|
|
Kays
bin Sa'lebeoğulları'ndan birisi Necran topraklarında ikamet eden dayıları Haris
bin Ka'ab oğulları'nın yanına gitmişti. Haris bin Ka'ab oğulları O'ndan
arkasında kalan diğer insanların durumunu sordular; bunun üzerine, Muşakkar
Kalesi'nin kapısının Temimoğulları'nın üzerine kapatıldığını ve savaş erlerinin
öldürüldüğünü, çoluk çocuklarıyla mallarının evlerinde korumasız bir halde
kaldıklarını anlattı. Onun bu haberi üzerine Mezhıc Kabilesi'nden olan
Harisoğulları ve onların müttefikleri bulunan Nehd ve Cerm bin Rabban (Cerm bin
Zıyyan veya Hazm bin Riyyan ?) boyları bir araya geldiler ve sekiz bin kişilik
büyük bir ordu meydana getirdiler. Cahiliyye döneminde, Zü-Kar Savaşı'ndaki
Kisra'nın ordusu ve Cebele Vak'asındaki ordu hariç bu ordudan daha kalabalık
bir ordu meydana getirildiği bilinmiyor.
Nihayet
Temimoğulları'nın üzerine yürümek maksadıyla harekete geçtiler. Bu sırada
Harisoğulları'nın arasında bulunan Seleme bin Muğaffel adındaki katin ortaya
çıkıp onları uyardı ve onlara hitaben: "Sizler kabilelerin birer fertleri
olarak gideceksiniz, bir müddet mutlu ve mutsuz olarak savaşacaksınız, yolcu
olarak onların sularından içeceksiniz, su üzerinde karşılaşıp vuruşacaksınız,
ganimetiniz toprak olacak. Sözümü dinleyin ve Temim Kabilesi'yle
savaşmayın." dedi, fakat onlar Katin'in sözünü dinlemediler ve savaşmak
üzere yola çıktılar. Nihayet Temimoğulları durumdan haberdar olunca, içlerinden
ileri gelen görüş sahibi kimseler o gün için yüz doksan yaşlarında bulunan
Eksem bin Sayfi'ye giderek: "Ey Ebu Ciyde (Cünde ?) şu işi siz üstlenin,
zira biz sizin reisliğinize razıyız." dediler, bunun üzerine Eksem bin
Sayfi şu mealdeki mısraları söyledi:
"Bir
kişi yüz doksan yıl yaşayıp hala hayattan bıkıp usanmamışsa, o kişi cahildir.
On eksiği ile ömrümden iki yüz yıl geçti (yani yüz doksan yıl yaşadım). Geçen
geceleri saymaktan bu yılları saymak daha az ve kolaydır. "
Sonra
Eksem onlara: "Benim reisliğe ihtiyacım yok, fakat size tavsiyede bulunup
yol gösterebilirim. Hanzala bin Malik Dehna'ya, Sa'ad bin Zeyd Menat ile Dabbe
bin Üdd, Sevr, Ukl ve Abd Menat bin Üdd'ünoğulları Adiyy(4) kabilelerinden teşekkül eden Ribab topluluğu Kulab'a inip
konaklasınlar.
(4)
Yukarıda Ukl, Abd Menaf bin Üdd'ünoğulları gösterilmişti. Burada ise Abd Menat
bin Üdd'ün oğulları olarak Adiyy gösterilmektedir, bk. Nisar Vak'ası.
(Mütercim).
Harisoğulları
ve müttefikleri bu iki yolun hangisinden gelirse, bunlardan birisi diğerinin
yerini almış olur ve karşı kabileye kafi gelir." dedi; sonra sözlerine
şöyle devam etti: "Tavsiyelerimi tutun, sakın kadınları savaş saflarına
sokmayın; zira seviyesi düşük kötü kişi kendi kurtuluşunu namus ve harimini
terk etmekte görür. Başınızda bulunan emirlerinize (kumandanlarınıza) karşı
fazla ihtilaf çıkarmayın. Savaş esnasında fazla bağırıp çağırmayın; zira bu
korkaklıktan ileri gelir. Şüphesiz ki, kişi acizdir. En aptalca hareket
facirliktir, yani haktan ayrılmaktır. En akıllı ve zekice hareket ise takvadır,
yani haramdan sakınmak, Allah'tan korkmaktır. Fikir birliği içerisinde olun,
zira birlik içinde olmak topluluğu kuvvetlendirir. Ayrılık ve ihtilaftan uzak
durun, çünkü ihtilafa düşenler birlik içinde olamazlar. Çok savsaklamayın,
fakat acelecilik de etmeyin; zira bu ikisi arasında en sağlam yol temkinli ve
ağır hareket etmektir. Öyle acelecilikler vardır ki, sonu gecikmeyle
neticelenir. Bir kardeşin sana üstünlük ve ululuk taslarsa, ona karşı alçak
gönüllü ol. Kaplan derilerini giyinip savaşa çıkın, gece karanlığını bekleyin
ve durmadan bütün gece yürüyün; zira gece tehlike ve şerleri gizlemeğe daha
müsaittir. Sabır ve sebat göstermek, kuvvetli ve güçlü olmaktan daha iyidir. En
mutlu zafer, esirleri çok olan zaferdir. En hayırlı ganimet ise maldır. Savaş
esnasında ölümden korkmayın, çünkü ölüm arkanızdadır. Savaş sırasında yaşama
sevgisine kapılmak hatadır. Emirlerinizin en hayırlılarından birisi ise, Temim
bin Abd Menat bin Üddoğulları'ndan Nu'man bin Malik bin Haris bin
Cessas'tır."
Ekseni
bin Sayfi'nin tavsiyesini kabul edip tuttular, bunun üzerine Amr bin Hanzala
Dehna'ya, Sa'ad ile Rihab toplulukları da Külab'a gelip konakladılar . Bu arada
Mezhic Kabilesi ve onların yanında yer alan Küda' alılar da harekete geçerek
Külab'a doğru yöneldiler. Onların bu hareket haberi Sa'ad ve Rihab
topluluklarına ulaştırıldı. Mezhic Kabilesi'nin kendilerine yaklaştığı bir
sırada, Şümeyt bin Zinha' el-Yerbll'i durumdan haberdar olup hemen devesine
bindi ve Sa'ad'in yanına gelip: "Ey Temimoğulları! Uyanın, kalkın!"
diye seslendi, bunun üzerine onlar hemen kalkıp harekete geçtiler. Mezhic
Kabilesi ise develere ulaşıp onları yağma ettiler. Yağma esnasında Mezhic
Kabilesi'nden birisi şu mealdeki ürcüzeyi söylüyordu:
"Biz
her yıl Külab'a sahipleri ortadan kaybolmuş develer için gelirdik, fakat kim
galip gelirse develeri o sürer götürürdü. "
Aradan
çok geçmeden ve herkesten önce Kays bin Asım el-Minkarı, Nu'man bin Cessas ve
Malik bin el-Müntefik onlara yetiştiler. Kays bin Asım, ürcüze söyleyen
Mezhicli kimseye şu mealdeki mısralarla karşılık verdi:
"Çok
geçmeden bulutu dağılmış yıldızlar gibi sahipleri develerine yetişecek, Sa 'd
ile savaşın kahramanları ve develerin sahipleri onların götürülmelerine
engelolacak. "
Sonra
Kays bin Asım şu mealdeki mısraları söyleyerek onların üzerine saldırdı:
"Her
yıl develere el koyup götürüyorsunuz, bir grup onları aşılayıp döllüyor, siz de
yavrular elde ediyorsunuz. Sahipleri ise aciz ve cahil olduklarından develerini
koruyamıyor, develeri uğrunda vuruşmak için karşı koyamıyorlar. Şimdi siz bu
yiğitlerin yumuşak ve gevşek davranacaklarını mı sanıyorsunuz? Heyhat! Artık
umduğunuza nail olamayacaksınız. "
Bundan
sonra taraflar hemen savaşa tutuştular ve bütün gün akşama kadar var güçleriyle
savaştılar. Neticede Yezıd bin Şeddad bin Kanan el-Harisı, Nu'man bin Malik bin
Cessas'ın üzerine saldırdı ve attığı bir okla öldürdü. Nu'man bin Malik'in
öldürülmesi üzerine reislik Kays bin Asım'a geçti. Taraflar akşam karanlığının
bastırmasına kadar savaşa devam ettiler ve geceyi tetikte bekleyerek
geçirdiler. Ertesi gün sabah olunca tekrar savaş için harekete geçtiler. Kays
bin Asım tarafıyla Mezhic kabilesi karşılaştılar ve birinci günden daha
şiddetli bir şekilde savaştılar. Mezhic Kabilesi'nden ilk hezimete uğrayan kişi
onların sancaktarlığını yapan ve ''Müdricü'r-Riyah'' adıyla tanınan Amir bin
Mecıln bin Abdullah el-Cermı idi. Amir bin Mecıln sancağı bırakıp kaçınca,
Sa'ad oğulları'ndan birisi peşine düştü ve yetişti, fakat Amir bineğinin
direnip yürümemesi üzerine hemen inip yaya olarak koşmağa başladı ve Kays bin
Asım'ın yanına gelip: "Ey Temimoğulları! Siz süvarileri halletmeğe bakın,
yayalar zaten sizindir." diye seslendi ve esirleri toplamağa başladı. Bu
arada Mezhic Kabilesi'nin reisi olan Abd Yağus bin Haris bin Vakkas el-Harisi
esir edildi ve Nu'man bin Malik bin Cessas mukabilinde öldürüldü. Abd Yağus,
şair bir kişiydi ve öldürmezden önce kendilerini hicvetmesin diye dilini
bağlamışlardı; fakat Abd Yağus işaretle onlara dilini çözmelerini ve
kendilerini hicvetmeyeceğini anlattı. Bu durum karşısında dilini çözdüler.
Bunun
üzerine Abd Yağus bin Haris şu mealdeki şiiri söyledi:
"Beni
kınamayın! Artık başıma gelenler kınanmama yeter ve artar. Ne benim için, ne de
sizin için kınamada her hangi bir fayda vardır. Bilmiyor musunuz ki, kınamanın
faydası azdır; zaten benim bir kardeşi kınayıp yermem karakterime yakışmaz. Ey
yolcu! Eğer yolun düşerse, Necranlı nedimlerime, bir daha Ebu Kerib, Eyheman
(yani Esved ve Akıb'e), Yemen'e ait Hadramevt bölgesinin üst kısımlarında
bulunan Kays'e kavuşamayacağımı söyle. Onlar, dilimi yassı semer kalanı
kayışlarından birisiyle bağladıkları zaman ben onlara: 'Ey Temim oğulları
topluluğu! Dilimi çözün. ' diye söyledim. Sanki ben küheylana binmemişim ve
atıma: 'Bir defa da geri dön, arkamdakilere saldır. ' dememişim. Sanki suya
kandırıcı tulumları yapıp hazırlayan ben değilmişim ... Karım Müleyke bilir ki,
ben hem saldıran ve hem de üzerime saldırılan bir aslanım. Külab'da görüp
karşılaştığını bir kavmin asillerine ve onlara tabi olanlara Allah lanet etsin!
Eğer isteseydim endamı güzel kısrak beni onların elinden kurtarırdı ve sen onun
peşinden sökün ederek ileri geçip kurtulan kestane dorusu kızıl atları
görürdün. Mızraklar atlara dürtüştürüldüğü zaman mızrakları parmak uçlarımda
oynatmak hususunda çok mahir idim. Ey Asım! Zincir ve bağımı çöz, zira ben
mağlup olarak zamanın acılarını tatmağa karşı tahammüllü ve sabırlıyım. Eğer
beni öldürürseniz, bir efendi ve reisi öldürmüş olursunuz. Eğer serbest
bırakırsanız, malımı elimden almış olursunuz. "
Bu
şiirdeki ''Ebu Kerib''den maksat, Bişr bin Alkame bin Haris'tir. ''Eyheman''
tabirinden maksat ise, Esved bin Alkame bin Haris ile ''Abdülmesih bin Ebyad''
adıyla tanınan Akib'dır. Kays'den ise, Kays bin Ma'di Kerib kastedilmiştir.
Bir
rivayette ileri sürüldüğüne göre, Kays: "Eğer Abd Yağus bu şiirinde beni
öne alsaydı, sahip olduğum her şeyi verip onu kurtarırdım." demiştir.
Nihayet Abd Yağus öldürülmüş ve kendisinden hiç bir suretle fidye kabul
edilmemiştir.
BİR SONRAKİ
SAYFA İLE DEVAM ETMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ İSME TIKLA