|
|
Bu
savaş, Şeybanoğulları ile Dabbe bin Üddoğulları arasında cereyan etmiş.
Şeybanoğulları'nın efendi ve reisi olan Bistam bin Kays bu savaşta
öldürülmüştür.
Bu
savaşın sebebi şu idi: Bistam bin Kays bin Mes'ud bin Halid bin Abdullah
Zü'l-Ceddeyn, beraberinde kardeşi Selil bin Kays ve Esed bin
Huzeymeoğullarından kuş uçurarak kehanette bulunan Nakid adında birisi olduğu
halde Dabbeoğulları ile savaşmak üzere yola çıkmıştı. Yolda giderken Bistam
rüyasında birisinin kendisine gelip: "Kova kaygan ve yalçın yere gelecek."
dediğini gördü ve rüyasını Nakid'e anlattı. Nakid ise bunu uğursuzluk sayıp
ona: "Keşke sen de: ''Bu kova nemli çöle dönecek.'' deseydin de uğursuzluk
senden uzaklaşsaydı." dedi. Bundan sonra Bistam yoluna devam etti, fakat
Dabbeoğulları topraklarında bulunan ve ''Hasen'' denilen kum uzantısına gelince
çevreyi iyice görebilmek için bu kum tepesinin üzerine çıkınca araziyi dolduran
bir deve sürüsü gördü. Bu sürü Sa'lebe bin Sa'ad bin Dabbeoğulları'ndan Malik
bin elMüntefika aitti ve bin tane deve vardı. Damızlık olan erkek devenin
gözleri ise oyulmuş vaziyetteydi; çünkü cahiliye dönemindeki Araplarda bir
kimsenin develerinin sayısı bine ulaştığında göz değmesin diye bu develer için
damızlık bırakılan erkek devenin gözlerini oyma adeti vardı. Bu develer ise
burada otluyordu, Malik bin el-Münefık da güzel yürüyen soylu bir atın üzerinde
olduğu halde develerin arasında dolaşıyordu.
Bistam
bin Kays kum yığınının üzerine çıkınca kendisini görüp haberdar olmalarından
korktuğu için yan yatıp yuvarlanarak arkadaşlarının yanına geldi ve: "Ey
Şeybanoğulları! Ben bu günkü kadar gaflete ve deve bolluğuna hiç
rastlamadım." dedi. Bu sırada Nakid, Bistam'ın kum tepesinden aşağıya
yuvarlanması sebebiyle tozlanmış sakalına bakıp onun için tekrar fal tuttu ve:
"Eğer kuş doğru ise ilk önce Bistam öldürülecektir." dedi. Bundan
sonra Nakid Bistam'ın yanından ayrılmağa karar verdi, fakat Bistam'dan ayrılıp
gitmeğe korktuğundan kendisini bir titreme aldı ve Bistam'a son defa olmak
üzere: "Ey Ebu's-Sehha! Geri dön, senin öldürülmenden korkuyorum."
dedi; ne var ki, Bistam sözünü dinlemedi, bunun üzerine Nakid de O'nu terk edip
ayrıldı.
Bistam
ve adamları hemen harekete geçerek develere baskın yaptılar ve onları sürüp
götürdüler. Bu develerin arasında Malik'in ''Ebu Şair'' adında tek gözü kör
erkek bir devesi vardı. Atının üzerinde bulunan Malik ise hemen acele olarak
kendi kavmi olan Dabbeoğulları'na geldi ve ''Ti'şar'' denilen yerin üzerine
çıkıp: "Ey kavmim! Haberiniz olsun baskın var." dedi ve geri döndü.
Dabbeoğulları'nın süvarileri develeri götürmekte olan Bistam ve adamlarına
yetiştiler. Bu sırada Malik'in ''Ebu Şair'' adındaki tek gözlü erkek devesi
diğer develeri peşine takıp geri dönmek için develerin arasından ayrılıyordu,
fakat Bistam onun peşine takılan her deveyi boğazlayıp kesiyordu. Malik, Bistam
ve adamlarının bu hareketini görünce: "Ey Bistam! Bu ne beyinsizliktir?
Onları boğazlama; çünkü onlar ya senin, ya da benim olacaktır." dedi,
fakat Bistam onun bu sözüne kulak asmadı. Bistam, ''Za'feran'' denilen yağız bir
atın üzerinde ve adamlarının arkasında bulunuyor, onları himaye ediyordu.
Nihayet Dabbeoğulları'nın süvarileri Bistam ve adamlarına yetişince, Malik bu
süvarilere: ''Önce onların su tulumlarını nişan alıp atın.'' dedi, onlar da su
tulumlarını nişan aldılar ve attıkları oklarla tulumları parçaladılar. Bu arada
Sa'lebeoğulları da yetiştiler. Onların önlerinde ise Asım bin Halife es-Sabahi
adında kıt akıllı birisi bulunuyordu. Daha önce Asım mızrağına sırım bağlarken
kendisine: "Ey Asım! Bununla ne yapacaksın?" diye sorulduğunda,
"Bununla Bistam'ı öldüreceğim." diye cevap vermiş ve Dabbeoğulları
O'nu hafife alarak alayetmişlerdi. Nihayet imdatçı kişi gelip tehlikeyi haber
verince izin almadan babasının atına binip süvarilere yetişti ve Dabbeoğulları'ndan
birisine: "Bu adamların reisi hangisidir?" diye sordu, o da: "Şu
yağız atın üzerindeki kişidir." diye cevap verdi; bunun üzerine Asım bin
Halife Bistam'ın karşısına geçip tam hizasına gelince saldırdı ve mızrağını bir
kulağının deliğine vurup öbür kulağından çıkarttı, Bistam ise ''ela'e'' denilen
(hoş kokulu, devamlı yeşil kalan) bir ağaç üzerine düşüp yığıldı.
Şeybanoğulları bu durumu görünce develeri bıraktılar ve geri dönüp kaçmağa
başladılar. Dabbeoğulları ise onların peşine düşüp bir kısmını öldürdüler ve
bir kısmını da esir aldılar. Bu arada Sa'lebeoğulları Bistam'ın kardeşi Nicad
bin Kays'ı ve Şeybanoğulları'ndan yetmiş kişiyi esir ettiler.
Dabbeoğulları'ndan
Abdullah bin Aneme, Şeybanoğulları'nın komşusu idi ve öldürülmekten korktuğu için
Bistam hakkında mersiye olarak şu mealdeki mısraları söyledi:
"Yazıklar
olsun Ümmü 'l-arza (?) ki, ''Hasen'' denilen yerde kuşluk vakti yol zorluk
çıkardığında onu örtüp gizlememişti. O (Bistam), malını aramızda taksim eder,
biz de güneş batarken onu ''Ebu's-Sehba'' diye çağırırdık. Ey Ümmü'I-arz! Sana
ciddi olarak söylüyorum ki, artık Bistam'ı ne sen görebileceksin, ne de biz
göreceğiz. İri cüsseli, seri ve güzel yürüyen, sırtındaki yükü bir palan ile
insan bedeni olan ve boynunun altı tüyle kaplı bulunan bir deve çevresi
süvarilerle donatılmış olduğu halde çirkin çehreli, hayasız, ne söylediğini
bilmez ahmak birisinin vaadine doğru götürüyor. Ganimetin dörtte biri,
ganimetin taksiminden önce seçilip alınanlar, savaş yerine varılmazdan önce
elde edilen ganimetIer, artan fazlalıklar ve arzuna göre aldıkların senindi.
Zeyd bin Amiroğulları 'nın kulakları sağır oldu; hiç bir maktul Bistam'a denk
değildir. Bistam bir yastığa yatırılmadan ''ela 'e'' adındaki ağacın üzerine
yığılmıştı. Bu sırada alnı sanki parlak bir kılıç gibiydi. Eğer babasının
oğulları ona karşı teessür duyup üzülüyorlarsa, zaten başlarına felaket
gelmiştir ve bir büyüklerini kaybetmişlerdir Bistam öyle bir kişiydi ki,
yavruları kendilerinden ayrıldıktan sonra sütleri çekilen develer ağıllarına
çekildileri zaman o bol bol yedirir, ikramda bulunurdu. "
Bekr
bin Vail Kabilesi'nden olan her hane, Bistam'ın sahip olduğu üstünlük ve
itibarden dolayı onun öldürülmesiyle evlerinden çıkıp sokağa dökülmüşlerdi.
Dabbeoğulları'ndan
Şem'ale bin Ahdar bin Hübeyre, Bistam'ı anıp onun hakkında şu mealdeki
mısraları söylemiştir:
"Şakikatü
'l-Hasenan (iki kum yığını) vak'asında Şeybanoğulları ömürlerini kısaltan
eceller ile karşılaştılar. Biz, Şeybanoğulları eğlence halinde iken, başbuğları
ve efendileri Bistam'ın kulak içlerine mızraklarla dürttüğümüzde, o kıvrana
kalmıştı. Biz ona uzunluğu sağlam örülmüş bir ip ve life benzeyen boğumlu bir
mızrakla vurmuştuk. "
Bistam
bin Kays'ın annesi de oğlu Bistam için şu mealdeki mısraları söylemiştir:
"Zü'l-Ceddeyn
'in oğluna (yani torunu Bistam 'a) Bekr bin Vailoğulları ağlasın; zira
kendilerinden ziynet ve güzelliklerini temsil eden Bistam ortaya çıktı. Bistam
onların aralarına çıktığında, onlar tıpkı hilali ortalarında kalan gök
yıldızları gibi olurlardı. Onun gibi birisini gören in gözleri ne kadar
mutludur? Savaş günü vuruşmak için develerinden inip atlarına bindikleri zaman
o bir yiğitti. O, savaş yerinin ulusu ve şereflisi idi, asla kolunu kanadını
bırakıp indirmezdi. Yiğitlerin ayağı kaydığı (sarsıldığı) zaman, aslan
kesilirdi. Senin ölümüne, kendisini esaretten kurtaracak birisini bulamayan
esir kişi ağlayacak, bir de savaşın erleri ve süvarileri ağlayacak. Ayrıca
kendilerini esaretten kurtardığın kişilerle aileleri zayi olup kendileri
perişan olan dullar ağlayacak. Musibet ve felaket bulutlarını dağıtan, en ağır
savaş hamlelerinde savaşlara yetişen O idi. Böylece O, savaşlar sebebiyle helak
ve öldürme işlerine karışmıştı; ne var ki, Temimlilerin ok ve mızrakları O'nu
fadaya sürükleyip öldürdü. Temim oğulları bizim bir gafiet ve hatamızı
(Bistam'ın öldürülmesi) yakaladı ki, ömrüm hakkı için söylüyorum, bu gaflet ve
hatanın bağışlanması asla mümkün değildir. İşte bu hata sebebiyle
Şeybanoğulları isabet aldılar ... "
BİR SONRAKİ SAYFA
İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA