|
|
Ebu
Ubeyde söylüyor: "Bekr bin Vailoğulları, memleketlerinde kuraklık ve
kıtlık baş gösterince, Yemame ile Hecer arasındaki Temim Kabilesi 'nin
yurtlarına gelip yerleşmişlerdi. Bu iki kabile birbirlerine yaklaşıp komşu
kabile haline gelince birbirlerine tecavüzde bulunmağa başladılar; Bekr bin
Vail Kabilesi'nden olan kişi karşılaştığı Temimliyi öldürüyor, aynı şekilde
Temimli de karşılaştığı Bekr bin Vailoğulları 'ndan olan kişiyi öldürüyordu. Bu
iki kabileden her hangi bir kimse karşı tarafın malına rastladı mı hemen hiç
çekinmeden alıp götürüyordu. Nihayet iş çığırından çıkmış, fitne ve fesat
büyüyüp körüklenmişti. Şeybanoğullarından Havfezan bin Şerik ile Vadik bin
Haris, Darimoğulları'na baskın yapmak için çıkmışlardI. İşte bu sırada Temim
Kabilesi, Amr bin Hanzalaoğulları, Ribab, Sa'ad ve diğer kabilelerden meydana
getirdikleri büyük ve kalabalık bir toplulukla harekete geçip Bekr bin
Vailoğulları'nın üzerine yürüdü. Temim Kabilesi'nin başında Ebu'r-Reis
el-Hanzali bulunuyordu. Bekr bin Vailoğulları bu durumu öğrenince başlarında
Ebu Mefruk el-Assam Amr bin Kays bin Mes'ud, Hanzala bin Seyyar el-Ieli ve
Humran bin Abd Amr el-Absi olduğu halde Temimlilere karşı yürüdüler. Taraflar
karşılaşınca Temim ve Ribab kabileleri iki deve getirip üstlerini çulla
örttüler ve develerin yanına iki muhafız bırakarak bağlı vaziyette tarafların
savaş safları arasına getirip koydular ve onlara ''iki ilah (tanrı'') manasına
gelen ''Züveyran'' ismini verdiler. Sonra: ''Bu iki deve kaçmadıkça, biz de
kaçmayacağız.'' dediler. Ebü Mefruk Amr bin Kays bu iki deveyi görünce bunların
durumunu sordu ve kendisine bu develerin durumu anlatıldı; bunun üzerine: ''Ben
de sizin 'züvey'inizim (yani, ulu kişinizim).'' diyerek iki tarafın savaş
safları arasına gelip çöktü ve kendi taraflarına: ''Savaşın ve ben kaçmadıkça
siz de kaçmayın.'' dedi. Nihayet taraflar savaşa tutuştular ve çetin bir
şekilde savaştılar. Bu arada Şeybanoğulları develerin bulunduğu yere ulaştılar
ve onları yakalayıp boğazladılar. Bunun üzerine savaş yeniden şiddetlenip
alevlendi. Neticede Temim Kabilesi hezimete uğradı ve başlarında bulunan
Ebü'r-Reis ile beraber pek çok kişi öldürüldü."
"Bekr
bin Vailoğulları onların mal ve kadınlarını ele geçirdiler ve birçok kimseyi de
esir aldılar. Diğer taraftan Havfezan, mal ve kadınlarını gerilerinde bırakıp
savaşa katılan kimselerin bıraktıkları bu mal ve kadınları da alıp sağ salim
adamlarının yanına döndü."
Şair
el-A'şa bu savaş günü hakkında şu mealdeki mısraları söylemiştir:
"Ey
Selma! Bizden sorma; karşılaşma vaktinde ne kırmızılık ne de siyahlık belli
idi. Züveyran günü sabahında onları erkenden bastırıp müttefikleriyle beraber
hezimete uğratan biz idik. Gençlerimiz ve yaşlılarımız atlarla onların arasında
dolaşıp hamle yapıyorlardı. Bu atlar tıpkı sert ve keskin kayalar üzerindeki
şahin ve doğan kuşlarının bakışları gibi gözleriyle devamlı surette yukarıları
süzüyorlardı. Onların at sırtından yaz seli gibi birden boşanmalarıyla birlikte
kayak izleri şeklinde keçelerin altından sırtları görünmüştü. "
"Bir
çok şair, özellikle Ağleb el-Idi bu savaş günü hakkında pek çok şiir
söylemişlerdir. Ağleb el-Icli'nin: ''Eğer seni ululuk ve şeref sevindiriyorsa,
öfke ve hışımla acele koş.''"
mealindeki
mısrayla başlayan ürcuzesi (nazım türü) bu şiirlerden bir tanesidir. Ağleb
el-İcli, bu ürcuzesinde şunları söylüyor: "Onlar Züveyranlarıyla geldiler,
biz de İrem 'den kalan ve aslan gibi olan yaşlzmız el-Assam (Ebu Mefrak) ile
geldik. Bu yaşlı büyüğümüz el-Assam öyle bir zattır ki, tekrar döner saldırır,
oku kırıldığı zaman nereden geleceği ve ne yapacağı belli olmayan kahraman gibi
kılıcıyla vurur. Hiç saldırıya geçmeyen bir ordunun saldırıya geçen bir orduyu
bertaraf edip hezimete uğratması mümkün müdür?"
Burada
zikredilen ordulardan maksat Bekr bin Vail ve Temim kabileleridir. Ağleb
el-İcli'nin: "İnat ve cidalleşmesi çok olan nice savaşlar vardır ...
" mısrasıyla başlayan bir ürcüzesi daha vardır ve bu ürcüzesinde bu ünden
bahsetmektedir.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA
HATİM
et-TA'İ'NİN ESİR EDİLMESİ