve hem de çocuğunu öldürürler.''
buyurdu. Bunun üzerine amcasının oğlu marangoz Yusuf onu alıp Mısır'a gitti.
Mısır sınırına vardıklarında Meryem'i doğum sancıları tuttu. Üzgün bir halde
doğumunu yapınca O'na: ''Üzülme, Rabb'in senin alt(yan)ından akan bir su arkı
meydana getirdi. Hurma dalını kendine doğru silkele, üzerine, olınuş taze hurma
dökülsün. Ye, iç, gözün aydın olsun! Eğer insanlardan birini görürsen:
"Ben Rahman olan (Allah) için oruç adadım. Bugün hiçbir insanla
konuşmayacağım." de'' (Meryem suresi, ayet 24-26) denildi. Bu sırada kış
mevsimi olmasına rağmen onun üzerine taze hurmalar dökülüyordu.
Hz.
İsa'nın doğmasıyla putlar ise tepe taklak yıkılmış, şeytanlar büyük bir korkuya
kapılarak İblis'in yanına gelmişlerdi. İblis, şeytanların bu şekilde bir araya
toplandıklarını görünce, onlardan toplanmalarının sebebini sordu, onlar da
İblis'e durumu haber verdiler. Bunun üzerine İblis: "Yeryüzünde çok önemli
bir hadise vuku buldu." dedi ve fırlayıp uçtu, onların gözünden kaybolup
uzaklaştı. Sonra İblis, Hz. İsa'nın doğduğu yere geldi ve meleklerin çevresini
sarıp kuşatmış olduklarını gördü. Bu esnada mühim hadisenin burada vuku
bulduğunu anladı, fakat melekler, onun Hz. İsa'ya yaklaşmasına imkan
vermediler. Bu durum karşısında İblis, adamlarının yanına geri döndü ve onlara
durumu anlattı. Sonra onlara: "Ben muhakkak surette doğum yapan her kadının
yanında bulunmuşumdur. (Fakat bu yeni doğan çocuğa yaklaşamadım). Ben, bizzat
onun kendisiyle doğru yola ilettiklerinden daha çok sayıda kimseyi
saptıracağımı ümit ediyorum." dedi.
Hz.
Meryem, oğlu İsa'yı Mısır'a götürdü ve on iki yıl müddetle onu kimseye göstermedi.
Beşik omuzlarında olduğu halde başak topluyor, geçimini bu şekilde temin
ediyordu.
Bana
göre, İsa'nın, annesi Meryem'in kavminin arasında dünyaya geldiğini ifade eden
birinci görüş, Kur'an-ı Kerim'e uygun olduğu için daha doğrudur. Çünkü: ''Meryem
onu taşıyarak kavmine getirdi.'' (Meryem suresi, ayet 27) ayeti ile:
''Beşikteki çocuk ile nasıl konuşuruz?'' (Meryem suresi, ayet 29) ayeti,
birinci görüşün doğruluğuna delalet etmektedir.
Rivayet
edildiğine göre, Hz. Meryem oğlu İsa'yı doğurduktan sonra amcasının oğlu
marangoz Yusuf ile birlikte onu Mısır'a götürmüştü. Kur'an'da zikri geçen
''Rabve'' (tepe) (Mü'minun suresi, ayet 59) kelimesinden maksat Mısır
ülkesidir. Bir rivayette Rabve'nin Dimaşk, diğer bir rivayette ise
Beytü'l-Makdis olduğu söylenir. Bu hususta daha başka rivayetler de vardır.
Hz.
Meryem'in oğlu ile birlikte Mısır'a gitmesinin sebebi, İsrailoğulları'nın
başında bulunan bir hükümdardan korkmuş olmasıydı. Bu hükümdar, Romalıydı ve
adı da Herodes idi. Yahudiler, onu İsa 'yı öldürmesi için tahrik edip
aldatmışlardı. Bu sebeple Mısır'a giderek, bu hükümdar ölünceye kadar on iki
yılorada kalmışlardı. Hükümdar öldükten sonra da tekrar Şam bölgesine geri
dönmüşlerdi. Bir rivayette Herodes'un İsa'yı öldürmek istemediği, hatta göğe
kaldırıldıktan sonra onun varlığından haberdar olduğu söylenir. Onlar ise
Mısır'a Yahudilerin İsa'ya bir kötülük yapmalarından korktukları için
gitmişlerdir. Doğrusunu ise Allah bilir.
BİR SONRAKİ SAYFA
İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
İSA'NIN
PEYGAMBERLİĞİ ve BAZI MUCİZELERİ